2
(Leipzig 1914), daha sonra ei- Esed (Kahire 1381/1962) ve es- Samerra'i-Ahmed Matlüb d 1381/ 1962) : Kays b. Hat1m . ei- Esed). Beyrut 1387/1967, s. 41-52; bk. s. 9-31; Cumah1, 1, 228-231; Muhammed b. Hab1b, Es- ma'ü'l-mugtalfn M. Abdüssel am Harun). Kahire 1954, ll, 274; Ebu Abdullah ei-Yez1d1, ei- Emalf,Haydarabad 1367,s . 79, 100-101;Ebü'I- Ferec el-Eganf, Beyrut 1986, lll, 3- 26; Amid1, el-Mü' telif. s. 321-322; Ebu Zeyd ei- Cemhere, Bul ak 1308, s. 123; ei- Murtaza, Emali'l-Murtaza M. Ebü' I-Fazl ib- rahim), Kahire 1373/1954, s. 541; Safed1, el- Va{!, XXIV, 292-294; Brockelmann, GAL, 1, 28; Suppl ., 1, 56; T. Kowalski. b. ai-Khatim", EF (ing.), IV, 835-836; T. Bauer, "Qays Ibn al- Khatim", Encyclopedia of Arabic Literature, London 1998, ll, 636. . l!l!!J !sMAiL L KAYS b. MÜLEWAH (bk. MECNÜN). KAYS b. SA'D ( .M..> .:Y. ) Ebü 'I-Fazl (Ebu Abdiilah Ebu Abdilmelik) Kays b. Sa'd b. Ubade ei-Ensarl el-Hazreel (ö. 60/680) ileri gelenlerinden ve Hz. Peygamber'in L Hazrec kabilesinin ileri gelenlerinden Sa'd b. Ubade'nin Küçük Hz. Peygamber'in hiz- metine verildi; on ResOl-i Ekrem'in ya- bulundu ve bütün gazvelere Mekke'nin fethi gelen bir kayet üzerine ResOluilah sanca- alarak ona teslim etti. Hz. Peygamber, Huneyn Gazvesi Ci'rane'de ganimetieri sonra Kays b. 400 bir seriyyenin ba- Suda' kabilesini davet için Yemen'e gönderdi. Bunun üzerine kabi- leden gelen on bir heyet müs- man bildirdi (8/629). Kadisiye ve fethine Kays Hz . Ali hilafete geçince tayin edildi. Kays, tan sonra minbere halifenin mek- tubunu okudu ve biata Ara- Mesleme b. Muhalled, Muaviye b. Hudeye ve Büsr b. Ebu Ertat gibi Hz. Os- man sahabilerin de 10.000 bir grup her otoritesini kabul et- tirdi. Muhalifler herhangi bir eyle- me ve ona sa- taleplerinin sadece siyasi krizle ilgili ve kriz sona erinceye kadar kendilerine dokunulma- istediler (Taberl, IV, 547-554) . Kays b. Sa'd bir politika izlemeyi ter- cih etti ve onlara bir elçi gönderip iste- dikleri gibi hareket edebileceklerini bil- dirdi; da Mesleme b. Muhal- led ile bir yaparak hara- Fakat onun Hiribta'da üsle- nen Hz. Osman tutum, Muaviye ile Hz. Ali ara- hilafet mücadelesi so- nucu onun aleyhine olan re sebebiyet verdi ve Hz. Ali onu geri ça- döndükten sonra Cemel Vak- Kays Abdülber, lll, 218), Hz. Ali Azerbaycan'a vali tayin ediidiyse de yerine Abdullah b. ei- Ahmes'i'yi vekil Küfe'ye geldi ve bir kumandan üstün lar için Hz. Ali onu Azerbaycan oradaki Irak ordusu- nun ve yeni ihdas