199
1 MALİYE DERS NOTLARI

İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

  • Upload
    others

  • View
    9

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

1

MALİYE

DERS

NOTLARI

Page 2: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

2

Page 3: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

3

MALİYE TEORİSİ Maliye, mali olayları ve mali araçları inceleyen sosyal bir bilim dalıdır.

Daha geniş tanımlama yapacak olursak; Kamu görevlerini gerçekleştirebilmek adına

kamu görevlilerinin giriştikleri faaliyetleri özellikle iktisadi ve sosyal açılardan inceleyen;

çağdaş devlet anlayışı içinde devlet faaliyetlerinin sınırlarının ne olacağını araştıran, bu

faaliyetlerin gerektirdiği harcamaların yapılması ile bunları karşılayacak gelirlerin elde

edilmesine ilişkin sorunların hukuki, ekonomik, sosyal ve teknik yönlerini araştıran sosyal

bilimlere dahil bir bilim dalıdır.

Kamu maliyesi, kamusal gelirler ve harcamaların ekonomik faaliyetler üzerindeki

etkilerini inceleyen bir alt disiplindir. Kamu maliyesinin öncelikli konusu toplumsal

ihtiyaçların karşılanması yani yapılan kamu harcamalarıdır. Ancak kamu maliyesi bu

harcamaların finansmanında kullanılan diğer mali araçlarla da ilgilenir.

5018 sayılı KMYKK’nun 4.md göre kamu maliyesi, gelirlerin toplanması,

harcamaların yapılması, açıkların finansmanı, kamunun varlık ve borçları ile diğer

yükümlülüklerinin kapsar.

Kamu maliyesine ilişkin en geniş tanımlama H.C. Adams tarafından yapılmıştır. Ona

göre, kamu maliyesinin mali mevzuat ve mali yönetim ilkeleri ile kamunun gelir kaynaklarını,

kamu harcamalarını, kamu bütçesini, devlete bağlı mali kuruluşları ve borçlanmayı inceleyen

bilim dalı olarak ifade etmiştir.

Bir ekonomide, maliye politikasının ekonomik faaliyet düzeyini etkilemede

kullanabileceği veya kullanılması gerektiği ile ilgili ilk sistematik çalışma İngiliz ekonomist

Keynes’in 1936 yılında yayınlanan ‘ Para, Faiz ve İstihdamın Genel Kuramı ‘ isimli kitabıdır.

Maliye kavramını ilk kullananlar; MERKANTALİST düşünceye sahip olanlardır.

Samuelson ilk defa mali iktisat deyimini ortaya atarak iktisattan ayrı bir bilimin

varlığını ileri sürmüştür.

Mali araçlar, devletin toplumsal faaliyetleri gerçekleştirmek için kullandığı vergi,

bütçe, kamu harcaması, devlet borçlanması ve emisyon gibi araçlardır.

Devletin bu mali araçları kullanması sonucu ortaya çıkan olaylara ise; mali olay adı

verilmektedir.

I. KAMU MALİYESİNİN AMAÇLARI

1. Kamu Maliyesinin Ekonomik Amaçları

A. Kaynak Dağılımında Etkinliğin Sağlanması Fonksiyonu

Ekonomik ortamı değişmez kabul edip belli bir amaca ulaşmak için üretim

faktörlerinin ne şekilde kullanılması gerektiğini gösteren mekanizmalara kaynak dağılımı

mekanizması adı verilir.

Toplumun kıt kaynaklarının, ihtiyaçları en üst düzeyde karşılayacak mal ve hizmet

üretiminde kullanılacak şekilde dağıtımına, dolayısıyla toplumsal refahın gerçekleştirilmesine

optimal dağılım denir. Optimal kaynak dağılımının gerçekleşmesinin koşulu, marjinal sosyal

faydanın, marjinal sosyal maliyete eşit olmasıdır. ( MSF = MSM )

Eğer tam ve mükemmel işleyen piyasalar varsa her kaynak dağılım noktası pareto

optimaldir ve birinci en iyi teoremi ifade eder. Ancak referans alınan koşulların pratik

yaşamla örtüşmemesi nedeniyle Pigou, Dalton ve Due gibi maliyeciler alternatif görüşler ileri

sürmüşlerdir.

Bu görüşler, kamu kesiminin, vatandaşlardan vergi adı altında topladığı gelirlerin

vatandaşa marjinal sosyal maliyeti ile bu kaynakların kullanımı sonucunda ortaya çıkan

marjinal sosyal faydaya eşit olana kadar, kamu kesiminin kaynak kullanması gerektiğini ifade

etmektedir.

Dışsal ekonomiler; herhangi bir ekonomik öznenin piyasa içindeki faaliyetlerinden

diğer ekonomik öznelerin olumlu ya da olumsuz yönde etkilenmesi olarak tanımlanır.

Page 4: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

4

B. İktisadi İstikrarın Sağlanması Fonksiyonu

İktisadi istikrar için ekonomide iki durumun gerçekleşmesi gerekir. Bunlardan biri tam

istihdamın, diğeri ise fiyat istikrarının sağlanmasıdır.

Tam istihdam, geniş anlamda üretim faktörlerinin tümünün üretime koşulmasını ifade

etse de genelde işsizliğin olmamasını, çalışabilir nitelikteki emek gücünün tümünün üretime

katılmasını ifade eder. Dar anlamda tam istihdam ise emek faktörünün istihdam edilmesiyle

diğer üretim faktörlerinin istihdam edileceğinin varsayılmasından kaynaklanmaktadır.

Fiyat istikrarı, fiyatlar genel seviyesinde dalgalanmaların olmaması, enflasyon veya

deflasyon gibi fiyat hareketlerinin gerçekleşmemesini ifade eder.

Reflasyon: Para arzının ölçülü biçimde artırılarak enflasyona yol açmadan ekonominin

deflasyondan kurtarılma çabasıdır.

Taksflasyon: Vergi artışlarının maliyet enflasyonuna neden olması nedeniyle eş anlı olarak

hem yüksek enflasyon hem yüksek verginin ortaya çıkmasıdır.

Resesyon: Teknik anlamda birbirini izleyen iki çeyrek dönemde ekonominin küçülmesidir.

Slumpflasyon: Ekonomik küçülme ile birlikte yüksek enflasyonun varlığı halinde söz konusu

olmaktadır. Stagflasyonda büyüme oranı sıfır ya da sıfıra yakın iken burada küçülme söz

konusudur.

C. Bölüşümde Etkinliğin Sağlanması Fonksiyonu

Gelir dağılımı, bir ülkede belirli bir dönemde üretilen ulusal hasıla ya da ulusal gelirin

bireyler, sosyal tabakalar ya da üretim faktörleri arasındaki dağılımı olarak tanımlanabilir.

Üretim faktörlerinin üretim sürecine katılmaları karşılığı milli gelirden aldıkları pay,

birincil gelir dağılımı, fonksiyonel gelir dağılımını ifade etmektedir.

Devletin ücret ve fiyat kontrolleri, toprak reformu gibi ya da vergi, harcama,

borçlanma gibi politikalarla birincil geliri yeniden dağıtmasına ikincil gelir dağılımı denir.

D. İktisadi Büyümenin Sağlanması

Devletin yatırımları artırmak ve buna bağlı olarak milli gelirde artış sağlaması olarak

tanımlanabilmektedir. Bu amaçları gerçekleştirmek adına devlet parasal teşvik ve mali

yardımlarda bulunabilir.

Ekstansif Büyüme: Miktar artışına bağlı büyümedir. Daha çok gelişmekte olan ülkelerde

görülür.

İntansif Büyüme: Verimlilik artışına bağlı büyümedir. Gelişmiş ülkelerde ortaya çıkan

büyümedir.

Sürdürülebilir Büyüme: Doğal kaynakları ve ekolojik dengeyi bozmadan büyümenin

sağlanabilmesidir.

E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı

Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

suretiyle yapmış olduğu yasal müdahalelerdir. Regülasyon uygulamaları genelde üst kurullar

tarafından yürütülmektedir. Regülasyonda amaç, özel sektörün kamusal çıkarlarla çatışan

eylemlerine izin vermemektir.

Page 5: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

5

Jackson ve Brown’a göre, devletin temel fonksiyonu regülasyon fonksiyonudur.

Devletin bu fonksiyonu yerine getirmesi, optimal kaynak kullanımını da beraberinde

getirecektir. Piyasalar tam rekabetten saparsa devlet bu piyasaları düzenleyerek tekrar tam

rekabet piyasasına dönüştürmelidir.

Regülasyonun Gerekçeleri;

- Tekelci karın önlenmesi

- Piyasa başarısızlığının ortadan kaldırılarak toplumsal refah kaybının önlenmesi

- Mal ya da hizmet kalitesinin kötüleşmesinin engellenmesi

- Üretilen hizmete herkesin erişiminin sağlanması

- Enerji, su, doğalgaz gibi temel girdilerin üreminin kesintisiz sürdürülmesi

Regülasyonun bir maliyeti vardır. Bu kurum bütçelerine ya ödenek ayrılmakta ya da

bu sektörde faaliyet gösteren firmalardan katkı payı alınmaktadır.

Regülasyonlar bazı firmaların piyasadan ayıklanmasını engelleyebilmektedir.

Regülatör kurumlar ele geçirilebilir. Bu olgu Stigler tarafından geliştirilen Kuşatma

Teorisi çerçevesinde ele alınmaktadır. Genelde regülatör kurumlar üreticiler tarafından ele

geçirilmektedir.

Siyasi otoritenin, regülatör kurumlara çizdiği politika alanı, özerk ve siyasi

konjonktürden bağımsız olmayabilir. Bu durumda seçimden önce bastırılan fiyatların

seçimden sonra birikimli olarak artırılması söz konusu olabilir. Siyasilerde regülasyonlardan

rant elde edebilir.

Deregülasyon, devletin karar alanını daraltan düzenlemelerin azaltılması veya

kaldırılması, kamuya ait olduğu varsayılan iradenin özel sektöre ve sermayeye devredilmesi

yönünde yapılan yasal düzenlemelerdir. Uygulanışındaki temel amaç, ekonominin üzerindeki

siyaset baskısını azaltmak ve siyasi rant arayışını zorlaştırmaktır.

2. Kamu Maliyesinin Sosyal Amaçları

Kamu maliyesinin sosyal amaçları arasında en önemli alanı gelir dağılımında adalet

olgusu kaplar.

Gelir dağılımı sorunu bir ülkede belli bir dönemde üretilen mal ve hizmetlerin veya

milli gelirin toplum ve bireyler arasında nasıl dağıtılacağı sorunudur.

Maliyenin temel sosyal amacı gelir dağılımında adaletin sağlanmasıdır.

Gelir dağılımı tamamen piyasaya bırakıldığı zaman fonksiyonel ( birincil gelir

dağılımı ) gerçekleşir ve her bir üretim faktörü sahibi sahip olduğu faktörün üretime katkısı

dahilinde pay alır.

Üretim sürecine katılmayan işsizler, düşkünler, yaşlılar ve çocuklar gelir dağılımından

hiçbir pay alamazlar. Devletin gelir dağılımına müdahale etmesi ise ikincil gelir dağılımıdır.

Devlet gelir dağılımına vergi ve kamu harcamaları ile müdahale eder.

Devlet gelir dağılımında adaleti sağlamak adına tüm vatandaşlarının gelirden pay

alabilmesi için negatif vergi uygulaması yapar. Negatif gelir vergisini ilk öneren iktisatçı

Milton Friedman’dır. Negatif gelir vergisi ile fakirlik seviyesinin altında olan bireylerden

devlet vergi almak yerine hükümet para yardımı sağlayacaktır Bu yönüyle negatif gelir vergisi

sosyal transferlere benzemektedir.

Yapılan kamu harcamalarında yüksek gelir grupları yararlanıyorsa, gelir dağılımındaki

adaletsizlik artacaktır. Devlet tahvili faiz ödemeleri ve iktisadi gayeli mali transferler örnek

olarak gösterilebilir.

Milli savunma, adalet, asayiş gibi temel nitelikteki zorunlu giderler, gelir dağılımını

etkilemez. Bunların faydası herkes için aynıdır.

Page 6: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

6

Dalton – Atkinson Ölçütü:

Toplumların daha eşitlikçi bir gelir dağılımı tercih ettikleri varsayımına dayanan bu

ölçüt, bir toplumun mevcut gelir dağılımından mutlak eşitlik durumuna geçerken vazgeçmeyi

kabul ettiği gelir olarak tanımlanmaktadır.

Atkinson’ un sosyal refah fonksiyonunda, toplumun eşitsizliğe verdiği değer sıfır ile

sonsuz arasında değişmektedir ve söz konusu ağırlığın sıfır olması durumu, gelir dağılımı

konusunda kayıtsız kalan bir toplumu yansıtırken, ağırlığın sonsuz olması durumunda ise,

toplumun sadece en düşük gelir grubuna sahip kişilere önem verdiğini göstermektedir.

II. KAMU MALİYESİNİN İNCELENEDİĞİ KONULARIN HAREKET NOKTASI

İnsanların ihtiyaçları sonsuzdur. Buna karşılık ihtiyaçları giderecek mal ve hizmetlerin

üretildiği kaynaklar kıttır. Burada insanlar seçim sorunuyla karşı karşıya kalmaktadır. Bu

seçim, mevcut kıt kaynakların mal ve hizmet üreten sektörler arasında dağılımını değiştirir.

Maliye biliminin kaynağında ihtiyaç kavramı yakmaktadır. İktisat bilimi ihtiyaç

kavramını, tatmin edildiğinde insanlara haz veren tatmin edilmediğinde ise elem veren bir

takım hisler şeklinde tanımlamaktadır. İhtiyaçlar bireysel ve toplumsal ihtiyaçlar olmak üzere

ikiye ayrılır. Bireysel ihtiyaçlar özel mal ve hizmetlerle giderilmektedir ve bu ihtiyaçlar büyük

ölçüde özel sektör üretimiyle karşılanmaktadır. Toplumsal ihtiyaçların üretilmesinde, çeşitli

nedenlerden dolayı bizzat devlet devreye girip kamusal malları üretmektedir.

Dolayısıyla devletin varlık nedeni kamu hizmetlerinin varlığı ve bu hizmetlerin

üretilmesinin gerekliliğidir.

III. KAMU KESİMİNİN EKONOMİDEKİ YERİ – ÖZEL SEKTÖR İLİŞKİSİ

Kamu Kesimi Özel Kesim

-Amaç kar elde etmek değildir. Toplumsal

ihtiyaçları karşılamaya yönelir.

-Üretilen mal ve hizmetlerin faydası bölünemez.

-Kamusal mal ve hizmet üretirler.

-Üretim bütçe ile gerçekleştirilir.

-Kamusal hizmetlerin üretim düzeylerinin

belirlenmesinde siyasal süreç devreye girer.

-Finansmanı zorunlu vergilerdir.

-Arz yanında politikacılar ve bürokratlar ile talep

yanında seçmenler ve baskı grupları vardır.

-Tercih bildirme aracı oylama mekanizmasıdır.

-Politikacıların amacı oy maksimizasyonu,

seçmenlerin amacı ise fayda maksimizasyonudur.

-Giderlerin önceliği vardır. Giderler gelirleri

belirler.

-Kamusal kararların temelinde kanunlar vardır.

-Kamusal mal ve hizmetlerden faydalanma

yapılan fedakarlık ile orantılı değildir.

-Bireyler ve özel işletmelerden oluşur.

-Üretim kararı piyasada alınır.

-Arz ve talebi fiyat mekanizmasında

şekillenir.

-Faydaları bölünebilir.

-Amaç kar maksimizasyonudur.

-Özel mal ve hizmet üretilir.

-Gelirler önceliklidir. Gelirler giderleri

belirler.

-Finansmanı satış gelirleridir.

-Arz yanında firmalar veya üreticiler yer

alır.

-Tercih bildirme aracı fiyat

mekanizmasıdır.

-Dayanağı serbest ve hür iradedir.

Kamu kesimi tarafından üretilen mal ve hizmetlerde siyasi sürecin devreye girmesinin

asıl nedeni bu mal ve hizmetlerin niteliği dolayısıyla bireylerin taleplerini açıklamak

istememeleridir. Bireylerin taleplerini açıklamak istememelerinin nedeni ise bireylerin

seçmen olarak daha güçlü olmalarıdır.

Mali Tevzin: Kamu ekonomisi içerisinde kamu giderlerinin ve kamu hizmetlerinin merkezi

ve yerel yönetimler arasında paylaştırılmasına denir.

Page 7: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

7

Subsidiarite ( Yerellik ): Bir hizmetin o hizmetten yararlanan halka en yakın olan birim

tarafından sunulmasını ifade eder.

Beledileştirme: Daha önceden özel sektör tarafından yerine getirilen bir hizmetin sosyal ve

ekonomik nedenlerden dolayı yerel yönetimler tarafından yerine getirilmesidir. Halk ekmek,

belediye halk otobüsleri örnek olarak gösterilebilir.

Kamu kesiminin ekonomide ağırlığını belirleyen ölçüt, kamu harcamalarının GSMH’

ya oranıdır. Kamu kesiminin üst sınırı milli gelirdir.

Devletin ekonomi içindeki büyüklüğüne evrensel bir sınır konulamamaktadır. Bunun

nedenleri;

- Kamu ekonomisinin büyüklüğü

- Ülkelerin siyasi yapısı

- Ekonomik yapısı

- Kişilerin devlete olan bakış açısı gibi birçok faktöre bağlı olarak değişiklik

göstermektedir.

Devlet mal ve hizmet sunumu yaparken etkin bir sunum yapmak zorundadır. Başka bir

ifade ile ölçülebilen mal ve hizmetler için marjinal fayda = marjinal maliyet eşitliği ile hareket

etmelidir. Ölçülemeyen mal ve hizmetler içinse sosyal fayda = sosyal maliyet eşitliği söz

konusu olmalıdır.

Emek yerine daha fazla sermaye kullanımı ve teknolojinin daha yoğun kullanımı

maliyetleri azaltır. Kamusal hizmet biriminde çalışanlara tasarruf bilincinin yerleştirilmesi,

kamusal harcamalarda tasarruf bilincinin yerleşmesi ile kamusal harcamalarda israfın

önlenmesi ile açıklar kapatılabilir. Bürokrasi ve kırtasiyeciliğin azaltılması ile etkinlik ve

verimlilik artacaktır.

Dar anlamda kamu sektörü, merkezi yönetim ve yerel yönetimleri ifade ederken; geniş

anlamda kamu sektörü, merkezi yönetim ve yerel yönetimlerle birlikte KİT’leri, sosyal

güvenlik kuruluşlarını, fonları ve döner sermayeli kuruluşları kapsamaktadır.

IV. KAMU MALİYESİNE İLİŞKİN YAKLAŞIMLAR

A. Geleneksel Yaklaşımlar

1. Kurumsal Yaklaşım

Bu yaklaşım, devlet faaliyetlerini hukuki ve idari bakış açısından incelemektedir. Bu

yaklaşımda; vergi, harcama ve borçlanma gibi mali araçların iktisadi, sosyal, mali ya da

siyasal etkileri ihmal edilmektedir.

2. Yapısal Yaklaşım

Kamu maliyesi ile ilgili konuların ekonomik açıdan incelenmesine yöneliktir. Kaynak

dağılımı ve kaynak kullanımında etkinlik, devlet faaliyetlerinin etkinliği ve alternatif

maliyetleri bu yaklaşım kapsamındadır.

3. Değişim Yaklaşımı

Bu yaklaşımda vergiler kamu hizmetlerinin bedeli olarak görülmektedir. Bu yaklaşıma

göre devlet faaliyetleri; alınan vergilerle sunulan kamusal hizmetler sonucu ortaya çıkan

marjinal sosyal faydanın, vergi alınmamış olsaydı özel sektör faaliyetleri sonucunda ortaya

çıkacak marjinal sosyal faydaya eşit olana kadar genişleyebilmektedir. Lindalh bu yaklaşımın

öncüsüdür. ( P = MC )

Page 8: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

8

4. Refah Yaklaşımı

Kamu maliyesi aracılığıyla toplum refahının maksimize edilmesini öngörmektedir.

Kimsenin durumundan fedakârlık yapılmaksızın toplum refahının arttırılması

amaçlanmaktadır.

Pareto optimumu, bir kimsenin durumunu iyileştirebilmek için en az bir kişinin

durumundan fedakârlık yapılması gerektiğini gösteren kaynak dağılım dengesidir.

Pareto iyileştirme ise, bir kişinin durumunu iyileştirebilmek için herhangi birinin

durumundan fedakârlık yapılmaması gerektiğini gösteren kaynak dağılım dengesidir.

5. Gelir Yaklaşımı

Devlet faaliyetlerinin milli geliri artırıcı ve azaltıcı yönlerini inceler. Gelir yaklaşımı

fonksiyonel maliyeyle ilgilidir. Abba Lerner öncüsüdür.

B. Modern Yaklaşımlar

1. Hukuki Yaklaşım

Bu yaklaşım, mali olayların hukuki temeline yoğunlaşmıştır. Öncüsü Fransız ekolüdür.

Maliyenin ekonomik ve sosyal yönünü göz ardı ederken, tarihi, hukuki ve kurumsal

düzenlemelerin önem taşıdığı bir yaklaşımdır.

Kamu fonlarının kamu hukuku kurallarına göre nasıl elde edileceği, kamu yükünün

adil bir şekilde nasıl dağıtılacağı ve harcamaların nasıl denetleneceği konusunda

incelemelerde bulunur. Jeze ve Duverger bu yaklaşımın öncüleridir.

Hukuki yaklaşım daha çok klasik maliye yaklaşımının görüşlerini yansıtmaktadır.

2. İktisadi Yaklaşım

Maliyenin ekonomik ve sosyal yönüyle ilgilenir. Kısaca, mali araçların iktisadi yapı

üzerindeki etkilerini inceleme konusu yapmaktadır. Kamu faaliyetlerinin ekonomik istikrar,

büyüme, kalkınma, gelir dağılımı ve kaynak kullanımında etkinliğin sağlanması üzerindeki

etkilerini ve kamu faaliyetleri ile bu amaçlara nasıl ulaşılabileceği incelenmektedir. Pigou,

Musgrave, Wicksell ve Lindalh öncülerindendir.

3. Siyasi Yaklaşım

Toplumsal ihtiyaçların kamu hizmetine dönüştürülmesi siyasal bir karar gerektirir.

Mübadele söz konusudur. Siyasilerle seçmenler arasındaki mübadeleyi konu almaktadır.

Yaklaşıma göre siyasiler yeniden seçilmeyi, seçmenler ise katlandıkları maliyetler

karşısında almış oldukları hizmetlerin çoğalmasını arzu etmektedir. Buchanan bu yaklaşımı

benimsemiş ve 1986’da Nobel İktisat Ödülünü kazanmıştır.

V. MALİYE TEORİSİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ

A. Merkantalizm

Merkantalist öğreti batı dünyasında sanayi devrimi öncesi ticarette ve tüccar sınıflara

özel önem veren ve ticari kapitalizm ideolojisini yansıtan politik iktisat sistemi olarak

doğmuştur. Bu nedenle Merkantalizm düşüncesi ticari kapitalizm ile özdeş kabul edilir.

Merkantalist düşünceye göre devletin zenginleşmesini sağlamak ekonomi

politikalarının temel hedefi olmalıdır. Devletin ekonomide korumacı ve müdahaleci bir rol

oynaması ihracatı destekleyip ithalatı sınırlandırması gerekir.

Merkantalizmin temel düşüncesi ulusal ekonomilerin zenginliğidir. Ülkelerin

zenginlik ölçütü ise sahip oldukları altın ve gümüş stokudur.

Ülkelerin zenginleşmesinde en önemli rol dış ticarete verilmiştir. Dünya serveti sabit

olduğundan dış ticaretten sadece bir ülke kazançlı çıkmaktadır.

Page 9: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

9

Dış ticaret fazlası veren ülkede altın ve gümüş stoku artacak dolayısıyla ülke

zenginleşmiş olacaktır. Bu nedenle ithalat ucuz hammadde hariç yasaklanmış, ihracat ise yine

hammadde hariç teşvik edilmiştir.

İngiliz ve Hollanda Merkantalizmine Broşürcüler adı verilir. Fransız Merkantalizmine

Colbertizm denir. Alman Merkantalizmine ise Kameralizm adı verilir. İspanyol

Merkantalizmine ise Bulyonizm ( Külçecilik ) adı verilir.

Devlet ekonomiye müdahale etmesi merkantalistlerle başlar.

Endüstri devlet tarafından desteklenmelidir ve deniz ticari ve taşımacılığı

geliştirilmelidir. Deniz aşırı ülkelerde mülk edinilmelidir.

Borçlanmaya sıcak bakmazlar. Bu dönemde devlet müdahalesi sonucu ülkelerde kamu

harcamaları artmış, mülk gelirleri en önemli finansman kaynağı olmuştur. King Kanunu ilk

kez bu dönemde ortaya çıkmıştır.

En önemli temsilcileri Bodin, Colbert, Thomas Mun, Montaigne’dir.

B. Fizyokrasi

Bu görüş klasik liberal görüşe öncülük etmiştir. Turgot ve Quesnay öncülüğünde

ortaya çıkan fizyokratlar, devletin ekonomiye müdahalesine karşıdırlar.

18.yy ikinci yarısında Fransa’da ortaya çıkmıştır. İktisatçı sıfatı ilk kez Fizyokratlar

hakkında kullanılmıştır.

Quesnay, Ekonomik Tabloyu yazmıştır. Bu tablo gelir dolaşımını gösteren ilk

tablodur. Quesnay, iktisadi tabloda gelirlerin toplum bünyesindeki tedavülünü, kanın vücutta

dolaşmasına benzetmiştir. İktisadi tabloya göre gelir üç sınıf arasında paylaşmaktadır. Bu

sınıflar toprak sahipleri, çiftçiler ve esnaf sanatkârlardır.

En önemli sınıf çiftçilerdir. Zirai üretim, servetleri ve kıymetleri yaratan sınıftır.

Gerçek üretim, ancak ve yalnız tarım alanında yapılmaktadır. Çiftçi ektiği tohumdan kat kat

fazla mahsul alarak net hasıla yaratmaktadır. Diğer meslekler ise tarımın net hasılası

sayesinde geçinebilmektedir.

Okulun kurucularından olan Turgot ise sübjektif değer teorisine esas olabilecek

düşünceleri ileri sürmüştür ve Smith ile Ricardo’ya öncülük etmiştir.

Doğal düzene inanırlar ve bireycidirler.

Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler ilkesi bu görüş tarafından ortaya atılmıştır.

Vergiler sadece tarımdan ve dolaysız olarak alınmalıdır. Borçlanmaya sıcak

bakmazlar. Özgürlük ve özel mülkiyet anlayışı benimsenmiştir.

Fertlere ekonomik faaliyetlerde sonsuz bir serbesti tanımak ve tarımsal ürünlerin daha

büyük bir pazara açılmasını sağlamak için serbest dış ticareti savunmuşlardır.

Devlet ekonomiye müdahale etmemeli, devletin harcamaları sınırlı olmalıdır.

C. Klasik Maliye Yaklaşımı ( Klasik – Ortodoks Maliyeciler – Mali Gelenekçiler )

Kurucuları olan Smith ve Ricardo aynı zamanda ekonomi biliminin de kurucuları

sayılmaktadır. Adam Smith’in 1776’da yayınladığı Milletlerin Zenginliği adlı eseri ile

başlamıştır.

Ekonominin siyasetten ayrılabilirliği ve ekonomik olanın egemenliği görüşü ön plana

çıkmaktadır. Siyasin sivil hayattan ayrılmasını açıklamanın en kolay yolu olarak görünmez el

metaforu ön plana çıkmıştır.

Klasiklere göre devletin faaliyetleri sınırlı olmalıdır. Devlet sadece iç dış güvenlik,

diploması ve adalet hizmetleri ile ilgilenmelidir. Klasiklere göre devletin temel niteliği,

beceriksiz ve tüketici oluşudur. Devlet üretmez, tüketir.

İyi vergi, tarafsız, adil ve verimli olan vergidir. Kamu harcamalarının tarafsız olması

için, karşılıklı olması, küçük olması ve ekonomik sosyal faaliyetlere yönelmemesi

gerekmektedir.

Page 10: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

10

Klasik maliyecilere göre, özel girişimler kamu girişimlerinden her zaman daha

verimlidir. Bu nedenle devlet vergi mükelleflerinden iktisadi kaynakları alıp tüketmek yerine,

kamu girişimlerinden daha çok verimli olan özel girişimlerde bıraksa özel sektör daha çok

üretim yapacaktır.

Ekonomik ve sosyal hayatta doğan düzenin var olduğu kabul edilince bu düzenin iyi

işlediğine genel olarak inanılıyorsa vergi ve kamu harcamaları ile bu düzeni bozmamak

gerekiyor. En önemli temsilciler; A.Smith, Ricardo, Malthus, Say, Mill, Bentham, Marx’dır.

Devlet harcamaları hacimce küçük olmalıdır, devlet bütçesi denk olmalıdır. Kamu

harcamaları ve gelirleri sınırlı düzeyde tutulmalıdır.

Borçlanmaya karşıdırlar. Borçlanmanın milli ekonomiye zarar vereceğini savunurlar.

Borçlanmaya sadece uzun dönemde yatırım harcamalarının finansmanda başvurulması

gerektiğine inanırlar. ( Altın Kural )

Bütçe açıkları kısa vadeli borçlanmalarla kapatılmalıdır. Borçlanma sermaye

piyasasından yapılmalıdır. Aksi halde bankacılık sektörü daha çok özel sektörün kısa vadeli

fon ihtiyacını karşıladığı piyasalar olduğu için kamu kesiminin özel kesimin fon kullanım

olanaklarını daraltmaması istenmektedir.

Tarafsız maliye kuramını savunurlar. Bu yaklaşımda mali araçlar, sadece mali (fiskal)

amaçlarla kullanılmalıdır.

Kamu giderleri dolaylı vergilerle finanse edilmelidir. Çünkü dolaylı vergiler

tarafsızdır. Her arz kendi talebini yaratır ( Say Yasası )

Bu dönemde devlette beklenen işlevler nitelik itibariyle tam kamusal mallardan

oluşmaktadır. Ekonomide tam rekabet koşulları geçerlidir. Ekonomi görünmez el vasıtasıyla

tam istihdamda dengededir.

Ücret, fiyat ve faizlerin esnekliği altında işleyen tam rekabet mekanizması ekonomiyi

her zaman tam istihdam dengesinde taşıyacak yegâne güçtür.

D. Müdahaleci Devlet Yaklaşımı ( Modern Maliye Anlayışı )

Devletin yüklendiği işlevleri yerine getirmek amacıyla artan fonksiyonlarını

gerçekleştirmek amacıyla, devletlerin üretici olarak piyasada bulunmaları gerektiğini,

toplumsal refahı arttırmak için müdahale etmeleri ve sosyal güvenlik gibi bazı hizmetleri de

üstlenmeleri gerektiğini ortaya koymaktadır.

Modern maliye anlayışının ortaya çıkışında 1929 Ekonomik Bunalımı etkili olmuştur.

Modern maliye anlayışıyla, tüketici devlet anlayışından süzgeç devlet anlayışına

geçilmiştir. Ekonomiden vergi ve diğer adlar altında aldığı kaynakları bütçede toplamakta ve

bu kaynakların tamamı tekrar ekonomiye katılmakta, yeniden dağıtılmaktadır.

Kamu girişimlerinin her zaman özel işletmelerden daha verimsiz olduğu görüşü

terkedilmiştir.

Bu anlayışla tarafsız vergiden söz edilemez. Çünkü kamu harcamaları ve vergilerin

günümüzde ulaştığı boyut nedeniyle kaçınılmaz olarak müdahaleci etkiler meydana

getirmektedir. Maliye politikası etkilidir. Ekonomi eksik istihdamda da dengededir

Ekonominin talep yanına önem vermişlerdir. Onlara göre, bir ekonomide milli gelir

düzeyi, üretim ve istihdam ‘ toplam talebe ‘ bağlıdır. Bir ekonomide toplam talep yetersizliği

durumunda işsizlik, toplam talep fazlalığı durumunda ise enflasyon baş gösterir.

Borçlanma olağan bir kamu geliridir. Vergilerde devlet anlayışı gibi tarafsız

olmamalıdır. Bütçe dengesi değil makroekonomik denge esastır.

Ekonomide çarpan etkisi vardır. Fonksiyonel maliyeyi savunur, yani kamu

harcamaları ve vergilerle ekonomiye müdahale edilmelidir.

Kamu harcamaları verimlidir. İktisadi denge için mali dengeden fedakarlık yapılabilir.

Bu yaklaşımda mali araçların hem mali ( fiskal ) hem de mali olmayan ( ekstra fiskal )

amaçlarla kullanılması gerektiği savunulmaktadır.

Page 11: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

11

Keynes’e göre piyasada her zaman tam istihdam koşulları geçerli değildir. Tam

istihdam bir rastlantı sonucu oluşur, ekonomi genelde eksik istihdamla dengededir.

Ücret, faiz ve fiyatlar esnek değil rijittir. ( yapışkan )

Para sadece bir mübadele aracı değil aynı zamanda değer saklama aracıdır. Reel ve

parasal büyüklükler birbirini etkiler.

E. Monetarist İktisadi Yaklaşım

1970’lerde ortaya çıkan stagflasyon krizinin Keynesyen politikalarla

çözümlenememesi bu yaklaşımın yükselmesini sağlamıştır.

Ekonomik istikrarsızlığın sebebi yanlış uygulanan ekonomi politikalarıdır.

Enflasyon tamamen parasal bir olaydır ve enflasyonu yaratan tek şey para arzının

genişletilmesidir.

Özel sektör istikrarlıdır. Doğal işsizlik mevcuttur. Ekonomik istikrarsızlık maliye

politikasının yetersiz olduğunu gösterdiği iddia eder.

Dışlama etkisi ( Crowding out ), kamu harcamalarındaki artışın finanse edilmesi için

kişi ve firmalardan borçlanmaya gitmesi piyasada ödünç verilebilir fonlara olan tabi

artıracaktır. Bu durum ise faiz oranlarını yükselterek özel yatırımların azalmasına neden

olacağı görüşüdür. Harcamalar da ki artış için kaynak olarak vergiler kullanılırsa ek vergilerin

ekonomi de daralmaya yol açacağı görüşüdür.

Para arzı nominal milli gelir büyüklüğünün temel belirleyicisidir. Fiyatlar ve ücretler

esnektir.

Maliye politikası kısa dönemle geçerlidir ve kullanılması gerekirse para arzından

bağımsız uygulanmamalıdır.

Maliye politikası kısa dönemde fiyat düzeyini ve çıktı düzeyini artırırken uzun

dönemde sadece enflasyon oranını belirler.

Para arzı ekonomik büyüme oranında sabit miktarda artırılmalıdır.

Büyüme oranı üstünde parasal artış gerçekleşirse ülkede enflasyon ortaya çıkar.

Büyüme oranı altında parasal taban genişletilirse ülkede durgunluğa neden olur.

F. Arz Yönlü İktisadi Yaklaşım

1970’li yılların sonlarına doğru talep yönlü politikaların karşılaştığı sorunların

çözümüne yönelik vergi indirimlerini savunur.

Yüksek vergi oranları ve transfer harcamaları ekonomideki verimliliği azaltır. Yüksek

vergi ekonomik büyümeyi geciktirir, vergi oranlarının azaltılması yatırım düzeyini ve emek

arzını artırır görüşü üzerinde durmaktadır. Bu yolla üretim teşvik edilmiş olur ve vergi hasılatı

artmış olmaktadır.

Laffer’e göre kısa dönemli istikrar politikalarından kaçınılmalıdır. Çünkü bu

politikalar nispi fiyat yapısını ve kaynak dağılımını bozmaktadır.

Ekonominin istikrarsızlık içine girmesinin nedeni olarak üretim artışından daha fazla

para arzının artırılması olarak gösterilmektedir.

Arz yanlı politikaların büyük bir çoğunluğunu kamu harcamalarının azaltılması, kamu

sektörünün küçültülmesi, vergi indirimleriyle üretimin teşviki, kurumlar vergisi indirimiyle

yatırımların teşviki, sendikaların gücünün azaltılması, özelleştirme, serbestleştirme, serbest

ticaret ve sermaye hareketleri gibi piyasa yönlü politikalar oluşturmaktadır.

Arz yanlı ekonomi uygulamaları Reagen ve Thatcher tarafından ön plana çıkarılmıştır.

Laffer eğrisi, fertlerin vergi sonrası ücretleri artarsa daha çok çalışacakları ve vergi

sonrası karları artarsa daha çok yatırım yapacakları varsayımına dayanır.

Vergi hasılatını artırmak için vergi oranını düşürdüğümüzde, mevcut vergi oranının,

maksimum vergi hasılatını sağlayan vergi oranının üzerinde bulunması gerekir.

Laffer’e göre hiç vergi hasılatı sağlamayan vergi oranları sıfır ve yüzdür.

Page 12: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

12

G. Rasyonel Beklentiler Teorisi ( Yeni Klasikler )

İlk olarak 1961 yılında Muth’un kaleme almış olduğu Rasyonel Beklentiler ve Fiyat

Hareketleri Teorisi makalesi ile ortaya çıkmıştır. Diğer önemli temsilcileri Sargent ve

Lucas’tır.

Bu teorinin dayanak noktası ekonomik değişkenlerin sistematik süreçlerle

oluşturulmasıdır. Buna göre makroekonomik modeller beklentilerle meydana gelmektedir.

Üretim düzeyi ile fiyatlar genel seviyesi arasındaki ilişki açıklanarak makro model olarak

geliştirilmiştir.

Yeni klasik iktisat düşüncesinde üreticiler ve tüketiciler piyasa ile ilgili tam bilgiye

sahiptir ve piyasa göstergelerini yakından takip eder.

Keynes için özelikle üreticilerin alacakları yatırım kararlarında ileriye dönük

beklentilerin önemi büyüktür. Monetaristler içinse bu kavram uyumlu beklentiler olarak

isimlendirilmiştir.

Yeni klasiklere göre ise, kişilerin bugünkü davranışlarını belirleyen temel öge gelecek

ile ilgili beklentilerdir. Kişiler bu beklentilerinde rasyoneldir.

İkinci varsayım ise piyasa temizlenmesi veya denge fiyatı uygulamasıdır. Ücret ve

fiyatlar esnek bir yapıda olması nedeniyle her zaman denge durumu söz konusu olacaktır.

Rekabet koşulları altındaki bir piyasada denge sağlandığı zaman ise piyasa

temizlenmiş olacaktır. Yeni klasiklerin klasiklerden farkı fiyat ve ücret esnekliğinin eş anlı

oluşudur. Bir diğer farklılık ise tam istihdam düzeyi yerine doğal işsizlik oranında dengeye

geleceğini savunmuşlardır.

Bu varsayımla birlikte devletin para ve maliye politikalarına başvurması gereksizdir.

Dışlama etkisinden dolayı maliye politikası uzun dönemde etkisizdir. Kamu harcamalarındaki

artışın vergilerle finanse edilmesi halinde ise toplam arz olumsuz yönde etkilenecek çünkü

vergi artışı işçilerin emek arzını işverenlerin ise emek talebini azaltacaktır.

Monetarist görüşten ayrılan yanları ise para ve maliye politikalarının kısa dönemde de

etkin olmayacağı görüşünü savunuyor olmalarıdır.

Statik Beklentiler: Ekonomik birimlerin kararlarında beklentileri hiç dikkate almamasıdır.

Adaptif ( Uyumcu ) Beklentiler: Geleceğe yönelik beklentilerin geçmişteki değişmelerin bir

ortalaması ele alınmaktadır.

Rasyonel Beklentiler: Bir değişkenin gelecekteki beklenen değeri o değişkenle ilgili mevcut

olan tüm bilgiler kullanılarak yapılan en iyi tahmine eşittir. Rasyonel beklentilerin önemi;

bireylerin sadece geçmişle ilgili vergileri değil gelecekle ilgili verileri de dikkate almasıdır.

H. Yapısal Yaklaşım

Azgelişmiş ülkelerde enflasyona karşı Monetarist önlemler alınmasına rağmen bazı

ülkelerde bu konuda başarısız olunması monetarizmin tartışılmasına neden olmuştur.

Bu görüşü savunanlara göre enflasyonun sebebinin sadece para arzındaki artışlarla

açıklamak mümkün değildir. Enflasyonun sebeplerini daha çok yapısal bozukluklara

bağlanmaktadırlar.

Yapısalcılara göre az gelişmiş ekonomilerin sahip olduğu yapısal bozukluklar;

tarımsal ürün arzının yeterince esnek olmaması, dış ticaret dengesinin sürekli açık vermesi,

ekonomik kurumların yetersizliğidir. Tüm bu nedenlerden dolayı yapısalcılar devletin

müdahalesinden taraftırlar.

Page 13: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

13

J. Anayasal İktisat Yaklaşımı ( Buchanan – Tullock – Hayek )

Buchanan’a göre Anayasal iktisat; ekonomik ve politik birimlerin tercihlerini ve

faaliyetlerini sınırlayan alternatif yasal, kurumsal ve anayasal kurallar bütününün işleyiş

özelliklerini açıklamaya çalışır. Kısaca devlet faaliyetlerinin sınırının ya da devletin mali

yetkilerinin hukuki düzenlemelerle güvence altına alınması görüşüne dayanır. Devletler

gelişmekte olan ekonomilerde sürekli müdahale de bulunurken bütçe açıkları verir ve bu

durum politikacılar tarafından kötüye kullanılır yani mali yetkilerin keyfi kullanımı ortaya

çıkar. Kamu sektöründe çalışanlar maliyet minimizasyonu hedefiyle hizmet sunumu

gerçekleştirmezler.

Anayasal iktisat teorisyenlerine göre demokrasinin içine düştüğü yozlaşmadan

özellikle politikacıların ve bürokrasinin yetkilerini kötüye kullanmalarından kurtulmanın tek

yolu, ekonomik alanda Leviathan görünümü veren devletin anayasal olarak

sınırlandırılmasıdır.

Bireylerin, bir taraftan artan kamu hizmetlerinden büyük bir memnunluk duymalarına

karşılık diğer taraftan kamu finansman açıklarının para basma ve borçlanma suretiyle

karşılanmasının neden olduğu enflasyon gibi sorunlarla karşılaşmalarını Buchanan ‘ mali

aldanma ‘ olarak nitelendirilmektedir.

Metodojik Bireycilik: Toplumlarda alınan tüm kararların bireysel tercihlere bireysel

tercihlerin ön plana çıkacağı ve bu durumda özel piyasada olduğu gibi birey tercihleri

doğrultusunda ekonominin yönleneceği iddiasındadır.

Politik Mübadele: Piyasa ekonomisine benzer şekilde bir mübadelenin olduğunu ifade eder.

Örneğin piyasada mal karşılığı para verilirken bu yaklaşımda oy karşılığı seçmenlere fayda

sağlanacağı vurgulanmaktadır.

Rasyonalite ve Maximand Yaklaşımı: Bu yaklaşıma göre seçmenler fayda, siyasal partiler

oy, bürokratlar bütçe maksimizasyonu peşinde koşarlar. Çıkar ve baskı grupları ise rant

peşinde koşarlar.

K. İktisadi Rasyonalite Yaklaşımı

Samuelson

-Samuelson ilk kez kamusal mal tanımını yapan ve kamusal mal

yarı kamusal mal ayrımını yapan teorisyendir.

-Piyasada üretilmesi mümkün olmayan, faydası bölünemeyen

mal ve hizmetlerin kamu kesimi, üretilmesi mümkün olan ve

faydası bölünebilen malları ise özel sektör tarafından üretilmesi

gerektiğini ifade eder.

Tabatoni ve Brochier

-Bu yaklaşıma göre önemli olan üretilen mal ve hizmetin

topluma maliyetinin ne olacağıdır. Öyle ki devlet faaliyetinin

sınırı belirlenirken her bir faaliyetin özel veya kamu kesiminde

üretilmesi halinde toplumun yükleneceği maliyetin

hesaplanması gerekmektedir. Devletin kaynakları daha verimli

kullandığı alanlarda üretici olarak piyasaya girmesi gerektiğini

savunurlar.

Chamberlin ve Cournot

-Devlet tam rekabet koşullarında sapma olan monopol ve

oligopol piyasalarında faaliyette bulunmalı ya da bu

piyasalardaki faaliyetleri düzenlemelidir ki kaynak dağılımında

etkinlik sağlansın.

Page 14: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

14

L. Diğer Mali Yaklaşımlar

Musgrave Yaklaşımı

Devletin piyasa aksaklıkları durumunda ekonomiye müdahale etmesini savunup

devlete üç önemli görev yüklemiştir. Bunlar;

- Kaynak dağılımında etkinlik

- Gelir dağılımında adalet

- Ekonomik istikrarın sağlanması

Musgrave özel mal ve kamusal malların belirlenmesinde; dışlamanın mümkün olup

olmadığı ve tüketimde rekabet olup olmadığı kriterlerine göre ayrım yapmış, bu kriterleri

maliye ilmine kazandırmıştır. Rakip değil ve dışlamada mümkün değilse tam kamusal mal,

rakip olunabilen hem de dışlamanın mümkün olduğu mallar ise özel maldır.

Musgrave’e göre ortak mallar, kamusal mallar, erdemli ve erdemsiz mallar, dışsallıklar

ve doğal tekel durumlarında kaynak dağılımında etkinlik sağlanamaz.

E.R.A Seligman Yaklaşımı

Gelir dağılımını düzenlemek adına vergilerin artan oranlı olması gerektiğini savunan

bilim adamı Wagner’dir. Seligman’ a göre artan oranlı vergilerin kullanılması durumunda

bazı sorunların ortaya çıkar ve aynı zamanda bazı adaletsizlikler ortadan kalkar.

Sosyal sınıflar arasında kendiliğinden var olan gelir ve servet farklılıklarını düzeltmek

devletin görevi değildir. Ancak devletin böyle bir farklılığa da neden olması beklenmemelidir.

Tinbergen Yaklaşımı

Türkiye’de ilk kalkınma planlarının 1963 yılında yapılışında danışman olarak

Türkiye’de bulunmuştur. Tinbergen’e göre kamu kesimi her ekonomide en azından temel

kamu hizmetlerini üretir. Ancak bu durum ekonominin kapitalist özelliğe sahip olmasına

engel oluşturmaz. Bir hükümet aynı anda çok sayıda amaca ulaşmak istiyorsa kullanacağı

araçların sayısı, amaçların sayısına eşit olmalıdır.

VI. EKONOMİK KARARLARIN ALINDIĞI SİSTEMLER

Serbest Piyasa Ekonomisi ( Piyasa – Liberal – Kapitalist Ekonomi )

Neyin ne miktarda ve kimler için üretileceğine üretim kaynaklarının sahipleri ve

müteşebbisler serbestçe karar verir. Fiyat mekanizmasına dayanır.

Kaynaklar özel şahıslara aittir. Malların arz ve talebini piyasa belirler.

Özel mülkiyet ve serbest girişimin yanı sıra bu hakları koruyan hukuk kuralları vardır.

Karma Ekonomi

Üretim faktörlerinin mülkiyetine devlet ve özel sektör birlikte sahiptirler. Piyasa

mekanizmasının esası korunmakla birlikte, devlet toplumun çıkarını korumak için ekonomiye

müdahale eder. Bu müdahale totaliter değil düzenleyicidir.

Tinbergen’e göre; her ekonomide en azından ulusal güvenlik, adalet gibi hizmetleri

üreten bir kamu kesimi vardır ve bu durum, o ekonominin esas yapısının kapitalist özelliğe

sahip olmasına engel değildir.

Sosyalist Sistem ( Kumanda – Merkezden Planlı Sistem – Totaliter Müdahaleci )

Üretim kaynaklarının mülkiyeti devletin elindedir. Neyin ne miktarda ve kimler için

üretileceğine devlet karar verir. Merkezi planlamaya dayanır.

Özel mülkiyet, özel girişim ve özel hukuk kuralları bulunmamaktadır.

Page 15: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

15

VII. DİĞER DEVLET GÖRÜŞLERİ

Refah Devleti Görüşü

Karar alma mekanizması içerisinde hem devletin hem özel kesimin yer aldığı

sistemdir. Kapitalist ekonomilerin karma ekonomik modele dönmesini sağlayan sosyal refah

devleti anlayışı ile birlikte ortaya çıkan temel dönüşüm sosyal refah devleti anlayışıdır.

Devletin temel görevleri tam istihdamın sağlanması, yoksullukla mücadele, bireylere

fırsat eşitliği, herkese sosyal güvenlik, ekonomik büyümeyi sağlamak ve gelirin yeniden

bölüştürülmesidir. Bu bağlamda yeniden bölüştürücü devlet, özel mülkiyet hakkını savunur

ancak özel mülkiyete ve sözleşme hakkına kamu yararını gözeterek sınırlar koyar, onları

denetler.

Mekanik Devlet Görüşü

Koruyucu devlet olarak da bilenen mekanik devlet anlayışına göre devlet, özel

mülkiyet haklarını ve sözleşme hakkını koruyan, güvence altına alan bir mekanizmadır.

Birey devletin üzerindedir, devlet ortak amaçlar için kullanılan bir araçtır. Devlet birey

içindir anlayışı hâkimdir.

Organik Devlet Görüşü

Bu modele göre devletin ekonomik hayat ve toplumdaki değişimleri yansıtan ve

vatandaşların adına ve yararına kararlar veren bir organizma gibi büyüdüğü varsayılır.

Bu modelde, toplum bir organizmaya benzetilir ve devlet bu organizmanın kalbi

olarak görülür. Birey devlet içindir anlayışı hâkimdir.

Süzgeç Devlet

Devlet kaynaklarını israf etmez tam tersine kaynakları sosyal yönden verimli olan

eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi tüm topluma faydalı hizmetlere dönüştürür.

Kamu Hizmetleri Devleti

Bu devlet biçiminde, temelde kaynak tahsisi piyasa mekanizması tarafından

gerçekleştirilmektedir. Ancak, bu devlet biçiminde, kamu kesimi yalnızca tam kamusal mal

ve hizmet sunumu ile sınırlandırılmamıştır. Piyasanın işlemediği, kaynak tahsisinde

aksamaların varlığı halinde devlet, regülasyonlardan yeniden bölüştürücü maliye

politikalarına, dışsallıklara kamusal çözümlerden fiyat istikrarına yönelik önlemleri almaya

kadar geniş bir yelpazede iktisadi yapıya müdahale etmektedir. Musgrave ve Stiglitz önemli

temsilcileridir.

Leviathan Devlet

Kamusal tercihler teorisine dayanan modelde Thomas Hobbes Leviathan devletin

kamu kesiminin büyümesini politik nedenlere bağlıdır. Politikacı ve bürokratlar kendi

çıkarları doğrultusunda gerekli olandan daha fazla harcama yaparlar ve bu durum kamu

kesiminin büyümesine yol açar ancak artan kamu harcamaları karşısında vergiler

politikacıların yeniden seçilmesi için artırılmamakta ve bu durum kamu açıklarını

büyütmektedir.

Ayrıca aşırı büyümüş bir devlet kendinden beklenen görevleri yerine getiremeyecek

derece hantallaşmaya başlar. Aşırı büyüyen devlet Leviathan’a benzetilir. Tüm bu

nedenlerden dolayı devletin sınırları mali anayasa ile sınırlandırılarak politikacı ve

bürokratların yetkilerini kötüye kullanabilme olasılıklarının ortadan kaldırılabileceği

görüşüdür.

Page 16: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

16

Kalkınmacı Devlet Modeli

İkinci dünya savaşını izleyen 20-25 yıl kalkınma ekonomisinin altın çağı olarak

nitelendirilmektedir. Bu dönemde özellikle gelişmekte olan ülkelerde, sermaye birikim

yetersizliğini gidermek için devletin planlama yoluyla ekonomiye müdahale ettiğini

görmekteyiz.

Kalkınmacı devlet, yalnızca gelişmekte olan ülkelerde değil, tarihsel süreçte gelişmiş

ülkelerce de önemli işlevler görmüştür.

Devlet, finansal kaynakları stratejik sanayi sektörlerine tahsis etmesiyle ekonomik

büyümenin hızlanacağını savunur.

Marksist Devlet Modeli

Marksist analiz devletin kapitalist sistemde nasıl davranması gerektiği yerine nasıl

davrandığına odaklıdır. Kamu harcamalarındaki artış ekonomi – politik sistemin bir mirasıdır.

Özel sektör aşırı üretim yapar bu nedenle de kapitalistlerin denetimindeki hükümetler bu

üretimi emmek için talep yaratmak anlamına kamu harcamalarını artırırlar. Ayrıca,

hükümetler emekçilerin şikâyetlerini ve huzursuzluklarını azaltmak için sosyal hizmetler

biçimindeki harcamalara yönelirler. Sonuçta harcamalar vergi kapasitesini aşar ve hükümet

çöker. Çözüm olarak, üretim araçları mülkiyetinin devlete ait olması gerektiğini

savunmaktadırlar.

Paternatlist Devlet Anlayışı ( Vasi Devlet – Baba Devlet )

Toplum ile devlet arasında bir vesayet ilişkisi söz konusudur. Paternalist devlet

anlayışında halkın kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek yeterliliğe sahip olmadığı düşüncesi

üzerine inşa edilmiştir.

Toplumun büyümeyen çocuk gibi varsayılarak zaman içinde toplumun korunması ve

neye ihtiyacı varsa onu sağlaması gerekmektedir.

Bu açıdan Paternalist devlet anlayışı dayatmacı devlet anlayışıdır ve devlet erdemli

malların kullanılmasını zorunlu kılmaktadır.

Teoriye göre bireylerin toplum ihtiyaçlarını hissetmesi mümkün değildir. Toplumu

oluşturan bireylerden ayrı ve üstün kişiliği olan devlet ihtiyaçları hissedebilir.

Klasik Anlayışın Minimal Devlet Anlayışı

A.Smith ve Locke tarafından ortaya atılan sınırlı devlet anlayışı ve buna bağlı olarak

liberal ekonomi politikası olarak kabul edilen devlet anlayışıdır.

Minimal devlet anlayışında sınırlı bir devlet anlayışı vardır. Liberalizmin hem siyasi

boyutu hem de ekonomik boyutu, devletin görev ve yetkilerinin kapsamının daraltılmasını

ifade eden sınırlı devlet ilkesine dayanmaktadır. Sınırlı devlet ilkesi, devletin görevlerini

adalet, savunma, güvenlik ve hukuk düzeninin sağlanması ile sınırlı tutulmasını, görev

alanının daraltılmasını, sınırlandırılmasını ifade etmektedir.

Liberalizmde bireyin özgürlüğünü tehlikeye sokacak en büyük ve en güçlü varlık

devlet olarak görülür. Dev bir ejderhaya benzetilen devletin, bireyin ekonomik, sivil ve siyasi

özgürlüklerini kısıtlamaması için yetki ve görevlerinin kısıtlanması gerektiği savunulur.

Klasik yaklaşımın ünlü isimlerinden J.B.Say devleti kötü zaruri bir fena olarak

isimlendirir ve devletin kötü girişimci kötü bir aile reisi ve kötü bir aşçı ifadesi ile devletin

kaynaklarını israf eden bir kuruluş olarak nitelendirir ve devletin en az düzeyde kaynak

kullanması gerektiğini ifade eder.

Page 17: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

17

VIII. PİYASA BAŞARISIZLIKLARI ve DEVLETİN BAŞARISIZLIKLARI

Piyasada etkinliği sağlayan unsurların çalışmaması ya da tersine çalışması piyasa

başarısızlığıdır. Bu durumda piyasa optimal kaynak tahsisini sağlayamamıştır. Yani israf ve

refah kaybı ortaya çıkmıştır.

Devlet ise bu piyasa başarısızlıklarının çözümü için piyasaya müdahalede bulunur.

Devlet müdahale ederken sorunlara sebebiyet verir. Bu sorunlara devlet başarısızlığı denir.

Piyasa Başarısızlıkları Devletin Başarısızlıkları

-Tam rekabetin geçerli olmaması

-Dışsal ekonomiler

-Ölçek ekonomiler

-Kaynak dağılımında etkinsizlik

-Özel gelir ve servet dağılımındaki

adaletsizlik

-Tam kamusal malları

-Erdemli malları

-Asimetrik bilgi

-Ücret ve fiyatların yapışkanlığı

-Risk ve belirsizlik

-Ekonomik istikrarsızlık

-Negatif eğimli arz ve pozitif eğimli talep

eğrisi

-Arz ve talep arasındaki gecikme

-Politikada tam rekabetin geçerli olmaması

-Politikada negatif ölçek ekonomileri

-Politikada bütçe kaynaklarının coğrafi ve

sektörel dağılımındaki dengesizlik

-Hizmet kayırmacılığı

-Kamusal güç ve yetki dağılımında

adaletsizlik

-Bütçe açıkları

-Kayıt dışı ekonomi

-Mali aldanma

-Rant kollama

-Oy ticareti

-Politik miyopluk

-Rekabetin ortadan kaldırılması

IX. ASİMETRİK BİLGİ SORUNU

Ters seçim, ahlaki risk ve ya temsilcilik sorunu iktisadi problemlere neden olan

asimetrik enformasyon bir tür piyasa başarısızlığıdır.

Ekonomik ilişkilerde taraflardan birinin diğeri hakkında yeterli bilgiye sahip olmaması

anlamında kullanılmaktadır.

Akerlof tarafından literatüre kazandırılmıştır. Limon piyasası ile açıklanmıştır.

Modelde ikinci el piyasa iki ve kötü arabalar vardır. Alıcı otomobillerin kalitesi

hakkında bilgi sahibi olmadığı için ortalama kaliteye göre fiyat belirler. Bu durum kötü araba

satıcısının işine gelen bir durumdur. İyi araba satıcıları fiyatı ortalama fiyatın üstünde

tutacaktır ve belirlenmiş ortalama fiyatı beğenmeyerek piyasadan çekilecektir ve bu durumda

piyasada sadece kötü otomobiller kalacak ve piyasa fiyatı aşağı doğru düşecektir.

Kişilerin fiyatları düşük olan arabaları tercih etmeleri ters seçim, arabaları kötü olan

satıcıların davranışı ise ahlaki tehlike olarak adlandırılır.

Parkinson Kanunu

Özellikle kamusal organizasyonlarda ki personel sayısı iş hacmi ne kadar olursa olsun

bürokraside istihdam edilen memur sayısının sürekli arttığını ve bunun da aşırı istihdam ve

etkinsizlikle sonuçlandığını ortaya koyan kanundur. Kamu kesimi her işi kendine ayrılan

sürede tamamlamakta işin erken bitme olasılığı olsa bile erken bitirilememektedir.

X Etkinsizliği

Özel firmaların ya da kamu kurumlarının kötü yönetim ve işleyiş sorunları nedeniyle

kaynak israfına sebebiyet vermesine X Etkinsizliği denir. Temel nedeni, bürokrasinin tekel

olması ve buna bağlı olarak maliyetleri, marjinal maliyetlerin üzerinde tutmasıdır.

Page 18: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

18

Peter İlkesi: Kamu sektöründe istihdam edilenler sürekli artar, çalışanlar liyakata

dayanmadan zamanla bir üst kademeye yükselir. Liyakatsız ve yeteneksiz yöneticiler çoğalır

ve bu yöneticiler başarısızlıklarını örtmek için daha fazla bina, araç, gereç, personel vs.

talebinde bulunur buna Peter İlkesi denir.

Görünmez Ayak Teorisi: Leibenstein aşırı merkeziyetçiliğin doğal sonucu olarak kaynak

kullanımında etkinliğin sağlanamayacağını ifade eder. Bürokrasinin genişlemesi ve

merkeziyetçi yapının devam etmesi, rant kollama faaliyetini artırır. Rant kollama aşırı devlet

müdahalesinin sonucu olarak görülür. Rant kollayan toplumların ortaya çıkması ile verimli

iktisadi faaliyetlerde bulunmak ve kar elde etmek yerine devletten karşılıksız olarak transfer

elde etme çabalarının yaygınlaşması sonucunu doğurmaktadır.

X. KAMU EKONOMİSİNDE ÜRETİLEN MAL ve HİZMETLER

A. Üretim Yönünden Kamu Ekonomisinde Üretilen Mal ve Hizmetler

1. Tam Kamusal ( Kolektif – Toplumsal – Pür ) Mal ve Hizmetler

Özel mallardan ayırarak kamusal mal tanımını yapan ilk isim Samuelson’dur.

Bazı mal ve hizmetler toplum açısından önem arz eder ve bunların devlet tarafından

üretimi söz konusu olmaz ise başka kesim tarafından üretilmesi mümkün değildir. Bu mallara

kamusal-kolektif-toplumsal-sosyal-pür kamusal mal denir.

İç ve dış güvenlik, milli savunma, adalet ve diploması gibi tam kamusal mal ve

hizmetlerin özellikleri şöyle sıralanabilir;

- Bölünemez, fiyatlandırılamaz, pazarlanamaz, kişisel talebe konu olamaz ve kimsenin

tüketiminden dışlanamadığı, tüketiminde rekabet olmayan mallardır.

- Musgrave’e göre rekabet ve dışlamanın olmadığı mallar tam kamusal mallardır.

- Üretim, dağıtım ve tüketimlerinde piyasa etkili değildir.

- Faydaları tahsis edilemez.

- Toplumu oluşturanlar faydasından mahrum edilemez.

- MSF > MÖF

- Talebi ve arzını siyasal süreç belirler.

- Tüketimde rekabet yoktur.

- Bunlarda bedavacılık sorununun nedeni, kişi başına fiyatlama yapılmaması yani

bireylerin taleplerini belli etmemesidir.

- Bu mal ve hizmetten yararlananların sayısındaki artış, bu hizmetler için yapılacak

parasal harcama tutarını etkilemez.

- Kısa dönemde bu mal ve hizmetlerin marjinal maliyetleri sıfırdır. Bu nedenle bu mal

ve hizmetlerde sıkışıklık maliyeti söz konusu olmamaktadır.

- Finansmanı vergilerle sağlanır.

- Üretim hacimleri piyasa tarafından karşılanamayacak kadar büyüktür.

- Gelir dağılımına etkiler nötrdür.

2. Yarı Kamusal Mal ve Hizmetler

Hem devlet hem de özel sektör tarafından üretilmekle beraber, bireysel talep, bireysel

tüketim, bireysel faydanın yanı sıra toplumsal faydası da söz konusu olan mal ve hizmetlerdir.

Yarı kamusal mallar bölünebilir, fiyatlandırılabilir olsa da toplum açısından

sağladıkları önem, üretildiklerinde bireye sağladığı fayda dışında topluma sağladığı faydaları

ya da yeterince üretilmediklerinde yaratacakları toplumsal maliyetler nedeniyle devlet

tarafından da üretilirler.

Faydaları önce bireye sonrasında ise topluma aittir. Eğitim ve sağlık hizmetler yarı

kamusal mallara örnek olarak verilebilir.

Page 19: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

19

Yarı Kamusal Malların Özellikleri;

- Bireylere sağladığı faydalar bölünebilirken, topluma sağladığı fayda bölünemez.

- Fiyatlandırılmaları mümkündür yani faydasından dışlanılabilir.

- Piyasa tarafından üretilmeleri mümkündür.

- Hem içsel hem de dışsal fayda oluştururlar.

- Hem kamu kesimi hem de özel kesim tarafından üretilebilirler.

- Tüketiminden kısmen dışlanılabilen mal ve hizmetlerdir.

- Bireysel faydanın toplumsal faydaya dönüşmesi söz konusudur. ( Pigovyen Dışsallık )

- Üretimde ve tüketimde rekabet söz konusudur.

- Yarı kamusal mal ve hizmetlerin finansmanı genellikle harçlardan sağlanır.

Yarı Kamusal Mal ve Hizmetlerin Devlet Tarafından Üretilme Sebepleri;

MSF > MÖF ise piyasa eksik üretir.

MSM > MÖM ise piyasa aşırı üretir.

Tam rekabetten sapmalar sonucu kaynak dağılımında optimum etkinliğin

sağlanamaması

Azalan marjinal maliyetlerde çalışan sanayi dallarında sermaye yetersizliği ya da

teknolojik nedenlerle üretimin kısıtlanması

Pozitif dışsallığa neden olmaları

Sıkışıklık Maliyeti: Kamusal malların tüketiminde her ilave bireyin bu mallardan

yararlanması sonucu bireysel faydadaki azalmadır.

3. Özel Mal ve Hizmetler

Bu tür mal hizmetlerin kamu ekonomisi tarafından üretilmesinde, özel kesimin

yetersizliği, girişimci ve sermaye noksanlığını gidermesi, tekelleşmeyi önleme, fiyatların

kontrol edilmesi ve sosyal sebepler etkili olmaktadır. Asıl amaç sosyal fayda sağlamaktır.

Özellikleri şöyle sıralanabilir;

- Bölünebilir, fiyatlandırılabilir ve pazarlanabilir.

- Bireyler tarafından ayrı ayrı tüketilir.

- Tüketiminde rekabet vardır.

- Özel ihtiyaçları talep belirler.

- Yararlanma kişilerin gelirine göre değişir.

- İçsel faydaya sebep olur. Dışsal ekonomiye yol açmaz.

- Finansmanı fiyat mekanizması aracılığı ile sağlanır.

Özel Malların Devlet Tarafından Üretilme Nedenleri;

Malın üretiminin özel ekonomide tekelleşmeye yol açması

Tabii tekel durumu veya ekonomik etkinlik sağlama düşüncesi

Özel sektörün optimal düzeyde üretim yapmaması

Sosyalizasyon

Maliyetsiz yeni bir mal üretebilme durumu

Sosyalizasyon: Devlet pozitif dışsallıkları içselleştirme ve negatif dışsallıkları da gidermek

amacıyla özel malların üretimini bizzat kendisi yapabilir veya sübvansiyon, vergi, teşvik gibi

dolaylı yollarla beraber dışsallıklara müdahalede bulunabilir.

NOT: Devlet özel mal ve hizmetlerin üretimini KİT’ler aracılığıyla gerçekleştirebilir.

Devletin KİT’ler aracılığıyla piyasada ek talep yaratarak yaptıkları harcamalar kamu

harcamasına benzemekle birlikte kamu harcaması değildir.

Page 20: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

20

4. Erdemli – Erdemsiz Mal ve Hizmetler ( Musgrave )

Bazı kişi ya da grupların ekonomik durumlarını iyileştirmek amacıyla ya bedelsiz

olarak topluma sunulmakta ve finansmanı vergilerle sağlanmakta ya da piyasa fiyatının çok

altında pazarlanmaktadır.

Belli kesimlere özel fayda sağlarken toplumsal fayda da sağlayan tüketiminden dışsal

fayda doğan özel mal ve hizmetlerdir.

Devletin genel itibariyle gelir yetersizliğine karşı sunmuş olduğu mal ve hizmetlerdir.

Piyasaya bırakıldığında talep yetersiz kalır yani eksik üretilir.

Paternalist devlet anlayışı hakimdir. Devlet bir vasi gibi davranır.

Huzur evleri, yetiştirme yurtları, okullardaki ücretsiz kitap dağıtımı vs. örnek olarak

gösterilebilir.

Erdemsiz mal ise bireysel tüketimi söz konusu olan ancak tüketimi toplumsal anlamda

zararlı olan mallardır.

Bu tür malların üretim ve tüketiminde devlet üretici ya da düzenleyici rol oynar. Aksi

halde bu mallara karşı aşırı talep oluşacaktır.

Erdemsiz mallar toplumdaki bilgi yetersizliği nedeniyle sunulmaktadır. Alkol, sigara,

uyuşturucu, fuhuş vs. örnek olarak gösterilebilir.

Devlet erdemli ve erdemsiz mallar karşı müdahale etmezse, bir kısım mala karşı tercih

çarpıklığı olabilir.

5. Kulüp Mallar ( Buchanan v Olson )

Pozitif dışsallıkları olan fakat ortaya çıkan bu dışsallıktan sadece belli bir grubun yani

kulüp üyelerinin yararlandığı mal ve hizmetlerdir.

Bu mallarda amaç kar elde etmek değil, bir ihtiyacı daha ucuza karşılamaktır.

Kulübün üye sayısının artmasıyla birlikte üretim maliyetleri azalır. Üyelik sistemi

hakimdir. Aidatını ödemeyen üyelerin ve üye olmayanların dışlanması söz konusudur.

Çok düşük bir aidat ödemek suretiyle üye olunan bir kulüp, hizmeti çok daha düşük

maliyetle üretir ve bu surette kulüp üyeleri kulüp hizmetlerinden yüksek bir fayda sağlar.

Kulübün üye sayısı üretim kapasitesini aşarsa, tüketimde rekabet başlayacağından yarı

kamusal mala benzer sıkışıklık maliyeti başlar.

Buchanan’a göre optimal kulüp büyüklüğünü belirleyen iki değişken vardır. Bunlar

kulübün üye sayısı ve kulüp malının üretim miktarıdır.

6. Ortak Mallar ( Serbest Mallar )

Bu malların mülkiyet hakkı hiç kimseye ait değildir. Kullanımından hiç kimse

mahrum bırakılamaz. Aşırı kullanım sonrası zarar görebilir.

Piyasa başarısızlığına neden olan bu mallar devlet tarafından korunmalıdır. Çünkü

piyasa mallara ilişkin sorunların çözümünde yetersizdir.

Avlanma alanları, meralar, su, kaynaklar yani doğada hazır bulunan mallar örnek

olarak gösterilebilir.

Mahkûm Açmazı: Ortak malın kullanımında ortakların birbirine olan güvensizlikleri sonucu

olarak malın zarar görmesidir.

Ortakların Trajedisi: Ortak malın kullanımında kişisel çıkarlarla toplumsal çıkarların

çatışmasıdır.

Page 21: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

21

7. Yerel – Ulusal – Global Kamusal Mallar

Yerel kamusal malların faydası hizmetin sunulduğu bölgelere yakın yerleşimde

bulunanlara dokunur. Finansmanı yerel vergilerle olur. Bir yerel yönetimin, istediği hizmetleri

vermesini sağlayamayan vatandaşın en uygun yerel üretim birimine göçmesine ‘ Ayağı İle Oy

Vermek ‘ denir.

Ulusal kamusal mallar ise dışsal faydaları veya maliyetleri ülke sınırları içinde yayılan

mallardır. Bu tür mal ve hizmetlerde tüketimde dışlama özelliği sadece ülke sınırları dışında

geçerlidir.

Global kamusal mallar ise tüketimde bireyler arasında bir rekabetin olmadığı ve

faydasından kimsenin dışlanamadığı faydası ülkelere, dünyadaki pek çok insana ve gelecek

nesillere yayılan mallardır. Yani faydaları evrenseldir. Atmosfer, iklim, okyanus, barış,

güvenlik örnek olarak gösterilebilir.

B. Finansman Yönünden Kamuda Üretilen Mal ve Hizmetlere Uygulanan Fiyat

1. Politik Fiyat

Bireyler kamusal malların üretilmesinin finansmanını karşılamak için politik yolla

belirlenen bir bedel öderler. Bu bedel kamusal mal ve hizmetin bedeli veya ekonomik fiyatı

değil, politik yolla saptanan politik fiyattır. Politik fiyat ise kişilerin ödediği vergidir.

Vergilerle yapılan fiyatlamaya tam politik fiyatlama denir. Verginin siyasi bir fiyat

olduğunu ifade eden bilim adamı Enrico Barone’dir.

2. Yarı Politik Fiyat

Yarı kamusal mallarda faydanın bölünebilen kısmı resmi, harç, şerefiye gibi kamu

gelirleri ile finanse edilirken, faydası bölünemeyen kısmı vergilerle finanse edilir. Yapılan

fiyatlama yarı politik fiyatlamadır.

3. Piyasa Fiyatı

Devletin bölünebilir, pazarlanabilir nitelikte özel mal ve hizmetleri üretmesi sonucu bu

özel mal ve hizmetleri tüketenlerden aldığı bedel piyasa fiyatıdır. Bu fiyatlara kamu kurum

fiyatları da denilmektedir.

NOT: Kamusal fiyatlama yöntemleri iki çeşittir. Birincisi MC = MR olacak şekilde yapılan

fiyatlamadır. Buna birinci en iyi fiyatlama denir. İkincisi ise AC = AR olacak şekilde yapılan

fiyatlamadır. Buna da ikinci en iyi fiyatlama yöntemi denir.

XI. DOĞAL TEKELLER ve MALİ TEKELLER

A. Doğal Tekeller

Sabit maliyetleri çok yüksek olan ve piyasanın üretmesi mümkün olmayan

hizmetlerdir. Başlangıçta yüksek olan sabit maliyetler üretim arttıkça azalacaktır. Yani azalan

maliyetler ile üretim devam eder. Elektrik, su, yeraltı treni, doğalgaz örnek olarak

gösterilebilir.

Doğal tekel durumunda piyasa başarısız olacağı için devlet müdahale etmeli yani ya

üretimini kendisi yapmalı ya da üretim miktarında ve fiyatlarında düzenleme rolü

üstlenmelidir. Üretim piyasaya bırakılırsa azalan maliyetlerin varlığı nedeniyle tekelleşmeye

müsait monopollerdir.

Optimum üretimi sağlamak için üretimin belirli bir büyüklükte gerçekleşmesi gerekir

ki, bunun için yeterli sermaye birikimi yoksa devlet müdahale etmelidir.

Doğal tekel bir malın piyasa talebini, birden fazla firmanın karşılaması yerine bir

firmanın karşılamasının daha etkin olması durumudur.

Page 22: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

22

B. Mali Tekeller

Devlet topluma zararlı mal ve hizmetlerin üretimlerini bizzat kendi eliyle tekel

oluşturarak üretmesi durumunda mali tekelden söz edilir.

Mali tekellerde devlet fiyatları çok yüksek belirler. Üzerinde konulan vergiler topluma

maliyetini artıracak güçtedir. Bunun nedeni devletin bu mal ve hizmetler üzerindeki

caydırıcılığını arttırmak istemesidir. Bir diğer amaç ise tekel rantını elde etmektir.

XII. DIŞSALLIKLAR

Bir üretici ya da tüketicinin üretim ya da tüketim faaliyetinin, diğer üretici ya da

tüketicilerin üretim ya da tüketim faaliyeti üzerinde dolaylı olarak meydana getirdiği olumlu

ya da olumsuz etkilere dışsallık adı verilmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken önemli

husus dışsallığın oluşması için fiyat dışı bir yolla oluşması gerekmektedir.

Dolaylı olarak ilk defa A.Smith, sistemli olarak ilk defa K.Wicksell tarafından

incelenmiştir.

Marshall dışsallıklardan herkes aynı oranda yararlandığı için dışsallıkları piyasa

başarısızlıkları arasında saymamaktadır. Pigou’ya göre ise dışsallıklardan herkes farklı oranda

yararlanır bu nedenle dışsallıklar piyasa başarısızlığıdır.

Bir ekonomik birimin üretim veya tüketim faaliyetinden elde ettiği özel faydanın

yanında diğer ekonomik birimlere fayda sağlıyorsa dışsal fayda veya pozitif dışsallık, zarar

veya maliyet yüklüyorsa dışsal zarar veya negatif dışsallık söz konusudur.

Pozitif dışsallığa ayrıca dış ekonomi, negatif dışsallığa ise dış eksi ekonomi adı da

verilmektedir.

Dışsallıklar nedeniyle ortaya çıkan maliyet; özel maliyet ve üçüncü kişilerce katlanılan

maliyetlerin toplamıdır.

- Üretim ve tüketim sürecinde ortaya çıkarlar.

- Kaynak dağılımında etkinliği bozarlar, fiyatlandırılamazlar ve pazarlanamazlar.

- Dışsallıklar da eksik veya fazla üretim ortaya çıkabilir. Etkileri piyasa dışıdır.

- Olumsuz dışsallıklarda, devlet müdahale etmez ise negatif etkileri artıracak fazla

üretim ortaya çıkar. Olumlu dışsallıklarda ise eksik üretim ortaya çıkar.

- Olumlu dışsallıklarda MÖF < MSF

- Olumsuz dışsallıklarda MÖM < MSM

Marjinal Dışsallık: Bir üretim veya tüketim faaliyetinin ilave değişiklikten dolayı ekonomik

birimlerin fayda ve maliyetlerinde meydana gelen olumlu ya da olumsuz değişmelere denir.

İnfra – Marjinal Dışsallık: Bir üretim veya tüketim faaliyetinin ilave değişiklikten dolayı

ekonomik birimlerin fayda ve maliyet fonksiyonlarında herhangi bir değişiklik olmaması veya

etkinin ihmal edilebilir boyutlarda olmasına denir. Bir apartmanın kömürden doğalgaza

geçmesi sonucu çevre kirliliğinin azalması örnek gösterilebilir.

Parasal Dışsallık: Bir ekonomik faaliyet sonucu oluşsan dışsallık diğer ekonomik birimler

üzerindeki etkisini piyasa mekanizması üzerinden gösterip fiyatlara yansıtıyorsa söz konusu

olur.

Teknolojik Dışsallık: Fiyatlara yansımayan dışsallıktır. Reel etkiler meydana getirir. A

tüketicisinin otomobil kullanımı sonucu ortaya çıkan zehirli gazlar, B tüketicisinin faydasını

azaltacaktır.

NOT: Tamamlayıcı mallarda pozitif dışsallık söz konusu iken ikame mallar arasında negatif

dışsallık söz konusudur.

Page 23: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

23

A. Dışsallıkların Çözümünde Kullanılan Yöntemler

1. Kamusal Çözümler

- Pigou Vergisi: Negatif dışsallıkların içselleştirilmesi amacıyla alınan fikri Pigou

tarafından önerilmiştir. Emisyon veya kirlilik vergisi de denilen bu vergi, dışsal zarar

yayan firmalara topluma verdikleri zararın maliyetini yüklemektedir. Plott bu vergiler

için düzenleyici vergiler ifadesini kullanmıştır. Emisyon ya da kirlilik yaratan ürün

üzerine uygulanan spesifik esaslı vergilerdir.

- Pigou Sübvansiyonu: Pozitif dışsallıklarda üretimi teşvik etmeye veya negatif

dışsallıklarda üretimi sınırlamaya yöneliktir.

- Miktar kısıtlamaları – Kota uygulamaları

- Harçlar

- Atık üzerinden vergi alınması

- Atık borsalarının kurulması

- Mülkiyet haklarının düzenlenmesi

- Pazarlanabilir kirlilik hakkı

- Negatif dışsallığın içselleştirilmesi

- Piyasa yaratılması

2. Özel Çözümler

Hicks – Kaldor Ölçütü ( Tazminat Ölçütü )

Hicks – Kaldor ölçütü, bireyler arası fayda karşılaştırmasını dolaylı olarak

gerçekleştirmektedir. Bu yöntemde, dışsallık tarafları karşılıklı anlaşmaktadır. Buna göre

dışsallığa neden olan tarafın, zarar görene denkleştirici miktar olarak, üretim faaliyetinden

elde ettiği dışsal faydayı karşılık olarak ödemesi gerekmektedir.

Çevreyi kirletenler kirlilik iznine sahipse kirliliğe maruz kalanlar kirletene ödemede

bulunarak kirlilikten kurtulur.

Coase Yaklaşımı ( Mülkiyeti Esası )

Coase, devletin dışsallıklara müdahale etmemesi gerektiğini, tarafların kendi

aralarında anlaşması ve dolayısıyla mülkiyet haklarının fiili duruma göre belirlenmesi

gerektiğini söyler.

Negatif dışsallığa sebebiyet veren birim, zarar gören tarafında zararını tazmin ederek

durumu denkleştirmeye yönelik fayda sağlamaktadır.

Scitovsky Yaklaşımı ( Pazarlık Yaklaşımı )

Bu yaklaşıma göre bir ekonomik birimin üretim ya da tüketim faaliyetleri sonucunda

başka bir ekonomik birim buna neden olan ekonomik birimin söz konusu faaliyetini

sınırlaması için pazarlığa girişmelidir. Bu pazarlık iki taraf arasında uzlaşma şeklinde olabilir.

XIII. KAMU KESİMİNDE SİYASAL KARAR ALMA MODELLERİ

Kamu ekonomisinde üretilecek malların arz ve talepleri siyasal süreçte oylama

kanalıyla belirlenir. Fiyat mekanizması piyasadaki gibi hakim değildir. Bu durum kamusal

malların temel özelliklerinden de kaynaklanmaktadır.

Bireyler kamusal mallara olan taleplerini açıklamak istemezler. Bu durum beraberinde

bedavacılık sorununu getirir. Siyasal süreçteki aktörler;

- Seçmenler

- Siyasiler

- Bürokratlar

- Baskı ve çıkar grupları

- Uluslararası kuruluşlar

Page 24: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

24

Kamu ekonomisinde üretilecek malların neler olacağı ve ne miktarda üretileceği gibi

sorunlar oylama aracılığıyla belirlenir.

Kişiler farklı gelir seviyelerine sahip olsa da eşit oy hakkına sahiptir. Bu yüzden

kamusal mallardan yararlanmaları ile satın alma gücü arasında ilişki kurulamaz.

Kişiler tercihlerini açıklamasalar da kamusal mal ve hizmetlerden yararlanacaklarını

bilmektedirler, bu nedenle tercihlerini açıklamayı gerekli görmezler. Bütün bunların

sonucunda kamusal mal ve hizmetlerle ilgili tercihler siyasal karar alma mekanizması oylama

yoluyla yapılmaktadır.

Siyasal Tercihlerin Belirlenmesi Konusundaki Sorunlar;

Seçmenlerin bilgi yetersizliği

Baskı gruplarının varlığı

Toplum tercihlerindeki tutarsızlık ve tesadüfi çoğunluklar

Siyasi partilerden kaynaklanan sorunlar

Bürokrat davranışları

Siyasal kararları etkileyen güç odaklarının varlığı

Oy ticareti

Siyasal karar alma mekanizmasının iki temel problemi bulunmaktadır. Bunlar

tercihlerin açıklanması problemi ve tercihlerin toplulaştırılması problemidir.

Tüketiciler iki özel mal arasındaki tercihlerini o malları satın alarak veya almayarak

ortaya koymaktadır. Ancak iki siyasal karar arasındaki tercih o kadar net olmamaktadır.

Seçmenler bedavacılık olgusuyla tercihlerini açıklamayı tercih etmezler.

Kamu sektöründe kararlar kolektif şekilde alınır. Politikacılar seçmenlerin tercihine

göre hareket ettiği için seçmenlerin tercihlerini toplulaştırması da bir sorun teşkil eder.

Borda Kuralı: Seçmenlerin tercih sıralamasında n tane önerinin her birine 1 den n’ e kadar

puan verilir. Daha sonra seçmenlerden her bir öneri için puanlar alınır ve en çok puanı alan

öneri kazanır.

Puanlı Oylama Kuralı: Bu yöntemde seçmenlerin belirli bir puanı bulunmaktadır.

