71
Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler 194 ve Genel-İş temsilcisi Cezmi Dokuzoğlu'nun yapıcı konuşmaları ortamı yumuşattı. Onlar so- rumluydular ve alınlarının akıyla işin içinden çıkmak, 1 Mayıs'ın izini silmek istiyorlardı. Sabah ikiyüzü aşkın kişiyle birerli elele tutuşarak başlayan yürüyüş, mitingin yapılacağı Cumhuriyet alanına kadar beşyüzü buldu. Yaklaşık ikibin kişi ile yapılan miting; saat 13.30 da bitirildi. YORUM... Mersin Nükleer Karşıtı Hafta, Türkiye'de ilk defa kitleselliği kalıcı olarak yakalama, Mersin Üniversitesi'nin nükleer yanlısı çalışmalarını önleme ve Mersin'de kalıcı bir oluşum yaratma ba- kımından önemli idi. Mitingde beklenen kalabalık oluşmasa da, kitlesellik yakalandı. Kalıcı bir platform oluştu. Yerel basında yapılan çalışmalar, düzenlenen panel ve sinema günleri Mersin'de nükleer yanlısı lobiyi büyük ölçüde tıkadı. Zamanın ve kadronun yetersiz oluşu Mersin-Akkuyu trafiğinin aynı günlerde Silifke Festivalinin olması nedeniyle aksamasına neden oldu. Ulusal basının Akdenizdeki merkezi durumundaki Adana ise, her zamanki gibi sesini Toroslar'dan öteye duyuramadı. Çadır kampının özellikle Mersin içinde kurulmasının nedeni; sıradan insanlara sıradan dışı bir üç gün yaşatıp, sevgiyi, dayanışmayı, yeşilleri, çevrecileri, savaş karşıtlarını, çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı. 25 Mayıs Cumartesi Mersin gündemi çok yoğundu. Öğleden sonra Zülfü Livaneli, Ercan Karakaş ve Doğan Taşdelen gibi popüler isimlerin katılacağı panel, Silifke festivalinin en yoğun günü ve geniş katılımlı Kanlıdivane konseri nedeni ile panelin sabah saatinde yapıldı. (*) Ağaçkakan Dergisi, Sayı: 16'dan kısaltılmıştır.

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

  • Upload
    others

  • View
    0

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

194

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

195

ve Genel-İş temsilcisi Cezmi Dokuzoğlu'nun yapıcı konuşmaları ortamı yumuşattı. Onlar so-rumluydular ve alınlarının akıyla işin içinden çıkmak, 1 Mayıs'ın izini silmek istiyorlardı. Sabah ikiyüzü aşkın kişiyle birerli elele tutuşarak başlayan yürüyüş, mitingin yapılacağı Cumhuriyet alanına kadar beşyüzü buldu. Yaklaşık ikibin kişi ile yapılan miting; saat 13.30 da bitirildi.

YORUM...

Mersin Nükleer Karşıtı Hafta, Türkiye'de ilk defa kitleselliği kalıcı olarak yakalama, Mersin Üniversitesi'nin nükleer yanlısı çalışmalarını önleme ve Mersin'de kalıcı bir oluşum yaratma ba-kımından önemli idi. Mitingde beklenen kalabalık oluşmasa da, kitlesellik yakalandı. Kalıcı bir platform oluştu. Yerel basında yapılan çalışmalar, düzenlenen panel ve sinema günleri Mersin'de nükleer yanlısı lobiyi büyük ölçüde tıkadı. Zamanın ve kadronun yetersiz oluşu Mersin-Akkuyu trafiğinin aynı günlerde Silifke Festivalinin olması nedeniyle aksamasına neden oldu. Ulusal basının Akdenizdeki merkezi durumundaki Adana ise, her zamanki gibi sesini Toroslar'dan öteye duyuramadı. Çadır kampının özellikle Mersin içinde kurulmasının nedeni; sıradan insanlara sıradan dışı bir üç gün yaşatıp, sevgiyi, dayanışmayı, yeşilleri, çevrecileri, savaş karşıtlarını, çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı. 25 Mayıs Cumartesi Mersin gündemi çok yoğundu. Öğleden sonra Zülfü Livaneli, Ercan Karakaş ve Doğan Taşdelen gibi popüler isimlerin katılacağı panel, Silifke festivalinin en yoğun günü ve geniş katılımlı Kanlıdivane konseri nedeni ile panelin sabah saatinde yapıldı.

(*) Ağaçkakan Dergisi, Sayı: 16'dan kısaltılmıştır.

Page 2: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

194

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

195

MERSİN EYLEMLERİ VE ÇİLELERİ...

Kamer Gülbeyaz-EMO Mersin Şube Başkanı

Nükleer yanlıları santralın kurulacağı bölgede yoğun toplantılar ve seminerler yapmaya büyük özen gösteriyorlardı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve bağlı kuruluşlar tarafından organize edildiği anlaşılan, bir rastlantı sonucu elime geçen resmi bir yazıda; Nükleer Mühendisler Der-neği'nin de başını çeken Prof. Dr. Osman Kemal Kadiroğlu ve ekibinin Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonu'nda nükleer santrallerin gerekliliği konusunda bir seminer vereceği bil-diriliyordu. Yazı, Mersin İl Valisi tarafından bütün devlet dairelerine gönderilmiş, müdür ve amir durumundaki tüm personelin ve konuya ilgi duyan diğer kamu personelinin bu seminere katılım-larının sağlanmasını zorunlu kılıyordu.Seminer esnasında; "Konuşmacıların konuşması bittikten sonra sorusu olan varsa yanıtlayalım" denildi. Benden başka elini kaldıran olmadı. Prof. Dr. Kadiroğlu, ilk etapta nasıl olsa her şeyden habersiz ve duyarsız durumdaki resmi dairelerden birinin klasik memuru veya müdürüdür diye düşünen bir yüz ifadesi ile gülümseyip; "Buyurun" diyerek işaret etti. ''Salon çok büyük. Sesimi mikrofonsuz olarak arkadan duyuramayabilirim. İzin verirseniz sizler konuşurken tuttuğum bazı notlarla ilgili olarak orada, kürsüde, mikrofonla sorular sormak ve bazı açıklamalar yapmak istiyorum" dedim. Prof. Dr. Kadiroğlu beni iyice süzdükten sonra bu sefer tedirgin bir şekilde ''hayır'' dedi. Nükleer santralın yapılacağını kesin ve ciddi şekilde dile getiren yetkililerin bu tavırları karşısında, İçel Bölgesinde yaşayan insanlar tedirgin, ne yapmaları gerektiği konusunda bilinçsiz ve örgütsüzdüler. Ancak bütün bu olumsuz gelişmelere karşın, işin ciddiyetini kavrayan Mersin'deki işçi sendikaları ve bazı demokratik kitle örgütleri, Nükleer Santrallere Karşı Güç Birliği Platformunu oluşturarak yine de ilk hareketi başlatacaklardı. Böylesi bir ortamda, daha önceleri, özellikle de işçi sendikalarından Petrol-İş Mersin Şube Başkanı Enver Caydur'un öncülüğünde "Mersin Nükleer Karşıtı Platformu" kurul-ması önemlidir. Ancak 1998 yılından itibaren Mersin Nükleer Karşıtı Platformu'nda bir gevşeme söz konusu oldu. İşçi sendikalarının yıllarca süren yoğun iş sözleşmeleri nedeniyle, platform edilgen duruma düşmüştü. Oysa, nükleer santrallere karşı en etkili ve kalıcı eylemlerin Mersin bölgesinden gelmesi gerekiyordu. Hedefe, öncelikle toplumun bu konuda bilgilendirilmesi ve özellikle Akkuyu köylüsünün fiilen eylemin içine sokulmasıyla ulaşılabilirdi.

Mersin gerek işçi ve memur sendikaları açısından ve gerekse meslek odaları, demokratik ve sivil toplum örgütleri açısından önemli bir potansiyele sahiptir. Bu potansiyelin etkin bir duruma geti-rilmesi halinde, bölgemizde yaşamın her alanına ilişkin sorunların çözümünde önemli aşamalar katedilebileceği gerçeğinden hareketle, Elektrik Mühendisleri Odası İçel Şubesi olarak, duruma el atma gibi bir sorumluluğu yüklendik. İlk etapta kamuoyunu nükleer santraller konusunda bilgilendirmek üzere konusunda uzman kişiler getirilerek seminerler, konferanslar düzenlendi. Akkuyu'ya uzmanlar götürülerek, köylüler nükleer santrallerin riskleri konusunda eğitilmeye çalışıldı. Ancak bu çalışmalardan rahatsız olan nükleer yanlıları, Mersin ve çevresini adeta ablu-kaya aldılar. Nükleerci lobiler ve nükleer yanlısı şirketlerce propagandaya ayrılan milyarlarca li-rayla bölgemizde adeta fink atıyorlardı. Bu nükleer yanlısı lobiler hızlarını alamayıp, bölgemizde toplum üzerinde etkili olabilecek Belediye, TEDAŞ, Kaymakamlık gibi kurumların idarecilerine

Page 3: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

196

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

197

ve müdürlerine başvurarak, "Sizleri Avrupa'ya tatile gönderelim, dönüşünüzde bulunduğunuz yerdeki halka bizim lehimize nükleer yanlısı propaganda yapınız” diyebileceklerdi.

Artık açılmak gerekiyordu. Dört duvar arasına kıstırılmış, bastırılmış söylemlerin eyleme dönüş-mesi gerekiyordu. Tribünlerden sahaya inme zamanı gelmişti. Bu nedenle oluşturulan ve hazır halde bekleyen dinamik güçleri eyleme geçirmek gerekiyordu. Kamuoyunu oluşturacak ve ses getirecek bir miting, ilk etapta gücümüzü de kanıtlayacaktı. Nükleer santrallere karşı mücadele eden bütün kurum ve kuruluşların başkanlarını toplantıya çağırdım. Düşüncelerimi aktardım; "Arkadaşlar bütün demokratik ve sivil toplum örgütlerine özellikle de siyasi partilerimize büyük bir iş düşüyor. Biliyorum siyasi partilerimiz pek alışkın değiller. Ama her zaman olduğu gibi bu sefer de Mersin'de yine bir ilki başarmak istiyoruz. Yapacağımız mitingde hiçbir siyasi parti veya örgütün bayrağı, flaması ve pankartı taşınmayacaktır. Sadece yurttaş kimliğimizle bu mitingi yapalım ve kamuoyunun katılımını sağlayalım. Çünkü kamuoyunda genelde şöyle yanlış bir kanı var; nükleer santrallere sadece sol görüşlü örgütler karşı gelmektedir. Bu önyargıyı yok etmenin ve doğru olmadığını kanıtlamanın tek yolu herkesin bu mitinge yurttaş kimliği ile katılması ile mümkündür." Bütün örgüt başkanları bu fikrime katıldı. Ortak slogan ve afişlerin hazırlanması ile hemen miting için harekete geçildi. Bu miting çok kişinin katılabileceği ve nükleer santrallere karşı verilen mücadelenin en kalabalık mitingi olarak düşünülüyordu. Fakat mitingin yapılacağı 25 Aralık 1999 sabahı erken saatler de başlayan ve aralıksız süren şiddetli yağmur bizi tedirgin etti. Herkesin belirtilen saatte toplanacağını söylediğimiz istasyon meydanına şiddetli yağan yağmura rağmen gittiğimde şaşkına döndüm. Çünkü benden başka hiç kimse yoktu. Üstelik cep telefonundan beni arayıp yağmurdan dolayı miting iptal mi edildi diye sormaları sıkıntımı daha da arttırdı. Biraz sonra Bilge Contepe' nin geldiğini gördüm. Tedirgin ve sıkıntılı halimi görünce; "merak etme biraz sonra gelirler" dedi. Gerçekten de biraz sonra, yağmura rağmen her taraftan akın akın insanların geldiğini gördüm. Hava muhalefetine rağmen uzun bir yürüyüş sonunda toplanan yaklaşık 3000 kişilik bir kalabalıkla miting alanına doğru sloganlar atılarak gidildi. Ulusal TV lerin bir kısmının canlı olarak verdiği miting, o güne dek nükleer santrallere karşı verilen en coşkulu ve en etkili eylemlerden biri olmuştu.

Page 4: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

196

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

197

Mersin'de de oluşturulan Nükleer Karşıtı Platform gibi, ülkemizin muhtelif bölgelerinde de oluşturulan nükleer karşıtı platformların kendi bölgelerinde etkin bir şekilde mücadele ettikleri bir gerçekti. Ancak bütün dinamik güçlerin hedefi; ilk etapta Akkuyu olmalıydı. Akkuyu'da bir nükleer santralın inşa edilmesi demek, ülkemizin diğer bölgelerinde de toplam olarak 10 adet nükleer santralın yapılması demekti. Bu nedenle Mersin önemliydi. Akkuyu çok önemliydi. Akkuyu'da bir nükleer santralın yapılmasına izin vermemek, ülkemizin hiçbir yerine nükleer santralın yapılmaması demekti. Öyleyse Mersin dışında bu alanda etkin bir biçimde mücadele eden bütün dinamik güçlerin odak noktası; Akkuyu olmalıydı. Birlikte hareket edilerek daha bü-yük etkinlikler yapılmalıydı. Mersin Nükleer Karşıtı Platformun sözcüsü olarak, etkin mücadele içerisinde olan ülkemizdeki tüm örgüt temsilcilerini Mersin'e davet ettim. Yıllardır birbirlerinden ayrı olarak aynı amaç uğruna mücadele eden Adana, Ankara, Antalya, Hatay, İstanbul, İzmir, Sinop Nükleer Karşıtı Platformların temsilcileri ile Bergama ve Akkuyu köylülerinin de içinde bulunduğu toplantıya yerel basın da ilgi göstermişti. Hemen hemen her bölgeden gelen temsil-cilerin söz alıp düşüncelerini açıklamalarından sonra ortak bir karar neticesinde merkezi Mersin olmak üzere, diğer bütün dinamik güçlerin de desteklemesi doğrultusunda "Mersin Anti-Nükleer Halk Meclisi" kuruldu. Mersin Anti-Nükleer Halk Meclisi'ni oluşturan örgütler arasından bir yürütme kurulu seçildi. Yürütme kurulunun oluşumundan iki gün sonra bu yeni yapılanma; ilk eylemini 6 otobüs dolusu insanla Silifke'ye çıkartma yapmakla başladı. Amaç; nükleer santral-lere karşı duyarsız kalan bu şirin ilçede yaşayanların dikkatini çekmek ve onları da anti-nük-leer mücadelenin içine sokmaktı. Akkuyu'ya yakın olan Silifke İlçesi'ne vardığımızda, İlçenin girişinde otobüslerden inip elele ilçe merkezine doğru yürümeyi planlamıştık. Ancak emniyet görevlileri izin vermeyince oturma eylemi yaptık. Uzun tartışmalar ve inatlaşmalar sonunda

Mersin Anti Nükleer Halk Meclisi’nin oluşmasını gerçekleştiren ve ülkemizin bütün nükleer karşıtı platformlarının temsilcilerinin buluştuğu toplantı. Soldan sağa Oktay Demirkan, Kamer Gülbeyaz, Oktay Konyar ve Ahmet Budak

Page 5: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

198

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

199

Emniyet Müdürü ile bir anlaşma yapıldı. Gideceğimiz yolun yarısını otobüslerle, yarısını da yürüyerek geçecektik. Ve öyle oldu. Toplandığımız Eğitim-Sen'de gelişimizin amacına yönelik konuşmalar yapıldıktan sonra dağıldık.

EMO Genel Merkezi'nin Ankara'da TEAŞ Genel Müdürlüğü'nün önünde yapacağı basın açık-laması nedeniyle, Akkuyu'dan en az 20 köylünün de bu basın açıklamasına katılımlarının sağ-lanması talebi üzerine, köyle irtibat sağlandı, Ankara için gidiş-dönüş biletleri alındı. Ankara'ya gece 24:00 'de kalkacak olan otobüs için köylülerin Akkuyu'dan Mersin'e gelmeleri sorun oldu. Büyükeceli ile Mersin arasında her gün yolcu taşıyan Büyükeceli Belediyesi'ne ait bir araçla Akkuyu'luları gece Mersin'de karşıladığımızda aracın şoförü; "Belediye Başkanımızın emri ile 75 milyon TL ücret istiyoruz" dedi. Şoför diretince Belediye Başkanı ile telefon görüşmesi yap-tık; "Sayın Başkan, bu konuda herkesten çok sizin duyarlı olmanız gerekiyor. Bizler sizler için büyük bir uğraş içerisinde iken, üstelik köylülerin Ankara'ya gidiş-geliş biletlerini bile alırken, sizin Mersin'e gönderdiğiniz köylülerden ücret talep etmeniz hoş bir davranış değildir". Bele-diye Başkanı Himmet Büyük diretince; "Normal ücretten versek bile kişi başına 2 milyondan 36 milyon yapıyor. Niye 75 milyonda diretiyorsunuz?" dedik. Bu cevabımıza Başkanın alaylı yanıtı şöyle oldu; "Gece olduğu için zamlı fiyat uyguladık". Ve 75 milyonu şoföre vererek aracı Büyükeceli'ye gönderdik.

Mersin Anti-Nükleer Halk Meclisi tarafından 7 Nisan 2000 tarihinde Mersin -Atatürk Caddesi'nde "Türkiye Nükleer Çöplük Değildir" bildirisi dağı-tılması kararını uygulamak üze-re gerekli izinler alındı. Bildiri dışında sanki başka bir etkinlik yapılacağı izlenimine kapılan emniyet güçleri zaten günlerdir ablukaya aldığı EMO İçel Şube-si'ni ve Yürütme Kurulu'nu daha da sıkı takibe almaya başladılar. Bu rahatsızlığı gidermek ve karşılaşılabilecek olumsuzluk-ları önlemek amacıyla, Oktay Konyar ile birlikte Emniyet Müdürü'nü makamında ziyaret ettik. Ancak, Emniyet Müdürü ile yapılan görüşme kısır bir tartışmaya dönüşünce, kararlı bir biçimde yasal iznini almış olduğumuz bildirileri dağıtmak-8 Nisan 2000 - Milliyet Gazetesi

Page 6: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

198

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

199

tan vazgeçmeyeceğimizi söyleyerek oradan ayrıldık. 7 Nisan sabahı Azrail'i andıran tırpanlı resimleri yüzlerce karanfilin üzerine yapıştırarak, bildiri ile birlikte halka dağıtmayı uygun gör-dük. Ancak durumu yanlış algılayan bir polis; karanfilin sapına yapıştırılan Azrail'i andıran ve nükleeri bir Azrail imiş gibi gösteren resimdeki tırpanı; orak-çekiç sanarak emniyete götürmüş. Bizler EMO Mersin Şubesi binasından çıkıp bildiri dağıtacağımız caddeye doğru yol alırken, ara sokakta Emniyet Müdür Yardımcısı ekibiyle önümüzü kesip, elinde bulunan karanfilli resmi göstererek; "Bu resimde orak-çekiç var. Komünizm propagandası yapıyorsunuz" gibi bir imada bulundu. "Müdür Bey orak-çekiçle ilgisi yok; bu resim bir Azraili ve dolayısı ile nükleerin bir Azrail ile eşdeğer olduğunu gösteriyor. Kaldı ki sizin söylediğiniz gibi orak- çekiç bile olsa, yine de üzerindeki Azrail resmi ile olumsuz ve istenmeyen bir tavrı sergilemiyor mu?" diyerek, Müdür Yardımcısını ikna ettik. Bildiriyi dağıtacağımız caddeye doğru yürümeye başladık. Bildirileri dağıtmaya başladık. Ancak polisler tarafından müdahale edildi. Toplu olarak bildiri dağıtama-yacağımızı söylediler. Dağıtacağız/dağıtmayacaksınız tartışması zaten kalabalık olan caddede, kalabalığın bizim etrafımızda toplanmasına neden oldu. Kalabalığın artması polisleri tedirgin ederken, bizler de amacımıza ulaşma açısından son tangoları oynamaya çalışıyorduk. Emniyetin Güvenlik Şube Müdürü'nün yerine bilinçli olarak, katı haliyle bilinen Terörle Mücadele Şube Müdürü gönderilmişti. Kısacası meşru müdafaa hakkımız için suç işlemeden, şiddet içermeden, izinli bir bildiriyi dağıtmak için direnen bizlere anarşist muamelesi yapıldı. Tartışmaların so-nunda soyunma eylemi gerçekleştirdik ve ardından yaka-paça arabalara doldurularak emniyete götürüldük. Mersin Çağdaş Hukukçular Derneği'nin avukatlarının da araya girmesi ile Emniyet-Başsavcılık arasında yapılan anlaşmaya göre, sadece ifadelerimiz alınıp serbest bırakılacaktık. Çünkü çoğumuz devlet memuru idik. Ancak Mersin Emniyet Müdürlüğü sözünde durmamıştı. Bir ay sonra hakkımızda soruşturma açılmıştı ve kimi arkadaşlarımızın da işyerlerine, emniyetçe yazılar yazılmış ve ayrıca idarece de soruşturmalar başlatılmıştı. Mahkemeye çıkarılırken müba-şirin koridorda avazı çıktığı kadar; "Sanık Kamer Gülbeyaz ve 25 arkadaşı duruşmanız başlıyor" diye bağırırken, böylesi bir durumla ilk kez karşılaşıyor olmam do-layısıyla saçlarım diken diken olmuştu. Mahke-me günü hakimin karşı-sına çıktığımızda toplu bildiri dağıtmak ve trafi-ğin akışını engellemekle suçlanıyorduk. Tutuk-lanan 25 arkadaşımla birlikte beraat ettik, idari soruşturmalardan da özlük hakları açısından da herhangi bir olumsuz sonuç çıkmadı.

7 Nisan Mersin “Türkiye Nükleer Çöplük Değildir” eyleminde, Kamer Gülbeyaz

Page 7: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

200

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

201

"SÖZ UÇAR, YAZI KALIR"

Yunus Arıkan-Çevre Mühendisleri Odası

O dönemde, 1990 -1992 yılları arasında ODTÜ Çevre Topluluğu içerisinde, Ankara Çevre Oto-yolu, Barış Haftası gibi çok uzun soluklu olmasına rağmen, çok çabuk olmasını hedeflediğimiz ama çoğunlukla elde edemediğimiz başarıların yılgınlığıyla; "çevre" mücadelesine küsmüşken, Ağaçkakan denilen o garip, şirin ve az da olsa kafamda; "Acaba başka türlüsü mümkün mü?" so-rusunu ısrarla yaşatan insanlarla tanışma dürtüsü içimi kemiriyordu. Ve en sonunda bu kıpırtıya daha fazla dayanamayıp, bu grubun belki de ne aktif elemanlarından Nesrin Timur'la tanıştıktan sonra, bir anda bu cansiperane, samimi, inatçı, çoğu zaman sıkıntılı ve stresli ama bir o kadar da öğretici ve eğlendirici koşunun içinde kendimi buluverdim.

Doğrudan katıldığım ilk etkinliklerden birisi, 1993 yılında tüm Türkiye'de geliştirilmeye çalışılan nükleer karşıtı imza kampanyası olmuştu. Her haftasonu Kuğulu Park'ta, Seğmenler Parkı'nda ve

Yüksel Caddesi'nde sürdürülen bu kampanya, organize edilen yere ve gruplara göre farklı sonuçlara ulaşıyordu. Bir grup nereden bulunduğu belli olmayan, ancak büyük bir ihtimalle radyasyon sızıntılarına karşı kullanılan bir tulum ve gaz maskesine rehberlik eden İlker'in trompeti eşliğinde Kuğulu Park'ta bir "öcü" gibi dolaşarak polislerden bile imza alırken, diğer bir grubun standı diğer polisler tarafından yaka paça Yüksel Caddesi'nden uzaklaştırılıyordu. Açıkçası özellikle bu tulum konusunda ne kadar büyük bir cahillik ettiğimizi, bu etkinlikten yaklaşık bir yıl sonra İstanbul'daki bir fuarda TAEK Standında yapılan radyasyon muayenesinde vücu-dumda laborantları bile şaşırtan oranda radyoaktivite tespit edildiğinde anlamıştım. Biz, her ne kadar; "Yarın radyoaktif olmamak için bugün aktif ol!" sloganını sık sık tekrarlasak da, sırf aktif olduğumuzu için radyoaktif olmak acı, onurlu ama ironik bir durum ortaya çıkarmıştı. İmza kampanyası çerçevesinde ODTÜ'de gerçekleştirilen konser ise, uzun yıllar uykuda olan Çevre Topluluğu'nun o yılki ilk ve tek etkinliğini oluşturduğu için bizim açımızdan yararlıydı.

