Upload
truongkhanh
View
219
Download
1
Embed Size (px)
Citation preview
T.C.
SAĞLIK BAKANLIĞI
HAYDARPAŞA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
PSİKİYATRİ KLİNİĞİ
Klinik Şefi: Dr. Mecit Çalışkan
PSİKİYATRİ POLİKLİNİĞİNE BAŞVURAN HASTALARDA ERİŞKİN DİKKAT
EKSİKLİĞİ- HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU SIKLIĞI VE EŞTANI DURUMLARI
Psikiyatri Uzmanlık Tezi
Dr. Şahut Duran
İstanbul - 2006
TEŞEKKÜR
Uzmanlık eğitimim boyunca bilgi ve deneyimlerinden yararlandığım ve asistanı
olmaktan mutluluk duyduğum klinik şefim Uzm. Dr. Mecit ÇALIŞKAN’a ,
Kliniklerinde rotasyon yaptığım ve eğitimime katkısı olan tüm klinik şeflerine ,
Eğitimimde ve tezimin oluşturulmasında bana bilgi ve deneyimlerini aktaran,
şükran duyduğum tez danışmanım Doç. Dr. Mustafa BİLİCİ’ye,
Eğitimime katkılarından dolayı şef yardımcısı Uzm. Dr. Mehmet ÜÇIŞIK, Uzm.
Dr. Hakan ATALAY, Uzm. Dr. Figen ATALAY, Uzm. Dr. Nihat BEŞİKÇİ, Uzm. Dr.
Melek SAYGIN ve Uzm. Dr. Hasan ÇAMURLU’ya
Birlikte çalışmaktan mutluluk duyduğum tüm asistan, psikolog ve hemşire
arkadaşlarıma,
Tezimin hazırlanmasında katkılarından dolayı Uzm. Dr. Serhat ÇITAK, Uzm. Dr.
Esin KULAÇ ve Gökçe KOLAY’a
Bana vakit ayırarak çalışmama katılan bütün hastalarıma,
Beni her zaman destekleyip yolumu gözleyen aileme
TEŞEKKÜR EDİYORUM
i
i. İÇİNDEKİLER i. İÇİNDEKİLER
iii. TABLOLAR LİSTESİ
iv. ŞEKİL LİSTESİ
1. GİRİŞ 1
2. GENEL BİLGİLER 4
2.1 Tarihçe 4
2.2 Epidemiyoloji 5
2.3 Etiyoloji 6
2.3.1 Nörokimyasal Etkenler 6
2.3.2 Nörogörüntüleme 7
2.3.3 Nörofizyoloji 7
2.3.4 Genetik Etkenler 10
2.3.5 Biyokimyasal Etkenler 12
2.3.6 Psikososyal ve Çevresel Etkenler 12
2.4 Tanı ve Klinik Özellikler 13
2.5 Komorbidite 17
2.6 Ayırıcı Tanı 18
2.7 Gidiş 19
2.8 Tedavi 20
3. ERİŞKİN DİKKAT EKSİKLİĞİ-HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU 22
3.1 Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğuna Eşlik Eden Bozukluklar 26
3.1.1 Yıkıcı Davranım Bozukluğu 26
3.1.2 Alkol Madde Kullanımı/Bağımlılığı 27
3.1.3 Sigara Bağımlılığı 27
3.1.4 Anksiyete Bozuklukları 28
3.1.5 Duygudurum Bozuklukları 28
3.1.6 Yeme Bozuklukları 28
ii
4. GEREÇ VE YÖNTEM 31
4.1 Örneklem 31
4.2 Yöntem 31
4.3 Gereçler 32
4.3.1 Sosyodemografik Veri Formu 32
4.3.2 DEHB tanı ve değerlendirme envanterleri 32
4.3.2.1 Wender-Utah Derecelendirme Ölçeği (Wender-Utah Rating Scale) (WUDÖ) 32
4.3.2.2 Erişkin DEB/DEHB Değerlendirme Envanteri (Turgay 1995) 33
4.3.3 Belirti Tarama Ölçeği (Symptom Check List)(SCL 90-R) 34
4.3.4 Beck Depresyon Ölçeği (Beck depression inventory) (BDÖ) 34
4.3.5 DSM-IV Eksen I Bozuklukları için Yapılandırılmış Klinik
Görüşme(structured clinical interview for DS M-IV axis I
disorders, clinical version) (SCID-I) 35
4.3.6 DSM-III-R Kişilik Bozuklukları için Yapılandırılmış Klinik
Görüşme (structured clinical interview for DSM-III-R
personamy disorders) (SCID- II) 35
4.4 Verilerin İstatistiksel Analizi 36
5. BULGULAR 37
5.1 DEHB Sıklığı ve Başvuru Şikayetleri 37
5.2 Sosyodemografik Özellikler 38
5.3 Eksen-I Psikiyatrik Hastalık Eştanıları 42
5.4 Eksen-II Kişilik Bozukluğu Eştanıları 43
5.5 Ölçek Puanlarının Gruplar Arası Dağılımı 44
6. TARTIŞMA 46
ÖZET 54
KAYNAKLAR 56
EKLER 65
iii
iii. TABLOLAR LİSTESİ Tablo 5.1 DEHB ve kontrol grubunun yaş ortalamaları 39
Tablo 5.2 DEHB ve kontrol grubunun sosyodemografik özellikleri 40
Tablo 5.3 Yasal Problemler 40
Tablo 5.4 Sigara, Alkol ve Madde Kullanımı 41
Tablo 5.5 İntihar Girişimi Öyküsü 41
Tablo 5.6 Soy Geçmiş Özellikleri 42
Tablo 5.7 Eksen-I psikiyatrik hastalıklar eştanı dağılımı 61
Tablo 5.8 Eksen-II kişilik bozuklukları eştanı dağılımı 43
Tablo 5.9 DEHB ölçekleri açısından her iki grubun karşılaştırılması 44
Tablo 5.10 Beck Depresyon ve Beck Anksiyete Ölçeği puanları 44
Tablo 5.11 SCL-90-R puanlarının gruplar arası dağılımı 45
iv
iv. GRAFİK LİSTESİ
Grafik 5.1 Psikiyatri Polikliniğine ilk kez başvuran erişkin hastalarda DEHB sıklığı
ve DEHB alt tipleri 38
Grafik 5.2 DEHB alt tipleri oranları 38
1
1.GİRİŞ Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), erken çocukluk
döneminde başlayan ve temel belirtileri erişkin dönemde de devam eden kronik,
gelişimsel bir psikiyatrik bozukluktur. Temel belirtileri dikkatsizlik, dürtüsellik ve
hiperaktivite olan bu bozukluk, hastaların erişkin dönemde de psikolojik ve sosyal
alanlar ile eğitim/meslek alanlarında sorunlar yaşamalarına neden olur (Wender,
1995).
DEHB, çocukluk çağı psikopatolojileri arasında en çok çalışılan bozukluklardan
biri olmasına rağmen, erişkin dönemi DEHB hakkında daha az şey bilinmektedir
(Memik ve ark, 2004). Ergenlerle yapılan çalışmalarda çocukluk döneminde varolan
nöropsikolojik sorunların zamanla kaybolmadığı gösterilmiştir (Fischer, Barkley,
Edelbrock, Smallish, 1990; Seidman, Biederman, Faraone, Weber, Ouellette, 1997).
Çocukluk döneminde DEHB tanısı konanların, çocukluk çağındaki semptomlarının
daha ileriki yaşlarda % 10 (Shaffer, 1994) ile %79 (Weinstein, 1994) arasında devam
ettiği ve çalışmalar arasında farklılık gösterdiği görülmektedir. En son araştırmalara
göre, çocukluk çağında tanı konan bireylerin %30-70'i ergenlik ve erişkinlik döneminde
de belirgin zorluk göstermektedir (Biederman et al., 1996; Mannuzza et al, 1991,
Cantwell, 1996, Spencer, Biederman,Wilens, & Faraone, 1998). Bu kadar geniş bir
aralığın olmasının nedeni tanıda kullanılan kriterlerin çeşitliliğinden
kaynaklanmaktadır; araştırmalarda kullanılan farklı kriterler, tanının geçerliliğini ve
hayat boyu DEHB 'nu anlamamızı da zorlaştırmaktadır (Wolf & Wasserstein, 2001).
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunun (DEHB) dünya çapında
yaygınlığı çocuklarda %5 -10 olarak bildirilmiştir(Faraone vd., 2003). Erişkin
dönemindeki yaygınlığının belirlendiği epidemiyolojik çalışma bulunmamaktadır.
Çocukluk dönemindeki yaygınlık ve erişkin dönemde devam etme oranlarından
hesaplanan sonuçlara göre DEHB’nin erişkin dönemdeki yaygınlığının %1-6 olduğu
tahmin edilmektedir( Wender, 2001). En son olarak ABD’de yapılan erişkin DEHB
sıklığı çalışmasında, 18-44 yaş arası 3199 kişilik ev halkı arasında DEHB sıklığı %4,4
olarak saptanmıştır( Kessler ve ark., 2006)
2
DEHB’nin genel psikiyatri kliniklerinde sıklığını araştıran iki çalışma
bulunmaktadır. Bir çalışmada psikiyatri servisinde yatan hastaların geriye dönük olarak
dosyalarının incelenmesi sonucunda, 292 hastanın 6’sının DEHB tanısı aldığı
saptanmıştır (Kennemer K, Goldstien S, 2005). Diğer çalışmada Lomas ve Gartside
psikiyatride ayaktan takip edilen randomize seçilmiş 212 hastada DEHB sıklığını
araştırmışlardır. Çalışmaya alınan hastaların hiçbiri DEHB için yönlendirilmemiş ve de
DEHB tedavisi almamıştır. Hastalar DEHB için DSM-IIIR kriterlerine göre
değerlendirilmiş. Hastalar çocukluk dönemi DEHB belirtilerini ölçen Wender Utah
Derecelendirme Ölçeği’nin 25 maddelik formu ( WUDÖ)25 ve Halowell ve Ratey’in 20
itemlik erişkin DEHB kriterlerine göre değerlendirilmiş. Araştırmacılardan biri hastanın
birinci derece akrabaları ile Wender’in 10 itemlik Ebeveyn Değerlendirme Ölçeği
(WPRS) uyarınca görüşme yapmış. Bu ölçek hastanın motor hiperaktivitesi,
distraktibilitesi ve impulsivitesi ile ilgili gözlemleri içermektedir. DEHB tanısı için
hastanın, DSM-IIIR kriterlerinin en az 8 tanesini sağlaması, WUDÖ 25’den 46 veya
üzeri puan alması, Halowell ve Ratey kriterlerinden 12 veya üzeri puan alması ve
WPRS kriterlerinden 10 veya daha fazla puan alması beklenmiş. Ayrıca hastanın, klinik
gözlem, çocukluk hikâyesi ve okul kayıtlarına göre de DEHB açısından pozitif olması
beklenmiş. Çalışmanın sonucunda DEHB tanı oranı %50 olarak saptanmıştır (Lomas
&Gartside, 1999).
Bazı ilave psikiyatrik bozukluklar DEHB olgularında kontrollere göre belirgin
olarak daha fazladır. DEHB olan çocuklarda bu ilave bozuklukların birçoğu erken
çocuklukta başlamaktadır (Biederman J, 2004). Erişkin DEHB 'nun yaşam boyu
psikiyatrik eştanı için önemli bir risk faktörü olduğu (McGough JJ,2005), DEHB tanısı
almış erişkinlerin daha yüksek oranda eştanı gösterdiği, daha fazla tedavi maliyeti
olduğu (Secnik K,2005) görülmüştür.
Çalışmaların sonuçları erişkin dönemde DEHB ile belirtileri en fazla
örtüşen psikiyatrik hastalıkların; duygudurum bozuklukları, anksiyete
bozuklukları ve kişilik bozuklukları, DEHB ile en sık birlikte görülen hastalıkların
ise alkol kullanımı, madde kullanımı, duygudurum bozuklukları, anksiyete
bozuklukları ve kişilik bozuklukları olduğunu göstermektedir(Wender, 1995).
3
DEHB’nin çocukluk döneminde başlaması, erişkin dönemde belirtilerinin
büyük oranda devam etmesi ve çeşitli alanlarda işlevsellik kaybına neden olması
nedeniyle erişkin dönemde bu bozukluğun belirlenmesinin önemini arttırmaktadır.
Bu çalışmanın amacı genel psikiyatri polikliniğine başvuran erişkin hastalar
arasında DEHB tanısının sıklığını, erişkin dönemdeki DEHB’nin özelliklerini ve bu
tanıyı alan erişkin hastaların eştanılarını araştırmak ve DEHB hastalarını eştanı, klinik
özellikler ve sosyodemografik profil açısından DEHB olmayan hastalarla
karşılaştırmaktır.
Bu ve benzer çalışmaların klinik pratikte sıklıkla gözden kaçma ihtimali olan
erişkin DEHB konusunda daha dikkatli değerlendirmelere yol açacağını umuyoruz.
4
2. GENEL BİLGİLER Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), temel belirtileri
dikkatsizlik, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik olan, erken çocukluk döneminde başlayıp
sıklıkla ergenlik ve erken erişkinlik dönemlerinde de devam eden nörogelişimsel bir
bozukluktur. DEHB, hastaların biliş, algı ve dikkat kapasitelerindeki bozukluklar
nedeniyle davranışsal, sosyal ve psikolojik alanlarda sorunlar yaşamalarıyla kendini
gösterebilir ( Goldstein,2002).
2.1. Tarihçe DEHB ile ilgili ilk tanımlamalar 18. yy’da “Kötü Çocuklar” (Bad Children)
(Schachar RJ,1986), 19. yy’da ise “Çılgın Budalalar” (Mad Idiots), “fevri delilik”
(impulsive insanity), “yetersiz inhibisyon” (defektive inhibition) şeklindedir (Thorley
G 1944). Daha sonra George Still (1902) DEHB ile ilgili ilk kez yayınlanan
makalesinde, çocuklarda “Defects in Moral Control” adı altında hiperaktivite, öğrenme
güçlükleri, dikkat problemleri ve davranım bozukluklarını içeren bir davranışsal
problem kümesi tanımlamış ve etyolojisinin çevresel faktörler rol oynayabilse de büyük
olasılıkla genetik sebeplere bağlı olabileceğini bildirmiştir. Birinci Dünya savaşı
sonrasında ortaya çıkan letarjik ensefalit epidemisi sırasında, ensefalit geçirmiş olan
çocuklarda hastalıktan sonra gelişen ve Still’in tanımladığına benzeyen hiperaktivite,
dürtüsellik, antisosyal davranışlar ve duygusal değişkenliği Khan ve Cohen (1934)
‘organik’ olarak tanımlamışlar ve bu durumun beyin sapındaki hasara bağlı
olabileceğini düşünmüşlerdir. Daha sonra Bradley (1937), amfetamin tedavisiyle
hiperaktif çocukların belirtilerinde düzelme saptayarak bu durumu ‘Minimal Beyin
Disfonksiyonu’ olarak isimlendirmiştir (Weis 2002).
Amerikan Psikiyatri Birliği'nin DSM-II (1968) sınıflandırmasında "Çocukluk
Çağının Hiperkinetik Reaksiyonu" olarak isimlendirilmiştir. DSM-III (1980), DEHB'nu
hiperaktivitenin eşlik ettiği ve hiperaktivitenin eşlik etmediği tip olarak iki alt gruba
ayırarak tanımlamıştır. DSM-III-R (1987), DEHB'nu " Dikkat Eksikliği Hiperaktivite
Bozukluğu" olarak tanımlamıştır. DSM-III-R bu bozukluğun içeriğinde 14 belirtiden
5
söz etmektedir. DSM-III-R'ın tanı kriterleri, bu 14 belirtiden sekizinin olması,
belirtilerin 7 yaşından önce başlaması ve en az 6 ay sürmesi olarak tanımlanmıştır. Bu
14 belirtinin 5’ i dikkatsizlik, 5’i impulsivite, 4’ü hiperaktivite belirtilerine aittir. DSM -
IV' de (1994) yapılan son tanımlama "Dikkat Eksikliği/Hiperaktivite Bozukluğu "dur.
Dikkat Eksikliği/Hiperaktivite Bozukluğu-Dikkatsizliğin ön planda olduğu tip ve
Dikkat Eksikliği/Hiperaktivite Bozukluğu- Hiperaktivite ve dürtüselliğin ön planda
olduğu tip diye temel alt gruplara ayrılmaktadır. Bunun dışında her iki gruptan da
semptom taşıyanları işaret eden bir üçüncü alt tip olarak "Bileşik tip " bulunmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü'nün ICD–9 sınıflama sisteminde bu bozukluk "Hiperkinetik
Sendrom" ismi ile yer alırken ICD-I0'da "Hiperkinetik Bozukluk" olarak yer almıştır.
ICD–9 ve ICD-I0'da impulsiviteye temel belirtiler arasında yer verilmemiştir. Ayrıca
başlangıç yaşının 6 yaşın altında olması şartı mevcuttur.
2.2. Epidemiyoloji Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından DEHB tanılı çocuk oranı %3–7 olarak
tahmin edilmektedir. (APA, 1994, 2000; Barkley,1998). Ülkemizde ise kentsel
kesimdeki Türk ilkokul çocuklarında DEHB yaygınlığı % 5 olarak saptanmıştır
(Motavallı, 1994). Trabzon’da ilkokul çocuklarında yapılan bir tez çalışmasında DEHB
oranı %2.81 olarak bulunmuştur(Yıldırım, 1998). DSM-IV tanı sisteminin değişerek, üç
alt tip oluşturulmasının ardından, DEHB yaygınlığının çocuklarda % 3-5 (DSM-III-R)
oranından yaklaşık %12 (DSM-IV) gibi oranlara çıktığı belirtilmiştir (Baumgartel,
1995; Wolraich,1996). Bu farklılığın bir nedeninin DSM-IV tanı sistemine DEHB-
dikkatsizliğin ön planda olduğu tipin eklenmesi ile ilgili olduğu düşünülmektedir.
Klinik temelli çalışmalarda, dürtüselliğin ön planda olan tip, okul öncesi ve erken
ilköğretim döneminde; bileşik tip, orta ilköğretim döneminde; dikkatsizliğin ön planda
olduğu tip geç ilköğretim ve lise başlangıç döneminde görüldüğü bulunmuştur (Lahey,
1994). Toplumsal temelli çalışmalarda böyle bir yaş farkı bulunmamıştır (Gaub
veCarlson, 1998). Tahiroğlu ve arkadaşları (2005), çocuk psikiyatrisi polikliniğine
başvuran ve DEHB tanısı alan çocuklar arasında yaptıkları çalışmada, aşırı
hareketliliğin önde olduğu tip erkeklerde daha sık, dikkat eksikliğinin önde olduğu tip
kızlarda daha sık sonucunu belirtmişlerdir. Bileşik tip sıklıkla erişkin yaşamda da sürer
6
ve her iki cinsiyette en sık görülen alt tiptir (Ercan ES, 2000; Türkbay T, 2000).
2.3. Etiyoloji DEHB'nun nörokimyası, beyin görüntülernesi, yaygınlığı, risk etmenleri ve
genetiği üzerine yapılan çalışmalar bozukluğun monoamin düzeneklerindeki ve frontal-
striatal nöron yolaklarındaki sorunları kapsayan ailesel bir bozukluk olduğunu
desteklemektedir (McCracken 2000, Wender 2000). Etiyolojide pek çok psikiyatrik
bozuklukta olduğu gibi, biyopsikososyal nedenlerin ortak bir biçimde yer aldığı
düşünülmektedir (Ercan ve Aydın 1999,Goldstein ve Ellison 2002).
2.3.1. Nörokimyasal Etkenler Psikostimülanların hiperaktif ve impulsif belirtiler üzerine olumlu etkisi, DEHB
olan çocukların nörokimyasal farklılıklarını araştırmaya yönlendirmiştir. Dopaminerjik,
noradrenerjik serotonerjik düzensizlik, yapılması gereken görevlerde performans
azlığına sebep olabilir. Özellikle üzerinde çalışılan monoaminler dopamin ve
norepinefrin olmuştur. DEHB' da dopamin eksikliği ortaya atılan hipotezlerden biridir.
Mezolimbik ve kortikal dopaminerjik yolaklardaki aksaklıklar dikkati sürdürme,
uyaranları yok sayma, güdülenme sorunlarına yol açabilir. Özellikle tedavi öncesi
dopamin metaboliti olan homovalinik asit düzeyinin düşük bulunması, tedaviye yanıt
açısından anlamlı bulunmuştur. Mesokortikal dopamin eksikliği; bilgi işlemede, yüksek
fonksiyonlarda, hafızada ve dikkatte problemlere yol açabilir. Nörokimyasal çalışmalar,
DEHB'nun patofizyolojisinde, katekolamin düzensizliğinin (norepinefrin) dürtüsellik ve
agresyonda önemli olabileceğini düşündürmektedir. Serotonin (agresif bireylerde
önemlidir), inhibitör nörotransmiter glisin ve GABA, DEHB' de etkili olabilecek diğer
nörotransmiterlerdir. Katekolamin nörotransmisyonunu etkileyen ajanlar DEHB'de
etkili görünmektedirler. DEHB olan hastaların nikotin kullanımı dikkate alındığında,
kolinerjik ve katekolaminerjik-dopaminerjik sistemler arasında bir etkileşim olabileceği
düşünülmüştür. Nikotin kognisyonu geliştirirken dikkati de arttırmaktadır. Labarotuvar
çalışmalarından nikotinin dopaminerjik nörotransmisyonu arttırdığı ve nikotinik
reseptör antagonizmasının dopamin salınımını arttırdığı bilinmektedir (Goldstein ve
7
Ellison 2002, Wilens ve ark. 2000, Cocores ve ark. 1987)
Hayvan modelleri üzerinde yapılan çalışmalar, dopaminerjik yolaklar üzerinde
DAT1 (dopamin taşıyıcı geni), SNAP-25 ve DRD4’ün (dopamin D4 reseptör geni)
DEHB etiyolojisinde monoaminerjik sistem yoluyla etkili oldukları gösterilmiştir. Yine
DEHB’de 3. kromozom üzerinde bulunan insan tiroid reseptör beta geninde, 11.
kromozom üzerinde bulunan D4 reseptör geninde ve 5. kromozom üzerinde bulunan
dopamin taşıyıcı geninde (DAT) mutasyon gözlenmiştir. Aşırı hiperaktivite ve
dürtüselliği olanlarda presinaptik dopamin taşıyıcı proteinleri (DAT) artmış miktarda
bulunmuştur. Artmış DAT yoğunluğu kuşaklar boyunca aktarılabilir. DAT’ a özel
ligandlar (altropan ve TRODAT-1) araştırılmaktadır. DEHB olan erişkinlerde striatal
DAT yoğunluğu ligand TRODAT-l kullanılarak çekilen SPECT ile gösterilmiştir.
Striatal DAT yoğunluğunun metilfenidat tedavisi sonrası düzeldiği öne sürülmüştür
(Goldstein ve Ellison 2002, McCracken 2000, Wender 2000, Pary ve ark. 2002).
