22
Süleyman Demirel Üniversitesi Đlahiyat Fakültesi Dergisi Yıl: 2009/1, Sayı: 22 Review of the Faculty of Divinity, University of Süleyman Demirel Year:2009/1, Number:22 ĐBN SĐNA DÜŞÜNCESĐNDE ZORUNLU VARLIK’IN “BĐR” NĐTELĐĞĐ Bilgehan Bengü TORTUK * * * * ÖZET Đbn Sina düşüncesinde “Zorunlu Varlık” olarak da vasıflandırılan Tanrı’nın nitelikleri, tenzih yöntemi ile açıklanmaktadır. Bunlardan “Bir” niteliği de aynı yöntemle ele alınır. Buna göre Đbn Sina, zorunlu varlık olan Tanrı’nın “Bir” olma niteliğinin zâtında çokluk barındırmama, bileşik olmama, bölünmeme, değişmeme, cinsi, faslı, tanımı, dengi, eşi, ortağı, zıddı olmama ve O’nda varlık ile mahiyet ayrılığı bulunmama anlamlarını içerdiği düşüncesindedir. Bu çalışmada Đbn Sina’nın konuya ilişkin görüşleri Farabî ve Đbn Rüşd gibi bazı düşünürlerin fikirleriyle karşılaştırmalı bir şekilde ele alınmış ve onların mezkûr konudaki görüşlerinde büyük ölçüde aynı fikirleri paylaştıkları ortaya konulmuştur. Anahtar Kelimeler: Felsefe, Zorunlu Varlık, Bir, Varlık, Mahiyet. ABSTRACT “One” Characteristic of Necessary Being in Thought of The Avicenna The characteristics of God, which is described as a “Necessary Being” in the thought of Avicenna, are explained by the method of negation. The “Onecharacteristic of them is handled with the same method too. In this respect, Avicenna is of the opinion that the “One” charecteristic of God means that God does not include any plurality in His individuality, and that He is not composite, undivided, unchanged, uncategorised and unchaptered besides having not definiteness, equality, likeness, shareness and oppositeness, and not having any seperation of His being and His essence. In this article, the views of Avicenna on the subject in question are explained by comparing with those views of Al-Farabi and Averroes. It is ascertained that they shared mostly the same thoughts about the above-mentioned subject. Keywords: Philosophy, Necessary Being, One, Being, Essence. * SDÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı Đ slâm Felsefesi Bilim Dalı Araştırma Görevlisi.

ĐBN S ĐNA DÜ ŞÜNCES ĐNDE ZORUNLU VARLIK’IN …isamveri.org/pdfdrg/D01535/2009_22/2009_22_TORTUKBB.pdfAntik ça ğ Yunan dü şünürü Aristoteles (M.Ö. 384-322), zorunluluk

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ĐBN S ĐNA DÜ ŞÜNCES ĐNDE ZORUNLU VARLIK’IN …isamveri.org/pdfdrg/D01535/2009_22/2009_22_TORTUKBB.pdfAntik ça ğ Yunan dü şünürü Aristoteles (M.Ö. 384-322), zorunluluk

Süleyman Demirel Üniversitesi Đlahiyat Fakültesi Dergisi Yıl: 2009/1, Sayı: 22 Review of the Faculty of Divinity, University of Süleyman Demirel Year:2009/1, Number:22

ĐBN SĐNA DÜŞÜNCESĐNDE ZORUNLU VARLIK’IN “B ĐR” NĐTEL ĐĞĐ

Bilgehan Bengü TORTUK∗∗∗∗

ÖZET

Đbn Sina düşüncesinde “Zorunlu Varlık” olarak da vasıflandırılan Tanrı’nın nitelikleri, tenzih yöntemi ile açıklanmaktadır. Bunlardan “Bir” niteliği de aynı yöntemle ele alınır. Buna göre Đbn Sina, zorunlu varlık olan Tanrı’nın “Bir” olma niteliğinin zâtında çokluk barındırmama, bileşik olmama, bölünmeme, değişmeme, cinsi, faslı, tanımı, dengi, eşi, ortağı, zıddı olmama ve O’nda varlık ile mahiyet ayrılığı bulunmama anlamlarını içerdiği düşüncesindedir. Bu çalışmada Đbn Sina’nın konuya ilişkin görüşleri Farabî ve Đbn Rüşd gibi bazı düşünürlerin fikirleriyle karşılaştırmalı bir şekilde ele alınmış ve onların mezkûr konudaki görüşlerinde büyük ölçüde aynı fikirleri paylaştıkları ortaya konulmuştur.

Anahtar Kelimeler: Felsefe, Zorunlu Varlık, Bir, Varlık, Mahiyet.

ABSTRACT “One” Characteristic of Necessary Being in Thought of The Avicenna

The characteristics of God, which is described as a “Necessary Being” in the thought of Avicenna, are explained by the method of negation. The “One” characteristic of them is handled with the same method too. In this respect, Avicenna is of the opinion that the “One” charecteristic of God means that God does not include any plurality in His individuality, and that He is not composite, undivided, unchanged, uncategorised and unchaptered besides having not definiteness, equality, likeness, shareness and oppositeness, and not having any seperation of His being and His essence. In this article, the views of Avicenna on the subject in question are explained by comparing with those views of Al-Farabi and Averroes. It is ascertained that they shared mostly the same thoughts about the above-mentioned subject.

Keywords: Philosophy, Necessary Being, One, Being, Essence.

∗ SDÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı Đslâm Felsefesi

Bilim Dalı Araştırma Görevlisi.

Page 2: ĐBN S ĐNA DÜ ŞÜNCES ĐNDE ZORUNLU VARLIK’IN …isamveri.org/pdfdrg/D01535/2009_22/2009_22_TORTUKBB.pdfAntik ça ğ Yunan dü şünürü Aristoteles (M.Ö. 384-322), zorunluluk

Bilgehan Bengü TORTUK

84

Giri ş Düşünce tarihinde birçok filozofun ele aldığı felsefî problemlerin

başında ontoloji, ontolojinin temelinde de “Zorunlu Varlık” düşüncesi yer alır. Meseleyi genelden özele indirgersek Đslâm filozoflarının ele aldığı felsefî problemlerin başında da mezkûr konunun bulunduğu görülmektedir.

Đslâm filozofu Đbn Sina (980-1037)’nın ontolojisinin temelinde Zorunlu Varlık, yani Tanrı konusu yer alır. Akılda ilk yer eden şeyin “varlık, şey ve zorunlu” kavramları olduğu düşüncesinde olan Đbn Sina, bunların apaçık kavramlar olduğunu belirtir ve buradan hareketle zorunlu varlık kavramına ulaşır.1 Đbn Sina düşüncesinde zikredilen bu kavram, zâtı bakımından zorunlu varlık için kullanıldığında Tanrı’yı ifade eder.

Đbn Sina’ya göre varlıklar zorunlu, mümkün ve mümtenî olarak temelde üç kısma ayrılır. Zorunlu, yokluğu farz edilemeyen ya da olduğundan başkasının düşünülmesi imkânsız olandır.2 Zorunlu Varlık (Vâcibu’l-Vücûd) ise varlığı zâtı dolayısıyla bütün yönlerden zorunlu olup, sebebi bulunmayandır. Çünkü O’nun varlığı, başka bir varlık sebebiyle olmadığı gibi, diğer bir varlığa denk de değildir. Dolayısıyla varlığının zorunluluğu bağlamında eşiti yoktur. Zorunlu varlık olan Tanrı’nın varlığı, bir çokluğun toplamı değildir. O’nun hakikatinin herhangi bir yönden müşterek olması da mümkün olamaz. Bundan dolayı Zorunlu Varlık, ne görelidir ne değişkendir ne çokluktan oluşmuştur ne de kendine özgü varlığında başka bir varlıkla ortaktır.3 Çünkü zorunlu var oluş, varlığı bizzat kendi zâtı olan Đlk Varlık’a aittir. O, varlığı kendi kendine kaim olan varlıktır.4 Bir varlığın illetinin bulunmaması, onun daima var olduğunun delilidir. Bundan dolayı, var olup yokluğu asla düşünülemeyen Zorunlu Varlık’ın varlığı zarurîdir. O’nun varlığının zaman üstü olması ve kendisinde zorunluluk ile varlığın aynı şeyi ifade etmesi anlamında, Tanrı, mutlak gerçektir (Hakk). Bu nedenle de O’nun yokluğu asla düşünülemez.5 Bir şeyin hakikati O’nun varlığı sebebiyledir. Dolayısıyla O’ndan daha gerçek bir şey yoktur.6

Đbn Sina’ya göre Zorunlu Varlık, Bir’dir ve çokluk barındırmaz. Zira O, bileşik olmama, çokluk barındırmama, değişmeme, zıddı olmama ve

1 Đbn Sina, eş-Şifâ, Đlâhiyyât, I, (thk. G. C. Anawati – Said Zâyed), Kahire 1960, s. 29;

Türkçe trc., Kitâbu’ş-Şifâ, Metafizik I, (trc. Ekrem Demirli – Ömer Türker), Litera Yayıncılık, Đstanbul 2005, s. 27. (Bundan sonraki dipnotlarda eş-Şifâ’nın Türkçe tercümesinin sayfa numaraları parantez içinde verilecektir.).

2 Đbn Sina, a.g.e., s. 35; (33). 3 Đbn Sina, a.g.e., s. 37; (35-36). 4 Goichon, A. M., Đbn Sînâ Felsefesi ve Ortaçağ Avrupasındaki Etkileri, (trc. Đsmail

Yakıt), Ötüken Neşriyat, Đstanbul 2000, s. 40. 5 Taylan, Necip, Đslam Düşüncesinde Din Felsefeleri, ĐFAV Yay., Đstanbul 1994, s. 185. 6 Đbn Sina, eş-Şifâ, Đlâhiyyât, II, (thk. M. Yusuf Musa – Süleyman Dünya – Said Zâyed),

Kahire 1960, s. 356; Türkçe trc., Kitâbu’ş-Şifâ, Metafizik II, (trc. Ekrem Demirli – Ömer Türker), Litera Yayıncılık, Đstanbul 2005, s. 101.

Page 3: ĐBN S ĐNA DÜ ŞÜNCES ĐNDE ZORUNLU VARLIK’IN …isamveri.org/pdfdrg/D01535/2009_22/2009_22_TORTUKBB.pdfAntik ça ğ Yunan dü şünürü Aristoteles (M.Ö. 384-322), zorunluluk

Đbn Sina Düşüncesinde Zorunlu Varlık’ın “Bir” Niteliği

85

bölünmeme anlamında, ayrıca tam olma, cinsi, faslı ve tanımı olmama manasında bir’dir.7

Đbn Sina, Tanrı tasavvurunda O’na birçok nitelik atfetmekle birlikte, bunların Tanrı’da bir çokluğa yol açmadığı, O’nun “Bir” olma niteliğine zarar vermediği düşüncesine sahiptir. Tanrı’nın nitelikleri arasında O’nun mutlak gerçek (Hakk)8, mutlak hayr (hayr-ı mahz) olduğunu9, Bir olup çokluk barındırmadığını, dolayısıyla varlık ile mahiyet ayrılığı gibi bir ayrılığın O’nda bulunmadığını zikreder.10 Ayrıca Tanrı’nın cisim ve cevher olmadığını da bu niteliklere ekler.11 Zorunlu Varlık’ın düşünce, düşünen ve düşünülen (akıl, âkil ve ma’kûl) olması12 yanında sevgi, seven ve sevilen (aşk, âşık ve ma’şûk) niteliğinin bulunduğunu, fakat bunların O’nun zâtında bir çokluğa neden olmadığını zikreder.13 Đbn Sina’nın Tanrı için belirttiği diğer bazı nitelikler ise O’nun kâdir olma niteliğine sahip bulunduğu;14 ilmi, idraki ve fiili olmasından dolayı da O’nun hayy, yani diri olduğudur.15 Đbn Sina, Tanrı’nın bu niteliklere sahip olmasının, O’nda çokluğa neden olmayacağı düşüncesini benimser.

