Upload
lamphuc
View
220
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
~ . . . . . . . . . . .. .. ~ "" DIN VE PSIKOLOJI ILIŞKISINI YENIDEN DUŞUNMEK
'
Rethinking The Relationship of Psychology and Re lig ion
Bilal SAMBUR* Özet
Felsefe içerisinde uAm bir tarihi olan psikoloji, bir bilimsel disiplin olarak çok kisa .bir geçmişe sahiptir. Modern psikolojinin en büyük i<fdiası objektif, dcskriptif ve do!jal bir biUm olmaktır. Biüm olmak için ruh ve din gibi konulan dışlayan modem psikoloji. ampirik bilimsel metotlan sıkı bir şekilde, degişik konulara uygulamaya çalışırken,
din konusunu psikolojik araşhrmaya konu etmek isteyen din psikoloJisi de bilimsel ve deskriptif olma iddiasıyla kendisini psikolojinin bir dalı haline getirme çabası
içindedir. Maalesef din psikolojisi. modem psikolojinin hir dalı olmaktan. ziyade bir gettosu olmuştur. Bilimsellik. objektillik, ampirisizm ve metot konularının din ve psikoloji ilişkisinde yarattıgı problemierin tartışıldıgı yazımızda, din ve psil<oloji, psikoloji ve teoloji arasında bilimsel ve metodik bagnazlıgın ötesinde, daha çogulcu ve özgür bir ilişki biçiminin geliştirilmesine duyulan ihti~ıaç gündeme getirilmektedir.
Anahtar Kelimeler
Din, psikoloji. teoloji, biUm, metot, dini tecrübe
Abstract
Although psychology had a long history as a branch of philosophy, it has a short history as a scientific discipline. Modem psychology claims to be an objective, descıiptive and natural sdence. In order to actualize this objective, modem psydıology excludes religion and soul from its research area and strictly applies anıpincal methods to the various subjects. Psychology of religion also aims to make itself as a branch of the mainstream ~ochology and applies psychological methods to the religious field. Unfortunately. psychology of religion has not achieved to be a branch of modem psychology except her gheıto. This paper has two objectives. First, we want to dişcus5 some concepts, sudı as scientific objectivity, scientific descıiption, and ampirical methods and show !heir problematic characteristics in terms of the relationship of psydıology and religion. Second, we argue that the relation between psychology and religion and theology should be more pluralistic and liberal withoui scientific and methodical rigor.
Kcy Words
Psychology, Religion, Method, Science, Religious . Experience, Theology
'Psikolog cevaplan en iyi bilen d~, S?rularla mücadele eden kişidir.'
A.H. Maslow
, 'Hakikat Ozeıinde mUikiyet iddiasında bulunmuyoruz, fal<at ona ul~ Için macadele ediyoruz.'
A. Adler
Giriş .. On yedinci yüzyıldan itibaren kullanılmaya
başlanılan 'psikoloji' teıi{Tli, günümüzde herkesin dilinde olan çok popüler bir kavramdır. ı Günlük hayatla kendisine çok sık atıfta bulunulan psilmloji terimi, spesifik bir araştırma disiplininden çok insanIann o anki durumlanİlı betiinlemek için kullanıl-
Yrd.Doç.Dr., S.D.Ü. ilahiyat Fal1ültesi
ı · ı693 Yılında psikoloji terimini 'ruhla ilgili bilgi' anlamında kullanan ilk kişi Blancard'dır. 1734 Yılında Christian von Wolff bu teriini 'zihnin bölümleri anlamında kullanmışbr. P.t. Harıiman. An Outline of Modem Psychology. lowa: Littlcfield. 1956, s. 25.
maktadır. Herkesin kendi anlayışına ve durumuna göre sayısız anlamlar yüklediği bu kavram, bir disiplin adı olarak birçok tamşmanın merkezi olmuştur. Psikoloji biliminin klasiklerinden birini yazan William James psikolojiyi zihinsel hayabn olgulannı ye şartlarını inceleyen bitim olarak tanımlamaktadır. Bu tanımdan anlaşılacağı üzere psikoloji: zihinleri inceleyerek ve gözleyerek oradaki hisleıi, arzuları, bilgileri, akıl yürütmeleri ve kararları tasviri bir şekilde rapor edecektir. 2 James'in yapmış olduğu bu tanım birçok psikoloji kitabında aşagı yukan tekrar
2 W. James, The Principles of Psychology. vol. ı, New York : Dover, 1950, s. 1.
İSLAMi AAAŞTI.Rı\:IALAR DERGiSi. CiLT: 19. SA'ı1: 3, 2006, Sayfa: 423-440, ISSN 1300-0373, TEK-DA V
1,
_ _ .._ ___ ··· ---· -· --------~-
BİLAL SAMBUR
edilmektedir. Örneğin Royce, psikolojiyi zihinsel hay;;ıtımızı tasvir eden, onun şart ve kanunlan nı mümkün olduğunea keşfetmeye çalışan doktrin olarak tanımlamaktadır.3 Tınbergen'e göre de psikoloji; sübjektif fenomenleri inceleyen disiplinin adıdır. 4
Zihinci olarak niteleyebileceğimiz bu grubun ileri sürdüklerine karşılık, zihnin bilimsel olarak çalışılmayacağını iddia ~den davranışçılar, psikolojiyi 'gözlenebilen ve ölçülebilen davranışiann bilimi (the science of behavioı)' pozisyonuna indirgemektedirler. 'Davranışçının Gözi.iyie Psi.koloji' isimli makalesinde, psikolojinin .saf, objektif ve doğal bir bilim olması gerektiğini söyleyen Watson, amacının davranışı kontrol ve tahmin etmek olduğunu, bilince dayaJı hiçbir verinin bilimsel olmadığını ve içe bakışın (intrQSpection} metot olarak kabul edilemeye~eğini. dekiare ; etm~ktedir. 5 Watson'u . takip ederek psikolojiyi dailranış bilimi olarak tanımlayan Adcock, geçerli bir varsayım olarak bile zihnin psikolojinin ·birinci! konulan arasında yer alamayacağını 'söylemektedir. 6
· Zihinciler ve davranışçılar arasındaki bu anlayış çatışması şunu göstem1ektedir: Psikoloji, Dilthey'in , yapmış olduğu fiziki bilimler (Naturlicheswissenschaften} ve manevi bilimler (Geisteswissenschaften} aynmında hangi gruba ait olduğunu bilmeyerek bilim olmaya kall<ışmıştır. Daha doğuş döneminde psikolojinin tanımı, konusu ve metoduyla ilgili yapılan tartışmalar James'ın onun bilim olması konusundaki umutlarını kırmıştır.7 Tanımı, alanı ve metotlan açısından tam bir bilim olmayı başaramayan psikoloji, · sanıldığının aksine tek ve bütlin bir bilimin adı değildir.B İlk dönemlerde olduğu gibi psikolojiyi tek yanlı bir bilim olarak şekillendirme çabalarına rağmen, günümüzde psikoloji çok 'boyutlu ve farklı bir disiplin haline gelmiştir. O,
3 J . Royce, Outlines of Psychology: An ElemantaTY Treatise with Some Practical Applications, Londra: MacmiUan. 1903, s. ·1.
4 Bkı.: N. Tınbergen, The Study of Instınct. Oxford: Oxford University Press, 1951.
5 Bkz.: J.B. Watson, 'Psychology as the Beha\iorist views it,' Psychological Review, no. 23. 1916. s. 89. Aynca bkz.: J.B. Watson, Psychology from the Standpoint of a Beha~iorist, Philadelphia: üppincott, 1919.
6 C.J.Adcock, Fundamentals of Psychology, Middlesex: Penguin. 1964. s.
7 D.R.Diıvis, 'Psychology.' içinde R.L.GrecofY, The Oxford Companion to the Mind, Oxford: Oxford University Press, 1987. s. 651.
8 S .C.Ericksen. 'Unity in Psychology: A Survey of Some Opinions,' Psychological Reviev.•, 48, 1941. ss. 73·82. Amerika Psikoloji Demeginin otuzbeş branşa ayrılması psikolojik bilimlerdeki plüralizmin i!li bir ömeği_dir. Bkz.:
424
J.P.Houston, H.Bee, E.Hatfield, D.C.Rimm, lnvitation to Psychology, umdra: Academy Press, J979, s. 19.
artık sadece davranış ya da zihni incelemek gibi bir ikilemden sıyrılarak birçok teorik problemi tartışan, bu problemierin analizi ve açıklaması için metotlar ortaya koyan, birçok disiplini bünyesinde banndıran bir alan haline gelmiştir. Günümüzde psikoloji tek bir bilim olmaktan ziyade tecrübi metotları kullanan birçok disiplinin oluşturduğu 'psikolojik bilimler (psychological sciences)' grubu olarak anlaşılmaktadır.9 Tek ve bütün bir psikoloji kurma hayalinin boşa çıkt@ günümüzde çok disiplinli bir karakter kazanan psikoloji alanında, farklı metodann ve yaklaşımiann birbirini dışlama ve inkar alışkanlığı terk edilmekte, · onlar arasında 'disiplinler arası bir trafiğe,' karşılıklı diyalog ve anlamaya dayalı bir ilişkinin kurulmasına ihtiyaç duyulmaktadır. 10
İnsanın bilinç, zihin, duygu ve davranış gibi değişik boyutlannı beliıniemek ve yorumlamak gibi ağı.r bir görevi yüklenen psikoloji alanında, birçok
· görüş ve metodun ortaya çıkması doğal ve kaçınılmazdır. İnsan gibi çok yönlü bir varlığı tek faktörlü olarak açıklamak sağlıklı değildir. Ancak çok boyutlu açıkiamalar, çok boyutlu insanı anlamamıza yardımcı olmaktadır. Yukanda yapılan zihinci ya da davranışçı psikoloji tanımlan yanlış olmayıp eksiktirler, çünkü bu tanımlar insanın salt bir boyutunu merkezileştirip diğer boyutlarını,..ya inka·r etmekte ya da ihmal etrnektedirler.ll İnsana dair her şey, hep çok boyutlu (m~lti-dimensionality) bir yaklaşım içerisinde ele alınmalıdır. Örneğin insanın dini hayatı çok boyutluluğun en çok hissedildiği alanların başında gelmehiedir. İnsanın temel tecrübe kategorileri arasında bulunan din, başlangıçtan günümüze kesintisiz olarak insanla beraber olmuştur. insan hayatında elinin etkisinden kendisini kurtarabiimiş tek bir alan bulunmamaktadır. İnsanın derinliklerine nüfuz eden din, aynı şekilde onun dış dünyasının da bütün bölgelerine nüfuz etmektedir. Bireysel ve sosyal hayatın her bölümünde duygu, düşünce.
davranış ve iUşki biçimi olarak her zaman dinden söz
9 R.Thomson, The Pelican HistorY of Psychology, Middlesex: Pcnguin, 1968, s. 13. J .Beloff, Psychological Sciences: A Review of Modem Psychology, New York: Harper Row, 1973.
10 H.H.Kendler, Psychology: A Scieni::e in Conflict,' New York: Oxford University Press, 1981, s. 371. R.Yaparel, 'Psikoloji-Sosyal Psikoloji ilişkisi: Sosyal PsikoloıTde Konu ve Metod Sorunu; D.E.Ü. ilahiyat Fakültesi Dersisi, no. XI. 1998, s. 118.Uysal. psikolojinin diyalog içinde olması gereken birçok doğal {nörölöji, fizyoloji, biyolümya) ve in5ani bilimin {sosyoloji. etrıoloji, estetik, felsefe) ismini vererek bilimler arası diyalogtın J..cıpsamını çok geniş tutmaktadır. V. Uysal, Psiko-Sosyal Açıdan Oruç. Ankara:
ll TDV. 1994, s. 18.
Psikolojiyi tanımlamanın ve sınınnı belirlemenin zorluğu ile ilgili olarak bkz.: Uysal, Psiko-Sosyal Açıdan Oruç, s. 17.
etmek ~ümkündür.12 Din insan hayabnda sürekli bir tecrübe olarak vardır.
Dini sürekli olarak tecrübe etmesine rağmen insan, onun ne olduğu, nasıl bir muhtevaya sahip olduğu, onun nasıl tecrübe edileceği konusunda standart ve bütüncül bir yaklaşıma ulaşmış değildir. Tarih boyunca insan, dini, salt kendi tecrübe ettiği ölçüde arılamış ve ifade etmiştir. Her birey özgün olduğu gibi yaşanan her dini tecrübe de özgündür. Dini hayabn özgünlü!';ıü zıtlık derecesinde birbirinden çok farklı, sınırsız sayıda birçok dini olgunun ortaya 'çıkmasına neden olmuştur. İnsanlık tarihinde hiçbir konu, din kadar yoğun tarbşmalara neden olmamışbr. Dinin hep tarbşmalara neden olması, büyük ölçüde insarılann ondan farklı şeyler arılamalan ve ona farklı arılarrı1ar tyüklemelerinden kaynaklanmaktadır. Tek ve standart bir anlama sahip olmayan dinden, insarılar çok f~rklı şeyleri arılayabilmektedir.l3 James'in ifade ettiği' gibi, din kavramı tek bir ilke ya da özü temsil etmekten ziyade 'dini (religious)' olarak nitelenen birçok yolun kolektif adıdır.14 Leuba kırk sekiz din tanımından söz etmiş ve kendisi de yeni din tanırrı1an yapmıştır. ıs Sosyal bilimcilerin din tanımlamalan konusunda yapılan bir araşbrmada, onlann dini tabiatüstü, ezeli değerler, cemaat, kurumlar, inançlar, teoloji, iç ve dış hayatın etkileşimi gibi kavramlarla tanımladıklan tespit edilmiştir.16 Leuba, dini, ente!ektüel görüşler, duygular ya da davranışlar sistemi şeklinde tanırrı1ayan tek boyutlu tanırrı1amalann yetersizliğine vurgu yapmaktadır. ı 7 Leuba'nın tanımlar koleksi yonuna baktığlmızda şemsiye bir kavram olarak din teriminin .birbirine zıt ya da birbirini tamamlayan birçok olguyu bünyesinde banndırdığını görmekteyiz. Yapılan . din tanımları herkesin ifzeriıide uzlaşmaya varacağı tanımlar olmaktan çok, sadece tanım sahibini tatmin etmek-
12 I.K.Pargament, 'Of Means and Ends: Religion and the Search for Significance', '(he lntemalional Journal for the Psychology of Religion, 2 (4), 1992, s. 206. V.Uysal, Din Psikolojisi Açısından Dini Tutum, Davranış ve Şahsiyet Özellikleri, İstanbul, MÜiFY, 1996, ss. 13-14.
13 Uysal, Din Psikolojisi Açısından Dini Tutum, Davranış ve Şahsiyet Özellikleri, ss. 12-13.
14 W.James, The Varieties of Religious Experience: A Study in Human Nature, Londra: Penguin Books, 19SS, ss. 26-28. .
lS J.H.Leuba, A Psychological Study of Religion: lts Origin, Function, and Future, New. York : MacrniUan, 19ı2, ss. ·339-363. Aynca dinin tanımlanma problemi ile ilgili daha fazla bilgi için bkz.: H .Peker, Din Psikolojisi, Samsun : Aksiseda, 2000, ss. 17-20. R.Yaparel, ~Dinin Tanımlanması Mümkün mildür?', D.E.Ü. Öahiyat Fakültesi Dergisi, no. lV, 1987, ss. 403-417.