1993 EKİM: 1. NÜKLEER KARŞITI KONGRE

Yaz rehavetinden sonra, tahmin ettiğimden çok daha büyük öneme sahip olan Anti-Nükleer Hafta'nın organizasyonu önümüzdeki en büyük hedefti. Çok da sağlıklı işlemeyen bir organizasyonda ilk işim; Timur Danış'la beraber Bisikletçileri

Page 8: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

200

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

201

Kazan'da karşılayarak, onlara Yüksel Caddesi'ne kadar eskortluk yapmak-tı. Daha sonra ağırlıklı olarak İstan-bul'dan gelen müzik gruplarının ve Altınpark'taki koordinasyonla uğra-şırken, bu kadar geniş çaplı bir işte yaşanabilecek tüm aksaklıklara tanık olmanın stresini yaşadım. Ankara'nın en muhafazakar semtlerinden birisi olan Cebeci'de, onlarca uzun saçlı siyah kıyafetliyi "hasarsız ve firesiz" barındırmak, hiçbir kapısı olmayan Altınpark Konser Salonu için bilet "satmak", söz verilip de getirilme-yen öğle yemeğini atlatabilmek için köşedeki bakkaldan 50 kişilik helva-ekmek hazırlamak, minimum gelir-maksimum gider çelişkisini bozabilmek için son çare olarak Taner Öngür'ün kendi insiyatifi ile çağırdığı Moğollar'ın konserini dinlemek yerine, tek tek dinleyi-cilerden para toplamak için debe-lenmek o dönemden aklımda kalan ilginç tecrübelerdi. Bu arada İzmir Caddesi'nde İbrahim'lerin yaptığı afişleme sırasında Refahlılarla çıkan kavgalar, o sırada TEK'te yürütülen resmi kongrede Arif Künar'ın bir gerilip, bir neşelenmesine yol açan gelişmeler, Yüksel Caddesi'ndeki standlarda o dönemde yurdum gündemine Jüpiter kadar uzak olan "Nükleer silah, radyasyon, atıklar v.s." konularla ilgili Nesrin Timur'un, Timur Danış'ın yoldan geçenlerle yaptığı tartışmalar, her akşam Tayfun Görgün'le sendikada yapılan değerlendirme toplantıları olayın diğer boyutlarıydı..

1994: GREENPEACE/TEK EYLEMİ

1994 yılının ilk yarısı benim önceliğimde, anti-nükleer çalışmalardan çok, bir şekilde mezun olmayı becerebilmek, ama daha da önemlisi, o sıralarda kafayı çok fena taktığımız ODTÜ Or-manı'ndan geçecek yol projesi yer almaktaydı. Kongre çalışmaları sırasında tanıştığımız Mehmet ve mücadelemize her zaman gönülden destek olan ancak bu şekildeki bir organizasyon(suzluk)la

Page 9: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

202

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

203

hiçbir şey beceremeyeceğimize inandığı için bize pratikte hiç katılmayan İlker sayesinde baş-layan GSM-Gençlik Servisleri Merkezi'ndeki çalışma hayatım ise, benim için yeni bir sayfayı açmış, bizim mücadeleyi yurt-dışında değişik gruplara da tanıt-ma fırsatı yaratmıştı. Bu senenin doruk noktasını ise 11 Kasım'da TEK önünde Greenpeace'in öncülüğünde organize edilen ve hemen hemen tanıdığım tüm anti-nükleercilerin katıldığı eylem oluşturdu. Bir gece önce Arif Künar'ın endişeli, ama umut dolu konuşması ile alınan karar-lar ertesi gün uygulanırken, yine

üstüme düşen bir taşımacılık işi sonucunda park yeri bulamadığım için, eyleme her zamanki gibi ufak bir gecikmeyle katılmak zorunda kalmıştım. İlk başta olayı "PKK baskını" diyerek haber alan Çevik Kuvvet'in şaşkınlığı, yerde yatan siyah iskeletlerden hangisinin insan, hangisinin kukla olduğunun anlaşılması için yapılan maske kontrolü, gözaltındaki yabancıların arasında Serap'ın da Japon olduğunu sanan polisin okkalı küfürü, TEK önünde açılamayan, ancak spor salonunda polislerin okumaya çalıştığı pankart için yapılan "aç, aç" tezahüratları gibi anekdotlar, Türkiye koşullarında bunun bir eylem ve gösteriden çok, küçük bir komedi olduğu izlenimi verse de, güvenlik güçlerinin bu istisnai tutumu, ne yazık ki “Boğaz Köprüsü” eylemi dışında, diğer eylemler için pek de geçerli olmadı.

1995: TEK EYLEMİ DURUŞMASI-DÜNYA DOSTLARI

1995 yılı 16 Şubat'ta yapılan TEK Eylemi duruşması sebebiyle oldukça hızlı başlamıştı. Noyan Özkan'ın önderliğindeki İzmir Çevre Hareketi Avukatları'nın son derece iyi hazırlanan savun-ması ve gerek yurtdışından, gerek yurtiçinden desteklerle mahkeme ikinci bir eylem yeri gibi olmuştu. Yabancı üyeleri duruşmaya gelmese de, sanıkların arasında Greenpeace üyelerinin bulunmasının yanında, GSM aracılığıyla ulaşılan; YEE, ASEED, Genç Akdenizli Ekolojistler İletişim Ağı ve 15 İtalyan parlamenterin yazılı destek mesajları duruşmanın uluslararası alanda önemini arttıran gelişmeler olmuştu. Duruşmada Bilge Contepe'nin şovu ve eylemden sonra askere giden Aykut'un savunması davanın medyatikliğini arttırmıştı.

Duruşmanın heyecanı ile toplanan Dünya Dostları Derneği'nin 1. Olağan Genel Kurulu 1993 yılındaki 1. Nükleer Karşıtı Kongre'den sonra tüm anti-nükleercileri biraraya getirmiş olması

17 Şubat 1995 - Milliyet Gazetesi

Page 10: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

202

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

203

açısından önemliydi. Türkiye'de derneklerin gerek yurtdışı ilişkiler kurması gerekse de konfede-rasyon oluşturması için bile, Bakanlar Kurulu kararının gerektiği bir ortamda Dünya Dostları'nın sadece nükleer karşıtlığı değil demokratikleşme ve örgütlenme hakkını da gündeme getiren bir hedefle yola çıkması oldukça anlamlıydı. Bu sayede; Sinop'tan İskenderun'a pek çok dernek, sendika ve örgütün yanında Leziz Onaran gibi değerli biliminsanlarını, yılların eylemcisi Akın Atauz'un yanında politik mücadeleye gözünü anti-nükleer hareketle açan yeni yetmeleri de bira-raya getiren çok geniş yelpazeli, renkli bir birliktelik ortaya çıkmıştı. Ancak kimi zaman bu yasal açmazların doğurduğu bürokratik zorluklar, kimi zaman bazı katılımcılardaki ikinci bir "Yeşiller Partisi doğuyor" fobisi, kimi zaman bazı katılımcıların Dünya Dostları'nı başka mücadeleler için bir zıplama tahtası olarak görmesi ve en önemli sebeplerden birisi de; Yeşiller içindeki kurulu bir yapının resmi işlemlerini yerine getirmekteki üşengeçlik ve umursamazlıklar sebebiyle Dünya Dostları bir anlamda "ölü doğan çocuk" konumuna gelmişti. Genel Kurul sırasında GSM'nin katkılarıyla Avrupa Turnesi'nin son durağı olarak Türkiye'ye gelen ASEED örgütü, bütün bu olumsuzluklara rağmen anti-nükleer mücadelenin uluslararası alana taşınması için önemli bir adımı oluşturmuştu. Bu ilişkilerin en somut sonuçlarından birisi de; Fatma Özdemir'in Berlin'de yapılan İklim Değişikliği Zirvesi'ne Dünya Dostları adına katılması olmuştu.

Belki de 24 Nisan'da verilen beraat kararından iki gün sonrasına denk gelmesi sebebiyle, 26 Nisan'da Çernobil'in yıldönümünün anılması amacıyla tüm Türkiye'de yapılan eylemler her zamankinden daha renkli görüntülere sahne oldu. Ankara'da Yüksel Caddesi'nde "Nükleer'e Hayır" yazısının oluşturmak için yan yana gelecek onüçüncü kişinin eylemden sadece 5 dakika önce bulunabilmiş olması ise açıkçası tam bir "Yeşiller klasiği"ydi.

Mayıs 1995, Dünya Dostları'nın kısa tarihçesinde çok önemli bir noktasını oluşturmuştu. Bu ta-rihte Akın Atauz'un büyük özveriyle ortaya çıkarttığı ortak yayın organı konumundaki "Karaba-tak" gazetesi, daha birinci sayısında; ne İsa'ya ne de Musa'ya yaranabilmiş ve yoğun eleştirilere hedef olmuştu. Gerek bu konu, gerekse de 1 Eylül Barış Günü dolayısıyla yaşanan gerginlikler ve daha da önemlisi genel seçimlerde çeşitli grupların siyasi eğilimleri konusundaki zıtlıklar, Dünya Dostları arasındaki tartışmaları alevlendirerek kopuşu hızlandırmıştı.

Bu sırada Ankara'da GSM'nin Avrupa Konseyi'nin desteği ile düzenlediği "Nükleer Enerji" başlıklı seminere 50'ye yakın yerli ve yabancı misafir katılmıştı. Ancak bu seminer sırasında Avrupa'lı bazı örgütlerin Türkiye'de yapılan bu semineri boykot kararı alması çok ilginç bir "NGO nedir" tartışması başlatmış, bir anlamda bir sene sonra İstanbul'da yapılacak HABİTAT sırasında yapılacak tartışmaların bir başlangıcını oluşturmuştu. Seminerin bir başka ilginç notu da, TEK adına Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları Politikası'nı katılımcılara anlatan Gülnur Şenocak, sunuşundan 1 hafta sonra görevden alınmış ve ilgili dairesinin statüsü düşürülmesi ise devletin bu konudaki samimiyetsizliğinin göstergesi olmuştu.

22-26 Nisan 1996 tarihleri arasında Ankara'da Sakarya Caddesi'nde düzenlenen etkinlikler; nükleer enerji tartışmalarının Yüksel Caddesi gibi dar bir çizginin dışına taşınarak, Mamak ve Sakarya Caddesi gibi daha değişik halk kitlelerinin de gündemine sokulması açısından önemli bir yer tutmuştur.

Page 11: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

204

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

205

1997: AKKUYU'DA SONA DOĞRU

Nükleer Santral İhalesi'nde teklif verme süresinin sonlarına doğru, Akkuyu ve Mersin/Silifke bölgesindeki mücadele de kızışmaya başlamıştı. Haziran ayında Mersin ve Büyükeceli'de arka arkaya yerli ve yabancı biliminsanlarının da katılımıyla gerçekleştirilen seminerlerde, nükleer lobinin sözcüleri giderek hırçınlaşan bir tavır sergilemiştir. Özellikle Büyükeceli'de yapılan se-minerde salonu dolduran halk anti-nükleer pankartlar açmış, Belediye Başkanı Kemal Güdül'ü, TAEK ve Enerji Bakanlığı yetkililerini yuhalamış, kendisine fırsat verilmeyen Prof. Hayrettin Kılıç ise resmi toplantıyı terk ederek yakındaki bir kahvede etrafına topladığı köylülere sunuşunu gerçekleştirmiştir. Resmi toplantı esnasında köylülerle Enerji Bakanlığı yetkilileri arasında ise tarihe geçecek bir diyalog yaşanmıştır. Köylülere; "sizler çamaşır makinası, buzdolabı, araba istemiyor musunuz?" diye soran TEAŞ Nükleer Enerji Dairesi Başkanı tek yürek "Hayır!" ce-vabını alınca büyük bir şoka girmiş, "Siz o zaman nükleer santral de istemiyorsunuz" deyince bu sefer çok daha güçlü bir "Hayır!" cevabı alarak yerine oturmak zorunda kalmıştır. Toplantıya TAEK Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi adına katılan Gül Göktepe ise ertesi gün gazetelere; "Büyükeceli'de bana hakaret ettiler, saldırdılar!" şeklinde gerçek dışı beyanlar vermiştir.

Nükleer Santral İhalesi'nde teklif verme süresinin son günü olan 15 Ekim 1997'nin bir gün ön-cesinde Dünya Dostları Ankara Kızılay PTT'si önünde son bir uyarı yapmışlar ve bu karardan sorumlu olan Başbakan, Enerji Bakanı ve Çevre Bakanı'na kına göndererek gerekli şekilde kullanmalarını önermişlerdir.

1998: BERGAMA-AKKUYU YÜRÜYÜŞÜ

Geleneksel Akkuyu Şenlikleri'ne katılmak üzere Öncü Gençlik üyesi 150 kişilik bir grup, yıl-lardır şarkılarda ve dillerde olan Bergama-Akkuyu yürüyüşünü gerçekleştirmiş, bu özlemini şarkılarına yansıtan, hapse girdiğinde anti-nükleer mücadeleye destek vermek için kestirdiği saçlarını Akkuyu köylülerine yollayan Haluk Levent ise, bir gün önce Taşucu Şenliği'ne katılmış

olmasına rağmen ne yürüyüşe ne de şenliğe katılmıştır.

1992 yılında Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği bünyesinde kurulan Çevre Mühendisleri Odası, ilk günden itibaren nükleer enerjiyi ekonomik, ekolojik, top-lumsal, askeri ve politik açıdan Türkiye'nin ve dünyanın doğa ve insan kaynaklarına geri döndürülemez zararlar vereceğini savunarak karşı çıkmıştır. Göreceli olarak çok genç ve bu sebeple ekonomik ve poli-tik açıdan yine göreceli olarak diğer oda-larla karşılaştırıldığında daha mütevazi bir

Akkuyu’da ilk kez; nükleer karşıtları ve nükleer yankıları yöre halkının önünde tartıştı. Köylülerin tepkileri üzerine nükleer yankıları salonu terk etmek zorunda kaldılar

Page 12: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

204

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

205

konumda bulunmasına rağmen ÇMO, görüşleri ve etkinlikleri ile anti-nükleer güçlerin TMMOB bünyesindeki en önemli itici güçlerinden birini oluşturmuştur. Özellikle 1990'lı yılların başına kadar Elektrik ve Makine Mühendisleri Odası gibi güçlü odaların kimi zaman sessiz-dolayısıyla nükleer enerjiyi onaylayan tavırları, kimi zaman da 1993 yılında Makine Mühendisleri Odası'nın yaptığı gibi açıkça nükleer enerjiyi savunan yaklaşımlarına karşı her zaman için mesleki ve bi-limsel temeller çerçevesinde nükleer enerjinin zararlarını kararlılıkla açıklamıştır. Bu kapsamda ÇMO özellikle, etkin rol oynadığı TMMOB Birlik Haberleri'nde konunun sık sık gündeme getirilmesini sağlamış, gerek TMMOB gerekse ÇMO olarak katılım sağlanan ilgili resmi top-lantılarda görüşlerini belirtmiş, Geleneksel Akkuyu Şenlikleri'nde TMMOB'un maddi ve manevi anlamında etkin ve aktif bir konumda katılmasını desteklemiş ve gerekli katkıları sağlamıştır.

Page 13: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

206

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

207

SİZ, HİÇ SİNOP'U GÖRDÜNÜZ MÜ? (SİZ, HİÇ NÜKLEER SANTRAL GÖRDÜNÜZ MÜ?)

Hale Özen-Sinop Çevre Dostları Derneği

Yunan Mitolojisine göre tanrılar tanrısı Baştanrı Zeus, tanrıça Sinope'ye aşık olmuştu. Bakire kalmak isteyen Sinope'ye dokunmamış, onu getirip Sinop'a bırakmıştı. Hani haksız da sayıl-mazdı. Sinop bakir bir yerdi. Doğa çok cömert davranmıştı. Sona eren Buzul Çağı'nın sula-rını Karadeniz'e göndermiş karanın büyük bölümünü örtmüştü. Muhtemelen insan belleğinde günümüze ulaşan büyük su baskınını-Nuh Tufanı'nı burada yaşatmıştı. Sinop'ta biri kuzeye, biri doğuya uzanan iki yarımada bırakmıştı. Kıyılarında önce sığ koylar oluşturmuş, kuvvetli rüzgarlar estirerek deniz içinde biri-ken kum banklarıyla koyların önünü örtmüştü. Böylece oluşan göllerde balıklar üretmiş, Karadeniz'e salmıştı. Yarımadaları ormanla kaplamış altına zengin bitki örtüsü koymuştu. Güneş bir yarımada üzerinde doğmuş, diğe-rinde batmıştı.

Göl, çöl, deniz, orman ve ırmaklar; da-ha ne isteyecekti tanrıçalar. Tanrıçanın peşinden gelenler buraya bir şehir kur-

Sinop’ta Nükleer Santral yapımı için düşünülen İnceburun kıyıları

Page 14: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

206

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

207

muştu. Bir de kale ile çevirerek koruma altına almıştı. Herşey bol, herşey güzeldi. Balık öyle boldu ki; faydasız işler yapana; "Sinop'a balık mı götürüyorsun" denmişti. Daha düne kadar; "Sinop'lu iki balık tutar, birini satar rakı alır, diğerini meze yapar." derlerdi. Sinop'lu yaşamı sever, ama doğadan ihtiyacı kadarını alırdı.

Önce denizini kirletmeye başladılar. "Bütün Karadeniz kirleniyor, kimse seyirci kalamaz" dedi. 78 yıllık Cumhuriyet'ten yüksek sesle bir şey istemedi. Radyasyon bulutlarından söz edildi.Devlet yalan söyleyecek değil ya, balığının üstüne çay içti. Birkaç yıla kalmadı yüzlerce sakat çocuk, onlarca kanser. Kader miydi felaketler? Bir de; nükleer santral. Ama bu kadarı da yeter. Amazon hikayeleri ile büyüdü bebekler.

"VE DEDİ Kİ; "GÖLGE ETME BAŞKA İHSAN İSTEMEM"..

SİNOP MİTİNGİ

Sinop Çevre Dostları Derneği

İlk büyük eylemimiz en güzel şenliğimize dönüştü. Sinop'lu ilk defa sokağa dökülerek Çernobil'i unutmadığını, yaşamı ne kadar çok sevdiğini şarkılar söyleyerek haykırdı. Çünkü o nükleer enerjinin ne olduğunu çok iyi biliyordu. Çernobil'i bire bir yaşamıştı. Tarlalarda ekinlerin, bahçelerde meyvelerin, rahimlerde bebelerin nasıl vurgun yediğini unutmamıştı.

4 Mayıs 1996 günü tüm Sinop, hep beraber gökkuşağının altından geçtik. Hiç hataya düşmeden, yine yaşamı seçtik. Önce cılız ve kararsız olan destekler giderek güçlendi. Sonra bir nehir gibi İnceburun'dan Karadeniz'e aktı. Öyle bir tümce hatırlıyorum, bilmiyo-rum kimin, "bütün nehirler denize akmak ister" diye. O nehir hep Karadeniz'e akacak artık buna hiç kimse engel olamaz. Hem de dupduru, tertemiz bir nehir, hiçbir kiri Karadeniz'e taşımayacak. Sinop'tan 36 tüzel kişiliğin destek verdiği "Nükleere Hayır Şenliği"ne; Samsun Doğayı Koruma Derneği, Doğal Hayatı Koruma Derneği, Samsun Elektrik Mühendisleri Odası, Dünya Dostları (Ankara), KTÜ Çevre Kolu, Karadenizli Çevreciler Derneği, Çorum'dan Doğa Dostu Karikatür Grubu, Karadeniz'in Özelliklerini Koruma Derneği, Ahmet Muhip Münire Dıranas Vakfı katıldılar, diğer dostlarımız da içten mesajlarıyla bizleri çok mutlu ettiler.

Önce Diyojen dirildi, geldi. Sinop "Uğur Mumcu" meydanını şöyle bir dolaştı. Bir elinde feneri, diğer elinde "Nükleer Gölge Değil, Yaşanır Bölge İstiyorum" pankartıyla. Sonra da Sinop'lu dirildi aynı meydanda. Sırasıyla çıkan her konuşmacı yüreğimizi ve kafamızı daha da aydınlattı. Şiir yazan ev kadınımız, kendi

Sinop’daki Miting

Page 15: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

208

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

209

dizeleriyle nükleere lanet okudu. Topladığı yüzlerce imzayı Çevre Dostları Derneği Başkanı'na verirken yazdığı kompozi-syonu okuyan miniğimiz, yazısının sonunda nükleer santral istemediğini söyledi. "Anneciğim buna izin verme" diye bitirdi. Yanıtı tüm annel-erden geldi. Sinop ve Ayancık Belediye Başkanları'nın coşkulu konuşmaları ve kararlılıkları tüm yürekleri daha da güçlendirdi. Yerel rock grubu Kuzey'in Müziği, Kardelen Grubu'nun mayası Sinop'tan alınmış şarkıları hepimizi yöresellikten başlayıp evrensel bir kardeşliğe ve kararlılığa götürdü. Sonra balıkçılar denize çelenk bıraktılar, "Atom Santralına Hayır" diye. Toparlandık İnceburun'a doğru yola çıktık. Müthiş bir kalabalıktı. İnceburun bile şaşırdı. Hiç ara vermeden dizilmiş o güzelim çamlar usulca aralandı, onlara zarar vermeden, okşayarak iğnelerini denize dek vardık.

Bir günü böylece noktaladık. Ama bugün bir noktayla bitmedi. Kocaman bir parantez haline geldi. Nükleer santral projesin-den vazgeçildiği açıklandığında sevinçle kapatılacak bir paran-tez. Ertesi gün, Karadenizli çevre örgütlerinin katılımıyla Karadeniz Çevre Platformu oluşturuldu. 4 Mayıs'ta Sinop'ta; "Nükleer San-tral İstemiyoruz" diye haykırdık. Hep beraber yaşamı çok sevdiğimizi söyledik. Birbirimizin kararlılığından daha da güçlen-dik. Kentimizi, ülkemizi, ne kadar çok sevdiğimizi haykırdık. Tüm "karanlıkta kalacağız"cılara en güzel mesajımızı verdik.

28 Nisan 1997 - Emek Gazetesi

Page 16: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

208

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

209

UZUN SOLUKLU BİR YÜRÜYÜŞ ÜZERİNE...

Nurettin Mamalı-İNSKGBP Sözcüsü

İzmir Nükleer Santrallara Karşı Güç Birliği Platformu (İNSKGP) olarak Ağustos 2000'de, konu siyasal iktidarın kendi iç çelişkileri, uluslararası sermayenin çelişkileri, kamuoyunun baskısı vb. dolayı gündemden bir süreliğine de olsa kaldırılınca, sürecin raporlaştırılmasını, her an yine gündeme gelebilecek bir konunun derli toplu duruma getirilmesini ve sonrakilere tanıklığını aktarmasını önümüze koymuştuk. Sanırım demokratik refleksler konusunda her zaman bir adım önde olan İzmir'den söz ederek başlamak gerekiyor yazımıza. Kısacası Demokrasi kültürü, demokratik bir yaşam, demokratik bir kent ve ülke istemi, refleksi İzmir'de her zaman olmuş, birçok kente göre bir adım önde yaşam bulmuştur. Bu bağlamda insana dair ve yaşam için gündeme gelen birçok konu; başkaca yerlerde belli çevrelerin, kişilerin, sivil toplum örgütlerinin vb. gündemine girerken, İzmir'de da-ha yığınsal, daha geniş katılımlı ele alınabilmiş, yaşam bulmuştur. Ekoloji olgusu da 80'li yıllar sonrası İzmirlinin önemli refleksler verdiği, daha bütünlüklü yaklaştığı bir konu olmuştur. Aliağa Gencelli'ye yapılacak Termik Santral için kilometrelerce uzunluğunda insan zinciri oluşturulmuş ve santralin yapımı iptal ettirilmiştir. Diğer bir deyişle çevre-insan ilişkisi, İzmir'de çok daha önce geniş kesimlerce tartışılır olmuş, kurt, böcek, kaplumbağa tartışmasının ötesine geçirilmiş, ekonomik sistemlerle bağıntısı kurulabilmiştir. Bergama, Siyanürlü Altına Karşı Savaşım da bu bağlamda ele alınmalıdır. Tamda o günlerde, yıllardır buzdolabında bekletilen Nükleer Santraller olgusu ülkenin gündemine yeniden girmiştir.

BİREYSEL ÇABALARDAN KOLLEKTİF KARŞI DURUŞLARA

Aralık 99'da EMO; konuyu toplumun bilincine çıkartmaya çalışmış, SOS Akdeniz, NKP gibi oluşumların çabalarına diğer kitle örgütlerinin çabaları da eklenmeye başlamıştır. 7 Ocak 2000 de EMO İzmir Şubesi'nin; İzmir'de bulunan tüm siyasi partilere, kitle örgütlerine, sivil toplum kuruşlarına 13 Ocak'ta EMO toplantı salonunda, toplantı çağrısı göndermesi başlangıç sayıla-bilir..