1. Zorunlu Varlık ve Bir Kavramları 1.1. Zorunlu Varlık Zorunlu varlık kavramı Đngilizce’de “necessary being”, Fransızca’da

“être nécessaire”, Arapça’da ise “vâcibu’l-vücûd” ifadeleriyle karşılık bulur. Bu kavram bağımsız, yok edilemez, nedeni olmayan, varlığa getirilmemiş varlığı ifade eder. Aynı zamanda zorunlu varlık, “varoluşu için başka hiçbir şeye ihtiyaç duymayan, ancak her şeyin varoluşunun nedeni olan, olduğundan başka türlü olamayan, yok edilemeyen, zâtıyla kâim, kendine yeter varlık; kaynağı,

7 Kutluer, Đlhan, Đbn Sînâ Ontolojisinde Zorunlu Varlık, Đz Yayıncılık, Đstanbul 2002, s.

129. 8 Đbn Sina, er-Risâletü’l-arşiyye, (nşr. Đbrahim Hilal), Kahire 1980, s. 32; Türkçe trc.,

“Ar ş Risalesi -Allah’ın Birliği ve Sıfatları Üzerine-”, (trc. Enver Uysal), Uludağ Üniversitesi Đlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 9, Cilt: 9, Bursa 2000, s. 650; a.mlf., eş-Şifâ, Đlâhiyyât, II, s. 356; Türkçe trc., s. 101.

9 Đbn Sina, eş-Şifâ, Đlâhiyyât, II, s. 355; (100-101). 10 Kutluer, Đlhan, a.g.e., s. 129; Sözen, Kemal, “Behmenyâr’a Göre Zorunlu Varlık”, SDÜ

Đlahiyat Fakültesi Dergisi, S. XII, Isparta 2004, s. 10. 11 Özden, H. Ömer, Đbn Sînâ – Decartes Metafizik Bir Karşılaştırma, Dergâh Yay.,

Đstanbul 1996, s. 70-71; Đbn Sina, el-Đşârât ve’t-tenbîhât, III ( Đlâhiyyât), (nşr. Süleyman Dünya), Müessetü’n-Nu’man, Beyrut 1993, s. 47-50; Türkçe trc., Đşaretler ve Tembihler, (trc. Ali Durusoy-Muhittin Macit-Ekrem Demirli), Litera Yayıncılık, Đstanbul 2005, s. 131.

12 Đbn Sina, en-Necât, II (Đlâhiyyât), (thk. Abdurrahman Umeyra), Daru’l-Cîl, Beyrut 1992, s. 99-100; a.mlf., er-Risâletü’l-arşiyye, s. 24-26; Türkçe trc., 646-647.

13 Đbn Sina, eş-Şifâ, Đlâhiyyât, II, s. 368-370; (114); Altıntaş, Hayrani, Đbn Sina Metafiziği, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 2002, s. 72-73.

14 Đbn Sina, er-Risâletü’l-arşiyye, s. 27-30; Türkçe trc., 648-649. 15 Đbn Sina, a.g.e., s. 27; Türkçe trc., 647-648.

Page 4: ĐBN S ĐNA DÜ ŞÜNCES ĐNDE ZORUNLU VARLIK’IN …isamveri.org/pdfdrg/D01535/2009_22/2009_22_TORTUKBB.pdfAntik ça ğ Yunan dü şünürü Aristoteles (M.Ö. 384-322), zorunluluk

Bilgehan Bengü TORTUK

86

nedeni bakımından başka şeyler karşısında nedensel ve mutlak bir bağımsızlığı bulunan, özü varoluşunu içeren, varoluşu düşünülemeyen varlık”tır.16 Kısacası zorunlu varlık, “varlığı, kendi zâtından olan ve hiçbir şeye muhtaç olmayanr”dır.17

Zorunlu varlık (vâcibu’l-vücûd) kavramı, Đslâm felsefesinde, özü varoluşunu barındıran, kendi kendisiyle varolup, varlığını zâtı haricinde bir güce dayandırmayan, varlığı zorunlu olan varlık, yani Tanrı için kullanılan bir terimdir.18

Vâcibu’l-vücûd, “vâcib li-zâtihî” ve “vâcib li-gayrihî” olmak üzere ikiye ayrılır. Varlığın zorunluluğu kendi zâtına ait olursa bu durumda “vâcib li-zâtihî” olarak isimlendirilir. Zorunluluğu kendi zâtına değil de başkasına ait olduğunda ise “vâcib li-gayrihî” şeklinde adlandırılır. Vâcibu’l-vücûd li-zâtihî özelliğine sahip bir varlığın yokluğunun düşünülmesi mümkün değildir. Bu niteliğe sahip tek varlık Tanrı’dır ve O’nun varlığı başkasından değil, kendi zâtındandır. Dolayısıyla Tanrı’nın zorunluluğu zâtı gereğidir. Vâcibu’l-vücûd li-gayrihî niteliğine sahip varlık ise başkası sebebiyle zorunlu olur ki, ay üstü varlıklar bu türdendir.19

Antik çağ Yunan düşünürü Aristoteles (M.Ö. 384-322), zorunluluk kavramını “olduğundan başka türlü olamayan bir şeyle ilgili olarak onun öyle olmasının zorunlu olduğu” ve “kendileri olmaksızın iyi olanın ne var olabileceği, ne de varlığa gelebileceği, ne de ortadan kaldırılabileceği koşullar” olarak açıklarken20 Farabî (870-950), zorunlu varlığı ikiye ayırarak açıklar. Buna göre, zorunluluğu başkasından kaynaklanan varlık, özü itibariyle mümkün, başkası itibariyle zorunludur. Mutlak anlamda zorunlu varlık ise, özü (zâtı) bakımından varlığı zorunlu olandır.21

Zorunlu varlık konusunda Farabî ile benzer düşünceleri paylaşan Đbn Sina, Vâcibu’l-Vücûd’u, var olmaması asla düşünülemeyen varlık olarak belirtir. Ona göre Vâcibu’l-Vücûd’un varlığı, zorunludur ve bu zorunluluk zâtı yönündendir. Dolayısıyla Đbn Sina buna “Vâcibu’l-Vücûd bizâtihi” der ki,

16 Cevizci, Ahmet, Felsefe Sözlüğü, “zorunlu varlık” mad., Paradigma Yay., Đstanbul 2002,

s. 1150. 17 Cürcani, Ali b. Muhammed eş-Şerif, Kitâbu’t-Ta’rîfât, “vâcibu’l-vücûd” mad.,

Mektebetü Lübnan, Beyrut 1985, s. 369; Türkçe trc., Cürcani, Seyyid Şerif, Arapça-Türkçe Terimler Sözlüğü (Kitâbu’t-Tarifat), “vâcibu’l-vücûd” mad., (çev. Arif Erkan), Bahar Yay., Đstanbul 1997, s. 244.

18 Vural, Mehmet, Đslam Felsefesi Sözlüğü, Elis Yay., Ankara 2003, s. 367. 19 Sözen, Kemal, Levkerî’de Tanrı Tasavvuru, Fakülte Kitabevi Yay., Isparta 2007, s. 50-

51. 20 Aristoteles, Metafizik, (çev. Ahmet Arslan), Sosyal Yay., Đstanbul 1996, V. Kitap,

1015a-1015b, s. 243-245. 21 Farabî, Uyûnu’l-Mesâil, es-Semeretü’l-Merdıyye, (nşr. Friedrich Dieterici) içinde, E.J.

Brill-Leiden 1890, s. 56-57; Türkçe trc., Felsefenin Temel Meseleleri, (trc. Mahmut Kaya), Felsefe Arkivi, S. 25, Edebiyat Fakültesi Matbaası, Đstanbul 1984, s. 203-205.

Page 5: ĐBN S ĐNA DÜ ŞÜNCES ĐNDE ZORUNLU VARLIK’IN …isamveri.org/pdfdrg/D01535/2009_22/2009_22_TORTUKBB.pdfAntik ça ğ Yunan dü şünürü Aristoteles (M.Ö. 384-322), zorunluluk

Đbn Sina Düşüncesinde Zorunlu Varlık’ın “Bir” Niteliği

87

mutlak zorunlu varlık budur. Ona göre, zâtı yönünden değil de başkası dolayısıyla zorunlu olan varlık, yani “vâcibu’l-vücûd bigayrihi” ise özü yönünden mümkün varlıktır ki, onun varlığını veya yokluğunu düşünmek muhal değildir. Zâtı itibariyle zorunlu varlık, varlığının zorunluluğunu dışarıdan almaz. Vâcibu’l-vücûd bigayrihi niteliğini taşıyan her bir varlık, zorunluluğunu dışarıdan alır. Bu tür varlıklar ise esasen zâtıyla mümkün olan, yani “mümkinu’l-vücûd bizâtihi” niteliği taşırlar.22 Zorunlu Varlık’da hiçbir şekilde bölünme olmaz. Çünkü O’nun varlığını gerektiren kendinden ayrı bir mahiyeti yoktur. Bu ayrılık olmayınca cinsinin, faslının, tanımının, zıddının, benzerinin ve eşinin bulunması da söz konusu olamaz.23

1.2. Bir Đngilizce’de “one”, Fransızca’da “un”, Almanca’da “ein” ve Arapça’da

“vâhid” kelimeleriyle ifade edilen “bir” kavramı, felsefî terminolojide varolan her şeyin kendisine benzemeye çalıştığı, kendisinden bir pay aldığı ezelî-ebedî ve yetkin form, varolan her şeyin kendisinden türediği tanrısal varlığı ifade eder. “Bir” niteliğine sahip varlık, her şeyin, varoluşunu kendisine borçlu olduğu ilk varlık, ilk ilkedir; görünüşlerin arkasındaki ilk temel gerçekliktir. O, mutlak bağımsız ve zorunlu varlıktır.24 Terim olarak ise bu kavram “bir”, “ tek”, “ bir”, “ ilk sayı”, “ tek olma”, “ zâtın birliği”, “ Tanrı’nın vasıflandığı isim” gibi anlamlara gelir.25

“Bir” kavramı farklı kategorilerde ele alınmakla birlikte genel olarak bir, sayı, ittisal, terkip, tür, cins ve hakiki olmak gibi çeşitlere ayrılabilir. Sayı olarak bir’e zâtı itibariyle bir de denilir ki bu, kendi nefsinde bölünmeyi kabul etmeyen şeyi ifade eder. Đttisal ile bir, kendi nefsinde bölünmeyi kabul etmekle birlikte cüzleri birbirine benzeyen şeydir ki bu, su gibidir. Terkip yoluyla bir, bölünmeyi kabul eden, ancak cüzleri birbirine benzeyen şeydir ki, bu ise sandalye örneğindeki gibidir. Tür yönüyle bir’de ise, bir tümelin altında bulunan fertler hakkında o tümelin bir türü olduğu belirtilir. Cins bakımından bir,

22 Đbn Sina, en-Necât, II (Đlâhiyyât), s. 77-78; a.mlf., el-Mebde ve’l-meâd, (tah. Abdullah

Nuranî), Müessesetü Metaliati Đslâmî Danişgah Mikıl, Tahran 1984, s. 2-3. 23 Đbn Sina, Uyûnu’l-hikme, Hilmi Ziya Ülken, Đbn Sina Risaleleri I içinde, Türk Tarih

Kurumu Basımevi, Ankara 1953, s. 50-51; Türkçe trc., Đbn Sina, “Uyûnu’l-Hikme”, Risaleler, (trc. Alparslan Açıkgenç - M. Hayri Kırbaşoğlu) içinde, Kitâbiyât Yayınları, Ankara 2004, s. 89.

24 Cevizci, Ahmet, a.g.e., “bir” mad., s. 183. 25 el-Đsfehâni, Rağıb, Müfredâtu elfâzi’l-Kur’ân, Dâru’r-rikâ’, Dımeşk, ed-Dâru’s-samiyye,

Beyrut 1992, “vhd” mad., s. 857-858; en-Neccâr, M. Ali ve diğerleri, Mu’cemu’l-lugati’l-Arabiyye, el-Mu’cemu’l-vâsit, cüz: II, Matbaatu Mısır, Mısır 1960, “vhd” mad., s. 1027-1028; Đbn Fâris, Ebu’l-Huseyn Ahmet b. Fâris b. Zekeriyya, Mu’cemu Makâyîsu’l-luga, C. VI, (nşr. Abdüsselem Muhammed Harun), Dâru’l-Cîl, Beyrut 1972, “vhd” mad., s. 90-91; Đbn Fâris, Ahmet b. Zekeriyya, Mucmelu’l-luga, C. IV, (nşr. Züheyr Abdulmuhsin Sultan), Müessesetü’r-Risale, Beyrut 1986, “vhd” mad., s. 918.