Seçmenler, tüm seçenekler arasında ellerindeki puanları dağıtmaktadır. Ve bu dağıtım

sonunda en fazla puanı alan alternatif seçilmiş olmaktadır. Burada önem taşıyan nokta,

seçmenlerin ellerindeki tüm puanları dağıtmaları ve her seçeneğe mutlaka puan verme

zorunlulukları bulunmaktadır.

Nokta Oylama Kuralı: Puanlı oylamaya benzer. Tek farkı seçmenlerin alternatif politikalara

puan vermeme imkânı vardır.

1. Wicksell’in Oybirliği Kuralı

Wicksell ve Buchanan gibi yazarlar ilke olarak oybirliğinden olmalarına rağmen

uygulamada mutlak oybirliğini sağlamanın mümkün olmayacağını görmüşlerdir.

Pareto optimalitesine mümkün olduğu kadar yaklaşmak için olumlu oyların 9/10, 5/6,

2/3 gibi çoğunlukla alınmasının daha tercih edilebilir bir durum olduğu üzerinde durmuştur.

Bu çoğunluklarla yapılan oylamaya nispi oybirliği adı verilmektedir. Aynı zamanda bu ikinci

en iyi karar alma yöntemi olarak ifade edilmiştir.

Page 25: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

25

2. Concorcet Paradoksu

Bireysel tercihlerden toplumsal tercihlere ulaşılamamasına oylama paradoksu veya

Concorcet paradoksu denir.

Diğer taraftan çoğunluk ilkesi halinde de sonsuz bir devresel hareket yani her bir

tercihin diğerine tercih edildiği süreç başlamaktadır.

Bu paradoksun ortaya çıkmaması için bir seçeneğin kazanmasını, öteki tüm

seçeneklere karşı ayrı ayrı oylamaya sokularak kazanmış olmasına gerekir. Diğer taraftan

çoğunluk ilkesi halinde de söz konusu bir devresel hareket yani her bir tercihin diğerine tercih

edildiği süreç başlamaktadır. En az oyu alanın elenmesi ile ancak bu devresel hareketlerin

alanının daralacağı ve en etkin tercihe bu sayede ulaşılacağını ileri sürmüştür.

3. Black Ortanca Seçenek Teorisi

Black’e göre her bir seçmenin tercih sırası içinde bir doruk noktası vardır ve

çoğunluğun doruk noktalarının birbirine yaklaştığı tercih ile geçişgenliğin sağlanabileceğini,

bu tercihin ise ortanca seçenek olarak ifade edilebileceğini iddia etmiştir.

Bu teorinin gerçekleşebilmesi için seçmenin tercih sıralamasının tek doruklu olması

gerekmektedir. Ortanca seçenek demokrasilerin diktatörü olarak nitelendirilmektedir.

4. Arrow’un İmkânsızlık Teoremi

Arrow’a göre bireysel kararlar iktisadi kararlar iken oylamayla alınan kararlar siyasi

kararlardır. Kısacası her bireyin birincil tercihlerinin farklı olması nedeniyle, kamu

tercihlerinde hiçbir zaman bireysel tercihlerden toplumsal tercihlere etkin bir geçiş

sağlanamaz. Yani siyasi kararlarla iktisadi kararlar arasında tutarsızlık vardır. Oylama

sisteminin geçerli olabilmesi için;

- Diktatörlük olmayacak

- Bağımsız tercihler birbirinden bağımsızdır.

- Bireyler rasyoneldir.

- Hiçbir görüş baskı altında dikta edilmeyecek

- Geçişgenlik söz konusudur.

5. Downs Yaklaşımı ( Politik Mübadele – Demokrasinin Ekonomi Teorisi )

Hükümetler kamu harcamaları politikasının kendilerine sağladığı marjinal oy kazancı,

vergi veya finansman politikasının neden olduğu marjinal oy kaybına eşit oluncaya kadar

harcama politikalarını sürdürecektir.

Hükümetlerin ilgilendiği husus aldıkları oyları maksimize ederek tekrar seçilmektir.

Dolayısıyla toplumun kaynaklarını etkin dağıtmakla ilke olarak ilgilenmezler.

Bu modelde ortanca seçmenin tercihleri karar almada ana rolü oynar. Dolayısıyla

partilerin oylarını maksimize edebilmeleri için ortanca seçmenin tercihlerini saptamaları

gerekir.

6. McKean Yaklaşımı ( Hükümetin Görünmez Eli )

Hükümetler bireylerin farklı tercihlerinin uyumunu sağlayabilmek için pazarlık

sürecinden faydalanırlar. Hükümet mali politikaları sonucu zarar görenlerin zararını tazmin

ederken yarar sağlayanlardan tazminat talep eder. Bu tazminat miktarını da tarafların pazarlık

gücü belirler. Pazarlık süreci hükümetin görünmez eli olarak nitelendirilir.

Hükümet toplumsal marjinal maliyet ile bireysel marjinal maliyet arasındaki farkı

tazmin ederek azaltma eğilimindedir.

Page 26: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

26

7. Buchanan ve Tullock Yaklaşımları ( Maliyetlerin Minimizasyonu )

Buchanan ve Tullock siyasal karar alma süreçlerinin etkinliklerini neden oldukları

maliyetlere göre açıklamışlardır. İki tür maliyet söz konusudur.

- Dışsal maliyetler

- Karar alma maliyeti

Amaç bu iki maliyeti minimize etmektir. Bu iki maliyetin toplamına ise Karşılıklı

Bağımlılık Maliyeti denir.

Oylamaya katılan bireylerin sayısı arttıkça karar verme maliyeti artacaktır. Buna

karşın dışsal maliyetler azalmaktadır.

8. Niskanen Yaklaşımı ( Bürokratik Üretim Modeli )

Kamu ekonomisinde kamusal üretimi yapan kamu kurumlarının yöneticileri yani

bürokratlar aynı piyasa ekonomisinde olduğu gibi hareket etmektedirler. Piyasa ekonomisinde

kar maksimizasyonuna ulaşmaya çalışan girişimci, kamu ekonomisinde bürokrat ile yer

değiştirmekte ve bürokrat özel bir işletme yönetir gibi hareket ederek kamu bütçesinden daha

fazla kaynak almaya yani bütçe maksimizasyonuna çabalamaktadır.

9. Romer – Rosenthal Modeli

Seçmenler ve bürokratların birbirlerini etkiledikleri temeli üzerine inşa edilmiş bir

modeldir. Bu modele göre bürokrasinin ortanca seçmeni tercih ettiği düzeyden daha yükseğini

tercih etmeye razı edecektir. Bu durumda bürokrasi medyan seçmeni kamusal mal üretim

düzeyini oylama yöntemi sonucu arttırmaya razı etmiştir.

10. Bowen Modeli

Bowen’e göre rasyonel bireyler kamu hizmeti alırlar ama karşılığında hükümetlere oy

verirler ve vergi öderler. Hükümetler de aldıkları oy ve vergi oranında kamu hizmeti verirler.

Bu noktada optimal denge kurulur.

11. Tinbergen

Türkiye’deki ilk kalkınma planını yapan 1963 komisyonunun başında görev almış

ünlü bir planlama uzmanıdır. Tinbergen’e göre, piyasa ekonomisinin etkin işleyebilmesi için

devletin savunma, adalet gibi temel mal ve hizmetleri sunması şarttır. Planlı bir kamu

ekonomisi ile temel mal ve hizmetleri sunacak ölçüde örgütlenmiş bir devletin piyasa

ekonomisinin kapitalist yapısına zararı olmayacağı gibi işleyişini daha etkin kılmasını sağlar.

12. Tiebout Modeli ( Ayakla Oylama Teorisi )

Modelin temel aktörü olan bireyler farklı idari birimler tarafından sunulan mal ve

hizmet sepetlerini karşılaştırmak suretiyle yerleşecekleri idari birimi seçme olanağına

sahiptirler. Modele göre bireyler, farklı idari birimler tarafından sunulan mal ve hizmet

sepetleri ve vergi paketleri hakkın tam bilgiye sahiptirler.

Tiebout, bireylerin birden çok idari birim arasından diledikleri herhangi birini

seçebileceklerini varsayar. Bu sürece ayakla oylama süreci denilir.

12. Mukayeseli Sosyal Fayda Yaklaşımı

Ekonomideki tüm faaliyetler toplum için en az pahalı olacak şekilde

gerçekleştirildiğinde ekonomik olarak kamu kesimi optimum sınırlarına gelmiş bulunacaktır.

Vergilerle finanse edilerek kamu kesimince üretilen mal ve hizmetlerden sağlayan

sosyal faydanın, vergi alınmamış olsaydı özel kesimce üretilen mal ve hizmetlerden sağlanan

faydaya eşit olması halinde iki kesim optimum üretim düzeyindedir.

Page 27: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

27

13. Oy Alışverişi ( Log – Rolling )

Siyasal partiler arasında karşılıklı politika desteklenmesi esasına dayanır. Bu süreçte

bir parti tek başına karar alabilecek çoğunluğu sağlayamadığı için, diğer partilerden daha

sonra başka bir karar için destek vermek şartıyla destek ister. Yasama organında partilerin

karşılıklı olarak çıkarları doğrultusunda anlaşmalarını ifade eden oy ticareti kavramı

parlamento içinde partiler arasında olabileceği gibi seçmenler arasında da olabilir. Oy

ticaretinin sonuçları ise şunlardır;

Seçilmeyecek projeler seçilme olanağı bulur.

Oy ticaretinde taraf olanların faydası maksimize olur

Kamu harcamaları artar.

Seçmenler arasında da gerçekleşebilir.

Sosyal refah artabilir veya azalabilir.

14. Taraf Tutma Modeli

Koalisyon hükümetlerinin nasıl karar aldıklarını açıklamasına katkı sağlayan bir

yöntemdir. Günümüzde pek çok ülkede siyasi partiler parlamentolarda tek başlarına

çoğunluğu sağlayamadıklarından siyasal kararlar çoğu kez azınlık hükümetleri tarafından

alınmaktadır.

Bu durumda, kararlar alınırken, azınlık tercihleri çoğunluk tercihlerine üstün tutulur

gibi bir hal ortaya çıkmaktadır. Ancak bu durumda kararların alınması için, çoğunluğu

sağlayacak bir şekilde azınlık hükümetinin meclisin diğer üyelerinin desteğini alması

gerekmektedir.

NOT: Merkezi yönetimin yerel yönetimlere tanıdığı en geniş yetki vergileme yetkisidir.

Dotasyon: Devlet kişi ya da kurumlara para, mal veya hizmet şeklinde yaptığı koşulsuz veya

blok yardımlardır.

XIV. KAMU HİZMETLERİNİN OPTİMUM ÜRETİM MODELLERİ

1. Lindalh Modeli

Lindalh’e göre bireyler toplumsal mallardan sağladıkları faydaya göre toplumsal

maliyete katılırlar. Mübadele konusu olan kamusal mallara ilişkin arz ve talebin özel

mahiyette olduğunu kabul etmiştir.

Her bireyin kamu mallarından sağladığı marjinal faydaya göre kamu hizmetlerinin

maliyetine katılması gerektiğini ifade etmiştir. Bunun temel koşulu ise adaletli bir harcama ve

vergi sistemidir.

2. Genel Denge Analizi ( Samuelson )

Diğer şeyler sabitken varsayımı yoktur ve tek özel veya sosyal mal yerine n sayıda

malı içerir.

Teoriye göre bir birim kamu malı üretimi arttığında ne kadar özel maldan vazgeçildiği

araştırılır. Eğer kamu malı üretimi sonucu oluşan toplumsal fayda, bu malın üretimi için

vazgeçilen özel mal ve hizmetin sağlayacağı faydadan büyükse kaynaklar kamu sektörüne,

küçük ise kaynaklar özel sektöre dağıtılır.

Kısacası bireylerin kamusal mal ve hizmet ile özel mal ve hizmet arasındaki marjinal

ikame hadlerinin toplamı ile marjinal teknik ikame hadlerinin birbirine eşitlendiği nokta

optimum kamu hizmeti noktasıdır.

Page 28: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

28

3. Kısmi Denge Analizi ( Bowen )

Bu modelde, hem özel mallar açısından hem de kamusal mallar açısından optimum

üretim ve fiyat düzeyi inceleme konusu yapılmaktadır.

Tek mallı bir analizdir. İki birey vardır. Gelir dağılımı dikkate alınmadan yapılan

analizdir. Kamusal malları ve özel malları ayrı ayrı değerlendirmiştir.

Özel mallarda fiyat sabittir. Üretilen mala olan piyasa talebini bulmak için bireysel tale

eğrilerinin yatay toplamı alınır. Özel mallarda piyasa dengesi, marjinal faydanın marjinal

maliyete eşit olduğu noktada gerçekleşmektedir. ( MR = MC )

Kamusal mallarda ise üretilen mal ve hizmet sabittir. Piyasa talebini bulmak için talep

eğrilerinin dikey toplamı alınır.

4. Sosyal Denge Analizi ( Galbraith )

Ekonomideki kıt kaynaklar özel sektör ve kamu sektörü arasında kamuoyundan doğan

eğilimlere göre dağıtılır. Kaynak tahsisindeki etkinlik ancak sosyal denge noktasında

gerçekleşir. Toplumun istek ve tercihleri bu noktanın değişkenlik göstermesine neden olur.

XV. TOPLUMSAL EKONOMİNİN EN ÇOKLAŞTIRILMASI – REFAH EKONOMİSİ

1. Pareto Optimum ( Etkinlik )

Pareto tarafından ortaya atılan kavram malların faydalarının ölçülmesinin mümkün

olmadığı ancak tüketicilerin sıralama yapabileceğini savunur. Dolayısıyla bireyler arası fayda

karşılaştırılması yapılabilmesine rağmen faydanın ölçülmesi mümkün değildir.

Bir ekonomide kaynakları yeniden dağıtmak suretiyle hiçbir bireyin refahını

azaltmadan en az bir bireyin refahını artırmak mümkün değil ise o ekonomide kaynak

dağılımı Pareto optimumdur. Pareto optimalitesinin sağlanabilmesi için tüketimde, üretimde

ve toplamda etkinlik sağlanması gerekir.

Üretimde etkinlik, üretim faktörleri arasındaki marjinal teknik ikame ortanı iki mal

için eşit olmalıdır. Bir üretim faktörü bir maldan diğer mala yönlendirildiğinde toplam ürün

değişmemelidir. ( MRTSa = MRTSb )

Tüketimde etkinlik, tüketiciler için iki mal arasındaki marjinal ikame oranı eşit

olmalıdır. Bir malın tüketimini kısma pahasına diğer malın tüketimini artırdığında toplam

fayda değişmemelidir. ( MRSa = MRSb )

2. Pareto İyileştirme

Bir ekonomide kaynaklar yeniden dağıtılmak suretiyle hiçbir bireyin refahını

azaltmadan diğer bireylerin refahı artıyorsa, yani pareto optimum noktasına kadar yapılan her

iyileştirme pareto iyileştirme olacaktır.

3. Refah Ekonomisinin Temel Teoremleri

Birinci En İyi Teori: Pareto etkinlik koşullarının tüm sektörlerde sağlandığı bir ekonomi

birinci en iyi ekonomidir. Diğer bir deyişle tam rekabet piyasasında gerçekleşen kaynak

dağılımı birinci en iyi teori olarak tanımlanır. ( P = MC )

İkinci En İyi Teori: Pareto optimumunun varsayımları ya da koşullarından birinin geçerli

olmaması nedeniyle ortaya çıkan etkinsizliklerin, kamusal müdahalelerle optimal duruma

ulaştırılmasını ifade eden yaklaşım ise ikinci en iyi teori olarak adlandırılır.

İkinci en iyi teori, Lipsey ve Lanchaster tarafından ileri sürülmüştür. Bu teoriye göre aynı

miktar vergi tahsili söz konusu iken dolaylı vergi, dolaysız vergiye göre genelde daha çok

yarar kaybına yol açmaktadır.

Page 29: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

29

İkinci en iyi teori aksak rekabet koşullarında geçerlidir. Devletin harcamalar, sübvansiyonlar

ve vergi politikaları ile ekonomiye müdahale ederek optimal duruma ulaşmaya çalışmasıdır.

4. Refah Ekonomisinin Sosyal Refah Fonksiyonları

Neo Klasik iktisada göre piyasa; tam rekabet koşulları altında ve piyasa

başarısızlıklarının olmadığı bir ekonomide; etkin dağılımı sağlayan unsurdur. Pareto

optimumun sağlandığı bir piyasa ise bize kaynakların en verimli oldukları alanda

kullanılmalarını ifade eder.

Bireylerin tek tek refahlarından sosyal bir refaha nasıl ulaşılacağı ‘ sosyal refah

fonksiyonları ‘ ile ortaya konulur.

Bentham’cı ( Faydacı ) Sosyal Refah Fonksiyonu

Sosyal refah bireylerin refahları toplamına eşittir. Faydaları kardinal olarak ölçülebilir

ve karşılaştırılabilir. Politika değişikliği sonrası sosyal refahın artması önemlidir.

Politika değişikliklerinin değerlendirilmesi bireye sağladığı refah ile ölçülür. Politikası

değişikliği sonrası bazı bireylerin refahı azalmış olsa bile sonuçta toplam refah artmış olması

gerekir.

Rawls’cı Sosyal Refah Fonksiyonu

Sosyal refahın artması için toplumun düşük gelirli fakir kesiminin gelirinin, refahının

artması gerekir. Toplumun belli bir gelir düzenin üzerinde yer alan zengin kesiminin refahının

artması sosyal refahın arttığı anlamına gelmeyecektir. Bireylerin faydaları arasında ikame

yoktur.

Bergson – Samuelson Sosyal Refah Fonksiyonu

Toplumdaki bireylerin tercih sıralaması, sosyal refahı gösterir. Faydalar sıralanabilir

şekildedir. Toplumda iki birey olduğunu varsayarak, bireylerin faydaları arasında kayıtsız

olduğu noktaları gösterir.

XVI. SOSYAL FAYDA MALİYET ANALİZİ

Fayda maliyet analizi ile ilgili ilk çalışma Dupuit tarafından gerçekleştirilmiştir.

Kamusal harcama politikalarının seçiminde sosyal fayda maliyet analizi kullanılmaktadır.

Bunun iki nedeni vardır. İlk nedeni özel harcama projelerinde temel hedef karlılıktır oysa

kamusal projelerde hedef sosyal fayda maksimizasyonudur. Bir diğer nedeni ise özel

faaliyetlerde belirlenen fayda-maliyetlerin ölçülmesi ve fiyatlandırılması daha kolay iken

kamusal projelerde bu her zaman mümkün olmamaktadır.

A. Fayda Maliyet Analizinde Karar Yöntemleri

Net Bugünkü Değer Yöntemi: Net faydaların bugünkü değerleri pozitif ve en yüksek olan

proje kabul edilir, negatif olanlar ret edilir. Bu yöntem en yaygın yöntemdir.

Fayda-Maliyet Oranı Yöntemi: Faydanın bugünkü değeri maliyetlerin bugünkü değerine

oranlanır. En yükse fayda maliyet oranına sahip projeler kabul edilir. Oranın birden küçük

olması durumunda proje reddedilir.

İç Verim Oranı Yöntemi: Net bugünkü değeri sıfıra eşitleyen iskonto oranı bulunarak genel

iskonto oranıyla karşılaştırılır. İskonto oranı genel iskonto oranından küçükse proje reddedilir.

Page 30: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

30

B. Fayda ve Maliyetlerin Ölçülmesi

Gölge Fiyat: Kamu kesiminde maliyetlerin ölçümlenmesinde piyasa fiyatı yerine kullanılan

fiyattır. Başka bir ifade ile herhangi bir malın marjinal maliyetinin parasal karşılığı olarak da

ifade edilir.

Sosyal Iskonto Oranı: Sosyal faiz oranı olarak da ifade edilen sosyal ıskonto oranı kamu

yatırımlarının gelecekteki fayda ve maliyetlerini bugünkü değere eşitleyen faiz oranıdır.

XVII. MALİYE TEORİSİNE İLİŞKİN BAZI KAVRAMLAR

1. Kaldor – Hicks Telafi İlkesi

Bir kişinin refahının artması, bir başka kişinin refahının azalması pahasına

gerçekleşiyorsa ekonomide kaynak dağılımı etkindir.

Bu ilkeye göre ise durum değişikliği sonrası, toplam faydalar toplam kayıpları aşıyorsa

veya fayda elde edenler zarara uğrayanların kayıplarını telafi ediyorsa, yeni durum istenilir bir

durumdur.

2. Mali Yanılsama

Seçmenler kamu harcamalarının faydalarını olduğundan fazla algılamakta ancak

bunun finansmanı için gerekli vergi yükünü tam ve doğru olarak algılayamamaktadır. Kamu

harcamaları bütçe açığı yöntemiyle karşılandığında vergi ödeyenler harcamaların yararlarını

aşırı iyimser olarak tahmin ederlerken bunun finansmanı için cari ve gelecekteki vergi yükünü

ise olduğundan düşük bir yük olarak algılarlar, işte bu duruma mali yanılsama denir.

3. Rant Kollama

Özel çıkar gruplarının kamu kaynaklarının kendilerine daha fazla aktarılacak şekilde

dağıtılmasına neden olan kamu politikası kararlarının alınmasına ve uygulanmasına yönelik

faaliyetleridir.

4. Maksimin İlkesi

Bu ilkeye göre bir birey gelecekte kendi faydasının ne olacağını bilmediği için en az

iyi durumda olan bireyin faydasını artıracak şekilde seçim yapması halinde toplumsal

faydanın artacağını bekler

5. Sinek Kâğıdı Etkisi

Merkezi hükümetin yaptığı bir harcamanın yerel yönetim harcamaları üzerinde

etkisinin vergi indirimlerinden daha fazla olmasına denir.

6. Desantralizasyon

Qates tarafından ortaya atılan bu kavram, refahın artırılması için merkezi yönetim

kuruluşlarının yetki ve sorumluluklarının yerel idare birimlerine dağıttığı durumdur. Bir diğer

adı da yerelleştirmektir.

Page 31: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

31

KAMU HARCAMALARI I. KAMU HARCAMALARININ TANIMI ve ÖZELLİKLERİ

Kamusal hizmetleri karşılamak ve yüklendiği işlevleri gerçekleştirmek amacıyla,

devlet ve yetkilendirdiği kuruluşlar tarafından yapılan harcamalara kamu harcaması denir.

Klasik yaklaşıma göre, devlet ekonomik faaliyetlere müdahale etmemelidir. Devletin

ekonomideki görevi ulusal güvenlik, adalet ve diplomatik hizmetler gibi toplumsal ihtiyaçları

karşılamaktır. Bu nedenle kamu harcamaları sadece toplumsal ihtiyaçlara yönelmelidir.

Klasiklere göre kamu harcaması sadece mali amaçla yapılır.

1929 Buhranı ile birlikte yaşanan ekonomik ve sosyal sorunlar ve bu sorunların

çözümünde piyasanın yetersiz kalması, Keynes’in öncülüğünde devletin müdahale fikrini

ortaya çıkarmıştır. Böylece kamu harcamaları ekonomik ve sosyal sorunların çözümü içinde

kullanılmaya başlanmıştır. Keynes’e göre kamu harcamaları mali ve mali olmayan amaçlarla

yapılmalıdır. Kamu harcamalarının talep artırıcı özelliği bulunmaktadır ve fonksiyonel

sınıflandırma yapılmalıdır.

1. Kamu Harcamalarının Özellikleri

- Parasal ödemelerdir.

- Devlet veya kamu tüzel kişilerince yapılır.

- Özel fayda ve kar amacı olmayıp, amaç toplumsal faydadır.

- Kamu harcamaları kanuna dayalı olarak gerçekleştirilir.

- Kamu harcamalarının büyük bir kısmı vergilerle finanse edilir.

- Üst sınırı milli gelirdir.

- Sürekli artış eğilimindedir.

- Yetkili şahıslarca yapılır.

- Gelirlerden önce belirlenir.

2. Kamu Harcamalarının Sosyoekonomik Tanımı

Klasik anlayıştan esinlenen dar anlamdaki tanım, devletin hukuki kişiliği yani kamu

tüzel kişiliği oluşunu göz önünde tutar.

Modern anlayışı yansıtan ekonomik tanım ise devlet sosyal hayat ve ekonomik

faaliyetlerdeki rolünü ve devleti karakterize eden kamu yetkisini göz önünde

bulundurmaktadır.

Kamu harcamalarının sosyoekonomik tanımı, konsolide bütçe harcamalarını, yerel

yönetim harcamalarını, sosyal güvenlik kurumu harcamalarını, mesleki kuruluşların

harcamalarını ve vergi harcamalarını kamu harcamaları kapsamına almaktadır.

3. Kamu Harcamaları – Özel Harcamalar

Kamu Harcamaları Özel Harcamalar

-Kamu harcamaları kamu gelirlerinden önce

belirlenir.

-Kamusal harcamalarda amaç toplumsal faydadır.

-Üretim maliyeti ve karlılık üzerinde durulmaz.

(KİT’ler hariç)

-Ekonomik faktörlerin yanında sosyal faktörlerde

belirleyicidir.

-Bir kısmı karşılıksız olarak yapılır.

-Kamusal harcamalar ile toplumsal ihtiyaçlar

karşılanır.

-Finansmanı vergilerle sağlanır.

-Siyasi ve iktisadi niteliği olan harcamalardır.

-Özel harcamalarda gelire göre gider

belirlenir.

-Özel harcamalarda amaç kar elde

etmektir.

-Özel harcamalarda bireysel ihtiyaçlar

karşılanır.

-Ekonomik faktörler ön plandadır.

-Her durumda karşılıklıdır. Mal ve

hizmet alımı vardır.

-Özel harcamaların finansmanında

gönüllülük esastır.

-Satış gelirleriyle finanse edilir.

Page 32: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

32

4. Kamu Harcamalarının Kapsamı

Dar anlamda kamu harcamaları sadece merkezi yönetim ve yerel yönetimler tarafından

yapılan harcamaları ifade eder. Bu çerçevede genel bütçeli idareler, özel bütçeli idareler,

düzenleyici ve denetleyici kurumların yaptığı harcamalar dar anlamda kamu harcamasına

girmektedir. Harcamanın niteliğine göre ise devlet tarafından para olarak yapılan

harcamaların toplamıdır.

Geniş anlamda kamu harcamaları ise merkezi yönetim ve yerel yönetim

harcamalarının yanında parafiskal kuruluşların harcamaları, KİT’lerin harcamaları ve vergi

harcamalarından oluşur. Devlet döner sermayeli işletmeler ve KİT’ler kurarken veya

devletleştirirken bütçeden verdiği sermaye kamu harcamasıdır. Ancak bu kuruluşların kendi

faaliyetlerinden elde ettiği gelirlerle yaptığı harcamalar ise kamu harcaması değildir.

Harcamanın niteliğine göre ise parasal, ayni veya vergisel indirim biçiminde gerçekleştirilen

harcamalar geniş anlamda kamu harcamasıdır.

5. Kamu Kesiminin Büyüklüğünün Ölçülmesi

Devlet ekonomik ve sosyal yaşan içerisindeki fonksiyonlarına bağlı olarak ülkeden

ülkeye önemli farklılıklar gösteren kamu harcamalarının ölçülmesinde, özellikle makro

boyutta yararlanılan en belirgin yol, toplam kamu harcamalarının, milli gelirin bir oranı olarak

ifade edilmesi ( Kamu Harcamaları / GSMH ) ve zaman içerisindeki oransal değişimin

incelenmesidir.

Bu oranın sıfır olması devletin üretilen maldan hiç pay istemediği, piyasa

mekanizmasının kaynak ve gelir dağılımına karışmadığı bir durumu göstermektedir. Bu

oranın ne kadar büyütülebileceğini belirleyen temel iktisadi unsur piyasa içinde üretime

katılan temel iş gücü arzıdır. Kamu harcamalarının üst sınırı milli gelirdir ancak alt sınır

çeşitli devlet modellerine göre farklılık gösterebilir.

Klasiklere göre kamu harcamalarına bir sınır konulması gerekir. Klasiklere göre kamu

harcamalarının sınırını belirleyen kamu yükümlülükleridir.

6. Kamu Harcamalarında Verimlilik

Kamu harcamaları I.Dünya Savaşına kadar düşük seviyelerdeydi. İlerleyen

dönemlerde iktisadi, savaş ya da siyasi nedenlerden dolayı kamu harcamaları da artarak daha

büyük devlete ihtiyaç olmuştur. Ancak bu kadar büyük devlet savurganlığı da beraberin

getirerek kamu harcamalarında verimli kullanım hedeflenmiştir. Devlet gerekli tedbirleri

almadığı ve kontrolleri sağlamadığı sürece ekonomik kayıp ve israflar devam edecektir.

Verimliliği Artırmak İçin;

Kamu çalışanlarına tasarruf zihniyeti aşılanmalı

Kırtasiyecilik azaltılmalı

Kamu harcamalarını gerçekleştiren görevliler denetlenmeli

Harcamayı yapacak idarenin tarafsız olması gerekir.

Kamu harcamaları için her ülke veya her dönem için evrensel bir sınır belirlemek

olanaksızdır. Evrensel bir sınır belirlemenin önündeki engeller ise şunlardır;

- Ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişmişlik düzeyleri farklıdır.

- Ülkelerin devlete bakış açıları farklıdır.

- Ülkedeki bireylerin vergi konusundaki alışkanlıkları ve tepkileri farklıdır.

- Ülkelerin karşılaştıkları savaş ve afet gibi olağanüstü koşullar farklıdır.

- Ülkelerin jeopolitik konumlarına göre alacağı savunma tedbirleri farklıdır.

Page 33: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

33

Modern maliyeciler kamu harcamalarına evrensel bir sınır konulamamakla birlikte

aşağıdaki nedenlerle kamu harcamalarına sınır koyulabileceğini savunmaktadır.

Özel sektöre bırakılan faaliyetlerden yapılan tasarruflar daha verimli alanlarda

kullanılarak ekonomik yarar sağlanabilir.

Transfer harcamaları ekonomik kaynakların kullanımını verimli sektörlerden verimsiz

sektörlere kaydırdığından bu harcamalar kısılmalıdır.

İdari nitelikteki harcamalar sonucunda devletin genel idaresinde ve hizmet akışında

verimlilik artışı meydana gelmiyorsa bu harcamalar kısılmalıdır.

Özel sektör tarafından daha verimli yürütülebilecek olan devlet faaliyetleri özel

sektöre bırakılmalıdır.

Klasik maliyecilere kamu harcamaları; kamu makamları tarafından yapılmalıdır,

harcamalar sosyal ihtiyaçları karşılamak adına yapılır. Harcamalar nakdi olarak yapılmalıdır.

Kamu makamlarının yapmış olduğu KİT harcamaları, ayni harcamalar ve vergi

harcamaları kamu harcaması olarak sayılmaz.

Kamu harcamalarının içeriği değil miktarı önemlidir. Modern maliyecilere göre

miktarı değil içeriği önemlidir.

Kamu harcamaları mali bir olay olmaktan çok siyasi tercihlere dayanan politik bir

olaydır.

7. Kamu Harcamalarının Yapılış Usulleri

Emanet Usulü: Kamusal harcamaların yasalarla verilmiş görevleri kendi araç, gereç,

personel ve mal varlığı görülmesidir.

Müşterek Emanet Usulü: Kamu hizmetlerinin olası zarar ve hasarları yönetime ait olmak

üzere hizmetin gelir üzerinden belirli bir pay verilerek özel hukuk kişilerine gördürülmesidir.

İltizam Usulü: Kamu hizmetinin önceden belirlenen bir bedel karşılığında özel hukuk

kişilerine gördürülmesidir.

İmtiyaz Usulü: Kamu hizmetinin kamu yönetimi ile özel hukuk kişisi arasında yapılan

sözleşmeyle gördürülmesidir.

Ruhsat Usulü: Kamu hizmetlerinin özel hukuk kişisine verilen izin belgesi yani ruhsatla

gördürülmesidir.

Yap – İşlet – Devret: Kamu hizmeti için gerekli yatırımın özel hukuk kişisi tarafından

yapılması belli bir süre işletilmesi ve süre sonunda kamu yönetimine devredilmesidir.

Yap – İşlet: Kamu hizmeti için gereken yatırımın özel hukuk kişisi tarafından yapılması ve

süresiz işletilmesidir.

Hususi Yasalarla Kurulan Dernekler: Kamu hizmetlerinin kamu tüzel kişiliğinden

bağımsız devlet tarafından kurulan derneklerle gördürülmesidir. Kızılay örnek olabilir.

Kamuya Yararlı Dernekler: Bakanlar Kurulu kararıyla kamuya yararlı dernek statüsüne

alınan dernekler eliyle kamu hizmetlerinin gördürülmesidir.

Kamu İhaleleri: Kamu İhale Kanunu çerçevesinde özel hukuk kişisine kamu hizmetini

yürütme görevinin devredilmesidir.

Page 34: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

34

II. KAMU HARCAMALARININ SINIFLANDIRILMASI

Kamu Harcamalarının Sınıflandırılmasının Faydaları;

- Devletin dar kaynaklarının milli ihtiyaçların önemine göre dağıtılması sağlanır.

- Vergilerin hangi hizmetlere ne miktarda harcandığı açıkça görülür.

- Parlamento üyelerinin kamu hizmetleri arasında tercih yapabilmeleri sağlanır.

- Bütçe işlemleri kolay görülür ve mali istatistik bilgileri daha kolay temin edilir.

- Çeşitli hizmetlerin maliyet unsurları incelenebilir.

A. İdari ( Organik – Kurumsal – Hukuki ) Sınıflandırma

İdari sınıflandırmada kamu harcamaları, kamu hizmetlerini yürüten idari birimlere ve

harcamayı yapan kuruluşlara göre sınıflandırılır.

A Bakanlığı, B Bakanlığı, Sayıştay, TBMM gibi idari birimler arasında dağıtılması bu

sınıflandırmanın esasını teşkil eder.

İdari sınıflandırmanın en büyük eksikliği fayda – maliyet analizine, maliyet – etkinlik

analizine ve verimlilik analizine imkan vermemesidir. Çünkü idari sınıflandırmada

harcamaların hangi hizmetler için hangi amaçlar için yapıldığı belli değildir.

Birim maliyet ve toplam maliyet görülmez. Kaynak israfına neden olur. İdareye geniş

yetkiler tanır.

B. Fonksiyonel ( İşlevsel ) Sınıflandırma

Kamu harcamalarının yapılan hizmet esas alınarak sınıflandırılmasıdır. Eğitim, sağlık,

savunma gibi çeşitli kalemler altında harcamalar sınıflandırılır. Burada önemli olan yapılan

harcama ile ulaşılmak istenen amacın ne olduğudur. Fonksiyonel sınıflandırmanın faydaları

şunlardır;

- Kamu hizmetlerinin etkin ve başarılı bir şekilde yürütülmesi ve kaynakların etkin

olarak kullanılması sağlanır.

- Bazı hizmetler hiç yapılmazken bazılarının tekrarlanması önlenir.

- Harcama rakamlarının daha anlamlı olması ve bilimsel çalışmalara daha yardımcı

nitelik taşıması sağlanır.

- Bir bütün olarak maliyetleri görmeye, bu maliyetlerle ilgili karşılaştırma yapmaya ve

dolayısıyla hizmetlerin daha verimli olmasını sağlamaya fırsat verir.

- Genellikle yarı toplumsal ya da piyasa konusu olabilir nitelikteki hizmetlerin

etkinleştirilmesi, maliyet fayda analizlerinin yapılabilmesi bakımından daha fazla

yarar sağlar.

- Harcama tahminlerinin gerçekçi bir biçimde yapılmasını sağlar.

- Belirli bir hizmetin ya da fonksiyonun devlete maliyetinin ne olduğunu açıkça gösterir.

- Ödeneklerin fonksiyonlara bölüştürülmesinde sosyal faydanın azamiye çıkarılması

ilkesine işlerlik kazandırır. Hizmetin birim maliyetinin hesaplanmasına imkan verir.

- Harcanan para ile elde edilen fayda arasında karşılaştırma yapmayı kolaylaştırır.

Kamu harcamaları fonksiyonel sınıflandırılmasına göre on ayrı kategoride karşımıza

çıkar. Bunlar; genel kamu hizmetleri, savunma hizmetleri, kamu düzeni ve güvenlik

hizmetleri, ekonomik işler ve hizmetler, çevre koruma hizmetleri, iskan ve toplum refahı

hizmetleri, sağlık hizmetleri, dinlenme, kültür ve din hizmetleri, eğitim hizmetleri ve sosyal

hizmetlerdir.

Yasama, yürütme, yargı, TBMM, Yargıtay, ulusal savunma hizmetleri genel

hizmetlere örnek teşkil ederler. Sağlık, eğitim, kültür hizmetleri, din hizmetleri, turizm gibi

hizmetler sosyal hizmetlere örnektir. Ekonomik hizmetler ise üretim sürecinin ilk aşamasında

hammadde ve ara mallar ile alt yapıyı oluşturan, dolayısıyla firmalara yarar sağlama amacına

yönelik olan enerji, ulaşım, tarım, devlet su işleri gibi hizmetlerdir.

Page 35: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

35

C. Ekonomik ( İktisadi ) Sınıflandırma

Belirli bir dönemdeki kamu harcamaları ile o dönemdeki üretim arasında ilişki kuran

kamu harcaması sınıflandırmasıdır.

Kamu harcamalarının ekonomik sınırlandırmasını ilk defa Pigou ve Dalton yapmıştır.

Ekonomik sınıflandırma ile devletin milli gelire olan katkısını ve bu katkısının azalıp

çoğaldığı konusunda gerekli olan bilgileri sağlayabiliriz.

Devlet kesimine yaratılan sermaye birikiminin, ulusal sermaye birikimi içindeki

oransal payı da sınıflandırma ile belirlenir.

Ekonomik sınıflandırma ile belirli dönemler arasında karşılaştırma yapılarak devlet

talep artırıcı faaliyetleri sonucu enflasyonist etkiler yarattığı gösterilebilir.

Kamu harcamalarının ekonomik yönden sınıflandırılmasının yararlı bir biçimde

kullanımı, bütçenin ekonomi üzerindeki etkisinin bilinmesine ve bu etkinin bütçe politikasının

belirlenmesinde gerekli etmenlerden birisi olduğunun kabul edilmesine bağlıdır.

Reel harcama, transfer harcaması ayrımını ilk defa Pigou ve Due yapmıştır.

1. Reel ( Gerçek ) Harcamalar

Devletin mal ve hizmet alımına yönelik tüketim harcamalarıdır. Devletin doğrudan ya

da dolaylı olarak üretim faktörlerinin mülkiyetine ya da kullanım hakkına sahip olmak için

yaptığı harcamalardır. En önemli özelliği milli gelirin artmasına doğrudan etki etmesidir.

Reel harcamaların yapıldığı anda ekonomide mallara, hizmetlere veya üretim

faktörlerine doğrudan talep artar. Reel harcamalar cari dönem talep düzeyini, gelir düzeyini,

üretim düzeyini ve fiyat düzeyini arttıran harcamalardır.

Cari dönem üretimi ya da fiyat düzeyini etkileyen, esas olarak cari üretimden devletin

bir pay alabilmek için ödediği fiyat niteliğini taşıyan harcamalardır.

Reel harcamaların ekonomideki genişletici, çoğaltan etkisi cari dönemde ortaya çıkar.

Reel harcamalar cari dönemde ekonomide yeni gelir akımları meydana getirir.

Reel harcamalar, devletin ve diğer kamu kuruluşlarının kamu hizmetlerini görmek,

üretim faktörlerini ya da mal ve hizmetleri satın almak için yaptığı harcamalardır.

KİT’lerin yaptığı harcamalar da devletin bu girişler aracılığıyla piyasada ek talep

yaratması halinde kamu harcamasına benzer.

Kısa dönemde toplam talebi artırabilirler ve bu yönleri ile enflasyonist etki

yaratabilmeleri söz konusudur. Gelir düzeyinde değişiklik yapması ile bölgeler arası gelir

dağılımını da etkilerler.

a. Cari Harcamalar

Devletin tüketim mallarına yönelik olan her yıl tekrar eden ve faydası kullanıldıkları

yıl tükenen harcamalardır. Faydası kısa süreli veya bir yıl ile sınırlı olan harcamalardır.

Niteliği itibariyle sık ve her yıl tekrarlanır. Tüketime ve tüketim mallarının alımına

yönelik harcamalardır.

Hizmet alımları için beşeri sermaye alımına yönelik yapılan harcamalardır. Mevcut

üretim kapasitesini kullanmak veya çalıştırmak üzere yapılan harcamalardır.

Cari harcamaların faydası da birden fazla yıla yayılabilir. Ayrıca cari harcamalar

yapılmadığı takdirde yatırım harcamaları da yapılamaz.

Devletin varlığını devam ettirebilmesi için rutin olarak tüketilmeleri gerekir; bu

durumda faydaları tükenmektedir. Faydadan yararlanabilmek adına tekrar edilmektedir. Kısa

dönemde doğrudan üretimi artıcı etkisi söz konusu olmayabilir.

Isınma ve aydınlatma giderleri, kırtasiye alımları, malzeme alımı, personel gideri,

yolluklar, küçük demirbaş alımı, küçük onarım ve bakım işleri örnek olarak gösterilebilir.

Page 36: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

36

b. Yatırım Harcamaları

Devletin sermaye oluşumu için ya da mal stoklarını arttırmak için yapılan ve faydası

birden fazla yıla yayılan harcamalardır.

Faydası gelecek yıllara yayılan veya faydası bir yıldan uzun süreli olan harcamalardır.

Niteliği itibariyle her yıl tekrarlanmaz. Üretime ve üretim mallarının alımına yönelen

harcamalardır.

Maddi sermaye alımına yönelik yapılan harcamalardır.

Üretimi artıran, üretkenliği pozitif yönde etkileyen, kaynakların etkin kullanılmasını

sağlayan, üretim faktörlerinin verimliliğini artıran, genellikle dayanıklı nitelikte ve faydası

birden fazla yıla yayılan malların alımına yönelik harcamalardır.

Yeni bina inşa etmek ya da yeni bina satın almak, etüt-proje giderleri, taşıt alımı, yol,

köprü, baraj yapım giderleri, makine teçhizat alımları, büyük onarım işleri, yapı ve tesis

giderleri örnek olarak gösterilebilir.

c. Kalkınma Carisi

Genel olarak cari harcamalar içerisinde yer almakla beraber maddi sermaye malı

üretimine yönelik olmamalarına rağmen eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik harcamalarına

yöneliktir.

Etkisi ve faydası bir bütçe dönemini aşan beşeri sermaye stokuna yapılan ilaveler

olarak da ifade edilir. Genellikle beşeri sermayeye dönük olarak gerçekleştirirler.

İnsanların becerilerini, bilgilerini ve üretkenliklerini arttırmaları, faydalarının aynı

dönemde yok olmaması, gelecek dönemlere de sarkması nedeniyle kalkınma carileri de

denilmektedir.

2. Transfer Harcamaları

Transfer harcamaları, kamu kesiminden özel kesime gelir, kaynak ve ödeme gücü

transferine yol açan harcamalardır. Negatif gelir verisine benzer, gelir dağılımını doğrudan

etkiler.

Mal ve hizmet alımına yönelmeyen harcamalardır. Karşılıksızdır. Üretim faktörü

alımına yönelmeyen harcamalardır. Sadece vergi olarak topladığı kaynakları belli kişilere,

gruplara dağıtır. Böylece fonksiyonel gelir dağılımına müdahale ederek ekonomide geliri

yeniden dağıtır. Milli gelirde bir değişiklik yaratmazlar.

Cari dönem üretim ve fiyat düzeyini dolaylı etkileyen harcamalardır. Cari dönem

üretimine karşı devlet tarafından doğrundan bir talep yaratmayan, bazı kaynakların kişiler ve

kurumlar arasında karşılıksız el değiştirmesi niteliği taşıyan harcamalardır.

a . Ekonomik Transferler

Devletin iktisadi amaçla yaptığı transfer harcamalarıdır. İktisadi transferlerin amacı

ayni ve nakdi sübvansiyonlarla üretimi ve üreticiyi desteklemek, teşvik etmektir. Üreticiyi

desteklemek amacıyla uygulana taban fiyat politikası ekonomik bir transferdir.

Devletin KİT’ler ve özel işletmelere yaptığı sübvansiyonlar, uyguladığı destekleme

alımları iktisadi transferdir.

Spesifik sübvansiyon üretilen mal birimi başına verilen, advalorem sübvansiyon ise

üretilen malın maliyeti ya da satış fiyatı üzerinden verilen sübvansiyondur.

Tüketim ve Üretim Sübvansiyonları; Devlet, kişilere belli miktarlarda parayı herhangi bir

şarta bağlamadan vermek yerine bu transferi belli malların üretim ya da satışına bağlı olarak

vermeyi tercih etmektedir. Ayni transferlere benzemektedir. Fakat kişilerin durumlarını

dikkate almaması dolayısıyla ayni transferden farklıdır.

Page 37: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

37

İthal ve İhraç Sübvansiyonları: İthal edilen bir mala sübvansiyon verilmesi, genellikle o

malın yurt içi fiyatını düşük tutarak tüketicileri korumak amacıyla başvurulan bir yoldur.

İhraç sübvansiyonları ise bir ülkenin ihraç ettiği bir mal dünya ihracatında çok ufak bir yer

tutuyorsa bu malın fiyatı, o ülke açısından veri kabul edilir.

Tarım Sübvansiyonları: Tarım kesiminde üretimin geniş ölçüde iklim koşullarına bağlı

olması üreticiyi hasat zamanında karşılaşacağı piyasa koşulları konusunda büyük bir

bilinmezlik içerisinde bırakmaktadır. Bu bilinmezliği ortadan kaldırmak ve çiftçileri aşırı fiyat

dalgalanmalarından koruyabilmek için birçok ülke tarım kesimine yönelik destekleme

politikasına başvurmaktadır.

b. Sosyal Transferler

Sosyal güvenlik kurumlarına yapılan yaşlılık, emeklilik, çocuklu ailelere verilen

yardımlar, işsizlik ödemeleri örnek gösterilebilir. Gelir dağılımında eşitsizliği azaltıcı etki

yapar. Ayni veya nakdi olabilir.

Fakir ailelerin çocuklarına süt dağıtılması, fakirlere belli sağlık hizmetlerinin parasız

sunulması gibi ayni transferlerde sosyal transferler içinde yer alır.

Kamuda çalışanların maaşları cari harcama iken emekli maaşları transfer harcamasıdır.

Devlet istihdam ettiği memurlara piyasada verilebilecek olan üretin üzerinde bir maaş

ödemesi yaptığında da piyasa ücretini aşan kısım transfer, piyasa ücretine kadarlık kısım ise

cari harcamadır.

Tüketicileri desteklemek amacıyla devletin uyguladığı tavan fiyat politikası bir

tüketim sübvansiyonudur ve sosyal transferdir.

c. Mali Transferler

Kamu kurum ve kuruluşlarının açıklarını kapatmak üzere verilen hazine yardımları

gibi harcamalardır. SGK’ya yapılan transfer de mali transferdir. Devlet borçlarının faiz

ödemeleri de mali transferler içine girer.

NOT: Türkiye’de devlet borçlarının anapara ödemeleri hazine hesaplarından, faiz ödemeleri

ise bütçeden yapılır.

d. Sermaye Teşkili İçin Transfer Harcaması

Beşeri Sermaye Teşkili Transferler: Yurt dışında eğitim amaçlı gönderilen öğrencilere

verilen hizmet karşılığı burslar, yurt dışında hizmet veya eğitim amaçlı gönderilen kamu

personeline yapılan ödemeler bu kapsamda yer alır. Bu tür harcamaların belli bir hizmet

karşılığı vardır.

Gayrimenkul Sermaye Teşkili Transferler: Özel kesime ait bina, arsa ve arazi alımı için

yapılan kamulaştırma giderleri, özel kesime ait üretim faktörleri alımı için yapılan

devletleştirme giderleri bu kapsamda yer alır. Bu tür harcamaların gayrimenkul karşılığı

vardır.

Menkul Sermaye Teşkili Transferler: Özel kesime ait bono, tahvil veya hisse senedi gibi

menkul varlık alımı için yapılan giderler, özel kesime borç verme veya kredi verme şekline

yapılan giderler bu kapsamda yer alır. Bu tür harcamaların menkul karşılığı vardır.

NOT: Devlet 2015 yılında iken yapımı 2014 yılında bitmiş binayı satın alırsa bu sermaye

teşkilidir. Ancak devlet 2015 yılında biten binayı 2015 yılında satın alırsa bu yatırım

harcamasıdır.

Page 38: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

38

e. Brochier ve Tabatoni’nin Transfer Harcamaları Sınıflandırması

Brochier ve Tabatoni transfer harcamalarını milli gelirde bir değişikliğe neden

olmaksızın devletin satın alma gücünü bir kesimden diğer kesimlere aktarması şeklinde

tanımlamışlardır. Onlara göre transfer harcamaları üçe ayrılır.

Dolaylı – Dolaysız Transferler

Bazı bireylerin ya da grupların satın alma gücünü dolaylı yönden arttıranlar dolaylı

transfer, doğrudan arttıranlar dolaysız transferdir.

Üreticinin maliyetlerini azaltmak için yapılan vergi iadeleri, sübvansiyonlar ve ayni

yardımlar dolaylı, öğrenci bursları ve emekli aylıkları ise dolaysız transferlere örnek olarak

gösterilebilir.

Gelir – Sermaye Transferleri

Gerçek kişilere yapılan harcamalar gelir, kurumlara, şirketlere, devletlere yapılan

harcamalar ise sermaye transferi olarak kabul edilir. Gelir transferine örnek olarak emekli

maaşlarını verebiliriz. Sermaye transferine ise savaş tazminatları örnek olarak gösterilebilir.

Verimli – Verimsiz Transferler

İktisadi amaçlı transfer harcamaları verimli, sosyal amaçlı transfer harcamaları ise

verimsiz transferlere örnek olarak gösterilebilir. Yani milli gelirde artış yaratan transferler

verimli, milli gelirde artışa neden olmayan transferler ise verimsiz transferdir.

D. Harcamaların Sağladıkları Faydalar Açısından Sınıflandırılması

Cahn ve Plehn tarafından yapılan sınıflandırmaya göre kamu harcamaları sağladıkları

faydaya göre dörde ayrılmaktadır;

Toplumun tümüne fayda sağlayan harcamalar ( diploması, savunma, eğitim )

Belirli bir kesime fayda sağlamakla birlikte topluma faydalı olan harcamalar ( fakir ve

sakat kişilere yapılan harcamalar )

Toplumun bütününe faydalı olmaya uygun olduğu halde pratikte sadece belirli

kimselere daha fazla fayda sağlayan harcamalar ( adalet, trafik hizmetleri, belediye

hizmetleri )

Kişilere özel fayda sağlayan harcamalar ( KİT’lerin harcamaları )

E. Yerel – Genel Kamu Harcamalarının Sınıflandırılması

Merkezi idarenin merkezi yönetim bütçesi kapsamında yaptığı harcamalar genel kamu

harcamasıdır. Mahalli idarelerin yaptığı harcamalar yerel kamu harcamasıdır.

Yerel yönetim birimlerinin mahalli alana yönelik olarak yapmış oldukları harcamalar

halka yönelik olarak fayda sağlayacağından bu tür harcamalar yerel harcamalardır. Ancak,

devlet tüzel kişiliğinin bütün vatandaşların ortak kullanımına sunmuş olduğu mal ve

hizmetlere yönelik olarak yapılan kamu harcamasına genel harcamalar denmektedir.

Merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasında görev ve gelir kaynaklarının

paylaştırılmasına mali tevzin – alçal denkleştirme – mali uyuşma adı verilmektedir.

F. Olağan ( Adi ) – Olağanüstü Kamu Harcamaları

Her yıl tekrarlanan nitelikte olan, sık sık ortaya çıkan harcamalar olağan, bir yıldan

uzun sürede ortaya çıkan harcamalara ise olağanüstü harcamalar denir.

Önceden görülüp tahmin edilebilen olağan, diğerleri ise olağanüstü harcamalardır.

Fayda bir dönemde alınıyorsa olağan, bir yıldan fazla süreye yayılıyorsa olağanüstü

harcamalardır.

Page 39: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

39

G. Zorunlu – İsteğe Bağlı ( İhtiyari ) Harcamalar

İlgili harcama kuruluşu harcamayı yapma konusunda serbest ise isteğe bağlı, yapması

lazım ise zorunlu harcamadır.

Harcama ertelenebiliyorsa isteğe bağlı, ertelenemiyorsa zorunludur.

Kanuni yorumlara ve sözleşmelere dayanıyorsa zorunlu, dayanmıyorsa ihtiyari yani

isteğe bağlıdır.

H. Verimli – Verimsiz Kamu Harcamaları

Özel sektörün üretim kapasitesini artıranlar verimli, diğerleri verimsiz harcamalardır.

Milli gelirde bir artış yaratan harcamalar verimli, aksi takdirde verimsiz harcama

olarak kabul edilir.

Ekonominin üretim kapasitesini arttıran veya kamu gelirlerinde artış sağlayan

harcamalar verimli, diğerleri ise verimsiz harcama olarak kabul edilmektedir.

III. KAMU HARCAMALARININ ETKİLERİ

1. Ekonomik Büyüme Üzerindeki Etkileri

Çoğaltan Etkisi: Kahn tarafından ortaya atılan ve Keynes tarafından geliştirilen çoğaltan

mekanizması, Keynesyen analizin, makroekoonmiye yaptığı en önemli katkılardan biridir. Bu

etki, otonom harcama kalemlerinde meydana gelen değişikliğin denge milli gelir düzeyinde

meydana getirdiği değişikliği ifade etmektedir. Değeri 1 den büyüktür.

Genel olarak reel harcamaların çarpan etkisi transfer harcamalarının çarpan etkisinden

büyüktür. Ancak marjinal tüketim eğilimi 1 e eşit olduğunda reel harcamalarla transfer

harcamalarının çarpanı birbirine eşit olur.

Hızlandıran Etkisi: Toplam talepte meydana gelen değişim, bir yandan gelir ve harcama

kanalıyla milli geliri etkilerken, diğer tarafından bu gelir ve harcamalara bağlı olarak yeni

yatırımları da arttırmaktadır. Bir başka ifadeyle, tüketim malları yatırımlarınki artışın,

sermaye malları yatırımlarında artışa neden olmasına denir.

Dışlama Etkisi: Yapılan kamu harcamalarının faizleri artırarak özel kesim yatırımlarının

azalması şeklinde ifade edilen etkidir.

2. Ekonomik İstikrar Üzerindeki Etkileri

Ekonomik istikrar hem fiyat istikrarını hem de tam istihdamı içermektedir. Bu

anlamda, kamu harcamaları hem fiyat istikrarı hem de istihdam düzeyi üzerinde etkilidir.

Devlet ekonomideki konjonktür evrelerine bağlı olarak, kamu harcamaları ile

ekonomideki istikrarsızlıklarla mücadele edebileceği gibi, mevcut istikrarsızlıkları daha da

derinleştirebilmektedir.

Aynı şekilde ekonominin eksik istihdam dengesinde, kamu harcamalarında artış

mevcut işsizlik düzeyinin düşmesine etkili olabilmekte ya da ekonominin tam istihdam

dengesinde kamu harcamalarında artış ekonomide enflasyonist süreçleri de beraberinde

getirmektedir.

3. Ekonomik Müşevvikler Üzerindeki Etkileri

Devlet gelişmesini istediği alanlarda ulaştırma, haberleşme, enerji gibi alt yapı

harcamalarını destekleyerek bu alanlarda iş yapmak isteyenlerin kararlarını olumlu yönde

etkiler. Aynı durumda gelişmesini istemediği alanlarda vergi gibi birtakım yükler getirerek

engel teşkil eder.

Page 40: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

40

4. Gelir Dağılımı Üzerindeki Etkileri

Birincil gelir dağılımı, milli gelirin üretim faktörleri arasındaki dağılımını ifade eder.

Fakat devletin vergi ve sübvansiyonlarla gelir dağılımına müdahale eder ve bu müdahale

sonucu ortaya çıkan gelir dağılımına ikincil gelir dağılımı denir.

Bir ülkedeki milli gelirin toplumun değişik katmanları tarafından elde edilen paylarını

birikimli olarak göstermede Lorenz Eğrisinden yararlanılmaktadır. Bu eğri temel alınarak

rakamsal olarak hesaplanan eşitsizlik ölçüsü Gini Katsayısı olarak adlandırılır. Teorik olarak

mutlak eşitlik durumunda Gini Katsayısı 0, mutlak eşitsizlik durumunda ise 1 değerini

alacaktır.

Daha çok düşük gelirlilerin yararlandığı reel harcamalar gelir dağılımındaki

dengesizlikleri azaltıcı etki yaparken, yüksek gelirlilerin yararlandığı reel harcamalar gelir

dağılımındaki dengesizliği artırıcı etki yapar.

Düşük gelirlilere yapılan transfer harcamaları gelir dağılımındaki eşitsizliğin

giderilmesi bakımından önem taşır. Ancak borç faiz ödemeleri şeklindeki transfer harcamaları

gelir dağılımındaki eşitsizliği artırır.

5. Ekonomik Kalkınma Üzerindeki Etkileri

Gelişmekte olan ülkelerin genel özelliklerine baktığımızda, düşük tasarruf düzeyi,

yetersiz sermaye birikimi, nitelikli emek kısıtı, gelişmemiş finans piyasaları, olumsuz coğrafi

koşulları ve yetersiz doğal kaynakları görmek mümkündür. Bu nedenle özellikle gelişmekte

olan ülkelerde kalkınma süreçlerinin harekete geçirilmesinde kamu kesiminin aktif rol

oynadığını görmek mümkündür. Özellikle alt yapı yatırımları ve özel sektör için temel girdi

niteliğindeki ara mallarının kamu kesimince üretildiği görülmektedir.

IV. KAMU HARCAMALARI ARTIŞ NEDENLERİ

Topluma sunulan mal ve hizmetin miktarında ve kalitesinde bir artış meydana

gelmemesine karşın, kamu harcamalarında meydana gelen artışa ‘ görüşte artış ‘ veya nominal

artış denir. Topluma sunulan mal ve hizmet kalitesinde veya miktarındaki artışın yanında

kamu harcamaları da parasal olarak artıyorsa ‘ gerçek artış ‘ veya reel artış denir.

Kamu harcamaları artış nedenlerinden olan nüfus kamu harcamalarını hem görünüşte

hem de gerçekte artırabilir.

Görünüşte Artış Nedenleri Gerçekte Artış Nedenleri

- Para ekonomisinin yaygınlaşması

( Ayni ekonomiden nakdiye geçilmesi )

- Paranın değerinin düşmesi ( enflasyon )

- Bütçe usullerinin değiştirilmesi

( safiden gayri safiye geçiş )

- Ülke sınırlarının ve nüfusun artması

- Kamulaştırma, Devletleştirme

- Askeri ( savaş, savunma )

- Teknolojik ( hızlı tren )

- Siyasi ( liberal veya sosyalist bir

iktidarın gelmesi )

- Ekonomik ( krizler )

- Sosyal ( kimsesizlere yardım )

Kamu Harcamalarının Mutlak Artışı: Bir önceki döneme göre ortaya çıkan parasal artıştır.

Örneğin 2011 yılında 300 milyar TL kamu harcaması varken 2012 yılında 330 milyar TL

olması durumunda 30 milyar TL’ lik mutlak artış vardır.

Kamu Harcamalarının Nispi Artışı: Bir önceki döneme göre ortaya çıkan oransal artıştır.

Örneğin, 300 milyar TL’den 330 milyar TL’ye çıkması durumunda nispi artış %10’dur.

Kamu Harcamalarının Göreli Artışı: Belli bir dönemde kamu harcamalarının milli gelir,

nüfus gibi diğer değişkenlere göre artışıdır.

Page 41: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

41

NOT: Geçmişte para karşılığı sunulan hizmetlerin ayni olarak sunulması, gayrisafi bütçeden

safi bütçe sistemine geçilmesi, ulusal paranın değerinin yükselmesi, revalüasyon yapılması,

ulusal paradan sıfır atılması gibi durumlarda kamu harcamaları görünüşte azalış gösterecektir.

V. KAMU HARCAMALARINDA ARTIŞI AÇIKLAYAN YAKLAŞIMLAR

1. Wagner Kanunu ( Sürekli Artış Hipotezi )

1883 yılında kamu harcamalarında sürekli artış olduğunu belirtmiş ve kamu

harcamaları artış kanunu olarak nitelendirdiği bilimsel sonuca varmıştır.

Wagner’e göre devletin ekonomik ve sosyal yapı içindeki rolünün artışıyla birlikte

devlet faaliyetleri de artar. Wagner’e göre kamu malına olan talebin gelir esnekliği 1’den

büyüktür. Kişi başına düşen gelirdeki1 birimlik artış, bireylerin kamu malına olan taleplerini 1

birimden daha fazla artışına neden olur.

Wagner’e göre kamu harcamaları artış hızı, milli gelir artış hızından daha yüksektir.

#G/G > #Y/Y (#G/G ) / ( #Y/Y ) > 1

İktisadi gelişmeyle beraber kamunun ekonomik faaliyetlerine ve dolayısıyla da kamu

harcamalarında bir artışa neden olacağını savunmuştur.

Wagner’e göre sanayileşme süreci içindeki ülkelerde kişi başına isabet eden gelir ve

üretim artar. Bu ülkelerde kamu harcamalarındaki artış ekonomideki gelişmeden daha hızlıdır.

Bu yaklaşım aynı zamanda gelişmiş ülkelerdeki artan devlet harcamalarının ikinci

nedeni olan transfer harcamalarındaki artışa da bir açıklama getirebilmektedir.

Eğitim, sağlık gibi bazı harcamaların artışı gelir artışından fazladır. Kalkınmada

devletin uygun bir ortam yaratması için iç ve dış güvenlik, adalet ve genel idare harcamalarını

artırması gerekir.

Büyüme ve kalkınma ile birlikte, ulaştırma, posta, bankacılık, altyapı hizmetleri gibi

büyük ölçekli ve tekel niteliğindeki hizmetlere ihtiyaç artar.

Kamulaştırma giderlerinin artması ve teknolojik gelişmede kamu harcamalarını artıran

diğer nedenlerdir.

Kamu Harcamalarının Genişliğine Artışı: Devletin daha önce sunmadığı hizmetleri

sunmasından, yani yeni hizmetler sunmasından kaynaklanan artışlardır.

Kamu Harcamalarının Yoğunluğuna Artışı: Devletin eskiden sunduğu hizmetleri daha

kaliteli, daha nitelikli sunmasından kaynaklanan artışlardır.

2. H.Carter Adams

Birçok ülkede kamu harcamalarının sürekli arttığını kabul ederek Wagner’in kanun

fikrini destekler ancak tüm kamu hizmetlerinde aynı oranda bir artış görülmediğini söyler,

hatta ABD’de emniyet harcamaları nispi olarak azalmaktadır. Kamu harcamaları artış

nedenleri ekonomik, sosyal ve askeri faktörlerin farklılığı nedeniyle ülkeden ülkeye

değişmektedir.

3. Francesco Nitti

Kamu harcamalarının artışı savaş ve savunma harcamalarından kaynaklanmaktadır.

Savaş ve savunma ile ilgili harcamalar çıkarıldığında Wagner’in kanunu geçersizdir, yani

kamu harcamaları hiç artmaz.

Page 42: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

42

4. Musgrave Yaklaşımı

Musgrave’e göre kamu harcamaları sürekli artmaz. Belli aralıklarla meydana gelen

yükselişlerin ise savaş ve savaşla ilgili nedenlerden kaynaklandığını söylemiştir. Musgrave’e

göre savaş ve savaşla ilgili harcamalar hariç bırakıldığında kamu harcamaları gerçek anlamda

artış göstermez. Yani savaş harcamaları hariç tutulursa milli gelir ve kamu harcamaları

istikrarlı bir seyir izler.

Bir ülke ekonomisinin gelişim sürecini tamamlamasına bağlı olarak, kamu

harcamalarının bileşimi de değişmekte ve bu değişim eğitim ve sağlık harcamaları ile diğer

sosyal harcamalar lehine olmaktadır.

5. Solomon Fabricant

Kamu harcamalarında bir artış olduğunu kabul eder ancak bu artışın sosyal bir kanun

olarak nitelendirilmesini zamansız ve yersiz bulmuştur.

6. Pyle

Kamu harcamaları artış hızının her zaman değil, dönem dönem milli gelir artış

hızından daha yüksek olduğunu iddia etmiştir.

7. Poole

Kamu harcamalarının özel harcamalardan daha fazla oranda arttığı ispat edilmedikçe

sosyal bir artış kanunundan söz edilemez.

8. Peacock – Wiseman ( Sıçrama Tezi )

Olağanüstü dönemlerde vergi mükelleflerinin vergi yükü hakkındaki düşünceleri

değişir ve daha yüksek vergi oranları kabul edilebilir. Hükümetlerde bu dönemlerde kamu

harcamalarını artırır. Olağanüstü dönem bittikten sonra harcama ve vergi oranlarındaki

yüksek seviye devam eder.

Aynı zamanda bu yaklaşıma göre, toplumlar geliştikçe, kamu harcamalarının içinde

merkezi yönetim harcamalarının payı artış göstermektedir. Bu duruma merkezileşme hipotezi

adı verilir.

9. Maksimizasyon Yaklaşımı ( Downs, Buchanan, Tullock )

Hükümetler kendi oylarını, seçmenler ise kendi gelirlerini maksimize etmeye

çalışırlar. Bu düşünce etrafında seçmenleri memnun ederek hükümette kalmak isteyen

yöneticiler harcamaları artırır. Yani siyasal sürecin kendisi kamu harcamalarını artırır.

Oy ticaretinin de kamu harcamalarını artıracağını savunurlar. Oy ticareti kavramını ilk

defa Tullock ifade etmiştir.

10. Sosyal Refahın Artırılması Yaklaşımı ( Pigou ve Dalton )

Pigou ve Dalton’a göre sosyal refah arttığı sürece harcama yapılmaya devam

edilmelidir. Vergilemeden sağlanan marjinal liranın harcanmasının yaratacağı sosyal fayda ile

mükellefe olan maliyetinin eşitlenmesi suretiyle sosyal refahın kamu harcamaları yoluyla

maksimize edilmesi gerektiğini ileri sürmüşlerdir. ( MSM = MSF )

11 Marksist Yaklaşım ( J.O’Connor )

Sermaye birikimini hızlandırmak için devlet önceden küçük tutulmuş, ancak daha

sonra sermaye sahiplerine karşı kamu siparişlerinin artması ve biriktirilmiş özel servetlerin

korunması amacıyla kamu harcamalarını artırmıştır. Küreselleşme devletin kaynaklarını

daraltırken harcamalarını artırmıştır.

Page 43: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

43

12. Boumol Yaklaşımı ( Dengesiz Verimlilik Yaklaşımı – Nispi Fiyat Etkisi )

Kamunun ağırlıklı olarak daha verimsiz olan hizmetler sektöründe üretim yaptığını, bu

nedenle artan hizmet talebini daha fazla harcama yaparak karşıladığını, bu durum kamunun

özel sektöre göre daha hızlı ve dengesiz büyüdüğünü ifade etmiştir.

Kamu sektörü büyük ölçüde emek yoğun üretim yapması emeğin veriminin sanayide

olduğu kadar hızlı artmaması ve kamu hizmetlerinin birim maliyetinin yükselmesine neden

olduğundan kamu harcamaları reel olarak artmaktadır.

13. Niskanen ( Bürokrasi )

Bürokratların, kamu işletmesini özel bir işletme gibi gördüğünü ve işletme karını

maksimize çabası kamu bütçesini maksimize şeklinde uyguladığından harcamaların arttığını

ifade etmektedir.

Bürokratik üretim modelinde kamu harcamalarının artma sebebini bürokrasinin

sergilediği tavırla açıklar. İngilizce literatürde bu tespit 4P tezi ile anılır.

14. Colin Clark

Kamu harcamalarının seviyesinin milli gelirin %25’ine kadar olması gerektiğini

savunmuştur. Aşması durumunda aşan kısım vergilerle finanse edilince işçilerin ikame

etkisinden dolayı milli geliri düşürmektedir.

15. Odle ( Politik Aşamalar Hipotezi )

Bu yaklaşım devletin değişen rolünün kamu harcamalarının gelişimini belirleyen en

önemli etken olduğunu savunur. Odle’ye göre kamu harcamalarının artmasında üç büyük

dönem söz konusudur. Bunlar;

- Geleneksel dönem

- Geçiş dönemi

- Sömürgecilik sonrası dönem

16. Simon Kuznets

Özellikle sanayileşmiş batı ülkelerinde kamu tüketim harcamalarının milli gelirdeki

payı sürekli artmaktadır. Bu artışı toplumsal refah ve savunma harcamalarına bağlamaktadır.

17. Rostow Yaklaşımı

Rostow’a göre kalkınma süreci ile kamu harcamaları arasında ilişki vardır. Rostow’a

göre kalkınmanın beş aşaması;

- Geleneksel toplum

- Geçiş aşaması

- Kalkış aşaması ( en fazla artış bu dönemde olur )

- Olgunluk aşaması

- Yoğun kitlesel tüketim aşaması

Rostow’a göre kalkınmanın bütün aşamalarında kamu harcamaları artmaktadır. Ancak

kalkınmanın ilk aşamalarında altyapıya dönük kamu yatırım harcamaları önem taşırken

sonraki aşamalarda sosyal refah harcamaları önem taşımaktadır. Devlet ekonomik gelişmeyi

temin için yapması gereken altyapı yatırımlarını gerçekleştirmek için yapacağı kamu

harcamaları nedeniyle kamu harcamalarında bir artışın meydana geleceğini vurgulamaktadır.

Mali Sürüklenme: Ekonominin, tam istihdam dengesine yaklaştıkça esnek vergi sistemi

nedeniyle artan vergi gelirlerinin ekonomiyi aşırı istikrara sürükleyen tam istihdam dengesine

ulaşmasını engellemesine denir.

Page 44: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

44

VI. KAMU HARCAMALARI HAKKINDAKİ GÖRÜŞLER

Klasik Yaklaşıma Göre Kamu

Harcamaları

Modern Yaklaşıma Göre Kamu

Harcamaları

-Mümkün olduğunca az harcama

yapılmalıdır.

-Devletin cimriliği klasik maliyenin

temelidir.

-Harcamalar ile vergilerin tarafsız yani

bireylerin tüketin, tasarruf ve yatırım

kararlarında sapmalara neden olmaması

gerekmektedir.

-Devleti toplum için bir zaruri görmüşler

fakat ekonomik düzen açısından fena olarak

nitelemişlerdir.

-Devletin gelirlerini, zorunlu giderlere göre

ayarlamalıdır ve kamu harcamalarını

arttırmaktan şiddetle kaçınmalıdır.

-Kamu harcamalarını sadece toplumsal

ihtiyaçları karşılamak için değil, devletin

sosyal ve ekonomik hayata müdahale

amacıyla yaptığı harcamalar olarak tanımlar.

-Kamu harcamaları ile vergiler toplam talebi

belirledikleri için ekonomik istikrarsızlığı

önlemede faydalı araçlardır.

-KİT gibi özel mal üreten kamu

kuruluşlarının harcamalarını da kamu

harcaması sayarlar.

-Tamamen idari nitelikteki harcamalar,

verimsiz transfer harcamaları ve kamu

sektörünce üstlenilmiş verimsiz faaliyetlerle

ilgili harcamalara sınır getirilmesini

savunurlar.

VII. KAMU HARCAMALARININ MALİYETİ ve FİYATLAMASI

1. Kamu Hizmetlerinin Maliyetini Belirleyen Unsurlar

Kamu harcamaları artış eğilimindedir. Bu eğilim maliyet ile yakından ilgilidir. Kamu

hizmetlerinin maliyeti artarsa kamu harcamaları da artar. Kamu hizmetinin maliyetini

belirleyen unsurlar şunlardır;

- Girdi fiyatlarının artması maliyetleri artırır.

- Üretimde kullanılan teknoloji geliştikçe maliyetler azalır.

- Hizmetten yararlananların sayısı ve miktarı ( Tam kamusal mallarda kişi sayısı

maliyeti etkilemez fakat yarı kamusal mallarda kişi sayısının artması maliyeti artırır. )

- Hizmet sunulan alanın genişliği

- Sunulan hizmetin kalitesi

Kamu hizmetlerinin artan maliyet koşullarında üretilmesi halinde artan nüfuslar

beraber kamu harcamalarının miktarı da artar.

Azalan maliyet koşullarının olduğu bir durumda nüfus artışı ile beraber kişi başı

harcama azalır.

Sabit maliyet koşulları altında nüfus artışı ile beraber kamu harcamalarının miktarı

değişmez.

2. Kamu Sektöründe Fiyatlama Çeşitleri

Politik fiyat, kamu hizmetlerinin finansmanı için vergilerin kullanılmasını ifade

etmektedir. Yarı politik fiyat ise, harç uygulamasında söz konusu olmaktadır ve devlet hizmet

maliyetinin altında bir bedeli harç tutarı olarak tespit edebilmektedir. Piyasa fiyatı ise,

devletin üretmiş olduğu ve piyasa konusu olan mal ve hizmetlerin fiyatlamasında

kullanılmaktadır.

Marjinal maliyet fiyatlaması, marjinal maliyetin marjinal hasılata eşit olduğu noktada

fiyatın tespit edilmesidir. Bu yöntem birinci en iyi fiyatlama yöntemi olarak kabul

edilmektedir.

Ortalama maliyet fiyatlaması ise, ortalama maliyetin ortalama hasılata eşit olduğu

noktada fiyatın tespit edilmesidir. Bu yöntem ikinci en iyi fiyatlama yöntemi olarak kabul

edilmektedir

Page 45: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

45

KAMU GELİRLERİ I. KAMU GELİRLERİ

A. Kamu Gelirlerinin Tanımı

Devletin kamusal ihtiyaçları karşılamak amacıyla yapmış olduğu kamu harcamalarını

finanse etmek ya da yüklenmiş olduğu mali olmayan işlevleri yerine getirebilmek amacıyla

zorunlu ya da zorunlu olmayan biçimde tahsil edilen gelirlere kamu geliri denir.

Geniş anlamda kamu gelirleri sadece merkezi yönetimin değil, merkezi yönetimle

beraber diğer kamu kuruluşlarının ( mahalli idarelerin, parafiskal kuruluşların, sosyal

güvenlik kuruluşlarının, kamu iktisadi teşebbüslerinin ) kamu ihtiyacından doğan

harcamalarını karşılamak için çeşitli kaynaklardan elde ettikleri gelirlerdir. Cebir unsuruna

dayanan veya dayanmayan tüm gelirleri kapsar.

Dar anlamda kamu gelirleri ise sadece devlete ait olan ve zora dayanarak elde edilen

kamu gelirleridir. Devlet kavramından merkezi idarenin anlaşılması gerekir. Vergi, resim,

harç, şerefiyeler, katılma payları, zorunlu borçlanma, fonlar, para ve vergi cezaları dar

anlamda kamu gelirlerine örnektir.

Dar anlamda vergi geliri denildiğinde aklımıza karşılıksız ve zora dayalı vergiler

gelmelidir, gelir vergisi, kurumlar vergisi ve katma değer vergisi gibi. Geniş anlamda vergi

denildiği zaman aklımıza karşılığı olan ve zora dayalı olan gelirler gelmelidir. Harçlar, resim,

parafiskal gelir, şerefiye, çevre temizlik vergisi örnek olarak gösterilebilir.

B. Kamu Gelirlerinin Çeşitleri

1. Vergi

Devletin kamu harcamalarını finanse etmek, ekonomik ve sosyal hayata müdahale

etmek amacıyla mükelleflerden topladığı karşılıksız, kanuni, cebri, nihai, kesin ve nakdi

yükümlülüklerdir.

Vergi karşılıksızdır. Devlet vergi aldığı hiçbir mükellefe karşı özel olarak herhangi bir

hizmet taahhüdüne girmez. Vergi cebridir yani zorunludur.

Vergi kanunidir yani kanunla koyulur, değiştirilir ve kaldırılır. Ancak muafiyet,

istisna, indirim ve oranlarda Bakanlar Kurulu değişiklik yapabilir.

Vergi parasal bir yükümlülüktür ve bütçenin B cetvelinde gözükür.

Tarafsız vergi piyasanın işleyişini bozmayan vergidir. Etkin vergi ise mükellefin

kararlarını değiştirmeyen vergidir.

2. Harçlar

Harç, kişilerin yararlandıkları kamu hizmetleri karşılığında devlete ödedikleri bedeldir.

Kişinin yararlandıkları kamu hizmetinin maliyetine katılma payıdır. Devletin sunduğu belli

bir hizmet karşılığı, yalnızca o hizmetten yararlanan kişilerden almış olduğu parasal

yükümlülüklerdir.

Harçlar devlet veya yetkilerini devrettiği kuruluşlar tarafından alınır. Harçlar, kişi ve

kuruma özel sunulan kamu hizmetinin karşılığında alınır. Gerçek veya tüzel kişilerden alınır.

Harçlar kanunidir, karşılıklıdır, cebridir, nihaidir ve nakdidir. Merkezi yönetim

bütçesinde B cetvelinde gözükür.

Devlet harç miktarını belirlerken ekonomik, sosyal ve siyasal bütün faktörleri dikkate

alarak sosyal faydayı esas alır, sunulan hizmetin maliyetini ve kişinin elde ettiği özel faydayı

dikkate almaz. Harç miktarı kişinin yararlandığı hizmetten elde ettiği özel faydadan yüksekse,

özel faydayı aşan kısım bir nevi vergi sayılır. Kamu kurumu fiyatlarında ise tıpkı özel

fiyatlarda olduğu gibi sunulan hizmetin maliyeti esastır.

Harcı vergiden ayıran en temel özellik karşılığının olmasıdır. Vergi genel iken harç

hizmetten yararlanandan alınır.

Pul ve bandrol yapıştırma usulü ile de tahsil edilebilir.

Page 46: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

46

3. Resimler

Kamu kuruluşlarının belirli bir iş ya da faaliyetin yapılmasına izin ve yetki verilmesi

karşılığında aldıkları parasal değerlere denir.

Resimler, karşılıklı, kanuni, cebri, nihai ve nakdidir. Merkezi yönetim bütçesinde B

cetvelinde gözükür. Genellikle yerel yönetimler tarafından alınır.

Resmi vergiden ayıran en temel özellik karşılığının olmasıdır. Diğer bütün özellikleri

vergiyle aynıdır. Resim koyma, kaldırma, değiştirme yetkisi TBMM’dedir.

4. Şerefiyeler

Devletin yaptığı bayındırlık, imar işleri dolayısıyla değeri artan gayrimenkul

sahiplerinden değer artışı gereği, zora dayanarak alınan paralara denir. Karşılığının olması

nedeniyle harç ve resim gibidir.

5. Harcamalara Katılma Payı

Belediyelerin yaptığı yok, kanalizasyon, su tesisleri gibi harcamaların finanse edilmesi

için kamunun belirlediği esaslar çerçevesinde bu hizmetten yararlananlardan alınan paraya

denir. Şerefiyeden farkı harcamaları finanse etmek için alınıyor olmasıdır.

6. Parafiskal Gelirler ( Vergi Benzeri Gelirler )

Parafiskal kuruluşlardan elde edilen gelirlerdir. Parafiskal kuruluşlar ise, devletin

anayasal bir zorunluluk olarak sunmak zorunda olduğu bazı hakların finansmanının merkezi

yönetim bütçesinden karşılanmasının ortaya çıkaracağı sorunlar nedeniyle kendi üyelerinden

aidat toplamak suretiyle ya da sunduğu hizmetler karşılığı aldığı değerlerle kendini finanse

eden ve kendi muhasebe sistemine sahip kuruluşlardır.

Vergi gibi cebri nitelik taşırken, karşılığı bulunduğu için vergiden ayrılır. Parafiskal

gelirler vergi benzeri gelirler olarak da adlandırılmaktadır. Bu gelirler merkezi yönetim

bütçesi içinde yer almamaktadır.

Mesleki Parafiskal Gelir: Özel kanunlarla kurulmuş ticaret odaları ve sanayi odaları, deniz

ticaret odaları gibi mesleki kuruluşların üyelerinin ödedikleri kayıt ücretlerini ve aidatlardan

ve diğer ödemelerden oluşmaktadır.

Sosyal Parafiskal Gelir: Sosyal güvenlik kurumunun üyelerinden yapmış olduğu sosyal

güvenlik prim tahsilatları bu kapsamda değerlendirilmektedir.

Ekonomik Parafiskal Gelir: Piyasayı özendirmek ve istikrara kavuşturma için kurulan

fonları finanse etmek amacıyla tahsil olunan paralar ekonomik parafiskal gelirler olarak

adlandırılır. Türkiye’de yürürlükte bir ekonomik parafiskal gelir bulunmamaktadır.

7. Mali Tekeller

Devlet ikame olanağı düşük olan malların hem üretimi hem tüketimini düzenlemek,

hem de maliyetin üzerinde gelir elde etmek amacıyla mali tekeller kurabilmektedir. Başka bir

anlatımla devlet, bazı malların üretimini tekeline alır ve bunların fiyatlarını yüksek tutarak

vergi gelirini sağlar. Devlet tarafından elde edilen bu tip gelirlere mali tekel gelirleri adı

verilmektedir.

Page 47: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

47

8. Para ve Vergi Cezaları

Bu cezalar kural olarak gelir sağlama amacı taşımazlar. Amaç kişilerin kanuna uygun

davranmasını sağlamaktır. Vergi kanunlarına aykırı davrananlara kesilen parasal cezalar vergi

cezaları olarak bunun dışındaki parasal cezalar ise para cezaları olarak adlandırılır.

9. Mülk ve Teşebbüs Gelirleri ( Mamelek – Patrimuan Gelirleri )

Devletin arazi, bina, orman, maden gibi gayrimenkul ile ticari, sınai ve mali girişimleri

ve işletmeleri bulunmaktadır. İşte bu kaynaklardan elde edilen gelirler mülk ve teşebbüs

gelirlerini oluşturur. Bu gelirlerde herhangi bir cebrilik unsuru söz konusu değildir.

Devletin bazı taşınmazları satması, kiraya vermesi, üzerine ayni hak kurması sonucu

elde ettiği gelirler mülk gelirlerine, bankalar, madenler ve bizzat iktisadi işletme işletmesi

sonucu elde ettiği gelirler ise teşebbüs geliridir.

10. Borçlanma

Borçlanmaya olağanüstü giderleri karşılanması için gidilir. Ama bu günümüzde olağan

gözükmektedir. Asıl olan devletin borçlanmaya giderken kişilerin rızasına uymasıdır. Bir nevi

vergi ertelemesidir. Geçici bir gelir kaynağıdır. Devlet parayı nereye kullanacağını belirtir.

Borç zorunlu veya rızaya dayansın vade sonunda anapara ve faiz geri ödenecek yani

gerçek olmayan bir kamu geliridir ve karşılık söz konusudur.

