80
T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI HAYDARPAŞA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ PSİKİYATRİ KLİNİĞİ Klinik Şefi: Dr. Mecit Çalışkan PSİKİYATRİ POLİKLİNİĞİNE BAŞVURAN HASTALARDA ERİŞKİN DİKKAT EKSİKLİĞİ- HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU SIKLIĞI VE EŞTANI DURUMLARI Psikiyatri Uzmanlık Tezi Dr. Şahut Duran İstanbul - 2006

Dr. Mecit Çalı

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Dr. Mecit Çalı

T.C.

SAĞLIK BAKANLIĞI

HAYDARPAŞA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ

PSİKİYATRİ KLİNİĞİ

Klinik Şefi: Dr. Mecit Çalışkan

PSİKİYATRİ POLİKLİNİĞİNE BAŞVURAN HASTALARDA ERİŞKİN DİKKAT

EKSİKLİĞİ- HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU SIKLIĞI VE EŞTANI DURUMLARI

Psikiyatri Uzmanlık Tezi

Dr. Şahut Duran

İstanbul - 2006

Page 2: Dr. Mecit Çalı

TEŞEKKÜR

Uzmanlık eğitimim boyunca bilgi ve deneyimlerinden yararlandığım ve asistanı

olmaktan mutluluk duyduğum klinik şefim Uzm. Dr. Mecit ÇALIŞKAN’a ,

Kliniklerinde rotasyon yaptığım ve eğitimime katkısı olan tüm klinik şeflerine ,

Eğitimimde ve tezimin oluşturulmasında bana bilgi ve deneyimlerini aktaran,

şükran duyduğum tez danışmanım Doç. Dr. Mustafa BİLİCİ’ye,

Eğitimime katkılarından dolayı şef yardımcısı Uzm. Dr. Mehmet ÜÇIŞIK, Uzm.

Dr. Hakan ATALAY, Uzm. Dr. Figen ATALAY, Uzm. Dr. Nihat BEŞİKÇİ, Uzm. Dr.

Melek SAYGIN ve Uzm. Dr. Hasan ÇAMURLU’ya

Birlikte çalışmaktan mutluluk duyduğum tüm asistan, psikolog ve hemşire

arkadaşlarıma,

Tezimin hazırlanmasında katkılarından dolayı Uzm. Dr. Serhat ÇITAK, Uzm. Dr.

Esin KULAÇ ve Gökçe KOLAY’a

Bana vakit ayırarak çalışmama katılan bütün hastalarıma,

Beni her zaman destekleyip yolumu gözleyen aileme

TEŞEKKÜR EDİYORUM

Page 3: Dr. Mecit Çalı

i

i. İÇİNDEKİLER i. İÇİNDEKİLER

iii. TABLOLAR LİSTESİ

iv. ŞEKİL LİSTESİ

1. GİRİŞ 1

2. GENEL BİLGİLER 4

2.1 Tarihçe 4

2.2 Epidemiyoloji 5

2.3 Etiyoloji 6

2.3.1 Nörokimyasal Etkenler 6

2.3.2 Nörogörüntüleme 7

2.3.3 Nörofizyoloji 7

2.3.4 Genetik Etkenler 10

2.3.5 Biyokimyasal Etkenler 12

2.3.6 Psikososyal ve Çevresel Etkenler 12

2.4 Tanı ve Klinik Özellikler 13

2.5 Komorbidite 17

2.6 Ayırıcı Tanı 18

2.7 Gidiş 19

2.8 Tedavi 20

3. ERİŞKİN DİKKAT EKSİKLİĞİ-HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU 22

3.1 Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğuna Eşlik Eden Bozukluklar 26

3.1.1 Yıkıcı Davranım Bozukluğu 26

3.1.2 Alkol Madde Kullanımı/Bağımlılığı 27

3.1.3 Sigara Bağımlılığı 27

3.1.4 Anksiyete Bozuklukları 28

3.1.5 Duygudurum Bozuklukları 28

3.1.6 Yeme Bozuklukları 28

Page 4: Dr. Mecit Çalı

ii

4. GEREÇ VE YÖNTEM 31

4.1 Örneklem 31

4.2 Yöntem 31

4.3 Gereçler 32

4.3.1 Sosyodemografik Veri Formu 32

4.3.2 DEHB tanı ve değerlendirme envanterleri 32

4.3.2.1 Wender-Utah Derecelendirme Ölçeği (Wender-Utah Rating Scale) (WUDÖ) 32

4.3.2.2 Erişkin DEB/DEHB Değerlendirme Envanteri (Turgay 1995) 33

4.3.3 Belirti Tarama Ölçeği (Symptom Check List)(SCL 90-R) 34

4.3.4 Beck Depresyon Ölçeği (Beck depression inventory) (BDÖ) 34

4.3.5 DSM-IV Eksen I Bozuklukları için Yapılandırılmış Klinik

Görüşme(structured clinical interview for DS M-IV axis I

disorders, clinical version) (SCID-I) 35

4.3.6 DSM-III-R Kişilik Bozuklukları için Yapılandırılmış Klinik

Görüşme (structured clinical interview for DSM-III-R

personamy disorders) (SCID- II) 35

4.4 Verilerin İstatistiksel Analizi 36

5. BULGULAR 37

5.1 DEHB Sıklığı ve Başvuru Şikayetleri 37

5.2 Sosyodemografik Özellikler 38

5.3 Eksen-I Psikiyatrik Hastalık Eştanıları 42

5.4 Eksen-II Kişilik Bozukluğu Eştanıları 43

5.5 Ölçek Puanlarının Gruplar Arası Dağılımı 44

6. TARTIŞMA 46

ÖZET 54

KAYNAKLAR 56

EKLER 65

Page 5: Dr. Mecit Çalı

iii

iii. TABLOLAR LİSTESİ Tablo 5.1 DEHB ve kontrol grubunun yaş ortalamaları 39

Tablo 5.2 DEHB ve kontrol grubunun sosyodemografik özellikleri 40

Tablo 5.3 Yasal Problemler 40

Tablo 5.4 Sigara, Alkol ve Madde Kullanımı 41

Tablo 5.5 İntihar Girişimi Öyküsü 41

Tablo 5.6 Soy Geçmiş Özellikleri 42

Tablo 5.7 Eksen-I psikiyatrik hastalıklar eştanı dağılımı 61

Tablo 5.8 Eksen-II kişilik bozuklukları eştanı dağılımı 43

Tablo 5.9 DEHB ölçekleri açısından her iki grubun karşılaştırılması 44

Tablo 5.10 Beck Depresyon ve Beck Anksiyete Ölçeği puanları 44

Tablo 5.11 SCL-90-R puanlarının gruplar arası dağılımı 45

Page 6: Dr. Mecit Çalı

iv

iv. GRAFİK LİSTESİ

Grafik 5.1 Psikiyatri Polikliniğine ilk kez başvuran erişkin hastalarda DEHB sıklığı

ve DEHB alt tipleri 38

Grafik 5.2 DEHB alt tipleri oranları 38

Page 7: Dr. Mecit Çalı

1

1.GİRİŞ Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), erken çocukluk

döneminde başlayan ve temel belirtileri erişkin dönemde de devam eden kronik,

gelişimsel bir psikiyatrik bozukluktur. Temel belirtileri dikkatsizlik, dürtüsellik ve

hiperaktivite olan bu bozukluk, hastaların erişkin dönemde de psikolojik ve sosyal

alanlar ile eğitim/meslek alanlarında sorunlar yaşamalarına neden olur (Wender,

1995).

DEHB, çocukluk çağı psikopatolojileri arasında en çok çalışılan bozukluklardan

biri olmasına rağmen, erişkin dönemi DEHB hakkında daha az şey bilinmektedir

(Memik ve ark, 2004). Ergenlerle yapılan çalışmalarda çocukluk döneminde varolan

nöropsikolojik sorunların zamanla kaybolmadığı gösterilmiştir (Fischer, Barkley,

Edelbrock, Smallish, 1990; Seidman, Biederman, Faraone, Weber, Ouellette, 1997).

Çocukluk döneminde DEHB tanısı konanların, çocukluk çağındaki semptomlarının

daha ileriki yaşlarda % 10 (Shaffer, 1994) ile %79 (Weinstein, 1994) arasında devam

ettiği ve çalışmalar arasında farklılık gösterdiği görülmektedir. En son araştırmalara

göre, çocukluk çağında tanı konan bireylerin %30-70'i ergenlik ve erişkinlik döneminde

de belirgin zorluk göstermektedir (Biederman et al., 1996; Mannuzza et al, 1991,

Cantwell, 1996, Spencer, Biederman,Wilens, & Faraone, 1998). Bu kadar geniş bir

aralığın olmasının nedeni tanıda kullanılan kriterlerin çeşitliliğinden

kaynaklanmaktadır; araştırmalarda kullanılan farklı kriterler, tanının geçerliliğini ve

hayat boyu DEHB 'nu anlamamızı da zorlaştırmaktadır (Wolf & Wasserstein, 2001).

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunun (DEHB) dünya çapında

yaygınlığı çocuklarda %5 -10 olarak bildirilmiştir(Faraone vd., 2003). Erişkin

dönemindeki yaygınlığının belirlendiği epidemiyolojik çalışma bulunmamaktadır.

Çocukluk dönemindeki yaygınlık ve erişkin dönemde devam etme oranlarından

hesaplanan sonuçlara göre DEHB’nin erişkin dönemdeki yaygınlığının %1-6 olduğu

tahmin edilmektedir( Wender, 2001). En son olarak ABD’de yapılan erişkin DEHB

sıklığı çalışmasında, 18-44 yaş arası 3199 kişilik ev halkı arasında DEHB sıklığı %4,4

olarak saptanmıştır( Kessler ve ark., 2006)

Page 8: Dr. Mecit Çalı

2

DEHB’nin genel psikiyatri kliniklerinde sıklığını araştıran iki çalışma

bulunmaktadır. Bir çalışmada psikiyatri servisinde yatan hastaların geriye dönük olarak

dosyalarının incelenmesi sonucunda, 292 hastanın 6’sının DEHB tanısı aldığı

saptanmıştır (Kennemer K, Goldstien S, 2005). Diğer çalışmada Lomas ve Gartside

psikiyatride ayaktan takip edilen randomize seçilmiş 212 hastada DEHB sıklığını

araştırmışlardır. Çalışmaya alınan hastaların hiçbiri DEHB için yönlendirilmemiş ve de

DEHB tedavisi almamıştır. Hastalar DEHB için DSM-IIIR kriterlerine göre

değerlendirilmiş. Hastalar çocukluk dönemi DEHB belirtilerini ölçen Wender Utah

Derecelendirme Ölçeği’nin 25 maddelik formu ( WUDÖ)25 ve Halowell ve Ratey’in 20

itemlik erişkin DEHB kriterlerine göre değerlendirilmiş. Araştırmacılardan biri hastanın

birinci derece akrabaları ile Wender’in 10 itemlik Ebeveyn Değerlendirme Ölçeği

(WPRS) uyarınca görüşme yapmış. Bu ölçek hastanın motor hiperaktivitesi,

distraktibilitesi ve impulsivitesi ile ilgili gözlemleri içermektedir. DEHB tanısı için

hastanın, DSM-IIIR kriterlerinin en az 8 tanesini sağlaması, WUDÖ 25’den 46 veya

üzeri puan alması, Halowell ve Ratey kriterlerinden 12 veya üzeri puan alması ve

WPRS kriterlerinden 10 veya daha fazla puan alması beklenmiş. Ayrıca hastanın, klinik

gözlem, çocukluk hikâyesi ve okul kayıtlarına göre de DEHB açısından pozitif olması

beklenmiş. Çalışmanın sonucunda DEHB tanı oranı %50 olarak saptanmıştır (Lomas

&Gartside, 1999).

Bazı ilave psikiyatrik bozukluklar DEHB olgularında kontrollere göre belirgin

olarak daha fazladır. DEHB olan çocuklarda bu ilave bozuklukların birçoğu erken

çocuklukta başlamaktadır (Biederman J, 2004). Erişkin DEHB 'nun yaşam boyu

psikiyatrik eştanı için önemli bir risk faktörü olduğu (McGough JJ,2005), DEHB tanısı

almış erişkinlerin daha yüksek oranda eştanı gösterdiği, daha fazla tedavi maliyeti

olduğu (Secnik K,2005) görülmüştür.

Çalışmaların sonuçları erişkin dönemde DEHB ile belirtileri en fazla

örtüşen psikiyatrik hastalıkların; duygudurum bozuklukları, anksiyete

bozuklukları ve kişilik bozuklukları, DEHB ile en sık birlikte görülen hastalıkların

ise alkol kullanımı, madde kullanımı, duygudurum bozuklukları, anksiyete

bozuklukları ve kişilik bozuklukları olduğunu göstermektedir(Wender, 1995).

Page 9: Dr. Mecit Çalı

3

DEHB’nin çocukluk döneminde başlaması, erişkin dönemde belirtilerinin

büyük oranda devam etmesi ve çeşitli alanlarda işlevsellik kaybına neden olması

nedeniyle erişkin dönemde bu bozukluğun belirlenmesinin önemini arttırmaktadır.

Bu çalışmanın amacı genel psikiyatri polikliniğine başvuran erişkin hastalar

arasında DEHB tanısının sıklığını, erişkin dönemdeki DEHB’nin özelliklerini ve bu

tanıyı alan erişkin hastaların eştanılarını araştırmak ve DEHB hastalarını eştanı, klinik

özellikler ve sosyodemografik profil açısından DEHB olmayan hastalarla

karşılaştırmaktır.

Bu ve benzer çalışmaların klinik pratikte sıklıkla gözden kaçma ihtimali olan

erişkin DEHB konusunda daha dikkatli değerlendirmelere yol açacağını umuyoruz.

Page 10: Dr. Mecit Çalı

4

2. GENEL BİLGİLER Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), temel belirtileri

dikkatsizlik, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik olan, erken çocukluk döneminde başlayıp

sıklıkla ergenlik ve erken erişkinlik dönemlerinde de devam eden nörogelişimsel bir

bozukluktur. DEHB, hastaların biliş, algı ve dikkat kapasitelerindeki bozukluklar

nedeniyle davranışsal, sosyal ve psikolojik alanlarda sorunlar yaşamalarıyla kendini

gösterebilir ( Goldstein,2002).

2.1. Tarihçe DEHB ile ilgili ilk tanımlamalar 18. yy’da “Kötü Çocuklar” (Bad Children)

(Schachar RJ,1986), 19. yy’da ise “Çılgın Budalalar” (Mad Idiots), “fevri delilik”

(impulsive insanity), “yetersiz inhibisyon” (defektive inhibition) şeklindedir (Thorley

G 1944). Daha sonra George Still (1902) DEHB ile ilgili ilk kez yayınlanan

makalesinde, çocuklarda “Defects in Moral Control” adı altında hiperaktivite, öğrenme

güçlükleri, dikkat problemleri ve davranım bozukluklarını içeren bir davranışsal

problem kümesi tanımlamış ve etyolojisinin çevresel faktörler rol oynayabilse de büyük

olasılıkla genetik sebeplere bağlı olabileceğini bildirmiştir. Birinci Dünya savaşı

sonrasında ortaya çıkan letarjik ensefalit epidemisi sırasında, ensefalit geçirmiş olan

çocuklarda hastalıktan sonra gelişen ve Still’in tanımladığına benzeyen hiperaktivite,

dürtüsellik, antisosyal davranışlar ve duygusal değişkenliği Khan ve Cohen (1934)

‘organik’ olarak tanımlamışlar ve bu durumun beyin sapındaki hasara bağlı

olabileceğini düşünmüşlerdir. Daha sonra Bradley (1937), amfetamin tedavisiyle

hiperaktif çocukların belirtilerinde düzelme saptayarak bu durumu ‘Minimal Beyin

Disfonksiyonu’ olarak isimlendirmiştir (Weis 2002).

Amerikan Psikiyatri Birliği'nin DSM-II (1968) sınıflandırmasında "Çocukluk

Çağının Hiperkinetik Reaksiyonu" olarak isimlendirilmiştir. DSM-III (1980), DEHB'nu

hiperaktivitenin eşlik ettiği ve hiperaktivitenin eşlik etmediği tip olarak iki alt gruba

ayırarak tanımlamıştır. DSM-III-R (1987), DEHB'nu " Dikkat Eksikliği Hiperaktivite

Bozukluğu" olarak tanımlamıştır. DSM-III-R bu bozukluğun içeriğinde 14 belirtiden

Page 11: Dr. Mecit Çalı

5

söz etmektedir. DSM-III-R'ın tanı kriterleri, bu 14 belirtiden sekizinin olması,

belirtilerin 7 yaşından önce başlaması ve en az 6 ay sürmesi olarak tanımlanmıştır. Bu

14 belirtinin 5’ i dikkatsizlik, 5’i impulsivite, 4’ü hiperaktivite belirtilerine aittir. DSM -

IV' de (1994) yapılan son tanımlama "Dikkat Eksikliği/Hiperaktivite Bozukluğu "dur.

Dikkat Eksikliği/Hiperaktivite Bozukluğu-Dikkatsizliğin ön planda olduğu tip ve

Dikkat Eksikliği/Hiperaktivite Bozukluğu- Hiperaktivite ve dürtüselliğin ön planda

olduğu tip diye temel alt gruplara ayrılmaktadır. Bunun dışında her iki gruptan da

semptom taşıyanları işaret eden bir üçüncü alt tip olarak "Bileşik tip " bulunmaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü'nün ICD–9 sınıflama sisteminde bu bozukluk "Hiperkinetik

Sendrom" ismi ile yer alırken ICD-I0'da "Hiperkinetik Bozukluk" olarak yer almıştır.

