Upload
gokhansss
View
839
Download
3
Embed Size (px)
Citation preview
“ d ü ş ü n c e t e ş e k k ü r e d e r ”
DOĞU BATI YAYINLARI DOĞU BATI DERGİSİ 2011
2
3
Ne geçmişe aitti tam, ne gelecekten vareste. Hem geleceğe heveskârdı hem geçmişe müptelâ. O’na göre ‘geçmişi ve geleceği görmeye yarayan bir rasat kulesiydi hâl’. Ve hâlin içinden uzaklara bakışlar atan, huzursuzca sağına soluna dönen bir adamdı. ‘Şiiri hayatına sindirmiş ince ve zarif ruhlu rüya adamlarının ön safında’ydı. O’nun edebiyatımızdaki büyüsü, eskiyle yeni arasında hem yaratıcı hem yok edici gerilimi, bir rüya diliyle anlatabilmiş olmasında yatar.
Bu çalışma Tanpınar’ın, eski-yeni, gelenek, kimlik, zaman, müzik, ölüm, hayat, medeniyet, kültür gibi konulardaki düşüncelerini daha önce hiç yapılmamış genişlikte karşılaştırmalı okumalar yoluyla ele alıyor. Mehmet Aydın, Tanpınar düşüncesinin kılcal damarlarında, bir halkın dünyadaki varlığına ve ne’liğine ilişkin korkunç girdaplara sahip kimlik sorunlarını deşiyor.
Mehmet Aydın, hem doğudan hem batıdan sayısız düşünür ve yazarın söyledikleriyle Tanpınar düşüncesinin yol haritasını önümü-ze seriyor.
Malraux, Heidegger, Burke, Tocqueville, Valéry, Paz, Hegel, Said, Patočka, Husserl, Unamuno, Habermas, Dostoyevski, Elias, Bergson, Proust, Weber, Comte, Sâdık Hidâyet, Beşir Fuat, Yahya Kemal, Kemal Tahir, Oğuz Atay ve Orhan Pamuk’la Tanpınar’a bakmak…
Doğu ve batı bizi aynı anda iki millet haline getirmişti. Tanpınar, bu fikri hep taşıdı içinde. Bir birey olarak kendisinin de, içinde yaşadığı toplumun da zamana yayılan iç sıkıntısında bu olguyu görüyordu. Kapaktaki fraklı fotoğrafı, işte bu iki milletin Tanpınar şahsında objektiflere düşmüş görüntüsüdür. Eski zevklerin adamı yeni arayış-lar içinde umutlu ve mağrurdur. Omuzlarının düşük olmadığı ender fotoğraflarından biridir bu.
Maziye tutkuludur Tanpınar, ama belki ondan da çok geleceğe…
"Kayıp Zamanın İzinde" AHMET HAMDİ TANPINARMehmet Aydın
4
“İbn Haldun bir ilim şehridir ki, ilimler ve âlimler coğrafyasında bil-meyeni yoktur.” Fakat bu şehrin koordinatları hususunda rivâyetler çoktur. Öyle ki her kim eline bir hokka alıp mürekkebe batırsa ve İbn Haldun’u yazsa, o dakika, bu âbide âlim, Kaf Dağı’nın ardına düşer. Artık ara ki bulasın, ne o âlimi, ne İbn Haldun’u…
Oysaki; gerçeğin kapılarını gerçeğin içinden açmak… İbn Haldun’un İlm-ül Ümrân ile yaptığı tam olarak budur… Çarpıtmalar, hatalı aklîleştirmeler ve kendine yontmalarla, ideolojik konumların kendinden geçiriciliğiyle bu berrak ilim şehrini sislere boğmak, bilginler katında ne bühtân, ne fecâattir…
Türlü mistifikasyonlarla, oryantalistik kurnazlıklarla ilmin olağan şüphelileri haline gelen kimi bilginler, İbn Haldun’u arayan kaarileri mantıksal boşluklar bataklığında boğarlar.
Çünkü teorinin kendi iç ilişkileri üzerine yapılan hatalı değerlendirmeler İbn Haldun üzerine her türlü dışsal algıyı da sakat-lar. Ve onun sağlıklı olarak algılanmasını engeller.
Elinizdeki kitap işte nâkıs bilginlerin yoldan çıkaran bu kılavuz-luklarına bir cevap, bir kıyas, bir nispettir. İşbu eser, sis ve toz bulutu içindeki bir ilim şehrine kendi öz berraklığını verme cehdidir. Günümüz sosyal bilimlerine ışık tutabilecek doğurganlığı ve sağlam
kurucu metoduyla bereketli İbn Haldun mülkünün kılavuz kitabıdır. Hem bu ilim şehrine giden yolları hem de yoldan çıkaran patikaları çekincesiz ortaya koyar.
Eserin müellifi, Ümit Hassan, ömrünü İbn Haldun’un kavramlarını anlamaya ve bunların halkımızın kadim zamanlarındaki tezâhür biçimleri ile kimliğimizin oluşumundaki işlevselliklerini anlatmaya çalışarak doldurmuştur dersek, hata etmiş sayılmayız.. .Ve ‘İbn Haldun bir ilim şehriyse Ümit Hassan onun anahtarıdır’ kaziyyesine varırız buradan.
“Biraz umutsuz bir gayret ama, Mukaddime bilmeden İbn Haldun yorumlamaya kalkışanların, henüz ilk istasyona varmadan ikrâm edilen limonatayı âfiyetle içip uyutularak soyulacak olan ‘okuma-yan-bilmeyen’lerin, ikinci istasyondan önce uyandırılmaya çalışıl-ması görevini ihmâl etmemek üzere” yazıyor metinlerini müellif.
İbn Haldun, bir yeni bilimin kurucusudur ve sağlam metodolojisiyle çağların üstünde bir etkinliğe mâliktir. Eserinin bütünsel inceleme-leri onun emsalsiz çabalarını ve baş döndüren ustalığını ortaya koyar. O’nun kurduğu devâsa sistem ve Ümrân İlmi üzerine, eksik araştırmaların gedik kapatıcısı ve ilmin baş belası genellemelerden uzak, bütüncül bir okumaya dâvet bu kitap…
İBN HALDUN Metodu ve Siyaset TeorisiÜmit Hassan
5
Fransız Aydınlanma felsefesi, çoğu zaman, hiçbir yetkeye bağlı kalmaksızın akıl sayesinde yeni bir dünya görüşünü temsil etmekle övünür. Günümüze kadar ulaşan bu övgüsünde haklıdır elbet. Ancak, Aydınlanma Yüzyılı (Le siècle des Lumières) salt akıl, bilim ve mantıkla açıklanabilecek, tek bir yolu takip eden tekdüze bir sistem değildir. O, aklı kutsayan birinin kanıksanmış övgüsün-den çok daha fazla ironi ve çeşitlilik barındırır içinde. Herşeyden önce bu hareket kendiliğinden ortaya çıkmamış, tarihteki birçok etkileşimden nasibini almıştır. Keşifler çağının, bilimsel, kültürel ve entelektüel hareketlerin, birbirini tashih eden filozofların, hattâ akla yabancı, doğanın derin paradokslarına dikkat çeken Rousseau gibi düşünürlerin buluştuğu bir güzergâh olarak da düşünülebilir Fransız Aydınlanma Felsefesi…
Bu hareketin hangi koşullar altında ortaya çıktığı incelenmeye değer. Aydınlanma düşünürleri, Ortaçağ ve Rönesans’taki bilimsel ve felsefî mirasın bilincindeydiler. Bilim ve özellikle mekanikteki gelişmelerin sıkı birer takipçileriydiler. Onları ayrıcalıklı kılan, dev-raldıkları bilgi birikimini muazzam noktalara taşıyabilme cesaretini gösterebilmiş olmalarıdır. Her türlü otoriteye karşı üstlendikleri mücadelede, doğa yasalarının insan ve toplum hayatındaki etkisini ve nesnel koşulların belirleyiciliğini ispat edebilmişlerdir.
Fransız Aydınlanması, İngiliz ve Alman aydınlanma düşünce gelenekleri kadar belki “derin” değildi, ancak insanı bizzat yaşamın hedefi haline getirerek ve bireyden talep ettiği özgüveni en uç nok-tasına götürerek “aydınlanma”nın en büyük payesini kazanmıştır.
Özellikle, salonlarda ve seçkin çevrelerde başlayan bu hareket, yepyeni bir uyanışın habercisi olan Ansiklopedi aracılığıyla halka yayılmış ve geniş kitleler tarafından benimsenmiştir.
Alman düşünür Oskar Ewald, kaleme aldığı bu eserinde Aydınlanmanın kaynaklarını, Montesquieu, Voltiare, Diderot, D’Alembert, La Mettrie, Helvétius ve Rousseau gibi önde gelen düşünürlerin eserlerini inceleyerek genel yönleriyle okuyucuya tanıtmaktadır.
FRANSIZ AYDINLANMA FELSEFESİOskar Ewald
6
DÖRT ADALI Hobbes-Locke-Berkeley-Hume Solmaz Zelyüt
‘Kılıçsız akit boş sözden ibarettir’. Bu sözün sahibi Thomas Hobbes’un, felsefesinin temeline kılıç kadar keskin bir gerçekliği oturtmuştur. Astronomide Kopernik’in, fizikte Galile’nin yaptığı devrimin benzerini siyaset felsefesinde yapabilmesinin hikmeti de işte bu atılganlığı. Skolastiğin kördüğümünlerine naturalizm ve empirizmle bileylenmiş keskin felsefesiyle aniden inmiştir Hobbes. Hiç beklenmedik bir anda…
John Locke’sa kılıç sanatlarında usta değildir çünkü o aklı kullanma zanaatinde yetkinleşmiştir. Tüm uğraşı aklın doğasını sorgulamak ve yaşamı akılla düzenlemek üzerinedir. Aydınlanmanın başlangıç filozofu olarak gördüğü hürmet bundandır. Ve zamanı geldiğinde Fransız ve Amerikan devrimlerinin ateşi de John Locke’un kıvılcım-larıyla tutuşacaktır…
Locke’un kıvılcımlarından nasiplenen George Berkeley, bilgi teo-risinin maddeci bariyerleri üzerinden atlayan İrlandalı bir rahiptir. Filozofların bin dereden su getiren spekülasyonlarına bir set çeker Berkeley ve şunu sorar: Hakikat tüm insanlığın feryadıysa, onu birkaç kişinin oyuncağı haline getirmek de neyin nesi? O’da deney-cidir selefi Locke gibi ancak onun deneyciliğine kilise vitraylarının renkli ışıkları düşer.
İskoçya’da ‘Aziz David’ olarak anılan David Hume ise Berkeley’i tak-dir etmesine rağmen tanrısal vitrayların üzerine şüphecilik sıvasını çekmeye niyetlenmiştir. Deneyciliğin zirvesidir ama şüpheciliğiyle handiyse deneyciliği bile tarumar edeceği zannedilir. Neyse ki bil-ginler bundan kurtulur lakin Hume’un bilgi teorisini üzerine sorduğu sorular, filozoflara yepyeni mesailerin kapılarını açar.
İki İngiliz, bir İrlandalı ve bir İskoç. Britanya’nın bireyi yücelten dört büyük filozofu…
Solmaz Zelyut Hünler, İngiliz felsefe çığırının dört önemli ismini ele alıyor Dört Adalı’da… Ve onların baş döndürücü arayışlarını siyaset ve bilhassa bilgi teorisi özelinde yoğunlaşarak anlatıyor.
Aynı ethos’un içinden doğan dört felsefenin hikâyesi Dört Adalı…
7
MARX VE HEGEL ÜZERİNE ÇALIŞMALARJean Hyppolite
Çeviren: Doğan Barış Kılınç, 233 sf. 15 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-58-3
Jean Wahl ve Alexandre Kojéve ile birlikte, Fransa’da Hegel’in felsefesinin yayılmasını ve uzun denebilecek bir süre boyunca düşünce dünyasına hükmetmesini sağlamış olan 20. yüzyılın önemli düşünürlerinden biridir Jean Hyppolite. Onu bu derece önemli kılan, Hegel’in Fenomenoloji’sini 1946 yılında Fransızcaya çevirmiş olmasının yanısıra, Hegel çalışmaları açısından halen vazgeçilmez bir nitelik taşıyan 1947 yılında yayımladığı Genése et structure de la Phénoménologie de I’esprit de Hegel başlıklı çalışmasıdır.
Başyapıtı olan Kapital’de kendisini açıkça Hegel’in öğrencisi olarak ilân eden ve düşünceleriyle neredeyse yüz elli yıldır dünyayı hem düşünsel anlamda hem de pratik anlamda son derece etkilemiş bir düşünür olan Marx’ın eserlerinin kaynakları, felsefeyle ilişkisi halen önemli bir tartışma konusudur. Bu türden tartışmaların gelip dayandığı asıl nokta da Hegel’in felsefesidir, Marx’ın Hegel’le olan ilişkisidir. Jean Hyppolite, Marx ve Hegel Üzerine Çalışmalar’da (1955), Hegel’in felsefesindeki Marksizme kaynaklık etmiş olabilecek öğeleri, Marx’ın olgunluk dönemi eserlerinin ardında yatan felsefi varsayımları, Marx’ın Hegel eleştirisinin içerimlerini ve bu eleştirilerde haklı olup olmadığını ve ayrıca hem Hegel’in hem de Marx’ın düşüncesinin varoluşçu felsefe içinde değerlendirilebilecek yönlerini tartışmaya açıyor. Hyppolite’in eseri, bu anlamda, Herbert Marcuse’nin Us ve Devrim’i (1941) ve Georg Lukacs’ın Genç Hegel’inin (1948) yanında Marx ve Hegel ilişkisine dair üçüncü büyük ana kaynak olarak görülebilir. “Hegel’in Fenomenoloji’sini okumuş olmadan Kapital’i okumak kaçınılmaz bir şekilde bir dizi yanlış yoruma götürecektir.” Hyppolite’in, Marx’ın Hegel’le olan ilişkisine dair söyledikleri halen üzerinde düşünülmeye değer ve Marx ve Hegel Üzerine Çalışmalar bu anlamda hem Hegel’in hem de Marx’ın düşüncelerini kavramak açısından önemli bir başvuru kaynağı sunuyor.
HEIDEGGER
Editörler: Özgür Aktok & Metin Bal, 423 sf. 25 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-55-2Düşünceyi mesken tutmuş bir filozofun patikalarından derlenmiş bu önemli metinler, Heidegger’in bizleri çağırışına uygun düşecek şekilde, bu sefer ilk defa Türkçede yankı bulmaktadır.Bir isimden fazlası yoktu aslında ortada; ama bu isim Almanya’yı baştan başa adeta gizemli bir kral hakkında söylenti gibi dolaşmaktaydı...Bu yüzyılın tinsel çehresini belirlemeye yardım eden, var olduğundan haklı nedenlerle kuşku duyacağımız şey bir “Heidegger’in düşüncesi yoluyla esen rüzgâr tıpkı binlerce yıl öncesinden Platon’un eserlerinden bize doğru savrulan rüzgâr gibi bu yüzyıla ait değildir. Çok eski çağlardan gelmektedir ve geride bıraktığı, kendi tamamına ermiş bir şeydir. Tüm kendini tamamlamış şeyler gibi, o da o eski çağlara geri döner. Hannah ArendtVarlık ve Zaman epistemik ve soyut aklı ön plana çıkartarak insanları “akılcı hayvanlar” olarak ortaya koymaz. Insanları “dünyada-varlık”, yani dünyanın zengin dokusuyla iş gören varlıklar olarak ele alır. Bu dünya öncelikli olarak el-verir, kullanıma hazır nitelikleriyle insanların karşısına çıkar. Bu meşguliyet, insanın dünyaya olan bağının temelinden desteklendiği bir “kaygılanım” ya da “kaygılı olma” biçimi tarafından yönlendirilir. Fred R. DallymayrHeidegger sanatın özünün şiirleştirme süreci olduğunu ileri sürer. Onun anlatmak istediği şey, sanatın doğasının halihazırda biçimlendirilmiş bir şeyi dönüştürmeye ya da zaten varlıkta bulunan bir şeyi kopyalamaya dayanmadığıdır. Sanat yapıtında bulunan doğruluk olayının özü, onun açık bir yere açıklığını vermesidir…Şair, miras aldığı ve kullandığı dile öylesine bağlıdır ki, onun şiirsel sanat yapıtının dili, sadece aynı dili kullananlara ulaşabilir. Hans-Georg GadamerYoksul bir çağda şairler “uçup gitmiş tanrıların izlerinin şarkısını” duyarlar ve “yakın ölümlülerin, dönüm noktasına giden ... yol”un izini sürerler. Elbette, Heidegger’in geç düşüncesinde gösterdiği gibi tüm bunlar unutulmuş varlık sorunuyla ilgilidir. Annemarie Gethmann-Siefert
Jean Wahl ve Alexandre Kojève ile birlikte, Fransa'da Hegel'in
felsefesinin yayılmasını ve uzun denebilecek bir süre boyunca
düşünce dünyasına hükmetmesini sağlamış olan 20. yüzyılın
önemli düşünürlerinden biridir Jean Hyppolite. Onu bu derece
önemli kılan, Hegel'in Fenomenoloji'sini 1946 yılında
Fransızcaya çevirmiş olmasının yanısıra, Hegel çalışmaları
açısından halen vazgeçilmez bir nitelik taşıyan 1947 yılında
yayımladığı Genèse et structure de la Phénoménologie de l'esprit de
Hegel başlıklı çalışmasıdır.
Başyapıtı olan Kapital'de kendisini açıkça Hegel'in öğrencisi
olarak ilân eden ve düşünceleriyle neredeyse yüz elli yıldır
dünyayı hem düşünsel anlamda hem de pratik anlamda son
derece etkilemiş bir düşünür olan Marx'ın eserlerinin
kaynakları, felsefeyle ilişkisi halen önemli bir tartışma
konusudur. Bu türden tartışmaların gelip dayandığı asıl nokta
da Hegel'in felsefesidir, Marx'ın Hegel'le olan ilişkisidir.
Jean Hyppolite, Marx ve Hegel Üzerine Çalışmalar'da (1955),
Hegel'in felsefesindeki Marksizme kaynaklık etmiş olabilecek
öğeleri, Marx'ın olgunluk dönemi eserlerinin ardında yatan
felsefi varsayımları, Marx'ın Hegel eleştirisinin içerimlerini ve
bu eleştirilerde haklı olup olmadığını ve ayrıca hem Hegel'in
hem de Marx'ın düşüncesinin varoluşçu felsefe içinde
değerlendirilebilecek yönlerini tartışmaya açıyor. Hyppolite'in
eseri, bu anlamda, Herbert Marcuse'nin Us ve Devrim'i (1941) ve
Georg Lukacs'ın Genç Hegel'inin (1948) yanında Marx ve Hegel
ilişkisine dair üçüncü büyük ana kaynak olarak görülebilir.
“Hegel'in Fenomenoloji'sini okumuş olmadan Kapital'i okumak
kaçınılmaz bir şekilde bir dizi yanlış yoruma götürecektir.”
Hyppolite'in, Marx'ın Hegel'le olan ilişkisine dair söyledikleri
halen üzerinde düşünülmeye değer ve Marx ve Hegel Üzerine
Çalışmalar bu anlamda hem Hegel'in hem de Marx'ın
düşüncelerini kavramak açısından önemli bir başvuru kaynağı
sunuyor.
JEA
N H
YPPO
LITE
Marx
ve H
eg
el Ü
zerin
e Ç
alışm
ala
r
Jean Hyppolite
Çeviren: Doğan Barış Kılınç
Marx ve Hegel
Üzerine Çalışmalar
9 789758 717583
Heidegger
Heidegger
Derleyenler: Özgür Aktok & Metin Bal
Derleyenler: Ö
ZGÜ
R A
KTO
K &
METİN
BA
L
Düşünceyi mesken tutmuş bir filozofun patikalarından
derlenmiş bu önemli metinler, Heidegger'in bizleri çağırışına
uygun düşecek şekilde, bu sefer ilk defa Türkçede yankı
bulmaktadır.
Bir isimden fazlası yoktu aslında ortada; ama bu isim Almanya'yı
baştan başa adeta gizemli bir kral hakkındaki söylenti gibi
dolaşmaktaydı…Bu yüzyılın tinsel çehresini belirlemeye yardım eden,
var olduğundan haklı nedenlerle kuşku duyacağımız şey bir
“Heidegger felsefesi” değil, “Heidegger'in düşünüşü”dür…
Heidegger'in düşüncesi yoluyla esen rüzgâr tıpkı binlerce yıl
öncesinden Platon'un eserlerinden bize doğru savrulan rüzgar gibi bu
yüzyıla ait değildir. Çok eski çağlardan gelmektedir ve geride bıraktığı,
kendi tamamına ermiş bir şeydir. Tüm kendi tamamına ermiş şeyler
gibi, o da o eski çağlara geri döner. Hannah Arendt
Varlık ve Zaman epistemik ve soyut aklı ön plana çıkartmaz ve
insanları “akılcı hayvanlar” olarak ortaya koymaz. İnsanları
“dünyada-varlık”, yani dünyanın zengin dokusuyla iş gören varlıklar
olarak ele alır. Bu dünya öncelikli olarak el-verir, kullanıma hazır
nitelikleriyle insanların karşısına çıkar. Bu meşguliyet, insanın
dünyaya olan bağının temelinden desteklendiği bir “kaygılanım” ya da
“kaygılı olma” biçimi tarafından yönlendirilir. Fred R. Dallymar
Heidegger sanatın özünün şiirleştirme süreci olduğunu ileri sürer.
Onun anlatmak istediği şey, sanatın doğasının halihazırda
biçimlendirilmiş bir şeyi dönüştürmeye ya da zaten varlıkta bulunan
bir şeyi kopyalamaya dayanmadığıdır. Sanat yapıtında bulunan
doğruluk olayının özü, “onun açık bir yeri açmasıdır…Şair, miras
aldığı ve kullandığı dile öylesine bağlıdır ki, onun şiirsel sanat
yapıtının dili, sadece aynı dili kullananlara ulaşabilir.
Hans-Georg Gadamer
Yoksul bir çağda şairler “uçup gitmiş tanrıların izlerinin şarkısını”
duyarlar ve “yakın ölümlülerin, dönüm noktasına giden ... yol”un izini
sürerler (HW, 250). Elbette, Heidegger'in geç düşüncesinde gösterdiği
gibi tüm bunlar unutulmuş varlık sorunuyla ilgilidir.
Annemarie Gethmann-Siefert
FELSEFE
8
'Ne Kendi Kimseye Benzer Ne Kimse Kendisine'
“20 Mayıs 2005'te hayata gözlerini yuman Paul Ricœur batı
felsefesinin 20. yüzyıldaki en verimli temsilcilerinden biri
olarak öne çıkmaktadır. Eserleriyle ölümsüzleşen düşünürün
beka kubbesindeki yankısı, adını filozoflar kitâbesinin mahsûs
mahallinde silinmez bir satıra oymayı zorunlu kılar.
Ricœur'ün kaleme aldığı pek geniş hacimli felsefî tefekkür
külliyâtı içerisinde gözkamaştırıcılığıyla dikkat çeken en alımlı
eserlerden biri de Başkası olarak Kendisi başlığını taşıyan bu
kitabdır. Daha ilk adımda zihni alabildiğine kamaştıran başlık
düşünmeyi çarpıcı ve vaadkâr bir serüvene atılmaya davet
eder. Ne var ki bu davet kitabın zengin içeriğini bir çırpıda
özetleyivermeyi imkânsızlaştırır da. Davete icâbet düşünme
çırağının usta düşünür rehberliğinde yürütülecek mâcerâlı
yolculuğa herbir güzergâhta adım adım eşlik etmesini
gerektirir. 'Kendi' kavramı etrafında analitik felsefeden anlatı
theorisine, dil felsefesinden eylem felsefesine, kişisel özdeşlik
/ kimlik hermeneutiğinden ahlâk metafiziğine, kendilik-
başkalık dialektiğinden özne felsefelerinin ufku ötesine işâret
eden mümkün bir ontolojiye uzanan bu zahmetli yolalışta
sadık ve azimkâr yoldaşlığı terk etmeden sürdüren çıraklığın
tek ödülü, insan ömrünün bütünü itibârıyla atılan ve atılacak
herbir adımda 'kendine tanıklık' görüsüyle, daha has
söylendikte 'başkası olarak kendisine tanıklık' gücüyle
donanmaktır. Tıpkı fiziksel organların gelişim gücünün
bedeni erginliğine eriştirdiği gibi, zihni en açmazlı sapaklarda
sınayarak düşünmeyi rüşdüne vardıran yegâne kaynak bu
güçtür belki de, kimbilir? Değil mi ki, kelimelere dilden dile
kıymet bahşeden dille söylendikte, 'Ne Kendi Kimseye Benzer
Ne Kimse Kendisine'?”
Başkası olarak K
endisiP
AU
L RIC
OEU
R
Başkası olarak
Kendisi
PAUL RICOEUR
Çeviri: Hakkı Hünler
BAŞKASI OLARAK KENDİSİ Paul Ricoeur
Çeviren: Hakkı Hünler, 570 sf. 28 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-53-8
‘Ne Kendi Kimseye Benzer Ne Kimse Kendisine’
“20 Mayıs 2005’te hayata gözlerini yuman Paul Ricoeur batı felsefesinin 20. yüzyıldaki en verimli temsilcilerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Eserleriyle ölümsüzleşen düşünürün beka kubbesindeki yankısı, adını filozoflar kitâbesinin mahsûs mahallinde silinmez bir satıra oymayı zorunlu kılar. Ricoeur’ün kaleme aldığı pek geniş hacimli felsefî tefekkür külliyâtı içerisinde gözkamaştırıcılığıyla dikkat çeken en alımlı eserlerden biri de Başkası Olarak Kendisi başlığı taşıyan bu kitabdır. Daha ilk adımda zihni alabildiğine kamaştıran başlık düşünmeyi çarpıcı ve vaadkâr bir serüvene atılmaya davet eder. Ne var ki bu davet kitabın zengin içeriğini bir çırpıda özetleyivermeyi imkânsızlaştırır da. Davete icâbet düşünme çırağının usta düşünür rehberliğinde yürütülecek mâcerâlı yolculuğa herbir güzergâhta adım adım eşlik etmesini gerektirir. ‘Kendi’ kavramı etrafında analitik felsefeden anlatı theorisine, dil felsefesinden eylem felsefesine, kişisel özdeşlik / kimlik hermeneutiğinden ahlâk metafiziğine, kendilik başkalık dialektiğinden özne felsefelerinin ufku ötesine işâret eden mümkün bir ontolojiye uzanan bu zahmetli yolalışta sadık ve azimkâr yoldaşlığı terk etmeden sürdüren çıraklığın tek ödülü, insan ömrünün bütünü itibârıyla atılan ve atılacak herbir adımda ‘kendine tanıklık’ görüşüyle, daha has söylendikte ‘başkası olarak kendisine tanıklık’ gücüyle donanmaktadır. Tıpkı fiziksel organların gelişim gücünün bedeni erginliğe eriştirdiği gibi, zihni en açmazlı sapaklarda sınayarak düşünmeyi rüşdüne vardıran yegâne kaynak bu güçtür belki de, kimbilir? Değil mi ki, kelimelere dilden dile kıymet bahşeden dille söylendikte, ‘Ne Kendi Kimseye Benzer Ne Kimse Kendisine’?”
GILLES DELEUZEClaire Colebrook
2. baskı, Çeviren: Cem Soydemir, 215 sf. 13,50 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-48-4
“Deleuze?... Birçok bakımdan bu, Gilles Deleuze’ün kendisinin de sormuş olabileceği bir soru. Deleuze, hiçbir şeyi olduğu gibi kabul etmezdi ve hayatın gücünün ama yalnızca insan hayatı değil, her türlü hayatın gücünün sorunlar geliştirme gücü olduğunda ısrar ederdi...”
Claire Colebrook son derece akıcı bir üslupla kaleme aldığı bu çalışmasında, Deleuze yorumcularının çoğunlukla yaptığı gibi Deleuze’ü kronolojik olarak ele almıyor. Yapıtlarını bir bir irdelemek yerine, Deleuze, ün özgün terminolojisi ve kavramları üzerinde duruyor. Deleuze, çalışma hayatı boyunca aynı kavramları farklı bağlamlarda tekrar tekrar geliştirmiş bir felsefeci. Colebrook da, Deleuzecü bir yaklaşım benimseyerek, işe baştan başlıyor ve doğrudan doğruya kavramlar üzerinde yoğunlaşıyor. Deleuze’ün karmaşık ontolojik projesi ve terminolojisine açıklık getirmeye çalışıyor ve bunda da başarılı oluyor.
Colebrook, Deleuze’ün felsefeci olarak ne önerdiğini anlamak istiyorsak, öncelikle felsefenin sanat ve bilimle niçin ilişkili olduğunu anlamamız gerektiğini söylüyor bize, çünkü Deleuze önemli felsefi fikirlerini bilim ve sanattan yararlanarak geliştirmiş bir felsefeci. Edebiyat, sanat, psikanaliz, felsefe, genetik bilimi, film, toplumsal teori vb. alanlarda düşüncenin labirentinde geziniyor. Gündelik hayattan örnekler alıp sonuçlar çıkarmak yerine, uç boyutta düşünmeyi talep ediyor bizden. Yeni düşünce ve yazma üslupları yaratıyor. Hayatı dönüştürmeye yönelik yeni düşünce tarzlarında ısrar ediyor.
CLA
IRE C
OLEB
RO
OK
Gilles D
eleuze
“Deleuze?... Birçok bakımdan bu, Gilles Deleuze'ün kendisinin de
sormuş olabileceği bir soru. Deleuze, hiçbir şeyi olduğu gibi kabul
etmezdi ve hayatın gücünün ama yalnızca insan hayatı değil, her türlü
hayatın gücünün sorunlar geliştirme gücü olduğunda ısrar ederdi…”
Claire Colebrook son derece akıcı bir üslupla kaleme aldığı bu
çalışmasında, Deleuze yorumcularının çoğunlukla yaptığı gibi
Deleuze'ü kronolojik olarak ele almıyor. Yapıtlarını bir bir
irdelemek yerine, Deleuze'ün özgün terminolojisi ve kavramları
üzerinde duruyor. Deleuze, çalışma hayatı boyunca aynı
kavramları farklı bağlamlarda tekrar tekrar geliştirmiş bir felsefeci.
Colebrook da, Deleuzecü bir yaklaşım benimseyerek, işe baştan
başlıyor ve doğrudan doğruya kavramlar üzerinde yoğunlaşıyor.
Deleuze'ün karmaşık ontolojik projesi ve terminolojisine açıklık
getirmeye çalışıyor ve bunda da başarılı oluyor.
Colebrook, Deleuze'ün felsefeci olarak ne önerdiğini anlamak
istiyorsak, öncelikle felsefenin sanat ve bilimle niçin ilişkili
olduğunu anlamamız gerektiğini söylüyor bize, çünkü Deleuze en
önemli felsefi fikirlerini bilim ve sanattan yararlanarak geliştirmiş
bir felsefeci. Edebiyat, sanat, psikanaliz, felsefe, genetik bilimi,
film, toplumsal teori vb. alanlarda düşüncenin labirentinde
geziniyor. Gündelik hayattan örnekler alıp sonuçlar çıkarmak
yerine, uç boyutta düşünmeyi talep ediyor bizden. Yeni düşünce ve
yazma üslupları yaratıyor. Hayatı dönüştürmeye yönelik yeni
düşünce tarzlarında ısrar ediyor.
Gilles DeleuzeÇeviren: Cem Soydemir
CLAIRE COLEBROOK
9
ÖLÜMCÜL HASTALIK UMUTSUZLUKSøren Kierkegaard
4. Baskı, Çeviren M. Mukadder Yakupoğlu, 144 sf. 11 TL, Felsefe, ISBN: 975-8717-06-4
“Ve kum saati, dünyanın kum saati boşaldı ve yüzyılın tüm gürültüleri sustu; çılgın ve kısır çabamız bitti, yakınlarına gelince, sonsuzlukta olduğu gibi –erkeğin veya kadının, zenginin veya yoksulun, kölenin veya efendinin, mutlunun veya mutsuzun olduğu gibi– herşey sessizlik içindedir; başın ister tacın parıltısını taşısın ister basit insanların arasında kaybolsun, ister yalnızca günlerin sıkıntılarına ve alınterlerine sahip ol, ister dünya durduğu sürece ünün yüceltilsin, ister isimsiz ve unutulmuş olarak sayısız kalabalıkların içinde kaybol, ister seni kaplayan bu görkem tüm insansal betimlemeleri aşsın, ister insanlar, ne olursan ol seni yargıların en acısı, en alçaltıcısı ile vursunlar, sonsuzluk milyonlarca benzerinden her biri için olduğu gibi senin için de tek bir konuda bilgiyle donanacaktır: Yaşamının umutsuz olup olmadığı ve umutsuzsa bunu bilip bilmediğin veya bu umutsuzluğu bir korku gizi gibi, suçlu bir aşkın meyvesi gibi içine sokup sokmadığından veya umutsuz olarak ve diğerlerine nefret duyarak öfkeye kapılıp kapılmadığın konusunda. Ve eğer yaşamın yalnızca umutsuzluğu taşıyorsa gerisinin hiçbir önemi yoktur! İster zaferler isterse yenilgiler söz konusu olsun, senin için herşey kaybedilmiştir, sonsuzluk seni artık hiç içine almaz, seni hiç tanımamıştır veya daha da kötüsü seni tanırken seni kendi ben’ine, umutsuzluğun ben’ine çiviler!” Søren Kierkegaard, Ölümcül Hastalık Umutsuzluk
YENİ BİLİMGiambattista Vico
Çeviren: Sema Önal, 527 sf. 30 TL, Felsefe, ISBN 978-975-8717-29-3
İtalyan filozof, hukukçu, filolog, tarihçi ve retorik ustası Giambattista Vico, Yeni Bilim adlı eseriyle geniş bir okur kesiminin, filozofların, entelektüellerin ve şairlerin doğrudan ilham kaynağı olmuştur. Romantik tarihçi Jules Michelet, birçokları gibi “Vico’dan doğdum” demiştir. Ernst Cassirer, Vico’yu mitin ve mitolojinin gerçek kâşifi ilân etmiştir. James Joyce, başkalarında bulamadığı hayal dünyasını Vico’da bulur. Alman filozof Wilhelm Dilthey için Yeni Bilim, modern düşüncenin en büyük başarılarından biridir. İktisatçı Joseph Schumpeter, Vico’yu “sosyal bilimler alanındaki en büyük düşünürlerden biri” olarak kaydeder. Alman romantikleri, Goethe, Herder ve Hamann Yeni Bilim’i okumuşlardır. Coleridge, Vico’nun fikirlerini yayan ilk İngilizdir. Marx, Vico’yu das Kapital’de tartışmış, Yeats, Vico ile yakından ilgilenmiştir. Sorokin, Vico’yu zikretmiş; Hegel’den Trotsky’ye kadar birçok isim Vico’yu selâmlamıştır.
Batı’da modern tarih felsefesinin tahtına ilk Giambattista Vico çıkar. O, kültür felsefesi ve mitoloji felsefesinin kurucusu sayılır. Tüm yaşamını büyük bir tutkuyla adadığı bu yapıtı dil, şiir, estetik, kanun, eğitim, politika, metafizik, toplum, kültür konularında ana güzergâh, yeni bir çıkış noktası sayılmıştır. O’nun fikirleri pragmatizm, tarihsicilik,varoluşçuluk ve yapısalcılık gibi birçok hareketi öncelemiştir.
Vico, bu eserinde Tanrı’nın yarattığı tabiatın yanında insanın kendi yarattığı dünya olan toplum ve kültür dünyasının nasıl bir yöntemle incelenmesi gerektiği üzerine düşünmüştür. Döngüselci tarih anlayışı, tarihin bir edimler dizisi olarak karşımıza çıkması, her tarihsel durumun kendi biricik iç yapısında ve bu iç yapı aracılığıyla anlaşılması, tarihsel yaşamın mitolojik, filolojik, hukuksal ve dinsel yönden kavranması gerektiği ve buna benzer birçok değerli düşünce onun bize mirasıdır. Günümüzde Vico sadece felsefe, tarih ya da sosyolojide değil, sosyal bilimlerin tüm alanlarında en temel nokta lara ulaşıncaya dek derin ve bir daha silinemeyecek büyük izler bı rakmıştır.
ISBN 978-975-8717-29-3
10
LUDWIG WITTGENSTEIN Erken Döneminde Dilin Sınırları ve FelsefeAli Utku
296 sf. 16 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-46-0
Her büyük filozofun felsefeye yeni bir yön verdiği söylenebilirse, felsefe tarihinde bunu iki kere gerçekleştiren yalnızca Wittgenstein’dır. İlki, dünyanın karşısına “Büyük Ayna”yı (Dil’i) koyabilmek için “aynı”nın teminatı durumundaki kapsamlı bir öğretiyle mantığın ideal düzleminde çalışan erken eseri Tractatus Logico-Philosophicus’la ve ikincisi, dili bir “oyun” mantığı içinde kurabilmek için “fark”ın mantığını sorgulayan geç eseri Felsefi İncelemeler’le özdeşleştirilen, kopmaları ve süreklilikleri birlikte barındıran iki ayrı girişimle “iki kere felsefe”. Yakın dönem düşüncesini karakterize eden dil dolayımlı felsefi yönelimlere önemli bir ivme kazandıran bu çifte müdahalenin sunduğu yeni olanaklar, hâlâ çok canlı bir tartışma odağı oluşturuyor.
Elinizdeki çalışmada, Tractatus Logico-Philosophicus (ve onun önhazırlıklarını içeren Notebooks 1914-1916 ile Prototractatus) çevriminde yer alan bir dizi soruna, erken Wittgenstein’ın felsefenin artı ve eksi hanelerine yaptığı eklentiyi değerlendirmek amacıyla yaklaşılıyor. Wittgenstein’ın erken dönem felsefesini belirleyen “resim teorisi”nin talepleri ve sonuçları açısından, felsefenin geleneksel anlamından koparılışı ve atfedilen yeni anlam ve görevlerle yeniden tanımlanışı, teorik yapıyı belirleyen argümantasyon ve yapısal/mantıksal çözümlemeler bağlamında sorunlaştırılıyor.
Ali U
tku
Ludwig W
ittgenstein
Her büyük filozofun felsefeye yeni bir yön verdiği söylenebilirse,
felsefe tarihinde bunu iki kere gerçekleştiren yalnızca
Wittgenstein'dır. İlki, dünyanın karşısına “Büyük Ayna”yı (Dil'i)
koyabilmek için “aynı”nın teminatı durumundaki kapsamlı bir
öğretiyle mantığın ideal düzleminde çalışan erken eseri Tractatus
Logico-Philosophicus'la ve ikincisi, dili bir “oyun” mantığı içinde
kurabilmek için “fark”ın mantığını sorgulayan geç eseri Felsefi
İncelemeler'le özdeşleştirilen, kopmaları ve süreklilikleri birlikte
barındıran iki ayrı girişimle “iki kere felsefe”. Yakın dönem
düşüncesini karakterize eden dil dolayımlı felsefi yönelimlere
önemli bir ivme kazandıran bu çifte müdahalenin sunduğu yeni
olanaklar, hâlâ çok canlı bir tartışma odağı oluşturuyor.
Elinizdeki çalışmada, Tractatus Logico-Philosophicus (ve onun
önhazırlıklarını içeren Notebooks 1914-1916 ile Prototractatus)
çevriminde yer alan bir dizi soruna, erken Wittgenstein'ın
felsefenin artı ve eksi hanelerine yaptığı eklentiyi değerlendirmek
amacıyla yaklaşılıyor. Wittgenstein'ın erken dönem felsefesini
belirleyen “resim teorisi”nin talepleri ve sonuçları açısından,
felsefenin geleneksel anlamından koparılışı ve atfedilen yeni
anlam ve görevlerle yeniden tanımlanışı, teorik yapıyı belirleyen
argümantasyon ve yapısal/mantıksal çözümlemeler bağlamında
sorunlaştırılıyor.
Ludwig WittgensteinAli Utku
Erken Döneminde Dilin Sınırları ve Felsefe
WITTGENSTEIN VE DİLİN SINIRLARIPierre Hadot
2. Baskı, Çeviren: Murat Erşen, 117 sf. 9 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-9717-47-7
Büyük antik felsefe uzmanı Pierre Hadot, bu küçük ama derin kitapta Wittgenstein ile ilgili birbiri içine geçen üç felsefi hikâye sunmaktadır okuyucuya: İlkin, Wittgenstein felsefesinin neredeyse hiç bilinmediği bir dönemde, onun dile getirdiği yepyeni bir anlayışın bir filozofun düşünce güzergâhında oynadığı belirleyici rol ve bu keşfin yarattığı açılımlar. İkinci olarak, gerek dünya felsefe tarihi içindeki yeri, gerekse yüzyılımızın düşünce ikliminde yarattığı etkisi tartışılmaz derecede önemli olan bu büyük filozofun devrimci boyutu…Nihayet ve belki de en önemlisi, Wittgenstein’ın birbirinden farklı olan ama birbirini tamamlayan iki ayrı dönemindeki tezlerinin son derece özetleyici ve anlaşılır bir izahı.
Tractatus logico Philosphicus’a hasredilen ilk iki metin, Wittgenstien’ın dile getirdiği “Dil içinde ifade edilen, dil ile ifade edilemez” formülünden hareketle, söze sığmayan üzerine bir düşünüm geliştirir. Wittgenstein’ın ikinci dönem düşüncesini temsil eden Felsefi Soruşturmalar’ı konu alan son iki makale ise, bu metinde açık ifadesini bulan devrimci dil teorisinin dil ve düşünce anlayışımızda yarattığı büyük etkiler üzerine odaklanır: dil oyunları mefhumu ve yaşam biçimi anlayışı Hadot’yu felsefî söylemin doğası üzerine düşünmeye götürür. İşlevi nesneleri göstermek ve düşüncelere tercüman olmak olan bir dil yoktur, ama başka şeyler arasında, dinleyici üzerinde bir etki yaratmaya yönelik dil oyunları vardır… Felsefi dil belli bir etkinlik perspektifi içinde “ruhsal bir talim” olarak anlaşılmalıdır.
Daha önemlisi, felsefi söylem belli bir yaşam tarzının seçiminden bağımsız salt teorik bir etkinlik değildir. Aksine söz ve eylem, felsefi söylem ve filozofça yaşam, birbirinden ayrılmaz tamamlayıcı bir bütündür. Ve felsefe hayretle başlar: “Dünyanın nasıl olduğu değildir gizemli olan, olmasıdır.”…Wittgenstein’ın analitik-pozitivist düşüncesinin ötesinde mistik olana dair getirdiği açılıma kulak vermek isteyenler için…
Wittgenstein ve Dilin SınırlarıPierre Hadot
Büyük antik felsefe uzmanı Pierre Hadot, bu küçük ama derin kitapta
Wittgenstein ile ilgili birbiri içine geçen üç felsefi hikâye sunmaktadır
okuyucuya: İlkin, Wittgenstein felsefesinin neredeyse hiç bilinmediği bir
dönemde, onun dile getirdiği yepyeni bir anlayışın bir filozofun düşünce
güzergâhında oynadığı belirleyici rol ve bu keşfin yarattığı açılımlar.
İkinci olarak, gerek dünya felsefe tarihi içindeki yeri, gerekse
yüzyılımızın düşünce ikliminde yarattığı etkisi tartışılmaz derecede
önemli olan bu büyük filozofun devrimci boyutu… Nihayet ve belki de
en önemlisi, Wittgenstein'ın birbirinden farklı olan ama birbirini
tamamlayan iki ayrı dönemindeki tezlerinin son derece özetleyici ve
anlaşılır bir izahı.