edilen getirdi. Hz. Ali'nin son Haric'iler'e Nehrevan (38/658). önce Hz. Ali onu ve Ebu Eyyüb el-Ensar'i'- yi Haric'iler'e nasihatte bulunmak üzere Hz. Ali'nin edilmesi üzerine (Ra- mazan 40/0cak661) Kays b. öncü- halife Hz . Ha- san, Muaviye konusunda sert bir tutum onu Irak ordusu alarak yerine Ubeydullah b. tayin etti. Ubeydullah ise Hz. hilateti Mu- aviye'ye ani ayarak Kays b. da ordusu- nu Muaviye'nin git- ti. Bunun üzerine tekrar getirdiler. Muaviye, ha- konusunda Hz. Hasan ile Ubeydul- sonra güçlü bir or- duyla Kays b. Sa'd ile uz- aramaya Ona bir mektupla mührü bulunan bir göndererek is- tedi. Kays, Muaviye'nin et- metninde kendi can güven- teminat ve Hz. Ali daha önce döktükleri KAYS b. ZERTH kanlardan ve mallardan so- rumlu istek- lerinin yerine getirilmesi üzerine ordu- suyla birlikte Muaviye'ye biat etti (Ta be- ri, V, 164). Kays b. Sa'd daha sonra Medine'ye dön- dü ve 60 (680) vefatma kadar ora- da sade bir hayat sürdü. Onun 59'da (679) de rivayet edilir. ismi zeka- Arap dahileri zik- redilmektedir. kay- naklarda pekçok rivayet yer almakta, Hz. Peygamber'in onunla bu bi- linmektedir Hacer, lll, 249). H'ire hal- kendi liderlerine secde gö- ren Kays b. Resül-i Ekrem'in see- de edilmeye daha rek bunu kendisine teklif onun da Allah'tan secde edilemeyece- belirterek böyle bir hareketi kesin olarak rivayet edilir (Ebu Da- vOd, 40). Ebu Davüd'dan naklen, Hammad b. Selerne'nin elinde Kays'a ait bir hadis risalesi ve Ham- hadisleri ezberinden rivayet eder- ken bundan bir metin bulundur- kaydedilir (Zehebl, VII, 451 ). : Buhar!. 12; Ebü Davud, 40; Abdürrezzak es-San'an1. Hab1bürrahman ei-A:zam1), Beyrut 1970, V, 459- 463; Sa'd, VI, 52-53; Taber1, Ta- [Ebü'I-Fazl), IV, 547-554; V, 162-164; Kind1, el-Vülat [Guest), s. 20-23; Ab- dülber, el-istf'ab, Beyrut, ts. (Darü'l-kitabi'I-Ara- b1).111, 216-223; Asakir. u [Am- ri), XLIX, 396-434; Üsdü'l·gabe, Tahran, ts ., IV, 215-216; Zeheb1, A'lamü'n-nü- bela', lll, 102-112; VII, 451; Hacer. lll, 249; Sübülü'l-hüda, VI, 322-323; Ab- dülhalik Hz. Ali Dönemi, Ankara 1991, s. 88-95; M. Mahmud Zeytun , b. Sa'd", ME, XL [ 1968-69). s. 48-52, 145-147, 651-654, 728-731. BAKlR r KAYS b. ( 0-! ) Ebu Zeyd Kays b. Zer1h b. Sünne b. Huzafer el-Kinanl (ö. 68/687) Platonik terennüm eden L Arap 4 (625) veya S (626) ( Sez- gin.ll/3, s. 157). Hz. Hüseyin'in dir. Amr b. Sünne de Kinane kabilesine mensup olan Me- din e çölde ailesi i se Medine'de ikamet ediyordu. Kays. bir gün 93