ICD–9 ve ICD-I0'da impulsiviteye temel belirtiler arasında yer verilmemiştir. Ayrıca

başlangıç yaşının 6 yaşın altında olması şartı mevcuttur.

2.2. Epidemiyoloji Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından DEHB tanılı çocuk oranı %3–7 olarak

tahmin edilmektedir. (APA, 1994, 2000; Barkley,1998). Ülkemizde ise kentsel

kesimdeki Türk ilkokul çocuklarında DEHB yaygınlığı % 5 olarak saptanmıştır

(Motavallı, 1994). Trabzon’da ilkokul çocuklarında yapılan bir tez çalışmasında DEHB

oranı %2.81 olarak bulunmuştur(Yıldırım, 1998). DSM-IV tanı sisteminin değişerek, üç

alt tip oluşturulmasının ardından, DEHB yaygınlığının çocuklarda % 3-5 (DSM-III-R)

oranından yaklaşık %12 (DSM-IV) gibi oranlara çıktığı belirtilmiştir (Baumgartel,

1995; Wolraich,1996). Bu farklılığın bir nedeninin DSM-IV tanı sistemine DEHB-

dikkatsizliğin ön planda olduğu tipin eklenmesi ile ilgili olduğu düşünülmektedir.

Klinik temelli çalışmalarda, dürtüselliğin ön planda olan tip, okul öncesi ve erken

ilköğretim döneminde; bileşik tip, orta ilköğretim döneminde; dikkatsizliğin ön planda

olduğu tip geç ilköğretim ve lise başlangıç döneminde görüldüğü bulunmuştur (Lahey,

1994). Toplumsal temelli çalışmalarda böyle bir yaş farkı bulunmamıştır (Gaub

veCarlson, 1998). Tahiroğlu ve arkadaşları (2005), çocuk psikiyatrisi polikliniğine

başvuran ve DEHB tanısı alan çocuklar arasında yaptıkları çalışmada, aşırı

hareketliliğin önde olduğu tip erkeklerde daha sık, dikkat eksikliğinin önde olduğu tip

kızlarda daha sık sonucunu belirtmişlerdir. Bileşik tip sıklıkla erişkin yaşamda da sürer

Page 12: Dr. Mecit Çalı

6

ve her iki cinsiyette en sık görülen alt tiptir (Ercan ES, 2000; Türkbay T, 2000).

2.3. Etiyoloji DEHB'nun nörokimyası, beyin görüntülernesi, yaygınlığı, risk etmenleri ve

genetiği üzerine yapılan çalışmalar bozukluğun monoamin düzeneklerindeki ve frontal-

striatal nöron yolaklarındaki sorunları kapsayan ailesel bir bozukluk olduğunu

desteklemektedir (McCracken 2000, Wender 2000). Etiyolojide pek çok psikiyatrik

bozuklukta olduğu gibi, biyopsikososyal nedenlerin ortak bir biçimde yer aldığı

düşünülmektedir (Ercan ve Aydın 1999,Goldstein ve Ellison 2002).

2.3.1. Nörokimyasal Etkenler Psikostimülanların hiperaktif ve impulsif belirtiler üzerine olumlu etkisi, DEHB

olan çocukların nörokimyasal farklılıklarını araştırmaya yönlendirmiştir. Dopaminerjik,

noradrenerjik serotonerjik düzensizlik, yapılması gereken görevlerde performans

azlığına sebep olabilir. Özellikle üzerinde çalışılan monoaminler dopamin ve

norepinefrin olmuştur. DEHB' da dopamin eksikliği ortaya atılan hipotezlerden biridir.

Mezolimbik ve kortikal dopaminerjik yolaklardaki aksaklıklar dikkati sürdürme,

uyaranları yok sayma, güdülenme sorunlarına yol açabilir. Özellikle tedavi öncesi

dopamin metaboliti olan homovalinik asit düzeyinin düşük bulunması, tedaviye yanıt

açısından anlamlı bulunmuştur. Mesokortikal dopamin eksikliği; bilgi işlemede, yüksek

fonksiyonlarda, hafızada ve dikkatte problemlere yol açabilir. Nörokimyasal çalışmalar,

DEHB'nun patofizyolojisinde, katekolamin düzensizliğinin (norepinefrin) dürtüsellik ve

agresyonda önemli olabileceğini düşündürmektedir. Serotonin (agresif bireylerde

önemlidir), inhibitör nörotransmiter glisin ve GABA, DEHB' de etkili olabilecek diğer

nörotransmiterlerdir. Katekolamin nörotransmisyonunu etkileyen ajanlar DEHB'de

etkili görünmektedirler. DEHB olan hastaların nikotin kullanımı dikkate alındığında,

kolinerjik ve katekolaminerjik-dopaminerjik sistemler arasında bir etkileşim olabileceği

düşünülmüştür. Nikotin kognisyonu geliştirirken dikkati de arttırmaktadır. Labarotuvar

çalışmalarından nikotinin dopaminerjik nörotransmisyonu arttırdığı ve nikotinik

reseptör antagonizmasının dopamin salınımını arttırdığı bilinmektedir (Goldstein ve

Page 13: Dr. Mecit Çalı

7

Ellison 2002, Wilens ve ark. 2000, Cocores ve ark. 1987)

Hayvan modelleri üzerinde yapılan çalışmalar, dopaminerjik yolaklar üzerinde

DAT1 (dopamin taşıyıcı geni), SNAP-25 ve DRD4’ün (dopamin D4 reseptör geni)

DEHB etiyolojisinde monoaminerjik sistem yoluyla etkili oldukları gösterilmiştir. Yine

DEHB’de 3. kromozom üzerinde bulunan insan tiroid reseptör beta geninde, 11.

kromozom üzerinde bulunan D4 reseptör geninde ve 5. kromozom üzerinde bulunan

dopamin taşıyıcı geninde (DAT) mutasyon gözlenmiştir. Aşırı hiperaktivite ve

dürtüselliği olanlarda presinaptik dopamin taşıyıcı proteinleri (DAT) artmış miktarda

bulunmuştur. Artmış DAT yoğunluğu kuşaklar boyunca aktarılabilir. DAT’ a özel

ligandlar (altropan ve TRODAT-1) araştırılmaktadır. DEHB olan erişkinlerde striatal

DAT yoğunluğu ligand TRODAT-l kullanılarak çekilen SPECT ile gösterilmiştir.

Striatal DAT yoğunluğunun metilfenidat tedavisi sonrası düzeldiği öne sürülmüştür

(Goldstein ve Ellison 2002, McCracken 2000, Wender 2000, Pary ve ark. 2002).

Postsinaptik D4 reseptör polimorfizmi, DEHB olan gençlerde sanıldığından daha fazla

olduğu düşünülmektedir. Polimorfizmi olan genç hastanın semptomatolojisi daha ağır

olmaktadır. D4 polimorfizmi reseptörün üçüncü sitoplazmik halkasının kaybıyla

ilgilidir ve G protein sistemine reseptör bağlanmasının yetersiz olmasına yol açabilir.

D4 reseptörünün dopamin ve norepinefrine afinitesi vardır; polimorfizmin olduğu

durumlarda dopamine yanıt küntleşir (Wilens ve ark. 2002, Schubiner ve ark. 2000).

Noradrenerjik lokus seruleusun aşırı aktivitesi DEHB’de görülen davranış

kontrolünün kalkmasına yol açabilir. Adrenerjik agonizma yoluyla dopamin

kullanımının arttırılması, lokus seruleus etkinliğinin baskılanması DEHB’da tedavi için

gerekli olabileceği öne sürülmüştür(McCracken 2000, Wender 2000).

2.3.2. Nörogörüntüleme Barkley (1997) yüksek fonksiyonlarla ilgili davranış inhibisyonu için prefrontal

alan, çalışan hafıza için dorsolateral prefrontal alan, soyutlama ve inhibisyon için sağ

prefrontal alan üzerinde durmuş; bu yapıların DEHB’nun nöroanotomik temelini

Page 14: Dr. Mecit Çalı

8

oluşturduğunu belirtmiştir. Nörogörünteleme çalışmaları ile erkeklerde sağ prefrontal

beyin bölgeleri, kaudat nükleus, globus pallidus, serebellar vermisin alt bölgelerini

içeren devrelerde problem olduğu öne sürülmüştür. Çalışmalar azalmış beyin hacmi ve

kortiko-striato-talamo-kortikal (KSTK) devrelerde hipofonksiyon olduğu üzerinde

durmaktadır. KSTK devre, bazı davranışların aynı zamanda seçilip bazılarının da

inhibisyonunu sağlayan bir devredir. Yönlendirme/değiştirme ağı seçici dikkat ile

ilgilidir ve superior parietal lobül, talamus ve orta beyin bölgelerinde lokalizedir.

Yüksek ağ ise anterior singulat ve basal ganglia bölgelerinde lokalizedir.

Uyanıklık/uyarılma ağı ise vijilansı içerir ve sağ frontal lob özellikle Brodmann 6'nın

superioruna lokalizedir. Genç erişkinlerde hafif/orta serebral atrofi gözlemlenmiş ancak

bu erişkinlerin komorbid alkol kötü kullanımı ve çocuklukta medilfenidat alımı

öğrenilmiş ve serebral atrofinin sebebi netleştirilememiştir. Barkley, serebral atrofide

alkolizmin etkisinin daha fazla olduğunu savunmaktadır. DEHB olan çocukların MRI

bulgularında daha dar sağ frontal ölçümler ve kaudatta normal sağ>sol oranının

değiştiği tespit edilmiştir. Belirgin daha küçük sol kaudat gözlenmiştir. Barkley'in

çalışmalarında daha küçük sağ prefrontal kortikal alan ve daha küçük kaudat hacmi ile

problemin daha çok sağ tarafta olabileceği belirtilmiştir. Premotor ve suplementer motor

alanlarını bağlayan rostrum, rostral alanda ve korpus kallosumda daha küçük hacim

gözlenirken; spleniumda normal hacim gözlenmiştir. Daha küçük kortikal alanlar

Connor' s derecelendirme ölçeklerindeki yüksek hiperaktiviteve impulsivite skorları ile

uyumludur (Goldstein ve Ellison 2002). Yapısal MRI çalışmaları ile de hem kızlarda

hem de erkeklerde tüm beyin hacminde, korpus kallosumda, anterior singulatta,

kaudatta, serebellar hacimde azalma olduğu gösterilmiştir. Ancak DEHB olan kızlarda,

erkeklere göre beyinde, daha fazla metabolik anormallik gözlenmiştir. Pozitron emisyon

tomografi (PET) çalışmaları ile DEHB olan erişkinlerde prefrontal korteks

metabolizmasının azaldığı, ergen kızlarda ise tüm, metabolizmanın azaldığı

gösterilmiştir. Uyarıcılarla yapılan tedavi ile de beyin yapısında değişiklik olmadığı öne

sürülmüştür. SPECT ile erişkinlerde dopamin taşıyıcı proteine artmış bağlanma olduğu

gözlenmiştir (Wilens ve ark. 2002, Wender 2000).

DEHB olan çocukların striatal bölgesindeki hipoperfüzyon kısa dönemde

psikostimülan ilaçlarla düzeltilebilmiştir. Fonksiyonel görüntüleme yöntemleri ile

Page 15: Dr. Mecit Çalı

9

katekolaminden zengin beyin bölgelerinde metabolizmada azalma gözlenmiştir. DEHB

olan çocuklarda substansiya nigra ve ventral tegmentum alanında anormal presinaptik

dopaminerjik aktivite olduğu; artmış l8F-DOPA (pozitron emisyon tomografisinde dopa

dekarboksilaz işaretleyicisi) oranı ile gösterilmiştir. Azalmış serebral glukoz

metabolizması erişkin ve ergen DEHB hastalarında frontal korteks ve subkortikal

kaudat nükleus alanlarda PET ve SPECT çalışmaları ile gösterilmiştir. Metabolizma

azalması, karar verme, planlama ve zamanı algılamada problemlere yol açabilir. Yine

fonksiyonel magnetik resonans görüntüleme çalışmaları tepki engellenmesini içeren

nöropsikolojik ödevler sırasında frontostriatal ve subkortikal alanlarda nöronal

aktivasyonun azalmış olduğunu göstermişlerdir (Pary ve ark. 2002, McCracken 2000,

Wender 2000). Dorsolateral prefrontal korteks (DLPF), yüksek fonksiyonların

gerçekleştirilmesini sağlarken; orbitofrontal korteks (OFC) emosyonel uyarılma ve

beklenmedik olaylara sensiviteyi sağlar. Orbitofrontal az uyarılma, davranışsal

engellemenin kalkmasına ve cezalandırmada kayıtsızlığa sebep olabilir. Cummings

(1993), orbitofrontal hasar ile oluşmuş davranışsal disinhibisyon sendromu

tanımlamıştır. Orbitofrontal lezyonları olan pek çok vaka sunumunda impulsif,

antisosyal davranışlardan bahsedilmiştir. Buradan yola çıkarak; DEHB hiperaktif-

impulsif tipte orbitofrontal disfonksiyonunu gösteren nöropsikolojik kayıplar DEHB

dikkatsizliğin ön planda olduğu tipte DLPF disfonksiyonunu gösteren olabilir. DLPF

disfonksiyonu, yüksek frontal fonksiyonlar yani dikkat problemleri, olayların

sonuçlarını kavrayamama gibi DEHB'nun ana belirtilerine sebep olabilir.

DEHB bileşik tipte hem DLPF hem de OFC disfonksiyonu gözlenebilir (Dinn ve

ark. 2001).

2.3.3. Nörofizyoloji DEHB ve normal kontroller arasında EEG bulguları açısından farklar

bulunmuştur. Stres verilerek çekilen EEG incelemesinde prefrontal yavaş dalga

aktivitesinde artış ve aşırı beta aktivitesi tespit edilmiştir. Bu durum beynin

matürasyonel gecikmesi olarak yorumlanmıştır. Uyarılmış potansiyel çalışmalarında

azalmış uyarılma subkortikal aktivasyonun bozulmuş olduğunu gösterebilir. Beyin

Page 16: Dr. Mecit Çalı

10

elektrik aktivitesi haritalandırma çalışmasında DEHB olan çocuklarda artmış latans,

azalmış aktivite frontal bölgede tespit edilmiştir(Pary ve ark. 2002).

Potansiyel çalışmaları ile EEG dalga yapısında azalmış P3b amplitüdü

göstermiştir. P3b amplitüd azalması seçme ve organize etmedeki güçlükleri

göstermektedir. (Goldstein ve Ellison 2002).

Sonuç olarak, DEHB ile ilgili EEG çalışmalarında bildirilen sonuçların özgül bir

EEG bozukluğunu değil; santral sinir sisteminin olgunlaşmasındaki gecikmeyi

gösterebileceği düşünülmektedir (Ercan ve Aydın 1999).

2.3.4. Genetik Etkenler DEHB psikiyatride en sık genetik tabanı olan bozukluklardan biridir. DEHB

etiyolojisinde genetik etkenlerin rolünü araştırmak için aile, ikiz, evlat edinme ve

segregasyon analizi çalışmaları yapılmıştır (Wilens ve ark. 2002). Ailesel yüklülük

çalışmaları, DEHB ve bozukluğu, antisosyal kişilik bozukluğu, major depresyon ve

alkol-madde kullanım bozuklukları gibi, DEHB ile ilişkili psikiyatrik bozuklukların

ailesel geçiş gösterdiğini ortaya koymuştur. Yine DEHB olan çocukların biyolojik

ebeveynlerinde DEHB görülme oranı evlat edinen ebeveynlerden daha fazla

bulunmuştur. Yine aile çalışmalarıyla DEHB olan çocukların akrabalarında DEHB,

komorbid psikiyatrik bozukluklar (alkol kötüye kullanımı, duygudurum bozukluğu,

antisosyal kişilik bozukluğu), okul başarısızlığı öğrenme güçlüğü, entellektüel

fonksiyonda kayıp olduğu öne sürülmüştür. DEHB oranı, DEHB olan ebeveynlerin

çocuklarında diğer akrabalardan daha fazladır. DEHB olan ebeveynin, DEHB olan bir

çocuğu olma şansı %57 olarak bildirilmiştir. DEHB tanılı olguların yakın akrabalarında

DEHB görülme şansı % 10-35 arasında değişmektedir. DEHB olan olguların

kardeşlerinde DEHB görülme riskinin ise %57 olduğu bildirilmektedir (Ercan ve Aydın

1999, Pary ve ark. 2002).

İkiz çalışmaları DEHB'nun kalıtsallığının %80 oranında olabileceğini

Page 17: Dr. Mecit Çalı

11

göstermektedir (Faraone 2000). Bu çalışmalarda DEHB'nun kalıtsal özelliği

desteklenmiş; tek yumurta ikizlerinde DEHB konkordansı %50-84, çift yumurta

ikizlerinde ise %30-40 dolaylarında bulunmuştur. İkiz çalışmalarında hiperaktivitenin

kalıtsallığı %64-77 oranında, dikkat eksikliğinin kalıtsallığı %76-98 oranında

hesaplanmıştır (Ercan ve Aydın 1999).

Dikkat eksikliği, hiperaktivite, impulsivite özelliklerinin %80' inin genetik

faktörlere bağlı olduğu; bu özelliklerle ilgili artmış skorların genetik faktörlerin

katkısını arttırdığı düşünülmektedir. Dikkat eksikliği, hiperaktivite, impulsivite

özelliklerinde çevresel faktörlerin etkisinin de %6 olduğu düşünülmektedir. Kalıcı

DEHB (erişkin döneme uzanan) kalıcı olmayan DEHB' den daha güçlü ailesel etiyoloji

gösterdiği öne sürülmüştür. Kızlarda güçlü ailesel tip kalıtımsal faktörler olduğu öne

sürülürken, erkeklerde ise daha geniş etiyolojik faktörlerin bulunduğu ortaya atılmıştır.