Tractatus Logico Philosphicus'a hasredilen ilk iki metin, Wittgenstien'ın
dile getirdiği “Dil içinde ifade edilen, dil ile ifade edilemez”
formülünden hareketle, söze sığmayan üzerine bir düşünüm geliştirir.
Wittgenstein'ın ikinci dönem düşüncesini temsil eden Felsefi
Soruşturmalar'ı konu alan son iki makale ise, bu metinde açık ifadesini
bulan devrimci dil teorisinin dil ve düşünce anlayışımızda yarattığı büyük
etkiler üzerine odaklanır: dil oyunları mefhumu ve yaşam biçimi anlayışı
Hadot'yu felsefî söylemin doğası üzerine düşünmeye götürür. İşlevi
nesneleri göstermek ve düşüncelere tercüman olmak olan bir dil yoktur,
ama başka şeyler arasında, dinleyici üzerinde bir etki yaratmaya yönelik
dil oyunları vardır… Felsefi dil belli bir etkinlik perspektifi içinde
“ruhsal bir talim” olarak anlaşılmalıdır.
Daha önemlisi, felsefi söylem belli bir yaşam tarzının seçiminden
bağımsız salt teorik bir etkinlik değildir. Aksine söz ve eylem, felsefi
söylem ve filozofça yaşam, birbirinden ayrılmaz tamamlayıcı bir
bütündür. Ve felsefe hayretle başlar: “Dünyanın nasıl olduğu değildir
gizemli olan, olmasıdır.”…Wittgenstein'ın analitik-pozitivist
düşüncesinin ötesinde mistik olana dair getirdiği açılıma kulak vermek
isteyenler için…
Çeviren: Murat Erşen
Pierre H
adot
Wittg
enste
in ve
Dilin
Sın
ırları
11
FELSEFENİN TEMEL DİSİPLİNLERİHeinz Heimsoeth
4. Baskı, Çeviren: Takiyettin Mengüşoğlu, Felsefe, 124 sf. 8.50 TL, ISBN 978-975-8717-32-3
Yaşam süreçleri yaptığımız felsefe ölçüsünde anlam kazanır, bu süreci basitleştirmek veya onu çıkabileceği en yüksek noktadan kavrayabilmek tamamen vermiş olduğumuz karara bağlıdır. Felsefeyi tercih etmekle sahte görüntülerin egemenliğini bir nebze olsun sekteye uğratmış oluruz. Yüzeyde sürüp giden bütün telaşların ötesinde sadece varlıkların özü bilinmeye ve tanınmaya değerdir. Sıradan bir yaşam için varlıkların özüne inmek gerekli olmayabilir ama varlıkların özü için de sıradan bir yaşam yaşanmaya değer değildir. Felsefe, saf ve bütünlüklü olanın çağrısıdır. Bunun dışında, bağlamından kopartılmış, varlığını unutmuş tüm şeyler için Sokrates “dünyada gereksinmediğim ne çok şey var!” hatırlatmasını yapmaktadır.
Felsefe yapmak, yalnızca felsefe tarihi ve düşünürlerin yaşam ve görüşlerini okumaktan geçmiyor. Bunlardan da öte felsefe, düşünmenin imkânını yakalamak ya da ünlü biçimiyle söyleyecek olursak ‘hakikat sevgisine’ ulaşmak demektir. Felsefe yapmak, felsefenin kendine özgü kullandığı dil ile konuşmak demektir. Uzun bir geleneği olan ve kendi içinde göndermeleri olan bu dile erişildiği takdirde İlk Çağ düşünürlerinin sormuş olduğu soruları bugün biz de sorabiliriz: “İnsan nedir?” “Hakikat Nedir? “Kendi varlığımın sırrına nasıl inebilirim?”
Büyük soruları kendimize sorma cesaretini göstermeden önce tıpkı bir felsefe öğrencisinin yaptığı gibi klasik düşünürlere, Platon, Aristoteles, Hume, Spinoza, Kant, Hegel ve Descartes’a ve bu düşünürlerin en önemli takipçilerine daha çok vakit ayırmalıdır. İdeal bir felsefe eğitimi için, Mantık sayesinde düşünmenin ilkeleri, Metafizik sayesinde evrenle kurulan bütünlüklü ilişki, Ontoloji sayesinde varlığın temel yapısı ve diğer Disiplinler keşfedilmelidir.
Bu küçük kitapta, derin bilgisini özlü anlatımıyla birleştiren Heinz Heimsoeth, sistematik bir biçimde felsefeye dair en temel disiplinleri aktarmaktadır.
Felsefenin Temel D
isiplinleri
Hein
z Heim
soeth
Yaþam süreçleri yaptýðýmýz felsefe ölçüsünde anlam kazanýr,
bu süreci basitleþtirmek veya onu çýkabileceði en yüksek
noktadan kavrayabilmek tamamen vermiþ olduðumuz
karara baðlýdýr. Felsefeyi tercih etmekle sahte görüntülerin
egemenliðini bir nebze olsun sekteye uðratmýþ oluruz.
Yüzeyde sürüp giden bütün telaþlarýn ötesinde sadece
varlýklarýn özü bilinmeye ve tanýnmaya deðerdir. Sýradan bir
yaþam için varlýklarýn özüne inmek gerekli olmayabilir ama
varlýklarýn özü için de sýradan bir yaþam yaþanmaya deðer
deðildir. Felsefe, saf ve bütünlüklü olanýn çaðrýsýdýr. Bunun
dýþýnda, baðlamýndan kopartýlmýþ, varlýðýný unutmuþ tüm
þeyler için Sokrates “dünyada gereksinmediðim ne çok þey
var!” hatýrlatmasýný yapmaktadýr.
Felsefe yapmak, yalnýzca felsefe tarihi ve düþünürlerin yaþam
ve görüþlerini okumaktan geçmiyor. Bunlardan da öte
felsefe, düþünmenin imkânýný yakalamak ya da ünlü
biçimiyle söyleyecek olursak 'hakikat sevgisine' ulaþmak
demektir. Felsefe yapmak, felsefenin kendine özgü
kullandýðý dil ile konuþmak demektir. Uzun bir geleneði olan
ve kendi içinde göndermeleri olan bu dile eriþildiði takdirde
Ýlk Çað düþünürlerinin sormuþ olduðu sorularý bugün biz de
sorabiliriz: “Ýnsan nedir?” “Hakikat Nedir? “Kendi varlýðýmýn
sýrrýna nasýl inebilirim?”
Büyük sorularý kendimize sorma cesaretini göstermeden
önce týpký bir felsefe öðrencisinin yaptýðý gibi klasik
düþünürlere, Platon, Aristoteles, Hume, Spinoza, Kant,
Hegel ve Descartes'a ve bu düþünürlerin en önemli
takipçilerine daha çok vakit ayýrmalýdýr. Ýdeal bir felsefe
eðitimi için, Mantýk sayesinde düþünmenin ilkeleri,
Metafizik sayesinde evrenle kurulan bütünlüklü iliþki,
Ontoloji sayesinde varlýðýn temel yapýsý ve diðer Disiplinler
keþfedilmelidir.
Bu küçük kitapta, derin bilgisini özlü anlatýmýyla birleþtiren
Heinz Heimsoeth, sistematik bir biçimde felsefeye dair en
temel disiplinleri aktarmaktadýr.
Felsefenin
Temel Disiplinleri
Heinz Heimsoeth
Çeviren: Takiyettin Mengüþoðlu
KANT’IN FELSEFESİHeinz Heimsoeth
4. Baskı, Çeviren: Takiyettin Mengüşoğlu, 189 sf. 11 TL, Felsefe, ISBN 978-975-8717-31-6
Königsbergli filozofun düşünceleri, şüphe yok ki bir dehanın tüm parıltısına kavuşmuştur. Güçsüz bir bedenden yükselen ateş, insanın ve evrenin sırrına dâhil edilme isteğini, doğaya karşı aynı ölçülerde, aynı mutlak kesinlikte karşılık verebilme iradesini göstermiştir. Kant’ın büyüsü günümüze kadar hiç eksilmemiştir. “Üzerimdeki yıldızlı gök ve içimdeki ahlâk yasası” yeryüzünde var olduğu müddetçe de bu büyü yaşamaya devam edecektir.
Akıl, ahlâk, metafizik, değer, bilgi, inanç ve yargılarımız konusunda hiçbir düşünür, Kant kadar eleştirel ve kuşatıcı olmamıştır. Kant, insan doğasının kuruluşunu tüm nesnelliğiyle ele alır. Öncelikli olarak o, kendinden önceki felsefi gelenekleri kendi merkezinde toplamayı başarabilmiştir. Kant, tüm duyumcu, emprisist, metafizik cepheleri gözden geçirmiş, tran senden tal idealizmin imkânlarını araştırmıştır. Etik ve estetik değerler konusunda, “yüce”ye dair bilgimizi ortaya koymuştur. Aklın bilinebilir sınırlarını göstermiş, ahlâk metafiziğinin ilkelerini saptamştır. Yani, “Ne bilebiliriz?” sorusuna, aklın bundan daha az önemli olmayan başka bir sorusunu ilâve etmiştir: “Ne yapmalıyız?” Nihayetinde, teorik akıl ile pratik aklı temel bir sorun olarak günyüzüne çıkarabilmiştir.
Kant’ın felsefesi insanın içinde bir ‘özne’ olarak yer aldığı kusursuz bir matematiğe benzer. Doğanın özgürlüğü ile insanın ödev ahlâkı, iniş ve çıkışlarıyla birlikte, bu müziğin notalarını oluşturur. Akıl ve duygu, iyi ve kötü gibi bütün karşıtlıklar bu denklemin her iki tarafında yer alır ve Kantçı felsefede mükemmel çözüme kavuşurlar.
Bu kitapta, Kantçı düşüncenin en önemli yorumcularından kabul edilen Heinz Heimsoeth, Kant felsefesinin özüne dair çetrefil meseleleri, sade bir üslup, berrak bir anlatım ve büyük bir ustalıkla çözümlemektedir.
Kant'ýn Felsefesi
Hein
z Heim
soeth
Königsbergli filozofun düþünceleri, þüphe yok ki bir dehanýn
tüm parýltýsýna kavuþmuþtur. Güçsüz bir bedenden yükselen
ateþ, insanýn ve evrenin sýrrýna dahil edilme isteðini, doðaya
karþý ayný ölçülerde, ayný mutlak kesinlikte karþýlýk verebilme
iradesini göstermiþtir. Kant'ýn büyüsü þimdiye kadar hiç
eksilmemiþtir. “Üzerimdeki yýldýzlý gök ve içimdeki ahlâk
yasasý” yeryüzünde var olduðu müddetçe de bu büyü
yaþamaya devam edecektir.
Akýl, ahlâk, metafizik, deðer, bilgi, inanç ve yargýlarýmýz
konusunda hiçbir düþünür, Kant kadar eleþtirel ve kuþatýcý
olmamýþtýr. Kant, insan doðasýnýn kuruluþunu tüm
nesnelliðiyle ele alýr. Öncelikli olarak o, kendinden önceki
felsefi gelenekleri kendi merkezinde toplamayý
baþarabilmiþtir. Kant, tüm duyumcu, emprisist, metafizik
cepheleri gözden geçirmiþ, transendental idealizmin
imkânlarýný araþtýrmýþtýr. Etik ve estetik deðerler konusunda,
“yüce”ye dair bilgimizi ortaya koymuþtur. Aklýn bilinebilir
sýnýrlarýný göstermiþ, ahlâk metafiziðinin ilkelerini
saptamþtýr. Yani, “Ne bilebiliriz?” sorusuna, aklýn bundan
daha az önemli olmayan baþka bir sorusunu ilâve etmiþtir:
“Ne yapmalýyýz?” Nihayetinde, teorik akýl ile pratik aklý temel
bir sorun olarak günyüzüne çýkarabilmiþtir.
Kant'ýn felsefesi insanýn içinde bir 'özne' olarak yer aldýðý
kusursuz bir matematiðe benzer. Doðanýn özgürlüðü ile
insanýn ödev ahlâký, iniþ ve çýkýþlarýyla birlikte, bu müziðin
notalarýný oluþturur. Akýl ve duygu, iyi ve kötü gibi bütün
karþýtlýklar bu denklemin her iki tarafýnda yer alýr ve Kantçý
felsefede mükemmel çözüme kavuþurlar.
Bu kitapta, Kantçý düþüncenin en önemli yorumcularýndan
kabul edilen Heinz Heimsoeth, Kant felsefesinin özüne dair
çetrefil meseleleri, sade bir üslup, berrak bir anlatým ve
büyük bir ustalýkla çözümlemektedir.
Kant'ýn FelsefesiHeinz Heimsoeth
Çeviren: Takiyettin Mengüþoðlu
12
TARİH FELSEFESİ Seçme MetinlerHerder-Kant-Fichte-Schelling-Hegel-Schopenhauer
Haz: Doğan Özlem-Güçlü Ateşoğlu, Felsefe, 237 sf. 13 TL, ISBN 975871722-7
Tarih ve felsefe terimleri, yüzyıllardır birbirleriyle ilişkisi olmayan alanları nitelemek için kullanılagelmiş olan terimlerdir. Antikçağ’da insanın doğa üzerine düşünerek kendi bilgisini kazanma süreci, Ortaçağ’da yerini tanrıya bırakmış; bu çağı izleyen dönemde ise, her türden yerellik ve tarihsellikten uzak soyut akıl kavramsallaştırması, düşünce tarihinde o çağın genel paradigması haline gelmiştir. Evrene ve kendine ilişkin bilgi elde etme çabasında insanı yeterince tatmin etmeyen bu üç dolayımın, özellikle 18. yüzyıldan başlayarak yerini tarihe terk ettiği; dahası her birinin, kendi tikel anlamlarını ancak ve sadece tarih sayesinde ve tarihte kazandığı fikri, felsefeyi yeni bir yörüngenin eksenine çekmiştir. ‘Geçmişin şimdideki sürekli etkililiği’ anlamında bir tarihsellik bilincinin gelişmesiyle birlikte tüm 19. yüzyıl, bir tarih yüzyılı olmuş; tarih ile felsefenin bir arada ele alınması, özel anlamda felsefenin, genelde ise düşüncenin yönteminin ne olacağı sorusu üzerine yeni kavrayışların şekillenmesine önayak olmuştur. Günümüzde sosyal bilimler üzerine düşünmenin olanağı, bu sürecin bilinmesini ve özümsenmesini gerektirmektedir.
Tarih Felsefesi kitabı, bu alanda bir giriş kitabı olmanın ötesinde, ‘sonuçlarından hiçbir zaman öğrenilemeyecek bir etkinlik’ olan felsefenin içine dolayımsız bir şekilde nüfuz edebilmeyi ve yüzyıllarca ilişkileri sorunlu addedilmiş tarih ile felsefenin farklı kesişim noktalarındaki belli başlı problemleri göstermeyi amaç ediniyor.
TARİH TASARIMIR. G. Collingwood
4. Baskı, Çeviren: Kurtuluş Dinçer, 432 sf. 17,50 TL, Felsefe, ISBN 978-975-8717-30-9
Bu kitap tarih felsefesi üzerine bir denemedir. ‘Tarih felsefesi’ terimini, on sekizinci yüzyılda, onunla eleştirel ya da bilimsel ta rih ten, tarihçinin eski kitaplarda bulduğu öyküleri yinelemek yeri ne, kendi kafasında kendi kendine kurduğu bir tarihsel düşün me tipinden başka bir şey kastetmeyen Voltaire buldu. Aynı adı He gel ile on dokuzuncu yüzyıl sonundaki başka düşünürler de kul landı; ama ona çok farklı bir anlam verdiler ve tarih felsefesini evrensel tarih ya da dünya tarihi anlamına gelen bir şey ola rak gördüler. Terimin üçüncü bir kullanımı çeşitli on doku zun cu yüzyıl pozitivistlerinde bulunur; onlar için tarih felsefesi, anlatılması tarihin işi olan olayların akışını yöneten genel yasa la rın keşfiydi.
Tarih Tasarımı’nda modern tarih tasarımının Herodotos’tan yirminci yüz yıla dek nasıl geliştiğine dair tarihsel bir betimleme sunulmaktadır. İlk bölümde Collingwood, tarihin yapısı, konusu ve yöntemine ilişkin Yunan-Roma tarih yazımından çeşitli örnekler sunmaktadır. Diğer bölümlerde ise Descartes, Herder, Kant, Schiller, Hegel, Marx, Toynbee, Rickert, Simmel, Dilthey, Croce, Spengler ve Bergson’un tarihin doğasına ilişkin yaklaşımları aralarındaki ilişki gözetilerek bütünlüklü olarak tartışılmaktadır.
Tarih ve felsefe terimleribirbirleri
'erek
'
;en dönemde ise, her türden yerellik
ve tarihsellikten uzak
o
-
, öz
yerini tarihe
;
tarih ile felsefenin bir arada
sorusu
bu sürecin bilinmesini ve özümsenmesini
gerektirmektedir.
'
emeyecek bir
etkinlik'
göstermeyi amaç ediniyor.
, yüzyıllardır yle ilişkisi
olmayan alanları nitelemek için kullanılagelmiş olan
terimlerdir. Antikçağ da insanın doğa üzerine düşün
kendi bilgisini kazanma süreci, Ortaçağ da yerini tanrıya
bırakmış bu çağı izleysoyut akıl kavramsallaştırması,
düşünce tarihinde çağın genel paradigması haline gelmiş
tir. Evrene ve kendine ilişkin bilgi elde etme çabasında
insanı yeterince tatmin etmeyen bu üç dolayımın ellikle
18. yüzyıldan başlayarakterk ettiği; dahası her
birinin, kendi tikel anlamlarını ancak ve sadece tarih
sayesinde ve tarihte kazandığı fikri, felsefeyi yeni bir
yörüngenin eksenine çekmiştir. 'Geçmişin şimdideki
sürekli etkililiği' anlamında bir tarihsellik bilincinin
gelişmesiyle birlikte tüm 19. yüzyıl, bir tarih yüzyılı olmuş
ele alınması, özel anlamda
felsefenin, genelde ise düşüncenin yönteminin ne olacağı
üzerine yeni kavrayışların şekillenmesine önayak
olmuştur. Günümüzde sosyal bilimler üzerine düşünmenin
olanağı,
kitabı, bu alanda bir giriş kitabı olmanın
ötesinde, sonuçlarından hiçbir zaman öğrenil
olan felsefenin içine dolayımsız bir şekilde nüfuz
edebilmeyi ve yüzyıllarca ilişkileri sorunlu addedilmiş tarih
ile felsefenin farklı kesişim noktalarındaki belli başlı
problemleri
Tarih Felsefesi
Tarih
Felsefesi
Seçme
Metin
lerTarih Felsefesi
Seçme Metinler
Haz: Doğan Özlem
Güçlü Ateşoğlu
Herder Kant Fichte Schelling Hegel Schopenhauer
- - - - -
F E L S E F E
13
AHLÂKIN VE DİNİN İKİ KAYNAĞIHenri Bergson
Çeviren: M. Mukadder Yakupoğlu, 280 sf. 16 TL, Felsefe, ISBN: 975-8717-07-3
Ünlü Fransız felsefeci Henri Bergson’un düşünce tarihinde özgün bir yeri vardır. Bergson’a göre, gerçekten varolan şey madde, cansız varlık değildir; gerçeklik süredir ve bunu yalnızca sezgi kavrayabilir. Zaman bir birikimdir. Gelecek hiçbir zaman geçmişin benzeri olamaz, zira her adımda yeni bir tecrübe ortaya çıkar. O, bilinçli bir varlık için var olmanın değişmek olduğunu kabul eder, zira değişmek olgunlaşmak demektir; olgunlaşmak ise, sonsuzca kendi kendini yaratmak demektir. Bu, yalnızca bilinçli insan varlığı için değil, fakat bütün gerçeklik için böyledir. Bergson gelişmeyi, ancak süre olarak anladığımız takdirde her şeyi berraklığa kavuşturabileceğimizi söyler.
Bergson’un Ahlâkın ve Dinin İki Kaynağı’nda temel yaklaşımı durağan ile devingen arasında kurduğu temel karşıtlıktır. Bu karşıtlıklardan birinin kökleri zihindedir ve bilime, onun durağan, mekanik ülkülerine ulaşır, diğeri sezgiye dayalıdır, varlığını felsefecilerin, sanatçıların ve büyük mistiklerin yaratıcı atılımında bulur:
“Azizlerin niçin taklitleri vardır ve iyiliğin büyük insanları neden arkalarından yığınları sürüklemişlerdir? Hiçbir şey istemiyorlar ve buna rağmen elde ediyorlar. Çağırmak zorunda değillerdir; yalnızca varolurlar; varoluşları bir çağrıdır. Çünkü bu başka ahlâkın özelliği tam da budur. Doğal ödev baskı veya zorlamayken, tam ve mükemmel ahlâkta bir çağrı vardır.”
“Ruh, onu sürükleyen akımla derinden sarsılmış olarak, türün ve bireyin birbirlerini dairesel olarak koşullandırmasını isteyen yasadan bir an için kurtularak, kendi üzerinde dönmekten vazgeçer. Sanki onu çağıran bir sesi dinliyormuş gibi durur. Daha sonra kendini ileriye doğru bırakır. Onu hareket ettiren gücü doğrudan algılayamaz ama simgesel bir görmeyle onun tanımlanamaz varlığını hisseder veya keşfeder. Sonra büyük bir neşe, içinde eridiği bir esrime hâli veya kendinden geçiş hâli gelir...”
ALMAN İDEALİZMİ: FICHTEHaz: Eyüp Ali Kılıçaslan & Güçlü Ateşoğlu
548 sf. 27 TL, Felsefe, ISBN: 975-8717-16-2
Johann Gottlieb Fichte, Kant sonrası Alman felsefesinin en önemli filozoflarından biridir. Kant’ın Eleştirel Felsefesi’ni bütünlüklü ve sistematik bir idealist metafiziğe dönüştürme yönündeki çabasıyla tanınır. Alman İdealizminin başlatıcısı olarak Schelling ve Hegel üzerindeki etkisi görünür olmakla beraber, Marx’tan Sartre’a kadar birçok filozof, düşünür ve siyaset adamını kendi yörüngesine çekmeyi başarmıştır.
Hegel ve Marx’ın diyalektik yöntemi, modern felsefeye diyalektik düşünme yöntemini getiren Fichte’nin onlara mirasıdır. “Kişi, eylemlerinin bir toplamıdır” sözü, Sartre’dan önce ilk defa Fichte’nin kullandığı bir sözdür. “Öteki, beni özgürlüğe ve sorumluluğa davet eder” sözlerindeki etik düşünce, 20. yüzyılın en önemli düşünürlerinden Levinas’ı yaklaşık olarak iki yüzyıl öncesiyle buluşturur.
Ülkemizde Alman İdealizmi’nin doğru dürüst bilinmemesi ve öğretil(e)memesi, Locke, Hume ve Kant’tan çabucak ve dolaysızca XX. yüzyılın düşünürlerine ve düşüncelerine geçilmesi, felsefe tarihini gerçek anlamda bilmenin önüne büyük engeller çıkartmaktadır. Bu sebeple, Alman İdealizmi üçlemesinin ilk kitabı olarak düşünülen Fichte, işte böyle önemli bir açığı kapatma amacını taşımaktadır. Filozofun en önemli eserlerinden yapılan çeviriler kadar, filozofun düşünceleri üzerine yapılmış yorumları da içermekte ve bu hâliyle, “şu anda dilimizde filozof hakkındaki ilk ve tek kapsamlı kaynak olma özelliğine ve onuruna sahiptir.”
Ünlü Frans›z filozof Henri Bergson’un düflünce tarihinde özgün bir
yeri vard›r. Bergson’a göre, gerçekten varolan fley madde, cans›z
varl›k de¤ildir; gerçeklik süredir ve bunu yaln›zca sezgi
kavrayabilir. Zaman bir birikimdir. Gelecek hiçbir zaman geçmiflin ayn›s›
olamaz, zira her ad›mda yeni bir tecrübe ortaya ç›kar. Bergson, bilinçli bir
varl›k için varolman›n de¤iflmek oldu¤unu kabul eder, çünkü de¤iflmek
olgunlaflmak demektir; olgunlaflmak ise, sonsuzca kendi kendini yaratmak
demektir. Bu, yaln›zca bilinçli insan varl›¤› için de¤il, fakat bütün gerçeklik
için böyledir. Bergson geliflmeyi, ancak süre olarak anlad›¤›m›z takdirde
her fleyi berrakl›¤a kavuflturabilece¤imizi söyler.
Bergson’un Ahlâk›n ve Dinin ‹ki Kayna¤›’nda temel yaklafl›m› dura¤an
ile devingen aras›nda kurdu¤u temel karfl›tl›kt›r. Bu karfl›tl›klardan birinin
kökleri zihindedir ve bilime, onun dura¤an, mekanik ülkülerine ulafl›r,
di¤eri sezgiye dayal›d›r; varl›¤›n› filozoflar›n, sanatç›lar›n ve büyük
mistiklerin yarat›c› at›l›m›nda bulur:
“Azizlerin niçin taklitleri vard›r ve iyili¤in büyük insanlar› neden
arkalar›ndan y›¤›nlar› sürüklemifllerdir? Hiçbir fley istemiyorlar ve buna
ra¤men elde ediyorlar. Ça¤›rmak zorunda de¤illerdir; yaln›zca varolurlar;
varolufllar› bir ça¤r›d›r. Çünkü bu baflka ahlâk›n özelli¤i tam da budur.
Do¤al ödev bask› veya zorlamayken, tam ve mükemmel ahlâkta bir ça¤r›
vard›r.”
“Ruh, onu sürükleyen ak›mla derinden sars›lm›fl olarak, türün ve
bireyin birbirlerini dairesel olarak koflulland›rmas›n› isteyen yasadan bir
an için kurtularak, kendi üzerinde dönmekten vazgeçer. Sanki onu ça¤›ran
bir sesi dinliyormufl gibi durur. Daha sonra kendini ileriye do¤ru b›rak›r.
Onu hareket ettiren gücü do¤rudan alg›layamaz ama simgesel bir görmeyle
onun tan›mlanamaz varl›¤›n› hisseder veya keflfeder. Sonra büyük bir nefle
içinde eridi¤i bir esrime hâli veya kendinden geçifl hâli gelir...”
HENRI BERGSON Ahlâkın ve Dinin İki KaynağıDO⁄UBATI
HENRI BERGSON
Ahlâkın ve Dinin İki KaynağıÇeviri: M. Mukadder Yakupo¤lu
DO⁄UBATI
3 T
ASA
RIM
AN
KARA
0
312
466
28
09
3 T
ASA
RIM
AN
KARA
0
312
466
28
09
ISBN 975-8717-07-3
14
AYDINLARIN İHANETİJulien Benda
2. Baskı, Çeviren: Cem Soydemir, Felsefe, 187 sf. 11 TL, ISBN: 975-8717-20-0
Batı’da Aydınlar hakkında ilk kapsamlı eleştiri XX. yüzyılın başlarında Julien Benda’dan gelir. Benda’ya göre, aydınların hakikat duygusu artık zayıflamıştır. Onlar, şimdilerde siyasi ihtirasların güdümündedirler. İktidarın muhalif görünen sözcüleridir. Esasen kendi gruplarının çıkarlarını kollamak adına da sonsuz bir kin ve nefret duyarlar.
“Benda’nın tanımına göre gerçek aydınlar kazığa bağlanıp yakılma, sürgüne gönderilme, çarmıha gerilme riskine girmek durumundadırlar. Bu yüzden de sayıları çok olamaz, gelişimleri belli bir rutine bağlı olamaz... Benda’nın tasarladığı biçimiyle gerçek aydın imgesinin hâlâ çekici ve güçlü bir imge olduğuna benim şüphem yok.”
Edward W. Said, Entelektüel
“Benda’nın anlattığı entelektüeller alelâde insanlar ya da sıradan oku muşlar gibi maddi kazançla ilgilenmezler. Şahsi çıkar peşinde koşmak, ikbal ve mevki gayreti içinde olmak onların işi değildir. Onlar siyasal iktidarın yakını olmak için el etek öpmezler. Güçlünün uydusu değil, zayıfın savunucusudurlar. Zengin sofralarından yemlenmek için şakla banlık yaparak kralın soytarısı rolüne soyunmazlar ... Siyasal iktidarın kusur larını, otoriteyi kötüye kullanmasını kınarlar ve bunu topluma haykırırlar. Onlar, iktidarın hizmetlisi değildir. ...Onlar satılık değildir, kalemlerini de ödünç vermezler. İşte, bu kabilden özelliklerle bezediği entelektüellerin dönemin siyasi gelişmeleri karşısında ilkesiz davranışlarının yarattığı infialle Benda sözünü esirge memiş ve ‘aydın ihanetinden’ söz edebilmiştir.”
Nur Vergin, Doğu Batı Entelektüeller-III
KÜLTÜR BİLİMLERİ VE KÜLTÜR FELSEFESİDoğan Özlem
5. Baskı, 269 sf. 15 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-43-9
Bu kitapta, yazarın pozitivist gelenekte “sosyal bilimler”, hermeneutik geleneğinde “tin bilimleri” ve Yeni Kantçı gelenekte kültür bilimleri” adlarıyla anılan bilimlerin felsefi açıdan temellendirilmesi konusundaki çabaları betimleyen ve tartışan yazıları ile kültür felsefesine ilişkin yazılar yer alıyor.
“Kültür Bilimleri” ve “Kültür Felsefesi” başlıklı iki bölümden oluşan kitapta ele alınan problematiğin anlaşılmasında ve irdelenmesinde katkıları olacağı düşüncesiyle W. Dilthey’ın “Tin Bilimlerine Giriş” adlı yazısı ile E. Cassirer’in “Kültür Felsefesinde Doğalcı ve İnsancı Temellendirme” adlı yazısının çevirilerine de yer verildi.
Kitapta, insanın hem kültürü yapan, hem kültürce yapılan bir varlık olduğundan hareketle, kültür bilimlerinin (tin bilimleri, sosyal bilimler) ve kültür felsefesinin doğa bilimleri ve doğa felsefesine göre önceliği vurgulanıyor, kültüre yaklaşımda doğalcılığın ve doğa bilimci tutumun tarihsel ve hermeneutik açıdan eleştirisi yapılıyor.
Kültür B
ilimleri ve K
ültür Felsefesi
DO
ĞA
N Ö
ZLEM
Bu kitapta, yazarın pozitivist gelenekte “sosyal bilimler”,
hermeneutik geleneğinde “tin bilimleri” ve Yeni Kantçı gelenekte
kültür bilimleri” adlarıyla anılan bilimlerin felsefi açıdan
temellendirilmesi konusundaki çabaları betimleyen ve tartışan
yazıları ile kültür felsefesine ilişkin yazılar yer alıyor.
“Kültür Bilimleri” ve “Kültür Felsefesi” başlıklı iki bölümden oluşan
kitapta ele alınan problematiğin anlaşılmasında ve irdelenmesinde
katkıları olacağı düşüncesiyle W. Dilthey'ın “Tin Bilimlerine Giriş”
adlı yazısı ile E. Cassirer'in “Kültür Felsefesinde Doğalcı ve İnsancı
Temellendirme” adlı yazısının çevirilerine de yer verildi.
Kitapta, insanın hem kültürü yapan, hem kültürce yapılan bir varlık
olduğundan hareketle, kültür bilimlerinin (tin bilimleri, sosyal
bilimler) ve kültür felsefesinin doğa bilimleri ve doğa felsefesine
göre önceliği vurgulanıyor, kültüre yaklaşımda doğalcılığın ve doğa
bilimci tutumun tarihsel ve hermeneutik açıdan eleştirisi yapılıyor.
Doğan Özlem
Kültür Bilimleri ve
Kültür Felsefesi
15
FELSEFE VE DOĞA BİLİMLERİDoğan Özlem 2. Baskı, 264 sf. 14 tl, Felsefe, ISBN 978-975-8717-39-2
Felsefe tarihçileri, çoğunlukla, Yeni Çağ felsefesinin ve Yeni Çağ biliminin başlangıçlarını 17. yüzyıla götürürler. Gerçekten de modern doğa bilimlerinin doğuşu ve gelişimi, Yeni Çağ felsefesinin doğuşu ve gelişimiyle koşutluk gösterir. Ancak bu çift yönlü gelişim, birbirinden tamamen ayrı doğrultularda olmamış, tam tersine bu doğrultuların kesiştiği, iç içe geçtikleri, hattâ çakıştıkları noktalar, ayrıldıkları noktalardan daha fazla olmuştur. Öyle ki, Yeni Çağ felsefesi tarihi, felsefe ile bilimler arasındaki karşılıklı etkileşimin sayısız örnekleriyle doludur. Ayrıca felsefe, doğa bilimleri üzerine düşünmeyi, bir doğa bilimi eleştirisi geliştirmeyi, daha 17. yüzyıldan başlayarak hiç de ihmal etmemiştir. Öyle ki, doğa bilimleri, dayandıkları ilkeler ve uyguladıkları yöntemler açısından, daha bu dönemde bir felsefi refleksiyonun ve sorgulamanın konusu kılınmışlardır. Hume’un doğa bilimini var kılan temel ilkelerden biri olan nedensellik ilkesi üzerine 18. yüzyılın ilk yarısında geliştirdiği köktenci eleştiriden sonra, aynı yüzyılın ikinci yarısında Kant, günümüzde yeniden güncelleşen ve bu kitabın ilerideki bölümlerinde üzerinde durulacak olan bir bilim eleştirisi ortaya koymuştur. Ancak Hume’dan ve Kant’tan sonra, bilim üzerine bu refleksiyon ve sorgulama, geçen yüzyılın sonlarına ve hattâ 20. yüzyılın başlarına kadar, kesik, süreksiz, bölük pörçük ve etkisiz kalmıştır. Bunda, doğa bilimlerinin sonuçlarının endüstriyel ve teknolojik uygulamalarla toplum yaşamına getirdiği katkıların büyük rolü olmuş, özellikle Aydınlanma felsefesinin en tipik göstergesi olan ilerlemeci dünya görüşü, en büyük desteğini ve tanıtını bilimde (doğa biliminde) bulmak istemiştir. Böylesine itibarlı bir konuma sahip olan bilim karşısında, bazı filozofların bir bilim eleştirisi geliştirmek konusunda bilinçli veya bilinçsiz bir otosansür uyguladıkları bile tahmin edilebilir. Bilime duyulan güven öyle bir dereceye varmıştır ki, bilim karşısında felsefenin gereksizliğini ve yararsızlığını ileri sürenlere, hattâ felsefeye ölüm ilânları çıkartanlara rastlanmıştır.
Bu tartışma çerçevesinde kitapta, felsefe ve doğa bilimlerinin temel karakteristikleri yorumlanmakta, her iki alanın ortaya çıkış şekilleri, birbiriyle ilişkisi ve barındırdığı yöntemsel sorunlar, klasik düşünsel akımların yeniden gözden geçirilmesi suretiyle okuyucuya sunulmaktadır.
FRANSIZ AYDINLANMA FELSEFESİOskar Ewald
Çeviren: Gürsel Aytaç Felsefe, 192 sf. 13.50 TL, ISBN 978-975-8717-60-6
Bu kitapta, yazarın pozitivist gelenekte “sosyal bilimler”, hermeneutik geleneğinde “tin bilimleri” ve Yeni Kantçı gelenekte kültür bilimleri” adlarıyla anılan bilimlerin felsefi açıdan temellendirilmesi konusundaki çabaları betimleyen ve tartışan yazıları ile kültür felsefesine ilişkin yazılar yer alıyor.
“Kültür Bilimleri” ve “Kültür Felsefesi” başlıklı iki bölümden oluşan kitapta ele alınan problematiğin anlaşılmasında ve irdelenmesinde katkıları olacağı düşüncesiyle W. Dilthey’ın “Tin Bilimlerine Giriş” adlı yazısı ile E. Cassirer’in “Kültür Felsefesinde Doğalcı ve İnsancı Temellendirme” adlı yazısının çevirilerine de yer verildi.
Kitapta, insanın hem kültürü yapan, hem kültürce yapılan bir varlık olduğundan hareketle, kültür bilimlerinin (tin bilimleri, sosyal bilimler) ve kültür felsefesinin doğa bilimleri ve doğa felsefesine göre önceliği vurgulanıyor, kültüre yaklaşımda doğalcılığın ve doğa bilimci tutumun tarihsel ve hermeneutik açıdan eleştirisi yapılıyor.
Fransız Aydınlanma felsefesi, çoğu zaman, hiçbir yetkeye bağlı
kalmaksızın akıl sayesinde yeni bir dünya görüşünü temsil
etmekle övünür. Günümüze kadar ulaşan bu övgüsünde haklıdır
elbet. Ancak, Aydınlanma Yüzyılı (Le siècle des Lumières) salt akıl,
bilim ve mantıkla açıklanabilecek, tek bir yolu takip eden tekdüze
bir sistem değildir. O, aklı kutsayan birinin kanıksanmış övgü-
sünden çok daha fazla ironi ve çeşitlilik barındırır içinde.
Herşeyden önce bu hareket kendiliğinden ortaya çıkmamış, tarih-
teki birçok etkileşimden nasibini almıştır. Keşifler çağının, bilim-
sel, kültürel ve entelektüel hareketlerin, birbirini tashih eden filo-
zofların, hattâ akla yabancı, doğanın derin paradokslarına dikkat
çeken Rousseau gibi düşünürlerin buluştuğu bir güzergâh olarak
da düşünülebilir Fransız Aydınlanma Felsefesi…
Bu hareketin hangi koşullar altında ortaya çıktığı incelenmeye
değer. Aydınlanma düşünürleri, Ortaçağ ve Rönesans'taki bilim-
sel ve felsefî mirasın bilincindeydiler. Bilim ve özellikle mekanik-
teki gelişmelerin sıkı birer takipçileriydiler. Onları ayrıcalıklı
kılan, devraldıkları bilgi birikimini muazzam noktalara taşıya-
bilme cesaretini gösterebilmiş olmalarıdır. Her türlü otoriteye
karşı üstlendikleri mücadelede, doğa yasalarının insan ve toplum
hayatındaki etkisini ve nesnel koşulların belirleyiciliğini ispat
edebilmişlerdir.
Fransız Aydınlanması, İngiliz ve Alman aydınlanma düşünce
gelenekleri kadar belki “derin” değildi, ancak insanı bizzat yaşa-
mın hedefi haline getirerek ve bireyden talep ettiği özgüveni en uç
noktasına götürerek “aydınlanma”nın en büyük payesini kazan-
mıştır.
Özellikle, salonlarda ve seçkin çevrelerde başlayan bu hareket,
yepyeni bir uyanışın habercisi olan Ansiklopedi aracılığıyla halka
yayılmış ve geniş kitleler tarafından benimsenmiştir.
Alman düşünür Oskar Ewald, kaleme aldığı bu eserinde
Aydınlanmanın kaynaklarını, Montesquieu, Voltiare, Diderot,
D'Alembert, La Mettrie, Helvétius ve Rousseau gibi önde gelen
düşünürlerin eserlerini inceleyerek genel yönleriyle okuyucuya
tanıtmaktadır.
OSK
AR E
WA
LDFra
nsız
Ayd
ınla
nm
a F
else
fesi
Fransız Aydınlanma
Felsefesi
OSKAR EWALD
Çeviri: Gürsel Aytaç
9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 6 0 6
ISBN 978-975-8717-60-6
16
ORYANTALİZM: Tartışma Metinleri Editör: Aytaç Yıldız, 530 sf. 28,50 TL, Sosyoloji, ISBN 978-975-8717-27-9
Edward Said’in Oryantalizm adlı kitabının yayımlanışının ardından Batı’daki entelektüel çevreler tuhaf bir gürültüyle uyandılar. Yabancısı oldukları bir sesti bu… Kendi üniversitelerinde yetişmiş, klasik kültüre hâkim, edebiyat ve filoloji uzmanı olan Edward Said, Doğu ve Batı ilişkilerinde yeni tezler gündeme getiriyor, –kuşkusuz kendine özgü, muhalif entelektüel bir tat katarak– Batılı bilincin yansıdığı aynayı kamuoyuna sunuyordu.
İlk bakışta bu cesur çıkış küçümsense de, Said katı ve geleneksel bir sahayı yerinden oynatabilmeyi başardı. Artık oryantalizm, klasik dil çalışmalarına vurgu yapan bir “disiplin” olmaktan çok, her geçen gün kendi içinde dönüşerek, bir söylem, hükmetme geleneğinin bir parçası olarak literatürde yer etmeye başladı. Bu alanın armağan ettiği yeni cümlelerle söyleyecek olursak, Batı’nın ötekine bakışı “oryantalist bir perspektifte” dile getiriliyordu. Orta Doğu’daki sıcak gelişmelerin arka planında oryantalizmin iki yüz yıllık sorusu gündeme gelmekteydi.
Said, zor olanı denemiş, Batı’nın Doğu’ya bakışındaki terimleri tersine çevirmişti. Sömürgeciliğin “keşif kolları” sadece ekonomik ve politik bir bakışla değerlendirilmiyor, edebî metinler üzerinden hareketle çarpık kareler teorik bir çerçevede işaretleniyordu. Doğu’nun nasıl keşfedildiği sorusu ise can alıcı önemdeydi. 18. yüzyıldan itibaren Batı, derin istek ve arzularıyla Doğu’yu keşfe çıkarken pek de masum sayılmayacak bu keşif çabası, beraberinde birçok şeyi de götürmüştü. Chateaubriand, Lamartine, Nerval ve Flaubert’in yazılarında hayalî bir doğu coğrafyası yaratılırken veya Oryantalist ressamların tablolarında egzotik ve dişil kompozisyonlar kullanılırken, aslında sıradan Batılı bireyin zihninde klişelerle yüklü bir Doğu imgesi inşa edilmekteydi.
Bu kitapta da gösterildiği üzere, ilerleyen yıllarda alanın seçkin isimleri bu “tartışma”ya doğrudan katıldı. Oryantalizm, antropolojiden Balkan tarih çalışmalarına kadar birçok farklı alana verimli bir şekilde hızla yayıldı. Yeni okumalar ışığında yeni oryantalizmler masaya yatırıldı. Kuşkusuz, Türkçede bu yazıların gündeme gelmesi Said’in değerli çabasını, “güzel” ve “sıcak” anısını korumaya hizmet edecektir.
BURJUVAWerner Sombart
2. Baskı, Çeviren: Oğuz Adanır, 363 sf. 24,50 TL, Sosyoloji, ISBN 978-975-8717-37-8
Sombart’ın bu klasik çalışması burjuvazi üzerine kaleme alınmış bir şaheser sayılmalıdır ve tarih sahnesinde burjuvazinin yarattığı büyüyü anlayabilmek için Sombart’ın eserine tekrar tekrar dönmek gerekir.
Burjuvazi… XIV. yüzyıl Floransa doğumlu... “La sollicitudine e cura delle cose, cioe la masserizia”... (İyi bir ev sahibi ekonomik yaşantısını akla uygun bir hale getirir)... Toplumu ataletten kurtaracak yeni bir güç ortaya çıkıyor. Dünyayı bir ‘tasarım’ olarak görüp onu kendi idealleri için yeniden var eden, daima projeler üreten, dinamik ve maceraperest bir sınıf… Geçmişte hiçbir ‘dönüşüm’ ideali burjuvazinin yarattığı bu doğal ve taze güce erişemiyor.
Kime gerçek bir ‘burjuva’ denir? Nasıl bir tiptir burjuva? Hangi karakter özelliklerini sergiler? Her şeyden önce doğuştan bir burjuvanın salt para kazanma ve servet edinme tutkusuyla yola koyulmadığı çok açıktır. Düzen ve disiplin, yaratıcılık ruhu, alışkanlık ve deneyimlerin zenginliği, ruh ve zekâ arasında sağlanan mükemmel denge burjuva erdemleri arasında sayılıyor. O, ibadet eder gibi huşu ile çalışıyor. Zamanı idare eden sihirli gücü yakalıyor. Modern devirlerin rasyonalitesine gelmeden önce, gündelik hayatın bu sınıf sayesinde nasıl yavaş yavaş değiştiğini, ölçü, zaman, hız, hesap vb. unsurların başlangıçtaki bu değişimini adım adım izlemek gerek.