Da - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · dülber, el-istf'ab, Beyrut, ts. (Darü'l-kitabi'I-Ara ... el-Ka'biyye'nin kızı Lübna çıktı ve görür ·görmez ona aşık oldu. Bir müddet

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Da - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · dülber, el-istf'ab, Beyrut, ts. (Darü'l-kitabi'I-Ara ... el-Ka'biyye'nin kızı Lübna çıktı ve görür ·görmez ona aşık oldu. Bir müddet

(Leipzig 1914), daha sonra Nasırüddin ei­Esed (Kahire 1381/1962) ve İbrahim es­Samerra'i-Ahmed Matlüb (Bağda d 1381/ 1962) tarafından yayımlanmıştır.

BİBLİYOGRAFYA :

Kays b. Hat1m . Dfuan[n şr. Nasırüddin ei­Esed). Beyrut 1387/1967, s. 41-52; ayrıca bk. neşredenin girişi, s. 9-31; Cumah1, FuJ:ıulü 'ş­şu'ara', 1, 228-231; Muhammed b. Hab1b, Es­ma'ü'l-mugtalfn [nşr. M. Abdüsse lam Harun). Kahire 1954, ll , 274; Ebu Abdullah ei-Yez1d1, ei­Emalf,Haydarabad 1367,s. 79 , 100-101;Ebü'I­Ferec ei -İ sfahan1, el-Eganf, Beyrut 1986, lll , 3-26; Amid1, el-Mü' telif. s. 321-322; Ebu Zeyd ei­Kureş1, Cemhere, Bul ak 1308, s. 123; Şerif ei­Murtaza, Emali'l-Murtaza [nşr. M. Ebü' I-Fazl ib­rahim), Kahire 1373/1954, s. 541; Safed1, el­Va{!, XXIV, 292-294; Brockelmann, GAL, 1, 28; Suppl., 1, 56; T. Kowalski. "~ys b. ai-Khatim", EF (ing.), IV, 835-836; T. Bauer, "Qays Ibn al­Khatim", Encyclopedia of Arabic Literature, London 1998, ll, 636. r:;t;:ı .

l!l!!J !sMAiL DuRMUŞ

L

KAYS b . MÜLEWAH

(bk. MECNÜN).

KAYS b. SA'D ( .M..> .:Y. ~ )

~

Ebü'I-Fazl (Ebu Abdiilah Ebu Abdilmelik) Kays b. Sa'd b. Ubade

ei-Ensarl el-Hazreel (ö. 60/680)

Ensarın ileri gelenlerinden ve Hz. Peygamber'in sancaktarlarından. L ~

Hazrec kabilesinin ileri gelenlerinden Sa'd b. Ubade'nin oğludur. Küçük yaşta babası tarafından Hz. Peygamber'in hiz­metine verildi; on yıl ResOl-i Ekrem'in ya­nında bulundu ve bütün gazvelere katıl­dı. Mekke'nin fethi sırasında gelen bir şi­kayet üzerine ResOluilah ensarın sanca­ğını babasından alarak ona teslim etti. Hz. Peygamber, Huneyn Gazvesi dönüşü Ci'rane'de ganimetieri dağıttıktan sonra Kays b. Sa'd' ı 400 kişilik bir seriyyenin ba­şında Suda' kabilesini İslam 'a davet için Yemen'e gönderdi. Bunun üzerine kabi­leden gelen on beş kişilik bir heyet müs­lüman olduklarını bildirdi (8/629) .

Kadisiye Savaşı'na ve Mısır'ın fethine katılan Kays Hz. Ali hilafete geçince Mısır valiliğine tayin edildi. Kays, Mısır 'a vardık­

tan sonra minbere çıkarak halifenin mek­tubunu okudu ve halkı biata çağırdı . Ara­larında Mesleme b. Muhalled, Muaviye b. Hudeye ve Büsr b. Ebu Ertat gibi Hz. Os­man taraftarı sahabilerin de bulunduğu

yaklaşık 10.000 kişilik bir grup dışında Mısır'ın her tarafına otoritesini kabul et­tirdi. Muhalifler herhangi bir silahlı eyle­me kalkışmayacaklarını ve ona karşı sa­vaşmayacak.larını, taleplerinin sadece siyasi krizle ilgili olduğunu ve kriz sona erinceye kadar kendilerine dokunulma­masını istediler (Taberl, IV, 547-554) . Kays b. Sa'd yumuşak bir politika izlemeyi ter­cih etti ve onlara bir elçi gönderip iste­dikleri gibi hareket edebileceklerini bil­dirdi; arkasından da Mesleme b. Muhal­led ile bir anlaşma yaparak Mısır'ın hara­cını topladı. Fakat onun Hiribta'da üsle­nen Hz. Osman taraftariarına karşı takın­dığı ılımlı tutum, Muaviye ile Hz. Ali ara­sındaki hilafet mücadelesi sırasında so­nucu onun aleyhine olan bazı gelişmele ­

re sebebiyet verdi ve Hz. Ali onu geri ça­ğırdı.