Postsinaptik D4 reseptör polimorfizmi, DEHB olan gençlerde sanıldığından daha fazla
olduğu düşünülmektedir. Polimorfizmi olan genç hastanın semptomatolojisi daha ağır
olmaktadır. D4 polimorfizmi reseptörün üçüncü sitoplazmik halkasının kaybıyla
ilgilidir ve G protein sistemine reseptör bağlanmasının yetersiz olmasına yol açabilir.
D4 reseptörünün dopamin ve norepinefrine afinitesi vardır; polimorfizmin olduğu
durumlarda dopamine yanıt küntleşir (Wilens ve ark. 2002, Schubiner ve ark. 2000).
Noradrenerjik lokus seruleusun aşırı aktivitesi DEHB’de görülen davranış
kontrolünün kalkmasına yol açabilir. Adrenerjik agonizma yoluyla dopamin
kullanımının arttırılması, lokus seruleus etkinliğinin baskılanması DEHB’da tedavi için
gerekli olabileceği öne sürülmüştür(McCracken 2000, Wender 2000).
2.3.2. Nörogörüntüleme Barkley (1997) yüksek fonksiyonlarla ilgili davranış inhibisyonu için prefrontal
alan, çalışan hafıza için dorsolateral prefrontal alan, soyutlama ve inhibisyon için sağ
prefrontal alan üzerinde durmuş; bu yapıların DEHB’nun nöroanotomik temelini
8
oluşturduğunu belirtmiştir. Nörogörünteleme çalışmaları ile erkeklerde sağ prefrontal
beyin bölgeleri, kaudat nükleus, globus pallidus, serebellar vermisin alt bölgelerini
içeren devrelerde problem olduğu öne sürülmüştür. Çalışmalar azalmış beyin hacmi ve
kortiko-striato-talamo-kortikal (KSTK) devrelerde hipofonksiyon olduğu üzerinde
durmaktadır. KSTK devre, bazı davranışların aynı zamanda seçilip bazılarının da
inhibisyonunu sağlayan bir devredir. Yönlendirme/değiştirme ağı seçici dikkat ile
ilgilidir ve superior parietal lobül, talamus ve orta beyin bölgelerinde lokalizedir.
Yüksek ağ ise anterior singulat ve basal ganglia bölgelerinde lokalizedir.
Uyanıklık/uyarılma ağı ise vijilansı içerir ve sağ frontal lob özellikle Brodmann 6'nın
superioruna lokalizedir. Genç erişkinlerde hafif/orta serebral atrofi gözlemlenmiş ancak
bu erişkinlerin komorbid alkol kötü kullanımı ve çocuklukta medilfenidat alımı
öğrenilmiş ve serebral atrofinin sebebi netleştirilememiştir. Barkley, serebral atrofide
alkolizmin etkisinin daha fazla olduğunu savunmaktadır. DEHB olan çocukların MRI
bulgularında daha dar sağ frontal ölçümler ve kaudatta normal sağ>sol oranının
değiştiği tespit edilmiştir. Belirgin daha küçük sol kaudat gözlenmiştir. Barkley'in
çalışmalarında daha küçük sağ prefrontal kortikal alan ve daha küçük kaudat hacmi ile
problemin daha çok sağ tarafta olabileceği belirtilmiştir. Premotor ve suplementer motor
alanlarını bağlayan rostrum, rostral alanda ve korpus kallosumda daha küçük hacim
gözlenirken; spleniumda normal hacim gözlenmiştir. Daha küçük kortikal alanlar
Connor' s derecelendirme ölçeklerindeki yüksek hiperaktiviteve impulsivite skorları ile
uyumludur (Goldstein ve Ellison 2002). Yapısal MRI çalışmaları ile de hem kızlarda
hem de erkeklerde tüm beyin hacminde, korpus kallosumda, anterior singulatta,
kaudatta, serebellar hacimde azalma olduğu gösterilmiştir. Ancak DEHB olan kızlarda,
erkeklere göre beyinde, daha fazla metabolik anormallik gözlenmiştir. Pozitron emisyon
tomografi (PET) çalışmaları ile DEHB olan erişkinlerde prefrontal korteks
metabolizmasının azaldığı, ergen kızlarda ise tüm, metabolizmanın azaldığı
gösterilmiştir. Uyarıcılarla yapılan tedavi ile de beyin yapısında değişiklik olmadığı öne
sürülmüştür. SPECT ile erişkinlerde dopamin taşıyıcı proteine artmış bağlanma olduğu
gözlenmiştir (Wilens ve ark. 2002, Wender 2000).
DEHB olan çocukların striatal bölgesindeki hipoperfüzyon kısa dönemde
psikostimülan ilaçlarla düzeltilebilmiştir. Fonksiyonel görüntüleme yöntemleri ile
9
katekolaminden zengin beyin bölgelerinde metabolizmada azalma gözlenmiştir. DEHB
olan çocuklarda substansiya nigra ve ventral tegmentum alanında anormal presinaptik
dopaminerjik aktivite olduğu; artmış l8F-DOPA (pozitron emisyon tomografisinde dopa
dekarboksilaz işaretleyicisi) oranı ile gösterilmiştir. Azalmış serebral glukoz
metabolizması erişkin ve ergen DEHB hastalarında frontal korteks ve subkortikal
kaudat nükleus alanlarda PET ve SPECT çalışmaları ile gösterilmiştir. Metabolizma
azalması, karar verme, planlama ve zamanı algılamada problemlere yol açabilir. Yine
fonksiyonel magnetik resonans görüntüleme çalışmaları tepki engellenmesini içeren
nöropsikolojik ödevler sırasında frontostriatal ve subkortikal alanlarda nöronal
aktivasyonun azalmış olduğunu göstermişlerdir (Pary ve ark. 2002, McCracken 2000,
Wender 2000). Dorsolateral prefrontal korteks (DLPF), yüksek fonksiyonların
gerçekleştirilmesini sağlarken; orbitofrontal korteks (OFC) emosyonel uyarılma ve
beklenmedik olaylara sensiviteyi sağlar. Orbitofrontal az uyarılma, davranışsal
engellemenin kalkmasına ve cezalandırmada kayıtsızlığa sebep olabilir. Cummings
(1993), orbitofrontal hasar ile oluşmuş davranışsal disinhibisyon sendromu
tanımlamıştır. Orbitofrontal lezyonları olan pek çok vaka sunumunda impulsif,
antisosyal davranışlardan bahsedilmiştir. Buradan yola çıkarak; DEHB hiperaktif-
impulsif tipte orbitofrontal disfonksiyonunu gösteren nöropsikolojik kayıplar DEHB
dikkatsizliğin ön planda olduğu tipte DLPF disfonksiyonunu gösteren olabilir. DLPF
disfonksiyonu, yüksek frontal fonksiyonlar yani dikkat problemleri, olayların
sonuçlarını kavrayamama gibi DEHB'nun ana belirtilerine sebep olabilir.
DEHB bileşik tipte hem DLPF hem de OFC disfonksiyonu gözlenebilir (Dinn ve
ark. 2001).
2.3.3. Nörofizyoloji DEHB ve normal kontroller arasında EEG bulguları açısından farklar
bulunmuştur. Stres verilerek çekilen EEG incelemesinde prefrontal yavaş dalga
aktivitesinde artış ve aşırı beta aktivitesi tespit edilmiştir. Bu durum beynin
matürasyonel gecikmesi olarak yorumlanmıştır. Uyarılmış potansiyel çalışmalarında
azalmış uyarılma subkortikal aktivasyonun bozulmuş olduğunu gösterebilir. Beyin
10
elektrik aktivitesi haritalandırma çalışmasında DEHB olan çocuklarda artmış latans,
azalmış aktivite frontal bölgede tespit edilmiştir(Pary ve ark. 2002).
Potansiyel çalışmaları ile EEG dalga yapısında azalmış P3b amplitüdü
göstermiştir. P3b amplitüd azalması seçme ve organize etmedeki güçlükleri
göstermektedir. (Goldstein ve Ellison 2002).
Sonuç olarak, DEHB ile ilgili EEG çalışmalarında bildirilen sonuçların özgül bir
EEG bozukluğunu değil; santral sinir sisteminin olgunlaşmasındaki gecikmeyi
gösterebileceği düşünülmektedir (Ercan ve Aydın 1999).
2.3.4. Genetik Etkenler DEHB psikiyatride en sık genetik tabanı olan bozukluklardan biridir. DEHB
etiyolojisinde genetik etkenlerin rolünü araştırmak için aile, ikiz, evlat edinme ve
segregasyon analizi çalışmaları yapılmıştır (Wilens ve ark. 2002). Ailesel yüklülük
çalışmaları, DEHB ve bozukluğu, antisosyal kişilik bozukluğu, major depresyon ve
alkol-madde kullanım bozuklukları gibi, DEHB ile ilişkili psikiyatrik bozuklukların
ailesel geçiş gösterdiğini ortaya koymuştur. Yine DEHB olan çocukların biyolojik
ebeveynlerinde DEHB görülme oranı evlat edinen ebeveynlerden daha fazla
bulunmuştur. Yine aile çalışmalarıyla DEHB olan çocukların akrabalarında DEHB,
komorbid psikiyatrik bozukluklar (alkol kötüye kullanımı, duygudurum bozukluğu,
antisosyal kişilik bozukluğu), okul başarısızlığı öğrenme güçlüğü, entellektüel
fonksiyonda kayıp olduğu öne sürülmüştür. DEHB oranı, DEHB olan ebeveynlerin
çocuklarında diğer akrabalardan daha fazladır. DEHB olan ebeveynin, DEHB olan bir
çocuğu olma şansı %57 olarak bildirilmiştir. DEHB tanılı olguların yakın akrabalarında
DEHB görülme şansı % 10-35 arasında değişmektedir. DEHB olan olguların
kardeşlerinde DEHB görülme riskinin ise %57 olduğu bildirilmektedir (Ercan ve Aydın
1999, Pary ve ark. 2002).
İkiz çalışmaları DEHB'nun kalıtsallığının %80 oranında olabileceğini
11
göstermektedir (Faraone 2000). Bu çalışmalarda DEHB'nun kalıtsal özelliği
desteklenmiş; tek yumurta ikizlerinde DEHB konkordansı %50-84, çift yumurta
ikizlerinde ise %30-40 dolaylarında bulunmuştur. İkiz çalışmalarında hiperaktivitenin
kalıtsallığı %64-77 oranında, dikkat eksikliğinin kalıtsallığı %76-98 oranında
hesaplanmıştır (Ercan ve Aydın 1999).
Dikkat eksikliği, hiperaktivite, impulsivite özelliklerinin %80' inin genetik
faktörlere bağlı olduğu; bu özelliklerle ilgili artmış skorların genetik faktörlerin
katkısını arttırdığı düşünülmektedir. Dikkat eksikliği, hiperaktivite, impulsivite
özelliklerinde çevresel faktörlerin etkisinin de %6 olduğu düşünülmektedir. Kalıcı
DEHB (erişkin döneme uzanan) kalıcı olmayan DEHB' den daha güçlü ailesel etiyoloji
gösterdiği öne sürülmüştür. Kızlarda güçlü ailesel tip kalıtımsal faktörler olduğu öne
sürülürken, erkeklerde ise daha geniş etiyolojik faktörlerin bulunduğu ortaya atılmıştır.
Moleküler genetik çalışmaları postsinaptik dopamin D4 ve presinaptik dopamin taşıyıcı
genlerin aday genler olduğunu öne sürmektedir. Dopamin taşıyıcı protein geni (DAT)
ve dopamin D4 reseptör geni (DRD4) DEHB alt tipleri ile ilişkili bulunmuştur. Aşırı
hiperaktivite ve dürtüselliği olanlarda presinaptik dopamin taşıyıcı proteinleri (DAT)
striatumda artmış miktarda bulunmuştur. Postsinaptik D4 polimorfizminin, DEHB olan
gençlerde sanıldığından daha fazla olduğu düşünülmektedir. Polimorfizmi reseptörün
üçüncü sitoplazmik halkasının kaybıyla ilgilidir ve G protein sistemine reseptör
bağlanmasının yetersiz olmasına yol açabileceği belirtilmiş; dopamin ve norepinefrine
afinitesi olan D4 reseptörünün polimorfizm durumunda dopamine yanıtının
küntleşebileceği öne sürülmüştür (Wilens ve ark.2002, Goldstein ve Ellison 2002,
Wender 2000).
DEHB' de mutasyonlar 3. kromozom üzerinde bulunan insan tiroid reseptör beta
geninde, l1. kromozom üzerinde bulunan D4 reseptör geninde ve 5. kromozom üzerinde
bulunan dopamin taşıyıcı geninde gözlenmiştir (Goldstein ve Ellison 2002). Sonuç
olarak, bugüne kadar yapılmış olan çalışmalar, DEHB'nun kalıtsal belirtiler grubu
olduğunu; kalıtımın DEHB etiyolojisindeki en iyi tanımlanmış etken olduğunu
göstermektedir. Ayrıca, bugüne kadar elde edilmiş olan bilgilerin ışığında, DEHB
etiyolojisinde genetik etkinin en az %50 dolaylarında olduğu, geri kalan %50'lik
12
bölümden ise psikososyal etmenlerin sorumlu olabileceği düşünülmektedir. DEHB
etiyolojisinde rol oynaması olası olan bu etkenlerin, anne-baba tutumu, aile işleyişi,
kişisel özellikler, diyet, gestasyonel ve perinatal olayları içerdiği düşünülmektedir
(Ercan ve Aydın 1999).
2.3.5. Biyokimyasal Etkenler DEHB etyolojisinde üzerinde durulan diğer konulardan ikisi de serum serbest
yağ asitleri ve eser elementlerdir. Eser elementler vücüdün çeşitli metabolik
proceslerinde aktif rol oynarlar. Psikiyatri açısından bu elemenetlerin önemi SSS
gelişmesi, metabolizması ve insan davranışı üzerine olan etkilerinden gelmektedir. Eser
elementlerden magnezyum, kalsiyum, demir, bakır, kurşun ve çinkonun serum, idrar ve
saç seviyeleri DEHB olan çocuklarda ölçülmüş, bakır ve kurşun haricindeki ölçümlerde
genellikle düşük seviyeler elde edilmiştir(Kozielec ve ark, 1994). DEHB ile çinko
ilişkisini inceleyen araştırma sonuçları çelişkilidir. Bazı çalışmalarda çinko eksikliğinin
DEHB etyolojisinde rolü olabileceği ve çinko suplemantasyonu gerekliliği
vurgulanırken, diğerlerinde çinko eksikliği ile DEHB arasında ilişki bulunamamıştır(Mc
Gee ve ark. 1990, Bekaroğlu ve ark. 1996, Bilici ve ark. 2004).
Serum serbest yağ asitleri seviyesinin DEHB’lu çocuklarda kontrollere göre
anlamlı düşük olduğuna dair araştırmlar mevcuttur(Bekaroğlu ve ark. 1996). Bu
çalışmlardan birinde esansiyel yağ asidi suplemantasyonu ile minimal düzeyde iyileşme
olduğu bildirilmiştir( Mitchel ve ark. 1987).
2.3.6. Psikososyal ve çevresel Etkenler
DEHB etiyolojisinde biyolojik etkenlerin temel bir rol oynadığı bilindiğinden;
psikososyal etkenlerin, daha çok altta yatan biyolojik yatkınlığı arttırıcı rolünden söz
edilebilir. Yani çevresel faktörler bozukluğun kalıcılığını, komorbid bozuklukların
gelişimini, hastalık seyrini etkileyebilir (Goldstein ve Ellison 2002).
13
Bugüne kadar anne-baba-çocuk ilişkisinde ve aile işleyişindeki çeşitli
bozuklukların, DEHB etiyolojisinde rol oynadığı öne sürülmüştür. Ancak, yapılan çok
sayıda çalışmanın sonucunda, bu etkenlerin DEHB oluşumunda birincil etken
olmadıklarını; ancak DEHB ile yakın ilişkili “karşıt olma –karşı gelme bozukluğu” ve
“davranım bozukluğu” etiyolojisinde çok önemli bir yere sahip olduklarını
göstermektedir. Çevresel etkenler arasında, prenatal ve perinatal dönemi de içeren
zamanlarda çeşitli toksik veya allerjen maddelerle karşı karşıya kalmanın, DEHB
etiyolojisinde rol oynadığı öne sürülmektedir. Bu konuda üzerinde durulan maddeler,
nikotin, alkol, kurşun, hormonlar, katkı maddeleri ve besin boyalarıdır. Ancak, bu
maddelerle karşılaşmanın, en azından DEHB olan bireylerin pek çoğunda, bozukluğun
ortaya çıkmasındaki temel neden olmadığı bilinmektedir. Rol oynadığı düşünülen diğer
etkenler de düşük doğum ağırlığı ve yaşamın erken döneminde olan travmatik beyin
hasarıdır (Ercan ve Aydın 1999, Goldstein ve Ellison 2002).
2.4. Tanı ve Klinik Özellikler DEHB'nin temel özelliği kalıcı ve sürekli dikkatsizlik örüntüsü ve/ya da
benzer gelişim düzeylerindeki bireylere göre daha sık ve şiddetli hiperaktivite--
impulsivitenin olmasıdır. Bozukluğu oluşturan hiperaktivite-impulsivite ya da
dikkatsizlik belirtilerinin en azından bazıları 7 yaşından önce bulunmalıdır. Buna
karşın birçok bireyde belirtiler uzun yıllar sürdükten sonra tanıya varılabilir.
Belirtiler ve yol açtıkları aksaklıklar en az iki ortamda (örn. evde ve okulda ya da
işte) ortaya çıkmalıdır. Aşağıda DSM-IV'e göre DEHB tanı ölçütleri
gösterilmektedir (Amerikan Psikiyatri Birliği, 1994).
DSM-IV'e göre DEHB tanı ölçütleri; A. Aşağıdakilerden (1) ya da (2) vardır: (1) Aşağıdaki dikkatsizlik semptomlarından altısı (ya da daha fazlası) en az
6 ay süreyle, uyumsuzluk doğurucu ve gelişim düzeyine göre aykırı bir derecede
sürmüştür:
14
Dikkatsizlik
(a) Çoğu zaman dikkatini ayrıntılara veremez ya da okul ödevlerinde,
işlerinde ya da diğer etkinliklerde dikkatsizce hatalar yapar
(b) Çoğu zaman üzerine aldığı görevlerde ya da oynadığı etkinliklerde
dikkati dağılır
(c) Doğrudan kendisine konuşulduğunda çoğu zaman dinlemiyormuş gibi
görünür
(d) Çoğu zaman yönergeleri izlemez ve okul ödevlerini, ufak tefek işleri ya
da işyerindeki görevlerini tamamlayamaz (karşıt olma bozukluğuna ya da
yönergeleri anlayamamaya bağlı değildir)
(e) Çoğu zaman üzerine aldığı görevleri etkinlikleri düzenlemekte zorluk
çeker
(f) Çoğu zaman sürekli mental çabayı gerektiren görevlerden kaçınır, bunları
sevmez ya da bunlarda yer almaya karşı isteksizdir
(g) Çoğu zaman üzerine aldığı görevler ya da etkinlikler için gerekli olan
şeyleri kaybeder (örn. oyuncaklar, okul ödevleri, kalemler, kitaplar ya da araç-
gereçler)
(h) Çoğu zaman dikkati dış uyaranlarla kolaylıkla dağılır
(i) Günlük etkinliklerinde çoğu zaman unutkandır
(2) Aşağıdaki hiperaktivite-impulsivite semptomlarından altısı (ya da daha
fazlası) en az 6 ay süreyle, uyumsuzluk doğurucu ve gelişim düzeyine göre aykırı
bir derecede sürmüştür:
Hiperaktivite
(a) Çoğu zaman elleri ayakları kıpır kıpırdır ya da oturduğu yerde kıpırdanıp
durur
(b) Çoğu zaman sınıfta ya da oturması beklenen diğer durumlarda oturduğu
yerden kalkar
(c) Çoğu zaman uygunsuz olan durumlarda koşuşturup durur ya da tırmanır
(ergenlerde ya da erişkinlerde öznel huzursuzluk duyguları ile sınırlı olabilir)
(d) Çoğu zaman sakin bir biçimde, boş zamanları geçirme etkinliklerine
katılma ya da oyun oynama zorluğu vardır
(e) Çoğu zaman hareket halindedir ya da bir motor tarafından sürülüyormuş
15
gibi davranır
(f) Çoğu zaman çok konuşur
İmpulsivite (dürlüsellik)
(g) Çoğu zaman sorulan soru tamamlanmadan önce cevabını yapıştırır
(h) Çoğu zaman sırasını bekleme güçlüğü vardır
(i) Çoğu zaman başkalarının sözünü keser ya da yaptıklarının arasına girer
(örn. başkalarının konuşmalarına ya da oyunlarına burnunu sokar)
B. Bozulmaya yol açmış olan bazı hiperaktif-impulsif semptomlar ya da
dikkatsizlik semptomları 7 yaşından önce de vardır.
C. iki ya da daha fazla ortamda semptomlardan kaynaklanan bir bozulma
vardır (örn. okulda -ya da işte- ve evde).
D. Toplumsal, okuldaki ya da mesleki işlevsellikte klinik açıdan belirgin
bir bozulma olduğunun açık kanıtları bulunmalıdır.
E. Bu semptomlar sadece bir Yaygın Gelişimsel Bozukluk, Şizofreni ya da
diğer bir Psikotik Bozukluğun gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır ve başka bir
mental bozuklukla daha iyi açıklanamaz (örn. Duygudurum Bozukluğu, Anksiyete
Bozukluğu, Dissosiatif Bozukluk ya da bir Kişilik Bozukluğu).
Tipine göre kodlayrnız:
314.01 Dikkat EksikIiği/Hiperaktivite Bozukluğu Bileşik Tip: Son 6 ay
boyunca hem A1 hem A2 Tanı Ölçütü karşılanmışsa
314.00 Dikkat eksikliği/Hiperaktivite Bozukluğu, Dikkatsizliğin Önde
Geldiği Tip: Son 6 ay boyunca A1 tanı ölçütü karşılanmış, ancak A2 Tanı Ölçütü
karşılanmamışsa
314.01 Dikkat Eksikliği/Hiperaktivite Bozukluğu, Hiperaktivite-
impulsivitenin Önde Geldiği Tip: Son 6 ay boyunca A2 Tanı Ölçütü karşılanmış,
ancak A1 Tanı Ölçütü karşılanmamışsa
Kodlama Notu: O sırada artık tanı ölçütlerini tam karşılamayan bireyler
(özellikle ergenler ve erişkinler) "Kısmi remisyonda" olarak belirtilmelidirler.
16
DSM-IV'e göre DEHB tanısının konulabilmesi için dikkatsizlik ve/ya da
hiperaktivite-impulsivite belirtilerinden herbiri için en az 6 ölçütü karşılıyor olması
gerekmektedir. Bireylerin büyük çoğunluğunda hem dikkatsizlik hem de
impulsivite belirtileri birlikte görülse de bazı bireylerde bu örüntülerden biri ya da
diğeri daha baskındır. DEHB, daha baskın olan belirti kümesine göre üç alt tipe
ayrılmaktadır:
1. DEHB, Bileşik Tip
2. DEHB, Dikkatsizliğin Önde Geldiği Tip
3. DEHB, Hiperaktivite-İmpulsivitenin Önde Geldiği Tip (Amerikan
Psikiyatri Birliği, 1994).