11. Fonlar

Bir kanunla ya da kanunla verilmiş yetkiye dayanarak kurulmuş, belirli bir amacın

gerçekleştirilmesi için ayrılan ve gerektiğinde kullanılmak üzere hesaplar da hazır

bulundurulan parasal kaynaklardır.

Fonlar bütçe birliğine ters düşer, israfa neden olur ve denetimi ortadan kaldırır.

Tasarruf mevduatı sigorta fonu, özelleştirme fonu, tanıtma fonu örnek olarak gösterilebilir.

12. Para Basmaktan Doğan Gelirler ( Senyoraj Geliri )

Para basma yoluyla elde edilen gelirler, elde edilmesi pratik ve kolay olan ancak

ekonomik dengesizlik gibi problemlere yol açmasından dolayı sık sık başvurulmaması

gerektiği düşünülen kamu geliridir. Devlet, Merkez Bankasından kısa vadeli avans alarak

veya iç borçlanma senetlerini yine bu bankaya satarak emisyon hacminin artmasına neden

olmaktadır. Bu şekilde elde edilen gelire Senyoraj geliri denilmektedir.

Senyoraj geliri aslında tasarruf sahiplerinin ödediği enflasyon vergisidir. Bir ülkenin

parası dünyada ne kadar çok rezerv para olarak tutulursa, o ülkenin senyoraj geliri o kadar

artar.

Devletin egemenlik gücüne dayanarak, ülkede tedavül aracı olan madeni ve kağıt

parayı basması ve ihraç etmesine emisyon, sağlanan gelire senyoraj geliri adı verilmektedir.

Para arzı artarsa senyoraj geliri önce artar daha sonra azalmaya başlar.

13. Devalüasyon Gelirleri

Milli paranın değerinin yabancı paralar karşısında değerinin düşürülerek elde edilen

geliri ifade eder. Ancak özellikle döviz cinsinden borçlanan devletlerin bu yönteme

başvurmaları halinde, borç yüklerinin de artacağını unutmamak gerek.

14. Diğer Gelirler

Diğer kamu gelirleri arasında özelleştirme gelirleri, bağış ve yardımlar, savaş ve zarar

ödemeleri, ganimetler, devlete intikal eden mallar sayılabilir.

Page 48: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

48

C. Kamu Gelirlerinin Sınıflandırılması

Cebrilik

Açısından

-Vergiler, resimler, harçlar, cezalar, şerefiyeler, katılma payları,

tazminatlar, parafiskal gelirler ve mali tekeller cebri gelirlerdir.

-Mülk ve teşebbüs gelirleri, bağış ve yardımlar, zora dayanmadan alınan

borçlar, özelleştirme gelirleri ise cebri olmayan gelirlerdir.

-Bu sınıflandırma Jeze-Pelin tarafından yapılmıştır.

Sağladıkları

Kaynağın

Niteliği

Açısından

-Devletin özel kişiler gibi piyasa kurallarına uyarak elde ettiği gelirlere

özel ekonomi gelirleri denir. Mülk ve teşebbüs gelirleri örnek olarak

gösterilebilir.

-Devletin kamu hukuku tüzel kişisi olarak ve egemenlik gücüne dayanarak

elde ettiği gelirler ise kamu ekonomisi gelirleri olarak adlandırılır.

Vergiler, harçlar, para ve vergi cezaları örnek olarak gösterilebilir.

Gelirin

Sürekliliği

Açısından

-Devletin sistematik olarak sürekli veya normal zamanlarda normal gelir

kaynaklarından elde ettiği gelirlere olağan gelirler denir. Vergi, resim,

harç, şerefiye, mülk ve teşebbüs gelirleri olağan gelirlere örnektir.

-Devletin sistematik olarak elde etmediği, ekonomik kriz, doğal afet ve

savaş gibi nedenlerden dolayı ortaya çıkan gelirlere olağanüstü gelirler

denir. Borçlanma, tazminatlar, bağış ve yardımlar, devalüasyon, senyoraj

gelirleri ve özelleştirme gelirleri örnek olarak gösterilebilir.

II. VERGİ TEORİSİ ve VERGİLEME TEKNİĞİ

A. Verginin Amaçları

Verginin asıl amacı mali ( fiskal ) amacıdır. Mali amaç, devletin sürekli bir artış

gösteren kamu giderlerini karşılaması, finanse etmesidir. Bu verginin en eski ve geleneksel

amacıdır. Klasik maliyecilere göre verginin sadece fiskal amacı vardır.

Vergilerde müdahaleci yaklaşım kapsamlı bir şekilde 1929 yılından sonra ortaya

çıkarmaya başlamıştır. Böylece vergiler mali amaçlarının yanında ekonomik ve sosyal

amaçlar için de kullanılmaya başlanmıştır.

Modern maliyecilere göre verginin hem fiskal hem de ekstra fiskal amaçları vardır.

Tam istihdamı sağlamak, fiyat istikrarını sağlamak, dış ekonomik dengeyi sağlamak,

ekonomik büyüme ve kalkınmayı sağlamak ekonomik amaçları iken, gelir dağılımında adalet

sağlamak, çevre sorunları ve nüfus politikası yürütmek ise sosyal amaçlarındandır.

B. Verginin Tanımı ve Nitelikleri

Vergi, devletin ve devletçe yetki verilmiş diğer kamu tüzel kişilerinin kamu hizmeti ve

faaliyetlerini yerine getirmek için yapacağı harcamaları karşılamak üzere egemenlik gücüne

dayanarak kişilerden cebren ve karşılıksız aldığı paralardır.

- Karşılıksızdır.

- Parasal değerlerdir.

- Devletin egemenlik gücüne dayanılarak alınır.

- Kamu hizmetlerinin finansmanı için toplanır.

- Cebren toplanır.

- Ödeme gücüne göre alınır.

- Gerçek veya tüzel kişilerden alınır.

- Servet, gelir veya harcama üzerinden alınır.

- Temel hususlar kanunla belirlenir.

- Mali, sosyal ve ekonomik amaçlarla alınır.

- Özel kesimden kamuya parasal aktarmalardır.

Page 49: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

49

1215 Magna Carta tarihte ilk kez kralın vergileme yetkisini sınırlandırmıştır. Öşür,

Müslümanlardan alınan toprak ürünü vergisidir. Haraç, Müslüman olmayanlardan alınan

toprak vergisidir. Cizye ise Müslüman olmayanlardan askere gitmemeleri karşılığında alınan

vergidir.

C. Vergiyi Açıklayan Teoriler

Faydalanma Teorisi Otorite ( Egemenlik ) Teorisi

Değişim Teorisi: Vergi, devletin ürettiği mal

ve hizmetlin bedeli veya fiyatıdır.

Montesquieu, Locke, Hobbes gibi yazarlar

tarafından savunulur.

Sigorta Primi Teorisi: Devlet bireylerin can

ve mal güvenliğini koruduğu için vergi

bireylerin devlete ödediği sigorta primi gibi

görülmektedir. Montesquieu öncüsüdür.

Sosyal Üretim Giderlerine Katılma Payı

Teorisi: Devlet tarafından yapılan

hizmetlerin sosyal üretime katılması karşılığı

olarak alınan pay olarak kabul edilir.

İktidar Teorisi: Vergi, kamu hizmetlerini

yapmakla yükümlü devletin egemenlik

gücüne dayanılarak alınmaktadır. Alınan

vergi karşılığında vergiyi ödeyen

mükelleflere herhangi bir karşılık

verilmemektedir.

A.Smith, Mill, Dalton, Pigou bu teorinin

öncüleridir.

Günümüzde hakim olan görüş otorite

teorisidir.

Emile Sax’a göre, vergi ödemekle kişilerin katlandıkları fedakarlıkların toplamı ile

politik karar alma sonucu toplumun sağladığı toplam fayda birbirine eşit olmak zorundadır.

III. VERGİ SİSTEMİ

Bir ülkede, belli bir dönemde uygulanan vergilerin bütününe vergi sistemi denir. Vergi

yapıları, tarihsel kurum olarak ülkenin sosyal, politik ve ekonomik koşullarına bağlı olarak

oluşur ve toplumun mali fonksiyonunu yansıtırlar.

Vergi Sisteminin Temel Görevleri;

Kamu hizmetlerinin gerçekleştirilmesi için gerekli finansmanı sağlamak

Ekonomik büyümenin teşviki

Tasarrufların ve sermaye birikiminin artırılması

Gelir dağılımının düzeltilmesi gibi ekonomik ve sosyal amaçlar da vergi sisteminin

görevleri arasına girmiştir.

İyi Bir Vergi Sisteminin Özellikleri;

- Vergi yükü bireyler arasında adil dağıtılmalı, vergi ödeme gücü olanlardan alınmalıdır.

- Vergi etkin ve adil olmalıdır. Vergi mevzuatları mükelleflerin anlayabileceği şekilde

hazırlanmalıdır.

- Vergileme en az maliyetle yapılmalıdır.

- Vergi konuları ve oranları konjonktüre ayak uydurabilecek şekilde düzenlenmelidir.

- Vergi nötr olmalıdır.

Page 50: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

50

IV. VERGİLEME İLKELERİ

A. Adam Smith’in Vergileme İlkeleri

Adalet İlkesi: Herkesin kendi gelirine orantılı olacak şekilde kamu harcamalarına katılmasını,

bireylerin ödeme güçleriyle orantılı olarak vergi ödemeleri gerektiğini belirten ilkedir.

Kesinlik ( Belirlilik ) İlkesi: Bireyler ödeyecekleri verginin ödeme zamanını, ödeme biçimini

ve miktarını açık ve kesin olarak önceden bilmelidir.

Uygunluk İlkesi: Vergi, mükellefe en az rahatsızlık verecek şekilde olmalı, her vergi

mükellef için en uygun zamanda ve biçimde tahsil edilmelidir.

İktisadilik ( Tasarruf ) İlkesi: Verginin tarh ve tahsil giderleri düşük olmalı yani mükellefin

cebinden çıkan parayla hazineye giren para arasındaki fark minimum olmalıdır.

B. Modern Vergileme İlkeleri

1. Genellik İlkesi

Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle

yükümlüdür. Bu ilke ile herkesin kamu giderlerinin finansmanına katılması gerektiği ifade

edilirken, herkesten kasıt, ödeme gücü olanlardır.

2. Adalet İlkesi

Vergilemede adalet ilkesi, herkesten ödeme gücüne göre vergi alınmasını ifade eder.

Vergilemede tarafsızlığı ve adil düzenlemeyi kapsar.

Gelirin en az geçimlik düzeninin vergilendirilmemesi, artan oranlılık, ayırma prensibi,

bölge usulü, çifte vergilemenin önlenmesi, vergi kaçakçılığının önlenmesi gibi teknikler

vergilemede adalet için başvurulacak düzenlemelerdir

Adam Smith ‘’ bir devletin tebaasının her biri, hükümetin devamı için ödeme gücü

oranında yani devletin himayesi altında elde ettiği gelirle orantılı olarak iştirak etmelidir. ‘’

demiştir.

3. Eşitlik İlkesi

Vergilemede eşitlik ilkesi vergi yükünün mükelleflerin kişisel durumuna göre eşit bir

şekilde dağıtılmasını öngörür. Vergilemede eşitlik, vergilemede adaletin gerçekleşmesi için

ön koşuldur.

Farklı gelir gruplarının farklı vergilendirilmesine dikey eşitlik, aynı gelir gruplarının

aynı vergiye tabi tutulması ise yatay eşitliktir.

Vergi yükümlülerinin vergilendirilmesinde ödeme güçlerine ilaveten kişisel ve ailevi

durumlarına bakılarak vergi alınmasını ifade eder.

Eşit Fedakarlık Görüşü: Ödenmesi söz konusu vergi dolayısıyla mükelleflerin sahip

oldukları toplam faydadaki azalışın aynı düzeyde olması, bu yolla katlanılan fedakarlığın eşit

kılınmasını öngörmektedir. Bu durumda matrahın büyüklüğüne bakılmaksızın, farklı gelir

veya varlığa sahip olan kişisel, aynı miktarda vergi ödeyebilecektir.

Eşit Oranlı Fedakarlık Görüşü: Mükelleflerden varlıkları veya gelirleri yüksek olanların az

olanlara kıyasla daha fazla fayda sağladıkları için bu gruba giren mükelleflerin diğerlerine

kıyasla daha fazla vergilendirilmesi gerektiği düşüncesine dayanmaktadır. Her mükellef

açısından ödenen verginin gelire oranı eşit olmalıdır. Sabit oranlı vergi uygulanır.

Page 51: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

51

En Az ( Minimum ) Toplam Fedakarlık Görüşü: Bu görüşe göre, toplumu oluşturan kişiler

vergilendirilirken, bir bütün olarak toplumun katlandığı toplam fedakarlık mümkün olan en

düşük düzeyde olmalıdır. Bu yaklaşımda mükellefler arasında vergi dolayısıyla bir eşitlik söz

konusu olmamakta, verginin toplum açısından bir bütün olarak uygunluğu göz önüne

alınmaktadır.

Eşit Marjinal Fedakarlık Görüşü: Gelir arttıkça fazla vergi alınarak fayda kaybının

eşitlenmesi gerektiği ifade eden yaklaşımdır. Burada güdülen amaç, mali gücü yüksek olan

bireylerden daha fazla vergi alınması gerektiğidir. Artan oranlı vergi uygulanır.

4. Belirlilik ( Muayyenlik ) İlkesi

Her vatandaşın ödeyeceği verginin belirli, muayyen olmasını, keyfi olmamasını,

mükellefin verginin ödenme zamanını, ödenme şeklini, nispetini önceden bilmesi gerektiğini

ifade eder. Vergi ile ilgili kurum ve işlemlerin vergi toplanmadan önce belli olmasını ve

herkes tarafından anlaşılabilecek şekilde ortaya konulmuş bulunmasını gerektirir.

5. Uyguluk İlkesi

Verginin tahsiliyle ilgili bir ilke olup, verginin yükümlü için en uygun şekilde ve en az

rahatsızlık verecek biçimde en uygun zamanda tahsil edilmesi gerektiğini ifade eder.

6. Tasarruf ( İktisadilik ) İlkesi

Vergi uygulaması nedeniyle devlet tarafından katlanılan maliyetlerin olabildiğince

düşük tutulması, minimum vergi maliyeti ile maksimum vergi hasılatının toplanmasını,

verginin iktisadi faaliyetlere minimum zarar vermesini ifade eder.

Verginin Açık Maliyeti: Vergi idaresinin vergi toplamak için katlandığı personel, araç,

gereç, bina ve genel giderler gibi maliyetlerdir.

Verginin Örtük Maliyeti: Vergi nedeniyle mükellefin katlandığı zaman maliyeti,

muhasebeci, defter tutma gibi maliyetlerdir.

7. Açıklık İlkesi

Vergi yasalarının açık ve herkes tarafından anlaşılabilir bir şekilde düzenlenmiş

olmasını ifade eder.

8. Kesinlik İlkesi

Mükelleflerin ödeyecekleri verginin ödeme zamanını ödeme biçimini ve miktarını açık

ve kesin olarak bilmelerini ifade eder.

9. Randıman İlkesi

Verginin devlete mümkün olduğu kadar çok gelir getirmesini ifade eder.

10. Verimlilik İlkesi

Vergilerin devlete yetecek hasılatı temin etmede verimli olmasını, verginin tahsil

edilebilmesi için devlet tarafından yapılaması gereken masrafların en alt seviyede oluşmasının

sağlanması gerektiğini ifade eder.

Verginin mutedil olması, vergilendirilen vergi konusu ile vergi arasında aşırı bir

oransızlığın olmamasını, vergi oranlarının çok düşük ve çok yüksek tutulmasını ifade eder.

Page 52: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

52

11. Esneklik İlkesi

Vergilerin gelirdeki ve talepteki değişmelere duyarlı olmasını ifade eder. Gelir

vergisinin gelir esnekliği yüksek iken dolaylı vergilerin esneklikleri düşüktür.

12. İstikrar İlkesi

Vergilendirme konusunda yapılan düzenlemelerin sık sık değiştirilmemesini ifade

etmektedir. Devletin vergi gelirlerinin istikrarlı bir seyir izlemesini bazı dönemlerde bütçe

açığı ve bazı dönemlerde de bütçe fazlasının oluşmamasının amaçlandığı bir ilkedir.

13. Basitlik İlkesi

Vergi mevzuatlarının ve vergiyle ilgili düzenlemelerin mükelleflerin gönüllü uyumunu

sağlayacak şekilde basit, sadece, anlaşılır olmasını ifade eder.

14. Kanunilik İlkesi

Vergilerin kanunlarla konulup kaldırılmasını, kanunlara aykırı olamayacağını ifade

eder. Kanunları çıkarma yetkisi yasama organına ait olduğunu göz önünde bulundurursak

günümüzde vergileme yetkisi TBMM’ne aittir.

NOT: Verginin ödeme gücüne göre alınmasını ilk kez A.Smith savunmuştur.

Kişilerin gelirlerinden ve servetlerinden zorunlu ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra arta

kalan kısma vergi ödeme gücü denir. Gelir, servet, harcama, lüks tüketim ve üretim

potansiyeli ödeme gücünün göstergeleridir.

V. VERGİLEMEDE ÖDEME GÜCÜNE ULAŞILMASI

A. En az Geçim İndirimi ( Asgari Geçim İndirimi )

Kişilerin geçinmesi için belirli bir tutara kadar olan gelirin vergi dışı bırakılmasına

asgari geçim indirimi veya en az geçim indirimi denir. Daha çok gelir üzerinden alınan

vergilerde uygulanır.

Fizyolojik asgari, kişinin fiziki varlığını sürdürebilmesi, temel insani ihtiyaçlarını

giderebilmesi için gerekli olan asgari miktardır.

Kültürel asgari, kişinin içinde bulunduğu toplumsal ve kültürel konumunu koruması

ve devam ettirebilmesi için gerekli olan asgari miktardır.

Medeni asgari, kişinin yaşadığı toplumda ulaşılan toplumsal uygarlık düzenin

gereklerine ve imkanlarına göre konumunu devam ettirebilmesi için gerekli miktardır.

En Az Geçim İndirimi Uygulama Şekilleri

Matrahtan İndirim Sistemi

Mükellefin vergiye tabi gelirlerinden an az geçim indirim tutarı düşülür ve geriye

kalan kısım vergilendirilir.

Vergiden İndirim Sistemi ( Dekot Sistemi )

Mükellefin öncelikle elde ettiği gelir üzerinden herhangi bir ayrıma gidilmeksizin

vergi hesaplanır. Daha sonra en az geçim indirimi üzerinden ayrıca vergi hesaplanır. Sonra

olarak da en az geçim indirimi üzerinden hesaplanan vergi, tüm gelir üzerinden hesaplanan

vergiden düşülür. Ülkemizde bu sistem uygulanır.

Bölme Sistemi

Ailenin toplam geliri aile bireylerinin sayısına bölündükten sonra her bir birey bu tutar

üzerinden ayrı ayrı vergilendirilir. Splitting sisteminde toplam gelir sadece ikiye bölünürken,

katsayı sisteminde toplam aile ferdine bölünür.

Page 53: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

53

B. Ayırma İlkesi

Bu ilkeye göre emek gelirleri ile sermaye gelirleri arasında nitelik yönünden bir ayrım

yapılmakta, farklı ödeme gücünün temsil ettikleri düşüncesiyle sermaye gelirlerinin emek

gelirlerine göre daha yüksek oran ve miktarlarla vergilendirilmesi gerektiğini ileri

sürmektedir. Bu ilke;

- Emek gelirinin sermaye gelirine göre korunmasına ihtiyaç duyduğu

- Sermaye gelirlerinin emek gelirlerine göre daha yüksek gelir getirme imkanına sahip

olduğu ve sermaye gelirlerinin sürekli, sağlam ve istikrarlı olduğu

- Emek gelirlerinin kural olarak kaynaktan kesildiği için vergi kaçırmasının zor olduğu,

sermaye gelirlerinde ise vergi kaçakçılığının daha fazla olduğu varsayımına dayanır.

- Bu ilkenin tersine ‘ Dual Vergileme ‘ denir.

C. Artan Oranlılık

Artan oranlılık, vergi matrahının artmasına paralel olarak matrahın artan dilimlerine

uygulanan vergi oranlarının da artması demektir. Daha basit ifadeyle gelir arttıkça vergi

oranlarının da artmasıdır. Ülkemizde gelir vergisi ile veraset ve intikal vergisi artan oranlı

olarak vergilendirilmektedir.

NOT: Artan oranlı vergilerin gelir ve servet dağılımındaki adaletsizlikleri düzeltecek şekilde

devlet tarafından kullanılmasını bilimsel olarak savunan ilk iktisatçı A.Wagner’dir.

NOT: E.R.A Selligman ise artan oranlı vergilerin uygulanmasının bazı adaletsizlikler

yaratacağını, Wagner’in önerilerinin toplumu sosyalizm gibi liberal sistemler dışındaki

sistemlere götüreceğini iddia etmektedir. Sosyal sınıflar arasında kendiliğinden var olan gelir

ve servet dağılımındaki farklılıkları düzeltmek devletin görevi değildir. Ancak devlet farklı

davranışlarıyla farklılığa da neden olmamalıdır.

D. Muafiyet ve İstisnalardan Yararlanılması

Vergi İstisnası

Bir mal veya hizmet ya da işlem gibi verginin konusuna giren vergilendirilmesi

gereken bir unsurun vergi dışı bırakılması ‘ vergi istisnası ‘ adı alır. İstisnalar verginin

mükellefini değil verginin konusunu vergi dışı bırakır. Bu anlamda objektif vergi

yükümlülüğünü kaldıran bir uygulamadır.

Vergi Muafiyeti

Vergi mükellefi olan gerçek veya tüzel kişilerin vergi dışı bırakılmasına ‘ vergi

muafiyeti ‘ denir. Muafiyet konuyu değil mükellefiyeti sınırlar. Bu yönüyle sübjektif vergi

yükümlülüğünü kaldıran bir uygulamadır.

VI. VERGİ MATRAHI

Verginin üzerinden hesaplanacağı değer ya da miktar olarak tanılanabilir. Vergi

matrahının değer olarak ifade edilmesi halinde advalorem vergiler, matrahın fiziksel ölçütler

olarak ifade edilmesi halinde spesifik vergiler söz konusu olmaktadır.

Matrah Belirleme Usulleri

a. Beyan Usulü

Beyan usulü matrah belirleme yönteminin mantığı, vergilendirilecek unsurun en iyi

mükellefin kendisi tarafından bilinebileceği gerçeğine dayanmaktadır. Vergi mükellefi ya da

vergi sorumlusu tarafından vergi matrahının, kanunda belirtilen esaslara göre saptanarak vergi

idaresine bildirilmesidir. Ancak bu sistemin etkin bir vergi denetimi ile desteklenmesi gerekir.

Page 54: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

54

b. Karineler ( Dış Göstergeler ) Usulü

Mükellefin gelir ya da servetinin ölçüsü olduğu kabul edilen kapı, pencere, kira, oda

sayısı gibi çeşitli göstergelerde yararlanarak matrah belirlenmektedir.

Karineler Usulünün Avantajları;

- Matrah kolay belirlenir.

- Vergi kaydı daha az olur.

- Vergi konusu kolay kavranır.

- Vergisel sırların korunmasına daha çok katkı sağlar.

Karineler Usulünün Dezavantajları;

- Vergi ödeme gücünü göstermekten uzaktır.

- Herkese uygulanabilir genel bir karine göstergesi tespit etmenin çok zor olması

- Verimlilik ilkesine uygun olmaması

- Vergi adaletine uygun olmaması

c. Götürü Usul

Verginin aynı veya benzer durumdaki tüm konu ve mükelleflere aynı miktarda

uygulanacak şekilde genel olarak belirlenmesidir. Yani mükellefler tek tek değil gruplara

ayrılarak matrahlar belirlenir.

Götürü Usulün Avantajları;

- Mükellef ve devlet açısından uygulanması kolay bir yöntemdir.

- Mükellefler arasında mali ve psikolojik baskısı düşüktür.

- Düşük gelir gruplarının sosyal açıdan korunmalarını sağlar.

Götürü Usulün Dezavantajları;

- Her ne kadar benzer durumda olsalar da bazıları yüksek gelire bazıları düşük gelire

sahip olabilir. Hatta bunlardan bir kısmı zarara uğramış da olabilir. Yani vergi

adaletini bozar.

- Mükelleflerin genelde belge düzenine uymaları zorunlu olmadığından ya da belge

düzenine ilişkin ödevleri az olduğundan belge düzenini yerleşmesi ve vergi

denetiminin etkinliği engellenir.

d. İdarece Takdir Usulü

Vergi dairesi tarafından matrahın her mükellef için ayrı ayrı belirlenmesidir. Tespite

yönelik güçlükler olması durumunda idarenin takdir yetkisini kullanmasıdır. Takdir yetkisi

birtakım kural ve kanıtlara göre kullanılır.

Bazı mükelleflerin kollanması, keyfi olabilmesi, kişinin ödeme gücünü yansıtmayan

veya gerçek matrahıyla bağdaşmayan takdirlerin yapılabilmesi gibi olumsuz sonuçlara da yol

açabilir.

VII. VERGİ MÜKELLEFİ - SORUMLUSU

Vergi mükellefi, VUK’a göre üzerine vergi borcu düşen gerçek ya da tüzel kişidir. Bu

kapsamda vergi mükellefi, kanuni mükellef ve aracı mükellef olmak üzere ikiyi ayrılır.

Kanuni mükellef, vergi kanunlarınca mükellef olarak tanımlanan gerçek veya tüzel

kişidir. Vergi mükellefi daha sonra bu ödediği vergiyi piyasa aracılığıyla başkasına

yansıtıyorsa aracı mükellef halini almaktadır. Nihai olarak verginin üzerinde kaldığı gerçek ya

da tüzel kişi ise vergi yüklenicisi ya da vergi taşıyıcısı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Page 55: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

55

Vergi sorumlusu, kendisi gerçek vergi mükellefi olmamakla birlikte gerçek mükellefle

ilişkisi dolayısıyla, vergi kanunlarının gösterdiği durumlarda, verginin hesaplanarak

kesilmesi, ilgili vergi idaresine yatırılması, defter tutulması, beyanname verilmesi gibi

zorunluluğu bulunan işleri gerçekleştire üçüncü kişilerdir. VUK’a göre vergi sorumlusu,

verginin ödenmesi bakımından alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişidir.

Verginin ödenmesi sonucunda vergi mükellefinin mal varlığında azalma meydana

gelirken vergi sorumlusunun mal varlığında herhangi bir değişme gerçekleşmemektedir.

VIII. VERGİLEME İLE İLGİLİ KAVRAMLAR

1. Çifte ( Mükerrer ) Vergileme

Aynı vergi konusu üzerinden birden fazla vergi alınmasına çifte vergi denir. Çifte

vergi, vergi adaletine ters bir kavramdır. Öte yandan kişilerin ekonomik kararlarının

değişmesine yol açabilir.

İki farklı ülkede vatandaşlığı bulunan bir kişinin gelirinin iki ülke tarafından da

vergilendirilmesi yatay çifte vergilendirmeye örnektir. Federal devletlerde kişinin gelirinin

federal ve federe devlet tarafından vergilendirilmesi ise dikey çifte vergilendirmeye örnektir.

Bir kazanç üzerinden önce gelir vergisi sonra kurumlar vergisi alınması iktisadi

anlamda çifte vergi, Ankara BŞB ile Kırıkkale Belediyesinin sınırı üzerinde olan bir arazi

üzerinden her iki belediyenin de emlak vergisi alması hukuki anlamda çifte vergilemedir.

2. Vergi Erozyonu( Matrah Aşınması )

Vergi matrahının, vergi harcamaları, vergiden kaçınma ve vergi kaçakçılığından ötürü

aşınması durumudur.

3. Vergi Harcamaları

Vergi harcaması, muafiyet, istisna ve indirimler gibi vergi ayrıcalıklarının yol açtığı

vergi kaybını ifade eder. Vergi harcamaları ekonomik faaliyetlerin belirli alanlarına avantaj

sağladığından yatay ve dikey eşitliğin bozulmasına neden olabilir.

4. Vergi Kapasitesi

Bir ülkedeki vergilendirilebilir ekonomik potansiyeldir. Kamu harcamalarının

karşılanması bakımından toplumun vergiye olan dayanma gücünün sınırlarını ifade eder.

Siyasi otoritenin vergi kapasitesi üzerinde doğrudan etkisi yoktur.

Vergi Kapasitesinin Belirleyen Unsurlar;

MG düzeyi arttıkça kapasite artar.

Artan oranlı tarifeler kapasiteyi artırır.

Kişi başına düşen gelir

Gelir dağılımı bozuldukça kapasite artar.

Vergi bilinci arttıkça kapasite artar

Sektörel yapı

Ekonominin dışa açıldıkça kapasite artar.

Ülkelerin gelişmişlik düzeyi

Trampa ekonomisinin gücü azaldıkça kapasite artar.

Vergiden kaçınma ve kaçakçılık

Vergi dairesinin işleyişi ve yapısı

Page 56: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

56

5. Vergi Gayreti

Bir ülkede bulunduğu tahmin edilen vergi kapasitesi ile fiili vergi hasılatı arasındaki

oransal ilişkiyi ifade eder. Toplam vergi gelirlerinin, toplanabilecek vergi gelirlerine bölümü

ile bulunur.

Vergi gayreti 1’e eşitse vergi kapasitesi tam olarak kullanılmaktadır. Vergi gayreti

1’den küçükse vergi kapasitesi tam olarak kullanılmamakta, eğer 1’den büyükse vergi gayreti

vergi kapasitesinin üstündedir.

6. Vergi Yükü

Belirli bir dönemde ödenen vergiler ile bu ödemeleri yapan mükelleflerin aynı

dönemde elde ettikleri gelirleri ve servetleri arasındaki rakamsal ilişkiye vergi yükü denir.

Vergi yükündeki artış ikame etkisi, gelir etkisi, karar beyan etkisi ve vergiden kaçınma

ve kaçakçılığı gibi olumsuz etkilere yol açabilir;

A. Vergi Yükü Türleri

Objektif Vergi Yükü

Objektif Vergi Yükü = Mükellefin Ödediği Vergiler / Mükellefin Geliri

Sübjektif Vergi Yükü ( Vergi Baskısı, Vergi Tazyiki )

Verginin satın alma gücünü azaltması nedeniyle mükellefin hissettiği psikolojik baskı

veya tazyiktir. Sübjektif vergi yükü rakamsal olarak hesaplanamaz.

Toplam Vergi Yükü

Bir ülkedeki toplam vergi gelirlerinin, toplumun toplam gelirine oranı toplam vergi

yükü olarak adlandırılmaktadır. Bu oran, üretilen gelirin ne kadarlık kısmının vergiye

dönüştüğünü gösterir.

Toplam Vergi Yükü = Ödenen Toplam Vergiler / GSMH

Bireysel Vergi Yükü

Bireylerin vergi yükü nedeniyle hissettiği psikolojik baskı veya takındığı psikolojik

tavır sübjektif vergi yüküdür ve bunun ölçülmesi mümkün değildir.

Objektif bireysel vergi yükü ise bireylerin belirli bir dönemde ödedikleri tüm

vergilerin elde ettikleri gelire oranıdır.

Bireysel Vergi Yükü= Bireyin Ödediği Vergiler / Bireyin Geliri

Net Vergi Yükü

Belirli bir dönemde ödenen toplam vergilerden, o dönemdeki kamu hizmetlerinden

elde edilen faydaların düşülmesi sonucu elde edilen değerin toplam gelire oranıdır.

Net Vergi Yükü= ( Ödenen Toplam Vergiler – Kamu Hiz. Sağ. Fay ) / Gelir

Gerçek Vergi Yükü

Vergi yükü hesaplanırken vergi yükünün yansıtılmasını da dikkate alan vergi yükü

hesaplamasıdır.

Gerçek VY= ( Ödenen + Yansıtılan ) – ( Kamu Hiz. Sağ. Fay + Yansıtılan ) / Gelir

Page 57: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

57

Sektörel Vergi Yükü

Ekonomik anlamda faaliyet gösteren çeşitli sektörler açısından, sektörün ödemiş

olduğu vergi ve sektörün geliri arasındaki ilişkiyi ortaya koyan oran, sektörel vergi yükü

kavramını ortaya çıkarır.

Bölgesel Vergi Yükü

Belirlenen bölgenin belli bir dönemde ödemiş olduğu vergi miktarı ile elde ettiği gelir

arasındaki oranlar bulunarak vergi yükü karşılaştırmasının yapılabilmesi ve vergi

dengesizliklerinin ortaya konulabilmesi sağlanmış olur.

Vergi Yükünün Fazla Olması Durumunda;

- Vergi kaçakçılığı ve vergiden kaçınma artar.

- Üretim faaliyetleri azalır.

- Yatırımlar azalır.

- İşsizlik artar.

- Çalışma istek ve arzusu düşer.

- Tasarruflar azalır.

- Ekonomide durgunluk ortaya çıkar.

7. Optimal Vergileme ( Vergi Yükünün Sınırları )

Vergi hasılatını maksimum kılan vergi oranıdır. Ülkedeki mevcut vergi yasalarına

göre vergi oranlarının artırılması usulü ile ulaşılabilecek maksimum vergi miktarıdır. Optimal

vergi oranı aşıldığında vergi oranı artırılırsa vergi hasılatı düşer.

Colin Clark’a göre vergi yükü %25’i aşmamalıdır. Verginin sınırı milli gelire göre

belirlenmelidir ve vergiler milli gelirin %25’ini geçmemelidir.

Pigou ve Dalton

Marjinalist yaklaşımı savunan Pigou ve Dalton mükelleflerin vergileme sonucu

katlandıkları marjinal maliyet ile devletçe yerine getirilen hizmetlerin marjinal faydasını

karşılaştırarak vergileme sınırının tespit edilmesi gerektiğini savunmuşlardır. Vergilerin

marjinal maliyeti, harcamaların marjinal faydasını aştığı nokta vergilemede üst sınırdır.

Higgins

Higgins’e göre vergisini ödeyen mükelleflerin, ödedikleri vergi karşılığında

yararlandıkları kamu hizmetlerinden sağladıkları fayda ile bu verginin ödenmemiş olması

durumunda kişilerin paralarla piyasadan sağlayacakları faydanın eşitlendiği noktada,

vergileme sınırına ulaşılmış demektir.

Neumark’ın Mali Kanunu

Vergilendirmede sınırın aşıldığını gösteren mali göstergeler de vardır. Gerloff ve

Neumark, bu göstergeleri bir kanun halinde ortaya koymuşlardır. Bu kanuna göre optimal

nokta aşılınca vergi hasılatında artış yavaşlar ve hatta azalır, buna karşılık vergi toplama

masrafları ve tahsil edilmedik vergi bakayaları ve vergi kaçakçılığı artar, mükellefler vergiye

karşı ikame etkisi gösterir.

Arthur Betz Laffer

Laffer vergi oranları ve vergi hasılatı arasında kurduğu ilişkiyi Laffer Eğrisi ile

açıklamıştır. Bu eğriye göre vergilemede optimal nokta aşılınca vergi oranlarının düşürülmesi

gerekir. Fiili vergi oranı ile optimal vergi oranı eşit ise vergi hasılatı maksimumdur.

Page 58: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

58

Corlett ve Hague Kuralı

Ekonomide etkinliği sağlamak için iki maldan boş zamanın tamamlayıcısı olan malı,

daha çok vergilendirilmesini esas alır. Örneğin bilgisayar oyunlarına yüksek oranda vergi

uygulanması boş zaman talebini azaltır.

8. Vergi Bilinci

Mükelleflerin vergi ile ilgili ödevlerini yerine getirmedeki arzularının düzeyi vergi

bilinci olarak adlandırılır. Yani verginin kamu harcamalarının finansmanı için toplandığının

farkında olunmasıdır. Toplumun yapısı, eğitim düzeyi, kültürel farklılıklar, gelişmişlik düzeyi

ve kamu harcamalarının etkinliği etkiler.

9. Vergi Ahlakı

Mükelleflerin yükümlülüklerini, kanuna ve gerçeğe uygun bir şekilde yerine getirme

düzeylerine vergi ahlakı denir.

10. Vergiye Uyum

Mükelleflerin vergi bilinci ve vergi ahlakına bağlı olarak vergiyle ilgili ödev ve

yükümlülüklerini yasalara uygun olarak ve gönüllü olarak, hiç aksatmadan yerine getirme

davranışıdır.

11. Verginin Mahsubu

Daha önce ödenmiş verginin daha sonra ödenmesi gereken aynı tür vergiden hesaben

düşülmesidir. Çifte vergilemeyi önleyen işlemdir.

12. Verginin Takası

Aynı nitelikte, karşılıklı ve kesinleşmiş olan iki borcun değiştirilmesine vergi takası

denir. Vergi mahsubu ile takası arasındaki temel farklılık, mahsup tarh aşamasında

gerçekleşirken, takas tahsil aşamasında gerçekleşmektedir.

13. Mali Anestezi ( Vergi Uyuşturması )

Mali yükümlülüklerin, muhatapları tarafından farkına varılmadan yerine getirilmesini

ifade etmektedir. Bu vergilerin başında KDV gelmektedir.

Kaynakta kesinti yoluyla alınan hallerde ve verginin fiyatla kaynaşmış olduğu

özellikle dolaylı vergilerden tüketim üzerinden alınan vergilerde mali anestezi etkisi çok

yüksektir.

14. Vergi Oranı

Vergi miktarının, matrahın bir yüzdesi ya da bindesi olarak ifade edilmesidir. Vergi

ünitesinden alınan miktarın yüzde ya da binde olarak ifade edilmesidir.

15. Vergi Tarifesi

Vergi tutarını hesaplayabilmek için matraha uygulanması gereken ölçülerdir.

16. Vergi Rekabeti

Ülkelerin vergi oranlarını düşürme yarışına girerek uluslararası sermaye ve işletmeleri

kendi ülkelerine çekme için uğraşmasıdır.

17. Vergi Cenneti

Diğer ülkelere nazaran oldukça düşük oranda vergi uygulayan ya da vergi almayan

ülkelere denir.

Page 59: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

59

18. Vergi Dampingi

Bir ülkede normal koşullarda uygulanması gereken vergi oranlarının altında, vergi

oranlarına yer verilmesine denir.

19. Vergi Kalkanı

Vergi kalkanı mükelleflerin ödemeleri gerek dolaysız vergilere sınırlama koyan bir

müessesedir. Vergi kalkanı uygulamasıyla, mükelleflerin ödeyecekleri dolaysız vergilerin

tutarı, gelirlerinin belirli bir yüzdesini geçmemektedir.

20. Vergi Tatili

Devletin teşvik amacıyla ülkelerin belli bölgelerinde veya belli sektörlerde

mükelleflerden geçici bir süre veya süresiz olarak vergi almamasıdır.

21. Vergi Fiyatı

Bir kişinin kamu mal ve hizmetlerinden tüketeceği her ilave birim için yapması

gereken ilave ödeme vergi fiyatı olarak adlandırılır.

22. Asgari Vergi

Mükelleflerden ödemeleri gereken verginin belirli bir tutarın altına düşmesini

engelleyecek şekilde vergi alınmasını asgari vergi uygulaması denir.

23. Vergi Uyumlaştırılması

Uluslararası veya bölgesel entegrasyonlarla birlik veya gümrük birliği içinde

bütünleşme yolundaki ulusların vergi konusundaki işbirliğini ifade etmektedir. Vergi

uyumlaştırılması vergi oranlarının aynı seviyeye çekilmesi değildir.

24. Enflasyon Vergisi

Devletin para basması sonucu tedavüldeki para hacminin genişleyerek enflasyona

neden olması, bu durumun ise halkın satın alma gücünü azaltarak devlete dolaylı bir gelir

transferine yol açmasına denir.

25. Pigou Tipi Vergiler

Dışsallıkların denetimi amacıyla sosyal maliyetlerle özel maliyetler ve sosyal fayda ile

özel fayda arasında ortaya çıkan farkın giderilmesi için konulan vergilere denir. Bu vergiler

MÖM = MSM ve MÖF = MSF olması için konulur.

26. Tobin Vergisi

J.Tobin tarafından geliştirilmiştir. Tobin, uluslararası sermaye hareketleri üzerine

değer esasına dayanan düşük ve tek oranlı, bütün ülkeler için geçerli olacak bir döviz işlem

vergisi konulmasını öngörmektedir. Bu vergiyle birlikte ülkeler arası kısa vadeli spekülatif

döviz ve sermaye akımları engellenecek, böylece ekonomik yapıda ortaya çıkabilecek

dalgalanmaların önünün alınmasına olanak sağlayacaktır.

27. Olivera – Tanzi Etkisi

Enflasyon dönemlerinde vergi hasılatının gecikmesi ile uğranılan reel satın alma

gücündeki kayıptır. Bu kaybın nedeni verginin tarhı ile tahsili arasında geçen sürenin

uzamasıdır. Bu etkinin azaltılması için yeniden değerleme oranının uygulanması, geçici vergi

uygulaması ve verginin kaynakta kesinti yöntemiyle alınması yöntemlerine başvurulur.

Page 60: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

60

28. Ters Tanzi Etkisi

Enflasyonla reel kamu harcamaları arasındaki ters ilişkidir. Enflasyonist ortamlarda

harcama gecikmesinin uzun olması kamu harcamalarının reel değerini azaltan bir etkiyi

beraberinde getirecektir. Böylece artan enflasyon mal ve hizmetler için yapılan ödemelerin

reel değerinin mal ve hizmetlerin reel değerinden daha düşük kalmasına neden olarak kamu

kesiminin mali durumunda göreceli bir iyileşme yaratmaktadır.

29. Vergide Destinizasyon

Varış ülkesinde vergileme prensini olarak da ifade edilir. İthalatın vergilendirildiği,

ihracattan vergi alınmayan sistemdir.

30. Vergilemede Orijin

Çıkış ülkesinde vergileme prensini olarak da ifade edilir. İthalatın vergilendirilmediği,

ihracattan vergi alınan sistemdir.

31. Ramsey’in Ters Esneklikler Kuramı

Ramsey’e göre kaynak dağılımında optimum dağılımın gerçekleşmesi için tüketim

mallarına konulan vergilerin o malların talep fiyat esneklikleriyle ters oranda olması

gerektiğini ifade eder.

Yani malın talep fiyat esnekliği yüksek ise düşük vergilemeyi, malın talep esnekliği

düşük ise yüksek vergilemeyi savunur. Bu sayede ekonomide etkinliğin tekrar sağlanacağı

görüşünü dile getirir.

32. Verginin Nakli

Herhangi bir üretim faktörünün veya ürünün fiyatı belirlenirken, ödenmiş olan

verginin fiyatın üzerine eklenerek başkasına nakledilmesidir.

33. Verginin Amortismanı

Herhangi bir menkul veya gayrimenkul malın üzerinde konulan vergilerin malın

sermaye değerini düşürmesine ‘ verginin amortismanı ‘ denir. Bu olay, vergi konusu malın

değerinin azalmasıyla sonuçlanır.

34. Verginin Kapitalizasyonu

Herhangi bir menkul veya gayrimenkul malın üzerinden alınan vergilerin kaldırılması

sonucu malın sermaye değerinin yükselmesine Verginin Kapitalizasyonu denir. Bu olay malın

değerinin artmasıyla sonuçlanır.

35. Vergi Teşviki

Verginin mali, ekonomik ve sosyal amaçlar doğrultusunda mükelleflerin belirli tutum

ve davranışlar göstermeleri için geliştirilmiş olan vergi kolaylıklarının tümüne birden vergi

teşviki denir.

Bilimsel ve kültürel faaliyetlerin vergi dışı bırakılması veya bu faaliyetlerde vergi

miktarının indirilmesi, özürlü işçi çalıştıranlardan daha az vergi alınması, sosyal ve ekonomik

olarak geri kalmış bölgelere yatırım yapanlara yatırım indirimi gibi vergisel avantajlar

sağlanması vergi teşvikine örnek oluşturur.

36. Verginin Peçelemesi

Özel hukuk kurallarından ve sözleşme şekillerinden ustaca yararlanarak vergi

borcunun azaltılması veya sıfırlanmaya çalışılmasıdır.

Page 61: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

61

37. Vergi Çengeli ( Mali Fren )

Enflasyon, kişinin geliri, servet ve harcamaların daha yüksek oranda vergiye tabi

tutulmasına neden olur. Enflasyon nedeniyle kişilerin ve kurumların sahip oldukları servet

yaptıkları harcamalar, elde ettikleri kazançların nominal değeri yükselir. Bunun sonucunda

kişilerin elde ettiği gelirler daha üst dilimlere doğru sürüklenir ve vergi yükleri artar. Bu

duruma mali sürüklenme de denir.

38. Mali Zorlama

Mali zorlama savaş ve afet gibi olağanüstü dönemlerde gerekli kamu harcamalarının

finanse edilmesi için kaynaklara gereğinden fazla yüklenilmesidir.

39. Verginin Kilitlenme Etkisi

Yeni yatırımcıların ve sermaye piyasalarının gelişimini olumsuz yönde etkileyecek

biçimde sermaye kazançlarının vergilendirilmesidir.

40. Vergi Planlaması

Mikro vergi planlaması, bireysel nitelik taşımakta olup mükelleflerin kanuna uygun

davranarak ödemeleri gereken vergiyi en aza indirmeye yönelik çabalarıdır.

Makro vergi planlaması ise, devletin vergileri en uygun kaynaklardan, konulma

amaçlarına uygun şekilde ve toplumun tavır ve davranışlarını dikkate alarak maksimum

hizmeti sağlayacak şekilde alma çabalarıdır.

41. Vergi Kaması

Vergi sebebiyle üretici ve tüketici rantında meydana gelen azalmaya vergi kaması

denir. Burada vergi iki ucu keskin kamaya benzetilir.

42. Vergi Alerjisi

Dolaysız vergilerin mali anestezi etkilerinin düşük olması nedeniyle, bireyler bu

vergilerdeki değişime daha hızlı tepki verirler, hatta lehlerine olan değişimler dahi tepkiyle

karşılanır. Vergiye karşı olan aşırı duyarlılığa denir.

43. Tevzi ( Dağıtma ) – Nispi ( Nispet ) Vergiler

Elde edilmek istenen toplam vergi hasılatının toplam tutar olarak önceden saptandığı

sonra da bu tutarın mükellefler arasında paylaştırıldığı sisteme tevzi vergiler denir.

Önce vergi oranının saptandığı sonra buna göre toplanacak vergi hasılatının tahmin

edildiği vergilere nispi vergiler denir.

44. Vergi Tutamağı

Vergilendirilmesi kolay olan ve yüksek vergi hasılatı elde edilebilen kaynaklara vergi

tutamağı denir. Sigara, alkol, akaryakıt, devlet memuru maaşları örnek olarak gösterilebilir.

45. Vergi Takozu

Vergi ve parafiskal gelirlere ait yükümlülüklerin işveren üzerinde yarattığı mali

ağırlığa denir.

46. Mali Aldanma ( Mali Yanılgı ) ( Buchanan )

Buchanan’a göre açık finansman politikaları uygulandığında seçmenlerin kamu

harcamalarının faydalarını olduğundan fazla algılamakta ancak vergi yükünü tam ve doğru

algılayamamaktadır. Bu etkiye mali aldanma ya da mali yanılgı denilmektedir.

Page 62: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

62

47. Verginin Dönüştürülmesi

Vergilerdeki artış nedeniyle girişimcinin maliyetlerinde ortaya çıkacak artışın

girişimci tarafından giderilerek vergi öncesi duruma dönülmesidir.

48. Verginin Gelir Esnekliği

Vergi gelirlerindeki artış yüzdesinin milli gelirin nominal artış yüzdesine oranlanması

ile elde edilen rakamdır. Eğer bir vergi hasılatındaki değişim gelirdeki değişimden

etkilenmiyorsa o vergi esnek olmayan vergidir.

Esnekliği en yüksek olan vergi artan oranlı gelir vergisidir. Esnekliği en düşük olan

vergi ise baş vergisidir.

49. Taksflasyon

Yüksek enflasyon ve yüksek vergi yükünün bir arada olmasıdır.

50. Vergi Çalılığı

Vergi kanunlarının sık sık değişmesi nedeniyle vergi mükelleflerinin zihninde oluşan

tereddüt ve karmaşayı ifade eder.

51. Sin Taxes

Sigara içmek, alkol kullanma, çevreye zarar vermek, fuhuş gibi insani düşkünlük ya da

günahkâr zevklere bedel yüklemek için uygulanan tüketim vergisinin ortak adıdır.

52. Vergi İadesi

Vergi kanunlarına göre alınmaması gerekirken alınmış olan veya kanunlara göre

alınması gerekenden daha fazla tahsil edilmiş olan vergilerin, mükelleflere geri verilmesidir.

53. Vergiden Kaçınma

Bireylerin vergi kanunlarına aykırı davranmadan vergi ödeme yükümlülüğünden

kurtulmak için yaptıkları fiillere vergiden kaçınma denir. Vergiden kaçınmada vergi borcu

doğmamıştır. Bu durumda da herhangi bir cezai yaptırımı yoktur.

Vergiden kaçınma, vergi avantajlarından yararlanma, gelir aktarımı, vergilerin

ertelenmesi ve vergi arbitrajı çeklinde gerçekleşebilir.

54. Vergi Kaçakçılığı

Kişinin vergi baskısından kurtulmak amacıyla vergi kanunlarına aykırı hareket etmesi

vergi kaçakçılığıdır. Vergi kaçakçılığı vergi borcu doğduktan sonra gerçekleşir ve vergi

ahlakına bağlı bir olaydır. Vergi matrahı ve marjinal vergi oranı arttıkça kaçakçılık artar.

55. Google Vergisi

İnternet sitelerinde verilen ilanların vergilendirilmesini öngörmektedir.

56. Vergi Göçü

Yüksek vergi yükleri nedeniyle insanların vatandaşı oldukları ülkelerden

vatandaşlıktan çıkıp, daha düşük vergi yüküne tabi olacakları ülkelerin tabiiyetine

geçmelerine vergi göçü adı verilmektedir.

57. Vergi Arbitrajı

Mükelleflerin, farklı vergilendirme alanları ve farklı vergi oranlarından yararlanarak

vergisel yükümlülüğünü azaltmasını ifade etmektedir.

Page 63: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

63

58. Mali Rant – Mali Sömürü

Mükelleflerin ödemeye razı oldukları fiyattan daha düşük bedelle kamu

hizmetlerinden yararlanmaları halinde mali rant ortaya çıkmaktadır.

Mükelleflerin ödemeye istekli oldukları fiyattan daha yüksek bir bedel karşılığı

kamusal mal ve hizmetlerden yararlanmaları karşılığında mali sömürü söz konusu olmaktadır.

59. Vergi Grevi ve Vergi Reddi

Vergi grevi, vergi yükünün mükelleflerin çoğunluğunca çok yüksek algılanması

durumunda vergi oranlarının düşürülmesi yönünde vergiye karşı gösterilen toplu tepkidir.

Verginin reddi ise verginin toptan kaldırılması amacına yönelik toplu bir tepkidir.

Vergi reddi ve vergi grevi sosyal nitelikli bir tepkidir. En tipik örneği Fransa’daki Paujade

Hareketi’dir.

60. Verginin Giderilmesi ( Telafisi )

Kişilerin vergi yükünün kendilerine yarattığı baskıyı önlemek için vergi yükünden

kısmen veya tamamen kurtulmaya veya etkilerini gidermeye yönelik yaptıkları ekonomik ve

tepkisel davranışlardır. Kişiler vergi öncesi gelir düzeylerine ulaşmaya çalışır.

Karar Beyan Etkisi

Kişilerin ödedikleri verginin yarattığı baskından dolayı tüketim, tasarruf ve yatırım

kararlarını değiştirerek daha az vergi ödemeye çalışmalarına karar etkisi denir.

Gelir Etkisi

Bireylerin, vergilerin gelirlerinde yarattığı kaybı daha fazla çalışarak gidermek

yolunda çaba harcamalarına gelir etkisi denir.

İkame Etkisi

Verginin yarattığı baskı ve yükün, bireyin daha az çalışıp boş zaman talep etmesine

neden olmasına ikame etkisi denir.

61. Vergi Canlılığı

Vergide yapılan bir değişikliğin vergi gelir esnekliğinde yarattığı etkidir

IX. VERGİNİN YANSIMASI

Ödenmiş olan bir verginin ekonomik koşullardan ya da piyasa mekanizmasından

yararlanarak başkalarına aktarılmasını ifade etmektedir. Burada vergi mükellefi kanuni

mükellef durumundadır. Kanuni mükellef vergiyi bir başka kimseye aktarırsa aracı mükellef

durumuna geçmektedir. Vergi yansıması neticesinde vergiyi fiili olarak ödeyen kimseye fiili

mükellef, vergi yüklenicisi ya da vergi taşıyıcısı adı verilmektedir. Yansımanın dört aşaması

bulunmaktadır.

Ödeme: Verginin yansıması için her şeyden önce bu verginin ödenmesi gerekir.

Vurgu: Ödemeye karşı ilk olumsuz tepkidir. Kişi ödemiş olduğu vergiden kurtulmanın

yollarını arar.

Aktarma: Vurgudan sonra birey vergi yükünü başkasına aktarır. Tamamen ekonomiktir.

Yerleşme: Verginin artık aktarılmayacak nihai tüketicisinde kalmasıdır.

Eğer aynı vergiye ilişkin olarak yansıma sürecinde sürekli vurgu ve aktarma olayı

yinelenirse bu durumda verginin yayılması olayı meydana gelir.

Page 64: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

64

1. Vergi Yansımasının Türleri

İleriye – Geri Yansıma

Bir hizmetin veya malın vergisinin üreticiden, tüketici üzerine yansıtılmasına ileri

doğru yansıma denir.

Girdi maliyetleri veya işçi ücretleri düşürülerek vergi yükünün aktarılmaya

çalışılmasına geriye doğru yansıma denir.

Kanuni – Ekonomik ( Fiili ) Yansıma

Verginin kanuni sınırlar içerisinde kanunun öngördüğü biçimde yansıtılmasına kanuni

yansıma denir.

Verginin piyasa koşullarında yansıtılmasına ise fiili yansıma denir.

Sınırlı – Sınırsız Yansıma

Yansımanın belli bir yönde olacağını, bununda belli kişiler üzerinde toplanacağı

yansımalara sınırlı yansıma denir.

Yansıma her yönde oluyor ve belli toplumda değil bütün ekonomik bireylere

yansıyorsa burada sınırsız yansımadan söz edilir.

Biçimsel – Efektif Yansıma

Biçimsel yansımada esas olan konu vergiyi kimin ödeyeceğidir.

Efektif yansımada esas olan konu ise mükellefin tepkisinin ne olacağıdır.

Mutlak – Diferansiyel Yansıma

Kamu harcamaları sabit varsayıldığında belirli bir vergideki artışın gelir dağılımı

üzerinde yarattığı etkiye mutlak yansıma denir.

Kamu harcamaları sabit varsayıldığında yürürlükteki bir verginin kaldırılarak yerine

başka bir verginin getirilmesiyle meydana gelen değişimlere diferansiyel yansıma denir.

Çapraz Yansıma

Esnekliği yüksek olan bir malın vergisinin, esnekliği düşük olan bir malın fiyatını

etkilemesi çapraz yansımadır. Daha çok ikame mallarda görülür.

Çift Yansıma ( Prof Lagaro )

Verginin fiyata yansıtılırken, üreticinin vergi artışının içerisine karıda ekleyerek

fiyatları vergi artışından fazla artırması durumuna denir. Bu durumda vergisiz duruma göre

daha çok kar elde edilir. Buna mark – up fiyatlama da denilmektedir.

2. Yansımayı Belirleyen Faktörler

Yansımayı Belirleyen Mikro Ekonomik Faktörler;

- Arz ve talebin fiyat esneklik ve yapısı

- Piyasa yapısı

- Verginin niteliği

- Malın türü ve yapısı

- Verginin türü ve yüksekliği

Yansımayı Belirleyen Makro Ekonomik Faktörler;

- Konjonktürel durum

- Mükellefin vergiyi finanse ediş biçimi

- Devletin topladığı vergiyi harcama zamanı

Page 65: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

65

Arz ve Talebin Fiyat Esnekliği ve Yapısı

Kural olarak bir malın talep esnekliği ne kadar düşük, arz esnekliği ne kadar yüksek

olursa o mal üzerinde yansımanın gerçekleşmesi o kadar kolay olur.

Talep esnekliği ne kadar fazla ise verginin büyük kısmı üretici üzerinde kalır. Arz

esnekliği ne kadar az ise verginin büyük kısmı tüketici üzerinde kalır.

Piyasa Yapısı

Monopolün mal fiyatını daha serbest belirleyebilmesine, dolayısıyla vergiyi daha rahat

yansıtabilmesine karşın, tam rekabet piyasasında kısa dönemde verginin yansıtılması çok

zordur. Tam rekabet piyasasında vergiler uzun dönemde daha kolay yansıtılır. Oligopol

piyasalarında ise kartel ve tröst gibi oluşumlar oluşturularak fiyatlar artırılır ve vergi daha

kolay yansıtılabilir.

Verginin Niteliği

Dolaylı vergilerin dolaysız vergilere oranla yansıma kabiliyetleri çok daha kolaydır.

Çünkü dolaylı vergilerin üstünden alındığı mal ve hizmetlere konulan vergiler, mal ve

hizmetin fiyatına eklenerek tüketicilere daha kolay yansıtılabilir. Oysa dolaysız vergilerde

kişinin vergiyi bu şekilde yansıtma olanağı yoktur. Öte yandan kapsamı daha geniş olan

dolaylı vergiler nitekim daha dar olan dolaysız vergilere göre daha kolay yansıtılır.

Vergilendirilen Malın Türü

Eğer mal zorunlu mal ise bu malların esnekliği düşük olduğundan yansıma kolay ve

ileriye doğru olur.

Eğer mal lüks mal ise bu malların esnekliği yüksek olduğundan yansıma zor ve geriye

doğru olur.

Verginin Türü

Gelir vergisi yansıtılması zor olan bir vergidir. Ayrıca gelir vergisinin artan oranlı

olması ve kişilere göre değişmesi yansımayı güçleştiren bir unsurdur.

Kurumlar vergisi uzun dönemde yansıtılabilir. Uzun dönemde artan talep düzeyi

nedeniyle vergi daha kolay yansıtılır.

Emlak vergisi pek yansıtılmaz ve sahibinin üzerinde kalır. Ancak kiraya verilen

binalarda kira ücretini arttırarak vergi yansıtılabilir. Arsa ve arazilerde çok daha zordur.

Veraset ve intikal vergisinin yansıtılması ise olanaksız denecek kadar güçtür.

Harcama vergileri diğer vergilere nazaran yansıtılması en kolay vergilerdir.

Verginin Yüksekliği

Düşük oranlı bir vergi, yüksek oranlı bir vergiye göre daha kolay yansıtılabilir. Çünkü

tüketiciler düşük fiyat artışlarına daha az tepki gösterirler.

X. DALTON ve SÜBVANSİYON YANSIMASI

Dalton’a göre sübvanse edilen malın sonsuz talep esnekliğine sahip olması durumunda

yapılan sübvansiyonun tümü fiyat düşüşü biçiminde tüketiciye yansır.

Sübvanse edilen malın sıfır talep esnekliğine sahip olması durumunda ise yapılan

sübvansiyonun tamamı fiyat artışı biçiminde üreticiye yansır.

Page 66: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

66

XI. VERGİLERİN SINIFLANDIRILMASI

1. Konularına Göre Vergiler

Konularına göre vergiler şahıs vergileri ve mal vergileri olmak üzere ikiye ayrılır.

Şahıs vergilerinde verginin konusu ve mükellefi aynı kişidir. Verimliliği çok düşük

saklanması gizlenmesi mümkün olmayan vergilerdir. Örnek olarak baş vergisi, cizye vergisi

gösterilebilir. Şahıs vergilerinin günümüzde uygulama alanı kalmamıştır. Şahıs vergilerinin

dışında kalan tüm vergiler mal vergisidir.

2. Kaynağına Göre Vergiler

Gelir Üzerinden Alınan

Vergiler

Harcamalar Üzerinden

Alınan Vergiler

Servet Üzerinden Alınan

Vergiler

-Gelir Vergisi

-Kurumlar Vergisi

-ÖTV

-KDV

-Damga Vergisi

-ÖİV

-Gümrük Vergisi

-Şans Oyunları Vergisi

-Değerli Kâğıtlar Vergisi

-MTV

-Emlak Vergisi

-VİV

A Gelir Üzerinden Alınan Vergiler

Gelir üzerinden alınan vergiler gerçek kişilerin geliri üzerinden alınan gelir vergisi ve

tüzel kişilerin geliri üzerinden alınan kurumlar vergisi olmak üzere ikiye ayrılır.

Gelir Vergisi

Gerçek kişilerin gelirini vergilendiren gelir vergisi kişisel ve ailevi durumu dikkate

alan artan oranlı dolaysız bir vergidir. Muafiyet, istisna ve indirimler yaygın olarak kullanılır.

Şahsi ve sübjektiftir. Gelir dağılımını düzenleyebilecek müesseselere sahiptir. Gelirin

tanımlanmasına ilişkin iki teori bulunmaktadır.

Gelirin daha adil dağılımına uygun olan vergilerdir. Artan oranlıdır. %15, %20, %27,

%35 olarak uygulanır.

Vergilendirmede ödeme gücü ilkesi ve verimlilik ilkesine uygun vergilerdir.Gelir

vergilendirilirken de gelirin safi tutarı esas alınmaktadır.

Kaynak Teorisi: İlk olarak Von Hernan tarafından ortaya atılmıştır. Bu teori gelirin iki esas

dayanağının olması gerektiğini vurgular. Gelir, üretim faktörlerinin üretime sürecine girmesi

sonucu elde edilmeli ve sürekli olmalıdır. Bu teori, miras, piyango, bağış, yardım gibi sürekli

olmayan gelirleri vergilendirilecek gelir kavramı içine kabul etmez.

Vergi adaletine aykırılık teşkil eder. Sürekli olmayan gelirlerin vergilendirilmesinin önüne

geçer. Bu durum ekonomik anlamda güçsüz veya bir zahmete katlanıp gelir elde eden kişiler

haksızlığa uğraması demektir.

Net ( Safi ) Artış Teorisi: Öncülüğünü Schanz yapmıştır. Bu teoriye göre gelir, bir kişinin

belli bir dönemin sonundaki servet değerinde, aynı dönemin başındaki servet değerine göre

meydana gelen net artıştır. Bu artışa tüketim harcamaları da dahildir. Bu teoriye göre

vergilendirme yapmak için kişilerin servetinde meydana gelen her türlü artışı, servetin dönem

başı ve sonundaki değerleri takip edebilmek ive yapılan harcamaları da hesaba katabilmek

gerekir.

NOT: Türk vergi sisteminde iki teoride uygulama alanı bulmaktadır.

Page 67: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

67

Sedüler Gelir Vergisi: Vergiye tabi tutulacak gelirlerin kategoriler halinde belirlenip her bir

kategoride yer alan gelirin ayrı ayrı vergilendirilmesi esasına dayanır. Mükellefin kişisel ve

ailevi durumu göz önünde bulundurulmaz. Kişinin vergi ödeme gücüne ulaşmaya imkan

vermez. Genelde düz oranlı vergilendirme yapılır.

Üniter Gelir Vergisi: Mükellefin çeşitli kaynaklardan elde ettiği gelirler toplanır. Bu

tutardan, mükellefin şahsi ve ailevi durumu dikkate alınarak gerekli indirimler yapılır. Kalan

kısım artan oranlı tarifeyle vergilendirilir. Kişilerin ödeme gücüne ulaşmayı esas alır.

Birleşik Gelir Vergisi: Bu uygulamada, çeşitli kaynaklardan elde edilen gelirler ayrı ayrı ve

tek oranlı tarifeler üzerinden vergilendirilir. Bu vergilendirme yapıldıktan sonra bu kez

gelirlerin toplamının belli bir miktarı aşıp aşmadığına bakılır. Belirlenen tutarı aşarsa

gelirlerin toplamı bir bütün olarak artan oranlı tarifeye tabi tutularak ikinci kez vergilendirme

yapılır.

Kurumlar Vergisi

Kurum kazançları üzerinden alınan vergi türüdür. Genellikle tek oranlı tarife üzerinden

alınan kurumlar vergisi bazı ülkelerde kurumların büyüklüklerine göre ikili veya üçlü olmak

üzere farklı oranlarda da alınabilmektedir.

Kurumlar vergisi sermaye şirketlerinden, kooperatiflerden, KİT’lerden, dernek ve

vakıflara ait iktisadi işletmelerden ve iş ortaklıklarından alınır.

Kurumlar vergisi objektiftir. Çünkü kurumlarda kişisel ve ailevi durum göz önüne

alınması suretiyle gerçek kişilere özgü indirimlerin yapılması mümkün değildir.

Kurumların safi kazançları üstünden alınır. Kurumlar vergisinde hesap dönemi ilkesi

geçerlidir. Hesap dönemi 12 aylık süreyi kapsar.

B. Servet veya Servet Transferinden Alınan Vergiler

Servet vergisi özellikle vergilerde ve gelir dağılımında adaletin sağlanması

bakımından önem taşır. Yatay ve dikey adaletin sağlanması bu vergilerle etkin bir şekilde

yerine getirilebilir.

Türkiye’de servet üzerinden, emlak vergisi ve motorlu taşıtlar vergisi, servet transferi

üzerinden ise veraset ve intikal vergisi alınır.

Servet vergileri dolaysız vergilerdir ve sosyal adaletin sağlanmasında etkin vergilerdir.

Tasarrufların azalmasına ve yatırımların caydırılmasına yol açarlar.

Tereke vergisi, malların kime kaldığı dikkate alınmaksızın ve mallar kişilere intikal

etmeden terekenin tamamı üzerinden alınan vergilerdir.

Miras payı vergisi ise malların kime kaldığı ve akrabalık derecesi gibi hususlar da

dikkate alınmak suretiyle mirasçıların terekeden aldıkları paylar üzerinden hesaplanmaktadır.

Türkiye’de bu sistem uygulanmaktadır.

C. Harcamalar Üzerinden Alınan Vergiler

Harcama vergileri, üretilen, satılan ya da tüketilen mal ve hizmetler üzerine konulan

vergilerdir. Bireylerin psikolojisine daha uygun yapıya sahiptirler.

Kolay yansıtılmaları, pratik ve kolay yönetilmeleri, önemli hasılat kaynağı olmaları

nedeniyle büyük ölçüde başvurulan vergilerdir. Ancak vergi adaletine ters düşerler. Gelire

oranla tersine artan oranlı etki yaratırlar. Gayrişahsi ve objektiftirler, yatay ve dikey adalete

uygun değillerdir. Kişilerin şahsi ve ailevi durumları göz önüne alınmaz.

Page 68: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

68

Genel – Özel Harcama Vergiler

Belirli mal ve hizmetleri değil, istisnalar dışında bütün mal ve hizmetleri kapsamına

alan vergilere genel harcama vergisi denir. KDV genel bir harcama vergisidir.

Belirli mal ve hizmetleri kapsamına alan vergilere ise özel harcama vergisi denir. Özel

tüketim vergisi özel bir harcama vergisidir.

Yayılı – Toplu Muamele Vergileri

Ekonomik sürecin üretimden tüketime kadar olan bütün aşamalarında aynı mal ve

hizmetin satışından vergi alınmasına yayılı muamele vergisi denir.

Vergi yükü ağır olmadığından ve satış fiyatı içinde kolayca yansıtılabildikleri için

vergi kaçırma yönündeki girişimler fazla değildir. Ancak vergi matrahının aşırı büyümesine

yol açar.

Yayılı muamele vergisi sonucunda ortaya çıkan ve malın vergilendirilmiş kısmının üst

üste birkaç kez vergilendirilmesiyle oluşan aşırı yüke vergi piramitleşmesi denir. Buna

kartopu etkisi de denir.

Yayılı muamele vergisi, küçük ve orta büyüklükteki kuruluşların rekabet gücünü

azaltabilmektedir. KDV yayılı muamele vergisine benzemesine rağmen yayılı muamele

vergisinde farkları vardır. Bunlar farklar;

KDV, malın geçirdiği her aşamadaki ek değer üzerinden alınırken yayılı muamele

vergisi malın geçirdiği her aşamada satış fiyatı üzerinden alınır.

KDV, yayılı muamele vergisinin tersine verginin piramitleşmesine yol açmaz.

KDV’nin hesaplanması ve takibi, yayılı muamele vergisine göre daha kolaydır.

Üretim ve tüketim sürecindeki aşamalardan yalnızca birinden alınan vergilere ise toplu

muamele vergisi denilmektedir. Vergi bir defa alındığından oranı yüksektir ve bu durum

kaçakçılığa, kaçınmaya sebep olur.

İstihsal vergisinde vergi yalnızca üretim aşamasında alınır. Toptan satış vergisinde mal

toptan satış aşamasında vergilendirilir. Perakende satış vergisinde ise malın tüketiciye intikali

sırasında vergi alınmasıdır.

Katma Değer Vergisi ( KDV )

1 Ocak 1985 tarihinde uygulamaya giren KDV gelir vergisinden sonra, sağladığı gelir

açısından ikinci en büyük vergidir. İlk uygulamaya konulduğu sırada tek oranlı olan KDV

daha sonra çok oranlı olarak uygulanmıştır.

Her üretim ve dağıtım aşamasında mal ve hizmetlerin tesliminde, oransal olarak

uygulanan yayılı bir muamele vergisidir. Diğer muamele vergilerinden farkı, ilave edilen

değerin vergilendirilmesidir.

KDV’nin çıkarma yöntemi ve vergi indirimi yöntemi olmak üzere iki tür uygulama

şekli vardır. Çıkarma yönteminde malın satış değerinden o malın maliyetini indirerek katma

değere ulaşılır ve vergi bu değer üzerinden hesaplanır. Vergi indirimi yönteminde ise malın

satışı ve alışı üzerinden vergi hesaplanarak satış üzerinden alınan vergiden alış nedeniyle

ödenen verginin düşülmesiyle ödenecek vergi bulunmaktadır.

Dolaylı nitelikte yansıtılabilen bir vergidir. Mükellef ve yüklenicisi farklı kişilerdir.

Yaratılmış olan katma değer üzerinden alınır. Tabanı geniş verimliliği yüksektir. Ödeme

gücünü dikkate almayan objektif karakterli bir vergidir.

Düz oranlı olarak uygulanır. Ülkemizde kanuni oranı %10’dur. Uygulanan oranlar ise

%1, %8 ve %18’dir. Genel bir vergidir. Genel olduğu için tarafsız kabul edilir.

Page 69: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

69

Gayrisafi Hâsıla Tipi KDV: Dayanıklı mallara ilişkin amortismanların katma değerden

düşülmesine izin verilmeden dayanıklı malın sermaye değeri de matraha katılıp

hesaplanıyorsa söz konusu olur. ( Ücret + Faiz + Rant + Kar + Amortisman )

Gelir Tipi KDV: Vergi hesaplanırken mallara ilişkin amortismanların katma değerden

düşülmesine izin veriliyorsa söz konusu olur. ( Ücret + Faiz + Rant + Kar - Amortisman )

Ücret Tipi KDV: Vergi hesaplanırken sermayenin aşınma payı yerine sermayenin gelirinin

ya da değerinin indirilmesi halinde söz konusu olur. ( Gayrisafi hâsıla – Sermaye birikimi )

Tüketim Tipi KDV: Hesaplanırken, sermaye mallarının sadece satın alma yılında katma

değerden indirilmesine izin verilmesi halinde söz konusu olur. ( Ücret + Rant + Kar – Faiz )

Kaldor’ un Genel Harcama Vergisi

Gelirin elde edilmesi ve servete sahip olunması kadar, gelirin ve servetin elden

çıkarılması yani harcanması da vergi ödeme gücünün belirtisidir. Dolayısıyla kişilerin vergi

ödeme güçlerini tek başına gelir ve servete sahip olmaları belirlememektedir.

Vergi yükümlülerinin gerçek vergi ödeme gücünü harcama güçleri belirler. N.Kaldor,

gelir vergisi yerine harcama vergisinin artan oranlı tarifelere göre, beyan esasına dayanmak

suretiyle şahsileştirilerek uygulanabileceğini ileri sürmüştür.

3. Dolaylı – Dolaysız Vergi Ayrımı

Dolaylı Vergiler Dolaysız Vergiler

-Başta vergiyi kimin yükleneceği belli

değildir.

-Vergiden kaçınmak mümkündür.

-Verimliliği yüksektir.

-Uygulanmaya başlandığı anda fiyatı etkiler.

-Talep kısıcı etki yapabilir.

-Harcamalar üzerinden alınan vergilerdir.

-Toplama maliyeti daha düşüktür.

-Mükellefi ve yüklenicisi genellikle

farklıdır.

-Kolay yansıtılabilen vergilerdir.

-Objektif ve gayrişahsi niteliktedirler.

-Gelir dağılımını bozarlar.

-Geniş tabanlıdırlar.

-Mali anestezi etkisi yüksektir.

-Vergi idaresi açısından uygulanması daha

kolaydır.

-Önceden belirtilmeyen işlemler üzerinde

isme bağlı olmaksızın tarh ve tahakkuk

ederler.

-Kaçakçılığı önlemek adına etkin denetim

gerektirir.

-Tersine artan etki yaratırlar.

-Konusu ve mükellefi başlangıçta bellidir.

-Kaçınma dolaylı vergilere oranla daha azdır.

-Esnekliği daha yüksektir.

-Gelir ve servet üzerinden alınan vergilerdir.

-Mükellefi ve yüklenicisi genellikle aynıdır.

-Zor yansıtılabilen bazen hiç yansıtılamayan

vergilerdir.

-Sübjektif ve şahsi niteliktedirler.

-Gelir dağılımını düzenlerler.

-Dar tabanlıdırlar.

-Mali anestezi etkisi düşüktür.

-Vergi idaresi açısından uygulanması daha

zordur.

-Önceden belirlenebilen, isme bağlı olarak

tarh ve tahakkuk etmektedir.

-GV, Kurumlar Vergisi, MTV örnek olarak

gösterilebilir.

Page 70: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

70

4. Diğer Vergi Ayrımları

Nakdi – Ayni – Bedeni Vergiler

Nakdi vergiler parasal olarak alınan vergilerdir. Ayni vergiler ise mal ve ürün şeklinde

ödenen vergilerdir. Bedeni vergiler ise verginin bedensel bir çalışmayla hizmet olarak

ödenmesidir.

Şahsi ( Sübjektif ) – Gayrişahsi ( Objektif ) Vergiler

Vergi, mükellefin kişisel ve ailevi durumu göz önüne alınarak ödeme gücüne ulaşmak

suretiyle alınıyorsa şahsi vergidir. Vergi, mükellefin kişisel ve alevi durumu göz önüne

alınmadan ve genelde herkesten eşit oran veya miktarda alınıyorsa gayrişahsidir. Dolaylı

vergiler esas olarak gayrişahsidir.

Gelir vergisi, VİV sübjektif vergilere örnek olarak gösterilebilirken KDV, ÖTV ise

objektif vergilere örnek olarak gösterilebilir.

Spesifik Vergiler – Advalorem Vergiler

Vergi düzenlenirken, mal ve hizmetlerin fiziki büyüklükleri, sayıları, ağırlıkları,

hacimleri, uzunlukları üzerinden düzenlemek mümkün olduğu gibi değeri üzerinden

düzenlemekte mümkündür.

Bu vergilerin tarifelerinin fiziki büyüklüklere göre tespit edilmesi halinde vergiler

spesifik, parasal ya da değere göre tespit edilmesi halinde advalorem olmaktadır.

Spesifik vergilerde miktar esas alınır. Vergileme tekniği bakımından basit vergilerdir.

Fiyat hareketlerini yakından takip etmez ve mallar arasındaki kalite farkını göz önünde

tutmazlar. Bu vergilerin enflasyon dönemlerinde reel olarak hasılatı düşer.

Advalorem vergiler ise uygulanması açısından zor vergilerdir. Fiyat ve değeri esas alır

bu yönüyle vergilemede adaleti sağlayabilir. Gelir ve fiyattaki değişimlere duyarlı olduğu için

esnekliği yüksektir. Fiyat değişimlerini esas alır. En büyük sakıncası ise değerin doğru

hesaplanıp hesaplanamamasıdır.

5. Tarifelerine Göre Vergiler

Vergi tarifesi, vergi miktarının hesaplanabilmesi için matraha uygulanması gereken

ölçütlerdir.

Ortalama Vergi Oranı ( OVO ): Ödenen vergi miktarının matraha oranıdır.

Marjinal Vergi Oranı ( MVO ): Artan vergi oranına bağlı olarak alınan vergi miktarındaki

artışın, matrahtaki artışa oranıdır.

NOT: Azalan oranlı vergilerde OVO > MVO

Artan oranlı vergilerde MVO > OVO

Sabit oranlı vergilerde ise MVO = OVO

Efektif Vergi Oranı: Ödenen vergilerin toplam gelire uyarlanması suretiyle bulunur. Yani

ödenen vergilerin toplam gelire oranıdır.

Yükseklik farkı tarifede yer alan en büyük oranla en küçük oran arasındaki farkı ifade

etmektedir. Uzunluk farkı ise tarifede yer alan en büyük matrah ile en küçük matrah dilimi

arasındaki farkı ifade eder.

Tarifelerde uzunluk farkı ne kadar fazlaysa yumuşak artan oranlılık vardır. Yükseklik

farkı ne kadar fazlaysa sert artan oranlılık söz konusu olacaktır.

Uzunluk sabitken yükseklik farkı artarsa sert artan oranlılık geçerlidir.

Page 71: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

71

A. Sabit Miktarlı Vergi Tarifesi

Matrah ne olursa olsun vergi miktarının değişmediği ve dolayısıyla matrah arttıkça

ortalama vergi oranının azaldığı tarifelerdir. Bu nedenle bu tarifeler tersine artan oranlı

tarifeler olarak da geçer. Dolaylı vergiler tersine artan oranlı etki yaratır. Baş vergisi de örnek

gösterilebilir.

Sabit miktarlı tarifelerde eşit miktarda vergi ödenmesi durumunda geliri az olanın

geliri yüksek olana göre üzerindeki vergi yükü daha fazladır.

B. Düz ( Tek ) Oranlı Vergi Tarifesi

Matrah artsa da azalsa da vergi oranının sabit kaldığı tarifedir. Kurumlar vergisi,

katma değer vergisi, emlak vergisi tek oranlı tarife uygulanan vergilere örnek gösterilebilir.

Düz oranlı vergilerde vergi oranı, ortalama vergi oranı ve marjinal vergi oranları

aynıdır.

C. Artan Oranlı ( Müterakki ) Vergi Tarifesi

Gelir arttıkça vergi oranının da artmasıdır. Vergi matrahı yükseldiğinde, efektif

ortalama vergi oranı da yükseliyorsa, vergi artan oranlıdır. Artan oranlı tarifelerde marjinal

vergi oranı ortalama vergi oranından yüksektir.

Sınıf Usulü Artan Oranlılık: Düz artan oranlılık da denilen bu tarifeye göre vergi matrahları

belirli miktarlara göre sınıf ve kısımlara ayrılmakta, bir üst sınıfa geçildiğinde vergi tüm

matrah üzerinden geçilen sınıfın vergi oranına göre hesaplanmaktadır. Harcanabilir gelir

açısından gelir dağılımını tersine çevirebilir.

Dilim Usulü Artan Oranlılık: Vergi matrahının dilimlere ayrıldığı ve her dilime ayrı ayrı

kendine ait vergi oranlarının uygulandığı tekniktir. Her bir dilimin vergisi hesaplandıktan

sonra bulunan tutarlar toplanır.

Gizli Artan Oranlılık: Matraha uygulanan vergi oranı aynı olmakla birlikte her matrahtan

aynı miktarda indirim yapılması alınan vergi miktarında gizli artan oranlılık yaratır.

Tersine Artan Oranlılık: Bu tarifeler vergi yükü ile toplam gelir miktarı arasında kurulan

bağ sonucu ortaya çıkarlar. Vergi uygulamaları sonucunda fiilen oluşan durumdur. Dolaylı

vergiler tersine artan oranlı etki yaratır. Baş vergisi de örnek gösterilebilir.

Çifte Artan Oranlılık: Vergilemede yapılan artan oranlı uygulamanın bazı kriterlere göre

ikili bir seyir izlemesidir. Veraset ve intikal vergisinde sağlar arasında daha fazla vergi

oranlarının olması örnek olarak gösterilebilir.

Ortalama vergi oranındaki artış, matrahtaki artış ile aynı oranda ise sabit artan oranlılık

söz konusudur.

Ortalama vergi oranındaki artış, matrahtaki artıştan düşük ise azalan artan oranlılık söz

konusudur.

Tarife basamakları, artan oranlı tarifelerde her oranının uygulanacağı ayrı matrah

dilimlerini gösterir. Artma oranı ise, birbirini izleyen oranlar arasındaki farkı ifade eder.

D. Azalan Oranlı Tarife

Vergi matrahı arttıkça vergi oranlarının azaldığı tarifelere azalan oranlı vergi tarifeleri

denir. Türkiye’de uygulanmamaktadır.

Page 72: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

72

6. Etkilerine Göre Vergiler

Telafi Edici Vergiler: Vergilemede kaçınma ve kaçakçılık gibi bazı nedenlerden dolayı

meydana gelen vergi kaybının başka bir vergi ile giderilmesidir.

Denetleyici Vergiler: Kaçırılan bir verginin başka bir vergi ile denetlenmesidir. Hayatta iken

ödenmemiş bir verginin ölüm meydana gelmesi halinde veraset ve intikal vergisi ile

düzenlenmesidir.

Düzeltici Vergiler: Vergilerin caydırıcı etkileri ile negatif dışsallıkların en aza indirilmesidir.

Alkol ve sigara üzerine konulan ilave vergiler örnek olarak gösterilebilir.

Tamamlayıcı Vergiler: Birbirinden mahsubu olmayan vergileri ifade eder. Gelir ve kurumlar

vergisinin ayrı ayrı uygulanması gibi.

7. Sayılarına Göre Vergi Sistemleri

Tek vergi sistemine göre devlet sadece tek bir şey üzerinden vergi almalıdır, diğer

başka konular vergi dışında tutulmalıdır.

Çoklu vergi sisteminde ise değişik unsurlar vergilendirilmeye tabi tutulmalıdır.

Tek Vergi Sistemleri Çoklu Vergi Sistemleri

-Adil değildir.

-Vergiden kaçınma veya kaçırmaya neden

olabilir.

-Kamu finansmanında yetersiz kalır.

-Verginin konusunun ve kaynaklarının

yetersiz kalmasına neden olur.

-İdarenin kontrolünü zayıflatır ve tahsili

zorlaştırır.

-Adildir

-Vergiye tepki daha azdır.

-Yeterli finansmanı sağlar.

-Vergi politika aracı olarak kullanılabilir.

-Kontrolü daha kolaydır.