16 W.H.Clark, 1-low do Social Scientists define Religion?', Journal of SoCial Psychology, 47, 19S8, ss. 143-147.
17 Leuba, A Psychological Study of Reilğion, ss. 23-S4.
DiN VE PSİKOLO)İ iLiŞKiSINi YENIDEN DÜŞÜNMEK
tedir. ı8 Dinin kişiye özgü bir olgu oluşu, dine duyulan duygusal bağlılık ve insani arnaçiann değişkenliği, kapsarrı1ı ve uzl~ıma dayalı bir din tanımının yapılmasını irnkansızlaşbrmak!adlf.l9 Din psikolojisinin en .önerrı1i klasiklerin~R' birini yazan Allport'un hiçbir şekilde dini tanımlama denemesinde bulunmaması dikkate değer bir tavırdır.20 Din hakkında sayısız farklı arılayışın olduğtİ bir durumda psikolog, büyük bir sorunun meydan okumasıyla karşı karşıyadır: Farklı insani arılayış ve uygulamalar arasında özgül olarak 'dini' olarak niteleyebileceğimiz özel bir kategori var mıdır, yoksa o diğer tecrübe kategorilerinin bir· unsuru mudur? Din ve psikbloji arasındaki çetin gerilirrı1er ve tartışmalar, 'dini (teligious)' ve 'dini olmayanı (irreligious)' keşfetmeye çıkan psikologu beklemektedir.
Din ve Psikoloji Arasındaki Farklar
Din ve psikoloji her ne kadar felsefe Çabsı albnda uzun süre bir arada olsalar da, ikisi arasındaki ilişkinin tarihine kişi ve teorilerin yanında problemler damgasını vurmaktadır. Tarih boyunca ikisi arasındaki ilişki, her zaman birbirini tamarrı1ar nitelikte olmayıp, gerilim ve karşıtlıklan da bünyesinde banndırmaktadır. Aralanndaki gerilim ve çatışmalardan dolayı Loewenthall din-psikoloji ilişkisini 'mutsuz ve zor bir ilişki' olarak nitelemektedir. 21 Günümüzde ikisi, kendi araJannda 'din psikolojisi' ·adı albnda köprü bir alan oluşturmalanna rağmen, aralannda hala .bir takım gerilim noktalan mevcuttur. Psikolojinin, dini kendi alanından dışlamasının ve dinin, psikolojiyi pazen tehdit olarak algılamasının arkasında bu farklar ve gerilim noktalan bulunmaktadır. Din. ve p~ikoloji arasındaki ilişkinin doğasını anlamak için ikisi arasındaki farkiann altını çizmek lazımdır.
Din ve psikolojinin temel aldıklan merkezi kavram 'ruhtur (psyche).' 'oin, kendisinin insan ruhunun derinliklerinden kaynaklandıgını ve dini inanan buralara kök saldığinı söylemektedir. Din için, insan gelişiminin her safhası ruhsal bir boyut etrafında dönmektedir. Ancak ruh kavramı modem psikolojide merkezi olmaktan çıkbğı gibi, çevresel olarak da bir yere sahip bulunmamaktadır. Psikoloji 'psiko'ya artık 'ruh' arılamını vermemekte, onu davranış ya da insanın görülebilir ve ölçülebilir özellikleri olarak
18 J.M.Yinger, The Scientific Study of ReUgiÔn, New York: Macmillan, 1970, s. 4.
19 W.H.Ciarke, The Psychology of Religion, New York: MacmiUan, 19S8, ss. 17-18.
20 Bkz.: G.W.AIIport, The lndividual and His Religion: A Psychological lnterpretation, New York: Macmillan, ı974.
21 K.M.Loewenthal, The Psychology of Religion, Oxford: Oneworld, 2000, s. 6 .
425
''
-~ ____ ,......-.
BİLAL SAMSUR
· incelemektedir.22 Woodworth psikolojinin ruhunu kaybedişini ve davranışla kendisini sınırlamasının
aşamalannı şu ifadesiyle çok özlü bir şekilde özetlemektedir: 'Psikoloji ilk önce ruhunu (sou4, sonra zihnini (mind), sonra duygulannı (feelings), _sonra bilincini (consciousn~). sonra da bilinçaltını (unconsciousness) kaybetti. Kendisine sadece görünen davranışı ( visible behaviol] sakladı.'23
İnsan ruhuna kök. salan din, duygu boyutu ağır basan bir tecrübedir. Psikolojiele ise aynı duygu yoğunluğunu bulmak zordur.24 Psikolog, yapmış olduğu işle bir takım duygusal bağlar içerisinde olabilir, fakat bir dinciann Tann karşısında duydugu duygunun yoğurıluğu ile psikologurı araştırmasına konu olan veriler ka;şısında duyduğu heyecan arasında· nitelik' ve nicelik açısından fark vardır. Dindar kişi, sadece psikolpgdan daha fazla duygulanmama.kta aynı zamanda kavramlarla ifade edilemeyecek derinlikte duy~anmaktadır.
Dinde duygu merkezi yer işgal etmesine rağmen bu, dinin sadece duygu olduğu anlamına gelmemektedir. Duygu ve heyecan boyuturıun yanında bilişsel ve davranışsal ?zellikleri olan din, duygu, düşünce ve davranışı bütünleştiren bütünleştinci işleviyle, kişiliği bütün olarak ele almaktadır. Allport'un dediği gibi din, bütün .değerlerin arka planında varolan değer için bireyin yapmış olduğu arayıştır. 25 Psikoloji bir bilim olarak bu kadar kapsamlı olmayıp entelektüel bir faaliyet olmakla sınırlıdır:-
Din; Tann, vahiy, ahiret ve ahlak konusunda neye inandığımızla ilgilenrnektedir. Tillich'in ifadesiyle
' 'din, nihai ilgilerle ilgilenir_'26 Psikoloji için kişinin ne-ye inandığı önemli olmayıp, o inancı nasıl kullandığı önemlidir. Din psikologu Leuba'nın ifadesiyle T ann'yla ilgili neye inanıldığı önemli değildir. Önemli olan, Tann'nın nasıl kullanıldığıdır.27 Dinin herkes tarafından kullanıldığını söyleyen Spilka ve Mclntosh, onun fonksiyonlannı tam olarak tespit etmek için insaniann inançlannı nasıl kullandıklannı ileri düzeyde analiz etme gereğine v:urgu yapmak-
22 Yaparel, 'Din Psikolojisi-&syal Psikoloji ilişkisi: Sosyal Psikoloji'de Konu ve Metod Sorunu,' s. 113.
23 Aktaran A.Hashimi, 'On Islamizing the Di~ipUne of Psychology,' içinde J.R.Faruqi ve A.O.Nassef, (Ed.), Social and Natural Sciences: The Islamic Perspective, Jeddah: Hodder, 1981, s. 53.
24 Clark, Psychology of Religion, s. 64. 25 G.W. Allport, Personality: A Psychological Jnterprelation,
New York: Henri Holt, 1937, s. 226. 26 P.Tillich, The Boundaries of O~r Being, Londra:
Fontana, 1973, ss. 263-270. 27 . J.H. Leuba,God or Man? A Study of the-Value of God to
Man, Londra: Kegan Paul, 1934, ss. 48-59.
426
tadırlar.28 Bu yaklaşım, insanın dindarlık yaşantısını umursamayarak onu dindışı amaçların gerçekleşmesi için bir araç olarak değerlendirmektedir. Dini ve manevi tecrübeleri araç tecrübelerden çok amaç tecrübeler olarak değerlendirmek lazımdır. 29
Salt inanç ve ibadetlerden oluŞmayan din, aynı zamanda bireye bir yaşam biçimi sunmaktadır. Dindar insan, inançlannı 'davranış' yani 'amel' olarak somutlaştırmaktadır. Dini emirleri davranışianna
yansıtan insan, Tann'nın iradesine uygurı davrandığı inancındadır. Belli bir yaşam tariı sunmayan psikoloji, hayatı şekillendirme iddiasında değildir.
'Dini yaşam tarzından' çok sık söz edilmesine rağmen 'psikolojik yaşam tarzı' diye bir şeyden hiç söz edilmemektedir. Dini arnellerde bulunan dindar insanın zıddına, psikologurı psikolojik bir davranış üretme mükellefiyeti yoktur.
Köklerinin ne olduğu sorusuna insan sürekli cevap aramaktadır. Köklerini arama, insanın soy ya da ırk ağacını araması gibi bir şey değildir. Evrende yaşayan varlıklar olarak kim olduğumuz ve burada niçin bulunduğumuz sorulannın cevaplannı bulmak için manevi bir arayışın içerisindeyiz. Psikoloji bu sorularm cevaplanyla ilgilenmemekte ya da bu soruIann cevaplannı sıradan ihtiyaçlann karşılanmasına indirgemektedir. Bu sorulann cevaplannın bulunması için girişilen manevi arayışta, bize en tatminkar cevaplan sıcak ve kapsayıcı bir şekilde din sunmaktadır. 30 Tillich'in ifadesiyle hayatın ortaya koyduğu , sorularm cevabını inanç vermektedir. ·
İnsanın yaşadığı sosyal, ahlaki, ve ruhsal durumIann arkasındaki motifleri ve nedenleri anlamak için psikoloji araştırmalar yapmaya çalışmaktadır. Din ise insanın durumunu analiz etmenin ötesinde ona yol gösterici davranış kurallan sunmaktadır. Ruhsal ya da ahlaki bir problemin aşılması konusunda bir çözüm üretmek zorunda olmayan psikolojiye karşılık din, insana nasıl yaşaması gerektigini de söylemektedir. Uysal, insanın manevi güvenliği ve huzuru için, anlam ve gaye çerçevesi olarak dinin şart oluşundan söz etmektedir.31 Örneğin yaşamın amacını ibadet olarak belirleyen İslam, Allah'a ibadetin insanın manevi gelişimi ve huzurlu yaşaması için Önemine işaret etmektedir. Psikoloji ise insanın önüne böyle bir yaşam gayesi koymamakta, ancak belli bir amaca
28 B.Spilka and D.N.Mclntosh, The Psychology of Religion: Theoreti~ Approaches, Colorado:Westview, 1997,s. 67.
29 A.H. Maslow, Religions, Values, and Peak-Experiences, Mlddlesex: Penguin, 1978, s. 62.
30 G.May, Will and Spirit: A Contemplative. Psychology, San Francisco: Harper & Row, 1982, s. 89.
31 Uysal, Di~ Psikolojisi açısından Dini Tutu~, Davranış ve Şahsiyet Ozellikleri, s. ll.
yönelik yaşamanın kendini gerçekleştirmek için gerekli old4gunu belirbnektedir.
Din insana nasıl yaşaması gerektiğini söyleyen '?.ir hidayet rehberi -olarak ortaya çıkmaktadır. 9megin dünya ve ahrette kişinin saadetini sağlamak Islam'ın temel amacıdır. Freud bile insana yaşam amacı sunma konusunda dinin özgüri konumunu şöyle ifade etmektedir: 'Hayabn amacı sorununa sadece din cevap verebilir. Dini bir sistem içinde bireyin bir yaşamsal amaca sahip olacagı sonucuna ulaşmak pek de yanlış olmayan bir sonuçtur.'32 İnsan kişiligi belirli bir amaç tarafından yönlendirilen organik tecrübe bütünlügü olarak tanımlanmaktadır.33 Pozitif bir bilim olma iddiasında· olan psikoloji, insan hayalında ne olduğuyla ilgilendigini söylemekte, ne olması gerektiği sorusu ise onu pek ilgilendirmemektedir.~ Mesela bir çocuğun nasıl büyütüleceğini söylemek psikolojinin görevi değildir. Onun görevi inSilO dogasını olduğu gibi ortaya koymaktır.35 İnsanın nasıl daha iyi ve mutlu insan olacağı sorusu psikolojiyi çok az ilgilendirmekt~dir.
Din bireyle başlama.kta fakat onda bitmemektedir. Bireyin sınırlannı aşan din, aşkın bir aleme ve varlığa açılmaktadır. Psikoloji, birey ötesi bir alemi kendisine konu etmemektedir. Ward fizyolojinin bedenle sınırlı olması gibi psikolojinin de bireyin tecrübesiyle sınırlı olduğunu söylemektedir.36 Dini tecrübenin diger insani tecrübelerden aYnıan en belirgin karakteristigi, kişinin aşkın ve ezeli'realite olan Tann ile ilişkiye girmesi sonucl:l yaşadıgt duygular, algılar ve hislerden oluşmasıdır.37 Psikoloji, bilimsellik iddiasını korumak için özellikle birey ötesi aşkın bir alem ve varlık fikrini dışlamaktadır. Leuba bütün eserlerinde özellikle ölümsüzlük ve Tarın fikirlerinin geçersizliğini ortaya koymak için özel bir çaba sarf etmiştir. O yapmış oldugu meşhur araştırmasında bilim adamlarının dinin iki temel dayanağı olan Tarın ve ölümsüzlük fikirlerine kişisel 'inanç olarak iliarımama eğiliminde olduklan iddiasında bulunmUştur. 38
32 S.Freud, Civilisation and !ts Discontents, New York: Norton. 1961,s.26.
33 P.E.Johnson, Who Are You?, New York: Abingdon,· Cokesbuıy Press, 1937, sı/. 16-23.
34 . R.H.Thouless, G.eneral and Social Psychology, Londra: University Tutorial Pres, 1958, ss. 1-2.
35 Allport, Personality, s. 52. 36 J.Ward, Psychological Principles, Cambridge: Cambridge
University Pres, 1920, ss. 25-26. · 37 C.Y.Giock, Th_e Religious Revival in America', içinde
J.Zahn, (Ed.), Religion and the Face of -America • Berkel~y: University of Califomia, 1959, ss. 26-27. '
38 J.H.Leuba, The Belief in God and- lmmortality: A Psychological, Aiıthropological and Statistical Study, Chicago: Open Court, 1921. ·
DIN VE PSİKOLO]liLişKiSİNİ YENİDEN DÜŞÜNMEK
Dinde oilimsel ve rasyonel açıklamalan aşan bir gerçeklik alanı vardır. 'Kutsal' denilen bu gerçeklik alanında insan 'numinous' denilen korku ve hayranlık veren bir güçle karşı karşıya gelmektedir. Bu karşılaşmada insan kendi küçüklüğünün yani yaratık olma bilincinin farkına vanrken 1ı.ynı zamanda mutlak güce sahip, huşu uyandı~ -çe her · şeyi ihata eden Tann'yla karşılaŞmaktadır. Yaşanılan bu kutsal tecrübe tarrmmen bizim üstümüzde ve ötemizde olan bir varlıkla karşılaşma sonucu gerçekleşmektedir. Hayranlık (mysterium fascinanse) ve haşyet (mysterium tremendum} uyandıran bu tecrübe, psikolojik indirgemecilikle açıklanmayacak kadar kapsamlı-
. dır.39 Psikolojik bilimler,·.gerçekllk dünyasında yer alan olaylan ~endisine koı\u olarak alıp araşbnrken, Tann gibi gerçeklik dünyasını aşan kavramları araştırma dışı tutmaktadır. Roumoy'in terimlendirmesiyle buna 'Aşkın olanın dışlanması ilkesi (The Princip/e of the Exdusion of the T ranscenden~·
denilmektedir. 40 Aşkınlı~ı objektif bir realiteler alanı olarak görmeyen psikolojinin aksine din, kendisini tamamen ona dayandırtmaktadır. İnsan, kendi ötesinde ba~ımsız bir realite olarak kabul ettiği Tann ile dini inanç ve tecrübe yoluyla karşı karşıya gelmektedir.