Moleküler genetik çalışmaları postsinaptik dopamin D4 ve presinaptik dopamin taşıyıcı

genlerin aday genler olduğunu öne sürmektedir. Dopamin taşıyıcı protein geni (DAT)

ve dopamin D4 reseptör geni (DRD4) DEHB alt tipleri ile ilişkili bulunmuştur. Aşırı

hiperaktivite ve dürtüselliği olanlarda presinaptik dopamin taşıyıcı proteinleri (DAT)

striatumda artmış miktarda bulunmuştur. Postsinaptik D4 polimorfizminin, DEHB olan

gençlerde sanıldığından daha fazla olduğu düşünülmektedir. Polimorfizmi reseptörün

üçüncü sitoplazmik halkasının kaybıyla ilgilidir ve G protein sistemine reseptör

bağlanmasının yetersiz olmasına yol açabileceği belirtilmiş; dopamin ve norepinefrine

afinitesi olan D4 reseptörünün polimorfizm durumunda dopamine yanıtının

küntleşebileceği öne sürülmüştür (Wilens ve ark.2002, Goldstein ve Ellison 2002,

Wender 2000).

DEHB' de mutasyonlar 3. kromozom üzerinde bulunan insan tiroid reseptör beta

geninde, l1. kromozom üzerinde bulunan D4 reseptör geninde ve 5. kromozom üzerinde

bulunan dopamin taşıyıcı geninde gözlenmiştir (Goldstein ve Ellison 2002). Sonuç

olarak, bugüne kadar yapılmış olan çalışmalar, DEHB'nun kalıtsal belirtiler grubu

olduğunu; kalıtımın DEHB etiyolojisindeki en iyi tanımlanmış etken olduğunu

göstermektedir. Ayrıca, bugüne kadar elde edilmiş olan bilgilerin ışığında, DEHB

etiyolojisinde genetik etkinin en az %50 dolaylarında olduğu, geri kalan %50'lik

Page 18: Dr. Mecit Çalı

12

bölümden ise psikososyal etmenlerin sorumlu olabileceği düşünülmektedir. DEHB

etiyolojisinde rol oynaması olası olan bu etkenlerin, anne-baba tutumu, aile işleyişi,

kişisel özellikler, diyet, gestasyonel ve perinatal olayları içerdiği düşünülmektedir

(Ercan ve Aydın 1999).

2.3.5. Biyokimyasal Etkenler DEHB etyolojisinde üzerinde durulan diğer konulardan ikisi de serum serbest

yağ asitleri ve eser elementlerdir. Eser elementler vücüdün çeşitli metabolik

proceslerinde aktif rol oynarlar. Psikiyatri açısından bu elemenetlerin önemi SSS

gelişmesi, metabolizması ve insan davranışı üzerine olan etkilerinden gelmektedir. Eser

elementlerden magnezyum, kalsiyum, demir, bakır, kurşun ve çinkonun serum, idrar ve

saç seviyeleri DEHB olan çocuklarda ölçülmüş, bakır ve kurşun haricindeki ölçümlerde

genellikle düşük seviyeler elde edilmiştir(Kozielec ve ark, 1994). DEHB ile çinko

ilişkisini inceleyen araştırma sonuçları çelişkilidir. Bazı çalışmalarda çinko eksikliğinin

DEHB etyolojisinde rolü olabileceği ve çinko suplemantasyonu gerekliliği

vurgulanırken, diğerlerinde çinko eksikliği ile DEHB arasında ilişki bulunamamıştır(Mc

Gee ve ark. 1990, Bekaroğlu ve ark. 1996, Bilici ve ark. 2004).

Serum serbest yağ asitleri seviyesinin DEHB’lu çocuklarda kontrollere göre

anlamlı düşük olduğuna dair araştırmlar mevcuttur(Bekaroğlu ve ark. 1996). Bu

çalışmlardan birinde esansiyel yağ asidi suplemantasyonu ile minimal düzeyde iyileşme

olduğu bildirilmiştir( Mitchel ve ark. 1987).

2.3.6. Psikososyal ve çevresel Etkenler

DEHB etiyolojisinde biyolojik etkenlerin temel bir rol oynadığı bilindiğinden;

psikososyal etkenlerin, daha çok altta yatan biyolojik yatkınlığı arttırıcı rolünden söz

edilebilir. Yani çevresel faktörler bozukluğun kalıcılığını, komorbid bozuklukların

gelişimini, hastalık seyrini etkileyebilir (Goldstein ve Ellison 2002).

Page 19: Dr. Mecit Çalı

13

Bugüne kadar anne-baba-çocuk ilişkisinde ve aile işleyişindeki çeşitli

bozuklukların, DEHB etiyolojisinde rol oynadığı öne sürülmüştür. Ancak, yapılan çok

sayıda çalışmanın sonucunda, bu etkenlerin DEHB oluşumunda birincil etken

olmadıklarını; ancak DEHB ile yakın ilişkili “karşıt olma –karşı gelme bozukluğu” ve

“davranım bozukluğu” etiyolojisinde çok önemli bir yere sahip olduklarını

göstermektedir. Çevresel etkenler arasında, prenatal ve perinatal dönemi de içeren

zamanlarda çeşitli toksik veya allerjen maddelerle karşı karşıya kalmanın, DEHB

etiyolojisinde rol oynadığı öne sürülmektedir. Bu konuda üzerinde durulan maddeler,

nikotin, alkol, kurşun, hormonlar, katkı maddeleri ve besin boyalarıdır. Ancak, bu

maddelerle karşılaşmanın, en azından DEHB olan bireylerin pek çoğunda, bozukluğun

ortaya çıkmasındaki temel neden olmadığı bilinmektedir. Rol oynadığı düşünülen diğer

etkenler de düşük doğum ağırlığı ve yaşamın erken döneminde olan travmatik beyin

hasarıdır (Ercan ve Aydın 1999, Goldstein ve Ellison 2002).

2.4. Tanı ve Klinik Özellikler DEHB'nin temel özelliği kalıcı ve sürekli dikkatsizlik örüntüsü ve/ya da

benzer gelişim düzeylerindeki bireylere göre daha sık ve şiddetli hiperaktivite--

impulsivitenin olmasıdır. Bozukluğu oluşturan hiperaktivite-impulsivite ya da

dikkatsizlik belirtilerinin en azından bazıları 7 yaşından önce bulunmalıdır. Buna

karşın birçok bireyde belirtiler uzun yıllar sürdükten sonra tanıya varılabilir.

Belirtiler ve yol açtıkları aksaklıklar en az iki ortamda (örn. evde ve okulda ya da

işte) ortaya çıkmalıdır. Aşağıda DSM-IV'e göre DEHB tanı ölçütleri

gösterilmektedir (Amerikan Psikiyatri Birliği, 1994).

DSM-IV'e göre DEHB tanı ölçütleri; A. Aşağıdakilerden (1) ya da (2) vardır: (1) Aşağıdaki dikkatsizlik semptomlarından altısı (ya da daha fazlası) en az

6 ay süreyle, uyumsuzluk doğurucu ve gelişim düzeyine göre aykırı bir derecede

sürmüştür:

Page 20: Dr. Mecit Çalı

14

Dikkatsizlik

(a) Çoğu zaman dikkatini ayrıntılara veremez ya da okul ödevlerinde,

işlerinde ya da diğer etkinliklerde dikkatsizce hatalar yapar

(b) Çoğu zaman üzerine aldığı görevlerde ya da oynadığı etkinliklerde

dikkati dağılır

(c) Doğrudan kendisine konuşulduğunda çoğu zaman dinlemiyormuş gibi

görünür

(d) Çoğu zaman yönergeleri izlemez ve okul ödevlerini, ufak tefek işleri ya

da işyerindeki görevlerini tamamlayamaz (karşıt olma bozukluğuna ya da

yönergeleri anlayamamaya bağlı değildir)

(e) Çoğu zaman üzerine aldığı görevleri etkinlikleri düzenlemekte zorluk

çeker

(f) Çoğu zaman sürekli mental çabayı gerektiren görevlerden kaçınır, bunları

sevmez ya da bunlarda yer almaya karşı isteksizdir

(g) Çoğu zaman üzerine aldığı görevler ya da etkinlikler için gerekli olan

şeyleri kaybeder (örn. oyuncaklar, okul ödevleri, kalemler, kitaplar ya da araç-

gereçler)

(h) Çoğu zaman dikkati dış uyaranlarla kolaylıkla dağılır

(i) Günlük etkinliklerinde çoğu zaman unutkandır

(2) Aşağıdaki hiperaktivite-impulsivite semptomlarından altısı (ya da daha

fazlası) en az 6 ay süreyle, uyumsuzluk doğurucu ve gelişim düzeyine göre aykırı

bir derecede sürmüştür:

Hiperaktivite

(a) Çoğu zaman elleri ayakları kıpır kıpırdır ya da oturduğu yerde kıpırdanıp

durur

(b) Çoğu zaman sınıfta ya da oturması beklenen diğer durumlarda oturduğu

yerden kalkar

(c) Çoğu zaman uygunsuz olan durumlarda koşuşturup durur ya da tırmanır

(ergenlerde ya da erişkinlerde öznel huzursuzluk duyguları ile sınırlı olabilir)

(d) Çoğu zaman sakin bir biçimde, boş zamanları geçirme etkinliklerine

katılma ya da oyun oynama zorluğu vardır

(e) Çoğu zaman hareket halindedir ya da bir motor tarafından sürülüyormuş

Page 21: Dr. Mecit Çalı

15

gibi davranır

(f) Çoğu zaman çok konuşur

İmpulsivite (dürlüsellik)

(g) Çoğu zaman sorulan soru tamamlanmadan önce cevabını yapıştırır

(h) Çoğu zaman sırasını bekleme güçlüğü vardır

(i) Çoğu zaman başkalarının sözünü keser ya da yaptıklarının arasına girer

(örn. başkalarının konuşmalarına ya da oyunlarına burnunu sokar)

B. Bozulmaya yol açmış olan bazı hiperaktif-impulsif semptomlar ya da

dikkatsizlik semptomları 7 yaşından önce de vardır.

C. iki ya da daha fazla ortamda semptomlardan kaynaklanan bir bozulma

vardır (örn. okulda -ya da işte- ve evde).

D. Toplumsal, okuldaki ya da mesleki işlevsellikte klinik açıdan belirgin

bir bozulma olduğunun açık kanıtları bulunmalıdır.

E. Bu semptomlar sadece bir Yaygın Gelişimsel Bozukluk, Şizofreni ya da

diğer bir Psikotik Bozukluğun gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır ve başka bir

mental bozuklukla daha iyi açıklanamaz (örn. Duygudurum Bozukluğu, Anksiyete

Bozukluğu, Dissosiatif Bozukluk ya da bir Kişilik Bozukluğu).

Tipine göre kodlayrnız:

314.01 Dikkat EksikIiği/Hiperaktivite Bozukluğu Bileşik Tip: Son 6 ay

boyunca hem A1 hem A2 Tanı Ölçütü karşılanmışsa

314.00 Dikkat eksikliği/Hiperaktivite Bozukluğu, Dikkatsizliğin Önde

Geldiği Tip: Son 6 ay boyunca A1 tanı ölçütü karşılanmış, ancak A2 Tanı Ölçütü

karşılanmamışsa

314.01 Dikkat Eksikliği/Hiperaktivite Bozukluğu, Hiperaktivite-

impulsivitenin Önde Geldiği Tip: Son 6 ay boyunca A2 Tanı Ölçütü karşılanmış,

ancak A1 Tanı Ölçütü karşılanmamışsa

Kodlama Notu: O sırada artık tanı ölçütlerini tam karşılamayan bireyler

(özellikle ergenler ve erişkinler) "Kısmi remisyonda" olarak belirtilmelidirler.

Page 22: Dr. Mecit Çalı

16

DSM-IV'e göre DEHB tanısının konulabilmesi için dikkatsizlik ve/ya da

hiperaktivite-impulsivite belirtilerinden herbiri için en az 6 ölçütü karşılıyor olması

gerekmektedir. Bireylerin büyük çoğunluğunda hem dikkatsizlik hem de

impulsivite belirtileri birlikte görülse de bazı bireylerde bu örüntülerden biri ya da

diğeri daha baskındır. DEHB, daha baskın olan belirti kümesine göre üç alt tipe

ayrılmaktadır:

1. DEHB, Bileşik Tip

2. DEHB, Dikkatsizliğin Önde Geldiği Tip

3. DEHB, Hiperaktivite-İmpulsivitenin Önde Geldiği Tip (Amerikan

Psikiyatri Birliği, 1994).

DSM-IV tanı ölçütlerine göre erişkin dönemde DEHB tanısının konulması

konusunda bazı güçlükler bulunmaktadır. Mevcut ölçütlerin bazılarının çocukluk

dönemine ait özellikleri içermesi ve erişkin döneme uygulanamaması bu

güçlüklerden biridir. Bu ölçütlerin erişkin dönemde DEHB belirtilerini karşılamakta

yetersiz olmasının yanında, diğer psikiyatrik hastalıkların belirtileriyle de örtüşüyor

olması araştırmacıları farklı tanı modelleri arayışına yöneltmiştir. Wender ve

arkadaşlarının geliştirdiği Utah ölçütleri bunlardan biridir (Wender, 1995).

Utah ölçütlerine göre erişkin DEHB tanı ölçütleri; Çocukluk çağında DEHB öyküsünün olması

Erişkin dönemde aşağıdakilerden 1 ve 2 numaralı belirtilerin olması ve buna

diğer belirtilerden en az ikisinin eşlik etmesi gerekir:

A.Motor hiperaktivite

B.Dikkat eksikliği

C.Dürtüsellik

D.Dağınıklık, planlama/organizasyon problemleri

E.Strese tahammülsüzlük, aşırı tepkisellik (emotional over reactivity)

F.Duygudurumda değişkenlik (afektif labilite)

G.Çabuk parlama/kolay öfkelenme (hot temper)

H.İlişkili Özellikler; evlilik problemleri, zekası ve eğitiminden beklenenden

Page 23: Dr. Mecit Çalı

17

daha düşük mesleki ve akademik başarı, alkol ya da madde kötüye kullanımı, psikoaktif

ilaçlara karşı tipik olmayan yanıtlar, aile öyküsünde aile bireylerinde çocukluk çağı

DEHB hikayesi, antisosyal kişilik bozukluğu ve Briquet sendromu varlığı.

DEHB, tanısı klinik değerlendirmeyle konulan bir bozukluk olduğu için bu

amaçla geliştirilen ölçekler bulunmaktadır.

Erişkin DEHB Değerlendirme/Derecelendirme Ölçekleri;

-Copeland Symptom Checklist1 ( Copeland, 1989)

-Wender Utah Rating Scale (WURS) (Ward ve ark., 1993)

-Adult Report Scale (ARS)2 (Weyandt, 1995)

-Brown ADD Scale1 (Brown, 1996)

-Attention Deficit Scales for Adults (ADSA) 2 ( Triolo and Murphy, 1996)

-Symtom inventory for ADHD2 (Barkley, 1998)

-Conners' Adult ADHD Rating Scale (CAARS) 2 (Erhardt ve diğ, 1999)

-Young ADHD Questionnaire- Self Report and -informant Report (YAO-S

ve YAO-l) (Young, 2004)

- Adult ADHD Rating Scale1 (Adler, 2003)

2.5. Komorbidite Epidemiyolojik çalışmalar DEHB olan bireylerde yüksek oranlarda psikiyatrik

bozukluklarla öğrenme bozukluklarının olduğunu öne sürmektedir. Komorbidite, karşıt

gelme-karşıt olma, iletişim, duygudurum ve anksiyete bozukluklarını kapsamaktadır

(Wilens ve ark. 2002). Komorbiditesi çocukluk çağı DEHB ile en iyi tanımlanmış

bozukluk iletişim bozukluğudur. Karşıt gelme-karşıt olma bozukluğunun DEHB ile

komorbiditesinin %35 oranında olduğu öne sürülürken; davranım bozukluğu ve karşıt

gelme-karşı olma bozukluğunun DEHB ile komorbiditesinin %50-60 oranında olduğu

öne sürülmüştür (Lalonde ve ark. 1998, Wilens ve ark. 2002, McCracken 2000, Wender

2000). DEHB'nun en önemli komorbid bozuklukları içerisinde duygudurum bozukluğu

1 kynk: McCann ve Roy-Byrn, 2004 2 kynk: Adler LA ve Cohen J, 2003

Page 24: Dr. Mecit Çalı

18

ve anksiyete bozukluğu bulunmaktadır. Duygudurum bozukluğu ve DEHB

komorbiditesi %15-75 oranında değişebilmektedir. Anksiyete bozukluğu ile olan

komorbiditesinin de %25 oranında olduğu belirtilmiştir. Takip çalışmaları, major

depresyonun çocukluk hiperaktivitesinin bir sonucu olduğunu öne sürmektedir. Çocuk

ve ergende DEHB'nun depresif belirtilerle başlayabileceği ve DEHB belirtilerinin

depresyona ikincil değerlendirilebileceği düşünülmektedir. Hiperkinetik çocukların

yaşam boyu depresyon tanısını %23 oranında aldıkları belirtilmiştir (McCraeken 2000,

Wender 2000, Goldstein ve Ellison 2002).