Tek Vergi Sisteminin Savunucuları

- Tek vergi sisteminin öncüsü Vauban’dır. Vauban’a göre vergi sadece kazançlar

üzerinden %10 olarak alınmalıdır.

- Araziden vergi alınmasını Fizyokratlar ( Quesnay ) ileri sürmüştür.

- Hammaddeden vergi alınmasını Theirs ileri sürmüştür.

- Sosyalist iktisatçılar sadece gelirden vergi alınmasını savunmuşlardır.

- Enerji üzerinden vergi alınmasını Schuller savunmuştur.

- Sermaye üzerinden vergi alınmasını Giardin ve Menier savunmuştur.

- Henry George ve D.Ricardo ise sadece rantın vergilendirilmesini öngörmüşlerdir.

Müdahale İlkesi

Devletin vergiler yoluyla sosyo – ekonomik hayatı şekillendirmesi gerektiğini ifade

eder. Vergilerin politika aracı olmasına bağlı olarak devlet, vergileri kullanarak dört farkı

şekilde müdahalede bulunabilir.

Vergi artış ya da indirimi yoluyla müdahalede bulunabilir. Dolaylı ve dolaysız vergi

ayrıma gidilerek ayırma yoluyla müdahalede bulunabilir. Budama yoluyla müdahalede

bulunabilir. Budama yolunda vergi sistemi içindeki herhangi bir verginin matrah veya

oranının değiştirilir. Son olarak mali yardım ve sübvansiyonlarla düşük gelirlilere gelir

transfer edilerek yeniden dağıtım yoluyla müdahalede bulunabilir.

Page 73: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

73

Page 74: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

74

Page 75: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

75

DEVLET BÜTÇESİ I. BÜTÇENİN TANIMI ve TARİHİ GELİŞİMİ

A. Bütçe Kavramı

5018 sayılı KMYKK göre bütçenin tanımı ‘ belirli bir dönemdeki gelir ve gider

tahminleri ile bunların uygulanmasına ilişkin hususları gösteren ve usulüne uygun olarak

yürürlüğe konulan belge ‘ şeklindedir.

Hukuki açıdan değerlendirildiğinde bütçe, devletin gelirlerini toplamasına yetki,

giderlerin yapılmasına izin veren bir kanundur.

Mali açıdan devletin gelir ve giderlerini gösteren ve bunların rasyonel ölçülerde

kullanıldığı mali bir belgedir.

B. Bütçenin Genel Özellikleri

- Ülkelerin anayasalarında bütçeye ilişkin hükümlere yer verilir.

- Kamunun gelir ve giderlerine ilişkin bir tahminler menzumesidir.

- Bütçeler her yıl yeniden yapılmak zorundadır.

- Bir kanun olarak nitelendirilir. TBMM’nin tasarrufundadır.

- Devlet mali yükünün görülmesine ve büyük adil bir şekilde topluma yayılmasına

olanak sağlar.

- Bütçe sayesinde devlet faaliyetleri daha yakından izlenebilir, denetim kolaylaşır.

- Bütçede gelir ve giderler gayri safi olarak gözükür.

- Bütçelerin uygulanma süresi belli olup sınırlıdır.

- Yasama organının yürütme oranına verdiği bir izin ve sorumluluk belgesidir.

- Bütçede yapılacak giderlerin kaynağının gösterilmesi gerekir. Gelir ve giderler denk

olmalıdır.

- Geleceğe dönüktür ve mali yıla girmeden onaylanır.

- Yürütme programı kullanabilmek için yasamadan ön izin alır.

- Bütçeler, yürütme oranının geleceğe yönelik yol haritasıdır.

- Bütçeleri uygulama sırasında ve sonrasında yasama, yürütme ve yargı denetimine

tabidir.

- Bütçe kanununa bütçeyle ilgili olmayan hiçbir şey eklenemez.

- Bütçe dayanağının anayasadan alır.

- Bütçe kanununu Cumhurbaşkanı veto edemez.

Bütçe, devletin geleceğe ilişkin gelir ve gider tahminlerini gösterir. Tüm bütçeler

geleceğe ilişkin mali plan ve program niteliğindedir.

Bütçeler ait oldukları mali yıldan önce tahmin edilerek hazırlanır. Gelirlerin

toplanması ve giderlerin yapılmasına izin veren özel bir yasadır. Mali ödeneklerin üst sınırını

göstermektedir.

Yürütme tarafından hazırlanır ve yasama tarafından onaylanır. Yürütme tarafından

uygulanır ve yasama ile yargı tarafından denetlenir.

C. Bütçenin Unsurları

Tahmin: Bütçe, mali yılın gelir ve gider tahminlerini içeren geleceğe yönelik bir belgedir.

Tahdit: Sınır anlamına gelmektedir. Bütçe zaman ve miktar sınırlaması içerir.

Tasdik: Bütçe ancak yasamanın onayı ile uygulamaya konulabilen bir kanundur.

Tevzin: Bütçede yapılan gelir ve gider tahminleri birbirine denk olmalıdır.

Page 76: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

76

D. Bütçenin Tarihi Gelişimi

Bütçe ülkenin bağımsızlığı hakkında bir fikir vermektedir. Eğer bir ülke ve

parlamentosu kendi iradesiyle sınırları içinde devlet gelirlerini toplayabiliyor, harcamaları

yapabiliyor ve bu işlemler tek bir devlet hazinesi tarafından gerçekleştirilebiliyorsa o ülkenin

bağımsız olduğundan söz edilir.

Bütçe Hakkı: Kamu harcamalarının bileşimi, düzeyi ve kamu gelirlerinin toplanması

hakkında karar verme yetkisini ifade eder. Kaynakların sahibi halk olduğu için bütçe hakkı

halkın seçtiği temsilciler aracılığıyla kullanılmalıdır.

Bütçe hakkı kavramına ilişkin ilk yazılı belge İngiltere’de 1215’de Kral John’un

Magna Carta Libertatum adı verilen, bütçe hakkının temellerini oluşturan vergileme hakkının

yazılı bir güvenceye bağlanmasını ifade eden belgeyi imzalaması sonucu olmuştur.

Türkiye’de ise 1855 yılında Bütçe Nizamnamesi kabul edilmiş ve bu belge Osmanlı

Devleti’nin bütçeyle ilgili ilk sistemli belgesi olma özelliğini taşır. Osmanlıda ilk bütçe

çalışmasını Tarhunca Ahmet Paşa yapmıştır.

1876 Kanuni Esası’de bugünkü anlamda bütçe hakkı kabul edilmiştir. Modern

anlamda ilk bütçe ise 1909 yılında gelmiştir.

Türkiye Cumhuriyetinin ilk bütçesi 1924 yılı bütçesidir. Çağdaş bütçe hakkı 1927

yılında 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu ile gerçekleşmiştir.

AB’ye uyum süreci, bütçe uygulamalarının tek mali yılla sınırlı olması, bütçe ile

kalkınma planları arasında bağ kurulması ve mevcut mali yönetim anlayışımızda değişiklik

yapılmasının gerekliliği nedeniyle 2003 yılında 5018 sayılı KMYKK kabul edilmiştir.

D. Bütçenin Unsurları

Tahmin: Bütçe, mali yılın gelir ve gider tahminlerini içeren geleceğe yönelik bir belgedir.

Tahdit: Sınır anlamına gelmektedir. Bütçe zaman ve miktar sınırlaması içerir.

Tasdik: Bütçe ancak yasamanın onayı ile uygulamaya konulabilen bir kanundur.

Tevzin: Bütçede yapılan gelir ve gider tahminleri birbirine denk olmalıdır.

II. BÜTÇENİN İŞLEVLERİ

A. Bütçenin Klasik İşlevleri

Bütçenin Siyasal İşlevi

Bütçeler, siyasilere belli bir dönem boyunca gerçekleştirecekleri çalışmalarında yol

göstermektedir. Bütçeler seçim dönemlerinde uygulayıcılara siyasi rant sağlayabilmektedirler.

Bütçenin Hukuki İşlevi

Bütçe bir kanundur. Bu kanun, yürütme oranına yasama tarafından gelirlerin

toplanması ve giderlerin yapılması iznini veren bir kanundur. Yani bütçenin hukuki

fonksiyonu, tüm idari işlemlerin kanunlar çerçevesinde yapılması anlamına gelmektedir.

Bütçenin İktisadi ve Mali Fonksiyonu

Bütçe, devletin gelir ve giderleri arasında denge kurmaya çalışır. Buna bütçenin mali

fonksiyonu denir. Buna göre bütçenin denk olması bütçenin mali fonksiyonunu ifade eder.

Sınırlı kaynaklarla sınırsız insan ihtiyaçları arasında alternatif tercihlerde bulunulması,

bütçenin iktisadi niteliğini gösterir. Buna göre en az mali kaynak ayırarak en çok yararı temin

etme olanağının yaratılması iktisadi fonksiyonu ifade eder.

Bütçenin Denetim Fonksiyonu

Kamu maliyesinin ve mali işlemlerin, belirtilen esas ve hedeflere uyumlu şekilde

yürütülmesinin denetlenmesi şeklinde ortaya çıkar.

Page 77: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

77

B. Bütçenin Çağdaş İşlevleri

Kaynakların Tahsisi İşlevi

Bütçe vasıtasıyla kamu sektörü ile özel sektörün kullanacakları kaynakların miktarı

değişmektedir. Buna ilaveten, kamu kesim, kaynaklarının kullanımı sırasında da

yönlendirildiği hedefin niteliğine bağlı olarak ayrıca bir kaynak dağılımı söz konusudur.

Burada, kaynak tahsisindeki etkinliğin derecesine bağlı olarak toplum refahı, gelir dağılımı

gibi konularda devletin bütçe yoluyla müdahalesi söz konusu olacaktır.

Adil Gelir Dağılımı İşlevi

Piyasa ekonomisine herhangi bir müdahalede bulunulmadığında gelir dağılımında

adaleti sağlamanın mümkün olmadığı kabul edilirse hükümetler vergi ve benzeri kamu

gelirlerini bütçe yoluyla toplayıp adil gelir dağılımı politikasını sağlamak amacıyla

kullanabilir.

İktisadi İstikrar İşlevi

Bütçenin istikrar işlevinden kasıt, ekonomide var olan işsizliği ve fiyatlar genel

seviyesindeki dalgalanmaları bertaraf etmek için ekonomiye, bütçenin gelir ve gider kalemleri

yoluyla müdahale etmektedir.

İktisadi Kalkınma İşlevi

Piyasa ekonomilerinin kendi halinde bırakılması durumunda iktisadi kalkınmayı

gerçekleştiremeyecekleri kabul edilmiştir. Bu nedenle iktisadi kalkınmayı gerçekleştirmek

için devletin ekonomiye bütçe yoluyla müdahale etmesi gerekmektedir.

Konjonktürel İşlevi

Bütçenin ekonomideki konjonktürel gelişmelere karşı esnekliğinin olmasını

amaçlayan fonksiyondur. Ekonomide daralma ya da genişleme dönemlerinde bütçe açık ya da

fazlaları bir maliye politikası aracı olarak kullanabilecektir.

Planlama ve Yönetim Aracı Olma İşlevi

Devlet, amaçladıklarını gerçekleştirmek için planlama yapar. Yaptığı planlamaların

uygulanması için de bütçeyi araç olarak kullanır.

Telafi Edici İşlevi

Piyasa ekonomisi koşullarında piyasa başarısızlıkları oluşacak ve bu ekonomiler

yapısal bir depresyona uğrayacaktır. Bu durumda piyasanın tıkanıkların üstesinden gelmede

başarısız kaldığında bütçelerin bu olumsuzluğu telafi edeceğini savunan bir fonksiyondur.

III. BÜTÇE İLKELERİ

A. Klasik Bütçe İlkeleri

1. Genellik İlkesi

Genellik ilkesine göre kamu maliyesi bir bütündür ve tüm gelirler bir havuzda toplanıp

giderler bu havuzdan yapılacaktır. Bütçenin, bütün gelir ve giderleri kapsamasını ifade eder.

Gayrisafilik İlkesi: Bütçede yer alan tüm gelir ve giderlerin gayrisafi olarak kaydedilmesini,

kurumların gelirleri ve giderlerini birbirinden mahsup etmeden kayıtlara geçirilmesini ifade

eder.

Page 78: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

78

Adem-i Tahsis İlkesi: Belli bir kaynaktan elde edilen gelirlerin belli bir harcamaya tahsis

edilmemesini ifade eder.

Genellik İlkesinin Yararları;

- Bütçede yer alan rakamların lüzumsuz yere fazlalaşmasını engeller

- Her bir harcama kaleminin sağladığı getiri ve maliyetleri gözlemleme olanağı sağlar.

- Gelirin içinde gider ya da giderin içinde gelirin saklanması önlenmiş olur. Dolayısıyla

açıklık, samimilik sağlanmış olur ve sakıncaları ortadan kalkar.

- Denetim kolaylaşır, savurganlık azalır.

NOT: Özel bütçeli kurumlar, döner sermayeli kuruluşlar, şartlı bağış ve yardımlar, fonlar,

katma bütçeler genellik ilkesinin istisnalarıdır.

2. Birlik İlkesi

Devletin bütün gelir ve giderleri tek bir bütçe içerisinde gösterilmesini ifade

etmektedir. Birlik ilkesi sayesinde devletin tüm gelir ve giderleri konusunda ilgililer, tam

bilgiye sahip olurlar.

Birlik ilkesi gereği bütçe meclis onayından geçer, aksi halde meclisten çok sayıda

bütçe geçer ya da meclisten geçirilmemeye başlanır.

3. Doğruluk İlkesi

Objektif Doğruluk İlkesi: Bütçe gelir ve gider tahminlerinin gerçekçi bir biçimde yapılması,

ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullara uygun olarak hazırlanmasıdır.

Sübjektif Doğruluk ( Samimiyet ) İlkesi: Gelir ve gider tahminlerinin doğru ve gerçeği

yansıtacak şekilde hazırlanması için tahmini yapan idare ve kişilerin doğru, dürüst ve samimi

olması gerektiğini ifade eder.

4. Açıklık İlkesi

Açıklık ilkesinde esas olan bütçeyle ilişkili olsun veya olmasın bütçenin herkes

tarafından anlaşılır olmasıdır. Böylece bütçe politikalarını merak edenlerin bütçe tahmin ve

uygulama sonuçlarını okuduklarında anlamaları söz konusu olacaktır.

5. Aleniyet( Şeffaflık ) İlkesi

Bütçe ile ilgili tüm işlem ve uygulamaların, herkesin gözü önünde, herhangi bir

gizleme yapılmadan gerçekleştirilmesini öngören ilkedir.

Bütçe muhasebesinde tekdüzen hesap planının uygulanması, bütçe kanunlarının

Cumhurbaşkanı tarafından onaylandıktan sonra resmi gazetede yayımlanması bu ilke

gereğidir. Örtülü ödenek ise aleniyet ilkesinin istisnasıdır.

6. Önceden İzin ve Bölümler İtibariyle Onaylanma İlkesi

Bütçenin mali yıla girilmeden önce onaylanmış ve kanunlaşmış olmasının

öngörülmesi ön izin ilkesidir. Ayrıca bütçe yasama organı tarafından bölümler itibariyle ayrı

ayrı görüşülür ve onaylanır.

7. Giderlerin Gelirlerden Önceliği İlkesi

Genellikle gelişmiş ülkeler için geçerli bir bütçe ilkesi olan giderlerin önceliği ilkesi,

bütçede önce giderlerin tahmin gerekli kılmaktadır. Buna göre, gider rakamları belirlendikten

sonra gelirler tahmin edilir. İstisnası yerel yönetim bütçelerdir.

Page 79: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

79

8. Tahsis İlkesi

Her bir kamu hizmeti için ilgili yılın bütçesinde mutlaka ödeneğin olması yani o

hizmete ait bir ödenek tahsisisin yapılması gerekir. Ödeneği olmayan bir hizmete ilişkin

harcama yapılamaz.

9. Tasarruf ( İktisadilik ) İlkesi

Bütçede yapılacak harcamaların, belli miktardaki para ile mümkün olan ve en yüksek

sosyal faydayı sağlayacak biçimde, bütçe kaynaklarının verimli, ekonomik kullanılması

ilkesidir.

10. Denklik İlkesi

Bütçenin gelir ve giderlerinin birbirine denk olmasını ifade eder. Giderler gelirlerden

fazla çıkarsa aradaki fark iç borçlanmalarla kapatılır ve gelir gider toplamları eşitlenir.

11. Yıllık Olma ve Sınırlı Yetki İlkesi

Bütçenin meclis tarafından yıllık olarak yasalaştırılması demektir. Geçici bütçe, bütçe

emaneti, egzersiz yöntemi istisnalarıdır.

Sınırlı yetki ise bütçede yer almayan hiçbir gelirin toplanamayacağı bütçede yer

almayan hiçbir giderin yapılamayacağını ifade eder.

Anayasanın 161. Maddesinde bütçenin yıllık olma ve sınırlı yetki ilkelerine yer

verilmiştir. Bütçe hazırlanırken 3 yıllık hazırlanır ancak 1 yıllık onaylanır.

12. Yeknesaklık İlkesi

Bütçede benzer nitelikteki gelir ve giderlerin gruplandırılarak bir arada gösterilmesini

ifade eden ilkedir.

13. Toplama İlkesi

Kamu idarelerinin tüm gelir ve giderlerini bütçelerinde gösterilmesi ve benzer

nitelikteki bütçelerin bir araya toplanmasıdır.

14. Fiskalite Olma ( Mali Olma )

Bu ilke bütçede mali anlamda sınırları ifade etmektedir. Buna göre bütçede şu esaslara

uyulmak zorundadır;

- Yürütme organı bütçede yer alan ödenek miktarından fazla harcama yapamaz.

- Bütçede belirtilmeyen bir kaleme harcama yapılamaz.

- Bütçede sadece mali hükümlere yer verilmesinin sağlanarak ve mali hükümler dışında

hükümler konulamaz.

- Bütçede, ödenekler belirli amaçları gerçekleştirmek üzere tahsis edilir ve başka bir

amaca harcanamaz. ( giderlere tahsis )

15. Mali Saydamlık İlkesi

Her türlü kamu kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasında görevli ve yetkili olanlar

kaynakların etkili ve verimli, hukuka uygun olarak elde edilmesinden, kullanılmasından

sorumludur ve yetkili mercilere hesap vermek zorundadır.

B. Çağdaş Bütçe İlkeleri

- Makroekonomik istikrar ilkesi

- Performans ve mali kontrol ilkesi

- Planlama ilkesi

- Uluslararası standartlara uygunluk ilkesi

Page 80: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

80

IV. BÜTÇE TEORİLERİ

A. Klasik Bütçe Teorisi

Bütçe denkliği esastır.

Borçlanma yapılmayacak, sadece yatırımların finansmanı için uzun vadeli ve düşük

faizli borçlanmaya gidilebilir. ( Altın Kural )

Vergiler dolaylı ve düşük oranlı olacak.

Minimal devlet görüşünü savunurlar.

Denk bütçe programı gelir değişmelerine rağmen, devlet giderlerinin sabit kalması ile

veya vergi gelirlerinin attığı refah devresinde devlet harcamaları arttırılır, vergi gelirlerinin

azaldığı devrelerde ise harcamalar azaltılarak sağlanır.

Ancak harcamaların değişmemesi yöntemi kullanıldığı zaman, refah yıllarında vergi

oranlarını indirmek, depresyon yıllarında ise yükseltmek gerekir. Depresyon yıllarında vergi

oranlarının sabit tutulması vergi gelirlerinin azalmasına neden olur.

Klasikler kamu harcamalarının mutlaka devletin normal gelirleri ile karşılanmasını

savunur. Harcamaların karşılanması için borçlanma ve para basma gibi yollara

başvurulmamalıdır.

Bu anlayışa göre borçlanma gelecek nesiller üzerinde ilave yükler getirilmesi anlamına

gelir, mali ve ekonomik dengeleri bozar.

B. Devri ( Konjonktürel ) Bütçe Teorisi

Hansen tarafından ileri sürülmüştür.

Bütçe yıllık olarak değil uzun süreli dönemler dikkate alınarak uygulanmalıdır.

Bütçe bazı dönemlerde açık bazı dönemlerde fazla verebilir, önemli olan mali

denkliktir. Bu görüşe göre bütçe politikası ve tedbirleri konjonktüre paralel olarak değil, aksi

yönde olmalıdır.

Devri bütçe teorisine göre konjonktür dönemi içerisinde meydana gelen bütçe fazlaları

ileriki yıllarda oluşabilecek açıkları kapatmak üzere bütçe denkleştirme fonunda

toplanmalıdır.

Fonun farklı amaçlar için kullanılması, genişleme dönemlerinde fonun reel değerinin

aşınması, daralma ve genişleme dönemlerinde fonun sık sık açık vermesi sebebiyle fonun

denkleştirici etkisini yitirmesi gibi riskleri bulunmaktadır.

C. Telafi Edici Bütçe Teorisi

Beweridge tarafından ileri sürülmüştür.

Özel kesim harcamalarının azalması ile ortaya çıkan eksik istihdamın giderilerek

ekonominin tam istihdamda dengeye gelmesi için eksik olan özel kesim harcamalarının kamu

harcamaları ile telafi edilmesidir.

Bütçe denkliği değil önemli olan ekonominin dengesinin sağlanmasıdır.

Telafi edici bütçenin başarılı olabilmesi için ekonominin bütünü içerisinde kamu

sektörünün nispi ağırlığının düşük olmaması gerekmektedir.

V. BÜTÇE SİSTEMLERİ

A. Torba ( Lump – Sum ) Bütçe Sistemi

Bu bütçe sisteminde belli hizmet gruplarına ödenekler toplu olarak tahsis edilmekte ve

kuruluşlara tahsis edilen ödeneklerin nerelere harcanacağına kurum, kuruluş veya bakanlıklar

kendileri karar vermektedirler. Bu durumda sıkı bir denetim yapılması gerekmektedir.

Uygulanması en kolay bütçedir. Ödeneklerin kullanılması konusunda en fazla esnekliğin

verildiği sistemdir.

Ödenek bazlı bütçenin esnetilmiş halidir. Meclis denetimi eksik kalabilir ve keyfilik

yaratabilir. Plan ve program olmadan uygulanması israf yaratabilir.

Page 81: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

81

Sistemin Üstünlükleri;

- Bütçenin hazırlanması, ödeneklerin üzerinde anlaşılması ve değerlendirilmesi

kolaydır.

- Bütçe basit olduğundan yasama ve yürütme arasındaki sorunların çözümü de kolaydır.

- Bakanlığın bütçesi yapıldıktan sonra bakanlığın harcama politikasına müdahale

edilmez.

- Dikkatler ayrıntıdan uzaklaştığı için daha geniş kapsamlı konula gündeme gelebilir.

Sistemin Aksaklıkları;

- Harcamaların nereye ve nasıl yapıldığını tespit etmek zordur.

- Yapılan harcamaların etkilerini tespit etmek zordur.

- Kaynak kullanımında israf riski artar.

- Bürokrasiye geniş takdir yetkisi verilmektedir.

- Sosyal öncelikleri tespit ederek harcamaları ona göre yönlendirmek zordur.

B. Klasik Bütçe Sistemi ( Örgüt Bütçesi )

Kamu giderlerinin öncelikle siyasi veya idari kuruluşlara dağıtıldığı daha sonra her

kuruluşun harcama kalemlerinin belirlendiği bir yıllık esasa göre hazırlanıp uygulanan bütçe

sistemi klasik bütçe sistemi olarak adlandırılır.

Klasik bütçe sisteminde temel amaç, kamu harcamalarının denetlenmesi, israf ve

suiistimallerin önlenmesidir. Bu sistemde kaynak tahsisinde etkinlik amacı aranmaz.

Harcamaların denetimi amaç olduğundan bütçe girdilerinin denetimine önem verilir. Bütçe

girdi esaslıdır.

Kuruluşun amacından ziyade ne kadar mal ve hizmet satın alacağına

odaklanılmaktadır. Kamusal amaçların gerçekleşme süresinden önce harcamaların kontrolü

önemlidir.

Bütçe teklifleri ve ödenekler, kuruluşların organizasyon yapıları dikkate alınarak

belirlendiğinden bu sisteme örgüt bütçesi adı da verilmektedir.

Her yılın ödenekleri bir önceki yılın ödeneklerinin belli bir yüzdesi alınarak artırılır.

Yani otomatik tahmin ve tahsis geçerlidir.

Sistemin Üstünlükleri;

- Tahmini ve hesaplanması kolaydır.

- Ödenek israfını önlemeye yöneliktir.

- İdarede istikrarı sağlayarak bürokrasinin uzmanlaşmasına yardım eder.

- Bütçelemeye ilişkin anlaşmazlıklar politik pazarlarda çözülebilir.

- Bürokrasiye takdir hakkı tanır.

Sistemin Aksaklıkları

- Bütçede amaç ve sonuçları açıkça belirtilmemiştir.

- Kısa sürelidir.

- Üretilen mal ve hizmetlerin tüm maliyeti hakkında yeterli bir bilgi sağlanamaz.

- Bütçenin sadece mali yönü ön plandadır.

- Gelecek yıllarda gelir ve gider kalemlerinde indirim yapmak zordur.

- Katı ilkelere sahip olduğu için esnek değildir.

- Etkinliği ölçecek kıstaslar yoktur.

- Bilgi edinmede ve idari birimler arasında koordinasyonu yoktur.

- Kamu hizmetlerinde öncelikleri belirlemek zordur.

- Fayda – maliyet analizi yapmak zordur.

- Yatırım planlaması yapmak güçleşmektedir.

Page 82: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

82

Bütçede devlet borçları, harcamaları ve vergi oranları gibi mali araçlara ilişkin

uygulamalara sınır koyan kısıtlama ve düzenlemelere mali kural denir.

Altın kural ise, klasik bütçe sisteminin inandığı denk bütçede toplanan vergi gelirleri

ile tüketim harcamalarının eşit olması ve borçlanmaya yatırım harcamalarının finansmanı

dışında başvurulmaması gerektiği anlamına gelmektedir.

C. Performans Bütçe Sistemi

Devletin yüklendiği görevleri yerine getirebilmesi bakımından gerçekleştirdiği

hizmetler ile bunların birim maliyetlerinin önem kazandığı bütçeleme sistemidir.

Bu sistemde ödenek dağıtımında devletin üstlenmiş olduğu hizmetler ile bu

hizmetlerin programlar bazında birim maliyetleri esas alınır.

Performans ve sonuç odaklı bütçe sistemidir.

Bu sistemin temel felsefesi kaynak kullanımında etkinliğin sağlanmasıdır. Amaç,

hükümetin ne satın aldığından çok aldıklarıyla neleri başardığı ve ne kadar etkin olduğudur.

Bu bütçe sistemi verilen ödenekler sonucunda en yüksek hizmetin elde edilmesi için

uygulamaya konulmuştur.

Sistemin Üstünlükleri;

- Denetimde, klasik denetim anlayışından, çağdaş denetim anlayışına geçilmiştir.

- Gerçekleşmeyen hedeflerin nedenleri raporlanmakta böylelikle kamu kesiminde

tasarruf ve verimliliğin artışına katkıda bulunmaktadır.

- Her bir faaliyetin faydası ve maliyeti ‘ maliyet- fayda ‘, ‘ maliyet – etkinlik ‘ ve sistem

analizi gibi yöntemlerle ölçülmektedir.

- Performans bütçe sistemi ne satın aldığı ile değil, ne yapıldığı ve neyin başarıldığı

üzerinde durmaktadır.

Sistemin Sakıncaları;

- Bütçelerin siyasi boyutu ihmal edilmekte ve bütçeler sadece teknik birer metin olarak

değerlendirilmektedir.

- Kamusal hizmetlerin ölçümü için bitçe sürecinde teknik alt yapı ve yetişmiş insan

gücüne ihtiyaç göstermektedir.

- Performans bütçeler, yöneticilerin etkinlik ve verimlilik denetimine imkan tanıdığı için

pek fazla sevilmemiştir.

- Tüm kamusal hizmetlerde performans bütçeyi uygulayabilmek oldukça güç bazen de

olanaksızdır.

- Kamu yöneticileri performanslarını arttırmak için yasal olmayan işlere girişebilir ve

sahte performans ölçütleri oluşturabilir.

D. Sıfır Esaslı Bütçe Sistemi

Bu bütçeleme sisteminde, her yılın işlemleri kendi bünyesi içinde yargılanmakta olup,

geçmiş yılların politikalarına ya hiç önem verilmemekte veya çok az bağlantı kurulmaktadır.

Bir başka deyişle, tüm faaliyet ve harcamaların temel gerekçesinin yeniden ve baştan

belirlendiği, bütçedeki her harcama kaleminin değerlendirmesinin yapıldığı bir bütçe

sistemidir.

Hiçbir harcama kalemi bütçede otomatik olarak yer almamakta ve her bir harcama

kalemi diğer harcamalar ışığında yeniden gözden geçirilmektedir.

Bu sistemde yatırımların yarım kalması ve süreklilik arz eden kamu hizmetlerinin

aksaması gibi veya her yıl baştan yapılması ile kırtasiyeciliği artıracağı savunulur. Makro

yerine mikro ekonomik yaklaşım benimsenmekte ve plan-bütçe ilişkisi kurulamamaktadır.

Page 83: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

83

E. Program Bütçe Sistemi

Planlanan hedeflere varılabilmesi için uygulanabilecek alternatif programlar arasından

en rasyonel seçimi yapma fırsatı veren, israfı önleyerek hizmet – maliyet ve maliyet – fayda

analizleri yoluyla en yüksek verimin sağlanmasına olanak veren bir bütçe tekniğidir.

Aynı amaca yönelik olarak çalışan kamu birimleri arasında koordinasyonu sağlayarak

programları düzenlemeyi amaçlar. Böylece kamu hizmetleri daha iyi yerine getirilerek toplam

refah artırılmaya çalışılır.

Bu bütçe sistemi çıktı amaçlı olup faaliyetlerin yürütülmesi ve sonuçların

değerlendirilmesinde çıktılar esas alınmaktadır. Bu sistemde dikkatler, harcamalardan çok

harcamaların yöneldiği hizmetlerin toplum refahına katkısına odaklanmaktadır.

Bütçenin yıllık değil daha uzun süreli hazırlanmasını gerektirir.

Programa uymak için bazı kamu idareleri örgüt yapılarını değiştirmek zorunda

kalabilir. Bir program birden çok amaca hizmet edebilir. Bu durumda girdilerin hangi amaca

yükleneceği sorunu ortaya çıkar.

Nesnel ölçütlere dayandırılır, bu nedenle uygulamada siyasi ve bürokratik esneklik

zayıflar, bütçe sistemi olarak uygulanmasını güçleştirir.

F. Analitik Bütçe

Analitik bütçe bir bütçe sistemi değil, bütçe kodlama sistemidir. Diğer bir ifadeyle,

harcama ve gelirlerin sınıflandırmasında kullanılan kodlama sistemine verilen isimdir.

Analitik bütçe sınıflandırmasında;

- Kurumsal sınıflandırma,

- Fonksiyonel sınıflandırma,

- Finansman tipi sınıflandırma ve

- Ekonomik sınıflandırma olmak üzere dört tip sınıflandırma söz konusudur.

G. Plan – Program – Bütçeleme Sistemi ( PPBS )

PPBS, program bütçeden sonra geliştirilmiş olup program bütçenin daha sistematik

hale getirilmiş şekli olarak değerlendirilebilir. PPBS’de planlama önemli bir rol oynar. Bu

sistemde devletin fonksiyonları uzun vadeli olarak belirlenir. Planlanan amaçlara ulaşmak için

kamu hizmetleri programlar şeklinde düzenlenir. Tespit edilen hedefler başarıldığında o

programların sonucu olan fonksiyonlar da amacına ulaşacaktır.

PPBS’nin uygulamada başarılı olabilmesi için planlanan hedeflerin gerçeğe uygun ve

uygulanabilir olması, etkili bir muhasebe raporlama sisteminin bulunması, verilerin doğru

bulunması ve uygun şekilde değerlendirilmesi ve etkin bir kontrol mekanizmasının bulunması

gerekir.

PPBS dört aşamalıdır. Bu aşamalar;

Planlama Aşaması:

Amaçlar saptanır.

Fiziksel analiz ve seçeneklerin analizi gerçekleştirilir. Karar verenlerin önüne

amaçlara ulaşmada çeşitli seçenekler konulur.

Seçeneklerin ortaya koyulup en uygunu belirlendikten sonra maliyetler tahmin edilir.

Uzun süreli planlardan en uygun model seçilir.

Programlama Aşaması

Bütçeleme Aşaması

Sistem Analizi Aşaması

Page 84: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

84

PPBS’ nin Faydaları:

Tüm kamu faaliyetlerine uygulanabilecek bir yöntemdir,

Bütçe uygulamalarına açıklık getirir. Bu durum, bütçe üzerindeki denetimin etkinliğini

artırır,

Seçenekleri sağladıkları fayda ve neden oldukları maliyetlere göre tercih sırasına

koyarak en rasyonel tercihin seçilebilmesine imkân sağlar.

Kamu kaynaklarının kullanılmasında israfı önleyici, kaynak kullanımında etkinliği

sağlayıcı niteliklere sahiptir.

Programların gelecek dönemlere sarkan proje ve faaliyetlerine ilişkin maliyetleri ve

sağlayacakları faydaları da ortaya koyarak, geleceğe dönük olarak faaliyet ve

maliyetler arasında koordinasyonun sağlanmasına imkân verir.

Farklı seçeneklerin getirdiği hareket alanı, PPBS içerisinde yer alan fonlar, bütçeye

hazırlık ve uygulama safhalarında esneklik kazandırır,

Son olarak PPBS, klasik bütçe, performans bütçe ve program bütçe anlayışının eksik

ve zayıf yönlerinin giderilmesi üzerine geliştirilmiş bir bütçe tekniğidir. Bu anlamda

bütçe tekniği olarak birçok olumsuzluktan arındırılmıştır.

PPBS’ nin sakıncaları:

Sistemin temeli olan amaçların belirlenmesinin bazı durumlarda güçtür.

Geleceğe ilişkin plan yapılırken belirsizliklerin dikkate alınamaması nedeni ile

geleceğe dönük olarak yapılan programlarda sapmaların olabilmesi, yapılan planların

ve faaliyetlerin etkinliğini bozabilir,

PPBS'nin etkin bir biçimde uygulanabilmesi çok sayıda yetişmiş elemanı gerektirir.

Yetki dağılımı önemli bir sorundur. Yetkilerin bir elde toplanması, yöneticilere

yüklenen sorumluluğu azaltırken, dağıtılması da PPBS'de önemli bir unsur olan

koordinasyonun sağlanmasını olumsuz etkiler,

Sistem, hangi kamu hizmetlerinin ne miktarda ve hangi yöntem ile yapılacağına ilişkin

alınan kararlarda yardımcı olmakta, ancak bu hizmetlerin nasıl yapılacağı, hangi idari

birimce yapılması gerektiği hususlarında karar birimlerine yardımcı olamamaktadır,

Sistem genel olarak kamu giderleri üzerinde durmakta, ancak kamu gelirlerine

yönelmemektedir,

Sistem yürütme organına daha fazla inisiyatif vererek, yasama organının bütçe

üzerindeki etkisini azaltmaktadır,

Sistem bütçenin sosyal fonksiyonunu göz ardı ederek, bütçenin mali ve ekonomik

fonksiyonunu ön plana çıkarmaktadır,

Sistemi kusursuz olarak görüp, sistemin getirdiği çözümlere sıkı sıkıya bağlı

kalınması, karar birimlerini yanılgıya düşürebilecektir.

H. Yatırım Bütçe Sistemi

Sistem, yatırım harcamalarını ayrı bir bütçe içinde düzenlediği için bu isimle anılır.

Buna sebep, genel bütçe içinde gelir yetersizliği oluştuğunda budanan ilk kalemin yatırımlar

olmasıdır. Genelde borçlanma ile finanse edilen yatırım bütçe sistemi Türkiye’de

uygulanmamıştır.

NOT: Türkiye’de stratejik planlamaya dayalı performans esaslı bütçeleme sistemi

uygulanmaktadır.

Page 85: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

85

PPBS Geleneksel Bütçeleme Sistemi

Esnektir, yetki devri esaslıdır,

Modern analiz teknikleri kullanır

(fayda- maliyet vb. gibi),

Hizmetlerin dağılımında fonksiyonel

sınıflandırma esastır,

Siyasi değildir, daha çok yöneticilere

sorumluluk yükler.

Çıktı esaslıdır, faydaya bakar,

Çok maliyetlidir,

Uygulaması için çok fazla kalifiye

eleman gerekir,

Plan - bütçe ilişkisi üzerine kuruludur,

uzun vadelidir,

Harcama artışı sunulan hizmetlere

göre yapılır,

Performans denetimi esaslıdır

Alternatif seçeneklerle bütçeleme

yapılır

Mevzuat odaklı, katı ve kuralcıdır,

merkeziyetçidir,

Modern teknikler kullanılmaz,

Hizmetlere ödeneklerin verilmesinde,

sadece bu hizmetleri yapacak idari

organların ihtiyacı dikkate

alınmaktadır,

Organik (kurumsal) sınıflandırma

esastır,

Siyasidir,

Girdi esaslıdır,

Hazırlanışı kolay maliyeti düşüktür,

Kalifiye elemana ihtiyaç yoktur,

Plan - bütçe ilişkisi kuramaz, kısa

vadelidir,

Harcama artışı kural haline gelmiştir

ve ödenekler her yıl belirli oranlarda

artırılarak bir sonraki yıl bütçesine

yazılır,

Hesap denetimi üzerine kuruludur,

performans denetimi yapılamaz,

Alternatif seçenek sunmaz

VI. BÜTÇE ÇEŞİTLERİ

Türk kamu mali yönetimi, 1927 yılında yürürlüğe giren 1050 sayılı Muhasebe-i

Umumiye Kanunu’yla yönetilmeye başlanmış; mali anayasa olarak ifade edilebilecek kanun

5018 sayılı kanunun yürürlüğe girmesine kadar çeşitli değişikliklere uğramasına rağmen uzun

süre yürürlükte kalmıştır.

Ancak Avrupa Birliği uyum sürecinde yetersiz kalması sonucunda 5018 sayılı Kamu

Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu düzenlenerek uygulamaya konulmuştur. Bu kanun ile

birlikte katma bütçeler kaldırılmıştır.

Kanun merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri, sosyal güvenlik kurumlar ve

mahalli idarelerden oluşan genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin mali yönetim ve

kontrolünü kapsar.

5018’in Kapsamı

Merkezi Yönetim Bütçesi Mahalli İdareler Bütçesi Sosyal Güvenlik

Kuruluşları

-Genel Bütçe

-Özel Bütçe

-DDK Bütçesi

-İl Özel İdaresi Bütçesi

-Belediyeler

-Mahalli Birlikler

-SGK

-Türkiye İş Kurumu

NOT: KİT’ler ve Köyler 5018’e tabi değildir.

Page 86: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

86

1. Merkezi Yönetim Bütçesi

Merkezi yönetim bütçesi, genel bütçeli, özel bütçeli kuruluşlar ile düzenleyici ve

denetleyici kuruluş bütçelerinin toplamını kapsamaktadır. Ancak merkezi yönetim bütçesinin

gerçek değerinin bulunabilmesi için toplamdan hazine yardımları çıkarılır.

Merkezi Yönetim Bütçesi= Genel Bütçe+Özel Bütçe+DDK Bütçesi–Hazine Yardımları

A. ( I ) Sayılı Cetvel: Genel Bütçeli Kuruluşlar

5018 sayılı KMYKK’na göre genel bütçe, devlet tüzel kişiliğine dahil olan ve bu

kanuna ekli 1. Sayılı cetvelde yer alan kamu idarelerinin bütçesidir.

- Tek bir nakit idaresine sahiptirler.

- Devlet tüzel kişiliğine sahiptirler. Kendi tüzel kişilikleri yoktur.

- Kendi mal varlığı ve gelirleri yoktur.

- Tam kamusal mal ve hizmet üretirler.

- Ödenekleri yetmezse yedek ödenek kaleminden ödenek alabilirler.

- Muhasebe hizmetlerini Maliye Bakanlığı yürütür.

- Denetimini Sayıştay yapar.

- Genellik ve birlik ilkelerine uygundurlar.

Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ( I Sayılı Cetvel )

TBMM Cumhurbaşkanlığı

Başbakanlık Anayasa Mahkemesi

Yargıtay HSYK

Danıştay Sayıştay

Adalet Bakanlığı Milli Savunma Bakanlığı

İçişleri Bakanlığı Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu

Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürl. Türkiye İstatistik Kurulu

Gelir İdaresi Başkanlığı Meteoroloji Genel Müdürlüğü

AFAD Yönetim Başkanlığı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

MİT Müsteşarlığı MGK Genel Sekreterliği

Sahil Güvenlik Komutanlığı Jandarma Genel Komutanlığı

Diyanet İşleri Başkanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü

Hazine Müsteşarlığı Devlet Personel Başkanlığı

NOT: Tüm müsteşarlıklar genel bütçeli olmakla birlikte sadece Savunma Sanayi

Müsteşarlığı özel bütçelidir. Ayrıca Orman Genel Müdürlüğü ve Karayolları Genel

Müdürlüğü eski düzenlemeye göre genel bütçeli iken özel bütçeye geçirilmiştir.

B. ( II ) Sayılı Cetvel: Özel Bütçeli Kuruluşlar

5018 sayılı KMYKK’na göre özel bütçe, bir bakanlığa veya ilgili olarak belirli bir

kamu hizmetini yürütmek üzere kurulan, gelir tahsis edilen, bu gelirlerden harcama yapma

yetkisi verilen, kuruluş ve çalışma esasları özel kanunla düzenlenen ve bu kanuna ekli 2

sayılı cetvelde yer alan her bir kamu idaresinin bütçesidir.

Bu tanıma göre özel bütçeli idareler, giderlerini kendi özel gelirleri ile karşılayan ve

kuruluş ve çalışma esasları özel kanunla belirlenmiş olan idarelerdir.

Fakat bu kurumlar gelirleri ile giderlerini karşılayamazsa hazine yardımı alırlar.

Gelirler giderlerinden fazla olduğunda ise bu fazlalığı genel bütçeye aktarırlar.

Page 87: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

87

- Bir bakanlığa veya belirli bir kamu hizmetinin yürütülmesi için kurulurlar.

- Kendilerine ait kamu tüzel kişilikleri vardır.

- Kendilerine ait nakit idareleri vardır.

- Kendilerine ait mal varlığı ve gelirleri vardır.

- Yarı kamusal mal ve hizmet üretirler.

- Ödenekleri yetmezse genel bütçede hazine yardımı alırlar.

- Denetimi Sayıştay yapar.

- Muhasebe hizmetlerini mali hizmetler birimi yürütür.

- Genellik ve birlik ilkelerine aykırıdır.

Özel Bütçeli İdareler ( II Sayılı Cetvel )

YÖK, Üniversiteler ve İleri Teknoloji Ens. Türk Dil ve Tarih Kurumları

Savunma Sanayi Müsteşarlığı Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu

Atatürk Araştırma Merkezi Türkiye Bilimler Akademisi

Karayolları Genel Müdürlüğü Orman Genel Müdürlüğü

Spor Genel Müdürlüğü Vakıflar Genel Müdürlüğü

DSİ Genel Müdürlüğü Kamu Denetçiliği Kurumu

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Özelleştirme İdaresi Başkanlığı

Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü KYK Genel Müdürlüğü

Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü Türk Standartları Enstitüsü

C. ( III ) Sayılı Cetvel: Düzenleyici ve Denetleyici Kuruluşlar

5018 sayılı KMYKK’na ekli 3 sayılı cetvelde düzenleyici ve denetleyici kurumlar yer

alır.

- Özel kanunla kurulurlar.

- Kendi nakit idareleri vardır.

- Mal ve hizmet üretmez, kural ve norm koyar. Bunların uygulanmasını izler ve

denetler.

- Kendi kamu tüzel kişilikleri vardır.

- Ödenekleri yetmezse genel bütçeden hazine yardımı alırlar.

- Denetimlerini Sayıştay yapar.

- Genellik ve birlik ilkesine aykırıdırlar.

Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlar ( III Sayılı Cetvel )

RTÜK Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu

SPK BDDK

EPDK KİK

Rekabet Kurumu Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim

Standartları

D. ( IV ) Sayılı Cetvel: Sosyal Güvenlik Kurumları

5018 sayılı KMYKK’na ekli 4 sayılı cetvelde yer alan Sosyal Güvenlik Kurumları

sosyal güvenlik hizmeti sunmak üzere oluşturulmuşlardır. Sosyal güvelik kurumları kanunla

kurulur.

Bunların bütçelerinin hazırlanması, uygulanması ve diğer mali işlemleri 5018 sayılı

KMYKK hükümleri saklı tutulmak kaydıyla, kendi özel kanunlarındaki hükümlere tabidir.

Sosyal Güvenlik Kurumları kendi gelirleri ile giderlerini karşılarlar. Ancak giderleri

gelirlerini aştığında, genel bütçeden yapılacak transfer harcamaları ile bu açık finanse edilir.

Page 88: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

88

Sosyal Güvenlik Kurumu, kamu tüzel kişiliğe sahip olan, idari ve mali açıdan

özerkliğe sahip bir kurumdur. Sayıştay denetimine tabidir.

Kendi kanununda hüküm bulunmayan durumlarda özel hukuk hükümlerine tabidir.

Kurum, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ilgili kuruluşudur.

2. Mahalli İdareler Bütçesi

Mahalli idare bütçelerinin hazırlanması, uygulanması ve diğer mali işlemleri kendi

kanunlarındaki hükümlere tabidir.

A. İl Özel İdaresi Bütçesi

İl özel idaresi bütçesi ‘ İl Özel İdaresi Kanunu ‘ na göre hazırlanır.

İlin stratejik yapısına uygun olarak vali tarafından hazırlanan bütçe Eylül ayı başında

İl Encümenine sunulur. Encümen bütçeyi inceleyerek görüşüyle birlikte Kasım ayının birinci

gününden önce İl genel meclisine sunar. Daha sonra il genel meclisinde görüşülen bütçe,

onaylandıktan sonra vali tarafından İçişleri Bakanlığına gönderilir. Ancak meclis bütçe

denkliğini bozacak biçimde gider artırıcı ve gelir azaltıcı değişikliklerde bulunamaz.

Her yıl bütçesinin kesin hesabı, vali tarafından hesap döneminin bitiminden sonra

gelen Mart ayı içinde encümene sunulur. Kesin hesap il genel meclisinin mayıs ayı

toplantısında görüşülerek karara bağlanır.

B. Belediye Bütçesi

Belediye bütçesi ‘ Belediyeler Kanunu ‘ na göre hazırlanır.

Belediye başkanının hazırladığı bütçe Eylül ayının 1.gününden önce belediye

encümenine sunulur ve mülki idare amiri kanalıyla İçişleri Bakanlığı’na gönderilir. İçişleri

Bakanlığına gönderilen bütçe tahminleri burada eylül aynı sonuna kadar konsolide edilir ve

Maliye Bakanlığına sevk edilir.

Encümen bütçeyi inceleyip görüşüyle beraber Kasım ayının 1.gününden önce belediye

meclisine sunar. Meclis bütçe tasarısını yılbaşından önce aynen veya değiştirerek kabul eder.

Ancak meclis gelir azaltıcı veya gider artırıcı teklif yapma yetkisi yoktur.

Kabul edilen bütçenin iki örneği belediye başkanı tarafından mülki amire gönderilir.

Mülki amir kendisine gelen bütçeyi bir hafta içinde aynen veya değiştirerek onaylar. Bir hafta

içinde onaylanmayan bütçe kendiliğinden onaylanmış sayılır.

Her yılın bütçesinin kesin hesabı, belediye başkanı tarafından hesap döneminin

bitiminden sonra Nisan ayı içinden encümene sunulur.

Kesin hesap belediye meclisinin Mayıs ayı toplantısında görüşülerek karara bağlanır.

C. Köy Bütçesi

Köy bütçeleri ‘ Köy Kanunu ‘ na göre hazırlanır.

İçişleri Bakanlığının yayınladığı Köy İdareleri Hesap Talimatına göre muhtar ve

ihtiyar heyeti tarafından Kasım ayında bütçe hazırlanır. Vali veya kaymakam tarafından

onaylandıktan sonra kesinlik kazanır.

Kesin hesapları aynı zamanda muhasebe yetkilisi de olan muhtar hazırlar. Köy ihtiyar

meclisinin inceleyip onayladığı kesin hesaplar onay için Kaymakam ya da Valiye gönderilir.

D. Mahalli İdare Birlikleri

Birliğin yatırım planı ve çalışma programı ile bütçesi, yıllık faaliyet raporu ve kesin

hesabı birlik başkanı tarafından hazırlanır. Birliğin encümeni ve meclisi tarafından görüşülüp

onaylanır.

Birlik meclisi, bütçe ve kesin hesabı kabul eder. Birden çok ili kapsıyorsa İçişleri

Bakanlığının onayı ile kesinleşir.

Page 89: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

89

E. Döner Sermaye İşletmeleri

Döner sermaye bütçesi, işletmelerin belirli bir dönemdeki gelir ve gider tahminleri ile

bunların uygulanmasına ilişkin hususları gösteren ve usulüne uygun olarak yürürlüğe konulan

belgelerdir.

Döner sermayeli işletmelerin gayrisafi hasılatının bir kısmı her ay kesilerek bütçeye

gelir yazılır.

Kuruluş sermayeleri bağlı olduğu kurum ve kuruluşun bütçesine konulan ödenekle

karşılanmaktadır.

Onaylanarak kesinleşen bütçeler, en geç Aralık ayının sonuna kadar uygulanmak üzere

işletmelere gönderilir.

Hazırlanan bilanço ve ekleri ile gelir ve gider belgeleri denetim için mali yılın bitimini

takip eden iki ay içinde Maliye Bakanlığı ve Sayıştay’a gönderilir. Kesin hesap cetvelleri,

muhasebe kayıtları dikkate alınarak hazırlanır.

F. KİT Bütçesi ( Özerk Bütçe )

Bakanlar Kurulu kararı ile kurulurlar. Kendi gelirleri ile giderlerini karşılarlar. 5018

sayılı KMYKK’ na tabi değildir.

Sayıştay denetimine tabidirler.

Bütçelerindeki gelir – gider açığı bütçeden yapılan transfer harcamaları ile

karşılanmaktadır.

Genellik ve birlik ilkesinden sapmalardır.

G. Fonlar

Fon, belli bir amacın gerçekleştirilmesi için ayrılmış bulunan ve gerektiği zaman

kullanılmak üzere belli bir hesapta toplanan ve harcanabilen paralar anlamına gelmektedir.

Özel kanunla kurulurlar. Kendi gelirleri ile giderlerini karşılarlar. 5018 sayılı

KMYKK’na tabi değillerdir.

Sayıştay denetimine tabidirler.

Belirli amaçlar için kurulular. Belirli gelirlerin belirli giderlere tahsisi esastır. Genel

bütçeden kaynak aktarılabilir.

VII. BÜTÇELEME SÜRECİ

A. Bütçeleme İlkeleri

- Makroekonomik istikrarla beraber sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak esastır.

- Bütçeyle verilen harcama yetkisi, kanunlarla düzenlenen görev ve hizmetlerin yerine

getirilmesi amacıyla kullanılır.

- Fayda – maliyet analizine göre hazırlanır, uygulanır ve kontrol edilir.

- Bütçeler, stratejik planlar dikkate alınarak izleyen iki yılın bütçe tahminleriyle birlikte

görüşülür ve değerlendirilir.

- Bütçe, kamu mali işlemlerinin kapsamlı ve saydam bir şekilde görülmesini sağlar.

- Gelir ve giderler gayrisafi olarak gösterilir.

- Belirli gelirlerin belirli giderlere tahsis edilememesi esastır.

- Bütçe onaylanmadıkça uygulanmaz.

- Bütçe gelir ve gider tahminleri ile uygulama sonuçlarının raporlanmasında açıklık,

doğruluk ve mali saydamlık esas alınır.

- Bütçe yasası kamu yönetiminin faaliyetlerini hukuki normlara bağlayan bir yasadır.

- Ülkemizde devlet bütçesi yasal dayanağını Anayasa ve 5018 sayılı kanundan

almaktadır.

Page 90: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

90

B. Gelir ve Giderleri Etkileyecek Kanun Tasarılarının Esasları

Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri, kamu gelirlerinin azalmasına veya

kamu giderlerinin artmasına neden olacak ve kamu idarelerini yükümlülük altına sokacak

kanun tasarılarının getireceği mali yükü, orta vadeli program ve mali plan çerçevesinde, en az

3 yıllık dönem için hesaplar ve tasarılarına eklerler.

Sosyal güvenliğe yönelik kanun tasarılarında ise en az 20 yıllık aktüeryal hesaplara yer

verilir. Ayrıca bu kanun tasarılarına Maliye Bakanlığı ile ilgisine göre Kalkınma Bakanlığı

veya Hazine Müsteşarlığının görüşleri eklenir.

C. Gider Bütçesinin Hazırlanması

Bütçe hazırlama çalışmalarında ilk önce giderler tespit edilmektedir. Gider bütçesinin

hazırlanması sürecine tüm kamu kurum ve kuruluşları katılmaktadır. Her kurum kendi

giderlerini tespit eder ve bir gider bütçesi hazırlar.

Gider teklifleri ülkenin ekonomik ve mali saydamlığı sağlayacak şekilde Maliye

Bakanlığı tarafından belirlenmiş olan analitik bütçe sınıflandırılmasına göre hazırlanır.

D. Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nun Kapsamı ve Hazırlanma Süreci

1. Orta Vadeli Programın İçeriği

- Kamu ve özel kesim için öngörülebilirliği artıracak bir yol haritası niteliğindedir.

- Çeşitli alanlarda birbirleriyle tutarlı bir amaç, politika ve öncelikler seti sunmaktadır.

- Makro politikaların yanı sıra temel gelişme eksenlerini ve ana sektörleri kapsar.

- Uzun vadeli amaçlara katkıda bulunacak şekilde üç yıllık dönemler üzerinde

yoğunlaşılacak öncelikleri tespit eder.

- Uygulamaların sonuçları ve genel şartlardaki değişmeler dikkate alınarak her yıl

yenilenecek dinamik bir yapı arz eder.

- Üç yıllık perspektife sahiptir.

2. Orta Vadeli Mali Planın Kapsamı

- Gelecek 3 yıla ait gelir ve gider tahminleri

- Hedeflenen açık veya borçlanma durumu

- Kamu kuruluşlarının ödenek teklif tavanı

3. Bütçe Kanununa Ekli Belgeler

- Bütçe kanunu metni ( 1.madde gider toplamı, 2.madde gelir toplamı, 3.madde ise

bütçe dengesini gösterir. )

- Kamu borç yönetimi raporu

- Bütçe kanunu gerekçesi ( Maliye Bakanlığı hazırlar )

- Yıllık ekonomik rapor ( Maliye Bakanlığı hazırlar )

- Vergi muafiyet, istisna ve indirimleri ile benzeri bütçe tahminleri

- Mahalli idareler ve sosyal güvenlik kurumlarının bütçe tahminleri ( Maliye Bakanlığı

tarafından hazırlanır )

- Merkezi yönetim kapsamında olmayıp merkezi yönetim bütçesinden yardım alan

kamu idareleri ile diğer kurum ve kuruluşların listesi

- Ekli cetveller ( A cetveli harcama ödenekleri, B cetveli genel bütçe gelirler, C cetveli

ise devlet gelirlerinin dayandığı temel hükümleri ifade eder )

- Milli bütçe tahmin raporu ( Kalkınma Bakanlığı hazırlar )

Page 91: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

91

Kalkınma Bakanlığı tarafından "Orta Vadeli Program"ın hazırlanması

(Makroekonomik tavanın belirlenmesi)

Eylül Ayının İlk

Haftasına Kadar Bakanlar Kurulu Orta Vadeli Programı kabul eder (bütçe hazırlık sürecinin

başlangıcıdır).

Maliye Bakanlığı tarafından Orta Vadeli Programa uyumlu olarak

hazırlanan "Orta Vadeli Mali Plan" hazırlanır ve YPK tarafından karara

bağlanır ve Resmi Gazete'de yayınlanır.

Eylül Ayının

15'ine Kadar

Maliye Bakanlığı tarafından bütçe çağrısı ve eki bütçe hazırlama rehberi

hazırlanır ve Resmi Gazete'de yayınlanır.

Eylül Ayının

15'ine Kadar

Kalkınma Bakanlığı tarafından yatırım genelgesi ve eki yatırım programı

hazırlama rehberi hazırlanır ve Resmi Gazete'de yayınlanır,

Kamu idareleri, stratejik planları ile Bütçe Hazırlama Rehberinde yer alan

esaslar çerçevesinde, bütçe gelir ve gider tekliflerini gerekçeli olarak

hazırlar ve Maliye Bakanlığına gönderir. Yatırım teklifleri ise,

değerlendirilmek üzere Kalkınma Bakanlığı'na gönderilir.

Eylül Ayı Sonuna

Kadar

Maliye Bakanlığınca kuruluşlara ait bütçe tekliflerinin kuruluşlarla karşılıklı

olarak görüşülmesi, incelenmesi ve birleştirilerek bütçe kanun tasarısının

hazırlanır. Düzenleyici ve Denetleyici Kurum Bütçeleri ile TBMM ve

Sayıştay'a ait bütçe teklifleri doğrudan TBMM'ye gönderilir (bir örneği de

Maliye Bakanlığı'na gönderilir).

Eylül Sonuna

Kadar

Makroekonomik göstergeler ve bütçe büyüklükleri en geç Ekim ayının ilk

haftasına içinde YPK'da görüşülür ve Maliye Bakanlığınca Merkezi

Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı hazırlanır

01-17 Ekim

Merkezi Yönetim Bütçe Tasarısını Bakanlar Kurulu'na sunulur.

Bakanlar Kumlu Bütçe Kanun Tasarısını mali yılın başlamasından en geç 75

gün önce TBMM'ne verir.

TBMM'ye gelen Bütçe Kanun Tasarısı Bütçe Komisyonuna verilir.

Bütçe Komisyonu 55 gün içerisinde Bütçe Kanun Tasarısı'nı görüşerek

Genel Kurula sevk eder.

Bütçe komisyonu 40 kişiden oluşur ve bunların en az 25i iktidar partisinden

olmak zorundadır.

Komisyonda her türlü öneri getirilebilir.

17 Ekim-10

Aralık

Genel Kurul 20 gün içinde Bütçe Kanun Tasarısını görüşerek onaylar ve

Cumhurbaşkanı'na gönderir. Genel kurulda gider artırıcı ve gelir azaltıcı

teklifte bulunamaz. Bütçe salt çoğunlukla kabul edilir.

10-31 Aralık

Bütçe Kanunu Cumhurbaşkanı tarafından onaylanır ve Resmi Gazete'de

yayınlanarak yürürlüğe girer.

Cumhurbaşkanı bütçeyi veto edemez fakat iptal davası açabilir.

31 Aralık

Page 92: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

92

4. Geçici Bütçe ve Ek Bütçe

MYBK’nun zamanında yürürlüğe konulamaması halinde, geçici bütçe kanunu

çıkartılır. Geçici bütçe ödenekleri, bir önceki yıl bütçe başlangıç ödeneklerinin belirli bir oranı

esas alınarak belirlenir. Geçici bütçe uygulaması 6 AY’ı geçemez.

Cari yıl bütçesinin yürürlüğe girmesiyle geçici bütçe uygulaması sona erer ve o tarihe

kadar yapılan harcamalar ve girişilen yüklenmeler ile tahsil olunan gelirler cari yıl bütçesine

dahil edilir.

Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçelerindeki ödenekleri yetersiz

kalması halinde veya öngörülemeyen hizmetlerin yerine getirilmesi için karşılığı gelir

gösterilmek kaydıyla kanunla ek bütçe yapılabilir.

Ek Bütçenin Yaratacağı Sakıncalar;

- Yeni hizmetlerin başlamasını engeller

- Yasamanın bütçe üzerindeki denetim ve kontrolünü zayıflatır.

- Yatırımların sonraki yıla sarkan kısımlarının yapılmasını engeller

- Mahsup işlemlerinde karışıklık ortaya çıkar.

E. Gelir Bütçesinin Hazırlanması

Gelir bütçesinin hazırlanmasında görev ve sorumluluk Maliye Bakanlığına aittir. Gelir

bütçesini hazırlamak ve gelirleri toplamak için yetkili kuruluş Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi

Başkanlığıdır.

Otomatik Yöntem: Bir önceki yıl usulü, ortalama artışa göre arttırma usulü ve ortalama usul

olarak belirtilebilir.

- Bir Önceki Yıl Usulü: Bu usulde sonucu alınmış olan bir önceki yılın gelirinin,

bütçesi hazırlanan yıl için aynen esas alınması yoluna gidilmektedir.

- Ortalama Artışa Göre Arttırma Usulü: Son birkaç yılın gelir rakamlarının artış

oranı belirlenerek ve sonucu bilinen önceki yılın rakamları aynı oranda artırılmaktadır.

- Ortalama Usul: Son birkaç yılın gelir rakamlarının ortalaması alınmak suretiyle,

bütçenin hazırlanan yılın geliri tahmin edilmiş olmaktadır.

Serbest Takdir Yöntemi: Herhangi bir yılla ilişkilendirilmeden bütçenin gelir rakamlarının

ülkenin ekonomik ve mali durumu dikkate alınarak serbestçe belirlenmesidir. Ülkemizde

doğrudan doğruya tahmin yöntemi kullanılır.

Ülkemizde kamu gelirleri tahmini, Maliye Bakanlığı bünyesinde yer alan Gelir

Politikaları Genel Müdürlüğü tarafından yapılmaktadır. Gider tahmini ise, yine Maliye

Bakanlığı bünyesinde bulunan Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından

yapılmaktadır.

VIII. BÜTÇENİN UYGULANMASI

Bütçenin uygulanması gelir ve gider bütçesinin uygulanması şeklinde ikiye ayrılarak

incelenebilir. Gelir bütçesinin uygulanmasında da en büyük görev yine Maliye Bakanlığına

düşmektedir.

Mali yılın başlangıcı ile birlikte bütçeye verilen ödenekler kullanılmaya başlanır.

Ancak ödeneklerin Maliye Bakanlığınca serbest bırakılması gereklidir. Daha sonra ödenekler

harcamaları yapacak birimlere dağıtılmaktadır.

Bütçeyi uygulama, yürütme görevi hükümet içinde Maliye Bakanlığına aittir.

BÜMKO gider bütçesini, Gelir Politikaları Genel Müdürlüğü ise gelir bütçesini hazırlar.

Page 93: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

93

A. Gelirlerin Toplanması

Gelirlerin toplanması, yürürlükteki mali mevzuata göre, kamu gelirlerinin tarhı,

tahakkuku ve tahsili demek olup, her yıl bu gelirlerin toplanmasına bütçe kanunu izin

vermektedir. Gelirleri toplamaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.

B. Giderlerin Yapılması

1. Ödeneklerin Serbest Bırakılması

Bütçede belirtilen ödeneklerin kullanımı ancak, Maliye Bakanlığı'nın ödenekleri

serbest bırakması (dağıtması) ile mümkün olur. Ödenekler yılın ilk 6 AY’lık dönemi ve ikinci

6 AY’lık dönemi için ayrı ayrı serbest bırakılır. Ödeneklerin niteliğine göre ikinci altı ay için

üçer aylık ayrı ayrı dönemler olarak da serbest bırakılması mümkündür.

Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, ayrıntılı harcama programlarını hazırlar

ve vize edilmek üzere Maliye Bakanlığına gönderir. Bütçe ödenekleri, Maliye Bakanlığınca

belirlenecek esaslar çerçevesinde, nakit planlaması da dikkate alınarak vize edilen ayrıntılı

harcama programları ve serbest bırakma oranlarına göre kullanılır.

Serbest bırakılan ödenek tutarından kalan kısım ise bloke edilmiş demektir. Genel

bütçeden yardım alan özel bütçeli kamu kurumları ile sosyal güvenlik kurumlarına ait

finansman programları vize edilmek üzere, merkezî yönetim bütçe kanununun yürürlüğe

girdiği ilk ay içinde Maliye Bakanlığına gönderilir. Bu programlar, Maliye Bakanlığınca vize

edilmeden bu idarelerin bütçelerine yardım yapılamaz. Bu idareler, aylık uygulama

sonuçlarını izleyen ay içinde Maliye Bakanlığına göndermek zorundadır.

2. Yüklenmeye Girişilmesi

Yüklenme, usulüne uygun olarak düzenlenmiş sözleşme esaslarına veya kanun

hükmüne dayanılarak iş yaptırılması, mal veya hizmet alınması karşılığında geleceğe yönelik

bir ödeme yükümlülüğüne girilmesidir.

Bütçede yeterli ödeneği bulunmayan işler için yüklenmeye girişilemez

Yüklenme süresi malî yılla sınırlıdır.

Harcama yetkilileri, tahsis edilen ödenekler dahilinde yüklenmeye girebilirler.

Yüklenmeye girişilen tutara ait ödenekler saklı tutulmuştur; başka iş yaptırılması, mal

veya hizmet alınması için kullanılamaz.

3. Harcama Yetkisi ve Yetkilisi

Bütçeyle, kuruluşlara ödenek tahsis edilir. Bu ödenekler kuruluşların kullanmaya hak

ettikleri ödeneklerdir. Kuruluşların bu ödeneklerini kullanma yetkisi ise her bir kuruluşun

kamu kurumlarında üst yöneticisi ‘ harcama yetkilisi ‘dir.

Bakanlıklarda müsteşar, ( Milli Savunma Bakanlığında Bakan ), il özel idarelerinde

vali, belediyelerde belediye başkanı üst yöneticidir.

Bakanlıklarda müsteşar bakana karşı, il özel idaresinde vali il genel meclisine karşı,

belediye başkanı ise belediye meclisine karşı harcamaların etkin ve verimli kullanılmasından

dolayı sorumludur.

Bütçeye ödenek tahsis edilen her bir harcama biriminin en üst yöneticisi harcama

yetkilisidir. Harcama yetkisinin devredilmesi, yetkiyi devredenin idari sorumluluğunu

ortadan kaldırmaz.

Harcama yetkilileri bütçede öngörülen ödenekleri kadar, ödenek gönderme belgesiyle

kendisine ödenek verilen harcama yetkilileri ise tahsis edilen ödenek tutarında harcama

yapabilir.

Harcama yetkilisi eski sistemde ‘ ita amiri ‘ tarafından yürütülmekte olan görev ve

sorumlulukları üstlenmiştir.

Page 94: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

94

4. Giderin Yapılmasında Görevli Memurlar ve Gerçekleştirilmesi

Bir giderin gerçekleştirilebilmesi için aşağıdaki memurların çeşitli görev ve

sorumlulukları bulunmaktadır. Bunlar;

Harcama yetkilisi, harcamacı kuruluşların ödeneklerini kullanma yetkisine sahip olan

kişidir. Harcama yetkilisi üst yöneticiye karşı sorumludur.

Gerçekleştirme görevlileri, harcama talimatı üzerine; işin yaptırılması, mal veya hizmetin

alınması, teslim almaya ilişkin işlemlerin yapılması, belgelendirilmesi ve ödeme için gerekli

belgelerin hazırlanması görevlerini yürütürler,

Muhasebe yetkilisi, gelirlerin ve alacakların tahsili, giderlerin hak sahiplerine ödenmesi,

para ve parayla ifade edilebilen değerler ile emanetlerin alınması, saklanması, ilgililere

verilmesi, gönderilmesi, diğer tüm malî işlemlerin kayıtlarının yapılması ve raporlanması ve

muhasebe kayıtlarının usulüne uygun, saydam ve erişilebilir şekilde tutulmasından sorumlu

kişidir. Muhasebe yetkilileri ödeme aşamasında ödeme emri belgesindeki;

- Yetkililerin imzalarını

- Ödemeye ilişkin ilgili mevzuatında sayılan belgelerin tamam olmasını

- Maddi hata bulunup bulunmadığı

- Hak sahibinin kimliğine ilişkin bilgileri kontrol etmekle yükümlüdür.

Muhasebe yetkilisi mutemedi, muhasebe yetkilisi adına ve hesabına para ve parayla ifade

edilebilen değerleri geçici olarak almaya, vermeye ve göndermeye yetkili olanlar muhasebe

yetkilisi mutemedidir. Bunlar doğrudan muhasebe yetkilisine karşı sorumludur.

5. Ödenemeyen Giderler ve Bütçe Emaneti

Mali yıl içinde giderlerin yapılması ile ilgili olarak, ödemenin yapılması haricindeki

tüm aşamaların gerçekleşen, (ödeme emri belgesine bağlanmış) ancak ödenemeyen giderler,

bütçeye gider yazılarak emanet hesaplarına alınır ve buradan ödenir.

Mali yılsonundan başlayarak, 5 yıl içerisinde mazeret gösterilmeksizin alacaklıları

tarafından talep edilmeyen borçlar zamanaşımına uğrayarak kamu idareleri lehine gelir

yazılır.

6. Avans ve Kredi İşlemleri

Aşağıda belirtilen hususların gerçekleşmesi şartı ile bazı giderler için avans vermek

veya kredi açmak suretiyle ön ödeme yapılabilir;

- Harcama yetkilisinin uygun görmesi,

- Ödenek karşılığının saklı kalması,

- Giderin gerçekleştirilmesine ilişkin işlemleri bekleyemeyecek derecede acil olması,

- Merkezi yönetim bütçesinde belirtilen sınırların altında kalması

Ancak, aşağıda belirtilen şartların sağlanması halinde;

- İlgili kanunlardaki hükümler saklı kalmak şartıyla,

- Sözleşmesinde belirtilmek üzere,

- Yüklenme tutarının yüzde %30'unu geçmemek şartıyla, teminat karşılığında bütçe

dışı avans ödenebilir.

Mutemetler avans ve kredi işlemleri ile ilgili olarak yaptığı harcama tutarlarına ilişkin

kanıtlayıcı belgeleri, ilgili kanunlarında belirtilmemiş olması halinde avanslarda 1 AY,

kredilerde 3 AY içinde muhasebe yetkilisine vermek ve artan tutarı iade etmekle

yükümlüdür.

Page 95: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

95

Bir harcamanın yapılabilmesi için sırasıyla şu aşamalardan geçmesi gerekir;

- Bir ödeneğin öncelikli olarak bütçede belirtilmesi

- Bu ödeneğe ilişkin yüklenmeye girişilmesi

- Görevlendirilmiş kişi veya komisyonlarca onaylanması

- Gerçekleştirme belgelerinin düzenlenmiş olması

- Harcama yetkilisinin ödeme emri belgesini imzalaması

- Tutarın hak sahibine ödenmesi

7. Ödeneklerle İlgili İşlemler

a. Ödeneklerin İptali

Bütçeden ilgili kamu kurum veya kuruluşuna tahsis edilen ödeneklerin cari yıl içinde

kısmen ya da tamamen kullanılmaması halinde, yılsonunda ödeneğin kullanılmayan kısmı

iptal edilir. Bunun sebebi yıllık olma ilkesidir.

b. Olağanüstü Ödenek İşlemleri

Genel veya kısmi seferberlik, savaş ilanı veya Bakanlar Kurulu kararıyla zorunlu

askeri hazırlıkların yapıldığı olağanüstü hallerde Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma

Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçelerindeki mevcut ödenekler, (bu

idarelerin ödenek toplamları aşılmamak şartıyla) birleştirilerek kullanılabilir.

Bu durumda da mevcut ödeneklerin yeterli olmaması halinde toplam ödenek tutarının

%15'ine kadar ek harcama yapılabilir.

c. Ödenek Aktarmaları

Bütçede ödenek aktarımı iki şekilde söz konusu olmaktadır.

Kurumlar Arası Ödenek Aktarımı: Merkezi yönetim kapsamındaki kamu

idarelerinin bütçeleri arasındaki ödenek aktarmaları sadece kanunla yapılabilir. Yani

TBMM’nin tasarrufundadır.

Kurum Bünyesindeki Tertipler Arası Ödenek Aktarımı: Merkezi yönetim

kapsamındaki kamu idareleri, aktarma yapılacak tertipteki ödeneğin %5 ine (cari yıl

bütçe kanununda farklı bir oran belirlenmedikçe) kadar kendi bütçeleri içinde

ödenek aktarımına yetkilidirler. Bu şekilde yapılan aktarmalar, 7 gün içinde Maliye

Bakanlığına bildirilir. Giderlere tahsis ilkesini zedeler.

NOT: Personel giderleri tertiplerinden, aktarma yapılmış tertiplerden ve yedek ödenekten

aktarma yapılmış tertiplerden diğer tertiplere aktarma yapılamaz.

d. Yedek Ödenek

Bütçe kanunu hazırlanırken öngörülen harcama tertiplerinin yeterli olmaması ya da

öngörülmeyen tertiplerin ortaya çıkması halinde cari yıl bütçe giderlerinin %2 sini aşmamak

kaydıyla Maliye Bakanlığı bütçesine yedek ödenek konulabilir.

Mali yıl içinde yedek ödenekten yapılan aktarmaları yılın bitimini takip eden 15 GÜN

içinde Maliye Bakanlığınca ilan edilir.

e. Örtülü Ödenek

Kapalı istihbarat ve kapalı savunma hizmetleri, devletin milli güvenliği ve yüksek

menfaatleri ile devlet itibarının gerekleri, siyasi, sosyal ve kültürel amaçlar ve olağanüstü

hizmetlerle ilgili hükümet icapları için kullanılmak üzere Başbakanlık bütçesine konulan

ödenektir. İlgili yılda bu amaçla tahsis edilen ödenekler toplamı, genel bütçe başlangıç

ödenekleri toplamının %0,5’ini geçemez. Örtülü ödeneklere ilişkin giderler Başbakan, Maliye

Bakanlı ve ilgili bakan tarafından imzalanan kararname esaslarına göre gerçekleştirilir.

Page 96: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

96

f. Ek Ödenek ( Ek Bütçe )

Yıl içerisinde ödeneği yetmeyen kuruluşa yedek ödenekten aktarım yapılır. Ancak

yedek ödeneğinde yetmediği, ödenek aktarımının da söz konusu olmadığı hallerde, ek ödenek

talebi ile ek bütçe hazırlanır. Ek bütçe için genel bütçenin hazırlanma, görüşülme ve

onaylanma esaslarına göre kanunlaşarak uygulamaya girer.

g. Kamu Yatırım Projeleri

Kamu yatırım projelerinin gerçekleşme ve uygulama sonuçları, ilgili kamu idaresi

tarafından izleyen yılın Mart ayı sonuna kadar bir rapor halinde Sayıştay Başkanlığına,

Maliye Bakanlığına ve Kalkınma Bakanlığına gönderilir.

h. Tamamlayıcı Ödenek

Mevzuatın öngördüğü haller dışında, ödenekten fazla yapılan harcamanın, yasama

organınca yerinde görülerek kesin hesap kanunu ile onaylanması şeklinde verilen ödeneğe

tamamlayıcı ödenek denilmektedir.

i. Hazine İşlemleri

Yer Bakımından Hazine İşlemleri: Devletin giderleri karşılayabilecek durumda olsa bile,

devlet gelirlerinin gider yapılacak bölgelerde de olması gerekmektedir. Gelirlerin toplandığı

yer ile harcamaların yapıldığı yer arasında farklılık olması yer bakımında gelir-gider

uyumsuzluğu yaratır. Bu uyumsuzluk gelir fazlasının bulunduğu bölgelerden harcama

fazlasının olduğu yerlere doğru bir para akımının gerçekleşmesiyle olur.

Zaman Bakımından Hazine İşlemleri: Devlet gelirleri ile harcamalarının yıl içinde çok

değişik kalıplar içinde oluşmaları nedeniyle yıllık toplamlar olarak birbirine eşit olsalar da,

aylık ya da haftalık dönemler itibariyle gelirler ile harcamalar arasında büyük farklılıklar

görünebilir. Hazine bu uyumsuzluğu genellikle süresi bütçe dönemini aşmayan

borçlanmalarla giderir. Bunun dışında bazı kaynaklarla da uyumsuzluğu gidermeye çalışır.

IX. DEVLET MUHASEBE SİSTEMİ

Devlet muhasebesi ile devletin çeşitli alanlardaki faaliyetleri, bunların neden ve

sonuçları parasal değerler olarak ortaya konulmaktadır.

Devlet muhasebesi, devlet faaliyetlerinin muhasebesidir. Geçmişte özel kesim

muhasebesi ile devlet muhasebesi farklı iken günümüzde devlet muhasebesi özel kesim

muhasebesine yaklaşmaktadır.

Kameral Muhasebe

Sistemi

Bütçe ile ilgili rakamları, gelir ve giderlerin tahakkukunu,

tahsilatını bütçe tertibine göre veren sistemdir.

Schnedier Muhasebe

Sistemi

Bu sistemde Kameral muhasebe sisteminde belirtilen işlemlerin

yanı sıra bütçe dışı alacak ve borç ilişkileri de hesaplarda yer

almaktadır.

Constante Muhasebe

Sistemi

Devlete ait mal varlığı hesaplarını da bütçe hesaplarına

katmaktadır.

Logismografı

Muhasebe Sistemi

Bir İtalyan sistemidir ve malvarlığı ile işletme hesaplarını birlikte

göstermektedir.

Page 97: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

97

Nakit esasına dayanan muhasebe sistemi mali işlemler ve olaylar nakit alındığında

veya ödendiğinde muhasebe kayıtlarına alınmaktadır.

Tahakkuk esasına dayalı muhasebe sistemi ise devlet faaliyetlerinin etkinliğini ve

sonuçlarını, uygulanmaların maliyetlerini ve uzun dönemli yükümlülükleri ortaya koyan bir

muhasebe kayıt şeklidir. Bu sistemde işlemler ve olaylar ortaya çıktıklarında kaydedilirler.

Türkiye’de 5018’e göre kamu gelir ve giderleri tahakkuk ettirildikleri malî yılın

hesaplarında gösterilir. Bütçe gelirleri tahsil edildiği, bütçe giderleri ise ödendiği yılda

muhasebeleştirilir.

NOT: Türkiye’de uygulanan bütçede giderlerin yapılma süreci; Taahhüt – Tahakkuk –

Ödeme Emrine Bağlama – Ödeme biçiminde gerçekleşir.

X. BÜTÇE DÖNEMİNİN SONA ERMESİ ve HESAPLARIN KAPATILMASI

Hesap Dönemi Yöntemi ( Egzersiz Yöntemi )

Bu yöntemde, mali yılsonunda, bütçedeki ödeneklerden kullanılmayan bölümünün

gelirlerden tahsil edilemeyen kısmının yıl içinde kullanılan ve tahsil edilen bölümleri ile

birlikte bir bütün oluşturduğu ve ayrılmayacağı kabul edilir. Bu nedenle hesaplar ödeneklerin

tümü kullanılıncaya kadar, gelirlerin tümü toplanıncaya dek kapatılamaz. Hesabın kapatılması

bütçenin tamamıyla uygulanmasına bağlıdır.

Bu yöntemde hangi yıla ait olursa olsun gerçekleştirilen gelir ve gider hesabın içinde

bulunulan yıl bütçesine kaydedilmesi esastır.

Egzersiz yönteminin hesapları idari bakımdan izlemede karışıklığa yol açması,

denetim güçlüğü ve gecikme yaratması, savurganlığa neden olması, yıllık ilkesine ters

düşmesi gibi sakıncaları vardır.

Yönetim Dönemi Yöntemi ( Jestiyon Yöntemi )

Bu yöntemde saymanın yönetim zamanı en çok bir yıl en az mali yıl içinde görevde

kaldığı süre olarak kabul edilmiştir. Sayman bütçe yılı içinde daha az bir süre yönetim

yapmışsa hesaplar saymanın görevde olduğu süre sonunda kapatılır ve yeni saymana

devredilir. Türkiye’de uygulanan sistem bazı istisnalarıyla bu yöntemdir.

Bu yöntem bütçe yılından sonra yapılan giderler ve toplanana gelirlerin ilgili olduğu

yılın bütçe hesabına geçirilmesi şeklinde olur.

Bu usulün bütçenin yıllık olma ilkesi ile uyumlu olması, sadeliğe olanak vermesi,

süratle sonuç vermesi ve kesin hesapların çabuk çıkarılması, denetiminin kolay ve etkili

olması gibi yararları vardır.

Egzersiz ( Hesap Dönemi ) Jestiyon ( Yönetim Dönemi )

Bütçe hesaplarının kapatılmasında mali

yıla bağlı kalınmamakta, mali yıl bitmiş

olsa bile, henüz kullanılmamış olan

ödeneklerin kullanılmasına ve o mali

yılla gelirlerin toplanmasına devam

olunmaktadır.

- Yıllık olma ilkesine terstir.

- Hesaplar birbirine karışır.

- Denetimi zayıflatır.

- Hesapların takibi zorlaşır izi

sürülmez.

- İsraf ve savurganlığa neden olur.

- Harcamalara esneklik tanır.

Kamu gelir ve giderleri tahakkuk ettirildikleri mali

yıl hesaplarında gösterilirken, kamu gelirleri tahsil

edildiği, bütçe giderleri ise ödendiği yılda

muhasebeleştirilir. Türk bütçe sisteminde Jestiyon

usulünün istisnaları mahsup ve emanet

işlemleridir.

- Denetim daha güçlü ve etkindir.

- Esnek bir sistem değildir.

- Tasarrufu sağlar.

- Yıllık olma ilkesi ile uyuşur.

- Yılsonuna doğru harcamaların

yoğunlaşmasına ve bu nedenle kaynakların

etkinsiz kullanımına neden olabilir.

Page 98: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

98

XI. FAALİYET RAPORLARI, KESİN HESAP ve UYGUNLUK BİLDİRİMİ

A. Faaliyet Raporları

Faaliyet raporları gerçekte yargı ve yasama denetiminin hazırlık aşamasında

oluşturulmaktadır. Faaliyet raporuna ilişkin süreç, üst yönetici ve harcama yetkililerinin

hazırladıkları faaliyet raporları ile başlar ve TBMM’de son bulur. Faaliyet raporları ile üst

yöneticiler ve ödenek tahsis edilen harcama yetkilileri, hesap verme sorumluluğu

çerçevesinde her yıl, kaynaklarının etkin kullanılıp kullanılmadığının, bütçe hedef ve

gerçekleşmelerinin, hedeften sapmaların ve nedenlerinin açıklandığı bir rapordur.

Birim Faaliyet Raporu

( Harcama Yetkilisi tarafından hazırlanır )

İdari Faaliyet Raporu

( Üst Yönetici tarafından hazırlanır )

Sayıştay

Üst yönetici tarafından hazırlanan idari faaliyet raporu, üst yönetici tarafından Sayıştay’a

gönderilir. Ayrıca üst yönetici tarafından kamuoyuna açıklanır.