Mısır'dan döndükten sonra Cemel Vak­'ası'na katılan Kays (İbn Abdülber, lll, 218), Hz. Ali tarafından Azerbaycan'a vali tayin ediidiyse de yerine Abdullah b. Şeb'il ei­Ahmes'i'yi vekil bırakıp Küfe'ye geldi ve Sıffin Savaşı'nda bir kumandan sıfatıyla çarpıştı. Savaşın ardından üstün başarı­lar gösterdiği için Hz. Ali onu Azerbaycan valiliğinin yanı sıra oradaki Irak ordusu­nun başkumandanlığına ve yeni ihdas edilen şurtatü'l-hamls teşkilatının başına getirdi. Kays'ın Hz. Ali 'nin yanında katıl­dığı son savaş Haric'iler'e karşı yapılan Nehrevan Savaşı'dır (38/658). Savaştan önce Hz. Ali onu ve Ebu Eyyüb el-Ensar'i'­yi Haric'iler'e nasihatte bulunmak üzere göndermişti.

Hz. Ali'nin şehid edilmesi üzerine (Ra­mazan 40/0cak661) Kays b. Sa'd'ın öncü­lüğünde Iraklılar'ın halife seçtiği Hz. Ha­san, Kays'ın Muaviye konusunda sert bir tutum izleyeceğini düşündüğünden onu Irak ordusu başkumandanlığından alarak yerine Ubeydullah b. Abbas'ı tayin etti. Ubeydullah ise Hz. Hasan'ın hilateti Mu­aviye'ye terkedeceğini aniayarak Kays b. Sa'd'ın da aralarında bulunduğu ordusu­nu başsız bırakıp Muaviye'nin yanına git­ti. Bunun üzerine Iraklılar Kays'ı tekrar başkumandan lığa getirdiler. Muaviye, ha­lifeliği konusunda Hz. Hasan ile Ubeydul­lah'ın onayını aldıktan sonra güçlü bir or­duyla karşısına çıkan Kays b. Sa'd ile uz­laşma yolları aramaya başladı. Ona bir mektupla altında mührü bulunan boş bir kağıt göndererek şartlarını yazmasını is­tedi. Kays, Muaviye'nin peşinenkabul et­tiği antlaşma metninde kendi can güven­liğinin teminat altına alınmasını ve Hz. Ali taraftarlarının daha önce döktükleri

KAYS b. ZERTH

kanlardan ve kazandıkları mallardan so­rumlu tutulmamalarını şart koştu ; istek­lerinin yerine getirilmesi üzerine ordu­suyla birlikte Muaviye'ye biat etti (Ta be­ri, V, 164).

Kays b. Sa'd daha sonra Medine'ye dön­dü ve 60 (680) yılında vefatma kadar ora­da sade bir hayat sürdü. Onun 59'da (679) öldüğü de rivayet edilir. Kays'ın ismi zeka­sından dolayı Arap dahileri arasında zik­redilmektedir. Cömertliği hakkında kay­naklarda pekçok rivayet yer almakta, ayrıca Hz. Peygamber'in onunla babası Sa'd'ı bu vasıflarından dolayı övdüğü bi­linmektedir (İbn Hacer, lll, 249). H'ire hal­kının kendi liderlerine secde ettiğini gö­ren Kays b. Sa'd'ın Resül-i Ekrem'in see­de edilmeye daha layık olduğunu düşüne­rek bunu kendisine teklif ettiği, onun da Allah'tan başkasına secde edilemeyece­ğini belirterek böyle bir hareketi kesin olarak yasakladığı rivayet edilir (Ebu Da­vOd, "Nik.a.J:ı", 40). Ebu Davüd'dan naklen, Hammad b. Selerne'nin elinde Kays'a ait bir hadis risalesi bulunduğu ve Ham­mad'ın hadisleri ezberinden rivayet eder­ken bundan başka bir metin bulundur­madığı kaydedilir (Zehebl, VII, 451 ).