DSM-IV tanı ölçütlerine göre erişkin dönemde DEHB tanısının konulması
konusunda bazı güçlükler bulunmaktadır. Mevcut ölçütlerin bazılarının çocukluk
dönemine ait özellikleri içermesi ve erişkin döneme uygulanamaması bu
güçlüklerden biridir. Bu ölçütlerin erişkin dönemde DEHB belirtilerini karşılamakta
yetersiz olmasının yanında, diğer psikiyatrik hastalıkların belirtileriyle de örtüşüyor
olması araştırmacıları farklı tanı modelleri arayışına yöneltmiştir. Wender ve
arkadaşlarının geliştirdiği Utah ölçütleri bunlardan biridir (Wender, 1995).
Utah ölçütlerine göre erişkin DEHB tanı ölçütleri; Çocukluk çağında DEHB öyküsünün olması
Erişkin dönemde aşağıdakilerden 1 ve 2 numaralı belirtilerin olması ve buna
diğer belirtilerden en az ikisinin eşlik etmesi gerekir:
A.Motor hiperaktivite
B.Dikkat eksikliği
C.Dürtüsellik
D.Dağınıklık, planlama/organizasyon problemleri
E.Strese tahammülsüzlük, aşırı tepkisellik (emotional over reactivity)
F.Duygudurumda değişkenlik (afektif labilite)
G.Çabuk parlama/kolay öfkelenme (hot temper)
H.İlişkili Özellikler; evlilik problemleri, zekası ve eğitiminden beklenenden
17
daha düşük mesleki ve akademik başarı, alkol ya da madde kötüye kullanımı, psikoaktif
ilaçlara karşı tipik olmayan yanıtlar, aile öyküsünde aile bireylerinde çocukluk çağı
DEHB hikayesi, antisosyal kişilik bozukluğu ve Briquet sendromu varlığı.
DEHB, tanısı klinik değerlendirmeyle konulan bir bozukluk olduğu için bu
amaçla geliştirilen ölçekler bulunmaktadır.
Erişkin DEHB Değerlendirme/Derecelendirme Ölçekleri;
-Copeland Symptom Checklist1 ( Copeland, 1989)
-Wender Utah Rating Scale (WURS) (Ward ve ark., 1993)
-Adult Report Scale (ARS)2 (Weyandt, 1995)
-Brown ADD Scale1 (Brown, 1996)
-Attention Deficit Scales for Adults (ADSA) 2 ( Triolo and Murphy, 1996)
-Symtom inventory for ADHD2 (Barkley, 1998)
-Conners' Adult ADHD Rating Scale (CAARS) 2 (Erhardt ve diğ, 1999)
-Young ADHD Questionnaire- Self Report and -informant Report (YAO-S
ve YAO-l) (Young, 2004)
- Adult ADHD Rating Scale1 (Adler, 2003)
2.5. Komorbidite Epidemiyolojik çalışmalar DEHB olan bireylerde yüksek oranlarda psikiyatrik
bozukluklarla öğrenme bozukluklarının olduğunu öne sürmektedir. Komorbidite, karşıt
gelme-karşıt olma, iletişim, duygudurum ve anksiyete bozukluklarını kapsamaktadır
(Wilens ve ark. 2002). Komorbiditesi çocukluk çağı DEHB ile en iyi tanımlanmış
bozukluk iletişim bozukluğudur. Karşıt gelme-karşıt olma bozukluğunun DEHB ile
komorbiditesinin %35 oranında olduğu öne sürülürken; davranım bozukluğu ve karşıt
gelme-karşı olma bozukluğunun DEHB ile komorbiditesinin %50-60 oranında olduğu
öne sürülmüştür (Lalonde ve ark. 1998, Wilens ve ark. 2002, McCracken 2000, Wender
2000). DEHB'nun en önemli komorbid bozuklukları içerisinde duygudurum bozukluğu
1 kynk: McCann ve Roy-Byrn, 2004 2 kynk: Adler LA ve Cohen J, 2003
18
ve anksiyete bozukluğu bulunmaktadır. Duygudurum bozukluğu ve DEHB
komorbiditesi %15-75 oranında değişebilmektedir. Anksiyete bozukluğu ile olan
komorbiditesinin de %25 oranında olduğu belirtilmiştir. Takip çalışmaları, major
depresyonun çocukluk hiperaktivitesinin bir sonucu olduğunu öne sürmektedir. Çocuk
ve ergende DEHB'nun depresif belirtilerle başlayabileceği ve DEHB belirtilerinin
depresyona ikincil değerlendirilebileceği düşünülmektedir. Hiperkinetik çocukların
yaşam boyu depresyon tanısını %23 oranında aldıkları belirtilmiştir (McCraeken 2000,
Wender 2000, Goldstein ve Ellison 2002).
Öğrenme bozuklukları ve okuma problemleri de DEHB olan çocuklarda sıklıkla
görülebilmektedir. Öğrenme bozukluklarının görülebilme oranının %15-30 olduğu
düşünülmektedir (McCracken 2000, Wender 2000). Erişkinlerde yapılan retrospektif,
ergenlerde yapılan prospektif çalışmlardan DEHB olan ergenlerin, alkol ve madde
kullanımı açısından risk altında oldukları öne sürülmüştür( Wood ve ark. 1983).
DEHB, kronik tik bozukluklar ve Tourette bozukluğu da bir arada
bulunabilmektedir. Tourette bozukluğu olan çocuk ve ergenlerde %30-50 oranında
DEHB görülebilmektedir. Mental retardasyonu olan bireylerde de dikkat eksikliği,
hiperaktivite ve dürtüsellik görülebilmektedir. Gelişimsel seviyesi dikkati alınarak,
DEHB tanısını alanlarda tedavi oldukça etkili olabilmektedir(Wilens ve ark. 2002,
McCracken 2000, Wender 2000,Goldstein ve Ellison 2002).
2.6. Ayırıcı Tanı DEHB birçok belirti grubunu içerdiği ve bazı psikiyatrik bozukluklarla sık
olarak birlikte görüldüğü için bazı psikiyatrik bozukluklarla karışabilmektedir. Bunlar
arasında mental retardasyon, öğrenme bozuklukları, duygudurum bozuklukları, psikotik
bozukluklar, metabolik bozukluklar, nörolojik bozukluklar, uyum bozukluğu, karşıt
olma-karşı gelme bozukluğu, davranım bozukluğu, madde kullanım bozukluğu en sık
görülenleridir. Ayrıca hiper/hipotiroidizm ve diyabet dışlanmalıdır(Turgay 2001, Ercan
ve aydın 1999, McCracken 2000, Wender 2000).
19
İyi bir psikiyatrik değerlendirme ve öykü alınarak doğru tanı konulabilmektedir.
DEHB her zeka düzeyinde olan çocuklarda görülebilmektedir. Diğer yandan, DEHB
olmadığı halde, kendi kapasitesinin üstünde veya altında bir eğitim alan mental retarde
çocuklarda DEHB belirtilerine rastlanabilmektedir.
Öğrenme bozukluğu genellikle çocuğun okuma, yazma veya matemetik gibi
özgül bir alanda zeka düzeyinin altında başarı göstermesidir. Buna karşın, DEHB olan
çocuklarda öğrenme ve okul başarısında özgül bir alanda olmaktan çok genel bir
etkilenme söz konusudur.
IUMB ve DEHB'nun belirtileri birbirleriyle benzerlikler gösterebilmektedir.
Ancak DEHB çocukluktan beri var olan süreğen bir hastalık iken; IUMB ise, dönemsel
özellik gösterir ve çocukluk veya ergenlik döneminde herhangi bir yaşta başlayabilir
(Ercan ve Aydın 1999).
2.7. Gidiş Çocukluklarında DEHB olanların %80'inin ergenlik döneminde de DEHB
belirtilerini göstermeye devam ettikleri; bu çocukların %30-65'lik bölümünün ise
erişkinlikte DEHB belirtilerini taşıdıkları belirtilmiştir. DEHB olan çocukların
izlenimlerinde dikkati çeken bir başka bulgu; dikkat eksikliği belirtilerinin hiperaktivite
ve impulsivite belirtilerinden daha kalıcı olduğudur. DEHB'nun eğitim sorunlarına yol
açtığı, Amerika Birleşik Devletleri'nde DEHB olan çocukların yaklaşık %60' ının sınıf
tekrarı, okuldan uzaklaştırma, atılma gibi problemlerle karşılaştıkları gösterilmiştir.
DEHB olan çocuklarda ileriki yıllarda, düşük öz-güven, antisosyal kişilik
özellikleri, alkol- madde kullanım bozuklukları, depresyon, anksiyete bozuklukları
görülmüştür. Yine bu çocukların ileriki yıllarda yasalarla daha sık sorun yaşadığı,
gençlik ve erişkinlik döneminde daha fazla trafik suçu işledikleri, rastgele cinsel ilişkide
bulunabildikleri gösterilmiştir (Ercan ve Aydın 1999, Wender 2000, Goldstein ve
Ellison 2002, Wilens ve ark. 2002,Schmidt ve Freidson 1990, Turgay 2001).
20
2.8. Tedavi DEHB tedavisinde ilaçlar, anne-baba eğitimi, bireysel görüşme, aile tedavisi,
grup tedavisi, bilişsel-davranışçı tedaviler sık kullanılan yöntemlerdir. İlaç tedavisi bu
tedaviler içerisinde en etkin olanıdır. En sık kullanılan ilaçlar, kısa etkili uyarıcı olarak
adlandırılan ilaçlardır (McCraeken 2000, Wender 2000). Bu ilaçlar, hem davranış hem
de kognitif belirtileri azaltmada çocukların %70-80'inde etkili bulunmuştur. Bu grupta,
metilfenidat (ritalin), dekstroamfetamin (dexedrin), magnezyum pemolin ve
dekstroamfetamin ve amfetamin tuzlarının oluşturduğu karışım (adderall) adı verilen
ilaçlar yer almaktadır. Ayrıca desipramin, imipramin (tofranil), fluoksetin (prozac),
bupropiyon (zyban), venlafaksin (efexor), klonidin (katapres), guanfasin, tiyoridazin
(melleril), klorpromazin (largactil), risperidon (risperdal) gibi ilaçlar da
kullanılmaktadır.
Uyarıcı ilaçların etki mekanizmasının ise, presinaptik nöronda dopamin ve
norepinefrin geri alımının durdurulması ve sinaptik aralıkta monoamin miktarının
arttınlması yoluyla olduğu düşünülmektedir. Bu etkiyi de, dopamin ve norepinefrinin en
fazla bulunduğu bölge olan frontal bölgede gerçekleştirdikleri düşünülmektedir.
Amfetaminlerin ise ilave olarak presinaptik monoamin salınımını tetikleyerek sinaptik
aralıkta monoamin miktarını arttırdıkları düşünülmektedir.
Ülkemizde, uyarıcı ilaçlardan kısa etkili metilfenidat (ritalin) 10 mg'lık tablet ve
uzun etkili OROS metilfenidat (Concerta) kapsül şeklinde bulunmakta ve kırmızı reçete
ile satılmaktadır.
Ritalin ağızdan alındıktan yarım saat sonra etkisini göstermeye başlar. Bir veya
iki saat içerisinde etkisi en üst düzeye ulaşır; üç veya beş saat içerisinde etkisi
kaybolmaya başlar. İlaç alındıktan sekiz-on beş saat sonra vücuttan atılır. Etkin doz
aralığı, 0.3-1.0 mg/doz günde üç defa verilmek üzere, günlük doz 60mg' ı geçmeyecek
şekilde kullanılır. Ritalin oldukça güvenilir bir ilaç olup; en sık gözlenen yan etkileri
uykusuzluk, iştah azalması, karın ağrısı, irritabilite, baş ağrısı, kilo kaybı olarak
21
tanımlanmıştır. Bu. yan etkiler doza bağlıdır ve ilaç kesildiğinde kaybolurlar. Pemolin
ile hepatosellüler hasar bildirilmiştir. Bu nedenle, kullanımı sırasında FDA iki haftada
bir karaciğer enzim takibi önermektedir. Duygudurum, anksiyete, tik bozukluğu,
enüresis noktüma gibi eş-tanıların bulunması durumunda imipramin, klonidin,
nöroleptikler, karbamazepin, valproik asit, fenfluramin kullanılabilir (Wilens ve ark.
2002, Ercan ve Aydın 1999, McCracken 2000, Wender 2000, Goldstein ve Ellison
2002).
Son zamanlarda eser elementlerin ve yağ asitlerinin DEHB tedavisinde etkili
olduğu yönünde yayınlar dikkati çekmektedir. Bilici ve arkadaşlarının 400 DEHB
hastası ile yaptığı çift kör plasebo kontrollü bir çalışmada, DEHB’li hastalrda serum
çinko ve serbest yağ asidi düşük düzeyde saptanmış. Çinko tedavisi sonrasında
DEHB’li hastalarda hiperaktivite, impulsivite sosyal fonksiyonlarda anlamlı bir
düzelme saptanırken dikkat eksikliğinde değişiklik gözlenmemiştir(Bilici ve ark. 2004).
22
3. ERİŞKİN DİKKAT EKSİKLİĞİ-HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU Erişkin dönemi DEHB tanısı hala tartışmaların olduğu bir alandır (Faraone,
Biederman, Feighner, & Monuteaux, 2000). Gelişim ile birlikte bozukluğun ortaya çıkış
şekli değişebilmektedir (NIH, 2000), bu nedenle de çocuklar için hazırlanmış kriterlerin
erişkinlerde yetersiz olduğu belirtilmiştir (Murphy & Barkley, 1996). Bu alanda çalışan
birçok uzman, erişkin DEHB tanısı koyarken çocukluk çağının DEHB özelliklerine
bakılıyor olmasını doğru bulmamaktadır (Barkley 1998; Feinberg,2000; Sachdev,1999;
Stein Fischer &Szumowski,1999; Wender,Wolf & Wassertein,2001). 1996'da Hill ve
Schoener çalışmalarında kronolojik yaş ile DEHB şikayetleri arasında doğrusal olmayan
bir gerileme saptamışlardır. Her beş yılda şikayetlerde %50'lik azalma olduğu ileri
sürülmüştür. Buna göre çocuklukta %4 olan prevalans erişkinlik dönemi için; 20
yaşında % 0.8,40 yaşında %0 'a gerilemelidir.
DEHB genellikle çocuklukta başlar ve çocuklukta başlayan bireylerin % 60'ında
devam eder (Elliort H., 2002). Çocukluk çağındaki amaçsız kıpır kıpırlık erişkinlikte
amaçlı bir hale dönüşür. Aşırı koşan, tırmanan çocuk erişkinlikte hareketli işlerle
ilgilenebilir. DEHB 'lu erişkin, bozukluğun neden olduğu problemleri kısmen kompanse
edebilir (Lenard A. Adler,2004)
DSM-IV'e göre erişkinde DEHB tanısı koyarken 3 kritik nokta vardır: • çocukluk başlangıcı, • belirgin semptomların varlığı • bu semptomlarda bozulmanın olması.(APA ,1994) Weiss ve Hechtman (1993) çocukluktan erişkinliğe uzanan DEHB ile ilgili
açıklamalarında, erişkinlikte bazı semptomların devam edebileceği ama kişinin yaşam
tarzını ve beklentilerini bu duruma göre ayarlayıp, kompansatuar stratejiler geliştirip bu
hastalığın olumsuz etkilerini minimalize edebileceğini belirtmişlerdir. Bu da DEHB'nun
erişkinlikte fark edilir olmasını azaltabilir (Weiss ve Hechtman, 1993). DEHB tanısı
konan erişkinlerin seçici dikkat, dikkatin sürdürülmesi ve yanıtın baskılanmasını ölçen
testlerde normal kontrollere göre düşük performans gösterdikleri saptanmıştır. Bu
23
DEHB 'nda dikkat sorunlarının erişkin dönemde de devam ettiğine işaret etmektedir
(Öncü B,2004) .
Erişkin dönemi DEHB ile ilgili bir başka tartışma, bozukluğun erişkin yaşa
kadar sürüp sürmediği yönündedir. Her ne kadar yapılan çalışmalar DEHB'nun erişkin
yaşa kadar devam ettiğini göstermiş olsa da çalışmalar arasında bir çelişki vardır.
Birçok yazarın gösterdiği gibi, eşik kriterleri karşılayan DEHB semptomları ve DEHB
tanısı alan kişilerin yarısı yaş artışı ile azalmaktadır (Murphy,Barkley,1996). Barbaresi
ve arkadaşları (2004), toplum bazlı çalışmalarında 19 yaşındaki DEHB insidansını %
7.5 olarak bulmuşlardır.
DEHB'nun erişkinlikteki sıklığının araştırıldığı, 966 rastgele seçilmiş erişkinle
yapılan bir çalışmada; DSMIV' e göre hem çocukluk döneminde hem erişkinlikte
DEHB kriterlerini karşılayanları dar DEHB , eşik altı kriterleri karşılayanları da geniş
DEHB olarak tanımlamışlardır. Dar DEHB ile ilgili prevalans tahmini %2.9, geniş
DEHB ile ilgili prevalans tahmini %16.4 olarak bulunmuştur. DEHB 'nun varlığı daha
düşük eğitim ve iş statüsü ile ilişkili bulunmuştur. Erişkin DEHB ile ilgili bu bulgular
DEHB 'nun sıklıkla fonksiyonelliği düşüren sık bir tanı olduğunu göstermektedir
(Faraone SV, Biederman J, 2005). Erişkin yataklı psikiyatrik ortamda DEHB ve
komorbid bozuklukların oranını belirlemek için yapılan bir çalışmada, Batı Amerika'da
bir devlet hastanesinde hastalara ait dosyalar gözden geçirilmiş. 2002 yılında bakılan
292 hastanın sadece 6'sının DEHB tanısı aldığı görülmüştür. Bu hastalardan 2 tanesinin
ek olarak Major Depresyon, bir tanesinin genel anksiyete, bir tanesinin Bipolar
Bozukluk tanısı aldığı, 6 DEHB'lu vakanın 5 tanesinin madde kullanımı hikayesi olduğu
ve 4 tanesinin kişilik bozukluğu tanısı olduğu gösterilmiştir (Kennemer K,Goldstein S,
2005).
Erişkin 172 DEHB grubu ile 30 kontrol grubunun karşılaştırıldığı bir çalışmada;
DEHB olan grupta karşıt gelme, iletişim problemleri, madde kullanımı ve yasal
olmayan madde bağımlılığı kontrol grubuna göre belirgin yüksek bulunmuştur. DEHB
tanılı grupta kendileri tarafından ifade edilen uyumsuzluk, araba kullanım riskleri ve iş
24
değiştirme saptanmıştır. Çoğul evlilikler de DEHB tanısı olan grupta daha sıktır.
(Murphy ve Barkley,1996)
Erişkinlerde DEHB tanısı, çocuklardakine göre birçok nedenden dolayı daha
zorlayıcıdır. En birincisi, DEHB tanısı için oluşturulan DSM-IV kriterleri, en fazla
geçerlilik ve güvenirliliğe sahip olan alan çalışmaları ve geniş literatür araştırmalarına
dayanmaktadır (Laheyet a1., 1994). Alan çalışmaları çocuklar ile yapılmıştır ve
kriterlerin geçerlilik ve güvenirliği genel toplumdaki çocukların davranışları baz
alınarak oluşturulmuştur. Çocuklarda, tanı için gerekli olan ortalama minimum
semptom sayısı dikkat eksikliği için 5.3, hiperaktivite / impulsivite için 6 olarak
belirlenmiştir (Busch et a1. 2002). Fakat erişkinler için bu tip bir tarama
bulunmamaktadır.
Bazı çalışmalar DSM-IV' ün DEHB semptomlarının erişkinlerde sıklığını ve
duyarlılığını araştırmışlardır (Cumba-A viI' es & Bauermeister, 2002; Murphy, Gordon,
& Barkley,2000). Murphy ve arkadaşları hastalıktan etkilenmemiş bireylerin % 10'dan
fazlasının 18 semptomdan 12'sini "sık" veya "çok sık" olarak doldurduğunu; % 10'dan
fazlasının DEHB kriterlerini karşıladıklarını bulmuşlar. "sık" ve "çok sık" diye
dolduranların %10'undan azının ayrıntılara dikkatini verebilmek (%5.5) ve dikkatsizce
hatalar yapmak (%6.83), dinleyebilmek (%6.46), boş zaman aktivitelerine katılmakta
güçlük (%9.74), söz kesme (%9.44), oturması beklendiğinde oturamama (% 6.47)
belirtileri gösterdiği bulunmuş.
Smith ve Johnson (1998), erişkin DEHB için en duyarlı 4 semptomun; boş
zamanını sakin şekilde geçirmede zorlanma, patlarcasına cevap verme, kuyrukta
beklemede zorlanma, diğerlerine müdahale etme olduğunu vurgulamıştır;
Buna karşı olarak ise çocuklarda; dikkatini devam ettirmede zorlanma, etrafta
sürekli gezinme, oturma sırasında zorlanma, otururken rahatsız olma, boş zamanını
sakin şekilde geçirmede zorlanma ve gitmeye hazır olma semptomlarının tanı koymada
en fazla etkiye sahip oldukları gösterilmiştir(Cumba-Avil'es & Bauermeister, 2002).
25
Bu nedenle, çocukluk çağı DEHB için karakteristik olan semptomlar, erişkin
dönemi için aynı duyarlılıkta değildir. Erişkin dönemi DEHB 'nun ortaya çıkış
şeklindeki farklılıklarla ilgili olarak, DEHB nedeniyle tedavi arayan erişkinlerin en
önemli şikayetlerinin, iş yerinde zorluklar ve sık iş değiştirme, organizasyon eksikliği,
düşük benlik saygısı, becerilerini göstermede yetersizlik ve bunun yanında daha tipik
olan unutkanlık ve konsantrasyon eksikliği olduğu belirtilmiştir (Barkley 1990). Bu
belirtilen şikâyetlerin ancak bir kısmı DSM-IV kriterlerinde kapsanmaktadır. 60 tanı
konmamış fakat belirgin DEHB olan erişkinde yapılan çalışmada, en belirgin
semptomların distraktibilite, impulsivite ve hareketlilik olduğu görülmüş bunun yanında
yakın ilişki kurmada zorluk, azalmış kendine güven potansiyellerini ortaya koymada
sorun yaşadıklarını vurgulamışlardır (Ratey, Greenberg, Bemporad, and Lindem, 1992).
Tüm bunları göz önüne aldığımızda erişkin dönemi DEHB için DSM kriterlerinin
yetersiz olduğu söylenebilir (Heiligenstein, Conyers, Bems, & Smith, 1998).