Maliye Bakanlığı İçişleri Bakanlığı

Merkezi yönetim bütçe kapsamındaki kamu

idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarına ait

idari faaliyet raporlarının bir örneği Maliye

Bakanlığına gönderilir.

Mahalli idarelere ait idari faaliyet

raporlarının bir örneği İçişleri Bakanlığına

gönderilir.

Genel Faaliyet Raporu Mahalli İdareler Genel Faaliyet Raporu

Merkezi yönetim bütçe kapsamındaki kamu

idarelerinin idari faaliyet raporlarına göre

mali yıldaki faaliyet sonuçlarına dayanılarak,

Maliye Bakanlığı tarafından ‘ genel faaliyet

raporu ‘ hazırlanır.

İçişleri Bakanlığı mahalli idarelere ait idari

faaliyet raporları üzerine, mahalli idarelere

‘genel faaliyet raporu’ hazırlar.

Sayıştay

Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan genel faaliyet raporu Sayıştay’a gönderilir ve aynı

zamanda kamuoyuna açıklanır.

NOT: Mahalli idarelerin idari faaliyet raporlarını dikkate almaz.

TBMM

TBMM bu raporlar ve değerlendirmeler çerçevesinde, kamu kaynağının elde edilmesi ve

kullanılmasına ilişkin olarak kamu idarelerinin yönetim ve hesap verme sorumluluklarını

görüşür. Bu görüşmelere üst yönetici veya görevlendireceği yardımcısının ilgili bankla

birlikte katılması zorunludur.

B. Kesin Hesap ve Genel Uygunluk Bildirimi

Kesin hesap kanun tasarısının onaylanması ile bütçe uygulaması aklanmış olur. Kesin

hesap kanun tasarısı ile sonuçlara ilişkin değerlendirmeler de kapsayan gerekçesi Maliye

Bakanlığı tarafından hazırlanır. Hazırlanan kanun tasarısı izleyen yılın Haziran ayı sonuna

kadar Bakanlar Kurulunca TBMM’ye sunulur bir örneği de Sayıştay’a gönderilir.

Page 99: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

99

Sayıştay tarafından, dış denetim raporları, idari faaliyet raporları ve genel faaliyet

raporu dikkate alınarak hazırlanan genel uygunluk bildirimi kesin hesap kanun tasarısının

verilmesinden başlayarak en geç 75 GÜN içinde TBMM’ye sunulur.

TBMM bir önceki yıla ilişkin olarak, idari faaliyet raporlarını, genel faaliyet raporunu,

dış denetim genel değerlendirme raporunu ve kesin hesap kanunu tasarısı ile bir sonraki yıla

ilişkin merkezi yönetim bütçe kanun tasarısını birlikte görüşür. Ancak bu raporlar ve genel

uygunluk bildirimi TBMM komisyonlarından öncelikle görüşülür.

Belediyelerde, her yıl bütçesinin kesin hesabı, belediye başkanı tarafından hesap

döneminin bitiminden sonra nisan ayı içinde encümene sunulur. Kesin hesap, belediye

meclisinin mayıs ayı toplantısında görüşülerek karara bağlanır.

İl Özel İdarelerinde, her yıl bütçesinin kesin hesabı, vali tarafından hesap

döneminin bitiminden sonra gelen mart ayı içinde encümene sunulur. Kesin hesap il genel

meclisinin mayıs ayı toplantısında görüşülerek karara bağlanır.

XII. BÜTÇENİN DENETİMİ

Türk bütçe sistemi içerisinde denetim Anayasa ve 5018 Sayılı KMYKK çerçevesinde

idari denetim, yargısal denetim ve yasama denetimi olmak üzere üç ayrı denetim şeklindedir.

İdari denetim, harcamaların yapılması aşamasında harcama yetkilileri (harcama

yetkilisi, gider gerçekleştirme görevlisi, muhasebe yetkilisi ve mutemedi), Mali Hizmetler

Birimi ve Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından

yapılmaktadır. İç Kontrol Sistemi bir idari denetimdir.

Yargısal denetim, sayman hesaplarını kontrolüne dayalı olarak, bütçenin uygulanması

bakımından, yasalara aykırı olan hatalı, usulsüz ve yolsuz işlemlerinin Sayıştay tarafından

tespitini amaçlamaktadır. Dış denetimdir.

Yasama denetimi, bütçenin onaylanması, uygulanması ve uygulandıktan sonra kesin

hesap ile aklanması, yasama organına bağlı bir tasarruftur. Bu aşamaların tümünde yasama

organı, uygun görmediği, yolsuzluk, hatalı işlem, israf vb. unsurlar için bütçe hakkını

kullanabilir. Bu durum bir tür denetimdir. Ayrıca, kesin hesap kanunun meclis tarafından

incelenerek onaylanması ve Sayıştay'ın yasama adına denetim yapması yasama denetiminin

etkinliğinin göstergesidir. Bu denetimi yasama adına Sayıştay yapar.

5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nda İç Kontrol Sistemi ve Dış

Denetim ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir. Buna göre bütçe denetimi, harcama öncesi kontrol

ve iç denetimden oluşan iç kontrol sistemi ve dış denetim olarak ayrılmıştır.

A. İç Kontrol Sistemi

İdarenin amaçlarına, belirlenmiş politikalara ve mevzuata uygun olarak faaliyetlerin

etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde yürütülmesini, varlık ve kaynakların korunmasını,

muhasebe kayıtlarının doğru ve tam olarak tutulmasını, malî bilgi ve yönetim bilgisinin

zamanında ve güvenilir olarak üretilmesini sağlamak üzere idare tarafından oluşturulan

organizasyon, yöntem ve süreçle iç denetimi kapsayan malî ve diğer kontroller bütünüdür.

Görev ve yetkileri çerçevesinde, mali yönetim ve iç kontrol süreçlerine ilişkin

standartlar ve yöntemler Maliye Bakanlığınca, iç denetime ilişkin standartlar ve yöntemler ise

İç Denetim Koordinasyon Kurulu tarafından belirlenir ve uyumlaştırılır. Bunlar ayrıca

sistemlerin koordinasyonunu sağlar.

Page 100: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

100

1. İç Kontrol

İç Kontrolün Amacı;

- Kamu gelir, gider, varlık ve yükümlülüklerinin etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde

yönetilmesini,

- Kamu idarelerinin kanunlara ve diğer düzenlemelere uygun olarak faaliyet

göstermesini,

- Her türlü malî karar ve işlemlerde usulsüzlük ve yolsuzluğun önlenmesini,

- Karar oluşturmak ve izlemek için düzenli, zamanında ve güvenilir rapor ve bilgi

edinilmesini,

- Varlıkların kötüye kullanılması ve israfını önlemek ve kayıplara karşı korunmasını

sağlamaktır.

Yeterli ve etkili bir kontrol sisteminin oluşturulabilmesi için öncelikle mesleki

değerlere ve dürüst yönetim anlayışına sahip olunması gerekir. Ayrıca mali yetki ve

sorumlulukların bilgili ve yeterli yöneticiler ve personele verilmesi dikkat edilmesi gereken

hususların başına gelmektedir.

a. Ön Mali Kontrol

Ön malî kontrol, harcama birimlerinde işlemlerin gerçekleştirilmesi aşamasında

yapılan kontroller ile malî hizmetler birimi tarafından yapılan kontrolleri kapsar. Yapılacak

ya da yapılan harcamaların mevzuata uygunluğunun kontrolüdür.

Ön mali kontrol süreci, mali karar ve işlemlerin hazırlanması, yüklenmeye girişilmesi,

iş ve işlemlerin gerçekleştirilmesi ve belgelendirilmesinden oluşur. Kamu idarelerinde ön

mali kontrol görevi, yönetim sorumluluğu çerçevesinde yürütülür.

Ön mali kontrol görevi, yönetim sorumluluğu çerçevesinde yürütülür

b. Malî Hizmetler Birimi

Kamu idareleri içerisinde yer alan mali hizmetler biriminin de, iç kontrol sistemine

ilişkin görev ve sorumlulukları bulunmaktadır.

Mali hizmetler birimlerinin çalışma usul ve esasları, Maliye Bakanlığınca hazırlanarak

Bakanlar Kurulunca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Bu yönetmelik idarelerin teşkilat

yapısı dikkate alınarak iç kontrol fonksiyonlarının ayrı alt birimler tarafından

yürütülebilmesini sağlayacak şekilde oluşturulur.

Harcama yetkilisi ile muhasebe yetkilisi görevi aynı kişide birleşemez. Bu yüzden

mali hizmetler biriminde ön mali kontrol görevini yürütenler, mali işlem sürecinde görev

alamazlar.

c. Muhasebe Hizmetleri Muhasebe hizmetleri kamu faaliyetleri ile ilgili olarak ödeneklerin hak sahiplerine

aktarılması ve bunlara ilişkin kayıtların tutulması ile ilgili olmakla beraber daha geniş

anlamda;

Gelirlerin ve alacakların tahsili,

Giderlerin hak sahiplerine ödenmesi,

Para ve parayla ifade edilebilen değerler ile emanetlerin alınması, saklanması,

ilgililere verilmesi, gönderilmesi,

Diğer tüm malî işlemlerin kayıtlarının yapılması ve raporlanması işlemleridir.

Muhasebe yetkilileri genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine Maliye Bakanlığı

tarafından atanmaktadır. Bir diğer ifade ile muhasebe yetkilisi Maliye Bakanlığı'na bağlı bir

memurdur.

Diğer kamu idarelerinin muhasebe yetkilisi üst yönetici tarafından atanmaktadır.

Page 101: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

101

Muhasebe yetkililerinin yaptıkları denetim harcamanın ödeme aşamasında veya

gelirlerin tahsili aşamasındadır.

Muhasebe yetkililerinin bu Kanuna göre yapacakları kontrollere ilişkin

sorumlulukları, görevleri gereği incelemeleri gereken belgelerle sınırlıdır.

Ayrıca, muhasebe yetkilisi mutemedi; muhasebe yetkilisi adına ve hesabına para ve

parayla ifade edilebilen değerleri geçici olarak almaya, vermeye ve göndermeye yetkilidir.

Muhasebe mutemetleri doğrudan muhasebe yetkilisine karşı sorumludur.

Harcama yetkilisi ile muhasebe yetkilisi görevi aynı kişide birleşemez.

Mali hizmetler biriminde ön mali kontrol görevini yürütenler malî işlem sürecinde

görev alamazlar.

2. İç Denetim

İç denetim, kamu idaresinin çalışmalarına değer katmak ve geliştirmek için

kaynakların ekonomiklik, etkililik ve verimlilik esaslarına göre yönetilip yönetilmediğini

değerlendirmek ve rehberlik yapmak amacıyla yapılan bağımsız, nesnel güvence sağlama ve

danışmanlık faaliyetidir.

İç denetim, iç denetçiler tarafından yapılır. Kamu idarelerinin yapısı ve personel sayısı

dikkate alınmak suretiyle, İç Denetim Koordinasyon Kurulunun uygun görüşü üzerine,

doğrudan üst yöneticiye bağlı iç denetim birimi başkanlıkları kurulabilir.

İç denetçi, görevinde bağımsızdır ve iç denetçiye asli görevi dışında hiçbir görev

verilemez ve yaptırılamaz.

İç denetçiler, bakanlıklar ve bağlı idarelerde, üst yöneticilerin teklifi üzerine Bakan,

diğer idarelerde üst yöneticiler tarafından sertifikalı adaylar arasından atanır ve aynı usulle

görevden alınır.

İç denetim raporları ile bunlar üzerinde yapılan işlemler, üst yönetici tarafında en geç

2 AY içinde İç Denetim Koordinasyon Kuruluna gönderilir.

İç denetim koordinasyon kurulu Maliye Bakanlığına bağlıdır. 7 üyeden oluşur. Görev

süreleri 5 YIL’dır ve Bakanlar Kurulu tarafından atanırlar. Seçilen tekrar seçilebilir.

Uluslararası kabul görmüş kontrol ve denetim standartlarına uygun hareket eder.

B. Dış Denetim

Dış denetim Sayıştay tarafından yapılmaktadır.

Sayıştay, kendi kanunu ve diğer kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve kesin

hükme bağlama islerini yaparken işlevsel ve kurumsal bağımsızlığı olan bir kurumdur.

Sayıştay, genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerini, yönetimin malî faaliyet, karar

ve işlemlerinin; kanunlara, kurumsal amaç, hedef ve planlara uygunluk yönünden

incelemesini yapar. İnceleme sonuçlarını TBMM'ye sunar.

Sayıştay, dış denetimi, genel kabul görmüş uluslararası denetim standartlarına göre

yapmak durumundadır.

Sayıştay denetçilerinin talep etmesi durumunda, kamu idarelerinin iç denetçileri

tarafından hazırlanan raporlar, dış denetim sırasında Sayıştay denetçilerinin bilgisine sunulur.

Denetimler sonucunda, dış denetimle ilgili hususlar dikkate alınarak düzenlenen

raporlar, idareler itibarıyla konsolide edilir ve bir örneği ilgili kamu idaresine verilerek, üst

yönetici tarafından cevaplandırılır. Sayıştay, denetim raporlarını ve kurumun üst yöneticisi

tarafından bunlara verilen cevapları dikkate alarak, dış denetim genel değerlendirme

raporu düzenler.

Dış denetim genel değerlendirme raporunu, TBMM'ye sunar. Sayıştay, dış denetimi

sonuçlandırmak suretiyle hesapları denetlemiş ve hükme bağlamış olur.

Sayıştay'ın denetlenmesi ise, TBMM Başkanlık Divanı'nca kurulan bir komisyon

tarafından gerçekleştirilmektedir.

Page 102: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

102

Page 103: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

103

DEVLET BORÇLANMASI I. DEVLET BORÇLANMASININ TANIMI

Borçlanma veya istikraz, devletin kamu harcamalarını finanse etmek veya ekonomik

ve sosyal alana müdahale etmek amacıyla başvurduğu bir kamu finansman aracıdır.

Borçlanma günümüzde vergilerden sonraki en önemli gelir kaynağıdır.

4749 sayılı KFBYDHK’ a göre devlet borcu, Türkiye Cumhuriyeti adına Hazine

Müsteşarlığının borçlu sıfatı ile taraf olduğu ya da üstlendiği her türlü mali yükümlülükleri

ifade eder.

Borçlanma faizleri transfer niteliğinde olup genellikle ekonomide gelir dağılımını

varlıklı kimseler lehine bozmaktadır.

Devlet borçlanması sistematik olarak ilk defa 1710 yılında Charles Davenmant, 1752

yılında David Hume tarafından ele alınmıştır.

Vergilendirmede olduğu gibi borçlanmada da tercih ve karar yetkisi parlamentoların

kararıyla olabilmektedir. Yani borçlanma kanun ile yapılmaktadır.

Günümüzde devlet borçlarının yönetimi Hazine Müsteşarlığına verilmiştir.

KİT’ler kendi kuruluş kanunlarına göre borçlanma yapabilirler. Borçlanmaları Hazine

Kefaleti ile olabilir, iç ve dış borçlanmaya başvurabilirler.

Yerel yönetimler iç borçlanmayı İller Bankası’ndan yapabilirler. Dış borçlanma ise

Hazine Kefaleti ile uluslararası kuruluşlardan söz konusu olabilir.

Fonlar da yine kendi kuruluş kanunlarına göre borçlanma yapabilirler.

Klasik iktisatçılar borçlanmayı zorunlu olmadıkça başvurulmaması gereken

olağanüstü hallerde ve asgari düzeyde yapılması gereken bir fena olarak görmüşlerdir. Kamu

kesimi özel kesime göre daha verimsiz olduğundan borçlanma verimli olan alanlardan çekilen

fonun verimsiz alanlara aktarılmasıdır.

Klasik maliyecilere göre borçlanma olağanüstü bir kamu geliridir. Devlet sadece

savaş, doğal afet gibi olağanüstü durumlarda borçlanmaya gidebilir. Devlet cari harcamalarını

finanse etmek için borçlanmaya gidemez. Cari harcamalar yalnızca vergilerle finanse edilir.

Borçlanma klasikler tarafından gerçek bir kamu geliri olarak görülmemektedir çünkü

borçlanma vergilerin öne alınmış, iskonto ettirilmiş halidir.

Klasiklere göre her borçlanma, vadesi gelince, eski vergilerin artırılması ya da yeni

vergiler dayatılması suretiyle, faizi ve anaparası ile birlikte devlete borç veren kişi ve

kuruluşlara ödenecektir. Klasiklere göre borçlanma gelecek nesillere yük yükletilmesidir.

Klasiklere göre borçlanma devletin ekonomiye müdahalesi anlamına gelmekte ve

piyasa dengesini bozmaktadır. Kamu borçlanması sonucunda bireylerin ve kurumların özel

yatırımlarda verimli olarak kullanabilecekleri fonların, kamu kesimine transferi anlamına

gelmektedir.

Klasik maliyecilere göre borçlanmanın sadece fiskal amacı olabilir. Ekonomik ve

sosyal alana müdahale amacı olamaz. Devlet borçlanmayı maliye politikası aracı olarak

kullanıp ekonomiye müdahale edemez.

Adam Smith’e göre kamu borçlanmasının ön şartı, borç verme isteğine sahip sermaye

maliklerinin olmasıdır. Borç üretken emeği çalıştıran sermayeden alınması durumunda

sermaye birikimine katkı sağlayacaktır. Eğer devletin borç senetleri yabancıları elindeyse bu

durum ülkedeki parasal kaynakların yurt dışına transferine neden olacaktır.

Modern maliyecilere göre borçlanma normal bir kamu geliridir. 1929 Ekonomik

Buhranından sonra başta Abba Lerner olmak üzere modern maliyeciler tarafından borçlanma

normal kamu geliri olarak görülmeye başlanmıştır. Ekonomideki talep yetersizliğini

gidermede, enflasyonla ve işsizlikle mücadelede kullanılan açık bütçe politikasının

sürdürülebilmesinin ana finansman kaynağı vergilerle beraber borçlanma olmuştur.

Page 104: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

104

Devlet borçlanması sonucunda devlete borç verenler, mevcut olan tasarruflarını veya

tüketimlerini kısarak devlete borç vermektedirler. Tasarruf sahiplerinden borçlanan devlet,

elde ettiği bu fonları borçlanma faizinin üzerinde verimli bir şekilde kullandığı takdirde,

klasik görüşün öngördüğü gibi gelecek kuşaklara yük yüklememiş olacaktır.

Modern maliyecilere göre borçlanmanın hem fiskal hem de ekstra fiskal amacı vardır.

Devlet borçlanmayı maliye politikası aracı olarak kullanıp ekonomiye müdahale edebilir.

II. KAMU BORÇLARI - VERGİLER

- Vergi gelirlerinde zorlama (cebrilik) unsur varken, bazı borçlar dışında devlet

borçlarında gönüllülük esastır.

- Devlet borçları tasarrufa, vergi ise genel olarak ödeme gücüne dayanmaktadır.

- Devlet borçları geçici, vergi kesin bir kaynaktır.

- Devlet borcunun kullanılacağı amaç belirli iken, verginin âdem-i tahsis ilkesi gereği

kullanılacağı amaç belirsizdir.

- Vergi karşılıksız iken, devlet borçları faizi ile birlikte geri ödenir

- Vergi yurt içi kaynaklardan alınırken, devlet borçları yurt içi-dışı kaynaklardan elde

edilir.

- Vergiler prensip olarak cari harcamaları finanse etmek için alınır. Borçlar ise daha çok

büyük yatırım harcamalarında ve olağanüstü harcamalarda kullanılır.

- Borçlanmanın genel olarak vergilerle kapatıldığı düşünülürse borçlanmanın bir nevi

vergi ertelemesi olduğu da söylenebilir. Vergiler ise vergiyi ödeyen nesil üzerinde

kalır.

III. KAMU BORÇLARI – ÖZEL BORÇLAR

- Devlet borçlanması kamusal ihtiyaçlar için yapılırken, özel borçlar özel ihtiyaçlar için

yapılır.

- Devlet borçlarında kar amacı yoktur, özel borçlarda kar amacı vardır.

- Devlet borçlarının miktarı özel borçlara kıyasla daha geniştir.

- Devlet borçlarının vadesi özel borçlara kıyasla daha uzundur.

- Devlet borçlarında bazen zorlama vardır, özel borçlanma isteğe bağlıdır.

- Devlet borçlan yurt içi ve dışından yapılmakta iken özel borçlar (istisnalar hariç) yurt

içinden yapılır.

- Devlet borçlarında çoğu zaman borç verene faiz dışında avantajlar sağlanır (vergiden

muaf olmak gibi). Özel borçlarda ise sadece faiz getirisi vardır.

- Devlet borçlarını reddetme olanağına sahipken özel borçlarda böyle bir olanak söz

konusu değildir. Kamu borçlarında borçlanmanın şartları devlet tarafından tek taraflı

belirlenebilirken özel borçlarda taraflar şartları beraberce belirlemektedir.

- Kamu borçları hem iç hem de dış piyasadan karşılanabilirken, özel borçlar daha çok iç

piyasadan karşılanır.

- Devlet borçlarında faiz oranları piyasa faiz oranının üstünde gerçekleşir.

- Devlet borçlanma senetlerinde faiz kanunla belirlenirken, özel borçlanmalarda faiz

piyasa şartlarında ve sözleşme üzerinde belirlenir.

IV. DEVLETİN BORÇLANMA AMAÇLARI

Devlet borçlanmasının fiskal ve ekstra fiskal olmak üzere iki amacı vardır.

Borçlanmanın fiskal amacı kamu harcamalarını finanse edecek geliri sağlamaktır.

Borçlanmanın ekstra fiskal amacı ise devletin borçlanmayı maliye politikası aracı olarak

kullanıp ekonomik ve sosyal hayata müdahale etmesidir.

Page 105: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

105

V. DEVLETİN BORÇLANMA NEDENLERİ

1. Borçlanmanın Mali Nedenleri

Bütçe dönemlerinde ortaya çıkan öngörülmemiş, olağanüstü hizmetlerin ve giderlerin

finansmanında gelir idaresinin teknik yetersizliğe düşmesi

Kamu ve bütçe açıklarının finansmanı

Vadesi gelmiş borçların finansmanı

Gelir ve gider arasında ortaya çıkan dengesizliklerin giderilmesi

Borcun borçla ödenmesi, borcun ertelenmesi

2. Borçlanmanın Ekonomik Nedenleri

Makroekonomik istikrarın sağlanması,

Büyümenin ve kalkınmanın finansmanı

Yatırım projelerinin finansmanı, Maliye politikası aracı olarak kullanma

İstikrar programlarının finansmanı,

Ekonomide likiditenin düzenlenmesi

Tasarruf fonlarının yatırımlara kanalize edilmesi

Kaynak tahsisinde etkinliğin sağlanması

Dış açıkların finansmanı, Enflasyonla mücadele

3. Borçlanmanın Sosyal Nedenleri

Gelir dağılımında adaletin sağlanması

Sosyal güvenlik açıklarının finansmanı, aktüeryal dengenin sağlanması

Sağlıklı kentleşme ve sanayileşmenin finansmanı, Nüfus yapısının değişmesi

4. Borçlanmanın Askeri Nedenleri

Savaş, doğal afetler gibi olağanüstü kamu harcamalarının finansmanı

Güvenlik ve savunma giderlerinin finansmanı

NOT: Dar anlamda borçlanma sadece merkezi yönetimin, geniş anlamda borçlanma ise yerel

yönetimlerin yaptığı borçlanmaları da kapsar.

VI. BORÇLANMA YETKİSİ

1. Borçlanmanın Temel Nitelikleri

- Rızaya dayanması ( zorunlu borçlar hariç )

- Sözleşmeye bağlı olması

- Karşılığının bulunması

- Nihai olması

- Borç alan tarafın Hazine Müsteşarlığı olması

2. Borçlanma Yetkisinin Yasal Kaynakları

Hazine Müsteşarlığı bütçe dönemi kapsamındaki borçlanma yetkisini Bütçe

Kanunundan alır. Bütçe kanununun 3.maddesi ‘ ödenekler toplamı ile tahmini gelir toplamı

arasındaki fark, net borçlanma ile kapatılır ‘ diyerek Hazineye bütçe açıklarının finansmanı

için borçlanma yetkisi vermektedir.

Hazine, bütçe dönemini aşan uzun vadeli borçlanma yetkisini borçlanma

kanunlarından, TCMB kanunundan, Bankalar Kanunundan vs. alır.

Page 106: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

106

3. Borçlanma Kapasitesini ve Sınırını Etkileyen Faktörler

- Borçlanma faiz oranı

- Tasarruf oranı

- Borç servis oranı

- Kamu harcamalarındaki artış oranı

- Milli gelir düzeyi

- Hazinenin kredibilitesi

- Kamu açıklarının düzeyi

- Vergi kapasitesi

- Borç stokunun düzeyi

- Ulusal ve uluslararası likidite hacmi

- Ülke riski

- Makroekonomik durum

4. Borçlanma Limiti

Borçlanma limiti değiştirilemez. Ancak borç yönetiminin ihtiyaçları ve gelişimi

dikkate alınarak, bu limit yıl içinde en fazla %5 oranında artırılabilir. Bu miktarında yeterli

olmadığı durumlarda, ilave %5 lik bir tutar ancak Müsteşarlığın görüşü ve Bakanın teklifi

üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile artırılabilir.

VII. BORÇLARIN SINIFLANDIRILMASI

Borçlanma borçlanılan kaynağa göre, cebir (zorlama) unsurunun kullanılmasına göre

ve borcun vadesine göre üç ayrı sınıfa ayrılabilmektedir.

1. İsteğe Bağlı Olup Olmamasına Göre Borçlar

A. İhtiyari ( İsteğe Bağlı ) Borçlar

Borçlanma genel olarak gönüllülük esasına göre yapılmaktadır, yani isteğe bağlıdır.

Kişi veya kurumlar isterlerse devlet tahvil ve bonolarını alabilirler, eğer alırlarsa

borçlanmanın devlet tarafından belirlenen şartlarını kabul etmiş olurlar, bu ihtiyariliği

engellemez. Bu borçlanma türü karşılıklı sözleşme ile yapılır, kamu hukuku sözleşmesidir,

katılmalı sözleşme de denir.

B. Cebri ( Zorunlu ) Borçlar

Ancak bazı durumlarda şartlara göre devlet cebir unsurunu kullanarak borç

alabilmektedir, borçlanırken kişi ya da kurumlara sormamaktadır. Devlet tarafından

belirlenmiş şartlarda ihraç edilen devlet tahvillerinin belirlenmiş kişi ya da kurumlar

tarafından satın alındığı borçlanma türüdür. Memurlara zorunlu olarak uygulanmış olan

Tasarrufu Teşvik Fonu, sosyal güvenlik kuruluşlarının fonlarının belli bir oranıyla hazine

bonosu almak zorunda olmaları örnek verilebilir. Ancak devlet zorunlu borçlanmada anapara

ve faiz ödeme sorumluluğundan vazgeçmez.

Cebri borçlanma iç borçlanma biçiminde gerçekleşir. Zorlayıcı borçlanmaya genellikle

gönüllü borçlanma olasılığı azaldığı zaman veya vergileme sınırına ulaşıldığı zaman

başvurulur.

Page 107: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

107

Zorunlu Borçların Sakıncaları

- Kişiler kendi mali güçlerine ve çıkarlarına göre değil, devlet zorlaması ile borç vermiş

olur.

- Devlete karşı güven azalır.

- Ekonomik hayatta genellikle negatif sonuçlara yol açar.

Zorunlu Borçlanmanın Çeşitleri

Tam Zorlama İle Alınan Borçlar: Devletin borcun yapısını tek taraflı olarak belirlediği borç

verenlerin kendi iradeleri olmadan borcu vermeye bir kanunla zorunlu tutuldukları borçlanma

şeklidir.

Zorlama Tehdidi İle Alınan Borçlar: Devlet çıkardığı borçlanma senetlerinin alınmaması

durumunda satılmayan kısmın zorla satılacağını ilan eder. Böylece zorlama tehdidi ile kişiler

ileride daha fazla tahvil almaya zorlanacaklarını düşünerek borç senetlerini alır.

Manevi Zorlama İle Alınan Borçlar: Devlete borç vermenin bir vatandaşlık görevi olduğu,

herkesin milli savunmaya, ekonomik kalkınmaya katkıda bulunması gerektiği anlayışıyla

kişilerden sosyal ve psikolojik baskı yoluyla devletin borç almasıdır.

Zorunlu Tasarruf Yaratılarak Alınan Borçlar: Devletin sermaye ve tasarruf birikimi

sağlamak ve buna bağlı amaçlarını gerçekleştirmek için başvurduğu bir yöntemdir. Ülkemizde

ilk kez 1961 yılında başlatılan tasarruf bonosu uygulaması bu tür borçlanmaya örnektir.

2. Vadelerine Göre Borçlar

A. Kısa Vadeli ( Dalgalı ) Borçlar

Vadesi bir yıla kadar olan borçlar kısa vadeli borçlardır. Genellikle kamu gelir ve

giderlerindeki zaman ve mekân uyumsuzluklarını gidermek için başvurulur. Devlet

bütçesinin kısa süreli nakit ihtiyacının karşılanması için başvurulur.

Hazine Bonosu: İhraç edildikleri tarih itibariyle vadeleri 1 yıldan kısa olan devlet iç

borçlanma senetlerini ifade eder. Bonolar daha çok kısa vadeli fonların işlem gördüğü para

piyasalarında işlem görürler. Para piyasasında vade kısa, faiz düşük ve risk azdır. Hazine

bonolarında faiz kuponu yoktur. Bono alanlar ihraç primi elde ederler.

Hazine bonoları nominal değer üzerinden değil, borçlanılan faiz haddi üzerinden iskonto

ettirilerek sayılır. Vade geldiğinde ödeme nominal değer üzerinden yapılır.

Devletin Kısa Vadeli Borçlanma Nedenleri;

- Bütçe gelir ve giderleri arasındaki dengesizliğin giderilmesi

- Uzun vadeli bir borçlanmaya zemin hazırlanması

- Ekonomik durgunluk dönemlerinde bir maliye politikası aracı olarak kullanılması

- Öngörülemeyen, olağanüstü giderlerin finansmanı için uzun vadeli borçlanmanın

gereksiz olduğu durumlarda

- Zaman itibariyle denkleştirme

- Ekonomide likiditenin aşırı genişlemesi

- Piyasa faiz oranlarının düşmesi

- Vergileme imkânının bulunmaması

- Para piyasasından kolaylıkla sağlanabilmesi

- Takibin daha kolay olması

Page 108: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

108

Devletin hazine bonosu ihraç etmesi ekonomide likiditeyi azaltmak yerine ekonomiye

daha çok nakit sunulmasına neden olmaktadır. Daha önce değinildiği üzere, kısa vadeli

borçlanmalarda borçlanma şekil itibariyle piyasadan likiditenin çekilmesi gibi görünse de kısa

vadeli borçlanmada bu durum başka türlü işlemektedir. Kısa vadeden borç veren kişilerin

satın alma gücü artar ve enflasyon daha da artabilir.

Ülke ekonomisinde belirsizliklerin olduğu dönemlerde yatırımcılar uzun dönemli

yatırımlara sıcak bakmazlar, bu durumu avantaja çevirmek isteyen devlet, kısa vadeli

borçlanmak suretiyle hazine bonosu ihraç eder ve vadesi bittikten sonra tekrar kısa vadeli

borçlanır. Burada önemli olan husus devletin sık sık kısa vadeli borçlanarak hazine bonosu

ihraç etmesi, devletin uzun vadeli ihtiyaçlarının da karşılanabilir hale gelmesine yarar sağlar.

Kısa Vadeli Borçlanma Kaynakları

a. İç Dalgalı Borçların Kaynakları

İç borçlanmaya giden Hazinenin gerçek kişilerden kurumlardan borçlanması

ekonomide daraltıcı etki yaparken, Merkez Bankasından ve bankalardan borçlanması

genişletici, enflasyonist etki yapar.

i. Hazine Bonoları

Hazine kısa vadeli nakit ihtiyacını karşılayabilmek için kısa vadeli borçlanma senetleri

ihraç eder. Bunlara hazine bonosu denir. Hazine bonosu ihraç etme yetkisi ülkemizde Hazine

Müsteşarlığına aittir. Başlıca hazine bonosu çeşitleri şunlardır;

Müteahhit Bonoları

Müteahhitlere istihkaklarının bir kısmı karşılığında ilgili dairelerce verilen bonolar

olup, bunlar yasanın verdiği yetkiye dayanılarak hazinece ihraç olunur. Iskonto ve reeskont

mümkündür. Bu uygulama bugün terk edilmiştir.

Vadeleri 10 yıla yakın olmasından dolayı uzun vadeli gibi görünmesine rağmen

senetlerin Merkez Bankası’na verildiği takdirde anında paraya çevrilebilme özelliklerine sahip

olmasından dolayı kısa vadeli sayılmaktadır.

Kefalet Bonoları ( Hazine Kefaletine Haiz Bonoları )

Merkezi devlet teşkilatı dışındaki kamu kuruluşları ve KİT’lerin hammadde veya ürün

alımı gibi çeşitli ihtiyaçlarını zamanında karşılayabilmek için hazine güvencesi ile çıkartılan

bonolardır. Bu uygulama bugün terk edilmiştir.

Vadesinden önce Merkez Bankası tarafından iskonto edilebilir.

Garanti Bonoları

Hazinenin her milli piyango çekilişine ait ikramiye ve amortileri karşılayacak miktarda

hazine bonosu düzenleyerek Merkez Bankasına verdiği bonolardır. Bu bonoların vadesi

genellikle 9 AY’dır.

Olağanüstü Hallerde Çıkarılacak Bonolar

Olağanüstü hallerde ve savaş durumlarında yurt savunmasına tahsis edilecek mallar

için gerektiği zaman hazine bonosu verilebilir.

ii. Merkez Bankası Avansları

2001 yılında yapılan değişiklikle Hazinenin Merkez Bankasından avans kullanma

olanağı kaldırılmıştır. 2001 yılı öncesinde cari yıl genel bütçe ödenekleri toplamının %15’ini

geçmemek üzere Merkez Bankası Hazineye kısa vadeli avans hesabı açabilmekteydi.

Page 109: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

109

iii. Emanet Paralar

Gerçek ve tüzel kişilerce geçici olarak hazineye yatırılan ya da hazineye bırakılmış

olan paralardır. Bu paraların zilyedi devlet olduğu halde sahibi gerçek veya tüzel kişilerdir.

Devlet emanet paraları sahipleri alana kadar herhangi bir faiz ödemeden kullanır.

Adi Emanetler: Kamu ihalelerine katılan kişilerden alınan en az %3 geçici teminatlardır. %6

kesin teminatlar, temyiz depozitoları, bilirkişi ücretleri vs. gibi hazineye geçici olarak

yatırılan paralardır.

Bütçe Emanetleri: Yıl içinde verile emrine bağlandığı halde 31 Aralık tarihine kadar hak

sahiplerine ödenmeyen paralar ve tutarlardır. Bütçe emanetleri hak sahibi parasını tahsil

edinceye kadar hazine tarafından faizsiz olarak kullanılmaktadır.

iv. Bankalar

Devlet bankalardan dalgalı borç temin edebilir. Bankaların portföyünün önemli bir

kısmını hazine bonoları ve tahviller oluşturur. Bankalardan yapılan borçlanma kaydi para

yoluyla ekonomide enflasyonist etki yapar.

v. Kurumsal Yatırımcılar

Mevduat toplama yetkisi olmayan aracı kurumlar, sigorta şirketleri, sosyal güvenlik

kurumları gibi büyük tasarruf birikimi ve plasman fonu olan kurumlardır. Fonlarında önemli

miktarda bono ve tahvil tutarlar.

b. Dış Dalgalı Borçların Kaynakları

Devletin yurt dışında bulunan mali piyasalardan veya uluslararası kuruluşlardan

yapmış olduğu kısa vadeli borçlanmalardır.

Günümüzde pek çok ülke uluslararası ekonomik ilişkilerin de gelişmesiyle beraber bir

kaynak sağlama tekniği olarak kısa vadeli dış borçlara büyük ilgi göstermektedir. Genellikle

IMF ve Ticaret Bankalarından yapılır.

B. Uzun Vadeli ( Konsolide ) Borçlar

Vadesi 1 yıl veya daha uzun olan borçlardır. Devletin uzun vadeli borç alabilmek için

ihraç ettikleri borç senetlerine tahvil denir. Tahviller sermaye piyasasında işlem görürler.

Sermaye piyasasında vade uzun, faiz yüksek ve risk fazladır.

Devlet Tahvili: İhraç edildikleri tarih itibariyle 1 yıl ve daha uzun vadeli devlet iç borçlanma

senetlerini ifade eder. Tahviller büyük deftere kaydedilir. Devlet tahvillerinin faiz kuponu

vardır. Vadesi beklenmek zorunda değildir. İkincil piyasalarda paraya çevrilme özellikleri

vardır.

Uzun vadeli borçlara tahkim edikmiş, dondurulmuş manasına da gelen konsolide

borçlar da denir. Uzun vadeli borçlar genellikle büyük yatırım projelerinin finansmanı için

kullanılır. Amaç yatırımın kendi getirisiyle finansman fonu oluşturup borcun anaparasını ve

faizini borçlanmaya gerek kalmadan ödemektir.

Ayrıca kamu kesimimi finansman açıkları için, ödemeler dengesini rahatlatmak için,

olağanüstü durumların finansmanı için, Röfinansman sağlamak için ve piyasalardaki fonları

yönetmek için kullanılabilir.

Page 110: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

110

Uzun Vadeli Borç Türleri

a. Süresiz ( Devamlı – Ebedi ) Borçlar

Ebedi borçlar, borç sözleşmesinde itfa, geri ödeme tarihi belli olmayan, devletin

kendisi için en uygun koşullar gerçekleştiğinde geri ödediği borçlardır. Devlet borç aldığı

kişiye düzenli olarak ve piyasa faizinin üzerinde bir faiz öder, ancak borcun anaparasını

dilediği zaman itfa eder. Sadece iç borçlarda mümkündür.

Süresiz borçlarda devletin dilediği tarihte borcunu itfa etmesine ihtiyari amortisman

denir. Devamlı borçlarda devlet borcun itfa tarihini kendisi tespit etme yetkisini elinde tutar

ve alacaklı, alacağın faizinden başka bir şey talep edemez.

b. Süreli ( İtfaya Tabi ) Borçlar

Süreli borçlar, borç sözleşmesinde itfa, geri ödeme tarihi belli olan borçlardır. Devlet

borcun vade tarihi geldiğinde borcun anaparasını geri öder.

Kısa vadeli borçlar süreli borç olarak kabul edilmez ve büyük deftere kayıt edilmez,

uzun vadeli borçlar süreli borç olarak kabul edilir.

Süreli borçlarda borç sözleşmesinde yazılı olan tarih veya bono gibi devlet borçlanma

senetlerinin vade tarihi geldiğinde borcun itfasına zorunlu itfa ( ödeme, amortisman ) denir.

C. Kaynaklarına ( Piyasanın Uyruğuna ) Göre Borçlar

1. Piyasanın Uyruğu Kriteri

İç piyasalardan alınan borçlar iç borçlar, dış piyasalardan alınan borçlar dış borçtur.

Borcu verenin uyruğu ve paranın cinsi önemli değildir. İç borçlanmada borçlanmanın milli

piyasalardan, dış borçta ise borçlanmanın dış ülkelerin mali piyasalarından yapılmış olması

gerekli ve yeterli şarttır.

2. Alacaklının Uyruğu Kriteri

Borç verenler Türk vatandaşıysa iç borç, yabancı ülke vatandaşları ise dış borçtur. Bu

kriterde önemli olan borcu veren alacaklının uyruğudur.

3. Borç Olarak Alınan Paranın Cinsi Kriteri

TL cinsinden borçlar iç borç, döviz cinsinden borçlar ise dış borçtur. Borçlanılan

piyasanın uyruğu ve alacaklının uyruğu önemli değildir.

4. Borçlanmanın Yurtiçi Kaynak Miktarını Artırıp Artırmadığı Kriteri

Genellikle iç borçlar iç tasarruflara dayanır, iç borçlanma yurt içi kaynak miktarını

artırmaz, sadece kaynakların kamu kesimi tarafından daha fazla, özel kesim tarafından daha

az kullanılmasına yol açar. Dış borçlanma ise genellikle dış tasarruflara dayanır, ekonomide

kullanılacak toplam kaynak miktarını artırır.

5. Borçlanmanın Ekonomik Etkileri Kriteri

İç borçlanma ekonomide daraltıcı etki yaparken, dış borçlanma ekonomide genişletici

etki yapar. Enflasyonist ortamlarda iç borçlanmaya, deflasyonist ortamlarda dış borçlanmaya

gidilmesi gerekir.

Dış borçlanma, borcun alımı halinde satın alma gücünü artırdığı için GSMH’ya

olumlu etki yaptığı halde, geri ödenmesinde satın alma gücünü düşürdüğünden olumsuz etki

yapar. Diğer yandan dış borç girişi ödemeler dengesini olumlu etkilerken, dış borcun itfası

ödemeler dengesini olumsuz etkiler.

Milli ekonomideki genişleme ve daralmanın miktarını borcun kullanım şekli belirler.

Buna göre dış borç verimli kullanılırsa genişleme daralmadan daha fazla olur. Dış borç

verimsiz kullanılırsa genişleme daralmadan daha az olur.

Page 111: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

111

VIII. İÇ BORÇLANMA

İç borçlanma daha çok gelişmiş ülkelerin tercih ettikleri bir borçlanma biçimidir. İç

borçlanma hazinenin ülke sınırları içerisinde yaşayan kendi vatandaşlarına borçlanmayı ifade

eder. İç borçlanmada alacaklı ve borçlu aynı ekonomi içerisinde yer almaktadır. İç borçlar

GSMH üzerinde bir değişme yaratman, satın alma gücünü bir kesimden diğer kesime aktaran

araç olmaktadır.

Kısa ya da uzun vadeli olabilir. Milli para cinsinden borçlanma gerçekleştirilir.

Yabancı para üzerinden borçlanılmış ise vade bitiminde o günkü kur üzerinden Türk Lirasına

çevrilerek ödeme yapılır.

Dış borçlanmaya göre daha kolay ve daha az prosedüre sahiptir. Kaynak kullanımı

esnektir. İç borçlanmaya gidilmesi ancak faiz oranlarının piyasa faiz oranından yüksek olması

ile mümkündür.

1. Devletin İç Borçlanmaya Gitmesinin Nedenleri

- Bütçe açıklarının kapatılması

- Devletin gelir ve giderleri arasında zaman yönünden ortaya çıkan geçici

uyumsuzluklarını gidermesi

- Mevcut vergi yükünün fazla olması

- Vergi miktarı veya oranlarının artırılmasının ekonomik veya siyasal açıdan risk

taşıması

- Ekonomide ortaya çıkan dengesizliklerle mücadele, ekonomik dengeyi sağlayıcı veya

koruyucu etkiler sağlanması

- Büyük yatırımların ve reformların finanse edilmesi

- Tasarrufların belli yatırımlara yönlendirilmesi

- Vadesi gelmiş borçların finansmanı

- Savaş, afet gibi olağanüstü harcamaların finansmanı

2. İç Borçlanma Kaynakları

- Tasarrufu olan gerçek ve tüzel kişilerden

- Sosyal güvenlik kurumları, tasarruf ve yardımlaşma sandıklarından

- Bankalar ve sigorta şirketleri, menkul kıymetler yatırım fonları

- Merkez bankalarından

- Vakıflardan

Özel Kişi ve Kurumlardan Borçlanma: Az gelişmiş ülkelerde kişisel tasarruf miktarları

düşük olduğu için daha çok gelişmiş ülkelerde borçlanma için kişi ve kurum tasarruflarına

başvurulmaktadır. Bireylerden borçlanmaya gidilmesinin en önemli neden enflasyon

dönemlerinde likiditenin kısılmaya çalışılmasıdır.

NOT: Borçlanmanın bankalar yerine halktan yapılması durumunda ekonomideki ilk etki

deflasyonist olacaktır. Devletin bankalara borçlanması kaydi paraya neden olabileceğinden

para arzını genişletebilir. Enflasyonla mücadelede, kişilerden, sosyal güvenlik kuruluşlarının

fonları önemli bir kaynak olarak kullanılmaktadır. Bunlar arasında devletin başvurduğu

borçlanma kaynaklarından en önemlisi KİT’lerdir.

Sosyal Güvenlik Kuruluşları ve Ekonomik Kuruluşlardan Borçlanma: Genellikle

sermaye piyasası gelişmemişi tasarruf kaynakları sınırlı olan ülkelerde, sosyal güvenlik

kuruluşlarının fonları önemli bir kaynak olarak kullanılmaktadır. Bunlar arasında devletin

başvurduğu borçlanma kaynaklarından en önemlisi KİT’lerdir.

Page 112: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

112

NOT: Sosyal güvenlik kuruluşlarından yapılan borçlanmalar zorunlu borçlanma içerisinde

değerlendirilir.

Ticari Bankalardan ve Sigorta Şirketlerinden Borçlanma: Ekonomide durgunluğun ve

kredilere talebin yetersiz olduğu dönemlerde ellerinde fazla rezervleri değerlendirmek isteyen

bankalar için iç borçlanma kağıtları uygun bir yatırım aracıdır. Bununla birlikte devlet için de

bankalar önemli bir borçlanma kaynağıdır. Kaydi para yaratma özelliğinden enflasyona neden

olabilir.

Merkez Bankasından Borçlanma: Merkez Bankasından borçlanma, Merkez Bankasının

para basmak suretiyle borcu karşılaması anlamına gelir. Bu durum ekonomide para arzını

artırır. Enflasyonist dönemlerde enflasyonun etkisini artırırken, deflasyonist dönemlerde

genişletici etki yaratır. 2001 yılından itibaren kaldırılmıştır.

Hazinenin doğrudan doğruya nakit borçlanmasına doğrudan borçlanma, hazinenin borçlanma

kağıtlarını açık piyasa işlemleri ile merkez bankasına satmasına ise dolaylı borçlanma adı

verilir.

3. İç Devlet Borçlarının Sınırı

Sınırlı Borçlanmayı Savunanlar: Genelde devletin borçlanmasının sınırlandırılmasını

savunanlara göre sınırlandırılmayan borçlanma şu sorunlara yol açar;

- Belirli bir düzeyi aşan borç, milli ekonomiye ve ekonomik değerlere zarar verir.

- Milli geliri eritir, ödeme güçlükleri doğar.

- Yüksek faizli borçlar ağır sorumluluklara yol açar.

- Vergileme kapasitesinin aşılmasına yol açar.

Sınırlı Borçlanmaya Karşı Olanlar: Devlet borçlarında sınır tanımayan görüş ise esasen

telafi edici maliye görüşüdür. Esasen gelişmiş ekonomilerdeki devamlı durgunluğun

giderilmesi ekonomide tam istihdam denge noktasına gelinceye kadar kamu harcamalarının

artırılmasını ve bu harcamaların borçlanmayla finansmanını savunduklarından yine de bir

sınır söz konusudur.

IX. DIŞ BORÇLANMA

Gelişmekte olan ülkeler, üretim ve yatırım kapasitelerini artırıp, kalkınma ve büyüme

hızlarını arttırmak amacındadırlar ve bu gibi amaçların gerçekleşebilmesi için yeterli

finansman kaynaklarına ihtiyaç duymaktadırlar ve iç tasarrufların yetersizliği durumlarında,

dış kaynaklara da başvurabilmektedirler.

Dış borçlanma yabancı kaynaklardan alınan ve bu kaynakların ülkeye giriş yaptıkları

sırada milli gelirde artış yaratan veya vade bitiminde ödendiği zaman milli gelirde azalma

yaratan, uluslararası ilişkiler sonucu doğan akımlardır.

Dış borçlanma ekonomiye kullanılabilecek yeni bir kaynak sağlamaktadır.

1. Devletin Dış Borçlanmaya Gitmesinin Nedenleri

- Devletin kendi sermaye piyasasından borçlanma imkanının olmaması

- Devletin döviz ihtiyacı içinde olması

- Kalkınma için gerekli iç kaynakların yetersizliği

- İthalat için gerekli dış ödeme araçlarının yetersizliği

- Siyasi, askeri, tarihi ve kültürel, insancıl ve ahlaki nedenler

- Gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkeleri borçlanmaya zorlamaları

- Gelişmiş ülkelerde faiz yüklerinin daha düşük olabilmesi

- Devletin milli paranın değerini korumak için gerekli rezerv ihtiyacı içinde olması

Page 113: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

113

Dış borçların bir takım olumlu etkileri vardır. Yatırımların artma şansını etkiler. Döviz

sıkıntısını ortadan kaldırır ve ödemeler dengesini rahatlatır. Kalkınma için finansman sağlar,

milli paranın değerini korumaya yardımcı olur ve ekonomide genişleme yaratır. Üretimi

çeşitlendirir.

Dış borçların bir takım olumsuz etkileri de vardır. Dışa bağımlılığı artırır. Verimli

alanlarda kullanılmaz ise israfa ve ekstra yüke neden olur. Enflasyona neden olabilir.

Ödenmesi sırasında ülke kaynaklarının dışa çıkmasına neden olur.

2. Dış Borç Türleri

i. İki Yanlı Yardımlar – Çok Yanlı Yardımlar

İki yanlı yardımlarda taraflar olarak yardım alan ve veren iki ülke bulunmaktadır. İki

ülke borcun miktarı, faizi, vadesi gibi koşulları da kapsayan bir anlaşma yaparlar. Ancak

genelde krediler borç veren ülkenin mallarının satın alınmasına bağlanmıştır. Faizi piyasa faiz

oranının altındadır.

Çok yanlı yardımlar ise taraflardan biri yardım alan ülke iken yardım veren taraf

birden fazla ülkenin oluşturduğu uluslararası bir kuruluştur. IMF ve Dünya Bankasından

alınan yardımlar çok yanlı yardımlardır.

ii. Parasal Yardımlar – Ayni Yardımlar

Parasal yardımlar para olarak yapılırken ayni yardımlar para olarak değil, mal ve

hizmet şeklinde yapılır.

iii. Bağışlar – Kredi ( Borç ) Şeklinde Yardımlar

Yardımların bir bölümü karşılıksızdır, hibe şeklinde gerçekleşmektedir. Oysa kredi

şeklinde olan yardımlar belirli bir vadesi olan ve vade gelene kadar karşılığında faiz ödenen

ve vade dolduğunda anaparası geri verilen yardımlardır.

iv. Kalkınma Kredileri

Ekonomik kalkınmanın finansmanı amacıyla alınan dış borçlardır. Yurt dışı

piyasalardan elde edilen bu borçlarla ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmek amaçlanmaktadır.

IMF üye ülkelere program kredisi kullandırırken, Dünya Bankası hem kamu hem de

özel sektöre proje kredisi kullandırmaktadır. Dünya Ticaret Örgütü ise hiç kredi

kullandırmamaktadır.

Proje Kredileri: Projelerin gerçekleşmesi için herhangi bir dış finansman kaynağından

sağlanan finansman imkanını ifade eder. Bu krediler kalkınma projelerinin finansmanı

amacıyla devletin kullandığı dış borçlardır. Ekonomik kalkınmaya ilişkin belli bir projenin

gerçekleştirilmesi gerekçe gösterilerek alınan ve yalnızca bu projenin gerçekleştirilmesinde

kullanılan bir kredi türüdür.

Program Kredileri: Hazine Müsteşarlığı tarafından ülkenin makroekonomik programları

çerçevesinde, doğrudan veya Hazine garantisi altında, kamunun finansman ihtiyacının

karşılanması amacıyla herhangi bir dış finansman kaynağından sağlanan finansman imkanını

ifade eder. Proje kredilerine göre daha yüksek faizli ve daha kısa vadelidir.

İstikrar programlarının finansmanı amacıyla devletin IMF’den aldığı dış borçlar da program

kredisidir.

Program kredileri, proje kredileri gibi, belli bir proje planı kapsamında kullanılmak zorunda

değildir. Bundan dolayı az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler tarafından kullanılmaktadır.

Türkiye IMF ile 19 Stand By anlaşması imzalamıştır ve sonuncusu 2008 yılında sona ermiştir.

Page 114: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

114

Bağlı Krediler: Kullanımı belli koşullara bağlanmış olan dış borçlardır. Kredi veren ülkenin

paranın nereye harcandığı konusunda şart koştuğu kredilerdir.

a. Ülkeye ( Orjinde ) Bağlı Kredi

Alacaklı ülke tarafından kredinin harcanacağı ülkenin belirtildiği kredidir. Kredi

belirtilen ülke dışında kullanılamaz.

b. Mala Bağlı Kredi

Kullanımı belli mal türüyle kısıtlanmış kredi türüdür. Kredi talep eden ülkeye kredi

veren ülkenin bu kredi kanalıyla elde edilen finansman kaynağının kendi ülkesinden belli bir

mal veya hizmet alımına kayıtladığı kredi türüdür.

c. Mala ve Ülkeye Bağlı Kredi

Kredinin kullanılacağı ülkenin ve malların birlikte belirlendiği kredi türüdür.

Serbest Krediler: Kullanımı ne ülkeye ne de mal koşuluyla sınırlandırılmış dış kredidir.

Kredi veren ülkenin vermiş olduğu krediyi herhangi bir mal veya hizmete kayıtlamadığı kredi

türüdür.

İhracat – İthalat ( Exim ) Kredisi: İhracat ve ithalatın finansmanı için kullanılan dış

kredilerdir. İhracat kredisi, ihracat yapacak olan ülke firmalarının ihtiyacı olan finansman

kaynaklarının giderilmesinde kullanılacak olan kredilerdir. İthalat kredisi ise ekonomik

gelişme için gerekli olan ithalatın gerçekleşmesi için gerekli olan finansman ihtiyacının

giderilmesinde kullanılan kredi türüdür. Bu tür krediler genellikle ülke Eximbankları

aracılığıyla sağlanmaktadır.

Borç Erteleme Kredisi: Vadesi gelen bir borcun ödenmesinin ilk kredi faizine göre daha

düşük bir faizle ileri bir tarihe ertelenmesidir.

Röfinansman Kredisi: Süresi dolan borcun ödenmesi için kullanılan yeni bir dış borçtur.

Aynı miktarda açılan kredi eski borcu sona erdirir ve yeni borç başlar. Yeni bir borç için farklı

bir ödeme planı ve farklı koşullarda anlaşmaya varılmaktadır.

v. Teknik Yardımlar

Teknoloji ürünü ithalatının finansmanı amacıyla kullanılan dış borçtur. Gelişmiş

ülkelerden gelişmekte olan ülkelere yapılan teknolojik bilgi aktarımın sağlanması amacıyla

verilen kredilerdir.

vi. Dış Yardım Konsorsiyumu ve Bankalar Konsorsiyumu

Bazı az gelişmiş ülkelerin kalkınmasına yardımcı olmak özere, o ülkeye kredi vermek

isteyen gelişmiş ülkelerle, uluslararası ekonomik kuruluşların oluşturdukları konsorsiyumlara

dış yardım konsorsiyumu denir.

Herhangi bir bankanın yönetiminde uluslararası alanda faaliyet gösteren çeşitli banka

ve finansman kuruluşlarının bir araya gelerek oluşturdukları konsorsiyuma, bankalar

konsorsiyumu denir. Bu konsorsiyum, uluslararası piyasalarda kredi itibarı düşük olan ülkenin

piyasalara arz ettiği tahvillerine satış garantisi verebilmektedir.

vii. Sendikasyon Kredisi

Bir banka liderliğinde iki veya daha fazla banka tarafından kredi notu düşük devletlere

ortaklaşa verilen kredilerdir.

Page 115: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

115

viii. Sekuritizasyon Kredileri

Teminat verilerek alınan dış kredilerdir. Banka portföyünde yer alan araçların

gelecekte sağlayacağı nakit akımlarının teminat gösterilerek yurt dışından sağlanan fonları

ifade etmektedir.

Başka bir ifadeyle Sekuritizasyon, krediyi menkul kıymetleştirerek fonlama anlamına

gelmektedir. Bu sistemde, bankalar verdikleri krediyi teminat olarak gösterip menkul kıymet

ihraç etmektedir. Kredinin finansmanı menkul kıymet ihraç edilerek sağlanan gelirle

sağlanmaktadır.

ix. Ariyere Borçlar

Özel sektörün yaptığı ithalatın döviz karşılığını Merkez bankasına yatırdığı halde,

bankanın döviz kıtlığı nedeniyle biriktirdiği, transfer edemediği ve dolayısıyla dış borca

dönüştüğü döviz borçlarıdır.

x. Devirli – Garantili Krediler

Kamu kurumlarına finansman için Hazinenin sağladığı ve borçlunun kamu kurumu

olduğu krediler devirli, kamu kurumunun sağladığı ama Hazine'nin garantör olduğu krediler

garantili kredilerdir. Her ikisinde de kamu kurumu borcunu ödemezse borcu Hazine sağlar.

xi. Mali Yardım, Gıda Yardımı, Teknik Yardım

Az gelişmiş ülkelere, ithalatlarını kolaylaştırmak amacıyla sağlanan yardımlar, mali

yardım olarak nitelendirilir. Birleşmiş Milletler, Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO), Sanayi

Kalkınma Teşkilatı (UNIDO), Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) ve benzeri kuruluşlar tarım,

sanayi sağlık vb. alanlarda yardımlarda bulunmaktadırlar. Bunlara gıda yardımı denir. Bir

kısım projelerin gerçekleştirilmesi için verilen danışmanlık hizmetleri ve sağlanan teknik

bilgiler ise, teknik yardım olarak nitelendirilmektedir.

xii. Leasing ( Finansal Kiralama )

Leasing, bir işletmenin ihtiyaç duyduğu yüksek maliyetli araçları, kiralama yöntemiyle

temin etmesidir.

X. BORÇLANMA TEKNİĞİ

Devlet değişik borçlanma teknikleri kullanarak borçlanmaktadır. Ancak borçlanma

tekniklerini iki ana gruba ayırabiliriz.

A. Doğrudan Borçlanma

Devletin herhangi bir borç senedi ihraç etmeden doğrudan borç, kredi almasıdır.

Devletin, bankaların Merkez Bankası nezdinde tuttuğu zorunlu karşılıkları borçlanması örnek

olarak gösterilebilir.

B. Borçlanma Senedi İhraç Ederek Borçlanma

Devlet bono, tahvil gibi borç senedi ihraç ederek borçlanmasıdır. Bono ve tahvilin

ortak özelliği devlet borçlanma senedi olmasıdır.

Bonolar kısa vadelidir, faiz kuponu yoktur, başa başın altında iskontolu olarak

satılırlar, bono alanlar ihraç primi elde ederler. Bonolar itfaya tabi olmayan borç olup büyük

deftere kaydedilmezler.

Tahviller uzun vadelidir, faiz kuponu vardır, itfaya tabidirler ve büyük deftere

kaydedilirler.

Page 116: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

116

1. Hazine Bonoları ve Devlet Tahvillerinin İhracı

i . Doğrudan Halka Arz Yöntemi

Devletin hiçbir aracıya başvurmadan, kendi sermayesini, araçlarını ve insan

unsurlarını kullanarak devlet tahvillerini kendisinin halka arz etmesi, tasarruf sahiplerine

doğrudan satmasıdır.

ii. Bankalar Aracılığıyla Satış Yöntemi

Devletin doğrudan satış yapmadığı, bankaları aracı kurum olarak kullanarak devlet

tahvillerini arz ettiği yöntemdir. Bankalar bu işlem karşılığında belli bir komisyon alırlar.

iii. Borsada Satış Yöntemi

Devletin tahvilleri sermaye piyasasına, ülkemizde BİST’e kota ettirerek borsa

aracılığıyla tahvilleri satmasıdır. Tahvillerin ülkede kurulu bulunan menkul kıymetler

borsasına kaydedilerek satışlarının gerçekleşmesidir.

iv. İhale İle Satış Yöntemi

Hazinenin önceden açıkladığı ihale takvimine göre ihaleye çıkıp tasarruf sahiplerinden

teklif toplayarak tahvilleri satmasıdır. Devlet tarafından borçlanılmak istenen tahmini bedelin

belli bir süre önce halka duyurulmasından sonra, belli istekliler arasında yapılan ihale ile

borçlanmanın gerçekleştirilmesidir.

2. Borçlanmanın Şekilsel Özellikleri

i. Tahvilli – Tahvilsiz Borçlanma

Tahvilsiz borçlanma yalnızca kaynağı belli olan borçlarda tatbik edilmeyebilir. Ancak

halka arz edilecek borçlanmalarda mutlaka tahvil çıkarılması gerekmektedir. Tahvilli

borçlanmada üç tür tahvil bulunmaktadır.

Nama yazılı tahvil üzerinde tahvil sahibinin adı, soyadı ve unvanı yazılıdır.

Hamiline yazılı tahvillerde tahvil kimin elindeyse tahvilin sahibi o kişi kabul edilir.

Hem nama hem de hamiline yazılı tahvillerde tahvilin anaparası nama, faiz kuponları

ise hamiline yazılıdır.

ii. Küpür Büyüklüğü

Tahvillerin küpürü denilince çıkarılan tahvillerin üzerinde yazılı olan itibari (nominal)

değeri anlaşılmaktadır. Küpür büyüklüğü küçüldükçe küçük tasarruf sahiplerinin devlete borç

verme imkanı artar.

iii. Borçlanmada Taraflar

Devlet borcundan bahsedebilmek için borç alan tarafın mutlaka devlet olması gerekir.

Diğer taraf ise tasarruf ve sermaye sahibi kişi, kuruluş veya devlettir.

iv. Borçlanmanın Adı

Tahviller genellikle belli bir isimle piyasa çıkarılmaktadır. Bunun nedeni ise borç

verecek olan kişilerin bu borçla ne yapılacağına ilişkin bir fikir edinmeleridir.

v. Borçlanmanın Miktarı

Borç sözleşmesiyle devletin borçlanmak istediği borç miktarının borçlanma

sözleşmesinde belirtilmesidir.

Page 117: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

117

3. Devlet Tahvili Satın Alanlara Tanınan Avantajlar

i. Borçlanmanın Ana Avantajı: Faiz

Tahvilin alacaklıya sağladığı ana çıkar faizdir. Devlet tahvillerini daha cazip hale

getirmek için faiz oranlarını yükseltebilir. Bu durumda kişiler salt devlet tahvili satın aldıkları

için ek bir faiz geliri elde ederler.

Borcun faizi ile vadesi arasında doğru orantı vardır. Uzun vadeli borçlanmada faiz

oranı daha kısa vadeli borçlanmaya göre daha yüksektir.

Borcun veya Tahvilin Faizini Etkileyen Temel Faktörler

- Borcun vadesi

- Hazinenin kredibilitesi

- Ülke riski, devlete duyulan güven

- Devletin paraya olan ihtiyacının şiddeti

- Piyasa faiz oranları

- Uluslararası konjonktür

- Devletin mali durumu

- Yatırımcıların bekleyişi

Borcun Karşılığının Kaybolduğu Durumlar

- Piyasa faizlerinden daha düşük oranlarda borç senedi ihracı

- Çok yüksek enflasyon ortamında para sisteminin çökmesi sonucunda reel değeri

sıfırlanmış yerli para ile borçların ödenmesi

- Devlet borçlanma senetlerinin daha düşük faizli ve daha uzun vadeli senetlerle

değiştirilerek tasarruf sahiplerinin kısmen kayba uğratılması

- Nominal faizlerin enflasyon oranından daha düşük olması halinde, borç anaparasının

bir miktar değer kaybetmesi sonucunda ortaya çıkan karşılığın kısmi azalması

Tahvil alanlar için önemli olan nominal faiz değil, enflasyondan arındırılmış reel

faizidir. Reel faiz, nominal faizden enflasyon oranının çıkarılmasıyla bulunur.

Reel Faiz = Nominal Faiz – Enflasyon Oranı

ii. Borçlanmanın İkinci Derecedeki ( Yan ) Avantajları

Başa Başın Altında İhraç ve İhraç Primi

Genellikle bonolar faiz kuponları olmadığı için iskontolu fiyatla başa başın altında

ihraç edilirler. Devlet tahvillerinin nominal değerinin altında bir değerle satılmasına başa

başın altında ihraç denir. Başa başın altında ihraçta faiz artacağı için tahvile olan talep artar.

Anaparanın geri ödenmesinde devlet kağıdın küpür büyüklüğünü, nominal değerini esas alır.

Nominal değerle iskontolu fiyat arasındaki fark ihraç primidir. Tahvil sahipleri faiz

kuponunda yazılı olan faize ek olarak ihraç primi elde ederler. Ancak bono sahipleri sadece

ihraç primi elde ederler.

Baş başın altında yapılan ihraca yönelik eleştiriler;

- Gelecekteki borç yükünü artırması

- Gelir dağılımında adaletsizliğe yol açması

- Gelecekteki konversiyona başvurma olanağını azaltması

- Açıklık ilkesini zedelemesi

- Tahvil koşullarının anlaşılabilirliğini kısıtlaması

Page 118: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

118

İtfa Primi

Tahvillerin anaparalarının geri ödenmesinde devletin, başa baştan ihraç edilen tahvile

daha yüksek ödemede bulunmasıdır. İtfaya esas alınan fiyatla tahvilin nominal değeri arasında

fark itfa primidir. Tahvil sahipleri faiz kuponuna yazılı olan faize ek olarak itfa primi de elde

ederler.

İkramiyeli ( Piyangolu ) İhraç

Devlet tahvil sahipleri arasında düzenlediği piyango sonucu, kazanan tahvil

sahiplerine ihalede oluşan faizden daha yüksek faiz ödemesidir.

Vergi İmtiyazları

Devlet tahvilinin cazibesini artırmak için tahvil gelirini diğer menkul kıymet

getirilerine göre daha düşük oranda vergilendirebilir veya tahvil getirilerini vergiden muaf

tutabilir.

Teminat Olarak Kabul Edilmesi

Devlet tarafından ihraç edilen devlet tahvilleri veya bonoları ihalelerinde teminat

olarak kabul edilmektedir.

Hukuki İmtiyazlar

Devlet tahvilleri veya tahvil sahiplerine bir takım hukuki imtiyazlar sağlanmaktadır.

Bu senetler haczedilemez ve ihtiyati tedbir konulamaz.

iii. Tahvil Alıcılarına Sağlanan Garantiler

Sağladığı Çıkarlarla İlgili Garantiler

Devlet tahvil sahiplerine sağladığı çıkarları koruyacağına dair şu garantileri verebilir;

- Erken ödeme yapılmaması garantisi

- Tahvil değerinin düşmesini önlemesi garantisi

- Konversiyon yapılmaması garantisi

- En ziyade müsadeye mazhar alacaklı garantisi

Tahvilin Reel Getirisinin Korunmasına İlişkin Garantiler

Devlet paranın değerindeki değişmelere karşı tahvillerin anaparalarının ve faizlerinin

reel getirisini koruyacağın garanti etmektedir.

Döviz Garantili Tahvil İhracı: Kur riskinin yüksek olması nedeniyle tasarruf

sahiplerinin yerli para cinsinden tahvil almaktan kaçındığı durumlarda devlet dövize

endeksli tahvil ihraç ederek tahvil sahiplerini kur riskinden korumaktadır. Dövize

endeksli tahviller TL cinsinden hesaplanır ve TL cinsinden ödenir.

Altın Garantili Tahvil İhracı: İhraç edilen tahvillerin altın garantili olmasıdır. Bu

tahvillerin anaparaları ve faizleri altın ödeme gününde sahip olduğu değer üzerinden

TL cinsinden ödenir.

Fiyat Endeksli Tahvil İhracı: Enflasyon oranının yüksek olduğu durumlarda devlet

tahvilinin reel getirisini korumak amacıyla TÜFE veya ÜFE endeksli tahviller

çıkarabilir. Vade sonunda tahvil sahibine endeksteki artış kadar ayrıca fark ödenir. Bu

yöntem enflasyonu körükleyerek kontrol altına alınmasını zorlaştırır.

Page 119: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

119

Endeksleme Yönteminin Sakıncaları;

- Paranın değer kaybına uğrayacağı devlet tarafından açıkça itiraf edilmiş olur.

- Hükümete duyulan güven azalır.

- Enflasyon nedeniyle borç stokunda meydana gelecek aşınma engellenmiş olur.

- Enflasyonun düşürülmesi konusunda hükümete yapılan baskılar azalır.

- Enflasyon döneminde tüketim harcamalarının artmasına neden olur.

XI. BORÇ YÖNETİMİ

Borç yönetimi, borcun sağlanması sırasında ve sağlanmasından sonraki anapara ve

faizlerinin ödenerek borcun kapatılmasına kadar yürütülen işlemlerin kavramsal karşılığıdır.

Borç yönetimi makroekonomik istikrarın sağlanması, ekonomideki likidite hacminin

ve toplam talebin kontrolü amacıyla kamu borçlarının miktarında bileşiminde değişiklikle

yapmaktır.

Reel faiz oranı, büyüme oranı, kamu harcamaları ve faiz dışı bütçe dengesi borcun

sürdürülebilirliğini etkileyen temel faktörlerdir.

Türkiye’de borç yönetimini Hazine Müsteşarlığı Kamu Finansmanı Genel Müdürlüğü

yapmaktadır.

Devlet borçlanmaya giderken bütçe ve özel bir borçlanma kanunuyla yetki almak

zorundadır. Bu kanunda devletin borçlanabileceği üst limit belirlenmektedir.

Devletin bütçe kanunu ile aldığı yetki vergide olduğu gibi bir zorunluluk değil bu

konuda alınmış bir izindir.

Borçlanma yetkisi çoğunlukla hükümet ve bağlı kurum ve kuruluşlara verilmektedir.

Bu yetki çerçevesinde hükümetlere verilen yetkinin en başında faiz oranlarını belirlemek

gelir.

Ülkemizde borçlanma yetkisi 1987 yılında Maliye Bakanlığından Hazine

Müsteşarlığına devredilmiştir. Borçların anapara ödemeleri bütçe dışına çıkartılmış ve

tamamen Hazine Müsteşarlığına devredilmiştir.

Borç Yönetiminin Amaçları;

- Hükümetlerin finansal piyasalara girişini temin edebilmek

- İstenilen miktarda borçlanma sağlama

- Borçlanma maliyetlerini düşürebilmek

- Borç servis oranını düşürebilmek

- Devlet borçlanmasının ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerini minimize etmek

- Devlet borçlanma kağıtlarının ikincil piyasalarda satışını sağlamak

- Tasarrufları artırabilmek

- Ekonomik konjonktüre uygun borçlanma

- Borçlanma ile sağlanan kaynakların verimli kullanılması

- Borçlanmanın devlete en az maliyet yükleyecek biçimde sağlanması

A. Dar Anlamda Borç Yönetimi

Devletin sadece fiskal, mali, gelir sağlama amacıyla borçları yönetmesidir. Dar

anlamda devlet borçlarının yönetilmesinde devlet tahvillerinin faizleri ile anaparalarının

vadeleri sonunda herhangi bir gecikmeye uğramaksızın düzenli olarak ödemeleri sağlanır.

B. Geniş Anlamda Borç Yönetimi

Devlet ekonomik istikrarın oluşturulmasındaki ekonomik büyümenin ve ekonomik

kalkınmanın sağlanmasındaki gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderilmesinde borçlanmayı

bir maliye politikası aracı olarak kullanmasıdır.

Page 120: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

120

C. Normal ( Olağan ) Borç Yönetimi

Devletin borç sözleşmesi hükümlerine bağlı kalarak borçlarını yönetmesine devlet

borçlarının normal yönetimi denir.

Devlet borçlarının normal yönetiminde borç faizlerinin ödenmesi, tahvillerin hukuki

transferi, tahvil ve bonoların anaparalarının itfa edilmesi, tahvillerin veya bonoların borsaya

kotasyonu ve işleme konması gibi işlemleri yer almaktadır.

D. Olağanüstü ( İstisnai ) Borç Yönetimi

1. Konsolidasyon ( Tahkim )

Borçlar borç sözleşmesindeki vade hükümlerine aykırı olarak yönetilmesine

konsolidasyon denir. Borç sözleşmesine aykırı olarak kısa vadeli borcun uzun vadeli veya

süresiz borca çevrilmesi demektir.

Konsolidasyonda yeni bir borç söz konusu olmamakta, eski borç miktarı

değişmeksizin süresi uzamaktadır.

Konversiyonda eski borç kapanıp yeni borç başlarken konsolidasyonda eski borç

sözleşmesi devam eder, sadece borcun vadesi uzatılır. Konversiyonda faiz tutarı azaltılırken

konsolidasyonda faiz oranı artırılmaktadır.

Konsolidasyona Başvuru Nedenleri;

- Süresi gelen borçların ödenmesinde sıkıntı yaşanması

- Kısa vadeli borçların itfasının piyasada yaratacağı olumsuz etkiler

- Kısa vadeli borç artışının borcun çevrilebilirliğini zorlaması

- Uzun vadeli borçlanma koşullarının kısa vadeli borçlanmaya kıyasla daha uygun hale

gelmesi

Konsolidasyon ödeme planında rahatlama sağlar. Piyasada dolaşan para miktarını

azaltıp enflasyonu önlemede yardımcı olur. Röfinansman amacıyla borçlanma yerine

kullanılabilir.

Hukuki Bakımdan Konsolidasyon Türleri

Cebri ( Zorunlu ) Konsolidasyon: Cebri konsolidasyonda devlet tahvil sahibine herhangi bir

alternatif sunmaz. Tahvil sahibi vadenin uzatılmasını kabul etmek zorundadır.

İhtiyari ( İsteğe Bağlı ) Konsolidasyon: İhtiyari konsolidasyonda devlet tahvil sahiplerine üç

alternatif sunar.

- Tahvil sahipleri konsolidasyonu kabul etmeyerek elindeki tahvili tutabilir.

- Tahvil sahipleri erken ödemeyi talep edebilir.

- Tahvil sahipleri elindeki tahvillerin vadesi uzatılır, faizi artırılır.

Konsolidasyonun Sonuçları;

- Borcun vadesini uzatır.

- Borcun faizini artırır.

- Borç stokunu artırır.

- Devlete olan güveni zedeler.

- Deflasyonist süreçte ekonomik dengeler açısından olumsuz etkiler yaratabilir. Ancak

enflasyonist ortamda olumlu etkileri olabilir.

- İç borcun konsolidasyonu ekonomide daraltıcı etki yaparken, dış borcun

konsolidasyonu ekonomide genişletici etki yapar.

Page 121: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

121

2. Konversiyon ( Borcun Değiştirilmesi )

Borç yükünü hafifletmek amacıyla yüksek faizli borçların düşük faizli borçlarla

değişimi, devletin sağlayacağı menfaatlerde (faiz) bir indirim yapılmasıdır. Konversiyon

durumunda devlete olan güven azalır ve gelecek dönem borçlanmayı zorlaştırır.

Konversiyon için en uygun ortam piyasa faizlerinin düştüğü ortamdır. Piyasa

faizlerinin düştüğü bir ortamda tahvil sahipleri konversiyona razı olabilirler.

Konversiyon da anapara değerleri aynı olan eski borç senetlerinin düşük faizli yenileri

ile değiştirilmesi söz konusudur. Konversiyon ile birlikte eski borç yerine yeni bir borç

getirilmiş olmaktadır.

Konversiyonda bazen borcun başka koşullarında da değişiklik yapılması mümkündür.

Çünkü konversiyonda yeni bir borçlanma söz konusu olmaktadır ve bu yeni borçlanma için

yeni bir kanun çıkarılmaktadır.

Konversiyona Gitmenin Nedenleri;

- Borçlanma sırasında kabul edilen şartların sonradan değiştirilmesi daha çok iç

borçlarda uygulanmaktadır.

- Konversiyon esas itibariyle uzun vadeli borçlanmalarda yapılabilmektedir.

- Temel amaç borç yükünün hafifletilmesidir.

- Konversiyon uygulaması ile devlet borç yükünde azalma meydana gelir ve bu duruma

gizli amortisman denir.

Konversiyonun Başarılı Olabilmesi İçin Gerekli Koşullar;

- Piyasa faizlerinin düşme eğiliminde olması

- Yeni çıkarılan tahvillere piyasa faiz oranından daha yüksek bir faiz uygulanması

- Konversiyonun basit, anlaşılabilir bir teknikle yapılması

- Mali göstergelerde düzeltme olması

- Hazinenin nakit sıkışıklığı içinde olmaması

Hukuki Anlamda Konversiyon Türleri

Cebri ( Zorunlu ) Konversiyon: Cebri konversiyonda devlet tahvil sahibine herhangi bir

alternatif sunmaz. Tahvil sahibi yüksek faizli tahvil karşılığında düşük faizli tahvili kabul

etmek zorundadır.

Yarı Cebri Konversiyon: Devlet tahvil sahiplerine zorlamada bulunmaz. Bunlar için sukutu

hak müddeti tayin eder. Bu süre içinde tahvillerini yenileri ile değiştirmeyenler, eski

tahvillerinin erken ödenmesini kabul etmiş sayılırlar.

İhtiyari ( İsteğe Bağlı ) Konversiyon: İhtiyari konversiyonda devlet tahvil sahiplerine üç

seçenek sunar.

- Tahvil sahipleri isterse eski tahvillerini muhafaza eder.

- Tahvil sahipleri isterse elindeki tahvili aynı para değerindeki yeni fakat düşül faizli

tahvillerle değiştirir.

- Tahvil sahibi isterse kendisine erken ödeme yapılır.

Tersine konversiyon, düşük faizli borç senedinin yüksek faizli borç senedi ile

değiştirilmesidir. İlk etapta borç yönetimi açısından rasyonel olmaktan uzak görünse de içinde

Hazine gelecek dönem borçlanmasını kolaylaştırmak için bu yola başvurabilir.

Page 122: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

122

Teknik Bakımdan Konversiyon Türleri

Başa Baştan Yapılan Konversiyon: Bu konversiyon şekli en basit olanıdır. Borcun nominal

miktarı değişmez, sadece borcun faiz yükü azalır.

Başa Başın Altında Konversiyon: Bu tür konversiyon, nominal borç miktarını artırarak faiz

haddinde bir miktar indirim yapmak suretiyle gerçekleştirilir. Diğer bir ifade ile nominal

değerin altında ve daha düşük faizli ihraç yapılarak konversiyon gerçekleştirilir. Kısaca

nominal değer artarken faiz oranı düşmektedir.

Kademeli Konversiyon: Bu çeşit konversiyonda, daha önce çıkarılan tahvillerin faiz

oranları, piyasadaki faiz oranına aniden indirilmez. Kademeli bir yol izlenir. Bunun anlamı,

konversiyon nedeniyle tahvil sahiplerinin uğrayacakları kaybı aniden hissettirmemektedir.

Fark Ödemeyi Gerektiren Konversiyon: Bu tür konversiyonda, tahvil sahipleri hem faiz

düşüşünden korunmakta, hem de gelir düzeylerinde bir değişme olmaması için piyasa faiz

oranlarındaki düşmeye karşılık, belirli bir ölçüde anapara fazlası ödemeye çağrılmaktadır.

Konversiyonun Sonuçları;

- Borcun faiz yükünü azaltır.

- Borç stoku üzerindeki etkisi uygulanan konversiyon tekniğine bağlıdır. Başa baştan

konversiyon borç yükünü etkilemezken, başa başın altında ve fark ödemeyi gerektiren

konversiyon borç yükünü artırır.

- Devlete olan güveni sarsa, hazinenin kredibilitesini düşürür.

- Devletin gelecek dönemde borçlanmasını zorlaştırır.

3. Moratoryum

Dış borçların ödenmesinde sıkıntıya girilmesi halinde, borcu sona erdirmeden yeni şart

ve koşulların belirlenerek dış borçların düzenlenmesine moratoryum denir. Moratoryum esas

itibariyle dış borçlarla ilgilidir.

Moratoryum da güven sarsılması, yeniden borç alınamaması, ekonomik krize neden

olunması, devlet itibarının zedelenmesi gibi olumsuz sonuçları meydana geleceğinden tarih

içerisinde çok nadir görülen olaylardır. Türkiye 1958 yılında moratoryum ilan etmiştir.

XII. BORCUN SONA ERMESİ

1. Borcun Ödenmesi ( İtfası, Amortismanı )

Vadesi dolan borcun ödenmesi, borcu sona erdiren en doğal yoldur. Borcun

ödenmesiyle borçlarla ilgili işlemler kapanmış olmaktadır.

Devlet borçlanmasında borcun anaparasının hangi tarihlerde geri ödeneceğine ilişkin

hükümlerin bulunması halinde yapılan ödeme şekline cebri ödeme, devletin ebedi borçlarını

belli tarihte ödeme mecburiyeti olmayışı nedeniyle bu tür borçlar kendisine en uygun

zamanda ödemesine de ihtiyari ödeme denir.

Borçlar bir defada ödenerek sona erdirilir ya da kademeli olarak ödenerek azaltılıp

sona erdirilebilir.

Vadesi gelince yapılan ödemeye zorunlu itfa ya da zorunlu amortisman, borcun

vadesi gelmeden ödenmesi ya da süresiz olan borcun ödenmesine erken itfa (amortisman) ya

da ihtiyari (gönüllü) amortisman denilmektedir. Enflasyonun borç stokunu reel olarak

azaltmasına otomatik amortisman denilmektedir.

Page 123: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

123

Dr. Price ( Bileşik Faiz ) Usulü Ödeme: Devletin bir menkul kıymet fonu oluşturarak, kendi

ihraç ettiği tahvillerden tahvil satın alarak bu tahvili faizleriyle her yıl yine kendi tahvillerini

satın almak suretiyle borcun itfasını finanse etmesidir.

Doğrudan Doğruya Borsadan Tahvil Alarak Ödeme: Özellikle başa başın altında ihraç

edilen tahviller, bütçe imkânları uygun olduğu dönemlerde devlet tarafından müşterisine

satılmadan borsadan satın alınır.

Amortisman Fonu Aracılığı İle Ödeme: Halkın kamu borçlanmasına karşı güvenin

sarsıldığı, borçlanmanın zamanında ödeneceğinden şüpheye düştüğü ülkelerde devlet,

amortisman sandıkları kurmak suretiyle borçlar için bir fon oluşturulmuştur. Amortisman

sandıkları devlet borçlarının yönetimini üzerine alarak, fakat bilhassa borçların düzenli bir

biçimde ödenmesini sağlayan özerk bir kurum olarak çalışmaktadır.

Bütçe Fazlası Sağlayarak Ödeme: Borçların nihai olarak ödeneceği kaynak vergilerdir.

Buna göre devlet borcunu ödeyebilmesi için faiz dışı fazla yaratarak borçların anaparasını

ödemesi ile devletin borç stoku azalmaktadır. Faiz dışı fazla toplam bütçe gelirlerinden faiz

dışı harcamaları çıkardığımızda elde ettiğimiz fazladır.

2. Borcun Reddi

İç borçların ödenememesi halinde devletin tek taraflı olarak egemenlik hakkını

kullanarak borcu ödememesi haline borcun reddi denir (konversiyon, borcun kısmen

reddidir).