Page 6: ĐBN S ĐNA DÜ ŞÜNCES ĐNDE ZORUNLU VARLIK’IN …isamveri.org/pdfdrg/D01535/2009_22/2009_22_TORTUKBB.pdfAntik ça ğ Yunan dü şünürü Aristoteles (M.Ö. 384-322), zorunluluk

Bilgehan Bengü TORTUK

88

tümelin altında o tümelin kendisi için cins olan şeyler hakkında kullanılır. Gerçek anlamda bir’e gelince bu, Zorunlu Varlık’ın vasfı olduğunda bölünmenin, çoğalmanın olmadığı “bir” demektir. Bu anlamdaki birlik, tek ve yalnız olmayı ifade eder.26

Gerek Yunan gerekse Đslâm düşüncesinde “bir” kavramına çeşitli anlamlar yüklenmiştir. Sayıyı “arkhe” olarak kabul eden Pythagorasçılar “bir”i sayı olarak görmezler, onu her şeyin ilkesi olarak kabul ederler. Bunlara göre bir, “başkasına muhtaç olup olmama bakımından ‘bir’lik”, “ zaman bakımından ‘bir’lik ” ve “zâti ve arazî bakımdan ‘bir’lik” kısımlarına ayrılır.27 Plotinos (204-270)’ta ise “bir”, onun felsefesinin temelini oluşturur. Ona göre, “Bir”e “bir” demek dahi doğru değildir. Zira o, sözün ve bilimin objesi olamaz. O basittir, tektir;28 her şeydir, her şeyin ilkesidir. O’nda çeşitlilik yoktur. Fakat her şey O’ndan türer. O bizzat varlık değildir. Ancak varlığın kaynağıdır. Bir, hiçbir şeye muhtaç olmadığı için yetkindir.29 O, bir şey değildir; niteliği ve niceliği bulunmaz.30 Aristoteles’in düşüncelerine baktığımızda ise onun öncelikle “bir” kavramının ya arazî anlamda ya da kendi özü gereği bir olan manasında olduğu düşüncesini benimsediğini görürüz.31

Đslâm filozofu Kindî (801?-872?), “Bir” kavramının çeşitli karşılıkları olduğundan bahseder. Ona göre, “bir” terimi, kesintisiz her nesne için kullanılmakla beraber, çokluk kabul etmeyen varlıklar için de kullanılır. O, Tanrı için “Gerçek Bir” ifadesine yer verir. Ona göre Gerçek Bir, başkasına nispetle “bir” değildir. Aksine O, “Mutlak Bir” olup çokluğu kabul etmez. O’nun hakkında bileşiklikten bahsetmek imkânsızdır. O’nun maddesi, formu, niceliği, araz-ı âmm’ı yoktur. Zâtında değişme söz konusu değildir. Yalnızca O, mutlak anlamda Bir’dir. Gerçek Bir, zât itibariyle “Bir” olandır. Dolayısıyla O, zâtında hiçbir yönden çokluk barındırmaz. Bu bakımdan hakkında bölünme tasavvur etmek de muhaldir. O, var oluşun da sebebidir.32

Farabî, bir hakkındaki düşüncelerinde Aristoteles ve Kindî’nin düşüncelerinden faydalanmıştır. O, bir’in kısımlarının çok olduğunu söyler. Ona göre çokla ilgili söylenen bir; bütünün birliğine dair söylenen şey bu kısımlardandır. “Bir” cinste, türde ya da arazdadır. Zira birçok konuda iki şey

26 Kılıç, Cevdet, “Felsefî Düşüncede Bir Kavramı (Aristoteles ve Plotinus Felsefelerindeki

Bir Kavramının Đbn Sînâ Felsefesine Yansımaları)”, Dinî Araştırmalar, Mayıs-Ağustos 2006, C. 9, S. 25, Ankara 2006, s. 183- 184.

27 Karlığa, H. Bekir, Đslâm Kaynakları ve Filozofları Işığında Pythagoras ve Presokratik Filozoflar, ĐÜEF, yayımlanmamış doktora tezi, Đstanbul 1979, s. 127-128.

28 Plotinus, Enneadlar (Seçmeler), (trc. Zeki Özcan), Asa Kitabevi, Bursa 1996, V (VI), s. 39-40.

29 Plotinus, a.g.e., V (II), s. 21-22. 30 Plotinus, a.g.e., V (IX), s. 84. 31 Aristoteles, a.g.e., 1015b-1016b, s. 245-249. 32 Kindî, Kitâb fi’l-felsefeti’l-ûlâ (Đlk Felsefe Üzerine), (trc. Mahmut Kaya), Kindî, Felsefî

Risâleler içinde, Klasik Yayınları, Đstanbul 2002, s. 181-183.

Page 7: ĐBN S ĐNA DÜ ŞÜNCES ĐNDE ZORUNLU VARLIK’IN …isamveri.org/pdfdrg/D01535/2009_22/2009_22_TORTUKBB.pdfAntik ça ğ Yunan dü şünürü Aristoteles (M.Ö. 384-322), zorunluluk

Đbn Sina Düşüncesinde Zorunlu Varlık’ın “Bir” Niteliği

89

hakkında o ikisinin bir olduğu söylenir.33 Özetle bir’in kısımları kaynakları bakımından bir olmayı; cins, tür veya başka bir yönden bölünemez nitelikte bulunmayı; bitişik olma yönünden bölünemeyeni; ayrıca aynı mekânda bulunan iki şeyi ifade eder. Bölünmeyen iki şey, o ikisini bağlayan bağda (rabıta) bir’dir. Kendisi için parçası olmayan şeyin varlığı, bir’den oluşan çoklukta bölünmeyendir. Bir, şeyi, kendisini şahsileştiren varlığıyla diğerlerinden ayırır ki, o şey bu yönüyle de “bir” olur.34

Düşünürümüz Đbn Sina, “Bir” hakkındaki düşüncelerinde Aristoteles ve Kindî’nin fikirlerine benzer görüşler sergilemektedir. O, “bir”i, “kendisi hakkında hangi bakımdan bir deniliyorsa, o yönden bölünmeyen şeydir” şeklinde tanımlar. Đbn Sina, küllî manada bir’den de bahseder ki ona göre bu, “ tanımda bölünmeyen, yani tanımı kendi dışında varlıklar için geçerli olmayan veya zât ve hakikat itibariyle yetkinliğinin benzeri bulunmayan şey”dir. Buna örnek olarak Güneş verilebilir.35 Düşünür ayrıca “mutlak bir”i ele alır. Ona göre “mutlak bir”in anlamı, hem fiil hem de kuvve halinde kendisinde çokluk bulundurmayan bir anlamda olmalıdır.36 Dolayısıyla Đbn Sina, “mutlak anlamda bir” ile dış dünyada ya da zihinde asla bölünme imkânı olmayan şeyi ifade etmektedir. Çünkü ona göre birlik, kendisini meydana getiren elemanlara ayrılma konumuna sahipse, mutlak anlamda bir olma imkânına sahip değildir.37

2. Zorunlu Varlık’ın “Bir” Olu şu

Đbn Sina’da Zorunlu Varlık kavramı, Tanrı için kullanılan bir kavramdır. Zira düşünür, Tanrı’yı zâtıyla zorunlu, yokluğunun bir an bile düşünülmesi imkânsız olan varlık olarak niteler. Đbn Sina, bu düşünceleri doğrultusunda zorunlu varlık olan Tanrı’nın niteliklerinden bahseder. Tanrı’nın “Bir” olması da bu nitelikler arasında yer alır. Öncelikle, zikredilen niteliğin, Tanrı için belirtilen nitelikler arasında nerede yer aldığını görmek amacıyla Đbn Sina’nın Tanrı’nın niteliklerine dair yapmış olduğu genel ayrıma bakmak gerekir.

Đbn Sina, Tanrı’nın niteliklerini selbî, izafî ve hem selbî hem de izafî şeklinde üç kategoride ele alır. Düşünür, sıfatların bu şekilde sayı bakımından artırılmasında bir sakınca görmez. Zira ona göre, sıfatların sayı bakımından artırılması birliği bozmadığı gibi, varlığın zorunluluğuyla da çelişmez. Filozofumuz, belirtmiş olduğu üç sıfat kategorisini örneklerle açıklar. O, selbî sıfatlara örnek olarak kıdem ve vâhid sıfatlarını gösterir. Kıdem sıfatı, ilk olarak Zorunlu Varlık’tan yokluğun, ikinci olarak da nedenselliğin ve dolayısıyla da

33 Farabî, Kitâbu’l-vâhid ve’l-vahde, (nşr. Muhsin Mehdî), Dâru Tûbkâl, Casablanca /

Mağrib 1990, s. 36. 34 Farabî, Kitâbu’l-vâhid ve’l-vahde”, s. 100-102. 35 Đbn Sina, en-Necât, II (Đlâhiyyât), s. 76; Sözen, Kemal, a.g.e., s. 85-86. 36 Đbn Sina, a.g.e., s. 76; Sözen, Kemal, a.g.e., s. 86. 37 Sözen, Kemal, a.g.e., s. 86-87.

Page 8: ĐBN S ĐNA DÜ ŞÜNCES ĐNDE ZORUNLU VARLIK’IN …isamveri.org/pdfdrg/D01535/2009_22/2009_22_TORTUKBB.pdfAntik ça ğ Yunan dü şünürü Aristoteles (M.Ö. 384-322), zorunluluk

Bilgehan Bengü TORTUK

90

O’nun bir nedeninin olmasının iptaline ilişkin bir niteliktir. Vâhid (Bir) sıfatı, Zorunlu Varlık’ın ne sözlü ne de fiilî olarak herhangi bir şekilde bölünemeyen olmasına ilişkin bir sıfattır. Zorunlu Varlık’ın Hâlık (Yaratan), Bârî (Var Eden), Musavvir (Şekil Veren) nitelikleri ve diğer bütün fiilî sıfatları izafî sıfatlardır. Hem selbî hem izafî sıfatlardan bileşik olan sıfatlar ise Mürîd ve Kâdir gibi niteliklerdir ki, ikisi de ilim ve yaratma (halk) arasındaki ilişkiden mürekkebtir.38

Zorunlu Varlık’ın “Bir” olma niteliğini Đbn Sina’nın, selbî sıfatlar arasında değerlendirdiği görülmektedir. Zira mezkûr nitelik, Zorunlu Varlık’ta çokluğun olmasını nefyetmektedir. Zorunlu Varlık’ın “Bir” olma sıfatını da içine alan selbî sıfatlar, Tanrı’nın ne olmadığını bildirirler. Bunlar, Vâcibu’l-Vücûd’un herhangi bir surette, yaratılmış olanlara benzerliğini nefyeder.39 Farabî, Đbn Sina ve Đbn Rüşd (1126-1198) gibi Đslâm filozofları, Zorunlu Varlık için zâta nispet olunacak ve kaçınılmaz bir şekilde kadîm olarak kabul edilecek sıfatların ulûhiyyette çokluğun bulunduğunu çağrıştıracağını düşündüklerinden, Zorunlu Varlık’ı nitelerken yalnızca tenzih metodunu tercih etmişler, Tanrı’nın sübutî sıfatlarını ise nefyetmişlerdir. Zira onlar, sıfatların Tanrı’nın zâtıyla kâim manalar olmadığı ve zât üzerine zâid bulunmadığı düşüncesindedirler. Bilakis onlar, sıfatın zât ile aynı olduğunu kabul ederler.40

Sübutî sıfatlar konusunda kelâm bilginleri ise farklı görüşler benimsemektedirler. Sünnî bilginler hayy, alîm, semî’, basîr, kadîr ve mütekellim’den oluşan “mânevi sıfatlar” ile mânevi sıfatlardan türetilen hayat, ilim, sem’ ve basar gibi “mana sıfatları”nı Tanrı’ya nispet etmeyi uygun bulurken, Mutezile bilginleri ise mana sıfatlarını tevhid prensibine aykırı olduğu gerekçesiyle Tanrı’ya nispet etmekten kaçınmışlardır. Çünkü onlara göre, manevî sıfatlarda sıfat, zât ile birlikte düşünülürken mana sıfatlarında Tanrı’nın zâtına müstakil manalar nispet edilmekte ve ulûhiyet kavramında çokluğa neden olmaktadır. Bu anlayışa göre örneğin, “Tanrı âlimdir.” yerine “Tanrı’nın ilmi vardır.” denilmesi doğru değildir. Anlaşılmaktadır ki, Mutezile bilginleri Tanrı’nın sıfatlarını inkâr etmemektedirler. Söz konusu farklılık ise meseleye farklı açılardan bakmaktan kaynaklanmaktadır.41

Konunun daha ayrıntılı ortaya konulabilmesi için Zorunlu Varlık’ın zât bakımından, varlığının mahiyetinden ayrı olmaması yönünden ve cinsi, faslı, tanımı, dengi ve zıddı bulunmaması cihetiyle “Bir” oluşunu ele almak gerekir. Bu bağlamda öncelikle Zorunlu Varlık’ın zât bakımından “Bir” oluşunu inceleyelim.