"... Eylem ve görüş birlikteliğinin oluşturulması amacı ile 4 Ocak 2000 tarihinde odamızda yapılan toplantıda... meslek odaları, sendikalar, siyasi parti temsilcileri ve diğer dernek vb. demokratik kitle örgüt görüşlerinin dile getirilmesi ve TBMM'ye gönderilmek üzere kent ölçe-ğinde sonuç bildirgesinin hazırlanması benimsenmiştir.." denilerek, 15 Ocak'a yönelik bir forum hazırlığı içerisinde olduklarını bildirerek, gerek forumun içeriğinin görüşülmesi, gerekse eylem proğramının belirlenmesi amacıyla 13 Ocak 2000 Perşembe günü saat 18.00'de EMO İzmir Şubesi'nde geniş katılımlı bir toplantı düzenlenmiştir, bilgisi veriliyordu. Sözkonusu toplantıdan bir gün önce 12 Ocak'ta, tüm İzmir Milletvekillerine tek tek 15 Ocak günü yapılacak olan foruma katılma çağrısı gönderiliyordu. 13 Ocak'ta yapılan toplantıya katılan kurumlar konuyla ilgili bil-gilendiriliyor, görüşleri alınıyor ve toplantıdan İzmir'deki tüm yapıların, bireylerin katılabileceği bir platforma dönüştürülmesi kararı alınıyor ve bazı acil etkinlikler karara bağlanıyordu. Bu

Page 17: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

210

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

211

Page 18: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

210

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

211

karar, kısa bir metinle 14 Ocak'ta basına açıklanıyor ve nükleer santrallara karşı mücadele çağrısı yapılıyordu. 14 Ocak toplantısına katılan kurum temsilcileri, yeni eklenenlerle 15 Ocak'ta İzmir Barosu Salonunda, EMO'nun düzenlediği foruma katılıyorlardı. Foruma daha önce çağrı yapılan İzmir Milletvekillerinden sadece ANAP'lı Işılay Saygın ve TMBB Enerji Komisyonu başkanı Oktay Vural katıldı. 15 Ocak toplantısında alınan kararlardan biri olarak; 19 Ocak'ta Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesinde ilk imza masaları kuruluyor, konu sokağa taşınıyordu. 19 Ocak'ta Evrensel Kültür Merkezinin düzenlediği etkinliğe Macit Mutaf ve Metin Erten konuşmacı ola-rak katıldı, Akkuyu etkinliklerinden derlenmiş video bant gösterildi. 22 Ocak'ta Cumhuriyet Meydanı'ndan Konak'a doğru elele tutuşan insanlar yaklaşık 1 km.lik zincir oluşturuyorlardı. Zincirin bittiği Konak Meydanı'nda bir basın açıklaması yapıldı. 3 Şubat'ta yapılan toplantıda, platformun genişlemesi ve yapılacak işlerin çokluğundan dolayı EMO'nun önerisi üzerine, İzmir Barosu'ndan, EMO'dan, Diş Hekimleri Odası’ndan, SOS Akdeniz'den, NKP, ÖDP'den, SKD'den birer kişinin katıldığı yürütme oluşturuldu. Yine platform içerisinde iletişimi daha hızlı ve sağlıklı kılmak için e-mail adresi oluşturuldu. Ekonomik giderler için fonlar oluşturulup, gelir amaçlı stikır ve rozet hazırlanması kararı alındı. Sekreterya EMO'ya verildi. Kurumların elindeki görsel malzemenin belirlenmesi, ortak kullanıma sunulması, geliştirilmesi kararlaş-tırıldı. 10 Şubat 2001 de yapılan toplantıda, Platformu oluşturan kurumlar arasında ayrımlar oluşturan Nükleer, Nükleer Enerji, Nükleer Santrallar kavramları üzerine konuşularak, nükleer enerjinin Tıp, Uzaybilimi gibi alanlarda zorunluluk olduğu savı ve karşı savlar üzerine, karşı duruşun "Nükleer Santrallara Hayır" sloganı etrafında olabileceği belirlendi. Genişleyen Plat-formun verimliliği için; "...Kampus bölgesinde iletişimin Fakültelerle ilgili Meslek Odalarınca sağlanmasına, Konak bölgesi iletişiminin ...............tarafından yapılmasına, Alsancak bölgesi iletişiminin ................sağlanmasına, Kadın Kuruluşları ile iletişimin .................tarafından sağ-lanmasına, İşçi Sendikaları ile iletişimin ................, KESK ile iletişimin, .............Siyasi Partiler ile iletişimin sağlanmasında ......................görev almıştır" denilerek alanlara en yakın kişi ya da kurumlara görev verilmiş, eşgüdümün daha sağlıklı olmasına çalışılmıştır. Farklı noktalardaki imza masaları için, o yereldeki kurum /kuruluşlar görevlendirilmiş, bilgilendirilmiş; "TÜYAP Fuarı'nda ki etkinliği SOS Akdeniz'in araştırmasına, Okullardan gelen seminer, panel istekleri ile ilgili olarak ve diğer okullarda konunun bilince çıkartılması için Eğitim Sen'in görüş ve yöntem bildirmesine, Akkuyu Yer Lisans iptali davası için İzmir Barosu'nun Platformu bilgilen-dirmesi....." gibi kararlar alınmıştır.

22 Temmuz 2000 - Milliyet Gazetesi

Page 19: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

212

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

213

17 Şubatta yapılan toplantıda Platform katılımcısı kurumların kamuoyuna yönelik binalarının dış cephelerine, üzerinde "Nükleer Santrallara Hayır" yazılı pankartlar asmaları kararlaştırılmıştır.

25 Şubat 2000 de yapılan basın açıklamasında; "....Uşak Eşme İlçesinde, Siyanürün insana ve çevreye vereceği zararları anlatarak vatandaşların sorularını yanıtlayan bilim adamı Doç. Dr. Hüseyin Yıldıran'a verilen cezayı, maruz kaldığı tutum ve davranışları onur kırıcı bulduğumuzu ve esefle kınadığımızı bildiriyoruz.

......Bergama halkı, Eşme halkı, Akkuyu halkı, Sinop halkı, Çamlıhemşin halkı ve niceleri.

Hüseyin Yıldıran'lar ve bizler..." denilmiştir. 18 Şubat'ta DİSK'in Kuruluş Yıldönümü Şenli-ği'nde; "Bize rağmen, bizimle ilgili kararlar veremezsiniz" başlıklı metin okunmuştur. 19 Şubat'ta İzmir Baro Salonu'nda; "Atom Karşıtı Harekette Akkuyu, Bergama, Çamlıhemşin Buluşması" adıyla Timur Danış'ın saydam gösterimi gerçekleştirilmiş, Çamlıhemşinliler ve Bergamalılar so-runlarını dile getirmişlerdir. 28 Şubat'ta ADD İzmir şubeleri adına Bornova ADD'nin düzenlediği "Ulusal Enerji Politikaları Ve Nükleer Santrallar" konulu panele aktif destek sağlanmıştır.

Hükümetin Akkuyu ile ilgili ihale kararı alması üzerine, 3 Mart'ta yapılan basın açıklamasında; "Türkiye'yi nükleer karanlık serüvenine sürükleyecek siyasi karar, Milliyetçi Anasol Hükümeti tarafından 1 Mart 2000 tarihinde alındı.

.....nükleer enerjiyi kabul kararı demokratik mekanizmalar işletilmeden, teknik gerçekler gözar-dı edilerek, tamamen siyasi olarak alınmıştır. Kararın ülkeyi sürükleyeceği olumsuzluklardan tamamen bu iktidar sorumludur..." tesbitleri iddia edildi.

4 Mart'ta Platform üyesi İHD İzmir Şubesi'nin nükleer santrallarla ilgili basın açıklamasına katılınmıştır. 6 Mart 2000'de, "Ülkemizde enerji krizi yoktur, enerji yönetimi krizi vardır" içe-rikli daha genişletilmiş bir basın açıklaması yapılmıştır. 7 Mart'ta Başbakan'a, Çevre ve Turizm Bakanı'na, TEAŞ İhale Komisyonu Başkanı'na, dünyanın değişik bölgelerinde yaşanan Nükleer Santral kazaları sonucu yaşananların fotoğrafları bir basın açıklamasıyla postalandı. 9 Mart'ta İzmir Tabib Odası tarafından DEÜ Tıp Fakültesinde; "Çöpü Patlattıkta, Nükleer Santral mi Patla-tamayacağız" konulu panele katılındı. 22 Mart'ta, çalışmaların ülke genelinde yaygınlaştırılması için çağrı oluşturulmasına, 5-6 Nisan da ülke genelinde etkinlikler yapılıp yapılamayacağının araştırılmasına karar verildi. 30 Mart'ta yapılan yazılı açıklamayla; "İzmir'de elliye yakın Meslek Odası, Sendika, Siyasi Parti, Dernek, Vakıf ve Sivil Toplum Kuruluşlarının birlikteliğiyle oluşan NÜKLEER SANTRALLARA KARŞI İZMİR GÜÇBİRLİĞİ PLATFORMU Yürütme Kurulunun oluşumundan sonra kurumsallaşma çalışmalarını hızlandırdı..." denilerek, platformda oluştu-rulan örgütlenme, eğitim, dokümantasyon çalışma grupları ile ilgili kamuoyu bilgilendirildi.

1 Nisan'da EMO Lokalinde NKP nin düzenlediği "Radyasyonsuz Kısır" etkinliğine katılındı. 6 Nisan'da Nükleer Santral ihalelerinin geçici olarak ertelenmesi üzerine, pankartlarla, "Erteleme Değil, Kalıcı Olarak Gündemden Çıkartılmasını İstiyoruz" diyerek basın açıklaması yapıldı. 8 Nisan'da TÜYAP kitap fuarının açılışında afişlerle,dövizlerle, balonlarla etkinlik yapıldı. Açılış-taki protokole rağmen medyada yer alan, nükleer santral karşıtı eylemdi. Bu fuarda, platformun

Page 20: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

212

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

213

aldığı karar uyarınca katılan tüm sivil toplum örgütleri, ÇÖYDER, İHD, SOS Akdeniz, NKP, TEMA, ÇYDD vb yapılar kitapevleri fuar boyunca nükleer santral olgusunu panolarında, poşet torbalarında öne çıkarttılar. Tüm standlar da platformun imza metni yer aldı, rozetleri satıldı. Yine fuar içerisinde, 13 Nisan'da Tolga Yarman'ın katıldığı, "Enerji ve Kirli Siyaset" adlı panel gerçekleştirildi. Aynı gün Tolga Yarman yerel kanal "Kanal 1"de oldukça ilgiyle izlenen bir yayına katıldı. 11 Nisan'da İzmir NSKGBP olarak Ankara, İstanbul, Adana gibi illere gönder-diği yazıyla yerel platformların, oluşumların en kısa sürede bir araya gelmesinin bir eşgüdüm oluşturulmasının gerekliliği vurgulanıyor, bunun için Ankara'nın merkezde olmasından dolayı tercih edilmesini öneriyordu.

Ankara EMO Genel Merkezi bunun üzerine çağrı çıkardı. 15 Nisan'da Ankara'da bir araya ge-len, Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Sinop ve Samsun temsilcileri yaptıkları toplantıda; "Ülke genelindeki benzer yerel platformlar ve kurumlar arası eşgüdümün sağlanması, İzmir'in daha eşgüdüm içerisinde olmasından dolayı sekreterya görevinin İzmir tarafından üstlenilmesine, İzmir EMO'nun merkez olarak belirlenmesine, 26 Nisan Çernobil felaketinin yıldönümünde tüm ülkede eşgüdüm halinde etkinlikler yapılmasına, ortak bildiriyi İzmir'in hazırlamasına,İzmir'de dökümantasyon merkezi oluşturulmasına, tüm yerellerin birer kopyayı İzmir'e göndermesine, buradan dağıtım yapılmasına, Akkuyu'da yapılacak şenliğe hazırlanılmasına karar verildi".

20 Nisan'da "Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı İstifa Etmelidir" başlıklı basın açıklaması yapıldı. 25 Nisan'da ise, 15 Nisan'da Ankara toplantısında kararlaştırılan ve İzmir NSKGBP'ca hazırla-nan, yerel platform ve oluşumlara gönderilen metin ("Bu metin Nükleer Santrallara Karşı ülke-mizdeki tüm platformlar tarafından ortak sunulmaktadır" ibaresiyle) ülkenin her yerinde aynı anda yapılan etkinliklerle basına ve kamuoyuna okundu. "26 Nisan 1986 saat 01.23 Çernobil'in yıldönümünde..." ifadesiyle başlayan metinde 1950'lerde 'temiz, sorunsuz enerji' diye gündeme getirilen nükleer enerjiden günümüze dek irili ufaklı 400 kaza yaşandığından söz ediliyor, 9

milyon insanın kazalardan etkilendiği, sadece Çernobil'de 125 bin kişinin öldü-ğü vurgulanıyor, bu enerjinin pahalılığına vurgu yapılıyor, bugünkü teknoloji ile alternatifsiz olunmadığı belirtiliyordu. Gelişmiş ülkelerdeki kamuoyu tepkisi sonucu bu teknolojiden vazgeçildiği bunun sonucunda azgelişmiş, gelişmekte olan ülkelere bu yatırımların kaydırıldığı, hatta bu amaçla lobilerin kirli oyunlara başvurduğu ve tahkim yasaları ile bu girişimlerin ilişkisine vurgu yapıldıktan sonra; "...Siyasal bir tercih olarak bize dayatılan Nükleer Santrallara hayır di-yoruz." denilerek açıklama bitiriliyordu.

Page 21: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

214

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

215

14 Mayıs, İzmir'in Kemalpaşa ilçesinde ADD'nin düzenlediği etkinliğe platform adına EMO Yönetim Kurulu Üyesi Musa Çeçen katılarak konuyu irdeledi. 7 Haziran'da her ay düzenli olarak yapılan "Yerel Gündem 21"e, "Ülkemiz ve Bölgemiz Elektrik Enerjisi Üretim, Dağıtım Politikaları ve Nükleer Santrallar" başlıklı rapor sunuldu.

Haziran ayı içerisinde Nükleer Santral ihalesi öncesi, enerji sorunu var diyerek düzenli elektrik kesintileri uygulamaya başlanılarak, medyada kamuoyu yaratılmaya çalışılmış, platform ise kendi etkinlikleri ile karşı durmuş; "Nükleer Kesintisi"ne vurgu yapılmış, EMO merkezli, "ka-ranlığa mumlu protesto" eylemleri yapılarak, karşı propagandanın asılsızlığı vurgulanmıştır. 3 Temmuz'da, İzmir Gençliğinin Bergama'dan Akkuyu'ya eylemi gündeme alınmış, platformlardan istedikleri destek sunulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda; afiş, katılım formu, barınma amaçlı çadır, kırtasiye malzemeleri, kamp çalışmalarında kullanılacak bilgisayar, tanıtım amacıyla yapılacak kokteyle yer gibi istemlerine olumlu yanıt verilmiştir. Sonraki günlerde bu bisikletli eylem ülke çapında gündeme gelecek, güzergah üzerindeki kurumlar, eylemcileri karşılayıp, ağırlayıp, uğurlayacak yol boyunca kendilerine araçla refakat edilecektir.

12 Temmuz'da Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü ve Öğretim Elemanları Sen-dikasının "Türkiye'de Siyanürle Altın Madenciliği" konulu, Jeoloji Müh. Savaş Dilek, Prof.

Dr. Ümit Erdem, Prof. Dr. İsmail Duman, Prof. Dr. İnci Gökmen, Prof. Dr. Emür Henden, Prof. Dr. Derin Orhon, Prof. Dr. İlhan Tanıllı, Av. Senih Özay, Ethem Torunoğlu'nun katıldığı panele aktif destek verildi.

20 Temmuz'da topluca İzmir Milletvekillerine, "... bizler artık bu defter kapansın istiyoruz..." diye faks çekildi. 21 Temmuz'da Konak Meydanında pankart ve dövizlerle basın açıklaması yapılmış ve 27 Temmuz'da tüm platform katılımcılarıyla EMO'da biraraya gelinerek süreç değerlen-dirilmiştir.

Nükleer Santral ihaleleri gerek hükümet içindeki çıkar çatışmala-rından, gerekse gittikçe güçlenen toplumsal muhalefetten doğru be-

Page 22: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

214

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

215

lirsiz bir tarihe ertelenince, 1 Ağustos'ta yapılan basın açıklamasıyla süreç kısaca özetlenerek; "... başta meslek odaları, siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri, sendikalar, hemşehrilik dernek-leri, bireyler olarak kendilerine karşı bir araya gelmemizi sağlayan nükleer santral lobilerine, en geniş katılımlı karşı duruşun örgütlenmesindeki rolleri için teşekkür ediyoruz.

....geleceğimizi karartacak kararlarda sözümüzün olduğunu, bundan sonra da gelişmelerin takipçisi olacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz." denilmiştir.

2 Ağustos 2001'de basın temsilcilerine yönelik, süreçte gösterdikleri duyarlılıktan dolayı EMO İzmir Şubesi'nde bir kokteyl verilmiş, toplantılarımızı izleyerek konuya duyarlı davranmış olan basın görevlilerine teşekkür edilmiş, sürecin anısı niteliğinde simgesel armağanlar verilmiştir. Bu süreç boyunca sayısız basın açıklaması yapılmış, okullarda seminerler verilmiş, onlarca toplantıya katılınmış, kilometrelerce yol gidilmiş, sadece platform adına 50 bin bildiri dağıtılmış, 5 bin stikır yapıştırılmış, 3 bin rozet yakalarda dolaşmış, onbinlerce imza toplanmıştır. Varolan kurumlar, kendi çalışma alanlarında etkinlikler düzenlemiş, hiçbir kurumun etkinliğine muhale-fet edilmemiş, hiçbir etkinlik diğerine alternatif gösterilmemiş, sadece eşgüdümleri sağlanmış, hepsine aynı oranda güç verilmiştir. Toplantıların farklı farklı kurumların mekanlarında yapılma-sına çalışılmış, etkinlikler yerine göre hukuki mevzuattan doğru A Sendikası, B odası, C siyasi partisi üzerinden yapılmış, bunlardan hiç kimse gocunmamış, görevden kaçmamış, platform mu, güçbirliği mi, adı niye böyle vb. konulara takılınmamış, katılımı çoğaltma düşüncesi öne çıkartılmıştır. İşin kendisi önemsenmiş, işi yapanlar, İzmir Nükleer Santrallara Karşı Güç Birliği Platformu adına katıldıkları toplantılarda birer platform temsilcisi kimliğini korumuştur.

Platformun tüm yazışmaları, ekonomik girdi-çıktıları bilgileri, platform katılımcılarının ürettik-lerinin birer örneği, sekreteryayı başından sonuna yürüten Elektrik Mühendisleri Odası İzmir Şubesi'nde bulunmaktadır.

2 Aralık 1999 - Radikal Gazetesi

Page 23: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

216

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

217

İZMİR NÜKLEER KARŞITI PLATFORM

Yrd. Doç. Dr. Metin Erten-9 Eylül Üniversitesi

Hemen hepimiz bazen tarihin içinde yer aldığımız duygusuna kapılırız. Öyle olaylar ve anlarda o ortamlarda bulunuruz ki; "bir gün birisi bunları yazacak, bir gün bir yerlerde bu günler ko-nuşulacak ve ben de içinde olacağım" dersiniz. Ülkemizdeki nükleer karşıtı savaşımın içinde bulunanlar da böyle düşünmüşlerdir sanırım. Bu savaşımın bir yerlerinde olmanın verdiği haklı gururu yaşıyorlardır.

Bu uzun yıllar süren, eziyetli, özveri gerektiren, suçlanılan bir süreç oldu. Böyle olması doğaldı da. Bu boyuttaki bir işe girişip, mahalle güzelleştirme derneğindeki gibi sürmeyeceğini bilmek gerekiyordu elbette. Kimi zaman karşımızdakilerle mücadele ettik. Kimi zaman içimizdekilerle. Elbette içimizdekiler her zaman için "içimizde" idiler. Daha da öyleler. Ama kusursuz bir hareket olmuyor işte. Her uzun savaşımda olduğu gibi, bu kez de kimilerimiz erken yoruldu. Kimilerimiz gereken özveriyi gösteremedi, kimilerimizin derdi önde olmaktı, kendini satmak, önemli kişiler safına geçmek. Kimilerimiz de gerçekten amatör bir ruhla sürdürdü çalışmalarını. Verdi. Hep verdi. Hiçbir art niyeti olmadan verdi. O, hiç general ya da baş olmaya özenmedi. Kimimiz en ortasında bulunduk bu savaşımın. Kimimiz de ucunda, bir köşesinde. Ama bir biçimiyle hep varolduk. Yıllarca emek verenlerimiz bile son anlarda ortaya çıkıp olayı sahiplenenlere fazla da kızmadık, onların öne geçmelerine fazla da bozulmadık. Amatördük, çünkü; "Yeter ki sürsün idi bu savaşım, yeter ki daha fazla olalım" diye düşünmüştük.

Dedik ya iyisi, kötüsü, çoşkulusu, çıkarcısı, amatörü, general olma meraklısı, bireysel takılanı, hep özveri göstereni, evini, işini bırakıp ya da bıraktırılıp yollara düşenleri, hepimiz vardık bu savaşımın içinde. Kolumuz kırıldı, ama yenimiz hep içinde kaldı. Dedik ya hepimiz "içimizde" idik. Bu kitapta benim payıma İzmir'den bakışı anlatmak düştü. İzmir'i ve ülkeyi.

Uzun yıllardır süren nükleer karşıtı savaşımın İzmir'de ne zaman başladığı sorusunun tam olarak yanıtı yok aslında. O, az çok hep vardı. Ama günün birinde "Nükleer Karşıtı Platform" olarak örgütlenmesi düşüncesi gelişti. Kuruldu, çalışmalara başladı, çalışmalarını daha da sürdürmekte. İzmir Nükleer Karşıtı Platform kimi zaman onlarca kişiyle toplandı. Kimi zaman (İzmir'deki yaz rehaveti nedeniyle) 3-5 kişiyle. Ama hep toplandı. Mutlaka toplandı. Yıllarca, aralıksız olarak her Cuma akşamı saat 19.00'da Konak Belediyesinin kültür merkezinde toplantılar sürdü. Birileri girdi, birileri çıktı. Dönem dönem farklı insanlar omuzladı savaşımı. Ama hep sürdü.

Bir dönem basın açıklamaları etkili oldu, o yapıldı. Etkisini yitirince gazeteciliğin o vazgeçilmez kuralı olan "insanın köpeği ısırması" yaratılmaya çalışıldı. Yapıldı. Bu da yetmedi bazen. İmza kampanyaları yapıldı. Binlerce imza gönderildi Ankara'lara. Bu yetmeyince, imzaların özel kesimlerden toplanmasına çalışıldı. Yalnızca üniversite hocalarından toplandı imzalar örneğin. Yalnızca yazarlardan toplandı bir başka seferinde. Yalnızca sanatçılar, yalnızca profesyonel futbolcular vs. vardı sırada ama onlara da (şimdilik) gerek kalmadı. Toplantılara katılımların

Page 24: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

216

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

217

azaldığı dönemlerde "insanlar buraya gelmiyorsa biz onlara gideriz" denildi. İlkokullardan başlayarak orta, lise, üniversitelere gidildi. Bir çok yeni soluk, yeni omuzdaş katıldı aramıza. Bildiri dağıtıldı, pankartlar açıldı, pankartlar asıldı, afişlemeler, mitinglerde konuşmalar yapıldı, broşür bastırıldı, dağıtıldı, yüründü, özel günler düzenlendi, standlar açıldı, imza kampanyaları düzenlendi.

Burada anlatılması sayfalarca sürecek bu etkinliklerden bir kaçını aktarmak istiyorum kısaca. İzmir'de gerek bizim düzenlediğimiz, gerekse TV ya da radyolarda, panellerde konuşmacı ola-rak katıldığımız hiçbir ortamda karşımızda nükleeri savunan birini bulamadık. Yani şöyle ağız tadıyla bir tartışma yaşayamadık desem yeridir. İnanın ki bunun için çok çaba harcadık. TÜYAP fuarlarından birindeki imza kampanyamızda binlerce insan nükleere karşı imza atarken, yalnızca 6 kişi imza vermeye karşı çıkmıştı. Yani, nükleerden yanaydı. Sonraki yıl yine aynı ortamda bu kez rakam 3'e düşmüştü ve bunlardan biri de ne yazık ki; Erdal İnönü idi.

Bir başka örnek daha. 2000 yılı Ocak ayından 2000 yılı Haziran sonuna kadar, yani 6 ayda top-lam 32 etkinlik (panel, bildiri dağıtmak, pankart asmak, toplantı örgütlemek, basın açıklaması yapmak, gezi örgütlemek vs) yapmışız İzmir NKP olarak. Ayda 5 adet. Yani haftada 1'den fazla. Ve hepimizin de başka işleri, geçim kaygıları var bunları yaparken. Ve hepimiz de kimi zaman "hain", kimi zaman "parayla satın alınan kişiler", kimi zaman "geri zekalılar" olarak nitelendi-riliyorken. Ve Allah'tan başka hiç kimsenin onları durduramayacağı söyleniyorken.