3. Borcun Silinmesi

Borcun silinmesi de borcu sona erdiren hallerden birisidir. Ancak borcun silinmesi

borcun reddi ile aynı şey değildir.

Borcun reddinde borcun tek taraflı olarak silinmesi hususu vardır ancak bu olay

borcun silinmesi değil borcun reddidir. Borcun reddi devletin iç borçlarını silmesi iken

borcun silinmesi alacaklı olan ülkelerin veya uluslararası örgütlerin (IMF, WB, UN vb.) bir

ülkenin dış borçlarını silmesidir.

XIII. BORÇ YÜKÜ ve GELECEK NESİLLER

Klasik iktisatçılara göre devlet borçları özel borçlara benzemektedir. Bu nedenle

borçlanma geleceğe borç yükü transfer etmektedir. Klasiklere göre bütçe denk olacağından

borçlanmaya ihtiyaç duyulmayacaktır. Bu bakımdan klasiklere borçlanma ya da para

politikası yoluyla sağlanan gelirlere karşı çıkmaktadırlar. Borçlanmaya ancak olağanüstü

dönemlerde ve uzun vadeli yatırımların finansmanı için gidilmesi gerektiğini savunmuşlardır.

Klasik iktisatçılardan D. Ricardo borç yükünün borçlanılan dönemde yaşayanların

taşıması gerektiğini öne sürmüştür. Ancak klasik dönemin düşünürlerinin çoğu borçların

gelecek nesillere bir borç yükü kalacağı düşüncesindedirler.

Modern maliyecilere göre ise devlet ekonomide istikrarı sağlamak için para ve maliye

politikası araçlarını etkin bir şekilde kullanmalıdır. Mali denklik yerine ekonomik denklik

önemlidir. Ekonomide ortaya çıkan eksik istihdam denge durumundan tam istihdam denge

durumuna gelinceye kadar devlet atıl hale gelmiş fonları borçlanma yoluyla kamuya transfer

ederek yaratacağı satın alma gücü ile ekonomiye yeniden döndürerek, gelir harcama akımını

sağlamak isteyecektir.

Abba Lerner’e göre de borçlanma olağan bir kamu geliridir ve bunun maliye politikası

aracı olarak etkin bir şekilde kullanılmasını önerir.

Page 124: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

124

Buchanan da borçların gelecek nesillere bir yük oluşturduğunu savunmaktadır.

Samuelson ise konuya sermaye stoku açısından bakmaktadır. Ona göre eğer bu nesile

belli ölçüde sermaye stoğu bırakılıyorsa borçlanma yoluyla sağlanan kaynakların bir borç

yükü oluşturmayacağını ileri sürmüştür.

Refah İktisadi Yaklaşımı

Pigou’ya göre iç borçlanmanın gelecek nesiller üzerinden bir etkisi yoktur. Çünkü faiz

gelirini gelecek kuşak elde eder. Dış borçlar ise gelecek kuşakları olumsuz etkiler. Çünkü faiz

geliri yabancılara gider.

Ricardo Denklik Teoremi

Ricardo denklik teoremine göre borçlanma, sadece bugünkü nesillere bir yüktür,

gelecek nesiller üzerinde herhangi bir yük oluşturmaz. Borçlanma bugünkü nesle bir yük

yüklediği için kötüdür.

Ricardo denklik teoremine göre rasyonel beklentiler varsayımı geçerli olduğundan

bugünkü nesil devletin borçlanma davranışına göre tüketim ve tasarruf davranışını

değiştirecek, gelecek nesillere her hangi bir borç yükü bırakmayacaktır.

Bu teoreme göre devlet daha çok borçlandıkça bugünkü nesil daha az tüketim yapıp,

daha fazla tasarruf edecek, artan tasarrufla borcun faizini finanse edecek, gelecek nesle

herhangi bir finansman yükü oluşturmayacaktır.

Bu yaklaşıma göre, vergi indirimleri nedeniyle ortaya çıkan kamu açığının tahvil

ihracıyla finanse edilmesi toplam talep üzerinde etkili değildir. Çünkü bireyler bu borçların

ödenebilmesi için gelecekte vergi yükünün artırılacağını düşünmektedir.

Sargent - Wallace’ın Hoş Olmayan Monetarist Aritmetik

Bir ülkede kamu açıklarının finansmanı parasal genişlemeyi engellemek ve

enflasyona sebep olunmaması adına borçlanma ile yapılacak olursa borçlanma miktarı artarak

sürdüğü müddetçe faiz yükselecek ve borçlanma sadece borçlanmanın faizinin ödenebilmesi

için yapılır hale gelecektir. Bu durumda hükümet borçlarını ödeyebilmek için para basmak

zorunda kalacak, bu da yüksek enflasyona neden olacaktır. Kısacası reel faiz nedeniyle artan

borç stoku, borcun sürdürebilirliğini engelleyecektir.

XIV. KAMU AÇIKLARININ TÜRLERİ

1. Geleneksel Açık

Kamu harcamalarından olağan kamu gelirlerinin çıkarılması ile geleneksel açık elde

edilmektedir.

Bütçe açığı veya geleneksel açık sadece merkezi idarenin yani merkezi yönetim

bütçesine dahil idarelerin finansman açığını gösterir. Sosyal güvenlik kurumlarının, mahalli

idarelerin, KİT’lerin, döner sermayeli kuruluşların ve bütçe dışı fonların finansman açığı

geleneksel açık veya bütçe açığı kapsamına girmez.

Geleneksel açık hesaplanırken bütçe harcamalarının içine faiz ödemeleri de dahil

edilmektedir.

2. Birincil Açık ( Faiz Dışı Açık ) veya Birincil Fazla

Geleneksel bütçe açığından faiz ödemeleri çıkarıldıktan sonra kalan açığa birincil açık

denir. Birincil açık hükümetin kontrol edemeyeceği ödemesi taahhüt edilmiş faiz giderlerini

kapsamadığı için bütçenin hükümetin kontrol edebileceği kısmını gösterir.

Birincil Açık = Bütçe Açığı ( Geleneksel Açık ) – Borç Faiz Ödemesi

Page 125: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

125

Faiz dışı fazla arttıkça ekonominin borçlanma gereği ve ihtiyacı düşer. IMF Stand By

anlaşmalarından bütçe açıklarının azaltılması ve mali disiplin sağlanması açısından faiz dışı

fazla temel mali performans kriteri olarak belirlenmektedir.

Mali Uyumun Kalitesi: Kamu açığını azaltmaya yönelik politikaların ekonomik büyümeyi

ve refahı olumlu etkileyecek şekilde düzenlenmesine mali uyumun kalitesi adı verilir.

Mali Uyumda Optik Kırılma: Hükümetlerin faiz dışı fazla verilmesine odaklanmak

suretiyle, ülkenin varlık stokundaki aşınmanın ve ülkenin büyüme potansiyelindeki düşüşün

ihmal edilmesi, gözden kaçırılmasına, mali uyumda optik kırılma adı verilmektedir.

3. İşlemsel Açık ( Operasyonel Açık )

İşlemsel açık, bütçe açığından enflasyonun etkisi ile aşınmaya uğrayan kısmının

çıkarılması ile bulunur. İşlemsel açık, birincil açık ile reel faiz ödemelerinin toplamı olarak

ifade edilir.

İşlemsel açık = Birincil Açık + Reel Faiz Ödemeleri

Ters Tanzi Etkisi: Harcama gecikmesi etkisi olarak da ifade edilen bu etki de devletin

harcama taahhütleri ile harcamaya ilişkin ödemeleri arasındaki zaman gecikmesinin uzun

olması nedeniyle enflasyonist ortamda kamu harcamalarının reel değerinin düşmesidir.

Patinkin Etkisi: Ters Tanzi etkisinin, Tanzi etkisinden büyük olmasını ifade etmektedir. Bir

başka ifadeyle enflasyonun kamu harcamalarını aşındırıcı etkisi enflasyonun vergileri

aşındırıcı etkisinden daha yüksektir. Bu nedenle patinkin etkisinden yüksek enflasyon, kamu

açıklarını azaltıcı işlev görmektedir.

4. Kamu Kesimi Finansman Açığı

Kamu kesimi finansman açığı kamu kesiminin toplam açığını gösterir. Geleneksel

açık veya bütçe açığı sadece merkezi idarenin yani merkezi yönetim bütçesine dahil edilen

idarelerin finansman açığını gösterirken kamu açığı kamu kesimine dahil bütün idarelerin

toplam finansman açığını gösterir.

Kamu Kesimi Finansman Açığı = Kamu Kesimi Gelirleri – Kamu Kesimi Giderleri

KKFA = Bütçe Açığı + Mahalli İdareler + SG Açığı + KİT Açığı + Fon Açığı

5. Kamu Kesimi Borçlanma Gereği ( KKBG )

Kamu kesiminin borçlanma ihtiyacını ölçmek için kullanılan ölçüye denir. Kamu

kesimi borçlanma gereği sadece merkezi yönetim bütçesiyle ölçtüğümüz merkezi idarenin

değil bütün kamu kesiminin borçlanma gereğini ölçen bir kavramdır.

KKBG= Kamu Kesimi Finansman Açığı / GSMH

6. Toplam Borç Stoku

Bir devletin toplam borç stoku, ilgili dönemde devletin iç borç anapara miktarı ile dış

borç anapara miktarının toplamına eşittir.

Toplam Borç Stoku= İç Borç Toplamı + Dış Borç Toplamı

Page 126: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

126

7. Toplam Borç Yükü

Bir devletin toplam borç yükü ilgili dönemde devletin toplam borç stokunun, yani iç

borç ve dış borç anapara miktarının o dönem GSMH’ya oranıdır.

Toplam Borç Yükü = Toplam Borç Stoku / GSYH

8. Toplam Borç Servisi

Devlet iç borcu ve dış borcundan doğan anapara ve faiz ödemeleri ile bu borçlara

ilişkin iskonto giderleri ile ücret ve diğer ödemelerin toplamıdır.

Toplam Borç Servisi = Toplam Borç Stoku + Toplam Faiz Ödemesi

9. Borç Çevirme Oranı

Borç Çevirme Oranı = Alınan Borçlar / Ödenen Borçlar

10. Dış Borç Servis Oranı

Bir ülkenin bir yılda sağladığı döviz gelirlerinin ne kadarının dış borç servisine

kullanıldığını gösterir.

Dış Borç Servis Oranı = Dış Borç Anapara ve Faiz Toplamı / İhracat Gelirler

XV. İÇ DEVLET BORÇLARININ ETKİLERİ

1. İç Devlet Borçlarının Üretime Etkisi

Eğer kaynaklar kamu kurumlarından borçlanarak sağlanıyorsa, kurum fonları da

kamusal alana aktarılarak devlet eliyle kullanılmaktadır. Bu yolla sağlanan fonlar sürekli

olarak devlet kasasında kalmaz. Harcamalar şeklinde tekrar piyasaya aktarılır. İşte burada

önemli olan fonların kullanım yerleridir.

Bir ülkenin belli bir dönemdeki üretimi o ekonomide mevcut toplam kaynakların yani

üretim faktörlerinin bir fonksiyonu olduğuna göre, iç borçların milli üretimi etkileme

mekanizması öncelikle söz konusu borçların; toplam tasarrufları hangi yönde etkilediğine

daha sonrada bu borçların milli geliri artıcı alanlarda kullanılıp kullanılmadığına bağlıdır.

Bir ekonomide toplam iç kaynakların düzeyi belli olduğundan iç borçların tasarrufları

artırması ancak tüketimin kısılması ile mümkündür. Tüketimin bu şekilde kısılması ise,

borçlanmanın büyük ölçüde zorlayışlı yollardan ve bireylerden yapılması ile enflasyonist

etkiler oluşturulması durumunda söz konusu olmaktadır.

İç borçların toplam mal ve hizmet arzı üzerindeki etkisi, verimli alanlarda kullanılıp

kullanılmadığına göre de değişmektedir. Verimli alanlarda kullanılması milli geliri artırır.

Aksine bu fonlar üretken olmayan harcamaların finansmanında kullanıldıkları zaman

verimsiz bir kaynak niteliğine olurlar. Hatta bu durumda iç borçlar ikame etkisi meydana

getirerek üretim düşüşüne neden olurlar.

İç devlet borçlarının bireylerden, çeşitli sosyal güvenlik kurumlarından ve bankalardan

sağlanması durumunda elde edilen fonların verimsiz alanlarda kullanılması toplam üretim

düzeyinin azalmasına neden olacaktır. Ancak bu daraltıcı etki bankalardan borçlanılması

halinde daha fazladır.

Sonuç olarak denilebilir ki, iç borçlar, hem iş kaynaklarının beslendikleri hem de

yatırım harcamalarından çok her türlü kaynaklanan bütçe açıklarının kapatılmasında

kullanıldıkları için milli üretimi olumsuz yönde etkilemektedir.

Page 127: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

127

2. İç Devlet Borçlarının Tüketime Etkisi

Kamu borçları verginin bir alternatifi olduğundan kamu borçlarının ekonomideki

varlığı bireylerin ve özel kesimin kendilerinin daha zengin hissetmelerine ve bunun sonucu

olarak da daha yüksek bir talep düzeyine erişmelerine yol açar.

Bu şekilde devletin vergi yerine borçlanmaya başvurması, bireylerin harcama

olanaklarını artırmış olmakta ve bu durum genel ekonomide tüketim eğilimini artırıcı yönde

etkili olmaktadır.

Ancak tüketim eğilimindeki bir artış, ekonominin daha yavaş bir tempo ile büyümesi

sonucu verecektir. İç borçlanmanın tüketim üzerindeki etkisini belirleyen husus, her şeyden

önce borçlanmanın hangi kaynaklardan yapıldığıdır.

Şayet devlet borçlanması gerçek kişilerden yapılıyorsa böyle bir borçlanmanın, büyük

kısmı bireylerin tasarruflarından karşılanır. Bireylerin, gelirlerinin tüketimle tasarruf

arasındaki dağılımı ile ilgili kararı devletin tahvil çıkarıp çıkarmamasından fazla etkilenmez.

Kişilerin devlet tahvillerinin kendi arzularıyla aldıklarına göre tüketimlerini azaltarak

bu alana yatırım yapmaları ihtimali yüksek değildir.

Kişilerin devlet tahvillerinin mevcut tasarruflardan almaları, bu tasarrufların

yöneleceği özel kesim tahvilleri satışının, dolayısıyla özel yatırımların azalması sonucunu

oluşturabilir.

Özel kesim tahvilleri talebindeki bir azalma bu tahvillerin fiyatlarında düşüşe, faiz

oranlarında da yükselmeye neden olur.

Devlet bankalarından borçlanılması halinde, banka sisteminde fazla mevduat

karşılıkları bulunuyorsa banka bunlarda devlet tahvilleri satın alabilir. Bu durumda,

borçlanma mevcut nakit kaynaklarının devlete nakli yoluyla değil yeni kaynaklar bulunasıyla

gerçekleştirilmektedir.

Merkez Bankasından borçlanma durumunda da ek satın alma gücü bulunmuş

olunacaktır.

Görüldüğü gibi borçlanmanın tüketime etkisi kaynaklarına göre farklıdır. Ancak

borçlanma sonucunda toplam talep düzeyi üzerinde hiçbir daraltıcı etki söz konusu değildir.

Borçlanmanın genel tüketim düzeyi üzerinde olumsuz etkileri de olabilir.

3. İç Devlet Borçlarının Para Arzına Etkisi

Hangi yoldan olursa olsun hükümetlerin Merkez Bankasından borç para alarak

harcamalarını finanse etmeleri, toplam para arzında veya baz parada bir artışa neden olacaktır.

Böylece enflasyonist bir sürecin ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır.

İç borçların ticari bankalar tarafından finansmanı durumunda, eğer devletin kısa süreli

fon ihtiyacının giderilmesi, bankanın portföy hacmindeki genişlemeler sonucunda mümkün

oluyorsa, o takdirde piyasadaki toplam para hacmi genişlemesi portföy hacmindeki toplam

büyüme kadar olacaktır.

İç borçlanmanın bireylerden, firmalardan ve diğer mali kurumlardan borçlanması para

hacmi üzerinde pek fazla genişletici etki oluşturmaz. Devlet tahvillerinin bankalarca satın

alınması, kişilerin almasına kıyasla para hacmini artırıcı etki oluşturur.

Belli bir devre sonunda çeşitli bireylerin eline gelir olarak geçen bu fonlar tekrar

bankalara mevduat olarak aktarılır ve böylece banka mevduatının artmasını sağlarlar.

Bunların tekrar devlet tahvillerine yatırılması para hacminde büyük artışlara yol açar.

4. İç Devlet Borçlarının Gelir Dağılımına Etkisi

Devlet borçlanma yapabilmek için faiz ve diğer bazı avantajlar sunmaktadır. Bu da

gelir dağılımındaki dengesizliğin büyümesine ve sosyal adaletin bozulmasına yol açar.

Ülkemizdeki uygulamada olduğu gibi tahvil faizleri için gelir vergisi muafiyeti

tanınmış ise, bunun gelir dağılımı yönünden etkilerinin daha da olumsuz olması beklenir.

Page 128: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

128

XVI. DEVLETİN DIŞ BORÇLANMASININ ETKİ VE SONUÇLARI

1. Devlet Dış Borçlanması ve Ekonomik Kalkınmaya Etkisi

Devlet borçlarının, borç yönetimine, borçların bileşimine ve ödenmesine bağlı olarak

ekonomik yapı üzerinde çeşitli etkileri ortaya çıkar.

Borçlanma ekonomik kalkınma açısından önemlidir. Ancak bu önem, borçlanmadan

sağlanan finansmanın verimli yatırımlara dönüştürülebilmesiyle değer kazanır. Başka bir

deyişle borçlanmanın ekonomik kalkınmada etkili olabilmesi için, kalkınma amacına yönelik

borç uygulamasına başvurulması gereği vardır.

Alındığında ülke ekonomisine katkıda bulunan dış borçlar, süresi sonunda

ödenecekleri zaman güçlük oluştururlar. Dolayısıyla kullanılan dış borçların son derece

verimli bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir.

2. Devletin Dış Borçlanmasının Ekonomik Yapıya Etkisi

Devlet borçlanmasının ekonomide denge sağlayıcı ya da koruyucu yönde etkilerinin

sağlanabilmesi için, üretim ve tüketim düzeyi üzerinde çeşitli etkilerinin olması

gerekmektedir.

Devlet borçlanmasının satın alma gücü üzerinde vergi kadar olmasa da daraltıcı bir

etki yaratmaktadır. Özellikle zorlama yoluyla alınan borçlarda bu etki daha fazladır.

Ekonominin içinde bulunduğu koşullara göre, devlet tarafından borç adı altında

çekilen fonlar, ekonominin çeşitli kesim ve aşamalarında daraltıcı yönde etkili olabilmektedir.

Özellikle enflasyonist dönemlerde; ekonomideki satın alma gücünü daraltmak için

vergi politikası ve para politikası yanında uygulanabilen bir niteliğe sahip olan borç

yönetiminin başarısı, kuşkusuz sağlanan fonların kullanımı ile de yakından ilgilidir.

Devlete borç veren kişilerin ileride bu borcun faiziyle birlikte geri alınacağını

düşünüp, mevcut harcama düzeylerini artırmaları sonucu genişletici etkiyle karşılaşacağıyla

ilgilidir.

3. Devletin Dış Borçlanmasının Gelir Dağılımına Etkisi ve Borç Yükü

Borçlanma genel olarak; yapıldığı dönemde bir gelir teşkil etmesine karşılık, gelecek

yıllarda ekonomi için bir yük oluşturmaktadır.

Borçlanmayla finanse edilen harcamalardan borçlanmanın yapıldığı dönemde

yararlanıldığı halde, bu borçların servisi gelecek yıllara bırakılmakta, böylece gelecekte

vergilerle borçların faizi ve anaparasını ödeyebilmek için harcama olanaklarında kısıntı

yapmak zorunda kalmaktadırlar.

Borç uygulaması nedeniyle, bazı kimselere yapılan faiz ödemeleri ve bunun için

herkesten alınan vergiler sonucu yaratılan fayda ya da maliyet, toplumun gelir dengesi

üzerinde etkili olmaktadır.

Kamu borçları, geleceğe daha az sermaye malı bırakan, sınırlanmış bir sermaye

birikimi politikası güdüldüğünde, geleceğin üretim olanakları doğrudan etkilenir.

Devlet borçlanması; nesiller itibariyle de geliri yeniden dağıtıcı etki yaratabilmektedir.

Borçlanma sonucu yaratılan fonlarla gerçekleştirilen hizmetlerin katkıları, gelecek nesilleri de

ilgilendirmekle birlikte daha çok bugünkü nesile yöneliktir.

Page 129: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

129

XVII. DEVLET BORÇLANMASI İLE İLGİLİ KAVRAMLAR

Tap ( Musluk ) Sistemi: Daha önceden ihraç edilmiş bulunan DİBS’ler, TCMB tarafından

hazine adına ikincil piyasada alınıp satılmasıdır. Ancak Tap yöntemiyle satış birincil piyasa

işlemi iken, konsinye satış ikincil piyasa işlemidir. Tap yönteminde DİBS faizleri önceden

belirlenmiş iken, konsinye satışta piyasada belirlenmektedir.

Rachat: Vadesi gelmemiş ve süresiz olan borçların ödenmesine denir.

Bütçe Nakit Dengesi = Bütçe Gelirleri – Bütçe Giderleri + ( Bütçe Emanetleri – Avanslar )

Cari Açık = Geleneksel Açık – ( Yatırım Harcamaları + Sermaye Gelirleri )

Nakit Açık = Bütçe Açığı + Avanslar – Bütçe Emanetleri

Borçlanmanın Kaldıraç Etkisi: Alınan borçların verimli yatırımlara aktarılmasıdır.

Borç Servisi: Devlet iç borcu ve devlet dış borcundan doğan anapara ve faiz ödemeleri ile bu

borçlara ilişkin iskonto giderleri ile ücret ve diğer ödemeleri kapsar.

Monetizasyon: İç borç stokunun kısmen ya da tamamen para basılarak ortadan kaldırılması

anlamına gelmektedir. Ekonomide enflasyonist etki yapar.

Tek Hazine Hesabı: Genel bütçeli kuruluşlarca yapılan ödeme ve tahsilat işlemleri sonucu

oluşacak nakit fazlası veya açıklarının, TCMB veya Ziraat Bankası kanalı ile Hazineye

bildirilerek hazineye dekont ettirilmesidir.

Page 130: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

130

Page 131: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

131

MALİYE POLİTİKASI I. MALİYE POLİTİKASININ TANIMI

Maliye politikası, devletin ekonomik ve sosyal amaçlarla maliye politikası araçlarını

kullanarak ekonomiye müdahale etmesidir.

Maliye politikası, devletin kamu harcamaları, vergi, borçlanma, bütçe gibi maliye

politikası araçlarını kullanarak ekonomiyi enflasyon, deflasyon, stagflasyon, işsizlik,

durgunluk gibi makroekonomik dengesizliklerden kurtarma, ekonomiyi yeniden tam istihdam

düzeyinde fiyat istikrarına kavuşturma, ekonominin büyüme ve kalkınma kapasitesini artırma

çabasıdır.

II. MALİYE POLİTİKASININ DOĞUŞU ve GELİŞİMİ

Klasik iktisatçılar, jandarma devlet, görünmez el ve tam dışlama etkisi varsayımı

nedeniyle tarafsız maliyeyi savunmuşlardır.

1929 Buhranı başta ABD olmak üzere bütün gelişmiş ekonomileri etkisine alınca,

klasik yaklaşım önemini kaybetmiştir.

Büyük buhrandan sonra, Keynes 1936 yılında Para, Faiz ve İstihdamın Genel Teorisini

ortaya atmıştır. Keynes bu teorisinde devlet müdahalesi olmadan tam istihdama

ulaşılamayacağını ulaşılsa bile bunun tesadüf olacağını fakat kalıcı olmayacağını devletin

aktif maliye politikaları uygulayarak ekonominin tam istihdama kavuşabileceğini

savunmuştur.

Keynesyen iktisatçıların geliştirdiği modern maliye yaklaşımı sosyal devlet,

müdahaleci devlet anlayışını benimsedikleri için devletin ekonomik ve sosyal amaçlarla

maliye politikası araçlarını kullanarak ekonomiye müdahale etmesini savunmuştur.

Maliye politikasının kuramsal çatısı Abba Lerner tarafından oluşturulmuştur.

III. MALİYE POLİTİKASININ AMAÇLARI

- Kaynak tahsisinde etkinlik

- Ekonomik büyüme ve kalkınma

- Ekonomik istikrar ( Tam İstihdam v Fiyat İstikrarı )

- Gelir dağılımında adalet

IV. MALİYE POLİTİKASININ ARAÇLARI

- Kamu harcamaları

- Vergi

- Borçlanma

- Bütçe

- Gelirler politikası

- Özelleştirme politikası

1. Kamu Harcamaları Politikası

Kamu harcamaları çarpan etkisiyle ekonomide genişletici etki yapar, toplam talep

düzeyini, gelir düzeyini ve istihdam düzeyini çarpan etkisiyle yükseltir. Ekonomide

durgunluk varsa kamu harcamaları artırılır, enflasyon varsa kamu harcamaları azaltılır.

2. Vergi Politikası

Vergiler çarpan etkisiyle ekonomide daraltıcı etki yapar, toplam talep düzeyini, gelir

düzeyini ve istihdam düzeyini çarpan etkisiyle düşürür. Ekonomide durgunluk varsa vergiler

düşürülür, enflasyon varsa vergiler artırılır.

Vergi politikası ekonomide gelir, ikame, karar-beyan ve mali sürüklenme etkisine yol

açar.

Page 132: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

132

3. Borçlanma Politikası

İç borçlanma ekonomide daraltıcı etki yaparken dış borçlanma ekonomide genişletici

bir etki yapar. Ekonomide durgunluk, işsizlik vs. varsa devlet iç borçlanmayı azaltır ve dış

borçlanmayı artırır. Ekonomide enflasyon, aşırı istihdam vs. varsa devlet iç borçlanmayı

artırırken dış borçlanmayı azaltır.

Enflasyonist ortamda iç borçlanmada önceliği sırasıyla gerçek kişilere, şirketlere,

kurumsal yatırımcılara verir, MB’dan ve bankalardan borçlanılamaz. Enflasyonist ortamda en

tehlikeli borçlanma bankalardan borçlanmadır, bankalar kaydi para yarattığı için enflasyon

daha da artar.

Deflasyonist ortamda iç borçlanmada önceliği sırasıyla bankalara, Merkez Bankasına,

kurumsal yatırımcılara verir. Gerçek kişilerden ve şirketlerden borçlanılmaz.

Dışlama ( Crowding Out ) Etkisi

Kamu harcamalarındaki artış, gerçek kişilerden veya firmalardan borçlanma yoluyla

finanse edildiğinde piyasada ödünç verilebilir fonlara talep artacağından piyasa faiz oranları

da artar. Artan faiz oranlarının özel yatırım harcamalarını dışlayarak azaltması daha çok

monetaristlerde dışlama etkisiyle açıklanır.

4. Bütçe Politikası

Bütçe açığı ekonomide genişletici etki yapar. Devlet deflasyonist ortamda kamu

harcamalarını artırarak ekonominin tam istihdama dönmesini kolaylaştırır. Deflasyonla

mücadelede bütçe açığı politikası uygulanır.

Bütçe fazlası ekonomide daraltıcı etki yapar. Devlet enflasyonist ortamda kamu

harcamalarını azaltarak ekonominin tam istihdama dönmesini kolaylaştırır. Enflasyonla

mücadelede bütçe fazlası politikası uygulanır.

Denk bütçe ekonomide genişletici etki yapar. Denk bütçe çoğaltanı katsayısı birdir.

Vergi çarpanı harcama çarpanından küçük olduğundan, ekonomide net genişletici etki

yapmaktadır.

5. Gelirler Politikası

Devletin ücret, kar, kira, faiz gibi üretim faktörü sahiplerinin gelirlerini doğrudan

etkilemek için uyguladığı maliye politikası aracıdır. Devlet enflasyonist ortamda bu gelirleri

azaltıcı, deflasyonist ortamda ise artırıcı önlemler politikalar izler.

Bir başka deyişle devletin ücret ve fiyatların oluşum sürecine doğrudan müdahale

etmesidir. ( Post Keynesyenler )

V. MALİYE POLİTİKASI YÜRÜTME KOŞULLARI

İktisadi hayata doğru teşhisi koymak

Para ve maliye politikalarını birlikte uygulamak

Maliye politikasının etkin bir şekilde uygulanmasını sağlayacak maliyecilerin varlığı

Kararların alınmasında ve uygulanmasında zamanlamanın doğru yapılması

Maliye politikası tedbirlerinin halka benimsetilmesi

Maliye politikası önlemlerinin yürütme ve yasama organı tarafından kabulünü

sağlamak

Page 133: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

133

VI. MALİYE POLİTİKASI AMAÇLAR ve ARAÇLARI ARASINDAKİ

ÇATIŞMALAR

Fiyat İstikrarı X Tam İstihdam

Ekonomi tam çalışma düzeyindeki dengesine kavuşunca ve hatta bu dengeden önce

fiyatlar genel düzeyi yükselmeye başlar. Bunun sebebi azalan verim kanununun ve

ekonomideki tıkanıkların kendini hissettirmesidir. Artan fiyatlar genel düzeyinin düşürülmesi

için talebin kısılması üretim düzeyinin düşerek işsizliğin artmasına neden olur. İşsizlik ile

fiyatlar genel düzeyi arasındaki bu ters yönlü ilişki nedeni ile maliye politikası amaçları

çatışmaktadır.

Tüketim Düzeyinin Artırılması X İktisadi Kalkınma

Bir ekonomide istikrarsızlığın önlenebilmesi için tüketimin belirli bir düzeyde olması

gerekir. Ayrıca düşük gelirli bireylerin tüketim düzeylerinin bir alt sınır bulunmaktadır. Diğer

taraftan ülkede ekonomik büyüme ve kalkınmanın sağlanabilmesi için yatırıma ve yatırımları

finanse edecek tasarrufa ihtiyaç vardır. Tasarruf ise gelirin tüketilmeyen kısmını ifade eder.

Buna göre maliye politikası kullanılarak, tüketimin kısılıp tasarrufu artırmaya çalışmak hem

ekonomik istikrar amacı ile çatışır hem de düşük gelirli bireylerin yaşam standardının daha

aşağı çekilmesine neden olur. Bu durumda her iki amacın gerçekleştirilmesinin imkânı

bulunmamaktadır.

Ekonomik Sosyal Haklar X Maliye Politikası Araçları

Maliye politikasının amaçlarına ulaşabilmek için mülkiyet hakkı toplum yararına

kısıtlanabilir. Özel teşebbüsler kamulaştırılabilir veya devletleştirilebilir.

Maliye Politikasının Amaçları X Mali Araçlar

Maliye politikasının bir amacını gerçekleştirmek için kullanılan bir maliye politikası

aracının, diğer bir maliye politikası amacına ters düşmesidir. Örneğin, enflasyonist bir

ekonomik yapı içinde kamu harcamalarını azaltmak gerekir. Bu durum iktisadi istikrarın

sağlanması için gerekmektedir. Ancak, gelir dağılımının düzenlenmesinde ise kamu

harcamalarını özelliklede transfer harcamalarını artırmak gerekmektedir. Dolayısıyla iktisadi

istikrarın gerçekleştirilmesi amacıyla kullanılan araçla, gelir dağılımının düzenlenmesinde

kullanılan araç çatışmaktadır.

VII. MALİYE POLİTİKASININ SINIRLARI

1. İşlemsel Sınırlar

Maliye politikasının uygulamada etkinliğini sınırlayan konulardan biri, maliye

politikası ile ilgili zamanlama ve büyüklük gibi sınırlamalardır.

Ekonominin hangi konjonktür evresinde bulunduğunun tahmini her zaman kolay

olmayabilmektedir. Aynı zamanda enflasyon boşluğu veya deflasyon boşluğunun tam olarak

tespit edilmesi gerekir.

Enflasyon boşluğu, tam istihdam denge düzeyindeki talep düzeyi ile enflasyonist

konjonktürde içinde bulunulan mevcut talep düzeyi arasındaki farktır.

Tanıma gecikmesi, problemin ortaya çıkmasıyla hareket geçme kararı arasındaki

gecikmeyi ifade eder.

Uygulama gecikmesi, harekete konma kararı ile uygulanmaya konma arasındaki

gecikmeyi ifade eder.

Tepki gecikmesi ise uygulamaya konması ile ekonomi üzerindeki etkisini göstermesi

arasındaki gecikmedir.

Page 134: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

134

2. Politik Sınırlamalar

Maliye politikaları dönemsel nitelik taşıyan bütçelerle hayata geçirildiği için

kaçınılmaz olarak siyasi otoritenin müdahalesine açık ve doğal olarak da tercihlerini

yansıtmaktadır. Bu nedenle politikacıların geleneksel olarak yüksek harcama düşük vergi

politikalarına yönelik tercihleri ekonomiyi istikrarsızlığa sürükleyebilir ya da mevcut

istikrarsızlıktan çıkmasına engel olabilmektedir.

3. Yapısal Sınırlamalar

Maliye politikası her ne kadar tüm ekonomiyi etkilemekte ise de niteliği itibariyle

seçicidir. O nedenle politikaların mikro analizlerden yoksun olarak uygulanmaya sokulması,

mevcut istikrarsızlıkları derinleştirebilir ya da yeni istikrarsızlıklar doğurabilmektedir.

VIII. MALİYE POLİTİKASI ÇEŞİTLERİ

A. İradi Maliye Politikası

Politika belirleyicilerin ve uygulayıcıların ekonominin içinde bulunduğu konjonktürel

durumu tespit ederek önlem almaları ve uygulamalarını, bu politika ve uygulamaların hiçbir

yasal ve hukuki bir norma tabi olmaksızın belirlenmesidir.

B. Otomatik Stabilizatörler

Neoklasik yaklaşıma göre Keynes’in savunduğu gibi devletin ekonomiye aktif bir

biçimde müdahale etmesine gerek yoktur, çünkü ekonomide öyle mekanizmalar vardır ki

devlet müdahalesine hiç gerek kalmadan ekonomiyi tam istihdam denge düzeyinde tutar.

Otomatik stabilizatörler gelişmiş ülkelerde kendini gösterir, gelişmekte olan ekonomide pek

çalışmaz.

Otomatik istikrarlandırıcılar denen faktörlerin ekonomideki enflasyonist ve

deflasyonist eğilimleri hafifletmesi ve ekonomiyi tam istihdam denge düzeyinde tutması için

hiçbir yasama tasarrufuna, idari karara, iktisadi ve mali tedbirlere ve bu tedbirlerin

kendilerinden beklenen sonuçları meydana getirebilmeleri bakımından herhangi bir zamana

ihtiyaç göstermemelerine otomatik stabilizatör denir.

Başlıca Otomatik Stabilizatörler

1. Toprak Mahsullerine Ödenen Mali Yardımlar ( Tarın Destekleme Fonları )

Tarım ürünleri arzının fazla ve noksan olduğu zamanlarda, arzın gayri elastikliği ve

talebin sertliği dolayısıyla fiyat istikrarının aşırı derecede bozulacağı ve bundan geniş ölçüde

tarım ürünleri üreticilerinin zarar göreceğidir. Bu durumu önlemek üzere, devlet, bol mahsul

yıllarında üretim fazlasını adil sayılan ve çiftçilerin satın alma güçlerini koruyan bir fiyat

üzerinden satın alır ve kıt mahsul yılları için stoklar meydana getirir. Üretimin az olduğu

yıllarda tarım ürünlerinin fiyatları yükseleceğinden, devlet elindeki stoklan piyasaya sürer,

fiyatların yükselmesine, arz - talep dengesini sağlayarak, engel olur. Böylece, mahsul

durumuna göre üreticilerin veya tüketicilerin satın alma güçleri korunarak, efektif talep

düzeyinin alçalması veya yükselmesi önlenir ve iktisadi hayat kararlığa kavuşur.

2. Artan Oranlı Gelir Vergisi

Vergi zorunlu olarak, mükellefi gelirinden mahrum ettiğinden, özel tüketim ve yatırım

harcamaları, mükellefin geliriyle orantılı olarak artmamaktadır; ekonominin daralma

devrelerinde, vergi mükelleflerinin ödedikleri verginin ortalama oranı da düşmekte,

mükellefler adeta vergi indirimlerinden yararlanır hale gelmekte, gelirlerin azalmasına

rağmen harcamalarını geniş ölçüde devam ettirebilmektedirler.

Page 135: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

135

Bu duruma göre, şahsi gelir vergisi, ekonominin refah devrelerinde özel harcamaları

kısıcı, ekonomiyi daraltıcı yönde etkilemekte, ekonominin daralma devrelerinde özel

harcamaların düşmesine engel olmakta, ekonomide genişletici etkiler meydana getirmektedir.

Artan oranlı gelir vergisinin otomatik stabilizatör olma işlevini görebilmesi için

taşıması gereken özellikler şunlardır;

Gelir vergisi genel bir vergi olmalıdır. Yani her kişi ve gelir üzerinden alınmalıdır.

Tarife dik artan oranlı olmalıdır. Dilim sayısı fazla olmalı ve dilim aralıkları dar

tutulmalıdır.

Gelir vergisinde kayıp ve kaçak fazla olmamalı ve etkin bir denetim sistemi olmalıdır.

Gelir vergisi önemli ölçüde kaynakta tevkif suretiyle tahsil edilmelidir. Tanzi etkisi

fazla olmamalıdır.

Gelir vergisi götürü usulde tarh edilmemelidir.

Mükelleflerin büyük kısmı alt gelir düzeylerinde bulunmamalıdır.

Gelir vergisinin esnekliği birden büyük olmalıdır.

3. Kurum ve Aile Tasarrufları

Ekonominin duraklama ve hatta gerileme devrelerinde, kurum kazançları azalmasına

rağmen dağıtılan kar eski seviyesini muhafaza eder. Şirketlerin takip ettikleri bu politika

sayesinde hisse senetleri sahiplerinin satın alma güçlerinin düşmesi önlenir; ekonominin

genişleme devrelerinde ise dağıtılan kar artırılmaz, oto finansmana gidilir; bu şekilde bir

yandan kurumlar daha çok yatırım yaparak toplam arzı artırırlar.

Aileler ise ekonominin refah dönemlerindeki tasarruf yaparak kendi taleplerini

daraltırken, depresyon dönemlerinde bu tasarrufları tüketerek, taleplerini canlı tutarlar.

4. Kendiliğinden Meydana Gelen Bütçe Açıkları ve Fazlaları Bütçe devletin gider ve gelir tahminlerini gösterir. İktisadi hayatın refah devrelerinde

vergi ile konjonktür arasındaki ilişkiler dolayısıyla üretim, istihdam ve milli gelir ve harcama

düzeyleri yüksektir.

Eğer vergi sistemi hassas ve esnek ise bazı devlet giderleri iktisadi hayatın refah

devrelerinde azaldığından bütçe kendiliğinden fazla gösterir, bütçe fazlası kadar parasal

gelirler ekonomiden çekilerek ekonomi üzerinde daraltıcı etkiler meydana getirir, İktisadi

hayatın daralma ve çöküntü devrelerinde ise vergi hasılatı düşer, bütçeye konan ödenekler

tamamen harcanır; böylece, ortaya çıkan bütçe açığı Hazine imkanlarından karşılanarak

ekonomiye parasal akımlar genişletici etki yaratır.

5. Ekonomideki Stoklardaki Artış Ve Azalmalar: Piyasa ekonomisinde üretim, çok sayıda belirsiz alıcılar için yapılır. İmalatçı ve

üreticiler imalat yapar, üretimde bulunurlarken mallarını kime satacaklarını bilmezler. Bu

sebeple, her ekonomide asgari de olsa, piyasaya arz olunacak mallar stok halinde muhafaza

edilir. Ekonomide mevsimlik hareketler sonucu mübadele hacminin genişlediği zamanlarda

artan talep stoklardan karşılanır, toplam talep toplam arzı geçmediği zaman, genel fiyat

seviyesinde bir yükselme meydana gelmez.

Ekonomide mübadele hacminin daraldığı zamanlarda iş adamları işlerini tatil etmezler,

imalat ve üretim devam eder, stoklarda bir yükselme meydana gelir. Stoklar korkulacak bir

seviyeye varmadıkça genel fiyat düzeyi değişmez.

Görülüyor ki, ekonomide genel stok seviyesindeki artışlar ve azalmalar fiyat istikrarını

koruyucu, ekonomide kendiliğinden kararlılık sağlayıcı niteliktedir.

Page 136: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

136

6. İşsizlik Sigorta Primleri ve İşsizlik Yardımları

Ekonominin refah devrelerinde işsiz sayısı az olduğu için, işsizlik sigortası primleri

birikmekte, bu şekilde meydana gelen sosyal fonlar başka amaçlar için kullanılmadığı zaman,

toplam talep kısılmış bulunmaktadır. Buna karşın, ekonominin duraklama ve gerileme

devrelerinde işsiz sayısı arttığından, işsizlere sosyal sigortalar işsizlik yardımında bulunmakta,

işçilerin gelirlerinin kesintiye uğraması önlenmekte, efektif talep beklenenden daha az

gerilemektedir.

NOT: İşsizlik ödemeleri ve tarım destekleme alımları otomatik stabilizatör özelliği gösteren

kamu harcamaları içinde yer alır.

C. Formül Esnekliği Yöntemi

Ekonomiye müdahalenin bazı kanunlarda belirtilerek belirli şartların oluşması halinde

uygulamaya girişilmesidir. Bu yöntem iradi maliye politikalarının taşıdığı sakıncaları

önlemek ve otomatik stabilizatörlerin yetersizliğini gidermek amacıyla getirilmiştir. Örneğin

enflasyonun %..yı aşması halinde talebin kısılması amacıyla KDV’nin %.. artırılmasının

kanunda yer alması gibi.

IX. MALİYE POLİTİKASI UYGULAMASI ve MİLLİ GELİR ÜZERİNE ETKİSİ

A. Çoğaltan ( Çarpan ) Etkisi

Kahn tarafından ortaya atılan ve Keynes tarafından geliştirilen çoğaltan mekanizması,

Keynesyen analizin makroekonomiye yaptığı en önemli katkılardan biridir. Otonom harcama

kalemlerinde meydana gelen değişikliğin denge milli gelir düzeyinde değişiklik meydana

getirmesine denir.

Dışa Kapalı Ekonomi Dışa Açık Ekonomi

ÇARPAN Vergiler

Otonom

Vergiler Gelire

Bağlı

Vergiler

Otonom

Vergiler Gelire

Bağlı

Kamu ( Reel )

Harcama

Çarpanı

Otonom

Yatırım

Çarpanı

Transfer

Harcama

Çarpanı

Vergi Çarpanı

Çarpan Katsayısının Büyüklüğünü Etkileyen Faktörler;

Marjinal tüketim eğilimi (c) ne kadar yüksekse, çarpan değeri o kadar yüksel olur.

Marjinal tasarruf eğilimi (s) ne kadar yüksekse, çarpan değeri o kadar düşük olur.

Vergi oranı ne kadar yüksekse çarpanın değeri o kadar düşük olur.

Marjinal ithalat eğilimi (m) ne kadar yüksekse, çarpanın değeri o kadar düşük olur.

Tarımın ekonomideki payı ne kadar yüksekse, çarpanın değeri o kadar düşük olur.

Ekonomi ne kadar dışa açıksa çarpanın değeri o kadar düşük olur.

Basit tekniğe ve emek – yoğun endüstrilere dayalı ekonomilerde çarpan küçük olur.

Page 137: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

137

NOT: Belirli bir tutardaki devlet harcamasının, aynı tutardaki verginin daraltıcı etkisinden

daha genişletici olduğuna dikkat edilmelidir. Bu kurala HAVELMOO KURALI adı

verilmektedir.

B. Hızlandıran Etkisi

İlk defa AFTALİON tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu teori, net yatırım düzeyinin

beklenen çıktıdaki değişimine bağlı olarak ortaya çıktığını öne sürmektedir. Toplam talepte

meydana gelen değişim, bir yandan gelir ve harcamalara bağlı olarak yeni yatırımları da

artırmaktadır. Bir başka ifadeyle, tüketim malları yatırımındaki artışın sermaye yatırımlarını

artırmasına hızlandıran etkisi denir.

Dikkat edilecek olursa; çarpan etkisinde milli gelir düzeyinde ki artış hızlandıranda ise

yatırımlarda ki artış söz konusudur.

Hızlandıran Etkisinin Varsayımları;

- Yatırımlar tüketim harcamalarının fonksiyonudur.

- Ekonomide sermaye stokunun tamamı kullanılmaktadır.

- İşletmeler tam kapasite ile çalışmaktadır.

- Sermaye hasıla katsayısı oranı sabittir.

- Hızlandıran geçerli iken çarpanın değeri büyür.

Hızlandıran prensibi, yatırım talebinin ekonomideki toplam üretim düzeyindeki

değişimlere bağımlı olduğu tezini içerir. Yani ekonomi faaliyetlerdeki dalgalanmaları tüketim

malları talebi ile yatırım malları talebi arasındaki ilişkiyle açıklayan kurama hızlandıran

prensibi denir.

X. MALİYE POLİTİKASININ ETKİLERİNİN ÖLÇÜLMESİ

Maliye politikasının etkilerinin ölçülebilmesi için geliştirilen ölçüler, bütçe fazlası

veya bütçe açığı ile tam istihdam bütçe fazlasıdır.

Bütçe açığı ekonomi üzerindeki genişletici, bütçe fazlası ise daraltıcı etkiye sahiptir.

Denk bütçe kuramında, harcama ve vergilerde yapılan eşit bir artış bütçe açığı veya fazlasını

değiştirmeyecek ancak, ekonomi üzerinde bir etki yapacaktır. Bu etki konusunda tam istihdam

bütçe fazlası kavramı ortaya atılmıştır.

Tam istihdam bütçe fazlası daraltıcı, açığı ise genişletici etki yaratmaktadır.

Mali Kaldıraç: Musgrave tarafından geliştirilmiştir. Tam istihdam dengesinin altındaki

ekonomiye tam istihdam dengesine ulaştırmak için verilmesi gereken bütçe açığı desteğini

göstermektedir.

Mali Sürüklenme ( Fiscal Drag ): Vergi esnekliğinin çok yüksek olması durumunda,

genişleme dönemlerinde aşırı düzeyde artan vergilerin, ekonomiyi yavaşlatarak tam istihdam

düzeyine ulaşmasını engellemesidir.

Prum – Priming: Deflasyon dönemlerinde ekonomiye yeterli para aktarılmasıyla artan

tüketim ve yatırım harcamalarının çarpan ve hızlandıran etkisiyle ekonomide daha da

canlanma sağlamasına denir.

Slumplasyon: Enflasyonun sürekli artması ile işsizliğin sürekli artması halidir.

Page 138: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

138

XI. ENFLASYONLA MÜCADELEDE MALİYE POLİTİKASI

Enflasyon ekonomide toplam talebin toplam arzdan büyük olması nedeniyle ortaya

çıkan bir fiyat istikrarsızlığıdır. Bir ekonomide fiyatlar genel seviyesindeki sürekli artışı ifade

etmektedir.

Enflasyon mali politikasının kısa dönemli amaçlarından biri olan fiyat istikrarının

bozulması anlamına gelmektedir. Bu nedenle enflasyonu çözmek için önce enflasyonun

kaynaklarını tespit etmek gerekir.

Enflasyonla mücadelede öncelikle enflasyon boşluğunun hesaplanması ve enflasyonun

kaynaklarının ortaya konulması gerekir.

Enflasyonla mücadelede hedef kısa dönemde toplam talebi kısmak iken, uzun

dönemde toplam arzı artırmaktır. Bu nedenle genel olarak kamu harcamalarının azaltılması,

kamu gelirlerinin artırılması, bütçelerin küçük ve fazla vermesinin sağlanması gerekmektedir.

Bağımsız para ve bağımsız maliye politikası tek başına enflasyonu önleyemez. Sıkı

para politikası ve daraltıcı maliye politikası uygulanmalıdır. Bu politikaların toplum

tarafından desteklenmesi gerekmektedir.

Talep Enflasyonu: Ekonomide toplam talebin, tam istihdam gelir düzeyi için gerekli gelir

miktarını aşması ile ortaya çıkmaktadır. Toplam talep düzeyi, bu noktada toplam arz düzeyini

aşar.

Maliyet Enflasyonu: Piyasada talep ile desteklenen, ancak öncelikle maliyetlerin artması

sonucu ortaya çıkan enflasyondur.

Ücret Enflasyonu: Verimlilikte artış olmaksızın ücretlerde yapılan artışın fiyatlar genel

düzeyinde artışa neden olmasıdır.

Yapısal Enflasyon: Ekonomide talebin artışına bağlı olarak bazı darboğazlar nedeniyle arzın

artırılamaması durumunda ortaya çıkar. Enerji e hammadde kıtlığı örnek olarak gösterilebilir.

İthal Enflasyon: Üretimde kullanılan ve dış ülkelerden sağlanan hammaddelerin fiyatlarının

yükselmesi ile maliyetlerdeki artışa bağlı olarak ortaya çıkan enflasyondur.

Sentetik Enflasyon: Bu enflasyon çeşidinde, fiyatlar genel düzeyinde sürekli ve hissedilir bir

artıştan ziyade fiyatlar genel düzeyinin, yüksek kamu zamları ya da ithal girdi fiyatlarındaki

ani yükselişler nedeniyle bir defalık sıçramasına denir.

A. Enflasyonun Etkileri

Tasarrufların erimesine neden olur.

Girişimcilerin sanayi ve endüstriyel yatırımların yerine gayrimenkul, altın ve döviz

spekülatif alanlara yatırım yapmasına neden olur.

Yatırımcıların planlama ufkunu daraltır.

Vergi gelirlerinin reel değeri azalış gösterir. ( tanzi etkisi )

Şirketlerin alacak ve karlarının azalmasına neden olur.

Gelir dağılımında adaleti bozar.

İşsizlik azalır. Talep fazlalığı üretim ve istihdam artışına neden olur.

Kaynakların sektörler arasında rasyonel dağılımına engel olur.

Kamu harcamalarının yeterli boyutta yapılmamasına neden olur

Kamu harcamalarını görünüşte artırır.

Dış ödemeler dengesini sarsar. Kaynak dağılımını bozar.

Page 139: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

139

B. Enflasyonla Mücadelede Uygulanacak Maliye Politikaları

Enflasyonla mücadelede hedef kısa dönemde toplam talebi kısmak iken uzun dönemde

toplam arzı artırmaktır.

Bu nedenle enflasyon dönemlerinde daraltıcı maliye politikası çerçevesinde

harcamalar azaltılmalı vergiler artırılmalı, bütçe küçük ve fazla veren şekilde bağlanmalıdır.

Bütçe denkliği genişletici etki meydana getirdiği için tercih edilmez.

1. Enflasyonla Mücadelede Kamu Harcama Politikası

Genel olarak harcamalar kısılır, ancak cari ve transfer harcamalarının kısılması zor

olacağı için yatırım harcamalarının kısılmasına gidilir.

Bu dönemde gelir dağılımı daha da bozulacağı için transfer harcamaları kısılamaz.

2. Enflasyonla Mücadelede Vergi Politikası

Vergiler açısından talebi kısıcı arzı artırıcı önlemler alınmalı.

Bireysel talebi kısmada gelir vergileri, toplumsal talebi kısmada ve kamu gelirlerini

artırarak bütçe fazlası yaratmada gider vergileri daha etkilidir. Çünkü gider vergilerinin tabanı

gelir vergilerine kıyasla daha geniştir.

Servet vergileri ise toplam talebi etkileme konusunda başarısızdır yani enflasyonla

mücadelede servet vergileri kullanılmaz.

3. Enflasyonla Mücadelede Borçlanma Politikası

Uzun vadeli borçlanma tercih edilir. Özellikle yurt içi kaynaklar tercih edilerek

ekonomideki fazla fon çekilmelidir. Yurt dışı borçlanma daha da fazla fon oluşturacağı için

enflasyonu daha da artırabilir.

Düşük faizli borçlanılmalıdır. Yüksek faiz likiditeyi daha da artırır. Borçlanma uzun

vadeli olmalıdır.

Devlet iç borçlanmada öncelikle gerçek kişilerden, şirketlerden ve kurumsal

yatırımcılardan borçlanmalıdır. Bankalardan ve MB’dan kesinlikle borçlanılmamalıdır.

4. Enflasyonla Mücadelede Bütçe Politikası

Enflasyonla mücadelede devlet sadece bütçe fazlası politikası uygulayabilir, denk

bütçe ve açık bütçe politikaları uygulanamaz.

C. Enflasyonla Mücadelede Uygulanacak Para Politikaları

Merkez Bankasının para arzını azaltması gerekir. Hazine bonosu ve tahvil satması

gerekir. Bu sayede piyasadan para çekilerek toplam talep azaltılır.

Enflasyonla mücadelede MB’nın zorunlu karşılık oranını ve disponibilite oranını

artırması gerekir.

XII. DEFLASYONLA MÜCADELEDE MALİYE POLİTİKASI

Deflasyon ekonomide toplam talebin toplam arzdan küçük olması nedeniyle ortaya

çıkan bir fiyat istikrarsızlığıdır. Deflasyon, ekonomide ortaya çıkan talep yetersizliği veya arz

fazlası nedeniyle fiyatlar genel düzeyinin sürekli gerilemesidir.

Önce deflasyonla mücadelenin amacı belirlenir. Amaç kısa dönem ve uzun dönemde

toplam talebi artırmaktır. Genişletici maliye ve gevşek para politikaları uygulanmalıdır.

Deflasyon dönemlerin işsizlik artar. Fiyatlar genel seviyesi geriler. Yatırımlar durur.

Milli gelirde negatif büyüme yaşanır. Firmaların kar marjları düşer.

Durgunluğun neden olduğu işsizlik, maliye politikası amaçlarından biri olan tam

istihdamdan uzaklaşma anlamına gelmektedir.

Page 140: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

140

Reflasyon: Deflasyon ortamında bulunan veya deflasyona kaymakta olan ekonominin

yeniden tam istihdam denge noktasına getirilmesidir. Deflasyonist talep açığının giderilerek

ekonominin istikrarlı fiyat koşullarında tam istihdam hacmine doğru kaydettiği enflasyonsuz

gelişmedir.

A. Deflasyonla Mücadelede Uygulanacak Maliye Politikaları

1. Deflasyonla Mücadelede Kamu Harcama Politikası

Harcamalar arttırılır. Ekonomi de en çok girdi sağlayan ve ekonomiyi daha hızlı

canlandıran bayındırlık harcamalarına daha fazla önem verilmelidir.

Ekonomik durgunluğun giderilmesinde en önemli kamu harcama türü reel

harcamalardır. Cari harcamalar kısa vadede canlanmaya yol açarken yatırım harcamaları uzun

vadede canlanmaya yol açar.

Transfer harcamalarının çarpan etkisi diğer harcamalara göre daha azdır. Ancak borç

faiz ödemeleri gibi mali transferler özellikle de yurt dışına yapılıyorsa, kaynakların ulusal

ekonomi dışında transferi anlamına geldiğinden toplam talebi olumsuz yönde etkileyebilir.

2. Deflasyonla Mücadelede Vergi Politikası

Vergi oranları indirilip, vergi indirim, istisna ve muafiyetler daha da genişletilerek

kullanılabilir gelir, dolayısıyla talep arttırılamaya çalışılır.

Bireysel talep açısından gelir vergileri, toplam talep açısından gider vergileri daha

etkindir. Bu nedenle her ikisi de kullanılmadır. Gelir vergisi indirimi özellikle marjinal

tüketim eğilimi yüksek olan dar gelirli kişilere uygulanırsa daha iyi verim alınır.

Özel tüketim ve yatırım harcamalarını artıracak şekilde vergi yükü indirilmeli, tam

istihdama ulaşınca özel tüketim ve yatırım harcamalarını kısıcı vergi politikası

uygulanmalıdır.

3. Deflasyonla Mücadelede Borçlanma Politikası

Deflasyonla mücadelede devlet dış borçlanmaya gider, mümkün mertebe iç

borçlanmaya gitmez.

Devlet iç borçlanmada öncelikle bankalardan ve Merkez Bankasından borçlanmalıdır.

Bankaların yarattığı kaydi para ekonomide genişletici etki yapar. Deflasyonla mücadelede

devlet kişilerden ve şirketlerden asla borçlanmamalıdır.

Kısa vadeli, yüksek faizli borçlanmalıdır. Diğer bir ifade ile likiditeyi artırıcı

borçlanma seçilmelidir.

4. Deflasyonla Mücadelede Bütçe Politikası

Deflasyonla mücadelede devlet sadece bütçe açığı politikası uygulayabilir. Denk bütçe

ve bütçe fazlası politikası uygulayamaz. Denk bütçenin genişleyici etkisi ekonominin

deflasyondan çıkmasına yetmeyeceği için deflasyonla mücadelede kullanılmaz.

B. Deflasyonla Mücadelede Uygulanacak Para Politikaları

Merkez Bankasının para arzını artırması gerekir. Hazine bonosu ve tahvil satın alması

gerekir. Bu sayede piyasaya para sürerek toplam talep artırılır.

Enflasyonla mücadelede MB’nın zorunlu karşılık oranını ve disponibilite oranını

azaltması gerekir.

Page 141: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

141

XIII. STAGFLASYONLA MÜCADELEDE MALİYE POLİTİKASI

Stagflasyon, kullanılmayan üretim kapasitelerinin, işsizliğin ve yetersiz bir iktisadi

büyüme ile yüksek bir fiyat artışının birlikte göründüğü iktisadi durumları ifade etmek için

kullanılan bir kavramdır. Kısaca durgunluk içinde enflasyon yaşanmasıdır.

Stagflasyonist konjonktürde ekonomide hem fiyat istikrarı bozularak fiyatlar genel

düzeyi yükselmektedir, hem de toplam talep daralarak veya toplam arz düşerek durgunluk

yaşanmaktadır.

Stagflasyon deneyimi ilk defa 1974 Birinci Petrol Şoku ve 1978 İkinci Petrol Şoku

sonrasında petrolün fiyatının kısa dönemde birkaç kat artmasının dünya genelinde negatif arz

şoku etkisi yaparak bir yandan petrole bağımlı yüzlerce endüstride maliyet enflasyonuna yol

açarak yüksek enflasyona, bir yandan da aşırı yükselen fiyatların talebi kısması nedeniyle

durgunluğa yol açması olgusunu açıklamak için kullanılmış ve iktisadi literatüre girmiştir.

Bu dönemde uygulanacak politikalar genel makro etkiler meydana getirmekten ziyade,

mikro etkiler meydana getirebilecek seçici ve politikaların karması biçiminde uygulanmalıdır.

Stagflasyonla mücadelede uygulanabilecek politikaları; gelirler politikası, vergi

temelli gelirler politikası, endeksleme ve üretim teşvikleri olarak sıralamak mümkündür.

Stagflasyon olgusuyla birlikte kısa dönemde geleneksel Phillips eğrisinin geçerli

olmadığı görülmüş, özellikle de monetaristlerin geliştirdiği doğal işsizlik oranında dikey

eksene paralel uzun dönemli bir Phillips eğrisi geliştirilmiştir. Buna göre uzun dönemde

enflasyonla işsizlik arasında bir değişim söz konusu değildir.

Yapısal işsizliğin olduğu bir ekonomide, güçlü sendika pazarlıklarının olduğu bir

ekonomide ve eksik rekabet koşullarının olduğu bir ekonomi stagflasyona neden olur.

A. Stagflasyonla Mücadelede Uygulanacak Maliye Politikaları

1. Gelirler Politikası

Gelirler politikası, ücret ve fiyatların oluşum sürecine devletin doğrudan müdahale

etmesi olarak tanımlanmaktadır. Bu uygulamada amaç diğer mali politikalarda bir değişiklik

meydana getirmeksizin ve toplam talepte bir azalış meydana gelmeden enflasyonist baskıların

azaltılmasıdır.

Böyle bir politikanın başarılı olabilmesi için toplam talebi azaltabilecek para ve maliye

politikalarının bir karmasının da uygulanmasına ihtiyaç bulunmaktadır.

2. Vergi Temelli Gelirler Politikası

Bu politikanın uygulanmasının temel nedeni ücret-fiyat spiralini kırmaktır. Bu

uygulama ile vergilerin bir teşvik ve tehdit olarak kullanması suretiyle düşük ücret artışları

amaçlanmaktadır.

Böylece vergi temelli gelir politikalar, düşük parasal ücret ve fiyat artışlarını daha

cazip, aşırı parasal ücret ve fiyat artışlarını daha az cazip kılarak nispi fiyatları değiştirmeyi

planlamaktadır. Uygulama, işçilere veya firmalara yönelik olarak uygulanabilmektedir.

Toplu sözleşmelerde düşük ücret artışını kabul edenlerden daha düşük, yüksek ücret

talep edenlerden ise yüksek gelir vergisi alınması temeline dayanır.

Toplu sözleşmelerde düşük ücret artışı yapan firmalardan daha düşük, yüksek ücret

artışı yapan firmalardan ise yüksek kurumlar vergisi alınması temeline dayanır.

3. Üretim Teşvikleri ve Sübvansiyon

Arz yanlı iktisatçılara göre, vergi oranlarında yapılacak indirimler, çalışma arzusunu,

tasarrufları, yatırımları, üretkenliği ve toplam arzı ve dolayısıyla istihdamı olumlu

etkileyecektir. Bu bağlamda arz artışı fiyat düşüşünü de beraberinde getirecektir.

Vergi teşviklerinin yanında üretim ve istihdamı artırmaya yönelik sübvansiyonlar, bir

yandan istihdamı desteklerken diğer yanda fiyat artışlarını da engelleyecektir.

Page 142: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

142

4. Endeksleme

Gelir vergisi tarifesindeki dilimlerin güncellenmesinin, özel sektördeki ücret

sözleşmelerinin, işsizlik sigortası maaş ödemelerinin ve sosyal yardımların cari enflasyon

oranına endekslenmesi işsizlik oranını düşürmektedir. Dezavantajı ise ücret fiyat spiralinin

resmileştirilmesidir.

5. Sektörel ve Bölgesel Ağırlıklı Önlemler

Stagflasyonist sürecin yaşandığı durumda işsizlik belli sektörlerde yaşanıyorsa bu

işsizliği önlemek için global önlemler almak yerine o sektöre yönelik önlemler almak daha

başarılı sonuçlar verecektir. Bu nedenle stagflasyonu engellemek için, desteklenecek sektörler

selektif olarak belirlenmeli ve sübvansiyona başvurulmalıdır

Bu istikrarsızlıklarla mücadelede genel olarak daraltıcı para politikası ile birlikte

genişleyici maliye politikasının birlikte uygulanması gerektiği savunulmaktadır. Genişleyici

maliye politikası açısından kamu harcamalarının artırılması yerine vergilerin indirilmesi

savunulur.

XIV. MALİYE POLİTİKASI ve EKONOMİK BÜYÜME

A. Ekonomik Büyümenin Tanımı ve Önemi

Ekonomik büyüme, hem toplam, hem de kişi başına gelir veya üretim miktarındaki bir

artış olarak tanımlanabilmektedir. Dolayısıyla, bir ülkede mal ve hizmet üretimi artıyorsa, bu

durum ekonomik büyümedir. Yaygın ve yoğun ekonomik büyüme olmak üzere iki tür

ekonomik büyümeden bahsetmek mümkündür.

Buna göre yaygın ekonomik büyüme, bir ülkenin üretimi gerçek GSMH olarak

artmasıdır. Yoğun ekonomik büyüme ise, kişi başına düşen mal ve hizmet miktarındaki

artıştır ve ölçüsü de kişi başına gerçek GSMH'dir. İktisadi büyüme;

Yüksek istihdam düzeyini sağlar. Yapısal değişimi kolaylaştırır.

Ulusal ve uluslararası gelir dağılımı farklılıklarından kaynaklanan çatışma ve

sorunları yumuşatır.

Çalışma ortamının iyileştirilmesi ve kaynak tasarrufuna yol açan yatırımlar için

uygun koşullar sağlar.

Sosyal güvenliğin yaygınlaşması ve devamlılığını sağlar.

B. Maliye Politikasının Ekonomik Büyüme Üzerindeki Etkisi

Teknolojik Gelişme Üzerindeki Etkisi Üretim faktörleri verimliliğinin ve bu bağlamda milli gelirin artması, yeni teknolojik

gelişmelerin izlenmesi ve kullanılmasıyla sağlanabilmektedir.

Devlet, teknolojik gelişmeyi etkilemek için kamu harcamalarına ve kamu gelirlerine

başvurur. Devlet, kamu harcamalarıyla teknolojinin gelişmesini ve yeni buluşların kullanımını

sağlayabilir

Kamu gelirleriyle de teknolojik gelişme etkilenebilir. Buna göre, özel araştırmalara ait

giderler vergiden muaf tutulmak veya matrahtan indirilme, hızlandırılmış amortismana tabi

tutulmak yoluyla teşvik edilerek, büyüme amacıyla yönlendirilmeye çalışılır.

Emek Arzı Üzerine Etkisi Emek arzı ile ilgili olarak en önemli maliye politikası aracı vergilerdir. Emeğin

karşılığı olan ücretleri hedef alan bir vergi politikası, işgücü arzını artırabilir veya azaltabilir.

Kamu harcaması yolu ile bir nüfus politikası izlemek, konut sektöründe yapılacak

düzenlemelerle, meslek okulları, kreşler, anaokulları ile işgücünün çalışma hayatına katılması

kolaylaştırır ve emek arzı artırılır.

Page 143: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

143

XV. MALİYE POLİTİKASI ve EKONOMİK KALKINMA

A. Ekonomik Kalkınmanın Tanımı

Ekonomik büyüme, yukarıda da belirtildiği gibi, bir ülke üretiminin gerçek GSMH

olarak artmasıdır. Bir başka ifadeyle, GSMH'nin reel olarak artmasıdır.

Ekonomik kalkınma kavramı ise, kişi başına gerçek gelir miktarındaki artışın yanı sıra,

ilkel üretimden çağdaş üretime geçişi, milli gelir içinde tarım sektörünün payı düşerken sanayi

sektörünün payının yükselmesini ve ekonomide sosyal ve politik alandaki çağdaşlaşmayı

kapsayan bir kavram olarak düşünülmektedir. Hatta son zamanlarda, ekonomik kalkınma

kavramı, adil bir gelir dağılımını sağlama amacını da kapsaması gerektiği konusunda

eğilimler mevcuttur.

B. Ekonomik Kalkınmanın Koşulları

İktisadi kalkınmanın temelinde sermaye birikimi önemli rol oynamaktadır. Sermaye

birikiminin sağlanmasında da, yatırımların önemi büyüktür. Yatırımlar için de tasarrufların

artırılması gerekmektedir.

- İç tasarruf artırılmalı,

- Yatırımlar artırılmalı,

- İhracatı geliştirici politikalar izlenmeli,

- Dış kaynaklara yönelik politikalar izlenmeli,

- Kamu yönetiminde etkinliği artırıcı politikalar izlenmeli,

- Teknoloji ithaline yönelik politikalar izlenmelidir.

C. Ekonomik Kalkınma İçin Uygulanacak Maliye Politikaları

1. Harcama Politikası

Altyapı yatırımları artırılmalı, cari harcamalar kalkınmayı hızlandıracak talep desteği

için artırılmalıdır.

Özellikle üretime yönelik transfer harcamaları ( iktisadi amaçlı transfer harcamaları )

artırılmalıdır.

2. Vergi Politikası

Tasarrufu artırıcı yani lüks tüketime yönelik vergiler artırılabilir. Gelir üzerinden

alınan vergiler ortalama oran yüksek, marjinal oran düşük uygulanarak gelir etkisi yaratılabilir

ve üretim kapasitesinin artışı sağlanabilir.

Dolaylı vergilerin talep emici ve kaydırıcı özelliği, tüketim tasarruf – lüks tüketim

zorunlu tüketim – iç tüketim ihracat oranlarının değişmesi üzerinde etkili olabileceği için bu

amaçlar doğrultusunda kullanılabilir.

Servet vergileri kullanılarak lüks tüketim gidecek kaynakların kamu sermaye

birikimine aktarımı sağlanabilir. Yatırımları artıcı, bölgeler ve sektörler arası dengesizlikler

giderilmelidir.

Kamu tasarrufu finanse edilmelidir. Vergi sistemi, kaynakların özel sektörden kamu

sektörüne aktarılmasını sağlayan bir yapıya sahip olmalıdır.

3. Borçlanma Politikası

Ülke tasarrufu yetersiz olduğu için dış kaynaklara başvurulmalı, yatırım harcamalarını

finanse etmek amacıyla borçlanılmalı ve tasarrufları yatırımlara yönlendirmek, dış kaynak

çekmek için reel faiz kullanılmalıdır.

Page 144: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

144

XVI. MALİYE POLİTİKASI ve GELİR DAĞILIMI

Bir toplumda milli gelirin çeşitli gruplar arasındaki dağılım şekline gelir dağılımı

denilmektedir. Bunun için genellikle alt, orta ve üst gelir grupları oluşturulur ve yıllık gelirleri

bu gruplara düşen ev halkı ya da ailelerin oranları hesaplanarak bir tablo düzenlenir. Buna

göre, bir toplumda alt gelir grubunda bulunan birimlerin derecesi ne kadar yüksekse, o

toplumda mili gelir dağılımı o derece eşitlikten uzaktır.

A. Gelir Dağılımı Türleri

Fonksiyonel Gelir Dağılımı: Üretim faktörlerinin üretime katılmaları sonucu milli gelirden

aldıkları payı gösterir.

Kişisel Gelir Dağılımı: Milli gelirin kişiler veya tüketici birimler arsındaki dağılımını

gösterir.

Sektörel Gelir Dağılımı: Tarım, hizmetler ve sanayi sektörlerinin milli gelire katkılarını ya

da üretim faktörlerinden aldıkları payı gösterir.

Bölgesel Gelir Dağılımı: Bir ülkenin çeşitli bölgeleri arasında kişi başına düşen gelir

farklılıklarını ortaya koymak için kullanılmaktadır.

Gelir dağılımının ölçümünde Lorenz Eğrisi kullanılmaktadır. Bu eşitsizliği ölçmek

Gini Katsayısı ile mümkündür. Bu eğri Max Lorenz tarafından geliştirilmiştir. Lorenz eğrisi,

bir ülkede elde edilen milli gelirin toplumun değişik kesimleri tarafından elde edilen paylarını

göstermektedir.

Şekilde görüldüğü gibi yatay eksen, gelir sahibi kişilerin miktarını, dikey eksen ise

gelirin düzeyini kümülatif yüzdeler halinde göstermektedir. Şekilde (OA)' köşegeni milli

gelirin bütün kişilere eşit dağıldığını gösterir. Bu doğruya mutlak eşitlik doğrusu ( Eş Bölüm

Doğrusu ) denir. Mutlak eşitlik doğrusunun dışında kalan eğri, gelirin dağılımı bakımından

söz konusu olabilecek eşitsizlik olasılıklarını gösterir.

Bu eğri mutlak eşitlik doğrusuna yaklaştıkça milli gelir dağılımdaki eşitsizlik

azalırken, mutlak eşitlik doğrusundan uzaklaştıkça eşitsizlik artar.

Corrado Gini tarafından geliştirilen Gini Katsayısı, Lorenz eğrisinden türetilmektedir

ve eşitsizlik düzeyini tek bir sayı ile ifade ederek çeşitli gelir dağılımlarının

karşılaştırılmasına olanak vermektedir.

Gini katsayısı, Lorenz eğrisi ile eşit dağılım doğrusu arasındaki alanın 45 derecelik

eğri altında kalan üçgen alana oranıdır.

Gini katsayısı değeri sıfır ile bir arasında değişmektedir. Gelir dağılımındaki

dengesizlik artarsa değer 1’e dengesizlik azalırsa değer 0’a yaklaşır.

Page 145: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

145

B. Adil Gelir Dağılımı İçin Uygulanacak Maliye Politikaları

1. Harcama Politikası

Transfer harcamaları arttırılmalıdır (sosyal amaçlı transfer harcamaları).

Özellikle eğitim, sağlık gibi gelir dağılımını düzenleyici altyapı yatırım harcamaları

arttırılmalıdır.

Faiz harcamaları gelir dağılımını bozucu etkiye sahiptir, azaltılmalıdır

Cari harcamalar gelir dağılımını enflasyonist ortamda bozucu, deflasyonist ortamda

düzenleyici bir fonksiyona sahiptir.

2. Vergi Politikası

Gelir vergileri artan oranlı, geniş tabanlı, muafiyet ve istisnaları gelişi güzel

belirlenmemiş, kaçakçılık ve kaçınmanın mümkün olduğunca az olduğu ve mümkün

olduğunca sübjektif olan bir yapıya sahip olmaları gerekir.

Gider vergileri tersine artan oranlı özellikler nedeniyle gelir dağılımını bozar. Bu

vergilerde özellikle zorunlu tüketime yönelik harcamalar üzerinden düşük, lüks tüketime

yönelik harcamalar üzerinde daha yüksek vergi alınmalıdır.

Servet vergileri yansımaları zor, sübjektif ve gelir dağılımı açısından en önemli

vergilerden biridir. Ancak gelir ve gider vergilerine oranla tabanları daha dar olduğu için çok

fazla etkin değildirler.

3. Borçlanma Politikası

Borç veren kesim ile borç anapara ve faizlerini ödeyen kesimler arasında farklılık var

ise gelir dağılımı bozulmaktadır.

Özellikle borç tahvil ve bono faiz gelirlerinin vergi dışı bırakılması bu etkiyi daha da

artırır.

Uzun vadeli borçlanma nesiller arası borç yükü aktarımına neden olmakta ve borcu

ödeyen nesil üzerinde gelir dağılımını bozucu bir etki yaratmaktadır.

XVII. MALİ DİSİPLİN ve MALİ KURAL

Mali disiplin, borç stokunu belli düzeylerde tutmayı ya da belli düzeylere çekebilmek için,

kamu maliyesinde gelirler ve giderler arasında bir dengenin olması anlamına gelmektedir.

Mali kural, hükümetlerin orta vadede mali disiplinle ilgili olarak alacağı kararlarda hangi

sınırlar içinde davranabileceğini belirleyen düzenlemeler bütünüdür.

- Diğer bir ifadeyle, bütçe gelir, gider borçlanma gibi maliye politikası

göstergeleri üzerine sınır koyan kısıtlama ve düzenlemeler olarak

tanımlanabilir.

- Daha açık bir tanımla mali kural, makroekonomik anlamda genel mali

performans göstergelerine getirilen daimi sınırlardır.

XVIII. MALİYE POLİTİKALARI ve YAPISAL UYUM PROGRAMLARI

A. Ortodoks Politikalar

Fiyat istikrarının sağlanmasında sıkı para ve maliye politikaları ile sabit kur

politikaları kullanılır. Kamu harcamalarının azaltılması, reel ücretlerin düşürülmesi, para

arzının daraltılması Ortodoks politikalara örnektir.

Ortodoks politikalar uluslararası kuruluşlar tarafından kabuk gören istikrarı

sağlamanın olmazsa olmaz koşulu sayılan politikalardır. Sıkı maliye ve sıkı para politikası ve

ticaretin önündeki her türlü engelin kaldırılması yoluyla ekonomideki reel değişkenlerin ve

fiyatların dengelenmesini amaç edinir.

Page 146: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

146

Ekonomide istikrarsızlık oluştuğunda Ortodoks Yaklaşım, bütçe ve dış ticaret

dengesinin sağlanması yani birlikte uygulanan sıkı para ve maliye politikaları ile dengenin

belirli bir süreç içerisinde sağlanmasını amaçlar. Genellikle toplam talebi kısan, ekonomik

istikrarı sağlamak için belli bir daralmayı göze alan politikaları savunurlar.

B. Heterodoks Politikalar

Ortodoks politikalara ek olarak ücret ve fiyat kontrolleri şeklinde uygulanan gelirler

politikasını da kapsar. Bu politikalarla hedeflenen üretim ve istihdam düzeyine zarar

vermeden enflasyonla mücadele edilmesidir.

Heterodoks politikalar ekonomideki istikrarsızlıklara radikal bir biçimde şok

uygulamalarla müdahale edilmesini savunan, örneğin enflasyon ile mücadeleyi gelir

kontrollerine ve fiyatların dondurulmasına bağlanabilecek derecede daha mücadeleci

politikalar içerir. Genel kabul gören Ortodoks istikrar politikalarının yanında bazen

Heterodoks iktisat politikaları da gerekebilir ancak Heterodoks politikaların mutlaka Ortodoks

politikalar ile desteklenmesi gerekir. Heterodoks programların temel önerileri şunlardır;

- Döviz kurunun sabitlenmesi

- Fiyat ve ücretlerin dondurulması

- Bütçe açıklarının kapatılması için mali disiplin ve parasal reformun sağlanması

Page 147: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

147

VERGİ HUKUKU TANIM, KAPSAM, VERGİLENDİRME İLKELERİ I. VERGİ HUKUKUNUN HUKUK BÜTÜNÜ İÇİNDEKİ YERİ, KONUSU, DALLARI

1. Vergi Hukukunun Hukuk Bütünü İçindeki Yeri

Vergi hukuku, bir yanda devletin diğer yanda kişilerin yer aldığı vergi ilişkisini

incelemektedir. Bu ilişkinin temelinde devletin vergilendirme ilkesi yatmaktadır. Yani bu

ilişkide tarafların eşitliği söz konusu değildir. Dolayısıyla vergi hukuku bir kamu hukuku dalı

olarak karşımıza çıkar.

2. Vergi Hukukunun Konusu

Vergi hukukunun konusuna; Vergi, resim, harç, fon gibi isimlerle anılan çeşitli kamu

gelirlerinin tarh-tahakkuk-tahsili, Vergi suçları ve cezaları, Vergilendirme süresince çıkan

uyuşmazlıkların çözümü gibi konular girmektedir.

Bu konularla ilgili düzenlemeler başta VUK olmak üzere 6183 sayılı Amme

Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda düzenlenmiştir.

Anayasamızın 73.madesine ifade edilen benzeri yükümlülükler de vergi hukukunun

konusuna girmektedir. Benzeri yükümlülükler arasında sosyal sigorta primleri ( parafiskal

gelirler ) sayılabilir.

Gümrük vergilerinin tarhı, tahakkuku VUK’ta yazılı düzenlemelere tabi değildir. Bu

vergilerin özel yapısı gereği, Gümrük Kanunu’nda ayrı düzenlemeler yapılmıştır.

Konusu kamu gelirlerinin incelenmesi olarak sınırlanan vergi hukukunun mali hukuk

disiplini ile karıştırılmaması gerekir. Mali hukuk disiplini, kamu gelirleri yanında, kamu

harcamalarının incelenmesini de içine alan daha geniş bir bilim dalıdır.

3. Vergi Hukukunun Dalları

Vergi ceza hukuku, mükelleflerin yükümlülüklerine uymamaları durumunda

karşılaşacakları yaptırımları düzenlemektedir.

Vergi icra hukuku, devletin vergi alacağının güvence altına alınması ve ödenmemesi

durumunda uygulanacak önlemleri içermektedir. Bu konuyla ilgili düzenlemeler 6183 sayılı

Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun’da yapılmıştır.

Vergi yargılama hukuku, mükellef ile vergi idaresi arasında çıkabilecek

uyuşmazlıkların yargı organlarındaki çözüm yöntemlerini incelemektedir. Yargılama ile ilgili

düzenlemeler İYUK ve Danıştay Kanunu’nda yer alır.

Uluslararası vergi hukuku, vergi olayının uluslararası boyutunu, özellikle birden fazla

ülke arasında söz konusu olabilecek çifte vergilendirme sorununun çözüm yollarını

incelemektedir.

Vergi usul hukuku, vergi ilişkilerinden doğan hak, yetki ve görevlerin gerçekleştirilme

ve kullanılma şekillerini gösteren kuralları içermektedir. Bu anlamda vergilerin tarh ve

tahakkuku, süreler, tebliğ, zamanaşımı, mükellefin ödevleri, değerleme, amortisman, vergi

cezaları vb. vergi usul hukukunun konusuna girer.

4. Vergi Hukukunun Tanımı

Vergi hukuku, vergi ilişkisinden doğan hak ve ödevler ile bu ödevlere uygun hareket

edilmemesi durumunda ortaya çıkabilecek olan yaptırım ve uyuşmazlık konularını inceleyen

kamu hukuku dalıdır.

NOT: Vergi Usul Hukuku, Vergi Ceza Hukuku, Vergi Yargılama Hukuku, Uluslararası Vergi

Hukuku ve Vergi İcra Hukukunun bir kısmı şekli vergi hukukunun konusu iken Özel Vergi

Hukuku ile Vergi İcra Hukukunun bir kısmı maddi vergi hukukunun kapsamına girmektedir.

Page 148: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

148

II. VERGİLENDİRME İLKELERİ

1. Hukuk Devleti İlkesi

Türkiye’nin milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde bir hukuk devleti olduğunun

altını çizen 2.madde devlete, vergi yükünü vatandaşlar arasında adaletli ve dengeli bir şekilde

dağıtma görevini yüklemiştir.

Evrensel ilkelerden biri olan hukuki güvenlik ilkesi de hukuk devleti ilkesinin bir

parçasıdır. Bu ilk mükelleflerin vergilendirme ile ilgili kuralların önceden görüp, bilip ona

göre hareket etmeleri imkânını sağlar.

2. Belirlilik İlkesi

Verginin miktarı, tarhı-tahsili ile ilgili düzenlemelerin önceden belli olmasını ifade

eder. Kıyas yasağı uygulaması belirlilik ilkesini tamamlar. Vergi kanunları ile açıkça

belirlenmeyen konular üzerinden, bu konulara benzediği ileri sürülerek vergi alınamaz veya

vergi istisnası tanınamaz.

3. Vergi Yasalarının Geçmişe Yürütülememesi

Vergi mevzuatı geçmişe etkili olmadan sadece yürürlüğe girmelerinden sonraki

olaylara uygulanmalıdır. Vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği tarihte hangi mevzuat

yürürlükte ise bu olaya o mevzuat uygulanmalıdır.

Ancak Anayasa’mızda vergi düzenlemelerinin geriye yürümeyeceğine dair bir

düzenleme bulunmaması, zaman zaman ilkeye aykırı uygulamalar ortaya çıkmasına yol

açmaktadır.

4. Ölçülülük İlkesi

Hukuk devleti ilkesinin ölçülülük ilkesini de içerdiğini söyleyebiliriz. İlke, devletin

özellikle vergi oranları, gecikme faizi oranları gibi yük getiren konularda aşırılığa

kaçmamasına işaret eder.

5. Kanun Önünde Eşitlik

Kanun önünde eşitlik ilkesi, devletin hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz

tanımamasını ifade eder.

Yatay eşitlik benzer durumda olanlar arasında farklı muamele yapılmamasını ifade

ederken, dikey eşitlik ise farklı durumda olanlara vergilendirme açısından farklı muamele

yapılmasını ifade eder.