Bilimin Dini Keşif Arzusunun Ürünü: Din Psikolojisi
İnsan tecrübesinin nasıl kavramlaşbnlacağı sorusu birçok filozof, tealog ve sosyal bilimeiyi meşgul etmiştir. Uzun bir süre felsefe, değişik entelektüel faaliyetlere bu amaçla ev sahipliği yap· mıştır. Modem bilim öncesi dönemde, psikoloji de diğer disiplinler gibi felsefenin alt bir dalı durumundaydı. İnsan tecrübesini psikolojik bir yaklaşım içerisinde anlama çabası hep varolmuştur fakat 'psikoloji' adı altında bjlimsel bir disiplinin varlığı çok yenidir. Hermann Ebbinghaus'un ifadesiyle psikolojinin uzun bir geçmişi fakat kısa bir tarihi vardır.41 'Uzun geçmiş' psikolojinin felsefenin bir alt dalı oldu~u döneme atıfta bulunurken 'kısa tarihi' ise Wundt'un 1879 · yılında Leibzig'de laboratuannı açtıktan sonraki döneme tekabül etmektedir.
Felsefe içerisindeki psikoloji faaliyeti hep 'spekülatif ve normatif olarak nitelenirken yeni psikoloji 'bilimsel ve ampirik' bakış açısına sahip olmakla övünmektedir. On sekizinci yüzyılda Aydınlanma düşüncesinin etkisiyle ortaya çıkan
39 . Bkz.: R.Otto, The Idea of Uıe Holy, Londra: Oxford University Press, 1968.
40 Bkz.: T.Flournoy, 'Les Principles de la Psychologie Religieuse,' Archives de Psychologie, 2, 1903, ss. 33-57. Bu prensip ile ilgili olarak aynca bkz.: H.Hökelekli, Din· Psikolojisi, Ankara: TDV, 1996, ss. 18-21.
41 Harıiman, An Outline of Modem Psychology, s. 1.
427
'·
BİLAL SAMBUR
bilim anlayışı modem psikolojinin formunu ve muhtevasını beUrlemiştir. On sekizinci yüzyıJdan itibaren saglanan biUrnsel gelişmeler, din ve bilim arasında yeni gerilim noktalannın dogmasına neden olmuştur. Bu dönemde, evrim teorisi ve Kopemik devrimi, geleneksel Hıristiyan. kozmolojisinin sorgulanmasına neden olmuştur. Hıristiyan din kitaplannda yarablış ve evrenin düzeni ile ilgili söylenenler, bu yeni bilimsel gelişmeler ışıgında degerlendirilmeye başlanmışbr. Bu degerlendirine sonucunda ortaya iki yeni durum çıkmışbr: 1. Hıristiyan din kitaplanndaki ifadeleri, lafzi gerçekliklerin ifadeleri olmaktan ziyade, temsili istiareler olarak degerlendinnek lazımdır, 2. Dinin söylediklerinin geçerli olup olmadıgı konusundaki kriterler daha önce oldugu gibi din içinde aranmamalı, bilimsel kriterler onun yerine i~me olunmalıdır. BUimin yeni bir aktör olarak ortaya ç~asından sonra, arbk hiçbir şey eskisi gibi olmamıştır. Bilimin dinin dediklerini test edebilecegi düşj.incesi, onun insanın bütün gizemlerini çozebilecek bir güce sahip oldugu sanısını dogunnuştur. Bilime duyulan güven, insan bilimlerinin, dogal ve biyolojik bilimler model alınarak kurgulanmasına neden olmuştur.
Diger insan bilimleri gibi psikoloji de felsefeden bağımsızlıgını ilan ederek, fizik gibi bir bilimsel disiplin olmaya çok Çabalamışbr.42 Psikolojinin dogal bir bilim olmasını isteyen James, bu yeni disipline her konuda yardı~cı olmak istedigini Uan etmiştir. 43 Psikolojinin sık sık fizik ile mukayese edilmesi, onu dogal bir bilimsel disiplin haline gefumeye yönelik çabalan göstermektedir. Fıziğin tecrübe edilen dünya ile ilgilenmesine karşılık ·psikolojinin bu dünyayı tecrübe eden bireyle ilgilendiğini söyleyen Emst Mach, iki bilimi birbirinin uzanbsı bilimler olarak degerlendirmektedir.44 Bir din psikologu da, fiziğin fiziksel evreni anlamamıza katkı sundugu gibi psikolojinin de kişisel evreni anlamamıza yardım ettigini söyleyerek benzer bir kıyaslama yapmaktadır. 45 Psi-
42 Harriman, An Outline of M~em Psychology, s. 17. Bilimlerin felsefeden aynldıgı sık sık vurgulanmasına ragmen bunun mümkün olup_ olmadıgı ve böyle bir şeyin sonuçlan hakkında pek bir şey söylenmemektedir. Felsefe spekülatif bir faaliyet olarak nitelenerek, bUimlerin ondan aynşması meşrulaşbnlmaktadır .Bilim-felsefe aynşmasını reddeden Karl Jasper böyle bir şeyi mümkün görmemektedir: 'Felsefeden kaçış yoktur. Esas soru felsefenin bilinçli ya da bilinçsiz, iyi ya da kötü, açık ya da muglak olup olmadıgıdır. Felsefeyi reddeden kişi farkında olmadan felsefe yapmaktadır.' K. Jaspers, Way to Wisdom, New Haven: Yale University Press, 1951, s. 12'.
43 W.James, 'A Plea for Psychol~ as a Natural Science,' Philosophical Review, 1, 1892, ss. 146-153.
44 Harriman, An Outline of Modem Psychology, s. 26.
45 R.F.Paloutzian, lnvitation to the Psychotogy of Religion, Bostan: Allyn & Bacon, 1996, s. 66.
428
kolajinin fizik gibi bir bilim olmasını hayal edenler, bu yeni bilimsel disiplinin, dini hurafelerden ve felsefi spekülasyonlardan bağımsız olarak, insan dogasını tecrübi bir şekilde gün ışığına çıkaracağı umudunu taşıyorlardı. . Bu umudun gerçekleşmesi ·için arka arkaya birçok psikoloji Iabaratuan açılmışbr.
Psikolojinin fizik gibi bir bilim olmasından büyük umutlara kapılan çogunlugun aksine, bu gelişmeyi tehlikeli bulanlar da vardı. Husserl bunlardan biridir. Psikoloji için fiziksel bilimlerin model . olarak alınması, Husserl'i kaygılandınnışbr, çünkü o psikolojinin fiziksel bilimlerin kötü bir taklidi olmasından korkuyordu. Rzik gibi yanlış bir örneğin alınmasından dolayı Avrupa psikolojisinin öznellik, konu, ve metot alanlannda krize girdigini dUşünen Husserl, onun hiçbir zaman bir fiziksel bilim gibi olmayacağını ilan etmiştir. Husserl'e göre psikolojinin krizden çıkış yolu tekrar felsefeye dönmekti. O, psikolojinin modem bilimin her alanıyla ilgilenen bir felsefe ana disiplini etrafında inşa edilmesi çağnsında bulunmaktayd;_46 Ancak bu çagnya hiç kulak asılmamıştır ve psikoloji asla felsefeye tekrar dönmemiştir. Bunun aksine psikoloji, fizik gibi bir bilimsel disiplin olmak için ruh, zihin ve bilinç gibi felsefi yaklaşım gerektirebilecek kavramlardan hızla kendisini anndınna çalışmasına devam etmiştir. Modern psikolojinin, bilimsel disiplin olma adına kendisini bu kavramlardan arındınnası, banyo suyuyla beraber bebeği atmaya benzemektedir. Husserl bebeği kurtarmaya çalışmış, fakat bunu başaramamışbr. Fenomenolojik metodu esas alan hümanist psikoloji daha sonralan psikoloji içerisinde üçüncü güç olarak ortaya çıkmasına rağmen, psikanaliz ve davranışçılık gibi modem psikolojiye h.akim olmayı başaramamıştır.
Fizike benzetme sonucu, ruhbilimi olmaktan· çıkıp ampiiik bir bilim olan psikolojinin dini olgulan da bilimsel metotlarla açıklayabUeceği dUşüneesi belinneye başlamışb. Hayabn her alanı kendisini bilimin incelemesine açarken ve bilimsel gerçekliğin her şeyin ölçüsü olduğu bir ortamda, dinin bilimsel incelemenin alanı dışında bırakılması düşünülemezdi. Gizemli hiçbir şey bırakmayan . bilimin, dini açıklamaması için hiçbir neden gözükmüyordu. Bilimsel metotlarla dini keşfetme arzusu 'Din psikolojisi hareketini' dogurmuştur.47 Bilimsel metotlar aracılığıyla dinin keşfedilmesi konusundaki arzusunu ifade eden Starbuck (din psikolojisi adı
46 Bkz.: ·J.J.Kockelmans, 'Husserl's Original View on Phenomenological Psychology,'içinde J.J.Kockelmans, Phenomenology: The Philosophy of Edmund Husserl, New York: Doubleday, 1967, ss. 418-449.
47 B.Beit-Hallahmi, 'Psychology of Religion 1880-1930: The Rise and Fall of a Psychological Movement, ' Journal of the History of the Behavioral Sciences, 10, 1974, ss. 84-90.
altında ilk metin bu kişi tarafından yazılmıştır) bu yeni bilimin görevini şöyle belirtmektedir: .'Bilim, alandan alana her yeri fethetmeye devam etmektedir. Şu anda bilim en karmaşık, en ulaşılmaz ve en kutsal olan alana girmektedir. Biliminyeni fetih alanı dindir. Din psikolojisi, dini bilince ait gerçeklerin yapısını analiz etme ve onun gelişim karakterini belirleyen yasalan belirleme görevine sahiptir. Bu görevini yerine getirmek için, din psikolojisi bilimin çok iyi temellendirilmiş riıetotlanna sahip bulunmaktadır.'48 ·Din psikolojisinin görevi, dindarlık tecrübelerini insanın psikolojik süreçleriyle ilişkili olarak açıklamaktı.49 Din psikolojisine, dini bilincin bilimsel analizi görevini veren Starbuck'u takip eden Pratt' din psikologunun bu işi nasıl yapacağını şu çok alıntılanan ifadesiyle ortaya koymaktadır: 'Psikolog işine yarayan her türlü .malzemeyi kullanma konusunda meşru i bir davranış göstermektedir. O bireylerin özel tecri.lbelerinin kutsal derinliklerine mümkün olduğunca inmelidir. O, toplumsal dini pratikler ve ortak dini fikirlerle ilgili açık kayıtlan altüst etmelidir.Yapmış olduğu değişik araştırmalar sonucunda toplamış olduğu malzemeyi psikolog, ·tasvir etmeli (description), karşılaştırmalı (comparison) ve genellemelidir {generalization).'50
Tasvir edici ya da betimleyici bir bilim olma iddiasındaki din psikolojisinin hangi anlamda bir bilim olduğu sorusu önümüzde açık bir soru olarak durmaktadır. Bu soruya vereceğimiz cevap, sahip olduğumuz bilim anlayışına göre değişmektedir. Bilimi, insan tecrübesinin doğrulanabilir gerçeklerinin sistematik bir tasviri olarak algılayan . pozitivist bilim anlayışına göre, din psikolojisinin
"' tam bir bilimsel disiplin oldugunu söylemek mümkün değildir. Din psikolojisinin dini . olgulan matematiksel tamlıkta tasvir etmediğinin farkında olan Pratt, din -psikolojisinin tam bir bilim olmaktan ziyade meşru bir bilim olduğunu söylemek-
·' 48 E.D.Starbuck, The Psychology of Religion, Londra : Walter Scott, 1899, s. 1. Starbuck'un fetih kavramını kul_.. lanması çok dikkat çekicidir. Bu kavram, din ve bilim arasında bir. güç savaşının varlı!jını ye bu mücadelenin sonunda bilimin zaferini ima etmektedir. İlk din psikolojisi kitabı Starbuck tarafından yazddıgı gibi bir psikoloji dergisinde dinle ilgili ilk makale Leuba tarafından yazılrnışbr. Bkz.: J.H.Leuba, 'Studies in the Psychology of Religious Phenomena', American Jolımal of Psychology, no. 7, ss. 309-385.
49 N.G.Holm, 'Tradition, Upbringing, Experience: A Research Program for the Psychology of Religion,' içinde Malony, (Eel.}, Psychology of Religion: Personalities, Problems, PossibUities, Michigan : Baker,1991, s. 224.
50 J.B.Pratt, Th~ ·ReÜgious Consciousness, New York : • Macmilfan; 1923, s. 32. Aynca bkz.: V.Uysal, Din
Psikolojisi açısından Dini Tutum, DaVFa11ış ve Şahsiyet Özellikleri, Istanbul: M.Ü.ilahiyat Fakültesi Yayınlan, 1996, ss. 9-10.
DiN VE PSiKOLOJi İLİŞKİSİNİ YENİDEN DÜŞÜNMEK
tedir.51 Din psikolojisini pozitif ve doğal bir bilim yapma dayatmalanna karşılık onun ·alanını genişletmek, rahat hareket etmesini sağlamak, dinle ve insanla ilgili . her türlü malzemeden özgürce yararlanmasını sağlamak için ona işleyen bir hipotez olarak bakmanın daha ihtiyatlı, sen~eli, çoğulcu ve özgürlükÇü bir tavır olduğu kanaaffudeyiz. Genelde psikoloji özelde din psikolojisi; bilim olma uğruna katı bir bilimsellik ·iddiasında bulunmayı katı bir tavır haline getirmişlerdir. Maalesef bu bilimsellik dayatması birçok baş ağ n sına neden olmaktadır. 52
Bilimsel söylemin bir gereği olarak, din psikolo~ jisi kural koyucu (noı:matif) olmak yerine tasvir edici (deskriptif) bir bilim o1ma iddiasında bulunmak'tadır. Din psikolojisinin ~ilimsel modunu vurgulamak için, objektif tasvir edicilik ve değer koymama anlamında kural koymamazlık iddiası, bir hayal olarak hep öne çıkanlmaya çalışılmaktadır. Din psikolojisi alanında ampirik olduğu iddia edileQ çalışmalan basan uluslar arası derginin 'Bilimsel Dini İncelemeler Dergisi (The Journal for the Scientific Study of Religion)' ismini taşıması, bu bilimsel ve ampirik modun bir başka yansımasıdır. Tasvir edici (deskriptif) bir din psikolojisine karşı kural koyucu (normatif) bir din psikolojisinj savunanlann başında Wieman gelmektedir. Wieman, din psikolojisinin tasvir edicilik iddiasını eleştirmiş ve kural koyucu bir din psikolojisinin kurulmasının gerekliliğini savunmuştur. Erken dönemlerden itibaren din psikolojisinin normatif olmasının mümkün olup olmadığı tartışılmaya başlanmıştır. Wieman'a göre .din şu
normlar çerçevesinde değerlendirilmelidir: a. Bütün insanlığın değer verdiği bir amaç, b. Bu amaca tam bir sadakatle bağlılık, c. Amacın gerçekleşmesinde etkinlik, d. Düşük amaçların . yerine yüksek arnaçiann ikame edilmesi, e. Toplumu etkin bir şekilde etkileme. Bu norrrilar çerçevesinde din psikolojisi, normatif bir şekilde toplum ve bireyi interaktif ilişkilere sahip birimler olarak ele almalıdır. 53
Din psikolojisinin ve diğer insan bilimlerinin kural koyucu (normatiO olmayıp tasvir edici (deskriptif) olduklan iddiası günümüzde daha çok sorgulan-
51 Pratt, The Religious Consciousness·, s. 29. 52 Bilimsel olma iddiasının sosyal bUimler ve sosyal psikolo
jinin başını a~ntb!jını söyleyen Yaparel, günümüzde sosyal psikolojinin girdi!ji 'krizden' bilimsel olma şeklindeki baş a!jnsını sorumlu tutmaktadır. Yaparel, 'Din Psikolojisi-Sosyal Psikoloji ilişkisi,' D.E.Ü. ilahiyar -FakWtesi Dergisi, no. XI, 1998, s. 123. Yaparet'in bu tespitinden esinlenerek, din psikolojisindeki açmaz ve krizierin dar ve sı!j olarak algılanan bilimsel olma iddiasından kaynaklan<iıgını düşünmekteyiz.