Öğrenme bozuklukları ve okuma problemleri de DEHB olan çocuklarda sıklıkla

görülebilmektedir. Öğrenme bozukluklarının görülebilme oranının %15-30 olduğu

düşünülmektedir (McCracken 2000, Wender 2000). Erişkinlerde yapılan retrospektif,

ergenlerde yapılan prospektif çalışmlardan DEHB olan ergenlerin, alkol ve madde

kullanımı açısından risk altında oldukları öne sürülmüştür( Wood ve ark. 1983).

DEHB, kronik tik bozukluklar ve Tourette bozukluğu da bir arada

bulunabilmektedir. Tourette bozukluğu olan çocuk ve ergenlerde %30-50 oranında

DEHB görülebilmektedir. Mental retardasyonu olan bireylerde de dikkat eksikliği,

hiperaktivite ve dürtüsellik görülebilmektedir. Gelişimsel seviyesi dikkati alınarak,

DEHB tanısını alanlarda tedavi oldukça etkili olabilmektedir(Wilens ve ark. 2002,

McCracken 2000, Wender 2000,Goldstein ve Ellison 2002).

2.6. Ayırıcı Tanı DEHB birçok belirti grubunu içerdiği ve bazı psikiyatrik bozukluklarla sık

olarak birlikte görüldüğü için bazı psikiyatrik bozukluklarla karışabilmektedir. Bunlar

arasında mental retardasyon, öğrenme bozuklukları, duygudurum bozuklukları, psikotik

bozukluklar, metabolik bozukluklar, nörolojik bozukluklar, uyum bozukluğu, karşıt

olma-karşı gelme bozukluğu, davranım bozukluğu, madde kullanım bozukluğu en sık

görülenleridir. Ayrıca hiper/hipotiroidizm ve diyabet dışlanmalıdır(Turgay 2001, Ercan

ve aydın 1999, McCracken 2000, Wender 2000).

Page 25: Dr. Mecit Çalı

19

İyi bir psikiyatrik değerlendirme ve öykü alınarak doğru tanı konulabilmektedir.

DEHB her zeka düzeyinde olan çocuklarda görülebilmektedir. Diğer yandan, DEHB

olmadığı halde, kendi kapasitesinin üstünde veya altında bir eğitim alan mental retarde

çocuklarda DEHB belirtilerine rastlanabilmektedir.

Öğrenme bozukluğu genellikle çocuğun okuma, yazma veya matemetik gibi

özgül bir alanda zeka düzeyinin altında başarı göstermesidir. Buna karşın, DEHB olan

çocuklarda öğrenme ve okul başarısında özgül bir alanda olmaktan çok genel bir

etkilenme söz konusudur.

IUMB ve DEHB'nun belirtileri birbirleriyle benzerlikler gösterebilmektedir.

Ancak DEHB çocukluktan beri var olan süreğen bir hastalık iken; IUMB ise, dönemsel

özellik gösterir ve çocukluk veya ergenlik döneminde herhangi bir yaşta başlayabilir

(Ercan ve Aydın 1999).

2.7. Gidiş Çocukluklarında DEHB olanların %80'inin ergenlik döneminde de DEHB

belirtilerini göstermeye devam ettikleri; bu çocukların %30-65'lik bölümünün ise

erişkinlikte DEHB belirtilerini taşıdıkları belirtilmiştir. DEHB olan çocukların

izlenimlerinde dikkati çeken bir başka bulgu; dikkat eksikliği belirtilerinin hiperaktivite

ve impulsivite belirtilerinden daha kalıcı olduğudur. DEHB'nun eğitim sorunlarına yol

açtığı, Amerika Birleşik Devletleri'nde DEHB olan çocukların yaklaşık %60' ının sınıf

tekrarı, okuldan uzaklaştırma, atılma gibi problemlerle karşılaştıkları gösterilmiştir.

DEHB olan çocuklarda ileriki yıllarda, düşük öz-güven, antisosyal kişilik

özellikleri, alkol- madde kullanım bozuklukları, depresyon, anksiyete bozuklukları

görülmüştür. Yine bu çocukların ileriki yıllarda yasalarla daha sık sorun yaşadığı,

gençlik ve erişkinlik döneminde daha fazla trafik suçu işledikleri, rastgele cinsel ilişkide

bulunabildikleri gösterilmiştir (Ercan ve Aydın 1999, Wender 2000, Goldstein ve

Ellison 2002, Wilens ve ark. 2002,Schmidt ve Freidson 1990, Turgay 2001).

Page 26: Dr. Mecit Çalı

20

2.8. Tedavi DEHB tedavisinde ilaçlar, anne-baba eğitimi, bireysel görüşme, aile tedavisi,

grup tedavisi, bilişsel-davranışçı tedaviler sık kullanılan yöntemlerdir. İlaç tedavisi bu

tedaviler içerisinde en etkin olanıdır. En sık kullanılan ilaçlar, kısa etkili uyarıcı olarak

adlandırılan ilaçlardır (McCraeken 2000, Wender 2000). Bu ilaçlar, hem davranış hem

de kognitif belirtileri azaltmada çocukların %70-80'inde etkili bulunmuştur. Bu grupta,

metilfenidat (ritalin), dekstroamfetamin (dexedrin), magnezyum pemolin ve

dekstroamfetamin ve amfetamin tuzlarının oluşturduğu karışım (adderall) adı verilen

ilaçlar yer almaktadır. Ayrıca desipramin, imipramin (tofranil), fluoksetin (prozac),

bupropiyon (zyban), venlafaksin (efexor), klonidin (katapres), guanfasin, tiyoridazin

(melleril), klorpromazin (largactil), risperidon (risperdal) gibi ilaçlar da

kullanılmaktadır.

Uyarıcı ilaçların etki mekanizmasının ise, presinaptik nöronda dopamin ve

norepinefrin geri alımının durdurulması ve sinaptik aralıkta monoamin miktarının

arttınlması yoluyla olduğu düşünülmektedir. Bu etkiyi de, dopamin ve norepinefrinin en

fazla bulunduğu bölge olan frontal bölgede gerçekleştirdikleri düşünülmektedir.

Amfetaminlerin ise ilave olarak presinaptik monoamin salınımını tetikleyerek sinaptik

aralıkta monoamin miktarını arttırdıkları düşünülmektedir.

Ülkemizde, uyarıcı ilaçlardan kısa etkili metilfenidat (ritalin) 10 mg'lık tablet ve

uzun etkili OROS metilfenidat (Concerta) kapsül şeklinde bulunmakta ve kırmızı reçete

ile satılmaktadır.

Ritalin ağızdan alındıktan yarım saat sonra etkisini göstermeye başlar. Bir veya

iki saat içerisinde etkisi en üst düzeye ulaşır; üç veya beş saat içerisinde etkisi

kaybolmaya başlar. İlaç alındıktan sekiz-on beş saat sonra vücuttan atılır. Etkin doz

aralığı, 0.3-1.0 mg/doz günde üç defa verilmek üzere, günlük doz 60mg' ı geçmeyecek

şekilde kullanılır. Ritalin oldukça güvenilir bir ilaç olup; en sık gözlenen yan etkileri

uykusuzluk, iştah azalması, karın ağrısı, irritabilite, baş ağrısı, kilo kaybı olarak

Page 27: Dr. Mecit Çalı

21

tanımlanmıştır. Bu. yan etkiler doza bağlıdır ve ilaç kesildiğinde kaybolurlar. Pemolin

ile hepatosellüler hasar bildirilmiştir. Bu nedenle, kullanımı sırasında FDA iki haftada

bir karaciğer enzim takibi önermektedir. Duygudurum, anksiyete, tik bozukluğu,

enüresis noktüma gibi eş-tanıların bulunması durumunda imipramin, klonidin,

nöroleptikler, karbamazepin, valproik asit, fenfluramin kullanılabilir (Wilens ve ark.

2002, Ercan ve Aydın 1999, McCracken 2000, Wender 2000, Goldstein ve Ellison

2002).

Son zamanlarda eser elementlerin ve yağ asitlerinin DEHB tedavisinde etkili

olduğu yönünde yayınlar dikkati çekmektedir. Bilici ve arkadaşlarının 400 DEHB

hastası ile yaptığı çift kör plasebo kontrollü bir çalışmada, DEHB’li hastalrda serum

çinko ve serbest yağ asidi düşük düzeyde saptanmış. Çinko tedavisi sonrasında

DEHB’li hastalarda hiperaktivite, impulsivite sosyal fonksiyonlarda anlamlı bir

düzelme saptanırken dikkat eksikliğinde değişiklik gözlenmemiştir(Bilici ve ark. 2004).

Page 28: Dr. Mecit Çalı

22

3. ERİŞKİN DİKKAT EKSİKLİĞİ-HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU Erişkin dönemi DEHB tanısı hala tartışmaların olduğu bir alandır (Faraone,

Biederman, Feighner, & Monuteaux, 2000). Gelişim ile birlikte bozukluğun ortaya çıkış

şekli değişebilmektedir (NIH, 2000), bu nedenle de çocuklar için hazırlanmış kriterlerin

erişkinlerde yetersiz olduğu belirtilmiştir (Murphy & Barkley, 1996). Bu alanda çalışan

birçok uzman, erişkin DEHB tanısı koyarken çocukluk çağının DEHB özelliklerine

bakılıyor olmasını doğru bulmamaktadır (Barkley 1998; Feinberg,2000; Sachdev,1999;

Stein Fischer &Szumowski,1999; Wender,Wolf & Wassertein,2001). 1996'da Hill ve

Schoener çalışmalarında kronolojik yaş ile DEHB şikayetleri arasında doğrusal olmayan

bir gerileme saptamışlardır. Her beş yılda şikayetlerde %50'lik azalma olduğu ileri

sürülmüştür. Buna göre çocuklukta %4 olan prevalans erişkinlik dönemi için; 20

yaşında % 0.8,40 yaşında %0 'a gerilemelidir.

DEHB genellikle çocuklukta başlar ve çocuklukta başlayan bireylerin % 60'ında

devam eder (Elliort H., 2002). Çocukluk çağındaki amaçsız kıpır kıpırlık erişkinlikte

amaçlı bir hale dönüşür. Aşırı koşan, tırmanan çocuk erişkinlikte hareketli işlerle

ilgilenebilir. DEHB 'lu erişkin, bozukluğun neden olduğu problemleri kısmen kompanse

edebilir (Lenard A. Adler,2004)

DSM-IV'e göre erişkinde DEHB tanısı koyarken 3 kritik nokta vardır: • çocukluk başlangıcı, • belirgin semptomların varlığı • bu semptomlarda bozulmanın olması.(APA ,1994) Weiss ve Hechtman (1993) çocukluktan erişkinliğe uzanan DEHB ile ilgili

açıklamalarında, erişkinlikte bazı semptomların devam edebileceği ama kişinin yaşam

tarzını ve beklentilerini bu duruma göre ayarlayıp, kompansatuar stratejiler geliştirip bu

hastalığın olumsuz etkilerini minimalize edebileceğini belirtmişlerdir. Bu da DEHB'nun

erişkinlikte fark edilir olmasını azaltabilir (Weiss ve Hechtman, 1993). DEHB tanısı

konan erişkinlerin seçici dikkat, dikkatin sürdürülmesi ve yanıtın baskılanmasını ölçen

testlerde normal kontrollere göre düşük performans gösterdikleri saptanmıştır. Bu

Page 29: Dr. Mecit Çalı

23

DEHB 'nda dikkat sorunlarının erişkin dönemde de devam ettiğine işaret etmektedir

(Öncü B,2004) .

Erişkin dönemi DEHB ile ilgili bir başka tartışma, bozukluğun erişkin yaşa

kadar sürüp sürmediği yönündedir. Her ne kadar yapılan çalışmalar DEHB'nun erişkin

yaşa kadar devam ettiğini göstermiş olsa da çalışmalar arasında bir çelişki vardır.

Birçok yazarın gösterdiği gibi, eşik kriterleri karşılayan DEHB semptomları ve DEHB

tanısı alan kişilerin yarısı yaş artışı ile azalmaktadır (Murphy,Barkley,1996). Barbaresi

ve arkadaşları (2004), toplum bazlı çalışmalarında 19 yaşındaki DEHB insidansını %

7.5 olarak bulmuşlardır.

DEHB'nun erişkinlikteki sıklığının araştırıldığı, 966 rastgele seçilmiş erişkinle

yapılan bir çalışmada; DSMIV' e göre hem çocukluk döneminde hem erişkinlikte

DEHB kriterlerini karşılayanları dar DEHB , eşik altı kriterleri karşılayanları da geniş

DEHB olarak tanımlamışlardır. Dar DEHB ile ilgili prevalans tahmini %2.9, geniş

DEHB ile ilgili prevalans tahmini %16.4 olarak bulunmuştur. DEHB 'nun varlığı daha

düşük eğitim ve iş statüsü ile ilişkili bulunmuştur. Erişkin DEHB ile ilgili bu bulgular

DEHB 'nun sıklıkla fonksiyonelliği düşüren sık bir tanı olduğunu göstermektedir

(Faraone SV, Biederman J, 2005). Erişkin yataklı psikiyatrik ortamda DEHB ve

komorbid bozuklukların oranını belirlemek için yapılan bir çalışmada, Batı Amerika'da

bir devlet hastanesinde hastalara ait dosyalar gözden geçirilmiş. 2002 yılında bakılan

292 hastanın sadece 6'sının DEHB tanısı aldığı görülmüştür. Bu hastalardan 2 tanesinin

ek olarak Major Depresyon, bir tanesinin genel anksiyete, bir tanesinin Bipolar

Bozukluk tanısı aldığı, 6 DEHB'lu vakanın 5 tanesinin madde kullanımı hikayesi olduğu

ve 4 tanesinin kişilik bozukluğu tanısı olduğu gösterilmiştir (Kennemer K,Goldstein S,

2005).

Erişkin 172 DEHB grubu ile 30 kontrol grubunun karşılaştırıldığı bir çalışmada;

DEHB olan grupta karşıt gelme, iletişim problemleri, madde kullanımı ve yasal

olmayan madde bağımlılığı kontrol grubuna göre belirgin yüksek bulunmuştur. DEHB

tanılı grupta kendileri tarafından ifade edilen uyumsuzluk, araba kullanım riskleri ve iş

Page 30: Dr. Mecit Çalı

24

değiştirme saptanmıştır. Çoğul evlilikler de DEHB tanısı olan grupta daha sıktır.

(Murphy ve Barkley,1996)

Erişkinlerde DEHB tanısı, çocuklardakine göre birçok nedenden dolayı daha

zorlayıcıdır. En birincisi, DEHB tanısı için oluşturulan DSM-IV kriterleri, en fazla

geçerlilik ve güvenirliliğe sahip olan alan çalışmaları ve geniş literatür araştırmalarına

dayanmaktadır (Laheyet a1., 1994). Alan çalışmaları çocuklar ile yapılmıştır ve

kriterlerin geçerlilik ve güvenirliği genel toplumdaki çocukların davranışları baz

alınarak oluşturulmuştur. Çocuklarda, tanı için gerekli olan ortalama minimum

semptom sayısı dikkat eksikliği için 5.3, hiperaktivite / impulsivite için 6 olarak

belirlenmiştir (Busch et a1. 2002). Fakat erişkinler için bu tip bir tarama

bulunmamaktadır.

Bazı çalışmalar DSM-IV' ün DEHB semptomlarının erişkinlerde sıklığını ve

duyarlılığını araştırmışlardır (Cumba-A viI' es & Bauermeister, 2002; Murphy, Gordon,

& Barkley,2000). Murphy ve arkadaşları hastalıktan etkilenmemiş bireylerin % 10'dan

fazlasının 18 semptomdan 12'sini "sık" veya "çok sık" olarak doldurduğunu; % 10'dan

fazlasının DEHB kriterlerini karşıladıklarını bulmuşlar. "sık" ve "çok sık" diye

dolduranların %10'undan azının ayrıntılara dikkatini verebilmek (%5.5) ve dikkatsizce

hatalar yapmak (%6.83), dinleyebilmek (%6.46), boş zaman aktivitelerine katılmakta

güçlük (%9.74), söz kesme (%9.44), oturması beklendiğinde oturamama (% 6.47)

belirtileri gösterdiği bulunmuş.

Smith ve Johnson (1998), erişkin DEHB için en duyarlı 4 semptomun; boş

zamanını sakin şekilde geçirmede zorlanma, patlarcasına cevap verme, kuyrukta

beklemede zorlanma, diğerlerine müdahale etme olduğunu vurgulamıştır;

Buna karşı olarak ise çocuklarda; dikkatini devam ettirmede zorlanma, etrafta

sürekli gezinme, oturma sırasında zorlanma, otururken rahatsız olma, boş zamanını

sakin şekilde geçirmede zorlanma ve gitmeye hazır olma semptomlarının tanı koymada

en fazla etkiye sahip oldukları gösterilmiştir(Cumba-Avil'es & Bauermeister, 2002).

Page 31: Dr. Mecit Çalı

25

Bu nedenle, çocukluk çağı DEHB için karakteristik olan semptomlar, erişkin

dönemi için aynı duyarlılıkta değildir. Erişkin dönemi DEHB 'nun ortaya çıkış

şeklindeki farklılıklarla ilgili olarak, DEHB nedeniyle tedavi arayan erişkinlerin en

önemli şikayetlerinin, iş yerinde zorluklar ve sık iş değiştirme, organizasyon eksikliği,

düşük benlik saygısı, becerilerini göstermede yetersizlik ve bunun yanında daha tipik

olan unutkanlık ve konsantrasyon eksikliği olduğu belirtilmiştir (Barkley 1990). Bu

belirtilen şikâyetlerin ancak bir kısmı DSM-IV kriterlerinde kapsanmaktadır. 60 tanı

konmamış fakat belirgin DEHB olan erişkinde yapılan çalışmada, en belirgin

semptomların distraktibilite, impulsivite ve hareketlilik olduğu görülmüş bunun yanında

yakın ilişki kurmada zorluk, azalmış kendine güven potansiyellerini ortaya koymada

sorun yaşadıklarını vurgulamışlardır (Ratey, Greenberg, Bemporad, and Lindem, 1992).