6. Anayasa Madde 73’te Yazılı İlkeler

Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle

yükümlüdür.

Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.

Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya

kaldırılır.

Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve

indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar için

de değişiklik yapma yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir.

İlk fıkra verginin fiskal amacıyla ilgilidir. İkinci fıkra ise sosyal amacıyla ilgilidir.

İkinci fıkrada vurgulanan bir başka amaç da verginin ekonomik amacıdır.

7. Verginin Kanuniliği İlkesi

Verginin sadece kanunla konulabileceğine ilişkin kanunilik ilkesi 73.maddenin

3.fıkrasında düzenlenmiştir. Ancak bu kurala bazı istisnalar getirilmiştir.

Page 149: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

149

Kanunilik İlkesinin İstisnaları;

73.madde Bakanlar Kuruluna düzenleme yapma yetkisi verilerek kanunilik ilkesi

yumuşatılmıştır. Bakanlar Kuruluna, istisna, muafiyet, indirim ve oranları ayarlamada yetki

verilmiştir.

Dış ticaretin ülke ekonomisinin yararına olmak üzere düzenlenmesi amacıyla ithalat,

ihracat ve diğer dış ticaret işlemleri üzerine vergi ve benzeri yükümlülükler dışında ek mali

yükümlülükler koyma ve kaldırma yetkisi de Bakanlar Kurulundadır.

Bakanlar Kuruluna tanınan takdir yetkisinin bazı durumlar Maliye Bakanlığına da

tanındığı görülmektedir. Örneğin; mükellefin tecil talebini kabul edip etmeme, mükellefin

uzlaşma talebini kabul edip etmeme, mükellefe mühlet verme, kefalet talebini kabul etme gibi

konularda Maliye Bakanlığına takdir yetkisi verilmiştir.

III. VERGİ KANUNLARININ ZAMAN, YER VE ANLAM BAKIMINDAN

UYGULANMASI

1. Vergi Kanunlarının Zaman Bakımından Uygulanması

Vergi kanunlarının zaman bakımından uygulanması konusu; vergi yasalarının

yürürlüğe girmesi, yürürlükten kalkması nasıl olacaktır sorusuyla ilgilidir. Kabul edilen

mevzuatın hangi tarihten itibaren yürürlüğe gireceği, genel olarak aynı kaynaklara konulan

hükümlerle belirlenmektedir.

Kanun resmi gazetede yayımlandığı tarihte veya yayımlanan kanunun genellikle son

maddesine belirlenen farklı bir tarihten itibaren olabilmektedir. Kanun metninde böyle bir

tarih öngörülmediği takdirde, Resmi Gazete’de yayımını takip eden günün başlangıcından

hesap edilmek üzere 45.GÜN’ün bitiminden itibaren yürürlüğe gireceğini öngörmektedir.

Vergi kanunları yeni kanunla, AYM kararıyla ve süresi dolunca yürürlükten kalkar.

Vergi kanunları geçmişe ve ileriye yürümez. İleriye ve geriye yürümemesi Hukuki Güvenlik

İlkesi gereğidir.

2. Vergi Kanunlarının Yer Bakımından Uygulanması

Vergi kanunlarının yer bakımından uygulanması, bir ülkede mevcut vergi hukuku

kaynaklarının uygulanacağı coğrafi sınırlar ve kişiler ile ilgilidir. Bu konuda vergi

kanunlarının mülkiliği ve şahsiliği olmak üzere iki ilke esas alınmaktadır.

Kanunların mülkiliği ( yerselliği ) ilkesi, devletin coğrafi sınırları içinde yaşayan

herkesten kanunların şahsiliği ( kişiselliği ) ilkesi ise devletlerin tabiiyetinde olan herkesin

vergi almak istemesini ifade eder.

Bu iki ilkenin bir arada uygulanması çifte vergileme sorununu ortaya

çıkarabilmektedir. Bu sorun, ülkeler arasında imzalanan çifte vergilemeyi önleme anlaşmaları

ya da tek taraflı olarak iç hukuka konulan hükümlerle çözülmeye çalışılır.

Harcamalar üzerinden alınan vergiler, MTV, Emlak Vergisi, Dar mükellefin gelir

üzerinden alınan vergilerde yersellik hükümleri geçerlidir. Tam mükellefin geliri üzerinden

alınan vergide şahsilik hükümleri geçerlidir.

Veraset ve intikal vergisi hem yersellik hem de şahsilik ilkesi gereği alınan tek

vergidir.

3. Vergi Kanunlarının Anlam Bakımından Uygulanması

Yorum, tüm hukuk dallarında başvurulan bir yoldur. Yorum yoluyla, kanun

koyucunun gerçek iradesi anlaşılmaya çalışılır. Yasa metninin anlaşılmasına bir sorun yoksa

yoruma da ihtiyaç duyulmayacaktır.

Page 150: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

150

A. Yorum Türleri

Yasama Yorumu: Kanun koyucunun yargı organını etkileyebileceği endişesiyle 1961

Anayasası ile kaldırılmıştır.

İdari Yorum: Vergi idaresi, yayımladığı genel tebliğler veya muktezalar ile yorum

yapabilmektedir.

Yargı Yorumu: Vergi uyuşmazlıklarına bakan mahkemeler, yine baktıkları konularla ilgili

mevzuatı yorumlayabilmektedirler.

Bilimsel Yorum: Bilim adamları ise vergiyle ilgili çeşitli konularda görüşlerini açıklayarak

yorum yapabilmektedirler.

B. Yorum Yöntemleri

Deyimsel ( lafzi ) Yorum: Anlaşılmasına sıkıntı duyulan kavramların neyi kastettiği

düşünülürken; ait oldukları hukuk dallarındaki anlamlarına bakılmasını gerekli kılar. Yani

sözcüklerin anlamlarından yola çıkılarak yapılan yorumdur.

Tarihi Yorum: Kanun koyucunun, kanunun yapıldığı tarihteki amacının araştırılmasıyla

ilgilidir. Bu araştırma söz konusu kanunla ilgili tasarıya, gerekçeye ve meclis görüşme

tutanaklarına bakılarak yapılmaktadır.

Amaçsal ( gai ) Yorum: Söz konusu kanunun ekonomik ve sosyal gelişmeler ışığında

günümüzde kazandığı anlamın araştırılması şeklinde yapılır.

Sistematik Yorum: Herhangi bir kanun hükmünün anlamı araştırılırken, ilgili diğer

kanunlarla olan ilişkisi göz önünde tutularak yapılan yorum yöntemidir.

Vergi kanunları lafzı ve ruhu ile hüküm ifade eder. Lafzın açık olmadığı hallerde vergi

kanunlarının hükümleri, konuluşundaki maksat, hükümlerin kanunun yapısındaki yeri ve

diğer maddelerle olan bağlantısı göz önünde tutularak uygulanır.

C. Yoruma İlişkin Özellikler

Ekonomik Yaklaşım: Vergiyi doğuran olayın ekonomik niteliklerinin esas alınmasıdır. Diğer

bir ifade ile ekonomik yaklaşım vergi kanunları yorumlanırken vergiyi doğuran olayda gerçek

amacın ortaya çıkarılmasının sağlanmasıdır. Bu sayede vergiyi doğuran olayın tespiti

sağlanarak vergiden kaçınma önlenmeye çalışılır.

Tipleştîrme ve Tipiklik: Vergi ile ilgili genel soyut kurallar konulması "tipleştirme" bu soyut

kuralların somut maddi olaylara uygun olması ise "tipiklik"dir. Bir verginin kanunda konusun

belirlenmesi tipleştirme, söz konusu vergi konusu kapsamına giren olayların gerçekleşmesi ile

vergiyi doğuran olayın meydana gelerek vergilendirmenin oluşması ise tipikliktir.

Peçeleme: Özel hukuk kurallarını ustaca kullanarak vergi yükünü düşürme (vergi kaçırma)

çabasıdır. Muvazaa ve peçeleme aynı şey değildir. Peçeleme özel hukukta geçerli bir işlem ile

olurken, muvazaa özel hukuk açısından geçersiz bir işlemdir.

Kıyas Yasağı İlkesi: Vergi hukukunda, ceza hukukunda olduğu gibi kıyas yapılamaz. Diğer

bir deyişle vergi kanunları yorumlanırken vergi kanunları genişletici ve daraltıcı yorumlar

yapılabilir ancak hiçbir zaman kıyasa varılacak yorum yapılamaz. Kıya yapılarak boşluk

doldurulamaz. Medeni hukuk da yer alan hakimin boşluk doldurma yetkisi vergi hukukunda

yoktur.

Page 151: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

151

VERGİ HUKUKUNUN KAYNAKLARI I. ASLİ KAYNAK – TALİ KAYNAK AYRIMI

Asli kaynaklar, yeni norm koyan, verginin konusunu, mükellefini veya oranını

etkileyen, vergi idaresinin, vergi mükellefinin ve vergi mahkemelerinin uymak zorunda

olduğu kararlardır.

Anayasa, kanunlar, anlaşmalar, kanun hükmünde kararnameler, Bakanlar Kurulu

kararları, tüzükler, yönetmelikler, yeni hüküm içeren genel tebliğler, Anayasa Mahkemesi

kararları ve Danıştay İçtihadı Birleştirme Kararları asli kaynak özelliğini taşır.

Tali kaynaklar ise verginin aslını değiştirmeyen, yani verginin matrah ve oranını

etkilemeyen, yalnızca mevcut düzenlemelerin açıklanması niteliğinde olan kaynaklardır. Bu

kaynakların bağlayıcılığı yoktur. Vergi kanunlarını açıklayıcı nitelik taşıyan genel tebliğler,

sirkülerler, muktezalar, doktrinler, örf ve adetler tali kaynak özelliği taşır.

Genelgeler ve genel yazılar ise vergi idaresi açısından bağlayıcı olmasına rağmen,

mükellef ve hâkimler açısından bağlayıcı özellik taşımamaktadır.

II. VERGİ HUKUKUNUN YASAMA ORGANINDAN DOĞAN KAYNAKLARI

1. Anayasa

Anayasa 73.maddede ‘ Herkes kamu giderlerinin karşılamak üzere, mali gücüne göre

vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının

sosyal amacıdır. Vergi kanunla koyulur, değiştirilir veya kaldırılabilir. ‘ hükmü yer alır.

NOT: Vergi hukukunda yorum yapılabilir lakin kıyas yapılamaz.

2. Uluslararası Vergi Anlaşmaları

Kanunların mülkiliği ve şahsiliği prensibinin bir arada uygulanması çifte

vergilendirme problemlerini ortaya çıkarmaktadır. Uluslararası vergi anlaşmalarıyla bu çifte

vergilendirme sorunları giderilmeye çalışılır.

Uluslararası vergi anlaşmaları yürütme organı tarafından yapılır ve yasama organını

tasdikine sunulur. Bunların yürürlüğe girmesi için Cumhurbaşkanı onayı da gereklidir. Bu

vergi anlaşmaları kanun hükmündedir ve bunlar hakkında Anayasa’ya aykırılık iddiası ile

Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.

3. Kanun

Herhangi bir verginin alınabilmesi için, her şeyden önce o konuyla ilgili bir vergi

kanununun yürürlükte olması gereklidir. Buna ilaveten bu vergi kanununun uygulanmasına o

yılın bütçe kanunu ile izin verilmiş olması zorunluluğu da vardır. Bu zorunluluk gereğince her

yıl kamu gelirlerinin dayanağı olan kanunlar bütçe kanununun C Cetvelinde sayılmaktadır.

III. VERGİ HUKUKUNUN YÜRÜTME ORGANINDAN DOĞAN KAYNAKLARI

1. Kanun Hükmünde Kararnameler ( KHK )

Vergi konusunu ilgilendirecek KHK’ler ancak savaş hali gibi olağanüstü hallerde veya

sıkıyönetim idaresinde çıkarılabilecektir. Sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde Cumhurbaşkanı

başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu vergiyle ilgili kanun hükmünde kararname

çıkarabilecektir. Kanunilik ilkesinin istisnasıdır.

Bu kararnameler hakkında Anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesinde

dava açma yolu da kapatılmıştır.

Page 152: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

152

2. Bakanlar Kurulu Kararları

Bakanlar Kurulu Anayasanın kendisine vermiş olduğu sınırlara dayanarak vergi,

resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muafiyet, istisna, indirim ve oranları üzerinde

değişiklik yapabilir. Kanunilik ilkesinin istisnasıdır.

3. Tüzükler

Kanunun uygulanmasını göstermek, emrettiği işleri belirtmek üzere, kanunlara aykırı

olmamak ve Danıştay incelemesinden geçirilmek üzere Bakanlar Kurulu tarafından çıkartılır.

Vergi alanında sadece Emlak Vergisi Tüzüğü çıkarılmıştır.

4. Yönetmelik

Tüzüklerin ve Bakanlar Kurulu kararlarının aksine vergi mevzuatı ile ilgili çıkarılmış

çok sayıda yönetmelik vardır. Bu yönetmelikler Maliye Bakanlığı tarafından bir kitap halinde

yayımlanmıştır.

Yönetmeliğe ve Bakanlar Kurulu kararlarına tüzüklerden daha fazla başvurulmasının

nedeni, bu düzenlemelerin çıkarılma yöntemlerinin daha basit ve çabuk olmasından

kaynaklanmaktadır.

Mali konularda çıkarılacak yönetmeliklerde Sayıştay’ın görüşünü almak

gerekmektedir.

5. Genel Tebliğler

Genel tebliğler, kural olarak vergi kanunlarını açıklayan, yorumlayan metinlerdir.

Vergi mevzuatının sık sık değişmesi karşısında Maliye Bakanlığı da yeni düzenlemelerle ilgili

genel tebliğler yayımlayarak vergi idaresini ve mükellefleri aydınlatmaktadır.

Genel tebliğler bazı durumlarda açıklama ile sınırlı kalmayıp, yeni kurallar

koymaktadır. Bu tip tebliğler asli kaynak sayılır.

Bakanlar Kurulu kararları, tüzükler ve yönetmeliklerde olduğu gibi genel tebliğler de

Danıştay’ın denetimine tabidir.

6. Muktezalar, Sirkülerler

Mükelleflerin, Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığından vergi durumları ile ilgili

tereddüt ettikleri konularda açıklama isteme hakkı vardır. Vergi idaresinin bireysel sorulara

cevap verdiği cevaplar mukteza adını almaktadır.

Çok sayıda mükellef benzeri konuda açıklamaya ihtiyacı olması durumunda ise cevap,

sirküler yoluyla verilmektedir.

Alacakları cevaplara göre hareket eden mükellefler bu hareketleri cezayı gerektirse

bile, ceza kesilemez.

7. Genelgeler ve Genel Yazılar

Yürütme organından doğan kaynaklar arasında yer alan genelgeler ve genel yazılar

yoluyla, Maliye Bakanlığı bazı konularda kendi teşkilatına yönelik açıklamalar yapmaktadır.

IV. VERGİ HUKUKUNUN YARGI ORGANINDAN DOĞAN KAYNAKLARI

1. Anayasa Mahkemesi Kararları

Bazı vergi kanunlarının Anayasaya aykırı olduğu yönünde Anayasa Mahkemesi

tarafından verilen kararlar da vergi hukuku asli kaynakları arasında yer alır.

Örneğin 1994 bunalımı sonrasında çıkarılan ‘ Net Aktif Vergisi ‘ ile ilgili olarak

Anayasa Mahkemesi bu vergiye ilişkin bazı maddeleri iptal etmiştir.

Page 153: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

153

2. Danıştay İçtihadı Birleştirme Kararları

Danıştay’ın farklı dairelerinin veya aynı dairesinin vergiye ilişkin olarak benzer

konularda değişik karar vermeleri durumunda, bir üst kurul olan İçtihadı Birleştirme Kurulu

toplanarak yeni bir karar alır, bu karar bağlayıcı nitelik taşır.

3. Diğer Yargı Kararları

Danıştay’ın Vergi Dava Daireleri Kurulu kararları veya Daire Kararları ile BİM ve

Vergi Mahkemesi kararları da bu grup kaynaklar arasında gösterilebilir.

V. DİĞER KAYNAKLAR

Doktrin, konuyla ilgili kişilerin, çeşitli vergi sorunları hakkında ortaya koydukları

yorum ve düşünceleri kapsamaktadır. Bu düşünceler sistematik eserler, tezler, raporlar gibi

çeşitli isimler altında açıklanabilmektedir.

Örf ve adetlerin vergi hukukunda kaynak olma özelliği son derece sınırlıdır. Örf ve

adet ancak vergi yasalarında açıkça izin verilmesi durumunda kaynak olabilmektedir.

VERGİNİN TARAFLARI I. VERGİ ALACAKLISI ( VERGİ DAİRESİ )

Vergilendirme yetkisine sahip olan idareye vergi alacaklısı denir. Buna göre vergi

idaresi veya yerel idare vergi alacaklısı olabilirken, geniş anlamda parafiskal gelirlerde

dikkate alınırsa bu gelirleri toplayan kurumlarda vergi alacaklısı olmaktadır.

II. VERGİ BORÇLUSU ( MÜKELLEF )

Vergi mükellefi, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu düşen gerçek veya tüzel

kişidir. Buna göre vergi mükellefi gerçek kişi, tüzel kişi veya tüzel kişiliği olmayan bazı

kuruluşlar olabilir. Vergi mükellefi olabilmek için fiil ehliyeti şart değildir, hak ehliyeti

yeterlidir.

III. VERGİ SORUMLUSU

Verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişiye

vergi sorumlusu denir. Vergi mükellefi ve sorumlusu üstlendikleri ödevleri sözleşme ile bir

başkasına bırakamaz. Ancak mükellef ve sorumlu vergi ödevlerini onlar adına yerine

getirmek üzere temsilci atayabilirler.

Vergi sorumlusunu mükelleften ayıran temel farklılık, vergiyi doğuran olay mükellefin

şahsında doğmamaktadır. Yani mükellef verginin asıl borçlusu, vergi de onun mal varlığından

ödenecektir. Vergi sorumlusunun fiil ehliyetine sahip olması gerekir.

Vergi sorumlusu ise asıl vergi mükellefi yerine; vergi kesme, ödeme, defter tutma, fiş-

fatura gibi belgeleri alma ve düzenleme, beyanname verme, vergi ödeme veya yasaların

öngördüğü bazı yükümlülükleri yerine getirmekle yükümlüdür. Kanunda mükellefle ilgili

yazılı ödevler sorumlular için de geçerlidir.

Vergi sorumluluğu feri borçtu ve vergi yükümlüsünden istenmeden vergi sorumlusuna

gidilemez. Sorumlunun malvarlığında azalma meydana gelirse mükellefe rücu edebilir.

Ortaklaşa Sorumluluk: Vergi kesenler ve kanuni temsilcilerin ödedikleri vergi için

mükellefe rücu haklarının bulunması halidir.

Zincirleme Sorumluluk: Vergi borcunun aslı ve cezası içinde birden kişinin sorumlu olması

halidir. Vergi idaresi, alacağın bir kısmını veya tamamını borçluların herhangi birinden ister.

Page 154: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

154

1. Vergi Kesenlerin Sorumluluğu

Yaptıkları veya yapacakları ödemelerden vergi kesmeye mecbur olanlar, verginin tam

olarak kesilip ödenmesinden ve bununla ilgili diğer ödevleri yerine getirmekten

sorumludurlar.

Bu yöntem kaynakta kesinti veya stopaj yoluyla verginin alınması şeklinde de

isimlendirilmektedir. Kolay ve emin bir tahsil yöntemidir.

Ödevler zamanında yerine getirilmezse alacaklı vergi dairesi ilk olarak sorumluya

gider. Sorumludan tahsil edilirse sadece aslını mükellefe rücu edebilir. Sorumludan tahsil

edilemezse mükellef öder ve zammını ve faizini sorumluya rücu eder. Cezaların kişiselliği

gereğince suçu kim işlerse ceza ondan talep edilir.

Vergi Kesintisi Yapmak Zorunda Olanlar;

- Tüm kurumlar vergisi mükellefleri

- Tüm kamu kurumu ve kuruluşları

- İktisadi kamu müesseseleri

- Gerçek usule tabi ticari, zirai ve serbest meslek kazancı elde edenler

- Dernek ve vakıflar ile bunların iktisadi işletmeleri

- Yatırım fonu yönetenler

- Kolektif ve komandit şirketler

- İş ortaklıkları

- Kooperatifler

2. Temsilcinin Vergiyle İlgili Sorumluluğu

Gerçek kişilerde küçükler, akıl hastaları ve kısıtlılar da vergi mükellefi olabilmektedir.

Mükellefiyet ve vergi sorumluluğu için kanuni ehliyet şart değildir.

Fiil ehliyeti bulunmayan bu kişilerin, vergi mükellefiyeti ve vergi sorumluluğu ile

ilgili ödevlerini ise kanuni temsilcileri yerine getirecektir. Bu temsilcilik küçükler açısından

veli, akıl hastaları açısından vasi, kısıtlılar açısından ise kayyım tarafından yerine getirilir.

Sözünü ettiğimiz kanuni temsilciler sorumluluğunu yerine getirmeyerek vergiyi

ödemezse, ödenmeyen vergi önce temsil edilen gerçek kişiden istenir. Eğer ondan alınamazsa

bu vergi borçlarından temsilci sorumlu olacaktır. Ödenmeyen vergilerle ilgili cezalardan

sadece temsilci sorumlu tutulmuştur. Temsilci ödemiş olduğu verginin aslını mükellefe rücu

edebilir. Kısıtlı ise ödemiş olduğu verginin faizini ve zammını rücu edebilir.

Tüzel kişiler de önce mükellefe başvurulur. Tahsil edilemezse veya yetmezse

temsilciye gidilir. Temsilci aslını, faizini, zammını ve cezasını tamamıyla tüzel kişiye rücu

edebilir.

Sadece kaçakçılık fiilen kim sebebiyet vermişse ceza ona uygulanır.

3. Mirasçıların Sorumluluğu

Ölüm halinde, ölen kişinin vergi borçları mirasçılarına intikal eder. Bu durumda mirası

reddetmemiş olan mirasçılar, ölenin vergi borçlarından hisseleri nispetinde sorumlu olur.

Mirası reddetmeleri halinde ise ölenin vergi borçlarından sorumlu olmaları söz konusu olmaz.

Ölenin vergi cezası borçları ise cezaların kişiselliği ilkesinin bir gereği olarak

mirasçılara intikal etmemekte, ölümle birlikte ortadan kalkmaktadır. Gecikme faizi ve zammı

ise mirasçılara intikal etmektedir.

Mirasçıların mirası 3 AY içinde kabul etmesi veya reddetmesi gerekir. Mirasçılar

vergi borcu dolayısıyla oluşan borcun beyannamelerini normal beyanname süresine 3 AY

ekleyerek beyan eder ve öder. Sadece gelir vergisinde bu süre ölüm tarihine 4 AY eklenmekle

bulunur.

Page 155: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

155

4. Tasfiye Memurlarının Sorumluluğu

Şirketlerin tasfiyesi durumunda, tasfiyeye tabi tutulan şirketin vergi borçlarından

tasfiye memuru sorumlu tutulmaktadır. Böyle bir durumda tasfiye işlemlerini yapmakla

görevlendirilen tasfiye memuru öncelikle şirketin vergi borçlarını ödemek zorundadır.

Tasfiye memuru, vergi borcunu ödemeden alacaklılara ve ortaklara şirketin parasını

dağıtırsa, alınamayan kamu alacağı tasfiye memurundan ve kendisine para ödenen kişilerden

istenecektir.

5. Noterlerin Sorumluluğu

Noterler MTV ödenmeden işlem yapmaları halinde mükellefle birlikte bu verginin

aslı, faizi, zammı ve cezasından müteselsilen sorumludur. Ancak noterlerin ödedikleri

verginin aslını, faizini, zammını ve cezasını mükellefe rücu etme hakkı vardır.

6. Emlak Vergisinde Sorumluluk

Emlak’ın devredilmesiyle birlikte geçmiş yıllardaki ve devredildiği yıldaki vergi

borçları için devreden ve devralan bu borçlardan dolayı müteselsil olarak sorumludur.

Devralan kişi ödemiş olduğu geçmiş yıl borçları için devredene rücu hakkına sahiptir.

VERGİLENDİRME SÜRECİ I. VERGİNİN KONUSU

Üzerine vergi konuları ve bu sebeple doğrudan ya da dolaylı bir şekilde verginin

kaynağı olan iktisadi unsurdur.

Kısaca verginin konusu, verginin üzerinden alındığı şeydir diyebiliriz. Örneğin gelir

vergisinin konusu gerçek kişilerin bir takvim yılı içinde elde ettikleri kazanç ve iratların safi

tutarıdır.

II. VERGİYİ DOĞURAN OLAY

Vergi alacağı, vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukuki

durumun tekemmülü ile doğar. Yani devletin vergi alacağının doğması için ‘verginin konusu’

ile vergi mükellefi arasında, kanunen aranan şartların ve ilişkinin doğmasını ifade eder.

Vergiyi doğuran olay vergilendirme işleminin sebep unsurudur.

Vergiyi doğuran olay, vergi yükümlüsünü vergi borçlusu haline getiren olaydır.

Tahakkuk zamanaşımı vergiyi doğuran olayın başlangıcına göre hesaplanır.

Vergi, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihte yürürlükte olan kanun

hükümlerine göre tarh ve tahakkuk edilir. Zamanaşımı için ise vergiyi doğuran olayın

meydana geldiği tarih esas alınmaktadır.

Vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasaklanmış bir faaliyet olması, mükellefiyeti ve

vergi sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Eğer bu olay, herhangi bir vergi kanununda o

verginin konusuna giriyorsa vergi ödenmesi söz konusu olacaktır.

Örneğin malın teslimi, hizmetin ifası ya da malın gümrük kapısından girmesi vergiyi

doğuran olaylara örnektir. Yine veraset ve intikal vergisinde vergiyi doğuran olay, karşılıksız

iktisaplardır.

III. VERGİNİN TARHI

Tarh, vergi borcunun vergi idaresi tarafından hesaplanması işlemidir. Tarh işlemi,

mükellefin bağlı olduğu vergi idaresi tarafından yapılmaktadır.

Vergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi

tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibariyle tespit eden idari muameledir.

Page 156: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

156

1. Beyan Üzerine Tarh

Vergiler, kural olarak mükellefin veya vergi sorumlusunun beyanı üzerine tarh

edilmektedir. Gelir vergisi, kurumlar vergisi, KDV gibi vergiler beyan üzerine tarh edilir.

Stopaj yoluyla toplanan vergilerin tarhı da stopajı yapan vergi sorumlusunun muhtasar

beyanname vermesi suretiyle yapılmaktadır.

Verginin beyanı bizzat vergi idaresine gidilerek yapılabileceği gibi VUK genel tebliğ

ile yapılan düzenlemelerle elektronik ortamda da gerçekleştirilebilmektedir. Tahakkuk fişi

elektronik ortamda düzenlenerek mükellefe aynı ortamda ulaştırılmaktadır.

NOT: Emlak Vergisi, MTV ve Değerli Kâğıtlar Vergisi beyana dayalı olmayan vergilerdir.

2. Vergi İdaresi Tarafından Tek Taraflı Gerçekleştirilen Tarh

A. Resen Vergi Tarhı

Vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere

dayanılarak tespitinde imkan bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir

edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme

raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunmasıdır.

Vergi idaresi bu tarhı yaparken ya takdir komisyonunun kararını ya da vergi inceleme

elemanının raporunu esas almaktadır. Vergi matrahının tamamen veya kısmen defter ve

belgelerle veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitinde imkan bulunmayan hallerde

gidilmektedir.

Mükellefin belge ve defterleri yoktur veya vardır ama gerçeği yansıtmadığı yönünde

güçlü deliller, işaretler bulunmaktadır.

Resen Tarhı Ortaya Çıkaran Nedenler;

Kanuni süre geçtiği halde beyanname verilmemesi

Beyan verilmiş fakat matraha ilişkin bilgiler verilmemişse

Tutulması zorunlu defterler tutulmamış ya da eksik tutulmuşsa

Tutulması zorunlu defterler tasdik edilmemiş ise

Defterler tutulmuş fakat eksiklik varsa

Defterler tutulmuş fakat usulsüzlük veya eksiklik varsa

B. İkmalen Vergi Tarhı

Bir vergi tarh edildikten sonra bu vergiyle ilgili olarak ortaya çıkan ve defter, kayıt ve

belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak miktarı tespit olunan bir matrah veya matrah farkı

üzerinden vergi tarh olunmasıdır.

Resen Vergi Tarhı İkmalen Vergi Tarhı

-Defter, kayıt ve belgelere veya kanuni

ölçülere dayanılarak matrah tespit

edilemiyor.

-Matrah, takdir komisyonları tarafından veya

vergi inceleme elemanları raporlarına

dayanılarak tespit edilmektedir.

-Daha önce tarh yapılmamıştır.

-Defter ve belgelere veya kanuni ölçülere

dayanılarak tespitine imkân bulunmayan bir

durum söz konusudur.

-Defter, kayıt ve belgelere veya kanuni

ölçülere dayanılarak matrah tespit

edilebiliyor.

-Tüm işlemler ilgili vergi dairesi tarafından

yapılır.

-Daha önce eksik hesaplanmış bir tarh vardır.

-Defter ve belgeler usulüne uygun olarak

tutulmaktadır.

Page 157: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

157

C. İdarece Tarh

Mükellefin kanunda belirtilen sürede vergi dairesine müracaat etmemesi veya üzerine

düşen ödevleri yapmaması nedeniyle vergi idaresinin kanunda belirtilen matrahlar üzerinden

tarhiyat yapmasıdır. İdarece tarh emlak vergisinde de söz konusu olabilmektedir.

D. Diğer Durumlar

Düzeltme yoluyla tarh durumunda da verginin tarhı idare tarafından tek taraflı olarak

gerçekleştirilmektedir. Vergiyle ilgili hesaplarda veya vergilendirmede yapılan çeşitli hatalar

yüzünden eksik veya fazla vergi istenmesi veya alınması söz konusu olabilmektedir. Bu hata

vergi dairesi müdürünün kararıyla düzeltilebilmektedir. Hata düzeltme işlemi, düzeltme fişine

dayanılarak yapılmaktadır.

Yargı kararları sonucunda da, kararın gereğinin yerine getirilmesi aşamasında,

düzeltme yoluyla tarh söz konusu olmaktadır.

IV. VERGİNİN TEBLİĞİ

Verginin tebliği, vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm ifade eden hususların yetkili

makamlar tarafından mükellefe veya diğer bazı kişilere yazı ile bildirilmesi şeklinde

tanımlanabilir.

1. Tebliğ Yapılacak Kişiler

Tebliğ, mükelleflere ilaveten, bunların kanuni temsilcilerine ve umumi vekillerine

veya vergi cezası kesilenlere de yapılabilmektedir.

Tüzel kişilere yapılacak tebliğ, bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine

yapılır.

Kara, deniz, hava ve jandarma eratlarına yapılacak tebliğler, kıta komutanı ve

müessese amiri gibi en yakın üst vasıtasıyla yapılır.

Yabancı memleketlerde bulunanlara yapılacak tebliğlerde Dışişleri Bakanlığı ve tebliğ

yapılacak kişinin bulunduğu ülkedeki Türk elçilik veya konsoloslukları yardımcı olmaktadır.

Kamu idare ve müesseselerine yapılacak tebliğ ise bu idare ve müesseselerin en büyük

amirlerine veya bunların yardımcılarına veya en büyük amirin yetkili kılacağı memurlara

yapılır.

Kendisine tebliğ yapılacak kişinin görünüşe göre 18 yaşından aşağı olmaması ve

mümeyyiz olması gerekir.

2. Posta Yoluyla Tebliğ

Vergilendirme ile ilgili tahakkuk fişi dışındaki tüm belgeler ve yazılar, adresleri

bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta ile tebliğ edilir.

Posta ile yapılan tebliğlerin iadeli taahhütlü mektupla yapılma zorunluluğu vardır.

Eğer kişi adreste bulunmuyorsa posta memuru durumu zarfın üzerine yazar ve mektup, tebliği

yapan idareye geri gönderilir. Eğer kişi geçici olarak ayrıldıysa idare münasip bir süre sonra

yeniden tebliğ çıkarır. Bu defada aynı sebeple tebliğ edilemezse ilan yoluyla yapılır.

Muhatap imza edecek kadar yazı bilmez veya herhangi bir nedenle imza edemeyecek

durumda bulunursa tebligat sol elinin başparmağı bastırılmak suretiyle yapılır.

3. İlan Yoluyla Tebliğ

Mükellefin bilinen adresinde bulunmaması ya da adresinin hiç bilinmemesi hallerinde

tebligat ilan yoluyla yapılır.

İlan, ilgili vergi dairesinin bulunduğu yerin belediye sınırları içinde çıkan bir veya

daha fazla gazetede yayımlanmak suretiyle yapılmaktadır.

Page 158: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

158

3. İnternet Ortamında Tebliğ

İnternet ortamında verilen beyannameler üzerinden tarh edilen vergi ile ilgili tahakkuk

fişinin mükellefine veya yetkiliye yine elektronik ortamda gönderilmesi ile tebliğ yapılmış

sayılır.

Anonim, limitet ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlere elektronik yolla

tebligat yapılması zorunludur.

Elektronik ortamda yapılmış tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi

izleyen 5. GÜNÜN sonunda yapılmış sayılır.

5. Tebliğin Hükümleri

Tebliğin yapıldığı tarih, özellikle itiraz sürelerinin tebliğ tarihinden itibaren

başlamasından dolayı büyük önem taşımaktadır.

Tebliğin yasanın belirlediği kurallara uygun yapılmaması durumunda, eğer söz konusu

hata bir şekil hatası ise tebliğ geçersiz olmamaktadır. Hatanın esasa ilişkin olması durumunda

ise tebliğ geçersiz olur.

6. Beyan Üzerine Tarh Edilen Vergilerin Tebliği

Mükellefin beyanı üzerine tarh edilen vergilerde ise tebliğ, idarenin düzenlediği

tahakkuk fişinin aynı anda mükellefe veya sorumluya verilmesi üzerine gerçekleşmektedir.

Tahakkuk fişinin mükellef veya sorumluya verilmesi tebliğ yerine geçmektedir.

Beyannamenin posta ile gönderilmesi durumunda tahakkuk fişi, mükellefe yine posta

ile iade edilmektedir. Makul bir süre sonra tebliğ yapılmış sayılır.

Beyannamenin elektronik ortamda gönderilmesi durumunda ise tahakkuk fişi,

elektronik ortamda düzenlenir ve mükellefe elektronik ortamda iletilir. Bu ileti tahakkuk

fişinin mükellefe tebliği yerine geçer.

7. Diğer Ücret Gelirlerinin Vergilendirilmesine Tebliğ

Diğer ücret elde eden hizmet erbabının vergileri, tarh zamanında bu mükelleflerin

bağlı oldukları vergi dairesine ibraz edecekleri vergi karnelerine yazılmak suretiyle tarh ve

tebliğ edilir. Vergi, karneye yazıldığı tarihte tebliğ edilmiş sayılır.

V. VERGİNİN TAHAKKUKU

Verginin ödenecek aşamaya gelmesine tahakkuk, tüm dava yollarının tüketilmesine ise

kesinleşmesi denir. Tahakkuk diğer vergileme işlemlerinden farklı olarak idari bir işlem

değildir. Kendiliğinden meydana gelmektedir.

Beyana dayalı vergilerde verginin tahakkuku, tahakkuk fişinin mükellefe verilmesiyle

gerçekleşir. Bu vergilerde tarh, tebliğ, tahakkuk aynı anda gerçekleşir. Bu aynı zamanda

verginin kesinleşmesi anlamına da gelmektedir.

Emlak Vergisi ve MTV kendiliğinden tahakkuk eder. Tahakkuk edilen vergi ayrıca

mükellefe tebliğ olunmaz ve vergi tahakkuk ettirilen günde tebliğ edilmiş sayılır.

Stopaj yoluyla gerçekleşen vergilerde muhtasar beyannamenin vergi idaresine

verilmesi sonucunda vergi tahakkuk eder.

Tahakkuku tahsile bağlı vergilerde verginin tahsil edilmesi tahakkukunu da kapsar.

Eğlence vergisi, damga vergisi bu vergilere örnek olarak gösterilebilir.

Resen, idarece ve ikmalen tarh edilen vergilerde tebliğden sonra mükellefin 30 GÜN

içinde vergi mahkemesine dava açma hakkı vardır. Mükellef dava açmazsa tahakkuk

30.günün bittiği gün gerçekleşir. Mahkemeye başvurulması durumunda ise tahakkuk

mahkeme kararına kadar ertelenmiş olmaktadır.

Page 159: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

159

Mükellef davayı kazanırsa vergiden kurtulacak, kararın aleyhine çıkması durumunda

ise vergi tahakkuk edecektir. Bunun anlamı, verginin 1 AY içinde ödenmesi gerektiğidir.

Vergi mahkemesi kararı ile vergi tahakkuk etmekte ancak kesinleşmemektedir. Mükellefin

BİM ve Danıştay’a itiraz etme hakkı vardır. Verginin kesinleşmesi bu yargı organlarında

geçerli başvuru yollarının tüketilmesi sonunda söz konusu olmaktadır.

Uzlaşma yoluna gidilmesi halinde uzlaşma tutanağının tebliğ edilmesiyle vergi

tahakkuk edilmiş sayılır.

VI. VERGİNİN TAHSİLİ

Tarh, tebliğ ve tahakkuk aşamaları tamamlanmış olan vergilerin ödenmesi zorunluluğu

vardır. Bu vergiler mükellefin bağlı olduğu vergi dairesine ödenecektir. Gelir vergisinin

ödeneceği idare kural olarak mükellefin ikametgâhının bulunduğu yer vergi dairesidir. Emlak

vergisinin emlakın bulunduğu yer belediyesinin saymanlığına ödenmesi gerekmektedir.

Maliye Bakanlığı ödemeleri; çizgili çek kullanmak suretiyle, postaneler aracılığıyla

veya banka kartı, kredi kartı ve benzeri kartlar kullanılmak suretiyle yaptırabilir.

Çekle yapılan ödemelerde ödeme tarihi olarak, çekin tahsil dairesine veya bankaya

verildiği, çekin postayla gönderilmesi durumunda ise paranın tahsil dairesi hesabına geçtiği

gün kabul edilmektedir. ( 2015 KPSS )

Resen, ikmalen ve idarece tarh edilen vergiler tahakkuku takip eden 1 AY içinde

ödenir.

Beyana dayalı vergilerde kanunda yazılı sürelerde ödenir.

Uzlaşma veya dava yoluna gidilmesi halinde ise uzlaşma ya da dava sonucunu takip

eden 1 AY içinde ödenir.

Damga vergisi, eğlence vergisi, değerli kâğıtlar vergisi ve harçlar gibi tahakkuku

tahsile bağlı vergilerde tahsil tahakkukla birlikte gerçekleşir.

A. Vergi Tahsilinde Uygulanan Yöntemler

1. İltizam Usulü

Devletin peşin ve en yüksek bedeli ödeyen kişiye vergi toplama imtiyazını vermesidir.

Mültezim devlete toplu para öder daha sonra da o bölgenin vergisini devlet adına fakat kendi

hesabına toplar. Kar ve zarar mültezime aittir.

2. İhale Usulü

Devletin toplanacak vergi hasılatından en az komisyon isteyen kişiye vergi toplama

yetkisini verdiği, kişilerin toplanacak vergiden belli bir yüzde alma haklarının bulunduğu

temsil türüdür.

Devlet vergiyi toplatmak için görevlendireceği kişinin en az komisyon isteyen kişi

olması halinde vergi toplama yetkisini ona vermektedir.

3. Emanet Usulü

Vergilerin devlet tarafından görevlendiren ve devlet adına faaliyet gösteren kişiler

aracılığıyla tahsil edilmesidir.

4. Mükellefin Ödemesi Usulü

Bu yöntemde vergi borcu bizzat vergi dairesine yatırılarak ödenebileceği gibi vergi

dairesi hesaplarına geçmek üzere banka veya posta yoluyla da yatırılabilmektedir.

Günümüzde pratik ve maliyetsiz olan bu yöntem kullanılmaktadır.

Page 160: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

160

5. Halk Temsilcileri İle Tahsil Usulü

Bu yöntem verginin toplum içinden seçilen bazı kişiler aracılığıyla tarh ve tahsili

yoluna gidilmesidir.

6. Verginin Kaynakta Kesilmesi ( Stopaj ) Usulü

Verginin vergi sorumluları tarafından mükelleflere yapılan ödeme sırasında kaynakta

kesilip hazineye yatırılması yöntemidir.

7. Pul ve Bandrol Yapıştırmak Suretiyle Verginin Ödenmesi

Pul yapıştırmak veya noterlerce kullanılan bazı evrakları kullanmak suretiyle vergi

ödenmesidir. Bu tahsil yöntemi günümüzde önemini yitirmiştir. Eskiden pul yapıştırılarak

alınan vergi damga vergisidir.

MÜKELLEFİN ÖDEVLERİ, VERGİ DENETİMİ, SÜRELER I. MÜKELLEFİN ÖDEVLERİ

Vergi ve cezaları ile gecikme zammı ile faizlerin ödenmesi mükellefin maddi ödevleri

iken beyanname vermek, defter tutmak, gerekli bildirimlerde bulunmak, vergi levhası asmak,

elektronik cihaz kullanmak ise mükellefin şekli ödevleridir.

1. Bildirme ve Kayıt Nizamı İle İlgili Yükümlülükler

İşe başlamayı, işe başlama tarihinden itibaren 10 GÜN içinde, iş değişikliğini ve iş

bırakmayı 1 AY içinde, bina ve arazi değişikliklerini ise 2 AY içinde bildirme zorunluluğu

getirilmiştir.

Kayıt ve belgelerde Türk para birimi kullanılır. Belgeler, Türk parası karşılığı

gösterilmek kaydıyla, yabancı para birimine göre de düzenlenebilir. Defterlerin yabancı para

birimi ile tutulmasına Bakanlar Kurulu izin verebilir.

2. Belge Düzenleme ve Verme Yükümlülüğü

Vergi yasaları mükelleflere; fiş, fatura, sevk irsaliyesi, gider pusulası, serbest meslek

makbuzu, müstahsil makbuzu, yolcu listesi gibi çeşitli belgeleri düzenleme zorunluluğunu

getirmektedir.

Bu belgelerin, mükellefin bağlı olduğu vergi dairesinin il sınırları içinde kalan ve

Maliye Bakanlığı ile anlaşması olan bir matbaada bastırılması zorunluluğu vardır.

VUK’ a göre belgeler 5 YIL saklanır.

Fatura, malın teslim edildiği veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren en geç 7 GÜN

içinde düzenlenir.

Serbest meslek erbabı olarak adlandırılan avukat, muhasebeci gibi meslek sahipleri

yaptıkları işin bedelini gösteren serbest meslek makbuzu düzenlemek zorundadırlar.

Gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçilerden ürün alımı yapanlar ürün bedelini

gösteren bir müstahsil makbuzu düzenlemektedirler.

Muslukçu, kalaycı gibi vergiden muaf esnafa iş yaptıranlar, gider pusulası düzenlemek

zorundadır. Yük taşımacılığı yapanlar taşıma irsaliyesi düzenlemek zorundadır.

3. Maliye Bakanlığının Yeni Belge Yükümlülüğü Getirme Yetkisi

VUK, Maliye Bakanlığına mükelleflerden ilave belge düzenlemelerini isteme ve

belgelerin içeriğinin nasıl olacağını belirleme yetkisi de vermektedir.

Page 161: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

161

4. Defter Tutma ve Tasdiki İle İlgili Yükümlülükler

Vergi idaresi, tutulacak bu defterler vasıtasıyla mükellef hakkında yapacağı denetimi

kolaylaştırmayı amaçlamaktadır. Söz konusu defterleri örnek olarak işletme defteri, defteri

kebir, serbest meslek kazancı defterini verebiliriz.

Diğer taraftan mükelleflere elektronik fatura kullanma ve elektronik ortamda defter

tutma zorunluluğu getirilmesi hakkında tebliğ çıkarılmıştır.

Tutulması zorunlu defterlerin geçerli olabilmesi için, bu maddeler arasında açıklanan

usule uygun olarak noterler tarafından tasdik edilmesi gereklidir.

Önceden beri işe devam etmekte olanlar defterlerini kullanılacağı yıldan önce gelen

son ayda defterleri tasdik ettirmek zorundadır.

Sınıf değiştirenler, yeni işe başlayanlar ve yeni bir mükellefiyete girenler işe başlama,

sınıf değiştirme ve yeni mükellefiyete girme tarihinden önce veri muafiyeti kalkanlar

muaflıktan çıkma tarihinden başlayarak 10 GÜN içinde defterlerini tasdik ettirmek

zorundadırlar.

Tasdike tabi defterlerin dolası dolayısıyla veya sair sebeplerle yıl içinde yeni defter

kullanmaya mecbur olanlar bunları kullanmaya başlamadan önce defterleri tasdik ettirmeye

mecburdurlar

5. Levha Asma Yükümlülüğü

Gelir vergisi mükellefleri ile sermaye şirketleri her yıl MAYIS ayının son gününe

kadar vergi tarhına esas olan kazanç tutarları ile bunlara isabet eden vergi miktarını gösteren

levhayı almak zorundadırlar.

6. Fatura ve Fatura Yerine Geçen Vesikaları Düzenleme Yükümlülüğü

Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı tutarı

göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari

vesikadır.

Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami 7 GÜN içinde

düzenlenir.

Düzenlenen faturanın içeriğine itiraz süresi 8 GÜN’dür.

7. Diğer Ödevler

Doktor, dişçi, veteriner gibi serbest meslek erbabına POST cihazı kullanma

zorunluluğu getirilmiştir. Bu uygulamada POST slipleri serbest meslek makbuzu olarak kabul

edilecektir. Bu yükümlülüklere ilave olarak;

- Ödeme kaydedici cihaz kullanma

- Vergi kimlik numarası alma ve kullanma

- Bilgi verme gibi yükümlülükler de bulunmaktadır.

Kayıt Düzenine İlişkin Ödevler;

Kayıtlar Türkçe düzenlenmelidir.

Uluslararası rakamlar kullanılmalıdır.

Türk parası cinsinden kayıt yapılmalıdır.

Defterler tasdik ettirilmiş olmalıdır.

Defterler mürekkepli kalemle yazılmalıdır.

Satır atlanamaz.

Sayfalar yok edilemez.

Kayıtlar yasal sürelerde yapılmalıdır.

Page 162: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

162

II. VERGİ DENETİMİ

1. Yoklama

Mükelleflerin veya mükellefiyetle ilgili maddi olayları, mevzuatları araştırmak ve

tespit etmektir. Yoklama yoluyla mükelleflerin yükümlülüklerine uyup uymadıkları araştırılır.

Yoklama mükellefin faaliyet koluna göre gecede yapılabilir. Önceden haber verilmez.

Yoklama yapan görevli, istenmese bile yoklamaya başlamadan önce fotoğraflı resmi

kimliğini göstermek zorundadır.

Yoklama Yapmaya Yetkili Kişiler;

- Vergi dairesi müdürleri

- Yoklama memurları

- Yoklama yapmaya yetkili kılınanlar

- Gelir uzmanları

- Vergi incelemesi yapmaya yetkili kılınanlar

2. Arama

İhbar veya yapılan incelemeler sonucunda, vergi kaçırdığını gösteren izler bulunan bir

mükellefin; iş yerinde, üzerinde veya evinde arama yapılabilir.

Aramanın yapılabilmesi için, asliye ceza hâkiminden izin alma zorunluluğu

getirilmiştir. 3 AY’lığına belgelere el konulur. Süre yetmezse yargıç tarafından uzatılabilir.

Aramanın ihbar üzerine yapılması ve bu aramada ihbarın asılsız çıkması durumunda,

arama yapılan şahsın istemesi halinde vergi idaresinin bu şahsa muhbirin kim olduğunu

bildirmek zorundadır. İhbar doğru çıkarsa ihbar eden kişiye %10 ikramiye verilebilir.

3. Vergi İncelemesi

Vergi incelemesi yoluyla mükelleflerin defterleri, belgeleri incelenerek kurallara

uygun tutulup tutulmadıkları ve gerçek durumu yansıtıp yansıtmadıkları araştırılmaktadır.

Vergi incelemesi esas olarak mükellefin iş yerinde istisna olarak vergi dairesinde yapılır.

Vergi İncelemesi Yapmaya Yetkili Olanlar;

- Vergi müfettişi ve müfettiş yardımcısı

- Defterdar ( İlin en büyük mal memuru )

- Vergi dairesi müdürleri

- GİB merkez ve taşra teşkilatında müdür kadrolarında görev yapanlar

Vergi incelemesi boyunca mükellefin gelir-gider tablosu, işletme hesabı özeti gibi mal

tabloları, defterleri incelenebilir. Karşıt inceleme veya çapraz denetim yöntemleri

uygulanabilir.

Karşıt inceleme yoluyla, mükellefin iş ilişkisinde bulunduğu kişiler incelemeye

alınmaktadır. Çapraz denetim uygulamasında ise mükellefin faaliyet gösterdiği sektördeki

benzer durumdaki işletmelerin hasılatlarına bakılarak, düşük gelir beyan eden mükelleflerin

incelemeye alınmasını amaçlamaktadır.

4. Bilgi Toplama

Kamu idare ve müesseseleri, mükellefler veya mükelleflerle muamelede bulunan diğer

gerçek veya tüzel kişiler, Maliye Bakanlığının veya vergi incelemesi yapmaya yetkili

olanların isteyecekleri bilgileri vermeye mecburdurlar.

Ülkedeki meslek örgütlerinden veya uluslararası anlaşma yaptığı başka ülkelerden de

bilgi isteyebilir.

Toplanan bilgilerin istihbarat arşivinde saklanması gerekmektedir.

Page 163: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

163

III. VERGİ HUKUKUNDA SÜRELER

1. Yargısal Süreler

Gerek 30 GÜN gerekse 7 GÜN olan süreler hak düşürücü sürelerdir.

Ödeme emrine karşı açılan davalar en geç 7 GÜN içinde vergi mahkemesine karara

bağlanır. Bu tim süre uyarıcı süre olarak isimlendirilmektedir. Bu arada mahkemeler,

bakmakta oldukları davalarla ilgili incelemeleri kendiliğinden yaparlar. Bir davayla ilgili

lüzum gördükleri evrakın belirleyecekleri süre içinde gönderilmesini taraflardan isteyebilirler.

2. İdari Süreler

Mükellef beyannamesinde vergi matrahına ilişkin bilgileri göstermemişse, kendisine

15 GÜN’den az olmamak üzere süre verilir, bu sürede eksiği tamamlaması istenir.

Vergi incelemesi yapılırken mükelleften defter ve belgelerini daireye getirmesi

istenebilir. Haklı bir mazeret beyan eden mükelleflere, defter ve belgelerini getirmeleri için

münasip bir süre verilir.

Sözle istenen bilgileri vermeyenlere keyfiyet yazı ile bildirilir ve kendilerine münasip

bir süre verilir. Münasip bir süre 15 GÜN’den az olmayacaktır.

3. Sürelerin Hesaplanması

Süreler gün olarak belli edilmişse, başladığı gün hesaba katılmaz ve son günün tatil

saatinde biter. Resmi tatiller süreye dahildir.

Sürelerin ay veya hafta olarak belirlenmesi durumunda da süre, izleyen aydaki veya

haftadaki sürenin başladığı güne tekabül eden günün çalışma saati sonunda bitmektedir.

Sürenin ay olarak belirlenmesi durumunda, izleyen ayda sürenin başladığı güne

tekabül eden bir gün yoksa süre o ayın son gününün tatil saatinde biter.

Sürenin son günün resmi tatile rastlaması durumunda, sürenin bitimi, tatili takip eden

ilk iş gününün sonuna uzar.

Sürenin son günü çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa sürenin bitimi, ara vermenin

sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren 7 GÜN uzar. ( 20 Temmuz – 31 Ağustos )

Sürenin son günü mali tatile rastlarsa beyanname verme süreleri, vergi, resim, harç,

cezalara karşı uzlaşma, cezada indirim talebine ilişkin süreler tatilin bitiminden itibaren 7

GÜN uzamaktadır.

Yine vadesi mali tatile rastlayan vergi işlemlerine ilişkin dava açma süreleri ve

muhasebe kayıt ve bildirim süreleri açısından ise süre durmaktadır. Duran süre mali tatilin

bitiminden itibaren kaldığı yerden işlemeye devam etmektedir.

Mücbir sebep ve zor durum hallerinde süreler, söz konusu sebepler ortadan kalkana

kadar işlememektedir. Sebebin ortadan kalktığı tarihi izleyen günden itibaren ise duran süre

kaldığı yerden işlemeye devam eder.

Mücbir sebep durumunda dava açma süresi, uzlaşma yoluyla başvurma süresi,

tahakkuk eden verginin ödenmesi ile ilgili süreler uzamaz.

Böyle durumlarda mükellefin mücbir sebebin varlığını kanıtlaması gereklidir.

Zor durum hallerinde mükellefe Maliye Bakanlığı tarafından yerine getirilmeyen

görevi ifa etmesi için kanuni sürenin bir katını geçmemek üzere münasip bir süre

verilebilmektedir. Eğer süre 1 AY’dan az ise 1 AY süre verilir.

Mühlet isteyen sürenin bitmesinden önce yazılı başvuruda bulunmalıdır, bu başvuruda

gösterilecek mazeret mühlet verecek makam tarafından kabule layık görülecek ve mühletin

verilmesi halinde verginin alınması tehlikeye girmemelidir.

Mücbir sebep ve zor durum halinde sürenin uzaması, sadece vergi ödevleri açısından

mümkündür.

Ölüm halinde ise beyanname verme süresi normal süreye 3 AY eklenerek uzar. Sadece

gelir vergisi beyannamesini ölüm tarihinden itibaren 4 AY içinde vermek durumundadırlar.

Page 164: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

164

VERGİ ALACAĞINI ORTADAN KALDIRAN HALLER I. ÖDEME

Vergilendirme sürecinin son aşaması olan tahsil aşamasında vergi borçlusu tarafından

verginin ödenerek vergi ilişkisinin sonlandırılmasıdır. Vergi borcu, mükellefin bağlı olduğu

vergi dairesine ödenir.

Nakden ödemenin yanında çizgili çek kullanmak suretiyle, hesaplar arası transfer ile,

postanelere para yatırmak biçiminde, kredi ve banka kartı kullanarak, kaynakta kesinti

yoluyla, devlet iç borçlanma kağıtlarını kullanarak da ödenebilir.

Verginin ödenecek safhaya gelmesi için tahakkuk etmesi gerekir. Tahakkuk ile ilgili

süreler ise mücbir sebep, zor durum, ölüm ve vergi kanunlarında belirtilen diğer nedenlerle

uzamaktadır. Zor durum halinde de mücbir sebepte olduğu gibi sadece tahakkukla ilgili

süreler uzar.

İkmalen, resen ve idarece tarh olan vergilerde taksit sürelerinden önce tahakkuk etmiş

ise taksit süreleri için, taksit süreleri kısmen veya tamamen geçtikten sonra tahakkuk etmişse

tahakkuk tarihinden itibaren 1 AY içinde ödenmesi gerekmektedir.

Ölüm ve memleketi terk halinde teminat gösterildiği takdirde ödeme süresinin vergi

kanunlarıyla belli edilen taksit zamanlarına kadar, taksit zamanları geçmişse üç ay uzayacağı

belirtilmiştir.

II. ZAMANAŞIMI

Vergi hukukunda zamanaşımı hak düşürücü süre niteliğindedir. Zamanaşımına

uğrayan vergi borcu ortadan kalkar. Tahsil veya dava yoluna gidilemez. Hak düşürücü sürede

hak ortadan kalkar, zamanaşımında talep ve dava hakkı düşer ve borç eksik borca dönüşür.

1. Tahakkuk Zamanaşımı

Vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılbaşından başlayarak 5 YIL

içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergiler tahakkuk zamanaşımına uğrar.

Sadece Damga vergisi, Emlak vergisi ve Veraset intikal vergisi vergiyi doğuran olayın

olduğu yıl değil, vergiyi doğuran olayın vergi dairesince öğrenildiği yılı takip eden yılbaşı

itibariyle zamanaşımı işlemeye başlar.

Tahakkuk Zamanaşımını Durduran Haller;

- Vergi dairesince matrahın belirlenmesi için takdir komisyonuna başvurulması

- Mücbir sebepler

2. Tahsil Zamanaşımı

Tahsil zamanaşımı ise verginin vadesinin dolduğu takvim yılını takip eden yılbaşından

başlayarak 5 YIL’dır. AATUHK’da düzenlenmiştir.

Tahsil Zamanaşımını Durduran Haller;

- Borçlunun yurt dışında bulunması

- Borçlunun hileli şekilde iflası

- Terekenin tasfiyesi nedeniyle alacak takibi yapılamaması

Tahsil Zamanaşımını Kesen Haller;

- Vergi borcunun ödenmesi, ödeme emri tebliği veya haciz tatbiki

- Cebren tahsil ve takip muameleleri sonucunda yapılan her çeşit tahsilat

- Mal edinme veya mal artmalarının bildirilmesi

- Bozma ya da icranın ertelenmesi kararı

- Kamu alacağının teminata bağlanması

Page 165: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

165

Zamanaşımını durduran hal ortadan kalkınca zamanaşımı kaldığı yerden işlemeye

devam ederken, kesen halin ortadan kalktığı yılı takip eden yılbaşından itibaren zamanaşımı

önce işlenmiş süre dikkate alınmadan tekrar işlemeye başlar.

III. TERKİN

Kelime olarak silme anlamına gelen terkin, vergi hukukunda tahakkuk etmiş veya

tahsil edilmiş bir vergi alacağının ortadan kalkmasını ifade etmektedir. Terkin mümkün

olması durumunda, tahakkuk eden vergi alacağı silinir, tahsil edilen vergi ise mükellefe iade

edilir. Tahakkuk etmemiş bir vergi borcu için terkin yapılamaz.

Doğal afet nedeniyle malvarlığının en az 1/3ünü kaybeden mükelleflerin vergi borçları

ve cezaları Maliye Bakanlığı tarafından kısmen veya tamamen silinebilir.

Mükellefin kendisinden istenen vergilerle ve cezalarla ilgili yargı yoluna başvurması

ve haklı çıkması durumunda, vergi hatalarının düzeltilmesi durumunda da vergiler veya

cezaları terkin edilir.

Yapılacak takip sonucunda tahsili imkansız veya tahsil için yapılacak giderlerin

alacaktan fazla olduğu anlaşılan küçük miktarlı alacaklar terkin olunabilecektir.

Vergi idaresi resen, ikmalen veya idarece tarh edilen vergi ve bunlara ilişkin ceza

toplamının belli bir miktarı geçmemesi durumunda tahakkuktan vazgeçebilir.

IV. TAHAKKUKTAN VAZGEÇME

Kanun koyucu bazen vergi tahsilatı maliyetinin söz konusu alacağın değerinin üstünde

olabileceğini göz önüne alarak belli tutarın altında kalan vergi alacakları için idarenin

tahakkuktan vazgeçebilmesine imkan sağlamıştır. Tahakkuktan vazgeçme de vergi borcunu

sona erdiren hallerdendir.

V. HATA DÜZELTME

1. Hata Kavramı

Vergi hatası, vergiye ilişkin hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar

yüzünden haksız yere eksik veya fazla vergi istenmesi veya alınmasıdır. Yani hata verginin

tarh aşamasına yapılabileceği gibi tahsil aşamasında da söz konusu olabilmektedir.

Tartışmaya açık olan hukuki uyuşmazlıklar düzeltmeye konu olamaz, böylesi

durumlarda dava açılması gerekir.

2. Hesap Hataları

Hesap Hataları Matrahın eksik veya fazla hesaplanmasıdır.

Vergi Miktarında Hatalar Tarifelerin, oranların yanlış uygulanması sonucu matrahın

eksik veya fazla çıkmasıdır.

Çifte Vergileme Yanlışlıkla aynı vergi konusu üzerinden birden fazla vergi

alınmasıdır.

3. Vergilendirme Hataları

Mükellefin Şahsında Hata Vergi ile ilgili olmayan kişilerden vergi alınmasıdır.

Mükellefiyette Hata Vergiden muaf olan kişilerden vergi alınmasıdır.

Vergi Konusunda Hata Vergiden istisna olan konulardan vergi alınmasıdır.

Vergi Döneminde veya

Muafiyet Döneminde Hata

Vergi alındığı dönemin yanlış olması veya verginin alındığı

dönem itibariyle o kişinin vergiden muaf olmasıdır.

Page 166: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

166

4. Hataların Ortaya Çıkarılması ve Düzeltme Talebi

Vergi hataları, mükellefin müracaatı üzerine ortaya çıkabileceği gibi idare tarafından

da fark edilebilir.

Hatayı fark eden mükellef, yazı ile başvurarak hatanın düzeltilmesini ister.

Düzeltme işlemi, tereddüt edilmeyen açık ve mutlak vergi hataları için, vergi idaresi

tarafından resen de yapılabilmektedir Bu durumda mükellefin düzeltmeye karşı dava açma

hakkı saklı tutulmuştur.

Mükellef hata düzeltmeyi, yapılan hatanın ilgili olduğu vergi alacağının doğduğu

takvim yılını izleyen tarihten itibaren zamanaşımı süresi 5 YIL içinde isteyebilmektedir.

Hata düzeltmeye karar verme yetkisi vergi dairesi müdüründedir. Vergi idaresi

mükellefin düzeltme talebine karşı 60 GÜN içinde cevap vermek durumundadır. 60 gün

içinde cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. Düzeltme işlemi düzeltme fişi üzerinde

yapılmaktadır.

Düzeltme isteğinin reddedilmesi durumunda ise mükellef kalan süreye göre vergi

mahkemesine veya şikâyet yoluyla Maliye Bakanlığına başvurabilmektedir.

VI. DİĞER NEDENLER

Bunlardan birisi ölüm halidir. Ölüm halinde vergi cezalarının düşeceği öngörülmüştür.

Verginin zamanında ödenmemesi durumunda ortaya çıkan gecikme faizi ve zamları ise ceza

niteliğinde kabul edilmemektedir. Yani bu zam ve faizler ölümle birlikte mirasçılara geçer.

Ölüm halinde mirasçıların mirası reddetmesi ve ölenin malvarlığının da vergi borcunu

kapatmaya yetmemesi durumunda ise vergi ortadan kalkmaktadır.

Takas işlemi sonucunda da vergi borcu ve cezalar, ortadan kalkmaktadır. Takas tahsil

aşamasında olur. Mahsup ise tahakkuk aşamasında olur.

Son olarak çıkarılan aflar ile vergi borcu veya cezaları tamamen veya kısmen

silinebilir. Af çıkarma yetkisi TBMM’dedir.

Pişmanlık, cezalarda indirim, yanılma, mücbir neden halleri de vergi borcunu sona

erdiren diğer haller arasında sayılabilir.

VERGİ KABAHAT, SUÇ ve CEZALARI I. KABAHAT ve SUÇLARA İLİŞKİN İLKELER

- Hangi fiillerin suç olacağı kanunla düzenlenmelidir. ( Kanunilik ilkesi )

- Suçlara verilecek cezanın ne olacağı kanunla düzenlenmelidir. ( Cezaların Kanuniliği )

- Hüküm verilene kadar kimse suçlu sayılamaz. ( Masumiyet Karinesi )

- Ceza sorumluluğu şahsidir. ( Cezaların Şahsiliği )

- Kanuna aykırı olarak elde edilen bulgular delil olarak kullanılamaz.

- İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuracak bir müeyyide uygulayamaz.

Kabahatler konusunda ise bu ilkelere aykırı düzenlemeler yapılabilmektedir. Örneğin,

kanunla kapsam ve koşulları belirlenen bir konuda idareye düzenleme yapma yetkisi

verilebilmektedir. Maliye Bakanlığı farklı fiilleri kabahat kapsamına dahil etme yetkisi ile

donatılmıştır.

2. Kabahat – Suç Ayrımı

Hangi fiillerin suç hangilerinin kabahat olarak nitelendirildiği konusunda net bir ölçüt

yoktur. Ancak suç olarak öngörülen eylemlerin kabahat olarak öngörülen eylemlere göre

kamu düzenini daha çok bozduklarını söyleyebilir.

Kural olarak suçlar için hapis cezası ve adli para cezası, kabahatler için ise idari para

cezası ve idari tedbirler uygulanır. Kabahatlere uygulanan idari yaptırımlar kişinin adli

siciline işlemez.

Page 167: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

167

Suçta teşebbüs mümkünken kabahatte mümkün değildir. Suç olması için kural olarak

kast aranır, kabahat ise kasten veya taksirle işlenebilir.

TCK’ da yer alan hukuka uygunluk sebepleri ile kusurluluğu ortadan kaldıran nedenler

kabahatler bakımından da uygulanır.

Suçların cezası mahkemeler tarafından verilirken, kabahatlerin cezası bizzat vergi

dairesi tarafından verilir.

II. VERGİ KABAHATLERİ ve CEZALARI

1. Vergi Ziyaı

Mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine

getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden verginin zamanında tahakkuk

ettirilmemesini veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade eder.

Kabahatin oluşması için vergi ziyaının varlığı yeterli görülmüştür, mükellefin kasıtlı

olup olmadığı önem taşımamaktadır.

Vergi ziyaının cezası para cezasıdır ve bu cezanın miktarı ziyaa uğratılan verginin bir

katı olarak öngörülmüştür.

Vergi ziyaına kaçakçılık suçlarını gerektiren fiillerle sebebiyet verilirse ziyaa cezası 3

KAT uygulanır. Mükellefin vergi beyannamesini kanuni süresi geçtikten sonra ancak vergi

incelemesine başlanılmasından önce vermesi durumunda, vergi ziyaı cezası %50 oranında

kesilir.

2. Usulsüzlük Eylemlerinin Vergi Ziyaı Eylemlerinden Farkı

Usulsüzlük kabahatlerinin konusunu, vergi kanunlarının şekle ve usule ilişkin

hükümlerine uyulmaması oluşturmaktadır.

Vergi ziyaının oluşabilmesi için, bu kabahate konu olan fiillerin tarh döneminden

sonra ortaya çıkarılması gereklidir. Usulsüzlüklerde ise tarh döneminden önce veya sonra

ortaya çıkmasının önemi yoktur.

Usulsüzlükte vergi kaybına yol açması muhtemel bir tehlike cezalandırılmakta, vergi

ziyaında ise mükellefin belirli bir eyleminden dolayı vergi idaresi kayba uğratılmış ve bu

durum cezalandırılmaktadır.

3. Genel Usulsüzlük

1.Derece Genel Usulsüzlükler;

- Vergi ve harç beyannamelerinin zamanında verilmemesi

- Tutulması zorunlu olan defterlerden herhangi birinin tutulmaması

- Defter kayıtlarının veya bunlarla ilgili belgelerin noksan, usulsüz veya karışık olması

- İş başlamanın zamanında bildirilmemesi

- Onayı zorunlu defterlerden herhangi birinin, kanuni sürenin sonundan itibaren 1 AY

geçmesine rağmen tasdik ettirilmemesi

2. Derece Genel Usulsüzlükler;

- Vergi kanunlarında yazılı bildirmelerin zamanında yapılmamış olması

- Vergi karnesinin süresinin sonundan itibaren 15 GÜN geçmesine rağmen alınmamış

olması

- Onaylanması zorunlu olan defterlerden herhangi birinin onay işleminin geç yaptırılmış

olması

- Vergi beyannameleri, bildirimler, evrak ve belgelerin yasanın istediği şekil ve içeriğe

uygun olmaması

- Bazı evrak ve belgelerin bulunmaması veya ibraz edilememesi

Page 168: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

168

Genel usulsüzlüğün cezası kanunda belirtilen cetvele göre verilmektedir. Buna göre

usulsüzlüğün önce grubu belirlenmekte, daha sonra cezanın muhatabı olan mükellefin dahil

olduğu mükellef grubu tayin edilerek cetvelde belirtilen ceza kesilmektedir.

Genel usulsüzlük cezalarında resen tarhiyata sebebiyet verilecek bir eylem söz konusu

ise ceza ikiye katlanır.

4. Özel Usulsüzlük

Özel usulsüzlükler, genel olarak, vergileme sürecinin sağlıklı işlemesi için büyük

öneme sahip; fatura, fiş, serbest meslek makbuzu gibi belgelerin verilmemesi veya

alınmaması ile ilgilidir.

Buna ilave olarak; günü gününe defter kaydı, vergi levhası bulundurulması gibi başka

bazı şekli ödevlere uymama fiillerinin de özel usulsüzlük kapsamına alındığı görülmektedir.

Özel usulsüzlük cezaları, genel usulsüzlük cezalarına göre daha ağırdır. Bunun nedeni,

özel usulsüzlük fiilerinin vergi ziyaı doğurmaya daha yakın ve yatkın olmasıdır.

Fatura, gider pusulası, serbest meslek makbuzu ve müstahsil makbuzu verilmemesi

durumunda veya alınmaması durumunda veya eksik düzenlenmesi durumunda düzenlenmesi

gereken meblağın %10’u oranında ceza kesilir.

Perakende satış fişi, giriş ve yolcu taşıma bileti, yolcu listesi, sevk irsaliyesi, taşıma

irsaliyesi gibi belgeleri almayan nihai tüketicilere ise meblağın 1/5 i kadar ceza kesilir.

İdari para cezalarında cezalara ilişkin alt ve üst sınır sadece özel usulsüzlükte ifade

edilmiştir.

III. VERGİ SUÇLARI ve CEZALARI

Bu suçlarla ilgili yargılama ceza mahkemelerinde yapılmakta ve cezalar da aynı

mahkemeler tarafından verilmektedir.

1.Kaçakçılık

Vergi ile ilgili kurallara uymama ve genel olarak vergiye karşı gelme anlamına gelen

kaçakçılık, dar anlamıyla vergi kanunlarına aykırı davranmak ve kanınlar da belirtilen

kurallara uymamak olarak nitelendirilmektedir.

Kaçakçılık suçunun oluşması için kast ve vergi ziyaının varlığı gerekli değildir. Bir

başka ifadeyle fiillerin tarh döneminden önce ortaya çıkması hali de kaçakçılık cezasına konu

olabilecektir.

Kaçakçılıkla ilgili Cumhuriyet savcılığına bildirilen suçlara asliye ceza mahkemesinde

bakılır.

Kaçakçılık suçu ile vergi ziyaı suçu birlikte işlenirse vergi ziyaı 3 KAT olarak

cezalandırılır.

Mükellef ceza mahkemesinde yargılanırken, ayrıca kesilen vergi ziyaı cezasına karşı

itiraz edebilecektir.

Vergi kaçakçılığının işlendiğini vergi dairesine haber verenlere, tahakkuk edecek vergi

ve ceza toplamı üzerinden %10 oranında ikramiye ödenmesi öngörülmüştür. Muhbirin bu

ikramiyeden yararlanması için kimliğini gizlememesi, dilekçesinde ikramiye talebinde

bulunması ve ihbarın somut delillere dayanması gerekir.

İştirak hükümlerinin uygulandığı tek suç kaçakçılıktır.

2. Vergi Mahremiyetini İhlal

Vergi işleriyle uğraşan memurlar, vergi yargı kuruluşlarında görevli olanlar, vergi

yasalarına göre kurulan komisyonlara katılanlar ve vergi işlerinde görev alan bilirkişiler bu

mahremiyete uymak zorundadırlar.

Page 169: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

169

Bu kişiler, görevleri münasebetiyle öğrendikleri; mükellefin ve mükellefle ilgili

kimselerin, şahıslarına, işlem ve hesap durumlarına, işlerine, işletmelerine, servetlerine ve

mesleklerine ilişkin sırları açıklayamazlar ve bu sırları kendilerinin veya üçüncü kişilerin

yararına kullanamazlar.

Vergi mahremiyetine uymayanlara 1 YIL ile 7 YIL arasında değişen cezalan

öngörülmüştür.

3. Mükellefin Özel İşlerini Yapma

Vergi mahremiyetini ihlal suçuna ilişkin olarak ifade edilen kimseler, aşağıda

belirtilen kişilere ait;

- Kendilerine, nişanlılarına ve boşanmış olsa bile eşlerine

- Kan veya sıhri usul veya füruna

- Evlatlığına veya kendisini evlat edinene

- Kan hısımlığından üçüncü, kayın hısımlığından ikinci dereceye kadar olan civar

hısımlarına

- Kanuni temsilcisi veya yetkili bulundukları kimselere

Vergi inceleme ve takdir işleriyle uğraşmaları veya vergi kanunlarının uygulanması ile

ilgili hesap, yazı ve sair özel işlerini yapmaları halinde bu kişiler hakkında 6 AY’dan 2 YIL’a

kadar hapis cezasına hükmolunur.

Bu hareketler kaçakçılık suçu cezasını gerektiren bir fiille iştirak mahiyetinde olduğu

takdirde haklarında ayrıca bu vergi cezasının bir katı ceza kesilir.

IV. CEZALARLA İLGİLİ ORTAK KURALLAR

1. Cezaların Kesilmediği veya Azaldığı Durumlar

A. Pişmanlık

Beyana dayalı vergilerde vergi ziyaı cezasını gerektiren yasaya aykırı hareketlerini,

kendiliğinden dilekçe işe ilgili makamlara haber veren mükelleflere, vergi ziyaı için

öngörülen ceza kesilmez. Pişmanlık hükümleri kaçakçılık suçu işleyenler açısından da

geçerlidir. Emlak vergisinde ve MTV’de uygulanmaz.

Hakkında daha önce ihbar yapılmamış ve vergi incelemesi yapılmaya başlanmamış

olması gerekir.

Bu haktan yararlanabilmek için, pişmanlık dilekçesinin, idarenin incelemeye

başlamasından veya suçu öğrenmesinden önce verilmesi 15 GÜN içinde eksik bildirilen

gelirlerin beyannamesinin verilerek vergi ve gecikme zammının ödenmesi gereklidir.

Pişmanlık hükümlerinden yararlanana bir mükellef, vergi ziyaı ile ilgili para cezasını

ödememekte; hapis cezası ile yargılanmaktan da kurtulmaktadır. Ancak bu kişinin eylemi

aynı zamanda usulsüzlük de oluşturuyorsa, usulsüzlük cezası verilir.

B. Yanılma, Mücbir Neden

Bazı durumlarda vergi cezaları kesilmez. Zira bu hallerde vergi suçu oluşmamaktadır.

Bu nedenler yanılma ve mücbir nedenlerdir.

Mükellefin yanılması, yetkili makamların kendisine yazı ile yanlış beyanat vermiş

olmasından kaynaklanır.

Mücbir neden ise ağır kaza, ağır hastalık, tutukluluk, yangın, sel gibi olaylara maruz

kalmasını verebilir.

Page 170: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

170

C. Cezalarda İndirim

Mükellefin indirim imkânlarından yararlanabilmesi için, kendisine bildirilen cezası

dava konusu yapmaması gereklidir.

Mükellefin uzlaşma talebinde bulunması durumunda cezada indirim imkanlarından

yararlanma hakkı açık kalmaktadır. Mükellef, uzlaşma görüşmeleri sonucunda uzlaşma

tutanağını imzalamayarak cezada indirim hakkını kullanabilir.

İndirimin yapılabilmesi için, yükümlünün veya sorumlunun ihbarnamenin tebliği

tarihinden itibaren 30 GÜN içinde başvurması ve resen, ikmalen ve idarece tarh edilen vergi

ve farkını aşağıda gösterilen indirimlerden arta kalan vergi cezalarını vadesinde ödeyeceğini

bildirmesi gereklidir. Mükellefin tazminat göstermesi durumunda ödeme süresi vadeden

itibaren 3 AY daha uzatılabilir. Mükellef bu şartlara uyarsa;

- Vergi ziyaı cezası ilk kez kesilecek ise cezanın yarısı, daha sonraki cezalarda ise 1/3ü

indirilir.

- Genel ve özel usulsüzlük cezalarında ise her defasında 1/3ü indirilir.

D. Suçun ve Cezanın Zamanaşımına Uğraması

Tahakkuk zamanaşımı süresi vergi ziyaı ve özel usulsüzlük suçlarında 5 YIL, genel

usulsüzlük suçunda ise 2 YIL olarak öngörülmüştür. Zamanaşımı, vergi ziyaında kayba

uğratılan verginin doğduğu yılı izleyen yılbaşından itibaren, usulsüzlüklerde ise usulsüzlüğün

yapıldığı tarihi izleyen yılbaşından itibaren işlemeye başlar.

Bu tip suçlara kesilen cezaların tahsil zamanaşımı süresi de aynen vergi aslında olduğu

gibi 5 YIL olarak düzenlenmiştir.

Zamanaşımı süresi hapis cezasını gerektiren kaçakçılık suçunda 8 YIL olarak

öngörülmüştür.

E. Uzlaşma

Vergi idaresini resen, ikmalen veya idarece tarh edilmiş vergi veya cezaları üzerine

mükellef ve idarenin karşılıklı görüşerek pazarlık sonucu anlaşmaya varmaları halinde vergi

ve vergi cezası kısmen ya da tamamen ortadan kaldırılabilir.

Uzlaşmadaki amaç; vergi idaresi ile mükellef arasındaki barışı sağlamak aynı zamanda

yargının yükünü hafifletmektir.

Tarhiyat Öncesi Uzlaşma Tarhiyat Sonrası Uzlaşma

Ne Zamana Kadar

Başvurulabilir.

İnceleme tutanağının

düzenlendiği ana kadar

uzlaşma talebinde

bulunulabilir.

Tarhiyatın ve cezanın

tebliğini takip eden 30 GÜN

içinde yapılabilir.

Hangi Cezalar İçin

Başvurulabilir.

Vergi Ziyaı, Genel ve Özel

Usulsüzlük

Sadece Vergi Ziyaı

Hangi Cezalar İçin

Başvurulamaz.

Kaçakçılık ve kaçakçılığa

bağlı vergi ziyaı

Kaçakçılık ve kaçakçılığa

bağlı vergi ziyaı, genel ve

özel usulsüzlük

Uzlaşma Sağlanıncaya

Kadar Arada Geçen Süreye

Gecikme faizi yürütülür.

Uzlaşma Sağlanırsa 1 AY içinde gecikme faizi ile birlikte ödenir. Uzlaşılan tutar

yargıya taşınamaz.

Uzlaşma Sağlanamazsa Tarhiyatın tebliğini takip

eden 30 GÜN içinde

uyuşmazlığı Vergi

Mahkemesine taşıyabilir.

Dava süresi 15 GÜN’den

fazla ise kalan sürede, az

veya bitmiş ise 15 GÜN

içinde Vergi Mahkemesine

dava açabilir.

Page 171: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

171

2. Cezaların Arttığı Durum ( Tekerrür )

Tekerrür, daha önce kabahat işleyip ceza alan bir kimsenin, belli bir süre içinde

yeniden kabahat işlemesi halinde daha ağır ceza almasını gerektiren bir uygulamadır.

Cezası kesilen ve kesinleşen bir mükellef, cezanın kesinleştiği tarihi takip eden takvim

yılından başlayarak;

- Vergi ziyaında 5 YIL içinde tekrar işlenirse %50 artırılır.

- Genel usulsüzlükte 2 YIL içinde tekrar işlenirse %25 artırılır.

- Özel usulsüzlükte artış olmaz.

3. Kaçakçılık Suçuna İştirak Edenlerin Cezalandırılması

İştirak sadece kaçakçılık suçlarında söz konusu olmaktadır.

Bu suç, birden fazla kişinin kaçakçılık suçunun düzenlendiği VUK’ta sayılan fiillerin

icrasına iştirak etmeleri durumunda ortaya çıkmaktadır. Bu şekilde iştirak eden aynen suçu

işleyen asli fail gibi cezalandırılır.

Bununla beraber iştirak edenin bu suçu menfaat gözetmeden işlemesi durumunda,

öngörülen normal hapis cezasının yarısı uygulanacaktır.

Kaçakçılık suçu vergi ziyaı ile birlikte işlenirse iştirak edenlere vergi ziyaı cezası 1 kat

olarak kesilir. Hapis cezası ise maddi menfaat gözetiyorsa aynısı, gözetmiyorsa yarısı olarak

verilir.

4. Birleşme

Bir eylem ile aynı anda hem genel usulsüzlük hem de vergi ziyaına neden olunmuşsa

ceza birleştirilir ve en ağır olanı uygulanır.

Özel usulsüzlük sonucu vergi ziyaına neden olunursa cezalar birleştirilmez, vergi ziyaı

cezası ayrıca kesilir.

Vergi ziyaında; tek bir fiilin birden fazla vergi kaybına sebep olması durumunda, her

vergi bakımından ayrı ayrı vergi ziyaı cezası kesilir.

Farklı fiiller sonucunda ortaya çıkan vergi ziyaı ve usulsüzlükten dolayı da ayrı ayrı

ceza kesilir.

Aynı türden olmak şartıyla bir eylemin aynı takvim yılı içinde birden fazla

tekrarlanırsa meydana gelen usulsüzlüklerden birinciden sonraki eylemlere birinciye kesilen

cezanın 1/4ü kesilir. Vergi ziyaı suçu ve usulsüzlük, kaçakçılıkla birleşmez.

VERGİ ALACAĞININ KORUNMASI I. VERGİ ALACAĞINI GÜVENCE ALTINA ALINMASI

1. Teminat ve Kefalet

Vergi alacağının güçleşeceğine kanaat getirilmesi hallerinde alacağın tarh ve

tahakkuku beklenmeksizin vergi denetim elemanlarınca yapılan hesaplamalara göre bulunan

değer veya miktar üzerinden teminat istenebilir veya teminat gösterilemiyorsa borçludan kefil

gösterilmesini de talep edebilir. Gösterilen kefili vergi idaresi kabul etmemekte serbesttir.

Para, banka tarafından verilen teminat mektupları, gayrimenkul ve devlet borçlanma

senetleri teminat olarak gösterilebilir.

2. İhtiyati Haciz

Tahakkuk etmiş bir kamu alacağının tahsilinin tehlikeye düşmesi halinde alacaklı

kamu idaresinin bulunduğu yerin en büyük memurunun kararıyla haciz kararı alınabilir.

İhtiyati hacze karşı 7 GÜN içinde Vergi Mahkemesine başvurulabilir. Borçlu teminat

gösterilirse ihtiyati haciz kalkar.

Page 172: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

172

3. İhtiyati Tahakkuk

Tahakkuk etmemiş bir kamu alacağının bazı durumlarda güvence altına alınabilmesi

için vergi dairesi müdürünün talebi üzerinde defterdar veya vergi dairesi başkanı, Maliye

Bakanlığının tespit ve ilan ettiği vergi ve resimler ile bunlara ilişkin gecikme zammı ve

cezaları için ihtiyati tahakkuk kararı alabilir.