Kitap boyunca yazar birçok tezin yanında o ünlü tezini ayrıntılarıyla işlemektedir: Tinsel ve ruhsal öğelerin ekonomik yaşama olan etkisi... Sombart’ta burjuvazi bir ‘Zihniyet’ olarak vardır ve modern dünyanın derin kökleri bu Zihniyet’e kadar uzanmaktadır.
Sombart, yapıtını şöyle takdim etmektedir: “Zeki bir adam bir gün iyi bir kitabın tek bir tümceyle özetlenebileceğini söylemişti. Eğer bu doğruysa benim kitabım iyi kitaplar kategorisine sokulamaz, tek tümcede ısrar edildiği takdirde şöyle bir şey söylememizde umarım bir sakınca yoktur: Kapitalist zihniyet sorununun doğası ve kökenleri olağanüstü bir şekilde karışık olup, bugüne kadar sanılandan ve sandığımdan çok daha karmaşık bir şeydir.”
OR
YAN
TALÝZM
Editör: Aytaç Yýldýz
Edward Said'in Oryantalizm adlý kitabýnýn yayýmlanýþýnýn ardýndan Batý'daki
entelektüel çevreler tuhaf bir gürültüyle uyandýlar. Yabancýsý olduklarý bir
sesti bu… Kendi üniversitelerinde yetiþmiþ, klasik kültüre hâkim, edebiyat ve
filoloji uzmaný olan Edward Said, Doðu ve Batý iliþkilerinde yeni tezler
gündeme getiriyor, –kuþkusuz kendine özgü, muhalif entelüktüel bir tat
katarak– Batýlý bilincin yansýdýðý aynayý kamuoyuna sunuyordu.
Ýlk bakýþta bu cesur çýkýþ küçümsense de, Said katý ve geleneksel bir sahayý
yerinden oynatabilmeyi baþardý. Artýk oryantalizm, klasik dil çalýþmalarýna
vurgu yapan bir "disiplin" olmaktan çok, her geçen gün kendi içinde
dönüþerek, bir söylem, hükmetme geleneðinin bir parçasý olarak literatürde
yer etmeye baþladý. Bu alanýn armaðan ettiði yeni cümlelerle söyleyecek
olursak, Batý'nýn ötekine bakýþý "oryantalist bir perspektifte" dile
getiriliyordu. Orta Doðu'daki sýcak geliþmelerin arka planýnda oryantalizmin
iki yüz yýllýk sorusu gündeme gelmekteydi.
Said, zor olaný denemiþ, Batý'nýn Doðu'ya bakýþýndaki terimleri tersine
çevirmiþti. Sömürgeciliðin “keþif kollarý” sadece ekonomik ve politik bir
bakýþla deðerlendirilmiyor, edebî metinler üzerinden hareketle çarpýk kareler
teorik bir çerçevede iþaretleniyordu. Doðu'nun nasýl keþfedildiði sorusu ise
can alýcý önemdeydi. 18. yüzyýldan itibaren Batý, derin istek ve arzularýyla
Doðu'yu keþfe çýkarken pek de masum sayýlmayacak bu keþif çabasý,
beraberinde birçok þeyi de götürmüþtü. Chateaubriand, Lamartine, Nerval ve
Flaubert'in yazýlarýnda hayalî bir Doðu coðrafyasý yaratýlýrken veya
Oryantalist ressamlarýn tablolarýnda egzotik ve diþil kompozisyonlar
kullanýlýrken, aslýnda sýradan Batýlý bireyin zihninde kliþelerle yüklü bir Doðu
imgesi inþa edilmekteydi.
Bu kitapta da gösterildiði üzere, ilerleyen yýllarda alanýn seçkin isimleri bu
"tartýþma"ya doðrudan katýldý. Oryantalizm, antropolojiden Balkan tarih
çalýþmalarýna kadar birçok farklý alana verimli bir þekilde hýzla yayýldý. Yeni
okumalar ýþýðýnda yeni oryantalizmler masaya yatýrýldý. Kuþkusuz, Türkçede
bu yazýlarýn gündeme gelmesi Said'in deðerli çabasýný, "güzel" ve "sýcak"
anýsýný korumaya hizmet edecektir.
ORYANTALÝZMTartýþma Metinleri
Tartýþma M
etinleri
SOSYOLOJİ
17
TARİHSEL SOSYOLOJİElisabeth Özdalga Söyleşiler: Şerif Mardin, Mehmet Genç, Çağlar Keyder, Ali Yaşar Sarıbay, Fethi Açıkel, Oktay Özel, Ferdan Ergut...
2. Baskı, 227 sf. 16,50 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-49-1Philip Abrams, Tarihsel Sosyoloji’yi şu şekilde tanımlar: “Tarihsel sosyoloji, geçmiş ile bugün arasındaki ilişkiye evrimsel gelişim şemaları giydirmeye çalışma meselesi değildir. Yalnızca bugüne bir tarihsel arka plan tanıtma meselesi de değildir. Bir yandan kişisel faaliyetler, diğer yandansa toplumsal örgütlenme arasında, zaman içinde bilinçli bir biçimde inşa edilmiş olan ilişkiyi anlamaya dönük bir çabadır. Tarihsel sosyoloji, sürekliliğe sahip olan bu inşa sürecini toplumsal çözümlemenin odak noktası haline getirir. Bu süreç pek çok farklı bağlamda; kişisel biyografiler ve kariyerler, uygarlıkların yükseliş ve çöküşleri, devrim ya da seçim gibi belirli olayların ortaya çıkışı ya da işçi sınıfı oluşumu ya da refah devletinin yaratılması gibi belirli gelişmeler bağlamında ele alınabilir”.
Elisabeth Özdalga’nın yorumu ise şöyledir: “Tarihsel sosyoloji, tarih ile sosyoloji arasında ortak bir girişimi temsil eder. Birlikte kullanıldıklarında bu iki disiplinin kayda değer bir sinerji yarattığı fikrine dayanır. Bir araya geldiklerinde, bu iki disiplin, toplamlarından daha fazla bir şey ifade eder.”
Bir atölye çalışması olarak Elisabeth Özdalga’nın öncülüğünde hazırlanan bu kitap, Tarihsel Sosyoloji alanında şimdiye kadar yayımlanan az sayıdaki çalışmalardan biridir. Kitapta konuyla ilgili olarak sosyolog ve tarihçiler ile yapılan söyleşiler bulunmaktadır. Söyleşiler, özellikle Türkiye’nin yakın tarihine bakışında Tarihsel Sosyoloji gibi taze ve yeni bir disiplinin kendi özgün dilini nasıl oluşturabileceğini ve ondan nasıl faydalanabileceğini göstermesi bakımından önemli bir belge niteliği taşımaktadır.
Özdalga, Tarihsel Sosyoloji ile ilgili uzun giriş yazısında, bu alandaki birikimini ve derinliğini yansıtarak okura genel bir çerçeve sunmaktadır. Tarihsel Sosyoloji hangi koşullar altında doğmuştur? Bir ustalık ve tasavvur olarak tarihsel sosyoloji disiplinini nasıl düşünebiliriz? Yeni bilgilerin ışığında nasıl bir yol takip edilmeli ve hangi kaynaklara başvurulmalıdır? Özdalga, sadece Batı’daki değil, doğu toplumlarındaki farklı sosyolojik tecrübelere de dikkati çekmektedir. Ayrıca kitapta Philip Abrams, Norbert Elias, C. Wright Mills, Marshal Hodgson, Immanuel Wallerstein Evans-Pritchard ve Peter Burke gibi ustaların bu alandaki katkılarına yer verilmektedir.
MİLLİYETÇİLİK KURAMLARI: Eleştirel Bir BakışUmut Özkırımlı
3. Baskı, 312 sf. 16,50 TL, Sosyoloji, ISBN 978-975-8717-36-1
Milliyetçilik ile ilgili uluslararası alanda yapılan tartışmaların dikkate aldığı ve dipnot düştüğü bu kitap, daha şimdiden kendi sahasında ciddi bir açılım sağlamış durumda.
Umut Özkırımlı, çoktandır tıkanmış olan bir tartışmanın ötesine geçmeyi başarıyor. Lehte veya aleyhte bir kavram tekeli yaratmaksızın, öncelikli olarak bu sahanın karmaşık dilini ayrıntılı ve sistematik bir şekilde çözümlüyor. Şimdiye kadar milliyetçilik ile ilgili birikmiş zengin literatürü klasik ve modern yaklaşımlarıyla birlikte okuyucuya sunuyor. Bu alanın doğum tarihini önceleyen romantik düşünürlerin yanında Hobsbawm, Kedourie, Smith, Gellner gibi çağdaş belli başlı kuramcıların görüşlerine yer veriyor. Bugün, dünyadaki birçok bölgenin yüz yüze olduğu etnisite ve kimlik ile ilgili sorunlar bu literatürün sınırlarına dahil. Tarihin hız kazandığı ve haritaların yer değiştirdiği devirler içinde çok ayrı milliyetçilik örneklerine rastlamak mümkün. Halkın, seçkin sınıfların, entelektüellerin ve ideolojilerin yarattıkları birbirinden farklı milliyetçililikler var. Dönemler arasında milliyetçiliğin nasıl değiştiğini gözlemlemek, en az bu kavramı tanımlamak kadar önemli. Milliyetçilik, kimi zaman ulusların doğuşunda muazzam kaynaştırıcı bir rol üstleniyor, kimi zaman da tehlikeli bir ideolojiye dönüşüyor. Gücü ve zayıflığı, masumiyeti ve saldırganlığı daima iç içe geçiyor.
Özkırımlı, bu erken çalışmasıyla karşılaştırmalı bir araştırmanın nasıl yapılacağına dair son derece yetkin bir örnek sunuyor.
18
MODERNLEŞMES. N. Eisenstadt
2. Baskı Çeviren: Ufuk Coşkun, 251 sf. 14,50 TL, Sosyoloji, ISBN 978-75-8717-28-6
Modernleşme tarihte daha önce eşi görülmemiş bir değişim sürecini ifade eder. Bu, yarattığı yenilikler, sunduğu imkânlar kadar, doğal olarak oldukça sancılı ve gerilimli de bir süreçtir.
Batı’dan başlayarak tüm dünyaya yayılan modernleşmenin temel özelliği, her şeyden önce insan eliyle kurulmuş siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel tüm yapıların değişime uğraması olmuştur. Yakın dönemdeki her devlet, her toplum, her birey bu olguyla yüzleşmek zorunda kalmıştır. Her birinin bu meydan okuma karşısında aldıkları tutum, kendi geleneksel alışkanlıklarını ve pratiklerini takip etse de genellikle kararsız ve belirsiz olmuştur.
Milli kimliklerini, değer ve inanışları ile sembollerini şekillendirmeye çalışan Batılı olmayan ülkelerin, bu meydan okuma karşısında, modern Batı’nın sömürgeci ve tehditkâr politikalarının etkisiyle, daha zor ve sarsıcı bir süreçten geçtikleri söylenebilir.
Bu süreçte yaşanan büyük toplumsal hareketlilikle birlikte, siyasi iktidarların, bürokrasinin, iş dünyasının, işçi örgütlerinin, üniversite gençliğinin ve dinî grupların modernleşme karşısındaki tutumlarını ve aralarındaki mücadeleleri gözlemlemek ve incelemek, sosyal bilimlerin, özellikle de siyaset sosyolojisinin en ilgi çekici konusu.
Bu alanda değerli çalışmalar yapan, aralarında E. Gellner, E. Shils gibi tanınmış isimlerin olduğu bir ekolün temsilcisi olan S. N. Eisenstadt, bu kitapla özellikle, E. Shils’ın ortaya atmış olduğu, ülkemizde de sıkça kullanılan, “merkez-çevre” gibi kavramsallaştırmalarının yardımıyla modernleşme olgusunun anlaşılmasına önemli katkılarda bulunmaktadır.
ESKİ DÜNYAYA YENİ BİR BAKIŞ Oğuz Adanır 726 sf. 35,50 tl, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-54-5
Geçmişin devasa gölgesinden bakıldığında, her toplum kendi benzersiz yolculuğuna çıkmıştır. Bu yolculuk içinde farklı ilişki türleri, zihinsel ve estetik kalıplar, inanç ve yaşam tarzları kendine ait olan renk ve peyzajları üretmişlerdir.“Zihin yapısına ilişmeden, hiçbir toplumda hiçbir yenilik beklenemez.” Başka bir ifadeyle, bir toplumu kavramanın en iyi yolu onun zihin yapısını ayrıntılı biçimde çözümlemekten geçer. Türkiye’de modernleşme adına yaşama geçirilen değişiklikler, biçimsel kalıpların dışına çıkamamıştır. İnşa edilen yapı ve kurumlarla, Türkiye’ye çağ atlatmak mümkün olmamıştır. Geçmiş ile bugün arasında tutarlı bir ilişki kuramamak, Türk modernleşmesinin en zayıf halkalarından birini oluşturur. Bu bakımdan, hem sağ, hem de sol ideoloji merkezleri, tarihin dinamiklerini bölük pörçük açıklamayı tercih etmişler, ancak dünyaya bakarken ait olduğumuz ve ayak bastığımız yerden nasıl bir bütünsel bakış geliştirilebilineceği üzerine pek kafa yormamışlardır.Bu yönleriyle Eski Dünyaya Yeni Bir Bakış’ta, potlaç kuramından hareketle Osmanlı ve Cumhuriyet’e dair yeni bir kuram geliştirilir. Simülasyon evreninden Osmanlı ve Cumhuriyet’e nasıl bakabiliriz? Bu evrende sık sık nükseden hastalıkların kökü nerededir ve kültürel kodlar nasıl bir anlama sahiptir? Batı burjuvazisinin aksine, bu toplumdaki para ve kazanç tutkusunun ürettiği herhangi bir değer olmuş mudur? Eski Dünyada, Yüce Padişah ile Sevgili kulu arasındaki bağlar, bugüne gelindiğinde hangi ilişki türlerine evrilmiştir? Burada, alan el-veren el ilişkisi nasıl bir rol üstlenmiştir? Bu tür sorulara alışılmışın dışında yanıtlar üretebilmek için entelektüelin düşünceleriyle toplumu kuşatıp sarması, tarih, din, antropoloji, sanat, edebiyat, kültür, ekonomi, siyaset alanlarındaki geniş ufuklara yolculuk etmesi gerekir. Entelektüelin elinde bir anahtar olmalıdır ki, birbiriyle bağlantılı kapıları ardınca açabilsin…Kendine ait, bir kuram ve model üzerinden hareket etmelidir ki, söylediği doğrular uçup gitmek yerine birbiri üzerine eklemlensin ve kalıcı olabilsin. Her eski eser, yeni bir bakış açısının konusu olmalıdır. Böylelikle her klasik yapıt, yeni yorumlara izin verdiği müddetçe daha da klasikleşecektir. Kitap, son yıllarda benzerine az rastlanan topluma bütüncül ve makro ölçülerde bakabilen entelektüel bir birikim ve heyecanın örneğidir. Geliştirilen model içinde birçok önemli eser yeniden okunur. Birçok yerde Avrupa ile Osmanlı örnekleriyle karşılaştırılır. Yazar, Mauss, Berkes, Ülgener, Baudrillard, Bloch, Braudel gibi isimlerle başka bir sentezin imkânını araştırmaya koyulur, eski dünyaya yepyeni bir pencere açar.
Geçmişin devasa gölgesinden bakıldığında, her toplum kendi
benzersiz yolculuğuna çıkmıştır. Bu yolculuk içinde farklı ilişki türleri,
zihinsel ve estetik kalıplar, inanç ve yaşam tarzları kendine ait olan
renk ve peyzajları üretmişlerdir.
“Zihin yapısına ilişmeden, hiçbir toplumda hiçbir önemli yenilik
beklenemez.” Başka bir ifadeyle, bir toplumu kavramanın en iyi yolu
onun zihin yapısını ayrıntılı biçimde çözümlemekten geçer.
Türkiye'de modernleşme adına yaşama geçirilen değişiklikler ise,
biçimsel kalıpların dışına çıkamamıştır. İnşa edilen yapı ve kurum-
larla, Türkiye'ye çağ atlatmak mümkün olmamıştır. Geçmiş ile bugün
arasında tutarlı bir ilişki kuramamak, Türk modernleşmesinin en
zayıf halkalarından birini oluşturur. Bu bakımdan, hem sağ, hem de
sol ideoloji merkezleri, tarihin dinamiklerini bölük pörçük açıklamayı
tercih etmişler, ancak dünyaya bakarken ait olduğumuz ve ayak
bastığımız yerden nasıl bir bütünsel bakış geliştirilebilineceği üzerine
pek kafa yormamışlardır.
Bu yönleriyle Eski Dünyaya Yeni Bir Bakış'ta, potlaç kuramından
hareketle Osmanlı ve Cumhuriyet'e dair yeni bir kuram geliştirilir.
Simülasyon evreninden Osmanlı ve Cumhuriyet'e nasıl bakabiliriz?
Bu evrende sık sık nükseden hastalıkların kökü nerededir ve kültürel
kodlar nasıl bir anlama sahiptir? Batı burjuvazisinin aksine, bu
toplumdaki para ve kazanç tutkusunun ürettiği herhangi bir değer
olmuş mudur? Eski Dünyada, Yüce Padişah ile Sevgili kulu arasındaki
bağlar, bugüne gelindiğinde hangi ilişki türlerine evrilmiştir? Burada,
alan el- veren el ilişkisi nasıl bir rol üstlenmiştir?
Bu tür sorulara alışılmışın dışında yanıtlar üretebilmek için
entelektüelin düşünceleriyle toplumu kuşatıp sarması, tarih, din,
antropoloji, sanat, edebiyat, kültür, ekonomi, siyaset alanlarındaki
geniş ufuklara yolculuk etmesi gerekir. Entelektüelin elinde bir
anahtar olmalıdır ki, birbiriyle bağlantılı kapıları ardınca
açabilsin…Kendine ait, bir kuram ve model üzerinden hareket
etmelidir ki, söylediği doğrular uçup gitmek yerine birbiri üzerine
eklemlensin ve kalıcı olabilsin. Böylelikle her klasik yapıt, yeni
yorumlara izin verdiği müddetçe daha da klasikleşecektir.
Kitap, son yıllarda benzerine az rastlanan topluma bütüncül ve makro
ölçülerde bakabilen entelektüel bir birikim ve heyecanın örneğidir.
Geliştirilen model içinde birçok önemli eser yeniden okunur. Birçok
yerde Avrupa ile Osmanlı örnekleriyle karşılaştırılır. Yazar, Mauss,
Berkes, Ülgener, Baudrillard, Bloch, Braudel gibi isimlerle başka bir
sentezin imkânını araştırmaya koyulur, eski dünyaya yepyeni bir
pencere açar.
Eski Dünyaya Yeni Bir Bakış
Baudrillard, Berkes, Mauss ve Ülgener
Üzerinden Kuramsal Bir Deneme
Oğuz Adanır
Eski Dünyaya Yeni B
ir Bakış
OĞ
UZ A
DA
NIR
19
ŞERİF MARDİN OKUMALARIEditör: Taşkın Takış, 315 sf. 23 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-8717-41-5
Şerif Mardin… Sosyolog, tarihçi, entelektüel…Bağımsız ve aykırı bir kişilik…Herhangi bir grup ve çevreyle kolayca örtüşmeyen söylemlerin sahibi. Yıllar içinde, çevresindeki hiçbir yörüngenin cazibesine kapılmadığından kendine ait bir dil ve okunmaya değer derinlikli bir dünya inşa ediyor.
Şerif Mardin’in çalışmalarına baktığımızda öncelikle teorik bir çerçe ve nin nasıl kurulacağını ve sonra toplumla ilgili metodolojik bir birikim ha linde genişleyen soruların nasıl sorulacağını tespit ediyo ruz. Mardin’in sis temli eleştirileri sıkı bir metodoloji üzerinden git mektedir. Hem eleş tirel olabilmek, hem bir metodolojiye sâdık kal mak ve buradan da özgün bir “söylem” üretebilmek kuşkusuz sosyal bilimler için ideal çer çeve sa yıl malı dır. Şerif Mardin’in değişik dö nemlerde yazdığı kitapların, bir ara ya getiril diğinde bir bütünlük arz etmesi bu sebepledir. Onun me todolo-jisinde Mer kez-Çevre ilişkileri, İdeolojiler, Din Sosyolojisi, Yeni Osman lılar ve Jön Türkler, Türk Modernleşmesi, Kültür ve Kimlik so runları, Türk Edebiyatı vb. ko nular köşe başlarını tutmaktadır. Mardin, kendi epis temolojik öncül lerini kullanarak tüm bu başlıkları tutarlı bir argü manlar zinciri ha line ge tirebilmiştir. “Harita” metaforu Mardin’in önem li metafor larından biridir ve Türkiye’de kişilerin dünyayı kendi kalıp larına göre nasıl algıladıklarını göster mesi bakımından son derece faydalıdır. Mardin, içinde bulunduğu muz zihniyet dünyaları nın “haritası”nı çıkarır. Keskin hatlarla çizili olmayan bir “toplum hari tası”dır bu. Kendine özgü bir “bilişsel stil”dir. Burada gerçekler, oldukla rı gibi görünmezler, çünkü top lum kendi iç dünyasında görünenlerden ol dukça farklı bir tablo çizer. İdeolojinin klasik tanımına göndermede bu lunacak olur sak, toplum sal ger çeklikler görünenleri gizler ama etkisi çok daha derinlere uza nır. İdeolojik ve kültürel farklılıklar da bu harita üze rinde işaretlen miştir. Tepkiler, is yanlar, içe kapanmalar ve köklü bir kopuşu tec rübe eden kişi ve grupların boşlukları tamamen bu harita üze rinde yer alır. Bu bağlamda Mardin, “boşluk” düşüncesine ver diği önemle, mevcut sosyal bilimci tipinden ayrılır. Şerif Mardin’in zengin bir işçilik ve ustalıkla ördüğü yapıtları her bakımdan okunmaya ve yorumlanmaya değerdir.
ORTA DOĞU’DA KÜLTÜREL GEÇİŞLERŞerif Mardin
Çeviren: Birgül Koçak, 308 sf. 23 TL, Sosyoloji, ISBN 978-975-8717-33-0
Batı’nın okuduğu bir Doğu olduğu gibi, Doğu’nun da kendisini ‘içeriden’ okuduğu ve tanımladığı başka bir ‘Doğu’ var. Birinci yöntemin uluslararası alanda gösterdiği tek yönlü başarıya karşılık ikinci okuma tarzı aynı şansı elde edememiştir. Bugün dünyanın Orta Doğu hakkında sahip olduğu imaj, pek de yabancısı olmadığımız, genel bir bakış açısının ürünüdür. Gazetelerin dış haberler servisi Orta Doğu ile ilgili olayları, kısıtlı bir çerçeveden sunmakla yetinir, düşünce sayfalarında yer alan tespitler ise yalnızca dünyanın değişen güç dengeleri karşısında verilen tepkileri ölçmekle sınırlıdır. Entelektüellerin ise bu coğrafyaya duyduğu ilgi, neredeyse televizyondan yansıyan tanıdık karelerle eşdeğerdir.
Oysa ki, Orta Doğu’da zaman, başka dillere kolayca çevrilemeyecek kendine özgü bir akış ve ritme sahiptir. Bu zaman dilimi içinde, gündelik ilişkiler ve sosyal hayat, genelgeçer siyasi analizlerin ötesinde çok daha derin bir yerlerde kuruludur. Orta Doğu halklarına dair bir kültürel okuma yapıldığında, geniş bir etkileşim ağı içinde yaşam tarzlarının, bütün toplumsal hayata yayılan farklılık ve sentezlerin nasıl meydana geldiği açıklığa kavuşacaktır. Değişen dünya karşısında Orta Doğu kendine ait modernleşme dinamiklerini üretmiştir. Bu topraklarda yaşayan entelektüeller derin kırılmalardan geçerek ilginç sayılabilecek düşünsel kaynaklardan beslenmişler ve modern dünya karşısındaki tepkilerini farklı şekillerde ifade etmişlerdir. Orta Doğu’daki fikrî ve dinî akımların doğuşu ve birbirleriyle etkileşimleri, köklü uyanış tecrübeleri ve radikal reform hareketleri, hukuk, adalet vb. kavramların gündeme gelişi, anayasa çalışmalarının doğuşu ve popüler kültür öğelerinin kullanımı gibi daha birçok konu kültürel araştırmaların zenginliği ve geleceği bakımından incelenmeye değerdir.
Öncü sosyologlardan Şerif Mardin’in editörlüğünü üstlendiği bu çalışma, önemli bir açığı kapatmaktadır. Şimdiye kadar pek ilgi duyulmayan bir coğrafyanın düşünsel haritasını yakından tanımak kuşkusuz Türk entelijansiyası için yeni bir soluk sayılacaktır.
20
FRANKFURT OKULUEditör: H. Emre Bağçe
3. Baskı, 528 sf. 28,50 TL, Felsefe, ISBN: 975-8717-15-4
Frankfurt Okulu, Batı düşünce tarihinin en bunalımlı yıllarında bir kırılma ânına rastlar. Bir grup entelektüel, kapitalizm ve faşizm için alternatif sayılabilecek dünya görüşlerini “Frankfurt Okulu” çatısı altında bir araya toplamışlardı. Adorno, Horkheimer, Benjamin, Marcuse, Fromm –müteakiben Habermas– ve bu çevrenin diğer mensupları, geçmişin katı ve geleceğin umutsuz göründüğü bir zaman dilimi arasında sıkışmışlardı. Ama yine de Batı düşüncesini yeniden yorumlayabilecek kayda değer yapıtları onlar ortaya koymuştu. Aydınlanmanın Diyalektiği, Negatif Diyalektik, Pasajlar, Tek Boyutlu İnsan, Us ve Devrim, Minima Moralia gibi yapıtlar Frankfurt Okulu’nun “opus magnum”larıdır.
Frankfurt Okulu üyeleri bir yandan “Kapitalizmi konuşmuyorsanız faşizm konusunda da sessiz kalmalısınız” derken, diğer yandan dogmatik pozitivizme, bilimciliğe ve ortodoks Marxizme karşı çıkıyorlardı. Bu karşı çıkışın altında ise Batı düşünce geleneğince mütemadiyen tahrip edilmiş “özne”nin güçlü isyanı vardı.
Frankfurt Okulu düşünürleri, Marx, Hegel ve Weber okumalarından estetik ve sanatsal görüşlere, ideoloji tariflerinden, popüler kültür ve medya eleştirilerine kadar birçok alanda etkili olabilmiş en verimli, en gözde ve aynı zamanda trajedi sesinin doruklara tırmandığı okullardan biridir.
Alanının en seçkin isimleri tarafından oluşan bu kitap Frankfurt Okulu’na nüfuz eden en kapsamlı, derinlikli makaleleri bir araya getiriyor.
3
SEÇKİNLERİN YÜKSELİŞİ VE DÜŞÜŞÜVilfredo Pareto
2. Baskı, Çeviren: Merve Zeynep Doğan, 104 sf. 8 TL, Sosyoloji, ISBN: 9758717-14-6
Machiavelli’den bu yana, siyasetin doğası zayıflarla güçlülerin mücadelesi biçiminde tasvir edilmiştir. Bu sefer bir başka ünlü İtalyan iktisatçı ve sosyolog Vilfredo Pareto, XX. yüzyılın başındaki bu mücadeleyi anlatıyor. Pareto’ya göre insanlık tarihi, seçkinlerin durmadan devam eden yer de ğiştirme tarihidir: Biri yükselirken diğeri alçalır. Kısa aralıklar dışında insanlar her zaman bir seçkin azınlık tarafından yönetilmişlerdir. Pareto seçkin (elite) kelimesini (İt. aristrocrazia) en güçlü, en enerjik ve kötülük kadar iyiliğe de yeteneği olan anlamında kullanır.
“Seçkinlerin Yükselişi ve Düşüşü” konulu, yüzyılın sonundaki bu uzun deneme, ekonometriden sosyolojiye dev bir adım atar. Bu kitap Pareto’nun siyaset sosyolojisinin önsözü olarak da okunabilir. Pareto ileride bu düşünceler sayesinde büyük ün sağlamıştır.
Seçkinlerin iktidara gelinceye kadar kullandıkları yöntemler birbirini anımsatır. Tüm seçkinler benzer davranış kalıplarını sergilerler. Ve tarih birçok kez tanıklık etmiştir ki, başta zayıf ve yoksulların yanında yer alan seçkin gruplar, zafere ulaştıklarında artık başa dönme şansını ebediyyen kaybetmişlerdir. I SBN 9758717 - 14 - 6
Seçkinlerin Yükselişi ve DüşüşüKuramsal Bir Sosyoloji Uygulamas
Vilfredo Pareto
Çeviren: Merve Zeynep Doğan
VILFREDO PARETO SEÇKİNLERİN YÜKSELİŞİ VE DÜŞÜŞÜ
DO
ĞU
BATI
DOĞUBATI
Machiavelli’den bu yana, siyasetin doğası
zayıflarla güçlülerin mücadelesi biçiminde
tasvir edilmiştir. Bu sefer bir başka ünlü
İtalyan iktisatçı ve sosyolog Vilfredo Pareto, XX. yüzyılın
başındaki bu mücadeleyi anlatıyor. Pareto’ya göre
insanlık tarihi, seçkinlerin durmadan devam eden yer
de ğiştirme tarihidir: Biri yükselirken diğeri alçalır. Kısa
aralıklar dışında insanlar her zaman bir seçkin azınlık
tarafından yönetilmişlerdir. Pareto seçkin (elite) kelimesini
(İt. aristrocrazia) en güçlü, en enerjik ve kötülük kadar
iyiliğe de yeteneği olan anlamında kullanır.
“Seçkinlerin Yükselişi ve Düşüşü” konulu, yüzyılın
sonundaki bu uzun deneme, ekonometriden sosyolojiye
dev bir adım atar. Bu kitap Pareto’nun siyaset
sosyolojisinin önsözü olarak da okunabilir. Pareto ileride
bu düşünceler sayesinde büyük ün sağlamıştır.
Seçkinlerin iktidara gelinceye kadar kullandıkları
yöntemler birbirini anımsatır. Tüm seçkinler benzer
davranış kalıplarını sergilerler. Ve tarih birçok kez
tanıklık etmiştir ki, başta zayıf ve yoksulların yanında
yer alan seçkin gruplar, zafere ulaştıklarında artık başa
dönme şansını ebediyyen kaybetmişlerdir.
21
ŞEYTANA SATILAN RUHJean Baudrillard
Çeviren: Oğuz Adanır, 215 sf. 15,50 TL, Sosyoloji, ISBN: 975-8717-13-8
Yüzünü her zaman ustalıkla maskeleyebilmiş Şeytan, modern uygarlıkta yine kendine yakışan kusursuz kıyafeti seçiyor.
Şeytanın bu sefer bizlere hazırladığı tuzak, çektiği son numara, gerçekle kurduğumuz hayalî ilişkiler ağında aranmalıdır. Sadece bir dakikalığına coşkuyla kendimizden geçiyoruz, fakat ardından benliğimizi kötülüğün mutsuzluk sarmalına dolayan “gerçekler” yığını, tepetaklak edilmiş bir dünyayı gözler önüne seriyor. İnsan benliği dünya adlı dev ekrana yansıyan zavallı görüntüsünü izlemekten mutsuz! Bu görüntüler arasında kendi ölümünün peşinde koşan modern sanat, sinema, fotoğraf, bilgi, iletişim, internet ve her türlü politik cambazlık şeytanın kazdığı çukuru daha da derinleştiriyor. Şeytan, her şeyi verirmiş gibi yaptığı sırada aslında her şeyi alıp götürüyor. Bu oyunda kimse özgür değildir, herkes akıldışı bir performansla aynı anda hem köle hem de efendidir. İnsanı gönüllü bir köle olarak seyretmek şeytanı mutlu kılıyor. Efendilik mücadelesinde bir an olsun taviz vermeyen Şeytan, en çok bu oyunu seviyor…
Baudrillard, bu kitabında şeytanın avukatlığını üstleniyor. En azından bu tehlikeli mesleğe soyunacak kadar cesur ve kaleyi içten yıkacak kadar sarsıcı… Baudrillard’ın son kitabını okurken vahşi bir kültürsüzleşme ortamında muhalif bir zekânın nasıl ayakta durduğunu görüyoruz.
Son yıllarda düşünce dünyamızın zenginliği için şevkle çalışan Oğuz Adanır’ın katkısıyla…
Yüzünü her zaman ustal›kla maskeleyebilmifl fieytan, modern
uygarl›kta yine kendine yak›flan kusursuz k›yafeti seçiyor.
fieytan›n bu sefer bizlere haz›rlad›¤› tuzak, çekti¤i son numa-
ra, gerçekle kurdu¤umuz hayalî iliflkiler a¤›nda aranmal›d›r.
Sadece bir dakikal›¤›na coflkuyla kendimizden geçiyoruz, fa-
kat ard›ndan benli¤imizi kötülü¤ün mutsuzluk sarmal›na do-
layan “gerçekler” y›¤›n›, tepetaklak edilmifl bir dünyay› göz-
ler önüne seriyor. ‹nsan benli¤i dünya adl› dev ekrana yan-
s›yan zavall› görüntüsünü izlemekten mutsuz! Bu görüntüler
aras›nda kendi ölümünün peflinde koflan modern sanat, si-
nema, foto¤raf, bilgi, iletiflim, internet ve her türlü politik
cambazl›k, fleytan›n kazd›¤› çukuru daha da derinlefltiriyor.
fieytan, her fleyi verirmifl gibi yapt›¤› s›rada asl›nda her fleyi
al›p götürüyor. Bu oyunda kimse özgür de¤ildir, herkes ak›l-
d›fl› bir performansla ayn› anda hem köle hem de efendidir.
‹nsan› gönüllü bir köle olarak seyretmek fleytan› mutlu k›l›-
yor. Efendilik mücadelesinde bir an olsun taviz vermeyen
fieytan, en çok bu oyunu seviyor…
Baudrillard, bu kitab›nda fleytan›n avukatl›¤›n› üstleniyor.
En az›ndan bu tehlikeli mesle¤e soyunacak kadar cesur ve
kaleyi içten y›kacak kadar sars›c›… Baudrillard’›n son kitab›-
n› okurken vahfli bir kültürsüzleflme ortam›nda muhalif bir
zekân›n nas›l ayakta durdu¤unu görüyoruz.
Son y›llarda düflünce dünyam›z›n zenginli¤i için flevkle çal›-
flan O¤uz Adan›r’›n katk›s›yla…
JEAN BAUDRILLARDfiEYTANA SATILAN
RUHYA
DAKÖTÜLÜ⁄ÜN
EGEMENL‹⁄‹
DO⁄UBATI
JEAN BAUDRILLARD
fiEYTANA SATILAN RUHYA DA KÖTÜLÜ⁄ÜN EGEMENL‹⁄‹
Çeviri: O¤uz Adan›r
DO⁄UBATI
3 T
ASA
RIM
AN
KARA
0
312
466
28
09
3 T
ASA
RIM
AN
KARA
0
312
466
28
09
ISBN 975-8717-13-8
SEYTANA SATILAN... son
27/9/05 17:21 Page
1
SİMÜLAKRLAR VE SİMÜLASYONJean Baudrillard
5. Baskı, Çeviren: Oğuz Adanır, 232 sf. 15,50 TL, Sosyoloji, ISBN: 78717-01-4
XX. yüzyılın en önemli kuramlarından biri Jean Baudrillar’ın “Simülasyon” kuramıdır. Simülakrlar ve Simülasyon kitabında iletişim, sinema, medya, reklam, bilimkurgu alanlarında “gerçek” ve “hakikat” düzeneklerinin birbirleriyle nasıl yer değiştirdiği çarpıcı bir dille anlatılmaktadır. Baudrillard, radikal ve ayrıksı düşünceleriyle Batı toplumunun bugünkü düşünsel krizini derinlemesine çözümlemektedir. Bunu yaparken postmodern bir söyleme başvurmamaktadır. Adanır’ın tanımlamasıyla söylersek “Baudrillard postmodern bir düşünür değildir!” Çünkü bu kitaptaki düşünceler belirli bir sistem etrafında yürümekte, simülasyon evrenin “dünya görüşü”nü dile getirmektedir. Soru: Ne pahasına olursa olsun Batı’nın moralini bozmayı sürdürecek misiniz?
Baudrillard: “Batı tarihinin temel yapı taşı moral bozukluğudur.” Bunu ben uydurmadım. “Yeni duygusal düzen” yani kurbanlardan oluşan duyarsızlık, pişmanlık üzerine oturmuş olan toplum, sanayi devrimi ve kolonizasyon gibi sonuçlara yol açmış XIX. yüzyıla ait anlam bunalımının bir uzantısıdır ve bizim uzun XIX. yüzyılımız boyunca da sürüp gitmiştir. Soru: Batı’yı terk mi edelim?
Baudrillard: Batı dünyasının dışında kalan dünyalara da bakmak zorundasınız...5
22
WEBER’İN METODOLOJİSİFritz Ringer
2. Baskı, Çeviren: Mehmet Küçük, 239 sf. 14 TL, Sosyoloji, ISBN: 975-8717-03-0
Tarihsel ve kültürel çözümlemelerin, ideolojilerin ve disiplinlerin her türlü teşvik ve kışkırtısıyla karşı karşıya bırakıldığı bir zamanda, yirminci yüzyılın parlak sosyal kuramcısı ve en yaratıcı düşünsel güçlerinden birisi olan Max Weber’in çalışmaları özellikle dikkate değerdir. Fritz Ringer, bu önemli araştırmada, Weber’in metodolojik yazılarını, onun zamanında gerçekleştirilmiş canlı Alman düşünsel tartışmalar bağlamında yorumlayarak, Weber’in çalışmalarına yeni bir yaklaşım getirmektedir.
Teknik kuramları özgül örneklere dayandıran Ringer, sosyal bilimlerdeki bütün Weber öğrencileri için temel bir kitap yazmıştır. Baştan sona yeniden yapılandırıldığında, Max Weber’in metodolojik konumu gerçekte, sosyal bilimlerinde kendi çağdaş felsefemizin en verimli yönlerini öngörmüştür. Weber’in yorumsal anlayış ve nedensel açıklama için getirdiği uzlaşmayı Ringer’in kavramlaştırması, bu uzlaşmanın hem Weber’in zamanındaki hem de bizim zamanımızdaki düşünsel yaşam ve kültürle ne kadar ilgili olduğunu göstermektedir.
Son yıllarda Weber üzerine yazılmış en kayda değer çalışmalardan biri...
SESSİZ YIĞINLARIN GÖLGESİNDEJean Baudrillard
3. Baskı, Çeviren: Oğuz Adanır, 85 sf. 8 TL, Sosyoloji, ISBN: 975-8717-02-2
“Sessiz çoğunluğun ya da kitlelerin düşsel bir gönderen olması, onun var olmadığı anlamına gelmez. Bunun anlamı sessiz çoğunluğun artık temsil edilemeyecek bir durumda bulunmasıdır. Kitleler artık bir gönderen olmaktan çıkmışlardır. Çünkü artık temsil edilememektedirler. Ses vermeyen bu kitleler sondajlar aracılığıyla sık sık yoklanmaktadırlar. Düşünceleri yansıtılma-maktadır. Yalnızca ne düşündükleri konusunda testler yapılmak-tadır. Referandum (kitle iletişim araçları da sonsuz bir soru/yanıt referandumudurlar) politik gönderenin yerini almıştır. Oysa sondajlar, testler, referandum ve kitle iletişim araçları temsil edici bir sisteme ait tertibatlar değil, simülatif bir sisteme ait olan tertibatlardır. Artık amaçlanan şey bir gönderen değil, bir modeldir.”
Jean Baudrillard bu metinde yukarıdaki bakış açısından yola çıkmakta ve bu anlamda için için kaynama özelliğine sahip olan kitleler, modern topluma ait çarpıcı bir fenomene dönüşmektedir.
23
FEODAL TOPLUMMarc Bloch
Çeviren: Mehmet Ali Kılıçbay, 653 sf. 32 TL, Tarih, ISBN: 975-8717-12-X
XX. yüzyıl tarihçiliğini dönüşüme uğratan büyük tarihçi Marc Bloch, kendi alanında çığır açıcı bir birikimi bu kitabıyla gözler önüne seriyor.
Feodal Toplum, Ortaçağ üzerine yazılmış yapıtların en ünlüsüdür ve entelektüel tarih çevrelerini uzun yıllar derinden etkilemiştir. Nasıl ki Hıristiyanlık ve Rönesans kültürü anlaşılmadan Avrupa tarihi anlaşılmazsa, Feodalite de aynı oluşumun en önemli üçüncü sacayağıdır ve bu üçgeni tamamlamadan bu üçgeni kavramak mümkün değildir. Eğer ‘feodal’ kelimesi bir kavramsallaştırmaya gitmişse bunda Marc Bloch’un doğrudan payı vardır. Ve tarihçiler Feodal’in ne mânaya geldiğini ilk önce Marc Bloch’tan öğrenmişlerdir.
Feodal Toplum’da Avrupa tarihini şekillendiren temel olaylar ve kurumlar yansıtılmaktadır. Ortaçağın dilini ve kültürünü en iyi şekilde kavramış bir tarihçi olan Marc Bloch, kullandığı yüzlerce materyalden disiplinlerarası bir yöntemle olağanüstü bir sentez çıkarabilme başarısını göstermiştir. Bu sentez Avrupa’nın kendi özgün sentezidir. Büyük göç dalgaları, barbar istilaları, imparatorlukların yükselişi ve parçalanışı, krallıklar, vassal-senyör ilişkileri, toprak ve fiefler, soylu sınıflar, şövalyeler, edebiyat, din, hukuk, ticaret ve kültür hayatı birbirinden kopuk öğeler olarak değil, geniş konu yelpazesi içerisinden, nedenleri ve sonuçlarıyla birlikte okuyucuya sunulmaktadır.
MARC BLOCH
Feodal ToplumDO⁄UBATI
MARC BLOCH
DO⁄UBATI
FeodalToplum
Çeviren: Mehmet Ali K›l›çbayXX. yüzy›l tarihçili¤ini dönüflüme u¤ratan büyük tarihçi
Marc Bloch, kendi alan›nda 盤›r aç›c› bir birikimi bu kita-
b›yla gözler önüne seriyor.
Feodal Toplum, Ortaça¤ üzerine yaz›lm›fl yap›tlar›n en ünlüsü-
dür ve entelektüel tarih çevrelerini uzun y›llar derinden etkile-
mifltir. Nas›l ki, H›ristiyanl›k ve Rönesans kültürü anlafl›lmadan
Avrupa tarihi anlafl›lamazsa, Feodalite de ayn› oluflumun en
önemli üçüncü sacaya¤›d›r ve bu üçgeni tamamlamadan da bu
geçmifli kavramak mümkün de¤ildir. E¤er ‘feodal’ kelimesi bir
kavramsallaflt›rmaya gitmiflse bunda Marc Bloch’un do¤rudan
pay› vard›r. Ve tarihçiler Feodal’in ne mânaya geldi¤ini ilk ön-
ce Marc Bloch’tan ö¤renmifllerdir.