38 Đbn Sina, er-Risâletü’l-arşiyye, s. 23-24; Türkçe trc., s. 646. 39 Yurdagür, Metin, Allah’ın Sıfatları, Esmâü’l-Hüsnâ, Marifet Yayınları, Đstanbul 1984, s.

153. 40 Yurdagür, Metin, a.g.e., s. 301; a. mlf., Âyet ve Hadislerde Esmâ-i Hüsnâ, Allah’ın

Đsimleri, Marifet Yayınları, Đstanbul 1996, s. 36. 41 Koçar, Musa, Mâtürîdî’de Allah-Âlem Đlişkisi, Ötüken Neşriyat, Đstanbul 2004, s. 153-

154; Sözen, Kemal, a.g.e., s. 66-67.

Page 9: ĐBN S ĐNA DÜ ŞÜNCES ĐNDE ZORUNLU VARLIK’IN …isamveri.org/pdfdrg/D01535/2009_22/2009_22_TORTUKBB.pdfAntik ça ğ Yunan dü şünürü Aristoteles (M.Ö. 384-322), zorunluluk

Đbn Sina Düşüncesinde Zorunlu Varlık’ın “Bir” Niteliği

91

2.1. Zât Bakımından

Đbn Sina’nın da içlerinde yer aldığı Meşşâi filozoflar, Zorunlu Varlık ve Bir kavramlarına dair düşüncelerinde özellikle Aristoteles’in konuya ilişkin açıklamalarını referans almışlardır. Aristoteles, bazen ilk hareket ettirici, bazen Tanrı, bazen de Bir dediği varlığın, her şeyin ilk hareket ettiricisi olduğunu,42 bu ilk muharrik’in ise “bir” olması gerektiğini belirtir. Zira ona göre, hareket ebedî olup sayısı da birdir. Bundan dolayı ilk hareket ettirenin de ebedî ve bir olması gerekir. Hareket her zaman var olduğundan sürekli var olması zorunludur. Sürekli olduğu için de tektir. Tek hareket ise tek hareket ettiriciden gelir.43

Farabî, zorunlu varlık ve bir kavramlarına yüklediği anlamlar paralelinde Zorunlu Varlık’ın bizâtihi var olup, varlığının hiçbir sebebi olmadığını belirterek bunu, O’nun “Bir” oluşuna bağlar.44 Ayrıca o, Zorunlu Varlık’ın zihinde de bölünemez45 ve zâtı madde, sûret, cins ve fasıl gibi niteliklerden soyutlanmış olması sebebiyle “bir” olduğunu belirtir.46 Ona göre Zorunlu Varlık, varlığının tek olması,47 varlık mertebesi bakımından da “bir”dir. 48

Đbn Sina, Zorunlu Varlık’ın bir oluşu ve çokluk barındırmayışı ile ilgili düşüncelerinde Farabî’nin konuya ilişkin görüşleriyle örtüşen fikirler sergiler. O, Zorunlu Varlık’ın tek bir zât olması yönünden, ayrıca bileşik olmama ve bölünmeme bakımından “Bir” olduğu düşüncesine sahiptir. Ontolojik açıdan varlık, zorunluluk ve birlik kavramlarının herhangi biri hakkında ileri sürülen argümanlarda, diğerlerinin bu savda temel referans çerçevesi hâline gelmesi, Đbn Sina’da da görülür. Onun bu bağlamdaki tezlerinin bir kısmı bizâtihi Zorunlu Varlık’ın bir, gerçek bir olanın da bu Zorunlu Varlık olması gerektiği düşüncesi esas alınarak oluşturulmuştur.49

Zorunlu Varlık’ı “Gerçek Bir” olarak gören Đbn Sina, O’nun, tek bir zât olduğu düşüncesindedir. Ona göre, Zorunlu Varlık’ın herhangi bir şekilde iki olması mümkün olmadığından dolayı bir tek olması gerekir. Zira birden fazla zorunlu varlık olduğunda her birinin ayrı ayrı zorunlu varlık olması gerekecek ve birini diğerinden ayıran şeyin ne olduğu konusu, bir problem olarak ortaya çıkacaktır.50 Đki zorunlu varlık farz edilmesi durumunda, onlardan her biri

42 Aristoteles, Fizik, (trc. Saffet Babür), Yapı Kredi Yayınları, Đstanbul 2001, 256a, 2-35, s.

365. 43 Aristoteles, a.g.e., 259a, 5-19, s. 379. 44 Farabî, Đdeal Devlet (El-Medînetü’l-Fâzıla), (trc. Ahmet Arslan), Vadi Yayınları,

Ankara 1997, s. 33-38. 45 Farabî, a.g.e., s. 38. 46 Farabî, Uyûnu’l-mesâil, s. 57; Türkçe trc., s. 205. 47 Farabî, Đdeal Devlet (El-Medînetü’l-Fâzıla), s. 34-36. 48 Farabî, a.g.e., s. 36-38. 49 Kutluer, Đlhan, a.g.e., s. 129. 50 Kutluer, Đlhan, a.g.e., s. 132.

Page 10: ĐBN S ĐNA DÜ ŞÜNCES ĐNDE ZORUNLU VARLIK’IN …isamveri.org/pdfdrg/D01535/2009_22/2009_22_TORTUKBB.pdfAntik ça ğ Yunan dü şünürü Aristoteles (M.Ö. 384-322), zorunluluk

Bilgehan Bengü TORTUK

92

diğerinden ya zâtî ya da arazî niteliklerle, “bu” veya “şu” denilmek suretiyle ayrılabilir. Aralarındaki farklılığın arazî olması durumunda, bu çeşit niteliklerin zorunlu olarak onların ya her ikisinde birden ya da sadece birinde bulunması gerekir. Eğer birini diğerinden ayıran arazî niteliklere her ikisi de sahipse, bunların tamamı nedenli (malûl) olur. Arazî olan nitelik bir şeye, onun özü gerçekleştikten sonra katılan şey olduğuna göre, bu niteliklere sahip olmayan varlık, varlığı zorunlu olan olacağına göre, diğerinin ise varlığı zorunlu olamaz. Şayet aralarındaki farklılık zâtî ise – zâtî olanın, varlığın (zât, mevcûd) ancak kendisiyle varlığını sürdürebildiği şey olduğu dikkate alınmalıdır – zorunlu varlıklardan her birinin diğerinde bulunmayan, kendisini ondan farklı kılan zâtî nitelikleri mevcutsa, bu durumda her ikisi de mürekkep olur. Mürekkep olanın ise nedenli olmasından dolayı o ikisinden hiçbiri zorunlu olamaz. Bu zâtî niteliklerin zorunlu varlığın birisi için olup, diğerinin ise “her bakımdan bir” olarak herhangi bir şekilde terkibi olmaması durumunda ise zâtî niteliklere sahip olmayanın varlığı zorunlu olurken, diğerinin varlığı zorunlu olmaz. Bu durumda ortaya çıkmıştır ki, varlığı zorunlu olanın iki tane olması mümkün değildir. Aksine Zorunlu Varlık, O’nun hakikatini oluşturan zâtî hakikati açısından bir ve aynıdır. Başka bir varlık ise bu noktada O’na ortak olamaz.51

Ayrıca Đbn Sina, Zorunlu Varlık’ın birliğini, zorunluluk sıfatı açısından ele alır. Ona göre Zorunlu Varlık’ın birliği, kendisinden başka varlıkların O’nun zorunluluğuna katılmasının düşünülememesi anlamındadır. O’nun zorunluluğu türler için cins, fasıllar için tür ve O’na sonradan ârız olmuş bir sıfat değildir. Zorunluluk sıfatı ile bu sıfatın vasıflandırdığı varlık özdeştir. Dolayısıyla O’nun varlığından söz etmek, zorunluluğundan bahsetmekle aynı olması açısından varlık ve zorunluluk aynı şeye delâlet eder. Zorunluluktan, bir sıfat olarak bahsedilirse bu ancak O’nun zâtından başka olmayan zâtî sıfattır ve “zorunlu olmak” sıfatını O’nunla paylaşan hiçbir varlıktan söz edilemez.52

Đbn Sina, Zorunlu Varlık’ın ilk ilke olması bakımından da “Bir” olduğunu vurgular. Ancak, ilk unsurî illet, ilk surî illet ve diğerlerinin, Zorunlu Varlık için birlik’in gerekli oluşu gibi bir olmalarının gerekmediğini belirterek bunu o illetlerden hiçbirinin mutlak olarak ilk illet niteliği taşımamalarına bağlar. Çünkü ona göre Zorunlu Varlık, “Bir”dir ve fâil ilke mertebesindedir. Dolayısıyla zorunlu varlık olan “Bir”, aynı zamanda fâil illetin dışındaki diğer ilk illetlerin ilkesi ve illetidir.53

Đbn Sina, Zorunlu Varlık’ın varlığını zorunluluğundan, zorunluluğunu da taayyününden ayrı görmez. Ona göre, taayyün eden zorunlu varlık’ın varlığı, şayet zorunlu varlık olması nedeniyle olursa, ondan başka zorunlu varlığın bulunması mümkün değildir. Eğer onun taayyün edişi böyle değil de başka bir

51 Đbn Sina, a.g.e., s. 16-17; Türkçe trc., s. 642; ayrıca bk. a. mlf., eş-Şifâ, Đlâhiyyât, I, s.

43-44, (41-42). 52 Kutluer, Đlhan, a.g.e., s. 133. 53 Đbn Sina, eş-Şifâ, Đlâhiyyât, II, s. 342; (85-86).

Page 11: ĐBN S ĐNA DÜ ŞÜNCES ĐNDE ZORUNLU VARLIK’IN …isamveri.org/pdfdrg/D01535/2009_22/2009_22_TORTUKBB.pdfAntik ça ğ Yunan dü şünürü Aristoteles (M.Ö. 384-322), zorunluluk

Đbn Sina Düşüncesinde Zorunlu Varlık’ın “Bir” Niteliği

93

durum sebebiyle olursa o, nedenlidir. Onun var olması için, başka bir zorunlu varlığın gerekmesi durumunda varlık, başkasının mahiyeti veya bir sıfat için gerekli olmuş olacaktır ki, bu ise imkânsızdır. Varlığın ona ârız olması, varlığa geldiği şeyin de buna ârız olması O’nu nedenli yapacağından bu mümkün değildir. Dolayısıyla Đbn Sina, Zorunlu Varlık’ın zâtının, taayyünü bakımından bir olduğu ve hiçbir yönden O’nun için çokluktan bahsedilemeyeceği düşüncesindedir. Taayyün eden Zorunlu Varlık’ın “Bir” olduğunu söyleyen Đbn Sina’ya göre, O’nun zâtı iki şeyin veya toplanmış şeylerin kaynaşmasından ibaret değildir. Şayet böyle olsaydı, onlar sebebiyle zorunlu niteliği kazanmakla birlikte onlardan her biri de Zorunlu Varlık’tan önce ve O’nun mukavvimi olurdu. Fakat Zorunlu Varlık, anlamda ve nicelikte asla bölünmeyi kabul etmez. Dolayısıyla O’nun hakkında cins, tür, fasıl, tanım, çokluk barındırma, zıddı ya da ortağı olma, değişme ve bölünme gibi şeylerden bahsedilemez. Bu bakımdan O, bütün bu yönlerden “Bir”dir.54