1 OCAK 2000- 30 TEMMUZ 2000 ARASI ETKİNLİKLERİMİZ

1. 01.1.2000 İmza kampanyası (İzmir'deki öğretim üyelerine dönük, KESK- ÖES, İZÜNİDER ve Türk Fizik Derneği İzmir Şubesi ile birlikte)2. 12.1.2000 Basın açıklaması (imza kampanyası ile ilgili)3. 19.1.2000 Panel (Düzenleyen: Evrensel Kültür Merkezi, NKP adına katılımcı Y. Doç. Dr. Metin ERTEN)4. 02.2.2000 Kordon TV "Nükleer enerji" (canlı yayın) (NKP adına katılımcı Y. Doç. Dr. Metin ERTEN)5. 03.2.2000 Basın açıklaması ve imzaların postalanması (İzmir Öğretim Elemanları Nükleer Karşıtı İmza Kampanyası" sonuçları)6. 21.2.2000 Panel (Düzenleyen: Hümanist Düşünce Derneği, NKP adına katılımcı Y. Doç. Dr. Metin ERTEN)7. 28.2.2000 Panel (Düzenleyen: ADD Bornova Şubesi, NKP adına katılımcı Y. Doç. Dr. Metin ERTEN)8. 01.3.2000 Broşür dağıtımı (Bastırdığımız "Neden Nükleer Enerjiye Hayır" adlı broşürün ücret karşılığı dağıtılması)9. 04.3.2000 Basın açıklaması10. 10.3.2000 Basın toplantısı (Konuğumuz Prof. Dr. Atilla ULUĞ)

Page 25: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

218

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

219

11. 01.4.2000 Radyasyonsuz kısır etkinliği (Şiirler, fotoğraf sergisi, video gösterisi, müzik dinletisi, söyleşiler)12. 05.4.2000 Panel (Düzenleyen: Narlıdere Demokrasi Platformu, NKP adına katılımcı Y. Doç. Dr. Metin ERTEN)13. 08.4.2000 Stand açılması (TÜYAP - İzmir)14. 08.4.2000 İmza kampanyasının başlatılması ("Yazarlar da Nükleere Karşı Çıkıyor")15. 15.4.2000 Antalya Nükleer Karşıtı Mitinge katılım (NKP adına katılımcı İsmail DEVECİ)16. 16.4.2000 Basın toplantısı, (TÜYAP boyunca sürdürdüğümüz "Yazarlar da Nükleere Karşı Çıkıyor" imza kampanyasının sonuçlarının açıklanması)17. 19.4.2000 Söyleşi (Düzenleyen: Özgiller Dalan İlköğretim Okulu, NKP adına katılımcı Murat MUTAF)18. 25.4.2000 Söyleşi (Düzenleyen: Karşıyaka Anadolu Lisesi, NKP adına katılımcı Y. Doç. Dr. Metin ERTEN)19. 26.4.2000 Basın açıklaması ve imzaların postalanması (Çernobil'in yıldönümü)20. 04.5.2000 Panel (Düzenleyen Karşıyaka Kent Meclisi, NKP adına katılımcı İsmail DEVECİ)21. 14.5.2000 Panel (Düzenleyen ADD Kemalpaşa Şubesi, NKP adına katılımcı İsmail DEVECİ)22. 18.5.2000 Panel (Düzenleyen 9 Eylül Üniversitesi öğrencileri, NKP adına katılımcı Y. Doç. Dr. Metin ERTEN)23. 28.5.2000 NKP pikniği24. 02.6.2000 Bildiri dağıtılması, pankart asılması (Haluk Levent konseri)25. 09.6.2000 Stand açılması (Karşıyaka Kent Meclisi Sokak Şenliği)26. 10.6.2000 Basın açıklaması27. 10.6.2000 Türkiye NKP toplantısı organizasyonu28. 15.6.2000 Basın açıklaması29. 25.6.2000 Stand açılması (Karşıyaka Kent Meclisi Sokak Şenliği)30. 11.7.2000 Bildiri dağıtılması (Karşıyaka Belediyesi "Cep telefonları ve radyasyon" paneli)31. 26.7.2000 Stand açılması (Karşıyaka Kent Meclisi Sokak Şenliği)32. 27.7.2000 Basın açıklaması (İhalenin iptal edilmesinin değerlendirilmesi ve halka "kutlama" şekeri dağıtılması)

Ayrıca--Her Cuma düzenli NKP toplantısı

--Diğer nükleer karşıtlarının çalışmalarına, toplantılarına ve etkinliklerine katılım.

Page 26: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

218

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

219

Bizleri böylesine canlı kılan, inançlı kılan neydi ki? Tek cümleyle "Haklı olduğumuza inanmak". Evet, haklıydık. Bu ülkeyi, dünyayı, insanları seviyorduk. Geleceğe olan umudumuzu, iyi gün-lere olan inancımızı yitirmemiştik ve bunun için savaşmak gerektiğini biliyorduk. Daha güzel, daha temiz ve daha özgür bir dünyaya olan inancımızdı bizleri böylesine koşturan. Ben Çernobil sonrasında elinde radyasyon ölçme aletiyle Karadeniz'i bir gazeteci ile dolaşırken ve gündüz yaptığımız ölçümlerde her yerde radyasyon çıkmasına karşın, akşam TVde "sevgili" Bakanımız tarafından radyasyon olmadığı yalanlarını izlerken bu bilinci edinmiştim. Radyasyonlu çayların insanlarımıza nasıl içirildiğini bilerek, fındıkların nasıl yedirildiğini görerek savaşmak gerektiği inancını edinmiştim. Arkadaşımız İsmail Deveci aynı olaylarla Sinop'ta yaşayarak karşılaşmıştı. Arkadaşları içinde "sakat" doğumları gözlemlemişti. Kanserdeki artışı gözlemlemişti. Ve o da amatördü. Ama sonuçta İzmir halkına nükleerden vazgeçişin karşılığında, kutlama şekeri dağı-tarak yıllarımızın emeğinin karşılığını almanın mutluluğunu yaşadık.

Baştan da dediğim gibi, İzmir'de ne zaman ne olduğuyla, kimin kime ne dediğiyle ilgilenmek is-temiyorum. Ortada merkezi ve katı örgütlenmelerin olmadığı her ortamda olabilecek tartışmalar yaşandı. Küsenler, ayrılmak isteyenler, dahası "ayrı örgütler kuralım" diyenler, kuranlar, "bırakın hareket parçalansın" diyenler oldu. Kimseyi takmayanlar, bir görünüp beş görünmeyenler oldu. Aylar, yıllarca ortada olmayıp, son günlerde medya önünde kahramanlık yapmaya çalışanlar oldu. Ama, dediğim gibi işte, yüreğini ortaya koyanlar da oldu. Hiçbir çıkar gütmeksizin, önde olma sevdaları olmadan, bir şeyleri bir yerlere yamamaya kalkmadan, şucu, bucu, önü, arkası, bilmem nesi demeden, özetle amatörce savaşım verenler oldu. Nükleere karşı savaşımın içinde bulunduğu için işinden çıkarılanlar oldu. Ve bugünlere İzmir'de onların sayesinde gelindi.

Ankara TÜYAP 1996

Page 27: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

220

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

221

ANI-MEKTUP...

"İnan ki ağlamadım, hüzünlüyüm sadece.Gözlerimdeki nemler çığ gibi yağar böyle her gece.Güz gülleri gibiyim hiç bahar yaşamadım.Ya sevmeyi bilmedim yıllarca ya sevince geç kaldım.Şimdi delicesine sevmek istesem bile,Sonbahar sisi çökmüş üstüme sevincim buruk yine" Selim Ertaş

Öğr. Üyesi Dr. Umur Gürsoy-Akdeniz Üniversitesi

Nükleer santral ihalesinin şimdilik kaydıyla iptal edilmesi bir bahar mı, yoksa iklim değişikliği gibi sonu kış olan anormal bir ısınma mı acaba? Dilerim şarkıdaki gibi olmasın, bu bizim gör-düğümüz bir bahar olarak kalsın. Halk sağlığı uzmanı olduğum 1984 yılından sonra, 1986'da evlenip Ankara'da çalışmaya başladığım sıralara ve ilk çocuğum Kerem'in doğumuna denk gelir benim bu işe bulaşmam. Terslik işte. Başkaları evlenince, çoluğa çocuğa karışınca bu işleri bıra-kır. Bende de tam tersi, çocuğumun (şimdi iki oldular) geleceğini korumak için çevre korumaya soyundum. İlk EYÇ (Ekolojist-Yeşil-Çevreci) etkilenişim Ankara'da Güven Park'ın ortasında toplanan "Otopark mı Güven Park mı?" eylemi için attığım imzalarladır. 2,5 yıllık son Ankara yaşamımda yaptığım en iyi işlerden birisi de, sonra adını Nükleer Tehlikeye Karşı Barış ve Çevre İçin Sağlıkçılar Derneği (NÜSED) olarak değiştirdiğimiz, Nükleer Savaşa Karşı Hekimler Derneği (NÜSHED)'in kurucusu olmak oldu. Sonra benim için gerçek bir çevre dergahı olan İskenderun Çevre Koruma Derneği ve bir yıllık İskenderun maceram gelir. Yıl 1988. Sevgili Cemil Altay, Oktay Demirkan ve Şemsettin Eser ağabeyler, İskenderun'un, insanı destekleyen, pozitif enerji yükleyen demokrat çevresi ve çevre korumayla birlikte giden nükleer tehlikeye ve termik santrallere karşı verdiğimiz İskenderun Mücadelesi. Bir yıl sonra o zamanlar Türkiye'nin en büyük ikinci kırsal ilçesi, hanım köyü Osmaniye'ye savruluşum. Yıl 1989.

Türkiye'nin en fakir ilçelerinden birisi olan Osmaniye'de herkes geçim telaşıyla eylem ve pro-testodan korkuyordu. Memurların ve aydınların üzerinden geçen 12 Eylül silindiri etkilerini hala sürdürüyordu. Bense hekimliğimden gelen iş güvencesinden olsa gerek, hiç korkmadım. Hiç bir şey yaptırmazlarsa halk pazarında, meyhanelerde tansiyon ölçer; yine geçinirim diye düşünmüşümdür hep. Bu nedenle hekim milletinin memleket sorunlarına ilgisinin azlığını ve tespih böceği gibi oluşlarını hep eleştirmiş ve yadırgamışımdır. Adım çevreci doktora orada çıktı. Tüm Türkiye, sonradan Osmaniye Valisi de olan kaymakamla sürtüşmelerimi gazetelerden böyle okudu; "Çevreci doktor sürüldü, çevreci doktor açığa alındı" diye. Yumurtalık Termik Santralına Hayır başlıklı imza kampanyasına çekimser kalan Osmaniye Çevre Koruma Derne-ği'nden ayrılıp yedi arkadaşımla Osmaniye Çevre Dostları Derneği (ÇEVDOST)'ni kurduk ve aşırı çevrecilik başladı. Osmaniye'nin hakim rüzgar yönü önüne Organize Sanayi Bölgesi kurul-masını sağlayan, Türkiye'nin 4. en büyük üretim kapasitesine sahip Osmaniye Orman fidanlığı

Page 28: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

220

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

221

arazisine göz koyup, yeşil alan yapan ve fidanlık arazisinden hükümet konağı için yer ayarlayan o valiye şimdi teşekkür etmeliyim. Çünkü on yıl süren Osmaniye maceramın tam onbir ayı süren, açığa alınmalardan ve sürgüne gitmemek için aldığım raporlardan oluşan, yaşamımın en güzel, en uzun izinlerini, Osmaniye eski Kaymakamı ve eski (kara) ilbayı (vali), yeni merkez valisi eski Sağlık Bakanı DSP Balıkesir milletvekili Dr. Güven Karahan'ın kardeşi, Ümit Kara-han'a borçluyum. O izinlerde, en güzel nükleer karşıtı yürüyüşlerimi, bisiklet yolculuklarımı ve eylemlerimi yaptım. Bir "Temiz Enerji" kitabı yazdım. "Çernobil Kazasının Sağlık Sonuçları" kitabını Türkçe'ye çevirdim. "Yeni Yaşamdan" isimli bir dergi çıkardım. Bolca yazı yazdım. İki erkek çocuk büyüttüm. Devletin verdiği tayin yolluk ve harcırahları ve bana yapılan haksızlığa karşı doktor arkadaşlarımın özel laboratuvarıma çokça hasta yollamaları sayesinde bir dönem artan gelirimle, bu dünyada, tapusu karımın üzerindeki bahçesinde epeyce dikili ağacımla bir de evim oldu. Daha ne olsun?

Seninle ilk tanışmamız sanırım Ankara'da Ekim 1993'de topladığımız Nükleer Karşıtı Kongre'de oldu. Karşı kongreyi yapmamıza neden olan Uluslararası Nükleer Teknoloji Kongresi'ni Enerji Bakanlığı ile birlikte düzenleyen Makine Mühendisleri Odası'nın dönem başkanı Murat Önder; benim liseden altı yıllık sıra arkadaşımdı. Ona bir mektup yazarak demokrat bir tavırla kongre-lerinde bizlere de söz hakkı tanınmasını istedim. Senin gibi dişli konuşmacılardan çekindikleri için, bana bir panelde konuşmacılık önerdiler. Bu, onlara göre bir tuzaktı. Zayıf konuşmacımıza karşı kuvvetli konuşmacılar çıkararak kendi toplumları önünde çevrecileri ve nükleer karşıtlarını susturmak. Bir ay o panele hazırlandım. Benden başka Greenpeace'in İspanyol konuşmacısından oluşan, biz, nükleer karşıtı iki konuşmacıya karşı Türkiye'nin iki nükleerci ağır topunu (Her ikisi de eski TAEK Başkanı olan Prof. Dr. Ahmed Yüksel Özemre ve Prof. Dr. Nejat Aybers) konuş-macı olarak çıkardılar. İspanyol konuşmacı konuşmasını İngilizce yaptıktan sonra tartışmalara girmedi ve ben o iki ağır topa ve nükleerci panel başkanına karşı yaşamı savundum. Sonradan o paneli Makine Mühendisleri Odası kitap halinde yayımladı. Çok rahatsız oldular ve Ahmet Yüksel Özemre o ünlü, bizi, Aydınlıklar tanrısına inanan, kilisesi Greenpeace olan bir dinin üye-lerine fanatikler benzettiği konuşmayı orada yaptı. Yanıtını anında aldı. Orhan Hançerlioğlu'nun Düşünce Tarihi'nde okumuştum: Tasavvufta çile çeken dervişler onlarca yıl çile çektikten sonra, yüce sır 'En el hak-Sen Tanrısın' sözünü duyup bu kadar basit bir sır için 20-30 yıl çekmenin aptallığını saklamak için, kendi müritlerine aynı sırrı 20-30 yıl çile çektirmeden söylemezlermiş. Onlara; "şimdi, siz de, yaşamınızı bağladığınız nükleer enerjinin 'Nükleer enerji çok tehlikelidir' sırrını öğrenmek için onca yıl dirsek çürütüp profesör olduktan sonra tabii sırrı açıklayamaz ve saklarsınız" deyince; muhterem, bana; "Siz de bilimsel bir yön görüyorum" buyurmuşlardı, ya-nılmamış. Bunları sanma ki kendimi övmek ya da öne çıkarmak için yazıyorum; amacım (büyük olasılıkla kitabının da amaçlarından biri budur), bizden sonraki kuşaklara eylem deneyimlerimizi aktarmaktır. Eylem uzun ince, dikenli taşlı bir yoldur. Bu yolda sabırlı olmak kadar iyi eğitilmiş, okumuş olmak da gerekir. Okumaksa okul okumak anlamında değildir; kitap okumak, kendini genel kültürel, ulusal kültür ve EYÇ kültür yönünden yetiştirmiş olmaktır.

Page 29: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

222

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

223

Bütün bu nükleer karşıtı savaşım içinde beni; çevre eylemcisi yazar sözüyle en iyi tanımlayan ise Osmaniye’li sevgili gazeteci arkadaşım Ali Tıraş olmuştur. Biz ne yaparsak yapalım yazılı ve sözlü basından arkadaşlarımız olmasa bizim sesimiz bu kadar büyümezdi. Benim ÇEVDOST'un eylemlerini Türkiye ve Dünya'ya duyuran işte bu arkadaşımdır. Uzunca bir dönem, Cumhuriyet Gazetesi Osmaniye muhabirliği de yapan bu arkadaşım; eylemlerimden birisini Cumhuriyet Rad-yo'da canlı telefon bağlantısında anlatarak, valinin bana yaptığı baskıları anlatmış. Eylem dönüşü çalıştığım devlet hastanesinin doktor odasına girdiğimde, beni çok güldüren fısıltı gazetesinin gücüne hayran olmuştum: "Ne o Umur, geçen gün bibisi (BBC)' ye çıkmışsın, seninle röportaj yapmışlar?" Hiç bozuntuya vermedim, "Evet" dedim, sadece. Bu bizim gizli gücümüzdü. Sayı-sal, maddesel veya parasal yönden güçsüzlüğümüzü manevi, duygusal, heyecanlı eylemlerimizle kapatmalıydık. Sanırım öyle de oldu. Hep söylerim, tüm ülkelerde bir iki yılda bir tekrarlanan akademik bir araştırmanın Türkiye ayağında, Türkiye 1997 Değerler Araştırması'nda, Türk hal-kının en güvendiği sivil grup olarak “Türk Çevrecilerinin” çıkmış olması; bence, pek bilincinde olmasak da bize verilen en kıymetli armağan, ödüldür.

Ağaçkakan'ın ilk sayısın-dan başlayarak okuyucu-su ve tabii yazarı oldum. Bana en mutluluk ve övünç veren işlerden ve unvanlardan birisi de budur. Benim ilkelerim-den birisi de; "Söz uçar yazı kalır" düşüncesi ile yazı yazmak; bir bi-çimde gelecek kuşaklara belge bırakmaktır. Yazı yazmak büyük cesaret ve yürek istediği gibi

sorumluluk da taşır. Ağaçkakan deyince Savaş Emek'i unutmamalıyım. Onu herkes yazı ve konuşmalarından oldukça iyi biliyor. Bu hareketin ideologlarından birisidir deyince abartmış olmam. O'nun tüm Türkiye'deki çevre örgütleriyle birlikte ÇEVDOST'a yazdığı mektuplarla başladı bu iş. Türkiye'nin tek ekolojist dergisi olan bu dergiyi, Türkiye koşullarında, çevre ko-rumak için koşuşturan en yakın arkadaşlarımızın bile almamasına rağmen, on yıldır kesintisiz çıkardığı için ona teşekkür etmeliyiz. Ben hep tekrarlamışımdır: Türkiye'de yapılacak en iyi EYÇ eylemlerinden birisi Ağaçkakan ve benzeri süreli ve süresiz EYÇ yayınlarını; özellikle amatör olanları yaşatmak, satın almak, okumak ve okutmak için çaba göstermektir. Ben her yazdığım veya sevdiğim EYÇ yayınından birer tanesini yaşadığım il ve ilçenin halk kütüphanesine, üni-versite kitaplığına, öğretmenler gününde çocuklarımın öğretmenlerine armağan ettim. Savaş

Page 30: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

222

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

223

Emek'in yazdıklarından çok şey öğrenmekle birlikte beni en çok etkileyen sözlerinden birisi şu olmuştur; "Babam eski bir TKP'li idi. Onlar Rusya'dan gelen bir teksir makinesini kullanırlardı. Biz (Türk EYÇ'leri) bu dergiyi, firmalardan, diğer kurum ve kuruluşlardan yardım, reklam vb alarak çıkaracaksak; hiç çıkarmayalım daha iyi".

Bisikleti, bana Hilmi Çamurdan öğretti. İlk yıl (1994), Adana'da birkaç bisiklet severden oluşan "Yeni Yaşam Gezginleri" adını verdiğimiz grupla Akkuyu'yu giderken, onlara kendi arabamla eskort ve hizmet araçlığı ve şoförlüğü yaptım. Sabah erken yola çıkılacağı için bir gün öncesin-den Adana'ya gidip Hilmi Çamurdan'ın arabaya hoparlör taktırma fikrini uyguladık. Gece, Hilmi Çamurdan'ın evinde, güya Ferdi Tayfur'un; "Hadi köyümüze geri dönelim" şarkısı üzerine yeni sözler okuyacaktık. Her yerleşim yerinden geçerken; "Hadi gelin nükleer hayır diyelim vb." diye hoparlörden bizim şarkımız okunacaktı. Beceremedik, ama hatırlarsın o yıl, Akkuyu'daki ilk sevgi zincirinde senin önderliğindeki, ama santralı karadan basmasını engelleyemediğin köylü; bu şarkıyı çok tutmuştu. O akşam köydeki düğüne davet edilen Bilge Contepe ile Ayşe Tosuner, düğün evine girdiklerinde, köylü ve düğün orkestrası onları bu şarkıyla karşılamışlardı. Bazı arkadaşlarımız eylemde arabesk, yoz müzik çalındığı için bizi eleştirmişlerdi. Bunları onun için anlatıyorum. Sonraki yıl (1995), Osmaniye’li çevreci arkadaşım Fahri Ünal ile Osmaniye'den bisikletle Toprakkale istasyonuna gidip trene yüklediğimiz bisikletlerle Mersin'e oradan da Silifke'ye, oradan da balıkçı teknesiyle Akkuyu'ya gittiğim yıldı. Yolda en çok benim bisikle-timin arka göbeğine monte ettirdiğim uzun kamyon antenine çektiğim, nükleer santrale hayır

1993 İlk Nükleer Karşıtı Kongre sırasında Yüksel Caddesi’nde açılan sergide Hilmi Çamurdan (ayakta duran), ve Umur Gürsoy (kafası eğik stantta oturan)

Page 31: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

224

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

225

yazılı flama ve küçük Türk Bayrağı ilgi toplamış, halk ve kamyon şoförleriyle iyi bir iletişim kurmamızı sağlamıştı.

En son olarak da Timur Danış'ın Sinop-Akkuyu Yürüyüşü'nün verdiği ivme ile onu Doğu Akde-niz bölgesine geldiğinde karşılamak ve Silifke'de buluşup Akkuyu'ya birlikte girmek düşüncesi ile DAÇE'nin en uç örgütlenmesinin olduğu Samandağ'dan başlayan 500 km'lik Samandağ-Akkuyu yürüyüşümü tek başına yapmıştım (1997). Bu yürüyüşün Dörtyol-Osmaniye arasındaki bir bölümünü, ağır bir besin zehirlenmesi nedeniyle Hilmi Çamurdan yürüdü. Bu yürüyüşü 8 haftanın, hafta sonları yaptım. Her seferinde kaldığım yere gidip cumartesi sabahı kaldığım yer-den başlıyordum. Sadece Osmaniye-Mersin arasını ailevi sorunlarım (eşimin şiddetli muhalefeti) nedeniyle yürüyemedim. Timur Danış ve diğer dört genç yürüyüşçünün Silifke'ye yaklaştığı son beş gün, işimden ve eşimden izin alarak Mersin'den Akkuyu'ya, Taşucu'ndan sonrasını onlarla birlikte olmak üzere kesintisiz yürüdüm. Her geçtiğim yerde çevre derneklerinden arkadaşlarım iyi bir basın toplantısı ve uğurlama ya da karşılama hazırlıyorlardı. Samandağ-İskenderun ara-sındaki dört etapta kilo vereceğim yerde kilo aldım. Mersin'den başlayan son etapta Remziye Eryılmaz ve Ülkü Bozkurt'un misafirperverlikleri ve koruyuculukları beni çok destekledi.

Bu yolculuğum sırasında gecelediğim bir kampingde sırt üstü yatmış, çadırın açık kapısından gökyüzünü sey-rederken elektrikler kesildi. Gökyüzünün o korkunç ve muhteşem güzelliğini ve şairin kelimelerinin kifayetsiz kaldı-ğı ânı keşfettim ve o zamandan beri yersiz yanan her elektrik lambasına, ışık kirliliğine ve Edison'a düşman kesildim. O yüzden gece elektrik kesintile-ri artık beni hiç üzmüyor. Eğer bulutsuz bir gün ise hemen balkona çıkıp başımı gökyü-züne kaldırıyorum ve müm-künse birkaç dakika sırt üstü yatarak ve ay bazen işi bozsa da, dünyanın öbür yüzüne bir geceliğine gittiği için güneşe teşekkür ediyorum.

Page 32: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

224

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

225

Arif, ilk yıllar Akkuyu'da geceleri eylemden sonra yemek yer, bira şişelerimizi ve rakı kadeh-lerimizi alır, sonra kumlara uzanır, uzun sohbetler ederdik. Birbirimizi tanır, etkileşirdik. Hilmi ve ben, Bilge ve Ayşe'yle yaptığımız kumsal sohbetlerini, ilk yeşil politika ve ekoloji derslerini hiç unutamıyoruz. Sonraki yıllar insanlar birbirine kanıksadılar mı bilmem, nedense lokantada içki içenler bir daha hiç kumsala, bizim yanımıza inmediler. Bizim gücümüz de lokantada yemek yiyip içki içmeye hiçbir zaman uygun olmadı. O yüzden eşim ve çocuklarım, arkadaşım Fahri, Remziye Abla ve Ülkü, onları kumsaldan hüzünle seyrettik. Yoldaşım Hilmi, dünya evine girdi bir daha çıkmadı. Akkuyu'ya gitmeler, görev gibi gelmeye başladı.

Bundan sonra belki de önümüzdeki en büyük çevre sorunu yabancılaşma ve sevgisizlik olacak. Üç yıldır bulunduğum Antalya'da ve kıyısına atom santrallerinin yapılmaması için savaştığımız denizin adını taşıyan Üniversitede de bu fazlasıyla hissediliyor. Türk Çevre Hareketinin ve özelde Nükleer Santral Karşıtı çalışmaların başarı ve başarısızlık nedenleri hakkında yazılacak ve anlatılacak çok şey var. Pek çok şey, pek çok şeye ve kişiye rağmen başarıldı, ama bu başarıyı çok büyütmeyelim, çünkü koşullar öyle denk gelmiş olabilir. Yarın biri çıkıp nükleer santralın kredi ve garantörlük sorunlarını çözerse; bu dağılmışlık ve sevgisizlik ortamında yeni bir başarı güç gibi geliyor, bana. 29 Ağustos 2000 akşamı NTV kanalında enerji işkolu sanayicileriyle

ilgili bir dernek adına konuşan sözde bilimadamı Prof. Dr. Mustafa Özcan Ültanır, mono-log yapmanın verdiği rahatlık ve güvenle ve 360 derece değişen bir söylemle, bir yandan; "DPT ve Enerji Bakanlığı'nca izin verilen toplam 2000 MW'lık 71 rüzgar santralı başvurusunu az bulduğunu" söylerken; bir yan-dan da; "Buna rağmen bir iki yıl sonra Türkiye nükleer santralını kurmalıdır" diyebiliyor, hala. O yüzden su uyuyor, ama ben uyumuyorum. Gözlerimde nem, kafamda bu ülkenin bilimini ah-laklı, ahlakını bilimsel yapmak; bisiklet yollarını ve son olarak yaşlılığımızda bizi üzmeyen dostlarımızla güneşin sofrasın-da birlikte yaşayabileceğimiz bir ekoköyü yaşama geçirmek var. Tabii yazılar, yazılar...