Tüm bunları göz önüne aldığımızda erişkin dönemi DEHB için DSM kriterlerinin

yetersiz olduğu söylenebilir (Heiligenstein, Conyers, Bems, & Smith, 1998).

Tahminlere göre, DEHB tanısı alan erişkinlerin 1/3'ü ilerleyen zamanla anlamlı

düzelme, 1/3'ü bazı problemlerin devam etmesi diğer 1/3'ü ise ciddi problemlerin devam

etmesi şeklinde sonuçlanmaktadır (Goldstein,1995; Hechtman,2000). Bazı çalışmalar,

DEHB hikâyesi olan erişkinlerin %10-20'sinin minimal problemleri olduğunu, %60'ında

DEHB semptomlarının sosyal, akademik, duygusal problemlerin en azından hafif ve

orta derecede devam ettiğini göstermektedir. %10-30'unda ise DEHB zorluklarının

ötesinde antisosyal problemlerinin ve eştanıların eklenmesi ile sonuçlanmaktadır

(Barkley,1990;Cantwell & Baker, 1989; Gittelman, Mannuzza, Shenker & Bonagura,

1985; Herrero, Hechtman & Weiss,1994; Satterfield, Hoppe & Schell,1982; Weiss &

Hechtman,1993). Kadınların antisosyal problemler açısından erkeklerden daha az riskli

oldukları bildirilmiştir (Herrero,1994). Çocuklukta eşlik eden davranış problemlerinin

olmayışı erişkinlikte antisosyal davranışların olmaması konusunda olumlu bir veri

olarak kullanılabilir. Yine de bu davranım problemlerinin oluşu erişkinlikte antisosyal

davranışların olacağının belirleyicisi değildir (Werner & Smith 1998). Weiss ve

Hechtman (1993) yaptıkları çalışmada DEHB tanılı erişkinlerin % 11 'inin tamamen

semptomsuz olduğunu, % 79'unun kişisel problemler yaşadığını, % 75 'inin kişiler arası

ilişkilerde problemler yaşadıklarını belirtmişlerdir. Aynı çalışmada hastaların % 10'u

intihara teşebbüs etmiş ve % 5'i kaza veya intihar nedeniyle ölmüştür. Ayrıca Barkley

Page 32: Dr. Mecit Çalı

26

RA (2002), DEHB tanılı erişkinlerin sıklıkla işten kovulduklarını, iş değiştirdiklerini ve

DEHB tanısı olmayanlara göre daha düşük iş performansı ile değerlendirildiklerini

belirtmiştir.

Cinsiyet de klinik görünüm üzerinde etkilidir. Çocuklarda genel toplumda

erkek/kız oranı 3/1 iken klinik örneklemde bu oran 10/1'e (Arnold LE , 1996, Gaub M,

1997) çıkmakta, erişkin populasyonunda ise 3/2 durumundadır (Biederman J,1994).

Cinsiyetin DEHB üzerine etkisini araştırmak üzere yapılan bir araştırmada 6-17 yaş

arası erkek ve kızlar ile çalışılmış ve cinsiyet ile eştanı durumu arasında bir farklılık

gözlenmemiş fakat erkeklerde davranış bozuklukları açısından iki kat daha fazla sıklık

görülmüştür (Biederman J,2002). Yıkıcı davranış bozuklukları çocukların tedavi amaçlı

kliniklere başvuruların en önemli nedenidir, bu nedenle de erkek/kız oranının daha

yüksek olarak ortaya çıkmasındaki esas neden bu olabilir. Bunun yanında ise erişkinler

iş ya da ev yaşamında bir sorun yaşadıklarında kendileri kliniğe başvurmaktadır

(Biederman, 2004).

3.1. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğuna Eşlik Eden Psikiyatrik

Tanılar 3.1.1. Yıkıcı Davranım Bozukluğu Kliniğe başvuran DEHB tanılı ergenlerle kontrollerin karşılaştırıldığı bir

çalışmada DEHB'lu ergenlerin anti-sosyal eylemlere katılmaya erken başladıklarını;

bütün eylemlerin DEHB'lu grupta belirgin olarak daha yaygın olduğu bulunmuş

(Barkley RA, 1991). DEHB tanısı olan bireylerde, olmayanlara göre davranış

bozukluğu, karşıt olma karşıt gelme bozukluğu ve antisosyal kişilik bozukluğu sıklığı

daha fazladır. Bunun yanında agresyon ve yıkıcılıkla ilgili olan bozukluklar DEHB

tanısı olan erkekler için kadınlara göre daha çok problem üretmektedir (Biederman

J,2004). Davranım bozukluğu erkeklerde daha fazla görülür. Benzer etki antisosyal

kişilik bozukluğunda da görülür, erişkin DEHB 'lu erkeklerde daha sıktır. Çocuk ve

erişkin kadın örneklemde karşı gelme bozukluğu eştanısı oranı hemen hemen aynıdır,

fakat erkek çocuklarda erişkinlere göre daha fazladır (Biederman J,2004). DEHB tanılı

Page 33: Dr. Mecit Çalı

27

bir grubun %25-45'inde antisosyal davranışların olduğu ve %25'inin antisosyal kişilik

bozukluğu tanısı aldığı gösterilmiştir (Weiss ve Hechtman, 1986). 16-64 yaş arası 100

erkek mahkum ile yapılan bir çalışmada ise % 25 oranında DEHB tanısı konmuştur ki

bu oran toplum sıklığına göre epey yüksektir (Eyestone ve Howell, 1994).

3.1.2. Alkol-Madde Kullanımı/Bağımlılığı DEHB tanısını alan 56 erişkinde yapılan bir araştırmada %34 alkolizm, %30

madde kötüye kullanımı belirtilmiştir (Shekim, 1990). Mannuzza ve arkadaşları

çalışmalarında; 24 yaşında DEHB tanılı kişilerde antisosyal kişilik bozukluğu ve madde

bağımlılığı sıklığını fazla bulduklarını, duygudurum veya anksiyete bozuklukları

açısından kontrol grubuna göre farklı bulmadıklarını bildirmişlerdir (Mannuzza,

Gittleman-Klein, Besler, Malloy & LaPadula,1993). Madde tercihlerine göre hastalar

gruplandırıldığında DEHB açısından farklılıklar da olmaktadır; Alkol ve karışık madde

kullananlara göre, kokain kullananlarda DEHB daha sık görülmektedir (Coure ve ark,

1999). 114 DEHB tanılı erişkinde %36 alkol bağımlılığı ya da kötüye kullanımı, %21

kannabis kullanımı, % 11 kokain veya diğer uyarıcılar ve %5'inde ise çoklu ilaç

bağımlılığı tespit edilmiştir (Schubiner 2000). Ayrıca DEHB sadece madde kullanımına

başlama için bir risk değil, daha uzun süre kullanım ve daha zor tedavi olma açısından

da bir belirleyici olarak kabul edilmiştir (Biederman, 1998).

3.1.3. Sigara Bağımlılığı Normal toplum ile karşılaştırıldığında, DEHB tanısı alanlarda sigara bağımlılığı

daha yüksek olarak bulunmuştur (Pomerleau, Downey, 1995). DEHB tanısı alan 71

birey, yaş ve cinsiyet açısından eşlenmiş kontrol grubu ile karşılaştırılmıştır. DEHB

tanılı erkeklerin %42'si sigara içmekte, %13'ü bırakmış, %45'i ise hiç kullanmamıştır.

Kontrol grubunda ise bu oranlar sırasıyla %28, %29 ve %42 olarak bildirilmiştir.

Kadınlardaki oran DEHB tanısı alanlar için sırasıyla %38, %31 ve %31 iken kontrol

grubunda %23.5, %19 ve %57.5 olarak tespit edilmiştir. Sigara içen DEHB tanılı

erişkinlerin, içmeyenlere göre daha fazla DEHB semptomuna sahip oldukları ve daha

fazla psikiyatrik eştanı aldıkları belirtilmiştir.

Page 34: Dr. Mecit Çalı

28

3.1.4. Anksiyete Bozuklukları Çocuklarda DEHB ve anksiyete eştanısı ile ilgili yapılan çalışmalarda, hafif bir

ilişki bulunmuştur (Angold ve ark. 1999). DEHB hastalarında anksiyete bozukluğu

(Mancini, Van Ameringen, Oakman & Figueiredo, 1999) ve panik bozukluk (Lomas &

Gartside,1999) prevalansının yüksek olduğu bildirilmiştir. Erişkinlerde yapılan bazı

çalışmalarda ise DEHB tanısı olanlarda, olmayan kontrol grubuna göre herhangi bir fark

görülmemiştir (Roy-Byme, 1997, Murphy ve Barkley, 1996). Barkley ve arkadaşları

(1998) çocukluk çağında DEHB tanısı alan bireylerde yaptıkları izlem çalışmalarında

anksiyete tanısı birlikteliğini yüksek bulmamışlardır (Barkley 1998). Bunun yanında

bazı çalışmalar obsesif kompulsif bozukluğa dikkat çekmiş ve % 14 oranında eş tanıdan

bahsetmiştir (Shekim, 1990), başka çalışmalar bu oranı bulamasa da Roy-Byme ve ark.

%4.3-6.5 oranını belirtmişlerdir ki kontrol grubuna göre belirgin bir farklılık

oluşturmamaktadır. Fakat DEHB ve tik bozukluğu tanısı olanlarda, tik bozukluğu

olmayanlara göre obsesif kompulsif bozukluk anlamlı olarak daha yüksek (%12, %2)

bulunmuştur (Spencer, 1997).

3.1.5. Duygudurum Bozuklukları DEHB ile depresyon belirgin bir birliktelik gösterir. DEHB tanısı alan

erişkinlerin % 16 ile % 31' i major depresif bozukluk tanısını almaktadırlar (Barkley

1996, Biederman 1993). Gençlerde, DEHB ve yıkıcı davranış bozukluklarının ikincil

depresyon ve anksiyete bozukluklarıyla birlikteliğinin daha yüksek olduğu

bildirilmektedir (Turgay 1997, Loeber ve ark.2000). Erman ve arkadaşları (1999),

DEHB tanısı olan çocuk ve ergenlerde gerek kız gerekse erkeklerde duygudurum

bozukluğu sıklığının yaşla birlikte anlamlı derecede arttığını bildirmişlerdir. Distimi ise,

kliniğe başvuran DEHB tanılı erişkinlerin %19-37'sinde ortaya çıkmaktadır (Murphy,

Barkley 1996, Roy-Byrne 1997). Bunun yanında kliniğe başvuran DEHB tanılı

erişkinlerle, kliniğe başvuran fakat DEHB tanısı almayan erişkinleri karşılaştıran

çalışmalarda, depresyon sıklığı açısından bir fark bulunamamıştır (Murphy, Barkley

1996). Millstein 1997'de DEHB bileşik tip tanısı olan erişkinlerin % 63 'ünde major

depresif bozukluk, % 23 'ünde distimi, % 17'sinde bipolar bozukluk, % 11 'inde panik

Page 35: Dr. Mecit Çalı

29

bozukluk, %12'sinde genelleşmiş anksiyete bozukluğu ve % 7'sinde obsesif kompulsif

bozukluk birlikteliğini belirtmiştir. Dikkatsizliğin ön planda olduğu tip DEHB tanılı

grupta ayrıca bipolar bozukluk ve anksiyete bozukluğu daha ender görülmüştür.

Çocuk ve erişkin DEHB 'lu örneklemde bipolaritenin yaşam boyu prevalansı

hemen hemen aynıdır (Biederman,2004). Bipolar bozukluk tanısı olan çocuk ve

ergenlerle yapılmış sistematik çalışmalar DEHB eştanısının %60-90 arasında olduğunu

göstermiş. Fakat erişkin bipolar vakalarında DEHB sıklığı ve bunların yol açtığı

durumlarla ilgili belirgin bilgi bulunmamaktadır (Nierenberg AA et al,2005).

Nierenberg AA ve arkadaşları (2005),erişkin bipolar hastalarda DEHB sıklığı ve yol

açtığı durumları belirlemek için yaptıkları çalışmada 100 bipolar bozukluk tanısı olan

hastayı yaşam boyu DEHB tanısı açısından incelemişler. Bipolar hastaların %9.5'inin

yaşam boyu DEHB eştanısı gösterdiği, DEHB olan bipolar hastalarda ortalama olarak

bipolar bozukluk başlangıcının yaklaşık 5 yıl önce olduğu gösterilmiş. DEHB eştanısı

olan bipolar hastaların DEHB eştanısı olmayan hastalara göre daha fazla psikiyatrik

eştanı aldığı gösterilmiş. Yaşam boyu DEHB'nun bipolar bozukluk için sık bir eştanı

olduğu, bipolar hastalığın daha kötüye gidişine sebep olduğu ve diğer psikiyatrik

eştanılar için daha fazla risk oluşturduğu belirtilmiştir (Nierenberg AA et al,2005) .

Sachs ve Baldassano (2000) çalışmalarında bipolar bozukluk tanısı olan 56

kişiden sadece 8 tanesinde DEHB hikâyesi tespit etmişlerdir. Bu 8 kişi DEHB tanısı

almayan 8 kişi ile karşılaştırılmış ve bipolar bozukluk ile DEHB birlikteliği olan grupta

ilk affektif epizod DEHB eştanısı olmayan gruba göre daha erken olmaktadır. Levitan,

Jain ve Katzman (1999) mevsimsel affektif bozukluk ve DEHB eştanısını % 10 ile % 19

arasında bulmuşlardır. Özellikle kadın cinsiyet ile DEHB'nun impulsif semptomları ve

mevsimsellik arasında ilişki bulunmuştur. Kliniğe başvuran erişkinlerde major depresif

bozukluk ya da distiminin daha sık olarak görülmesi, DEHB tanılı olanlarda genel

populasyona göre daha sık duygudurum eştanısı olduğunu düşündürtebilmektedir.

Başka bir çalışmada ise 18-25 yaşlarında DEHB tanısı olan 105 genç erişkin,

yaşcinsiyet açısından eşlenmiş kontrol grubu ile karşılaştırılmıştır. Bu çalışmada karşıt

Page 36: Dr. Mecit Çalı

30

gelme karşıt olma bozukluğu, depresyon, distimi ve madde bağımlılığı (özellikle alkol

ve esrar) daha sık görülmüştür. Bu çalışmada yüksek oranda davranış bozukluğu, kaygı

bozukluğu ve antisosyal kişilik bozukluğu birlikteliği görülmemiştir (Murphy, Barkley,

2000).

3.1.6. Yeme Bozuklukları Yeme bozukluğuna eşlik eden DEHB tanısı olan hastalar tedaviye gelseler de bu

alan çok fazla araştırılmamıştır. Brezilya' da DEHB için özelleşmiş bir erişkin

merkezine kendiliğinden başvuran 107 hastanın 86'sına DSMIV DEHB kriterlerine göre

DEHB tanısı konmuş. Bunlar yaşam boyu yeme bozukluğu ve diğer eştanı durumlarına

yönelik olarak değerlendirilmiş. DEHB vakalarının 9 tanesinin yeme bozukluğu eştanısı

olduğu ve 'tıkınırcasına yeme bozukluğunun' en sık tanı olduğu gösterilmiş (Mattos

P,2004).

Page 37: Dr. Mecit Çalı

31

4. GEREÇ VE YÖNTEM 4.1. Örneklem Araştırmanın yapıldığı yer olan Haydarpşa Numune Eğitim ve Araştırma

Hastanesi (HNEAH) Psikiyatri Kliniği 2002 yılında hizmete girmiştir ve yılda

polikliniğe başvuru sayısı 20000 civarındadır. DEHB için ayrı bir özel dal

bulunmamaktadır.

Çalışmanın etik kurulu onayı, 11.04.2006 tarih ve 06-16 protokol no ile HNEAH

yerel etik kurulu tarafından onaylanmıştır.

Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri polikliniğine

11.04.2006 – 31.08.2006 tarihleri arasında ilk kez başvuran 470 hasta araştırmanın

evrenini oluşturdu. Çalışmaya katılmayı kabul eden ve dışlama kriterlerini içermeyen

246 hasta çalışma grubunu oluşturdu. Çalışmaya katılan kişilere çalışmayla ilgili bilgi

verildi ve çalışmaya katılmayı kabul ettiklerini gösteren yazılı onay alındı.