Đbn Sina’ya göre Zorunlu Varlık, insan bedeninin birçok organlardan meydana gelmesi gibi mürekkep bir varlık da değildir. O’nun muhtelif türde parçaları yoktur. Birliği, bir evin farklı nesnelerden oluşmasındaki birlik gibi terkiple oluşmuş bir bütünlüğe de delâlet etmez. O’nun hakkında cevherinin, varlığı açısından bölünmez, fakat zâtı’nın mahiyeti bakımından bölünebilir olduğunu söylemek mümkün değildir. Zorunlu Varlık’ta farklılaşmış özellikler de bulunmaz. Eğer böyle olsaydı, sözü edilen nitelikteki özelliklerin hepsi Zorunlu Varlık’ın parçaları olurdu. Bu sıfatların O’nda arazî ya da O’nun zâtında farklılaşma oluşturacak şekilde zâtî oldukları söylenemez. Eğer zâtî niteliklerden, bunların zâttan farklı olmadığı, aksine O’nun gereği olduğu anlaşılıyorsa, bu durumda zâtın tek olduğu ve mezkûr niteliklerin de O’nda çokluğa yol açmayacağı kabul edilmelidir.55

Đbn Sina’nın, Zorunlu Varlık’ın “Bir” oluşuna dair düşünceleri, kendinden sonra da etkisini sürdürmüştür. Mezkûr konuda düşüncelerini açıklayan Đbn Rüşd’ün fikirleri, Đbn Sina’nın görüşleriyle paralellik arzetmektedir. Zira Đbn Rüşd’e göre, zorunlu varlığın iki tane farzedilmesi hâlinde, bunlar arasındaki ayrılığın ya sayı, ya tür ya da öncelik ve sonralık bakımından olması gerekir. Ayrılığın sayı ya da tür bakımından olması hâlinde zorunlu varlığın bileşik bir nitelik taşıması şarttır. Şayet bu ayrılık öncelik ve sonralık bakımından olursa, zorunlu varlığın bir tek ve diğer varlıkların nedeni konumunda bulunması icap eder. Bu olasılıklardan ilk ikisini geçersiz gören Đbn Rüşd, Zorunlu Varlık’ın bir tek olmasını gerekli kılan durumu kabul eder ve bu olasılıklar dışında herhangi bir olasılıktan söz edilemeyeceği kanaatini taşıdığından dolayı O’nun “bir” olduğu sonucuna ulaşır.56 Ayrıca o, Zorunlu

54 Đbn Sina, el-Đşârât ve’t-tenbîhât, III (Đlâhiyyât), s. 36-45; Türkçe trc., s. 130-131. 55 Kutluer, Đlhan, a.g.e., s. 131. 56 Đbn Rüşd, Tehâfütü’t-tehâfüt, cüz: II, (nşr. Süleyman Dünya), Dâru’l-Maarif, Kahire

1968, s. 466-467; Türkçe trc., Tutarsızlığın Tutarsızlığı (Tehafüt et-Tehafüt), C. I (trc. Kemal Işık - Mehmet Dağ), Kırkambar Yay., Đstanbul 1998, s. 331-332.

Page 12: ĐBN S ĐNA DÜ ŞÜNCES ĐNDE ZORUNLU VARLIK’IN …isamveri.org/pdfdrg/D01535/2009_22/2009_22_TORTUKBB.pdfAntik ça ğ Yunan dü şünürü Aristoteles (M.Ö. 384-322), zorunluluk

Bilgehan Bengü TORTUK

94

Varlık’ta bileşiklik olmaması sebebiyle O’nun nedeni olmadığını, bu yönden de O’nun “bir” olduğunu vurgular.57 Ayrıca Đbn Rüşd, birlikten kastedilen maksadın “Lâ ilâhe illallah” (Ondan başka ilâh yok) ifadesi olduğunu belirtir ve bazı kısım ayetleri Zorunlu Varlık’ın “Bir” oluşuna delil olarak kullanır.58

Sonuç olarak, Zorunlu Varlık’ın “Bir” olması, çokluk barındırmaması niteliği, Đbn Sina’ya göre O’nun birçok yönden “Bir” olmasını ifade eder. Zira Zorunlu Varlık, sayı bakımından tek olup O’nun dengi ve benzeri bulunmaz. O’nun için bölünmeden bahsedilemez. Çünkü zâtı bakımından basittir. Yani bileşik değildir, zâtı tek bir zâttır. O, cüzlerden meydana gelmez. Dolayısıyla zorunlu varlık olan Tanrı, bütün yönlerden “Bir” olup zâtında çokluk barındırmaz.

2.2. Varlığının Mahiyetinden Ayrı Olmaması Bakımından

Zorunlu Varlık’ın “Bir” niteliğinin bileşik olmama, bölünmeme anlamında olmasından dolayı O’nda varlık-mahiyet ilişkisi gündeme gelmektedir. Bu bağlamda öncelikle mümkün varlık açısından meseleye baktığımızda Đbn Sina, varlık sınıflandırmasında bu nitelikteki varlığın varlık durumunu onda varlık ile mahiyetin ayrı olmasına dayandırır. Zira ona göre mümkün varlık, varolmak için bir nedene ihtiyaç duyar. Ancak Đbn Sina düşüncesinde Zorunlu Varlık, nedensizdir. Tikellerin akledilir özünü ifade eden mahiyetin ontolojik gerçekliğe sahip olabilmesi, diğer bir ifadeyle, varlığa bürünmesi bir sebebi gerektireceğinden, mümkün varlıkların, o sebep ortaya çıkmadıkça gerçeklik kazanmayacak olan varlıklardan ayrı olarak bir de mahiyetleri olmalıdır.59 Dolayısıyla Zorunlu Varlık’ın sebebi olmadığından O’nun hakkında varlık ile mahiyet ayrılığından söz edilip edilemeyeceği hususunda birtakım görüşler ileri sürülmüştür.

Zorunlu Varlık’ın hiçbir şekilde bölünemez olduğu düşüncesinde olan Farabî, varlık ile mahiyet ayrılığının bir ikiliği, bileşikli ği ifade edeceği gerekçesiyle böyle bir ayrılığı Zorunlu Varlık için kabul etmez. O, ayrıca mezkûr ayrılığı bir sebep vasıtasıyla var olup olmama bağlamında da ele alır. Ona göre Zorunlu Varlık’ın cins ve faslı yoktur; cins ve faslı olmayan Tanrı’nın

57 Đbn Rüşd, a.g.e., s. 464; Türkçe trc., C. I, s. 329. 58 Đbn Rüşd, Kitâbü’l-Keşf, Nevzad Ayasbeyoğlu, Đbn Rüşd’ün Felsefesi içinde, Ankara

Üniversitesi Đlahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara 1955, s. 58-61; Đbn Rüşd’ün delil olarak sunduğu ayetler: “Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka tanrılar bulunsaydı, yer ve gök (bunların nizamı) kesinlikle bozulup gitmişti…” (Enbiyâ, 21/22); “Allah, evlat edinmemiştir; O’nunla beraber hiçbir Tanrı da yoktur. Aksi takdirde her tanrı kendi yarattığını sevk ve idare eder ve mutlaka onlardan biri diğerine galebe çalardı. Allah onların (müşriklerin) yakıştırdıkları şeylerden münezzehtir.” (Mü’minûn, 23/91); “De ki: Eğer söyledikleri gibi Allah ile birlikte başka ilâhlar da bulunsaydı, o takdirde bu ilâhlar, Arş’ın sahibi olan Allah’a (üstün gelmek veya O’nunla uzlaşarak itaat etmek için) çareler ararlardı.” (Đsrâ, 17/42)

59 Kutluer, Đlhan, a.g.e., s. 113.

Page 13: ĐBN S ĐNA DÜ ŞÜNCES ĐNDE ZORUNLU VARLIK’IN …isamveri.org/pdfdrg/D01535/2009_22/2009_22_TORTUKBB.pdfAntik ça ğ Yunan dü şünürü Aristoteles (M.Ö. 384-322), zorunluluk

Đbn Sina Düşüncesinde Zorunlu Varlık’ın “Bir” Niteliği

95

tanımı da yoktur. Tanımı olmayan bir varlığın mahiyeti de söz konusu olamaz. Ayrıca herhangi bir mahiyet bileşiklik ifade ettiğinden, bu anlamda Tanrı’nın bir mahiyetinden söz edilemez.60 Dolayısıyla Farabî düşüncesinde, Tanrı için mahiyet, O’nun bizzat varlığından başka bir şey değildir.61 Ona göre varlık (vücûd), mahiyetin gereklerinden olmasına karşın, onu meydana getiren unsur değildir. Bu durumun Đlk Varlık açısından düşünülmesi hâlinde ise O’nun inniyyetinden başka bir mahiyetinin olması söz konusu olamaz. 62

Đbn Sina da mahiyet ile varlık konusunda Farabî ile benzer düşüncelere sahiptir. O, Zorunlu Varlık’ta bileşikli ği nefyetmek için varlık ve mahiyet ayrılığını mümkün görmez. Düşünüre göre Đlk’in yalnızca varlığı, yani inniyyeti vardır, varlığından ayrı bir mahiyeti ise yoktur. Zira Zorunlu Varlık’ın mahiyetinin olması ve varlığın zorunluluğunun bu mahiyetin gereği olarak düşünülmesi mümkün değildir.63

Tanrı’nın inniyyetinden ayrı bir mahiyetinin olmadığı düşüncesi, gerçekte mahiyetin varlıktan (inniyyetten) ayrı düşünülemeyeceği anlayışıyla bağıntılıdır. Bu bağlamda mesele, bir kısım argümanlar çerçevesinde ele alınmıştır. Đbn Sina’ya göre mezkûr konu, zorunlu varlık açısından incelenirse ya onun, o mahiyet için zorunluluğu o mahiyetin zâtından dolayıdır ve bu durumda o mahiyet, varlığın zorunluluğunu gerektirir ki, bu hâlde ise o mahiyetin hâdis olması imkânsızdır. Ya da o zorunlu varlığın, mahiyet ile zorunluluğu bir şart iledir. O şart ise ya hudûstur, ya o mahiyetin sıfatlarından bir sıfattır ya da farklı bir şeydir. Onun varlığının zorunluluğunun hudûsla olması ise mümkün değildir. Çünkü hudûsun kendisi zâtı gereği zorunlu varlık olamaz. Dolayısıyla hudûs dışındaki bir şeyin varlığının onunla zorunlu olması imkânsızdır. Ayrıca hudûsun ortadan kalkması hâlinde, yokluğu esnasında başkasının zorunluluğunun illeti olması da düşünülemez. Şayet burada illetin, hudûsun kendisi olmayıp aksine bir şey için onun gerçekleşmesi olduğu düşünülürse, bu takdirde de o, hâdis şeyin sıfatlarından biri olmaktadır.64 Kısacası, Đbn Sina burada, mahiyetin varlığının, o mahiyetin varlığı olması bakımından başkasıyla ilgili olduğunu, bu yönden olan mezkûr varlığın da var olduğu sürece malûl bulunduğunu ve bu malûllüğün de başkasıyla ilgili

60 Farabî, Kitâbu’l-Fusûs, Matbaatu Meclisu Dâiretü’l-Maarifi’l-Osmaniyye, Haydarabad

1345 (h.), s. 3-5; Reçber, Mehmet Sait, “Tanrı’nın Basitliği Meselesi”, Uluslararası Fârâbî Sempozyumu Bildirileri, Ankara 7-8 Ekim 2004, Elis Yayınları, Ankara 2005, s. 217.

61 Reçber, Mehmet Sait, a.g.m., s. 218. 62 Farabî, et-Ta’likât, Matbaatu Meclisu Dâiretu’l-Maârif, Haydarabad 1346 (h.), s. 6;

Türkçe trc., Et-Ta’likat, Ülken, Hilmi Ziya – Burslan, Kıvamettin, Farabi içinde, Ankara Kütüphanesi Türk-Đslâm Filozofları: III, Kanaat Kitabevi, Ankara tarihsiz, s. 77; Sözen, Kemal, a.g.e., s. 95.

63 Đbn Sina, eş-Şifâ, Đlâhiyyât, II, s. 344; (89). 64 Đbn Sina, a.g.e., s. 261; (6); krş. Sözen, Kemal, a.g.e., s. 96-97.