Feodal Toplum’da Avrupa tarihini flekillendiren temel olaylar ve
kurumlar yans›t›lmaktad›r. Ortaça¤›n dilini ve kültürünü en iyi
flekilde kavram›fl bir tarihçi olan Marc Bloch, kulland›¤› yüzler-
ce materyalden disiplinleraras› bir yöntemle ola¤anüstü bir sen-
tez ç›karabilme baflar›s›n› göstermifltir. Bu sentez Avrupa’n›n
kendi özgün sentezidir. Büyük göç dalgalar›, barbar istilalar›,
imparatorluklar›n yükselifli ve parçalan›fl›, krall›klar, vassal-sen-
yör iliflkileri, toprak ve fiefler, soylu s›n›flar, flövalyeler, edebi-
yat, din, hukuk, ticaret ve kültür hayat› birbirinden kopuk öge-
ler olarak de¤il, genifl konu yelpazesi içerisinden, nedenleri ve
sonuçlar›yla birlikte okuyucuya sunulmaktad›r.
ISBN 975-8717-12-X
Feodal Toplum 7/11/05
11:11 Page 1
ANNALES OKULUPeter Burke
3. Baskı, Çeviren: Mehmet Küçük, 215 sf. 13 TL, Tarih, ISBN: 975-8717-00-6
Bugün Türkiye’de tarih gündemde. Bugün tarih çaresizlikten, reçetesizlikten ötürü gündemde. Hedefi önceden tayin edilmiş bir demir yolunda çuh çuh giden teleoloji treni raydan çıkmasa; ilerici vagonlar geriye, gerici vagonlar ileriye savrulmasa; sağcı ve muhafazakâr kompartımanların bazı sakinleri Batı’yla temas etmenin korkulacak bir yanı olmadığını ilân etmese; solcu kompartımanların sakinleri “halk iradesi”, “hukuk devleti”, “düşünce ve vicdan özgürlüğü” gibi emperyalist, globalist virüsler (!) treni kaplamasın diye kaza mahallinde bir demir perde yükseltmek için yırtınmasa; birinci mevkideki yolcuların bavullarındaki kirli çamaşırlar etrafa saçılmasa tarih gündemde olmazdı, tarih sorun olmazdı. Ama oldu, maatteessüf!
Tarih Batı’da sorun olmuştu. Büyük adamların, patriyarkların, milli şeflerin, devlet işleri anlamında siyasî ve askerî olayların geçit resmi yaptığı bir tarihte Batı’da da isyan edilmişti. İsyan, semptomatik bir şekilde, bizim buradan yekpare bir bütün olarak algıladığımız Avrupa’nın yırtıldığı coğrafya parçalarının birinde, muhataralı Alsace-Loraine bölgesindeki Strasbourg’da boy göstermiş ve hareketi, bir okulu, bir grubu doğurmuştu: Annales. Kolaycı tarif ve tanımlara heterojenliğiyle, kayganlığıyla, hareketliliğiyle direnen bu tarihçilik hareketi hakkında bugüne kadar Türkçe’de bütünsel bir analiz bulunmuyordu. Şimdi bulunmaktadır, maatteessüf!
“Bu kitapla, yabancı dil bilmeyen Türk okuru belki de ilk defa Annales hareketi konusunda bütünsel bir yaklaşımla karşılaşmış olacaktır. Muhtemelen de bu vesileyle Türk aydınının kendisinin de pek iyi oynayamadığı, özelliklerini pek bilmediği oyuncağı elinden alınmış olacaktır... Bu kitabın çevrilmesi suretiyle Annales hareketinin tarihinin bilinmesi, temel metinlerinin anlaşılması ve kendi tarihçiliğimizin gerçekçi şekilde değerlendirilmesi sağlanacaktır.”
...Merhaba!
3
PETER BURKE
PETE
R B
UR
KE
Bugün Türkiye'de tarih gündemde. Bugün tarih çaresizlikten,
reçetesizlikten ötürü gündemde. Hedefi önceden tayin edilmiş bir
demir yolunda çuh çuh giden teleoloji treni raydan çıkmasa; ilerici
vagonlar geriye, gerici vagonlar ileriye savrulmasa; sağcı ve
muhafazakâr kompartımanların bazı sakinleri Batı'yla temas
etmenin korkulacak bir yanı olmadığını ilân etmese; solcu
kompartımanların sakinleri “halk iradesi”, “hukuk devleti”,
“düşünce ve vicdan özgürlüğü” gibi emperyalist, globalist virüsler
(!) treni kaplamasın diye kaza mahallinde bir demir perde
yükseltmek için yırtınmasa; birinci mevkideki yolcuların
bavullarındaki kirli çamaşırlar etrafa saçılmasa tarih gündemde
olmazdı, tarih sorun olmazdı. Ama oldu, maatteessüf!
Tarih Batı'da sorun olmuştu. Büyük adamların, patriyarkların,
milli şeflerin, devlet işleri anlamında siyasî ve askerî olayların geçit
resmi yaptığı bir tarihte Batı'da da isyan edilmişti. İsyan,
semptomatik bir şekilde, bizim buradan yekpare bir bütün olarak
algıladığımız Avrupa'nın yırtıldığı coğrafya parçalarının birinde,
muhataralı Alsace-Loraine bölgesindeki Strasbourg'da boy
göstermiş ve hareketi, bir okulu, bir grubu doğurmuştu: Annales.
Kolaycı tarif ve tanımlara heterojenliğiyle, kayganlığıyla,
hareketliliğiyle direnen bu tarihçilik hareketi hakkında bugüne
kadar Türkçe'de bütünsel bir analiz bulunmuyordu. Şimdi
bulunmaktadır, maatteessüf!
“Bu kitapla, yabancı dil bilmeyen Türk okuru belki de ilk defa
Annales hareketi konusunda bütünsel bir yaklaşımla karşılaşmış
olacaktır. Muhtemelen de bu vesileyle Türk aydınının kendisinin
de pek iyi oynayamadığı, özelliklerini pek bilmediği oyuncağı
elinden alınmış olacaktır... Bu kitabın çevrilmesi suretiyle Annales
hareketinin tarihinin bilinmesi, temel metinlerinin anlaşılması ve
kendi tarihçiliğimizin gerçekçi şekilde değerlendirilmesi
sağlanacaktır.”
...Merhaba!
TARİH
24
DOĞU BATI Makaleler-2Halil İnalcık 2. Baskı, 420 sf. 24 tl, Tarih, ISBN 978-975-8717-42-2
Nasıl ki Fernand Braudel ismi Akdeniz ile Marc Bloch ismi feodalizmle özdeşleşmişse benzer bir özellik aynı ritimde Halil İnalcık için geçerlidir. Bugün İnalcık ekolünü hesaba katmaksızın klasik Osmanlı dönemine ilişkin bir araştırma yapmak neredeyse imkânsızdır. Köprülü ile başlayan, Barkan’da belirli bir yönteme kavuşan modern tarihçilik anlayışı İnalcık’ta zirvesine ulaşır. Türkiye’de genelgeçer “tarih” algısı düşünüldüğünde bu ekolün en kayda değer başarısı, geçmişi romantik ve ideolojik fantezilerden arındırmış olmasıdır. Bu sayede tarihçilik yön değiştirmiş, kişileri tarihe yaklaştırmaktan ziyade tarihten uzaklaştıran ve bize göre zamanın gevezeliğini yapmaktan öteye geçemeyen popüler tarihçilik söylemleri ciddi bir kırılmaya uğramıştır.
İnalcık, Osmanlı sosyal-ekonomik yapısını, onu belirleyen belli başlı kurum ve kanunları, tahrir sistemini, mirî arazi rejimini köylü ekonomisi vb sosyal ekonomik sorunları açıklayan çift-hâne teorisiyle kendi alanında bir çığır açmıştır. Tarih çalışmalarının geleceği düşünüldüğünde bu ekolün daha şimdiden kalıcı izlere dönüştüğü söylenebilir. Balkan tarihçilerinin, Osmanlı’nın Rumeli ve Balkanlarda aşama aşama nasıl bir yerleşim politikası güttüğünü İnalcık kaynaklarından öğrenmesi bu coğrafyadaki zamanın gün ışığına çıkarılması açısından büyük öneme sahiptir.
İnalcık, toplumların ekonomik ve sosyal tarihlerinin ‘uzun süre’ içerisinde bir arada değerlendirilmesi gerektiği konusunda Annales Okulu’nun güçlü bir temsilcisidir. O, orijinal kaynakları incelemeden, gerekli araç ve bilgilere sahip olmaksızın Osmanlı tarihinin büyük problemlerini bir takım sosyolojik genellemelerle çözümlenemeyeceğini belirtir. Ona göre bu disiplin, zamansız ve mekânsız genellemeler yapmak değil, zaman ve mekân içinde olayları ve gelişmeleri incelemektir. Tarihçinin ödevi, bir değer hükmü vermeden, belli bir toplumda ve dö nemde davranışların ve kurumların neden o biçimde olduğunu anlamak ve açıklamaktır.
Makaleler 2’de ilk defa İnalcık’ın Annales ekolü ile olan bu yakın bağı gösterilmiş, modern tarihçilik ile ilgili dikkate değer gözlemlerine yer verilmiştir. Ayrıca Osmanlı’da Çift-hane sistemi, Fetih Yöntemleri, Köle Emeği, Kul Sistemi gibi birbirinden son derece önemli makaleler bir araya getirilmiştir.
asıl ki Fernand Braudel ismi Akdeniz ile Marc Bloch ismi feodalizmle
Nözdeşleşmişse benzer bir özellik aynı ritimde Halil İnalcık için geçerlidir.
Bugün İnalcık ekolünü hesaba katmaksızın klasik Osmanlı dönemine ilişkin bir
araştırma yapmak neredeyse imkânsızdır. Köprülü ile başlayan, Barkan'da
belirli bir yönteme kavuşan modern tarihçilik anlayışı İnalcık'ta zirvesine
ulaşır. Türkiye'de genelgeçer “tarih” algısı düşünüldüğünde bu ekolün en kayda
değer başarısı, geçmişi romantik ve ideolojik fantezilerden arındırmış
olmasıdır. Bu sayede tarihçilik yön değiştirmiş, kişileri tarihe yaklaştırmaktan
ziyade tarihten uzaklaştıran ve bize göre zamanın gevezeliğini yapmaktan
öteye geçemeyen popüler tarihçilik söylemleri ciddi bir sekteye uğramıştır.
İnalcık, Osmanlı sosyal-ekonomik yapısını, onu belirleyen belli başlı kurum ve
kanunları, tahrir sistemini, mirî arazi rejimini köylü ekonomisi vb sosyal
ekonomik sorunları açıklayan çift-hâne teorisiyle kendi alanında bir çığır
açmıştır. Tarih çalışmalarının geleceği düşünüldüğünde bu ekolün daha
şimdiden kalıcı izlere dönüştüğü söylenebilir. Balkan tarihçilerinin,
Osmanlı'nın Rumeli ve Balkanlarda aşama aşama nasıl bir yerleşim politikası
güttüğünü İnalcık kaynaklarından öğrenmesi bu coğrafyadaki zamanın gün
ışığına çıkarılması açısından büyük öneme sahiptir.
İnalcık, toplumların ekonomik ve sosyal tarihlerinin 'uzun süre' içerisinde bir
arada değerlendirilmesi gerektiği konusunda Annales Okulu'nun güçlü bir
temsilcisidir. O, orijinal kaynakları incelemeden, gerekli araç ve bilgilere
sahip olmaksızın Osmanlı tarihinin büyük problemlerini bir takım
sosyolojik genellemelerle çözümlenemeyeceğini belirtir. Ona göre bu
disiplin, zamansız ve mekânsız genellemeler yapmak değil, zaman ve
mekân içinde olayları ve gelişmeleri incelemektir. Tarihçinin ödevi, bir
değer hükmü vermeden, belli bir toplumda ve dönemde davranışların ve
kurumların neden o biçimde olduğunu anlamak ve açıklamaktır.
Makaleler 2'de ilk defa İnalcık'ın Annales ekolü ile olan bu yakın bağı
gösterilmiş, modern tarihçilik ile ilgili dikkate değer gözlemlerine yer
verilmiştir. Ayrıca Osmanlı'da Çift-hane sistemi, Fetih Yöntemleri, Köle
Emeği, Kul Sistemi gibi birbirinden son derece önemli makaleler bir araya
getirilmiştir.
DOĞU BATI Makaleler-1Halil İnalcık
5. Baskı, 414 sf. 24 TL, Tarih, ISBN: 975-8717-09-X
XX. yüzyıl sona ererken, Cambridge Uluslararası Biyografi Merkezi Halil İnalcık’ı 2000 bilim adamı arasında göstermiştir.
Bugün dünya üniversitelerinde Halil İnalcık okunuyor ve okutuluyor. Onu dar anlamda bir “tarihçi” olarak düşünmek elbette yetersiz kalır, bizzat tarih disiplinine şekil vermiş, kendi metodolojisini ve bilgi birikimini tarihçilik mesleğine kazandırmış bir kişi olarak o, bilim çevrelerinin üzerinde uzlaştığı nadide bir isimdir. İnalcık ekolüne mensup yüzlerce öğrenci sadece birincil kaynakları kullanma, belge ve arşivleri inceleme yönünde değil, modern anlamda tarihe sosyo-ekonomik birçok cepheden bakabilme becerisini ondan öğrenmiştir. Yeni kuşak tarihçiler, Akdeniz, Osmanlı ve Balkan tarihi üzerindeki birçok yanlışın tashih edilmesini ona borçludur. Kitap, sayısız makale ve ansiklopedi maddeleri, sosyal bilimciler için göz kamaştırıcı bir hazine hüviyetindedir.
Doğu Batı dergisine yazdığı makalelerin toplandığı bu kitap, onun hâlâ genç bir öğrenci gibi nasıl çalıştığının ve ürettiğinin hayranlık verici bir numunesidir.
* * *“Halil İnalcık, bu sahanın en seçkin uygulayıcılarından biri...Dünya bilimine katkıları su götürmez. Çabalarının hedefi haline gelmiş konu üzerinde bize sadece tefekkür etmek düşer.”
Immanuel Wallerstein
5
25
ESKİ TÜRK TOPLUMU ÜZERİNE İNCELEMELERÜmit Hassan 3. Baskı, 328 sf. 22 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-50-7
Şamanlık inanç sistemi, kökeni ve temel özellikleriyle, tek tek kandaş topluluklar bakımından ve hayat tarzı olarak kandaş toplum bakımından arkaik bir asla dayanır; dünya gelişimi bakımından tarihöncesi’ne aittir; yeryüzünde hiçbir uygarlığın (medeniyet) mevcut olmadığı dönemin ürünüdür ve societas’la bütünleşir. Hattâ, şamanlığın oluşum serüveni, takvimsel zaman bakımından, uygarlığın doğuşundan (Mezopotamya-Sümer) en az 20.000 ilâ 25.000 yıl öncesinde başlar.
Orta Asya şamanlığı, bütün ilkel toplulukların inançlarıyla aynı temellere dayanan; uyguladığı “teknik”ler itibariyle Kuzey Amerika, Güney Amerika, Avustralya ve dünyanın bütün yörelerine yayılmış ilkel-kandaş topluluklardaki pratiklerle örtüşen; özel olarak coğrafya üretici gücü doğrultusunda oluşmuş bulunan; avcılığın geçim tarzıyla köklenmiş; gelişimi itibariyle avcılığın manevî mirasını devralmış olan Asya göçebeliğinin ayrılmaz bir tamamlayıcısı olmuş; kandaşlığın toplu eylemini simgeleştirerek bir Tarih gücü hâline getirmiş temel inanç sistemidir.
Eski Türk Toplumu Üzerine İncelemeler, Türkçede bu alanda üretilmiş az sayıdaki telif çalışmalardan biridir. Yapıt boyunca, Orta Asya ve eski Türk toplumunun gelişim-değişim dinamikleri çok canlı biçimde ele alınırken, antropoloji ve siyaset biliminin zengin örneklerine de tanıklık edilmektedir.
Anahan (anaerkil) örgütlenmenin esasları, şamanlığın toplum yapısındaki yeri ve bugüne uzanan etkileri, Türklerde inanç, eylem ve davranış biçimlerinin kökenleri, Türk toplumu hakkında kanıksanmış kimi tezlerin çürütülmesi ve bazı yeni tezlerin değerlendirilmesi “han/hakan” terim-kavram’ının gerisinde yatan toplumsal gerçekliğin zaman içindeki değişimi, kitapta işlenen bazı konular arasındadır.
Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülü’nü almış bulunan eser, özellikle, “devlet” konusu ile ilgili olarak, çeşitli tarih-dışı eğilimleri sergilemesi ve eleştirmesiyle de dikkat çekicidir.
Şamanlık inanç sistemi, kökeni ve temel özellikleriyle, tek tek kandaş
topluluklar bakımından ve hayat tarzı olarak kandaş toplum
bakımından arkaik bir asla dayanır; dünya gelişimi bakımından
tarihöncesi'ne aittir; yeryüzünde hiçbir uygarlığın (medeniyet) mevcut
olmadığı dönemin ürünüdür ve societas'la bütünleşir. Hattâ,
şamanlığın oluşum serüveni, takvimsel zaman bakımından, uygarlığın
doğuşundan (Mezopotamya-Sümer) en az 20.000 ilâ 25.000 yıl
öncesinde başlar.
Orta Asya şamanlığı, bütün ilkel toplulukların inançlarıyla aynı
temellere dayanan; uyguladığı “teknik”ler itibariyle Kuzey Amerika,
Güney Amerika, Avustralya ve dünyanın bütün yörelerine yayılmış
ilkel-kandaş topluluklardaki pratiklerle örtüşen; özel olarak coğrafya
üretici gücü doğrultusunda oluşmuş bulunan; avcılığın geçim tarzıyla
köklenmiş; gelişimi itibariyle avcılığın manevî mirasını devralmış olan
Asya göçebeliğinin ayrılmaz bir tamamlayıcısı olmuş; kandaşlığın toplu
eylemini simgeleştirerek bir Tarih gücü hâline getirmiş temel inanç
sistemidir.
Eski Türk Toplumu Üzerine İncelemeler, Türkçede bu alanda üretilmiş
az sayıdaki telif çalışmalardan biridir. Yapıt boyunca, Orta Asya ve eski
Türk toplumunun gelişim-değişim dinamikleri çok canlı biçimde ele
alınırken, antropoloji ve siyaset biliminin zengin örneklerine de
tanıklık edilmektedir.
Anahan (anaerkil) örgütlenmenin esasları, şamanlığın toplum
yapısındaki yeri ve bugüne uzanan etkileri, Türklerde inanç, eylem ve
davranış biçimlerinin kökenleri, Türk toplumu hakkında kanıksanmış
kimi tezlerin çürütülmesi ve bazı yeni tezlerin değerlendirilmesi
“han/hakan” terim-kavram'ının gerisinde yatan toplumsal gerçekliğin
zaman içindeki değişimi, kitapta işlenen bazı konular arasındadır.
Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülü'nü almış bulunan eser, özellikle,
“devlet” konusu ile ilgili olarak, çeşitli tarih-dışı eğilimleri sergilemesi
ve eleştirmesiyle de dikkat çekicidir.
ÜMİT HASSAN
Eski Türk Toplumu
Üzerine İncelemeler
Eski Türk Toplumu Ü
zerine İncelemeler
ÜM
İT HA
SS
AN
3
HALİL İNALCIK ARMAĞANI-ITarih Araştırmaları 470 sf. 30 TL, Tarih, ISBN:978-975-8717-52-1
Köprülü ve Barkan zamanın büyük âlimiydiler, Halil İnalcık tüm zamanların büyük âlimi… Bernard Lewisİnsan olarak…Çok cömert, bilge ve çok içten bir insandır. Zamanının çoğunu hiç sakınmadan başkalarına verir, gençlere yardım etmek için her türlü fedakârlığı yapar. Elizabeth ZachariadouOnu izlemek çok hoştur; ermiş gibidir, bütün bilginliğine rağmen öğrencileriyledir, muazzam bir hafızası ve bilgisi vardır. Öyle bir entelektüel yaklaşımı vardır ki, etrafında olan biten her şeyi dikkate alır; Akdeniz üzerinde çalışanların, ekonomi tarihçilerinin vb. çalışmalarını kıyaslar; değişimleri öğrenmek onun için adeta elzemdir, ideolojik birisi değildir ve entelektüelliği hepimizden farklıdır Madeleine ZilfiHalil İnalcık, bu sahanın en seçkin uygulayıcılarından biri…Dünya bilimine katkıları su götürmez. Çabalarının hedefi haline gelmiş konu üzerinde bize sadece tefekkür etmek düşer. Immanuel Wallersteinİnalcık bizim alanda çok merkezî bir konumdadır. Bir yanda bilgisinin zaman içindeki genişliğine, öte yandan tarihin çeşitli alt dallarındaki bilgisine hayranım; onun sahip olduğu konuma benim anladığım kadarıyla bizim alanda başka kimse sahip olmamıştır. Suraiya FaroqhiBalkanlar’daki hocalar gerçekten onun yazdıklarına çok saygı gösteriyor…Çok iyi bir hocadır, öğrencilere rehberlik eder…Osmanlı tarihini çalışanlara kendini adar adeta, onlara çok değer verir, çok umut besler. Halil İnalcık’ı tarihçi kimliği ve insani kimliği diye ayırmazsınız, bence onun yaşamı Osmanlı tarihi. Mariya KiprosvskaHarvard’da onuruna düzenlenen sempozyumda söylenen şu söz bence de çok doğ-rudur: “Onun çalışmalarını çıkarır ve bir kenara koyarsanız Osmanlı tarihinde hiçbir şey kalmaz.” Osmanlı tarihine katkısı yerine konamaz bence. Osmanlıları zannediyorum ki daha geniş bir yere yerleştirmeyi, dünya tarihi içinde çok önemli bir yere konumlandırmayı başardı. Mark L. SteinO bize talebesi olarak bakıyor, biz de ona hoca olarak bakmaktan başka şey düşünemeyiz. Bilgisi açısından zaten bizim aramızda hocanın lakabı; Şeyh-ül müverrihin… İlber Ortaylı
ISBN 978-975-8717-52-1
Halil İnalcık, bu sahanın en
seçkin uygulayıcılarından
biri…Dünya bilimine katkıları su
götürmez. Çabalarının hedefi
haline gelmiş konu üzerinde bize
sadece tefekkür etmek düşer.
Immanuel Wallerstein
Köprülü ve Barkan zamanın
büyük âlimiydiler, Halil İnalcık
tüm zamanların büyük âlimi…
Bernard Lewis
İnsan olarak…Çok cömert, bilge
ve çok içten bir insandır.
Zamanının çoğunu hiç
sakınmadan başkalarına verir,
gençlere yardım etmek için her
türlü fedakârlığı yapar.
Elizabeth Zachariadou
Onu izlemek çok hoştur; ermiş
gibidir, bütün bilginliğine rağmen
öğrencileriyledir, muazzam bir
hafızası ve bilgisi vardır. Öyle bir
entelektüel yaklaşımı vardır ki,
etrafında olan biten her şeyi
dikkate alır; Akdeniz üzerinde
çalışanların, ekonomi
tarihçilerinin vb. çalışmalarını
kıyaslar; değişimleri öğrenmek
onun için adeta elzemdir, ideolojik
birisi değildir ve entelektüelliği
hepimizden farklıdır
Madeleine Zilfi
İnalcık bizim alanda çok merkezî
bir konumdadır. Bir yanda
bilgisinin zaman içindeki
genişliğine, öte yandan tarihin
çeşitli alt dallarındaki bilgisine
hayranım; onun sahip olduğu
konuma benim anladığım
kadarıyla bizim alanda başka
kimse sahip olmamıştır.
Suraiya Faroqhi
Balkanlar'daki hocalar gerçekten
onun yazdıklarına çok saygı
gösteriyor…Çok iyi bir hocadır,
öğrencilere rehberlik
eder…Osmanlı tarihini
çalışanlara kendini adar adeta,
onlara çok değer verir, çok umut
besler. Halil İnalcık'ı tarihçi
kimliği ve insani kimliği diye
ayırmazsınız, bence onun yaşamı
Osmanlı tarihi.
Mariya Kiprosvska
Harvard'da onuruna düzenlenen
sempozyumda söylenen şu söz
bence de çok doğrudur: “Onun
çalışmalarını çıkarır ve bir kenara
koyarsanız Osmanlı tarihinde
hiçbir şey kalmaz.” Osmanlı
tarihine katkısı yerine konamaz
bence. Osmanlıları zannediyorum
ki daha geniş bir yere
yerleştirmeyi, dünya tarihi içinde
çok önemli bir yere
konumlandırmayı başardı.
Mark L. Stein
O bize talebesi olarak bakıyor, biz
de ona hoca olarak bakmaktan
başka şey düşünemeyiz. Bilgisi
açısından zaten bizim aramızda
hocanın lakabı; Şeyh-ül
müverrihin…
İlber Ortaylı
26
ABD TARİHİAllan Nevins-Henry Steele Commager
3. Baskı, Çeviren: Halil İnalcık, 456 sf. 24 TL, Tarih, ISBN: 975-8717-11-1
ABD tarihi son iki yüzyılda dünya tarihine damgasını vurmuştur. Kıtanın gerçek sahibi Kızılderililer’in yerinden edilişinden itibaren dünya hâkimiyetine uzanan bir imparatorluğun ilginç hikâyesi... Yankeeler... Kızılderililer... Zenciler... Köleler... İşçiler... Yalnızca güç ve başarı peşinde koşan fırsat avcıları... Başta Britanya’dan olmak üzere dünyanın her tarafından gelip bu bakir topraklara yerleşen göçmenler... Bir yandan demokrasinin, liberal değerlerin görkemli yükselişi, diğer yandan dev sermayelerin gölgesi altında kapitalizmin vahşi ve acımasız yüzü...
Dünyadaki uygarlıkların binlerce yıldan bu yana ürettiği bilgiyi ve teknolojiyi sanki başka bir gezegene ayak basan dünyalılar gibi büyük bir açgözlülük, ihtiras ve şiddetle bu topraklarda uygulamaya koyuldular. Ve “Amerikan gülü, bütün görkemi ve güzel kokusuyla ancak etrafında büyüyen ilk tomurcukların feda edilmesiyle yetiştirilebilir”di.
Bu göçmenler, çoğunlukla kendi ülkelerinden dışlanmış, hor görülmüş, sürülmüş ya da ezilmiş kişilerdi. Yepyeni bir hayat macerasına atılmak için burada zorlu bir mücadeleye giriştiler. Dünyadaki uygarlığı miras aldılar fakat bunu bir kültüre dönüştüremediler. Bu durum belki de bu ülkenin kuruluşunda ve sonrasında oluşan koşulların doğal bir sonucuydu.
İşte bir roman tadında okuyacağınız bu kitabın, arşiv çalışmalarının önemini her fırsatta vurgulayan Halil İnalcık tarafından çevrilmiş olması da kültür-uygarlık problematiği bakımından ayrıca anlamlıdır.
NEVINS • COMM
AGERABD TAR‹H‹
ALLAN NEVINS • HENRY STEELE COMMAGER
DO⁄UBATI
ABD tarihi son iki yüzy›lda dünya tarihine damgas›n›
vurmufltur. K›tan›n gerçek sahibi K›z›lderililer’in yerinden
ediliflinden itibaren dünya hâkimiyetine uzanan bir
imparatorlu¤un ilginç hikâyesi...Yankeeler... K›z›lderililer...
Zenciler... Köleler... ‹flçiler... Yaln›zca güç ve baflar› peflinde
koflan f›rsat avc›lar›...Baflta Britanya’dan olmak üzere dünyan›n
her taraf›ndan gelip bu bakir topraklara yerleflen göçmenler...Bir
yandan demokrasinin, liberal de¤erlerin görkemli yükselifli,
di¤er yandan dev sermayelerin gölgesi alt›nda kapitalizmin
vahfli ve ac›mas›z yüzü...
Dünyadaki uygarl›klar›n binlerce y›ldan bu yana üretti¤i
bilgiyi ve teknolojiyi sanki baflka bir gezegene ayak basan
dünyal›lar gibi büyük bir açgözlülük, ihtiras ve fliddetle bu
topraklarda uygulamaya koyuldular. Ve “Amerikan gülü, bütün
görkemi ve güzel kokusuyla ancak etraf›nda büyüyen ilk
tomurcuklar›n feda edilmesiyle yetifltirilebilir”di.
Bu göçmenler, ço¤unlukla kendi ülkelerinden d›fllanm›fl, hor
görülmüfl, sürülmüfl ya da ezilmifl kiflilerdi. Yepyeni bir hayat
maceras›na at›lmak için burada zorlu bir mücadeleye girifltiler.
Dünyadaki uygarl›¤› miras ald›lar fakat bunu bir kültüre
dönüfltüremediler. Bu durum belki de bu ülkenin kuruluflunda
ve sonras›nda oluflan koflullar›n do¤al bir sonucuydu.
‹flte bir roman tad›nda okuyaca¤›n›z bu kitab›n, arfliv
çal›flmalar›n›n önemini her f›rsatta vurgulayan de¤erli tarihçimiz
Halil ‹nalc›k taraf›ndan çevrilmifl olmas› da kültür-uygarl›k
problemati¤i bak›m›ndan ayr›ca anlaml›d›r.
ISBN 975-8717-11-1
DO⁄UBATI
Çeviri: Halil ‹nalc›k
ABD Kapak Bas 01/04/2
005 11:47 Page 1
OSMANLI ŞEHİRLERİ VE KIRSAL HAYATISuraiya Faroqhi
2. Baskı, Çeviren: Emine Sonnur Özcan, 211 sf. 13,50 TL, Tarih, ISBN: 975-8717-19-7
Son yıllarda yapılan Osmanlı çalışmaları belli bir düzeye ulaşmış olsa da sosyo-ekonomik tarih incelemelerinin, Osmanlı tarihçiliğinin zayıf halkalarından birini oluşturmaya devam ettiği söylenebilir.
Geçmişin kaybolmaya yüz tutmuş haritası içinde saklı kalan, keşfedilmesi zor ayrıntıları gün yüzüne çıkarmak, önemli bir ustalığı gerektirmektedir. Suraiya Faroqhi, bütüncül bir tarih resmini algılamamıza yardımcı olacak makaleleri ile titiz bir çalışma örneği sunmaktadır.
Faroqhi, tahrir defterleri, şeriyye sicilleri, mühimme defterleri gibi birincil kaynaklar ile önemli Osmanlı tarihçilerinin eserleri ışığında –özellikle on beş ve on altıncı yüzyıllardaki– Osmanlı şehirlerini ve kırsal toplumunu inceliyor.
Osmanlı Şehirleri ve Kırsal Hayatı’nda hemen herkes, kendi yöresel tarihi bağlamında da ilginç ipuçları bulabilecektir.
27
ORADA SAAT KAÇ?Serge Gruzinski
Çeviren: Özcan Doğan, 220 sf. 15 TL, Tarih, ISBN: 978-975-8717-56-9
Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan biri Amerika’nın keşfi konusunda ne düşünüyordu? Peki Yeni Dünya’da yaşayan biri Osmanlı hakkında ne düşünüyordu?
Orada Saat Kaç?, XVI. yüzyılda uzak coğrafyalarda, farklı tarihsel ve toplumsal yapılar içerisinde yaşayan fakat aynı dünyayı paylaştıklarının farkında olan iki insanın, Meksikolu Heinrich Martin ve İstanbullu isimsiz bir yazarın birbirlerini anlama çabalarını anlatmaya çalışan bir kitap. Serge Gruzinski, başka dünyalara ve başka insanlara karşı duyulan merak duygusundan hareketle, bu iki yazarın ötekiyi tanıma çabalarına odaklanıyor. Orada Saat Kaç? Sorusu ötekiye yönelik bu arayışın en somut ifadesi olarak karşımıza çıkıyor. Gruzinski’nin çalışması, bu sorunun o dönemdeki insanlar için ne anlama geldiğini ve ne şekilde tezahür ettiğini anlamamıza yardımcı oluyor. Coğrafyadan tarih bilimine, astronomiden astrolojiye kadar geniş bir çerçevede sayısız kitabın ve elyazmalarının elden ele gezdiği, gezginlerin başka dünyalara dair meceralarını anlattığı bir ortamda dünyayı keşfetme duygusunun yarattığı heyecanı hayal etmek zor olmasa gerek.
Bu kitapta, birbirlerinin varlığından habersiz bir şekilde birbirlerinin yaşadığı dünyaları tanımak isteyen iki meraklı insanın kimi zaman bilimsel gerçeklere, kimi zaman söylencelere, astrolojik tahminlere ve kehânetlere dayanan bilgiler üzerinden, yaşadıkları dünyayı tanıma ve anlama yönündeki arayışlarına tanık olacaksınız. Ve XVI. yüzyılda olduğu gibi, iletişim araçlarının böylesine geliştiği günümüzde de bilme arzusunun ne denli güçlü olduğunu göreceksiniz bir kez daha.
AVRUPA EĞİTİM TARİHİKemal Aytaç
303 sf. 16 TL, Tarih-Eğitim ISBN: 978-975-8717-45-3…Baldıran hazırlanırken, Sokrates flütle yeni bir ezgi öğreniyormuş.’ Ne işine yarayacak?’ diye sormuşlar. Sokrates, ‘Ölmeden önce bu ezgiyi öğrenmeye’ demiş…Avrupa Eğitim Tarihi, eğitim alanında etkili olmuş birçok düşünür ve akımı özetleyen bir kitaptır. Burada, ayrıntılara inilmeden fakat eğitim tarihiyle ilgili olarak genel ve bütünlüklü bir fikir sunulmaktadır. Herşeyden önce eğitimin tek bir boyutunun olmadığı birbirini besleyen birçok aşamadan geçerek günümüze kadar nasıl geldiği tezi başarılı bir şekilde işlenmektedir. Antikler, eğitimi beden ve ruhun kusursuz bir uyumu olarak görürlerdi. Plutarch’a göre iyi yetenekler, ciddi olarak işlenmezse, bozulur; tıpkı işlenmeyen bir tarlanın bozkırlaşması gibi… 17. yüzyılda Fénelon, eğitime erken yaşlarda başlanmasının önemi üzerinde durur. Yüksek yetenekli çocukları, psikolojik yönden doğru alışkanlıklar yoluyla erken yaşta sabırlı, dengeli, neşeli ve sakin tutumlu yapmak mümkündür. Eğer bu yapılmazsa, çocuklar bütün hayat boyunca kaprisli ve huysuz olurlar. Montaigne, geleneksel ukala öğretmen tipi ile öğretim sistemini eleştirir. İnsan okul için değil, yaşam için öğrenmelidir der. Ona göre İnsanın ahlâken iyi olması, bilgili olmasından daha önemlidir. İnsan Latince ve Yunanca öğrenmek yerine, bilge olmaya çalışmalıdır.Bilgileri halka yaymayı amaç edinmiş Aydınlanma, pratik yönden topluma yararlı, akla uygun bilgileri esas almakta ve buna uygun düşen yeni bir eğitim ideali tespit etmek istemektedir. Fransız Devriminin zorunlu gördüğü bu eğitim, zümresel bir eğitim değil, genel insan eğitimidir. Buna göre, herkes, mensup olduğu sosyal ve ekonomik menşeye bakılmadan, eğitim ve öğretimde eşit haklara sahip kılınmış olmalıdır. Karşıt bir görüş olarak ise Rousseau, mevcut kültür gibi geleneksel eğitimi de hiç beğenmemektedir. Mevcut eğitimin yetiştirdiği medenî insan (l’homme civil), kendi içerisinde son derece sarsılmış ve bozulmuş bir tiptir.
Belki de en iyi tanımı Erasmus getirmiştir. Erasmus’a göre eğitim ve öğretim yoluyla ulaşılan asalet, doğuştan getirilen ve bayraklarla süslenen asaletten daha üstündür.
Kem
al Aytaç
Avru
pa E
ğitim
Tarih
i
Avrupa Eğitim
Tarihi
Kemal Aytaç
Genel Bir Bakış
…Baldıran hazırlanırken, Sokrates flütle yeni bir ezgi öğreniyormuş.
'Ne işine yarayacak?' diye sormuşlar. Sokrates, 'Ölmeden önce bu
ezgiyi öğrenmeye' demiş…
Avrupa Eğitim Tarihi, eğitim alanında etkili olmuş birçok düşünür ve
akımı özetleyen bir kitaptır. Burada, ayrıntılara inilmeden fakat eğitim
tarihiyle ilgili olarak genel ve bütünlüklü bir fikir sunulmaktadır.
Herşeyden önce eğitimin tek bir boyutunun olmadığı birbirini
besleyen birçok aşamadan geçerek günümüze kadar nasıl geldiği tezi
özetlenmektedir.
Antikler, eğitimi beden ve ruhun kusursuz bir uyumu olarak görürlerdi.
Plutarch'a göre iyi yetenekler, ciddi olarak işlenmezse, bozulur; tıpkı
işlenmeyen bir tarlanın bozkırlaşması gibi… 17. yüzyılda Fénelon,
eğitime erken yaşlarda başlanmasının önemi üzerinde durur. Yüksek
yetenekli çocukları, psikolojik yönden doğru alışkanlıklar yoluyla erken
yaşta sabırlı, dengeli, neşeli ve sakin tutumlu yapmak mümkündür.
Eğer bu yapılmazsa, çocuklar bütün hayat boyunca kaprisli ve huysuz
olurlar. Montaigne, geleneksel ukala öğretmen tipi ile öğretim
sistemini eleştirir. İnsan okul için değil, yaşam için öğrenmelidir der.
Ona göre İnsanın ahlâken iyi olması, bilgili olmasından daha
önemlidir. İnsan Latince ve Yunanca öğrenmek yerine, bilge olmaya
çalışmalıdır.
Bilgileri halka yaymayı amaç edinmiş Aydınlanma, pratik yönden
topluma yararlı, akla uygun bilgileri esas almakta ve buna uygun
düşen yeni bir eğitim ideali tespit etmek istemektedir. Fransız
Devriminin zorunlu gördüğü bu eğitim, zümresel bir eğitim değil,
genel insan eğitimidir. Buna göre, herkes, mensup olduğu sosyal ve
ekonomik menşeye bakılmadan, eğitim ve öğretimde eşit haklara
sahip kılınmış olmalıdır. Karşıt bir görüş olarak ise Rousseau, mevcut
kültür gibi geleneksel eğitimi de hiç beğenmemektedir. Mevcut
eğitimin yetiştirdiği medenî insan (l'homme civil), kendi içerisinde son
derece sarsılmış ve bozulmuş bir tiptir.
Belki de en iyi tanımı Erasmus getirmiştir. Erasmus'a göre eğitim ve
öğretim yoluyla ulaşılan asalet, doğuştan getirilen ve bayraklarla
süslenen asaletten daha üstündür.
Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan biri Amerika'nın
keşfi konusunda ne düşünüyordu? Peki Yeni Dünya'da
yaşayan biri Osmanlı hakkında ne düşünüyordu?
Orada Saat Kaç?, XVI. yüzyılda uzak coğrafyalarda, farklı tarihsel
ve toplumsal yapılar içerisinde yaşayan fakat aynı dünyayı
paylaştıklarının farkında olan iki insanın, Meksikolu Heinrich
Martin ve İstanbullu isimsiz bir yazarın birbirlerini anlama
çabalarını anlamaya çalışan bir kitap. Serge Gruzinski, başka
dünyalara ve başka insanlara karşı duyulan merak duygusundan
hareketle, bu iki yazarın ötekiyi tanıma çabalarına odaklanıyor.
Orada Saat Kaç? sorusu ötekiye yönelik bu arayışın en somut
ifadesi olarak karşımıza çıkıyor. Gruzinski'nin çalışması, bu
sorunun o dönemdeki insanlar için ne anlama geldiğini ve ne
şekilde tezahür ettiğini anlamamıza yardımcı oluyor.
Coğrafyadan tarih bilimine, astronomiden astrolojiye kadar geniş
bir çerçevede sayısız kitabın ve elyazmalarının elden ele gezdiği,
gezginlerin başka dünyalara dair maceralarını anlattığı bir
ortamda dünyayı keşfetme duygusunun yarattığı heyecanı hayal
etmek zor olmasa gerek.
Bu kitapta, birbirlerinin varlığından habersiz bir şekilde
birbirlerinin yaşadığı dünyaları tanımak isteyen iki meraklı
insanın kimi zaman bilimsel gerçeklere, kimi zaman söylencelere,
astrolojik tahminlere ve kehânetlere dayanan bilgiler üzerinden,
yaşadıkları dünyayı tanıma ve anlama yönündeki arayışlarına
tanık olacaksınız. Ve XVI. yüzyılda olduğu gibi, iletişim
araçlarının böylesine geliştiği günümüzde de bilme arzusunun ne
denli güçlü olduğunu göreceksiniz bir kez daha.
SER
GE G
RU
ZINS
KI
Ora
da S
aat K
aç?
Orada Saat Kaç?SERGE GRUZINSKI
Çeviri: Özcan Doğan
28
İLKEL İNSANDA RUH ANLAYIŞILucien-Lévy Bruhl
Çeviren: Oğuz Adanır, 357 sf. 21,50 TL, ISBN 975871718-9
Birçok araştırmacı, antropolog ve etnologun beş kıtada birbirlerinden on binlerce kilometre uzakta yaşayan insanlarla ilgili çalış maları Lucien Lévy-Bruhl için doğrudan ilham kaynağıdır. Lévy-Bruhl, kendi sahasındaki muazzam birikimi bu kitapta bir araya getirirken antropoloji dünyasının temel keşiflerine de öncülük eder.
Lévy-Bruhl’ün çalışmalarıyla M. Mauss, B. Malinowsky, G. Frazer, Louis Dumont, Lévy-Strauss gibi antroplogların metinlerine bakıldığında insanlığın muazzam teknolo jik, demokratik, bilimsel vb. gelişmelerine karşın, birçok açıdan, ilkel toplumun zihinsel evreniyle benzerlikler olduğu görülmektedir. Asıl uzmanlık alanı felsefe olan ve ilkel toplumların zihinsel/düşünsel yapısı konusunda en önemli metinlerden birkaç tanesini yazmış olan Lévy-Bruhl, bu kita bında ilkel toplumlarda ruh kavramının var olup olmadığını tartışıyor. İlkel insanın nasıl düşünüp nasıl yaşadığını yüzlerce ayrıntının arasından çıkarıyor.
*
“Şimdi çalışmamızın en zor kısmına geliyoruz. Kurum ve tö reler çözümlemesi, ilkel insanların çevrelerindeki birey, nesne ve özellikle de sosyal grupla olan ilişkilerini kafalarında nasıl canlandırdıklarını belli bir ölçüde belirlememizi sağlamıştı. Ancak tek başına ele alındığında, bireyin, onların gözünde hangi tinsel ve maddi unsurlardan oluştuğunu, nasıl yaşadığını ve öldüğünü söyleyebilmek için sanki çok daha zor soruların yanıtlanması gerekiyor. Bunun nedenleriyse çok açık. Her şey den önce ilkel toplumlarda, pek çok konuda olduğu gibi, spe külatif bir merak, yalnızca öğrenme amaçlı bir bilgi açlığıyla karşılaşılmamaktadır. Bilme gereksinimi, olabilecek en alt dü zeydedir. Bu insan, her soruya kalıplaşmış bir yanıt veren ilkel zihniyetin gizemli açıklamalarıyla yetinmeyi bilmektedir.”
SOSYOLOJİ VE ANTROPOLOJİMarcel Mauss
3. Baskı, Çeviren: Özcan Doğan, 606 sf. 34 TL, Antropoloji, ISBN: 975-8717-10-3
Marcel Mauss’un insan bilimlerine büyük katkı sağlayan klasik çalışması, ilk defa ve kapsamlı biçimde Türkçe’de. Sosyoloji ve Antropoloji, insanla ilgilenen herkesin her zaman başvurabileceği önemli bir kaynak.