Tahminlere göre, DEHB tanısı alan erişkinlerin 1/3'ü ilerleyen zamanla anlamlı
düzelme, 1/3'ü bazı problemlerin devam etmesi diğer 1/3'ü ise ciddi problemlerin devam
etmesi şeklinde sonuçlanmaktadır (Goldstein,1995; Hechtman,2000). Bazı çalışmalar,
DEHB hikâyesi olan erişkinlerin %10-20'sinin minimal problemleri olduğunu, %60'ında
DEHB semptomlarının sosyal, akademik, duygusal problemlerin en azından hafif ve
orta derecede devam ettiğini göstermektedir. %10-30'unda ise DEHB zorluklarının
ötesinde antisosyal problemlerinin ve eştanıların eklenmesi ile sonuçlanmaktadır
(Barkley,1990;Cantwell & Baker, 1989; Gittelman, Mannuzza, Shenker & Bonagura,
1985; Herrero, Hechtman & Weiss,1994; Satterfield, Hoppe & Schell,1982; Weiss &
Hechtman,1993). Kadınların antisosyal problemler açısından erkeklerden daha az riskli
oldukları bildirilmiştir (Herrero,1994). Çocuklukta eşlik eden davranış problemlerinin
olmayışı erişkinlikte antisosyal davranışların olmaması konusunda olumlu bir veri
olarak kullanılabilir. Yine de bu davranım problemlerinin oluşu erişkinlikte antisosyal
davranışların olacağının belirleyicisi değildir (Werner & Smith 1998). Weiss ve
Hechtman (1993) yaptıkları çalışmada DEHB tanılı erişkinlerin % 11 'inin tamamen
semptomsuz olduğunu, % 79'unun kişisel problemler yaşadığını, % 75 'inin kişiler arası
ilişkilerde problemler yaşadıklarını belirtmişlerdir. Aynı çalışmada hastaların % 10'u
intihara teşebbüs etmiş ve % 5'i kaza veya intihar nedeniyle ölmüştür. Ayrıca Barkley
26
RA (2002), DEHB tanılı erişkinlerin sıklıkla işten kovulduklarını, iş değiştirdiklerini ve
DEHB tanısı olmayanlara göre daha düşük iş performansı ile değerlendirildiklerini
belirtmiştir.
Cinsiyet de klinik görünüm üzerinde etkilidir. Çocuklarda genel toplumda
erkek/kız oranı 3/1 iken klinik örneklemde bu oran 10/1'e (Arnold LE , 1996, Gaub M,
1997) çıkmakta, erişkin populasyonunda ise 3/2 durumundadır (Biederman J,1994).
Cinsiyetin DEHB üzerine etkisini araştırmak üzere yapılan bir araştırmada 6-17 yaş
arası erkek ve kızlar ile çalışılmış ve cinsiyet ile eştanı durumu arasında bir farklılık
gözlenmemiş fakat erkeklerde davranış bozuklukları açısından iki kat daha fazla sıklık
görülmüştür (Biederman J,2002). Yıkıcı davranış bozuklukları çocukların tedavi amaçlı
kliniklere başvuruların en önemli nedenidir, bu nedenle de erkek/kız oranının daha
yüksek olarak ortaya çıkmasındaki esas neden bu olabilir. Bunun yanında ise erişkinler
iş ya da ev yaşamında bir sorun yaşadıklarında kendileri kliniğe başvurmaktadır
(Biederman, 2004).
3.1. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğuna Eşlik Eden Psikiyatrik
Tanılar 3.1.1. Yıkıcı Davranım Bozukluğu Kliniğe başvuran DEHB tanılı ergenlerle kontrollerin karşılaştırıldığı bir
çalışmada DEHB'lu ergenlerin anti-sosyal eylemlere katılmaya erken başladıklarını;
bütün eylemlerin DEHB'lu grupta belirgin olarak daha yaygın olduğu bulunmuş
(Barkley RA, 1991). DEHB tanısı olan bireylerde, olmayanlara göre davranış
bozukluğu, karşıt olma karşıt gelme bozukluğu ve antisosyal kişilik bozukluğu sıklığı
daha fazladır. Bunun yanında agresyon ve yıkıcılıkla ilgili olan bozukluklar DEHB
tanısı olan erkekler için kadınlara göre daha çok problem üretmektedir (Biederman
J,2004). Davranım bozukluğu erkeklerde daha fazla görülür. Benzer etki antisosyal
kişilik bozukluğunda da görülür, erişkin DEHB 'lu erkeklerde daha sıktır. Çocuk ve
erişkin kadın örneklemde karşı gelme bozukluğu eştanısı oranı hemen hemen aynıdır,
fakat erkek çocuklarda erişkinlere göre daha fazladır (Biederman J,2004). DEHB tanılı
27
bir grubun %25-45'inde antisosyal davranışların olduğu ve %25'inin antisosyal kişilik
bozukluğu tanısı aldığı gösterilmiştir (Weiss ve Hechtman, 1986). 16-64 yaş arası 100
erkek mahkum ile yapılan bir çalışmada ise % 25 oranında DEHB tanısı konmuştur ki
bu oran toplum sıklığına göre epey yüksektir (Eyestone ve Howell, 1994).
3.1.2. Alkol-Madde Kullanımı/Bağımlılığı DEHB tanısını alan 56 erişkinde yapılan bir araştırmada %34 alkolizm, %30
madde kötüye kullanımı belirtilmiştir (Shekim, 1990). Mannuzza ve arkadaşları
çalışmalarında; 24 yaşında DEHB tanılı kişilerde antisosyal kişilik bozukluğu ve madde
bağımlılığı sıklığını fazla bulduklarını, duygudurum veya anksiyete bozuklukları
açısından kontrol grubuna göre farklı bulmadıklarını bildirmişlerdir (Mannuzza,
Gittleman-Klein, Besler, Malloy & LaPadula,1993). Madde tercihlerine göre hastalar
gruplandırıldığında DEHB açısından farklılıklar da olmaktadır; Alkol ve karışık madde
kullananlara göre, kokain kullananlarda DEHB daha sık görülmektedir (Coure ve ark,
1999). 114 DEHB tanılı erişkinde %36 alkol bağımlılığı ya da kötüye kullanımı, %21
kannabis kullanımı, % 11 kokain veya diğer uyarıcılar ve %5'inde ise çoklu ilaç
bağımlılığı tespit edilmiştir (Schubiner 2000). Ayrıca DEHB sadece madde kullanımına
başlama için bir risk değil, daha uzun süre kullanım ve daha zor tedavi olma açısından
da bir belirleyici olarak kabul edilmiştir (Biederman, 1998).
3.1.3. Sigara Bağımlılığı Normal toplum ile karşılaştırıldığında, DEHB tanısı alanlarda sigara bağımlılığı
daha yüksek olarak bulunmuştur (Pomerleau, Downey, 1995). DEHB tanısı alan 71
birey, yaş ve cinsiyet açısından eşlenmiş kontrol grubu ile karşılaştırılmıştır. DEHB
tanılı erkeklerin %42'si sigara içmekte, %13'ü bırakmış, %45'i ise hiç kullanmamıştır.
Kontrol grubunda ise bu oranlar sırasıyla %28, %29 ve %42 olarak bildirilmiştir.
Kadınlardaki oran DEHB tanısı alanlar için sırasıyla %38, %31 ve %31 iken kontrol
grubunda %23.5, %19 ve %57.5 olarak tespit edilmiştir. Sigara içen DEHB tanılı
erişkinlerin, içmeyenlere göre daha fazla DEHB semptomuna sahip oldukları ve daha
fazla psikiyatrik eştanı aldıkları belirtilmiştir.
28
3.1.4. Anksiyete Bozuklukları Çocuklarda DEHB ve anksiyete eştanısı ile ilgili yapılan çalışmalarda, hafif bir
ilişki bulunmuştur (Angold ve ark. 1999). DEHB hastalarında anksiyete bozukluğu
(Mancini, Van Ameringen, Oakman & Figueiredo, 1999) ve panik bozukluk (Lomas &
Gartside,1999) prevalansının yüksek olduğu bildirilmiştir. Erişkinlerde yapılan bazı
çalışmalarda ise DEHB tanısı olanlarda, olmayan kontrol grubuna göre herhangi bir fark
görülmemiştir (Roy-Byme, 1997, Murphy ve Barkley, 1996). Barkley ve arkadaşları
(1998) çocukluk çağında DEHB tanısı alan bireylerde yaptıkları izlem çalışmalarında
anksiyete tanısı birlikteliğini yüksek bulmamışlardır (Barkley 1998). Bunun yanında
bazı çalışmalar obsesif kompulsif bozukluğa dikkat çekmiş ve % 14 oranında eş tanıdan
bahsetmiştir (Shekim, 1990), başka çalışmalar bu oranı bulamasa da Roy-Byme ve ark.
%4.3-6.5 oranını belirtmişlerdir ki kontrol grubuna göre belirgin bir farklılık
oluşturmamaktadır. Fakat DEHB ve tik bozukluğu tanısı olanlarda, tik bozukluğu
olmayanlara göre obsesif kompulsif bozukluk anlamlı olarak daha yüksek (%12, %2)
bulunmuştur (Spencer, 1997).
3.1.5. Duygudurum Bozuklukları DEHB ile depresyon belirgin bir birliktelik gösterir. DEHB tanısı alan
erişkinlerin % 16 ile % 31' i major depresif bozukluk tanısını almaktadırlar (Barkley
1996, Biederman 1993). Gençlerde, DEHB ve yıkıcı davranış bozukluklarının ikincil
depresyon ve anksiyete bozukluklarıyla birlikteliğinin daha yüksek olduğu
bildirilmektedir (Turgay 1997, Loeber ve ark.2000). Erman ve arkadaşları (1999),
DEHB tanısı olan çocuk ve ergenlerde gerek kız gerekse erkeklerde duygudurum
bozukluğu sıklığının yaşla birlikte anlamlı derecede arttığını bildirmişlerdir. Distimi ise,
kliniğe başvuran DEHB tanılı erişkinlerin %19-37'sinde ortaya çıkmaktadır (Murphy,
Barkley 1996, Roy-Byrne 1997). Bunun yanında kliniğe başvuran DEHB tanılı
erişkinlerle, kliniğe başvuran fakat DEHB tanısı almayan erişkinleri karşılaştıran
çalışmalarda, depresyon sıklığı açısından bir fark bulunamamıştır (Murphy, Barkley
1996). Millstein 1997'de DEHB bileşik tip tanısı olan erişkinlerin % 63 'ünde major
depresif bozukluk, % 23 'ünde distimi, % 17'sinde bipolar bozukluk, % 11 'inde panik
29
bozukluk, %12'sinde genelleşmiş anksiyete bozukluğu ve % 7'sinde obsesif kompulsif
bozukluk birlikteliğini belirtmiştir. Dikkatsizliğin ön planda olduğu tip DEHB tanılı
grupta ayrıca bipolar bozukluk ve anksiyete bozukluğu daha ender görülmüştür.
Çocuk ve erişkin DEHB 'lu örneklemde bipolaritenin yaşam boyu prevalansı
hemen hemen aynıdır (Biederman,2004). Bipolar bozukluk tanısı olan çocuk ve
ergenlerle yapılmış sistematik çalışmalar DEHB eştanısının %60-90 arasında olduğunu
göstermiş. Fakat erişkin bipolar vakalarında DEHB sıklığı ve bunların yol açtığı
durumlarla ilgili belirgin bilgi bulunmamaktadır (Nierenberg AA et al,2005).
Nierenberg AA ve arkadaşları (2005),erişkin bipolar hastalarda DEHB sıklığı ve yol
açtığı durumları belirlemek için yaptıkları çalışmada 100 bipolar bozukluk tanısı olan
hastayı yaşam boyu DEHB tanısı açısından incelemişler. Bipolar hastaların %9.5'inin
yaşam boyu DEHB eştanısı gösterdiği, DEHB olan bipolar hastalarda ortalama olarak
bipolar bozukluk başlangıcının yaklaşık 5 yıl önce olduğu gösterilmiş. DEHB eştanısı
olan bipolar hastaların DEHB eştanısı olmayan hastalara göre daha fazla psikiyatrik
eştanı aldığı gösterilmiş. Yaşam boyu DEHB'nun bipolar bozukluk için sık bir eştanı
olduğu, bipolar hastalığın daha kötüye gidişine sebep olduğu ve diğer psikiyatrik
eştanılar için daha fazla risk oluşturduğu belirtilmiştir (Nierenberg AA et al,2005) .
Sachs ve Baldassano (2000) çalışmalarında bipolar bozukluk tanısı olan 56
kişiden sadece 8 tanesinde DEHB hikâyesi tespit etmişlerdir. Bu 8 kişi DEHB tanısı
almayan 8 kişi ile karşılaştırılmış ve bipolar bozukluk ile DEHB birlikteliği olan grupta
ilk affektif epizod DEHB eştanısı olmayan gruba göre daha erken olmaktadır. Levitan,
Jain ve Katzman (1999) mevsimsel affektif bozukluk ve DEHB eştanısını % 10 ile % 19
arasında bulmuşlardır. Özellikle kadın cinsiyet ile DEHB'nun impulsif semptomları ve
mevsimsellik arasında ilişki bulunmuştur. Kliniğe başvuran erişkinlerde major depresif
bozukluk ya da distiminin daha sık olarak görülmesi, DEHB tanılı olanlarda genel
populasyona göre daha sık duygudurum eştanısı olduğunu düşündürtebilmektedir.
Başka bir çalışmada ise 18-25 yaşlarında DEHB tanısı olan 105 genç erişkin,
yaşcinsiyet açısından eşlenmiş kontrol grubu ile karşılaştırılmıştır. Bu çalışmada karşıt
30
gelme karşıt olma bozukluğu, depresyon, distimi ve madde bağımlılığı (özellikle alkol
ve esrar) daha sık görülmüştür. Bu çalışmada yüksek oranda davranış bozukluğu, kaygı
bozukluğu ve antisosyal kişilik bozukluğu birlikteliği görülmemiştir (Murphy, Barkley,
2000).
3.1.6. Yeme Bozuklukları Yeme bozukluğuna eşlik eden DEHB tanısı olan hastalar tedaviye gelseler de bu
alan çok fazla araştırılmamıştır. Brezilya' da DEHB için özelleşmiş bir erişkin
merkezine kendiliğinden başvuran 107 hastanın 86'sına DSMIV DEHB kriterlerine göre
DEHB tanısı konmuş. Bunlar yaşam boyu yeme bozukluğu ve diğer eştanı durumlarına
yönelik olarak değerlendirilmiş. DEHB vakalarının 9 tanesinin yeme bozukluğu eştanısı
olduğu ve 'tıkınırcasına yeme bozukluğunun' en sık tanı olduğu gösterilmiş (Mattos
P,2004).
31
4. GEREÇ VE YÖNTEM 4.1. Örneklem Araştırmanın yapıldığı yer olan Haydarpşa Numune Eğitim ve Araştırma
Hastanesi (HNEAH) Psikiyatri Kliniği 2002 yılında hizmete girmiştir ve yılda
polikliniğe başvuru sayısı 20000 civarındadır. DEHB için ayrı bir özel dal
bulunmamaktadır.
Çalışmanın etik kurulu onayı, 11.04.2006 tarih ve 06-16 protokol no ile HNEAH
yerel etik kurulu tarafından onaylanmıştır.
Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri polikliniğine
11.04.2006 – 31.08.2006 tarihleri arasında ilk kez başvuran 470 hasta araştırmanın
evrenini oluşturdu. Çalışmaya katılmayı kabul eden ve dışlama kriterlerini içermeyen
246 hasta çalışma grubunu oluşturdu. Çalışmaya katılan kişilere çalışmayla ilgili bilgi
verildi ve çalışmaya katılmayı kabul ettiklerini gösteren yazılı onay alındı.
Dışlama kriterleri:
a) Organik nedene bağlı psikiyatrik bozukluğu olanlar(n=11)
b) Testi anlamayı ve görüşmeleri engelleyecek derecede zihinsel geriliği
olanlar (n=32)
c) Psikotik bozukluğu olanlar(n=13)
d) 18 yaş altı ve 60 yaş üstü hastalar(n=44)
e) Okuma yazması olmayan hastalar(n=10)
4.2. Yöntem Haydarpaşa Numune Hastanesi Psikiyatri polikliniğine 11.04.06- 31.08.06
tarihleri arasında ilk kez başvuran bütün hastalara ulaşılmaya çalışıldı. Çalışmaya
katılmayı kabul eden ve dışlama kriterlerini taşımayan 246 hastaya çalışmada kullanılan
32
bütün değerlendirme formları verilerek poliklinikte doldurmaları istendi. Daha sonra
SCID I ve SCID II uygulandı. DEHB ölçekleri ayrı olarak değerlendirilerek bu
ölçeklerden kesme puanı üstünde puan alan hastalar (WUDÖ ölçeğinden 36 puan
üstünde alanların sayısı = 75, Erişkin DEB/DEHB değerlendirme envanterinden 1. veya
2. bölümdeki dokuzar sorudan en az altı tanesine 2 veya 3 puan verenlerin sayısı=70)
DEHB açısından klinik değerlendirmeye alındı. Hastaların aileleriyle de görüşülmeye
çalışılarak çocukluklarıyla ilgili bilgi alındı. DEHB ölçeklerinden WUDÖ ölçeği
çocukluk dönemi dikkat eksikliği ve hiperaktivite belirtilerini sorguladığından erişkin
dönemi belirtileri için ayrıca Erişkin DEB/DEHB envanteri(Turgay 1995) uygulandı.
DEHB ölçekleri ve klinik değerlendirme sonrası DEHB tanısı alan 39 hasta olgu
grubunu oluşturdu. DEHB olmadığı anlaşılan 207 hasta da kontrol grubunu oluşturdu.
Hastalardan yakını ile gelenlere test ve değerlendirmeler tek oturumda yapıldı.
Diğerlerine başka bir tarihe randevu verilerek yakınlarıyla da görüşülerek yapıldı.
4.3. Gereçler 4.3.1. Sosyodemografik veri Formu: Olguların sosyodemografik özelliklerini belirlemek için bu çalışmada
kullanılmak üzere geliştirilmiş soru formudur.(ek 1)
4.3.2. DEHB tanı ve değerlendirme envanterleri: 4.3.2.1. Wender-Utah Derecelendirme Ölçeği (Wender-Utah Rating
Scale) (WUDÖ) DEHB ile ilişkili erişkinlerin çocukluk çağındaki belirti ve bulguları
değerlendirmek için Wender ve Reimherr'in içinde bulunduğu Utah grubu
tarafından 1993'te geliştirilmiştir. İlk olarak DEHB belirtilerini 61 madde ile
değerlendiren ölçek daha sonra DEHB hastalarını kontrol grubundan ayırabildiği
belirlenen 25 maddesinden oluşan şekline kısaltılmıştır (Ward ve ark. 1993). Her
33
bir maddesinin '0' ile '4' arasında derecelendirildiği (0=hiç, 4=aşırı) beşli likert
tipinde cevaplanan bir özbildirim ölçeğidir. DEHB tanısı için kesme puanı 46 ve
üstü gerekmektedir. WUDÖ'un hem DEHB hastalarını kontrol grubundan
ayırabildiği hem de DEHB hastalarının psikofarmakolojik tedavi sonuçlarını
değerlendirebildiği yapılan çalışmalarda gösterilmiştir (McCann ve ark., 2000).
Ölçeğin Türkçe uyarlamasının geçerlik ve güvenirliliği yapılmış olup, kesme
puanı 36 olarak belirlenmiştir. Kesme noktası olarak 36 ve üzeri alındığında;
duyarlılık %82,5, özgüllük %90,8 saptanmıştır( Öncü ve ark.2005). (ek 2)
4.3.2.2.Erişkin DEB/DEHB tanı ve değerlendirme envanteri (Turgay 1995)
Bu ölçek 1995 yılında geliştirilmiş olup Türkçe'ye çevrilmesi, uyarlanması,
geçerlilik güvenirlik çalışması yapılmıştır (Günay Ş. ve ark. 2006). Erişkin DEB/DEHB
ölçeği geliştirilirken DSM-IV tanı kriterlerindeki 18 belirti alınarak ölçeğin birinci;
Dikkat Eksikliği (DE) ve ikinci Aşırı Hareketlilik (AH) bölümü oluşturulmuştur.
Üçüncü bölüm hazırlanırken DSM-IV' e girmeyen ama konu ile ilgili yapılan ve çeşitli
yayınlarda sözü edilen belirtiler alınarak oluşturulmuştur. Ölçeği oluşturan üç alt bölüm:
1. Bölüm: Dikkat Eksikliği Bölümü (DE) : DSM-IV' teki Dikkat Eksikliği (DE)
belirtileri alınarak oluşturulmuş toplam 9 soru vardır.
2. Bölüm: Aşırı Hareketlilik/Dürtüsellik Bölümü (AH): Bu bölümde DSM-IV'
teki Aşırı Hareketlilik belirtileri alınarak oluşturulmuş toplam 9 soru vardır.
3. Bölüm: DEHB ile ilgili özellikler (Sorun) bölümü; klinik deneyim ve
gözlemlere göre oluşturulan bölüm toplam 30 sorudan oluşmaktadır.
Puanlamada birinci bölümdeki toplam 9 sorudan en az altı tanesine 2 veya 3
cevabı alınmışsa bu kişide Dikkat Eksikliği (DE) vardır denilmektedir. İkinci bölümde
de toplam 9 sorudan en az altısına 2 veya 3 cevabı alınmışsa bu kişide aşırı
hareketlilik/dürtüsellik (AH) vardır denilmektedir. Üçünce bölümdeki sorulara verilen
cevaplar toplanarak DEB/DEHB ile ilişkili özellikler puanı bulunmaktadır.