53 Bkz.: H.N.Wieman, a~d R. Westcott-Wieman, Normative Psychology of Religion, New York: Thomas Y.Crowell, 1935.
429
' ·
--·· .... - --..--~·--
BİLAL SAMBUR
maktadır. Din psikolojisinin aydınlanma düşüncesinin ·bir ürünü olduğu, yerel ve tarihi bağiarnı aşma iddiasma sahip rasyonel ve objektif tecrübeciliğe dayandığına dikkat çekilmektedir. Aydınlanmacı bilim anlayışının sorgulaİıdığı gönümüzde, din psikolojisinin ideolojik bir çerçevede yapıldığı ve din psikolojisinde ileri sürülen görüşlerin felsefi ve normatıf fikirlere dayandığı vurgulanması gereken bir husustur.54 - .
Bilimsel bir çalışmanın ahlaki, felsefi ve dini değerler hakkında hiçbir şey söyleJTıemesi gerektiği, sürekli vurgulanan bir husustur. ·Biçimsel olarak bir araşbrrna, görünüşte öznel değer yargılanndan uzak gibi gözükebilir·, fakat o araşbrmayı hazırlayan kişinin değer dünyası araşbrrnaya şekil vermektedir. Araşbrmanın hazırlanma ve uygulanma safhalar;ını kendiliğirrden ve;§izli olarak etkileyen değer yargılan ve dünya ·görüşleri, araşbrrnanın yorumlanması safhasmda sçımut olarak kendil~rini ortaya koymaktadır. Yapılan açıklamalar temelde ai'aşbrrnacının bağlı olduğu değerler ve dünya görüşleri çerçevesinde ortaya çıkmal-.iadır. Görevinin tasvir etme olduğunu sôyleyen sosyal bilimci ve psikolog, aslında bir şeyin ne olduğunu söylerken (What it is)· aynı zamanda onun ne olması' gerektiğini de (What it ought to be) söylemektedir. Dahçı önce sahip olunan önyargılar, değerler ve c:!üşünceler mutlaka araşbncının çalışmasını ve analizlerini etkilemektedir. Öznellikten uzak nesnel ve t~svir edici. bir psikoloji araşbrması yapmak mümkün değildir. Önemli olan öznel gerçekliklerimizden kaçmak değil, onlann anlayışlanmız üzerindeki muhtemel etkilerinin farkında olmamızı
- sağlayacak entelektüel bir olgunluğa ulaşmakbr.
Psikolojinin söylediklerinin 'gerçek' diniri söylediklerinin 'doğma' olarak nitelenmesi . bilimsel olmaktan ziyade ideolojik bir yi:Udaşımdır. Psikanaliz gibi psikoloiide de değişik ekallerin görüşlerinden 'psikolojik . ideoloji (Psycho/ogica/ ideolom/J' olarak bahsedilmektedir.55 Gerçekler ideolojik olarak yorumlanmakta ve yapılan yorumlara geçerlilik ve meşruiyet kazandırmak için 'psikoloji' damgası vurulmaktadır. Psikoloji dahil sosyal bilimlerde hakikat olarak ileri. sürülenlerin bir yanılsama olabileceği ihtimali hep göz önünde tutul-
54 Din psikolojisi çalışmalannda kaçınılmaz olarak bir görüşün savunulup (dini bir görüşü savunanlara apolojik, kendi kişisel görüşlerini savunanlara etnosentrik denilmektedir) diger görüşlere kaçınılmaz bir şekilde önyargılı yaklaşılmaktadır. P.J.Watson, 'Apologetics and Ethnocentrism: Psychology and Religion,' The International Journal for the Psychology of Religion, 3, 1993, ss. 1-20. .
55 O.Rank, Psychology and Soul, Philadelphia: University of Pennsylvania Press, 1950, ss. 89-90.
430
malıdır. 56 Psik'alojinin objektif bir bilimden ziyade, subjektif bakış açılannı bünyesinde banndıran bir alan olarak anlaşılması daha gerçekçidir. Din de psikoloji gibi gerçeklerden ziyade, gerçekleri öznel olarak ele alması açısından ideolojik bir boyuta sahip bulunmaktadır. Gerçeği ifade. açısından, din ya da psikolojinin birbiri üzerinde üstünlük iddia etme haklan bulunmamaktadır. Din ve psikoloji gerçekleri, belirli ve kesin hakikatlerle ilişkilendirmekten ziyade, insan zihninin sınırlan içerisinde, o hakikatıere ulaşmaya çalışmaktadırlar:
Psikologun elindeki bilgi ve veriler, doğrudan bir tecrübenin ürünü değildirler. Psikolog onu ancak ikincil kaynaklardan yararlanarak bulmakta ve açıklamaktadır. Dini tecrübe yi doğrudan yaşayan kimse ise, onun bilgisine birinci elden ~ahip bulunmaktadır. Dini tecrübe ile ilgili bilgiyi, psikologun ikinci ve üçüncü ellerden elde etmesine karşılık, dindar bireyin ona birincil kişi olarak sahip olması, psikologun açıklaması ile dindarın tecrübesini algılayış biçimini birbirinden farklı kılmaktadır. Psikologun din hakkında söylediklerini, . kendi tecrübesiyle uyumlu bulinayan dindar kişi, onların geçersizli~ini iddia edebilir. Psikologun ve sosyal bilimcinin din hakkında söyledikleririi, gerçeklerin katıksız ifadeleri olarak görrnekten ziyade, önemli subjektif yorumlar olarak değerlendirrnek lazımdır. Dini tecrübenin bilgisine birinci elden sahip olmayan psikolog, hiçbir zaman onun hakkında kesin sözü söyleyemeyecektir. Psikologun, yapmış olduğu açıklamayı, dini tecrübenin hakiki bir tasviri o!arak göstermesi 'psikologun safsatasından' başka bir şey değildir.57 Kullandığı bilimsel metotlar sonucunda elde ettiği
verilere dayanarak objektif açıklamalarda bulunduğunu ileri sürmesine rağmen, psikolog trarıssub- . jektif bir yaklaşım gösterme ayncalıi;jına sahip değildir. James de 'düşüncelerin, düşünürlerin ta kendisi olduğunu' söylerken buna dikkat çekmektedir. SS Buna gör~ kim olduğumuz, tamamen ne düşündüğümüze bağlıdır. Öyleyse genelde sosyal bilimcinin, özelde de psikologun söylediklerinin, ne kadannın onlann sübjektif görüşleri, ne kadannın incelenen olgunun objektif ifadesi olduğu sorusu, hep akıllarda tutulması gereken bir sorudur.
William James, bilimin do~rulama metodlaona duyulan aşın güvenin, aşkın gerçeği görmenin önüne geçtiğine vurgu yapmaktadır.59 Din psikolo-
56 Bkz.: T.M. Rosenau, Post-modernism, and Social Sciences: Insights, lnroads, and lntrusions, Princeton: Princeton University Press, 1992.
57 James, Principles of Psychology, vol. 1, s. 196. 58 James, Principles of Psychoology, vol. 1, s. 342. 59 W. James; The Will to Believe and Other Essays in Po
pular Philosophy, New York: Longmans, 1907, s. 21.
jisini, din olgusunun subjek,tif ve kişisel karakterini ihmal etme pahasına, objektif bir dogal bilim statüsüne 'getirme çabalan, James'ın bu degerlendirmesini somutlaştırmaktadır. Bütün bu bilimselleşme çabalanna ragmen diri psikolojisi, genel psikoloji disiplini içerisinde kendisine gerekli yeri bulamamış ve onun bir branşı haline gelememiştir. Din psikolojisinin, psilsoİojinin dışında tutulması ya da onun bir gettosu durumuna düşürülmesinin temel nedenin, onun bilimsel paradigmaya uygun olmaması ve laboratuar dilini kullanamaması oldugu düşünülmektedir. 60 Aslında, din gibi bir konunun bilimsel metotlara uygun olmayışı iddiasıyla psikolojinin dışına itilmesi, konu-metot ilişkisi açısından ters bir durum yaratmaktadır. Çünkü bir araştırma disiplini metot tercihini araşbncıya dayatamayacagı gibi, ona konuya göre metodu seçme ve adapte etme özgürlügü tanı~alıdır. Fakat din ömeginde görüldügü gibi psikoloji, metodu konunun önüne geçirmekte ve bilimseL metotlara uygun olmadıgı gerekçesiyle dini meş11:1 bir çalışma konusu olarak görmemektedir. Bu da bilimin alanını daraltmaktadır.
Aydınlanma döneminden itibaren ortaya çıkan bilimsel köktencilik, dini, bilimselliği bozacagı
gerekçesiyle hep bilimsel alandan uzak tutmaya · çalışmış ve ona karşı antipatik bir tavır geliştirmeye çalışmıştır. Her ne kadar din psikolojisi bir bilimsel disiplin oldugunu iddia etse de, psikologlar onu bilimsel çalışmalanna konu etmemişler ve Farberow'un ifadesiyle ona 'tabu konu' muamelesi yapmışlardır. Özellikle 1930 ve 60 arası dönemde psikologlann, dine yönelik bilimsel ilgisi yok denecek · kadar azdır.61 Psikoloji kitaplannın çogunda, din psikolojisi hakkında hiçbir bilgi verilmernekte ve önemli psikoloji dergilerinde dinle ilgili yazılar yayınlanmamaktadır.62 Amerikan Psikoloji demeginde
60 A.R.Andrews, 'Religion, Psychology and Science: Steps toward a wider Psychology of Religion,' Journal of Psychology and Theology, 7, 1979, ss. 31-38.
61 N.L.Farberow, Taboo Topics, New York: Atherton, 1963.
62 Bkz.: E.Lehr and B.Spilka, 'Religio; in the lntroductory T extbooks: A Comparison of Three Decades,' Journal for the Scientific Study of Religion, 28, 1989, ss. 366-371. Bii adet psikoloji kitabını inceleyen Allport'da bu kitaplarda dini hisse dair hiçbir şey bulunmadıgını, sadece birkaç tanesinde dini hisse zihinsel durumlarla ilişkili olarak kısaca değinildiğini söylemektedir. G.W.AIIport, 'Psychology', içinde College Reading and Religion, New Haven : Yale University Press, 1948, s. 83. Biz de baktıgımız 45 ingilizce psikoloji metninde din ·psikolojisine dair hiçbir bölüm aynimarlığını tespit etmiş bulunuyoruz. Bu kitaplar arasında Thouless'in genel psikolojiyle ilgili kitabını istisna tutabiliriz. Baktıgımız psikoloji kitaplanndan bazılan şunlardır: C.T.Morgan, R.A.King, Introduction to Psychology, New York: McGraw, 1971. E.Aronson, Voices of. Modern Psychology, California:
DiN VE PSİKOLOJİ İLİŞKİSİNİ YENİDEN DÜŞÜNMEK
(American Psychological Association-APA) din psikolojisi, bagtmsız bir disiplin olmak yerine 'Dini Konularla ilgilenen Psikologlar (Psycho/ogists lnterested in Religious lssues-Division 36) şeklinde kişisel bir ilgi konusu olarak degerlendirilmektedir.63 Bu sebeple din psikolojisinin, -psikoloji içinde bir branş olmaması, onun saygınlıği ve meşruluğu konusunda ciddi bir problem oluşturmaktadır. 64
'Din Psikolojisi': Eksik ve Yetersiz bir İsimlendirme mi?
'Din psikolojisi' teriminin bizzat kendisi, bu yeni disiplin için do!;jru bir isim olup olmadıgı tarhşmasına neden olmaktadır. Din psikolojisi tabiri, psikologlann amacını ve'·.disiplinleştirmeye çalıştıklan dindarlık olgusu ile ilgili araştırma alanını yeterince ifade etmemektedir: Birçok psikolog, 'din' kavramını kategorize ederek din psikolojisinin konusunu belirlemeye çalışmaktadır. Örneğin Maslaw, sübjektif ve natüralistik dini tecrübe ve tutumu, geleneksel ve kurumsal dinden ayırmakta ve kurumsal dini sübjektif dini tecrübenin düşmanı
olarak sunmaktadır.65 Dewey bu ayınını 'Din, dindarlıga karşı (Religion Versus the Religious)' şeklinde net olarak formüle et-mektedir.66 James ise, tarihi ve teolojik dinden ziyade bireysel dirıi esas almak-
Addison-Wesley, 1969. G.A.Miller, Psychology: The Science of Mental Life, Middlesex: Penguin, 1978.D.Krech and R.S.Crutchfield, Elemenis of Psychology, New York: Alfred A. Knop, 1962. Tespit edebildigirniz kadanyla, ülkemizde yazılan psikolojiye giriş kitaplannın hiçbirinde din psikolojisine dair hiçbir bahis bulunmamaktadır. Sinir sisteminin yapısına bölümler ayıran bu kitaplann, insanın en önemli boyutlanndan olan din ve maneviyat konusundaki derin sessizlikleri, ülkemiz psikolojisine hakim olan pozitivist biUm anlayışından ve bu kitaplann Babdaki psikoloji kitaplannın basit bir adaptasyonu olmalanndan kaynaklanmaktadır. Bkz.: S.Arkonaç, Psikoloji: Zihin Süreçleri Bilimi, İstanbul: Alfa, 1993.F.Baymur, Genel Psikoloji, Istanbul: İnkılap, 1994. L.Öztabağ, Yeni Psikoloji, Istanbul : Remzi, 1974. H.S.Sarp, Psiikoloji, istanbul: inkılap, 1960. A.H.Taner, Ruhbilim, istanbul: Maarif Matbaası, 1942. S.Özbaydar, B.Özbaydar, E.Güngör, Psikoloji, İstanbul: MEB Yayınlan, 1976, S.Erdem, Psikoloji, Istanbul: Yüksel Yayınevi, 1972. N.Topçu, Psikoloji, istanbul: Kutulmuş, 1972. S.Arkonaç, (Ed.), Psikolojide Yeni Yaklaşımlar, İstanbul: Alfa, 1999. ·
63 Bu bölüm 1976 yılında kurulmuştur. Edwin Starbuck, William James, James Pratt, George Coe ve James Leuba gibi din psikolojisinin kurucu babalannın yetiştiği Amerika'da din psikolojisinin ba!ıımsız bir disiplin olarak kabul edilmemesi çok ilginç bir durumdur.