Page 33: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

226

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

227

NÜKLEERE KARŞI "YÜRÜYEN ADAM"; TİMUR DANIŞ...(*)

Yaşar Öztürk-Arkadaş Çevre Grubu

Timur Danış ile Sinop-Akkuyu yürüyüşü sırasında, Akkuyu'da bir röportaj yapmıştım. Bu röportajı o tarihde çalıştığım bir gazete için yaptım. Fakat tam röportaj yayınlanacaktı ki, gazete kapandı. Ben de bari bu söyleşi eskimeden Git'de yayınlansın istedim. Timur da, bana söylediklerini çok sevmişti ve yayınlamasını istiyordu. Böylece Silifke'nin sıcağında yaptığımız söyleşiyi, Git'e koymaya karar verdik.

90 Sonrası Nükleer Karşıtı Hareketi ilk örgütleyen kişilerden Savaş Emek ve “Yürüyen Adam” Timur Danış; artık emekli anti-nükleerciler olarak 7. Akkuyu Zafer Şenliği’nin en mutlu insanlarıydı kuşkusuz

Yaşar Öztürk: Sevgili Timur seni yollara düşüren ne?

Timur Danış: Türkiye'de iktidarlar hep nükleer santral kurmak istediler. İktidar olmanın araç-larından biri de elektrik üretmek. Termik, hidrolik, nükleer ya da bir başkası ile farketmiyor. Elektrik üretimi ve tüketimini ellerinde bulunduranlar iktidar oluyorlar. Kişi olarak iktidarlara, güç birikimine ve gücün halklar, doğa, çevre tüm yaratıklar ve insan üzerinde kullanılmasına karşıyım. Çözüm; iktidarı bıraktırmaktan, istememekten geçtiğine inanıyorum. Benim mücadele şeklim ise, iktidarları ellerinde tutanların güçsüzleşmesi için yürümektir. Elektrik enerjisine karşı verdiğim barışçıl, şiddetsiz eylemim yürüyüştür. Tam bu noktada hidrolik, termik, şimdi de nükleer yolla iktidar oluşturma isteklerine karşı, iktidarın içini boşaltmak için yürüyorum. Don Kişot'vari ya da Forrest Gump gibi otistik bulunabilirim. Doğrudur da. İktidarların sonsuz gücüne karşı olanların baskısını hissetmemek için beynim otizmi seçti ve takıldığım noktada aynı Forrest Gump gibi içime kapandım ve yürüyorum.

Page 34: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

226

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

227

Yaşar Öztürk: Bu Don Kişot'vari değil mi?Timur Danış: Evet yaptıklarım Don Kişot'vari. Bu da doğru. Ama nükleer santrallerin korkunç soğutma kuleleri önünde durup, dikenli teller arkasında kendini güvenlikte göremeyen nükleer personele karşı elimizde taşıdığımız barış bayrağını sallamaktan başka ne yapabiliriz. Don Ki-şot olmaktan başka ne yapabiliriz? Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, insanlar yapma Don Kişot'lar bile yaratıyorlar. Oysa, Don Kişot sponsor kabul etmezdi. Elindeki kargısı ona aitti. Şimdi bize gerekli olan bir sopa ve 2x2 metre ölçülerinde bir bayraktır. Üzerinde ne yazacağımıza biz karar veririz. Ve elbetteki Don Kişot nasıl yel değirmenlerine çarpıp çaresizliğini, yalnızlığını ve iktidarın acımasız gücünü fark etmişse, biz de bugün onu yapıyoruz. Mut'dan Silifke'ye yürürken, elimizde, üzerinde "Nükleer'e Karşı Akkuyu'ya Git" yazan bayrak vardı. Asfalta ve araç uygarlığına karşı çaresiz ve yalnızdık. Aynı; "Don Kişot" gibi.

Yaşar Öztürk: Yüzyıllar öne Don Kişot'luk, yarım yüzyıl önce Gandhi'nin yeğlediği bir anlayışı, Türkiye'de tercih eden insanlardan birisin. Yaşamına geçirdiğin bu anlayışı Türkiye ile sınırlamadın. Önceki yıl Avrupa Uzun Yürüyüşü'ne katıldın. Bu yürüyüş nasıl oldu?Timur Danış: 1995 Ocak ayında Brüksel'den başlayan Avrupa Uzun Yürüyüşü'ne eşim Barbara Bush ile birlikte Viyana'dan Mayıs 1995'de katıldık. Yaşamımın bir başka dönüm noktasıydı. Bütün bildiklerimi ve deneylerimi zaman zaman silip yeniden yazmak zorunda kaldığım günler oldu. Bu arada bana bakıp yaşamına yön verenler de olmadı değil.

Yaşar Öztürk: Bu yürüyüşün çok kolay olduğunu açıklayanlar oldu. Çok mu kolaydı?Timur Danış: 9 ay yürüyen, her eyleme giren, bulaşık yıkama sırasını hiç aksatmayan, yürüyü-şün oklarını çizen Fransalı iki dostum Oliver ve Ives'e bu soruyu sormak gerekir. Eğer onlara kolay geldiyse, bu yürüyüş kolaydı. Öte yandan dokuz aylık bu yürüyüşe 15 gün katılıp; "Bu yürüyüş çok kolaydı" demenin doğruyu göstermediğine inanıyorum. Benim açımdan, bu yürüyüş öncesinde 3200 km. yürümüştüm. Daha sonra altı ay bu yürüyüşe katılmak için çalışmıştım. Daha sonra beş buçuk ay yürüyüp Moskova Kızıl meydana ulaştım. Meydanda Barbara ile birbirimize bakıp; "nihayet bitti" dedik. Bu sözler yürüyüşün bir eleştirisiydi de aynı zamanda. Yürüyüşte temel demokrasiye uyan ve yaşatan, her tür iktidar oluşumuna karşı çıkanlar ve her fırsatta iktidar oluşturmak için fırsat kollayan ve bunu sık sık başarıp darbe yapanlar vardı. İşte bunlar bitmişti. Yürümek, bulaşık yıkamak, kuru fasülye pişirmek, Ukrayna'nın ortasında Alman-ya'lı bir kıza "Telli telli turna" şarkısının sözlerini öğretmek, Çernobil'e 80 kilometre kala Nazım Hikmet'in "Hiroşima'da öleli oluyor bir on yıl kadar/Gözünüze görünemem/Göze görünmez ölüler/Teyze amca bir imza ver/Çocuklar öldürülmesin/Şekerde yiyebilsinler" dizelerini dinle-mek çok hoştu ve kolaydı. Hatta 15 gün yürüyen birisi için, Avrupa yürüyüşü turistik bir fırsattı da. Yemekler çok güzeldi, mutfak vejeteryandı. Hele cebinizde bir Avrupa, Amerika pasaportu varsa doğunun sınır kapıları önünüzde sonuna kadar açılıyordu. Oysa benim pasaportumda T.C. yazıyordu ve her sınır kapısından kabuslar görerek geçiyordum.

Page 35: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

228

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

229

Yaşar Öztürk: Yürürken, köyler, kentler, insanlar ve doğa ile karşılaşıyorsunuz. Yürümenin bu anlamda sende yarattığı ve senden etkilenmeleri neler oluyor?

Timur Danış: Yürüyüş sırasında iktidarın her tür metasını üreten malzemeyi taşıyan şoförlerle bir müthiş bir karşılaşma yaşıyoruz. Biz onlar için anlamsız bir iş yapıyoruz. Bizi anlamıyorlar. Bir anlamaya başlasalar, sırtlarına dayalı duran senetleri ödeyemez ve yok olurlar. Oysa biraz geri gidebilseler, kamyon öncesi günlerine geri dönebilseler, bedenlerini satmasalar, bizi gayet rahat anlayabilirler. Şehirlerde yürürken, bizi tül perdelerin arkasından, sivil polis otosunun içinden içinden ya da emniyet kamerasının vizöründen izleyenleri görmek ilginç oluyor. Şehirler polis dolu ve bu da insanların özgür olmadığını gösteriyor. Bu arada bizimle Karaman'da yürü-yen bir avuç kahramana teşekkür ederim. Kırlar, içinden geçen asfalta rağmen hala özgür. Yol sistemi inanılmaz sıfırlı rakamlarla yapılan harcamalara rağmen çökecek. Asfalt uygarlığının ömrü artık çok fazla değil. Doğa çiçekleriyle, otlarıyla, dikenleriyle asfaltları yutuyor ve yutacak. Yürüyünce bunu anlıyorsun. Köyler dut, kayısı, çalışan insan, şeftali, arpa, buğday demek. Bu sonsuz toprakların içinde insanlara bayrağımdaki yazı ile ulaşıp, selamlaşmak her şeye yetiyor. Bir gün bütün dünyadaki şehirlerin küçük küçük köylerden ibaret olmasını umut ediyorum. O zaman dünyayı yürümek çok daha kolay olacak. İnsanı doğadan koparanların başında otoyol-lar, viyadükler ve yonca şeklinde kavşaklar geliyor. Büyük bir şehire bir ucundan girip, diğer ucundan çıkmak artık Don Kişot'un bile cesaret edemeyeceği bir iş oldu.

Yaşar Öztürk: Daha önce Akkuyu'ya yürümüştün. Yeniden bu kez Sinop'dan Akkuyu'ya yürüyorsun. Bildiğim kadarı ile sen bir yürüdüğün yolda bir daha yürümezsin.

Timur Danış: Şimdi üç kişi yürüyoruz. Bundan sonra da bu yolu daha çok kişi ile yürüyeceğiz. Ta ki nükleer santrali yaptırmayıncaya kadar. Akkuyu için yıllardır çalışıyoruz. Nihayet bu yıl Büyükeceli'de (Akkuyu'da) bir büromuz oldu. Bu bir dönüm noktasıdır. Atom ya da nükleer karşıtı büro, adına ne derseniz deyin. Artık nükleer karşıtı hareket, nükleer reaktör kurulmadan onun çekirdeğine girdi. Bu giriş nükleersiz bir Türkiye ve dünya için bir umut, bir olanaktır. Onun için diyorum ki; "Akkuyu'ya gidin". Bütün olanaklarımızı Akkuyu'da gönüllü olarak çalışan arkadaşımız Fatoş Özdemir’e vermeliyiz. Hiçbir karşılık beklemeden, hesap sormadan. Bütün içtenliğimiz ile Akkuyu'ya gitmeli ve bunu yaygınlaştırıp daha çok insanın bölgeye gitmesini sağlamalıyız. Bu çok gerekli çünkü eğer Akkuyu'da nükleer santral yapılmazsa, Türkiye'de hiçbir yerde nükleer santral yapılamaz. Akkuyu bizim yeşil okulumuz için olağanüstü bir dersliktir. Yıllar önce Yeşilovacık'da bir köylü dedesi; "Ben elektrik istemiyorum, gerekirse çıra yakarım" demişti. Bu sözden çok şey öğrendik. Gene geçtiğimiz günlerde Akkuyulular nükleer santral ve buzdolabı istemediklerini söylediler. İşte bizim yeşil okulumuzdan istemediğimiz bir ders daha. Bu öğrendiklerimizle, bütün dünyayı nükleer beladan kurtaracağımıza inanıyorum.

Yaşar Öztürk: Gene yürüyeceksin...

Timur Danış: Bir yıl sonra Sinop'tan Akkuyu'ya İstanbul üzerinden 3000 km.'lik bir yeşil

Page 36: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

228

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

229

yürüyüşü, en önemlisi barış içinde yaşayarak düzenlemek istiyorum. Bu yürüyüş belki de, Ak-kuyu'da nükleer santral yaptırmadık diyerek de olabilir. Daha şimdiden barış ortamını kurmak için çalışıyorum.

Yaşar Öztürk: Nükleer karşıtı çalışmalar konusundaki değerlendirmelerin ne?

Timur Danış: Nükleer karşıtı çalışma içinde insanları korkutarak nükleer karşıtı yapma anlayı-şının uzun dönemde yararlı olacağına inanmıyorum. Olumsuzlukları, kazaları, değişimin ya da muhafaza etmenin tek yolu olarak kullanmak faydacılığa yol açabilir. Çernobil ya da Kazakistan felaketinin belgelenmesi ve bunları başka insanlara sunarak tepki göstermelerini isterken acele etmemeliyiz. Minsk'de tanıştığım bir Belarusyalı gazeteci dostumun, devlet hastahanesinde, Çernobil'den etkilenen çocuklarla yaptığı bir çalışmanın fotoğraflarını gördüm. Bu fotoğrafların üç tanesi, bir çocuğun ayağının kesilmesi öncesi anı ve sonrasını anlatıyordu. Bu fotoğrafları anlatmak için sözcük bulmak çok zor. Siz fotoğrafa bakıyorsunuz ve dehşete kapılıyorsunuz. Dönüp kaçmak istiyorsunuz ama fotoğraf sizi bırakmıyor. Sonunda sorunun bir parçası olup çıkıyorsunuz. Minsk Devlet Hastanesi'nde bağışıklık sistemi bozulduğu için cam fanus içinde yaşamaya başlamak zorunda kalan çocukların resimlerini çektim. Fakat bunlar insanları sorunun bir parçası yapacak kadar güçlü anlatım taşımıyorlar. Şunu söylemeliyim. Nükleer karşıtı çalış-ma bir takım insanları, belli dönemler için ön plana çıkarabilir. Kolay bilgilenmelerle, müthiş nutuklar atabiliriz. Poloraid birkaç fotoğrafla insanların gözlerini boyayabiliriz. Ama değişim ve muhafaza etmek çok başka pozitif enerjiler gerektirir. Nükleer karşıtı çalışma insanın iliğini ke-miğini kurutan, çoğu zaman umutsuzluğa, yılgınlığa düşüren bir çaba olup çıkıveriyor. İnsanlar bizden bıkıyor "gene mi nükleer?" deyip, kapıları kapatıveriyorlar. Ama bunu unutmayalım ki, bu yılgınlık anlarını fırsat bilenler, Ankara'nın Kafka'yı bile hayrete düşürecek korkunçluktaki labirentlerinde nükleer ihalelere yol veriyorlar.

Yaşar Öztürk: Nükleer karşıtı çalışmanın Türkiye'deki yeşil hareket içindeki yeri nedir?

Timur Danış: Nükleer karşıtı çalışma birincildir. Barış ve nükleer karşıtı çalışma birbirinden ayrılmaz ve birbirinin karşısına çıkarılamaz. Çok sık duruyoruz ve çok sık önümüz kesiliyor. Anti-nükleer çalışmaya bir çok yeni insan geliyor ama kalmıyorlar. Neden? Bu erozyonda, artık anti-nükleer çalışmada eskiyen bizlerin arasındaki rekabetin payı yok değil. Ama hangi harekette rekabet, tartışma, kıskançlık, öne çıkma yok ki. Nükleer çalışmayı lüks olarak görenler de var. Öte yandan çok sıklıkla nükleer hareketten var olmaya çalışanları görüyoruz. Oysaki nükleer hareketi var etmek gerekir. Yani gerekirse biz yok olacağız, ama nükleer hareket yaşayacak. Yani nükleer harekette iktidar kurmak işin özüne aykırı. Bence anti-nükleer çalışma her türlü parti, inanç, cins, din, dil, ırk örgütlenmesinden ayrıdır. Bunu anlatmak için harcadığımız enerji bizi çok yoruyor. Yani birilerine "Atom Santraline Hayır" pankartı yetmiyor. İllaki, o pankartın altına kendi adını da yazacak. Anti-nükleer hareket bir çok insanın heyecanından, tezcanlılığından, zamanlama özüründen ve yılgınlıktan, küskünlerden çok çekti.

Page 37: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

230

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

231

Yaşar Öztürk: Bu konuda bir önerin var mı?

Timur Danış: Kendi alanımla ilgili bir öneri yapmak istiyorum. Yıllardır basının anti-nükleer çalışmayı görmezden geldiğini ve çarpıttığını söyleyenler var. Bu doğrudur. Ama biraz da ko-laya kaçmaktır bu. Nükleer karşıtları, neden kendi söz söyleme alanlarını yaratmada bu kadar beceriksiz davranıyorlar. Olaylar gelişiyor, nükleer karşıtlarının anında tepki verecekleri bir yayınları yok. Yani haftalık hatta aylık bir yayın organımız hala yok. Bir Ağaçkakan'ımız var, o da neredeyse üç ayda bir çıkıyor. Greenpeace'yi açıkça bu konuda eleştiriyorum. Neden haftalık bir dergi çıkarmıyorlar. Yeşil bir kültürün bu coğrafyada boy vermesi için bir ortam yaratmalıyız. Ellerinde olanakları olup da böyle bir girişimi desteklemeyen, farketmeyen dostlarımıza üzü-lüyorum. Öte yandan böyle bir birleşme yapılmıyor diye, ben yürümekten geri durmayacağım. Ama yaptıklarımın, söylediklerimin taklit edilip, kullanılmasından da bıktım. İnsanların çıkar-larını öne koyup, beklenti içinde olup, nükleer hareketi kullanmalarından da bıktım. Ama hiçbir zaman umutsuz değilim. Sinop-Akkuyu yürüyüşünün son bölümünü birlikte yürüdüğümüz Mert ve Önder umutlu olmam için çok nedenim olduğunu gösterdi. Çünkü onlar gençler ve iktidar oluşturabilecek en ufak bir çıkar bile gözetmiyorlar. Yürüyüş boyunca o kadar çok yoruldular ki, en ufak bir gücü bile birlikte paylaştılar.

Yaşar Öztürk: Yürümenin dışında Akkuyu için bir düşüncen var mı?

Timur Danış: Akkuyu'da köylülere sorup, onların olurunu alıp, güneş ile ya da rüzgar ile elekt-rik elde edip bununlada su pompalayıp, bir kasa domates üretmeyi çok isterim. Bu tesis bence, aynı zamanda harika bir heykel de olurdu. Fakat bunu yapmak benden çok başkalarına düşüyor. Açıkçası Akkuyu'da alternatif kaynaklarla elektrik elde etmek Greenpeace'ye yakışacak bir iş. Başkalarının yapması gerekeni yapmayı doğru bulmuyorum.

Yaşar Öztürk: Son olarak eklemek istediğin bir şey var mı?

Timur Danış: Hepsi bu...

(*) Git Dergisi'nde yayınlanmış bir röportaj

Page 38: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

230

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

231

Page 39: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

232

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

233

Page 40: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

232

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

233

İZMİR ÇEVRE HAREKETİ AVUKATLARI VE HUKUKİ MÜCADELE

Av. Noyan Özkan-İzmir Barosu Başkanı

1. Önçalışma/mütalaa

Akkuyu'da Nükleer Santral kurulacağının öğrenilmesinden sonra Çevre Hareketi Avukatları; 1993 yılı başlarında 29 ayrı bilim adamı, meslek örgütü, üniversite, bakanlık, kuruluş ve derneğe başvurup çağrıda bulunarak; nükleer santral kurulması, maliyeti, çalışması, elektrik maliyeti, atıklar, eski santral binaları ve tüm bunların taşıdığı riskler hakkında ellerindeki bilgi ve evrak iletmelerini istemiştir. ÇHA tarafından ayrıca nükleer santralların hukuki statüleri üzerine mü-talaa hazırlanmış, bu mütalaa çeşitli kuruluşlara iletilmiştir.

2. İptal davası/bir

ÇHA; İskenderun Çevre Koruma Derneği, Çeksam Tarsus Çevre Koruma Kültür ve Sanat Merkezi Derneği ve Antakya Çevre koruma Derneği'nin gönüllü avukatlığını üstlenerek; adı geçen derneklerin "Akkuyu Nükleer Santralının alt yapı tamamlama işlemleri ve müşavirlik hizmetleri ile nükleer santralın yapımına ilişkin her türlü işlem, karar ve faaliyetlerinin durdu-rulması, bu amaçla bütçeden harcama yapılmaması, Akkuyu Nükleer Santralı'nın yapımından vazgeçilmesi" taleplerinin, davalı T.C. Başbakanlık, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve TEK Genel Müdürlüğü tarafından reddine ilişkin idari işlemin iptali ve yürütmesinin durdurulması talebiyle Adana 1 nci İdare Mahkemesi'nde dava açmıştır. Dava, Mahkeme'nin E.1995/317 s. dosyasıyla görülmüş ve red olunmuştur.

Mahkeme, gerekçe olarak henüz ÇED sürecinin başlamamış olması ve bu ihalenin DPT kal-kınma planında yer almasını göstermiştir. Mahkemenin kararı, Danıştay tarafından onanmıştır. Karar düzeltilmesi istemiyle yapılan başvuru, Danıştay tarafından red edilmiştir.

3. İptal davası/iki

TEAŞ tarafından Resmi Gazete'ye verilen inşaat ihalesi ilanı üzerine bu defa, aynı idareler aley-hinde Adana İdare Mahkemesi'nde ÇED süreci başlatmadan ihaleye çıkılmasının çevre ve sağlık mevzuatına aykırı olduğu gerekçesiyle inşaat ihalesinin yürütmesinin durdurulması ve iptali davası açılmıştır. Adana İdare Mahkemesi, önce yürütmenin durdurulması istemini reddetmiş, sonra da esas hakkında davanın reddine karar vermiştir. Adana İdare Mahkemesi'nin red kararı temyiz edilmiş olup dosya Danıştay'da tetkik edilmiş ve red edilmiştir.

Page 41: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

234

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

235

ÖLEN SAVAŞÇILARIN ARDINDAN...

"... İnsan ölür, gövdesi yeniden toz olur. Benzerlerinin hepsi toprağa döner yeniden, ama kitap anısının ağızdan ağıza iletilmesini sağlar..." Chester Beatty IV

Öğr. Gör. Dr. Umur Gürsoy-Akdeniz ÜniversitesiÖnce şahsen hiç tanımadıklarımla başlayalım;

Gülçin İlci Burdur'un sevgilisi Gülçin İlci'nin adını ilk kez ne yazık ki ölümüyle duydum. Demek ki Cumhu-riyet Gazetesi'ni ayrıntıda dikkatli okumazmışım. Onu sonradan Ağaçkakan'ın eski sayılarındaki; "Burdur Gölü hepimizin. Burdur Gölü'ne ve Dikkuyruk'a sahip çıkalım" çığlığıyla kağıt üzerinde tekrar hatırladım. Bir gölü sevmek, bir kuşu sevmek doğayı, tanrıyı ve insanı sevmektir. Üçü de, bir birinin varlık nedenidir. Biri olmadan diğerleri de olamaz. Biz, yıllarca Türkiye'nin bir nükleer kaza yapma-ması için savaştık, başardık gibi de gözüküyor. Ya savaşçılarımızı bizden ayıran trafik kazalarıyla savaşmayı; onu nasıl başlatacak ve ne zaman başaracağız?

Tayfun Tercan Bir tırmanış dönüşünde kaza sonucu yitirdiğimiz eski Dağcılık Federasyonu Başkanı Dr. Tay-fun Tercan hakkında bildiklerim Ağaçkakan'daki ölüm duyurusundakilerle sınırlı. Ağaçkakan'a abone olduğunu da buradan öğrendim. Bu ülkede Ağaçkakan'ı anlayıp ona düzenli mali destek olmayı düşünmek, gerek nükleer karşıtlığı özelinde gerekse çevre koruma politikaları ve sava-şımı genelinde önemli bir sentezi ve ekolojik anlamda duygusal zekayı gerektirir. Yükseklerin kirletilmesi halinde alçakların kokacağını bilen ve alçaklardan gelen kokuları önceden hisse-denlerdendi demek ki o.

Nur Omay Meslektaşımın ölüm haberini ilk yazısının yayımlandığı Ağaçkakan'ın, 36. Sayısı'ndan duydum. Dünya düzeninin putlarını bize anlatıyordu. Yarım kaldı. Bize bir görev daha düştü. Yaşamı tıplaştıranları, putlaştıranları ve yenidünya düzeninin putlarını anlatmaya devam etmek.

Günseli Tamkoç Ölümünü arkadaşı Müşerref Hekimoğlu'nun Cumhuriyet Gazetesi'ndeki 17 Temmuz 1998 tarihli köşe yazısından öğrendiğimde şahsen hiç tanışmadığım Günseli Tamkoç'u, Ağaçka-kan'daki yazıları ve çevirileri yoluyla tanıyalı 2-3 yıl ya olmuş ya olmamıştı. Üç kuşak memur ve öğretmen çocuğu oluşuma bağladığım, yaşadığım hiçbir şehre ve yöreye "tam ait olamama" duygusunu onun derin ekoloji ile ilgili yazılarını ve derlediği "Derin Ekoloji" kitabını okuyunca açıklayabilmiştim; "...Yeşil toplum... Böyle bir toplumda ... yer değiştirme yani göç olayına rastlanmaz. Üstelik birkaç kuşak bir arada yaşayabilmeli ve çalışabilmeli...". Romanya Dobru-ca'sı göçmenlerinden Yunus Hoca oğlu Balkan, Çanakkale ve Suriye Cepheleri gazisi M. Emin

Page 42: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

234

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

235

Hoca'nın Eskişehir, Bursa ve Ankara rüzgarlarında savrulmuş oğlu, babam Hayrettin Bey emekli olup baba yurduna döndüğünde; 17 yaşımdaki ben, 4. kuşak öğretmen olmakla sonuçlanacak meslek yaşamı uğruna, bazen baba yurdundan bayramdaaan bayrama bile geçmeyen, kurak ve dikenli bir yolun dik yokuşlarını tırmanmaya başlamıştım bile. Hâlâ da o yol, kendime rağmen, İnegöl'den çok nadir geçiyor, ama hiç olmazsa ne yapmam gerektiğini biliyorum artık. Benim bilinçlenmemde önemli etkileri olan bu, hiç tanımadığım derin ekolojist Anadolu kadınını saygıyla anıyorum.Şahsen de tanıdıklarımla devam edelim;

Mert Mert'i Timur Danış'ın örgütlediği Nükleer Santrale hayır amaçlı İstanbul-Akkuyu yürüyüşlerin-den birisinin benim de yürüdüğüm Taşucu-Akkuyu ayağında tanıdım. Timur'la İstanbul'dan beri günlerdir yürüyorlarmış. Ayak tabanları bileklerine kadar su toplamıştı. O, benden çok genç, ama nükleer karşıtı uzun yürüyüşlerde daha deneyimliydi. İklim değişikliğinin fırın ağzına çevirdiği bir Temmuz sıcağında onunla iki uzun gün yürüdük. Zaman zaman benim "dandik" çantamı da o sırtladı. Yeşilovacık Köyü'nün kumulları üzerine kurduğumuz çadırlarımızı gece yarısı tozu dumana katan şiddetli poyraz ve kum fırtınasında çadırıma sahip olmaya çalışırken, O ve arkadaşları bana çaktırmadan ve muzipçe yardım etmişlerdi. Mert, 18 yaşında iken nükleer santrale böyle mertçe savaşmıştı. Bana çok şey öğreten bu gencin belki de tek hatası; yaşamı ciddiye almamak oldu.