Mauss, mitoloji, dilbilim, etnografya, psikoloji, din, hukuk ve ekonomi alanlarında olağanüstü bilgi birikimiyle yazısız toplumların dünyasına yolculuk yapmaktadır. Büyünün, dinin, bu ikisi arasındaki ilişkilerin ve bunun toplumların organizasyonunda oynadığı rolün analizine yer verilen bu kitapta, ilkel denilen toplumlar ile uygar toplumlar arasındaki derin tarihsel bağlantılar ortaya konulmaktadır. Özel anlamda bireylerin, genel anlamda toplulukların doğayla ve birbirleriyle olan ilişkileri, mücadeleleri, toplumsallaşma araç ve yöntemleri (örneğin potlaçlar, değiş-tokuş ve hediyeler) ve bunun nasıl bir uygarlık süreci hâline dönüştüğü anlatılmaktadır. İnsanın kendini, doğayı, ölümü, Tanrı’yı ve içinde yaşadığı topluluğu açıklama, yorumlama, anlamlandırma ve diğer taraftan hayatta kalma çabası olarak tanımlayabileceğimiz uygarlık süreci, bu kitapta, büyü, din, tabu ve mana türünden olguların bir sentezi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Claude Lévi-Strauss’un uzun bir önsözüyle başlayan bu kitap, antropoloji ve sosyoloji öğrenimi için olmazsa olmaz bir yere sahiptir ve bu konuda büyük bir boşluğu doldurmaktadır.
MARCEL MAUSS
DO⁄UBATI
Sosyoloji veAntropolojiClaude Lévi-Strauss'un Önsözü ile
Çeviri: Özcan Do¤an
Marcel Mauss’un insan bilimlerine büyük katk› sa¤layan kla-
sik çal›flmas›, ilk defa ve kapsaml› biçimde Türkçe’de.
Sosyoloji ve Antropoloji, insanla ilgilenen herkesin her zaman bafl-
vurabilece¤i önemli bir kaynak.
Mauss, mitoloji, dilbilim, etnografya, psikoloji, din, hukuk ve
ekonomi alanlar›nda ola¤anüstü bilgi birikimiyle yaz›s›z toplum-
lar›n dünyas›nda yolculu¤a ç›kmaktad›r. Büyünün, dinin, bu iki-
si aras›ndaki iliflkilerin ve bunun toplumlar›n organizasyonunda
oynad›¤› rolün analizine yer verilen kitapta, ilkel denilen toplum-
lar ile uygar toplumlar aras›ndaki derin tarihsel ba¤lant›lar ortaya
konulmaktad›r. Özel anlamda bireylerin, genel anlamda topluluk-
lar›n do¤ayla ve birbirleriyle olan iliflkileri, mücadeleleri, toplum-
sallaflma araç ve yöntemleri (örne¤in potlaçlar, de¤ifl-tokufl ve he-
diyeler) ve bunun nas›l bir uygarl›k süreci hâline dönüfltü¤ü an-
lat›lmaktad›r. ‹nsan›n kendini, do¤ay›, ölümü, Tanr›’y› ve içinde
yaflad›¤› toplulu¤u aç›klama, yorumlama, anlamland›rma ve di¤er
taraftan hayatta kalma çabas› olarak tan›mlayabilece¤imiz uygar-
l›k süreci, bu kitapta, büyü, din, tabu ve mana türünden olgular›n
bir sentezi olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r.
***
Claude Lévi-Strauss’un kapsaml› önsözüyle bafllayan çal›flma,
antropoloji ve sosyoloji ö¤renimi için olmazsa olmaz bir yere
sahiptir ve bu konuda büyük bir bofllu¤u doldurmaktad›r.
ISBN 975-8717-10-3
MARCEL M
AUSSSosyoloji ve Antropoloji
DO⁄UBATI
Antroloji Kapak Bas 2
9/03/2005 14:56 Page
1
ANTROPOLOJİ
2929
İLKEL TOPLUMLARDA MİSTİK DENEYİM VE SİMGELERLucien-Lévy Bruhl
Çeviren: Oğuz Adanır, 252 sf. 17,50 TL, Antropoloji, ISBN 975-8717-26-Xİlkel lerdeki simgeler ve mistik deneyimi onların zihin sel yapıla rından yola çıkarak açıklamaya çalışıyorum. Burada so rulan soru şudur: Bu simgeler ve bu deneyime özgü belli başlı özellikler hangi leridir ve bu sorunun yanıtını ilkellerin zihinsel yönlendirilmesi ve zihinsel farklı lıkları doğrul-tusunda mı aramak gerekmektedir?...Pek çok karışıklığa yol açmış olan “ilkeller” ve “mis tik” (gizemli) gibi iki terimi burada da kullanmayı sürdürüyorum. Bir kez daha bu ko nu daki anlam karmaşasından kaçmaya çalışa-cağım. Sözcüğün yazı lı anla mında “ilkeller” olarak adlandırılan insanlar, bize tarihin o ilk başındaki insanlardan çok daha yakın olup, günümüz dünyasında bizim en eski atalarımıza tekabül edenlerdir. Bu, gelişmeci varsayıma dayalı bir yakla şım olup, bunun olgu lar aracılığıyla kanıtlanması ol dukç a zor dur. “İlkeller” sözcüğünü kullanmayı sürdürmemin ne de ni, ge nellikle herkesin kullan dığı bir terimi kullandığımı göste re bil mektir. Eskiden “vahşiler” olarak adlandırılan, bizden ne daha çok ne de daha az ilkel olan, töreleri ve kurumları bizimkilerden farklı olan, biz den daha aşağı ya da geri kalmış olarak nitelendirilen top lumlara atfedilen bir sözcüktür....“Mistik” (gizemli) sözcüğüne gelince daha Giriş bölümünden iti baren bu sözcüğün hangi anlama geldiği kolaylıkla anlaşılmak tadır. Zi hinsel İşlevler başlıklı çalışmamda, bu sözcük ilkel zih niyetin en önemli özelli ğini belirlememi sağlamıştır. Bu sözcüğü biraz da çeki nerek kullanmış ve yol açabileceği yanlış anlamaları önlemeye çalış mış tım. “Daha iyisini bulamadığım için bu terimi kullanacağım” de miştim. Bizim toplumları mızda oldukça farklı bir şey olan dinî misti sizmi çağrıştırmak gibi bir niyetim yok. Burada “mistik” sözcüğünü güç lere, etkilere, duygular ta rafından algıla namayan ancak yine de ger çek olan eylemlere olan inanç anla mında kullanıyorum. Lucien Lévy-Bruhl
İBN HALDUN Metodu ve Siyaset TeorisiÜmit Hassan 350 sf. 25 TL, ISBN 978-975-8717-59-0
“İbn Haldun bir ilim şehridir ki, ilimler ve âlimler coğrafyasında bilmeyeni yoktur.” Fakat bu şehrin koordinatları hususunda rivâyetler çoktur. Öyle ki her kim eline bir hokka alıp mürekkebe batırsa ve İbn Haldun’u yazsa, o dakika, bu âbide âlim, Kaf Dağı’nın ardına düşer. Artık ara ki bulasın, ne o âlimi, ne İbn Haldun’u…Oysaki; gerçeğin kapılarını gerçeğin içinden açmak… İbn Haldun’un İlm-ül Ümrân ile yaptığı tam olarak budur… Çarpıtmalar, hatalı aklîleştirmeler ve kendine yontmalarla, ideolojik konumların kendinden geçiriciliğiyle bu berrak ilim şehrini sislere boğmak, bilginler katında ne bühtân, ne fecâattir…Türlü mistifikasyonlarla, oryantalistik kurnazlıklarla ilmin olağan şüphelileri haline gelen kimi bilginler, İbn Haldun’u arayan kaarileri mantıksal boşluklar bataklığında boğarlar.Çünkü teorinin kendi iç ilişkileri üzerine yapılan hatalı değerlendirmeler İbn Haldun üzerine her türlü dışsal algıyı da sakatlar. Ve onun sağlıklı olarak algılanmasını engeller.Elinizdeki kitap işte nâkıs bilginlerin yoldan çıkaran bu kılavuzluklarına bir cevap, bir kıyas, bir nispettir. İşbu eser, sis ve toz bulutu içindeki bir ilim şehrine kendi öz berraklığını verme cehdidir. Günümüz sosyal bilimlerine ışık tutabilecek doğurganlığı ve sağlam kurucu metoduyla bereketli İbn Haldun mülkünün kılavuz kitabıdır. Hem bu ilim şehrine giden yolları hem de yoldan çıkaran patikaları çekincesiz ortaya koyar. Eserin müellifi, Ümit Hassan, ömrünü İbn Haldun’un kavramlarını anlamaya ve bunların halkımızın kadim zamanlarındaki tezâhür biçimleri ile kimliğimizin oluşumundaki işlevselliklerini anlatmaya çalışarak doldurmuştur dersek, hata etmiş sayılmayız.. .Ve ‘İbn Haldun bir ilim şehriyse Ümit Hassan onun anahtarıdır’ kaziyyesine varırız buradan.“Biraz umutsuz bir gayret ama, Mukaddime bilmeden İbn Haldun yorumlamaya kalkışanların, henüz ilk istasyona varmadan ikrâm edilen limonatayı âfiyetle içip uyutularak soyulacak olan ‘okumayan-bilmeyen’lerin, ikinci istasyondan önce uyandırılmaya çalışılması görevini ihmâl etmemek üzere” yazıyor metinlerini müellif. İbn Haldun, bir yeni bilimin kurucusudur ve sağlam metodolojisiyle çağların üstünde bir etkinliğe mâliktir. Eserinin bütünsel incelemeleri onun emsalsiz çabalarını ve baş döndüren ustalığını ortaya koyar. O’nun kurduğu devâsa sistem ve Ümrân İlmi üzerine, eksik araştırmaların gedik kapatıcısı ve ilmin baş belası genellemelerden uzak, bütüncül bir okumaya dâvet bu kitap…
İbn HaldunMetodu ve Siyaset Teorisi
ÜMİT HASSAN
İbn
Hald
un
ÜM
İT H
ASSA
N
ISBN 978-975-8717-59-0
9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 5 9 0
“İbn Haldun bir ilim şehridir ki, ilimler ve âlimler coğrafyasında
bilmeyeni yoktur.” Fakat bu şehrin koordinatları hususunda rivâyetler
çoktur. Öyle ki her kim eline bir hokka alıp mürekkebe batırsa ve İbn
Haldun'u yazsa, o dakika, bu âbide âlim, Kaf Dağı'nın ardına düşer. Artık
ara ki bulasın, ne o âlimi, ne İbn Haldun'u…
Oysaki; gerçeğin kapılarını gerçeğin içinden açmak… İbn Haldun'un İlm-
ül Ümrân ile yaptığı tam olarak budur… Çarpıtmalar, hatalı
aklîleştirmeler ve kendine yontmalarla, ideolojik konumların kendinden
geçiriciliğiyle bu berrak ilim şehrini sislere boğmak, bilginler katında ne
bühtân, ne fecâattir…
Türlü mistifikasyonlarla, oryantalistik kurnazlıklarla ilmin olağan
şüpheli-leri haline gelen kimi bilginler, İbn Haldun'u arayan kaarileri
mantıksal boşluklar bataklığında boğarlar.
Çünkü teorinin kendi iç ilişkileri üzerine yapılan hatalı değerlendirmeler
İbn Haldun üzerine her türlü dışsal algıyı da sakatlar. Ve onun sağlıklı
olarak algılanmasını engeller.
Elinizdeki kitap işte nâkıs bilginlerin yoldan çıkaran bu kılavuzluklarına
bir cevap, bir kıyas, bir nispettir. İşbu eser, sis ve toz bulutu içindeki bir
ilim şehrine kendi öz berraklığını verme cehdidir. Günümüz sosyal
bilimlerine ışık tutabilecek doğurganlığı ve sağlam kurucu metoduyla
bereketli İbn Haldun mülkünün kılavuz kitabıdır. Hem bu ilim şehrine
giden yolları hem de yoldan çıkaran patikaları çekincesiz ortaya koyar.
Eserin müellifi, Ümit Hassan, ömrünü İbn Haldun'un kavramlarını anla-
maya ve bunların halkımızın kadim zamanlarındaki tezâhür biçimleri ile
kimliğimizin oluşumundaki işlevselliklerini anlatmaya çalışarak doldur-
muştur dersek, hata etmiş sayılmayız.. .Ve 'İbn Haldun bir ilim şehriyse
Ümit Hassan onun anahtarıdır' kaziyyesine varırız buradan.
“Biraz umutsuz bir gayret ama, Mukaddime bilmeden İbn Haldun
yorumlamaya kalkışanların, henüz ilk istasyona varmadan ikrâm edilen
limonatayı âfiyetle içip uyutularak soyulacak olan 'okumayan-bilmeyen'lerin,
ikinci istasyondan önce uyandırılmaya çalışılması görevini ihmâl etmemek
üzere” yazıyor metinlerini müellif.
İbn Haldun, bir yeni bilimin kurucusudur ve sağlam metodolojisiyle
çağla-rın üstünde bir etkinliğe mâliktir. Eserinin bütünsel incelemeleri
onun emsalsiz çabalarını ve baş döndüren ustalığını ortaya koyar. O'nun
kurduğu devâsa sistem ve Ümrân İlmi üzerine, eksik araştırmaların gedik
kapatıcısı ve ilmin baş belası genellemelerden uzak, bütüncül bir
okumaya dâvet bu kitap…
SİYASET BİLİMİ
30
TÜRKİYE SÖZLÜĞÜMetin Heper
Çeviren: Zeynep Mertoğlu, 662 sf. 28 TL, Siyaset Bilimi, ISBN 975-8717-24-3
Türkiye Sözlüğü’nde, siyasal ve toplumsal hayatımızın temel bilgilerine yer verilmiştir. Bu bilgileri doğrudan aktarabilmek için belli bir sıra ve yöntem takip edilmiştir. Türkiye ile ilgili genel bir giriş bölümünün ardından Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerini kapsayan bir kronoloji hazırlanmıştır. Sözlük bölümünde, Türkiye tarihinin dönüm noktaları merkeze alınarak siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel yaşam tasvir edilmiştir. Bu bölümdeki maddelerde, özellikle partiler ve politikacılar, kurum ve kuruluşlar, önemli olaylar ve antlaşmalar, düşünce ve sanat adamları üzerinde durulmuş ve okuyucuya Türkiye’nin çağdaşlaşma serüveni ve yaşanan uzun soluklu dönüşüm hakkında genel bir fikir verilmesi amaçlanmıştır. Ekler bölümündeyse bazı istatistiksel veriler, seçim sonuçları, sosyo-ekonomik göstergeler bulunmaktadır. Ayrıca, kitabın sonuna özellikle araştırmacıların ve genel olarak bu konuda bıilgilerini derinleştirmek isteyecek okuyucuların istifade edebileceği ayrıntılı bir kaynakça ilave edilmiştir.
TÜRKİYE’DE DEVLET GELENEĞİMetin Heper
3. Baskı, Çeviren: Nalan Soyarık, 280 sf. 16,50 TL, Siyaset Bilimi, ISBN: 975-8717-21-9
Uluslararası bilim camiasında tanınmış siyaset bilimcilerimizden Metin Heper, Türkiye’de Devlet Geleneği adlı kitabıyla son derece önemli bir çalışmaya imza atıyor. Özgün baskısı İngiltere’de yayımlanmış olan bu kitapta aşkın devlet geleneğinin Türk siyasal hayatını ne şekilde etkilediği incelenmektedir. Heper, Türkiye’nin siyasal hayatının irdelenmesinde yaygın olarak kullanılan “merkez-çevre” yaklaşımını tamamlayıcı bir bakış açısı sunmaktadır.
“Heper, basit bir şekilde olayları anlatmakta ziyade o olayları, Türklerin Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyetindeki siyasal denemelerinden esinlenerek oluşturduğu kuramsal analiz ile ilişkilendirerek sunmaktadır.”
William Hale, Asian Affairs, 1986
“Bu kitap, hem Türkiye’deki politikacılar hem de bu ülke hakkında dışarıdan ahkâm kesenler için mecburi okuma olmalıdır”.
Bernard Burrows, International Affairs, 1986;
“Heper’in irdelemeleri öğretici…. Heper, yeni sonuçlara varılabilmesini sağlayan bir kuramsal çerçeve açısından Türkiye’nin siyasal hayatını inceliyor”.
Walter Weiker, Middle East Studies Association of North America Bulletin, 1987;
“Heper, burada orijinal bir tez ile bilim aleminin karşısına çıkıyor ve ... Türkiye’nin siyasal hayatı ile ilgili bazı basmakalıp görüşleri sorguluyor”.
Brian W. Beeley, BRISMES Bulletin, 1988.
31
SANATFrance Farago
Çeviren: Özcan Doğan, 294 sf. 15 TL, Sanat, ISBN 975-8717-25-1
France Farago’nun çalışması antik dönemden günümüze, Platon’dan Tarkovski’ye kadar sanatın kısa bir öyküsünü sunmaktadır. Bu yapıt, 20. yüzyılda modernitenin soykütüğünden hareketle sanattaki benzersiz dönüşümü anlama çabası gütmektedir.
Antikite, Avrupa’ya ilham veren ve geleneksel araçları temin eden bir devir olarak tasvir edilmiştir. Yazar, perspektifi ve seyirciyi dikkate alan insan-merkezli sanattan tekil bakış açısının kaybolduğu tanrı-merkezli sanata geçişi yönlendiren mantığa ışık tutar: Bu, Doğu Roma İmparatorluğu’ndan Ortaçağ’ın sonlarına dek sürmüş olan bir dönemdir ve bizim yüzyılımız antik perspektifin ve Rönesans’ı oluşturan çağların mirasçısıdır. Plotin’in temaşa düşüncesi ise bu geçişlerin temel felsefesini oluşturur.
Sanattaki modernite, görüntünün reddedilmesinden ve taklidinden doğmuştur. Yüksek ontolojik bir gerçekliğe gönderme yapan soyut sanatın büyük ressamları (Kandinsky, Mondrian, Malevitch), biçimden kuralsızlığa, figüratiften soyuta, objektif olandan objektif olmayana geçişi ustalıkla işlemişlerdir. Artık onların sanatı gerçek olanı temsil etmekten ziyade varoluşun hissedilebileceği bir bakış açısıdır.
Güzeli reddeden, hoşnut etme kaygısından uzak ve kalıcılık derdi olmayan çağdaş sanat, modern dönemin sona erişini tescil eder. İnsanı çıplak gerçeklikle yüz yüze bırakır.
SANAT
32
SAINTE-BEUVE’E KARŞIMarcel Proust
Çeviren: Roza Hakmen, 227 sf. 14 TL, Edebiyat, ISBN: 975-8717-10
Mucizevi geçmiş zamanın, edebî şölenlerin ve kibar çevrelerin parlak anlatıcısı olan Marcel Proust, bir üslup olarak hassasiyet noktalarını en uç noktalarına taşır. Yazı ve dile ait akla hayale sığmayan oyunlar, sonu gelmeyen tasvirler, baş döndürücü kişilikler ve keskin zekâlar, Proust’un kendi özel dilinde bambaşka bir âleme bürünür. Proust, uzun ve zor cümleleriyle zamanın ve eşyanın büyüleyici ilişkisini kelimelere yansıtırken, her halükârda duyular dünyasında adeta Platonik güzellikle kabaran bir heykeltıraş olduğunu gösterir.
Proust, Sainte- Beuve’e Karşı’da gündelik yaşamından kesitler sunmanın ötesinde, bir insanın çevresiyle kurabileceği olağanüstü ilişkiyi de gözler önüne serer. Proust, Sainte-Beuve etrafında Balzac, Baudelaire, Gérard de Nerval okumaları yapıyor. Bu kitaptaki denemeler aynı zamanda onun sanata ve romana bakışını yansıtan önemli taslaklardır.
Kayıp Zamanın İzinde’yi Proust’a yaraşacak mükemmeliyet algısı içerisinde Türkçe’ye kazandıran Roza Hakmen, çevirinin sanatlar içerisinde nasıl bir sanata dönüşebileceğini de ispatlıyor.
ŞAİR VE PATRONHalil İnalcık
3. Baskı, 90 sf. 8 TL, Edebiyat, ISBN: 975-8717-04-9
Şâir ve Patron, Türkiye’nin tarih alanındaki saygıdeğer temsilcisi Halil İnalcık tarafından kaleme alınmıştır. Bu küçük ama edebiyat için çığır açıcı risâlede İnalcık, Osmanlı divan şâirlerini ve şiirlerini, sanat ve iktidar ilişkisini sosyolojik bir yaklaşımla ele almakta, ana kaynakları kullanarak patronajın bu sanat tarzı üzerindeki belirleyici etkisini analiz etmektedir.
Osmanlı İmparatorluğu’ndaki sanat ve iktidar ilişkisini Max Weber’in “patrimonyal devlet yapısı” tanımlamasından yola çıkarak inceleyen İnalcık, patrimonyal bir yapıya sahip toplumlarda bilim adamı ve sanatçının üretimini “mutlak egemen bir hükümdar”ın belirlediğini şu sözlerle vurguluyor: “Genelde, bilim adamı ve sanatçı, belli bir toplumda egemen sosyal ilişkiler ve belli bir kültür çerçevesinde sanatını ifade eder. Osmanlı toplumu gibi patrimonyal türde bir toplumda, başka deyimle, sosyal onur, statü ve mertebelerin mutlak egemen bir hükümdar tarafından belirlendiği bir toplumda bu gerçek daha da belirgindir”.
EDEBİYAT
33
GOETHE DER Kİ... J. Wolfgang von Goethe
5. baskı, Çeviren ve Derleyen: Gürsel Aytaç, 469 sf. 18 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-57-6
“Goethe der ki...”... Çok yönlü ve evrensel bir sanatçı düşünüldüğünde akla ilk gelebilecek isim ‘Goethe’ olmalıdır. Ve belki de bu yüzden, onun uyarı ve öğütlerine dikkatle kulak kabartmalıdır.
Kendi hayatının mimarı olabilmek, Goethe’nin üzerinde durduğu temel uğraşılardan biriydi. Kültürlü bir Alman burjuvası için Goethe adı, kişinin “kendini inşa” çabasıyla neredeyse özdeşleştirilmiştir. Goethe, ele aldığı hangi konu olursa olsun doğaya bir tanrı gözüyle bakmayı denemiştir. Bu tanrısal bakışın neticesi olarak, insanın hangi dünyada yaşadığı böylesine kapsamlı bir şekilde deneyimlenmiştir. Goethe’de hiçbir şey rastlantı değildir ve her varlık aklı, duyguları, hedefleri ölçüsünde bir amaca hizmet eder. Doğanın dilini yakından tanımayı öğrenemezsek eğer, varlıkların özünü hiçbir zaman anlayamayacak, giriştiğimiz her çaba, kurduğumuz her ilişki bizi derin hayâl kırıklıklarına sürükleyecektir.
Goethe, bir anlamıyla yaşam ustasıdır. Hayatı bir yapıt gibi görebilmek, başka bir deyişle eserlerini yaratırken ortaya koyduğu çabayı hayatını biçimlerken de göstermek, aynı eleştirel gözle ikisine bakmak, Goethe’ye özgü evrensel birkarakterdir. Bu yönüyle onun yaşamı ve edebî kişiliğinden alınabilecek birçok ders ve öğütler var.
Bu kitapta Weimar’lı bilgenin yapıtlarından seçilen sözler bir araya getirildi. Goethe’nin alfabetik sırayla sunulan konu başlıkları altındaki düşüncelerini okurken, aynı zamanda bir hayatın birbirine zıt farklı uçlarının tek zirvede, görkemli bir şekilde nasıl bir araya gelebildiğine tanıklık edilecektir.
“Goethe der ki…”… Çok yönlü ve evrensel bir sanatçı
düşünüldüğünde akla gelebilecek ilk isim 'Goethe' olmalıdır.
Ve belki de bu yüzden, onun uyarı ve öğütlerine dikkatle kulak
kabartmalıdır.
Kendi hayatının mimarı olabilmek, Goethe'nin üzerinde
durduğu temel uğraşılardan biriydi. Kültürlü bir Alman
burjuvası için Goethe adı, kişinin “kendini inşa” çabasıyla
neredeyse özdeşleştirilmiştir. Goethe, ele aldığı hangi konu
olursa olsun doğaya bir tanrı gözüyle bakmayı denemiştir. Bu
tanrısal bakışın neticesi olarak, insanın hangi dünyada
yaşadığı böylesine kapsamlı bir şekilde deneyimlenmiştir.
Goethe'de hiçbir şey rastlantı değildir ve her varlık aklı,
duyguları, hedefleri ölçüsünde bir amaca hizmet eder.
Doğanın dilini yakından tanımayı öğrenemezsek eğer,
varlıkların özünü hiçbir zaman anlayamayacak, giriştiğimiz
her çaba, kurduğumuz her ilişki bizi derin hayâl kırıklıklarına
sürükleyecektir.
Goethe, bir anlamıyla yaşam ustasıdır. Hayatı bir yapıt gibi
görebilmek, başka bir deyişle eserlerini yaratırken ortaya
koyduğu çabayı hayatını biçimlerken de göstermek, aynı
eleştirel gözle ikisine bakmak, Goethe'ye özgü evrensel bir
karakterdir. Bu yönüyle onun yaşamı ve edebî kişiliğinden
alınabilecek birçok ders ve öğütler var.
Bu kitapta Weimar'lı bilgenin yapıtlarından seçilen sözler bir
araya getirildi. Goethe'nin alfabetik sırayla sunulan konu
başlıkları altındaki düşüncelerini okurken, aynı zamanda bir
hayatın birbirine zıt farklı uçlarının tek zirvede, görkemli bir
şekilde nasıl bir araya gelebildiğine tanıklık edilecektir.
J. WO
LFGA
NG
VO
N G
OETH
EG
oeth
e D
er K
i...
Goethe Der ki...J. Wolfgang von Goethe
Çeviri ve Derleme: Gürsel Aytaç
9 789758 717576
ALMAN ROMANTİZMİRicarda Huch
Çeviren: Gürsel Aytaç, 520 sf. 33 TL, Edebiyat, ISBN: 975-8717-08-1
Dünya edebiyatının kurucu mimarlarını düşündüğümüzde kuşkusuz en büyük payelerden birini Alman romantiklerine vermeliyiz.
Novalis, Kleist, Hölderlin, Hoffmann, Grimm ve Schelegel Kardeşler, Brentano...bir grup genç sanatçı ve idealist topluluk kültür tarihinde kalıcı izler bırakmıştır. Kitabın yazarı ve aynı zamanda Yeni Romantizmin bir temsilcisi sayılan Ricarda Huch, bu çevrenin ve dönemin ruhunu bütün ayrıntılarıyla yansıtır. Huch, romantik şair, yazar ve düşünürlerin hayat hikâyelerini, aşklarını ve değerlerini anlatır. Romantizmden kaynağını alan ya da Romantizmle beslenen bilimsel disiplinleri mesela psikolojiyi, tarihi, Germanistiği, halk bilimini mercek altına alır. Ricarda Huch, Romantizmin tarihini verdiği yüzlerce zengin örnekte gözler önüne serer.
***
“Bu kitap tam zamanında, âdeta sihirli bir anahtar gibi elime geçti. Onunla, sayamayacağım kadar çok yer altı mekânının kapısını açıyorum."
Hugo von Hofmannstahl
Thomas Mann’ın da saygıyla selamladığı bu çalışmayı Alman edebiyatı konusunda yetkin bir isim olan Prof. Gürsel Aytaç’ın titiz çevirisiyle sunuyoruz.
RICARDA HUCHAlm
an Romantizm
iDO⁄UBATI
RICARDA HUCH
DO⁄UBATI
Alman RomantizmiÇeviri: Gürsel Aytaç
Dünya edebiyat›n›n kurucu mimarlar›n› düflündü¤ümüz-
de kuflkusuz en büyük payelerden birini Alman roman-
tiklerine vermeliyiz.
Novalis, Kleist, Hölderlin, Hoffmann, Grimm ve Schlegel
Kardefller, Brentano...bir grup genç sanatç› ve idealist toplu-
luk kültür tarihinde kal›c› izler b›rakm›fllard›r.
Kitab›n yazar› ve ayn› zamanda Yeni Romantizmin bir
temsilcisi say›lan Ricarda Huch, bu çevrenin ve dönemin ru-
hunu bütün ayr›nt›lar›yla yans›t›r. Huch, romantik flair, ya-
zar ve düflünürlerin hayat hikâyelerini, aflklar›n› ve de¤erle-
rini anlat›r. Romantizmden kayna¤›n› alan ya da Roman-
tizmle beslenen bilimsel disiplinleri mesela psikolojiyi, mi-
tolojiyi, tarihi, Germanisti¤i, halk bilimini mercek alt›na
al›r. Ricarda Huch, Romantizmin tarihini verdi¤i yüzlerce
zengin örnekte gözler önüne serer.
✳ ✳ ✳
“Bu kitap tam zaman›nda, âdeta sihirli bir anahtar gibi eli-
me geçti. Onunla, sayamayaca¤›m kadar çok yer alt› mekâ-
n›n›n kap›s›n› aç›yorum”Hugo von Hofmannsthal
✳ ✳ ✳
Thomas Mann’›n da sayg›yla selamlad›¤› bu çal›flmay› Al-
man edebiyat› konusunda yetkin bir isim olan Prof. Gürsel
Aytaç’›n titiz çevirisiyle sunuyoruz.
ISBN 975-8717-08-1
Alman Romantizmi 27/1
2/2004 19:43 Page 1
34
SCHILLER Hazırlayan: Gürsel Aytaç, 285 sf, 14 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-38-5
Schiller, felsefi döneminde, yeni ulaştığı aşkın görüş açısından, sanatın konumunu insan bilincinin içsel bağlantısında belirleme problemini çözmüştür. Duyusal bilinçten ahlâki bilince ilerleyişte işaret etmek istediği nokta, zorunlu olarak sanatın ortaya çıktığı noktadır. Aşkın felsefe, insan varlığının aşkın birliğine dayalı senteze varmış yeteneğinde Kant’ın çeşitli eleştirilerinin birlik noktasını bulduktan sonra, artık yalnız Schiller’in değil, Schelling’in, Hegel’in ve ötekilerin de ortak problemi insan bilincinin büyük başarılarının içsel ilişkisini keşfetmektir.
Wilhelm Dilthey
Schiller’in kendine özgü büyüklüğünden söz etmeye bir kez başlandı mı, sonunu getirmek hiç kolay değildir; bu, Goethe’nin daha bilge tabiat sultanlığının bile sunmadığı bir büyüklük: Soylu, uçarı, ateşli yükseltici, evren sarhoşu ve hümanist kültür eğiticisi…
Thomas Mann
Biz eğer Schiller’i bizim çağımızın da çağdaşı olarak korumak istiyorsak, eserlerindeki tarihsel sürecin hayırsızlığı hakkında gerçekçi bir bilinci kanıtlayan unsurları öne çıkarmak zorundayız, sonra ise onu, modernleşme sürecinin olumsuz sonuçlarını sıralayan ve edebiyatın eleştirel bir konseptine alan bir çözümleyici olarak yorumlamalıyız. Schiller, bu açıdan bakıldığında asla Alman İdealizminin bir ‘saray şairi’ değildir, tersine bir uzlaşma estetiğinin çaresizliğinden haberdar olan ve modern dünyanın çelişkilerine göğüs germeye çalışan özeleştirici bir modernizmin öncüsüdür.
Theodor W. Adorno
Schiller, Alman edebiyatının sayılı klasiklerinden olduğu gibi Alman edebiyat tarihinde Klasisizm akımının Goethe’nin yanında temsilcisi. Onu Türk edebiyat dünyası kabataslak, en azından bir isim, bir aydınlanma, bir özgürlük savaşçısı olarak tanır. Daha yakından tanıyanlar içinse Schiller öncelikle bir şair, bir tiyatro yazarıdır. Onu daha da yakından tanımak isteyenler, düşünce dünyasını yansıtan felsefi yazılarına girmek zorundadır. İşte bu görüşle “Schiller” kitabını hazırlarken ağırlığı onun düşünce yazılarına vermek istedim.
Gürsel Aytaç
AHMET HAMDİ TANPINARMehmet Aydın
263 sf. 16,50 TL ISBN: 978-975-8717-61-3
Ne geçmişe aitti tam, ne gelecekten vareste. Hem geleceğe heveskârdı hem geçmişe müptelâ. O’na göre ‘geçmişi ve geleceği görmeye yarayan bir rasat kulesiydi hâl’. Ve hâlin içinden uzaklara bakışlar atan, huzursuzca sağına soluna dönen bir adamdı.
‘Şiiri hayatına sindirmiş ince ve zarif ruhlu rüya adamlarının ön safında’ydı. O’nun edebiyatımızdaki büyüsü, eskiyle yeni arasında hem yaratıcı hem yok edici gerilimi, bir rüya diliyle anlatabilmiş olmasında yatar.
Bu çalışma Tanpınar’ın, eski-yeni, gelenek, kimlik, zaman, müzik, ölüm, hayat, medeniyet, kültür gibi konulardaki düşüncelerini daha önce hiç yapılmamış genişlikte karşılaştırmalı okumalar yoluyla ele alıyor. Mehmet Aydın, Tanpınar düşüncesinin kılcal damarlarında, bir halkın dünyadaki varlığına ve ne’liğine ilişkin korkunç girdaplara sahip kimlik sorunlarını deşiyor.
Mehmet Aydın, hem doğudan hem batıdan sayısız düşünür ve yazarın söyledikleriyle Tanpınar düşüncesinin yol haritasını önümüze seriyor.
Malraux, Heidegger, Burke, Tocqueville, Valéry, Paz, Hegel, Said, Patočka, Husserl, Unamuno, Habermas, Dostoyevski, Elias, Bergson, Proust, Weber, Comte, Sâdık Hidâyet, Beşir Fuat, Yahya Kemal, Kemal Tahir, Oğuz Atay ve Orhan Pamuk’la Tanpınar’a bakmak…
Doğu ve batı bizi aynı anda iki millet haline getirmişti. Tanpınar, bu fikri hep taşıdı içinde. Bir birey olarak kendisinin de, içinde yaşadığı toplumun da zamana yayılan iç sıkıntısında bu olguyu görüyordu. Kapaktaki fraklı fotoğrafı, işte bu iki milletin Tanpınar şahsında objektiflere düşmüş görüntüsüdür. Eski zevklerin adamı yeni arayışlar içinde umutlu ve mağrurdur. Omuzlarının düşük olmadığı ender fotoğraflarından biridir bu.
Maziye tutkuludur Tanpınar, ama belki ondan da çok geleceğe…
Schiller
Gürsel A
ytaç
SchillerHazırlayan ve Çeviren:
Gürsel AytaçSchiller, felsefi döneminde, yeni ulaştığı aşkın görüş açısından,
sanatın konumunu insan bilincinin içsel bağlantısında belirleme
problemini çözmüştür. Duyusal bilinçten ahlâki bilince ilerleyişte
işaret etmek istediği nokta, zorunlu olarak sanatın ortaya çıktığı
noktadır. Aşkın felsefe, insan varlığının aşkın birliğine dayalı senteze
varmış yeteneğinde Kant'ın çeşitli eleştirilerinin birlik noktasını
bulduktan sonra, artık yalnız Schiller'in değil, Schelling'in, Hegel'in
ve ötekilerin de ortak problemi insan bilincinin büyük başarılarının
içsel ilişkisini keşfetmektir. Wilhelm Dilthey
Schiller'in kendine özgü büyüklüğünden söz etmeye bir kez başlandı
mı, sonunu getirmek hiç kolay değildir; bu, Goethe'nin daha bilge
tabiat sultanlığının bile sunmadığı bir büyüklük: Soylu, uçarı, ateşli
yükseltici, evren sarhoşu ve hümanist kültür eğiticisi… Thomas Mann
Biz eğer Schiller'i bizim çağımızın da çağdaşı olarak korumak
istiyorsak, eserlerindeki tarihsel sürecin hayırsızlığı hakkında
gerçekçi bir bilinci kanıtlayan unsurları öne çıkarmak zorundayız,
sonra ise onu, modernleşme sürecinin olumsuz sonuçlarını sıralayan
ve edebiyatın eleştirel bir konseptine alan bir çözümleyici olarak
yorumlamalıyız. Schiller, bu açıdan bakıldığında asla Alman
İdealizminin bir 'saray şairi' değildir, tersine bir uzlaşma estetiğinin
çaresizliğinden haberdar olan ve modern dünyanın çelişkilerine
göğüs germeye çalışan özeleştirici bir modernizmin öncüsüdür.
Theodor W. Adorno
Schiller, Alman edebiyatının sayılı klasiklerinden olduğu gibi Alman
edebiyat tarihinde Klasisizm akımının Goethe'nin yanında temsilcisi.
Onu Türk edebiyat dünyası kabataslak, en azından bir isim, bir
aydınlanma, bir özgürlük savaşçısı olarak tanır. Daha yakından
tanıyanlar içinse Schiller öncelikle bir şair, bir tiyatro yazarıdır. Onu
daha da yakından tanımak isteyenler, düşünce dünyasını yansıtan
felsefi yazılarına girmek zorundadır. İşte bu görüşle “Schiller”
kitabını hazırlarken ağırlığı onun düşünce yazılarına vermek istedim.
Gürsel Aytaç
Ne geçmişe aitti tam, ne gelecekten vareste. Hem geleceğe
heveskârdı hem geçmişe müptelâ. O'na göre 'geçmişi ve geleceği
görmeye yarayan bir rasat kulesiydi hâl'. Ve hâlin içinden
uzaklara bakışlar atan, huzursuzca sağına soluna dönen bir
adamdı.
'Şiiri hayatına sindirmiş ince ve zarif ruhlu rüya adamlarının ön
safında'ydı. O'nun edebiyatımızdaki büyüsü, eskiyle yeni ara-
sında hem yaratıcı hem yok edici gerilimi, bir rüya diliyle
anlatabilmiş olmasında yatar.
Bu çalışma Tanpınar'ın, eski-yeni, gelenek, kimlik, zaman,
müzik, ölüm, hayat, medeniyet, kültür gibi konulardaki düşün-
celerini daha önce hiç yapılmamış genişlikte karşılaştırmalı oku-
malar yoluyla ele alıyor. Mehmet Aydın, Tanpınar düşün-
cesinin kılcal damarlarında, bir halkın dünyadaki varlığına ve
ne'liğine ilişkin korkunç girdaplara sahip kimlik sorunlarını
deşiyor.
Mehmet Aydın, hem doğudan hem batıdan sayısız düşünür ve
yazarın söyledikleriyle Tanpınar düşüncesinin yol haritasını
önümüze seriyor.
Malraux, Heidegger, Burke, Tocqueville, Valéry, Paz, Hegel,
Said, Patočka, Husserl, Unamuno, Habermas, Dostoyevski,
Elias, Bergson, Proust, Weber, Comte, Sâdık Hidâyet, Beşir
Fuat, Yahya Kemal, Kemal Tahir, Oğuz Atay ve Orhan Pamuk'la
Tanpınar'a bakmak…
Doğu ve batı bizi aynı anda iki millet haline getirmişti. Tanpınar,
bu fikri hep taşıdı içinde. Bir birey olarak kendisinin de, içinde
yaşadığı toplumun da zamana yayılan iç sıkıntısında bu olguyu
görüyordu. Kapaktaki fraklı fotoğrafı, işte bu iki milletin Tan-
pınar şahsında objektiflere düşmüş görüntüsüdür. Eski zevklerin
adamı yeni arayışlar içinde umutlu ve mağrurdur. Omuzlarının
düşük olmadığı ender fotoğraflarından biridir bu.
Maziye tutkuludur Tanpınar, ama belki ondan da çok geleceğe…
MEH
MET A
YD
INA
hm
et H
am
di Ta
np
ınar
Ahmet
Hamdi
Tanpınar
MEHMET AYDIN
"Kayıp Zamanın İzinde"
9 789758 717613
35
3 T
ASA
RIM
AN
KARA
0
312
466
28
09
3 T
ASA
RIM
AN
KARA
0
312
466
28
09
Do¤u ne? Bat› ne?
DO⁄U BATIDO⁄U BATI
DO⁄UBATI
DO⁄UBA
TI
2
DÜfiÜNCE DERG‹S‹ | YIL:1 | SAYI:2 | fiUBAT, MART, N‹SAN 1998 | ISSN: 1303-7242
DO⁄U ve BATI
Halil ‹nalc›kTürkiye ve Avrupa:
Dün Bugün
Baykan SezerDo¤u-Bat› Ayr›m›
Etyen Mahçupyan
Do¤u ve Bat›: Bir Zihniyet Gerilimi
Mehmet Ali K›l›çbay
Fakir Akraban›n Talihi
Nilüfer Göle Bat›-D›fl› Modernlik
Üzerine Bir ‹lk Ders
Hasan Bülent Kahraman &
E. Fuat Keyman
Kemalizm,Oryantalizm ve
Modernite
Mustafa Arma¤an
Hayâlî Do¤u’dan
Hayâlî Bat›’ya
Alev Alatl› “Do¤u-Bat›” ‹çi Bofl Bir Tasnif
Yasin Ceylan Yirminci Yüzy›l›n
Son Çeyre¤inde
Müslümanlar›n
H›ristiyan Dünyas›
Karfl›s›ndaki Tav›rlar›
BATILILAfiMA
Hilmi Yavuz Bat›l›laflma De¤il,
Oryantalistleflme
Mümtaz’er Türköne
Bat›l›laflt›ramad›klar›m›z
DO⁄U BATI ve SANAT
Ahmet Kâmil Gören
Do¤u’da ve Bat›’da
‹nsan› Betimlemenin
K›sa Bir Öyküsü
Turgut Cansever
Do¤u ve Bat›
Kültürel ‹liflkiler
Tarihine Bir Bak›fl
DO⁄U BATI ve S‹NEMA
Nezih Erdo¤an
Yeflilçam’da Beden ve
Mekân›n Eklemlenmesi
Üzerine Notlar
Sad›k Yals›zuçanlar
Do¤u Bat› Aras›nda
Sinema
DO⁄U BATI ve
PORTRELER
Ahmet ‹nam
Polanyi Eti¤ine Düflülmüfl
Birkaç Dipnot
Ümit Meriç Yazan
Bir Avrasya Düflünürü:
Cemil Meriç
KENZ
Patr›c›a Spr›ngborg
‹bn Haldun ve
Yönetimlerin Döngüsü
Her›bert Adam
Yahudi Düflmanl›¤› ve
Zenci Karfl›t› Irkç›l›k
DO
⁄U
NE?
BA
TI N
E?
DO⁄UBA
TI
2
DO
⁄U
NE?