34
Uygulama yapılırken hastaya ölçeği verip gerekli açıklamayı yaptıktan sonra
kişinin kendi kendisine uygulayabileceği bir ölçektir. (ek 3)
4.3.3. Belirti tarama ölçeği (symptom check list) (SCL-90-R) Hem klinik hem de araştırma durumlarında, deneklerin ruhsal belirtilerinin
dağılımını ve şiddetini belirlemek için ilk kez 1974'te Derogatis tarafından
geliştirişmiş ve 1977’de aynı kişi tarafından gözden geçirilmiştir. Ölçek 'hiç' ile
'çok fazla' arasında beşli likert tipinde cevaplanan 90 madde ve 10 alt birimden
oluşan bir özbildirim ölçeğidir. Sorular, bugün dahil son 3 ay göz önünde
bulundurularak yanıtlanır. Dokuz alt birim şu şekilde adlandırılmıştır:
somatizasyon, obsesif-kompulsif, kişilerarası hassasiyet, depresyon, anksiyete,
öfke-düşmanlık, fobik anksiyete, paranoid düşünce ve psikotizm. Ayrıca bir ek
belirtiler alt birimi de tanımlanmıştır. Alt ölçek puanları, bireyin maddelere
verdiği yanıtların puanlarının sayısal toplamının o alt ölçekteki madde sayısına
bölünmesi ile belirlenir. Üç ayrı genel puan hesaplaması yapılmaktadır. Bunlar; 1-
Genel Belirti Ortalaması (GBO), 2-Pozitif Belirti Düzeyi (PBD), 3-Pozitif belirti
Toplamı'dır (PBT). Tüm alt testlerden alınan puanların toplamının 90'a
bölünmesiyle GBO elde edilir. Her bir alt test ve GBO'nın yorumlanmasında O'dan
1,5’a kadar olan puanlar "normal" kabul edilir, 1,5-2,5 arası "araz düzeyi yüksek",
2,5-4 arası "araz düzeyi çok yüksek" olarak yorumlanır. Türkiye'de geçerlilik ve
güvenilirlik çalışması Dağ (1991) tarafından yapılmıştır (Aydemir ve Köroğlu,
2000; Öner, 1997).(ek 4)
4.3.4. Beck Depresyon Ölceği (Beck depression inventory) (BDÖ) Depresyonun duygusal, bilişsel, somatik ve motivasyonel bileşenlerini
ölçmek amacıyla Beck tarafından 1961 'de geliştirilmiş bir özbildirim ölçeğidir. '0'
ile '3' arasında derecelendirilen dörtlü Likert tipinde cevaplanan 21 maddeden
oluşmaktadır. Testten en düşük O, en yüksek 63 puan alınabilir. Depresyonun
şiddeti 4 derecede değerlendirilir; 5-9 puanlar arası normal, 10-18 puanlar arası
hafif-orta, 19-29 puanlar arası orta-şiddetli ve 30-63 puanlar arası şiddetli
35
depresyonu belirlemektedir. Ülkemizde üniversite öğrencileri için geçerlilik ve
güvenilirlik çalışması Hisli (1989) tarafından yapılmıştır, kesme puanının 17 olarak
kabul edildiği bildirilmiştir (Aydemir ve Köroğlu 2000). (Ek.5)
4.3.5. DSM-IV Eksen I Bozuklukları için Yapılandırılmış Klinik
Görüşme(structured clinical interview for DS M-IV axis I disorders, clinical version) (SCID-I):
DSM-IV'de yer alan 1. eksen psikiyatrik bozukluk tanılarını değerlendirmek
üzere hazırlanan yarı yapılandırılmış bir görüşme çizelgesidir. Sorulara hastanın verdiği
yanıtlar, hasta yakınları ve dosyasından alınan bilgiler ile klinisyenin izlenimi bir araya
getirilerek bir kriterin karşılanıp karşılanmadığına karar verilir. İlk kez Amerikan
Psikiyatri Birliği, Washington D. C. ve Londra tarafından Amerika Birleşik
Devletleri'nde yayınlanmıştır. SCID-I' in Türkiye için uyarlama ve güvenirlik
çalışmalası yapılmıştır. (Özkürkçigil A, 1999)
4.3.6. DSM-III-R Kişilik Bozuklukları için Yapılandırılmış Klinik
Görüşme (structured clinical interview for DSM-III-R personamy disorders) (SCID- II)
DSM-III-R sınıflandırmasına göre II. eksende Kişilik Bozukluğu tanılarını
koymak amacıyla Spitzer ve ark.(1990) tarafından geliştirilen, bireysel olarak
uygulanan bir klinik görüşme yöntemidir (kynk; Sorias ve ark., 1990). Bireyleri 12
Kişilik Bozukluğu açısından değerlendirir. Bunlar; Kaçıngan Kişilik Bozukluğu,
Bağımlı Kişilik Bozukluğu, Obsesif Kişilik Bozukluğu, Pasif Agresif Kişilik
Bozukluğu, 'Kendini Zarara Uğratan' (Self Defeating) Kişilik Bozukluğu, Paranoid
Kişilik Bozukluğu, Şizoid Kişilik Bozukluğu, Şizotipal Kişilik Bozukluğu,
Histriyonik Kişilik Bozukluğu, Narsistik Kişilik Bozukluğu, Sınır Kişilik
Bozukluğu, Antisosyal Kişilik Bozukluğu. Türkiye için uyarlama ve güvenilirlik
çalışması yapılmıştır (Sorias ve ark., 1990).
36
4.4. Verilerin İstatistiksel Analizi Veriler SPSS for Windows 10.0 kullanılarak analiz edildi. Sayımsal verilerin
karşılaştırılmasında ki-kare, ölçüm değerlerinin karşılaştırılmasında t- testi kullanıldı.
%95 düzen aralığında anlamlılık değeri p< 0.05 olarak kabul edildi. Ki- kare testinde
dört gözlü tablolarda beklenen değer 5’in altında olduğu durumlarda fisher- p değeri
kullanıldı. Sayım verilerin yüzde değeri alındı.
37
5. BULGULAR Çalışmamızda, 11 Nisan 2006–31 Ağustos 2006 tarihleri arasında Haydarpaşa
Numune Hastanesi psikiyatri polikliniğine, psikiyatriye ilk kez başvuran 470 hasta
çalışmanın evrenini oluşturdu. Bunlardan 110 tanesi dışlama kriterlerine uyduklarından,
30 tanesi DEHB ölçekleri eksik doldurduğundan değerlendirme dışında bırakıldı. 74
kişi de çalışmaya katılmayı kabul etmedi. Geriye kalan 246 hasta çalışmanın ölçeklerini
doldurduktan sonra görüşmeye alındı.
5.1. DEHB Sıklığı ve Başvuru Şikayetleri DEHB sıklığını saptamak için WUDÖ (25) ölçeğinden 36 puan üstü(n=75) ve
Erişkin DEB/DEHB tanı ve değerlendirme envanterinden 1. ve 2. bölümdeki dokuzar
sorudan en az 6 tanesine 2 veya 3 puan verenler (n=70) değerlendirmeye alındı. Her iki
ölçeğin kriterlerini dolduran hastalar ayrıca klinik görüşmeye alınarak DEHB
konusunda uzman bir hekim tarafından DSM-IV kriterlerine göre değerlendirilerek
DEHB tanısı konmuştur(n=39). Bu görüşme neticesinde 39 hasta (%15.9) DEHB olarak
kabul edilmiştir. Bu 39 DEHB hastasının 18’i (%46) “dikkatsizliğin ön planda olduğu
tip”, 4’ü (%10) “hiperaktivite ve dürtüselliğin ön planda olduğu tip”, 17’ ( %44) si
kombine tip” tanısı almıştır(Grafik 1, Grafik 2).
DEHB olan hastaların psikiyatri polikliniğine başvuru şikâyetleri sırasıyla;
“sinirlilik”( n=12), “mutsuzluk” (n=11), “sıkıntı” (n=10), “unutkanlık” (n=6),
“dikkatsizlik” (n=4), “hayattan zevk alamama”( n=3), “kendine zarar verme”, “ani öfke
patlamaları”, “uykusuzluk”, “çarpıntı” (n=2), “madde kullanımı”, “vücutta ağrı”,
“intihar girişimi”, “çekingenlik”, “baş ağrısı”, “stres”, “huzursuzluk”, “kilo problemi”,
“hareketlilik”, “bayılma” (n=1) şeklindedir. Bazı hastaların başvuru şikayetleri birden
fazla olmaktadır.
38
kombine tip44%
dikkatsizliğin önde olduğu tip
46%
hiperaktivitenin önde olduğu tip
10%
Grafik 1. Psikiyatri Polikliniğine ilk kez başvuran erişkin hastalarda DEHB sıklığı ve DEHB alt tipleri
Grafik 2. DEHB alt tipleri oranları.
5.2. Sosyodemografik özellikler 39 DEHB grubu, çalışma grubunda DEHB tanı ve değerlendirme
envanterlerince DEHB olmadığı saptanan 207 hasta ile Sosyodemografik ve klinik
özellikleri bakımından karşılaştırıldı.
DEHB grubunda yaş ortalaması kontrol grubuna göre istatistiksel olarak daha
DEHB olmayan84,1%
dikkatsizliğin önde olduğu tip
7,3%
kombine tip6,9%
hiperaktivitenin önde olduğu tip
1,7%
39
düşüktü. 39 DEHB hastanın yaş ortalaması 27.38( ss:8,3), kontrol grubunu oluşturan
207 hastanın yaş ortalaması 30.97(ss: 8.6) olarak saptandı( p<0.05)(tablo 1).
Tablo 1. DEHB ve kontrol grubunun yaş ortalamaları DEHB
(n=39) Kontrol (n=207)
p değeri t değeri
Yaş ort±ss 27,38 ± 8,3 30,97 ± 8,6 p<0.05 2,4
Tablo 2. DEHB ve kontrol grubunun sosyodemografik özellikleri DEHB
(n=39) Kontrol (n=207) ki kare p değeri
Kadın 25 (%64,1) 125 (%60,3) Cinsiyet Erkek 14 (%35,9) 82 (%39,7)
0,72*
Bekar 23 (%58,9) 87 (%42,0) Evli 12 (%30,7) 110 (%53,1) Boşanmış 3 (%7,6) 8 (%3,8) Medeni Durum
Dul 1 (%2,5) 2 (%1,1 )
7,181 0,06
İlkokul 10 (%25,6) 73 (%35,3) Ortaokul 11 (%28,2) 26 (%12,5) Lise 13 (%33,3) 80 (%38,6) Eğitim Durumu
Üniversite 5 (%12,9) 28 (%13,6)
6,4 0,09
Var 14 (%35,9) 55 (%26,5) Sınıf Tekrarı Yok 25 (%64,1) 152 (%73,5) 0,2*
Var 8 (%20,5) 9 (%4,3) Disiplin Cezası Yok 31 (%79,5) 198 (%95,7) 0.002*
Çalışıyor 16 (%41,1) 87 (%42,0) Çalışma Durumu Çalışmıyor 23 (%58,9) 120 (%58,0) 1,0*
Geliri yok 21 (%53,8) 114 (%55,0) 500’den az 8 (%20,5) 22 (%10,6) 500-1000 7 (%18,0) 39 (%18,9) Aylık Gelir
1000’den fazla 3 (%7,7) 32 (%15,5
4,04 0,25
* p = fisher’s
DEHB tanısı konanlarda ve kontrol grubunda daha fazla oranda kadın vardı. Bu
oran istatistiksel açıdan anlamlı değildir.(tablo 2)
Medeni durumla ilgili olarak, DEHB grubunda bekâr, boşanmış ve dul olma
oranları kontrol grubuna göre daha yüksek bulunmuştur ancak oranlar arasındaki fark
istatistiksel olarak anlamlı değildir.( tablo 2)
40
Eğitim durumları karşılaştırıldığında eğitim düzeyi ve sınıf tekrarı açısından
kontrol grubuyla arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Ancak
okulda disiplin cezası alma DEHB grubunda daha fazla ve oranlar arasındaki fark
istatistiksel olarak anlamlıdır (p< 0.002)(tablo 2).
Meslek, çalışma durumu, son iki yıl içinde iş değiştirme ve gelir açısından
gruplar arasında fark bulunmamaktadır(tablo 2).
Yasal problemler ile ilgili, DEHB grubunun kontrol grubuna oranla polis ile
başının derde girmesi( karakolluk olma) istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur
(p<0.03). Trafik cezası ve diğer ceza alma açısından bir fark bulunmamıştır(tablo 3).
Tablo 3. Yasal Problemler DEHB
(n=39) Kontrol (n=207) ki kare p değeri
Evet 8 (%20,5) 16 (%7,7) Polis ile başı derde girme Hayır 31 (%79,5) 191 (%92,3) 0.033*
Evet 2 (%5,1) 4 (%1,9) Ceza alma durumu Hayır 37 (%94,9) 203 (%98,1) 0,24*
Evet 3 (%7,7) 16 (%7,7) Trafik cezası alma durumu Hayır 36 (%92,3) 191 (%92,3) 1,0*
* p = fisher’s
Tablo 4. Sigara, Alkol ve Madde Kullanımı
DEHB (n=39)
Kontrol (n=207) ki kare p değeri
Var 7 (%18,0) 12 (%5,8) Madde kullanımı Yok 32 (%82,0) 195 (%94,2) 0.017*
Var 23 (%58,9) 71 (%34,3) Alkol kullanımı Yok 16 (%41,1) 136 (%65,7) 0,46*
Var 21 (%53,8) 87 (%42,0) Sigara kullanımı Yok 18 (%46,2) 120 (%58,0) 0,21*
* p = fisher’s
Madde kullanımı DEHB grubunda kontrol grubuna oranla daha fazla ve
istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p<0.017). Sigara ve alkol kullanımı açısından
bir fark saptanmamıştır(tablo 4).
41
DEHB olanlarda intihar girişimi öyküsü görülme sıklığı kontrol grubuna göre
istatistiksel olarak daha fazladır( ki-kare: 8,866, p:0.003)(tablo 5).
Tablo 5. İntihar Girişimi Öyküsü DEHB
(n=39) Kontrol (n=207) ki kare p değeri
Var 15 (%38,5) 36 (%17,3) Sucide girişimi Yok 24 (%61,5) 171 (%82,7) 0.003*
* p = fisher’s
Her iki grubun birinci derece yakınlarındaki psikiyatrik özelliklerle ilgili,
DEHB grubunun yakınlarında madde kullanımı öyküsü diğer gruba göre daha fazladır
ve istatistiksel olarak anlamlıdır ( fishers p:0.044). diğer psikiyatrik bozukluklar ve
ailede intihar girişimi açısından fark bulunmamıştır(tablo 6).
Tablo 6. Soy Geçmiş Özellikleri DEHB
(n=39) Kontrol (n=207) ki kare p değeri
Yok 32 (%82,0) 159 (%76,8) Anksiyete bozukluğu 1 (%2,5) 28 (%13,5) Duygudurum bozukluğu 4 (%10,5) 17 (%8,2) Şizofreni bozukluğu 2 (%1,0)
Ailede psikiyatrik rahatsızlık öyküsü
Madde kullanımı 2 (%5,0) 1 (%0,5)
0.044*
Yok 34 (%87,0) 193 (%93,2) Ailede intihar girişimi Var 5 (%13,0) 14 (%6,8)
0,19*
* p = fisher’s
42
5.3. Eksen-I Psikiyatrik Hastalık Eştanıları Her iki grubun Eksen –I eştanı dağılımı tablo 7’de gösterilmektedir.
Tablo 7. Eksen-I psikiyatrik hastalıklar eştanı dağılımı DEHB
(n=39) Kontrol (n=207) ki kare p değeri
Var 17 (%43,5) 71 (%34,3) Majör Depresyon Yok 22 (%56,5) 136 (%65,7) 0,27*
Var 6 (%15,4) 12 (%5,8) Distimik Bozukluk Yok 33 (%84,6) 195 (%94,2) 0.046*
Var 2 (%5,1) 3 (%1,5) Bipolar Bozukluk Yok 37 (%94,9) 204 (%98,5) 0,18*
Var 0 9 (%4,3) BTA Depresyon Yok 39 (%100) 198 (%95,7) 0,36*
Var 1 (%2,5) 26 (%12,5) Panik Bozukluk Yok 38 (%97,5) 181 (%87,5) 0,09*
Var 7 (%18,0) 28 (%13,5) OKB Yok 32 (%82,0) 179 (%96,5) 0,45*
Var 1 (%2,5) 2 (%1,0) PTSB Yok 38 (%97,5) 205 (%99,0) 0,4*
Var 3 (%7,7) 13 (%6,3) Uyum Bozukluğu Yok 36 (%92,3) 194 (%93,7) 0,72*
Var 6 (%15,4) 30 (%14,5) Sosyal Fobi Yok 33 (%84,6) 177 (%85,5) 0,81*
Var 2 (%5,1) 23 (%11,1) Özgül Fobi Yok 37 (%94,9) 184 (%88,9) 0,38*
Var 9 (%23,0) 45 (%21,7) Yaygın Anksiyete Bozukluğu Yok 30 (%77,0) 162 (%78,3) 0,83*
Var 1 (%2,5) 6 (%3,0) Somatizasyon Yok 38 (%97,5) 201 (%97,0) 0,9*
Var 1 (%2,5) 4 (%2,0) Yeme Bozukluğu Yok 38(%97,5) 203 (%98,0) 0,5*
* p = fisher’s
Major Depresyon, DEHB ve kontrol grubunda en sık görülen eştanı
olurken(%43,5- % 34,3), DEHB grubunda daha yüksek olmasına karşın oranlar
arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildir. Distimik bozukluğu olanlarda
DEHB görülme sıklığı kontrol grubuna göre istatistiksel olarak daha
fazladır(p<0.044).(tablo 7).
43
5.4. Eksen-II Kişilik Bozukluğu Eştanıları Her iki grubun Eksen-II kişilik bozuklukları eştanı dağılımı tablo 8’da
gösterilmektedir.
Tablo 8. Eksen-II kişilik bozuklukları eştanı dağılımı
Kontrol (n=207)
DEHB (n=39) ki kare p değeri
Var 26 (%12,5) 6 (%15,4) Avoidant Kişilik Yok 181 (%77,5) 33 (%84,6)
0,6*
Var 11 (%5,3) 4 (%10,0) Bağımlı Kişilik Yok 196 (%94,7) 35 (%90,0)
0,26*
Var 40 (%19,3) 4 (%10) Obsesif Kişilik Yok 167 (%80,7) 35 (%90,0)
0,25*
Var 12 (%5,8) 2 (%5,0) Pasif Agresif Yok 195 (%94,2) 37 (%95,0)
1,0*
Var 5 (%2,4) Self Defeating Yok 202 (%97,6) 39 (%100)
1,0*
Var 0 0 Şizoid Yok 207 (%100) 39 (%100)
Var 0 0 Şizotipal Yok 207 (%100) 39 (%100)
Var 4 (%2,0) 0 Paranoid Kişilik Yok 203 (%98,0) 39 (%100)
1,0*
Var 12 (%5,8) 2 (%5,0) Histrionik Kişilik Yok 195 (%94,2) 37 (%95,0)
1,0*
Var 16 (%7,7) 2 (%5,0) Narsistik Kişilik Yok 191 (%92,3) 37 (%95,0)
0,75*
Var 6 (%2,9) 2 (%5,0) Borderline Kişilik Yok 201 (%97,1) 37 (%95,0)
0,61*
Var 6 (%2,9) 1 (%2,5) Antisosyal Kişilik Var 201 (%97,1) 38 (%97,5)
1,0*
* p = fisher’s
Her iki grubun eksen-II kişilik bozuklukları karşılaştırıldığında oranlar arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır(tablo 8).
44
5.5. Ölçek Puanlarının Gruplar Arası Dağılımı Her iki grubun DEHB ölçeklerinden aldıkları puanlar karşılaştırıldığında;
WUDÖ toplam puanı, erişkin DEB/DEHB Değerlendirme Envanteri; Dikkat bölümü
toplam puanı, Dikkat bölümü kriter sayısı, Hareket bölümü toplam puanı, Hareket
kriter sayısı, DEHB toplam puan ve kriter sayısı, DEHB ile ilişkili özelliklerin toplam
puanı, DEHB grubunda istatistiksel olarak daha yüksektir(p<0.05).(Tablo 9).
Tablo 9. DEHB ölçekleri açısından her iki grubun karşılaştırılması
DEHB (ort±ss)
Kontrol (ort±ss) p değeri t değeri
WUDÖ toplam puan 52,44 ± 11,923 25,44 ± 12,988 p<0.001 -12,05 dikkat eksikliği bölümü toplam puanı
19,51 ± 4,784 9,07 ± 5,305 p<0.001 -11,43
dikkat eksikliği bölümü kriter sayısı
7,03 ± 1,871 2,41 ± 2,263 p<0.001 -11,97
hareket bölümü kriter sayısı
5,72 ± 2,139 2,03 ± 2,017 p<0.001 -10,36
hareket bölümü toplam 15,9 ± 5,009 7,54 ± 5,049 p<0.001 -9,48 DEHB toplam kriter sayısı
13 ± 3,524 4,41 ± 3,485 p<0.001 -14,08
DEHB toplam puan 35,41 ± 7,876 16,64 ± 8,547 p<0.001 -12,72
DEB/DEHB Değerlendirme Envanteri
DEHB Özellik Toplam Puanı
52,58 ± 14,256 30,85 ± 14,972 p<0.001 -8,27
Tablo 10. Beck Depresyon ve Beck Anksiyete Ölçeği puanları
DEHB (n=39)
Kontrol (n=207) t değeri p değeri
beck depresyon toplam puanı (ort±ss) 28,76 ± 10,520 18,42 ± 9,854 18,42 p<0.001
Beck Depresyon Ölçeği toplam puanı DEHB grubunda daha yüksektir ve
istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur(p<0.05, t-testi). (Tablo 10).
45
Tablo 11. SCL-90-R puanlarının gruplar arası dağılımı
DEHB(n=39)
(ort±ss) Kontrol(n=207)
(ort±ss) t değeri p değeri
Somatik belirtiler 2,1838 ± 0,93055 1,5145 ± 0,86044 -4,39 p<0.001
Anksiyete 2,3667 ± 0,83739 1,4981 ± 0,84818 -5,87 p<0.001
Obsesif belirtiler 2,5128 ± 0,71495 1,6725 ± 0,79144 -6,17 p<0.001
Depresif belirtiler 2,4970 ± 0,85927 1,7975 ± 0,89351 -4,51 p<0.001
Kisiler arasi iliskilerde duyarlilik 2,6040 ± 0,88735 1,6844 ± 0,92515 -5,73 p<0.001
Psikotik belirtiler 1,7615 ± 0,90164 1,0256 ± 0,71208 -5,6 p<0.001
Paranoid belirtiler 2,2051 ± 0,86388 1,5121 ± 0,84856 -4,66 p<0.001
Ofke 2,4017 ± 1,10072 1,4283 ± 0,92510 -5,84 p<0.001
Fobi 1,6777 ± 0,97207 0,9165 ± 0,85681 -4,97 p<0.001
SCL-90-R tüm alt ölçek puanlarında gruplar arası anlamlı fark
bulunmuştur(p<0.05, t-testi)(tablo 11).
46
6. TARTIŞMA Tartışmaya geçmeden önce, psikiyatri polikliniğine başvuran hastalarda erişkin
dikkat eksikliği- hiperaktivite bozukluğu sıklığı ve eştanı durumları çalışmasındaki
bulgularımızı özetleyecek olursak;
Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi psikiyatri polikliniğine ilk
kez başvuran hastalar arasında erişkin DEHB oranı %15,9 olarak saptanmıştır. Bu 39
DEHB hastasının %7,3’ü dikkatsizliğin önde olduğu tip, %1,7’si hiperaktivitenin önde
olduğu tip, %6,9’u ise kombine tip DEHB alt sınıflamasına girmiştir.
Sosyodemografik özelliklere bakıldığında, DEHB grubunun yaş ortalaması
kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşüktür (DEHB: 27,38,
kontrol grubu: 30,97). Medeni durum bakımından kontrol durumu ile ararlında anlamlı
bir fark bulunmamıştır.
Eğitim durumları açısından her iki grup arasında anlamlı bir fark bulunmazken,
okulda disiplin cezası alma DEHB grubunda istatistiksel olarak daha yüksek
bulunmuştur.
Sosyal yaşamlarında DEHB grubunun polis ile başı derde girme durumu kontrol
grubuna göre istatistiksel yönden anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur. Diğer bir
anlamlı ilişki de madde kullanımının %18 oranı ile kontrol grubundan daha yüksek
olduğudur. Benzer şekilde alkol kullanımı ve sigara kullanımı da sırasıyla %58,9 ve
%53,8 oranlarıyla kontrol grubundan daha yüksek olmasına rağmen istatistiksel olarak
anlamlı değildir.
Hayatları boyunca en az bir kere intihar girişiminde bulunanların oranı,
%38,5’tir. Bu oran kontrol grubuna (%17,3) göre istatistiksel yönden anlamlı olarak
yüksektir.
47
DEHB olan hastaların ailelerinin psikiyatrik rahatsızlık öykülerinde %2,5
anksiyete bozukluğu, %10,5 duygudurum bozukluğu, %5 madde kullanımı bozukluğu
ve %13 intihar girişimi olduğu görülmektedir. Bunlardan sadece madde kullanımı oranı
kontrol grubuna göre istatistiksel yönden anlamlı olarak yüksektir.