Fatma Biyke Şoran Hey gidi Biyke, hey! 1999 Ağustosu'ndaki, zaferden önceki son Akkuyu Nükleer Santrali Pro-testo Şenliği'nde, bana, ne demiştin, hatırlıyor musun; "Yanlış yaparsan, ağzına sıçarım çocuk"? Öteden beri kelimeleri soylu ve soysuz, terbiyeli ve terbiyesiz, argo ve nazik olarak ayrılmasına karşı olmuşumdur. Şimdi hayatta olsaydın sana sormaz mıydım; "Üniversitede kalmakla yanlış mı yaptım"? diye. Şimdi her yaptığım işte kendimi sorgularım: "Acaba Biyke'lik bir durum yarattım mı?". İnsan yanlış yapabilir be Biyke; yeter ki sonuçları başkalarına, topluma ve evrene zararlı olma-sın. Biz, sana, "Niye sigara-içki" diye sorduk muydu? Üzülecek ne vardı bu kadar? Bak gördün mü işte şimdi: Kızların anasız; bize de sahte dostlarımız kaldı.

Mehmet YılmazSenin adını belki Akkuyu eylemlerine katılanların çoğu bilmez, ama hastalığına bağlı kanlı gözlerin ve; "Bu köyde huzur bozulur, mühendisleri döveriz" diye hiddetle salladığın elinle seni, en iyi Uluslararası Enerji Konseyi Türkiye Milli Komitesi'nin Büyükeceli'yi ve santral sahasını ziyaret eden bir otobüs dolusu üyesi hatırlar. Onlara ve diğerlerine "Bu nükleer karşıtları çok ciddi" dedirtenlerden savaşçılardandın. Bu mücadelede sen oğlunu nükleer karşıtlarına damat verirken belki üzüntülerin oldu, ama hiçbirini bizlere yansıtmadın. Hep güler yüzlü ve yardım-cıydın. Sen yiğit bir Anadolu köylüsü olarak nükleere karşı kazandığın savaşı azraile karşı erken kaybettin. Dostlarımızı elimizden alan ölüm adın kalleş olsun.

Page 43: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

236

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

237

Can Yücel 1993 yılındaki Nükleer Karşıtı Kongre sonrası bir Ankara akşamında, Bilge Contepe, Hilmi Çamurdan'la beni sana tanıştırdığında, temizlik takıntılı Hilmi'nin yüzüne tüküre tüküre; "Ken-dinize bir parti araklayın" demiştin de, "Bu adam sarhoş. Ne dediğini bilmiyor" sanmıştım. Ertesi sabah saat 10.00'daki imza gününde sıram gelince; hiç kendimi hatırlatmadan uzattığım kitaplardan babam için aldığım; "Ben hayatta ençok babamı sevdim" dizesi ile bitenlisine; "Hayrettin'e hayırlı hayırlar", benimkine ise; "Solun en ileri dalı olacak yeşil" diye yazdığında akşamki düşüncemden utanmış; bir o kadar da beni nasıl hatırladığına hayret etmiştim. Sen; "Türkiye'nin en güzel gırtlak kanseriydin". Biz hayatta en çok senin gibi babaları sevdik, Can Baba. Ve bitirelim bu ağıtı:Tüfeğin icadından sonra bozulan mertliği geri getirmeye çalışan Raif Erten, yerli Asteriks Bergama köylüsü Bayram Çavuş, bilim insanları Doç. Dr. Olcay Birgül, Prof. Dr. Kriton Curi, Prof. Dr. Celal Ertuğ, gazeteci-yazar Örsan Öymen, Ömer Sami Coşar, Coşkan Daş gibi kalpleri ve beyin damarları, ne yazık ki ar damarları kadar sağlam olmayan, isimlerini bildiğimiz/bilmediğimiz, tanıdığımız/tanımadığımız, unuttuğumuz/unutmadığımız acelesi varmış gibi, güneşe bizden önce giden dostlar; bu dünyada yapacak biraz işimiz var. Ağızdan ağıza ileteceğiz anılarınızı; bekleyin bizi.

Page 44: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

236

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

237

AKKUYU'DA YAŞAM...

"ORADA BİR KÖY VAR UZAKTA"... (*)

Fatma Özdemir-Nükleer Karşıtı Platform Büyükeceli (Akkuyu) Bürosu

20 Nisan 1997'de Büyükeceli'ye geldiğimde bahardı. Nar çiçekleri açmış, her taraf kırmızı gelincikler, sarı papatyalarla kaplıydı. Şimdi ise nar ağaçları meyveye durdu, gelin-ciklerin, papatyaların yerini mor sümbüller aldı. O günlerde köylüler "sera yapıyordu". Sabah ezanı ile se-raya girenler, en geç sekiz gibi sera-ları terk etmek zorunda kalıyorlardı. Çünkü seralar o saatten sonra birer saunaya dönüşüyor. Yoğun çalışma-nın ardından bazı kadınlar ekmek yapıyor, bazıları çamaşır yıkıyor.

Yani günlük ev işlerini sürdürüyorlar. İlk günler belediyenin misafirhanesinde kaldığım için dernek, kahve ve misafirhane arasında gidip geldim. Belediye Başkanı, Deniz Güman geldikten bir gün sonra bizi misafirhaneden çıkarıp, kapının önüne koyunca, nerede yatılacak, nasıl duş alınacak, karnımızı nasıl doyuracağız, çamaşırlarımızı nerede yıkayacağız gibi günlük yaşamın zorunlu gidişatı üstümüze çökmeye başladı. Misafirhanede bana ait bir oda ve buzdolabı vardı. Bu nedenle Mersin'den bir sürü yiyecek almıştım. Derneğe taşıdığımız eşyalar ve yiyecekler günlerce orada süründü, sonra da bozuldu. İçim acıyarak çoğunu çöpe atmak zorunda kaldım. İlk gün Salim amca Deniz'i, Teslime ve Mehmet Yılmaz da beni konuk etti. Tamer Yılmaz, bize birkaç gün kalabileceğimiz bir yer buldu. Ev ararken bizimle birlikte oradan oraya koşturdu. Sonra Mehmet Ali ve Nazmiye Yılmaz bize evlerini verdiler. Ben daha sonra birkaç gün, İlyas Güdül'ün (Derneğin geçici Başkanı) ve babasının evinde kaldım. Sabah ezanı okununca İlyas'ın annesi uyanıyor. Son-ra Cennet ile (İlyas'ın kızkardeşi) birlikte yattığımız odaya gelip Cennet'i uyandırı-yor. Cennet bir gün öncenin yorgunluğu ile derin uykulardan zor uyanıyor. Tabii ben de kalkıyorum.Evleri köyün yukarısında. Evin bir bal-konu var. Her sabah çıkıp balkona oturu-yorum ve köyün yeşilliğini seyrederek,

Akkuyu’daki birçok evde, artık Nükleer karşıtı afişler duvarları ve “yürekleri” süslüyor

Akkuyu Nükleer Santral Sahası

Page 45: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

238

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

239

sessizliği dinliyorum. Dağın arkasına bir santral kurulursa, o huzuru hissedip, hissetmeyeceğini düşünüyorum. Orada her an patlamaya hazır, yaşamı sona erdirecek, yeşillikleri ölüme dön-dürecek sessiz bir canavar olursa, bu huzuru duyamayacağımı biliyorum ve sabahın seherinde ürperiyorum. Büyükecelileri ne tür tehlikelerin beklediğini, o güzelim köyü terk edip gitmek zorunda kalacaklarını ya da orada kalıp, ne idiğü belirsiz kanserlere yakalanacaklarını, bugün çocuk olanların on yıl sonra genç birer insan olacaklarını, topraklarının elinden alınacağını, güvenlik adına köye yabancıların dolacağını, bugün dağ bayır rahat rahat dolaşan kadınların evlerinden çıkamayacaklarını düşünüyorum. Bugün tek sorunları; çok çalışmaktan doğan be-den yorgunluğu ve ürün bugün kaç liraya gidecek endişesi. Ama santralle birlikte, binbir türlü sorunun, köyün üstüne bir kabus gibi çökeceği muhakkak.

Bu arada bir ev buldum. Naim Ertürk, Silifke'den kireç gönderdi. Tamer'de, Özgür'e badanasını yap-tırdı. Tertemiz bir ev oldu. Fakat ev dört duvardan ibaretti ve içine koyacak bir iğne bile yoktu. Sü-rekli Silifke, Mersin, Ankara ve Tarsus'a telefonlar edip, sadece bir yatak ve üstüme örtecek bi şey gönderin yeter diyordum. Bu, günlerce sürdü. Sonunda Tarsus'dan Necmi bir şeyler gönderdi ve eve yerleştim. Tamer de bir buzdolabı buldu. İyi kötü bir düzen tutturdum. Duş için bir kova suyu balkona koyuyorum, ciddi biçimde ısınıyor. Poyraz çıkınca evin içi "vuuuu" sesleri ile doluyor. Dışardan ağaçların dalları sağa sola çarpıyor. Uyu-mak zorlaşıyor. Evin içi böcek dolu. Duvarlarda

kocaman delikler var. Akşam olunca içeriye kahverengi, kalın kabuklu böcekler doluyor. Böcek-ten korkanlar gelince, önce ben gidip böcekleri kovalıyorum. Sonra onlar banyo ya da tuvaleti kullanabiliyorlar. Gözümden kaçan böcek olursa, çığlıklar yükseliyordu evden.

Belediye Başkanı Kemal Güdül düne kadar; "etten duvar örer, bu santrali yaptırmayız" derken, birden ağız değiştirip; "santralin yapılmasının iyi olacağı" propagandasını yapmaya başlamıştı. Bu durum köylüleri çileden çıkarıyor. Çünkü, oyları ile seçtikleri birinin kendilerini satmasına çok kızıyorlar. 27 Nisan'da köye gelen biliminsanları ve Başkan, nükleerciler ve nükleer karşıt-larının ortak bir toplantı yapmasına karar vermişti. Bu nihayet 8 Haziran'da gerçekleşti. Toplantı, hiç de Başkan'ın beklediği gibi nükleercilerin zaferi ile sonuçlanmadı. Hatta köyden 5-0 mağlup ayrıldılar. Ertesi gün Başkan'ın ilk işi, kendi kurdurduğu Derneğin tabelasını söktürmek oldu. Bunu üzerine Dernek için bir yer arama çabaları başladı. Ben zaten böyle bir tavır beklediğim için, telefon almak için bir başvuruyu günler öncesinden yapmıştım. Bu işi hızlandırmak için temaslara başladım. Başkan sonra fikrini değiştirdi; "Dernek burada kalsın, fakat köylülerin dışında kimse buraya girmeyecek" demişti. Yani beni kastediyordu. Derneğe yeni bir yer bulduk. Bugünlerde Derneği yeniden canlandırmak için oraya taşıyıp, tabelayı takacağız.

Akkuyu’daki evimiz

Page 46: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

238

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

239

Geçen hafta sonu Akkuyu'ya Nükleer Santraller Daire Başkanı gelmiş. Önce muhtarları yemeğe davet etti. Ama hiç biri gitmedi. Sonra Başkan, yeğenini ve köyden birkaç meslek lisesi mezu-nunu yanına katıp, onunla görüşmeye göndermiş. Amaç bu insanlar köyün nitelikli elemanları, acaba bir iş olanağı çıkar mı, öğrenmekmiş! Bir İspanyol, bir Romanya'lı nükleer firma temsilcisi de oradaymış. Romanya'lı; "bizim nükleer santralin soğutma suyunun dibinde kentin içme suyu var, kimseye bir şey olmuyor" gibi abuk sabuk şeyler söylemiş. Bugünlerde Şenlik Düzenleme Komitesi, şenlik için neler yapacağımızı konuşmak için sık sık toplanıyor. Yakında her şey da-ha da netleşecek. Yasal prosedürleri yerine getirmek, çevre ile ilişki kurmak, köyün katılımını sağlamak gibi konularda işbölümü aşağı yukarı belli oldu. Şenlikte yapılacak her şey detayları ile tartışılıyor.

Şimdilik Akkuyu'dan haberler bunlar. Ben, 1 Haziran 1997'de teslim etmem gereken çevirimin 155. sayfasında takılıp kaldım. Silifke paneli, Aydıncık sohbetleri derken bir satır bile çeviri yapamamanın vicdan azabı ile, 10 Ağustos'tan sonra eşekler gibi çalışacağıma kendimi inandır-maya çalışıyorum. Sanırım yayıncım kayıp çevirmeni için yakında bir ilan verip beni aramaya başlayacak. Siz yine beni gördüğünüzü ona söylemeyin. O beni çeviri yapıyor sanıyor.

4 Ekim 1997 - Milliyet Gazetesi

Büyük Fotoğraf soldan sağa; Ahmet Budak, Tamer Yılmaz, Arslan Eyce ve Fatma Özdemir

Page 47: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

240

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

241

AKKUYU HALK OYLAMASI...

Melda Keskin-Greenpeace Akdeniz Ofisi / 23 Temmuz 1999

1. Büyükeceli'de oylamaya katılanların %84'ü, oy pusulamızdaki "YÖRE HALKI OLARAK AKKUYU'DA ATOM SANTRALI VE RADYOAKTİF ATIK DEPOSU KURULMASINA İZİN VERiYOR MUSUNUZ?'' sorusuna, "HAYIR İZİN YOK" yanıtı verdi. 2. Bu yanıtı içeren basın açıklaması ve hazırlamış olduğumuz “Nükleer Enerji EI Kitabı” ise bu hafta dün 550 Milletvekili'ne ulaştırıldı. 3. Halk oylamasına ilişkin bilgi içeren bir mektup ise önümüzdeki günlerde nükleer ihaleye katılan konsorsiyumlara ve ait oldukları ülkelerin elçiliklerine gönderilecek.

Akkuyu'daki çalışma Nükleer Karşıtı Platform -Yeşil Ev'den yürütüldü. Bilge Contepe arka-daşımız başta gelmek isteyip, sonra da gelemeyeceğini haber verince köylüler, özellikle de

kadınlar epey üzüldü. Haziran (Bilge'den) ve Temmuz (benden) kiralarını ev sahibine ödedim. Şu anda yaylaya gitmiş olan evsahibimiz bir aylık kiranın daha eksik olduğunu söylüyordu, bu konuda hesapla-rımızı incelemeliyiz. Vidanjör parasını ödedim. Gelecek telefon faturasını da ödeyeceğim.

Çalışmanın çok zor yürümesinin nedeni telefonumuzun bir

hafta süren arızasıydı. Aşırı sıcaklarda, PTT'ye olan yolu günde kaç kez yürüdük, zor koşullarda nasıl görüşmeler yaptık, o enerjiyle başka neler yapabilirdik, bu yüzden ne eksiklerimiz oldu, bunu artık düşünmek istemiyorum, ama telefonun açıldığı an duyduğum sevinci size anlatamam. Neyse, gelelim yapabildiklerimize.

ÇETKO-Adana'dan Yaşar Bey, gece gündüz ter dökerek gerçekleştirdiğimiz bu zorlu çalışmada yer aldı ve özellikle kahve sohbetlerinde güzel ve etkileyici konuşmalarıyla köylülerin kalbini kazandı. Ayrıca ODTÜ Erdemli Deniz Bilimleri Enstitüsü'nde tezini tamamlar tamamlamaz imdadımıza koşan Mehmet arkadaşımız ve Afyon'dan koşup gelen gönüllümüz Erkut da hızır gibi yetişti. Kapı kapı dolaşıp el ilanlarımızı dağıtır ve "evetçi"ler ile sıkı tartışmalar yaparken, oylamayı gerçekleştirirken heyecanla çalıştık. En yakınımızda Silifke'den bize kol kanat geren

Page 48: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

240

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

241

Yaşar Öztürk arkadaşımızdan, Büyükeceli ve Yeşilovacık Belediyeleri, Büyükeceli Derneği, DAÇE ve İstanbul'da tüm katkıda bulunanlara "Sağolun!". diyorum. Köyden gençler ve Büyü-keceli Derneği üyeleri de bu çabaya katkı verince, köyde ortaya çıkan enerji, TEAŞ Nükleer Santral Dairesi Başkanı Lütfü Sarıcı'yı tatilde olduğu Adana'dan Büyükeceli'ye getirdi ya... daha ne isteriz? Arif Künar arkadaşımızın TEAŞ'çılarla yaptığı sohbet (Ankara'da), bizim köylülerle nasıl bu denli iyi ilişkiler içinde olduğumuzu bir türlü anlayamadıklarını, hatta bize gıpta ile baktılarını gösteriyor! Para ile satın alınamayan şeylerin hala olması ne iyi değil mi? Ege Üni-versitesi'nden Doç. Dr. Ahmet Altındişli ve Kocaeli Üniversitesi'nden Dr. Tanay Sıdkı Uyar'ı davet ederek yaptığımız toplantılarda, "Ekolojik Tarım" ve "Enerji seçenekleri, Yenilenebilir Enerjiler" konularını köylülerle tartışarak ele aldık. Yeşilovacık'taki bir kahve toplantısında 50 kişiyi, Büyükeceli'deki Düğün Salonu'nda da her iki Belediye Başkanı'nı ve 125 kişilik bir izleyiciyi bir araya getirebilmek bizi çok mutlu etti. Ahmet Bey yörede yapılabilecek ekolojik tarım uygulamalarını anlatırken, işsizlik sorunun çözümü olabilecek, zehirli tarım ilaçlarına, kimyasal gübreye, hormonlara mahkumiyeti ortadan kaldıracak adımlar atılabileceği umudu yeşerdi. Tanay Bey ise ilk kez "nükleer enerji kötü" söylemiyle yetinmeyerek, "enerji verimliliği ve yenilenebilir kaynaklar güvenli ve sağlıklı enerji geleceğimizi nasıl oluşturacak" sorusunun cevaplarını anlattı.

Büyükeceli'de kaldığım sürece, artık "nükleerci" olan eski Başkan Kemal Güdül bana; ''sen vatan hainisin, büyük holdingler satın almış seni", vb. sözlerle sataşmaya çalıştı. Onun iste-diği çatışmaya girmedim, ama dünyanın en büyük şirketlerinin nükleerci şirketler olduğunu, onların da bana para vermiş olamayacağını söylemekle yetindim. Oylama sırasında yine uzun uzun nükleer enerjiyi savundu; ama en ilginci "resmi değil, ben tanımam böyle halk oylaması" diyebilecekken, kalıp oy kullandı ve referandumumuzu bir anlamda "yasallaştırdı"! Bu kavgacı adamın köyü içine soktuğu durumdan sizlere mutlaka söz etmeliyim: Köyde camiler, kahveler bölünmüş; adam Belediye'ye rakip otobüs satın almış onu işletiyor Silifke'ye, Mersin'e, civar köylere; yine Belediye'ye rakip hızar atölyesi açmış; herşeye yatırım yapıyor (acaba bu paraları nereden bulmuş?). Üstelik küçücük köyde Belediye'yi 184 milyar borçlu bırakmış, çalışanların maaşları tehlikede. Utanmadan sıkılmadan, Teksas kasabasına çevirmiş güzelim köyü! Şimdi ne mi yapacağız? Uluslararası Tahkim kabusu sürerken, "SANKİ TEMEL ATlLlYORMUS GİBİ" 7 AĞUSTOS'TA AKKUYU'DA OLACAĞIZ. Tam 14 günümüz var ve ulaşabildiğimiz kadar çok

bireyi, grubu, derneği, meslek odasını, sendi-kayı, basın kuruluşunu, özellikle de Anamur, Aydıncık, Silifke, Mersin, Adana'dan bir günlüğüne gelebilecek binlerce insanı harekete geçirmemiz gerekli diye düşünüyorum. Sağlıklı kalın...

Page 49: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

242

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

243

ARTILAR/EKSİLER...

TÜRKİYE NKP'LARI OLARAK, OLUMLU YANLARIMIZ...

Yrd. Doç. Dr. Metin Erten-9 Eylül Üniversitesi

Gerek İzmir'de ve gerekse de ülkemizde bu savaşımı kazanmamızı sağlayan etkenler nelerdi? Nasıl oldu da bu savaşım yıllarca soluksuz bir biçimde sürdürülebildi. Ülkemizde siyasi hare-ketler bile, bir zaman sonra canlılığını ve dinamizmini yitirirken, nasıl oldu da bu yıllarca sür-dü? Merkezi bir örgütlenmesi olmadan, parası olmadan, arkasında imza atmak dışında belirgin bir kamuoyu desteği olmaksızın nasıl oldu da inatla savaşım sürdürülebildi? Ayrıca bu süreç kusursuz muydu? İç sorunları yok muydu? Konuyu kendi denetimine almak isteyen, "küçük olsun benim olsun" diyen, yönetmek isteyen, kahraman olmak isteyen ya da korkan, sinen yok muydu? Elbette ki hepsi vardı. Ama bugünden geriye baktığımızdaki gözlemim, olumsuzlukların olumluluklardan daha az olduğu, olumsuzlukların üstünün el birliğiyle hemen örtüldüğüdür. Sorunlar büyütülmemiş, iyi yanların öne çıkarılmasına çalışılmıştır.

Aslında ülkemizde bu kadar uzun süren ve sonunda zafer elde edilen bir başka savaşımın ol-madığını düşünüyorum. Son 10 yılı, hele son 7 yılı çok yoğun olmak üzere yaklaşık 30 yıllık bir süreç bu. Böylesine önemli bir sürecin yeterince değerlendirilmediğini de düşünüyorum. Oysa ülkemiz kitle örgütlerinin, sivil toplum hareketlerinin buradan çıkaracakları bir çok somut sonuç ya da örnek olduğunu düşünüyorum. Evet. Sihirli soru şu: "Nasıl oldu da bu kadar uzun bir zaman bu savaşım sürdürülebildi ve sonuçlandırılabildi"?

Bunları aklıma geldikçe sıralamaya çalışayım.