Dışlama kriterleri:

a) Organik nedene bağlı psikiyatrik bozukluğu olanlar(n=11)

b) Testi anlamayı ve görüşmeleri engelleyecek derecede zihinsel geriliği

olanlar (n=32)

c) Psikotik bozukluğu olanlar(n=13)

d) 18 yaş altı ve 60 yaş üstü hastalar(n=44)

e) Okuma yazması olmayan hastalar(n=10)

4.2. Yöntem Haydarpaşa Numune Hastanesi Psikiyatri polikliniğine 11.04.06- 31.08.06

tarihleri arasında ilk kez başvuran bütün hastalara ulaşılmaya çalışıldı. Çalışmaya

katılmayı kabul eden ve dışlama kriterlerini taşımayan 246 hastaya çalışmada kullanılan

Page 38: Dr. Mecit Çalı

32

bütün değerlendirme formları verilerek poliklinikte doldurmaları istendi. Daha sonra

SCID I ve SCID II uygulandı. DEHB ölçekleri ayrı olarak değerlendirilerek bu

ölçeklerden kesme puanı üstünde puan alan hastalar (WUDÖ ölçeğinden 36 puan

üstünde alanların sayısı = 75, Erişkin DEB/DEHB değerlendirme envanterinden 1. veya

2. bölümdeki dokuzar sorudan en az altı tanesine 2 veya 3 puan verenlerin sayısı=70)

DEHB açısından klinik değerlendirmeye alındı. Hastaların aileleriyle de görüşülmeye

çalışılarak çocukluklarıyla ilgili bilgi alındı. DEHB ölçeklerinden WUDÖ ölçeği

çocukluk dönemi dikkat eksikliği ve hiperaktivite belirtilerini sorguladığından erişkin

dönemi belirtileri için ayrıca Erişkin DEB/DEHB envanteri(Turgay 1995) uygulandı.

DEHB ölçekleri ve klinik değerlendirme sonrası DEHB tanısı alan 39 hasta olgu

grubunu oluşturdu. DEHB olmadığı anlaşılan 207 hasta da kontrol grubunu oluşturdu.

Hastalardan yakını ile gelenlere test ve değerlendirmeler tek oturumda yapıldı.

Diğerlerine başka bir tarihe randevu verilerek yakınlarıyla da görüşülerek yapıldı.

4.3. Gereçler 4.3.1. Sosyodemografik veri Formu: Olguların sosyodemografik özelliklerini belirlemek için bu çalışmada

kullanılmak üzere geliştirilmiş soru formudur.(ek 1)

4.3.2. DEHB tanı ve değerlendirme envanterleri: 4.3.2.1. Wender-Utah Derecelendirme Ölçeği (Wender-Utah Rating

Scale) (WUDÖ) DEHB ile ilişkili erişkinlerin çocukluk çağındaki belirti ve bulguları

değerlendirmek için Wender ve Reimherr'in içinde bulunduğu Utah grubu

tarafından 1993'te geliştirilmiştir. İlk olarak DEHB belirtilerini 61 madde ile

değerlendiren ölçek daha sonra DEHB hastalarını kontrol grubundan ayırabildiği

belirlenen 25 maddesinden oluşan şekline kısaltılmıştır (Ward ve ark. 1993). Her

Page 39: Dr. Mecit Çalı

33

bir maddesinin '0' ile '4' arasında derecelendirildiği (0=hiç, 4=aşırı) beşli likert

tipinde cevaplanan bir özbildirim ölçeğidir. DEHB tanısı için kesme puanı 46 ve

üstü gerekmektedir. WUDÖ'un hem DEHB hastalarını kontrol grubundan

ayırabildiği hem de DEHB hastalarının psikofarmakolojik tedavi sonuçlarını

değerlendirebildiği yapılan çalışmalarda gösterilmiştir (McCann ve ark., 2000).

Ölçeğin Türkçe uyarlamasının geçerlik ve güvenirliliği yapılmış olup, kesme

puanı 36 olarak belirlenmiştir. Kesme noktası olarak 36 ve üzeri alındığında;

duyarlılık %82,5, özgüllük %90,8 saptanmıştır( Öncü ve ark.2005). (ek 2)

4.3.2.2.Erişkin DEB/DEHB tanı ve değerlendirme envanteri (Turgay 1995)

Bu ölçek 1995 yılında geliştirilmiş olup Türkçe'ye çevrilmesi, uyarlanması,

geçerlilik güvenirlik çalışması yapılmıştır (Günay Ş. ve ark. 2006). Erişkin DEB/DEHB

ölçeği geliştirilirken DSM-IV tanı kriterlerindeki 18 belirti alınarak ölçeğin birinci;

Dikkat Eksikliği (DE) ve ikinci Aşırı Hareketlilik (AH) bölümü oluşturulmuştur.

Üçüncü bölüm hazırlanırken DSM-IV' e girmeyen ama konu ile ilgili yapılan ve çeşitli

yayınlarda sözü edilen belirtiler alınarak oluşturulmuştur. Ölçeği oluşturan üç alt bölüm:

1. Bölüm: Dikkat Eksikliği Bölümü (DE) : DSM-IV' teki Dikkat Eksikliği (DE)

belirtileri alınarak oluşturulmuş toplam 9 soru vardır.

2. Bölüm: Aşırı Hareketlilik/Dürtüsellik Bölümü (AH): Bu bölümde DSM-IV'

teki Aşırı Hareketlilik belirtileri alınarak oluşturulmuş toplam 9 soru vardır.

3. Bölüm: DEHB ile ilgili özellikler (Sorun) bölümü; klinik deneyim ve

gözlemlere göre oluşturulan bölüm toplam 30 sorudan oluşmaktadır.

Puanlamada birinci bölümdeki toplam 9 sorudan en az altı tanesine 2 veya 3

cevabı alınmışsa bu kişide Dikkat Eksikliği (DE) vardır denilmektedir. İkinci bölümde

de toplam 9 sorudan en az altısına 2 veya 3 cevabı alınmışsa bu kişide aşırı

hareketlilik/dürtüsellik (AH) vardır denilmektedir. Üçünce bölümdeki sorulara verilen

cevaplar toplanarak DEB/DEHB ile ilişkili özellikler puanı bulunmaktadır.

Page 40: Dr. Mecit Çalı

34

Uygulama yapılırken hastaya ölçeği verip gerekli açıklamayı yaptıktan sonra

kişinin kendi kendisine uygulayabileceği bir ölçektir. (ek 3)

4.3.3. Belirti tarama ölçeği (symptom check list) (SCL-90-R) Hem klinik hem de araştırma durumlarında, deneklerin ruhsal belirtilerinin

dağılımını ve şiddetini belirlemek için ilk kez 1974'te Derogatis tarafından

geliştirişmiş ve 1977’de aynı kişi tarafından gözden geçirilmiştir. Ölçek 'hiç' ile

'çok fazla' arasında beşli likert tipinde cevaplanan 90 madde ve 10 alt birimden

oluşan bir özbildirim ölçeğidir. Sorular, bugün dahil son 3 ay göz önünde

bulundurularak yanıtlanır. Dokuz alt birim şu şekilde adlandırılmıştır:

somatizasyon, obsesif-kompulsif, kişilerarası hassasiyet, depresyon, anksiyete,

öfke-düşmanlık, fobik anksiyete, paranoid düşünce ve psikotizm. Ayrıca bir ek

belirtiler alt birimi de tanımlanmıştır. Alt ölçek puanları, bireyin maddelere

verdiği yanıtların puanlarının sayısal toplamının o alt ölçekteki madde sayısına

bölünmesi ile belirlenir. Üç ayrı genel puan hesaplaması yapılmaktadır. Bunlar; 1-

Genel Belirti Ortalaması (GBO), 2-Pozitif Belirti Düzeyi (PBD), 3-Pozitif belirti

Toplamı'dır (PBT). Tüm alt testlerden alınan puanların toplamının 90'a

bölünmesiyle GBO elde edilir. Her bir alt test ve GBO'nın yorumlanmasında O'dan

1,5’a kadar olan puanlar "normal" kabul edilir, 1,5-2,5 arası "araz düzeyi yüksek",

2,5-4 arası "araz düzeyi çok yüksek" olarak yorumlanır. Türkiye'de geçerlilik ve

güvenilirlik çalışması Dağ (1991) tarafından yapılmıştır (Aydemir ve Köroğlu,

2000; Öner, 1997).(ek 4)

4.3.4. Beck Depresyon Ölceği (Beck depression inventory) (BDÖ) Depresyonun duygusal, bilişsel, somatik ve motivasyonel bileşenlerini

ölçmek amacıyla Beck tarafından 1961 'de geliştirilmiş bir özbildirim ölçeğidir. '0'

ile '3' arasında derecelendirilen dörtlü Likert tipinde cevaplanan 21 maddeden

oluşmaktadır. Testten en düşük O, en yüksek 63 puan alınabilir. Depresyonun

şiddeti 4 derecede değerlendirilir; 5-9 puanlar arası normal, 10-18 puanlar arası

hafif-orta, 19-29 puanlar arası orta-şiddetli ve 30-63 puanlar arası şiddetli

Page 41: Dr. Mecit Çalı

35

depresyonu belirlemektedir. Ülkemizde üniversite öğrencileri için geçerlilik ve

güvenilirlik çalışması Hisli (1989) tarafından yapılmıştır, kesme puanının 17 olarak

kabul edildiği bildirilmiştir (Aydemir ve Köroğlu 2000). (Ek.5)

4.3.5. DSM-IV Eksen I Bozuklukları için Yapılandırılmış Klinik

Görüşme(structured clinical interview for DS M-IV axis I disorders, clinical version) (SCID-I):

DSM-IV'de yer alan 1. eksen psikiyatrik bozukluk tanılarını değerlendirmek

üzere hazırlanan yarı yapılandırılmış bir görüşme çizelgesidir. Sorulara hastanın verdiği

yanıtlar, hasta yakınları ve dosyasından alınan bilgiler ile klinisyenin izlenimi bir araya

getirilerek bir kriterin karşılanıp karşılanmadığına karar verilir. İlk kez Amerikan

Psikiyatri Birliği, Washington D. C. ve Londra tarafından Amerika Birleşik

Devletleri'nde yayınlanmıştır. SCID-I' in Türkiye için uyarlama ve güvenirlik

çalışmalası yapılmıştır. (Özkürkçigil A, 1999)

4.3.6. DSM-III-R Kişilik Bozuklukları için Yapılandırılmış Klinik

Görüşme (structured clinical interview for DSM-III-R personamy disorders) (SCID- II)

DSM-III-R sınıflandırmasına göre II. eksende Kişilik Bozukluğu tanılarını

koymak amacıyla Spitzer ve ark.(1990) tarafından geliştirilen, bireysel olarak

uygulanan bir klinik görüşme yöntemidir (kynk; Sorias ve ark., 1990). Bireyleri 12

Kişilik Bozukluğu açısından değerlendirir. Bunlar; Kaçıngan Kişilik Bozukluğu,

Bağımlı Kişilik Bozukluğu, Obsesif Kişilik Bozukluğu, Pasif Agresif Kişilik

Bozukluğu, 'Kendini Zarara Uğratan' (Self Defeating) Kişilik Bozukluğu, Paranoid

Kişilik Bozukluğu, Şizoid Kişilik Bozukluğu, Şizotipal Kişilik Bozukluğu,

Histriyonik Kişilik Bozukluğu, Narsistik Kişilik Bozukluğu, Sınır Kişilik

Bozukluğu, Antisosyal Kişilik Bozukluğu. Türkiye için uyarlama ve güvenilirlik

çalışması yapılmıştır (Sorias ve ark., 1990).

Page 42: Dr. Mecit Çalı

36

4.4. Verilerin İstatistiksel Analizi Veriler SPSS for Windows 10.0 kullanılarak analiz edildi. Sayımsal verilerin

karşılaştırılmasında ki-kare, ölçüm değerlerinin karşılaştırılmasında t- testi kullanıldı.

%95 düzen aralığında anlamlılık değeri p< 0.05 olarak kabul edildi. Ki- kare testinde

dört gözlü tablolarda beklenen değer 5’in altında olduğu durumlarda fisher- p değeri

kullanıldı. Sayım verilerin yüzde değeri alındı.

Page 43: Dr. Mecit Çalı

37

5. BULGULAR Çalışmamızda, 11 Nisan 2006–31 Ağustos 2006 tarihleri arasında Haydarpaşa

Numune Hastanesi psikiyatri polikliniğine, psikiyatriye ilk kez başvuran 470 hasta

çalışmanın evrenini oluşturdu. Bunlardan 110 tanesi dışlama kriterlerine uyduklarından,

30 tanesi DEHB ölçekleri eksik doldurduğundan değerlendirme dışında bırakıldı. 74

kişi de çalışmaya katılmayı kabul etmedi. Geriye kalan 246 hasta çalışmanın ölçeklerini

doldurduktan sonra görüşmeye alındı.

5.1. DEHB Sıklığı ve Başvuru Şikayetleri DEHB sıklığını saptamak için WUDÖ (25) ölçeğinden 36 puan üstü(n=75) ve

Erişkin DEB/DEHB tanı ve değerlendirme envanterinden 1. ve 2. bölümdeki dokuzar

sorudan en az 6 tanesine 2 veya 3 puan verenler (n=70) değerlendirmeye alındı. Her iki

ölçeğin kriterlerini dolduran hastalar ayrıca klinik görüşmeye alınarak DEHB

konusunda uzman bir hekim tarafından DSM-IV kriterlerine göre değerlendirilerek

DEHB tanısı konmuştur(n=39). Bu görüşme neticesinde 39 hasta (%15.9) DEHB olarak

kabul edilmiştir. Bu 39 DEHB hastasının 18’i (%46) “dikkatsizliğin ön planda olduğu

tip”, 4’ü (%10) “hiperaktivite ve dürtüselliğin ön planda olduğu tip”, 17’ ( %44) si

kombine tip” tanısı almıştır(Grafik 1, Grafik 2).

DEHB olan hastaların psikiyatri polikliniğine başvuru şikâyetleri sırasıyla;

“sinirlilik”( n=12), “mutsuzluk” (n=11), “sıkıntı” (n=10), “unutkanlık” (n=6),

“dikkatsizlik” (n=4), “hayattan zevk alamama”( n=3), “kendine zarar verme”, “ani öfke

patlamaları”, “uykusuzluk”, “çarpıntı” (n=2), “madde kullanımı”, “vücutta ağrı”,

“intihar girişimi”, “çekingenlik”, “baş ağrısı”, “stres”, “huzursuzluk”, “kilo problemi”,

“hareketlilik”, “bayılma” (n=1) şeklindedir. Bazı hastaların başvuru şikayetleri birden

fazla olmaktadır.

Page 44: Dr. Mecit Çalı

38

kombine tip44%

dikkatsizliğin önde olduğu tip

46%

hiperaktivitenin önde olduğu tip

10%

Grafik 1. Psikiyatri Polikliniğine ilk kez başvuran erişkin hastalarda DEHB sıklığı ve DEHB alt tipleri

Grafik 2. DEHB alt tipleri oranları.

5.2. Sosyodemografik özellikler 39 DEHB grubu, çalışma grubunda DEHB tanı ve değerlendirme

envanterlerince DEHB olmadığı saptanan 207 hasta ile Sosyodemografik ve klinik

özellikleri bakımından karşılaştırıldı.

DEHB grubunda yaş ortalaması kontrol grubuna göre istatistiksel olarak daha

DEHB olmayan84,1%

dikkatsizliğin önde olduğu tip

7,3%

kombine tip6,9%

hiperaktivitenin önde olduğu tip

1,7%

Page 45: Dr. Mecit Çalı

39

düşüktü. 39 DEHB hastanın yaş ortalaması 27.38( ss:8,3), kontrol grubunu oluşturan

207 hastanın yaş ortalaması 30.97(ss: 8.6) olarak saptandı( p<0.05)(tablo 1).

Tablo 1. DEHB ve kontrol grubunun yaş ortalamaları DEHB

(n=39) Kontrol (n=207)

p değeri t değeri

Yaş ort±ss 27,38 ± 8,3 30,97 ± 8,6 p<0.05 2,4

Tablo 2. DEHB ve kontrol grubunun sosyodemografik özellikleri DEHB

(n=39) Kontrol (n=207) ki kare p değeri

Kadın 25 (%64,1) 125 (%60,3) Cinsiyet Erkek 14 (%35,9) 82 (%39,7)

0,72*

Bekar 23 (%58,9) 87 (%42,0) Evli 12 (%30,7) 110 (%53,1) Boşanmış 3 (%7,6) 8 (%3,8) Medeni Durum

Dul 1 (%2,5) 2 (%1,1 )

7,181 0,06

İlkokul 10 (%25,6) 73 (%35,3) Ortaokul 11 (%28,2) 26 (%12,5) Lise 13 (%33,3) 80 (%38,6) Eğitim Durumu

Üniversite 5 (%12,9) 28 (%13,6)

6,4 0,09

Var 14 (%35,9) 55 (%26,5) Sınıf Tekrarı Yok 25 (%64,1) 152 (%73,5) 0,2*

Var 8 (%20,5) 9 (%4,3) Disiplin Cezası Yok 31 (%79,5) 198 (%95,7) 0.002*

Çalışıyor 16 (%41,1) 87 (%42,0) Çalışma Durumu Çalışmıyor 23 (%58,9) 120 (%58,0) 1,0*

Geliri yok 21 (%53,8) 114 (%55,0) 500’den az 8 (%20,5) 22 (%10,6) 500-1000 7 (%18,0) 39 (%18,9) Aylık Gelir

1000’den fazla 3 (%7,7) 32 (%15,5

4,04 0,25

* p = fisher’s

DEHB tanısı konanlarda ve kontrol grubunda daha fazla oranda kadın vardı. Bu

oran istatistiksel açıdan anlamlı değildir.(tablo 2)

Medeni durumla ilgili olarak, DEHB grubunda bekâr, boşanmış ve dul olma

oranları kontrol grubuna göre daha yüksek bulunmuştur ancak oranlar arasındaki fark

istatistiksel olarak anlamlı değildir.( tablo 2)

Page 46: Dr. Mecit Çalı

40

Eğitim durumları karşılaştırıldığında eğitim düzeyi ve sınıf tekrarı açısından

kontrol grubuyla arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Ancak

okulda disiplin cezası alma DEHB grubunda daha fazla ve oranlar arasındaki fark

istatistiksel olarak anlamlıdır (p< 0.002)(tablo 2).