BA
TI N
E?DO⁄UBATI
4.. Bask›
Devlet İlber Ortaylı Devlet’e Nasıl Bakmalı? Mehmet Ali Kılıçbay Devletin Yeniden Yapılanması Etyen Mahçupyan Devlet, Liberalizm ve Kapitalizm Hüseyin Hatemi “Devlet” Ne Demek Oluyor? Coşkun Can Aktan Devlet Niçin Yeniden Yapılandırılmalı? Mümtaz’er Türköne “Derin Devlet”
Devlete Karşı Toplum Kadir Cangızbay Sosyalizm Ölebilir mi? Durmuş Hocaoğlu Düşük Şiddetli Devrim Mehmet Altan II. Cumhuriyet Manifestosunun Tartışmalarına Giriş
Yaşama Alanı Ahmet İnam Yaşama Tektoniği Üstüne Düşünceler Fehmi Baykan Fikir Hürriyetinin Sınırlanmasının Lüzumu Üzerine Nuray Mert Lâiklik Tartışması ve İslâmcılık Yasin Ceylan İrtica Konusuna Felsefî Bir Yaklaşım Ahmet Çiğdem Bilimlerin Krizinin Bir İşareti Olarak “Pratik Felsefe”nin Sonu
Kenz Mihail Bakunin Almanya’da Hegelcilik, Anarşizmin Temeli, Devletçilik ve Marksizm Mestrius Plutark Marcus Antonius Julius Caesar Gallia Savaşları
Doğu ve Batı Halil İnalcık Türkiye ve Avrupa: Dün Bugün Baykan Sezer Doğu- Batı Ayrımı Etyen Mahçupyan Doğu ve Batı: Bir Zihniyet Gerilimi Mehmet Ali Kılıçbay Fakir Akrabanın Talihi Nilüfer Göle Batı-Dışı Modernlik Üzerine Bir İlk Ders Hasan BülentKahraman Kemalizm, Oryantalizm ve Modernite Mustafa Armağan Hayali Doğu’dan Hayali Batı’ya Alev Alatlı “Doğu-Batı” İçi Boş Bir Tasnif Yasin Ceylan Yirminci Yüzyılın Son Çeyreğinde Müslümanların Hıristiyan Dünyası Karşısındaki Tavırları
Batılılaşma Hilmi Yavuz Batılılaşma Değil, Oryantalistleşme Mümtaz’er Türköne Batılılaştıramadıklarımız
Doğu Batı ve Sanat Ahmet Kâmil Gören Doğu’da ve Batı’da İnsanı Betimlemenin Kısa Bir Öyküsü
Turgut Cansever Doğu ve Batı Kültürel İlişkiler Tarihine Bir Bakış
Doğu Batı ve SinemaNezih Erdoğan Yeşilçam’da Beden ve Mekânın Eklemlenmesi Üzerine Notlar Sadık Yalsızuçanlar Doğu Batı Arasında Sinema
Doğu Batı ve Portreler Ahmet İnam Polanyi Etiğine Düşülmüş Birkaç Dipnot Ümit Meriç Yazan Bir Avrasya Düşünürü: Cemil Meriç
Kenz Patricia Springborg İbn Haldun ve Yönetimlerin Döngüsü Heribert Adam Yahudi Düşmanlığı ve Zenci Karşıtı Irkçılık: Nazi Almanyası ve Ayrımcı Güney Afrika
Gericilik Nuray Mert Gericilik Mehmet Ali Kılıçbay Bir “Tarih Okuma Tarzı” Olarak Gericilik Ömer Laçiner Geçersizleşen Ama Yenilenmesi Gereken Bir Koordinat Ahmet İnam Yobaz Yaratan Dünyayı Anlamaya Doğru...Selçuk Akşin Somel “Gericilik”, “İlericilik” ve Aydınlar Mehmet S. Aydın “İrtica”ya İlişkin Bazı Düşünceler İlhami Güler Gericiliğin Gerçek ve Enstrümantal Tabiatı Üzerine Mehmet Bayraktar “Gericilik” İçi Boş Bir Sözcük
(Bir) Devrim / Muhafazakârlık / Demokrasi Halil İnalcık Büyük Bir Devrim: Hilâfetin Kaldırılması ve Lâikleşme Süleyman Seyfi Öğün Türk Muhafazakârlığının Açık İkilemleri Üzerine Ahmet Arslan İslâm, Demokrasi ve Türkiye
Kayran Efkan Bahri Eskin Metafizik ve Gericiliğin Metafiziği Yasin Ceylan İnanç, Bilim ve Felsefe Üçlemine Yeni Bir Yaklaşım
Yaşama Alanı Berrak Burçak II. Abdülhamit Devrinde İslâm ve Batılılaşma Karşısında Kadının Konumu Feryal Tansuğ II. Meşrutiyet Döneminde İslâmcılık ve Şeyhülislâm Musa Kâzım Efendi
Kenz Paul Edward Gottfried Antagonizma Olarak Politika Heikki Saari R. G. Collingwood’un Mutlak Ön-Kabuller Öğretisi
1.Sayı: Devlet
2.Sayı: Doğu Ne Batı Ne?
3.Sayı: Gericilik Nedir?
DERGİLER
36
KaygıDoğan Özlem Kaygı ve Tarihsellik Ömer Naci Soykan Varoluş Yolunun Ana Kavşağında: Korku ve Kaygı Kierkegaard ve Hiedegger’de Bir Araştırma Cem Deveci “İsmi İnsan, Kendisi Kaygı Olsun”: Hiedegger’de Kaygının Varlıkbilimsel Değeri Ahmet İnam Kaygı Gülü Açarken Yasin Ceylan Evrenin Belirsizliği Karşısında İnsanın Çaresizliği: Temel Kaygı Seçil Deren Angst ve Ölümlülük Efkan Bahri Eskin Evrenin Endişede Kurulması Mehmet Ali Kılıçbay Uygarlığın Ödülü Olarak Kaygı E. Fuat Keyman Ahlâki Benliğe Geri Dönüş: Globalleşme Etik ve Siyaset İlişkisi
KaygılıkCahit Irmak Dasein İçin Kaygılık
Kaygı(sız)lıkAslı Çırakman Bernard Mandeville: Kaygısız Birey ve Modernitenin Çıkmaz Sokakları
Kaygı ve PsikolojiErol Göka Hümanistik Psikoloji Açısından Kaygı Sorunsalı ve Kendini Gerçekleştirme Kavramı İhsan Dağ Psikolojinin Işığında Kaygı Çağay Dürü Kaygı ve Depresyon: Psikopatolojik Bir Bakış
Tarihçinin GözlemiHalil İnalcık Türkiye Cumhuriyeti ve Osmanlı
Kamusal Alan Etyen Mahçupyan Osmanlı’dan Günümüze Parçalı Kamusal Alan ve Siyaset Süleyman Seyfi Öğün Kamusal Hayatın Kültürel Kökleri Üzerine: Sennett, Habermas, Abdülaziz Efendi E. Fuat Keyman Kamusal Alan ve “Cumhuriyetçi Liberalizm”: Türkiye’de Demokrasi Sorunu Ömer Çaha İdeolojik Kamusalın Sivil Kamusala Dönüşümü Ferda Keskin Kamusal Alan ve Yalın Yaşam Cem Deveci Siyasetin Sınırı Olarak Kamusallık: Arendt’in Kant’tan Çıkarsadıkları Efkan Bahri Eskin Kamusal Değişimin Psikopatolojisi Mümtaz’er Türköne Cumhuriyet’in Kamusal Alanı
Sivil Toplum & Vatandaşlık Mahmut Mutman Sivil Toplum Tartışması Ahmet İçduygu Globalleşme, Anayasallık ve Türkiye’de Vatandaşlık Tartışması Halime Karakaş Sivil İtaatsizlik Ne Kadar İtaatsiz?
MekânAhmet İnam Hânemizdeki Sır Kerem Ünüvar Osmanlı’da Bir Kamusal Mekân: Kahvehaneler
KadınHatice Nur Erkızan Aristoteles’te Akılsallığın Kavranımı ve Kadın Songül Demir Kamusal Alanın Belirlenmesinde Ben ve Ötekinin Yeri
KenzJean Pierre Vernat Kent Devlette Birey
6. Sayı: Kaygı
5. Sayı: Kamusal Alan
Etik Harun Tepe Bir Felsefe Dalı Olarak Etik Erdal Cengiz Törebilimde Değer ve Ölçüt Sorunu Şafak Ural Epistemolojik Açıdan Değerler ve Ahlâk Ali Yaşar Sarıbay Politik Teori, Modernite ve Etik Efkan Bahri Eskin Göğün Buharlaşması: Ethica Arslan Topakkaya Kant’ın ‘Ahlâk(iliğ)in Metafiziği’ Adlı Yapıtında Etiğin Temellendirilmesi Yasin Ceylan Din ve Ahlâk Oktay Taftalı Yalanın Fenomenolojisi Mehmet Ali Kılıçbay Economica’nın Dublörü Ethica Ahmet İnam Hâlsiz Kalmış Bir Ahlâkın Cehenneminde: Ahlâkı Hak Saklasın Bir Yârim Var İçinde Fikret Başkaya Bilim, Üniversite ve Etik Üzerine
Kenz Talip Karakaya Martin Heidegger Düşüncesinde Ölüm Arnold I. Davidson Arkeoloji, Genealoji ve Etik Thomas Nagel Aristoteles’in Eudaimonia Üzerine Düşünceleri Jacques Derrida ile… Kusura Bakmayın Ama Hiçbir Zaman Tam Olarak Öyle Söylemedim!
Cedel Durmuş Hocaoğlu Descartes Felsefesinde Bir Problem Alanı Olarak Ahlâk Şahin Yenişehirlioğlu Ahlâk Üstüne
4. Sayı: Etik
37
Söylem Üstüne SöylemTülin Akşin Söylem Üstüne Söylem’lere Dair Ferda Keskin Söylem, Arkeoloji ve İktidar Cem Deveci Foucault’nun İktidar Kavramsallaştırmasında Siyasal Boyutun Ayrıştırılmazlığı Orhan Tekelioğlu Moderniteye Sıkışan Özgürlük: Foucault’nun “Kendilik Teknolojileri”ne Bir Bakış E. Fuat Keyman Toplumbilimlerinde Yorumbilgisel Yaklaşım ve Modernite/Sekülerleşme Söylemini Anlamak Mukadder Yakupoğlu Özne ve Söylem Efkan Bahri Eskin Söylemin Aşılması Olarak ‘Ge-Rede’ Ali Utku Söylenemeyeni Söylemek: Tractatus’ta Paradoksal Yapı Yücel Dursun Habermas’ın Söylem Etiki’ne Bakışı Oğuz Adanır Baudrillard Postmodern Bir Düşünür Değildir!
Türkiye Üstüne SöylemHasan Bülent Kahraman Türkiye’de Kültürel Söylem Kurguları: Kopuştan Eklemlenmeye ve Geleneksizliğin Geleneği
SeyirAhmet İnam Söylem Kafesinde Muhabbet Denen Kuş Etyen Mahçupyan Ölüm Döşeğindeki Entellekt
KenzEdward W. Said Michel Foucault 1926-1984 Gilles Deleuze İçkinlik: “Bir Yaşam...” Jean François Lyotard Yönerge
9. Sayı: Söylem Üstüne Söylem
Türk Toplumu ve Gelişme TeorisiHayriye Erbaş Gelişme Yazını ve Geleceği Nur Betül Çelik Söylem Kuramları, Hegemonya Kavramı ve Kemalizm Etyen Mahçupyan Osmanlı Dünyasının Zihnî Temelleri Üzerine Simten Coşar Türk Modernleşmesi: ‘Aklileşme’, ‘Patoloji’, Tıkanma Mustafa Armağan Alternatif Modernliğe ve Modernliğimize Dair Mehmet Ali Kılıçbay Türk Modernleş(eme)mesi Türk Post-Modernleşmesi Mehmet Akif Ersoy Alevî Kimliğinin Gelişimine ve Alevî Sünnî İlişkisine Psikanalitik Bakış Kubilay Aysevener Türkiye Cumhuriyetinin Felsefi Temelleri
PesendîdeSüleyman Seyfi Öğün Türk Musikisinde Modernleşme Süreçlerinin ya da “Aşk Olmayınca Meşk Olmaz” diye Yazan Bir İktisatçının Düşündürdükleri
ModerniteVeli Urhan Modernizm, Postmodernizm ve Personalizm Luciano Pellicani Modernite ve Totaliteryanizm
KenzYirmi Sekiz Çelebi Mehmet Efendi Paris Seyâhatnâmesi
8. Sayı: Türk Toplumu ve Gelişme Teorisi
Tarihçinin GözlemiHalil İnalcık Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu Problemi Halil İnalcık Osmanlı Tarihi Üzerinde Kamuoyunu İlgilendiren Bazı Sorular
Akademi ve İktidarNur Vergin Bilim Camiası ve Tanınma İsteği Hüsamettin Arslan Bilim, Bilimsel Bilgi ve İktidar Halil Nalçaoğlu Türkiye’nin Yeni Üniversite Düzeni: Kriz ve Kalite Etyen Mahçupyan Kemalizm, Pozitivizm ve İktidar Ayşe İnal Derslikleri Kamusal Tartışmanın Oluştuğu Bir Mekân Olarak Yeniden Düşünmek
Akademisyene HicviyeAhmet İnam Akademisyen mi? Ak-Adam-İsyan mı?
Aydınlanma, Sosyal Bilimler ve ModerniteHasan Bülent Kahraman Modernite, Sosyal Bilimler ve Bir Disiplinlerarasılık Olanağı Olarak Görsellik Mehmet Okyayuz Ernst Bloch’un Gözüyle Alman Aydınlanması Ayşe Kadıoğlu Sosyal Bilimsel Sancılar
7. Sayı: Akademi ve İktidar
38
AkademidekilerHalil İnalcık Ziya Gökalp: Yüzyıla Damgasını Vuran Düşünür Coşkun Çakır “Devletin Tarihinden Toplumun Tarihine” Yeni Bir Tarih Paradigması ve Ömer Lütfi Barkan Necati Öner Profesör Nusret Hızır Kurtuluş Kayalı Niyazi Berkes ya da İyimserlikten Kötümserliğe Sürüklenmesine Karşın Düşünsel Tercihinde Israrlı Bir Entelektüelin Portresi Taşkın Takış Değerler Levhasının Tersine Çevrilişi: Hilmi Ziya Ülken Ersin Kalaycıoğlu Tarık Zafer Tunaya: Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Siyasal Kurumlar ve Çağdaşlaşma Özer Ergenç Halil İnalcık Neden “Büyük”? Erol Özvar Mehmet Genç: Belgeden Modele Uzanan Bir Portre Dursun Ayan Sabri F. Ülgener’in Türk Düşünce Kültüründeki Yeri
Bülent Arı & Selim Aslantaş Türkiye’de Modern Tarihçiliğin Öncüsü Fuad Köprülü Yılmaz Özakpınar Türkiye’de Bir Mümtaz Turhan Yaşadı Tülay Bozkurt Şimşek Muzaffer Şerif Başoğlu
12. Sayı: Türk Düşünce Serüveni: Akademidekiler
ÂraftakilerHasan Bülent Kahraman Yitirilmemiş Zamanın Ardında: Ahmet Hamdi Tanpınar ve Muhafazakâr Modernliğin Estetik Düzlemi Kurtuluş Kayalı Kemal Tahir Gibi Yerli Bir Entelektüeli Doğru Anlamanın Yolu Düşünsel Konumunun Farklılığını Kavramaktan Geçer Nuray Mert İdris Küçükömer ve “Düzenin Yabancılaşması” Aylin Özman Yeni Sol, Hümanizma ve Mehmet Ali Aybar Düşüncesi: Ortodoks Marksizme Bir Başkaldırı Ali Osman Gündoğan Nurettin Topçu Beşir Ayvazoğlu Doğu-Batı Açmazında Peyami Safa Mustafa Armağan Cemil Meriç’i Anlamak İçin Bir Ön Deneme Efkan Bahri Eskin Sosyalist Olamayacak Kadar Postmodern, Postmodern Olamayacak Kadar Geleneksel, İslâmcı Olamayacak Kadar Dünyevi. Dünyevi Olamayacak Kadar Dürüst: Oğuz Atay Ahmet Turan Alkan Halefi Olmayan Bir İlim Adamı: Erol Güngör
Ahmet İnam Hasan Âli Yücel’in Gönül Evreninde Geziler Sadık Göksu Sonradan Görenlerin Anlayamadığı, “Önceden Gören” Dev: Dr. Hikmet Kıvılcımlı
11. Sayı: Türk Düşünce Serüveni: Âraftakiler
Binyılın MuhasebesiAlev Alatlı “İkinci Aydınlanma Çağı” Etyen Mahçupyan Modern Bireyin ve Bölünmüş Aklın Binyılı Ahmet İnam Binyıllık Hüzün: İnsanın Düşünme Serüveni Üstüne Bir Yorum E. Fuat Keyman Modernite Sorunsalı ve 21. Yüzyıla Girerken Türkiye Halil İnalcık İkinci Bin’de Türkler İlhan Tekeli & Selim İlkin Küreselleşme Ulus-Devlet Etkileşimi Bağlamında AB-Türkiye İlişkilerinin Yorumlanması Hayriye Erbaş Küçük Sevimli Dünya: Küreselleşme ve Bazı Yanılgılar Yasin Ceylan Yeni Yüzyılda Müslüman Olmak Mehmet Okyayuz Postmodernizm: Modernitenin Öteki Yüzü Erdal Cengiz İki Bin Beş Yüz Yıllık Düş: Hümanizm Oktay Taftalı Zaman, Tarih ve Varoluş İlişkisi Üzerine Mukadder Yakupoğlu Binlerce Yıllık Serüvenin Boşluğundan Duyulan Hoşnutsuzluk
KenzJean Baudrillard Binyılın Sonu ya da Gerisayım
Nostalji (Ortaçağ Aydınlığı)Arthur Koestler Uyurgezerler
10. Sayı: Binyılın Muhasebesi
39
Popüler KültürErol Mutlu Popüler Kültürü Eleştirmek Gülriz Büken Amerikan Popüler Kültürünün Türkiye’de Yayılışına Karşı Tepkisel Düşünceler Edibe Sözen Popüler Kültür Retoriği: Sahiplik İçinde Yokluk, Rağbette Olma ve Sağduyu Bilgisi İrfan Erdoğan Popüler Kültürde Gasp ve Popülerin Gayri Meşruluğu
Popüler Kültür AraştırmalarıAslı Yazıcı Yakın Sınırda Yapılan Bir Çeviri Girişimi: Popüler Kültür Nezih Erdoğan Üç Seyirci: Popüler Eğlence Biçimlerinin Alımlanması Üzerine Notlar Nuran Erol Kültürel Bir Kimlik Olarak Delikanlılığın Yükselişi Alev Çınar Cartel’in Rap’i, Melezlik ve Milliyetçiliğin Sarsılan Sınırları Serpil Aygün Cengiz Kimlik İnşasında Kâğıt Kentlerin Kâğıt Mezarlıkları Betül Karagöz Hiçlik İçinde Yokluğu Aramak Popüler Olabilir mi? Sabri Büyükdüvenci Modern ve Postmodern ‘Aşk’ İkilemi Süheyla Kırca Medya Ürünlerinin
Küresel Yayılımı, Yerelleştirilmesi: Ulusaşırı Kimliklerin Yaratılması
KenzDouglas Kellner Popüler Kültür ve Postmodern Kimliklerin İnşası Raymond Williams Teknoloji ve Toplum
15. Sayı: Popüler Kültür
Bir Kıta: AvrupaHasan Bülent Kahraman Avrupa: Türk Modernleşmesinin Xanadu’su: Türk Modernleşmesi Kurucu İradesinde Yeni Bir Bakış Denemesi Aslı Çırakman Avrupa Fikrinden Avrupa Merkezciliğe Betül Çotuksöken Avrupa: Öznenin Doğum Yeri Recep Boztemur Avrupa’nın Uzun Ondokuzuncu Yüzyılı Serdar Taşçı İktidar ve Söylem: Kapitalizm ve Avrupa Murat Belge Ortaçağ Ali Akay Ortaçağ’dan Çıkarken Kadın ve Yeni Çağ Dante’si Mehmet Ali Kılıçbay Tarihsizliğin Marjından Marjinalleştiren Tarih Alanına: Avrupa’nın Kendini ve Dünyayı İnşa Etmesi Oğuz Adanır Occidentalisme! Ahmet Ulvi Türkbağ Doğu’nun Akşamından Batı’nın Şafağına: Modern Avrupa’yı Yaratan Anlayışın Doğuşu Vehbi Hacıkadiroğlu Toplumlar Arasındaki Ayrımlar Üzerine
Osmanlı –Avrupa: Bir TarihçeHalil İnalcık Avrupa Devletler Sistemi, Fransa ve Osmanlı: Avrupa’da “Geleneksel Dostumuz” Fransa Tarihine Ait Bir Olay
Bir Rüya: Avrupa BirliğiKürşat Ertuğrul AB ve Avrupalılık Ali L. Karaosmanoğlu Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği Açısından Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri Ömer Naci Soykan Deus Sive Logica: Wittgenstein’ın Tanrı Anlayışı Üstüne Ali Utku Yazı Oyunundaki Ölü Adam Yazarın Ölümü ve Foucaultcu Retorik Immanuel Kant Bütün Felsefî Teodise Denemelerinin Başarısızlığı Üzerine
Türkiye – Avrupa: Bir İkilemDilek Barlas Akdeniz’de Hasmane Dostlar: İki Dünya Savaşı Arasında Türkiye ve İtalya Hüner Tuncer 19. Yüzyılda Osmanlı-Avrupa İlişkileri
14. Sayı: Avrupa
Hukuk ve Adalet ÜstüneDoğan Özlem Hukuk Devletini Sosyal Devlet İçinde Düşünmek Mithat Sancar Şiddet, Şiddet Tekeli ve Demokratik Hukuk Devleti Mustafa Erdoğan “Hikmet-i Hükümet”ten Hukuk Devletine Yol Var mı? Ahmet İnsel Kimlikler ve Devletin Hukuku Zühtü Arslan Devletin Hukuku, Hukuk Devleti ve Özgürlük Sarkacı Ömer Çaha İdeoloji İle Hukuk Arasında Devlet
Hukukun ÜstünlüğüKadir Cangızbay Bir Kavram Olarak ‘İnsan Hakkı’ E. Fuat Keyman Devlet Bekası-Hukukun Üstünlüğü Karşıtlığı: Türkiye’de Devlet Sorunu ve Demokratikleşme Olasılığı Etyen Mahçupyan Hukukun Üstünlüğü ve Entelektüel
Hukukun SeyriHalil İnalcık Türk Tarihinde Türe ve Yasa Geleneği
Adalet ÜstüneElif Çırakman Levinas’ta Öteki ve Adalet: Eleştirel Bir Not Ahmet Ulvi Türkbağ Postmodernite ve Hukuk İdealleri: Adalet, Hukuk Devleti Hayriye Erbaş Küreselleşme ve Ulus-Devletin ‘Aşınımı’ Sürecinde Toplumsal Eşitlik/Adalet Hayrettin Ökçesiz Hukuk ve Adalet Üstüne Duygular Mehmet Küçük Gerilik Bilincinin Doğuşu Olarak Osmanlı-Türk Modernleştirilmesi
13. Sayı: Hukuk ve Adalet Üstüne
40
KüreselleşmeUğur Kömeçoğlu Küreselleşme, Modernleşme ve Modernlik E. Fuat Keyman Kapitalizm-Oryantalizm Ekseninde Küreselleşmeyi Anlamak: 11 Eylül, Modernite ve Kalkınma Sorunsalı
Küreselleşme ve Kültür Hatice Nur Erkızan Küreselleşmenin Tarihsel ve Düşünsel Temelleri Üzerine Halil İnalcık Kültür Etkileşimi, Küreselleşme Nurgün Oktik Globalleşme ve Yüksek Öğrenim Mehmet Ali Kılıçbay
Kültür Çoğunluğu Sona Ererken Yasin Ceylan Global Etik Nalan Yetim Küresel Üretim Yapılanmasına Kültürel Yanıtlar: Ulusal-Yerel?
Küreselleşme ve EkonomiHaluk Tözüm Küreselleşme: Gerçek mi? Seçenek mi?
Hayri Kozanoğlu Küreselleşme ve Uluslarüstü Sermaye Sınıfı Hayriye Erbaş Küresel Kriz ve Marjinalleşme Sürecinde Göç ve Göçmenler Cem Somel Azgelişmişlik Perspektifinden Küreselleşme Durmuş Özdemir Küreselleşme, Ekonomik Büyüme ve Çokuluslu Şirketler
Küreselleşme ve Türk EkonomisiZeynep Bilge Yıldırım Türk Lirası Öldü mü? Sübidey Togan Avrupa Entegrasyonu ve Türkiye AB İlişkileri
Ali Kantur Küreselleşme ve Türkiye’de Kriz
Küreselleşme ve HukukAhmet Ulvi Türkbağ Pasta Tarifleri Üzerine Bir İnceleme: Küreselleşme ve Adalet
Küreselleşme ve MedyaGüliz Uluç Medya Yapılarının Küreselleşmesi
18. Sayı: Küreselleşme
TarihHalil İnalcık Osmanlı Para ve Ekonomi Tarihine Toplu Bir Bakış Şevket Pamuk Bağımlılık ve Büyüme: Küreselleşme Çağında Osmanlı Ekonomisi Bülent Arı Osmanlı Maliyesinin İflası ve 1854 İstikrazı Canay Şahin Yeni Bir Çalışma Işığında Osmanlı’da Dış Borçlanma ve Mali İflas Üzerine S. Akşin Somel Osmanlı Son Döneminde Eğitim Yatırımları ve Vergilendirme Meselesi Orhan Güvenen Türkiye Ekonomisi ve Zaman Dinamiğinde Sosyal Sermaye Eksikliği
EkonomiFeridun Yılmaz İktisatta “Politik”in Doğası Bhikhu Parekh Üstün İnsanlar: Mill’den Rawls’a Liberalizmin Dar Görüşlülüğü Nurgün Oktik Immanuael Wallerstein; Tarihsel Kapitalizmin Analizi ve Dünya Sistemi John Friedmann Yoksulluğu Yeniden Düşünmek: Yetkilendirme ve Yurttaşlık Hakları Selim Somçağ Küreselleşmenin Ekonomik Anlamı
Ekonomi, Türkiye ve KrizMerih Celasun Gelişen Ekonomilerin Dış Kaynak Kullanımı, Finansal Krizler ve Türkiye Örneği, 2001 Faruk Selçuk “Alacakaranlık Kuşağı” Erinç Yeldan Türkiye Ekonomisi’nde 2000-2001 Krizinin Yapısal Kaynakları Üzerine Süleyman
Demirel Cumhuriyet ve Türkiye Kalkınması Emre Alper Finansal Küreselleşme, Demokrasi Açığı ve Yükselen Piyasalarda Yaşanan Sürekli Krizler: Sermaye Hareketlerinin Liberalleşmesi Sonrasında Türkiye Deneyimi Serdar Sayan Demografik Gelişmeler ve Türkiye Ekonomisi Işın Çelebi Güvensizlik Ortamı-Bekleyişler Kriz ve Çözüm Merih Celasun Ekonomide Uzun Dönemli Büyüme Enflasyon Süreci ve IMF Destekli Program
17. Sayı: Ekonomi
Geç Aydınlanmanın Erken AydınlarıE. Fuat Keyman Şerif Mardin, Toplumsal Kuram ve Türk Modernitesini Anlamak Ayşe Azman Tarihselciliğe Karşı Ampirizm ve Mübeccel B. Kıray Ferhat Kentel Murat Belge; Özne ve Aydın Aylin Özman & Simten Coşar Siyasal Tahayyülde Devletin Belirleyiciliği Metin Heper Çalışmaları Üzerine Bir İnceleme Bülent Arı “Dairenin Dışındakiler”i Araştıran Tarihçi: Ahmet Yaşar Ocak Süleyman Seyfi Öğün Türk Tarihçiliğinin Şehirli Yüzü: İlber Ortaylı Mustafa Günay Doğan Özlem’in Felsefe ve Bilim Anlayışı Betül Karagöz Küreselleşen Türkiye’de Evrensel Değer: İsmail Tunalı Sezgin Kızılçelik Batı Düşün Kalıplarının Dışında, “Takım Anlayışı”ndan Hareket Edenlerin Karşısında Bir Yerli, Yerli Olduğu Kadar Evrensel Bir Sosyolog: Baykan Sezer Ahmet İçduygu Türk Modernleşmesi İçinde Bir “Rönesans”
İnsanı ve(ya) “Tecessüskâr” Bir Bilim İnsanı: Nermin Abadan-Unat H. Bayram Kaçmazoğlu Bir Halk Adamı Olarak Aydının Portresi: İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu Dursun Ayan Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı
KenzHalil İnalcık Bilimler Akademisi Tarihte ve Türkiye’de
16. Sayı: Türk Düşünce Serüveni: Geç Aydınlanmanın Erken Aydınları
41
Oryantalizm ve 11 EylülE. Fuat Keyman Globalleşme, Oryantalizm ve Öteki Sorunu: 11 Eylül Sonrası Dünya ve Adalet Uğur Kömeçoğlu Oryantalizm, Belirsizlik, Tahayyül, 11 Eylül Seyla Benhabib Kutsal Olmayan Savaşlar
Seyla Benhabib ile Söyleşi Zühtü Arslan 11 Eylül’ün ‘Öteki’ Yüzü: Leviathan’ın Dönüşü
Medeniyetler ÇatışmasıRichard L. Rubestein Yirmi Birinci Yüzyılda Din
Oryantalizm ve Edward Said – IIMahmut Mutman Şarkiyatçılık: Kuramsal Bir Not Nilgün Tutal Edward Said’in Oryantalizmi Nasıl Okunuyor? Ali Kemal Yıldırım Edward Said’in Şarkiyatçılık Düşüncesine Eleştirel Bir Bakış
PortreCelal Türel Ralph Waldo Emerson’un Oryantalizmi
KenzDavid Ray Papke Joseph Conrad’ın “Karanlığın Yüreği”: Edebi Bir Emperyalizm Eleştirisi
Doğu’danC. Madeline Zilfi Bir Müderrisin Günlüğü: Osmanlı Biyografi Çalışmaları için Yeni Bir Kaynak
Batı’danAslı Yazıcı Yakın Batı Düşüncesinde Koleksiyon Zamanı
Sayı 20/II: Oryantalizm - II
Oryantalizmin TemelleriHalil İnalcık Hermenötik, Oryantalizm, Türkoloji Mustafa Soykut Tarihi Perspektiften İtalyan Şarkiyatçıları ve Türkologları İsmail Hakkı Kadı Hollanda Şarkiyat Araştırmaları Şerif Mardin Oryantalizmin Hasıraltı Ettikleri Oliver Konty Üçgenin Tabanını Yok Sayan Pythagoras: Oryantalizm ve Ataerkillik Üzerine
Oryantalizm ve MarksizmRecep Boztemur Marx, Doğu Sorunu ve Oryantalizm
Oryantalizm ve KemalizmHasan Bülent Kahraman İçselleştirilmiş, Açık ve Gizli Oryantalizm ve Kemalizm
Oryantalizm ve Edward SaidAslı Çırakman Oryantalizmin Varsayımsal Temelleri: Fikri Sabit İmgelem ve Düşünce Tarihi Ahmet Ulvi Türkbağ Şark’a Dair: Milâdın 24. yılında Şarkiyatçılık B. Babür Tuna Şarkiyatçılığı Anlamak Edward Said’in “Şarkiyatçılık”ı Üzerine Notlar
KenzMehmet İpşirli “Her Medeniyetin Bir Ansiklopedisi Vardır”
Sayı: 20/I: Oryantalizm - I
“Kusursuz Cinayet”Jean Baudrillard İllüzyon, Yitirilen İllüzyon ve Estetik
Modernizm & PostmodernizmNesrin Kale Modernizmden Postmodernist Söylemlere Doğru Zygmunt Bauman Modernite, Postmodernite ve Etik
YapısalcılıkAli Akay Yapısalcılık-Sonrasına Yeniden Bir Bakış
HermeneutikMustafa Günay Düşünce ve Kültür Tarihinde Hermeneutik Gelenek
Ütopya & HeterotopyaKrishan Kumar Sosyalizmin Sonu mu? Ütopyanın Sonu mu? Tarihin Sonu mu? Halil Nalçaoğlu Heterotopya, Koloni ve Öteki Mekânlar: Michel Foucault’nun Kısa Bir Metni Üzerine Düşünceler
DilbilimRecep Alpyağıl Dil Oyunlarından Dilin Yapıbozumuna
FeminizmDilek İmançer Feminizm ve Yeni Yönelimler
Siyasal Toplumsal DönüşümBehçet Güleryüz Devlet ya da Disiplin Vehbi Bayhan Risk Toplumu Terry Eagleton Beş Çeşit Aynılık ve Farklılık
KenzCelal Türer Whitehead’ın Yapısalcı Postmodernizmi Aziz Fevzi Zambak Wittgenstein Felsefesi Felsefeye ve Sosyal Bilimlere Nasıl Yeni Açılımlar Getirebilir? Kurtuluş Kayalı Türk İş’li Sosyolog Kardeşim...
19. Sayı: Yeni Düşünce Hareketleri
3 T
ASA
RIM
AN
KARA
0
312
466
28
09
3 T
ASA
RIM
AN
KARA
0
312
466
28
09
DO⁄U BATI
DO⁄UBATI
DÜfiÜNCE DERG‹S‹ | YIL:6 | SAYI:19 | MAYIS, HAZ‹RAN, TEMMUZ-2002 | ISSN: 1303-7242
KUSURSUZ C‹NAYET
Jean Baudr›llard
‹llüzyon, Yitirilen
‹llüzyon ve Estetik
MODERN‹ZM &
POSTMODERN‹ZM
Nesrin KaleModernizmden
Postmodernist
Söylemlere Do¤ru
Zygmunt Bauman
Modernite,
Postmodernite ve Etik
YAPISALCILIK
Ali Akay Yap›salc›l›k-Sonras›na
Yeniden Bir Bak›fl
HERMENEUT‹K
Mustafa Günay
Düflünce ve
Kültür Tarihinde
Hermeneutik Gelenek
ÜTOPYA &
HETEROTOPYA
Kr›shan Kumar
Sosyalizmin Sonu mu?
Ütopyan›n Sonu mu?
Tarihin Sonu mu?
Halil Nalçao¤lu
Heterotopya, Koloni ve
Öteki Mekânlar:
M›chel Foucault’nun
K›sa Bir Metni Üzerine
Düflünceler
D‹LB‹L‹M
Recep Alpya¤›l
Dil Oyunlar›ndan Dilin
Yap›bozumuna: Derr›da’y›
W›ttgenste›n’a Ek-lemek
ya da W›ttgenste›n’dan
Hareketle Derr›da’n›n
‹z-ini Sürmek
FEM‹N‹ZM
Dilek ‹mançer
Feminizm ve
Yeni Yönelimler
S‹YASAL-TOPLUMSAL
DÖNÜfiÜM
Behçet Güleryüz
Devlet ya da Disiplin
Vehbi Bayhan
Risk Toplumu
Terry EagletonBefl Çeflit Ayn›l›k ve Farkl›l›k
KENZCelal TürerWhitehead’in Yap›salc›
Postmodernizmi
Aziz Fevzi Zambak
W›ttgenste›n Felsefesi
Felsefeye ve Sosyal
Bilimlere Nas›l Yeni
Aç›l›mlar Getirebilir?
Kurtulufl Kayal›
Türk-‹fl’li Sosyolog
Kardeflim...
DO⁄UBATI
19
YE
N‹D
ÜfiÜ
NC
EH
AR
EK
ET
LER
‹DO⁄UBATI
Dünya Neyi Tart›fl›yor?-2
Yeni DüflünceHareketleri
2.Bask›
42
Tarihsel Arka PlanArus Yumul Âraf’ta Kalanlar Oğuz Adanır Kültür ile ZihniyetKamusal AlanUğur Kömeçoğlu Örtünme Pratiği ve Toplumsal Cinsiyete İlişkin Mekânsal Bir Etnografi Hatice Kurtuluş Mekânda Billurlaşan Kentsel KimliklerSiyaset BilimiSimten Coşar & Aylin Özman Siyaset, Demokrasi ve Kimlik-Fark-Tanıma Politikaları E. Fuat Keyman
Türkiye’de “Lâiklik Sorunu”nu Düşünmek: Modernite, Sekülerleşme, Demokratikleşme Turgay Uzun
Ulus, Milliyetçilik ve Kimlik Üzerine Bir Değerlendirme Mehmet Ali Kılıçbay Kimlikler OkyanusuAvrupa ve Avrupa BirliğiNilgün Tutal Doğu ve Amerika Arasında Avrupa Ali L. Karaosmanoğlu Transatlantik Çatlağı: Değişen Kimlikler Hüsamettin İnaç Avrupa Birliği Entegrasyonu Sürecinde Türkiye’nin Kimlik Problemleri
HukukAhmet Ulvi Türkbağ Kimlik, Hukuk ve Adalet Sorunu
AkademiBelkıs Ayhan Tarhan İki Câmi Arasında Beynamaz: ‘Türk’ Akademisyeni Örneğinden Yola Çıkararak ‘Kimlik’ Hakkında Notlar
MedyaDilek İmançer Çağdaş Kimliğin Yapılanma Süreci ve Televizyon
SanatPınar Bingöl Varlığını Yaratarak İfade Eden İnsan: “Sanatçı”
… Ve SinemaBülent Diken & Caersten B. Laustsen & Türkay Nefes Postmodern Şiddet–Network Toplumunda Dövüş Kulübü
23. Sayı: Kimlikler
FragmanlarZeynep Sayın Fragmanlar IEdebiyatAhmet İnam Ebediyâtını Yitirmiş Edebiyat
Osmanlı ve Cumhuriyet EdebiyatıMehmet Kalpaklı Osmanlı Şiirine Genel Bir Bakış Denemesi M. Orhan Okay Modernleşme ve Türk Modernleşmesinin İlk Dönemlerinde İnanç Krizlerinin Edebiyata Yansıması Orhan Tekelioğlu Edebiyatta Tekil Bir Ulusal Kanonun Oluşmasının İmkânsızlığı Üzerine Notlar Kurtuluş Kayalı Siyaset Kıskacından Biçimcilik Kıskacına Tarihsel ve Sosyolojik Damarını Kaybetme Tehlikesi Sınırlarında Gezinen Türk Edebiyatı Kürşad Ertuğrul Türkiye Modernleşmesinde Toplumsal ve Bireysel Özerklik Sorunu: Oğuz Atay ve Orhan Pamuk’la Birlikte Düşünmek M. Asım Karaömerlioğlu Erken Dönem Türk Edebiyatında Köylüler Aslı Yazıcı Yakın Otobiyografi
VitrindekilerMukadder Yakupoğlu Entelektüel Edebiyatın İflası: Enis Batur ve Acı Bilgi Zeliha Etöz & Nuran Erol Işık Doğu ve
Batı’nın Dayanılmaz Hafifliği: Ahmet Altan’ın ‘Kılıç Yarası Gibi’ ve ‘İsyan Günlerinde Aşk’ Adlı Romanlarının Anlam DünyasıSahne ArkasıPaul Ricoeur Edebî Eleştiri ve Felsefî Hermeneutiğin Bir Problemi Olarak ‘Yazmak’ Ertuğrul R. Turan Kolektif Şizofreni: Zamanın İki Yüzü
OkumalarÖzgür Taburoğlu Baştan Çıkaran Nakış Cinleri: Lâle Devri’nin Göz Boyayan Renkleri ve Nakışları Metin Yeğeneoğlu & Simten Coşar Gerçek/Tahayyül- Siyaset/ Edebiyat: Tuhaf Olmayan İkilinin Yazınsal Örnekleri” Yücel Dursun Bir S. Beckett Okuması: Adlandıralamayan’ın Adı ya da Kendiliğin (Self) DramıOkuma ParçasıFerma Lekesizalın Sınır Durumlar, Yaşamlar ve Kimlikler: Doğunun Limanları
22. Sayı: Edebiyat Üstüne
Geç Klasik Dönem Zühtü Arslan Rousseau’nun Hayaletleri: Yeni Devlet Eski Söylem Cemal Bâli Akal Hukuka Karşı Haklar Hasan Bülent Kahraman Post Fenomenolojik Devlet Tasavvuru Hegelci ve Arendçi Kısıtlamalar ve Yeni Bir Sivil Toplum İnşa Olanağı Ahmet Ulvi Türkbağ Bir Demokrasi Klasiği: Alexis De Tocqueville’de Demokrasi Kültürünün Temel Kurumları Olarak Yerel Yönetimler Ertuğ Tombuş Demokratik Meşruiyet İlkesi Olarak Hukuk Devleti
BugünEtyen Mahçupyan Demokrasinin Alacakaranlık Kuşağı Simten Coşar Türkiye Bağlamında Yeni Siyaset: Yeni Bir Siyasal Etiğe Doğru
Türkiye’de Devlet ve SiyasetÇiler Dursun Türkiye’de Askerî Darbelerin Simgesel
Ekonomisi Nur Bilge Criss Türkiye Cumhuriyeti’nin Dış Politikaları Metin Heper Demokrasimizin Sorunları A. Raşit Kaya Siyasetsiz Seçimler Üzerine Tartışma Ögeleri
Devlet ve MilliyetçilikAli Osman Gündoğan Devlet ve Milliyetçilik
Devlet ve ÖzgürlüklerNiyazi Öktem Din-İnanç Özgürlüğü ve Site
Devlet ve FeminizmNurgün Oktik & Füsun Kökalan Feminizmden Kadın Çalışmalarına Devletin Fonksiyonu
Devlet ve GüvenMert Gökırmak Küresel Kriz ve Politikada Güven
21. Sayı: Yeni Devlet / Yeni Siyaset
43
TarihHalil İnalcık Otman Baba ve Fâtih Sultan Mehmed EdebiyatMuhammet Nur Doğan Dîvan Şiirinde Aşk Ahmet Atillâ Şentürk Osmanlı Şiirinde “Aşk”a Dair
Ahmet İnam Andelîb-i Gûyânın Yolculuğu Olarak Aşk Laurent Mignon Işk ve Aşkın Buluştuğu ve Ayrıştığı Yer: Nizâr Kabbâni ve Cemal Süreya’nın Şiirinde Sevgili ve MesajAcem AğırsemâîŞeyh GâlibDoğu MasalıAli Duymaz İncil ile Furkan Arasında Bir Aşkın Hikâyesi: Kerem ile Aslı Gülşen Çulhaoğlu Şeyhî’nin Hüsrev ü Şîrîn Mesnevisi’ndeki Aşk İlişkileriKadınAnneamarie Schimmel Sûfîlikte Dişil Unsurlar
Yedi Askıİmriülkays
İranUğur Kömeçoğlu Gençlik, Gündelik Yaşam, Beden-Mekân Siyaseti ve İran
Eski Mısır’danTarlalarda Buluştuğumuz Sevgiliye Hoş Türküler
TiyatroS. Dilek Yalçın Çelik Lâle Devri: Bir Lâle Muamması, Masal Diyarı Şiir Gibi Bir Aşk ...