1. Dünyadaki gelişmeler bizleri etkin bir biçimde destekledi. Çernobil (ne yazık ki), bu etkilenmenin en üst boyutuydu. Bildiğimiz ama anlatamadığımız bir çok şeyi somut ve elle tutulur bir biçimde insanlara anlatma şansımız oldu.2. Dünyada hemen her ülkenin bu işten artık vazgeçmesi insanları etkiledi. "Dünyanın enayisi biz miyiz?" söylemi son derece gerçekçi bir biçimde tuttu.3. Ülkemizi yönetenler bizlere çok yardımcı oldu. Hemen hepsi nedense nükleerci oldu. İnsanların politikacılara genelde olan güvensizlikleri, "onlar böyle diyorsa bu işte bir iş vardır" diye düşünmelerini sağladı.4. Karadeniz'in hemen tümü, özellikle de Doğu Karadeniz nasıl kandırılabildiklerini somut bir biçimde, sakat çocuklardan, artan kanserlerden, yapılmayan açıklamalardan, çay ve fındıktan gördü.5. Ülkede çevre bilincinin (yeşil ya da ekolojist anlamda olmasa bile) gelişmesi, insanları duyarlılaştırdı. TEMA gibi bir kuruluş bile zamanla alttan gelen baskıyla nükleer karşıtı (çoğunlukla söylemde olsa da) olmak zorunda kaldı.6. Olayı sürükleyenler, konunun basit bir çevrecilik hareketi olmadığını, ülkenin enerji poli-

Page 50: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

242

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

243

tikasından, uluslararası sermayeye, emperyalizmden, enerjinin dışa bağımlılığının getireceği sonuçlara kadar konunun arka yüzünü iyi okudular ve insanlara iyi aktardılar.7. Kamuoyunda, nükleer karşıtlarının, yalnızca karşı olmak için karşı olmadıkları, alterna-tifleri de ürettikleri, çözüm önerdikleri imajı oluştu ve bu da doğruydu.8. Yaptığımız en küçük bir panelde bile olayın sosyal yönünü anlatacak biri bulunurken, diğer yandan deprem yönünü anlatan jeolog, kanseri anlatan hocalar ya da doktorlar, enerji ile ilgili rakamları veren elektrik mühendisleri, siyasi yanını anlatan siyasiler, uluslararası boyutunu anlatan insanlar bulundu. Bu, çok yönlü ele alış, olayın tüm yönleriyle aktarıl-masını sağladı.9. Olayı sürükleyenler kendilerine "satılmış, hain, geri zekalı" vb. suçlamalar yapıldıkça, daha çok ve daha etkin çalışma yapacak kişilerdi. Bu anlamda üstlerine gidilmesi, onları daha da keskinleştirdi.10. Sürecin içine dernekler, sendikalar, odalar, partiler, diğer sivil toplum örgütlerinin çekilmesi, nükleer karşıtı cepheyi genişletti.11. Ülke dışında Çernobil, Japonya ve Kore olmak üzere yakın dönemlerde yaşanan nükleer kazalar; ülke içindeki İkitelli olayı, Konya'da yakılan, Isparta'da gömülen nükleer atıklar,

PETKİM yangını, her ihale öncesinde kesilen elektrikler kamuoyunun gözünü açtı. Yönetenlere konuyla ilgili olarak güvensizlik arttı.12. Nükleer karşıtları tüm sorunlarına karşın iyi örgütlendiler. İletişim ağı sorunlarına karşın iyi çalıştı. Yapılan Nükleer Karşıtı Kongreler başarılıydı.13. Nükleer karşıtları medyanın yaptık-larını göstermemesinin, yazmamasının nedenlerini bildikleri, tahmin ettikleri için hayal kırıklığına uğramadılar.14. Olayda Akkuyu'nun öne çıkarılması kararı doğruydu. İlk kez orada santral başlayacak, Akkuyu geçilirse diğerle-rine sıra gelecekti.15. Akkuyu'ya "olur" diye imza veren-lerden Tolga Yarman Hocanın, bu olurunu geri çekmek istemesi ve bunu her ortamda dile getirmesi hareket için olumluluktu.16. Köyle Türkiye'nin kurduğu ilişki son derece iyiydi. Bu anlamda "Yeşil 7-13 Ekim 1999 - Aktüel Dergisi

Page 51: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

244

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

245

Ev" düşüncesi ve buranın kullanılış biçimi, kullanılışı son derece doğruydu ve bu türden çalışmalar için örnek olacak içerik taşıyordu. Eve sahip çıkılması, evin döşenmesi, telefon, bilgisayar, faks vb. sistemlerinin kurulması, giderlerinin tüm ülke olarak ortaklaşa karşı-lanması, evde kimin ne zaman ve hangi koşullarda kalacağının iyi belirlenmiş olması, evin farklı ve ortak amaç dışı kullanım isteklerine karşı çıkış yerinde ve yararlı oldu. 17. Köydeki Yeşil Ev'de kalanların gerek köyün dışarıya anlatılması ve gerekse de dışarının köye anlatılması anlamında son derece yararlı çalışmaları oldu. Özellikle Bilge'nin aylarca köyde kalıp insanlarla iyi ilişkiler kurması ve güven oluşturması, onlardan biri olması, amatör yanını ortaya çıkarmasının sonsuz yararları oldu.18. Köydekiler olabildiğince panellere, radyo ya da TV konuşmalarına çağrıldılar. Bu, onlarda kendilerine güven duygusu yarattı. Yalnızlık ve terkedilmişlik duygusu yaşamadılar. Türkiye hep yanlarındaydı.19. Sanatçıların özellikle de son dönemlerde yaptıkları destek son derece yararlı oldu. Bu anlamda başı çeken Moğollar gurubunun hakkını vermek gerekiyor.20. Örgütlenme biçimi olarak Platformun seçilmesi doğru bir tercihti. Platforma katılımın birileri adına değil de, kendi adına olması; doğallığı, kararların hızlı alınmasını ve daha etkin olmayı sağladı. Kurumlar adına katılımların olduğu "Güçbirliği" süreci bu nedenle hızlı işlemedi. Buralarda zorunlu bürokratik işlemler görüldü.

Akkuyulular, Nükleer Karşıtlarıyla birlikte santral inşa alanının kapısını aştılar ilk kez

Page 52: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

244

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

245

21. Nükleer karşıtı platformlar, yapılanmalarının sonucu olarak çok hızlı karar alabildiler ve uygulayabildiler. Örneğin İstanbul'daki bir kişinin eylem önerisini faks zincirine sok-ması ve tüm platformların bu öneriyi onaylayıp uygulaması arasında birkaç gün geçti. Aynı hızlılık, platformların kendi eylemlilikleri için de oldu. Gelişmelere anında, o gün tepki gösterilebildi. 22. Süreç, "insanın köpeği ısırmasının haber olabileceği" anlamında bizleri sürekli yeni düşünce ve eylem örnekleri yaratmaya yöneltti. İlgi düzeyini düşürmemek açısından sürekli farklı eylem ve etkinlikler yapıldı.23. Platform toplantılarına sürekli katılan sayısının düşük olmasına karşın, imza atanların ya da nükleer karşıtı olanların binlerle, onbinlerle olması bizlerde moral kaynağı oldu.24. Gerek Akkuyu'da ve gerekse de ülkenin diğer yerlerinde konuyu yalnızca bir siyasi par-tinin ya da gurubun güdümüne sokmaktan kurtarmak, bunun için direnmek yararlı sonuçlar verdi. Hareketi parti güdümüne sokmak isteyenlere karşı savaşım verildi. Sonuçta nükleere karşı olanlar yalnız "şu gurup" değil "herkes" oldu. Bunun en somut örneği Akkuyu'daki Büyükeceli köyünde gözlemlendi.

25. Her yıl geleneksel hale getirilen Akkuyu Şenlikleri, gerek platformlara yeni katılmış kişilerin yöreyi görmeleri, gerek insanların birbirlerini tanımaları ve gerekse de köydekilerle Türkiye'dekilerin bir araya gelişleri anlamında olumluydu.

26. Özellikle aramıza yeni katılanlara dönük olarak, platformun yalnızca eylem yapan bir organizasyon olmadığı, insanları birbirine kaynaştırmayı da hedef aldığını göstermek anlamında "radyasyonsuz kısır günü" ve "NKP Pikniği" vb. organizasyonlar yapıldı. Bunlar, gerçekten de amaçlarına hizmet ettiler. Platform üyeleri belli günlerde bir araya gelen değil, arkadaş ya da dost insanlar oldular.

27. İstanbul NKP üyelerinden Greenpeace'nin Akkuyu'da yaptığı nükleer referandumu ve çıkan %84'lük "Hayır" yanıtı, söylemlerimiz için son derece yararlı oldu.

TÜRKİYE NKP'LERİ OLARAK, OLUMSUZ YANLARIMIZ

Burada haklı olarak uzun uzun listelemeler yapmak istemiyorum. Özel konulara girmek hiç istemiyorum. Ancak bu kitabı okuyacak bir kişinin, böylesi bir savaşımda nelerden kaçınması gerektiği konusunda ipuçlarının da olması gerektiğini düşünüyorum. Özetle, kolumuz kırıldıysa da bu yenimizin içinde kaldı. İyi ki de kalmış.

1. İletişim için oluşturduğumuz faks zinciri dönem dönem aksamalara uğradı. Zincire kimin girip, kimin çıktığı, yeni katılımlar ya da eksilmeler, birimler tarafından zincir merkezine yeterince iletilmedi. Bu bazen kopukluğa yol açtı.

2. Son zamanlarda kimi arkadaşların e-posta yoluyla haberleşmeyi seçmeleri işi daha da karmaşıklaştırdı. Yöntemine hızlı ve basit olmasına karşın; çoğunlukla üyelerde bilgisayar olmaması sorun yarattı.

Page 53: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

246

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

247

3. Kimi zaman içimizden birileri kendi partilerine olayı eklemlemek istediler. Bu gerçekleş-meyince süreçten koptular. Yani süreç onların istedikleri gibi olursa iyi idi, olmazsa kötüydü. Bu kopuşlar güç yitimlerine neden oldu.

4. 2000'lere girişle yoğunlaşan tepkilerle birlikte, varolan Nükleer Karşıtı Platformların yanına, Güçbirliği Platformları, Halk Meclisleri, Nükleere Karşı Türkiye Platformu vb. örgütlenme biçimlerinin oluşturulması, güçlerin bölünmesine yol açtı. Bu yanlıştı. Doğru olan el birliği ile oluşturulan ve zaten var olan Nükleer Karşıtı Platformlarda olunmasıydı. Yeni oluşumların içindeki kimi yeni insanlar geçmişi bilmeden ve yorumlayamadan, artı ve eksilerini bilemeden sıfırdan çalışmalara başladılar. Onlarca yıllık süreci yok saydılar. Bu da onların sık sık yanlış yapmasına neden oldu. Bu türden farklı duruş istekleri, önceki yıllarda değişik adlarda ortaya çıkmıştıysa da, bunlar önlenebilmişti.

5. Farklı örgütlenmelerin çalışmaları, doğal olarak kendi istedikleri zamanda ve biçimde, farklı yöntem ve zamanlarda eylem-etkinlik yapma, diğerini engelleme biçimlerine dönüştü. Örneğin geleneksel hale gelen Akkuyu eylemliliği gününde, Mersin'de toplantı-panel organize edildi ve insanlar buraya çağrıldı. İnsanlara açıkça "Akkuyu'ya gitmeyin" denildi.

6. Hele Aralık 1999'da ortaya çıkıp, yıllardır bu konuda savaşım veren Nükleer Karşıtı Platform'ları gereksiz, kapanmaları gereken kurumlar olarak nitelendirip, "onlar ve biz" biçi-minde değerlendirmek son derece yanlıştı. Bu yanlış ancak, Nükleer Karşıtı Platform'ların, Nükleere Karşı Güçbirliği oluşumuna destek vermesi, buna karşın kendi varlığını da sür-dürmesiyle aşılabildi. Ancak süreç gerek isim benzerliği ve gerekse de içindeki kişilerin birbirlerine yakın olmaları nedeniyle basının bile yanlış adlandırdığı, haberlendirdiği düzeye geldi, karışıklık yaşandı.

7. Mutlaka "baş" olma kaygısındaki kimi nükleer karşıtları yüzünden olumsuzluklar yaşandı. Medya varken ortalıkta olan, yokken ya da emek harcamak gereken yerlerde ortalıkta olma-yanlar, kırgınlıklara yol açtı.

8. Bu türden bir hareketin ve çalışmanın katı disiplinli ve merkezi bir örgütlenmeyle yapı-lamayacağı bir gerçektir. Bu, uç bir örnektir. Ancak buna karşılık tamamen bireysel olarak çalışmalar yapmak, ortak alınan kararlara uymamak da yanlıştır ve bu da diğer bir uç örnek-tir. Bu türden çalışmalar; enerjinin içe harcanması, yaratılan olumsuzların giderilmesine çalışılması gibi, dışa dönük çalışmaları olumsuz yönde etkileyici rol oynadılar. Bu anlamda ortak kararlara karşı direnen, bireysel ve kendiliğinden davranışı özellikle öne çıkaranlar oldu. Bu, harekete zarar verdi.

9. Dergi sayfalarına kadar varan iç hesaplaşmalar, suçlamalar eksilerimizdi. Bu iş bazı-larınca hainliğe kadar varan suçlamalara, eylemlerden kovmak isteklerine kadar uzatıldı. Kişisel çıkar hesaplarına, tüm nükleer karşıtları karıştırılmaya çalışıldı. Kimilerince "biz" olmak yerine "ben" olmak çabası öne çıkarıldı. Ancak sonuçta "biz" olmak çabası içinde olanlar kazandı.

Page 54: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

246

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

247

TÜRKİYE'DEKİ NÜKLEER KARŞITI HAREKETE "DIŞARIDAN" ELEŞTİREL BİR BAKIŞ VE AKKUYU İÇİN ÖNERİLER...

Orhan Çalışır-Almanya'da Gazeteci, Yapımcı

1990'lı yıllarda Türkiye'de çevre konularına duyarlılık; başta Bergama Köylülerinin Eurogold şirketine karşı mücadeleleri ve Büyükecelilerin Akkuyu'ya nükleer santral yapımına karşı uzun yıllar süren çabaları ile oldukça arttı. Gerek Bergamalıların, gerekse Büyükecelilerin yeni, yara-tıcı eylemleri, medyanın da ilgisini çekerek; çevre sorununu kamuoyunun ilgilendiği ve olumlu yaklaştığı konulardan birisi haline getirdi.

Ben burada genel olarak Türkiye'deki çevre hareketini, özel olarak da Akkuyu da Nükleer Sant-ral kurma girişimine karşı yürütülen çalışmaları "dışardan" gözleyen birisi olarak, bu harakette dikkatimi çeken bazı sorunları dile getirmek istiyorum. Muhtemelen bu konular hareketin bizzat içinde yer alan kişi ve çevrelerce de konuşulup tartışılmıştır; fakat ben yazılı bir tartışmaya rastlamadığımdan, belki bundan sonraki tartışmalara katkısı olur diye düşünerek, bu kitap vesi-lesiyle aklıma gelen birkaç konuya değinmek istedim. Ayrıca politik olaylara biraz mesafe alıp dışarıdan bakmak ve değerlendirmek, süreci anlamak bakımından önemli avantajlar da sunar diye düşünüyorum.

EMPERYALİZM/SÖMÜRÜ TAMAM DA, YA SÖMÜRTENE NE DİYELİM?

Akkuyu şenliklerine ilk katıldığım 1998 yılından beri en fazla göze batan, daha doğrusu sahip-lerince göze batırılan slogan “Kahrolsun Emperyalizm” biçiminde özetlenebilecek, soyut bir düşmana karşı atılandı. Slogandan “Emperyalizmin” kim olduğunu, nerede oturduğunu pek anlamak mümkün değildi; ama anlaşılan Akkuyu'ya nükleer santralı yapmak isteyen, daha doğrusu santral satmak isteyen asıl güç 'O' idi. Emperyalizm elbette ürününü satmaya çalışacak fakat bu ürünleri almak için kapıyı açanlar olmazsa, ne emperyalizmin ne çelik tencere ne de ansiklopedi satıcısının içerdekilere herhangi bir şey satması mümkün olur.

Ama asıl sorun bu değil. Eğer Türkiye sermayesi dünya sermayesinin organik bir parçasıysa, ki başka türlüsü de sermayenin işleyiş yasalarına göre artık hiç mümkün değil; elbette onun yerli şubesi, taşeronu, bürokrat ve politikacıları da bağlayarak kapıyı açacak(*). Dolayısıyla söz konusu slogan işin sadece bir yanına işaret ettiğinden, hem yarım doğru hem de göster(me)diği hedeflerden ötürü, politik olarak fazla bir anlam ifade etmiyor.

YAPIL(A)MAYAN TARTIŞMALAR...

Almanya'daki nükleer karşıtı hareketin emektarlarından nükleer fizikçi Fritz Storim arkadaşımın buradaki hareketin başlangıç yıllarından anlattığı bir anekdotla başlayalım: kent çevrecilerden, santrallerin kurulacağı köylere ilk gittiklerinde birbirinden tamamen farklı iki grup karşı karşıya gelir. Bir tarafta uzun saçlı, kılıkları kıyafetleri köylülere televizyon haberlerindeki gösterilerden

Page 55: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

248

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

249

aşina, ama hiç de sempati duymadıkları alternatif/otonom diye tanımlanan insanlar; diğer taraf-taysa kentli solcu gençlere tamamen ters gelen, Alman gericiliğinin sembolü olarak bildikleri köylüler. Bu hiç bir şekilde bir araya gelmeyecek iki farklı insan tipini, Alman devlet ve serma-yesinin nükleer santral kurma planı bir araya getirmiştir. Karşılıklı kuşkulu bakışlardan sonra her iki taraf kendi kendilerine şu kararı alırlar.

Köylüler; "Tamam bu şehirlerden gelen berduş, hippi tiplileri gözümüz tutmuyor ama bunların gözü pek, polis geldiğinde iyi direnirler onun için onlara bir şey demeyelim". Kentli çevreciler; "Bu köylülerle ortak hiç bir yanımız yok, adamlar şimdiye kadar hep gerici partilere oy vermiş-ler; herhalde evde karılarını da dövüyorlardır; ama atom santralına karşı gerçekten mücadele veriyorlar. Onun için gereksiz konuları kurcalayıp arayı bozmayalım".

Bu söze dökülmeyen karşılıklı barış içinde bir arada yaşama kararı, kısa vadede herkes için iyidir. Kimse kimsenin tavuğuna kışt demeden birlikte nükleer karşıtı mücadele verilmektedir. Fakat uzun vadede, belki söz konusu nükleer santral 10 yıllık mücadeleden sonra engellense bile, evli evine köylü köyüne gitmektedir. Ne köylüler için, ne de kentli çevreciler için geriye politik perspektif sunan bir şey kalmaktadır. Bu durumu, Almanya'da nükleer santrallere karşı mücadele edilen birçok bölgede aradan 10-15 yıl geçtikten sonra gözlemek mümkündür. Geçici bir nükleer atık deposu kurulan Gorleben bölgesindeki gelişmeler ise tam tersi bir örnek oluşturuyor. Onun için de; Almanya'daki en diri anti-nükleer hareket bu bölgededir.

Buradan Akkuyu örneğine baktığımızda, gerek tek tek nükleer karşıtı gruplar arasında, gerekse köylülerle nükleer karşıtları arasında benzeri bir ilişkiyi gözlemek mümkün. Bunu birkaç örnek ile açmaya çalışırsak; Büyükeceli'li Hakan Kara'nın; "Bu atomu yaptırmayacağız ama öbür atomlar zaten faaliyette" diye ifade ettiği gibi; Büyükeceli'de, işsiz ziraat mühendislerinin alabildiğine sattıkları, ne işe yaradığı pek belli olmayan tarım ilaçları ölçü-ayar gözetmeksizin kullanılıyor. Yöreye yıllardır o kadar çok çevreci gelmesine rağmen, bu ilaçlar ve kullanımları sanıyorum ciddi bir şekilde konu edilmedi. Hiç bir korunma önlemi almaksızın bu zehirli mad-deleri kullanan köylülerin sağlıklarıyla ilgili şikayetleri ise, her geçen gün biraz daha artıyor. Bu tür konu edilip uğraşılmayan sorunlara, trolle yapılan balık avcılığını ve son yıllarda ortaya çıkan betonlaşmayı da ekleyebiliriz.

Paradoks ama, Akkuyu'ya nükleer santral yapma projesi, Akkuyu çevresini betonlaşmadan önemli ölçüde korudu denebilir. Nükleer santral yapılacak diye ev, daire, yazlık fiyatlarının fazla yükselmemesinden dolayı bölgede "betona" yapılan yatırım sınırlı kaldı. Fakat ihalenin iptali birtakım yap-satçıların iştahlarını kabartmış gibi görünüyor. Söylendiğine göre 2000 Tem-muz'undaki iptal kararından sonra yöredeki fiyatlar da hızla artıyormuş. Bu durumun “daha iyi” yaşamak isteyen yöre halkını etkilememesi düşünülemez. Büyükeceli'nin kumsalı Hayat Motel civarında görülen betonlaşma, köye doğru uzanan tarım alanını da kapsayarak önümüzdeki yıllarda korkunç boyutlara ulaşabilir.

Sorun yapılmayan sorunlara daha farklı bir örnek; 1999'daki 8 Ağustos yürüyüşünde bir grup çevreci tarafından başlatılıp, daha sonra bütün kortej tarafından benimsenen "Türkiye, Afrika

Page 56: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

248

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

249

Olmayacak!" sloganı yürüyüşten sonra da hiç kimse tarafından sorgulanmadı. Bu sloganla her ne kadar; "Türkiye, Afrika kadar kötü duruma düşmeyecek" gibi bir şey denmek isteniyor ise de, aynı zamanda bu sloganla Afrika ve Afrikalılar aşağılanıyorlardı. Bu düşüncesizce atılan slogan, birisinin genellikle kendisinden güçlü başka birisine karşı söylediği "sen beni falanca mı sandın?" gibi, "falancayı" küçük gören/gösteren davranışla aynı anlama gelir.

Bunlar Türkiye Nükleer Karşıtı Hareketi'nin eleştirilecek bazı yanları. Diğer taraftan uluslararası çevre hareketinin inişe geçtiği, Doğu Avrupa'daki gelişmelerin de etkisiyle insanların gözünde, var olandan daha farklı bir toplum düşüncesinin prestijini tamamen yitirdiği bir dönemde, Tür-kiye'de çevre hareketi; Aliağa, Bergama ve Akkuyu örnekleri ile yeni ve sevimli bir muhalefet ortaya çıkardı. Ocak 2001'deki "Beyaz Enerji Operasyonu" ile (her ne kadar bu işin nereye kadar takip edileceği belli değilse de) bu mücadelenin haklılığı çevre sorunlarıyla ilgilenmeyen, çevrecilere de pek sempatisi olmayanların gözünde de onaylandı.

Akkuyu'ya nükleer santralın kurulması için verilen rüşvetlerin, sağlanan çıkarların boyutu ile Bergama'da siyanürle altın çıkarılmasına karşı yürütülen mücadelenin simgesi "Hopdediks" lakaplı Bayram Kuzu'nun yeşil kartı olmadığı için cenazesinin hastahanede rehin kalması yan yana düşünüldüğünde, tam bir “öteki” ve “beriki” Türkiye manzarası ortaya çıkıyor. Bir tarafta her "cent"i cenazeleri hastahanelerde rehin kalan halkın cebinden çıkan on milyonlarca doları rüşvet olarak alıp veren politikacı, bürokrat, işadamı güruhu, diğer tarafta ise Don Kişot'vari bir biçimde buna direnen Bergamalılar, Büyükeceliler ve çevreciler...

AKKUYU; HEM BÖLGE HALKI İÇİN, HEM DE ÇEVRE HAREKETİ İÇİN BÜYÜK BİR ŞANS!

Eğer Büyükeceliler ve Akkuyu'da nükleer santral kurma girişimine karşı mücadele eden çev-reciler başarılarının üzerine birkaç inşaat ve turizm şirketinin oturmasını veya yörenin tıpkı Tarsus ile Mersin arasındaki bölge gibi bir "iç turizm beton yığını" olmasını istemiyorlarsa, başladıkları işi sonuna kadar takip etmelidirler. Uzun vadede gerek köylülerin, gerekse çevreci-lerin bir hayal kırıklığını önlemelerinin yolu; Akkuyu ve çevresi için tarım, çevre, enerji, turizm alanlarını kapsayan, Ege ve Akdeniz kıyılarındaki genel gelişime alternatif ve bütünlüklü bir proje geliştirmektir.

Akkuyu'da doğayı koruma anlamında önemli bir başarının sağlanmış olması, bu başarının gerek Türkiye'de gerekse Avrupa'da geniş ölçüde duyulması, yörenin doğal ve tarihi zenginlikleri burada var olandan daha farklı şeylerin yapılmasını olanaklı kılıyor.

BİRKAÇ ÖNERİ...

Akkuyu'da bir Uluslararası Gençlik Buluşma-Değişim Yeri'nin kurulması: Bu öneri aslında Arslan Eyce'nin. Ben de hem güzel hem de yapılabilir olduğundan buna katılıyorum. Çok sayı-daki gençlik değişim programı sunan kuruluşlarının Akkuyu gibi bir yer ve oradaki anti nükleer mücadele mutlaka ilgisini çeker.

Page 57: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

250

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

251

Yenilenebilir Enerjiler Araştırma ve Eğitim Okulu: Bu öneri de benim değil, Tanay Sıdkı Uyar Hoca'dan ödünç aldım. Bu öneri aynı zamanda Büyükeceli'de kurulacak bir güneş, rüzgar veya biomas enerji santralıyla birleştirilebilir. Söz konusu santral bölgenin enerji ihtiyacı için planlanmalıdır.

Alternatif Turizm: Avrupa'da yumuşak turizm diye de adlandırılan bu turizm, "turistik bölge-nin" doğal yapısının korunması koşuluna bağlı ve son yıllarda büyük ilgi görüyor. Klasik, bir otel kompleksine gelip 15 gün yanıp, yiyip, içip, gitmekten ibaret olan turizm artık önemini kaybediyor. Bunun için yeni yapıların yapılmasına bile gerek yok. Pansiyonculuk ve örneğin; Büyükeceli'nin hemen üst tarafında Koçaşlı'daki, sahiplerinin büyük kentlere göçtüğü binaların restorasyonu konaklama ihtiyacını karşılayabilir. Bu aynı zamanda istihdam alanı yaratacağın-dan şehirlere göçü de önler. Yukarıda sözü edilen gençlik merkezi ve alternatif enerji okulu için de Akkuyu'da TEK'in yapmış olduğu binalar kullanılabilir. “TEAŞ bunları niye versin?” gibi soruların sorulduğunu duyuyor gibi oluyorum. Ama unutmayalım; işler TEAŞ'a kalsaydı daha doğrusu bırakılsaydı, Akkuyu'ya şimdiye kadar birkaç ünite nükleer santral yapılacaktı.

Biyolojik Tarım: Daha önce bu konuda girişimlerde bulunduklarını Melda Keskin anlatmıştı. Köyde kimse buna yanaşmamış. Fakat şimdiki ilaçlama ve gübrelemeden vazgeçilmez ise, hem insan sağlığı açısından onarılamaz trajediler yaşanır hem de yukarıdaki önerilerin de olanaklılığı ortadan kalkar. Türkiye'de biyolojik tarım ürünlerini satmak ve ihraç etmek mümkün. Bu konuda destek bulunabilmesi için öncelikle bir isteğin olması, en başta da Büyükecelilerin isteğinin olması gerekiyor.