BİBLİYOGRAFYA :

Buhar!. "AJ:ıkam", 12; Ebü Davud, "NikaJ:ı", 40; Abdürrezzak es-San'an1. el-Muşannef(nşr. Hab1bürrahman ei-A:zam1), Beyrut 1970, V, 459-463; İbn Sa'd, et-Taba~at, VI, 52-53; Taber1, Ta­rftı [Ebü'I-Fazl), IV, 547-554; V, 162-164; Kind1, el-Vülat ue'l-~uçtat [Guest), s. 20-23; İbn Ab­dülber, el-istf'ab, Beyrut, ts. (Darü'l-kitabi'I-Ara­b1).111, 216-223; İbn Asakir. Tarrtı u Dımaş~ [Am­ri), XLIX, 396-434; İbnü'I-Es1r, Üsdü'l·gabe, Tahran, ts ., IV, 215-216; Zeheb1, A'lamü'n-nü­bela', lll , 102-112; VII, 451; İbn Hacer. el-işabe, lll, 249; Şam!, Sübülü'l-hüda, VI, 322-323; Ab­dülhalik Bakır, Hz. Ali Dönemi, Ankara 1991, s. 88-95; M. Mahmud Zeytun , "~ays b . Sa'd", ME, XL [ 1968-69). s. 48-52, 145-147, 651-654, 728-731.

~ ABDÜLHALİK BAKlR

r KAYS b. ZERİH

ı

( <:?-J~ 0-! ~ )

Ebu Zeyd Kays b. Zer1h b. Sünne b. Huzafer el-Kinanl

(ö. 68/687)

Platonik aşkı terennüm eden

L Arap şairi.

~

4 (625) veya S (626) yılında doğdu ( Sez­gin.ll/3, s. 157). Hz. Hüseyin'in sütkardeşi­dir. Dayısı Amr b. Sünne de şairdİr. Kinane kabilesine mensup olan Kays'ın aşiretİ Me­din e civarındaki çölde yaşıyor, ailesi ise Medine'de ikamet ediyordu. Kays. bir gün

93

Page 2: Da - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · dülber, el-istf'ab, Beyrut, ts. (Darü'l-kitabi'I-Ara ... el-Ka'biyye'nin kızı Lübna çıktı ve görür ·görmez ona aşık oldu. Bir müddet

KAYS b. ZERIH

Ka'b b. Huzaa kabilesinin yaşadığı bölge­den geçerken su isternek üzere bir çadı­rın kapısına vardığında karşısına Hubab el-Ka'biyye'nin kızı Lübna çıktı ve görür

·görmez ona aşık oldu. Bir müddet sonra Kays duygularını Lübna'ya anlatınca onun da aynı duyguları taşıdığını öğrendi. O günden sonra Kays, Lübna ile ilgili şiirler söylemeye, bu şiirler her tarafa yayılıp dil­den dile dolaşmaya başladı. Kays, Lübna ile evlenmek isteyince babası şiddetle karşı çıktı. Bunun üzerine Kays Hz. Hüse­yin 'e giderekyardımcı olmasını rica et­ti ve Hz. Hüseyin iki gencin evlenınesini sağladı.

Anne ve babası, çocukları olmadığını bahane ederek eşini boşaması için Kays'a baskı yaptılar. Neticede evlilik sona erdiy­se de Kays'ın aşkı iyice alevlendi, Lübna'­nın başkasıyla evlenmesi onu daha da et­kiledi ve aşkını anlatan şiirler söylemeye başladı. Bir seyahat sırasında Lübna'ya benzeyen ve aynı adı taşıyan Fezare kabi­lesine mensup bir kızla evlendi; ancak ilk eşini unutamadığından huzura kavuşa­madı. Kays'ın Lübna ile tekrar evlendiği, bu evlilikten önce veya sonra öldüğüşek­linde çelişkili rivayetler vardır. Ondan önce ölen Lübna'nın kabri başında bir şiir söy­lediği, burada kendinden geçtiği, baygın vaziyette evine getirildiği , kendine gele­meden vefat ettiği ve Lübna'nın yanına defnedildiği de rivayet edilmektedir (Ebü'l-Ferec el-isfahanl, IX, 21 O; Kütübl, ııı. 208). Taha Hüseyin, bu hikayenin Ce­mn-Buseyne ve Mecnun- Leyla hikayeleri gibi tamamen hayal mahsulü olmadığını, konusunu gerçek hayattan aldığı için in­sani yönünün ağır bastığım, akıl ve man­tık örgüsünün güçlü olduğunu ifade eder (/fadlşü'l-erbi'a', I, 204-216).