Page 14: ĐBN S ĐNA DÜ ŞÜNCES ĐNDE ZORUNLU VARLIK’IN …isamveri.org/pdfdrg/D01535/2009_22/2009_22_TORTUKBB.pdfAntik ça ğ Yunan dü şünürü Aristoteles (M.Ö. 384-322), zorunluluk

Bilgehan Bengü TORTUK

96

olacağını belirtir. Ona göre malûl, varlık veren şeye bizzat varlığın kendisi nedeniyle muhtaçtır.65

Zorunlu Varlık’ın varlığının ve birliğinin akledilmesi hâlinde esasen bunun O’nun varlığının ve birliğinin bizzat zâtına yönelik olduğu kanaatini taşıyan Đbn Sina, varlık ve birliğin ili ştiği mahiyet ile “var olması bakımından var” ve “bir olması bakımından Bir” arasında fark bulunduğunu belirtir. Bu durumu felsefedeki ilke (mebde, arkhe) meselesinin farklı tarzlarda değerlendirilmesine bağlar. Buna göre bazıları, ilkeyi bir, bazıları da çok olarak düşünmüşlerdir. Đlkeyi bir olarak düşünenlerin bir kısmı, Đlk Đlke’yi Bir’in zâtı değil, su, hava, ateş gibi “bir olan şey” olarak değerlendirmişlerdir. Bazıları da ilkeyi Bir’in ili ştiği bir şey değil, bir olması bakımından Bir’in zâtı olarak düşünmüşlerdir.66

Düşünürümüze göre Zorunlu Varlık’ın, kendisinde terkip özelliği bulunan bir sıfata sahip bulunması mümkün değildir. Bu durumda O’nun, zorunlu varlık olmaktan başka bir mahiyetinden söz edilemez. Aksi halde zorunlu olmak ile mahiyet, ayrı olarak tasavvur edilebilecektir. Dolayısıyla mahiyetin haricinde de zorunlu varlık şeklinde ayrı düşünülen bir şey ortaya çıkar. Hâlbuki bütün hakikatlerin ilkesi olan Tanrı için böyle bir ayrımdan söz etmek mümkün değildir. Çünkü O’nun varlığından ayrı bir mahiyeti yoktur. Buna göre, Tanrı’nın varlığı düşünüldüğünde O’nun zorunlu varlık olduğu da tasavvur edilmiş olur. Ancak diğer varlıklarda durum farklıdır. Örneğin, insanın mahiyetinden bahsederken onun, gerçekte var olması ya da olmaması bir zorunluluğu gerekli kılmaz.67

Zorunlu varlık olan Tanrı’nın, varlığını gerektiren kendinden ayrı bir mahiyetinin olmadığını vurgulayan Đbn Sina’ya göre O’nun, varlığından ayrı düşünülmesi mümkün olmayan mahiyetinden başka bir hakikati olması hâlinde, varlığın zorunluluğunun mezkûr mahiyete taalluk etmesi gerekir. Şayet mahiyete taalluk etmeksizin zorunlu olmuyorsa, zorunlu varlık olmanın anlamı, “O” denilmesi mümkün olmayan başka bir şeyden varolur. Bu durumda bizâtihi zorunlu varlık olma niteliği söz konusu olamaz. O’nun zorunlu varlık olma yönünden zâtı dikkate alındığında da, zorunlu varlık olması söz konusu edilemez. Çünkü zâtının dışında başka bir şey sebebiyle zorunlu olur. Hâlbuki böyle bir durum, mahiyete eklenen sırf varlıkla kayıtlanmayıp mutlak olarak düşünüldüğünde imkânsızdır. Zorunlu varlığın mahiyete eklenen bir şey olarak tasavvur edilmesi durumunda ise, bazen o şeyle birlikte olmasına rağmen, o mahiyet mutlak olarak zorunlu varlık olmadığı gibi, zorunlu varlığın mutlak olarak mahiyetin ilişeni olması da imkânsızdır. Zira o zorunlu varlık, her zaman

65 Đbn Sina, a.g.e., s. 263; (8). 66 Đbn Sina, a.g.e., s. 344-345; (89). 67 Sözen, Kemal, a.g.e., s. 97-98.

Page 15: ĐBN S ĐNA DÜ ŞÜNCES ĐNDE ZORUNLU VARLIK’IN …isamveri.org/pdfdrg/D01535/2009_22/2009_22_TORTUKBB.pdfAntik ça ğ Yunan dü şünürü Aristoteles (M.Ö. 384-322), zorunluluk

Đbn Sina Düşüncesinde Zorunlu Varlık’ın “Bir” Niteliği

97

zorunlu değildir. Zorunlu Varlık (Vâcibu’l-Vücûd) ise bütün zamanlarda zorunlu olma niteliğine sahiptir.68

Görüldüğü üzere Đbn Sina’ya göre, zorunlu varlık olan Tanrı için mahiyetinden ayrı bir inniyyeti (varlığı) düşünülemez. Çünkü O’nun varlığı, hakikatinin kendisi olmazsa, varlığı hakikatine (mahiyetine) sonradan eklenmiş (ârız) olur. Hâlbuki kendisine ârız olan her şey, nedenli olması sebebiyle bir nedeni gerektirir. Bu sebep ise ya onun mahiyeti dışında bir şey olur ya da mahiyeti ile aynı olur. Sebebin, O’nun mahiyeti dışında olması durumunda varlığı zorunlu olamaz ve fail nedene ihtiyaç duyar. Sebep, mahiyet ileyse, sebebin varlığının tam bir varlık olması gerekir ki, ondan, başka şeyin varlığı meydana gelebilsin. Varlıktan önce olan mahiyetin herhangi bir varlığı da söz konusu olamaz. Kısacası, Đbn Sina’ya göre Zorunlu Varlık’ın inniyyeti, O’nun mahiyetidir. Bundan dolayı O’nun için bir fail neden de olamaz. Varlığın zorunluluğu, başkası için mahiyet mesabesindedir. Zorunlu Varlık’ın dışındaki her şeyin varlığı ile mahiyeti ayrı olduğundan O, herhangi bir şekilde başkasına benzemez.69

Đbn Sinâ, varlık ile mahiyet ayrılığı düşünüldüğünde varlığın malûl olmasının imkân dahilinde bulunması sebebiyle varlığın, mahiyetin ya da başka bir şeyin malûlü olarak kabul edilmesinde bir sakınca görmezken, mutlak zorunluluğun kendisinin malûl olamayacağını belirtir. Dolayısıyla ona göre, geriye böyle bir mahiyet olmaksızın, mutlak anlamda Zorunlu Varlık’ın bizâtihi zorunlu olduğu sonucu kalır. Böyle bir durumda ise o mahiyet, kendi başına varolan zorunlu varlık olan Tanrı’ya, eğer mümkünse, ilişen olacaktır. Dolayısıyla da Zorunlu Varlık, zâtı bakımından akılla işaret edilebilirdir ve mezkûr mahiyet olmasa da zorunlu varlık vardır. Öyleyse o mahiyet, akılla, “O, zorunlu varlıktır” şeklinde işaret edilen bu şeyin mahiyeti değil, aksine ona ili şen başka bir şeyin mahiyetidir. Oysa diğer şeyin değil, o şeyin mahiyeti var sayılmıştır. Bu, bir çelişki olduğuna göre Zorunlu Varlık’ın zorunlu varlık olmaktan başka bir mahiyeti yoktur; bu ise inniyyetidir.70

Đnniyyet ve varlığın mahiyete ârız olmadığını ifade eden Đbn Sina, aksi durumda inniyyet ve varlığın ya bizâtihi mahiyet ya da dıştan bir şey nedeniyle mahiyetin gereği olacağını söyler. Ona göre, bu durumun mahiyetin zâtı nedeniyle olması imkânsızdır. Çünkü tâbi olanın ancak bir mevcuda tâbi olması gerekir. Böyle bir durumda mahiyetin varlığından önce bir varlığı olması gerekir ki, bu ise imkânsızdır. Đnniyyetin dışında bir mahiyete sahip olan her şeyin malûl olduğunu belirten Đbn Sina, buna sebep olarak inniyyet ve varlığın, inniyyetin dışında olan mahiyet için var kılan bir şey konumunda olmamalarını gösterir. O hâlde, ona göre inniyyet, mahiyetin gereklerindendir. Bu durumda da ya mahiyete, o mahiyet olmasından dolayı gerek olur ya da mahiyetin gereği

68 Đbn Sina, a.g.e., s. 345-346; (90). 69 Đbn Sina, er-Risâletü’l-arşiyye, s. 18-19; Türkçe trc., s. 643. 70 Đbn Sina, eş-Şifâ, Đlâhiyyât, II, s. 346; (91).

Page 16: ĐBN S ĐNA DÜ ŞÜNCES ĐNDE ZORUNLU VARLIK’IN …isamveri.org/pdfdrg/D01535/2009_22/2009_22_TORTUKBB.pdfAntik ça ğ Yunan dü şünürü Aristoteles (M.Ö. 384-322), zorunluluk

Bilgehan Bengü TORTUK

98

olması, başka bir şey sebebiyledir. “Gereklilik” sözünün anlamı, varlığı izlemektir. Bir mevcudu ise ancak bir mevcut izler. Şayet inniyyet, mahiyeti izlese ve mahiyetin kendisi sebebiyle onun gereği olsa, inniyyet, varlığında bir varlığı izlemiş olacaktır. Varlığında bir varlığı izleyen her şeyin izlediği şey ondan önce bizzat mevcut olduğuna göre, bu durumda mahiyet, varlığından önce zâtıyla mevcut olmuş olacaktır. Bu ise bir çelişkidir. Böyle bir durumda geriye varlığın, mahiyete bir illet nedeniyle gerekli olması kalır ki, böylece mahiyet sahibi olan her şeyin malûl olduğu ve zorunlu varlığın dışındaki diğer şeylerin mahiyetlerinin bulunduğu ortaya çıkar. Söz konusu mahiyetler, zâtları bakımından mümkün varlıklardır ve varlık onlara ancak dışardan ilişmektedir.71

Bütün bunlardan hareketle Đlk’in mahiyeti olmadığını belirten Đbn Sina’ya göre, mahiyet sahibi olanlara varlık, Đlk’ten taşar. Đlk olan Tanrı, yokluk ve diğer olumsuz vasıfların O’ndan olumsuzlanması şartıyla mutlak varlık iken, mahiyet sahibi olan diğer şeyler, mümkündür ve O’nunla var olurlar. Đlk’te bir artış yok iken O’nun dışındaki her şeyde artma vardır.72

Varlık ile mahiyet ayrılığında genel itibariyle Đbn Sina’dan farklı görüşlere sahip olan, dahası, onu bu konuda eleştiren Đbn Rüşd, buna karşın Zorunlu Varlık’ta varlık-mahiyet ikiliğinin bulunmadığı görüşünde Đbn Sina ile mutabıktır.73 Zaten o, Đbn Sina’nın düşündüğü gibi bir varlık ile mahiyet ayrılığını da kabul etmez. Zira Đbn Rüşd’e göre bu ayrılık, sadece mantıkîdir.74 Yani mezkûr ayrılık, ontolojik değil, sadece epistemolojik bir değer taşır. Đbn Rüşd, varlık ile mahiyeti, aynı şeyin iki farklı yönünü gösteren terimler olarak belirtir.75 O, Tanrı’nın bir mahiyete sahip olmadığı şeklindeki bir anlayışı kabul etmez. Ancak O’nun mutlak anlamda var olan bir mahiyete sahip olduğu düşüncesini benimser. Var olan şeylerin ise O’nun sayesinde bir mahiyete sahip olduklarını belirtir.76 Ancak burada Đbn Rüşd, Tanrı için bir bileşiklik, ikilik kabul etmez. Bir şeyin mahiyetini varlığı ile aynı saymak, mahiyeti ortadan kaldırmak anlamına gelmediği gibi, aksine mahiyetle varlığın bir olmasının kabulü anlamını taşıdığını belirterek Tanrı’da varlık ile mahiyet ayrılığının olmadığını ifade eden Đbn Sina’yı haklı bulur.77

Kısacası Đbn Sina, Tanrı’da bileşikli ğe, çokluğa, bölünmeye sebep olacağı ve O’nun bir faile ihtiyaç duymasını gerektireceği için Zorunlu Varlık’ta varlık ile mahiyet ayrılığını kabul etmez. Đbn Sina’ya göre Zorunlu Varlık’ın mahiyetinden değil, inniyyetinden bahsedilebilir. O’nda varlık ile mahiyet ayrılığının kabulü, O’nun sebepli olması sonucunu doğuracağından böyle bir

71 Đbn Sina, a.g.e., s. 346-347; (91). 72 Đbn Sina, a.g.e., s. 347; (92). 73 Sarıoğlu, Hüseyin, Đbn Rüşd Felsefesi, Klasik Yayınları, Đstanbul 2003, s. 174. 74 Kaya, Mahmut, “Mâhiyet ve Varlık Konusunda Đbn Rüşd’ün Đbn Sina’yı Eleştirmesi”,

Đbn Sînâ Doğumunun Bininci Yılı Armağanı, TTK Yay., Ankara 1984, s. 459. 75 Đbn Rüşd, Tehâfütü’t-tehâfüt, cüz: II, s. 553-556; Türkçe trc., C. I, s. 415-417. 76 Đbn Rüşd, a.g.e., s. 559; Türkçe trc., C. I, s. 419. 77 Sözen, Kemal, Đbn Kemal’de Metafizik, Fakülte Kitabevi, Isparta 2001, s. 120-121.