64 C.D. Batson, 'An Agenda item 'for Psychology of Religion: Getting Respect,' Journal of Psychology and Christianity, 5, 1986, ss. 6-11.
65 Maslow, Religions, Values, and Peak-Experiences, s: vııı. 66 Bkz.: J. Dewey, A Common Faith, New Haven: Yale
University Pres, 1934.
431
'·
BİLAL SAMSUR
tadır.67 Smith, 'inanç (faith)'-bu kavramı iman olarak çevirenler de vardır-68 ve 'kümülatif gelenek (cumulative traditipn)' şeklinde yapmış oldugu ayınmla dini çalışmalarda dindarlık kavramını merkeze oturbnaktadır.69 Bütün bu yaklaşımlar çerçevesinde diyebiliriz ki, din psikolojisi terimi 'dine' vurgu yapmasına ra!:jmen sahanın araşbrmacılan 'dindarlıga' vurgu yapmaktadırlar.
Din psikolojisi tabiii, dini bir hayatın içinden gelen araştıncılann da tenkidine u!:jramıştır. Din psikolojisi terimiyle esasında, felsefe ve teolojiyle ilişkili olmayan sadece psikolojik açıdan dinin çalışıldıgı bir alan kastedilmektedir. Uysal, din fenomenlerini inceleyen bilim anlamında din psikolojisi ve dini psikoloji kavrarnlannı beraber kullanmaktadır.70 I;:>in psikolojisi kavramına itiraz eden Vergote, . 'dini psikol~ji (religious psychology)'
kavramını daha uygun bulmaktadır.71 Konuyla ilgili yazdıgı kitaba ·~ın psikolojisi (the pschology of religion)' yerine 'dini psikoloji (religious psycholo!JYJ' adını vermektedir. Bununla Vergote bu yeni çalışma alanının bilimsellik ugruna ahlak ve dini degerierden soyutJanmaması gerekligini vurgulamaktadır. Teorik olarak din psikolojisinin hiçbirdinin ilkelerini dogru ya da yanlış olarak ele almadıgını iddia etmesine rağmen, Vergote 'dini psikoloji'sinde 'Hınstıyan hakikatlerinin (Christian {acts)' psikolojik bulgulann degerlend_irilmesinde temel alınması gerekti!:jini söylemektedir. 72 Tasvir edici (deskriptif) olduğunu iddia eden din psikolojisinin aksine, Vergote öme!:jinde oldugu gibi dini psikoloji kural koyuçu (normatif) olmaktadır. 'Din psikolojisi', eline sistematik psikolojik çalışmanın konusu olarak yaklaşırken 'dini psikoloji', psikolojik kavrarrılan kullanarak onu · dinin gelişimi için araç olarak kullanmaktadır.
Şimdiye kadar din psikolojisi adı altında yapılan faaliyetJerin ço!;!u 'dini psikolojiye' ait olarak de!:jerlendirilmelidir. Dinle ilgilenen psikologlann ço!:ju, güçlü dini inançlan olan, . teolojik eğitim görmüş ve kiliselerde aktif görevlı::rde bulunan kimselerden
67 W. James, The Varieties ·of Religious Experience: A Study in Human Nature, New York: Penguin, 1982, ss. 29·31.
68 Bkz.: M. Yıldız, Ölüm Kaygısı ve Dindarlık, !zmir: I.I.F.Y., 2006, s. 82.
69 W.C. Smith, The Meaning and End of Religion, Londra : SPCK, 1978, ss. 154-193.
70 Uysal, dini fenomenleri inceleyen ilim dalı anlamında 'din psikolojisi' ve 'dini psikoloji' kavramlan arasında bir ayınm yapmamakta, orılan aynı arılarnda kullanmaktadır. Bkz.: Uysal, Psiko-Sosyal Açıdan Oruç, s. 19.
71 A.Vergote, The Religious Man: A Psychological Study of Religious Attitudes, Dublin: Gill and Macmillan, 1969, s. 1.
72 Vergote, The Religious Man, ss. 15-17.
432
oluşmaktadır. Bu psikologların çogu, dindar olmalanndan dolayı din psikolojisiyle uğraştığını söylemektedir. Aktif kilise görevlileri olan bu psikologlann büyük b~r bölümü, teoloji fakültelerinde eğitim vermektedirler. Din psikolojisi çalışmalannın büyük bölilmünün psikoloji bölümlerinden ziyade, teoloji bölümlerinde yapılmasının sebebi' budur.73 Bu sebeple Hıristiyan bir kimli!:je sahip ·bu kimseler tarafından yapılan din psikolojisi çalışmalannın, ne kadannın objektif ve güvenilir oldugunu bilmek hiçbir zaman mümkün olmayacaktır.
Tek bir din psikolojisinin olup olmadığı sorusu bağlamında ise, 'din psikolojisi' kavramı yanlış anlarnalara neden olabilecek bir terimlendirrnedir. Birinci yanlış anlama, bu terimin din psikolojisi alanındaki teori ve metotJar üzerinde genel bir uzlaşma oldugu izlenimi vermesidir. Halbuki din psikolojisinde birbirinden çok farklı teoriler, ilkeler ve yaklaşımlar vardır. Din psikolojisinin çok çeşitlenip alt dallara aynlmasına dikkat çeken Reich, artık din psikolojisinden bahsedilemeyecegini söylemektedir. 74 Çünkü ne kadar din varsa, o kadar birbirinden farklı din psikolojileri vardır.75 Din psikolojisi adı altında yazılan kitaplar, genel kabul görmüş bir yaklaşımdan ziyade, sadece yazarlannın perspektiflerini yansıtmaktadırlar. 76 Yirminci yüzyıl boyunca yapılan din psikolojisi çalışmalannın çogu Hırıstıyanlık merkezliydi. Günilmüzde ise Hıristiyanlık din psikolojisine konu olan tek din olma ayncalı~ını kaybedip dinler arasından herhangi bir din haline gelmiştir.77 Ço~ulculuk olgusu din psikolojisinin diğer dinleri
73 B.Beit-Hallahmi, 'Goring the Sacred Ox: Towards a Psychology of Religion,' içinde H.N. Malony, Psychology of Religion: Personalities, Problems, Pos.sibilities, Michigan: Baker, 1991, s. 191.
74 K.H.Reich, 1ntegrating Differing Theories: The Case of Religious Development,' içinde SpUka and Mclntosh, The Psychology of Religion, . 106.
75 M. Scheler, On the EtE;mal in Man, New York: Harper, 1960, s. 159.
76 D.M.Wulff, Psychology of Religion: Classic & Contemporary, New York: WUey, 1997, s. 3.
77 o· ·k· ı ·· · ı aı ın psı o oıısı ça ışm annın çogu Hınstıyan merkezli olmasına raftmen diger dirıler hakkında çok sınırlı sayıda çahşma yapılmıştır. Bu çahşınalara örnek olarak şunlan verebiliriz: S. Akhilananda, Hindu Psychology: !ts Meaning for the West, New York: Harper, 1946. Y.Akishige, (Ed.), Psychological Studies on Zen,.(2 Vols), Tokyo: Komazava University, 1977. D.T.Suzuki, E.Fromm, R.DeMartino, Zen Buddhism and Psychoanalysis, Londra: George Alien, 1960. T.Hırai, Psychophysiology of Zen, Tokyo: lgaku Shoin, 1974. H.Jacobs, Westem Psychotherapy and Hindu Sadhana: A Contribution to Comparative Studies in Psychology and Metaphysics, Londra: George Alien, 1961. K.L.Reidielt, Medilation and Piety in the Far East: A Religious-Psychological Study, New York: Harper, 1954.
kendisine konu etmesinin önünü açmışbr. Din psikolojisi terimi, aynca bu alanın diger çalış
ma daliann ı kapsama konusunda da çok yetersizdir. Din psikolojisi terimi, · daha çok bireylerin dini inançlannın, tutumlannın ve davranışlannın sosyalpsikolojik faktörlerle olan ilgisini 'bilimsel' olarak inceleyen araşbrma alanını ifade etmektedir. Ancak din psikolojisi alanı, salt bilimsel oldugu ifade edilen araşbrmalardan oluşmamaktadır. Kilise gibi dini kurumlarda çalışan din adamlan sınıfının terapödik amaçlarla icra ettikleri manevi yardım faaliyetleri 'pasto~al psikoloji' olarak isimlendirilmektedir. 78 Aynca felsefe, psikoloji ve teoloji gibi disiplinlerde de bilimsel faaliyetlerden ayn olarak insan dogası konusunda fikirler üreten entelektüel bir faaliyet vardır.79 Dinin psikolojik açıdan bilimsel olarak araştırılması (the sÇientific study of religion) anlamında din psikolojisi, pastoral psikoloji ve insan dogasıyla ilgili yapılah entelektüeJ · faaliyeti dışlar gözükmektedir. Bu 'alanları kapsamaması, din psikolojisi kavramının önemli bir eksigidir. Kendisinde taşıdıgı bütün bu eksikliklere ragmen, pratik açıdan din psikolojisi kavramı disiplin adı olarak kullanılabilir, fakat onunla kastedilen anlam, çogulcu ve geniş (din/er, dindarlıklaı:-, psikoloji/er, pastoral psikoloji, insanla ilgili teoriler) bir alanı içermelidir.
Psikoloji Dindarlığı Ölçebilir mi?
Bilim, dünyanın nasıl oldugu sorusuna, ölçümle cevap vermektedir. İnsan bilimlerini davranış bi~ Jimlerine indirgemek isteyen dar bakış açısı, insana ait her şeyin sayısal ölçüıniere dökülebileceği gibi büyük bir iddianın içinde bulunmuştur. İnsanın ölçülebilecegi iddiasının kapsamı, maneviyat ve din gibi en derin insani boyutlan kapsayacak genişlikte tutulmuştur. İnsanı ölçüıniere dökmek adına, insanın bilim tarafından işgal edilmesi, bazı insanlan endişeye sevk etmiştir. Psikolojinin bilim olması için fizik örnek alındıgı gibi, bilimsel çalışma metotlannın oluşturulmasında da insan degil hayvanlar üzerinde
78 Pastoral psikoloji için bkz.: F.Wright The Pastoral Nature of Ministry, Londra : SCM, 1980.R.S. Lee, Principles of Pastoral Counselling, Londra : SPCK, 1968.
79 Peker ve Hökelekli, Müslüman entelektüel geleneği içerisinde yer alan Farabi, İbn Sina, İbni Hazm, elMuhasibi gibi filozof ve t~ologlann insan ile görüşlerini yazmış olduklan din psikolojisi kitaplannda vermişlerdir. Günümüz psikolojisinde sadece ampirik olarak bilimsel çalışma yapanlara psikolog denilmesine ragmen, iki yazann, bu düşünürleri 'müslüman psikologlar' olarak degerlendirmesi, isabetli ve anlamlı bir nitelemedir. Bkz.: H.Peker, Din Psikolojisi, Samsun : Aksiseda, 2000, ss. 27-36.H.Hökelekli, Din Psikolojisi, Ankara : TDV, ss. 26-48. İnsan dogasıyla ilgili degişik dini-görüşler için bkz.: L.Stevenson, D.L.Haberman, .Ten Theories of Human Nature; Oxford : Oxford University Press, 1998.
DiN VE PSİKOLOJİ iLiŞKiSİNİ YENİDEN DÜŞÜNMEK
yapılan çalışmalar esas alınmışbr.80 İnsanın insana özgü yollarla aniaşılmasını düşünen Krutch modem dönemde insanın ölçülmesi iddiasının arka planını şu çarpıcı sözüyle seslendirmektedir: 'İnsanı incelemek için kullanılan metotl~r konusunda büyük bir yanılsaı:na içerisindeyiz. Bu metotlar.Je!Jlelde makineleri ve fareleri çalışmak lçin dizayn edilmişti. Bundan dolayı bu metotlar, fareler, makineler ve insanlar arasındaki -ortak karakteristikleri keşfetmek · ve ölçmekten başka bir işe yaramamaktadır.'81 İnsanın hayvanlarla aynı kategoride ele alınması insanın sindirme kapasitesini aşmaktadır. Watson'un şu
çarpıcı ifadelerini düşünelim: 'İnsanlar kendilerinin diger hayvanlarla aynı sıriJfta ele alınmasını istemezler. Onlar, kendilerinin h"ayvanlar olduklannı itirafa hazırdırlar, fakat 'hayvandan farklı olarak · daha başka bir şeye sahip olduklannı ifade ederler. Bu 'başka bir şey' sorun yaratmaktadır. Bu başka bir şeyle kastedilmek istenen şey din, ahiret ve ahlak gibi konulardır. Bunun aksine yalın gerçek ·şudur: Psikolog olarak bilimsel tutumunu korumak istiyorsan, inscın davranışını, öküzün davranışından farklı izah etmemek zorundasın.'82 Kapak resminde insan iskeleti, kafesteki bir köpe~, fare , bebek, civciv ve ebeveyn figürlerinin yer aldıgı bir psikoloji kitabının kapagı aslında her şeyi çok güzel özetlemektedir.83
Watson'un psikolog kalıp kalmama şeklindeki tehdidi ya da şantajı işe yaramıştır. Çünkü psikologlar, kendi mesleki .itibarlannı ve statülerini korumak, saygın bir psikolojik çalışma yapmak için genelde istatistiki verilere dayanan çalışmalan kabul etmek zorunda kalmışlardır. İstçıtistiki verilere dayanmayan psikolojik çalışma, 'masa başı psikolojisi' olarak küçümsenmekte ve degersiz görülmektedir. 1895 Yılında 'masa başı psikolojisi' tabirini kullanan Scripture'ın amacı bilimsel psikolojiyi yaymak ve psikolojiyle ugraşanların felsefi ve metafiziksel spekülasyonlardan uzak durmalarını sağlamaktı. 'Masa başı psikoloji' tabusu dolayısıyla psikoloji, yüzde yüz bir laboratuar bilimi haline getirilmeye çalışılmışbr. Bu yüzden geçerli olan bir psikolojik çalışma masa başında degil, alanda ya da Jaboratu-
80 Psikolojinin insan ve hayvan davranışlannı inceleyen bilim olarak tanımlandıgını ve hayvan psikolojisi adı albnda bir psikoloji dalından söz edildigini not etmek istiyoruz. Bkz.: C.T.Morgan, R.A.King, ,. lntroduction to Psychology, New York: McGraw, 1911, s. 2.
81 J.W.Krutch, The Measure of Man, New York: Bobbs-Merrill, 1954, s. 32. _
82 J.Watson, Introduction to Behaviorism, Chicago: University of Chicago Press, 1930, s. v.
83 Bkz.: J.P.Houston; H.Bee, E.Hatfield, D.C.Rimm, lnvitation to Psychology, New York : Academy Press, 1979.
433
'·
BiLAL SAMBUR
arda yapılan çalışmadır. Psikolog da, alandan veya laboratuardan elde ettigi sayılan ya da bulgulan, kelimelere döken kişi haline gelmiştir.