Cem11 ve Kays b. Mülewah (MecnQn) gi­bi Emevl devrinin platonik (uzrl) aşkı te­rennüm eden en meşhur şairlerinden olan Kays b. Zerlh'in şiirlerinin hemen he­men tamamı Lübna'ya dairdir. Kolay anla­şılır ve sağlam yapılı olan şiirleri aşk ate­şiyle yanan bir gönülden yükselen feryat­lar, ince anlam ve derin duygular taşır. İsimleriyle şiirlerindeki vezin- kafiye ben­zerliği, Lübna ve Leyla isimlerinin yer de­ğiştirmesi veya intihal sebebiyle Kays'ın birçok beyit ve kıtası Mecnun'a nisbet edilmiştir (Ebu Ali el-Kall, ı. 136-137;

Ebü'l-Ferec el-isfahanl, IX, 185, 208, 213).

Edebiyat kitaplarıyla biyografi ve anto­lojilerde bazı kıta ve beyitlerine rastlanan Kays'ın divanı zamanımıza tam olarak ulaşmamıştır. Divanın Berlin (nr. 7519/

94

I) ve Manchester'deki (nr. 445/3) yazma­ları sadece bazı şiirlerini kapsar. Şairin uzun bir kasidesi, Ebu Abdullah Muham­med er-Raşidl el-Emevl'nin Kitfıbü't- Taş­ri]]. ii şer]J.i ~aşidet(ey) Küşeyyir ve İbn Zeri]J. adlı eserinde (Escurial Library, nr. 1409) şerhedilmiştir. A]J.senü mfı ye­milü min al].bfıri'l-]Sayseyn ve Cemil adlı anonim eserde (Cambridge, nr. 14)

ona dair bazı haber ve şiirler yer alır. Çe­şitli kaynaklarda bulunan şiirleri Hüseyin Nassar (baskı yeri yok, 137911 960). Em ll Bedi' Ya'küb (Beyrut 1414/1993) ve Yusuf ld (Dfvanü'l-'u?riyyln içinde, Beyrut 1413/

1992, s. 367-413) tarafından neşredilmiş­

tir. Kays b. Zerlh hakkında Abdülmedd ed-Desuki ve Hüseyin Nassar birer çalış­ma yapmıştır (bk. bi bl.)

BİBLİYOGRAFYA :

Kays b. Zerlh, Divan (nşr. Emi! Bedi' Ya'küb), Beyrut 1414/1993, neşredenin girişi, s. 9-24; İbn Kuteybe, eş-Şi'r ve'ş-şu'ara' (de Goeje). s. 399-400; Ebü Ali ei-Kall. el-Emalf, Kahire 1344/1926, 1, 136-137; ll, 75-77; Ebü'I-Ferecei-İsfahanl, el­Eganf, IX, 174-213; Amidl, el-Mü'telif, s. 120; Kütübl, Fevatü'l-Ve{eyat, lll, 204-208; İbn Tağ­rlberdl, en-Nücümü'z-zahire, 1, 182; Davüd-i An­tak!, Tezyfnü'l-esvalj:, Beyrut 1986, 1, 83-96;Ah­med Ferld Rifal, 'Aşrü'l-Me'mün, Kahire 1928, ll, 152-163; Brockelmann. GAL, 1, 43; Suppl., ı, 81; Abdülmecld ed-Desüki , ~ay s ve Lübna, Beyrut 1948; Ta ha Hüseyin, Hadfşü '1-erbi'a', Kahire 1962, 1, 204-216; Şevki Dayf, Tarfl]u'l­edeb, ll, 364-367; Hüseyin Nassar, ~ay s ve Lüb­na şi'r ve dirase, Ka hi re 1963; Sezgin, GAS (Ar.), 11/3, s. 157-158; Ömer Ferruh. Tarfl]u 'l­edeb, ı , 424-427; C. Zeydan, Adab, ı, 291-292; Seyyid Hasan Kurun, "FI I:Iaşiyeti'I-Emlr", ME, LVI/12 (1984). s. 1947-1954.