DEHB hastalarının eksen 1 psikiyatrik hastalıklar eş tanı dağılımı; major
depresyon %43,5, distimik bozukluk %15,4, bipolar bozukluk %5,1, panik bozukluk
%2,5, OKB %18, postravmatik stres bozukluğu (PTSB) %2,5, uyum bozukluğu %7,7,
sosyal fobi %15,4, özgül fobi %5,1, yaygın anksiyete bozukluğu %23, somatizasyon
%2,5, yeme bozukluğu %2,5 olarak saptanmıştır. Bu oranların kontrol grubuyla
ilişkilerinde herhangi bir anlamlı ilişki gözlenmemiştir.
Eksen 2 kişilik bozuklukları eş tanı dağılımı; avoidant kişilik %15,4, bağımlı
kişilik %10, obsesif kişilik %10, pasif agresif kişilik %5, histrionik %5, narsistik kişilik
%5, borderline kişilik %5, antisosyal kişilik %1 olarak saptanmıştır. Bu oranların
kontrol grubuyla ilişkilerinde herhangi bir anlamlı ilişki gözlenmemiştir.
WUDÖ, DEB/DEHB değerlendirme envanteri, Beck Depresyon Ölçeği ve SCL
90-R ölçek puanları ortalamaları açısından DEHB grubunda alınan puan ortalamaları,
kontrol grubuna göre istatistiksel yönden anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur.
Bu bulguları sırasıyla tartışacak olursak: Bizim çalışmamızda genel psikiyatri polikliniğine ilk kez başvuran ve daha önce
DEHB tanısı almamış hastalar arasında DEHB tanı sıklığı oranı % 15,9 olarak
bulunmuştur. Bu çalışmada saptanan DEHB oranı, Lomas ve Gartside’ın çalışmalarında
saptadıkları oranın (%50) altında olmasına karşın genel popülasyon sıklığının
üstündedir. Genel popülasyon çalışmalarında bildirilen sıklık (%1-6) göz önüne
alındığında psikiyatrik hastalıkların psikiyatri kliniklerindeki sıklığının 3-4 katı yüksek
olması normal bir sonuç olarak görülebilir. Yine de bu oran, erişkin dönemde ilk kez
başvuran hastalarda yüksek bir oran olarak kabul edilebilir. Nitekim DEHB, çocukluk
48
döneminde başlayan ve belirgin işlevsellik kaybıyla seyreden bir bozukluk olduğundan
çocukluk döneminde bir psikiyatrik yardım almaları beklenirdi. Muhtemelen çocukluk
döneminde başlayan bu bozukluğun çocuğun kişilik özellikleri olarak algılanıp bunlarla
yaşamaya alışmaları, erişkin dönemde de DEHB’ye eşlik eden eştanılarla başvurmaları
bu oranın yüksek olarak saptanmasını açıklayabilir.
Çalışmamızdaki erişkin psikiyatri polikliniğinde saptanan DEHB oranının
yüksek olmasının diğer bir sebebi de ülkemizde Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı
uzmanlarının yetersiz sayıda olması, toplumun DEHB hakkında çok az bilgi sahibi
olması bu tanının erişkin dönemine kadar hiç tanı almadan kalmasına neden olmuş
olabilir.
DEHB belirtileri yaşla birlikte azalırken, bazılarının da değişebildiği
belirtilmektedir. Bu belirtiler dikkat eksikliği, dağınıklık, çelinebilirlik, dürtüsellik,
akademik ve mesleki başarısızlık şeklinde olmaktadır. Erişkinlerin %90’ından fazlasının
dikkat eksikliği nedeniyle başvurduğu gösterilmiştir(Schmidt ve Freidson 1990,
Goldstein ve Ellison 2002, Wilens ve ark. 2002). Bizim çalışmamızda 39 DEHB
hastasının 4’ü(%10) dikkat problemi nedeniyle başvurmuştur. Genel başvuru
şikayetlerine bakıldığında hastaların daha çok eştanı şikayetleri ile başvurduğu dikkat
çekmektedir. Bu da erişkinlikte DEHB belirtilerinin daha silik olduğunu ve hastaların
daha çok eştanı durumları ile başvurduğunu desteklemektedir.
Bu çalışmada DEHB olan hastaların yaş ortalaması 27 (min:18, max:52) ,kontrol
grubunun yaş ortalaması 31( min:18,max:59 )’dir. DEHB yaş ilerledikçe kendiliğinden
remisyona girdiği ve yetişkinler arasında daha çok genç kesimde yaygın olduğu ancak
bazı vakalarda ileri yaşlarda tanı alacak düzeyde semptom gösterebildiğini
desteklemektedir.
Klinik temelli çalışmalarda, hiperaktivite ve dürtüselliğin ön planda olduğu tip,
okul öncesi ve erken ilköğretim döneminde; bileşik tip orta öğretim döneminde;
dikkatsizliğin ön planda olduğu tip geç ilköğretim ve lise döneminde görüldüğü
49
bulunmuştur (Lahey, 1994). Genel olarak DEHB olan bireylerin %50-75’i “kombine
tip”, %20-30’u “dikkat eksikliği alt tipi”, %15’in altında da “hiperaktif/impulsif alt tipi”
oluşturmaktadır(Wilensve ark. 2002). Hiperaktif alt tipin ileri yaşlarda giderek azaldığı
daha çok impulsif forma dönüştüğü; bileşik ve dikkat eksikliği alt tipin belirtilerinin ise
azalarak devam ettiği düşünülmektedir(Lalonde ve ark.,1998, Wilens 2003). Bizim
çalışmamızda 39 DEHB hastasının 18’i (%46) “dikkatsizliğin ön planda olduğu tip”,
17’si( %44) “bileşik tip”, 4’ü(%10) “hiperaktivite ve impulsivitenin ön planda olduğu
tip” tanısı aldı. Dikkatsizliğin ön planda olduğu tip ve kombine tip, çalışmamızda
literatürde belirtilen, erişkinlikte en sık saptanan alt tipler şeklindedir.
Çalışmamızdaki DEHB hastalarının erkek/kadın oranı 3/5 olarak saptandı.
DEHB erkeklerde daha sık görülmekle birlikte her iki cinsiyeti de etkileyebileceği
belirtilmektedir. Erkek/ kız oranı çocuklukta 2/1 ile 10/1 arasında değişebilirken klinik
ortamda 6/1 olabilmektedir. Orandaki bu farklılığın nedeni erkeklerin daha fazla
agresyon göstermesi ve antisosyal davranışlarının daha fazla olması ile açıklanmaktadır(
Goldstein ve Ellison2002, Turgay 2001, Chang ve ark. 2000). Literatürde erişkin
dönemdeki DEHB’nin cinsiyetler arası dağılımını bildiren epidemiyolojik çalışma
bulunmamaktadır, ancak erişkin yaşamda oranın 1/1 oluğu düşünülmektedir(Smith ve
ark. 2002). Bizim bulduğumuz oran bu oranın altındadır. Bu oranın düşük olması
çalışmamıza katılan erkek/kadın (3/5) oranının düşük olmasından kaynaklanabilir. Bu
oran göz önüne alındığında erişkinlikte DEHB’nin erkeklerde ve kadınlarda eşit sıklıkta
görüldüğünü desteklemektedir.
Hastaların medeni durumu ile ilgili olarak kontrol grubuyla karşılaştırıldığında
istatistiksel olarak anlamlı olmasa da bekâr ve boşanan oranı daha fazladır. Eğitim
durumları, eğitimde sene tekrarı, çalışma durumları, son iki yılda iş değişikliği, gelir
düzeyi açısından gruplar arasında anlamlı bir fark yoktur. Okulda disiplin cezası alma
ve polisle başı derde girme açısından DEHB grubunun kontrol grubuna göre oranı
istatistiksel olarak daha fazladır. Yapılan çalışmalarda erişkin DEHB’lilerin daha düşük
sosyoekonomik düzeyde olduklarını, iş yaşamında daha fazla problem yaşadıklarını,
daha sık iş değiştirdiklerini eğitim hayatında toplam eğitim sürelerinin daha kısa okul
başarılarının daha düşük, sınıf tekrarının daha fazla olduğunu, daha geç olgunlaştıklarını
50
ve evlilik yaşamlarında daha fazla sorun yaşadıklarını göstermişlerdir (kynk. Faraone ve
ark.). Çalışmamızda kontrol grubu, psikiyatriye başvuran ve DEHB olmayan hastalar
olduğundan, bu hastaların da çeşitli psikiyatrik rahatsızlıkları işlevsel kayba neden
olabileceğinden, eğitim ve gelir düzeyleri gibi özelliklerin DEHB grubundan farklılık
göstermemelerine neden olabilir. Ancak çocukluk ve erişkinlik döneminde disiplin
cezası alma ve polisle başı derde girme gibi çeşitli suç eğilimleri belirgin olarak daha
fazla ve literatür bilgisiyle uyumludur. Yasal problemler ve DEHB ile ilgili; 16-64 yaş
arası 100 erkek mahkum ile yapılan bir çalışmada %25 oranında DEHB tanısı
konmuştur(Eyestone ve Howel, 1994).
Çalışmamızda DEHB grubunda(%59) kontrol grubuna (%34) göre daha fazla
oranda alkol ve madde kötüye kullanımı vardır. Alkol kullanımı açısından bu oran
istatistiksel olarak anlamlı değilken madde kullanımı açısından ise anlamlıdır.
DEHB’da alkol yada madde bağımlılığı eştanısı ile ilgili yapılan çalışmalarda % 34
alkol kullanımı, %30 madde kötüye kullanımı bildirilmiştir. Çalışmamızdaki sonuçlar
literatür bilgisiyle uyumludur. Normal toplum ile karşılaştırıldığında, DEHB tanısı
alanlarda sigara bağımlılığı (%42) daha yüksek bulunmuştur (Pomerleau, Downey,
1995). Bizim çalışmamızda sigara kullanma oranı DEHB grubunda %52 ile kontrol
grubundan (%42) daha fazla olmasına karşın istatistiksel olarak anlamlı değildir ve bu
oran literatürde bildirilen orandan daha yüksek bulunmuştur.
DEHB grubunda intihar girişimi(%29.4) istatistiksel olarak daha fazla
bulunmuştur. Yapılan çalışmalarda DEHB olan erişkinlerin %10’unda intihar girişimi
olduğu, %5’inin de intihar veya kaza sonucu ölmüş olduğu tespit edilmiş ve bu yüksek
oranın nedenleri arasında Depresyon gibi eştanıların sık olması ve dürtü kontrolündeki
zayıflık nedeniyle intihar fikrinin ve girişiminin engellenememesi olabileceği öne
sürülmüştür(Goldstein ve Ellison 2002, Schmidt ve Freidson 1990). Çalışmamızda
DEHB grubunun ve kontrol grubunun, DEHB dışındaki psikiyatrik tanıları arasında fark
olmamasına karşın, intihar girişiminin DEHB grubunda daha yüksek olması, DEHB’nin
erişkinlikteki tanı ve tedavisinin önemini göstermektedir.
Aile öyküsü açısından, DEHB olanların ailelerinde madde kötüye kullanımı
51
istatistiksel olarak daha fazla bulunmuştur. DEHB olan çocukların aileleri ile DEHB’li
olmayanların ailelerinin karşılaştırıldığı bir çalışmada, DEHB’li çocukların ailelerinde
DEHB, Davranım Bozukluğu, Antisosyal kişilik özellikleri, madde kötüye kullanımı
gibi diğer psikiyatrik bozuklukların daha fazla görüldüğü bildirilmiştir (Edwards ve
ark., 1995; kynk. AACAP, 1997). Başka bir çalışmada opiyat bağımlısı kişilerin
çocuklarında da DEHB belirtileri yüksek bulunmuştur(Wilens ve ark., 1995; kynk.
Sullivan ve Rudink- Levin 2001).
Eksen- I eştanı varlığı açısından bakıldığında DEHB grubunda sadece bir hasta
tanı almazken, 22 hasta bir tanı, 13 hasta iki tanı, 2 hasta 3 tanı, 1 hasta da 4 tanı
almıştır. Kontrol grubunda 2 hasta tanı almamış, 136 hasta bir tanı, 60 hasta 2 tanı, 7
hasta 3 tanı ve 2 hasta da 4 tanı almıştır. En sık Major Depresyon %43, daha sonra
sırasıyla Yaygın Anksiyete Bozukluğu %23, Obsesif Kompulsif Bozukluk %%17,
Distimik bozukluk %15, Sosyal Fobi %15, Uyum bozukluğu% 8, Özgül Fobi %5,
Bipolar Bozukluk%5, Panik Bozukluk %2.5, PTSB%2.5 somatizasyon bozukluğu %2.5
ve Yeme bozukluğu%2.5 görülmüştür. Çalışmamızda yalnızca Distimik bozukluk
DEHB grubunda istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur.
Çalışmalarda DEHB tanısı alan erişkinlerin %16-31’inin Major Depresif Bozukluk
tanısı aldığı(Barkley 1996, Biederman 1993), %19-37’sinin Distimi tanısı aldığı
saptanmıştır(Murphy, Barkley 1996). Depresyon ve Distimik Bozukluk, çocukluk
çağından itibaren varolan başarısızlık beklentisi ve sosyal ilişki güçlükleriyle bağlantılı
“düşük benlik değeri” ve genel mutsuzluğun bir sonucu olabilir. Ayrıca nörogelişimsel
bir bozukluğun diğer psikiyatrik bozukluklara yatkınlığı artırıyor olması da eş tanı
oranlarının yüksek olmasının diğer bir nedeni olabilir(Shekim, 1990; Horing, 1998).
Eştanı oranlarıyla ilgili olarak çalışmamızın sonuçları daha önceki çalışmaların
sonuçlarıyla uyumludur.
Genel toplumda anksiyete bozukluğunun yaşam boyu prevelansı kadınlarda
%30.5, erkeklerde %19.2 dir. DEHB’de anksiyete bozukluğu oranı %50; DEHB olan
bayan erişkinlerde anksiyete bozukluğu oranının %62 olduğunu belirten çalışmalar
mevcuttur. Bazı kaynaklara göre ise erişkin DEHB hastalarında % 21 Yaygın anksiyete
bozukluğu, %12 Özgül fobi, %11 Panik bozukluğu, %7 Obsesif kompulsif bozukluğu
52
görüldüğü belirtilmiştir(Goldstein ve Ellison 2002, Pary ve ark. 2002). Anksiyete
bozukluklarının özellikle dikkat eksikliğinin ön planda olduğu tipte daha fazla
görüldüğü düşünülmektedir (Dinn ve ark. 2001, Alasdair ve ark. 2000). Bu çalışmadaki
anksiyete bozuklukları eş tanısının genel toplum oranından fazla olduğu ve DEHB
eştanı çalışmalarıyla uyumlu olduğu saptanmıştır.
DEHB olan erişkinlerde eştanı oranının yüksek olmasının sebepleri arasında;
DEHB’nin erişkin döneme kadar devam edebilme belirleyicilerinin; ailesellik,
psikososyal problemler, duygudurum ve anksiyete bozukluları eştanı varlığının
bulunması olabilir(Goldstein ve Ellison 2002, Pary ve ark. 2002, Montano 2004).
Kişilik bozukluklarıyla birlikteliği açısından bakıldığında ise DEHB grubunun
% 56’sında herhangi bir kişilik bozukluğu bulunmazken kontrol grubunda bu oran %
57’dir. En sık tanı alan Avoidant (%15) kişilik bozukluğu olurken, sonra sırasıyla
bağımlı ve obsesif kişilik bozukluğu %10, pasif agresif, histriyonik, borderline ve
narsisitik kişilik bozukluğu %5, en az olarak antisosyal kişilik bozukluğu %2.5
saptanmıştır. Antisosyal kişilik bozukluğu eştanı oranları literatürde daha yüksek
bulunmuştur. Bir izlem çalışmasının sonuçalrına göre erişkin dönemde DEHB’lilerin
%18’inde (kontrol grubunda %2) antisosyal kişilik bozukluğu eştanısı
saptanmıştır(Mannuza ve Klein, 2000, Barkley, 1998). Bu çalışmada dahil edilen
çocukların hepsinin erkek olması oranların daha yüksek bulunmasının nedeni olabilir.
Bizim çalışmamızda kadın hastaların çoğunlukta olması antisosyal kişilik bozukluğunun
düşük bulunmasının nedeni olabilir.
Her iki grubun ölçek puanlarına bakıldığında, DEHB grubunun WUDÖ ölçek
puanları ve Erişkin DEB/DEHB değerlendirme envanterinden (Turgay 1995) aldıkları
puanların oranı kontrol grubuna göre oldukça yüksek ve istatistiksel olarak anlamlı
bulunmuştur.
SCL-90-R BDÖ ve BAÖ puanları da DEHB grubunda daha yüksek ve
istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Bu sonuçlar, DEHB belirtilerinin şiddeti
53
arttıkça depresif, anksiyöz ve genel psikopatolojinin de şiddetinin arttığına işaret
etmektedir.
54
ÖZET
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) çocukluk döneminde
başlayan ve temel belirtileri dikkatsizlik, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik olan bir
bozukluktur. Çocukluk dönemindeki sıklığı % 3-7, erişkin dönmedeki sıklığı ise % 1-
5 arasında olduğu belirtilmektedir. DEHB erişkin dönemde yüksek psikiyatrik eştanı,
sosyal ve eğitim/meslek alanlarında sorunlarla kendini gösterebilmektedir.
Bu çalışmada, genel psikiyatri polikliniğine başvuran hastalarda DEHB sıklığı,
DEHB’na eşlik eden psikiyatrik tanıların araştırılması ve DEHB tanısı alan erişkinlerin
eştanı ve sosyodemografik açıdan DEHB olmayan hastalarla karşılaştırılması
amaçlanmıştır
Çalışmaya, 11 Nisan2006- 31 Ağustos 2006 ayları arasında Haydarpaşa
Numune Hastanesi psikiyatri polikliniğine ilk kez başvuran hastalar erişkin DEHB
yönünden değerlendirildi. DEHB tanısı, çocukluk dönemi belirtileri WUDÖ ölçeği,
erişkin dönem belirtileri ise Erişkin DEB/DEHB değerlendirme envanterince
değerlendirildikten sonra DSM-IV tanı ölçütlerine göre saptanmıştır. Psikiyatrik eştanı
varlığını değerlendirmek için yapılandırılmış klinik görüşme (SCID-I ve II)
uygulanmıştır. Hastaların sosoyodemogarfik özellikleri yarı-yapılandırılmış bir form
ile belirlenmiştir. Ayrıca her iki gruba genel psikopatolojinin derecelendirilmesi için
SCL-90-R, depresyon ve anksiyete derecelendirmesi için BDÖ ve verilmiştir.
Sonuç olarak, DEHB’nun erişkin psikiyatri polikliniğindeki sıklığı %15,9’dur.
DEHB olan erişkinlerin genelde eştanı problemleri ile psikiyatriye başvurduğu
saptanmıştır. DEHB olanlarda eğitim ve sosyal alanlarda sıkıntı yaşadıkları
görülmektedir. Erişkin döneme kadar devam eden DEHB’da yüksek oranda
psikiyatrik eştanı saptanmıştır. Bazı psikiyatrik bozukluklar; madde kullanımı, intihar
girişimi gibi durumlar DEHB olan hastalarda yüksek oranda olabilmektedir. Bu tür
belirtilerin DEHB için prognoz göstergesi olabileceğini ve ilerde bu konuda
55
yapılacak çalışmaların DEHB’nun erişkin dönemdeki seyrini öğrenmemize yardımcı
olacağını düşünmekteyiz.
56
Kaynaklar AACAP, Practice Parameters for the Assessment and Treatment of Children, Adolescent and Adult with Attention-Deficit/Hyperactivity. J Am. Acad Child Adoescent Psychiatry 1997;36(10)(supplement):85-121.
Adler LA, Cohen J. Screening Adults for Attention-Deficit/Hyperactivity Disorder (ADHD). Psychiatry and Mental Health, 2003.(www.medscape.com).
Amerikan Psikiyatri Birliği. Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı, Dördüncü baskı (DSM-IV) (çev.ed.: Köroğlu E) Hekimler Yayın Birliği, Ankara,1995.
Angold A, Costello EJ, Erkanli A. Comorbidity. J Child Psychol Psychiatry. 1999 Jan;40(1):57-87.
Arnold LE, Sex differences in ADHD: conference summary. J Abnorm Child Psychol 1996; 24: 555-569
Aydemir Ö, Köroğlu E. Psikiyatride Kullanılan Klinik Ölçekler. Hekimler Yayın Birliği, 2000; s.33-37
Barbaresi W, Katusic S, Colligan R, Weaver A, Pankratz V, Mrazek D, Jacobsen S. How common is attention-deficit/hyperactivity disorder? Towards resolution of the controversy: results from a population-based study. Acta Paediatr Suppl 2004; 93(445): 55-59
Barkley RA, Murphy K, & Kwasnik D. Psyychological Adjusment and Adaptive Impaiments in Young Adults with ADHD. J of Attention Disorders 1996;1:41-54.
Barkley R.A. Development course, adult outcome, and clinic-referred ADHD-adults. In R.A.Barkley(Ed.), Attention deficit hyperactivity disorder: A handbook for diagnosis and treatment (2nd ed., pp. 186-224). New York: Guilford. 1998.
Barkley R.A., Major life activity and health outcomes associated with attention-deficit/hyperactivity disorder. J Clinic Psychiatry 2002; 63: 10-15
Barkley RA, Anastapulos AD, Guevremont DC, et al. Adolescent with ADHD: Patterns of Behavioral Adjusment, Academic Functioning and Treatment Utulization. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry 1991;30:752-761
Barkley, R.A. A critique of current diagnostic criteria for attention deficit hyperactivity disorder: Clinical and research implications. Journal of Development and Behavioral Pediatrics 1990; 11: 343-352.
Barkley, R.A. Behavioral inhibition, sustained attention, and executive functions: Constructing a unified theory of ADHD. Psychological Bulletin 1997a; 121: 65-94.
57
Barkley, R.A. The nature of self control. New York: Guilford. (1997b).
Baumgartel A, Wolraich ML, Dietrich M. Comparison of Diagnostic Criteria of Attention Deficit Hyperactivity Disorder. J Am Child Adolesc Psychiatry 1995;34:629-638
Bekaroğlu M, Aslan Y, Gedik Y, Değer O, Mocan H, Erduran E, Karahan C. Relationships between serum free fatty acids and zinc, and attention deficit hyperactivity disorder: A research note. J. Child Psychol. Psychiat.1996;37(2): 225-227
Biederman J, Faraone SV, Monuteaux MC, Bober M, Cadogen E. Gender Effects on Attention-Deficit/Hyperactivity Disorder in Adults, revisted. Biological Psychiatry 2004;55(7):692-700
Biederman J, Faraone SV, Spencer T, Wilens T, Norman d, Lapey KA. Patterns of Psychiatric Comorbidity, Cognition and Psychosocial Functioning in Adults with Attention Deficit Hyperactivity Disorder. Am J Psychiatry 1993; 150:1792-1798
Biederman J, Faraone SV, Spencer T., et al. Gender Differences in a Sample of Adult with Attntion Deficit Hyperactivity Disorder. Psychiatry Res 1994;53:13-29.