Psikolojide, ölçülebilen şeyler ancak ona konu olmayı başarmaktadır. 'Ruh' kavramı psikolojiden dışlanmasına rağmen, 'zeka' psikolojide önemli bir kavram olarak kalmayı başaimıştır, çünkü geliştirilen zeka testleri (IQ) onun geçerli bir konu olarak kalmasını sağlamıştır. Birçok kişi, ekonomi, toplum, eğitim ve diğer alanla'ta uygulanan · ölçüm metotlarının, din alanına da uygulanabileceğini düşünmektedir. Günüm(lzde dini, psikolojinin meşru bir konusu haline getirmeye çabalayan din psikologlannın ilgisi, dindarlann tecrübelerini betimlemekten kayıp onu ölçmeye yönelmiştir. Nitekim Amerika Psikoloji D~rneğinin yay;n organı olan American Psycholo[!isfte ~yınlanan din psikolojisiyle ilgili ilk makale, ölçümün dinin araştınlmasında temel ve
t • \ •
vazgeçilmez olduğu tezini savunmaktadır.85
Din gibi sübjektif, duygusal ve aşkın boyutlan olan bir yaşanbyı, psikolojinin tam olarak ölçmesi mümkün müdür? Başka bir ifadeyle ampirik metotlarla dinin psikografisinin çekilmesi mümkün müdür?86 Kişilik problemlerinin incelenmesinin deneysel metotlan aşfıgını söyleyen Allport şu soruyu sormaktadır: 'Acının, il~ aşkın, suçluluk duygusunun, dini değişmelerin, yalnızlığın ve umutsuzluğun kişilige olan etkilerini na?tl ölçeceğiz?'87 Öyleyse din gibi sübjektif niteliği ağır basan ve doğalan gereği doğrulanabilir gerçeklik statüsü kazanamayan (James'ın ifadesiyle, 'bilinç hallerinin bizzat kendileri doğrulanabilir gerçeklikler degildirler)'88 konularda kantitatif metotlann, bilmeye ihtiyaÇ duyduğumuz her şeyi doğru ve sağlıklı bir şekilde vereceğinin hiçbir şekilde garantisi yoktur. Tecrübenin en subjektif bölgesirlin dini hayat olduğunu vurgulayan Allport, kişisel dökümaniann dini hayatın çalışılmasında diğer araçlardan daha yeterli olduğunu ifade etmektedir.89 Din
84 D.B.Kiein, 'f>sychology's progress and the Annchair Taboo,' Psychological Review, 49, 1942, ss. 226-234.
85 R.L.Gorsuch, 'Measurement: The Boon and Bane of Investigating Religion,' American Psychologist, 39, 1984, ss. 228-236 . .
86 Hocking psikolojiyi 'insan benli1jinin resmi ressamı (official portrait-painter of the human seiO' olarak nitelemektedir. Onun bu nitelemesinden hareketle insan psikolojisinin foto1jrafı anlamını ifade etmek üzere 'psikografi' terimini kullanıyoruz. W.E.Hocking, The Self, its Body and Freedom, New Haven: Yale University Press, 1928, s. 16.
87 Allport, Personality, s. 455. 88 W.James, Psychology: Briefer Course, Londra:
· Macmillan, 1920, s. 467. 89 G.W.AIIport, The Use of Personal Documents in
Pscychological Science, New York: Social Science Research Council, 1942, s. 38.
434
psikolojisinin eı:ı büyük klasiklerinden birini yazan William James, bu eserinde büyük dini kişiliklerin otobiyografik dokümanlannı kullanmıştır. Kişisel dokümanların kullanılması gibi personalist yaklaşımlar, günümüzde ölçme tekniklerine verilen yüksek degerden dolayı ikinci plana itilmişlerdir.
Ölçümü bilimsel çalışmanın esası olarak gören psikolog, dini hayatın kendisinden ziyade ölçümüyle ilgilenmektedir. Önem ve önceliğe sahip olan ölçümdür, din değildir.90 Bu duruma göre, ölçmenin bizzat kendisi dinin önüne geçen bir amaç olmaktadır. Amaç ve değer haline gelen ölçme, din hakkında gerçek ve canlı şeyler söylediği iddiasındadır. Ölçmenin amaç haline getirilmesi ve ona abartılı anlamlar yüklenmesi doğru değildir, aksine ölçme konusunda daha ihtiyatlı bir tavra Ihtiyaç vardır. Ölçüm tekniklerine, dini olgulann gelişimi ve etkileri hakkında bütüncül doğrulan keşfeden metotlardan ziyade, onlar hakkında sınırlı, durumsal, değişken ve göreceli sonuçlara ulaştıran araçlar olarak bakmak lazımdır.
Aslında dini sayısal ve deneysel olarak ölçmeye kalkmak, imkansızlık derecesinde zor bir iştir.91 Bireyin çok boyutlu ve derin dini tecrübesini, sınırlı ampirik metotlar ölçememektedir. Bu metotlar birçok şeyi, belki de her şeyi kaçırrnaktadırlar, çünkü metot ve dini tecrübe arasında ölçülemez bir uçurum vardır. Zorluğun kendisi, bizzat insandan kaynaklanmaktadır. İnsaniann çoğu dindarlık tecrübeleri hakkında konUşmaktan sakınmaktadır. Onun kendilerine ait özel bir tecrübe olarak kalmasını istemekte.dirler. Bireyler, dini tecrübeleri hakkında konuşmayı kabul etseler bile anlatımlan, kendi tecrübelerini orijinal olarak tasvir edememektedir, çünkü onu olduğu gibi aniatma yerine revize ederek aniatmayı -seçmektedirler. Gerek seçenek sınırlaması ve gerekse dilin ifade gücünün yetersizliği, tecrübenin orijinal halini değil, revize edilmiş halini araşbrmacıya sunmaktadır. İnsan olmaktan kaynaklanan bu dezavantajlar, objektif bir gözlem ya da araştırm.ada bulunduğunu iddia eden araşbrmacı için de geçerlidir. Farklı bir kültür ve inanç dünyasından gelen birisi olarak, araştırmacı gözlem ya da araştırma sırasında, saf veriyi toplamamakta ya da objektif gözlem yapmamaktadır. Örneğin Avrupa· Hıristiyan ·
90 Fromm dogal bilimlerin bir taklidi olan mode~ psikolojinin, bilimsel oldugu iddia edilen ölçme ve laboratuar metotlanyla savunma mekanizmalan, tepkisel fonnasyon ve gOdU gibi önemsiz şeylerle ilgilendi1jini ve bu sebeple ölçme metotlannın konulardan daha fazla degerli ve önemli hale geldigirie dikkat çekmektedir. E. Fromm, Psychoanalysis and Religion, New York: Bantam, 1972, s. 6.
91 C.D. Batson, 'Experimentation in Psychology of·Religion: An lmpossible Dream,' Journal for the Scientific Study of Religion, 16, 1977 ss. 412-418.
kültürüne mensup bir din psikologu, Afrika dinleri üzerinde herhangi bir alan araştırması ya da gözlem yaptıgında; sordugu sorulan ve yapmış olduğu gözlemi, gelmiş oldugu kOltUr ve dinin kabulleri kaçınılmaz bir şekilde etkileyecektir. Ölçüm tekniklerine göre çok iyi bir araştırma üretilebilir, fakat ortada cevaplanması gereken küçük bir soru vardır: Psikolojik analiz olarak ortaya konulan; Afrikalı dindar kişinin gerçek dini psikolojisi midir yoksa Avrupalı din psikologunun, kendi din ve kültUr dünyasının yeniden inşası mıdır? Her açıklayıcı teorinin bilimsel verilerle desteklenmesi gerektiği şeklindeki göİiiş, yapılan araştırmanın gerçek ya da kurgu olduguyla ilgilenmemektedir. Oysa esas olan konu, teorinin ölçümsel niteli.kli verilerle desteklenmesi değil, elde edilen verilerin gerçek ya da kurgu olup olmadıklandır.
Dind~lıgın revize !edilmesi ya da kurgulanması, onu otantik olarak aniamamızın önünde engel oluşturduğu gibi, bu olgt.ınun dogası da kendisini ölçülemez kılmaktadır. Dini çok farklı olarak tecrübe eden insanlar, Tann, ölümsüzlük, ibadet ve diger temel konularda da çok farklı anlayış ve uygulamalara sahiptirler.92 Aynı din, aynı mezhep hatta aynı küçük dini gruplar arasında bile dini yaşantı birbirinden çok farklı olabilmektedir. Dinler, birçok zıtlıgı ve farklılıgı kendi içlerinde barındırabilen kompleks yapılardır. Psikologlar, diğer alarılardan daha fazla din alanında farklılıklarla karşılaşmaktadırlar. 93 Zıtlık düzeyinde farklılıklarla dolu dini tecrübe içerisinde, neyin dini olup olmadığını belirlemek gerçekten zor gözükmektedir.
" Anket, ölçek, test ve deney gibi ampirik olarak nitelenen metotlarla yapılan araştırmalar sonucunda, din belirli bazı psikolojik durumlarla özdeş hale getirilmektedir. Belirlenen psikolojik du~ ışıgında dinin bir karakter sorunu olduğu ortaya konulmaya çalışılmaktadır. Böyle bir durumda, o karakteri taşı· mayanların durumunun ne o~duğu ortaya konulamamaktadır. O karakteri taşımayanların bir dini tecrübesi Y.Ok mudur? Onlann dini tecrübeleri ortaya nasıl konacakbr? Ölçme Kriterleri, degişik dini karakteristikler arasındaki aynılıklan ya da aynlıklan tespit etmeye çalışmaktadır. Bu yapılırken ölçülmeyen farklılıklar ve aynılıklar ilgisiz diye degerlendirme dışı kalmaktadır.
Psikologlar "insan davranışlannı bireysel bağlamdan ziyade, sosyiıı ve kültUrel kontekslerinde araştır-
92 Dinlerdeki zıtlıklara degişik örpekler için bkz.: Paloutzian, lnvitation to the·Psychology of Religion, ss. 4 -7.
·9a A.E.Betgin and "I.R.Payne, 'Proposed Agenda for a Spiritual Strategy in Personality anel Psychothrapy,' B.Spilka and D.N.Mclntosh, (Ed.), The Psychology of Religion: Theoretical Approaches, s. 58.
DiN VE PSİKOLOJİ iLişKisiNi YENİDEN DÜŞÜNMEK
makta ve ölçmektedirler. Sosyal bağlam, kişilerarası ilişkiler ya da alan araştırması ya da grup dinamikleri adı altında ortaya konmaktadır. 94 Halbuki ölçümler, bireyin dini hayatını, özgün bireysel bagtamından soyutlamaktadır. Hatta iki önerrıli din psikologu bu alanda yapmış·olcj,iık)an çalışmayı 'din psikolojisi' yerine .'sosyal din psikolojisi' olarak nitelemişlerdir.95 SÔsyal psikoloji açısından din alanında yapılan çalışmalar, din ve dindarlığın sosyal değişkenlerle olan ilgisini incelemektedir. Bu yaklaşım, din psikolojisini seküler bir sosyal psikoloji haline · getirmektedir. 'Dini Davranış' adlı eserin sahibi Argyle, dini davranışı kilişe üyeliğiyle sınırlı tutarak bu tavnn en somut ömegini oluşturmaktadır. O, istatistiksel ölçümleri bireysel dini durumlara zıt olarak konumlandırmaktadır. 96 Mistik kişiliklerin psikolojik araştırmaya konu edilmemesi, dini tecrübenin bireysel bağlamının incelenmediğinin en önemli göstergelerinden biridir. Mistiklerin tecrübeleri, grup davranışı göstermediğinden dolayı, ihmal edilmiş-lerdir. Pierre Janet, yaşadıklan çok özel hallerden dolayı geçmişin büyük mistiklerinin bugün yaşamalan halinde, aniann yerinin hastaneler olacağını söyleyerek bu eksik yaklaşıma somut bir örnek vermektedir. 97 Modern psikolojinin ölçmedigi ve zihinsel rahatsızlık olarak niteledigi mistik haller, objektif bir realite olarak incelenmemelerine rağmen, aslında onlar gerçek ve geçerli tecrübelerdir. 9f! Başka bir deyişle psikoloji 'bireyin yalnız başına tecrübe ettigi dini' ihmal etmişfu.99
Anket, ölçek ya da mülakat gibi tek bir metotla dini olaylan anlamak mümkün değildir. Din gibi çok boyutluluk ve çogulculuğun hakim olduğu bir alanda, bir metot yerine birçok metot kullanılmalıdır, çünkü hiçbir istatistiksel metot, tek başına gerçeğin tüm verilerini sunmaya yeterli değildir. Hatta metot ve veri kullanımında hiçbir sınırlama ve dışlama
94 Bkz.: M.Argyle, The Psychology of lnterpersonal Behaviour, Midellesex: Penguin, 1972.
95 M.Argyle ve B. Beit-HaUahmi, The Social Psychology of Religion, Londra: Routledge, 1975.
96 M. Argyle, Religious Behaviour, Londra: Routledge, 1958.
97 Bkz.: G.S. Spinks, Psychology and Religion: An Introduction to Contemporary Views, Londra: Methuen, 1963, ss. 158-159.
98 W.R. Inge, .Personal Religion and the Ufe of Devotion, Londra: Longmans, 1927, s. 23.
99 Dini, bireyin yalnızlıgında yapmış oldugu bir tecrübe olarak tanımlayan kişi Alfred North Whitehead'dır. Bkz.: A.N.Whitehead, Religion in the Making, Londra: Cambridge, 1930, s. 6. Günümüzde din psikolojisinde mistik hayab ölçmeye yönelik bazı ölçekler geliştinimeye teşebbüs edilmektedir. Bkz.: H.N.Malony, Psychology of Religion, ss. 87-98. · .
435
1 ,
-· ----..--·
BlLAL SAMSUR
olmamalıdır. Metodolajik monizmden metodolajik pluralizme yönelik bir perspektif adapte edilmelidir. Araştırmacıyı , metodik sınırlainalann bunaltıcılığından kurtaran metodolajik pluralizm, onun, konuyu entelektüel özgürlük ve cesaret duygusuyla ele almasını sağlayacaktır.
Dini hayatın değişik boyutlannı ölçmek için geliştirilen ölçeklerle yapılan çalışmalar, bizim zengin ve özgür entelektüel faaliyat yapıp yapmadığımız sorusunu beraberini:le getirmektedir. Yıllarca 'Bilimsel Dini İncelemeler Dergisi'nin editörlüğünü yapmış olan Dittes, din psikolojisi alanında yapılan çalışmalann bilimsel değeri itibariyle 'bir · kanşık ampirisizm' olduğunu ifade etmektedir.100 Dittes kanşık ampirisizrnle şunu kastetmektedir: İstatistiksel metotlar doğru kullanılmakla birlikte, sığ sonuçlar.a ulaşılpıaktadır. İstatistiksel fanatizm, kavramsal v.e entelektüel ~oksulluğa neden olmaktadır. İstatistiksel metotlar, e~ er Dittes'in dediği gibi bizi sığ sonuçlara ulaştınyorsa, bu metotlann dini çalışmalar açısından değeri ciddi bir şekilde tartışılmalıdır.