Meslek, çalışma durumu, son iki yıl içinde iş değiştirme ve gelir açısından

gruplar arasında fark bulunmamaktadır(tablo 2).

Yasal problemler ile ilgili, DEHB grubunun kontrol grubuna oranla polis ile

başının derde girmesi( karakolluk olma) istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur

(p<0.03). Trafik cezası ve diğer ceza alma açısından bir fark bulunmamıştır(tablo 3).

Tablo 3. Yasal Problemler DEHB

(n=39) Kontrol (n=207) ki kare p değeri

Evet 8 (%20,5) 16 (%7,7) Polis ile başı derde girme Hayır 31 (%79,5) 191 (%92,3) 0.033*

Evet 2 (%5,1) 4 (%1,9) Ceza alma durumu Hayır 37 (%94,9) 203 (%98,1) 0,24*

Evet 3 (%7,7) 16 (%7,7) Trafik cezası alma durumu Hayır 36 (%92,3) 191 (%92,3) 1,0*

* p = fisher’s

Tablo 4. Sigara, Alkol ve Madde Kullanımı

DEHB (n=39)

Kontrol (n=207) ki kare p değeri

Var 7 (%18,0) 12 (%5,8) Madde kullanımı Yok 32 (%82,0) 195 (%94,2) 0.017*

Var 23 (%58,9) 71 (%34,3) Alkol kullanımı Yok 16 (%41,1) 136 (%65,7) 0,46*

Var 21 (%53,8) 87 (%42,0) Sigara kullanımı Yok 18 (%46,2) 120 (%58,0) 0,21*

* p = fisher’s

Madde kullanımı DEHB grubunda kontrol grubuna oranla daha fazla ve

istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p<0.017). Sigara ve alkol kullanımı açısından

bir fark saptanmamıştır(tablo 4).

Page 47: Dr. Mecit Çalı

41

DEHB olanlarda intihar girişimi öyküsü görülme sıklığı kontrol grubuna göre

istatistiksel olarak daha fazladır( ki-kare: 8,866, p:0.003)(tablo 5).

Tablo 5. İntihar Girişimi Öyküsü DEHB

(n=39) Kontrol (n=207) ki kare p değeri

Var 15 (%38,5) 36 (%17,3) Sucide girişimi Yok 24 (%61,5) 171 (%82,7) 0.003*

* p = fisher’s

Her iki grubun birinci derece yakınlarındaki psikiyatrik özelliklerle ilgili,

DEHB grubunun yakınlarında madde kullanımı öyküsü diğer gruba göre daha fazladır

ve istatistiksel olarak anlamlıdır ( fishers p:0.044). diğer psikiyatrik bozukluklar ve

ailede intihar girişimi açısından fark bulunmamıştır(tablo 6).

Tablo 6. Soy Geçmiş Özellikleri DEHB

(n=39) Kontrol (n=207) ki kare p değeri

Yok 32 (%82,0) 159 (%76,8) Anksiyete bozukluğu 1 (%2,5) 28 (%13,5) Duygudurum bozukluğu 4 (%10,5) 17 (%8,2) Şizofreni bozukluğu 2 (%1,0)

Ailede psikiyatrik rahatsızlık öyküsü

Madde kullanımı 2 (%5,0) 1 (%0,5)

0.044*

Yok 34 (%87,0) 193 (%93,2) Ailede intihar girişimi Var 5 (%13,0) 14 (%6,8)

0,19*

* p = fisher’s

Page 48: Dr. Mecit Çalı

42

5.3. Eksen-I Psikiyatrik Hastalık Eştanıları Her iki grubun Eksen –I eştanı dağılımı tablo 7’de gösterilmektedir.

Tablo 7. Eksen-I psikiyatrik hastalıklar eştanı dağılımı DEHB

(n=39) Kontrol (n=207) ki kare p değeri

Var 17 (%43,5) 71 (%34,3) Majör Depresyon Yok 22 (%56,5) 136 (%65,7) 0,27*

Var 6 (%15,4) 12 (%5,8) Distimik Bozukluk Yok 33 (%84,6) 195 (%94,2) 0.046*

Var 2 (%5,1) 3 (%1,5) Bipolar Bozukluk Yok 37 (%94,9) 204 (%98,5) 0,18*

Var 0 9 (%4,3) BTA Depresyon Yok 39 (%100) 198 (%95,7) 0,36*

Var 1 (%2,5) 26 (%12,5) Panik Bozukluk Yok 38 (%97,5) 181 (%87,5) 0,09*

Var 7 (%18,0) 28 (%13,5) OKB Yok 32 (%82,0) 179 (%96,5) 0,45*

Var 1 (%2,5) 2 (%1,0) PTSB Yok 38 (%97,5) 205 (%99,0) 0,4*

Var 3 (%7,7) 13 (%6,3) Uyum Bozukluğu Yok 36 (%92,3) 194 (%93,7) 0,72*

Var 6 (%15,4) 30 (%14,5) Sosyal Fobi Yok 33 (%84,6) 177 (%85,5) 0,81*

Var 2 (%5,1) 23 (%11,1) Özgül Fobi Yok 37 (%94,9) 184 (%88,9) 0,38*

Var 9 (%23,0) 45 (%21,7) Yaygın Anksiyete Bozukluğu Yok 30 (%77,0) 162 (%78,3) 0,83*

Var 1 (%2,5) 6 (%3,0) Somatizasyon Yok 38 (%97,5) 201 (%97,0) 0,9*

Var 1 (%2,5) 4 (%2,0) Yeme Bozukluğu Yok 38(%97,5) 203 (%98,0) 0,5*

* p = fisher’s

Major Depresyon, DEHB ve kontrol grubunda en sık görülen eştanı

olurken(%43,5- % 34,3), DEHB grubunda daha yüksek olmasına karşın oranlar

arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildir. Distimik bozukluğu olanlarda

DEHB görülme sıklığı kontrol grubuna göre istatistiksel olarak daha

fazladır(p<0.044).(tablo 7).

Page 49: Dr. Mecit Çalı

43

5.4. Eksen-II Kişilik Bozukluğu Eştanıları Her iki grubun Eksen-II kişilik bozuklukları eştanı dağılımı tablo 8’da

gösterilmektedir.

Tablo 8. Eksen-II kişilik bozuklukları eştanı dağılımı

Kontrol (n=207)

DEHB (n=39) ki kare p değeri

Var 26 (%12,5) 6 (%15,4) Avoidant Kişilik Yok 181 (%77,5) 33 (%84,6)

0,6*

Var 11 (%5,3) 4 (%10,0) Bağımlı Kişilik Yok 196 (%94,7) 35 (%90,0)

0,26*

Var 40 (%19,3) 4 (%10) Obsesif Kişilik Yok 167 (%80,7) 35 (%90,0)

0,25*

Var 12 (%5,8) 2 (%5,0) Pasif Agresif Yok 195 (%94,2) 37 (%95,0)

1,0*

Var 5 (%2,4) Self Defeating Yok 202 (%97,6) 39 (%100)

1,0*

Var 0 0 Şizoid Yok 207 (%100) 39 (%100)

Var 0 0 Şizotipal Yok 207 (%100) 39 (%100)

Var 4 (%2,0) 0 Paranoid Kişilik Yok 203 (%98,0) 39 (%100)

1,0*

Var 12 (%5,8) 2 (%5,0) Histrionik Kişilik Yok 195 (%94,2) 37 (%95,0)

1,0*

Var 16 (%7,7) 2 (%5,0) Narsistik Kişilik Yok 191 (%92,3) 37 (%95,0)

0,75*

Var 6 (%2,9) 2 (%5,0) Borderline Kişilik Yok 201 (%97,1) 37 (%95,0)

0,61*

Var 6 (%2,9) 1 (%2,5) Antisosyal Kişilik Var 201 (%97,1) 38 (%97,5)

1,0*

* p = fisher’s

Her iki grubun eksen-II kişilik bozuklukları karşılaştırıldığında oranlar arasında

istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır(tablo 8).

Page 50: Dr. Mecit Çalı

44

5.5. Ölçek Puanlarının Gruplar Arası Dağılımı Her iki grubun DEHB ölçeklerinden aldıkları puanlar karşılaştırıldığında;

WUDÖ toplam puanı, erişkin DEB/DEHB Değerlendirme Envanteri; Dikkat bölümü

toplam puanı, Dikkat bölümü kriter sayısı, Hareket bölümü toplam puanı, Hareket

kriter sayısı, DEHB toplam puan ve kriter sayısı, DEHB ile ilişkili özelliklerin toplam

puanı, DEHB grubunda istatistiksel olarak daha yüksektir(p<0.05).(Tablo 9).

Tablo 9. DEHB ölçekleri açısından her iki grubun karşılaştırılması

DEHB (ort±ss)

Kontrol (ort±ss) p değeri t değeri

WUDÖ toplam puan 52,44 ± 11,923 25,44 ± 12,988 p<0.001 -12,05 dikkat eksikliği bölümü toplam puanı

19,51 ± 4,784 9,07 ± 5,305 p<0.001 -11,43

dikkat eksikliği bölümü kriter sayısı

7,03 ± 1,871 2,41 ± 2,263 p<0.001 -11,97

hareket bölümü kriter sayısı

5,72 ± 2,139 2,03 ± 2,017 p<0.001 -10,36

hareket bölümü toplam 15,9 ± 5,009 7,54 ± 5,049 p<0.001 -9,48 DEHB toplam kriter sayısı

13 ± 3,524 4,41 ± 3,485 p<0.001 -14,08

DEHB toplam puan 35,41 ± 7,876 16,64 ± 8,547 p<0.001 -12,72

DEB/DEHB Değerlendirme Envanteri

DEHB Özellik Toplam Puanı

52,58 ± 14,256 30,85 ± 14,972 p<0.001 -8,27

Tablo 10. Beck Depresyon ve Beck Anksiyete Ölçeği puanları

DEHB (n=39)

Kontrol (n=207) t değeri p değeri

beck depresyon toplam puanı (ort±ss) 28,76 ± 10,520 18,42 ± 9,854 18,42 p<0.001

Beck Depresyon Ölçeği toplam puanı DEHB grubunda daha yüksektir ve

istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur(p<0.05, t-testi). (Tablo 10).

Page 51: Dr. Mecit Çalı

45

Tablo 11. SCL-90-R puanlarının gruplar arası dağılımı

DEHB(n=39)

(ort±ss) Kontrol(n=207)

(ort±ss) t değeri p değeri

Somatik belirtiler 2,1838 ± 0,93055 1,5145 ± 0,86044 -4,39 p<0.001

Anksiyete 2,3667 ± 0,83739 1,4981 ± 0,84818 -5,87 p<0.001

Obsesif belirtiler 2,5128 ± 0,71495 1,6725 ± 0,79144 -6,17 p<0.001

Depresif belirtiler 2,4970 ± 0,85927 1,7975 ± 0,89351 -4,51 p<0.001

Kisiler arasi iliskilerde duyarlilik 2,6040 ± 0,88735 1,6844 ± 0,92515 -5,73 p<0.001

Psikotik belirtiler 1,7615 ± 0,90164 1,0256 ± 0,71208 -5,6 p<0.001

Paranoid belirtiler 2,2051 ± 0,86388 1,5121 ± 0,84856 -4,66 p<0.001

Ofke 2,4017 ± 1,10072 1,4283 ± 0,92510 -5,84 p<0.001

Fobi 1,6777 ± 0,97207 0,9165 ± 0,85681 -4,97 p<0.001

SCL-90-R tüm alt ölçek puanlarında gruplar arası anlamlı fark

bulunmuştur(p<0.05, t-testi)(tablo 11).

Page 52: Dr. Mecit Çalı

46

6. TARTIŞMA Tartışmaya geçmeden önce, psikiyatri polikliniğine başvuran hastalarda erişkin

dikkat eksikliği- hiperaktivite bozukluğu sıklığı ve eştanı durumları çalışmasındaki

bulgularımızı özetleyecek olursak;

Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi psikiyatri polikliniğine ilk

kez başvuran hastalar arasında erişkin DEHB oranı %15,9 olarak saptanmıştır. Bu 39

DEHB hastasının %7,3’ü dikkatsizliğin önde olduğu tip, %1,7’si hiperaktivitenin önde

olduğu tip, %6,9’u ise kombine tip DEHB alt sınıflamasına girmiştir.

Sosyodemografik özelliklere bakıldığında, DEHB grubunun yaş ortalaması

kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşüktür (DEHB: 27,38,

kontrol grubu: 30,97). Medeni durum bakımından kontrol durumu ile ararlında anlamlı

bir fark bulunmamıştır.

Eğitim durumları açısından her iki grup arasında anlamlı bir fark bulunmazken,

okulda disiplin cezası alma DEHB grubunda istatistiksel olarak daha yüksek

bulunmuştur.

Sosyal yaşamlarında DEHB grubunun polis ile başı derde girme durumu kontrol

grubuna göre istatistiksel yönden anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur. Diğer bir

anlamlı ilişki de madde kullanımının %18 oranı ile kontrol grubundan daha yüksek

olduğudur. Benzer şekilde alkol kullanımı ve sigara kullanımı da sırasıyla %58,9 ve

%53,8 oranlarıyla kontrol grubundan daha yüksek olmasına rağmen istatistiksel olarak

anlamlı değildir.

Hayatları boyunca en az bir kere intihar girişiminde bulunanların oranı,

%38,5’tir. Bu oran kontrol grubuna (%17,3) göre istatistiksel yönden anlamlı olarak

yüksektir.

Page 53: Dr. Mecit Çalı

47

DEHB olan hastaların ailelerinin psikiyatrik rahatsızlık öykülerinde %2,5

anksiyete bozukluğu, %10,5 duygudurum bozukluğu, %5 madde kullanımı bozukluğu

ve %13 intihar girişimi olduğu görülmektedir. Bunlardan sadece madde kullanımı oranı

kontrol grubuna göre istatistiksel yönden anlamlı olarak yüksektir.

DEHB hastalarının eksen 1 psikiyatrik hastalıklar eş tanı dağılımı; major

depresyon %43,5, distimik bozukluk %15,4, bipolar bozukluk %5,1, panik bozukluk

%2,5, OKB %18, postravmatik stres bozukluğu (PTSB) %2,5, uyum bozukluğu %7,7,

sosyal fobi %15,4, özgül fobi %5,1, yaygın anksiyete bozukluğu %23, somatizasyon

%2,5, yeme bozukluğu %2,5 olarak saptanmıştır. Bu oranların kontrol grubuyla

ilişkilerinde herhangi bir anlamlı ilişki gözlenmemiştir.

Eksen 2 kişilik bozuklukları eş tanı dağılımı; avoidant kişilik %15,4, bağımlı

kişilik %10, obsesif kişilik %10, pasif agresif kişilik %5, histrionik %5, narsistik kişilik

%5, borderline kişilik %5, antisosyal kişilik %1 olarak saptanmıştır. Bu oranların

kontrol grubuyla ilişkilerinde herhangi bir anlamlı ilişki gözlenmemiştir.

WUDÖ, DEB/DEHB değerlendirme envanteri, Beck Depresyon Ölçeği ve SCL

90-R ölçek puanları ortalamaları açısından DEHB grubunda alınan puan ortalamaları,

kontrol grubuna göre istatistiksel yönden anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur.

Bu bulguları sırasıyla tartışacak olursak: Bizim çalışmamızda genel psikiyatri polikliniğine ilk kez başvuran ve daha önce

DEHB tanısı almamış hastalar arasında DEHB tanı sıklığı oranı % 15,9 olarak

bulunmuştur. Bu çalışmada saptanan DEHB oranı, Lomas ve Gartside’ın çalışmalarında

saptadıkları oranın (%50) altında olmasına karşın genel popülasyon sıklığının

üstündedir. Genel popülasyon çalışmalarında bildirilen sıklık (%1-6) göz önüne

alındığında psikiyatrik hastalıkların psikiyatri kliniklerindeki sıklığının 3-4 katı yüksek

olması normal bir sonuç olarak görülebilir. Yine de bu oran, erişkin dönemde ilk kez

başvuran hastalarda yüksek bir oran olarak kabul edilebilir. Nitekim DEHB, çocukluk

Page 54: Dr. Mecit Çalı

48

döneminde başlayan ve belirgin işlevsellik kaybıyla seyreden bir bozukluk olduğundan

çocukluk döneminde bir psikiyatrik yardım almaları beklenirdi. Muhtemelen çocukluk

döneminde başlayan bu bozukluğun çocuğun kişilik özellikleri olarak algılanıp bunlarla

yaşamaya alışmaları, erişkin dönemde de DEHB’ye eşlik eden eştanılarla başvurmaları

bu oranın yüksek olarak saptanmasını açıklayabilir.

Çalışmamızdaki erişkin psikiyatri polikliniğinde saptanan DEHB oranının

yüksek olmasının diğer bir sebebi de ülkemizde Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı

uzmanlarının yetersiz sayıda olması, toplumun DEHB hakkında çok az bilgi sahibi

olması bu tanının erişkin dönemine kadar hiç tanı almadan kalmasına neden olmuş

olabilir.