Biederman J, Mick E, Faraone SV, et al. Influence of Gender on Atttention Deficit hyperactivity Disorder in Children Reffered to Psychiatry Clinic. Am J Psychiatry 2002;159:36-42
Biederman J. Attention-Deficit/Hyperactivity Disorder. A Life-Span Perspective. J Clin Psychiatry 1998;59(supll7):4-15.
Biedermann J., Faraone S., Millberger S., etal. A Prospective 4-year Follow-up Study of Attention Deficit Hyperactivity and Related Disorders: Archives of General Psychiatry, 1996; 53:437-446
Bilici M, Yildirim F, Kandil S, Bekaroglu M, Yildirmis S, Deger O, Ulgen M, Yildiran A, Aksu H. Double-blind, placebo-controlled study of zinc sulfate in the treatment of attention deficit hyperactivity disorder. Prog Neuropsychopharmacol Biol Psychiatry. 2004 Jan;28(1):181-90 Busch B, Biederman J, Cohen LG, Sayer JM, Monuteax MC, Mick E, et al. Correlates of ADHD among Children and Psychiatry Clinics. Psychiatric Services 2002;53:1103-1111.
Cantwell DP. Attention Deficit Disorder: A Rewiev of the Past 10 Years. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry 1996;35:978-987
Cantwell, DP. & Baker, L. Satbility and natural history of DSM-III childhood diagnoses. J American Academy of Chield and Adolescent Psychiatry 1989;28, 691-700
Chang KD, Steiner H, Ketter TA. Psychiatric Phenomenology of Child and Adolescent Bipolar Offspring. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry 2000;39:453-460
58
Cocores JA, Patel MD Gold MS, Pottash AC. Cocaine Abuse, Attention Deficit Disorder and Bipolar Disorder. J Nerv Ment Dis 1987;175:431-432
Cumba-Avil'es, E. & Bauermeister, J.J. Differential diagnosis of ADHD and other disodersusing conditional probabilities. Paper presented at the 110th annual convention of the American Psychological Association, Chicago, IL.( 2002, August).
Dinn WM, Robbins NC, Harris CL. Attention Deficit/Hyperactivity Disorder, Neuropsychological Correlates and Clinical Presentation 2001;11:114-121.
DSM-III: Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, third edition. American Psychiatric Association Washington DC, 1980.
DSM-III-R: Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, third edition revised. American Psychiatric Association Washington DC, 1987
Elliott H. Attention deficit hyperactivity disorder in adults: a guide for the primary care physician. South Med J. 2002; 95: 736-742
Ercan ES, Aydın C. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Özellikleri- Tedavisi, Çocuklarda ve Erişkinlerde Belirtileri. Üçüncü Baskı, İstanbul, Gendaş 2000.
Erman Ö., Turgay A., Öncü B., Urdarivie V. Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan çocuk ve gençlerde komorbidite: yaş ve cinsiyet farklılıkları. Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi 1999; 6(1): 12-18
Eyestone L.L., Howel R.J. An epidemiological study of attention deficit hyperactivity disorder and major depression in a male prison population. Bull Am Acad Psychiatry Law 1994; 22: 181-193
Faraone S.V., Biederman J.What is the prevalance of adult ADHD? Results of a population screen of 966 adults. J Atten Disord. 2005 Nov; 9(2): 384-391
Faraone SV. Genetics of Childhood Disorders: XX. ADHD, Part:4 Is ADHD Genetically Heterogenous? J Am Acad Child Adolesc Psychiatry 2000; 39(11): 1455-1457
Faraone, S.V., Biederman, J., Feighner, J.A. & Monuteaux, M.C. Assesing symptoms of attention deficit hyperactivity disorder in children and adults: Which is more valid? Journal of Consulting Clinical Psychology 2000; 68:830-842.
Feinberg, A.G.(2000). Diagnosis and treatment of AD/HD in adults. Attention, 6(4), 20-22.
Fisher M., Barkley R.A., Edelbrock C.S. & Smallish. The Adolescent Outcome of Hyperactive Children Diagnosed by Research Criteria: II. Academic, Attentional, Neuropsycological Status. Journal of Consulting and Clinical Psyhology, 1990; 58:580-588.
59
Gaub M, Carlson CL. Gender differences in ADHD: a meta-analysis and critical rewiev. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry 1997;36: 1036-1045
Gaub M., Carlson, C L. Behavioral characteristics of DSM-IV ADHD subtypes in a school-based population. J Abnorm Child Psyhology 1998; 25: 103-111
Gittelman, R., Mannuzza, S., Shenker, R. & Bonagura, N. Hyperactive boys almost grown up: I. Psychiatric status. Archives of General Psychiatry 1985;42:937-947
Goldstein S. Contunity of ADHD in Adulthood: Hypothesis and Theory Meet Realty. Ed: Goldstein S Ellison AT, Clinican’s to Adult ADHD Assesment and Intervention. Academic Pres, California, USA 2002.
Goldstein, S. Understanding and managing children’s classroom behaviour. New York: Wiley. 1995.
Günay Ş, Savran C, Aksoy UM, Maner F, Turgay A, Yargıç İ. Erişkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Ölçeğinin (Adult ADD/ADHD DSM IV- Based Diagnostic Screening and Rating Scale) dilsel eşdeğerlilik, geçerlik güvenirlik ve norm çalışması. Türkiye'de Psikiyatri 2006; 8(2):98-107
Hechtman, L. Subgroups of adult outcome of attention deficit disorders and comorbidities in children, adolescents and adults (pp. 437-454). Washington DC: American Psychiatric Pres. 2000
Heiligenstein, E., Conyers, L., Bems, A.R. & Smith, M.A. Preliminary normative data on DSM-IV attention deficit disorder n college students. Journal of American College Health 1998; 46:185-188.
Herrero, M.E., Hechtman, L., & Weiss, G. Antisocial disorders in hyperactive subjects from childhood to adulthood: Predictive factors and chracterization of subgroups. American Journal of Ortho 1994; 64: 510-521.
Hill, J.C. & Schoener, E.P. Age dependent decline of attention deficit hyperactivity disorder. American Journal of Psychiatry 1996;153:1143-1146. Neuropsychiatry, Neuropsychology and Behavioral Neurology, 8:282-292.
Horing M. Adresing Comorbidity in Adults With Attention-Deficit/Hyperactivity Disorder. J Clin Psychiatry 1998;59 suppl 7: 6-75
ICD-I0: The international Classification of Diseases, Tenth revision, 1988
Kennemer, K., Goldstien S. Incidance of ADHD in adults with severe mental health problems. Appl Neuropsychol. 2005; 12(2): 77-82.
Kessler RC, Adler L, Barkley R, Biederman J, Conners CK, Demler O, Faraone SV, Greenhill LL, Howes MJ, Secnik K, Spencer T, Ustun TB, Walters EE, Zaslavsky AM. The prevalence and correlates of adult ADHD in the United States: results from the National Comorbidity Survey Replication. Am J Psychiatry. 2006 Apr;163(4):716-23.
60
Kozielec T, Starobrat HB, Kotkowiak L, Deficiency of certain trace elements in children with hiperactivity. Psychiatry pol. 1994; 28(3): 345-353
Lahey, B.B., Applegate, B., McBurnett, K., Biederrman, J., Greenbhill, L., Hynd, G.W., et al. DSM-IV field trials for attention deficit/hyperactivity disorder in children and adolescents. Journal of the American Academy of Child and Adolescent Psychiatry 1994;33:1673-1685.
Lalonde J, Turgay A, Hudson J. Attention-Deficit/Hyperactivity Disorder Subtypes and Comorbid Distruptive Behaviour Disorder in a Child and Adolescent Mental Healt Clinic. Can J psychiatry 1998;43:623-628
Lenard A., Adler, Clinical presentations of adult patients with ADHD, J Clin Psychiatry 2004; 65: 8-11
Levitan, R., Jain & Katzman, M. Seasonal affective symptoms in adults with residual ADHD. Comprehensive Psychiatry 1999 ;40: 261-267.
Loeber, R.L., Burke, J.D., Lahey, B.B. ve ark. Oppositional defiant and conduct disorder: a review of the past 10 years, Part I. JAm Acad Child Adolesc Psychiatry, 2000; 39: 1468-1484.
Lomas B & Gartside P. ADHD in adult psychiatry outpatients. Psychiatry Services 1999;50: 705
Mancini, C., Van Ameringen, M., Oakman, J.M. & Figueiredo, D. Chieldhood ADHD in adults with anxiety disorders. Psychological Medicine, 1999; 29:515-525.
Mannussa S., Kleine G., Bonagura N., Malloy P., Gaimpino T.L., and Addalli K.A.. Hyperactive Boys Almost Grown up, II: Status of Subjects Without a Mental Disorder. Archives of General Psychiatry, 1991; 48:77-83
Mannuza S ve Klein RG. Long Term Progmosis in Attention-Deficit/Hyperactivity Disorder. Child and Adolescent Psychiatry Clinics of North America 2000;9(3):711-726.
Mannuzza, S., Klein, R.G., Bessler, A., Malloy, P., & LaPadula, M. Adult outcome of hyperactive boys: Educational achivement, occupational rank, and psychiatric status. Archives of General Psychiatry 1993; 50:565-576.
Mattos P, Saboya e, Ayrao V, Segenreich D, Duchesne M, Coutinho G. Comorbid eating disorders in a Brazilian Attention-Deficit/Hyperactivity Disorder Adult Clinical Sample. Rev Bras Psiquiatr 2004;26(4):248-250
McCann BS, Schele L, Ward N, Roy-Bryne P. Discriminant Validity of the Wender Utah Rating Scale For Attention-Deficit/Hyperactivity Disorder in Adults. J Neuropsychiatry Clin Neurosci 2000;12(2):240-245.
61
McCraeken. AttentionDeficit Disorder. Ed: Sadock Bj, Sadock VA, Comprehensive Textbook of Psychiatry 7th. Edition, pp: 2679-2692, Lippincott Williams&Wilkins, Philadelphia, USA 2000,
Mc Gee R, Williams S, Anderson JC, McKenzie-Parnel JM, Silva PA. Hyperactivity and serum and hair zinc levels in 11- year old children from the general population. Society of Biological Psychiatry.1990;28: 165-168
McGough JJ, Smalley SL, McCracken JT, Yang M, Del'Homme M, Lynn DE, Loo S. Psychiatric comorbidity in adult attention deficit hyperactivity disorder: findings from multiplex families. Am J Psychiatry. 2005;162(9):1621-7.
Memik NÇ, Önder ME. Erişkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu. 3P Psikiyatri Psikoloji Psikofarmakoloji Dergisi, 2004; 12(1):44-56.
Millstein RB, Wilens TE, Biederman J, Spencer TJ. Presenting ADHD Symptoms and Subtypes in Clinically Refered Adults with ADHD. J Attention disorder 1997;2(3):159-166.
Mitchell EA, Aman MG, Turbott SH, Manku M, Clinical Characteristicsand Serum Essential Fatty Acids Levels Hyperactive Children. Clinical Pediatrics. 1987;26(8):406-411
Motavallı Mukaddes, N., (1994) Kentsel kesimdeki Türk ilkokul çocuklarında dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu sıklığının incelenmesi. Üst ihtisas tezi, İstanbul.
Murphy, K.R., & Barkley, R.A. Updated adult norms for the ADHD Behaviour Checklist for adults. The ADHD Report 1996;4:12-16.
Murphy, K.R., & Barkley, R.A. Attention deficit Hyperactivity disorder in adults: Comorbidities and adaptive impairments. Comprehensive Psychiatry 1996a;37:393-401.
Murphy, K.R., & Barkley, R.A. Prevalance of DSM IV symptoms of ADHD in adult licenced drivers: Implications for clinical diagnosis. Journal of Attention Disorders 1996b; 1:147-161.
Murphy, KR, Gordon, M, & Barkley, R. To what extent are ADHD symptoms common? A reanalysis of standardization data from a DSM IV checklist. ADHD Report 2000;8(3): 1-5.
National Institues of Health Consensus Development Panel. NIH Consensus development conference statement: Diagnoses and treatment of attention deficit/hyperactivity disorder (ADHD), Journal of the American Academy of Child and Adolescent Psychiatry 2000;39:182-193.
Nierenberg A.A., Miyahara S., Spencer, T., Wisniewski, S.R., Otto, M.W., Simon, N., Pollack, M.H., Ostacher, M.J., Yan, L., Siegel, R., Sachs, G.S.; STEP-BD Investigators. Clinical and Diagnostic implications of lifetime attention-deficit/hyperactivity disorder comorbidity in adults with bipolar disorder: data from the first 1000 STEP-BD participants. Biol Psychiatry 2005 Jun 1; 57(11): 1467-73.
62
Öncü B, Ölmez Ş. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan erişkinlerde nöropsikolojik bulgular. Türk Psikiyatri Dergisi 2004; 15(1): 41-46.
Öner N. Türkiye’de Kullanılan Psikolojik Testler. Bir Başvuru Kaynağı.3.basım.s.461-464. Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 1997
Özkürkçügil A, Aydemir Ö, Yıldız M, Esen Danacı A, Köroğlu E. DSM-IV Eksen I Bozuklukları için Yapılandırılmış Klinik Görüşmenin Türkçeye Uyarlanması ve Güvenilirlik Çalışması. İlaç ve Tedavi Dergisi. 1999; 12: 233-236
Pary R, Lewis S, Matuschka PR, Rudzinskiy, Safi M, Lippmann S. Attention Deficit Hyperactivity Disorder in Adults. Ann Clin Psychiatry 2002;14:105-111.
Pomerleau OF, Downey KK, Stelson FW, Pomerleau CS. Cigarette smoking in adult patients diagnosed with attention deficit hyperactivity disorder. J Subst Abuse. 1995;7(3):373-378.
Ratey, J.J., Greenberg, M.S., Bemporad, J.R. & Lindem, L.J. Unrecognized Attention-deficit hyperactivity disorder in adults presenting for outpatient psychotherapy. Journal of Child and Adolescent Psychopharmacology 1992;2:267-275.
Sachdev, P. Attention deficit hyperactivity disorder in adults. Psychological Medicine, 1999; 29:507-514.
Sachs, G.S. & Baldassano, C.F. Comorbidity of attention deficit hyperactivity disorder with early and late onset bipolar disorder. American Journal of Psychiatry 2000;157, 466-468.
Satterfield, J.H., Hoppe C; m. & Schell, A.M. A prospective study of delinquency in 110 adolescent boys with attention deficit disorder and 88 normal adolescent boys. American Journal of Psychiatry 1982;139:795-798.
Schachar RJ: Hyperkinetic Syndrome: historical development of the concept. The Overactive Child. Taylor EA (ed). Spastics International Medical Publications, 1986, s.19-41.
Schmidt K, Freidson S. Atypical Outcome in Attention Deficit Hyperactivity Disorder. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry 1990;29:566-570.
Schubiner H, Tzelepis A, Milberger S, Lockhart N, Kruger M, Kelley BJ, Schoener EP. Prevalence of attention-deficit/hyperactivity disorder and conduct disorder among substance abusers. J Clin Psychiatry. 2000;61(4):244-51
Secnik K, Swensen A, Lage MJ. Comorbidities and costs of adult patients diagnosed with attention-deficit hyperactivity disorder. Pharmacoeconomics. 2005;23(1):93-102.
Seidman L.J., Biedermann J., Faraone S.V., Weber W. And Oullette C. Toward Defining A Neuropsychology od Attention Deficit-Hyperactiviy Disorder: Performance of ch,ldren and Adolescents from a Large Clinically Referred Sample. Journal of Consulting and Clinical Psyhology, 1997; 65:150-160
63
Shaffer D., Attention Deficit Hyperactiviity Disorder in Adults. American Journal of Psychiatry, 1994; 44:260-268
Shekim WO, Asarnow RF, Hess E, Zaucha K, Wheeler N. A clinical and demographic profile of a sample of adults with attention deficit hyperactivity disorder, residual state. Compr Psychiatry. 1990 Sep-Oct;31(5):416-25.
Smith, B.H., Pelham, W.E., Gnagy, E., Molina, B., & Evans, S. The reliability, validity and unique contributions of self-report by adolescents receiving treatment for attention deficit hyperactivity disorder. Journal of Consulting and Clinical Psychology 2002; 68, 489-499.
Smith, E.V.Jr., & Johnson, B.D. Factor structure of the DSM IV criteria for college students using the Adult Behavioral Checklist . Measurement and Evaluation in Counseling and Development 1998; 31, 164-183.
Sorias S, Saygılı R, ElbiH, Vahip S, Mete L, Nifirnr Z, Örnek I, Aydın C, Aktener E. DSM-III-R kişilik Bozuklukları için yapılandırılmış Klinik Görüşme formu(SCID II). Ege Üniversitesi, 1990
Spencer T.J., Biedermann J., Wilens T., Faraone S. Adults with Attention Deficit/Hyperactiviy Disorder: A Controversial Diagnoses. Journal of Clinical Psychiatry, 1998; 59:59-68.
Stein, M.A., Fischer, M., & Szumowski, E. Evaluation of adults for ADHD. Journal of the American Academy of Child and Adolescent Psychiatry 1999; 38, 940-941
Sullivan MA, Rudink- Levin F. Attention Deficit Hyperactivity Disorder and Substance Abuse. Ann N Y Acad Sci 2001;931:251-270
Tahiroğlu, A.Y., Avcı, A., Fırat, S., Seydaoğlu, G. Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu: Alt tipleri. Anadolu Psikiyatri Dergisi 2005; 6: 5-10.
Thorley, G.: Hyperkinetic syndrome of child, clinical characteristics. Br J Psychiatry 1944;144: 16-34,
Turgay A. Diagnosing and Treating ADHD in Adults. The Canadian J of CME 2001;182-190
Turgay, A. Gençlerde dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB): sınıflandırma, tanı ve tedavide yenilikler. Ergenlikte ruhsal Sorunlara Yaklaşım-I, Ege Psikiyatri Sürekli Yayınları, 1997; 2: 413-451.
Türkbay T, Söhmen T. Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu.Psikiyatri Dünyası2000;4:57-63
Ward MF, WNDER PH, Reimherr FW. The Wender Utah Rating Scale: An Aid in the Retrospective Diagnosis of Childhood Attention-Deficit Hyperactivity Disorder. Am J Psychiatry 1993;150:885-890.
64
Weinstein C.S., Cognitive Remediation Strategies: An Adjunt to the Psycotherapy of Adults with Attention Deficit Hyperactivity Disorder. Journal of Psychotherapy Practice and Research. 1994; 3:44-57
Weis M, Weis G. Attention Deficit Hyperactivity Disorder Child and Adolescent Psychiatry: A Compherensive Textbook, Levis M. Lippincott Williams&Wilkins, Third ed. Philadelphia 2002.
Weiss G, Hechtman LT. Hyperctivite Children Grown Up. Pp. 3-17,61-84, Guilford Pres, New York, USA, 1986.
Wender PH, Attention Deficit Hyperactivity Disorder in Adults. Oxford University Pres, New York, 1995; 122-143.
Wender, P, Wolf, L. & Wassertein, J. Adults with ADHD: An overview. In J.Wasserstein, L.Wolf,&F.F.LeFever (Eds.), Adult attention deficit disorder: Brain mechanism and life outcomes. New York Academy of Science Annals 2001; 931: 1-16.
Werner, E. & Smith, R.S. Vulnerable But Invincible Publisher: Adams, Bannister & Cox. 1998.
Wilens TE, Biederman J Spencer T. Attention Deficit Hyperactivity Disorder Across Life Span. Ann Rev Med. 2002;53:113-131
Wilens TE, Biederman J, Wozniak J, Gunawardene S, Wong J, Monuteaux M. Can adults with attention-deficit/hyperactivity disorder be distinguished from those with comorbid bipolar disorder? Findings from a sample of clinically referred adults. Biol Psychiatry. 2003;54(1):1-8.
Wolf L.E. and Wasserstein J. Adult ADHD: Concluding Thoughts. NewYork Academy of Science Annals, 2001; 931:396-408
Wood, D.R., WenderP.H., Reimherr, F.W. The prevalance of attention deficit disorder, residual type, or minimal brain dysfunction, in a population of male alcholic patients. American Journal of Psychiatry 1983; 140: 95-98.
Yıldırım, F,(1998). Dikkat Eksikliği- Hiperaktivite Bozukluğu olan okul çocuklarında biyolojik markerlerin belirlenmesi ve tedavide çinko sülfat’ın eklenmesi. Uzmanlık tezi, Trabzon.
Young S. The YAQ-S and YAQ-I: Development of self and Informant Questionnaires Repoting on Current Adult ADHD Symptomalogy, Comorbidity and Associated Problems. Personality and Individual Differences 2004; 36:1211-1223.
EKLER
EK 1. SOSYODEMOGRAFİK VERİ FORMU
Adınız, Soyadınız:
Tarih:
Yaşınız:
Cinsiyet: Kadın ( ) Erkek ( )
Medeni Durum: Bekar ( ) Evli ( ) Boşanmış ( ) Dul ( )
Kaç kez( ) Kaç kez ( )
Eğitim Düzeyi: İlkokul ( ) Ortaokul ( ) Lise ( ) Üniversite ( )
Sınıf Tekrarı: Hayır( ) Evet ( ) Kaç kez …..
Kaçıncı sınıfta yada sınıflarda …..
Meslek : ………………………..
Çalışma durumu : Çalışıyorum ( ) Çalışmıyorum( )
İş Değiştirme: Hiç( ) Nadiren( ) sık( )
İş değiştirme nedeni: …………….
Aylık Toplam Geliriniz: Gelir yok( ) 500 YTL’den az( ) 500 - 1000 YTL arası ( ) 1000
YTL’den çok( )
Okulda displin cezası aldınız mı: evet( ) hayır( ) kaç kez:
Hangi sınıflarda……
Polis ile başınız derde girdi mi: evet( ) hayır( ) kaç kez:
ceza aldınız mı: evet( ) hayır ( ) kaç kez:
Trafik cezası aldınız mı: evet( ) hayır ( ) kaç kez:
Alkol Kullanımı : Hiç ( ) Nadiren ( ) haftada bir iki kez ( ) her akşam( )
Uyuşturucu madde kullanımı : ( ) var ( ) yok
Varsa ismi ve miktarı: ……
Ailenizde bedensel rahatsızlık durumu :
Ailenizde psikiyatrik rahatsızlı durumu: ……
Bilinen herhangi bir bedensel hastalığınız var mı: ………
Psikiyatri bölümüne başvuru var mı: var ( ) yok( )
Şu anda başvuru şikayeti : ……….
EK 2. Wender Utah Derecelendirme Ölçeği(WUDÖ).
Aşağıdaki davranış özellikleri bütün çocuklarda belli sıklıklarda görülür. Siz kendi
çocuklunuğuzda nasıldınız?
Size uyan şıkları işaretleyiniz.