L

L

li] HüSEYiN TuRAL

KAYSARİYYE ( :i:i) l...:'i! ')

Arap İslam dünyasında dükkan , atölye, depo gibi satış ve imalat yerlerinin

bir a rada bulunduğu,

genellikle üstü kapalı r evaklı binalar, pazar yeri ve çarşı

(bk. BEDESTEN).

KAYSER (~ )

Araplar'ın

Roma ve Bizans imparatorları için kullandıkları unvan.

_j

_j

Aslı Grekçe kaisar olan kelimenin Arap­ça'ya oldukça erken bir dönemde Ararnice yoluyla girdiği ileri sürütınektedir (Fraen­kel, s. 278 vd.). İslamiyet'in ortaya çıkışı

sırasında Araplar Bizans imparatoru na kayser dedikleri gibi Sasanl hükümdar­ları için kisra, Habeş hükümdarları için necaşl ve Mısır genel valisi için mukavkıs unvanını kullanıyorlardı.

Araplar'ın, İslam ' ın doğuşundan yüz­yıllarca öncesinden beri kayser unvanını Roma ve daha çok Bizans imparatorları

için kullandıkları bilinmektedir. Milattan sonra VI. yüzyıl başlarında Bizans im­paratoru , müttefiki Gassanl emirini (phylarkhos) yüksek bir şeref unvanı olan patrikios ile (Ar. bitrlk) onurlandırmış, emir, kayserin vasali olan bir kral sıfatıyla taç giymiş , böylece kayser. Gassanller'in ve Kuzeybatı Arabistan'daki bütün hal­kın en yüksek hükümdan olarak kabul edilmişti. Bu dönemde Lahm1Ier ve Ara­bistan'ın kuzeydoğusundaki halk da Sa­sani hükümdarlarını en yüksek hakim diye görmekteydiler. Cahiliye devri Arap şairi İmruülkays ve daha sonraki şairler kayser ve kisra kelimelerini güç ve servet sembolü olarak kullan mışlardır.

Siyer, hadis, tefsir kitaplarında ve ço­ğunlukla tarih kaynaklarında kayser keli­mesi özel isim gibi yer almıştır. Mesela Hz. Peygamber, Ebu Bekir ve Ömer za­manında yaşayan Bizans imparatoru He­rakleios'tan kendi ismi Hirakl'in yanı sı ra "kayser, melikü'r-RCım, azlmü'r-Rum" şeklinde bahsedilmiştir. İslam tarihi kay­naklarında kayser yerine melikü'r-RCım ifadesinin daha çok kullanıldığı görül­mektedir. Taberi(Tarftı, III, 1234). 223'te (838) Zibatra'ya saldıran Bizans impara­toru Theophilos'tan Tufil b. Mlhail sahi­bü'r-Rum veya melikü'r-Rum diye söz et­miş, İbnü'l -Eslr (el-Kamil, X, 65). Malaz­girt Savaşı 'ndan bahsederken Bizans im­paratoru IV. Romanos'u ArmanCıs meli­kü 'r-RCım diye zikretmiştir. İbn Sa'd (et­

Taba~at, I, 75, 78). Hz. Muhammed'in bü­yük dedesi Hişam b. Abdümenat'ın Suri­ye'ye giden Mekkeli taeirierin güvenliğini sağlamak için kayserden bir geçiş mek­tubu aldığını söyler. Kaynaklarda, ResGl-i Ekrem'in, Dihye b. Halife el-Kelbl eliyle Busra valisine İmparator Herakleios'a ve­rilmek üzere bir mektup gönderdiği, im­paratorun yeni peygamber hakkında so­rular sorduğu ve Sasanl hükümdarının aksine İslam'a temayül gösterdiği, fakat tebaasından çekindiği için yeni dini kabul etmediği kaydedilmektedir (bk. DİHYE b. HALIFE). Buhar! ("Tefslr" , 66/ 2) ve İ bn Mace'de ("Zühd", ll). Hz. ömer'in ResGl-i Ekrem'in mütevazi hayatını kisra ve kay-