Page 17: ĐBN S ĐNA DÜ ŞÜNCES ĐNDE ZORUNLU VARLIK’IN …isamveri.org/pdfdrg/D01535/2009_22/2009_22_TORTUKBB.pdfAntik ça ğ Yunan dü şünürü Aristoteles (M.Ö. 384-322), zorunluluk

Đbn Sina Düşüncesinde Zorunlu Varlık’ın “Bir” Niteliği

99

ayrılığı kabul etmek imkânsızdır. Dolayısıyla o, Zorunlu Varlık’ın bu yönden de “Bir” olma niteliğine sahip olduğu düşüncesindedir.

2.3. Cinsi, Faslı, Tanımı, Dengi ve Zıddı Olmaması Bakımından Đbn Sina, daha önce de belirtildiği üzere, Zorunlu Varlık’ın “Bir”

olmasının O’nun cinsinin, faslının, tanımının, denginin ve zıddının olmaması anlamına da geldiği düşüncesine sahiptir. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için öncelikle cins, fasıl ve tanım (hadd) kavramlarını kısaca incelemek yararlı olacaktır.

Beş tümeli açık bir şekilde ilk olarak ele alan Porphyrios (233-304)’a göre cins “bir tek varlığa nispetle ve anlam arasındaki münasebete göre herhangi bir tarzda bulunan fertler topluluğudur.” Bir başka ifadeyle cins, müşterek vasıflara sahip olan kavramların bu özellikleri sebebiyle bağlandıkları kavramlardır. Kısacası cins, “altında türlerin sıralandığı terimdir.”78 Cinsler, çokluğa yüklenirler. Yani cins, çok sayıda farklı türler için, “O nedir?” sorusuna cevap olarak söylenen kavramdır. Örneğin “ Đnsan nedir?” sorusuna verilen “canlıdır” cevabı, onun cinsini belirtir. Dolayısıyla canlı kavramı, insan için cins ifade eden küllî bir kavramdır.79

Đbn Sina ise pek çok ferdin ortak olduğu anlama, cins isminin verildiğini ifade eder. Ayrıca düşünür, birçok şey arasında ortak olmakla birlikte, o şeylerin kendisine nispet edildiği bir tek şey için o şeylerin cinsi denildiğini belirtir. Đbn Sina, bir diğer tarifinde de cinsin, “tür bakımından farklı olan pek çok şeye ‘O nedir?’ sorusunun cevabında söylenen” şey olduğunu zikreder.80 Dolayısıyla gerçeklikleri farklı olan birçok şey hakkında “Onlar nedir?” şeklinde bir soru sorulduğunda bu soruya verilen cevap, cinsi ifade eder.81

Fasla gelince; fasıl, cinsleri ve türleri birbirinden ayıran ana karakterlerdir. Örneğin, insan teriminin faslı, onun düşünme özelliğidir. Bu özelliğiyle o, diğer canlılardan ayrılır.82

Đbn Sina, “O hangi şeydir?” sorusunun cevabında türe söylenen şeyin fasıl olarak belirtildiği hususunda genel bir anlayış olduğunu ifade eder. Düşünürün fasıl tanımı ise, “o kendi zâtında, cinsinden hangi şeydir? sorusunun cevabında türe söylenen tekil tümeldir.” şeklindedir.83 Buradan hareketle Đbn

78 Taylan, Necip, Mantık, Tarihçesi-Problemleri, ĐFAV Yayınları, Đstanbul 1996, s. 93-94. 79 Sözen, Kemal, Levkerî’de Tanrı Tasavvuru, s. 102. 80 Đbn Sina, Necât, I (Mantık), (thk. Abdurrahman Umeyra), Dâru’l-Cîl, Beyrut 1992, s.

15; a. mlf., eş-Şifâ, Mantık, I (el-Medhal), (thk. G. C. Anawati – Mahmud el-Hudayrî – Fuad el-Ehvânî), Kahire 1952, s. 47; Türkçe trc., Mantığa Giriş, (trc. Ömer Türker), Litera Yayıncılık, Đstanbul 2006, s. 40-41; Sözen, Kemal, a.g.e., s. 102-103.

81 Đbn Sina, Uyûnu’l-hikme, s. 3; Türkçe trc., s. 65. 82 Taylan, Necip, a.g.e., s. 94. 83 Đbn Sina, eş-Şifâ, Mantık, I (el-Medhal), s. 76; Türkçe trc., s. 68; Sözen, Kemal, a.g.e., s.

103-104.

Page 18: ĐBN S ĐNA DÜ ŞÜNCES ĐNDE ZORUNLU VARLIK’IN …isamveri.org/pdfdrg/D01535/2009_22/2009_22_TORTUKBB.pdfAntik ça ğ Yunan dü şünürü Aristoteles (M.Ö. 384-322), zorunluluk

Bilgehan Bengü TORTUK

100

Sina’ya göre fasıl, zâti tümeldir ve bir cins altında bulunan tür için sorulan “O hangi şeydir?” sorusunun cevabıdır. Meselâ, insanın düşünen olma niteliğinin onun faslı olması böyledir.84

Cins ve fasıldan sonra tanıma baktığımızda onun “genel anlamda bir şeyin, bir mananın ya da bir lafzın mahiyetini izah eden şey” olarak ifade edildiğini görürüz. Tanım, farklı şekillerde meydana gelir. Hakiki tanımda bir şeyin tabiatı ve mahiyeti belirlenir. Zâtî tanımda ise tarif edilen şeyin onlarsız var olamayacağı ayırıcı sıfatlar açıklanır. Metafizikî ya da mantıkî tanım, tanımlanan şeyin soyut ve mantıkî unsurlarıyla yapılan tariftir. Mantıkî açıdan tanım ise içlem-kaplam ve cins-tür ilişkilerinin kavramlara ve sonra da kavramların işaret ettiği şeylere uygulanmasını ifade eder. Ayrıca mantıkta tanım, bir terimin içleminde bulunan asıl karakterlerin belirtilmesidir. Tanım, bilinmeyen bir fikir yerine, bilinen bir fikir koyma ve böylece onun ne olduğunu anlatma işine yarar.85

Đbn Sina’ya göre tanım, “Bir şeyin mahiyetine delâlet eden sözdür.” Tanım, bir şeyin cinsinin ve ayrımının bileşiminden oluşur. Tanımlanan her şey, anlam bakımından bileşiktir.86 Đbn Sina, mantıkçıların tanımın cins ve fasıldan oluştuğu konusunda görüş birliği içinde olduklarını belirtir. Ona göre cins ve fasıldan her biri ise diğerinden ayrıdır; ancak bunların toplamı tanımın parçasıdır. Dolayısıyla tanım, tanımlananın mahiyetinden ibarettir.87

Đbn Sina’nın, Zorunlu Varlık’ın cinsi, faslı, tanımı, dengi ve zıddı olmadığına dair düşüncelerinde Farabî’den etkilendiği açıktır. Farabî’ye göre, Zorunlu Varlık’ın cisim gibi bir mahiyeti olmadığından, O, zorunlu varlık anlamında bir varlığa sahiptir. Bulunduğu varlık mertebesinde kendisi gibi veya kendinden aşkın bir başka varlığın bulunması mümkün değildir. O hâlde zorunlu varlık olan Tanrı’nın, diğer varlıklardan ayrıldığı kendine özgü birtakım niteliklerinin bulunması gerekir. Bu niteliklerin bazısı ise O’nun cinsinin, faslının ve tarifinin olmamasıdır. Zira O’nun zâtı madde, sûret, cins, fasıl gibi hususlardan meydana gelmemiştir. Kendi varlığıyla kaim olduğundan O’nun dengi yoktur. Dengi olmadığı gibi zıddı da bulunmaz.88

Đbn Sina da zikredilen konuda Farabî’nin düşüncelerine paralel görüşler sergiler. Zira Đbn Sina’ya göre de bizâtihi zorunlu varlık olan Tanrı’nın cinsi yoktur. Çünkü ilk olma niteliğine sahip olan Tanrı için mahiyetin varlığı söz konusu edilemez. Zira cins, “O nedir?” sorusuna verilen cevaptaki şeydir.

84 Đbn Sina, Necât, I (Mantık), s. 17; a. mlf., el-Đşârât ve’t-tenbîhât, I (Mantık), (tah.

Süleyman Dünya), Müessesetü’n-Nu’mân, Beyrut 1992, s. 192-194; Türkçe trc., Đşaretler ve Tembihler, (trc. Ali Durusoy – Muhittin Macit – Ekrem Demirli), Litera Yayıncılık, Đstanbul 2005, s. 14; a. mlf, Uyûnu’l-hikme, s. 3; Türkçe trc., s. 65; a. mlf., eş-Şifâ, Mantık, I (el-Medhal), s. 76; Türkçe trc., s. 68; Sözen, Kemal, a.g.e., s. 104.

85 Taylan, Necip, a.g.e., s. 99-100. 86 Đbn Sina, el-Đşârât ve’t-tenbîhât, I (Mantık), s. 204-205; Türkçe trc., s. 16. 87 Đbn Sina, eş-Şifâ, Đlâhiyyât, I, s. 236; (209). 88 Farabî, Uyûnu’l-Mesâil, s. 57-58; Türkçe trc., s. 205; Sözen, Kemal, a.g.e., s. 107.

Page 19: ĐBN S ĐNA DÜ ŞÜNCES ĐNDE ZORUNLU VARLIK’IN …isamveri.org/pdfdrg/D01535/2009_22/2009_22_TORTUKBB.pdfAntik ça ğ Yunan dü şünürü Aristoteles (M.Ö. 384-322), zorunluluk

Đbn Sina Düşüncesinde Zorunlu Varlık’ın “Bir” Niteliği

101

Dolayısıyla bir bakımdan o şeyin parçasıdır. Hâlbuki Đlk’te terkip yoktur. Ayrıca cinsin anlamı kaçınılmaz olarak ya zorunlu varlık olacaktır ya da olmayacaktır. Şayet anlam zorunlu varlıksa, bu durumda bir fasıl bulunması gerekmez. Eğer zorunlu varlık değilse ve zorunlu varlığı var kılıyorsa, bu durumda zorunlu varlık, zorunlu varlık olmayanla var olacaktır. Bu ise bir çelişkidir. Buna göre ilk ve zorunlu varlık olma niteliklerine sahip olan Tanrı’nın cinsi yoktur. Cinsi olmaması sebebiyle faslından da söz edilemez. Zorunlu Varlık’ın cinsi ve faslı olmadığından tanımı da bulunmaz.89

Đbn Sina, Zorunlu Varlık’ın denginin, dolayısıyla ortağının olmadığını, zorunlu varlık olmanın anlamlarını ele alarak açıklar. Ona göre zorunlu varlığın, zâtı bakımından zorunlu varlık olma özelliğini taşıması, sadece kendi zâtı sebebiyledir. Varlığının başka bir sebebe dayanması durumunda ise zorunlu varlık olma niteliği ortadan kalkar. Düşünür, benzer durumun zorunlu varlığın hakikati açısından da aynı olduğu kanaatindedir. Ona göre, eğer belirtilen hakikat zorunlu varlığın kendisi sebebiyle bu belirli şey olmuşsa o hakikatin başkasında bulunması imkânsızdır. Şayet bu hakikatin, bu belirli şey için gerçekleşmesi, zâtı sebebiyle değil de başkası nedeniyle ise ve o hakikatin o olmasının nedeni, onun bu belirli şey olması ise onun kendine özgü varlığı, başkasından alınmış olur. Bu durumda da zorunlu varlık olma niteliği ortadan kalkacaktır. Bu ise bir çelişki teşkil eder. O hâlde zorunlu varlığın hakikati yalnızca “bir”dir. Maddeden soyut mahiyetin iki zâtta bulunması mümkün değildir. Zira iki şeyin iki olması ya anlam ya anlamın taşıyıcısı ya da konum veya mekân veyahut da vakit ve zaman nedeniyle, yani illetlerden bir illet sebebiyledir. Zira her iki şey yalnızca anlam bakımından farklılaşmaz, anlama ili şip onunla birlikte olan bir şeyle de farklılaşırlar. Öyleyse varlık anlamından başka varlığı olmayan ve haricî bir sebep veya duruma taalluk etmeyen şeyin, benzerinden farklılaşacak bir niteliği yoktur. O hâlde O’nun anlamında, ortağı bulunmaz. Bu hâlde Tanrı’nın bizâtihi zorunlu varlık olması sebebiyle dengi yoktur.90

Düşünürümüz, varlığın zorunluluk niteliğinden hareketle Tanrı’nın dengi, ortağı ve zıddı da olmadığını açıklar. O, varlığın zorunluluğunun, birçok şey arasında ortak olmasını hiçbir şekilde mümkün görmez. Ona göre bu zorunluluk, hakikatleri ve türleri ne bir ne de farklı olanlar arasında ortak olabilir. Bunun sebebi, varlığın zorunluluğunun, varlığın zorunluluğundan başkasının bitişebileceği bir mahiyetinin olmamasıdır. Bu durumda varlığın zorunluluğunun hakikatinin, varlığın zorunluluğundan sonra bir farklılığının bulunması mümkün değildir.91 Varlığın zorunluluğunun pek çok şey arasında ortak olmaması dolayısıyla Tanrı’nın ortağı yoktur. Ayrıca zorunlu varlık olan Tanrı, bütün maddelerden ve maddenin ilişkili olduğu şeylerden ve de

89 Đbn Sina, eş-Şifâ, Đlâhiyyât, II, s. 347-349; (92). 90 Đbn Sina, a.g.e., s. 349-350; (94-95). 91 Đbn Sina, a.g.e., s. 350; (95).