Psikoloji Din İçin Tehdit mi, Müttefik mi?
Günümüzde psikolojinin popülaritesi hızla artmaktadır. Modem hayatın getirdiği problemler, insanın yabaiıcılaşması, savaşlar, kişilik gelişimi konusundaki arayışlar dikkatleri psikolojiye çevirmiştir. Hayatın her alanında psikolojinin diyecekleri merakla takip edilmektedir. Örneğin bütün askeri konseptler ve. küresel ilişkiler, günümüzde kullanılan 'psikolojik savaş' kavramı etrafında oluşmaktadır. Teknolojinin, iletişimin, iş verimliliğinin, ilişkilerin ve her şeyin psikolojik kavramlar ışığında yeniden düşünüldüğü günümüzde, din alanının bundan soyutlanması düşünülemez. Dinle ilgilenen herkes, psikolojik bilginin dini nasd etkilediği, din ve psikoloji arasında nasıl bir ilişki kurulması gerektiği sorulanna cevaplar bulmak zorundadır.
Modem bir disiplin olarak psikolojinin, din ile ilişkisinden heyecan duyanlar olduğu kadar korkanlar da vardır. Psikolojik bilginin, inancı güçlendireceği ve etkin kılacağı düşüncesinde olan bazı insanlar, psikolojiyi dinin müttefiki olarak değerlendirmektedirler. Psikoloji, din için bir müttefik olabilir, fakat o, tehlikeli bir müttefiktir. Çünkü psikolojinin ulaştığı sonuçlar, d ine uygun olabileceği gibi aykın da olabilir. Psikoloji, dini alanda her zaman hiç umulmadık sonuçlara yol açma potansiyeline sahiptir. Bundan dolayı, dini destekleyen psikolojik verilerin kullanılmasında çok hızlı davranmamaya özen gösterilmelidir.
100J.A. Dittes, 'Conceptual Deprivation and Statistical Rigor,' Journal for the Scientific Study of Religion, 10, 1971, s. 393.
436
Psikoloji, dini hayatı, sıradan antropolojik faktörlere indirgeyerek açıklama teşebbüsünde bulunmaktadır. Örneğin Frazer, dinin insan doğasının herhangi bir boyutu gibi, bilişsel fenomenler olarak çalışılmasına duyduğu özlemi, çok önceleri ifade etmişti.101 Psikoloji dahil bütün insan bilimleri, dine bu anlamda tehdit oiuşturmaktadırlar. Psikoloji ve diğer insan bilimleri, dine özel bir statü tanımadan, ona özel ve aşkın bir realitenin temsilcisi olma statüsü vermeden, onu sıradan bir çalışma objesi olarak incelemektedirler. Herhangi bir insani fenomende olduğu gibi, dini inanç ve uygulamalarda zaman ve yere göre meydana gelen değişmeleri, 'mutlak gerçeklikler' olmak yerine, 'değişken ktlltürel kurgular' şeklinde ortaya koyma, dinin 'aşkın ve mutlak realite' olma iddiasına radikal bir meydan okumadır.102 Salt insani unsurtarla ilgilenen bir bilimin, yani psikolojinin ilahi alana ait şeyleri sıradanlaştırması, doğal olarak bir korku ve kaygıya neden olmaktadır. Mesela Freud psikanalizi, psikoloji içerisinde dine karşı ortaya çıkan en büyük meydan okumadır. Ona göre, mistisizm çocuğun ego eksikliğinin doğurduğu gerileyici bir durum (regresif reaktivasyon) ya da ego ve id bölgesinin dışında kalan muğlak bir benlik algılamasıdır. 103 Dini evrensel bir sapIantılı nevroz, bir paranoya ve çocukluk hastalığı olarak algılayan Freud, psikolojik indirgemeciliğin ötesinde, psikopatolojik indirgemeciliğin örneğini oluşturmaktadır. Ona göre, dinin en merkezi kavramı olan Tcınn, babalık kompleksinin bir yansıtılmasından (projeksiyon) başka bir şey değildir.104 Leuba da, ortaçağın büyük mistik tecrübelerinin kaynağını cinselliğe indirgeyerek fizyolojik ve psikolojik indirgemeciliğin bir başka örneğini sergilemektedir.l05 Psikolojide güdü teorisiyle meşhur olan McDougall spesifik bir dini güdü oimadığını, dini hayatın birçok güdünün muğlak ve belirsiz ~ir kompleksi olduğunu . iddia etmektedir.106 Psikolojik indirgemeciliğin bir başka ömegi Fromm'dur. Psikolojinin hısan problemlerini dinden daha iyi çözdügünü iddia eden Fromm, psikolojinin bunu dini do~ma ve sembol-
101J.G.Frazer, The Gorgon's Head, Londra: Macmillan, 1927, ss. 281-282.
102Beit-Hallahmi, 'Goring the Sacred Ox: Towards a Psychology of Religion,' içinde Malony, Psychology of Religion, s: 190.
103s.Freud, Civilisation and il$ Discontents, vol. 21, Londra: Hogarth, 1930, ss. 65-72. Findings, ldeas, Problems, vol. 23, Londra: Hogarth, 1.938, s. 300. ·
· 104Freud'un dinle ilgiU görüşlerinin sistematik bir sununıu için bkz.: A.Köse, Freud ve Din, istanbul : Iz, 1994.
105skz.: J.H.Leuba, The Psychology of Religious Myslicism, New York: Harcourt Brace, 1925. ·
106w.McDougaU, An Introduction to Social Psychology, Londra: Methuen, 1921, ss. 303-321.
lerin tuza~ına düşmeden yapbğını öne sürmektedir.107 Psikolojiyi elinin yerine ikame eden Fromm Tann'nın insanın gücünden kaynaklanmış olduğun~ iddia etmektedir.l08 Psikolojinin dinin yerine ikamesini öngören Fromm'un bu yaklaşımı tehlikelidir, çünkü psikolojinin insanın manevi problemlerine daha yetkin çözümler ürettiğini söylemek, dini yüksek bir hakikatler alemi olmaktan çıkarmakta ve onun dediklerini.gerçekdışı hale getirmektedir. Dini, özgün ve indirgenemez bir olgu olarak kabul ebneyen redüktivist psikolojik görüşler, psikolojiyi en dinsiz bilimlerden biri haline getirmişlerdir. ·
Modem psikoloji, din karşıb tavnn etkisinde olmaya hala devam etmektedir. Bilim olmak uğruna din ve ruhla ilgili konulan, bilimdışı sahte konular olarak ortaya koyan modem psikoloji, dini dışlamakla yetinme~ekte ona rarşı düşmanca bir tavır takın" maktadır. Dınden ve r}ıhtan annmış bir psikoloji kurmak, f~alist ve pozitivist psikologlann en büyük arzusudur. Insaniann anlık ihtiyaçlanndan başka hiçbir şey fizikalist ·psikologlan ilgilendirmemektedir. Hayabn bir amaca sahip olması, insanın ruhi boyutu ve dünya ~~esi bir hayat onlar için hiç önem taşımamaktadır. Omeğin insanın ahiret inancı psikolojide hiç üzerinde durulmayan bir konudur. Ölüm ötesi ile ilgili inançlann, insanın ruh sağlı~ı için taşıdığı öneme vurgu )!.apmasıyla Jung bir istisna oluşturmaktadır.109 Olümden sonraki hayatla ilgili bir eserin 1975 yılında yayınlanmasından sonra, Bab psikoloji çevrelerinde yaşanan şaşkınlık ve paniğin nedeni, yıUarca bu tür konulann hiçbir şekilde ağza alınmamasından kaynaklanmaktadır.llO Tann ve ölümsüzlük gibi konulara duyulan inanma ihtiyacını ~.avranışçı psikoloji bir hurafeye indirgemektedir. Ome~in Watson açık bir şekilde ruha inanınayı hurafeyle özdeşleştirmektedir.111 Modem psikoloji kendisine, insanı, Tann ve ruh gibi iddialardan kurtarma misyonu yükleme yanılgısı içerisindedir.
Dinin orijinini cinsel arZu ve korku gibi psikolojik durumlara dayandıran indirgemeci teoriler, gereksiz yere din ve psikoloji arasında çabşma yaratmaktadırlar. Dinin menşei konu5u hiçbir şekilde, kesin olarak cevaplandınlmayacak bir konu olmasına rağmen, bu konuda spekülasyonlar ileri sürerek dini geçersiz ve güvenilmez kılmaya çalışmak ve-
107skz.: E.Fromm, Psychoanaly~is and Retigion, Londra: Yale University Press, 1950.
108skz.: E. Fromm, You ShaU be as Gods, New York: Holt 1966. . '
109c.G.Jung, Modem Man in Search of a Soul, Londra : • Routles!ge, 1962, ss.126-128.
110R. Moody, Ufe after Ufe, New York : Bantam, 1975. 111J.B.Watson, Behaviorism, New York: People's Inst,
1924, ss. 3-4.
DiN VE PSIKOLOJİ ILİŞKİSINİ YENİDEN DÜŞÜNMEK.
rirnli bir çaba değildir. Dinle ilgili psikolojik açıklamalar, kaçınılmaz bir şekilde indirgemeci olmak zorunda değildirler. Dinle ilgili yapılacak birçok açıklama, bir diğer açıklamanın önemini dışlamadan ve tek başına mutlak· d0ğruluk ve geçerlilik iddiasında bulunmadan en üst düzeyde iFıdirgemeci olmayan bir tavır sergileyebilir. Dini tecrilhifıin başka bir faktöre indirgenm~mesi için, o özel bir kategori olarak anlaşılmalıdtr. Insan tecrübesini 'duygusal (sense)', 'estetik (aesthetic)', 'ahlaki (mora~· ve 'dini (religious)' olarak dörde ayıran Knudson, insanın doğal olarak bunlann her birine sahip olduğunu söylemektedir. Yapısal olarak insan do~asında bulunan bu tecrübe kategorileri · özgün ve türetllmezdirler. Dini tecrübenin kaynağını a~ priori olarak niteleyen Knudson, onun özgün bir yetenek olduğunu, bu potansiyelin herhangi bir .şeyden çıkarsanamayacağı gibi herhangi bir şeye indirgenemeyeceğini ifade ebnektedir. 112
Din ve ruhsal hayat ile daha yapıcı bir ilişki kurabilmesi için, psikolojinin on dokuzuncu yüzyıl bilimciliği (scientism) ve pozitivizminin kalınblarından temizlenmesi gerekmektedir. Hümanist psikoloji bu alanda atılmış pozitif bir adımdır. Hümanist psikoloji, modern psikolojinin temel kavramlannı ve anlayışlannı genişletmeye ve derinleştirmeye çalışmaktadır. Hümanist Psikoloji Dergisi'nin (Journal of Humanistic PsychologYI editörü Anthony Sutich dergi olarak amaçlannı şöyle ifade etmektedir: 'Hümanist Psikoloji Dergisi hümanist psikoloji ile ilgili yazılan yayınlamayı amaçlamaktadır. Hümanist psikoloji belirli bir alan ya da ekolü ele almaktan ziyade, psikolojiyi bir bütün olarak ele almaktadır. Kişilerin de~er ve yaklaşım farklılıkianna saygı gösteren Hümanist psikoloji, kabul edilebilir metotlara açık olmayı, insan· davranışının yeni özelliklerinin keşfedilmesine .ilgi duymaktadır. Çağdaş psikolojide 'üçüncü güç (third psycholog!)ı' olan
. hümanist psikoloji (ilk iki güç Freud psikanalizi ve davranışçılıktır-B.S.) varolan teori ve sistemlerde çok az yeri olan konularla ilgilenmektedir. Aşk, yarabcılık, ben, büyüme, organizma, tabnin olma ihtiyacı, kendini gerçekleştirme, yüksek değerler, varlık, oluş, spontanite, oyun, espri, sevgi, doğallık, sıcaklık, objektivite, otonomi, sorumluluk, anlam, adalet, aşkın tecrübe, zirve tecrübe, cesaret ve diğer ilgili kavramlar bunlann bazılandır.'113 Dini
112A.C.Knudson, The Validity of Religious Experience, New York: Cokesbury Pres, 1937, s. 146. Otıo'da dini tecıilbeyi sui generis olarak nitelemekte ve onun hiçbir şeye indirgenemeyece!jini söylemektedir. R.Otto, The Idea of Holy, Londra: Oxford University Press, 1923, s. 7.
113skz.: W.McDougall, Outline of Psychology, New York: Charles Scribner, 1923.The Energies of Man, New York: Charles Scribner, 1935.
437
1,
-- -------~
BiLAL SAMBUR
bir abnosfere sahip olan hümanist psikoloji dini, felsefi ve psikolojik konulan birbirine entegre ederek sunmaktadır. Rollo May, Victor Frank!, Gordon Allport ve Abraham Maslow gibi hümanist psikologlann yazılan, din ve psikoloji arasında modem dönemde açılan uçurumu kapabnaya yönelik çok ciddi katkılarda bulunmuşlardır.
Modem psikolojinin din karşıtı olmakla kalmayıp, dinin yerine geçmek istediğini düşünertler de vardır. Bu tezin en onemli "temsilCisi Paul Vitz'dir. 'Din olarak Psikoloji (Psychology as Religion) isimli kitapda bu tezini ortaya koyan Vitz'e göre popüler psikoloji ya da onun terimlendirmesiyle 'Selfizm' Amerika'nın hakim dinidir. Bu yeni dinin en büyük özelliği din karşı b olmasıdır. 114 Bregman ise~ bilimsel psikolojinin dini sorulan dışlaması sonucunda ortaya çıkan bo,Şiuğu, popüler psikolojinin dinin yerine geçerek doldurmaya çalışbğını düşünmektedir.115 Ferrarisini S~tan Bilge, Simyacı, Koza Kelebeği · Bilmez, Sınırsız Güç, Hayabnızı Basitleştirin-Yeni Sir Yaşam Biçimi Oluşturmanın 100 Yolu ve Bir Çift Yürek gibi bestseller olan kitaplar, popüler psikolojinin efinin yerine geçme gayretinin araçlandırlar.l16 Bu kitaplar dirıleri iç dünyanın gelişimine önem vermeyen, kuru ritüel, emir ve yasaklardan oluşan yapılar olarak göstermektedir. Bu kitaplarda kuru ·ve anlamsız olan dirılerio yardımı olmadan, kişilerin kendi iç kaynaklanna ve zenginliklerine dayanarak doyum sağlayıcı bir iç gelişimi ve büyürneyi sağlayabilecekleri iddia edilmektedir. İçsel tecrübe temelinde kişilere din dışı bir kimlik ve anlam çerçevesi sunulmaya çalışılmaktadır.
Psikoloji}/i dine karşı konumlandırmak ya da onun yerine ikame ebnek kadar yanlış olan diğer bir yaklaşım da, dinin gerekliliğini psikolojik olarak savunma şeklindeki bakış açısıdır. Dinin, psikolojinin konusu olmasından rahatsız ~lan birçok psikologun aksine birçok dindar din bilimci bundan memnun olmuştur. Psikolojiyi 'dinin modern dönemdeki
114P.Vitz, Psychology as Religion, Tring : Uon, 1981. Serman'da davranışçılıgı din olarak isimlendirerek psikolojik hareketlerin dini karakterler taşıdıgına wrgu yapmaktadır. L.Berman, The Religion called Behaviorism, New York: Boni, 1027.