ResimEmine Önel “Tasavvufî Aşk Şehidi” Hallac-ı Mansur ve Akyavaş’ın Resmindeki Yansıması
KenzMustafa Kara Sinan Paşa ve Aşk Süleyman Derin Mevlâna Celâleddin Rumi’nin Sevgi Anlayışı
26. Sayı: Aşk ve Doğu
Gelenek ve Türk ModernleşmesiHalis Çetin Gelenek ve Değişim Arasında Kriz: Türk Modernleşmesi Ekmeleddin İhsanoğlu Modern Türkiye ve Osmanlı Mirası Çiler Dursun Türk İslâm Sentezi İdeolojisi ve Öznesi Funda Gençoğlu Onbaşı “Geleneksel” ve “Modern”: Sınırlar ve Geçirgenlikler Üzerine…
Gelenek Nedir?Edward Shils Gelenek
Gelenek ve KültürNecdet Subaşı Kültürel Mirasın Çeşitliliği ve Seçicilik Sorunu
Gelenek ve Muhafazakârlık Bengül Güngörmez Muhafazakârlığın Sosyolog Havarisi: Robert Nisbet
Gelenek ve DinMehmet Vural Gelenek ve Dinlerin Aşkın Birliği
Gelenek ve Rusya ÖrneğiÖmer Göksel İşyar Gelenekçi Rus Klâsik Avrasyacı Düşüncesinin Gelişimi ve Temel İlkeleri
NietzscheIan Almond Nietzsche’nin İslâm ile Barışı: Düşmanımın Düşmanı Dostumdur
Ali Utku Deleuze’ün Nietzsche’si “Seyyar Savaş Makinesini Yeniden Örgütlemek”
SinemaAslı Daldal Gerçekçi Geleneğin İzinde: Kracauer, “Basit Anlatı” ve Nuri Bilge Ceylan Sineması
25. Sayı: Modernliğin Gölgesinde: Gelenek
Savaş ve BarışCemal Bâli Akal Masumlar Öldürülemez-Masumlar Öldürülebilir Nur Bilge Criss Barışı Olmayan Savaş Halil İnalcık Osmanlı’nın Avrupa ile Barışıklığı: Kapitülasyonlar ve Ticaret Erhan Büyükakıncı Uluslararası İlişkilerdeki Savaş İncelemelerinde ‘Tarih’in Metodolojik Araç Olarak Kullanımına Bir Bakış Emre Bağce Küresel Savaşların Eşiğinde Kant ve Hegel’i Yeniden Okumak Mustafa Kibaroğlu Kitle İmha Silahlarının Yayılması Sorunu ve Türkiye Mehmet Ali Kılıçbay Savaş ve Ekonomi Ali L. Karaosmanoğlu Kendi Kaderini Tayin, Ülke Bütünlüğü, Uluslararası İstikrar ve Demokrasi
Savaş ve BatıErtuğrul R. Turan Batı Metafiziği ve Savaş
Savaş ve DoğuFaruk Bozgöz & Rüstem Erkan Kabîle-Aşîret Asabiyet ve Savaş
Savaş ve KadınMetin Yeğeneoğlu & Simten Coşar Savaş ve Patriarka: Savaş ve Barışı Yeniden Düşünmek
Savaş ve MedyaBelkıs Ayhan Tarhan Görmek, Gözlemek, Savaş ve Teknoloji Dilruba Çatalbaş Savaşı Aktarmak ve Anlamlandırmak: Gazeteciliğin Profesyonel Değerleri ve Yaygın Medyanın Tutumu
ÇevreGülgün Tuna Uluslararası Örgütler ve Çevre
TürkiyeÇınar Özen Global Siyasal Sistem ve Türkiye Üzerine Bir Değerlendirme Orhan Güvenen Türkiye 1 Ocak 1981’de Avrupa Ekonomik Topluluğu’na Üye Olabilir miydi?
24. Sayı: Savaş ve Barış
44
TakdimSüleyman Seyfi Öğün Türk Püritanizmine Dair Notlar
İdeoloji ve Sosyal BilimlerEtyen Mahçupyan Modernizmin Yabancılaşması Türkiye’de Sosyal Bilimlerin Tıkanması Üzerine Bazı Düşünceler Kurtuluş Kayalı “Memleketi Tanımak”
Resmî İdeolojiAhmet Yaşar Ocak “Osmanlı Resmî (Yahut İmparatorluk) İdeolojisi” Meselesi Halil İnalcık Atatürk ve Atatürkçülük
Atölye: Siyaset Bilimi Çalışmaları-IIFuat Keyman Sosyal Demokrasi ve Türkiye Oğuz Adanır Ulusal Burjuvazi ve Lâik Ahlâk
Biz Siz OnlarMesut Yeğen Yahudi-Kürtler ya da Türklüğün Yeni Hudutları Necati Polat Yeni Anti-semitizm: Efendi Üzerine Notlar
Cinsiyet PolitikalarıSerpil Sancar Otoriter Türk Modernleşmesinin Cinsiyet Rejimi
“Zihniyet, Aydınlar Ve İzm’ler”Rüstem Erkan-Faruk Bozgöz Aydınlar, Toplumsal Sınıflar ve İdeoloji V. Ertan Yılmaz Düşünce Hayatının İki Zıt Figürü: Entelektüeller ve İdeologlar Berrin Koyuncu Lorasdağı-Hilâl Onur Avrupa Merkezcilik Üzerinden Uygarlık Kavramına İki Farklı Bakış: Norbert Elias ve Cemil Meriç
29. Sayı: Dün Bugün Yarın İdeolojiler - 2
İdeoloji ya Da İdeolojilerin SonuAli Akay Moderniteyi Yeniden Ele Almak: İdeolojisizleşme Kürşad Ertuğrul Sosyal Teoride İdeolojik Kapanımları Kırma Arayışları ve Doğu/Batı Ayrımı Zühtü Arslan İdeoloji, Türk Militarizmi ve Post-Militarist Açılımlar Ayhan Kaya İdeolojiden İdolojiye Yolculuk: Düşüncebilimden Kimlikbilime Davut Ateş Kuram, Eylem ve İnanç Ekseninde Siyasal İdeolojilerin Geleceği
İdeolojinin Sınırlarında…Hasan Bülent Kahraman Leviathan Liberalizm Sularında Görüldü C. Fred Alford Totalitenin Karşıtı: Levinas ve Frankfurt Okulu Fermâ Lekesizalın Habermas’ın İdeoloji Eleştirisi ve Postyapısalcı Cyborg’a İlişkin Bir Soruşturma Güney Çeğin & Alim Arlı “İdeoloji” Gerçeğinin Aşınması ve Pierre Bourdieu’nün Kuramsal Seçenekleri Çiler Dursun Hegel’de Kendilik Bilinci ve Öteki İçindeki Yolculuk
Atölye: Siyaset Bilimi Çalışmalarıİlhan Tekeli Tek ve Çok Kademeli Demokrasi Kuramlarının Ontolojik Kabulleri Üzerine Murat Somer Demokratlığın Politik Ekonomisi: İnanılır Demokrasi, Düzenleyici Devlet ve AB’li Küreselleşme Hikmet Kırık Âdil Siyasî Düzen Kurgusu ve Liberal Kamusal Alan
28. Sayı: Dün Bugün Yarın: İdeolojiler-1
Batı: Mutsuz Aşklar ÜlkesiM. Mukadder Yakupoğlu Batı Düşüncesinin Temel İkilemi Olarak Aşk ve Cinsellik Hasan Ünal Nalbantoğlu “Kant Burada da Hizmetinizdedir, Fräulein.” Maria von Herbert-Immanuel Kant Yazışması Hannah Arendt & Martin Heidegger Yusuf Eradam Aşkın Sözü Kördür: Batı’nın Aşk Pazarı ve Paradigmaları Üzerine Bir Deneme
“Aşk” Yok, “Ayartma” VarJean Baudrillard Tutkunun Kötülük Meleği
Batı’nın Aşk Sembolleri: Don Juan Ve Casanova Robert Laffont Don Juan Mitosu Stefan Zweig Casanova / Homo Eroticus
MüzikSenail Özkan Opus Metaphysicum: Tristan ve Isolde
EdebiyatGürsel Aytaç Alman Edebiyatında Aşk İhsan Yılmaz Bayraktarlı Hölderlin ve Aşkın Mutlaklığı Rümeysa Çavuş Shakespeare’de Aşkın Farklı Kimlikleri Zuhâl Yılmaz XII.-XVIII. Yüzyıllar Arasında İtalyan Edebiyatında ve Leopardi’de Aşk Charles Baudelaire Balkon Louis Aragon Elsa’nın Gözleri
Psikanaliz Nilgün Tutal Kristeva’da Aşk Fermâ Lekesizalın William Faulkner’da Aşk, Arzu ve Yitik Mutluluk: Lacan’cı Bir Analiz
ToplumBelkıs Ayhan Tarhan & Funda Bekâr Batı Dolayımıyla Aşk Temsilleri: Romantik ve Seyirlik Aşk Hikâyeleri Oktay Taftalı Kötümser Aşk ve Batı
27. Sayı: Aşk ve Batı
45
Eski DünyaMeldan Tanrısal Kolomb’dan Wovoka’ya Kızılderililer Gülriz Büken Yerli ve Yerli Olmayan Evrenlerde Amerikan Kızılderilileri’nin “Yaşayakalış”ı: Sanat Yoluyla Kendi Kaderini Belirleme, Tanınma ve Güçlenme
Bülent Arı Avrupalılar Kozlarını Amerika Kıtası’nda Paylaştı
Amerika ve Kimlik KriziC. Akça Ataç & Bahar Gürsel Amerikan Apokaliptik’inin Dünü Bugünü Fermâ Lekesizalın Amerika’nın Kuruluş Mitleri: Pastoral Cennet, Umutlar, Yeni Başlangıçlar Ayşe Lahur Kırtunç Kim Bu Amerikalı, Bu Yeni Adam? Oğuz Adanır İki Amerika: Gerçek ve Sanal
Amerikan Tarz-I SiyasetLawrence B. Goodheart Joseph McCarthy’nin Günümüz Amerikasına Kalmış Olan Uğursuz Mirası Ali L.
Karaosmanoğlu Hiroşima’ya Giden Yol Füsun Türkmen ABD’nin Dış Politikası: Devamlılık ve Değişim Selçuk Çolakoğlu Asya-Pasifik’te Amerika: ABD’nin “Batı”ya Açılma Macerası
Yeni Dünya’ya GöçNazım İrem Eritme Potasından Eriyen Pota’ya: XXI. yüz-yılın Eşiğinde Amerika Işıl Acehan Eski Dünya’dan Yeni Dünya’ya: Anadolu’dan ABD’ye İlk Müslüman Türk Göçü Üzerine
EdebiyatNur Gürani Arslan Bir Zamanlar Türk Edebiyatında Amerika
SanatMatthew J. Iannucci Post-Modern Anti-Kahraman Taxi Driver’da Kapitalizm ve Kahramanlık Travis Bickle Üzerine Suzan Bakır Stieglitz’in Fotoğraflarındaki Yüce (!) Amerika Orhan Kandemir Afrikalılar Cazı veya Blues’u İcat Etmek için Gelmediler Yeni Dünya’ya
32. Sayı: Bir Zamanlar Amerika
3 T
ASA
RIM
AN
KARA
0
312
466
28
09
Bir Zamanlar
AMER‹KA
DO⁄U BATI
DO⁄UBATI
DÜfiÜNCE DERG‹S‹ | YIL:8 | SAYI:32 | MAYIS, HAZ‹RAN, TEMMUZ-2005 | ISSN: 1303-7242
ESK‹ DÜNYA
Meldan Tanr›salKolomb’dan Wovoka’ya
K›z›lderililer
Gülriz Büken Yerli ve Yerli Olmayan
Evrenlerde Amerikan
K›z›lderilileri’nin
“Yaflaya Kal›fl”›:
Sanat Yoluyla Kendi
Kaderini Belirleme,
Tan›nma ve Güçlenme
Bülent Ar›Avrupal›lar Kozlar›n›
Amerika K›tas›’nda
Paylaflt›
AMER‹KA VE
K‹ML‹K KR‹Z‹
C. Akça Ataç & Bahar GürselAmerikan Apokaliptik’inin
Dünü Bugünü
Fermâ Lekesizal›n
Amerika’n›n Kurulufl Mitleri:
Pastoral Cennet, Umutlar,
Yeni Bafllangݍlar
Ayfle Lahur K›rtunç
Kim Bu Amerikal›,
Bu Yeni Adam?
O¤uz Adan›r‹ki Amerika: Gerçek ve Sanal
AMER‹KAN
TARZ-I S‹YASET
Lawrence B. Goodheart
Joseph McCarthy’nin
Günümüz Amerikas›na
Kalm›fl Olan U¤ursuz Miras›
Ali L. Karaosmano¤lu
Hiroflima’ya Giden Yol
Füsun TürkmenABD’nin D›fl Politikas›:
Devaml›l›k ve De¤iflim
Selçuk Çolako¤lu
Asya-Pasifik’te Amerika:
ABD’nin“Bat›”ya
Aç›lma Maceras›
YEN‹ DÜNYA’YA GÖÇ
Naz›m ‹rem Eritme Potas›ndan
Eriyen Pota’ya: XXI.
Yüzy›l›n Efli¤inde Amerika
Ifl›l AcehanEski Dünya’dan Yeni
Dünya’ya: Anadolu’dan
ABD’ye ‹lk Müslüman
Türk Göçü Üzerine
EDEB‹YAT
Nur Gürani Arslan
Bir Zamanlar Türk
Edebiyat›nda Amerika
SANAT
Matthew J. Iannucc›
Post-Modern Anti-Kahraman:
Taxi Dr›ver’da
Kapitalizm veKahramanl›k
Suzan Bak›rSt›egl›tz’inFoto¤raflar›ndaki
Yüce (!) Amerika
Orhan Kandemir
Afrikal›lar Caz› veya
Blues’u ‹cat Etmek için
Gelmediler Yeni Dünya’ya
DO⁄UBA
TI
32
B‹R
ZA
MA
NLA
R A
MER
‹KA
DO⁄UBATI
32. SAYI KAPAK bas 11
/5/05 16:22 Page 1
Takdim IHalil İnalcık Helenizm, Megali İdea ve Türkiye
Takdim IIŞerif Mardin Operasyonel Kodlarda Süreklilik, Kırılma ve Yeniden İnşa: Dün ve Bugün Türk İslâmî İstisnacılığı
Takdim IIIM. Şükrü Hanioğlu II. Meşrutiyet Dönemi ‘Garbcılığı’nın Kavramsallaştırılmasındaki Üç Temel Sorun Üzerine Not
Avrupa’yı Yeniden Düşünmek Halil İnalcık Tarihte Avrupa Birliği ve Türkiye Meyda Yeğenoğlu Avrupa Kimliği’nin İdeolojik Arkaplanı
İslâmYasin Ceylan İslâm ve Diğer Her Şey
RöportajMurat Belge ile Dün Bugün Yarın
“Dilde, Fikirde, İşde Birlik”Hakan Kırımlı İsmail Bey Gaspıralı, Türklük ve İslâm
ArkaplanCevat Özyurt Milletleşme Sürecinde Ziya Gökalp’in Medeniyet Arayışı H. Emre Bağce İbni Haldun’un İdeoloji Kuramı: Karşılaştırmalı Bir Çözümleme Mustafa Oral 1933 Üniversite Reformu ve Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
Sol PortrelerGökhan Karsan “Eski Tüfek” Bir Sosyalistte Milliyetçilik Sosyalizm İkilemi: MDD ve Mihri Belli Ergün
Yıldırım Bir Sol Milliyetçi İdeoloji Modeli: Kadro Dergisi
Okuma ParçasıNejdet Gök-Mehmet Kutlu Hilâl ve Ay-Yıldız Motifi Sembol ve İdeolojik Kullanım Sefa Kaplan Barzani Ailesi, Akademik Ahlâk ve Kürt Yahudiler
31. Sayı: Dün Bugün Yarın İdeolojiler-4
3 T
ASA
RIM
AN
KARA
0
312
466
28
09
3 T
ASA
RIM
AN
KARA
0
312
466
28
09
Dün Bugün Yar›n
‹DEOLOJ‹LER 4
DO⁄U BATI
DO⁄UBATI
DÜfiÜNCE DERG‹S‹ | YIL:8 | SAYI:31 | fiUBAT, MART, N‹SAN-2005 | ISSN: 1303-7242
TAKD‹M I
Halil ‹nalc›k
Helenizm, Megali ‹dea ve
Türkiye
TAKD‹M II
fierif Mardin
Operasyonel Kodlarda
Süreklilik, K›r›lma ve
Yeniden ‹nfla:
Dün ve Bugün Türk
‹slâmî ‹stisnac›l›¤›
TAKD‹M III
M. fiükrü Hanio¤lu
II. Meflrutiyet Dönemi
‘Garbc›l›¤›’n›n
Kavramsallaflt›r›lmas›ndaki
Üç Temel Sorun Üzerine Not
AVRUPA’YI
YEN‹DEN DÜfiÜNMEK
Halil ‹nalc›kTarihte Avrupa Birli¤i ve
Türkiye
Meyda Ye¤eno¤lu
Avrupa Kimli¤i’nin
‹deolojik Arkaplan›
‹SLÂMYasin Ceylan‹slâm ve Di¤er Her fiey
RÖPORTAJ
Murat Belge ile
Dün Bugün Yar›n
“D‹LDE, F‹K‹RDE,
‹fiDE B‹RL‹K”
Hakan K›r›ml› ‹smail Bey Gasp›ral›,
Türklük ve ‹slâm
ARKA PLAN
Cevat ÖzyurtMilletleflme Sürecinde
Ziya Gökalp’in Medeniyet
Aray›fl›
H. Emre Ba¤ce
‹bni Haldun’un ‹deoloji
Kuram›: Karfl›laflt›rmal›
Bir Çözümleme
Mustafa Oral
1933 Üniversite Reformu
ve Dil ve Tarih-Co¤rafya
Fakültesi
SOL PORTRELER
Gökhan Karsan
Eski Tüfek Bir Sosyalistte
Milliyetçilik Sosyalizm
‹kilemi MDD ve
Mihri Belli
Ergün Y›ld›r›m
Bir Sol Milliyetçi
‹deoloji Modeli:
Kadro Dergisi
OKUMA PARÇASI
Nejdet GökMehmet Kutlu
Hilal ve Ay-Y›ld›z Motifi
Sembol ve ‹deolojik
Kullan›m
DO⁄UBA
TI
31
‹DEO
LOJ‹LER
4DO⁄UBATI
TakdimArus Yumul Kafka’nın Kehânetleri, Arendt’in Tanıklıkları
Osmanlı-CumhuriyetKemal Karpat Türkiye’de Bugün İdeoloji Durumu
Yök SorunuAyşegül Ergül-Simten Coşar Siyaset-İdeoloji-Eğitim: YÖK Tartışmalarının Resmî Sınırları Üzerine
Söylem, İdeoloji ve Kadın Nilgün Tutal İdeolojinin Konumlanma Alanı: Kristeva ve Adlandırılamayanla Yüzleşme
AvrupaDerya Gürses Avrupa’nın Karanlık Yüzü
Asya Dinleri ve İdeolojiMustafa Soykut Dinler Tarihi Perspektifinden Hindistan Kökenli Dinler ve İdeolojik Çatışmalar
Kitle Kültürü Ve İdeolojiDennis K. Mumby İdeoloji ve Anlamın Toplumsal İnşası: Bir İletişim Bakış Açısı Rıza Sam Kitle İletişiminin Tüketim İdeolojisi ya da Üretilen Tiryakiliğin Büyüsü
Atölye: İdeoloji Çalışmaları Mehmet Fevzi Bilgin Siyasal Teoloji: Carl Schmitt ve Siyasal Kavram Analizi Nezahat Altuntaş Yıldızı Sönmeyen Bir İdeoloji: Milliyetçilik Mehmet Okyayuz (Klâsik) Faşizmin Kavramsallaştırılması Üzerine Bir Deneme Fikret Başkaya Doğu/Batı Çatışması Değil, Kapitalist/Emperyalist Saldırı İhsan Kamalak Üçüncü Yol ve Demokrasi Mehmet Ali Kılıçbay Total İdeoloji, Totaliter Siyaset: İslâmcı İdeoloji Friedrich A. Hayek Entelektüeller ve Sosyalizm Orhan Güvenen Karar Süreçleri ve İdeolojiler Oktay Taftalı Düşüncenin Mutsuz Biçimi: İdeoloji
30 . Sayı: Dün Bugün Yarın İdeolojiler-3
3 T
ASA
RIM
AN
KARA
0
312
466
28
09
3 T
ASA
RIM
AN
KARA
0
312
466
28
09
Dün Bugün Yar›n
‹DEOLOJ‹LER 3
DO⁄U BATI
DO⁄UBATI
DÜfiÜNCE DERG‹S‹ | YIL:8 | SAYI:30 | KASIM, ARALIK, OCAK-2004/05 | ISSN: 1303-7242
TAKD‹MArus YumulKafka’n›n Kehânetleri,
Arendt’in Tan›kl›klar›
OSMANLI-CUMHUR‹YET
Kemal KarpatTürkiye’de Bugün
‹deoloji Durumu
YÖK SORUNU
Ayflegül Ergül-Simten Coflar
Siyaset-‹deoloji-E¤itim:
YÖK Tart›flmalar›n›n
Resmî S›n›rlar› Üzerine
SÖYLEM, ‹DEOLOJ‹ VE KADIN
Nilgün Tutal
‹deolojinin Konumlanma
Alan›: Kr›steva ve
Adland›r›lamayanla
Yüzleflme
AVRUPA
Derya GürsesAvrupa’n›n Karanl›k Yüzü
ASYA D‹NLER‹ VE
‹DEOLOJ‹
Mustafa Soykut
Dinler TarihiPerspektifinden Hindistan
Kökenli Dinler ve
‹deolojik Çat›flmalar
K‹TLE KÜLTÜRÜ VE
‹DEOLOJ‹
Denn›s K. Mumby
‹deoloji ve Anlam›n
Toplumsal ‹nflas›:
Bir ‹letiflim Bak›fl Aç›s›
R›za SamKitle ‹letifliminin Tüketim
‹deolojisi ya da Üretilen
Tiryakili¤in Büyüsü
ATÖLYE:
‹DEOLOJ‹ ÇALIfiMALARI
Mehmet Fevzi Bilgin
Siyasal Teoloji:
Carl Schm›tt ve
Siyasal Kavram Analizi
Nezahat Altuntafl
Y›ld›z› Sönmeyen
Bir ‹deoloji: Milliyetçilik
Mehmet Okyayuz
(Klâsik) Faflizmin
Kavramsallaflt›r›lmas›
Üzerine Bir Deneme
Fikret BaflkayaDo¤u/Bat› Çat›flmas› De¤il,
Kapitalist/Emperyalist
Sald›r›
‹hsan KamalakÜçüncü Yol ve Demokrasi
Mehmet Ali K›l›çbay
Total ‹deoloji,
Totaliter Siyaset:
‹slâmc› ‹deoloji
Fr›edr›ch A. Hayek
Entelektüeller ve
Sosyalizm
Orhan Güvenen
Karar Süreçleri ve
‹deolojiler
Oktay Taftal›
Düflüncenin Mutsuz Biçimi:
‹deoloji
DO⁄UBATI
30
‹DE
OLO
J‹LER
3DO⁄UBATI
46
ORTAÇA⁄
AYDINLI⁄I
DO⁄U BATI
DO⁄UBATI
DÜfiÜNCE DERG‹S‹ | YIL:8 | SAYI:33 | A⁄USTOS, EYLÜL, EK‹M-2005 | ISSN: 1303-7242
TAKD‹M I
Halil ‹nalc›k
Helenizm, Megali ‹dea ve
Türkiye
TAKD‹M II
fierif Mardin
Operasyonel Kodlarda
Süreklilik, K›r›lma ve
Yeniden ‹nfla:
Dün ve Bugün Türk
‹slâmî ‹stisnac›l›¤›
TAKD‹M III
M. fiükrü Hanio¤lu
II. Meflrutiyet Dönemi
‘Garbc›l›¤›’n›n
Kavramsallaflt›r›lmas›ndaki
Üç Temel Sorun Üzerine Not
AVRUPA’YI
YEN‹DEN DÜfiÜNMEK
Halil ‹nalc›kTarihte Avrupa Birli¤i ve
Türkiye
Meyda Ye¤eno¤lu
Avrupa Kimli¤i’nin
‹deolojik Arkaplan›
‹SLÂMYasin Ceylan‹slâm ve Di¤er Her fiey
RÖPORTAJ
Murat Belge ile
Dün Bugün Yar›n
“D‹LDE, F‹K‹RDE,
‹fiDE B‹RL‹K”
Hakan K›r›ml› ‹smail Bey Gasp›ral›,
Türklük ve ‹slâm
ARKA PLAN
Cevat ÖzyurtMilletleflme Sürecinde
Ziya Gökalp’in Medeniyet
Aray›fl›
H. Emre Ba¤ce
‹bni Haldun’un ‹deoloji
Kuram›: Karfl›laflt›rmal›
Bir Çözümleme
Mustafa Oral
1933 Üniversite Reformu
ve Dil ve Tarih-Co¤rafya
Fakültesi
SOL PORTRELER
Gökhan Karsan
Eski Tüfek Bir Sosyalistte
Milliyetçilik Sosyalizm
‹kilemi MDD ve
Mihri Belli
Ergün Y›ld›r›m
Bir Sol Milliyetçi
‹deoloji Modeli:
Kadro Dergisi
OKUMA PARÇASI
Nejdet GökMehmet Kutlu
Hilal ve Ay-Y›ld›z Motifi
Sembol ve ‹deolojik
Kullan›m
ISSN 1303-72420-0
9 7 7 13 0 3 7 2 42 0 7
DO⁄UBATI
33
OR
TA
ÇA
⁄ A
YD
INLI⁄
IDO⁄UBATI
DOĞUBATI
DO
ĞU
BATI
AK
DEN
İZ
34
DO
ĞU
BATI
DOĞU BATIDÜŞÜNCE DERGİSİ | YIL:9 | SAYI:34 | KASIM, ARALIK, OCAK 2005-06 | ISSN: 1303-7242
AKDENİZ
AKDENİZ’DE
TARİH VE ZAMAN
Turhan Kaçar
Romalılar ve
Kuzey Komşuları
Mehmet Bulut
Merkez, Akdeniz’den
Atlantik’e Kayarken
Avrupalılar ve
Osmanlılar
Mehmet Ali Kılıçbay
Bir Akdeniz Ütopyası
Emıle Témıme
Akdeniz Vizyonunu
Yeniden Ele Almak
Otuzlu Yılların Ütopyası mı?
Abdullah Ekinci
Türkiye Selçukluları’nın
Akdeniz Politikası
AKDENİZ KORSANLARI
Hüseyin Kayhan
Osmanlı Öncesi Akdeniz ve
Çevresinde Türk Korsanları
Uğur Altuğ
Osmanlı İmparatorluğu’nun
Akdeniz Siyasetinde
Korsanların Rolü
SEYİR
Mustafa Pultar
İlk Türkçe Denizcilik Sözlükleri
KENZNiyazi Öktem
Fransız Laikliğinin
100. Yıldönümü ve Türkiye
AKDENİZ VE KİMLİK
Özlem Hemiş Öztürk
Akdeniz’de Kültürel Belleğin
Fragmanları ve Kültürel
Belleğin Taşıyıcıları:
Çocuklar, Deliler,
Entelektüeller
"MARE NOSTRUM":
BİZİM DENİZ
Halil İnalcık
Akdeniz ve Türkler
İdris Bostan
Kanuni, Barbaros ve
Akdeniz’de Değişen
Güç Dengeleri
BİR AKDENİZLİ:
FERNAND BRAUDEL
Merve İrem Yapıcı
Bir Akdeniz Tarihçisi:
“Fernand Braudel”
ZEUS İLE HERA:
AKDENİZ’DE
İLK YOLCULUK
Turhan Yörükân
Zeus’un Aşklarıyla
Akdeniz’de Kurulmak İstenen
Sosyo-Kültürel ve Politik
İlişki Ağı
AKDENİZ’DE MEKÂN
Emel Altan Ege
Venedik: Akdeniz’de
Doğu ile Batı’nın
Buluşma Noktası
Bedia Demiriş
İskenderiye:
Antik Çağ Akdeniz’inde
Bir Kültür Kenti
Ali Efdal Özkul
Doğu Akdeniz’in Anahtarı
Kıbrıs Adası
DOGUBATI | 34. SAYI AKDENIZ.indd 1
12/6/05 6:38:14 PM
EntelektüelEtyen Mahçupyan Hangi Entelektüel? Metin Gönen Felsefe, Politika ve Aydın İkilemi
Osmanlı Berrak Burçak 19. Yüzyıl Osmanlı Entelektüeli ve Bilimcilik Kemal H. Karpat Aydınlar ve Kimlik: Tarihsel Bir Bakış
EdebiyatZeynep Uysal Bir Toplum Projesinin Peşinde Halide Edip Adıvar Ahmet Oktay Attilâ İlhan: İmkânsızı Zorlamak
BatıZeynep Direk Bir Entelektüel Olarak Jean Paul Sartre Emre Zeybekoğlu Distinguo Ergo Sum – Carl Schmitt
Arka PlanOktay Taftalı Batı Medeniyetinin Mutsuz Çocuğu Entelektüel Hilal Onur İnce Batılı Muhafazakâr Düşüncede Entelektüellerin Yeri ve İşlevleri Derya Gürses Tarbuck On Sekizinci Yüzyıl Britanyası Entelektüelleri: Tanımlar, Platformlar
Aydınlanmadan PostmodernizmeNazım İrem Radikalleştirilmiş Aydınlanma Projesi Kıyısında Entelektüeller ve Jürgen Habermas Ali Esgin
Batı Sosyolojisinin Gündemindeki Entelektüel İlgiler ve Anthony Giddens
35. Sayı: Entelektüeller-I
Zeus ile Hera: Akdeniz’de İlk YolculukTurhan Yörükân Zeus’un Aşklarıyla Akdeniz’de Kurulmak İstenen Sosyo-Kültürel ve Politik İlişki AğıAkdeniz’de MekânEmel Altan Ege Venedik: Akdeniz’de Doğu ile Batı’nın Buluşma Noktası Bedia Demiriş İskenderiye: Antik Çağ Akdeniz’inde Bir Kültür Kenti Ali Efdal Özkul Doğu Akdeniz’in Anahtarı Kıbrıs AdasıAkdeniz ve KimlikÖzlem Hemiş Öztürk Akdeniz’de Kültürel Belleğin Fragmanları ve Kültürel Belleğin Taşıyıcıları: Çocuklar, Deliler, EntelektüellerMare Nostrum: “Bizim Deniz” Halil İnalcık Akdeniz ve Türkler İdris Bostan Kanuni, Barbaros ve Akdeniz’de Değişen Güç Dengeleri
Bir Akdenizli: Fernand BraudelMerve İrem Yapıcı Bir Akdeniz Tarihçisi: “Fernand Braudel”
Akdeniz’de Tarih ve ZamanTurhan Kaçar Eskiçağ Akdeniz Dünyasında Siyasal Birliğin Sonu: Romalılar ve Kuzey Komşuları Mehmet Bulut Merkez, Akdeniz’den Atlantik’e Kayarken Avrupalılar ve Osmanlılar Mehmet Ali Kılıçbay Bir Akdeniz Ütopyası Emile Témime Akdeniz Vizyonunu Yeniden Ele Almak Otuzlu Yılların Ütopyası mı? Abdullah Ekinci Türkiye Selçukluları’nın Akdeniz Politikası ve Doğu Akdeniz’de Hâkimiyetin TesisiAkdeniz KorsanlarıHüseyin Kayhan Osmanlı Öncesi Akdeniz ve Çevresinde Türk Korsanları Uğur Altuğ Osmanlı İmparatorluğu’nun Akdeniz Siyasetinde Korsanların RolüSeyir Mustafa Pultar İlk Türkçe Denizcilik SözlükleriKenzNiyazi Öktem Fransız Laikliğinin 100. Yıldönümü ve Türkiye
34. Sayı: Akdeniz
Ortaçağ AydınlığıZeki Özcan Ortaçağ’da Birey ve Bireyleşme Jacques Le Goff Ortaçağ’da Batı Avrupa Mehmet Ali Kılıçbay Ortaçağ’ın ‘Orta Malı’ Olmadığına Dair Burçin Erol Ortaçağ Avrupası ve Üniversiteler Turhan Kaçar Ortaçağ’ın Dinsel Fermantasyonu A. Kadir Çüçen Kötülük Problemi Nazım İrem Karanlık/Aydınlık Anlatısı Olarak Ortaçağ ve Eski/Yeni Tarih Yazımı
“Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü”Bekir Karlığa Doğu-Batı Düşüncelerinde On Üçüncü Yüzyıl Dönüşümü
SöyleşiBetül Çotuksöken ile Ortaçağ Üstüne
MüzikAhmet Soysal Ortaçağ’da Batı Avrupa Müziği
“Ortaçağ Yok, Ortaçağlar Var”Ebru Yener Ortaçağ’ın Aydınlık Yüzü: Endülüs Hüseyin Can Erkin Japonya Ortaçağı’nda Zen Işığı
İncelemeRichard Dietrich Digenēs Akritēs Destanı’nda Bizans-Müslüman İlişkileri
Hukuk/SiyasetAydın Albayrak & Cem Deveci Ortaçağ Sonunda Evrensel Hukuk Arayışı ve İnsan Hakları: Vitoria’nın Siyaset Kuramı
Tarih DersleriSencer Divitçioğlu Saruhanlı Beyliği’nin Kıpçak Kökenli Olma İhtimali (XI-XIV. Yüzyıllar) Hüseyin Kayhan Haçlılar Karşısında Selçuklular
33. Sayı: Ortaçağ Aydınlığı
47
KimlikReyda Ergün &Cemal Bâli Akal Kimlik Bedenin Hapishanesidir
EtnisiteŞener Aktürk Etnik Kategori ve Milliyetçilik: Tek-etnili, Çok-et nili ve Gayri-etnik Rejimler
Milliyetçilik Mehmet Karakaş Türkçülük ve Türk Milliyetçiliği G. Gürkan Öztan Türk Milliyetçiliğinde Taşra Fetişizmi ve Toplumsal Cinsiyet İlker Aytürk Türk Dil Milliyetçiliğinde Batı Meselesi Alaattin Oğuz Rusya Türklerinin Türk Milliyetçiliğiyle İlişkileri Yılmaz Çolak 1990’lı Yıllar Türkiye’sinde Yeni-Osmanlıcılık ve Kültürel Çoğulculuk Tartışmaları Zana Çitak Fransa’da Laiklik ve Milliyetçilik: 1905 Kilise-Devlet Ayrılığı Yasası Recep Boztemur Tarihsel
Açıdan Millet ve Milliyetçilik: Ulus-Devletin Kapitalist Üretim Tarzıyla Birlikte Gelişimi Ergün Yıldırım Küreselleşen Dünyada Milliyetçilik
Milli BurjuvaziNalan Yetim & Ayşe Azman Türk Burjuvazisinde “Milli”lik Sorunu ve Kültürel Miras
Kültürel ÇalışmalarNuran Erol Işık Milliyetçilik, Popüler Kültür ve “Kurtlar Vadisi”
38. Sayı: Milliyetçilik-I
Nur Vergin Entelektüel Olmak ya da Olmamanın Sosyolojik Belirlemeleri Üzerine Bir Deneme Ali AkayTürk Aydını ve Tarihle Barışmak
Atay & Meriç & TanpınarBerrin Koyuncu Lorasdağı & Hilal Onur İnce Marjinallikten Non-Konformizme –Oğuz Atay Eserlerinde Entelektüel Dücane Cündioğlu Bir Mâbed Bekçisi: Cemil Meriç Berkiz Berksoy Bir Entelektüel Olarak Tanpınar
NostaljiKemal Özmen Malraux’nun Enver Paşa’sı ya da Doğu’da Entelektüellik Sorunsalı M. Asım Karaömerlioğlu
Rusya, Almanya ve Türkiye’de Büyük Bir Kozmopolit Entelektüel ve Eylemci: Helphand-Parvus
Soruşturma & Söyleşi Dokuz Soruda Türk Aydını
Koray Tütüncü & Ertürk Demirel Agnes Heller ile ‘Bir Ahlâk Kuramı’ Adlı Üçlemesi Üzerine Söyleşi
KenzAliye Kovanlıkaya Batı Düşüncesinde İki Entelekt Reyhan Atasü Topçuoğlu Foucault ve Entelektüeller
37. Sayı: Entelektüeller-III
EntelektüellerMahmut Mutman Yeni Kültür ve Aydınlar Zeki Özcan Sosyo-Kültürel Fenomen Olarak Entelektüeller
Oktay Özel Tarih, Tarihçi ve Entelektüel Kamusallık Bağlamında Türkiye’den Güncel Değinmeler
Bernard Lewis’e Karşı Edward SaidCansu Özge Özmen Hassasiyetler Çatışması
Arendt & Althusser & RawlsG. Gürkan Öztan “Politik Olan”a İtibarını İade Etme Teşebbüsü: Hannah Arendt Üzerine Özge Yalçın
Althusser’de Aydın Sorunu ve İdeoloji Aysel Doğan Rawls’un Liberalizmi ve Kozmopolitanizm
Ülgener’e DairAhmed Güner Sayar İktisâdî Liberalizm Karşısında Sabri F. Ülgener Ayşe Azman & Nalan Yetim
Bir Entelektüelin Yüz Çizgileri: Sabri F. Ülgener
KenzNecdet Subaşı “Normal Bilim” ve Hakikat Rejim(ler)i Murat Erşen Entelektüel Laik mi Olmalıdır?
SinemaMetin Gönen Faure, Godard ve Entelektüel Sinema
36. Sayı: Entelektüeller-II
48
TakdimErtuğrul R. Turan Küskün Tanrılar, Uykusuz Ozanlar, İsimsiz Acılar
Babİlker Aytürk Eyüp: Soğuğa Açılan Kapı
Hermes & HeraklitosCaner Işık Eski Dünyanın Kadim Bilgesi Hermes John Burnet Efesli Heraklitos
Antik Dünya BilgeliğiSema Önal Hikmet (Bilgelik) Üstüne Bedia Demiriş Antik Çağda Dil ve Gramer Erman Gören
Antik Çağ Destan Geleneğinde Ruh ve Öte Dünya Turhan Kaçar Pax Romana’nın Gölgesinde İkinci Sofistler Dönemi
ve Bir Sofistin Kaleminden Roma İmparatorluğu Oktay Taftalı Sofist Bilgeliğin “Empirist” Dayanakları Üzerine C. Akça Ataç Britanya için İmparatorluk Dersleri: Sparta ve Atina
MitolojiTurhan Yörükân Aphrodite’nin Yunan ve Roma Mitolojisine Dâhil Edilmesiyle Oluşan “Syncretic” Bütünleşme
Doğu John Tait Mısır’ın Bilgeliği: Klasik Görüşler N. K. Devaraja Öz ve Özgürlük: Vedēntik ve Fenomenolojik Görüşler Kemal Bakır Konfüçyüs, Bilgelik ve Eğitim
KenzHaşim Koç XVII. Yüzyılın Ortasında Osmanlı Coğrafyası’ndan Antik Dönemlere Bir Bakış: Kâtip Çelebi’nin Eserlerinden Seçmeler
40. Sayı: Antik Dünya Bilgeliği
Milliyetçilik ÖrnekleriHüseyin Kalaycı Batılı Demokrasilerde Ayrılıkçı Milliyetçilik: Quebec Milliyetçiliği Liah Greenfeld
Alman Milliyetçiliğinin Doğuşu Recep Boztemur Irak Milliyetçiliği: Toplumsal Bütünleşmede Ordunun Rolü ve Devletin Meşruluk Temelleri Selim Aslantaş Sırp İsyanları (1804-1815): Milli Bağımsızlık Hareketi mi Burjuva Devrimi mi Köylü Ayaklanması mı? Faruk Bozgöz Arap Milliyetçiliği
İki Klasik: Vico ve FichteSema Önal Akkaş Vico ve Milliyetçilik Güçlü Ateşoğlu Fichte ve Alman Milliyetçiliği
Millet ve MilliyetçilikNazım İrem Aydınlanma ve Sınırlılık Siyaseti Olarak Ulus Devlet Modernliği Max Weber Millet
Lerna K. Yanık Millet, Milliyet ve Milliyetçilik: Soğuk
Savaş’ın Sonunda Türk Dış Politikasından Bir Kesit
Sinema ve MilliyetçilikAtilla Güney Resmî Milliyetçilikten Popüler Milliyetçiliğe Geçiş: 1960 Sonrası Türk Sineması Üzerine Siyasal Bir Deneme
KenzHasan Bülent Kahraman Demokrasiyi Demokrasiyle Aşmak ya da İktidarsız Bir Demokrasinin Olasılıkları: Tocquevilleci Demokrasi, Toplumsal İktidar ve Sivil Toplum Kaygıları Ali Utku Ziya Gökalp’in Felsefe Dersleri: “Kayıp Eser”in 85 Yıl Sonra Yayımlanışı Vesilesiyle Taşkın Takış Sosyal Bilimlerin “Öteki” Kutbu: Şerif Mardin ve Entelektüel Bir Harita
39. Sayı: Milliyetçilik-II
Takdim: Doğu Batı’danOtto Pöggeler Doğu-Batı Diyaloğu: Heidegger ve Lao-Tzu
Hay Bin Yakzan-Robınson CrusoeHalis Çetin Çatışma ve Diyalog Tartışmaları Arasında İki İnsan, İki Medeniyet (Hay Bin Yakzan/Doğu-Robinson Crusoe/Batı)
Huntington Samuel P. Huntington Sağlam Milliyetçilik Samuel P. Huntington Medeniyetler Çatışması mı?