Kısacası Büyükeceli civarında her yıl örnekleri çoğalan zevksiz beton yığınlarının yapımının önlenmesi, beldenin biraz dışını açık çöp alanına çeviren çöp sorununun çözülmesi, tarım ilaçla-rının yol açtığı sağlık sorunlarının önüne geçilmesi, yöre halkının istihdam sorununun çözülmesi ve en nihayet doğa ve insan düşmanı, ilerlemeci/gelişmeci anlayışa mecbur olmadığımızı bir örnekle göstermek, yukarıda kaba ve mutlaka eksik olarak ana hatları çizilmeye çalışılan bütün-lüklü bir projeye, daha doğrusu bu projeyi geliştirip gerçekleştirecek bizlere bağlı.

(*) Akkuyu örneğinde ise, kapıyı açanların nükleer santral kurma kararını alan, ihaleye katılan taşeron Türk şirketleriyle et ve tırnak gibi bir bütün oldukları 'Beyaz Enerji' skandalıyla iyice ayyuka çıkan politikacılar ve bürokratlardı diye de hatırlatalım. Bu durum, yani bürokrasinin sermayenin önünde yer alması Türkiye'nin tarihsel gelişiminin özgüllüğü ile ilgili.

Page 58: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

250

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

251

BERGAMA TAMAM.. SIRA AKKUYU'DA..(*)

Y. Savaş Emek-SOS Akdeniz Derneği

Biliyorsunuz, Bergama köylülerinin yedi yıldır sürdürdükleri mücadele başarıyla noktalandı. Ağaçkakan Dergisi'nin kadroları da, 15 Şubat 1997 tarihinden bu yana aktif olarak Bergama köylülerinin mücadelesini desteklemek amacı ile İzmir'de kurulan "İzmir- Bergama El Ele Ha-reketi"nin içinde yer aldı, bu hareketin için bütün güçleri ile çalıştı. Hatta, bu sayımızın kapağı ve giriş yazısı bile Danıştay'ın 14 Mayıs günü açıklanan kararından sonra yeniden yazılmak durumunda kaldı. Ama bütün bunlara değdi, gördüğünüz gibi.. Bergama köylüleri, uluslararası altın tekellerine karşı büyük bir zafer kazandılar. Altın tekellerine öyle bir ders verdiler ki.. Bu tekeller Bergama'dan alacakları "altın anahtarla", toplam 560 yerde, altın madeni işletmeciliği ile, Türkiye'yi bir siyanür havuzuna döndüreceklerdi ki.. Bergama köylüleri bu "siyanürcü çete"den sadece kendilerini değil, bütün Türkiye'yi kurtardılar.. Bu şirketlerin artık "tası tarağı toplayıp" Türkiye'den gitmeleri vakti geldi. Gözünüz aydın olsun, Artvinli'ler, Gümüşhaneli'ler, Giresunlu'lar, Trabzonlu'lar, Eskişehirli'ler, İzmirli'ler, gidiyorlar...

Şimdi sıra Akkuyu'da.. Akkuyu'da nükleer santral kurmak isteyen, en az altıncılar kadar belki onlardan da güçlü, uluslararası nükleer lobiyi kovalamakta.. Üstelik, bir deneyim daha kazandık.. Bir Aliağa, bir Bergama.. Kitleselleşebildiğimizde neleri becerebildiğimizi bize öğretiyorlar. İkisi de sadece Türkiye'de değil, Dünya ekolojik hareketler tarihinde de büyük başarılar olarak yazıldılar, yazılacaklar..

Artık Akkuyu için karamsarlığı bir yana bırakalım. Yöre halkının 20 yıllık bir mücadele geçmişi var. Direnmiş, bir zamanlar Türkiye'yi ayağa kaldırmış. Bergama'da kazanmayı sağlayan en önemli faktör; birleşik bir halk mücadelesini, Akkuyu'da da sağlayabiliriz. Bugüne kadar orada yaptığımız etkinliklerde bunu gözlemledik. Bergama'da köylüler siyaset, parti farkı gözetmek-sizin birlikte mücadele verdiler ve kazandılar. Akkuyu'da da bütün olumsuzluklara rağmen, bunun güçlü bir zemini var.

Eksiğimiz, hala daha "taşıma suyla değirmen döndürmeye" çalışmak zorunda olmamız, bireysel "gösterilere" olan aşırı tutkumuz, kitle mücadelesini pek de sevmeyişimiz, dolayısıyla kitle mücadelesi için araçları gerçekleştirmekteki tutukluğumuzdur. Birinci önceliğimiz, Akkuyu'da eylemli, etkili bir "yerel önderlik" oluşturulmasına yapacağımız katkı olmalıdır. Sağlam bir yerel önderlik, mücadelede "motor" rolü oynayacaktır. İkinci önceliğimiz, olayın kitle tabanını oluşturacağımız Mersin ili'nde doğru kişiler ve örgütlerle doğru bir koordinasyon oluşturmak olmalıdır. Tabii ki, gücümüzü doğru yerde ve etkili olarak kullanmaya çalışmalıyız. Bireysel gösteriler yerine, kitle çalışmasına yönelmeliyiz. Zaten bireysel gösteri adına yapabileceğimiz çok fazla şey de kalmadı..

Şimdi sıra Akkuyu'da diyoruz, çünkü Bergama halkının kazandığı zafer hepimizin moralini düzeltti. Halka rağmen gizli, karanlık işler yapanlarda; ülkemizi, doğamızı, insanımızı ulusla-

Page 59: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

252

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

253

rarası tekellere pazarlamaya çalışanlarda da kesin bir moral bozukluğu.. Üstelik artık Akkuyu için çalışırken, Bergama köylülerinin yürekli direnişini canlı bir örnek olarak gösterebiliriz. Biz İzmir'de, Bergama köylülerine destek sağlamak için İzmir-Bergama El Ele demiştik, şimdi Akkuyu'da, köylülerin başını çekeceği nükleer karşıtı, güçlü bir mücadele için, Mersin'den başlayarak bütün Türkiye Akkuyu ile El Ele!, diyebiliriz.

(*) Ağaçkakan Dergisi, Sayı;16

Ankara Güvenpark’ta; Akkuyu’dan, Bergama’dan, Artvin’den, Sinop’tan gelen temsilciler ve başta TMMOB olmak üzere NKP üyeleri, CHP Mersin Milletvekilleri Oya Araslı, Fikri Sağlar “Nükleer Santrala Hayır” mitingi yaptılar.

Page 60: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

252

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

253

HÜKÜMETİN YARATTIĞI MUHALEFET OLMAKTAN ÖTEYE GİTMEK.. (*)

Oktay Konyar-Bergama Çevre Yürütme Kurulu Başkanı

Merhaba Arkadaşlarım,Dünya ticaret örgütü, globalleşme ve küreselleşme yalanı.. Uluslararası tahkim ve Akkuyu Nükleer Santrali... Bu gündem ile ilgili duygu, düşünce, kaygı ve önerilerimi aktarmak istiyorum.1. Nükleer santralle ilgili çalışmalar dar, birkaç kişi tarafından, tartışılmadan alınan karar-larla götürüldüğü izlenimi veriyor. Daha çok medya ve basının ilgisi çekilmeye amaçlanan bu görüntü, özeleştiri yapılmadığı için de doğru gidiyormuş sanılıyor. Oysa ki ben böyle düşünmüyorum; her geçen günün çok daha kötüye gideceği izlenim alıyorum. Dünyanın hiçbir ülkesinde toplumsal muhalefete gereksinim duyulan, hele hele çevre gibi, insanların sağlık ve dengeli bir çevre hakkı gibi saygın bir konuda, bu işe duyarlı, bağı olan insan-lardan soyut hareket etme eğilimi, ben öndeyim, başkaları karışmasın diyerek veya daha önce karar alıp, bu kararı daha geniş bir kesime onaylatma tavrını görüyor, ülkemizin tam bağımsızlık ilkelerini ve onurunu koruma konusunda, bu nükleer santrale karşı çıkmanın bir fırsat olduğunu düşünerek, bu fırsatı örgütsüzlüğümüz nedeniyle kaçıracağımız konu-sunda kaygı duyuyorum.2. Gruplar olmalıdır, bu doğaldır. Ancak bilgi üreten, sürece katılan ve sonuç alan bu gruplaşma doğrudur. Yoksa dışlayan, birbirinden rahatsızlık duyan, bunu erkmiş gibi gören bir grup hiçbir zaman sonuç almamıştır. Ben elimden geleni yaptım ama olmadı, santral yaşama geçti, üzgünüm demek inandırıcı olmayacaktır. Olmaz da..3. Nükleer santral lobicilikten ve dar kadro olayından derhal çıkmalı, toplumsal muhalefet ilkeleri, çok geniş bir biçimde tartışılarak, herkesi içine alan, o yöredeki insanları da katarak tartışılmalıdır. Her gün birkaç kişinin yaptığı açıklamalar, basın toplantıları, demeçler değil, gerçek bir muhalefet planlanmalıdır ve yaşama geçirilmelidir. Bunun için gerekli potansiyel mevcuttur diye düşünüyorum...4. Sivil yurttaş inisiyatifi dikkate alınmalıdır... “Bir avuç insan, bunlar her şeye karşıdır imajı” verilmesi engellenmelidir. Köylüler ısrarla ve o yöreye giderek ama örgütlü olarak giderek, çalışmaya başlamalıdırlar. Bu diğer arkadaşların çalışmalarını hem kolaylaştır hem de ciddiye alınır. Aksi taktirde hükümetlerin oyununa gelerek, hükümetin yarattığı muhalefet olmaktan öteye gidilmeyecektir.

SONUÇ VE ÖNERİM...Ankara'da yapılacak toplantıyı mutlaka yaparak, geniş katılım sağlanmalıdır. Köylüler ve Emek Platformu devreye girmelidir. Yapılacak bir kitlesel eyleme köylüler, ülkenin tüm sivil örgütlerine çağrıda bulunmalıdırlar. Çünkü alışılmamış bir yöntemi halk tutar. Şalvarlı, kasketli gerçek bir yurtsever köylünün dağıtacağı bildiriyi, tüm insanlar ciddiye alır. Bu

Page 61: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

254

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

255

yöntem sonuç alır, çünkü Akkuyu Köylüsü, Bergama Köylüsü, Çamlıhemşin Köylüsü bunu başarabilecek güçtedir.Uzun bir mücadelenin getirdiği pratiklerim arkadaşlarımızın bazılarına ters gelebilir. Bırakın yurttaş direnme hakkını bizlerden önce sağlasın, ısrarla sürece katılsın. Ankara toplantısında buluşalım. Toplantı yapılmaz, yapılsa da hizipçilik olursa direnme hakkımızı; ülkenin her yerinde, siyanürlü altın, nükleer santral, termik santraller, boğaz köprüsüne hayır diyerek meydanlara taşırız.

(*) 18 Aralık 1999 tarihinde Ankara'da yapılan Nükleer Karşıtı Platform toplantısı öncesinde gönderilmiş bir mektup.

Oktay Konyar (yakasında rozet olan), Ankara Güvenpark’ta Bergamalı ve Akkuyulu Köylülerle birlikte

Page 62: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

254

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

255

TOPLUMSAL EKOLOJİ PERSPEKTİFİNDEN NÜKLEER ENDÜSTRİ...

Emet Değirmenci-Sosyal Ekoloji Grubu

Akkuyu deyince aklıma çok şey geliyor elbette. Örneğin, İTÜ'de 1983 yılında jeofizik mühendisi olarak işe başladığımda kendimi, Akkuyu Nükleer Santrali için seçilen alanın depremselliği ko-nusunda mikro-sismik çalışma yapan bir ekibin içinde bulmuştum. Ecemiş fay hattı v.s. derken birkaç yıl sonra olan Çernobil Kazası'nın teknik açıdan tartışıldığı ortamda ise, beni kazada ölen, nükleer serpintiden zarar gören ve yıllarca acı çekecek insanlar ve canlılar düşündürüyor-du. Bir taraftan ise gelişmiş ülkeler halkını nükleer serpintinin zararları konusunda uyarırken, bizim devlet yetkililerimizin ne denli vurdum duymaz olduğuna tepki duyuyordum. Bu arada ODTÜ'lü "gerçek biliminsanlarının" kafamıza ve yüreğimize ışık tutan çabalarını unutmak mümkün değil tabii.

Elbette Akkuyu için düzenlediğimiz kampanyalardaki anılarım, apayrı bir yer tutuyor hafızamda. Örneğin 1994, 95, 96 ve 97 yılları. Karınca kararınca, teknik bilgilerimle konuyu araştırmaya çalışıp, Türkiye'deki "Anti-Nükleer Hareket"e katkı sağladım. Kampanya'ya maddi destek için İstanbul Boğazı'nda düzenlediğimiz çok katılımlı tekne gezileri, diğer mesleki ve insan hakları kuruluşlarının, Yazarlar Sendikası'nın kampanyamıza destek için yaptığı çabalar…Akkuyu'ya otobüslerle gidişimiz ve oradaki "çeşitlilik içinde birlik" oluşturma çabalarımız. Ve en unutul-mazı da, elbette Akkuyu'daki festivalde, binlerce köylü kadınının, kasketli amcaların "Hormonlu Domates Gibi Bebeler, Sütümüzde Radyasyon İstemiyoruz!" demeleri ve çocukların elindeki rüzgar gülleri'nin bir temmuz sıcağındaki anılarını unutmak mümkün mü? Mersin/Akkuyu ve Sinop/İnceburun'a gidip oralarının ne denli el değmemiş, dünyanın biricik köşelerinden biri olduğunu görüp, üstelik bir de oraların mis gibi kokusunda rakı sofrasında balığını yedikten sonra, bu harekete yüreğini koymamak olanaksız!

Dünyadaki ekolojik ve çevre hareketlerinin çoğunun tarihinde, nükleer endüstriye karşı direniş önemli bir yer tutar. Akkuyu ve genelde Türkiye'deki nükleer endüstri karşısında verdiğimiz uzun soluklu mücadele, şüphesiz bizlere bir dizi deneyimler kazandırdı. Bir çoğumuz buradan yola çıkarak, diğer ekolojik sorunları derinliğine araştırmaya ve ekolojik sorunların diğer top-lumsal sorunlarla bir bütün olduğu gerçeğini kavradık. Peki “Anti-Nükleer Hareket” neden bu denli gündemimizi meşgul ediyor? Bu soruya yanıt bulmak için; nükleer endüstrinin tarihine kısaca göz atmamız gerekir.

Nükleer endüstri, 20. YY’ın başlarındaki küresel çatışmadan doğdu. 20. YY’da soğuk ve sıcak savaşlarda nükleer endüstri hep önemli bir rol oynadı. 21.YY’da ise bu çatışma hala devam edi-yor. Bir yandan egemenlerce "nükleer çağ’ın doğuşu" müjdelenirken, diğer taraftan 1940’larda nükleer endüstri ölüm saçmaya başladı. Hiroşima ve Nagazaki’de on binlerce insanın ölümünün yanısıra, on binlercesi -genlerindeki radyoaktivite gereği- onlarca yıl kuşaklar boyu acı çekmeye

Page 63: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

256

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

257

devam etti. Bundan sonraki tarihlerde nükleer endüstrinin maskesi düşmeye başladıysa da, dünya tekelleri; "Barış İçin Atom" adı altında bir slogan ortaya attılar ve ölümcül projelerini cilalayıp yine piyasaya sürdüler. Fakat nükleer endüstri doğası gereği -dünya kamuoyuna açıklanan ve açıklanmayan- irili ufaklı kazalarla yine yeryüzündeki biyolojik yaşamı yok etmeye devam etti. 1960 ve 70’lerdeki Three Miles Island, Sellafield, 1986’da Çernobil ve 1999’da Tokaimura bunlardan bazıları...

Alternatif enerjileri savunmamız da yeterli değil. Örneğin, 1970’lerdeki Petrol Krizi sırasında kapitalist ülkeler de ekonomik kaygılarla ister istemez yenilenebilir enerji araştırmalarına yö-neldiler ve ağırlık vermek zorunda kaldılar. Ardından güneş fotosellerinde, rüzgar türbinlerinde gelişme olup verimlilik arttı, fiyatlar ucuzlatıldı. Dolayısıyla yenilenebilir enerjilerin nasıl, ne ölçekte olacağı, tekniğinin toplum tarafından nasıl denetleneceği vb konuların da burada konu edilmesi ve tartışılması gerekiyor.

Öncelikle bugün Akkuyu'ya atom santralı dikmek isteyen mantığa, ya da nükleer güce karşı çıkarken, öncelikle nükleer endüstrinin egemenliğini/sömürüsünü ayakta tutmak isteyen gücün hiyerarşik/merkezi yapısına bakmamız gerekli. Çünkü nükleer endüstrinin "egemenlik yanlısı" böylesi bir ilişki sisteminden doğduğunu kavramak ve onu sorgulamak gerekiyor. Dolayısıyla bu hiyerarşik gücün kaynaklandığı düşünce biçimini/sistemini ortadan kaldırmadıkça, merkezi devasa yapılar dünyamızda hep var olacaktır. İnsanın insan üzerindeki sömürüsü, erkeğin ka-dın üzerindeki, yaşlının genç üzerindeki egemenlik ilişkisi hep sürüp gidecektir. Çünkü enerji dönüşümlü de olsa, mantık egemenlik ilişkisinden yanaysa örneğin devasa güneş panelleri, biyomas santralleri ya da kilometrekarelerce yer kaplayan merkezi rüzgar türibinleri yine bizi korkutacaktır. Çünkü hakim bir güç gelip şartelleri indirince, Kaçkarlar'ın, Toroslar'ın 3000 m yükseğindeki Gülsüm Teyze ya da Munzur Vadisinde yasayan Hıdır Emmi ne yapabilir? Oysa biz toplumcu olurken, Rusya'daki Stalin döneminin simgeleri gibi devasa-gösterişli karmaşık yapılar da istemiyoruz. Yerelliğe dayanan, tekniğini halkın anlayıp kullanabileceği ve denet-leyebileceği, tahakküm ilişkilerini beslemeyecek, teknokratik ve bürokratik yapılardan uzak çözümleri yaşamımıza geçirmek istiyoruz. Tüm bunlara karşı çıkarken ahlaki değerler yanlısı olmak elbette ki temel ilkemiz olacaktır.

Bugün artık eğitim almış insan olmaya gerek yok, köylüler de -adı sosyalist de olsa- yaşan-mış gerçeklere; bürokrasiye, teknokrasiye, merkeziyetçiliğe açıkça karşı çıkıyorlar. Örneğin Bergama köylüleri geleceği ve yaşamı savundukları için, yerel halk meclisleri oluşturmaktan yargılanıyorlar. Bir başka örnek Rusya'dan. 1990'ların ortasında Çernobil kazasının 10. yılında Brüksel'den başlayıp Moskova'ya kadar 8 ay boyunca devam eden "Nükleersiz bir Dünya için Avrupa Boyunca Yürüyüş"ten. Bu yürüyüşe Beyaz Rusya sınırında katılmak için gittiğimiz de, biz gruba bir an önce ulaşma sorunu yaşarken, Rus köylüsü bize; "Nereden geliyorsunuz?" diye sormuştu. Biz de; "Moskova'dan" demiştik. Nedwiji-Smolenskaya köylüleri de; "Oradan hep asık suratlı bürokratlar gelir bize ve emirler yağdırırlar" demişlerdi. Doğrusu derdimizi anlatıp;

Page 64: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

256

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

257

"Marsa Mira (Barış Yürüyüşü)"ne katılmak için geldiğimizi anlatana kadar akla karayı seçmiştik. İşte sıradan insanın bürokrasiden, merkeziyetçilikten, teknokrasiden ne denli ürktüğünü gösteren "yaşanan sosyalizm" gerçeği.

Dolayısıyla nükleer lobinin arkasındaki "çok uluslu sermayeyi" görüp, mücadelemizi ve alter-natiflerimizi sürdürülebilir bir yaşamdan yana ama bütünlükçü bir anlayışla hazırlamamız ve yaşama koymamız gerekiyor. Nükleer santrallerin, özellikle Çernobil kazasından sonra gelişmiş ülkelerdeki toplumsal baskı sonucu artık kendi ülkelerinde miladini doldurduğu gerçektir. Do-layısıyla pazarı üçüncü dünya ülkelerine/gelişmekte olan ülkelerde arıyorlar. Uranyumun fiyatı son birkaç yıl içinde dahi %14’den %9’lara düştü. Bugün Akkuyu'dan ekonomik nedenlerle vazgeçilmiş olması, Türkiye'deki Anti-Nükleer Hareketin başarısıdır. Ancak çok uluslu şirketler gelecekte de ellerinde kalan santralleri satmak için hep yeni pazarlar arayacaklar ve Türkiye gibi ülkeleri yeniden deneyebileceklerdir.

Yukarıdaki açıklamalardan, günümüzdeki ekolojik krizin temelinde katmerli tahakküm ilişkisini barındırdığı sanırım anlaşılmıştır. Sürdürülebilir bir gelecek için ise, sorunlara "sanayi kirletti, sanayi temizler" gibi çevreci yaklaşımlar ya da Akkuyu konusunu, Bergama da gelişen anti-siya-nür hareketinden, ya da soframızdaki domatesin genetiği değiştirilerek, ne idiğü belirsiz bir tatla önümüze konmasından ayıramadığımız gibi; Seatle, Melbourne ve Prag'taki "küreselleşmeye" meydan okuyan anlayıştan da ayıramayız. Bundan dolayı biz, "Toplumsal Ekolojistler" olarak her yörenin kendi kendine yeten, her şeyin yöreye özgü biricikliğinin, çeşitliliğin korunmasından yana olan anlayışımızı her türlü tahakküm ilişkisine, sömürüye karşı çıkıp alternatif toplum modelimize bütünsel bir anlayışla yaklaşıyoruz. Bundan dolayı enerji çözümümüze, yalnızca ekonomik kaygılarla değil, "yerel üretim, yerel tüketim" anlayışlarının bu politikayla bütünleş-tiği bir yaklaşımı yaşama geçirmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla Akkuyu konusu, “Anti-Nükleer Hareket” sadece bütünün bir parçasıdır.

Sonuç olarak, sorunun asıl kaynağını ekonomik ekolojik ve politik yaklaşımların bir bütün olduğundan hareket edip irdelememiz gerekiyor. Toplumsal ekoloji, sorunlara ahlaki değerler çerçevesinde bütünsel bir yaklaşım gerektirir. Bu yüzden geleceğin enerjisi yenilenebilir kay-naklardan, ama insanın doğayla uyumunu geliştirecek nitelikte, özgürlükçü bir toplum modeli üzerinde yükselmelidir.

Page 65: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

258

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

259

NÜKLEER KARŞITI PLATFORM-İSTANBUL

Nükleer tehlike nereden gelirse gelsin "Nükleersiz bir Türkiye ve Dünya için" aşağıdaki ilkeler ışığında çalışan nükleer karşıtı birey ve grupların her an üzerinde yer alabildiği gevşek dokulu yatay bir düzlemdir. NÜKLEER KARŞITI PLATFORM-İSTANBUL'DA:• Sözlü/sözsüz şiddet ve gizli/açık hiyerarşi bulunmaz. Katılımcılar eşittir; yetkili/sözcü/başkan/üye yoktur.• Çalışmalar ve eylemlerde GÖNÜLLÜLÜK, KENDİLİĞİNDELİK, DAYANIŞMA, PAYLAŞMA VE ÖZVERİ esastır. Profesyonel bir kadro beklentisi yoktur.• Çalışmaların sağlıklı ve verimli yapılabilmesi için, gruplar ve bireyler arasındaki kişisel sürtüşmelerin gerginliğine ve yapıcı olmayan tartışmalara yer yoktur.• Her Perşembe 19:00-21:00 arasında, "Nükleer Karşıtı Oda"da yapılan, ilgili güncel olay, eylem ve etkinliklerin ele alındığı toplantılarda, gündem ve kararlar not edilir. Katılamayanlar, toplantı sonuçlarını, ya toplantı bitiminde Oda'ya telefon ederek ya da daha sonra, katılmış olanlardan öğrenir.• Çernobil ve Hiroşima yıldönümleri gibi belli başlı olaylar için yapılacak çalışma ve eylemler öncesindeki toplantılar için birey ve gruplara ayrıca çağrı yapılır. NKPİ adının eylemde kullanılması gibi kararlar, toplantıya katılanlar tarafından oylama ile değil, DÜŞÜNCE BİRLİĞİ (konsensus) ile alınır. Ortak görüşe katılmayanlar, nedenlerini açıkça belirterek, çözüme ulaştırıcı OLUMLU ÖNERİLER ile tartışmayı kolaylaştırır.• Bir üst yapı olmadığı için, toplantılarda önerilecek gündemler, tartışılacak konular ve daha sonra yapılacak çalışmalarda her grup ve birey kendi sorumluluğunu alır. Öneriler, o işe gönüllü olanlarla birlikte gerçekleştirilebilir. Sonuçlar, tüm katılımcıların desteği ve yapıcı eleştirisi ile değerlendirilir. • Katılımcılar, Oda'nın giderlerinin karşılanması, işlerin yürütülmesi için para ve eşya katkısı yapabilir. Toplanan para ortaktır ve hesap defteri Oda'da herkesin incelemesine açıktır. Sponsor kabul edilmez.

Nail Eren - 2001

Page 66: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

258

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

259

Page 67: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

260

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

261

Page 68: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

260

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

261

Page 69: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

262

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

263

Page 70: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

262

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

263

Page 71: Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler · 2007-03-05 · çeşitli grup ve tipler ile tanışmalarını sağlamak, sohbet etmek ve eğlenmelerini sağlamaktı

Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı; anti-nükleer hikayeler

264