Hayır ya da çok hafif …… 0
Hafif…………………….. 1
Orta derecede…………… 2
Fazla……………………... 3
Çok fazla …………………4
ÇOCUKKEN 1. Dikkatimi toplama sorunum vardı, dikkatim kolayca dağılırdı. 2. Kaygılı, tasalı, sıkıntılıydım. 3. Asabi ve kıpır kıpırdım. 4. Dikkatsizdim, hayallere dalardım. 5. Kolayca kızar, öfkelenirdim. 6. Hemen tepem atardı, öfke nöbetlerim olurdu. 7. Başladığım bir işi sürdürmekte, takip etmekte ya da bitirmekte zorlanırdım. 8. Kararlı, sebatkar ve inatçıydım, iradem güçlüydü. 9. Mutsuz, çökkün, karamsardım. 10. Anne babamın sözünü dinlemez, onlara karşı gelir, isyankar davranırdım. 11. Kendimi küçük görürdüm. 12. Alıngandım, buluttan nem kapardım. 13. Huysuzdum, duygusal dalgalanmalar yaşardım. 14. Kızgındım, çabuk gücenirdim. 15. Düşünmeden hareket ederdim. 16. Çocuksu davranırdım. 17. Suçluluk duyardım, yaptıklarıma pişman olurdum. 18. Kontrolümü kaybederdim. 19. Akılsızca ya da mantıksızca davranırdım. 20. Popüler değildim, arkadaşlıklarım uzun sürmezdi, diğer çocuklarla anlaşamazdım. 21. Olayları diğerlerinin bakış açısından görmekte zorlanırdım. 22. Otoriteyle, okulla sorunlarım olurdu, müdür beni odasına çağırırdı. BEN ÇOCUKKEN OKULDA; 23. Genel olarak başarısızdım, yavaş öğrenirdim. 24. Matematikle ve sayılarla aram iyi değildi. 25. Potansiyelime ulaşamadım.
EK 3. DSM-IV'E DAYALI ERİŞKİN DEB/DEHB TANI VE DEĞERLENDİRME ENVANTERİ (Turgay, Kasım 1995)
Yukarıdaki bölümü tamamladıktan sonra, aşağıdaki cümleleri dikkatle okuyun ve şu anki durumunuzu en iyi
ifade eden rakamı işaretleyin.
1.BÖLÜM Dikkat Eksikliği Bölümü Sorunun şiddeti ve sıklığı
Sorun Hemen Hiç
Biraz ya da bazen
Sıklıkla Çok Sık
1.Ayrıntılara dikkat etmekte zorluk ya da okul, iş ve diğer etkinliklerde dikkatsizce hatalar yapma 0 1 2 3
2. Dikkat gerektiren görevler ya da işlerde dikkati sürdürme güçlüğü 0 1 2 3
3. Birisiyle yüzyüze konuşurken dinlemede güçlük çekme 0 1 2 3 4. Okul ödevlerini ya da iş yerinde verilen görevleri bitirmekte zorlanma, verilen yönergeleri izlemekte zorluk çekme (yönergeleri anlama güçlüğüne ya da inatlaşmaya bağlı değildir)
0 1 2 3
5. Görevleri ve etkinlikleri düzenleme/ organize etme güçlüğü 0 1 2 3
6. Uzun zihinsel çaba gerektiren işlerden kaçınma, bu işlerden Hoşlanmama ya da bu işlere karşı isteksizlik 0 1 2 3
7. Görev ve etkinlikler için gereken eşyaları kaybetme (örn: oyuncak, okul ödevleri, kalem, kitap ya da araç gereç) 0 1 2 3
8. Dikkatin kolayca dağılması 0 1 2 3 9. Günlük etkinliklerde unutkanlık 0 1 2 3
Klinisyenin yanıtlayacağı bölüm: 1. bölümde karşılanan kriter sayısı: 1.Bölümden elde edilen DEHB puanı:
2.BÖLÜM
Aşırı Hareketlilik / Dürtüsellik Bölümü Sorun 2-a) Aşırı Hareketlilik
1. El ve ayakların kıpır kıpır olması, oturduğu yerde duramama 0 1 2 3
2. Oturulması gereken durumlarda yerinden kalkma 0 1 2 3 3. Koşuşturup durma ya da huzursuzluk hissi 0 1 2 3
4. Boş zaman faaliyetlerini sessizce yapmakta güçlük 0 1 2 3
5. Sürekli hareket halinde olma ya da sanki motor takılıymış gibi hareket etme 0 1 2 3
6. Çok konuşma 0 1 2 3
2-b) Dürtüsellik 7. Sorulan soru tamamlanmadan yanıt verme 0 1 2 3 8. Sıra beklemekte zorluk çekme 0 1 2 3
9. Başkalarının işine karışma ya da konuşmalarını bölme 0 1 2 3
3.BÖLÜM DEB/DEHB ile ilişkili özellikler
Sorunun şiddeti ve sıklığı
Sorun Hemen
Hiç
Biraz ya da bazen
Sıklıkla
Çok Sık
1. Hedeflerine ulaşamama ve başarısızlık hissi 0 1 2 3
2. Başlanan bir işi bitirememe ya da işe başlama güçlüğü 0 1 2 3
3. Aynı anda pek çok işle/ projeyle uğraşma; bu işleri takipte ve tamamlamakta güçlük 0 1 2 3
4. Zamanı ve yeri uygun olmasa da aklına geleni o anda söyleme eğilimi 0 1 2 3
5. Sık sık büyük heyecanlar peşinde koşma 0 1 2 3
6. Sıkılmaya tahammül edememe 0 1 2 3
7. Herkez tarafından izlenen yolalrı ve kuralları uygulamamak 0 1 2 3
8. Sabırsızlık; engellenme eşiğinin düşük olması 0 1 2 3
9. Dürtüsellik (düşünmeden hareket etme) 0 1 2 3
10. Kendini güvensiz hissetme 0 1 2 3
11. Duygu durumda sık görülen oynamalar 0 1 2 3
12. Aniden parlama, tepki gösterme 0 1 2 3
13. Düşük benlik değeri 0 1 2 3
14. Parmaklarda tempo tutma, ayak sallama ya da ayak vurma 0 1 2 3
15. Sık sık iş değiştirme 0 1 2 3
16. Strese karşı aşırı duyarlılık, dayanamama 0 1 2 3
17. Zamanı ayarlamakta güçlük 0 1 2 3
18. Unutkanlık 0 1 2 3
19. Sözel saldırganlık 0 1 2 3
20. Fiziksel saldırganlık 0 1 2 3
21. Alkol kullanımı 0 1 2 3
22. Madde kullanımı 0 1 2 3
23. Yasal güçlük ve sorunlar 0 1 2 3
24. Çökkünlük (depresyon) 0 1 2 3
25. Kendine zarar verecek davranışlarda bulunma 0 1 2 3
26. Sebepsiz yere sinirli ve gergin olma (kaygı) 0 1 2 3
27. İşinden zevk alamama 0 1 2 3
28. Hayal kırıklığı ve cesaretsizlik hissi 0 1 2 3
29. Uzun süredir devam eden mutsuzluk hissi 0 1 2 3
30. Kapasiteyle uyumlu bir düzeye ulaşamama 0 1 2 3
YETİŞKİN DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE DSM-IV KRİTERLERİ A. (1) ya da (2) vardır: (1) Dikkatsizlik belirtilerinden en az az 6'sı Dikkatsizlik (a) Dikkatini ayrıntılara veremez ya da işlerinde ya da diğer etkinliklerinde [ ] dikkatsizce hatalar yapar. (b) Üzerine aldığı görevlerde ya da oynadığı etkinliklerde dikkati dağılır. [ ] (c) Doğrudan kendisiyle konuşulduğunda çoğu zaman dinlemiyormuş gibi görünür. [ ] (d) Yönergeleri izlemez, ufak tefek işleri ya da iş yerindeki görevleri tammlayamaz. [ ] (e) Üzerine aldığı görev ve etkinlikleri düzenlemekte zorluk çeker [ ] (f) Sürekli zihinsel çaba gerektiren görevlerden kaçınır, bunları sevmez [ ] ya da bunlarda yer almaya karşı isteksizdir. (g) Üzerine aldığı görevler ya da etkinlikler için gerekli eşyaları kaybeder [ ] (h) Dikkati dış uyaranlarla kolayca dağılır [ ] (i) Günlük etkinliklerde unutkandır. [ ] (2) Hiperaktivite-impulsivite belirtilerinden en az 6'sı: Hiperaktivite: (a) Elleri, ayakları kıpır kıpırdır ya da oturduğu yerde kıpırdanıp durur [ ] (b) Oturması beklenen diğer durumlarda oturduğu yerden kalkar [ ] ( c) Uygunsuz olan durumlarda koşuşturup durur (ergenlerde ve erişkinlerde [ ] öznel huzursuzluk duygusuyla sınırlı olabilir) (d) Sakin bir biçimde boş zamanları geçirme etkinliklerine katılma [ ] ya da oyun oynama zorluğu vardır. ( e) Hareket halindedir ya da bir ömotor tarafından sürülüyormuş gibi davranır [ ] (f) Çok konuşur [ ] İmpulsivite: [ ] (g) Sorulan soru tamamlanmadan önce cevabını yapıştırır [ ] (h) Sırasını beklemekte güçlük çeker [ ] (i) başkalarının sözünü kese ya da yaptıklarının arasına girer [ ] (örneğin başkalarının konuşmalarına ya da çalışmalarına burnunu sokar) [ ] (B) Bozulmaya yol açmış olan bazı belirtiler 7 yaşından önce de vardır. [ ] ( C) 2 ya da daha fazla ortamda bu belirtilerden kaynaklanan bir bozulma vardır [ ] (ör. İşte ve Evde). (D) Toplumsal ya da mesleki işlevsellikte belirgin bir bozulma olduğunun [ ] açık kanıtları vardır. ( E) Bu belirtiler sadece Şizofreni ya da başka bir psikotik bozukluk sırasında [ ] ortaya çıkmamaktadır ve başka bir psikiyatrik bozuklukla daha iyi açıklanamaz (Örn. Duygudurum bozukluğu, anksiyete bozukluğu, dssosiyatif bozukluk
Ek 4- SCL-90-R (psikolojik belirti tarama listesi) ADI, SOYADı: ......................
YAŞ:
CİNSİYETİ(E/K):
MESLEGİ:
AÇIKLAMA: Aşağıda zaman zaman herkeste olabilecek yakınmaların ve sorunların bir listesi vardır. Lütfen her birini dikkatle okuyunuz. Sonra bu durumun bu gün de dahil olmak üzere son üc ay içerisinde sizi ne ölcüde huzursuz ve tedirgin ettiğini gösterilen şekilde numaralandırarak işaretleyiniz. Hiç :O Çok az :1
Orta derecede :2 Oldukça fazla: 3 İleri derecede : 4
Örnek: 1. (~) Baş ağrısı
1. ( ) Baş ağrısı 2. ( ) Sinirlilik ya da içinin titrernesi 3. ( ) Zihinden atamadığınız tekrarlayan, hoşa gitmeyen düşünceler 4. ( ) Baygınlık ya da baş dönmesi 5. ( ) Cinsel arzu ve ilginin kaybı 6. ( ) Başkaları tarafından eleştirilme duygusu 7. ( ) Herhangi bir kimsenin düşüncelerinizi kontrol edebileceği fikri 8. ( ) Sorunlarınızdan pek çoğu için başkalarının suçlanması gerektiği duygusu 9. ( ) Olayları anımsamada güçlük 10. ( ) Dikkatsizlik ya da sakarlıkla ilgili düşünceler 11. ( ) Kolayca gücenme, rahatsız olma hissi 12. ( ) Göğüs ya da kalp bölgesinde ağrılar 13. ( ) Caddelerde veya açık alanlarda korku hissi 14. ( ) Enerjinizde azalma veya yavaşlama hali 15. ( ) Yaşamınızın sonlanması düşünceleri 16. ( ) Başka kişilerin duymadıkları sesleri duyma 17. ( ) Titreme 18. ( ) Çoğu kişiye güvenilmernesi gerektiği hissi 19. ( ) İştah azalması 20. ( ) Kolayca ağlama 21. ( ) Karşı cinsten kişilerle utangaçlık ve rahatsızlık hissi 22. ( ) Tuzağa düşürülmüş veya yakalanmış olma hissi 23. ( ) Bir neden olmaksızın aniden korkuya kapılma 24. ( ) Kontrol edilemeyen öfke patlamaları 25. ( ) Evden dışarı yalnız çıkma korkusu 26. ( ) Olanlar için kendisini suçlama 27. ( ) Belin alt kısmında ağrılar 28. ( ) İşlerin yapılmasında erteleme duygusu 29. ( ) Yalnızlık hissi 30. ( ) Karamsarlık hissi 31. ( ) Her şey için çok fazla endişe duyma 32. ( ) Her şeye karşı ilgisizlik hali 33. ( ) Korku hissi 34. ( ) Duygularınızın kolayca incitilebilmesi hali 35. ( ) Diğer insanların sizin özel düşüncelerinizi bilmesi 36. ( ) Başkalarının sizi anlamadığı veya hissedemeyeceği duygusu 37. ( ) Başkalarının sizi sevmediği ya da dostça olmayan davranışlar gösterdiği hissi 38. ( ) İşlerin doğru yapıldığından emin olmak için çok yavaş yapmak 39. ( ) Kalbin çok hızlı çarpması 40. ( ) Bulantı ve midede rahatsızlık hissi 41. ( ) Kendini başkalarından aşağı görme 42. ( ) Adale (kas) ağrıları 43. ( ) Başkalarının sizi gözlediği veya hakkınızda konuştuğu hissi 44. ( ) Uykuya dalmada güçlük 45. ( ) Yaptığınız işleri bir ya da birkaç kez kontrol etme 46. ( ) Karar vermede güçlük 47. ( ) Otobüs, tren, metro gibi araçlarla yolculuk etme korkusu 48. ( ) Nefes almada güçlük 49. ( ) Soğuk veya sıcak basması 50. ( ) Sizi korkutan belirli uğraş, yer veya nesnelerden kaçınma durumu
51. ( ) Hiç bir şey düşünmeme hali 52. ( ) Bedeninizin bazı kısımlarında uyuşma, karıncalanma olması 53. ( ) Boğazınıza bir yumru takınmış hissi 54. ( ) Gelecek konusunda ümitsizlik 55. ( ) Düşüncelerinizi bir konuya yoğunlaştırmada güçlük 56. ( ) Bedeninizin çeşitli kısımlarında zayıflık hissi 57. ( ) Gerginlik veya coşku hissi 58. ( ) KoL ve bacaklarda ağırlık hissi 59. ( ) Ölüm ya da ölme düşünceleri 60. ( ) Aşırı yemek yeme 61. ( ) İnsanlar size baktığı veya hakkınızda konuştuğu zaman rahatsızlık duyma 62. ( ) Size ait olmayan düşüncelere sahip olma 63. ( ) Bir başkasına vurmak, zarar vermek, yaralamak dürtülerinin olması 64. ( ) Sabahın erken saatlerinde uyanma 65. ( ) Yıkanma, sayma, dokunma, gibi bazı hareketleri yineleme hali 66. ( ) Uykuda huzursuzluk, rahat uyuyamama 67. ( ) Bazı şeyleri kırıp dökme hissi 68. ( ) Başkalarının paylaşıp kabul etmediği inanç ve düşüncelerin olması 69. ( ) Başkalarının yanında kendini çok sıkılgan hissetme 70. ( ) Çarşı, sinema gibi kalabalık yerlerde rahatsızlık hissi 71. ( ) Her şeyin bir yük gibi görünmesi 72. ( ) Dehşet ve panik nöbetleri 73. ( ) Toplum içinde yer, içerken huzursuzluk hissi 74. ( ) Sık sık tartışmaya girme 75. ( ) Yalnız bırakıldığınızda sinirlilik hali 76. ( ) Başkalarının sizi başarılarınız için yeterince takdir etmediği duygusu 77. ( ) Başkalarıyla birlikte olunan durumlarda bile yalnızlık hissetme 78. ( ) Yerinizde duramayacak ölçüde rahatsızlık hissetme 79. ( ) Değersizlik duygusu 80. ( ) Size kötü bir şey olacakmış hissi 81. ( ) Bağırma ya da eşyaları fırlatma 82. ( ) Topluluk içinde bayılacağınız korkusu 83. ( ) Eğer izin verirseniz insanların sizi sömüreceği duygusu 84. ( ) Cinsiyet konusunda sizi çok rahatsız eden düşüncelerin olması 85. ( ) Günahlarınızdan dolayı cezalandırılmanız gerektiği düşüncesi 86. ( ) Korkutucu türden düşünce ve hayaller 87. ( ) Bedeninizde ciddi bir rahatsızlık olduğu düşüncesi 88. ( ) Başka bir kişiye karşı asla yakınlık duymama 89. ( ) Suçluluk duygusu 90. ( ) Aklınızda bir bozukluğun olduğu düşüncesi
EK 5 -BECK DEPRESYON ENVANTERİ
YÖNERGE: Aşağıda, kişilerin ruh durumlarını ifade -ederken kullandıkları bazı cümleler verilmiştir. Her madde, bir çeşit ruh durumunu anlatmaktadır. Her maddede o durumun derecesini belirleyen 4 seçenek vardır. Lütfen bu seçenekleri dikkatle okuyunuz. Son bir hafta " içindeki (şu an dahil) kendi ruh durumunuzu göz önünde bulundurarak, size en uygun olan ifadeyi işaretleyiniz.
1. a) Kendimi üzgün hissetmiyorum.
b) Kendimi üzgün hissediyorum.
c)Her zaman için üzgünüm ve kendimi bu duygudan katlanamıyorum.
d) Öylesine üzgün ve mutsuzum ki dayanamıyorum.
2. a) Gelecekten umutsuz değilim.
b) Gelecek konusunda umutsuzum.
c) Gelecekten beklediğim hiçbir şey yok.
d) Benim için gelecek olmadığı gibi bu durum düzelmeyecek.
3. a) Kendimi başarısız görmüyorum.
b) Herkesten daha fazla başarısızlıklarım oldu sayılır.
c)Geriye dönüp baktığımda, pek çok başarısızlıklarımın olduğunu görüyorum.
d) Kendimi bir" insan olarak tümüyle başarısız görüyorum.
4. a) Her şeyden eskisi kadar zevk alabiliyorum.
b) Her şeyden eskisi kadar zevk alamıyorum
c) Artık hiçbir şeyden gerçek bir zevk alamıyorum.
d) Beni doyuran hiçbir şey yok. Her şey çok can sıkıcı
5. a) Kendimi suçlu hissetmiyorum.
b~ Arada bir kendimi suçlu hissettiğim oluyor.
c) Kendimi çoğunlukla suçlu hissediyorum;
d) Kendimi her an için suçlu hissediyorum:
6. a) Cezalandırılıyormuşum gibi duygular içinde değilim. . . " . b)Sanki, bazı şeyler için cezalandırılabilirmişim gibi duygular içindeyim.
c) Cezalandırılacakmışım gibi duygular yaşıyorum.
d) Bazı şeyler için cezalandırılıyorum.
7. a) Kendimi hayal kırıklığına uğratmadım.
b) Kendimi hayal kırıklığına uğrattım
c)Kendimden hiç hoşlanmıyorum.
d) Kendimden nefret ediyorum
8. a) Kendimi diğer insanlardan daha kötü durumda görmüyorum. . . . b) Kendimi zayıflıklarım ve hatalarım için eleştiriyorum.
c) Kendimi hatalarım için her zaman suçluyorum
d) Her kötü olayda kendimi suçluyorum.
9. a) Kendimi öldürmek gibi düşüncelerim yok,
b) Bazen, kendimi öldürmeyi düşünüyorum ama böyle bir şeyi yapamam.
c) Kendimi öldürebilmeyi çok isterdim.
d) Eğer fırsatını bulursam kendimi öldürürüm
10. a} Herkesten daha fazla ağladığımı sanmıyorum. . .
b} Eskisine göre şimdilerde daha çok ağlıyorum.
c) Şimdilerde her an ağlıyorum.
d) Eskiden ağlayabilirdim, şimdilerde istesem de ağlayamıyorum.
11. a) Eskisine göre daha sinirli veya tedirgin sayılmam. .
b) Her zamankinden biraz daha fazla tedirginim.
c) Çoğu zaman sinirli ve tedirginim.
d) Şimdilerde her an için tedirgin ve sinirliyim.
12. a) Diğer insanlara karşı ilgimi kaybetmedim.
B) Eskisine göre insanlarla daha az ilgiliyim.
c) Diğer insanlara karşı ilgimin çoğunu kaybettim.
d) Diğer insanlara karşı hiç ilgim kalmadı.
13. a) Eskisi gibi rahat ve kolay kararlar verebiliyorum.
b) Eskisine kıyasla, şimdilerde karar vermeyi daha çok erteliyorum.
c) Eskisine göre, karar vermekte oldukça güçlük çekiyorum.
d) Artık hiç karar veremiyorum.
"
14. a) Eskisinden daha kötü bir dış görünüşüm olduğunu sanmıyorum. b)Sanki yaşlanmış ve çekiciliğimi kaybetmişim gibi düşünüyor ve üzülüyorum.
c)Dış görünüşümde artık değiştirilmesi mümkün olmayan ve beni çirkinleştiren değişiklikler olduğunu hissediyorum. d) Çok çirkin olduğumu düşünüyorum.
15. a) Eskisi kadar iyi çalışabiliyorum. b)Bir işe başlayabilmek için eskisine göre daha fazla çaba harcıyorum. c) Ne iş olursa olsun, yapabilmek için kendimi çok zorluyorum. d) Hiç çalışamıyorum.
16. a) Eskisi kadar rahat ve kolay uyuyabiliyorum. b)Şimdilerde eskisi kadar kolay ve rahat uyuyamıyorum.
c)Eskisine göre 1 veya 2 saat erken uyanıyor ve tekrar uyumakta güçlük çekiyorum. d)Eskisine göre çok erken uyanıyor ve tekrar uyuyamıyorum.
17. a) Eskisine göre daha çabuk yoru1dugumu sanmıyorum. b)Eskisinden daha çabuk ve kolay yoruluyorum. c) Şimdilerde neredeyse her şeyden kolay ve çabuk yoruluyorum. d) Artık hiçbir şey yapamayacak kadar yoruluyorum.
18. a) iştahım eskisinden pek farklı değil. b) İştahım eskisi kadar iyi değil. c) Şimdilerde iştahım epey kötü. d)Artık hiç iştahım yok.
19. a) Son zamanlarda pek kilo kaybettiğimi sanmıyorum. b)Son zamanlarda istemediğim halde iki buçuk kilodan fazla kaybettim. c) Son zamanlarda beş kilodan fazla kaybettim. d) Son zamanlarda yedi buçuk kilodan fazla kaybettim.
20. a) Sağlığım beni pek endişelendirmiyor. b)Son zamanlarda ağrı, sızı, mide bozukluğu, kabızlık gibi sıkıntılarım var.
c)Ağrı, sızı gibi bu sıkıntılarım beni epey endişelendirdiği için başka şeyleri düşünmek zor geliyor. d) Bu tür sıkıntılar beni öylesine endişelendiriyor ki, artık başka şeyleri düşünemiyorum.
21. a) Son zamanlarda cinsel yaşamımda dikkatimi çeken bir şey yok. b) Eskisine göre cinsel konularla daha az ilgileniyorum.
c) Şimdilerde cinsellikle pek ilgili değilim.