Huntington’a CevapEdward W. Said Cehaletin Çatışması
“Medeniyetler Çatışması”Bayram Soy Birinci Dünya Savaşı’ndan İkinci Irak Savaşı’na Orta Doğu: Medeniyetler Çatışması mı, Çıkar
Mücadelesi mi? Şener Aktürk Braudel’den Elias’a ve Huntington’a “Medeniyet” Kavramının KullanımlarıAtalay Gündüz Medeniyetler Çatışması ve Türk Batılılaşmasının İmkânsızlığı Dilek İmançer Medeniyetler Çatışması ve Hollywood Bihter Çarhoğlu Medeniyetler Çatışması ve Batı Medyasında İslâm Söylemi: Almanya Örneği
KimlikE. Fuat Keyman Kültürel Kimlik Olgusunu Yeniden-Düşünmek
Türk DüşüncesiHilmi Ozan Özavcı Prens Sabahaddin’in Fikrî Kaynakları: Le Play ve Toplum Bilim
KenzAli Utku Vico’nun Yeni Bilim’i: Tarihsel Bilimleri Yeniden Düşünmek
41. Sayı: “Medeniyetler Çatışması”
40
DÜŞÜNCE DERGİSİ l ll
l
YIL:10 SAYI:40 ŞUBAT, MART, NİSAN 2007 ISSN: 1303-7242
ANTİK DÜNYA
BİLGELİĞİ
AN
TİK
DÜ
NY
AB
İLG
EL
İĞİ
TAKD M
BAB
HERMES &
HERAKLITOS
ANT K DÜNYA
B LGEL
M TOLOJ
DO U
KENZİ
İİ İĞİ
İ İ
Ğ
ERTU RUL R. TURAN
LKER AYTÜRK
CANER I IK
JOHN BURNET
SEMA ÖNAL
BED A DEM R
ERMAN GÖREN
TURHAN KAÇAR
OKTAY TAFTAL
C. AKÇA ATAÇ
TURHAN YÖRÜKÂN
JOHN TA T
N. K. DEVARAJA
KEMAL BAK R
HA M KOÇĞ
İ
İ İ İ
I
I
I
İKüskün Tanr
Ozanlar,
Eyüp: So
Eski Dünyan
Bilgesi Hermes
Efesli Heraklitos
Hikmet (Bilgelik) Üstüne
Antik Ça
Antik Ça
Ruh ve Öte Dünya
'n
İkinci Sofistler Dönemi ve
Bir Sofistin Kaleminden
Roma paratorlu
Sofist Bilgeliaklar
Britanya için
Sparta ve Atina
Aphrodite'nin Yunan ve
Roma Mitolojisine Dahil
Edilmesiyle Oluc” Bütünle
Mer
Öz ve Özgürlük:
Ved ntik ve
Fenomenolojik Görü
Konfüçyüs, Bilgelik ve
E
XVII. YüzyCo
p Çelebi'nin
Eserlerinden Seçmeler
ılar, Uykusuz
İsimsiz Acılar
ğuğa Açılan Kapı
ın Kadim
ğda Dil ve
Gramer
ğ Destan
Geleneğinde
ın
Gölgesinde
İm ğu
ğin
“Empirist” Dayan ı
Üzerine
İmparatorluk Dersleri:
şan
“Syncreti şme
ısır'ın Bilgeliği:
Klasik Görüşl
şler
ğitim
ılın Ortasında
Osmanlı ğrafyası'ndan
Antik Dönemlere
Bir Bakış:
Kâti
Ş
Ş
Ş
Pax Romana
ā
49
Etnisite & Ulus-Devlet TartışmalarıErol Kurubaş Etnik Sorunlar: Ulus-Devlet ve Etnik Gruplar Arasındaki Varoluşsal İlişki Şener AktürkTürkiye Siyasetinde Etnik Hareketler: 1920-2007 Semra Somersan Babil Kulesi’nde Etnilerden Ulus-DevletlereHüseyin Kalaycı Etnisite ve Ulus Karşılaştırması Davut Ateş Etnisiteden Ulusa, Ulustan Etnisiteye (?): Kültürel Siyasî ve İktisadî Çerçeveler Sibel Yardımcı & Şükrü Aslan 1930’ların Biyopolitik Paradigması: Dil, Etnisite, İskân ve Ulusun İnşası
İsrailİlker Aytürk “Yahudi Kimdir?” Tartışmasının Işığında İsrail’de Din ve Etnik Kimlik
İrlanda Gülden Hatipoğlu İrlanda: Edebiyat Politikaları ve Kimlik Retoriği
Azerbaycan-ErmenistanAyça Ergun Güney Kafkasya’da Etnik Kimlik ve Çatışma: Azerbaycan ve Ermenistan Ulusal Kimliklerinde Karabağ Sorunu
Etnisite Ve ŞiddetRogers Brubaker & Davıd D. Laitin Etnik ve Milliyetçi Şiddet
Bahar Gürsel Yargıç Lynch’in Mirası: Amerikan Tarihinde Kolektif Şiddet
ÖtekilerFırat Mollaer Görünmez Ötekiler Çingeneler Örneği ve Ötekiliğin Dayanılmaz Hâli
44. Sayı: Etnisite
Ebu Garip’ten SonraPınar Uyaroğlu Yıldız Ebu Garip İşkence Fotoğrafları: Şiddetin Politik İkonografisi
Orta ÇağT. Tolga Gümüş Orta Çağ Avrupa’sında Şiddet: Toplumsal Değişim ve Şiddetin Yeniden Yapılanışı
ŞiddetGülbanu Altunok Şiddetin Eleştirisi Olarak İktidar: Arendt ve Foucault Tahir Karakaş Nietzsche’nin ŞiddetiMetin Bal Rousseau ve Şiddetin Kaynağı Olarak Eşitsizlik Kemal Bakır Anarşizm, Bilim ve Şiddet: “Mihail Bakunin” Armağan Öztürk Bir Haklı Savaş Tartışması: Şiddet Meşru Olabilir mi? Özge Erşen Psikanalitik Bir Deneme Şiddet: Öteki’nin Yıkımı G. Gürkan Öztan Şiddetin Modern Meşruiyet Zemini: “Ulusun İntikamı”Aliye Mavili Aktaş Aile İçi Şiddet
Medya Süreyya Çakır Medya ve Şiddet
Sinema Orhun Yakın Nedensiz Şiddet
İntiharNurgün Oktik Bireysel Bir Şiddet Olarak İntiharın Sosyolojik Açılımı
Terör Ahmet Kavlak Terör ve Meşru Terör
DisiplinJohn O’Neill Disiplin Toplumu: Weber’den Foucault’ya
43. Sayı: Şiddet
Amerika Üzerine Kültürel İncelemelerGülriz Büken Quetzalquatl Soyunun Yaşayakalışı: Atzlán’dan Frontera’ya Mejicanolardan Meksika Kökenli Amerikalılara Ayşe Lahur Kırtunç Çengelde Sallanan Amerikan Rüyası Meldan Tanrısal Beyaz Adamın Gelişi ile Kızılderili Kadınların Değişen Yaşam Biçimleri Bahar Gürsel Kenar Mahalleden Beyazperdeye: “Yeni Göç” Dalgası ve Amerika’daki İtalyan Göçmenler İsmail Öğretir Bir Azınlık-Oluş Yazımı Olarak Afrikalı-Amerikan Edebiyatı: Deleuze-Guattarici Bir Yaklaşım Orhun Yakın Death Wish: Hollywood Usulü Suç ve Ceza Timothy M. Roberts Türk Bakış Açısından Amerikan Tarihi
Amerika: Bir İmparatorluk DeneyimiC. Akça Ataç Bağımsızlık Savaşçılığından Dünya Hükümdarlığına: Amerikan İmparatorluk Anlayışının Tarihsel Gelişimi Nasuh Uslu ABD’nin Temel Tehdit Kaynağını
Kurutma ve Hegemonya Kurma Adına Orta Doğu’ya Yönelmesi Ayhan Akman Eşitlik Çağında Demokrasilerin Özgürlük Sorunsalı: Bireycilik, Din ve Siyaset Üzerine Tocquevilleci Bir Tartışma Ezra Pound Amerika
Amerika-OsmanlıCansu Özge Özmen Genç Cumhuriyet’in Akdeniz Savaşları, Osmanlı İmparatorluğu’yla Yapılan 1830 Dostluk ve Ticaret Antlaşması; ya da 19. Yüzyıl Amerikan-Osmanlı İlişkilerinin Amerikan Yazınına Etkisi ve Seyahatnâmeler Burcu Bostanoğlu Amerika ve Osmanlı’nın Akdeniz’de Başlayan Seyir Defteri
Kenz Reyda Ergün & Cemal Bâli Akal Bilgenin Siyaseti, Siyasetçinin Yalnızlığı
42. Sayı: Bir Zamanlar Amerika-II
50
Cumhuriyetçilik Turhan Kaçar Gesta Reipublicae Romanae: Klasik Roma’da Cumhuriyet’in Kısa Tarihi Fuat Keyman Neo-Roma ve Neo-Atina Cumhuriyetçiliği: Cumhuriyetçilik, Demokratikleşme ve Türkiye Toktamış Ateş Cumhuriyet Nuran Erol Işık “Ortak Bağ”ın Tesisi İçin Eleştirel Cumhuriyet Nuri Bilgin Yönlendirici Bir Fikir Olarak Cumhuriyet
Tartışma Nuray Mert Cumhuriyet Tarihini Yeniden Okumak Etyen Mahçupyan Günümüzün Modern Muhafazakârlığı: Cumhuriyetçilik Kadir Cangızbay “Bizim Cumhuriyet” Oğuz Adanır Osmanlı Toplumunda Bir Simülasyon Evrenin Varlığından Söz Edilebilir mi? (Türkiye Cumhuriyeti Kaçınılmaz Tarihsel ve Toplumsal Bir Sonuçtur) Ümit Kardaş Ordu-Siyaset-Yargı İlişkisi
Cumhuriyetçilik ve Küreselleşme Hüseyin Aydoğdu Küreselleşen Dünyada “Cumhuriyet(çilik)” Sorunsalı: Kimlik ve Vatandaşlık Sorunu
Kenz Hüseyin Kalaycı Kendi Kaderini Tayin Kimlerin Hakkı?
47. Sayı: Cumhuriyetçilik
Odile Moreau Jön Türkler ve Emperyalizme Karşı Direnen Gizli Örgütler Kemal Karpat İttihad ve Terakki Cemiyeti 31 Mart 1909 Ayırım Noktası ve Cumhuriyet’e Mirası Altay Cengizer Tüm Zamanlar İçin Kayrılan Elem: Eski Avrupa Sona Ererken İmparatorluk İçin Direnen Jön Türkler Fatih Ünal II. Meşrutiyet, Ulusçuluk ve Kürt Ayrılıkçı Hareketi Mehmet Özden Hürriyet Çağında Milliyetçilik Mehmet Okur Tanzimat’tan II. Meşrutiyete Cemiyetler: İllegal Yapıdan Legal Yapıya Geçiş Baran Hocaoğlu II. Meşrutiyet’in İlânı Sırasında İki Tarz-ı Siyaset: Merkeziyetçiler ile Âdem-i Merkeziyetçiler Mücadelesi Bayram Soy 1908 Jön Türk Devrimi’ne İngiltere’nin Yaklaşımı Nevin Ateş Şûrâ-yı Ümmet Gazetesi’nin Selanik Nüsha-i Fevkalâdesi Işığında 31 Mart Hadisesi’ne Bir Bakış Ülkü Gürsoy II. Meşrutiyet Dönemi Dergileri Üzerine Bir Değerlendirme Adem Kara Meşrutiyetin Oluşumunda Aydınların Etkisi
Adem Efe II. Meşrutiyet Dönemi (1908-1925) İslâmcıları ve Çağdaşlaşma Görüşleri Süleyman Güngör 1908 Devrimi ve Mekteb-i Mülkiye
46. Sayı: II. Meşrutiyet 100. Yıl. /Cilt 2/
TakdimHalil İnalcık II. Meşrutiyet
Osmanlı KimliğiA. Teyfur Erdoğdu Osmanlılığın Evrimi Hakkında Bir Deneme: Bir Grup (Üst Düzey Yönetici) Kimliğinden Millet Yaratma Projesine
II. MeşrutiyetAhmet Kuyaş II. Meşrutiyet, Türk Devrimi Tarihi ve Bugünkü Türkiye Nevzat Artuç II. Meşrutiyet’in İlânı H. Aliyar Demirci 1908 Parlamentosunda Meşrutiyetin Değerleri ve İlkeleri Cenk Reyhan Jön Türk Hareketi Türk Devrim Süreci Üzerine Karşılaştırmalı Bir Çözümleme Necmettin Doğan Türk Demokrasi Tarihini Anlamanın Bir Aracı Olarak Meşrutiyet Mustafa Gündüz II Meşrutiyet İdeolojilerinde Sosyoloji ve Geleceğin Toplum Tasavvuru
EdebiyatBirgül Koçak & Aytül Tamer II. Meşrutiyet Döneminde İki Milliyetçi Kadın: Halide Edib ve Müfide Ferid
EğitimKemal Bakır II. Meşrutiyet Döneminde Milli Seçkincilik ve Eğitim: Emrullah Efendi Tuba Ağacı Nazariyesi
TiyatroEnver Töre II. Meşrutiyet Dönemi Türk Tiyatrosu
45. Sayı: II. Meşrutiyet 100. Yıl. /Cilt 1/
51
GirişBülent İplikçioğlu Antik Roma ve Mirası
KuruluşPelin Aytaman İplikçioğlu Roma’nın Kuruluş Efsaneleri
Roma: Savaş Ya Da BarışBurak Çınar Roma Ordusunun Savaşlardaki Üstünlüğü Çağatay Akşit Tanrılarla Barış İçinde Yaşamak
FelsefeKemal Bakır Roma’da Felsefe, Stoa Ahlâkı, Kölelik ve İmparatorluk: Epiktetos ve Marcus Aurelius Metin Bal
Roma’da Yeni Platonculuğun Kurucusu Plotinus ve Öğretisi
Hukuk & EkonomiHavva Karagöz Stoisyen Düşüncenin Roma Hukukuna Etkisi ve Doğal Hukuk Anlayışı Fatih Türe Roma İmparatorluğu’nda Annona Kurumu
Edebiyat & BilimQuintus Cicero’dan Consul Adayı Marcus Cicero’a Mektup Gürsel Aytaç Alman Edebiyatında Antik Roma
Alp Ejder Kantoğlu Roma’nın Unutulan Yıldızı Marcus Manilius
TartışmaTurhan Kaçar Roma’dan Sonra Akdeniz Dünyası ve ‘Pirenne Tezi’ Mustafa Kömürcüoğlu Yeniden Roma: Machiavelli Düşüncesinde Roma Siyasi Tarihi
KenzHasan Bülent Kahraman Anayasacılıktan Demokrasiye
50. Sayı: Romalılar-II
HukukNadi Günal Roma Hukukunun Temel Kriterleri, Kavram ve Kuramları Belgin Erdoğmuş Roma Hukuku
DinErkan İznik Pagan Bir İmparatorluğun Hıristiyan İmparatorluğa Dönüşümü: Geç Antikçağ’da Roma İmparatorluğu Turhan Kaçar Eskiçağ Hıristiyanlığı’nda Yol Ayrımı: Kadıköy Konsili ve Mirası
EdebiyatBedia Demiriş Roma Edebiyatı: Başlangıcı, Sınırları, Özellikleri Gül Özaktürk Tarihin Akışını Değiştiren Söylevler: Orationes Philippicae Ü. Fafo Telatar Roma Edebiyatında Pastoral Şiir
MimariSuna Güven Roma Mimarlığını Anlamaya Çalışmak
Tarih Mehmet Ali Kaya Anadolu’da Roma Egemenliği (İÖ 205-25) Mustafa H. Sayar Geç Antik Devir
Ekonomi Oğuz Tekin Roma Devletinde Para ve Ekonomi
RomanizasyonFiliz Dönmez-Öztürk Likya Örneğinde Romalılaştırma ve Romalılaşma Pınar Özlem-Aytaçlar Küçük Asya’nın ‘Romanizasyon’u
49. Sayı: Romalılar-I
Giriş Aslı Yazıcı Yakın & Rahşan Balamir Bektaş Liberalizmle Muhafazakârlık Arasında Hipnoz: Kişisel Gelişim Fantezisi
Kişinin Kendisiyle Savaşı Ertuğrul Turan Agon: Kökendeki Savaşın Öyküsü Tolga İnsel Canın Gerilimi ve Düşman Yabancı Politeia’da Kişinin Savaşımı Tahir Karakaş Üstinsanın “İyi İnsan”la Savaşı ve Nietzsche’de Kişinin Kendi
Kendisini Aşma Deneyimi Sadık Erol Er E. M. Cioran’da Şiddetin Ontolojik Kökeni Mukadder Yakupoğlu
İnsanın Kendi Doğasıyla Savaşı Derya Gürses Tarbuck On Sekizinci Yüzyıl Felsefesi ve Depresyon
Ahmet İnam Kendimize Doğru Bir Yürüyüş Tarzı Olarak Özgelik Caner Işık Anadolu Erenlerinde ‘Gerçek’ Olmak İçin ‘Gerçeklik’ Ekrem Demirli Sufilerin Tanrı Anlayışı Hakkında
Bir Değerlendirme Fuat Aydın ‘Karma’ ve ‘Samsara’ Döngüsünde İnsan Nihan Mortaş Bedenle Mücadeleye Dönüşen Bir Yaşlanma Pratiği
KenzHaluk Sunat ‘Kişinin Kendi ile Savaşımı’ ve ‘Yaratma Sorunsalı’ Bağlamında ‘Marksist Estetik’ Eleştirisi
48. Sayı: Kişinin Kendisiyle Savaşı
DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:11 l SAYI:50 l AĞUSTOS, EYLÜL, EKİM 2009 l ISSN: 1303-7242
50
Rom
alılar II
ROMALILAR
IIGİRİŞ
FELSEFEEDEBİYAT & BİLİM MUSTAFA
KÖMÜRCÜOĞLU
KEMAL BAKIR
BÜLENT
Quintus Cıcero'dan Yeniden Roma:
Roma'da Felsefe,
İPLİKÇİOĞLU
Consul Adayı Marcus Machiavelli
Stoa Ahlâkı, Kölelik ve
Antik Roma ve Mirası
Cicero'a Mektup Düşüncesinde Roma
İmparatorluk: Siyasi Tarihi
GÜRSEL AYTAÇ
Epiktetos ve Alman Edebiyatında
Marcus Aurelius
KURULUŞ
Antik Roma
METİN BAL
KENZ
PELİN AYTAMAN ALP EJDER
Roma'da Yeni
ERÇELİK
HASAN BÜLENT
KANTOĞLU
Platonculuğun Kurucusu
Roma'nın Kuruluş
KAHRAMAN
Roma'nın Unutulan
Plotinus ve Öğretisi
Efsaneleri
Anayasacılıktan
Yıldızı Marcus Manilius Demokrasiye
HUKUK & EKONOMİ
ROMA: SAVAŞ YA DA HAVVA KARAGÖZ TARTIŞMA
BARIŞ Stoisyen Düşüncenin TURHAN KAÇAR
Roma Hukukuna Etkisi
BURAK ÇINAR Roma'dan Sonra
ve Doğal Hukuk Anlayışı
Roma Ordusunun Akdeniz Dünyası ve
Savaşlardaki Üstünlüğü FATİH TÜRE 'Pirenne Tezi'
Roma
ÇAĞATAY AŞKİT İmparatorluğu'nda
Tanrılarla Barış İçinde Annona Kurumu
Yaşamak
52
Askeri Zihniyetin KökenleriHalil İnalcık Osmanlı Tarihinde Devlet ve Asker
Bir “Rüya” GeleneğiAslı Niyazioğlu Halveti Sünbüli Şeyhlerinin Rüyaları ve Osmanlı Biyografi Yazıcılığı
“Devlet-iAliyye”Yusuf Oğuzoğlu Osmanlı’da Devlet Felsefesi: Yönetilenler’e Yaklaşım ve Bu Siyasetin Kaynakları
“Merkez-Çevre” İlişkileriYasemin Beyazıt Osmanlı’da Kaza Sınırlarını Belirleyen Temel Etkenler
EğitimBenjamin C. Fortna Osmanlı İmparatorluğu’nun Sonunda Eğitim ve Biyografi Mustafa Gündüz
Son Dönem Osmanlı Eğitiminde Disiplin ve Cezalandırma
AhîlikMehmet Topal & Kamil Çolak Osmanlı Devleti’nde Ahîlik ve Ahî Zâviyeleri
BalkanlarDritan Egro Osmanlı İmparatorluğu’ndan Arnavutluk Devleti’ne
İktisat & TicaretSinan Marufoğlu Osmanlı Taşra Eyaletlerinde Para ve Finansman Sorunları Necmettin Aygün XVIII. Yüzyılda Trabzon Merkezli Karadeniz Ticaretinde Balkanlar ile İlişkiler
TartışmaM. Akif Kireçci Gerçekle Hayâl Arasında: Batı Medeniyeti Tarihinde Osmanlı İmparatorluğu
53. Sayı: Osmanlılar-III
GirişHalil İnalcık Osmanlıların Trakya’ya Yerleşmesi
Avrupa ve OsmanlıÖzlem Kumrular Avrupa’nın İnşasında Osmanlı Etkisi
EdebiyatNuran Tezcan Sebeb-i Teliflere Göre Mesnevî Edebiyatının Tarihsel Dönüşümü
ToplumOğuz Adanır Osmanlı Toplumunda Bâtıl İnançlar, Talih ve ‘Kader’
Bir Annales Okulu Pratiği:Osmanlı’da Gündelik Yaşam Ve EkonomiSeven Ağır Osmanlı’da İaşecilik ve Fiyat Politikaları Onur Yıldırım Osmanlı İaşeciliği ve Esnaf Nadir ÖzbekAbdülhamid Rejimi, Vergi Tahsildarlığı ve Siyaset, 1876-1908
TurizmAhmet Yüksel Zamansız Bir Teşebbüs: I. Dünya Savaşı Yıllarında Osmanlı İmparatorluğu’nda Turizm
DenizcilikEda Özel 16. Yüzyılda Osmanlı Devleti ve Osmanlı Korsanları
KimlikFazıl Gökçek Tanzimat Dönemi Türk Romanında Osmanlı Kimliği
İttihat Ve TerakkiPınar Kaya Milli Burjuvaziden Ulus Devlete: İttihat ve Terakki Dönemi
52. Sayı: Osmanlılar-II
GirişHalil İnalcık Osmanlı Tarihinde Dönemler Tuncer Baykara Osmanlıların Selçuklu ve İlhanlı Kültür Kökenleri Üzerine
YöntemMetin Kunt Osmanlı Tarihçiliğinin Çerçevesi: “Türk-İran Modeli”
TartışmaNecmettin Alkan Osmanlı Modernleşmesi ve Klasik Yeniçeri İsyanlarının Modern Siyasî Darbelere Dönüşmesi
Osmanlı Üretim TarzıSencer Divitçioğlu Asya Üretim Tarzı Merceğinden Osmanlı Üretim Tarzı
İdareHaldun Eroğlu Osmanlı Şehzadeleri ve Devlet Yönetimi
Din, Toplum Ve Kamusal AlanSonnur Özcan Osmanlı Atmeydanı Kamusal Bir Meydan mıydı? Şener Aktürk Osmanlı Toplumunda Dinî Çeşitlilik: Farklı Olan Neydi? Yahya Araz XVI. Yüzyılda Osmanlı Toplumunda Kişiler ve Cemaatler Arası İlişkilerin “Dil, Söylem ve Sembol”leri
BalkanlarAydın Babuna Osmanlı Döneminde Bosna ve Boşnaklar
TanzimatYonca Köksal Tanzimat ve Tarih Yazımı
Askerî YenilikBurak Çınar Osmanlı İmparatorluğu’nda Ateşli Silahların Yükselişi
KenzHüseyin Gündoğdu Kâtip Çelebi’nin Toplum ve Siyaset Düşüncesi
51. Sayı: Osmanlılar-I
DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:13 l SAYI:53 l MAYIS, HAZİRAN, TEMMUZ 2010 l ISSN: 1303-7242
53
Osmanlılar
III
Osm
anlılar III
ASKERÎ ZİHNİYETİN “MERKEZ-ÇEVRE” AHÎLİKNECMETTİN AYGÜN
KÖKENLERİİLİŞKİLERİ
MEHMET TOPAL & XVIII. Yüzyılda Trabzon
HALİL İNALCIK YASEMİN BEYAZIT KAMİL ÇOLAK Merkezli Karadeniz
Ticaretinde Balkanlar ile
Osman Tarihinde Osmanlı'da Kaza Osmanlı Devleti'nde İlişkiler
Devlet ve AskerSınırlarını Belirleyen Ahîlik ve Ahî Zâviyeleri
Temel Etkenler
BİR “RÜYA” GELENEĞİ BALKANLAR
TARTIŞMA
EĞİTİM
ASLI NİYAZİOĞLU
DRİTAN EGRO M. AKİF KİREÇCİ
BENJAMİN C. FORTNA
Halveti Sünbüli
Osmanlı Gerçekle Hayâl Arasında:
Şeyhlerinin Rüyaları ve
İmparatorluğu'ndan Batı Medeniyeti
Osmanlı
Osmanlı Biyografi
Arnavutluk Devleti'ne Tarihinde Osmanlı
İmparatorluğu'nun
Yazıcılığı
İmparatorluğu
Sonunda Eğitim ve
BiyografiİKTİSAT &TİCARET
“DEVLET-İ ALİYYE”
SİNAN MARUFOĞLU
YUSUF OĞUZOĞLU MUSTAFA GÜNDÜZ Osmanlı Taşra
Osmanlı'da Devlet Son Dönem Osmanlı Eyaletlerinde Para ve
Felsefesi: Yönetilenler'e Eğitiminde Disiplin ve Finansman Sorunları
Yaklaşım ve Bu Siyasetin Cezalandırma
Kaynakları
DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:13 l SAYI:52 l ŞUBAT, MART, NİSAN 2010 l ISSN: 1303-7242
52
OsmanlılarII
Osm
anlılar II
GİRİŞTOPLUM
NADİR ÖZBEK KİMLİK
HALİL İNALCIK OĞUZ ADANIR Abdülhamid Rejimi, FAZIL GÖKÇEK
Osmanlıların Trakya'ya Osmanlı Toplumunda
Tanzimat Dönemi Türk
Vergi Tahsildarlığı ve
Yerleşmesi Bâtıl İnançlar, Talih ve
Romanında Osmanlı
Siyaset, 1876-1908
'Kader'
Kimliği
AVRUPA VE OSMANLI
TURİZM
ÖZLEM KUMRULAR
İTTİHAT VE TERAKKİ
BİR ANNALES OKULU AHMET YÜKSEL
Avrupa'nın İnşasında PRATİĞİ:
PINAR KAYA
Zamansız Bir Teşebbüs:
OSMANLI'DA
Milli Burjuvaziden Ulus
Osmanlı Etkisi
“I. Dünya Savaşı
GÜNDELİK YAŞAM VE Devlete: İttihat ve
Yıllarında Osmanlı
EKONOMİ
EDEBİYAT
Terakki Dönemi
İmparatorluğu'nda
SEVEN AĞIR
NURAN TEZCAN
Turizm
Osmanlı'da İaşecilik ve
Sebeb-i Teliflere Göre Fiyat Politikaları
Mesnevi Edebiyatının
DENİZCİLİK
Tarihsel Dönüşümü
EDA ÖZEL
ONUR YILDIRIM 16. yüzyılda Osmanlı
Osmanlı İaşeciliği ve Devleti ve Osmanlı
EsnafKorsanları
DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:12 l SAYI:51 l KASIM, ARALIK, OCAK 2009-10 l ISSN: 1303-7242
51
OsmanlılarI
Osm
anlılar I
GİRİŞOSMANLI ÜRETİM
ASKERÎ YENİLİK
TARZI
KENZ
İDARE
YÖNTEMBALKANLAR
DİN, TOPLUM VE
KAMUSAL ALAN
TARTIŞMA
TANZİMAT
ŞENER AKTÜRK
Osmanlı Toplumunda
HALİL İNALCIK
BURAK ÇINAR
Dinî Çeşitlilik: Farklı
Osmanlı Tarihinde SENCER
Osmanlı
Olan Neydi?
DönemlerDİVİTÇİOĞLU
İmparatorluğu'nda Ateşli
Asya Üretim Tarzı YAHYA ARAZSilahların Yükselişi
TUNCER BAYKARA Merceğinden Osmanlı XVI. yüzyılda Osmanlı
Osmanlıların Selçuklu ve Üretim TarzıToplumunda Kişiler ve
İlhanlı Kültür Kökenleri Cemaatler Arası HÜSEYİN GÜNDOĞDU
Üzerine
İlişkilerin “Dil, Söylem ve Kâtip Çelebi'nin Toplum
Sembol”lerive Siyaset Düşüncesi
HALDUN EROĞLU
Osmanlı Şehzadeleri ve
METİN KUNT Devlet Yönetimi
Osmanlı Tarihçiliğinin AYDIN BABUNA
Çerçevesi: “Türk-İran Osmanlı Döneminde
Modeli”
Bosna ve Boşnaklar
SONNUR ÖZCAN
Osmanlı Atmeydanı
NECMETTİN ALKAN
YONCA KÖKSAL
Kamusal Bir Meydan
Osmanlı Modernleşmesi Tanzimat ve Tarih
mıydı?
ve Klasik Yeniçeri
Yazımı
İsyanlarının Modern
Siyasî Darbelere
Dönüşmesi
53
54. Sayı: Osmanlılar-IV
GirişHalil İnalcık Osmanlı Padişahı
SanatLale Uluç On Altıncı Yüzyılda Osmanlı-Safevî Kültürel İlişkileri Çerçevesinde Nakkaşhânenin Önemi
DinBedri Gencer Osmanlı İslâm Yorumu
Tartışma: “Popüler Osmanlı”Ahmet Özcan Popüler Tarihçilik ve Osmanlı Tarihine İlgisi Üzerine Bazı Tespitler
Osmanlı ve VatandaşlıkNalan Soyarık Şentürk Vatandaşlığın İmparatorluk Kökleri: Osmanlı’ya Bakmak
İsmet Parlak Osmanlı’nın Tebaasından Cumhuriyet’in Yurttaşına Giden Yol
EğitimŞerife Yorulmaz Osmanlı İmparatorluğu’nda Ruhsatsız Okullaşma: 19.Yüzyılda Açılan Gayrimüslim ve Yabancı Okullar Üzerine Bir Değerlendirme
Amerika’nın Osmanlı SeyâhatiCansu Özge Özmen Pushkin Osmanlı İmparatorluğu, Orta Doğu ve Kuzey Afrika Üzerine 19. Yüzyılda Yayımlanan Amerikan Seyâhatnameleri
Jön TürklerİLYAS SÖĞÜTLÜ Jön Türk Düşüncesinde Modernlik ve Modernleşme
KENZCEM ORHAN Avrupa-Merkezcilik Çıkmazını Aşmak: Tim Jacoby’nın Sosyal İktidar ve Türk Devleti Çalışması Üzerine Bir İnceleme
DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:13 l SAYI:54 l AĞUSTOS, EYLÜL, EKİM 2010 l ISSN: 1303-7242
54
Osmanlılar
IV
Osm
anlılar IV
GİRİŞTARTIŞMA: “POPÜLER EĞİTİM
JÖN TÜRKLER
OSMANLI”
HALİL İNALCIK
ŞERİFE YORULMAZ İLYAS SÖĞÜTLÜ
Osmanlı PadişahıAHMET ÖZCAN Osmanlı
Jön Türk Düşüncesinde
Popüler Tarihçilik ve İmparatorluğu'nda Modernlik ve
Osmanlı Tarihine İlgisi Ruhsatsız Okullaşma: Modernleşme
SANAT Üzerine Bazı Tespitler 19.Yüzyılda Açılan
LALE ULUÇ Gayrimüslim ve Yabancı KENZ
On Altıncı Yüzyılda Okullar Üzerine Bir
OSMANLI VE
Osmanlı-Safevî Kültürel
CEM ORHAN
Değerlendirme
VATANDAŞLIK
İlişkileri Çerçevesinde
Avrupa-Merkezcilik
NALAN SOYARIK
Nakkaşhânenin Önemi
Çıkmazını Aşmak: Tim
ŞENTÜRK AMERİKA'NIN Jacoby'nın Sosyal İktidar
Vatandaşlığın OSMANLI SEYÂHATİ ve Türk Devleti Çalışması
DİN İmparatorluk Kökleri: CANSU ÖZGE ÖZMEN Üzerine Bir İnceleme
BEDRİ GENCER Osmanlı'ya Bakmak PUSHKIN Osmanlı
Osmanlı İslâm Yorumuİmparatorluğu, Orta
Doğu ve Kuzey Afrika
İSMET PARLAK Üzerine 19. Yüzyılda
Osmanlı'nın Tebaasından Yayımlanan Amerikan
Cumhuriyet'in Yurttaşına Seyâhatnameleri
Giden Yol
54
55. sayı: KARL MARX
56. sayı: PSİKANALİZ DERSLERİ
57. sayı: YENİ ÜÇ TARZ-I SİYASET-I TÜRK LİBERALİZMİNİN ELEŞTİRİSİ
58. sayı: YENİ ÜÇ TARZI SİYASET-II TÜRK MUHAFAZAKÂRLIĞININ ELEŞTİRİSİ
59. sayı: YENİ ÜÇ TARZI SİYASET-III TÜRK SOSYALİZMİNİN ELEŞTİRİSİ
GELECEK SAYILAR
55SIK SORULANLAR
Derginize nasıl yazı gönderebilirim?Makalelerinizi [email protected] adresine gönderebilirsiniz. Yayın kurulunun değerlendirmesinin ardından yazınızın yayımlanıp yayımlanamayacağına dair bilgi sizlere iletilecektir. Yazılarınız, gelecek sayılarda yayınlayacağımız dosyaların içeriğiyle örtüşmelidir.
Tüm sayıları nasıl edinebilirim?Bugüne kadar yayımlanmış tüm sayıları 740 tl. (62 x 12 ay taksit) ödeme şekliyle ya da peşin 555 tl ödeyerek edinebilirsiniz. Tüm sayıları alan okurlarımız ücretsiz 1 yıl abonelik fırsatından yararlanabileceklerdir. Dergileriniz adresinize kargo ile teslim edilmektedir (Kargo masrafları kurumumuza aittir). Ödemelerinizi Posta çeki (Doğu Batı Yayınları: 1910710) ya da İş Bankası (Doğu Batı Yayınları: 4218 428 61 55) hesap numaralarına yapabilirsiniz. Tüm sayılar için “tüm sayı isteğinde” bulunmanız yeterlidir. İstekte bulunduktan sonra her türlü bilgi için telefonla size ulaşılacaktır.
Abonelik koşullarını nasıl öğrenebilirim?Doğu Batı dergisinin 1 yıllık abonelik bedeli (5 Sayı için) 67.50 tl’dir. Abonelik için abonelik formunu doldurmanız yeterlidir. Aboneliğin teyidi için telefonla sizlere bilgi verilecektir.
Almak istediğim bazı sayılar var. Taksit geçerli mi?6 sayı için iki taksit, 12 sayıya kadar 3 taksit, 12 sayıdan sonra 5 taksit uygulanmakta-dır. Bu işlem için dergi istek formunu doldurmanız yeterlidir.
Gelecek sayıların konularından nasıl haberdar olabilirim?Sitemizdeki “Gelecek Sayı ” bölümünden, gelecek sayıların konularını öğrenebilirsiniz. Son yazı gönderme tarihi ve daha ayrıntılı bilgi için [email protected]’dan bilgi alabilirsiniz.
Derginizde nasıl çalışabilirim?Başvuru için insan kaynakları formunu doldurmanız gerekmektedir.
Ödemeyi hangi hesap numaralarına yapabilirim?İş Bankası: Doğu Batı Yayınları, Yenişehir Şubesi 4218 428 6155 Posta Çeki: Doğu Batı Yayınları, 1910 710
Afişlerinizi nasıl temin edebilirim?Doğu Batı dergisinin afişlerini web sayfamızın afiş istek formundan ya da Doğu Batı yayınları Selanik Cad. 23/8 Kızılay-Ankara adresinden temin edebilirsiniz.
56 KİTAP FİYAT LİSTESİMarx ve Hegel Üzerine Çalışmalar Jean Hyppolite ....................................................................................................... 15,00TlHeidegger Editör: Özgür Aktok & Metin Bal ................................................................................................................ 25,00TL Başkası Olarak Kendisi Paul Ricoeur..........................................................................................................................28,00 TLGilles Deleuze Claire Colebrook .................................................................................................................................13,50 TLÖlümcül Hastalık Umutsuzluk Søren Kierkegaard .......................................................................................................11,00 TL Yeni Bilim Giambattista Vico ..................................................................................................................................... 30,00TLWittgenstein ve Dilin Sınırları Pierre Hadot .................................................................................................................. 9,00TL Ludwig Wittgenstein Erken Döneminde Dilin Sınırları ve Felsefe Ali Utku .................................................................. 16,00TLKant’ın Felsefesi Heinz Heimsoeth .............................................................................................................................. 11,00TLFelsefenin Temel Disiplinleri Heinz Heimsoeth ............................................................................................................. 8,50TL Tarih Tasarımı R. G. Collingwood ................................................................................................................................ 17,50TL Tarih Felsefesi Haz. Doğan Özlem - G. Ateşoğlu ....................................................................................................... 13,00TL Alman İdealizmi –Fichte Haz. E. Kılıçarslan - G. Ateşoğlu ........................................................................................ 27,00TL Ahlâkın ve Dinin İki Kaynağı Henri Bergson .............................................................................................................. 16,00TLAydınların İhaneti Julien Benda ................................................................................................................................. 11,00TLKültür Bilimleri ve Kültür Felsefesi Doğan Özlem .................................................................................................... 15,00TLFelsefe ve Doğa Bilimleri Doğan Özlem ..................................................................................................................... 14,00TLFransız Aydınlanma Felsefesi Oskar Ewald ............................................................................................................... 13,50TLDört Adalı Solmaz Zelyüt ............................................................................................................................................. 9.00 TL
Burjuva Werner Sombart .............................................................................................................................................. 24,50TL Oryantalizm: Tartışma Metinleri Editör: Aytaç Yıldız ................................................................................................. 28,50TL Milliyetçilik Kuramları: Eleştirel Bir Bakış Umut Özkırımlı ............................................................................................ 16,50TL Tarihsel Sosyoloji ……. Elisabeth Özdalga ............................................................................................................... 16,50TL Eski Dünyaya Yeni Bir Bakış ……Oğuz Adanır ........................................................................................................... 35,50TLModernleşme: Başkaldırı ve Değişim ….S. N. Eisenstadt .......................................................................................... 14,50TL Orta Doğuda Kültürel Geçişler… Editör: Şerif Mardin ................................................................................................. 23,00TLŞerif Mardin Okumaları Editör: Taşkın Takış ................................................................................................................ 23,00TL Seçkinlerin Yükselişi ve Düşüşü Vilfredo Pareto ........................................................................................................... 8,00TL Franfurt Okulu …..Editör H. Emre Bağce .................................................................................................................... 28,50TLSimülakrlar ve Simülasyon ……Jean Baudrillard ....................................................................................................... 15,50TL Şeytana Satılan Ruh ya da Kötülüğün Egemenliği …..Jean Baudrillard ...................................................................... 15,50TL Sessiz Yığınların Gölgesinde Jean Baudrillard .............................................................................................................. 8,00TL Weber’in Metodolojisi Fritz Ringer ............................................................................................................................... 14,00TLTarih Felsefesinin Problemleri Georg Simmel ............................................................................................................ 9,00TL
Annales Okulu Peter Burke ......................................................................................................................................... 13,00TL Feodal Toplum ….Marc Bloch ..................................................................................................................................... 32,00TLDoğu Batı Makaleler – I ….Halil İnalcık ...................................................................................................................... 24,00TL Doğu Batı Makaleler – II ….Halil İnalcık ..................................................................................................................... 24,00TL Halil İnalcık Armağanı-I- Tarih Araştırmalar .............................................................................................................. 30,00TLEski Türk Toplumu Üzerine İncelemeler …..Ümit Hassan ........................................................................................... 22,00TLOsmanlı Kırsal Hayatı ….Suraiya Faroqhi ................................................................................................................... 13,50TL ABD Tarihi ….Allan Nevins-Henry Steele Commager .................................................................................................. 24,00TL Orada Saat Kaç? ….Serge Gruzinski ........................................................................................................................... 15,00TL Avrupa Eğitim Tarihi …..Kemal Aytaç .......................................................................................................................... 16,00TL
İbn Haldun Metodu ve Siyaset Teorisi Ümit Hassan ................................................................................................... 25,00TL Türkiye’de Devlet Geleneği Metin Heper ..................................................................................................................... 16,50TLTürkiye Sözlüğü Siyaset, Toplum ve Kültür Metin Heper ............................................................................................. 28,00TL
Sosyoloji ve Antropoloji Marcel Mauss ....................................................................................................................... 34,00TL İlkel İnsanda Ruh Anlayışı Lucien Lévy-Bruhl ............................................................................................................... 21,50TL İlkel Toplumlarda Mistik Deneyim ve Simgeler Lucien Lévy-Bruhl ............................................................................... 17,50TL
“Kayıp Zamanın İzinde” Ahmet Hamdi Tanpınar Mehmet Aydın .................................................................................. 16,50TLŞair ve Patron Halil İnalcık ............................................................................................................................................. 8,00TL Saint -Beuve’e Karşı Marcel Proust ............................................................................................................................ 14,00TL Alman Romantizmi Ricarda Huch ................................................................................................................................. 33,00TLGoethe Der Ki … J. Wolfgang Von Goethe .................................................................................................................. 18,00TLSchiller Hazırlayan: Gürsel Aytaç ................................................................................................................................ 14,00TL
Sanat France Farago ..................................................................................................................................................15.00 TL
FELSEFE
SOSYOLOJİ
TARİH
SİYASET BİLİMİ
ANTROPOLOJİ
EDEBİYAT
SANAT
57DERGİ FİYAT LİSTESİ1. Devlet .......................................................................................................................................................................13.50 TL2. Doğu Ne? Batı Ne? ...................................................................................................................................................13.50 TL3. “Gericilik” Nedir? ......................................................................................................................................................13.50 TL4. Etik ...........................................................................................................................................................................13.50 TL5. Kamusal Alan ............................................................................................................................................................13.50 TL6. Kaygı ........................................................................................................................................................................13.50 TL7. Akademi ve İktidar ....................................................................................................................................................13.50 TL8. Türk Toplumu ve Gelişme Teorisi ...............................................................................................................................13.50 TL9. Söylem Üstüne Söylem .............................................................................................................................................13.50 TL10. Binyılın Muhasebesi ................................................................................................................................................13.50 TL11. Âraftakiler ...............................................................................................................................................................13.50 TL12. Akademidekiler........................................................................................................................................................13.50 TL13. Hukuk ve Adalet Üstüne ..........................................................................................................................................13.50 TL14. Avrupa ....................................................................................................................................................................13.50 TL15. Popüler Kültür .........................................................................................................................................................13.50 TL16. Geç Aydınlanmanın Erken Aydınları .........................................................................................................................13.50 TL17. Ekonomi .................................................................................................................................................................13.50 TL18. Küreselleşme ..........................................................................................................................................................13.50 TL19. Yeni Düşünce Hareketleri .........................................................................................................................................13.50 TL20. Oryantalizm I ve II ...................................................................................................................................................13.50 TL21. Yeni Devlet Yeni Siyaset...........................................................................................................................................13.50 TL22. Edebiyat Üstüne ......................................................................................................................................................13.50 TL23. Kimlikler..................................................................................................................................................................13.50 TL24. Savaş ve Barış ........................................................................................................................................................13.50 TL25. Gelenek ..................................................................................................................................................................13.50 TL26. Aşk ve Doğu ...........................................................................................................................................................13.50 TL27. Aşk ve Batı .............................................................................................................................................................13.50 TL28. Dün Bugün Yarın: İdeolojiler -I .................................................................................................................................13.50 TL29. Dün Bugün Yarın: İdeolojiler - II ...............................................................................................................................13.50 TL30. Dün Bugün Yarın: İdeolojiler – III ..............................................................................................................................13.50 TL31. Dün Bugün Yarın: İdeolojiler – IV .............................................................................................................................13.50 TL32. Bir Zamanlar Amerika –I ..........................................................................................................................................13.50 TL33. Ortaçağ Aydınlığı.....................................................................................................................................................13.50 TL34. Akdeniz ...................................................................................................................................................................13.50 TL35. Entelektüeller - I ......................................................................................................................................................13.50 TL36. Entelektüeller - II .....................................................................................................................................................13.50 TL37. Entelektüeller - III ....................................................................................................................................................13.50 TL38. Milliyetçilik - I..........................................................................................................................................................13.50 TL39. Milliyetçilik - II .........................................................................................................................................................13.50 TL40. Antik Dünya Bilgeliği ...............................................................................................................................................13.50 TL41. “Medeniyetler Çatışması” ........................................................................................................................................13.50 TL42. Bir Zamanlar Amerika – II ........................................................................................................................................13.50 TL43. Şiddet .....................................................................................................................................................................13.50 TL44. Etnisite....................................................................................................................................................................13.50 TL45. II. Meşrutiyet “100. Yıl” -I .......................................................................................................................................13.50 TL46. II. Meşrutiyet “100. Yıl” -II .......................................................................................................................................13.50 TL47. Cumhuriyetçilik .......................................................................................................................................................13.50 TL48. Kişinin Kendisiyle Savaşı .........................................................................................................................................13.50 TL49. Romalılar - I ............................................................................................................................................................13.50 TL50. Romalılar - II ...........................................................................................................................................................13.50 TL51. Osmanlılar - I ..........................................................................................................................................................13.50 TL52. Osmanlılar - IIV .......................................................................................................................................................13.50 TL53. Osmanlılar - III ........................................................................................................................................................13.50 TL
Doğu Batı Yayınları adına sahibi veGenel Yayın Yönetmeni: Taşkın TakışSorumlu Yazı İşleri Müdürü: Erhan AlpsuyuHalkla İlişkiler: Harun Ak
•
Yayın KuruluHalil İnalcık, E. Fuat Keyman, Mehmet Ali Kılıçbay, Etyen Mahçupyan, Şerif Mardin, Süleyman Seyfi Öğün Doğan Özlem, Ali Yaşar Sarıbay
•
Danışma KuruluCemal Bâli Akal, Tülin Bumin, Ufuk Coşkun, Nezih Erdoğan,Cem Deveci, Ahmet İnam, Hasan Bülent Kahraman,Yusuf Kaplan, Kurtuluş Kayalı, Nuray Mert,İlber Ortaylı, Ömer Naci Soykan, İlhan Tekeli, Mirze Mehmet Zorbay
Doğu Batı hakemli bir dergidir.
Reklam kabul edilmez.
Doğu Batı Yayınları Selanik Cad. 23/8 Kızılay/ANKARATel: 425 68 64 / 425 68 65Faks: 0 (312) 425 68 64e-mail:[email protected]
59
60
Doğu Batı Yayınları
Selanik Cad. 23/8 Kızılay/ANKARA
Tel: 0(312) 425 68 64 / 425 68 65 Fax: 0(312) 425 68 65
e-mail: [email protected]
www.dogubati.com