İhtiyati tahakkukun söz konusu olduğu bir alacak için ihtiyati hacze gidilebilir. İhtiyati

tahakkuka karşı 7 GÜN içinde Vergi Mahkemesine başvurulabilir.

İhtiyati tahakkuka, teminat istenmesi gereken hallerde, kamu borçlusunun belli bir

ikametgahının olmadığı durumlarda, borçlunun kaçması durumunda, malların kaçırılması

veya hileli işlemlere gidilmesi durumunda başvurulabilir.

4. Cebren Tahsil

Zamanında ödenmeyen kamu alacakları için; ilgili vergi dairesince alacaklıya ödeme

emri gönderilir ve 7 GÜN içinde borcunu ödemesi ya da mal beyanında bulunması istenir.

Vergi borçlusu teminat göstermiş fakat 7 GÜN içinde borcu ödememişse teminatlar

paraya çevrilir ya da kefil varsa ona başvurulur.

Mal bildiriminde bulunmamışsa 3 AYA kadar, yanlış mal bildiriminde bulunmuşsa

3AY – 1 YIL kadar hapis cezasına çarptırılır. Muvazaalı işlemlerde hapis cezası 6AY-

3YIL’dır.

5. Takas

Vergi idaresi mükellefe iade etmesi gereken bir borcu bulunması durumunda, bu

iadeyi yapmadan önce aynı kişiden vadesi gelmiş bir alacağı olup olmadığını araştırır.

Kişinin idareye borcu varsa bunu alacağına mahsup eder böylece iade isteğini

reddeder.

6. Rüçhan Hakkı

Kamu idaresi borçlu hakkında yapılan diğer haciz işlemlerine göre ayrıcalıklı olarak

öncelik hakkına sahiptir. Bu durum rehinli alacaklar için de geçerlidir.

7. İptal Davası

Borçlunun alacağın tahsilini engellemeye yönelik her türlü işlem ve tasarrufun iptali

için alacaklı kamu idaresi umumi mahkemelerde dava açabilir.

8. Yurt Dışına Çıkma Yasağı

Vergi borcu olanlar emniyet makamlarına bildirilerek pasaportu olsa bile yurt dışına

çıkmaları engellenebilir. 2010 referandumu ile birlikte bu yasak ancak hâkim kararıyla alınır.

II. VERGİ ALACAĞININ DEĞERİNİN KORUNMASI

1. Gecikme Faizi

Gecikme faizi tahakkuk aşamasıyla ilgili olup, tahakkuku geciktirilen vergiler için söz

konusu olmaktadır.

İkmalen, resen veya idarece tarh edilen vergilere karşı dava açılması ya da uzlaşmaya

gidilmesi halinde verginin kesinleştiği tarih ile verginin vade tarihi arasındaki süre için

uygulanan ek ödemedir.

2. Gecikme Zammı

Kamu alacağının zamanında ödenmemesi nedeniyle alacak üzerine yürütülen ek

ödemedir. Burada tahsilin geciktirilmesi söz konusudur.

Page 173: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

173

Gecikme Faizi Gecikme Zammı

-Tahakkukun geciktirilmesi söz konusudur.

-VUK’ta düzenlenmiştir.

-Cezalara uygulanmaz.

-Aylık oranı %1,4’dur.

-Ay kesirleri dikkate alınmaz.

-Asgari tutar yoktur.

-Tebliğ yapılır.

-Tahsilin geciktirilmesi söz konusudur.

-6183 AATUHK’ta düzenlenmiştir.

-Vergi ziyaına uygulanır

-Aylık oranı %1,4’dur.

-Ay kesirleri dikkate alınır.

-Asgari tutar 1 TL’dir.

-Tebliğ yapılmaz.

3. Tecil

Kamu alacağının tahsili, borçluyu zor duruma sokacak ise borçlunun talebi ve Maliye

Bakanlığının uygun görmesi ile 36 AY’ı geçmemek kaydıyla, üzerine tecil faizi yürütülerek

(%1) ve borç karşılığı teminat gösterilerek alacağın ertelenmesine tecil denir.

VERGİ UYUŞMAZLIKLARI ve ÇÖZÜM YOLLARI I. ÖN BİLGİLER

1. Vergi Uyuşmazlıklarının Görüleceği Yargı Yeri Sorunu

Vergi uyuşmazlıklarının yargı yolu çözümü, Fransa, İsveç, Lüksemburg gibi bazı

ülkelerde idari yargı, ABD, İngiltere, Belçika gibi bazı ülkelerde adli yargı, Almanya gibi bazı

ülkelerde ise bağımsız bir vergi yargısı içinde yapılmaktadır.

Ülkemizde 1982 yılında yapılan düzenlemelerde, vergi uyuşmazlıklarının idari yargı

alanı içinde çözümlenmesi kararlaştırılmıştır. Ancak bu uyuşmazlıkların idare

mahkemelerinde değil, vergi mahkemelerinde görülmesi esası benimsenmiştir. Dolayısıyla

Almanya’daki gibi bağımsız bir vergi yargısı sistemi oluşturulmuştur.

2. Vergi Uyuşmazlıklarının İdari Aşamada Çözümlenmesi

Vergi uyuşmazlıklarının çözümü ya bizzat vergi dairesi ile sağlanmaya çalışılır ya da

yargı organları tarafından sağlanır.

Vergi idaresi ile uyuşmazlık çözüm yöntemleri olan uzlaşma, cezadan indirim ve hata

düzeltme konuları daha önce açıklanmıştır.

Uzlaşma ve hata düzeltme istenmesine rağmen, idare ile anlaşmanın sağlanamadığı

durumlarda da, uyuşmazlık açıklanacak süreler içinde yargı organlarına taşınabilir.

II. VERGİ MAHKEMELERİNİN İŞ YÜKÜNÜ AZALTMAYA YÖNELİK

UYGULAMALAR

1. Ombudsman

Vergi idaresi ile çözüm ve yargı organları önünde çözüm yöntemlerine ilave olarak

yeni bir uyuşmazlık çözüm yöntemi daha getirilmiş, kamuoyunda ombudsman olarak bilinen

Kamu Denetçiliği Kurumu oluşturulmuştur.

Vatandaşlar kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, yetkili makamlara ve

TBMM’ye yazı ile başvurma hakkına sahiptir. Herkes bilgi edinme kamu denetçisine

başvurma hakkına sahiptir.

TBMM Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin

işleyişiyle ilgili şikâyetleri inceler.

Kuruma gerçek veya tüzel kişiler başvurabilir. Başvuru illerde valilikler, ilçelerde

kaymakamlıklar aracılığıyla da yapılabilir. Herhangi bir ücret alınmaz. Dava açma süresi

içinde başvuru işlemeye başlamış olan dava açma süresini durdurur. Kuruma başvuruda

bulunulabilmesi için idari başvuru yolları ile özel kanunlarda yer alan zorunlu idari başvuru

yollarının tüketilmesi gereklidir.

Page 174: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

174

Baş denetçi veya denetçiler bilirkişi görevlendirebilir, şahit dinleyebilir. Kurum

inceleme ve araştırmasını en geç 6 AY içinde sonuçlandırır.

Başvurunun kurum tarafından yerinde görülerek kabul edilmesi halinde; ilgili merci

Kurumun önerisi üzerine 30 GÜN içinde herhangi bir işlem tesis etmez veya eylemde

bulunmazsa durmuş olan dava açma süresi kaldığı yerden işlemeye başlar. Kamu Denetçiliği

Kurumunun verdiği kararlar kesinlik taşımamaktadır. İlgili kamu kurumu bu tavsiyeye

uyabilir veya uymayabilir. Uymaması halinde mükellef kalan süre içinde yargı yoluna

başvurmalıdır.

2. Kamu idareleri Bünyesinde Oluşturulan Hukuki Uyuşmazlık Değerlendirme

Komisyonları

Bu kapsamda çıkarılan KHK ile kamu idareleri bünyesinde, üst yönetici tarafından

belirlenen ve içinde hukuk birim amiri ile uyuşmazlıkla ilgili birim amirinin de bulunduğu en

az 3 üyeden oluşan Hukuki Uyuşmazlık Değerlendirme Komisyonları oluşturulmuştur.

III. VERGİ YARGISINDA İSPAT, DELİL SERBESTLİĞİ VE RE’SEN ARAŞTIRMA

Vergi hukukunda vergilemeyle ilgili bir hususu ileri süren her kişi bunu ispat etmekle

yükümlüdür. Vergi hukukunda ispat, vergi ilişkisi ile ilgili olarak dava taraflarının kendi

iddialarını, yani kanıtlarını ortaya koymasıdır. İspat için gerekli olan şey delildir. Vergi

hukukunda delil serbestliği ilkesi geçerli olmasına rağmen bazı sınırlandırmalar vardır;

Tanık ifadesi delil kabul edilmekte, ancak tanığın vergiyi doğuran olay ile ilgili olarak

doğal ve açık bir ilişkisinin olması şart koşulmuştur. Yeminde delil olarak kabul edilmez.

Kanunen belge ile belirtilmesi gereken hususlar bu belgeler olmadan ileri sürülürlerse

delil olarak kabul edilmezler.

Vergi hukukunda hakimin kıyas yapma yasağı vardır. Nedeni hukuki güvenlik ilkesi

ve verginin yasallığı ilkesine aykırılıktır. Yorum yapılabilir ancak kıyasa yol açacak şekilde

geniş yorum yapılamaz.

Medeni hukukta sınırlı araştırma usulü geçerli iken, vergi yargısı ceza hukukunda

olduğu gibi re'sen araştırma ilkesi geçerlidir.

IV. VERGİ MAHKEMESİNE AÇILAN DAVALAR ve ÜST YARGI YOLLARI

1. Vergi Davalarına Bakmakla Görevli Mahkemeler

A. Vergi Mahkemesi

Vergi mahkemelerinde davanın, tebliğ tarihini takip eden günden itibaren 30 GÜN

içinde açılması gerekir. Ancak ödeme emri, ihtiyati haciz, ihtiyati tahakkuk ve haciz

varakasına karşı açılacak davalarda bu süre 7 GÜN olarak öngörülmüştür.

Vergi Mahkemelerinin Baktığı Davalar;

Genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergilere, resim, harç ve

benzeri yükümlülüklere ve bunlara bağlı ceza ve zamlara (Gümrük ve Tekel idarelerince

alman vergi ve diğer mali yükümler dâhil ), ve bu kuruluşlara ait olup, mali yüküm kavramı

dışındaki tarifelere,

Mükellefin müracaatı üzerine yapılan emsal bedel takdirinde mükelleflerin, takdir

komisyonu kararlarına,

İdarece tereddüt edilmeyen açık ve mutlak vergi hatalarının re'sen düzeltilmesi

durumunda, kendi aleyhlerine düzeltme yapılan kimseler, yapılan düzeltmelere,

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un uygulanmasına,

Vergi mahkemelerince verilen kararların yerine getirilmeme sebebine dayanan

tazminat ve zam işlemlerine, ilişkin davalara bakmaktadır.

Page 175: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

175

B. Bölge İdare Mahkemesi ( BİM )

İlk derece mahkemelerince verilen ve istinaf yolu açık olan nihai kararlara karşı

yapılan istinaf başvurularını inceleyerek karara bağlar.

İlk derece mahkemelerince yürütmenin durdurulması istemleri hakkında verilen

kararlara karşı yapılan itirazları inceleyerek karara bağlar.

Yargı çevresindeki idare ve vergi mahkemeleri arasında çıkan göre ve yetki

uyuşmazlıklarını kesin karara bağlar.

Diğer kanunlarda verilen görevleri yapar.

C. Danıştay

Danıştay 15i dava dairesi 2 si idari daire olmak üzere 17 daireden oluşur. Her daire bir

başkan ve en az dört üyeden oluşur. Görüşme yeter sayısı beştir ve kararlar çoğunlukla verilir.

1868 yılında Fransız örneğine göre kurulan Danıştay, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası

ile görevlendirilmiş Yüksek İdare Mahkemesi, danış ve inceleme merciidir.

Danıştay ilk derece mahkemesi olarak açılan davaları karara bağlar.

Danıştay’ın İlk Derece Mahkemesi Olarak Baktığı Davalar;

Bakanlar Kurulu kararlarına

Başbakanlık ve bakanlık müsteşarları, müsteşar yardımcıları, genel müdürleri ve kurul

başkanları, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının müsteşar, başkan ve genel müdürleriyle ilgili

kararnamelere

Maliye Bakanlığınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemlere

Danıştay idari dairelerince veya İdari İşler Kurulunca verilen kararlar üzerine

uygulanan eylem ve işlemlere

Birden çok idare veya vergi mahkemesinin yetki alanına giren işlere

Danıştay Yüksek Disiplin Kurulu kararları ile bu Kurulun görev alanı ile ilgili

Danıştay Başkanlığı işlemlerine karşı açılan davalarda Danıştay ilk derece mahkemesi olarak

görev yapmaktadır.

Vergi mahkemelerinin heyet halinde verdikleri kararlara karşı temyiz merciidir. Vergi

mahkemesi Danıştay'ın verdiği kararlara karşı kendi kararında ısrar edebilir. Böyle bir

durumda temyiz merci Danıştay Vergi Dava Daireleri Kuruludur. Kurul aynı zamanda

Danıştay'ın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davalarında temyiz mercidir.

2. Vergi Yargısının İşleyişi

Vergi davaları vergi mahkemesinde özel kanunlar tarafından farklı bir süre

belirlenmediği sürece 30 GÜN içinde açılmaktadır. Vergi mahkemesi kararlarına karşı kanun

yolları devam etmektedir. Ancak prosedürün işleyişi dava konusu verginin miktarına bağlıdır.

5.000 TL’nin altındaki meblağlara karşı açılan davalarda ilk derece mahkemesinin

kararları kesindir. Dolayısıyla bu davalara karşı istinaf veya temyiz yoluna başvurulamaz.

5.000 TL ile 100.000 TL arasındaki meblağlara karşı açılan davalarda ilk derece

mahkemesinin verdiği kararlara karşı kararın tebliğinden itibaren 30 GÜN içinde istinaf

yoluyla BİM’e götürülebilmektedir. Bölge idare mahkemesinin vereceği karar kesindir.

Dolayısıyla bu davalara karşı temyiz yoluna başvurulamaz.

100.000 TL’nin üzerindeki meblağlara karşı açılan davalarda ilk derece mahkemesi

kararları istinaf yoluyla BİM’e götürülmektedir. BİM’in kararı ise 30 GÜN içinde temyiz

yoluyla Danıştay’a götürülebilmektedir.

Page 176: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

176

3. Olağanüstü Kanun Yolları

A. Kanun Yararına Bozma

Bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştayca ilk

derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan

kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenler için

istenebilir.

İlgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından

kanun yararına temyiz istenebilir.

Süre şartı yoktur her zaman istenebilir.

Temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde karar, kanun yararına bozulur. Bu bozma

kararı, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını

kaldırmaz. Bozma kararının bir örneği ilgili bakanlığa gönderilir ve Resmi Gazete’de

yayımlanır.

B. Yargılamanın Yenilenmesi

Danıştay ile bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinden verilen kararlar hakkında şu

sebepler dolayısıyla yargılanmanın yenilenmesi istenebilir;

Zorlayıcı sebepler dolayısıyla veya lehine karar verilen tarafın eyleminden doğan bir

sebeple elde edilemeyen bir belgenin kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş

olması

Karara esas olarak alınan belgenin sahteliğine hükmedilmiş veya sahte olduğu

mahkeme veya resmi bir makam huzurunda ikrar olunmuş veya sahtelik hakkındaki

hüküm karardan evvel verilmiş olup da, yargılamanın yenilenmesini isteye kimsenin

karar zamanında bundan haberi bulunmamış olması

Karara esas olarak alınan bir ilam hükmünün, kesinleşen bir mahkeme kararıyla

bozularak ortadan kalkması

Bilirkişinin kasıtla gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun mahkeme kararıyla

belirlenmesi

Lehine karar verilen tarafın, karara etkisi olan bir hile kullanmış olması

Vekil veya kanuni temsilci olmayan kimseler ile davanın görülüp karara bağlanmış

bulunması

Çekinmeye mecbur olan başkan, üye veya hakimin katılmasıyla karar verilmiş olması

Tarafların, konusu ve sebebi aynı olan bir dava hakkında verilen karara aykırı yeni bir

kararın verilmesine neden olabilecek kanuni bir dayanak yokken, aynı mahkeme yahut

başka bir mahkeme tarafından önceki ilamın hükmüne aykırı bir karar verilmiş

bulunması

Hükmün İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetlerini Korumaya Dair Sözleşmenin ihlali

suretiyle verildiğinin AİHM’nin kesinleşmiş kararı ile tespit edilmiş olması

Yargılanmanın yenilenmesi istekleri esas kararı vermiş olan mahkemece karara

bağlanır.

Genel başvuru süresi 60 GÜN’dür. Tarafları, konusu ve sebebi aynı olan bir dava

hakkında verilen karara aykırı yeni bir kararın verilmesine neden olabilecek kanuni bir

dayanak yokken, aynı mahkeme yahut başka bir mahkeme tarafından önceki ilamın hükmüne

aykırı bir karar verilmiş bulunması durumunda 10 YIL’dır.

Hükmün İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetlerini Korumaya Dair Sözleşmenin ihlali

suretiyle verildiğinin AİHM’nin kesinleşmiş kararı ile tespit edilmiş olması halinde ise 1

YIL’dır.

Page 177: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

177

Page 178: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

178

Page 179: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

179

TÜRK VERGİ SİSTEMİ GELİR VERGİSİ I. ÖN BİLGİLER

1. Gelir Vergisinde Tam Mükellefiyet / Dar Mükellefiyet Ayrımı

Tam mükellef / dar mükellef ayrımı, esas olarak ülkelerin egemenlik haklarından

kaynaklanmaktadır. Tam mükelleflerin hem Türkiye’de hem de Türkiye dışında elde ettikleri

gelirler, dar mükelleflerin ise sadece Türkiye’de elde ettikleri gelirler vergileme kapsamına

alınmıştır.

A. Tam Mükellefiyet ( Şahsilik )

İkametgâh ölçüsüne göre, Türkiye’de yerleşmiş olanlar tam mükellef olarak kabul

edilirler. Bunlar;

- İkametgâhı Türkiye’de bulunanlar ve

- Bir takvim yılı içinde Türkiye’de devamlı olarak 6 AY’dan fazla oturanlar. Bu 6 aylık

süre içinde geçici ayrılmalar oturma süresini kesmemektedir.

Tabiiyeti dikkate alınarak tam mükellef kabul edilenler ise resmi daire ve müesseselere

veya merkezi Türkiye’de bulunan teşekkül ve teşebbüslere bağlı olup, bunların işleri

dolayısıyla yabancı memleketlerde oturan Türk vatandaşları tam mükellef olarak

vergilendirileceklerdir. Örneğin Akbank’ın Londra şubesinde çalışan elemanlar bu bende göre

tam mükellef olarak vergiye tabi olacaklardır.

NOT: Belli ve geçici görev veya iş için Türkiye’ye gelen iş adamları, ilim ve fen insanları,

uzmanlar, memurlar, basın ve yayın muhabirleri ve durumları bunlara benzeyen diğer kişilere

tahsil, tedavi, istihbarat veya seyahat için gelenler, tutuklu, hükümlü veya hastalık gibi elde

olmayan nedenlerle Türkiye2De alıkonulmuş veya kalmış olanlar 6 AY’dan fazla kalsa bile

tam mükellef olmazlar.

B. Dar Mükellefiyet ( Yersellik )

Türkiye’de yerleşmiş olmayan gerçek kişiler dar mükellef olarak gelir vergisine tabi

tutulmaktadır. Dar mükellef genellikle yabancı uyruklu kişilerdir.

Türkiye’de yerleşmiş olmayan gerçek kişiler sadece Türkiye’de elde ettikleri kazanç

ve iratlar üzerinden vergilendirilir.

Bu arada çalışma ve oturma izni alarak altı aydan fazla bir süredir yurt dışında yaşayan

Türk vatandaşlarının da Türkiye’de elde ettikleri kazanç ve iratlar bakımından dar

yükümlülük esaslarına göre vergilendirilmesi ilkesi benimsenmiştir.

Tam Mükellefiyet ( ŞAHSİLİK ) Dar Mükellefiyet ( YERSELLİK )

-Türkiye’de yerleşmiş olanlar

-Bir takvim yılı içinde 6 AY’dan fazla

Türkiye’de bulunanlar

-Resmi daire veya merkezi Türkiye’de

bulunan teşebbüslere bağlı çalışan ve yabancı

memleketlerde oturan Türk vatandaşları

-Gerek Türkiye’de gerekse yabancı ülkelerde

elde ettikleri kazançlar üzerinden

vergilendirilir.

-Sakatlık indirimden yararlanır.

-Diplomat ve ücret istisnasından

yararlanamaz.

-Türkiye’de yerleşmiş olmayanlar

-Bir takvim yılı içinde 6 AY ve daha az

Türkiye’de oturanlar

-Sadece Türkiye’de elde ettikleri kazançlar

üzerinden vergilendirilir.

-Sakatlık indiriminden yararlanmaz.

-Diplomat ve ücret istisnasından yararlanır.

Page 180: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

180

2. Vergiye Tabi Gelirin Özellikleri

Gelir vergisi kanununa göre gerçek kişilerin gelirleri gelir vergisine tabidir. Gelir,

gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır.

- Gelir gerçek kişi tarafından elde edilmelidir. İstisna olarak kolektif şirketin ve adi

komandit şirketin ortakları gelir vergisi mükellefi olarak kabul edilmiştir. Paylı

komandit şirketlerde ise komandite ortak gelir vergisi mükellefi sayılmıştır. Yine adi

şirket ortakları da gelir vergisi ödemektedir.

- Gelir bir takvim yılı içinde elde edilmiş olmalıdır. Bunun da bazı inşaat ve onarma

işleri gibi bazı istisnaları vardır.

- Gelir elde edilmiş olmalıdır.

- Gelir kazanç ve iratlardan oluşur. Kazanç, bedensel, zihinsel çalışma ile veya sermaye

konularak elde edilen gelir, irat ise sermayenin başkasına kullandırılması neticesinde

sağlanan paydır.

- Vergi safi tutar ve gerçek tutar üzerinden alınır.

NOT: Ticari kazançlar ve zirai kazançlar tahakkuk esasına göre, ücretler, serbest meslek

kazançları, gayrimenkul sermaye iradı, menkul sermaye iradı ve diğer kazanç ve iratlar ise

tahsil esasına göre vergilendirilir.

NOT: Herhangi bir şekilde bedensel ve zihinsel eylem olmadan elde edilen gelirlere kazanç,

herhangi bir bedensel ve zihinsel eylem olmadan elde edilen gelirlere irat denilir.

3. Tüzel Kişilerin Gelir Vergisi Karşısındaki Durumları

Ticari Faaliyet Zirai Faaliyet Serbest Meslek

Faaliyeti

Adi Ortaklık Ticari Kazanç Zirai Kazanç SMK

Kolektif Şirket Ticari Kazanç Ticari Kazanç SMK

Adi Komandit

Şirket

Komandite Ticari Kazanç Ticari Kazanç SMK

Komanditer MSİ MSİ MSİ

SPBKŞ Komandite Ticari Kazanç Ticari Kazanç Ticari Kazanç

Komanditer Gelir vergisi ödemez.

II. TİCARİ KAZANÇLAR

Her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançlar ticari kazançtır. Sınai faaliyet

kavramını hammaddeleri işlenmiş ya da yarı işlenmiş ürünlere dönüştürme olarak

tanımlayabiliriz.

Kanun yapmış olduğu tanımın yanı sıra bazı faaliyetleri ayırarak bunların her hal ve

şartta ticari kazanç unsuruna tabi olduğunu belirtmiştir. Buna göre şu faaliyetlerden doğan

kazançlar ticari kazançtır;

Madeni taş, kiremit ocakları, kum, çakıl, istihsal yerleri, tuğla ve kiremit

harmanlarının İŞLETİLMESİ’ nden elde edilen kazançlar

Borsada hisse senedi alım-satımı yapanlar ( coberler )

Okul ve hastane gibi yerlerin İŞLETİLMESİ’ nden elde edilen kazançlar

Diş protezciliği

Araziyi alım tarihinden itibaren 5 YIL içinde parselleyerek satmak

Kendi nam ve hesabına menkul kıymet alıp satanların bu işten elde ettikleri kazançlar

Gayrimenkul alım-satım ve inşa işleriyle sürekli olarak uğraşanların kazançları

Çiftçiye ait olmakla beraber zira işleyeme dahil edilmeyen biçerdöver ve traktörün

işletilmesinden elde edilen gelirler.

Page 181: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

181

1. Ticari Kazancın Özellikleri

- Emek ve sermaye unsurları bir arada kullanılmalı

- Yapılan faaliyet devamlılık arz etmeli

- Bir işletme bünyesinde gerçekleşmeli

- Bağımsız bir faaliyet olmalı

- Temelinde gelir elde etme amacı taşımalıdır.

2. Ticari Kazancın Gerçek Usulde Tespiti

Basit usulün şartlarını taşımayan mükelleflerin kazançları gerçek usule göre tespit

edilmektedir. Gerçek usule tabi mükellefler, tutacakları defterler açısından iki sınıfa

ayrılmaktadır. Birinci sınıf tacirler bilanço esasına göre, ikinci sınıf tüccarlar ise işletme

hesabı esasına göre defter tutarlar.

A. Birinci Sınıf Taciler ( Bilanço Esası )

VUK bilanço esasına göre defter tutacak mükellefleri şöyle sıralamıştır;

- Her türlü ticaret şirketleri ( adi şirket sınırları aşarsa bilanço usulüne tabidir )

- Kurumlar vergisine tabi diğer tüzel kişiler

- Kendi istekleri ile bilanço esasına göre defter tutmayı tercih edenler

- Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işlendikten sonra satan ve yıllık alımlarının

tutarı ve yıllık satışlarının tutarı kanunda belirtilen tutarları aşanlar

Bilanço esasına tabi mükellefler yevmiye defteri, defteri kebir, envanter defteri, imalat

defteri, ambar defteri gibi defterleri tutmak zorundadırlar.

Safi kazancı ‘ DSÖS – DBÖS – Eklenen + Çekilen ‘

NOT: Sermaye, işletmeye konulan para ve para ile ifade edilebilen iktisadi değerin toplamı

olan varlıklardır. Öze sermaye ise, belli bir hesap dönemi sonunda bu varlığın saf değerini

ifade eder.

B. İkinci Sınıf Taciler ( İşletme Hesabı Esası )

Birinci sınıf tacirlerle ilgili şartları taşıyanlar ve basit usule tabi olanlar dışında kalan

tacirler ikinci sınıf tacir sayılmaktadır. Bu tacirlerin tutmak zorunda oldukları tek defter

işletme hesabı defteridir. Bu defterin sağ tarafından gelirler, sol tarafında giderler yazar.

İşletme hesabı esasına göre ticari kazanç, bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat

ile giderler arasındaki olumlu farktır.

İşletme hesabı esasen bilanço esasında kazanç tespitine ilişkin indirilebilecek

indirilemeyecek giderleri kapsar. Ancak işletme hesabı esasına tabi mükellefler azalan

bakiyeler yöntemine göre amortisman ayıramazlar.

3. Sınıf Değişikliği

İş hacmi bakımından şu şartları taşıyanlar tahakkuku izleyen hesap döneminden

itibaren ikinci sınıfa geçebilirler. İsteğe bağlıdır.

- Hesap dönemi iş hadleri belirlenen hadlerden %20 yi aşan oranda düşük olursa

- Arka arkaya üç dönem iş hadlere nazaran %20 ye kadar bir düşüklük gösterirse

İş hacmi bakımından ikinci sınıfa dahil tüccarların durumları aşağıda yazılı şartlara

uyulduğu takdirde bunlar bu şartların tahakkukunu takip eden hesap döneminden başlayarak

birinci sınıfa geçerler. Zorunludur.

- Hesap dönemi iş hadleri belirlenen hadlerden %20 yi aşan oranda artış olursa

- Arka arkaya iki dönem iş hadlere nazaran %20 ye kadar bir artış gösterirse

Page 182: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

182

Birinci sınıftan ikinci sınıfa geçiş isteğe bağlı iken, ikinci sınıftan birinci sınıfa geçiş

zorunludur.

Normal Hesap Dönemi: 1 Ocak – 31 Aralık

Özel Hesap Dönemi: 1 Nisan – 31 Mart

Kıst Hesap Dönemi: 1 Şubat – 31 Temmuz

4. Ticari Kazancın Tespitinde İndirilebilecek Giderler

- İşin idamesi için yapılan her türlü masraf

- İşle ilgili olmak kaydıyla tüm giderler (hammadde alımı, işçi ücretleri, işyeri kirası,

elektrik, su faturaları vb.)

- Sosyal giderler (Hizmetli veya işçilerin işyeri veya işyerinin eklentilerinde yiyecek,

giyecek, barınma ihtiyaçlarının karşılanması için yapılan giderler).

- Tedavi ve ilaç giderleri (Hizmetli veya işçiler için herhangi bir sınır ve şart olmaksızın

yapılan tedavi ve ilaç giderleri).

- İşle ilgili zarar, ziyan ve tazminatlar

- Seyahat ve ikamet giderleri

- Taşıt giderleri.

- Vergi, resim ve harçlar (İşletme ile ilgili olarak ödenmiş),

- Amortismanlar.

- İşverenlerce ödenen sendika aidatları

- Giyim eşyaları (Çalışanlara işin niteliği gereği verilen ve çalışanın görevden ayrılırken

bırakacağı giyim eşyaları için yapılan giderler).

- Gıda bankalarına ödenen bağışların maliyetleri

- Bireysel emeklilik sistemine ücretliler adına ödenen ücretler.

- İşsizlik Sigortası Primi

5. Ticari Kazancın Tespitinde İndirilemeyecek Giderler

- İşletme sahibi ile eşinin ve çocuklarının, işletmeden çektikleri paralar veya ayni olarak

aldıkları diğer değerler,

- Büyük çocukları hariç ödenen aylıklar, ücretler, ikramiyeler, komisyonlar ve

tazminatlar ile bunların işletmedeki cari hesap veya diğer şekillerdeki alacakları

üzerinden yürütülecek faizler.

- İşletme sahibinin koyduğu sermaye için yürütülecek faizler.

- Cezalar ve bazı tazminatlar (Tüm vergi ve para cezaları işe işletme ile ilgisi olmayan

tazminat, zarar ve ziyanlar).

- Alkollü içecekler ile tütün ve tütün mamullerine ait reklam giderlerinin %50'si (BKK

ile bu oran %0 olduğu için tamamı indirilebilir) ile her türlü yurtdışı reklam giderleri.

- Bazı taşıtların giderleri ve amortismanları (Kiralama yoluyla edinilen veya işletmede

kayıtlı olan; yat, kotra, tekne, sürat teknesi gibi motorlu deniz, uçak ve helikopter gibi

hava taşıtlarından işletmenin esas faaliyet konusu ile ilgili olmayanların giderleri ile

amortismanları ile bunlar için ödenen Motorlu taşıtlar vergisi gider yazılamaz).

Otomobillerin amortismanı gider kaydedilebilir

- İşle ilgili olmayan ve Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun II sayılı cetvelinde (otobüs,

minibüs, kamyon, kamyonet vb.) yer almayan taşıtların vergileri

- Basın yoluyla işlenen fiillerden dolayı, yayınlardan doğacak maddi manevi tazminatlar

- Özel İletişim Vergisi ve Şans Oyunları Vergisi

Page 183: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

183

6. Ticari Kazancın Basit Usulde Tespiti

Basit usul, geliri sınırlı bakkal, kasap gibi küçük ticaret erbabıyla, tamirci, terzi gibi

küçük sanat erbabı için getirilen uygulamadır. Bu meslek sahipleri küçük esnaf olarak da

anılmaktadır.

Basit usulde vergilendirilenler defter tutmazlar, vergi tevkifatı veya muhtasar

beyanname vermezler, geçici vergi ödemezler, amortisman ve karşılık ayırmazlar, beyanname

verirler ve bu kişilerin teslim ve hizmetleri KDV’den istisnadır.

Alınan ve verilen belgelerin kayıtları mükelleflerin bağlı oldukları meslek odalarındaki

bürolarda tutulmaktadır. Ancak isteyen mükellef kimseden izin almadan kayıtları kendi

tutabilir ya da tutturabilir.

Basit Usule Tabi Olmanın Şartları

Genel Şartlar Özel Şartlar

-Kendi işinde bilfiil çalışmak ( işinde

yardımcı ve çırak bulundurmak, geçici

ayrılmalar bu şartı bozmaz. Ölüm halinde

mirasçıların bilfiil işin başında bulunması

şartı aranmaz )

-İşyeri kendisinin ise emsal kira bedeli, kira

ise yıllık kira bedeli kanunda belirlenen

sınırların altında olacak

-Gerçek usulde TK, ZK ve SMK elde

etmeyecek.

-Mal alım, satım ve iş hasılatının tutarları

kanunda yazılı tutarın altında olacak

Basit Usulden Faydalanamayacak Olanlar

- Kolektif şirket ortakları ile komandit şirketlerin komandite ortakları

- Ödünç verme işleriyle uğraşanlar

- Sarraf ve kıymetli maden alım satımı ile uğraşanlar

- İnşaat ve onarma işini taahhüt edenler ile bu mükelleflere karşı derece derece taahhütte

bulunanlar, Tavassut işi yapanlar ( dayıbaşılar hariç )

- İlan ve reklam işleriyle uğraşanlar

- Sigorta prodüktörleri

- Gayrimenkul ve gemi alımı satımı ile uğraşanlar

- Maden işletmeler, taş ve kireç ocaklar, tuğla ve kiremit harmanları işletenler

- Şehirlerarası yük ve yolcu taşımacılığı yapanlar ( 14 koltuktan az olanlar hariç )

Basit usulde ticari kazanç bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile giderler ve

satılan malların alış bedelleri arasındaki olumlu farktan oluşmaktadır.

Basit usulün şartlarını taşıyanlardan, bu usulden yararlanmak istemediklerini yazı ile

bildirenler dilekçelerinde belirttikleri tarihten veya izleyen takvim yılı başından, yeni işe

başlayanlar ise başlama tarihinden itibaren gerçek usulde vergilendirilir.

Basit usule tabi olmanın şartlarını bir takvim yılı içinde kaybedenler ertesi takvim

yılından itibaren gerçek usulde vergilendirilir.

Basit usulde vergilendirilen ve arka arkaya son iki yıl alış, satış ve hasılat tutarlarının

her biri basit usul için belirlenen sınırların altında olan gerçek usule tabi mükellefler bu şartın

gerçekleşmesini izleyen Ocak ayında başından yazılı olarak bağlı bulundukları vergi dairesine

başvurmaları halinde basit usulde vergilendirmeye geçebilirler.

Ortaklıklardan herhangi biri gerçek usule tabiyse diğerleri basit usulden faydalanamaz.

Ve basit usulden faydalanan mükellef kaçakçılık fiiline sebebiyet vermişse hiçbir surette basit

usulden faydalanamaz.

Page 184: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

184

NOT: Dar mükellef gerçek kişilerin ulaştırma işleriyle gelir elde edenlerin geliri ortalama

emsal bedeliyle çarpılarak Türkiye’de elde ettikleri gelir tespit edilir. Bu oranlar;

- Hava % 5

- Kara % 12

- Deniz % 15

7. Ticari Kazançta Muaflık ve İstisnalar

Ticari kazançta esnaf muaflığı, sergi ve panayır istisnası, eğitim ve öğretim işlerinde

kazanç istisnası, rehabilitasyon merkezleri istisnası, diplomat muaflığı ve ücret istisnası gibi

muaflıklar ve istisnalar vardır.

A. Esnaf Muaflığı

Esnaf Muaflığından Yararlananlar

- Motorlu nakil vasıtası kullanmamak şartıyla gezici olarak veya bir iş yeri açmaksızın

perakende ticaret ile uğraşanlar,

- İş yeri açmadan gezici olarak ve doğrudan doğruya tüketiciye iş yapan kalaycı,

lehimci, musluk tamircisi, çilingir gibi küçük sanat erbabı,

- Hayvan veya bir adet hayvan arabası ile nakliyecilik yapanlar

- Dışarıdan işçi almamak ve makine gücü kullanmamak şartıyla oturdukları evde mantı,

dantel gibi ürünleri dükkan açmadan satanlar esnaf muaflığından yararlanabilir.

- Nehir, göl ve denizlerde makinesiz ve motorsuz taşıt aracı işletenler

- Köylerde gezici olarak her türlü sanat işleri ile uğraşanlar ile aynı yerlerde aynı işleri

bir işyeri açmak suretiyle yapanlar

Ancak bu işleri, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine bağlılık arz edecek şekilde

yapanlar esnaf muaflığından yararlanamaz.

NOT: Vergiden muaf esnaf vergi sorumlusuna mal satar hizmet ifasında bulunursa vergi

sorumlusu bir örneği kendinde kalmak aslını verginden muaf esnafa vermek üzere GİDER

PUSULASI düzenler. Bu gider pusulasında verginden muaf esnaftan alınan hizmetin bedeli,

vergiden muaf esnafın GELİR VERGİSİ KESİNTİSİ yer alır ve böylelikle verginden muaf

esnafın elde etmiş olduğu gelir vergilendirilmiş olur.

III. ZİRAİ KAZANÇ

Arazide, gölde ve nehirde ekim, dikim, bakım, üretme, yetiştirme ve ıslah gibi

faaliyetler veya bitki, orman, hayvan, balık ve bunların mahsullerinin üretimi, avlanması, avcı

veya yetiştiricisi tarafından muhafazası, taşınması, satılması veya başka bir şekilde

faydalanılması zirai faaliyete girer.

Bir çiftçi ürünlerini işlemek için tamamlayıcı faaliyetlerde bulunursa (soyanın

yağını çıkarmak, sütten peynir yoğurt yapmak vb.) bu zirai faaliyettir. Bu işlemi başka

çiftçiler için açtığı bir işletmede yaparsa ticari faaliyettir.

Bir çiftçi açtığı mağaza veya dükkânda ürettiği ürünleri satarsa faaliyet ürünün

mağazaya gelişine kadar zirai, mağazada satılışı sırasında ticaridir.

Çiftçi kendisine ait biçerdöver, traktör gibi araçlarını kendisi için kullanmadığı

zamanlarda kiraya verirse zirai, kendi işinde kullanmayıp bu araçları sadece kiraya

veriyorsa ticari faaliyettir.

Hayvan alım satımı yapan bir kişinin faaliyeti ticarîdir, ancak bu hayvanı yetiştirip

satan kişinin faaliyeti ziraidir.

Arazi sahibi olan bir kişi bu arazinin ekimi - dikimi için bir başka kişi ile anlaşır ve

doğacak zarara da ortak olursa faaliyet zirai, ancak zarara ortak olmaz ve sadece araziyi

kiraya verirse faaliyet gayrimenkul sermaye iradı olarak değerlendirilir.

Page 185: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

185

Zirai işletmenin boyutları, sınai bir müessese önem ve genişliğinde olursa zirai kazanç

değil ticari kazanç söz konusu olur.

Üzerinde veya içinde zirai faaliyet yapılan yer zirai işletmedir. Zirai işletmelerde

üretilen her türlü ürün mahsuldür, ürünün işlenmiş ya da ham olması önemli değildir. Zira

işletmeleri işleten gerçek kişilere çiftçi denir. Tüzel kişiler çiftçi olamaz.

Zirai Faaliyet Kapsamındaki İşler;

Seracılık

Avcılık

Aşım yaptırmak amacıyla erkek damızlık beslemek

Hara, voli ve dalyanların işletilmesi

Zira faaliyette kullanılan her türlü makine ve aletlerin, başka çiftçilerin zirai işlerinde

çalıştırılmasıdır. Ancak bu işlerin sürekli yapılması gerekmektedir.

Çeltikten pirinç üretilmesi; sütten, yağ, peynir yapılması ve zeytinden yağ çıkartılması

birer zirai faaliyettir.

Elde edilen ürünlerin satılması amacıyla mağaza açılması ve dükkan açılması

durumunda zirai faaliyet ürünlerin bu işyerlerine gelmesine kadar devam eder.

1. Zirai Kazancın Tespiti

A. Gerçek Usul ( Büyük Çiftçi )

Gerçek usulde bilanço esasına göre veya zirai işletme hesabına göre vergilendirme

yapılabilir. Bilanço esasında bütün defterler tutulmak zorundadır. Zirai işletme hesabı

esasında ise sadece zirai işletme defteri tutulur.

Büyük çiftçi ister bilanço ister zirai işletme hesabı usulüne göre kazancını tespit eder.

Lakin hangi usulü seçtiyse 2 YIL geçmedikçe usul değişikliği yapamaz.

B. Gerçek Olmayan Usul ( Tevkifat- Stopaj )

Küçük çiftçi vergi sorumlusuna ürün satarsa vergi sorumlusu bir örneği kendinde

kalkmak aslını küçük çiftçiye vermek üzere MÜSTAHSİL MAKBUZU düzenler. Bu

makbuzda küçük çiftçiden alınan ürünün bedeli, küçük çiftçinin GELİR VERGİSİ

KESİNTİSİ yer alır ve böylelikle küçük çiftçinin elde etmiş olduğu kazanç vergilendirilmiş

olur.

Hayvan ve Hayvan

Ürünleri

Orman ve Tarım Ürünleri

Borsaya Kayıtlı %1 %2

Borsaya Kayıtlı Değil %2 %4

İşletme büyüklüğü ölçütünde; arazinin büyüklüğü, hayvan sayısı, ağaç sayısı, tekne

boyu ve kovan sayısı gibi ölçütler kullanılır.

Büyük Çiftçi Olmanın Şartları

Kanunda yazılı zirai işletme büyüklüğünü aşmak

En az 1 biçerdöver veya 10 yaşından küçük ikiden fazla traktöre sahip olmak

Zirai kazançlarda muafiyet yoktur, ancak teşvik ödülü istisnası ( zirai ürünlere dayalı

olarak yarışmalarda kazanılan teşvik, ödül vb. edinimler vergiden istisnadır ), sergi ve panayır

istisnası bulunmaktadır.

Page 186: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

186

Defter Tutma Belge Düzenleme Beyanname Verme

Gerçek Usulde TK + + +

Basit Usulde TK - + +

Gerçek Usulde ZK + + +

Stopajla

Vergilendirilen

Küçük Çiftçi

-

-

-

Vergiden Muaf Esnaf - - -

Gerçek Usulde SMK + + +

IV. ÜCRETLER

İşverene tabi ve belirli bir iş yerime bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen ve

ayın ile sağlanan ve para ile temsil edilen menfaatlerdir.

- İstisna dışında kalan emeklilik, maluliyet, dul ve yetim aylıkları

- Evvelce yapılmış veya gelecekte yapılacak hizmetler karşılığı verilen para, mal veya

sağlanan menfaatler

- Bilirkişilere, resmi arabuluculara, eksperlere, spor hakemlerine ve jüri üyelerine

yapılan ödemeler ile sporculara yapılan ödemeler

- Yönetim ve denetim kurulu başkan ve üyeleri ile tasfiye memurlarına yapılan

ödemeler

- Bazı meclis ve komisyon üyelerine yapılan ödemeler

- Sporculara transfer ücreti veya sair adlarla yapılan ödemeler ve sağlanan menfaatler

Ücretin Sahip Olması Gereken Nitelikler;

- Hizmet erbabına işverene tabi hizmet görmesi,

- Belirli bir işyerine bağlı olma,

- Hizmet karşılığı ödemenin para, ayın veya para ile temsil edilen bir menfaat ile

yapılması.

- Ticari faaliyet ile emeğin sınırı faaliyetlerin niteliğine göre çizilebilmektedir. Buna

göre; ticari kazançlarda sermaye, organizasyon, kar, risk ve bağımsız faaliyet unsurları

vardır, ancak ücretlerde emek ön plandadır, hizmet erbabı zarara ortak olamaz (risk

yoktur), ve hizmet erbabının faaliyetini mutlaka bir yere bağlı olarak yapılması şarttır.

1. Ücretlilerin Vergilendirilmesi

A. Ücretlilerin Stopaj Usulüyle Vergilendirilmesi

Safi Hasılat = Gayrisafi Hasılat – Kanunen Kabul Edilen Giderler

Kanunen kabul edilen giderler; emeklilik aidatları, sendika aidatları, şahsi sigorta

primleri, işsizlik sigorta primleri, sakatlık indirimi, asgari geçim indirimi ve özürlü kişi

indirimidir.

2015 yılı değişikliğine göre, kişinin kendisine %50, çalışmayan eş için %10 oranında

ilave, çocuklu mükelleflere ise ilk iki çocuk için %7.5’ar, izleyen üçüncü çocuk için %10

diğer izleyen çocuklar için %5 asgari geçim indirim uygulanır

Gayrisafi ücret üzerinden özürlü ücretliler için sakatlık indirimi yapılmaktadır.

Sakatlık dereceleri üç grupta toplanmıştır; çalışma gücünün asgari %80’ini kaybetmiş olanlar

1.derece, %60’ını kaybetmiş olanlar 2.derece, %40’ını kaybetmiş olanlar ise 3.derece sakattır.

Ücretin gerçek ve safi tutarlarının tespitinde gelir vergisi gibi kişisel vergiler ve ücret

dolayısıyla ödenen damga vergisi gibi ücretle ilgili vergiler, ücretin gayri safi tutarından

indirilemez.

Page 187: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

187

Safi hasılat üzerinden sorumlu ertesi ayın 23 ünde beyanname verir ve 26sı akşamına

kadar öder.

Eğer çalıştırılan işçi sayısı 10 kişiden az ise muhtasar beyanname 3 er aylık dönemler

halinde verilir.

B. Götürü Usul ( Karne Usulü )

Yıllık Safi Ücret = ( Aylık Brüt Ücret * 12 ) / %25

İşveren çalıştırmış olduğu diğer ücretliler için VERGİ KARNESİ alacak. Bu

karnedeki yazan vergi borcunu her yıl iki eşit taksitte ( Şubat v Ağustos ) ödeyecek.

NOT: Birden fazla işverenden ücret geliri elde edilmesi alinde ilk işverenden alınan ücret

hariç tutulmak kaydıyla sonraki işverenlerden alınan ücret 2015 yılı için 29.000 TL’ yi

aşıyorsa ilk işverenden alınan ücrette dahil olmak üzere tevkifata tutulmuş olsa bile ayrıca

yıllık beyanname ile beyan edilir.

NOT: Bir işverenden alınan ücret ne olursa olsun stopajla vergilendirilir.

2. Ücretlerde Muafiyet ve İstisnalar

A. Diplomat Muaflığı

Yabancı devletlerin Türkiye’de bulunan elçi, müsteşar ve konsolosları ile elçilik ve

konsolosluklara mensup olan ve o memleketin tabiiyetinde bulunan memurlar ve Türkiye’de

resmi bir göreve memur edilenlerin, menkul sermaye iradı üzerinden yapılan tevkifatlar

dışındaki tüm gelirleri gelir vergisinden muaf tutulmuştur. Bu muafiyet karşılıklılık şartına

bağlanmıştır. Fahri konsoloslar hariçtir.

B. Elçilik ve Konsolosluk Çalışanlarının Ücret İstisnası

Kanun yabancı elçilik ve konsolosluklarda çalışan ancak 15.md kapsamına girmeyen

memur ve hizmetlilerin yalnızca bu işlerden aldıkları ücretleri yine karşılıklı olmak şartıyla

gelir vergisinden istisna etmiştir.

NOT: Ücret gelirinde asgari geçim indirimi, ücret istisnası, sakatlık indirimi gibi istisna ve

muafiyetler de vardır. Dar mükellef ücretli ve dar mükellef serbest meslek erbabı sakatlık

indiriminden yararlanamaz.

V. SERBEST MESLEK KAZANÇLARI

Her türlü serbest meslek faaliyetlerinden doğan kazançlara denir. Sermayeden daha

çok emeğe, mesleki bilgi ve uzmanlaşmaya dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin bir

işveren hesabına değil de kendi nam ve hesabına yapılmasıdır.

- Tahkim işleri dolayısıyla hakemlerin aldığı ücretler

- Avukat, doktor, mali danışman, muhasebeci, mühendis, veteriner, çevirmenlerin

kazançları, müşavir, serbest muhasebeci, yeminli mali müşavir, ressam, yazar,

bestekar, kimyager, noter, senarist, yönetmen, artist

- Telif kazançları

- Gümrük komisyoncuları, noterler, borsa ajan ve acenteleri

- Birkaç serbest meslek erbabını bir araya getirerek faaliyette bulunmalarını sağlayarak

kazançtan pay alanlar

- Dava vekilleri, iş takipçileri, ebeler, sünnetçiler, sağlık memurları, arzuhalciler, konser

veren sanatçılar, müşavirler serbest meslek erbabıdır.

- Bu mükellefler için GEÇİCİ VERGİ ÖDEME YÜKÜMLÜLÜĞÜ getirilmiştir.

Page 188: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

188

1. Serbest Meslek Kazançlarının Özellikleri

Bağımsız olacak ( işveren tabi olmayacak )

Sermayeye kıyasla bilgi ve şahsi mesaiye dayanacak

Ticari mahiyette olmayacak

Sürekli yapacak

Muayene açacak, levha asacak

Mesleki faaliyette bulunduğuna dair ilan verecek

Mesleki kuruluşlara kayıt olacak

Şu işlemleri yapanlar da serbest meslek erbabı sayılmaktadır;

Gümrük komisyoncuları, bilumum borsa ajan ve acenteleri, noterler, noterlik görevini

ifa ile mükellef olanlar

Bizzat serbest meslek erbabı tarifine girmemekle beraber serbest meslek erbabını bir

araya getirerek teşkilat kurmak veya bunlara sermaye temin etmek suretiyle veya sair sürekle

serbest meslek kazancından hisse alanlar

Serbest meslek faaliyetinde bulunan kolektif ve adi şirketlerde ortaklar, adi komandit

şirketlerde komandite ortaklar

2. Serbest Meslek Kazancının Tespiti

A. Gerçek Usul

Serbest meslek defteri, doktorlar protokol defteri, borsa ve acenteler ise resmi defter

tutmak zorundadır.

Safi hasılar = Gayrisafi Hasılat – Kanunen Kabul Edilen Giderler

Kanunen Kabul Edilen Giderler;

- Mesleki kazanç elde edilirken gayrisafi hasılattan düşülen giderler

- Mesleki faaliyetle ilgili seyahat ve ikamet giderleri

- Alınan mesleki yayınlar için ödenen bedeller

- İşte kullanılan taşıtların giderleri

- Mesleki faaliyetle ilgili olarak kanun, ilam ve mukavelenameye göre ödenen

tazminatlar

- Mesleki kuruluşlara ödenen aidatlar

- Meslek ifası için alınan yayınlara ödenen bedeller

- Seminer masrafları

- Özürlü kişi indirimi

- Home ofis durumunda evi kendisinin ise masraflarının ve amortismanının yarısı, kira

ise masrafların yarısını, kiranın tamamını gider olarak yazabilir.

B. Stopaj Usulü

- Noterlere yapılan ödemelerde stopaj yapılmaz.

- Telif kazançlarında %17

- Diğer SMK’da %20

Telif eserleri ile ihtira beratları, bunları yazanlar veya kanuni mirasçıları tarafından

kiralanırsa veya satılırsa serbest meslek kazancı olarak kabul edilir.

Telif eseri ve ihtira beratları üçüncü kişiler tarafından kiralanırsa gayrimenkul sermaye

iradı, satılırsa diğer kazanç ve irat kabul edilecektir.

Page 189: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

189

3. Serbest Meslek Kazancında Muafiyet ve İstisnalar

A. Serbest Meslek Kazancı Muaflığı

Ebe, sünnetçi, sağlık memuru, arzuhalci, rehber gibi serbest meslek sahipleri bazı

şartlara uymaları durumunda gelir vergisinden muaf tutulmuştur. Bu şartlar;

Muayenehane, yazıhane, atölye gibi özel iş yerleri açmamak

Çalışılan yere tabela, levha asmamak

Devamlı şekilde çalıştığını gösteren ilanlar yapmamak

Mesleki teşekküllere kaydolmamak

Bu şartlardan birinin ihlal edilmiş olması muafiyetten yararlanmayı

engellememektedir. İkisinin ihlal edilmiş olması durumunda ise muafiyet hakkı ortadan

kalkmaktadır.

B. Telif Kazançları İstisnası

Müellif, mütercim, heykeltıraş, ressam, bilgisayar programcısı gibi bazı meslek

sahiplerinin ve mirasçılarının kitap, resim, heykel, roman, makale, bilimsel araştırma ve

incelemeleri satmak ve kiralamak suretiyle elde ettikleri hasılat gelir vergisinden istisna

tutulmuştur. Bu istisna bilim, sanat ve teknolojinin geliştirilmesi gayesiyle tesis edilmiştir.

VI. GAYRİMENKUL SERMAYE İRADI

Aşağıda yazılı mal ve hakların sahipleri, mutasarrıfları, zilyetleri, irtifak ve intifa

hakkı sahipleri veya kiracıları tarafından kiraya verilmesinden elde edilen iratlar

gayrimenkul sermaye iradıdır:

- Arazi, bina, maden suları, memba suları, madenler, taş ocakları, kum ve çakıl istihsal

yerleri, tuğla ve kiremit harmanları, tuzlalar ve bunların mütemmim (tamamlayıcı)

cüzileri (parçaları) ve teferruatı

- Voli mahalleri ve dalyanlar,

- Gayrimenkullerin, ayrı olarak kiraya verilen mütemmim cüzileri ve teferruatı ile

bilumum tesisatı, demirbaş eşyası ve döşemeleri

- Sınai ve ticari hakların kiraya verilmesi

- Gayrimenkul olarak tescil edilen haklar

- Telif hakları sahipleri veya mirasçılar dışındakiler tarafından kiraya verilmesi

- Zirai faaliyete bilfiil iştirak etmeksizin sadece üründen pay alan arazi sahiplerinin elde

ettiği gelirler.

- Motorlu nakil ve cer vasıtaları, her türlü motorlu araç ve makine tesisat ve bunların

eklentileriyle kiraya verilmesi

- Gemi ve gemi payları ile yükleme ve boşaltma araçlarının kiraya verilmesi

Yukarıda yazılı mallar ve haklar ticarî veya zirai bir işletmeye dâhil ise elde edilen

gelirler ticari veya zirai kazanç olarak değerlendirilir.

Tüccarlara ait olsa dahi, işletmeye dâhil bulunmayan gayrimenkullerle haklar

hakkında bu bölümdeki hükümler uygulanır.

NOT: 2015 yılı içinde 1500 TL’ yi aşan her türlü kira geliri beyana tabidir.

NOT: Konutunu kiraya verenler için 3500 TL istisna geri kalanı beyana tabidir. Gerçek

usulde ticari, zira ve mesleki kazanç elde edenler konut istisnasından faydalanamaz.

NOT: Gayrimenkulünü iş yeri olarak kiraya verenlerin elde etmiş olduğu kira geliri, iş

yerinin yıllık hasılatı 29.000 TL’yi aşıyorsa stopajla vergilendirilir.

Page 190: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

190

1. Gayrimenkul Sermaye İradının Tespiti

Gerçek Usul Götürü Gider Usulü

-Hasılattan, kiraya verilen mal için katlanılan

giderler, sigorta giderleri, vergi, resim,

şerefiyeler, kira bedelleri indirilir.

-Vergi ve para cezaları indirilemez.

-Gayrisafi iradın %25 i gider olarak yazılır.

-Hakkını kiraya verenler faydalanamaz.

-Mükellefe kolaylık olsun diye getirilmiştir.

Hangi seçeneği seçeceği isteğe bırakılmıştır. Lakin 2 yıl geçmedikçe usul değişikliği

yapılamaz.

Gerçek gider usulüne göre indirilecek giderler şunlardır;

Kiraya verilen mal veya hak için bizzat kiraya veren tarafından yapılan genel

giderler ile idaresi için (yönetim giderleri) yapılan (ısınma, aydınlanma, şu, kapıcı,

aidat vb.)

Kiraya verilen mal ve hak için yapılan giderler nedeniyle alınan borçların faizleri

gider olarak yazılabilir.

Sadece bir ev için, mal veya hakkın iktisap tarihinden itibaren 5 yıl süreyle iktisap

bedelinin %5'i gider olarak indirilebilir (birden fazla ev varsa toplamdan değil, hangi

ev için gider yazılacaksa o kira gelirinden düşülür),

Sigorta giderleri ile vergi, resim, har ve şerefiyeler, amortismanlar,

Mal ve haklarla ilgili olarak, sözleşmeye, kanuna veya ilama dayanarak ödenen

zarar, ziyan ve tazminatlar (şahsi hataya dayanmayacak),

Kiraladığı mal ve hakkı tekrar kiraya verenlerin ödedikleri kira bedelleri (örneğin

yıllık 5.000 TL'ye kiraladığı işyerini 8.000 TL'ye başkasına kiraya veren kişi ödediği

5.000 TL'yi gider olarak yazabilir),

Sahibi bulundukları konutu kiraya verenlerin (konut olarak kiraya vermeleri şartı

ile), Türkiye'de kiraladıkları başka bir evde kira karşılığı oturmaları halinde ödedikleri

kira bedeli (tek bir konut için geçerlidir, zarar beyan edemezler)

2. Emsal Kira Bedeli

Bina ve arazilerde % 5

Haklarda % 10’ dur.

Emsal Kira Bedeli Uygulanmayan Haller;

- Boş kalan gayrimenkullerin korunması amacıyla bedelsiz olarak başkalarının

ikametine bırakılması

- Gayrimenkullerin mal sahiplerinin usul, füru veya kardeşlerinin ikametine bırakılması

- Mal sahipleri ile birlikte akrabalarında aynı evde ikamet etmesi halinde

- Genel bütçeye dahil daireler ve katma bütçeli daireler ile il özel idareleri ve

belediyeler ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan kiralamalar

Page 191: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

191

VII. MENKUL SERMAYE İRADI

Sahibinin TK, ZK, SMK faaliyetleri dışında sermaye veya para ile ifade edilebilen

değerlerden oluşan sermaye dolayısıyla elde ettiği KAR PAYI, FAİZ gibi benzeri iratlardır.

- Devlet tahvili ve hazine bonosu faizleri ile diğer her türlü tahvil ve bono faizleri,

eurobond faizleri

- Repo gelirleri, mevduat faizleri, döviz tevdiat hesabı gaziler, her nevi alacak faizleri

menkul sermaye iradıdır.

İrat sağlayan menkul kıymetlerin ticari faaliyete dahil olması durumunda, bu iratlar

ticari kazancın tespitinde dikkate alınır.

Ödünç para verme işinin sürekli yapılması halinde elde edilen alacak faizleri ticari

kazanç olarak vergilendirilir.

Hazine bonosu, devlet tahvilleri vadesi gelmeden elden çıkarılırsa bu durumdaki gelir

diğer kazanç ve irattır.

1. Menkul Sermaye İradı Sayılmayan Haller;

Menkul kıymetlerin kuponlu veya kuponsuz satışından elde edilen gelirler

İştirak paylarının devir ve temliki karşılığında alınan bedeller

Menkul kıymetler ile iştirak paylarının tamamen veya kısmen itfa edilmesi

karşılığında elde edilen gelirler.

2. Menkul Sermaye İradının Vergilendirilmesi

Kar paylarının yarısı 2015 yılı itibariyle 29.000 TL’ yi aşıyorsa yarısı beyan edilir geri

kalan yarısı istisnadır. Eğer 29.000 TL’ yi aşmıyorsa yarısına %15 stopaj uygulanır geri kalan

istisnadır.

Alacak faizi, senet iskonto bedelleri, hisse senetlerinin vadesi gelmemiş kuponlarının

satışından elde edilen gelirler 1500 TL’ yi aşıyorsa beyan edilir.

VIII. DİĞER ARIZI KAZANÇ ve İRATLAR

Değer Artış Kazançları Arızı Kazançlar

-İvazsız olarak iktisap edilenler ile tam

mükellef kurumlara ait olan ve iki yıldan

fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri

hariç, menkul kıymetlerin veya diğer

sermaye piyasası araçlarının elden

çıkarılmasından sağlanan kazançlar

-Kanunda yazılı mal ve hakların elden

çıkarılmasından doğan kazançlar

-Telif haklarının ve ihtira beratlarının elden

çıkarılmasından doğan kazançlar

-Ortaklık haklarının veya hisselerin elden

çıkarılmasından doğan kazançlar

-Faaliyeti sona erdirilmiş işletmenin kısmen

veya tamamen elden çıkarılmasından doğan

kazançlar

-Arızi olarak yapılan ticari faaliyetlerden

veya bu nitelikteki faaliyetlere aracılık

etmekten elde edilen kazançlar

-Mesleği terk halinde elde edilen kazançlar

-Gayrimenkullerin tahliyesi, kiracılık

haklarının devri karşılığında alınan

tazminatlar ve peştamallıklar

-Gerçek usulde vergilendirilen mükelleflerin

terk ettikleri işlerle ilgili sonradan elde

ettikleri kazançlar

-Dar mükelleflerin elde ettiği arızi kazançlar

-Hava paraları

Page 192: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

192

IX. GELİR VERGİSİNDE BEYAN

1. Yıllık Beyanname Muhtelif kaynaklardan bir takvim yılı içinde elde edilen kazanç ve iratların bir araya

getirilip toplanmasına ve bu suretle hesaplanan gelirin vergi dairesine bildirilmesine

mahsustur.

Gelirin takvim yılı içinde belirli bir dönemde kazanılması ve diğer dönmede gelir elde

edilmemesi beyannamenin yıllık olma özelliğini değiştirmez, örneğin yılın sadece üç ayı gelir

elde eden bir ticaret erbabının diğer aylar gelir elde etmemesi bu işletmenin yıllık beyan

vermesine engel değildir.

Beyanname gelirin elde edildiği yılı takip eden yılın Mart ayının 25. günü akşamına

kadar, sadece basit usulde tespit edilen ticari kazançlar için Şubat ayının 25. günü akşamına

kadar ilgili vergi dairesine verilir.

2. Muhtasar Beyanname İşverenler veya vergi tevkifatı yapan diğer kimseler tarafından kesilen vergilerin

matrahları ile birlikte, toplu olarak vergi dairesine bildirmesine mahsustur.

Tevkifatın yapıldığı ayı takip eden ayın 23. günü akşamına kadar verilir ve 26. günü

akşamına kadarda vergi borcu ödenir.

Çalıştırdığı işçi veya hizmet erbabı sayısı 10 ve daha az olan işverenler (gerçek usule

tabi olmayan çiftçiler hariç olmak üzere) vergiyi ödediği vergi dairesine haber vermek

şartıyla 3 ayda birde muhtasar beyanname verebilirler (Ocak, Nisan Temmuz ve Ekim).

3. Münferit beyanname Dar mükellefiyete tabi olanların yıllık beyanname ile bildirmeye mecbur olmadıkları

kazanç ve iratlardan, vergisi tevkif suretiyle alınmamış olanların bildirilmesine mahsustur.

Serbest meslek faaliyetinde faaliyetin sona erdiği diğer tüm kazanç ve iratlarda gelirin

iktisat edildiği tarihi takip eden 15 gün içinde beyanname verilir ve vergi ödenir

4. Geçici Vergi

Ticari kazanç sahipleri ( basit usuldekiler hariç ) ve serbest meslek erbabı öder. Üç

aylık dönemi takip eden ikinci ayın 14.akşamına kadar beyan edilir ve 17.akşamına kadar

ödenir.

5. Özel Durumlar Halinde Beyanname Süreleri

Yurdu Terk Halinde: 15 GÜN içinde verilir ve ödenir.

Mücbir Sebepler: Beyanname verme süresi durur. Mücbir sebep ortadan kalkınca kalan süre

işlemeye devam eder.

Zor Durum: Mükellefin isteği ve Maliye Bakanlığının onayı ile normal vadenin 1 katını

aşmayacak şekilde beyanname verilme süresi uzatılır. Vadeye 1 AY’dan daha az bir zaman

kalmışsa süre en az 1 AY uzatılır.

Ölüm ve Gaiplik Halinde: Ölümün meydana gelmesinden ve gaipliğin kesinleşmesinden

itibaren 4 AY içinde beyan edilir. Bu durum sadece gelir vergisinde geçerlidir. Diğer

vergilerde 3 AY süre verilir.

Page 193: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

193

6. Gelirden Yapılacak İndirimler

Geçmiş Yıl Zararları: Geçmiş 5 YIL zararları indirilebilir.

Asgari Geçim İndirimi: Sadece ücretliler yararlanır. Yıllık asgari brüt ücretin; kendisi için

%50, çalışmayan eşi için %10, ilk iki çocuk için ayrı ayrı % 7,5, sonraki çocuk için % 5 ve

ondan sonrakiler için yine %7.5’dur.

Sakatlık İndirimi: Çalışma gücünün %80’ini kaybedenler 1.derece, %60’ını kaybedenler

2.derece, %40’ını kaybedenler 3.derecedir.

Bağış ve Yardımlar: Gelirin %5 ine kadar indirilir. Kalkınmada öncelikli yörelere %10, okul

ve öğrenci yurdu bağışlarının tamamı indirilir.

Şahıs ve Sigorta Primleri: Kendisi, eşi ve çocukları için %5, bireysel emeklilik için %10 u

indirilebilir.

Sponsorluk Harcamaları: Amatör spor klüplerinde tamamı indirilir. Profesyonel klüplerde

%50’si indirilir.

AR-GE Harcamaları: %100’ü indirilir.

NOT: Gelir vergisi tarifesinde % 15-20-27 ve 35 oranları vardır.

KURUMLAR VERGİSİ Konusu kurumların elde etmiş olduğu kazançlardır. Ticari kazanç olarak nitelendirilir

ve kurum kazancı olarak adlandırılırlar. Mükellefleri;

- Sermaye şirketleri

- İktisadi kamu müesseseleri

- Dernek, vakıf ve sendikalara ait iktisadi işletmeler

- İş ortaklıkları

- Kooperatifler

Gelir vergisinde takvim yılı esası geçerli iken kurumlar vergisinde hesap dönemi esası

geçerlidir. Gelir vergisi sübjektif, kurumlar vergisi objektif niteliklidir.

1. Kurumlar Vergisinde Mükellefiyet Türleri

Tam Mükellefiyet ( ŞAHSİLİK ) Dar Mükellefiyet ( YERSELLİK )

- Kanuni merkezleri veya iş merkezleri

Türkiye’de bulunanlar tam

mükelleftir.

- Kanuni merkezleri veya iş

merkezlerinden her ikisi de yurt

dışında ise dar mükelleftir.

2. Kurumlar Vergisinde Matrah Tespiti

İndirilebilecek Giderler İndirilemeyecek Giderler

- Gelir vergisinde kanunen kabul edilen

giderler

- Kuruluş ve örgütlenme giderleri

- Genel kurul toplantı giderleri

- Birleşme, fesih ve tasfiye giderleri

- Sigorta şirketlerinin ayırdıkları

karşılıklar

- Eshamlı ve paylı komandit şirkette

komandite ortağın kar payı

- Ar – ge giderleri

- Sponsorluklar

- Bağış ve yardımlar

- Öz sermaye üzerinden hesaplanan

faizler

- Yedek akçeler

- Menkul kıymet ihraç zararları

- Her türlü para ve vergi cezaları

- İşle ilgili olmayan amortismanların,

giderleri ve MTV’si

- Örtülü sermaye üzerinden ödenen

veya hesaplanan faizler

- Transfer fiyatlaması yoluyla örtülü

kazanç dağıtımı

Page 194: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

194

3. Kurumlar Vergisinde Muafiyet ve İstisnalar

İstisnalar Muafiyetler

İştirak Kazancı İstisnası: Tam

mükellefiyete tabi kuruma iştirak eden TAM

ve DAR mükellefin elde ettiği kar payı

kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.

Risturn İstisnası: Sadece üretim, tüketim ve

kredi kooperatiflerine tanınmıştır.

- Milli Piyango İdaresi

- Damga matbaası

- Askeri fabrika

- Darphane

- Dernek ve vakıflar

- Kamu müesseseleri

- Yerel idareler

- Vakıf üniversiteleri

4. Kurumlar Vergisinde Kazancın Bildirimi

Beyan Zamanı Ödeme

Yıllık Beyan Hesap dönemini izleyen yılın

4. ayının 25. Günü akşamına

kadar

4. ayın sonuna kadar

Muhtasar Beyanname İzleyen ay 23.günü akşamına

kadar

İzleyen ay 26.günü akşamına

kadar

Özel Beyanname Kazancın elde edilmesinden

15 GÜN içinde

Beyan verme süresi içinde

5. Kurumlar Vergisinde Tasfiye, Birleşme, Devir ve Bölünme

Tasfiye, bir işletmenin mevcutlarının ve borçlarının belirlenmesi, alacakların tahsil

edilmesi, mevcutların nakde çevrilmesi ve borçların ödenmesi sonucunda kalan nakdin

ortaklara hisseleri oranında dağıtılmasıdır.

Her ne sebeple olursa olsun, tasfiye haline giren kurumların vergilendirilmesinde

hesap dönemi yerine tasfiye dönemi geçerli olmaktadır. Tasfiye dönemi kurumun tasfiye

haline girdiği tarihten itibaren başlamaktadır.

Tasfiye beyannameleri, eğer aynı yıl içinde başlayıp biterse, tasfiye memurları

tarafından tasfiye dönemlerinin sonundan başlayarak 30 GÜN içinde kurumun bağlı olduğu

vergi dairesine verilmesi gerekmektedir.

Tasfiye halindeki kurumların vergi matrahı tasfiye karıdır. Tasfiye dönemi başlangıcı

ve bitişi farklı yıllarda ise tasfiye beyannameleri tasfiye dönemlerini takip eden 4.ayın birinci

gününden 25.günü akşamına kadar tasfiye memuru tarafından verilir.

Tasfiye halindeki kurumların vergi matrahı tasfiye karıdır. Tasfiye karı, tasfiye

döneminin sonundaki servet değeri ile tasfiye döneminin başındaki servet değeri arasında

müspet farktır.

Tasfiye memurları ana sözleşmede belirtilmiş olabilir. Eğer sözleşmede

belirtilmemişse, genel kurul kararı ile tasfiye memuru atanmamış ise tasfiye işlemlerini

yönetim kurulu yapar.

Tasfiye halinde ödenmeyen vergilerden ve cezalardan tasfiye memurları şahsen ve

zincirleme sorumludur.

Örtülü Sermaye: Kurumların, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan

veya dolaylı olarak temin ederek işletmeden kullandıkları borçların hesap dönemi içinde

herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmı ile ilgili hesap dönemi için

örtülü sermaye sayılır.

Page 195: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

195

Örtülü Sermaye Dağıtımı: Kurumlar, ilişki kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı

olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında

bulunursa kazanç tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak

dağıtılmış sayılır.

Tasfiye Memurlarının Sorumluluğu: Tasfiye memurları kurumun tahakkuk etmiş tüm

vergileri (tasfiye karına göre hesaplanan karlar dâhil) ödemeden veya karşılık ayırmadan,

alacaklılara ödeme ve ortaklara paylaştırma yapamazlar. Aksi takdirde bu vergilerin asıl ve

zamlarından ve vergi cezalarından şahsen ve müteselsilen sorumlu olurlar. Vergi aslı ve

zamları, kendisine paylaştırma yapılan ortaklardan da aranılabilir. Ortaklardan tahsil edilmiş

olan vergi asılları için ayrıca tasfiye memurlarına müracaat olunmaz. Tasfiye memurlarının

ödedikleri verginin aslı için (ceza için olmaz) rücu edebilirler.

HARCAMALAR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLER I. KATMA DEĞER VERGİSİ ( KDV )

Katma değer vergisinin konusu, Türkiye sınırları içindeki her türlü ticari ve mesleki

amaçlı mal teslimi ve hizmet ifası ile mal ve hizmet ithali oluşturmaktadır. KDV’nin

mükellefleri, söz konusu bu malları teslim eden ya da hizmet gerçekleştirenler ile ithal

edenlerdir.

Her üretim ve satış aşamasında yaratılan katma değer üzerinden alınan vergidir.

Türkiye’de indirim yöntemi uygulanmaktadır. KDV 1 Ocak 1985’de yürürlüğe girmiştir.

KDV yersellik ilkesine göre toplanır.

Devamlı surette yapılmayan teslim ve hizmetler işleri gelir elde edilse dahi katma

değer vergisine tabi olmazlar.

Yukarıda belirtilen mal teslimini yapan ya da hizmet ifasını yapanlar kanuni olarak

mükellef olsalar da verginin taşıyıcısı nihai tüketicilerdir.

KDV'de belirtilen sorumluluk diğer sorumluluk hallerinden farklıdır. Burada belirtilen

sorumluluk verginin güvenliği için vergiye tabi işleme taraf olanları verginin ödenmesinden,

belge düzeninde sorumlu olmasıdır.

Katma Değer Vergisinin Mükellefi

- Mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde bu işleri yapanlar

- İthalatta mal ve hizmet ithal edenler

- Transit taşımalarda gümrük ve geçiş işlemine muhatap olanlar

- PTT İşletme Genel Müdürlüğü ve radyo ve televizyon kurumları

- Spor Toto, Piyango vb. teşkilatlar ile at yarışı ve talih oyunlarını tertipleyenler

- Gayrimenkulleri ve gayrimenkul niteliğindeki hakları kiralayanlar

- Kendi istekleri ile mükellef olanlar

Katma Değer Vergisinde Teslim

Teslim, bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya onun adına hareket

edenlerce, alıcıya veya adına hareket edenlere devredilmesidir.

Bir malın alıcıya veya onun adına hareket edenlerin gösterdiği yere veya kişilere

tevdii teslim hükmündedir.

Malın alıcıya veya onun adına hareket edenlere gönderilmesi halinde de, malın

nakliyesinin başlatılması veya nakliyeci veya sürücüye tevdii edilmesi de malın teslimidir.

Trampa iki ayrı teslim hükmündedir.

Page 196: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

196

Teslim Sayılan Haller

Bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya onun adına hareket edenlerce,

alıcıya veya adına hareket edenlere devredilmesi,

Malın nakliyeye başlanması

Su, elektrik, gaz, ısıtma, soğutma vb. şekillerde yapılan dağıtım,

İşletme sahibinin, işletmede üretilen mal ve hizmetleri kendi adına alması,

kullanması

Vergiye tabi malların, üretilip teslimi, vergiden istisna olan malların imalinde

kullanılması

Mülkiyeti muhafaza kaydı ile yapılan satışlar teslim olarak kabul edilmiştir.

Kap ve ambalajlar ile döküntü ve tali maddelerin geri verilmesinin sürekli olduğu

hallerde teslim bunlar dışında kalan maddeler itibariyle yapılmış sayılır,

Mal tesliminde durumu belgeleyebilmek için sevk irsaliyesi, fatura vb. belgeler

düzenlenmek zorundadır. KDV'de vergiyi doğuran olay teslimin niteliği ve şekline göre

değişmektedir.

Ödünç verilen mallarda teslim gerçekleşmiş sayılır.

Malın teslimini belgeleyebilmek için 7 GÜN içinde SEVK İRSALİYESİ – FATURA

düzenlemek zorunludur. Fatura düzenlemenin alt sınır 2015 yılı itibariyle 880 TL’dir.

KDV’de Tam İstisnaya Tabi Konular

Mal ve hizmet ihracatı

Araçlar, kıymetli maden ve petrol aramaları ile ulusal güvenlik harcamaları ve

yatırımlarda istisna

Transit taşımacılık

Diplomatik istisnalar

İsteyen mükellef istisnalardan vazgeçerek yazılı talepte bulunarak KDV'ye tabi

olabilir. İstisnadan vazgeçen mükellef 3 YIL boyunca istisnadan faydalanamaz. 3 yılın

sonunda vergi dairesine herhangi bir bilgi vermeyen mükellefin istisnadan vazgeçme süresi 3

yıl daha uzatılır.

Yasal KDV oranı %10’dur. BK bunu %1e kadar indirmeye 4 katına kadar çıkarmaya

yetkilidir. Ülkemizde %1, %8 ve %18 olarak uygulanmaktadır.

Bir aya ait KDV diğer ayın 24.akşamına kadar beyan edilir ve 26.günü akşamına kadar

ödenir. Vergilendirme dönemi normalde 3 er aylıkken BK bunu aylık olarak belirlemiştir.

Page 197: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

197

Page 198: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

198

SERVET ve SERVET TRANSFERİ ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLER I. VERASET ve İNTİKAL VERGİSİ ( VİV )

Servet transferini vergilendirmeyi amaçlayan veraset ve intikal vergisi ivazlı veya

ivazsız menkul ve gayrimenkullerin el değiştirmesinden alınan bir vergidir.

Verginin konusunu, veraset yoluyla veya diğer şekillerde ivazsız olarak bir kişini mal

varlığından diğer bir kişinin mal varlığına geçen menkul veya gayrimenkul mallar teşkil

etmektedir. Hem şahsilik hem de yersellik esasına göre alınır.

Verginin mükellefi, veraset yoluyla veya karşılıksız olarak mal iktisap eden kişidir.

Buna göre şu hallerde veraset ve intikal vergisine mükellef olunur;

- Türkiye sınırları içerisinde bulunan mallan iktisap eden Türk

vatandaşları ve yabancılar,

- Türk vatandaşı olan veya yabancı olan kişilere ait yurt dışındaki malları

iktisap eden Türk vatandaşları (ikametgâhı Türkiye'de olan),

- Türk vatandaşı olan kişilere ait yurt dışındaki mallarını iktisap eden

yabancılar (ikametgâhı Türkiye'de olmayan yabancılar hariç).

İntikal eden malların VUK'a göre bulunan değerinden, Veraset ve İntikal Vergisi

Kanunu'na göre indirilecek borç ve masraflardan sonra kalan tutardır.

Buna göre indirilecek masraf ve borçlar şunlardır;

Cenaze masrafları,

Murisin belgeye dayalı borçları ve vergi borçları,

İntikal eden mala ait borçlar ile yabancı ülkelerde bulunana mallara ait

borçlar ile bu ülkelerde bu malların intikali nedeniyle alınan veraset ve

intikal vergileri.

Veraset ve intikal vergisi mükellefin beyanına dayanır. Beyanname verme süreleri

veraset yoluyla intikallerde ve ivazsız intikallerde farklılık göstermektedir.

2015 Yılı İçin Uygulanacak Tarife

Matrah Veraset Yoluyla

İntikallerde Vergi

Oran ı( Yüzde)

İvazsız İntikallerde

Vergi Oranı

(Yüzde)

İlk 200.000 TL için 1 10

Sonra gelen 480.000 TL için 3 15

Sonra gelen 1.060.000 TL için 5 20

Sonra gelen 1.900.000 TL İçin 7 25

Matrahın 3.640.000 TL'yi aşan kısmı

için

10 30

Veraset ve intikal vergisi tahakkuktan itibaren 3 yılda ve her yıl Mayıs ve Kasım

aylarında olmak üzere altı eşit taksitte ödenir.

Ancak, gerçek veya tüzel kişilerce düzenlenen yarışma veya çekilişler ile futbol

müsabakalarına ve at yarışlarına ait müşterek bahislerden dolayı dağıtılacak ikramiyelerden

kesilecek vergiler beyanname verme süreleri içinde ödenir.

VİV’’de VUK’a göre normal beyan zamanın bitiminden itibaren birinci ve ikinci ek

süre olarak 15’er günlük iki ek süre verilir ve bu süreler içinde beyanname verilmezse genel

usulsüzlük cezası kesilir. Ek süre verilen tek vergidir.

Mükellefin beyanı üzerinde ön tarhiyat, ön tarhiyatı müteakiben idare tarafından

değerleme oranlarına göre kesin tarhiyat yapılır. Eğer ön tarhiyat büyükse ön tarhiyat baz

alınır. Kesin tarhiyat büyükse kesin tarhiyat baz alınır ve aradaki farka ise vergi ziyaı

cezasının yarısı uygulanır.

Page 199: İDARİ YARGILAMA USUL HUKUKU - alonot.com€¦ · E. Regülasyon ve Deregülasyon Yaklaşımı Regülasyon, devletin piyasaya fiyat, miktar ve kalite konularında kurallar belirlemek

199

ÖLEN MİRASÇI Beyanname Süreleri

TR TR 4 AY

ALM ALM 4 AY

TR ALM 6 AY

ALM TR 6 AY

ALM FRA 8 AY

Yarışma ve çekilişlerde 20 GÜN’e kadar diğer bütün hallerde malın iktisabını takip

eden 1 AY içinde beyan edilir.

Yarışma ve çekilişlerde ikramiyeyi ödeyen istisna hadlerini geçen kısım üzerinden

%10 VİV’i kaynakta keser ve yarışmanın düzenlendiği günü takip eden 20.günü akşamına

kadar beyan ve ödeme yapar.

II. MOTORLU TAŞITLAR VERGİSİ ( MTV )

Konusu kanunda yazılı belirtilen taşıtlardır. Mükellefi kanunda belirtilen taşıtları

üzerine kayıt ve tescil ettiren gerçek veya tüzel kişilerdir.

Spesifik tarife yapısına sahiptir. Her yıl idare tarafından tarh edilir. Ocak ve Temmuz

olmak üzere iki eşit taksitte ödenir.

Traktör, jet ski, golf arabası vb. araçlara MTV değil ÖTV ödenir.

Mükellefiyetin Başlangıcı

Sıfır Araçlarda 2.El Araçlarda

İlk 6 AY’lık Dilimde

Alınırsa

Mükellefiyet Ocak taksitinin

ödenmesi ile başlar.

Mükellefiyet Temmuz

taksitinin ödenmesi ile

başlar.

İkinci 6 AY’lık Dilimde

Alınırsa

Mükellefiyet Temmuz

taksitinin ödenmesi ile

başlar.

Mükellefiyet ertesi yıl Ocak

taksitinin ödenmesi ile

başlar.

III. EMLAK VERGİSİ

Bina Vergisi Arza – Arazi Vergisi

-Konusu TR sınırları içinde yapıldığı madde

ne olursa olsun sabit inşaatlardır.

-Konusu TR sınırları içindeki arsa ve

arazilerdir.

-Binalarda %0,2

-Meskenlerde %0,1

-BŞB sınırları içinde 2 kat uygulanır.

-Arsalarda %0,3

-Arazilerde %0,1

-BŞB sınırları içinde 2 kat uygulanır.

KDV’nin gelmesiyle yerel yönetimlere bırakılmıştır. Alındığı yıl tapuya bildirilir ve

ertesi yılbaşından itibaren mükellefiyet başlar. Emlak vergisi kanununda yer alır.

Beyana dayalı olmayan vergidir.

Tüzüğü çıkarılan tek vergidir.

Pişmanlık ve ıslah hükümlerinin uygulanmadığı tek vergidir.

Birinci taksiti Mart, Nisan, Mayıs sonuna kadar, ikinci taksiti Kasım sonuna kadar

ödenir.

THE END

Mevlüt Öztürk