115skz.: L.Bregman, The Rediscovery of lnner Experience, Chicago: Nelson-HaU, 1982. L.Bregman, 'Popular Psychology, lnner Experience and Non-traditional Religiousness,' Psychologists lnterested in Religiouslssues NewJetter 10, 1985.
116skz.: R.Sharma, Koza Kelebegi Bilmez, istanbul : Goa, 2004. R.Sharma, Ferrari'sini Satan Bilge, istanbul : Goa, 2005. E.Tollie, Şimdinin Gücü, Istanbul : Akaşa, 2005. M. Morgan, Bir Çift Yürek, istanbul : Klan, 2005. A. Robbins, İçindeki Devi Uyandır, Istanbul : Inkılap, 1995. A.Robbins, Sınırsız Güç, istanbul : lnkılap, ı 993.D.Ford, lşıgı Arayaniann Karanlık Yanı, Istanbul : Akaşa, 2003.
438
hizmetkan'117 olarak gören bu yaklaşım sahipleri, dinin ve dinsel · metirılerin psikolojik analizlerle dolu olduğunu düşünmüşlerdir. Pym ve Barry gibi Hıristiyan din psikologlarına göre, İsa ilk büyük psikolog ve İnciller psikolojik doktrini içeren ana metirılerdir. Bu tarz abartılı iddialarda bulunan kişilerin amacı, psikolojik çalışmayla dinin yerini güvence albna almak ve bu yolla dine, sahte bir bilimselliğin yüceliğini kazandırmaktır. Bu tavır, en az birincisi kadar yanlış ve uygunsuzdur. Din ve teoloji gibi değer alanlannda, psikoloji ve bilimin en son sözü söyleyeceğini ummak ya da söylemesi gerektiğini düşünmek bir yanılgıdır. Psikolojinin, dini geçersiz kılrriaya gücü olmadığı gibi, ispat etmeye de kadir değildir. Psikolojiye ait malzemeyi kullanarak din hakkındaki bilgimize yeni ufuklar kazandırabiliriz. Bundan fazlasını .psikolojiden din için yapmasını istemek, ondan sahip olmadığı bir şeyi talep ebnek olacaktır.
Psikoloji ve Teoloji
D inin önce, teolojinin ise sonradan geldiğine dair· yaygın .bir kanaat vardır. Teolojinin yeri dinden dine farklılık göstermektedir. Örneğin Hııistiyanlıkta teoloji dinin bizzat kendisiyken İslamda teoloji, Müslüman entelektüel geleneğinin bir bölümünü oluşturan kelamdan müteşekkildir. Biz teolojiyi, hayatla dini ilişkilendiren ve dinin hayatla ilişkisi nedir sorusuna cevap aranıldıgı andan itibaren başlayan bir faaliyet olarak arılıyoruz. Başka bir ifadeyle teoloji, dirıin yaşamsal okuması olduğu gibi, hayab da dinsel olarak okumaktır. Sürekli bir şekilde yapılan bir faaliyet olarak teoloji, hayat ve din arasındaki ilişkiyi canlı ve dinamik tutmaktadır. Hayat ve ölUmUn ezeli gerçeklikleri karşısında, din ve teoloji dinamik faaliyetler olarak ortaya çıkmaktadırlar.119.
Teolojinin mi psikolojiyi yoksa psikolojinin mi teolojiyi şekillendirmesi gerektiği sorusu çok önemlidir. William Temple, Hıristiyanlıgın manbk yerine psikolojiye dayanan yeni bir teolojiye sahip olması gerektiğini söylemektedir .120 Biz, psikolojist bir yaklaşımla teolojinin tamamen psikeloji tarafından şekillenmesi gerektiğini düşünmüyoruz. Teolojinin Tanıı ve insan hakkında yapılan derin bir yorumlama ve anlama çabası olduğu unutulmamalıdır. Dini doktıin ve geleneği yorumlamada teolojiyi, dini tecrübe
117 A.Grange, Psychology as Servant of ReUgion, Londra: Seminar Books, 1970.
118skz.: F.R.Barry, Chıistianity and Psychology, Londra: SCM, 1923. T.W.Pym,Psychology and Christian Ufe, Londra : SCM, 1921.
119A.T.Boisen, Religion in Crisis and Custom: A Sociological and Psychological Study, Westport: Greenwood Press, 1955, s. 3.
120sarry, Christianity and Psychology, s. 247.
beslemektedir. Canlı dini yaşanbdan hareketle teoloji, dini, hayatla buluşturmakta ve ona gerçek deger kazandırtmaktadır. Dini tecrübenin degişik boyutlan hakkında degişik metotlarla elde ettiği verilerle psikoloji, teolojinin tecrübedeki sağlıklı ve sağlıksız unsurlan tespit etmesine sınırlı düzeyde katkı sunabilir. Saglıklı dini tecrübelere dayarunak isteyen geçerli teolojiler, insanı konu alan her türlü disiplinden istifade etmeleri gerektiği gibi, psikolojiye de açık olmalıdırlar. ·
Din ve psikoloji arasındaki en büyük gerilim kendisini metod alanında göstermektedir. Din psikolojisinin dini çalışmalann mı ya da psikolojinin mi bir bölQmü oldugu konusundaki belirsizlik bu metot problemini daha çok netleştirmektedir.l21 Starbuck, Har.vard Üniversitesinin ünlü deneysel psikologu Hugo Münsterberg'e dini değişimle (conversion) ilgili yapmış olduğu çalışn)a konusunda tavsiye almaya gittiğinde Münsterberg ona, bu sorulann teolojiyle ilgili olduğunu, kenai ilgilendiği konuların ise psikolojiyle ilgili olduğunu, bunlann birbiriyle kesinlikle ilgisiz olduğu şeklinde olumsuz bir cevap vermiştir.122 Münsterberg'in bu cevabı, din psikolojisinde araşbrma yönteminin belirsizliğini göstermesi açısından önemlidir. Dini, psikolojik araşbrmanın konusu yapmak isteyen bir araşbrmacı eğer psikoloji eğitimi almış ise her konuda olduğu gibi din konusunda da deneysel bir yöntem izlemenin gerektiğini düşünecektir çünkü o tealog değil psikologdur. Eğer o araşbrmacı teoloji eğltimi almış ise felsefi ve entelektüel bir yaklaşımla konuya yaklaşacaktır. Sağlıklı bir araştırma için ne psikoloji ne de teoloji tek başlarına yetmemektedirler. Araştırıcının psikolog ya da tealog şeklinde kendisine sabit ve değişmez roller vermek yerine, teoloji, psikoloji ve diğer insani disiplinlerden gelen her türlü malzerneye kapısını açması ve entelektüel ufkunu tek bir disiplinle sınırlamaması gerekmektedir.
Modem dönemde yaŞanılan en önemli baş ağnsı, alaniann birbiri yerine ikame . olma eğilimi içinde olmalandır. Yukanda ifade ettiğimiz gibi psikolojinin, dinin yerine geçme eğilimi olduğu gibi teolojinin yerine ikame olma eğilimi de vardır. Bilimin doğal olaylan açıklaması gibi, psikolojinin de Tann dahil bütün teolojik fikirlere açıklık getireceği kanısında olan Freud'a göre Taim mitini açıklamayı başaran psikoloji metafiziğin yerine ikame olacak ve gelecekte 'meta-psikoloji' haline gelecek-
121Peker din psikolojisinin psikoloji ve teoloji ~ındaki sahada yer alclı!!ını ve onlarla sıkı bir ilişki içerisinde oldu~u söylemektedir. Peker, Din Psikolojisi, s. 24.
122E.D.Starbuck, 'Religion's Use of Me', içinde V.Ferrn, (Ed.), Religion in Transition, New York: Macmillan, 1937, s. 225. .
DiN VE PSIKOLOJİ İL~KİSİNİ YENİDEN DÜŞÜNMEK
tir.123 Freud, 'metapsikoloji illüzyonunun' geleceğini teolojinin yerine ikame etmekte görmektedir. Psikolojiyi, teolojinin bilimsel kurtancısı gören bu illüzyonist yaklaşım, kendisini teoloji alanında son sözü söyleme otorit~ine sahip görmekte ve dini gerçeklikten uzak bir sübjektiviZ1J1e indirgemektedir. Sübjektivite teolojinin zaafı hattt! geçersizliği olarak gösterilirken, objektivite iddiası psikolojinin geçerliliği ve yüceUlıi için ideolojik bir argüman olarak kullanılmaktadır. Teolojinin sübjektif olması onun zaafı değil, onun gücüdür çünkü sübjektif karakteri sayesinde teoloji insanın en derin bÖlgeleriyle ilişki kurmakta ve kendisini yenileyebilmektedir. Aslında teolojiyi sübjektiflikle suçlayan modem psikolojinin objektiflik iddiası sübjektif bir illüzyondan başka bir şey değildir. Ancak obJektiflik iddiası modem psikolojiye pahalıya mal olmuştur. İnsanın aşk, güç, adalet, anlam ve mutluluk gibi esas sorunlaona objektiflik adına ilgisiz kalan modem psikoloji, insanla olan ilgisini kaybetmiştir. Popüler psikoloji her ne kadar akademik psikolojinin yarattığı bu boşluğu kapatmaya çalışmışsa da objektif psikolojinin 'insanSIZ bir insan bilimi' olmasına engel olamamıştır. Psikolojinin yeniden insani bir alan haline gelmesi ve derin insani konularda ufkunu genişletmesi için teo-
. lojinin söylediklerini dinlemeye ihtiyacı vardır.
Bilim olarak aydın bir statüye sahip · olduğu sanısında olan psikoloji, bilinçli olarak kendisini dinden ve teolojiden ayırmakta ve onlara karşı aktif bir düşmanca tavır takınmaktadır. Pozitivist psikologlar için din, aydıniablmaya bile değmeyen bir hurafeden başka bir şey değildir. Üniversitelerde okutulan psikoloji büyük ölçüde din psikolojisini kapsamamaktadır. Aydın bilim insanlan olarak psikologlann, din gibi geçmişin hurafelerini dışlaması ve onlardan uzak durması normal bir davranış olarak kabul edilmektedir.l24 Dini . yanlış ve bilimdışı olarak sunan birçok psikolog, ona bir çeşit spekülatif felsefe olarak bakmaktaciır. Din psikolojisini psikolojiden dışlama çabalannı Eysenck'in ifadesiyle 'Psikolojinin kullanılması ve istisman' olarak değerlendirmek mümkündür.125
Psikolog ve tealoglar dini psikolojiden ya da psikolojiyi dinden ayırmak yerine teolojinin daha çok psikolojileştirilmesini ve psikolojinin teolojileştirilmesini sağlamalıdırlar. Psikolog bilimsellik doğması adına, teolojik birikimin sunabiieceği zengin esinlerden kendisini mahrum etmemelidir. Psikoloji ve teo-
123Fr~ud, Psychopathology of Everyday Ufe, s. 309. 12~.L.Gorsuch, 'Psychology and Religion, Beliefs and
. Values,' içinde Malony, (Ed.), Psychology of Religiqn, s. 284.
125skz.: H.J.Eysenck, Uses and Abuses of Psychology, Middlesex: Penguin, 1967.
439
'·
, ____ ,__.
BİLAL SAMBUR
lojinin birbirlerini açık olanaklar alanı görmesi, ikisinin birbiriyle olan ilişkisini güçlendirecek ve daha yararlı hale getirecektir. Teoloji, tecrübeye dayanmalı ve tecrübeyle dolu terimlerle dolu olmalıdır. Psikoloji de kullandıgı terminolojiyi teolojiden anndırmak yerine, onlann zengin teolojik anlamlanndan esinler çıkarmalıdır ve onlan yapmış oldugu açıklamalarda kullanmaktan çekinmemelidir ve korkmamalıdır.
Sonuç
Psikolojinin bilimsel bir alan olma iddiası felsefeden bagırnsızlıgını ilan etmesiyle başlamıştır. Dogal bir bilim olma iddiasındaki psikoloji kendisine fizik ve biyoloji gibi bilimleri model almıştır. Fizik gibi tam bir bilim olmak isteyen psikoloji ruh ve din gibi merkezi konulan kendi dışında tutmaya çalışmıştır. Psikolojinin dini psikolojik araştırmanın meşru bir konusu olarak görmemesi, psikolojiyi dine yabanc~aştırmıştır. Birçok psikologllll din hakkında yüzeysel ve yapay bir anlayışa sahip olmasının arkasında bu yatmaktadır: Psik~lojinin, dini bilimsel çalışmaya uygun bir konu olarak görmeyen dar bilimsel anlayışı din psikolojisinin, psikolojinin bir branşı olmasıriı zorlaştırmakta onu psikolojinin bir gettosu durumuna getirmektedir.
Dini saygıri psikolojik araşbnnanın konusu haline getirmek isteyen çlin psikologlan nonnal ampirik metotları din alanına uygulamak istemişlerdir. Araştıncı ve d~dar insanın, degerieri ve sübjektif nitelikleri objektif olarak dini hayann ölçülmesini imkansız kılmaktadır. Anket, ve test gibi ölçümlerde
440
ortaya çıkan sonuçlar sübjektif dini olgulan oldugu gibi ortaya koymamakta ancak revize edilmiş biçimlerini bize sunmaktadır.
Din, psikoloji ve teoloji arasında daha yapıcı ve yogun ilişkiler kurulmalıdır. Betimleyici bir bilimsellik adına psikoloji, kendisi ve teoloji arasına aşılmaz duvarlar kunnamalıdır. Ampirik ve obj~ktif olma · adına, psikoloji insanın sübjektif fenomenlerini ihmal etmiştir. Teoloji, psikolojinin insariın sübjektif fenomenlerini anlamasına çok büyük katkılar sunma potansiyeline sahiptir. Psikoloji, din gibi insan için hayati konularda anlamlı ve degerli şeyler söylemek istiyorsa objektiflik ve deskriptiflik gibi içi boş hayallere dayanan dar bilimselci yaklaşımdan kendisini kurtannası gerekmektedir. Metot ve bilim anlayışını farkWaştıran ve zenginleştiren bir psikoloji, dini ve insanı daha iyi anlayacakbr. Yazımızı Deese'nin psikolojinin geleceginin nasıl olmasıyla ilgili yapmış oldugu şu öneriyle bitirmek istiyoruz: 'Geniş bir bilgi anlayışının geliştirilmesiyle, daha sınırlı bir bilimsel metot anlayışıyla, diger spesifik metotlann farkına vanşla,· psikoloji yirmi birinci yüzyılın en önemli insan bilimi olma şansına sahiptir.'126 Ülkemizdeki psikoloji anlayışının yüzyıl öncesinin bilimcilik ve davranışçdıgının etkisinde oldugunu dikkate alırsak, psikolojiyi yeni bir yaklaşım iÇersinde ele alma ihtiyacı kendisini acil olarak hissettirmektedir. Bu_gün hiçbir psikoloji bölümünde, din psikolojisi adı altında dinle ilgili hiçbir konu inceleme konusu yapılmamaktadır.
126J.Deese, . Psychology as Science and Art, New York: Harcourt, 1972, s. 117.