Page 20: ĐBN S ĐNA DÜ ŞÜNCES ĐNDE ZORUNLU VARLIK’IN …isamveri.org/pdfdrg/D01535/2009_22/2009_22_TORTUKBB.pdfAntik ça ğ Yunan dü şünürü Aristoteles (M.Ö. 384-322), zorunluluk

Bilgehan Bengü TORTUK

102

bozuluştan uzaktır. Maddî bağıntılar sebebiyle bozuluşa konu olan şeylerin aynı zamanda zıtlık kapsamına giren şeylerle birlikte düşünülmesi şarttır. Bu nedenle Zorunlu Varlık’ın zıddı da yoktur. Kısacası, Đbn Sina’ya göre Zorunlu Varlık’ın cinsi, mahiyeti, niteliği, niceliği, mekânı, zamanı, dengi, ortağı ve zıddı yoktur. Zira O’nun tanımı da yoktur. O’na delil de getirilemez. Dolayısıyla O, bütün bu yönlerden “Bir”dir.92 Çünkü Zorunlu Varlık, ne bilfiil parçalara ne de bitişik (nicelik) gibi varsayımda ve vehimde cüzlere bölünebilir. O, zâtının, bir araya gelerek bir bütün oluşturan farklı aklî anlamlardan oluşması manasında, akılda da bölünmez. Tanrı, kendisine ait varlığında kesinlikle bir ortağının olmaması yönünden “Bir”dir. Şu hâlde Zorunlu Varlık, bu birlik ile biriciktir. O, “Bir”dir; çünkü varlığı tam olandır, tamamlanmak için hiçbir şeye ihtiyaç duymaz. Zira bu, Bir’in anlamlarından birisidir. Bir’in Zorunlu Varlık hakkında yalnızca olumsuz anlamda kullanılabileceğini belirten Đbn Sina’ya göre O’ndaki bir, bitişme veya toplanma ya da başka nedenlerden dolayı cisimlere ilişen bir gibi değildir. Zira bir’in cisimlerde ihtiva edilmesi, bir zâta yahut zâtlara ilişen varlığa karşılık gelen birliklerdir.93 Tanrı için ise böyle bir durum söz konusu olamaz.

Đbn Sina’nın konuya ilişkin görüşlerini özetleyecek olursak; ona göre, her yönden varlığı zorunlu olan Zorunlu Varlık, hiçbir şekilde bölünemez, O’nun parçası ve cinsi yoktur. Cinsi olmayınca faslı da olamaz. Zira varlığının mahiyeti, yani varlık, O’na varlığın ilinti olduğu bir mahiyet değildir. Ayrıca ne O’na ne de O’nun dışındakilere “Bu nedir?” sorusu sorulduğunda hiçbir şeyin cevap olarak verilememesi nedeniyle O’nun cinsi yoktur. Çünkü O’nun cinsi ve faslı olmadığından, özsel tanımı da yoktur. Dayanağı olmadığı için zıddı da yoktur. Türü olmadığından benzeri ve eşi yoktur. Çünkü O, her bakımdan varlığı zorunlu olandır ve O’nun için değişme de söz konusu değildir.94

Görüldüğü üzere Đbn Sina, Farabî ile benzer düşüncelere sahiptir. Đbn Rüşd de mezkûr konuda onlarla paralel düşünceler sergiler. Ona göre, sebepli (mümkün) varlıklardan farklı ve asla varlığından ayrı düşünülemeyecek mutlak bir mahiyete sahip olan95 bizâtihi Zorunlu Varlık’ın zorunlu, sebepsiz ve failsiz olmasından dolayı O’nun birleşik yahut cisim olması, cüzlere ayrılması, cinsinden ve faslından bahsedilmesi, bunların sonucu olarak da tanımlanması mümkün değildir.96 Đbn Rüşd, filozofların Zorunlu Varlık’ı mutlak anlamda basit olarak kabul ettiklerini belirtir. Zira ona göre Tanrı’da sebep-sebepli, varlık-mahiyet, kuvve-fiil gibi ikilikler yoktur.97

92 Đbn Sina, a.g.e., s. 354; (98-99); s. 373; (116). 93 Đbn Sina, a.g.e., s. 373; (116-117). 94 Đbn Sina, Uyûnu’l-hikme, s. 58; Türkçe trc., s. 89 95 Đbn Rüşd, a.g.e., s. 559; Türkçe trc., C. I, s. 419. 96 Đbn Rüşd, a.g.e., s. 389; Türkçe trc., C. I, s. 342; Sarıoğlu, Hüseyin, a.g.e., s. 174. 97 Đbn Rüşd, Tehâfütü’t-tehâfüt, cüz: I, (nşr. Süleyman Dünya), Dâru’l-Maarif, Kahire

1968, s. 335; Türkçe trc., C. I, (trc. Kemal Işık - Mehmet Dağ), Kırkambar Yay., Đstanbul 1998, s. 232; Sarıoğlu, Hüseyin, a.g.e., s. 174.

Page 21: ĐBN S ĐNA DÜ ŞÜNCES ĐNDE ZORUNLU VARLIK’IN …isamveri.org/pdfdrg/D01535/2009_22/2009_22_TORTUKBB.pdfAntik ça ğ Yunan dü şünürü Aristoteles (M.Ö. 384-322), zorunluluk

Đbn Sina Düşüncesinde Zorunlu Varlık’ın “Bir” Niteliği

103

Anılan filozofların Zorunlu Varlık’ın cinsi, faslı, tanımı, dengi ve zıddı olmaması konusundaki düşünceleri genel olarak değerlendirildiğinde, onların mezkûr konudaki görüşlerinde genel çerçevede aynı düşüncelere sahip oldukları görülmektedir. Đbn Sina ve Đbn Rüşd’ün bahsedilen konudaki düşüncelerinde Farabî’nin etkisi açık bir şekilde görülmektedir. Zira Đbn Sina, Farabî’den etkilenmiş, kendinden sonra ise Đbn Rüşd’ü etkilemiştir. Düşünür Zorunlu Varlık’ın “ Bir” olduğunu belirtmekle O’nda bileşiklik olmadığını, dolayısıyla da cinsinin bulunmadığını, cinsi olmayınca da faslının olamayacağını belirtir. Ona göre, cinsi ve faslı olmayanın da ne tanımı ne dengi ve ortağı ne de zıddı olabilir. Zira zorunlu varlık olan Tanrı bütün yönlerden “Bir”dir.

Sonuç Düşünce tarihinde Tanrı’yı tanımlama ve nitelendirme meselesi,

ulûhiyyet tartışmalarının temelini oluşturmuştur. Söz konusu tartışmalarda zât-sıfat ilişkisi, tartışmaların temel noktasını teşkil etmiştir. Bu bağlamda sıfatların zâtın aynı mı yoksa zâttan ayrı mı olduğu ya da ne ayrı ne gayrı olup olmadığı sorunu zât-sıfat ilişkisine dair tartışmalarda önemli bir yer tutmuştur. Zira Tanrı’ya nispet edilen isim ve sıfatların O’nun zâtında çokluğa yol açıp açmayacağı, dolayısıyla tevhid prensibini zedeleyip zedelemeyeceği meselesi, tartışmalara neden olan asıl etkendir. Zât-sıfat ilişkisi meselesi Đslam düşüncesinde kelâm ve tasavvuf sahalarında olduğu gibi felsefe alanında da tartışılmıştır. Bu bağlamda Mutezile kelamcıları ve filozoflar, Tanrı’nın “Bir” niteliğine zarar vermeme amacıyla O’nun mahiyeti ve sıfatları konusunda tevhid ve tenzih yolunu tercih etmişlerdir. Bundan dolayı Đslam filozofları, Tanrı’nın ne olduğunu ortaya koymanın imkânsızlığı düşüncesiyle O’nun ne olmadığını, yani tenzih metodunu kullanarak açıklamaya çalışmışlar, bu bağlamda selbî nitelikleri Tanrı’ya nispet etmekte bir sakınca görmemişlerdir. Bunu ortaya koyarken ise Kur’ân’ın temel prensiplerine uygun düşünceler sergilemişlerdir. Selbî sıfatlar arasında yer alan “Bir” niteliği de Đslam filozoflarının genel çerçevede benzer düşüncelere sahip oldukları bir sıfattır.

Đslâm düşünürü Đbn Sina, zorunlu varlık olarak değerlendirdiği Tanrı’yı nitelerken selbî sıfatları kullanan bir filozoftur. O, Zorunlu Varlık’ın “Bir” olma niteliğine dair düşüncelerinde, O’nun ne olduğundan değil, ne olmadığından hareket etmiştir. Düşünür, Tanrı için “Bir” olma niteliğinin çokluk barındırmama, bileşik olmama, bölünmeme, değişmeme, cinsi, faslı, tanımı, dengi, eşi, ortağı ve zıddı olmama anlamında olduğu düşüncesine sahiptir. O, Tanrı’nın “Bir” olmasını, kendisiyle zorunlu varlık olma niteliğiyle irtibatlandırmıştır. Dolayısıyla Zorunlu Varlık’ın, sayı bakımında “ Bir” olduğunu belirtmiştir. Tanrı’da varlık ile mahiyet ayrılığı bulunmadığı düşüncesiyle bölünme ve bileşik olma gibi çokluk ifade eden özellikleri O’ndan nefyetmiş, bu yönden de bir tek olduğunu belirtmiştir. Ayrıca zorunlu varlık olan Tanrı’nın bölünme ve bileşiklikten münezzeh olması sebebiyle cinsinin, faslının olmadığını, bu nedenle de tanımının, denginin ve zıddının

Page 22: ĐBN S ĐNA DÜ ŞÜNCES ĐNDE ZORUNLU VARLIK’IN …isamveri.org/pdfdrg/D01535/2009_22/2009_22_TORTUKBB.pdfAntik ça ğ Yunan dü şünürü Aristoteles (M.Ö. 384-322), zorunluluk

Bilgehan Bengü TORTUK

104

bulunmadığını kabul etmiştir. Đbn Sina, Tanrı’nın bütün yönlerden “Bir” olduğunu açıklarken O’nu niteleyen bu sıfatların Tanrı’da çokluğa yol açmasını ise mümkün görmemiştir. Zorunlu Varlık’ın “Bir” olduğu, O’nun zâtında hiçbir şekilde çokluk bulunmadığı düşüncesini benimseyen filozof, kendinden önceki bazı düşünürlerden etkilenmiştir. Bu bağlamda Aristoteles’in görüşlerinden etkilenmenin yanısıra özellikle Farabî’nin görüşlerinin etkisinde kalmıştır. Bununla birlikte mezkûr konudaki düşünceleriyle Đbn Rüşd gibi kendinden sonraki bazı düşünürler üzerinde de etkili olmuştur.