DEHB belirtileri yaşla birlikte azalırken, bazılarının da değişebildiği

belirtilmektedir. Bu belirtiler dikkat eksikliği, dağınıklık, çelinebilirlik, dürtüsellik,

akademik ve mesleki başarısızlık şeklinde olmaktadır. Erişkinlerin %90’ından fazlasının

dikkat eksikliği nedeniyle başvurduğu gösterilmiştir(Schmidt ve Freidson 1990,

Goldstein ve Ellison 2002, Wilens ve ark. 2002). Bizim çalışmamızda 39 DEHB

hastasının 4’ü(%10) dikkat problemi nedeniyle başvurmuştur. Genel başvuru

şikayetlerine bakıldığında hastaların daha çok eştanı şikayetleri ile başvurduğu dikkat

çekmektedir. Bu da erişkinlikte DEHB belirtilerinin daha silik olduğunu ve hastaların

daha çok eştanı durumları ile başvurduğunu desteklemektedir.

Bu çalışmada DEHB olan hastaların yaş ortalaması 27 (min:18, max:52) ,kontrol

grubunun yaş ortalaması 31( min:18,max:59 )’dir. DEHB yaş ilerledikçe kendiliğinden

remisyona girdiği ve yetişkinler arasında daha çok genç kesimde yaygın olduğu ancak

bazı vakalarda ileri yaşlarda tanı alacak düzeyde semptom gösterebildiğini

desteklemektedir.

Klinik temelli çalışmalarda, hiperaktivite ve dürtüselliğin ön planda olduğu tip,

okul öncesi ve erken ilköğretim döneminde; bileşik tip orta öğretim döneminde;

dikkatsizliğin ön planda olduğu tip geç ilköğretim ve lise döneminde görüldüğü

Page 55: Dr. Mecit Çalı

49

bulunmuştur (Lahey, 1994). Genel olarak DEHB olan bireylerin %50-75’i “kombine

tip”, %20-30’u “dikkat eksikliği alt tipi”, %15’in altında da “hiperaktif/impulsif alt tipi”

oluşturmaktadır(Wilensve ark. 2002). Hiperaktif alt tipin ileri yaşlarda giderek azaldığı

daha çok impulsif forma dönüştüğü; bileşik ve dikkat eksikliği alt tipin belirtilerinin ise

azalarak devam ettiği düşünülmektedir(Lalonde ve ark.,1998, Wilens 2003). Bizim

çalışmamızda 39 DEHB hastasının 18’i (%46) “dikkatsizliğin ön planda olduğu tip”,

17’si( %44) “bileşik tip”, 4’ü(%10) “hiperaktivite ve impulsivitenin ön planda olduğu

tip” tanısı aldı. Dikkatsizliğin ön planda olduğu tip ve kombine tip, çalışmamızda

literatürde belirtilen, erişkinlikte en sık saptanan alt tipler şeklindedir.

Çalışmamızdaki DEHB hastalarının erkek/kadın oranı 3/5 olarak saptandı.

DEHB erkeklerde daha sık görülmekle birlikte her iki cinsiyeti de etkileyebileceği

belirtilmektedir. Erkek/ kız oranı çocuklukta 2/1 ile 10/1 arasında değişebilirken klinik

ortamda 6/1 olabilmektedir. Orandaki bu farklılığın nedeni erkeklerin daha fazla

agresyon göstermesi ve antisosyal davranışlarının daha fazla olması ile açıklanmaktadır(

Goldstein ve Ellison2002, Turgay 2001, Chang ve ark. 2000). Literatürde erişkin

dönemdeki DEHB’nin cinsiyetler arası dağılımını bildiren epidemiyolojik çalışma

bulunmamaktadır, ancak erişkin yaşamda oranın 1/1 oluğu düşünülmektedir(Smith ve

ark. 2002). Bizim bulduğumuz oran bu oranın altındadır. Bu oranın düşük olması

çalışmamıza katılan erkek/kadın (3/5) oranının düşük olmasından kaynaklanabilir. Bu

oran göz önüne alındığında erişkinlikte DEHB’nin erkeklerde ve kadınlarda eşit sıklıkta

görüldüğünü desteklemektedir.

Hastaların medeni durumu ile ilgili olarak kontrol grubuyla karşılaştırıldığında

istatistiksel olarak anlamlı olmasa da bekâr ve boşanan oranı daha fazladır. Eğitim

durumları, eğitimde sene tekrarı, çalışma durumları, son iki yılda iş değişikliği, gelir

düzeyi açısından gruplar arasında anlamlı bir fark yoktur. Okulda disiplin cezası alma

ve polisle başı derde girme açısından DEHB grubunun kontrol grubuna göre oranı

istatistiksel olarak daha fazladır. Yapılan çalışmalarda erişkin DEHB’lilerin daha düşük

sosyoekonomik düzeyde olduklarını, iş yaşamında daha fazla problem yaşadıklarını,

daha sık iş değiştirdiklerini eğitim hayatında toplam eğitim sürelerinin daha kısa okul

başarılarının daha düşük, sınıf tekrarının daha fazla olduğunu, daha geç olgunlaştıklarını

Page 56: Dr. Mecit Çalı

50

ve evlilik yaşamlarında daha fazla sorun yaşadıklarını göstermişlerdir (kynk. Faraone ve

ark.). Çalışmamızda kontrol grubu, psikiyatriye başvuran ve DEHB olmayan hastalar

olduğundan, bu hastaların da çeşitli psikiyatrik rahatsızlıkları işlevsel kayba neden

olabileceğinden, eğitim ve gelir düzeyleri gibi özelliklerin DEHB grubundan farklılık

göstermemelerine neden olabilir. Ancak çocukluk ve erişkinlik döneminde disiplin

cezası alma ve polisle başı derde girme gibi çeşitli suç eğilimleri belirgin olarak daha

fazla ve literatür bilgisiyle uyumludur. Yasal problemler ve DEHB ile ilgili; 16-64 yaş

arası 100 erkek mahkum ile yapılan bir çalışmada %25 oranında DEHB tanısı

konmuştur(Eyestone ve Howel, 1994).

Çalışmamızda DEHB grubunda(%59) kontrol grubuna (%34) göre daha fazla

oranda alkol ve madde kötüye kullanımı vardır. Alkol kullanımı açısından bu oran

istatistiksel olarak anlamlı değilken madde kullanımı açısından ise anlamlıdır.

DEHB’da alkol yada madde bağımlılığı eştanısı ile ilgili yapılan çalışmalarda % 34

alkol kullanımı, %30 madde kötüye kullanımı bildirilmiştir. Çalışmamızdaki sonuçlar

literatür bilgisiyle uyumludur. Normal toplum ile karşılaştırıldığında, DEHB tanısı

alanlarda sigara bağımlılığı (%42) daha yüksek bulunmuştur (Pomerleau, Downey,

1995). Bizim çalışmamızda sigara kullanma oranı DEHB grubunda %52 ile kontrol

grubundan (%42) daha fazla olmasına karşın istatistiksel olarak anlamlı değildir ve bu

oran literatürde bildirilen orandan daha yüksek bulunmuştur.

DEHB grubunda intihar girişimi(%29.4) istatistiksel olarak daha fazla

bulunmuştur. Yapılan çalışmalarda DEHB olan erişkinlerin %10’unda intihar girişimi

olduğu, %5’inin de intihar veya kaza sonucu ölmüş olduğu tespit edilmiş ve bu yüksek

oranın nedenleri arasında Depresyon gibi eştanıların sık olması ve dürtü kontrolündeki

zayıflık nedeniyle intihar fikrinin ve girişiminin engellenememesi olabileceği öne

sürülmüştür(Goldstein ve Ellison 2002, Schmidt ve Freidson 1990). Çalışmamızda

DEHB grubunun ve kontrol grubunun, DEHB dışındaki psikiyatrik tanıları arasında fark

olmamasına karşın, intihar girişiminin DEHB grubunda daha yüksek olması, DEHB’nin

erişkinlikteki tanı ve tedavisinin önemini göstermektedir.

Aile öyküsü açısından, DEHB olanların ailelerinde madde kötüye kullanımı

Page 57: Dr. Mecit Çalı

51

istatistiksel olarak daha fazla bulunmuştur. DEHB olan çocukların aileleri ile DEHB’li

olmayanların ailelerinin karşılaştırıldığı bir çalışmada, DEHB’li çocukların ailelerinde

DEHB, Davranım Bozukluğu, Antisosyal kişilik özellikleri, madde kötüye kullanımı

gibi diğer psikiyatrik bozuklukların daha fazla görüldüğü bildirilmiştir (Edwards ve

ark., 1995; kynk. AACAP, 1997). Başka bir çalışmada opiyat bağımlısı kişilerin

çocuklarında da DEHB belirtileri yüksek bulunmuştur(Wilens ve ark., 1995; kynk.

Sullivan ve Rudink- Levin 2001).

Eksen- I eştanı varlığı açısından bakıldığında DEHB grubunda sadece bir hasta

tanı almazken, 22 hasta bir tanı, 13 hasta iki tanı, 2 hasta 3 tanı, 1 hasta da 4 tanı

almıştır. Kontrol grubunda 2 hasta tanı almamış, 136 hasta bir tanı, 60 hasta 2 tanı, 7

hasta 3 tanı ve 2 hasta da 4 tanı almıştır. En sık Major Depresyon %43, daha sonra

sırasıyla Yaygın Anksiyete Bozukluğu %23, Obsesif Kompulsif Bozukluk %%17,

Distimik bozukluk %15, Sosyal Fobi %15, Uyum bozukluğu% 8, Özgül Fobi %5,

Bipolar Bozukluk%5, Panik Bozukluk %2.5, PTSB%2.5 somatizasyon bozukluğu %2.5

ve Yeme bozukluğu%2.5 görülmüştür. Çalışmamızda yalnızca Distimik bozukluk

DEHB grubunda istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur.

Çalışmalarda DEHB tanısı alan erişkinlerin %16-31’inin Major Depresif Bozukluk

tanısı aldığı(Barkley 1996, Biederman 1993), %19-37’sinin Distimi tanısı aldığı

saptanmıştır(Murphy, Barkley 1996). Depresyon ve Distimik Bozukluk, çocukluk

çağından itibaren varolan başarısızlık beklentisi ve sosyal ilişki güçlükleriyle bağlantılı

“düşük benlik değeri” ve genel mutsuzluğun bir sonucu olabilir. Ayrıca nörogelişimsel

bir bozukluğun diğer psikiyatrik bozukluklara yatkınlığı artırıyor olması da eş tanı

oranlarının yüksek olmasının diğer bir nedeni olabilir(Shekim, 1990; Horing, 1998).

Eştanı oranlarıyla ilgili olarak çalışmamızın sonuçları daha önceki çalışmaların

sonuçlarıyla uyumludur.

Genel toplumda anksiyete bozukluğunun yaşam boyu prevelansı kadınlarda

%30.5, erkeklerde %19.2 dir. DEHB’de anksiyete bozukluğu oranı %50; DEHB olan

bayan erişkinlerde anksiyete bozukluğu oranının %62 olduğunu belirten çalışmalar

mevcuttur. Bazı kaynaklara göre ise erişkin DEHB hastalarında % 21 Yaygın anksiyete

bozukluğu, %12 Özgül fobi, %11 Panik bozukluğu, %7 Obsesif kompulsif bozukluğu

Page 58: Dr. Mecit Çalı

52

görüldüğü belirtilmiştir(Goldstein ve Ellison 2002, Pary ve ark. 2002). Anksiyete

bozukluklarının özellikle dikkat eksikliğinin ön planda olduğu tipte daha fazla

görüldüğü düşünülmektedir (Dinn ve ark. 2001, Alasdair ve ark. 2000). Bu çalışmadaki

anksiyete bozuklukları eş tanısının genel toplum oranından fazla olduğu ve DEHB

eştanı çalışmalarıyla uyumlu olduğu saptanmıştır.

DEHB olan erişkinlerde eştanı oranının yüksek olmasının sebepleri arasında;

DEHB’nin erişkin döneme kadar devam edebilme belirleyicilerinin; ailesellik,

psikososyal problemler, duygudurum ve anksiyete bozukluları eştanı varlığının

bulunması olabilir(Goldstein ve Ellison 2002, Pary ve ark. 2002, Montano 2004).

Kişilik bozukluklarıyla birlikteliği açısından bakıldığında ise DEHB grubunun

% 56’sında herhangi bir kişilik bozukluğu bulunmazken kontrol grubunda bu oran %

57’dir. En sık tanı alan Avoidant (%15) kişilik bozukluğu olurken, sonra sırasıyla

bağımlı ve obsesif kişilik bozukluğu %10, pasif agresif, histriyonik, borderline ve

narsisitik kişilik bozukluğu %5, en az olarak antisosyal kişilik bozukluğu %2.5

saptanmıştır. Antisosyal kişilik bozukluğu eştanı oranları literatürde daha yüksek

bulunmuştur. Bir izlem çalışmasının sonuçalrına göre erişkin dönemde DEHB’lilerin

%18’inde (kontrol grubunda %2) antisosyal kişilik bozukluğu eştanısı

saptanmıştır(Mannuza ve Klein, 2000, Barkley, 1998). Bu çalışmada dahil edilen

çocukların hepsinin erkek olması oranların daha yüksek bulunmasının nedeni olabilir.

Bizim çalışmamızda kadın hastaların çoğunlukta olması antisosyal kişilik bozukluğunun

düşük bulunmasının nedeni olabilir.

Her iki grubun ölçek puanlarına bakıldığında, DEHB grubunun WUDÖ ölçek

puanları ve Erişkin DEB/DEHB değerlendirme envanterinden (Turgay 1995) aldıkları

puanların oranı kontrol grubuna göre oldukça yüksek ve istatistiksel olarak anlamlı

bulunmuştur.

SCL-90-R BDÖ ve BAÖ puanları da DEHB grubunda daha yüksek ve

istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Bu sonuçlar, DEHB belirtilerinin şiddeti

Page 59: Dr. Mecit Çalı

53

arttıkça depresif, anksiyöz ve genel psikopatolojinin de şiddetinin arttığına işaret

etmektedir.

Page 60: Dr. Mecit Çalı

54

ÖZET

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) çocukluk döneminde

başlayan ve temel belirtileri dikkatsizlik, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik olan bir

bozukluktur. Çocukluk dönemindeki sıklığı % 3-7, erişkin dönmedeki sıklığı ise % 1-

5 arasında olduğu belirtilmektedir. DEHB erişkin dönemde yüksek psikiyatrik eştanı,

sosyal ve eğitim/meslek alanlarında sorunlarla kendini gösterebilmektedir.

Bu çalışmada, genel psikiyatri polikliniğine başvuran hastalarda DEHB sıklığı,

DEHB’na eşlik eden psikiyatrik tanıların araştırılması ve DEHB tanısı alan erişkinlerin

eştanı ve sosyodemografik açıdan DEHB olmayan hastalarla karşılaştırılması

amaçlanmıştır

Çalışmaya, 11 Nisan2006- 31 Ağustos 2006 ayları arasında Haydarpaşa

Numune Hastanesi psikiyatri polikliniğine ilk kez başvuran hastalar erişkin DEHB

yönünden değerlendirildi. DEHB tanısı, çocukluk dönemi belirtileri WUDÖ ölçeği,

erişkin dönem belirtileri ise Erişkin DEB/DEHB değerlendirme envanterince

değerlendirildikten sonra DSM-IV tanı ölçütlerine göre saptanmıştır. Psikiyatrik eştanı

varlığını değerlendirmek için yapılandırılmış klinik görüşme (SCID-I ve II)

uygulanmıştır. Hastaların sosoyodemogarfik özellikleri yarı-yapılandırılmış bir form

ile belirlenmiştir. Ayrıca her iki gruba genel psikopatolojinin derecelendirilmesi için

SCL-90-R, depresyon ve anksiyete derecelendirmesi için BDÖ ve verilmiştir.

Sonuç olarak, DEHB’nun erişkin psikiyatri polikliniğindeki sıklığı %15,9’dur.

DEHB olan erişkinlerin genelde eştanı problemleri ile psikiyatriye başvurduğu

saptanmıştır. DEHB olanlarda eğitim ve sosyal alanlarda sıkıntı yaşadıkları

görülmektedir. Erişkin döneme kadar devam eden DEHB’da yüksek oranda

psikiyatrik eştanı saptanmıştır. Bazı psikiyatrik bozukluklar; madde kullanımı, intihar

girişimi gibi durumlar DEHB olan hastalarda yüksek oranda olabilmektedir. Bu tür

belirtilerin DEHB için prognoz göstergesi olabileceğini ve ilerde bu konuda

Page 61: Dr. Mecit Çalı

55

yapılacak çalışmaların DEHB’nun erişkin dönemdeki seyrini öğrenmemize yardımcı

olacağını düşünmekteyiz.

Page 62: Dr. Mecit Çalı

56

Kaynaklar AACAP, Practice Parameters for the Assessment and Treatment of Children, Adolescent and Adult with Attention-Deficit/Hyperactivity. J Am. Acad Child Adoescent Psychiatry 1997;36(10)(supplement):85-121.

Adler LA, Cohen J. Screening Adults for Attention-Deficit/Hyperactivity Disorder (ADHD). Psychiatry and Mental Health, 2003.(www.medscape.com).

Amerikan Psikiyatri Birliği. Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı, Dördüncü baskı (DSM-IV) (çev.ed.: Köroğlu E) Hekimler Yayın Birliği, Ankara,1995.

Angold A, Costello EJ, Erkanli A. Comorbidity. J Child Psychol Psychiatry. 1999 Jan;40(1):57-87.

Arnold LE, Sex differences in ADHD: conference summary. J Abnorm Child Psychol 1996; 24: 555-569

Aydemir Ö, Köroğlu E. Psikiyatride Kullanılan Klinik Ölçekler. Hekimler Yayın Birliği, 2000; s.33-37

Barbaresi W, Katusic S, Colligan R, Weaver A, Pankratz V, Mrazek D, Jacobsen S. How common is attention-deficit/hyperactivity disorder? Towards resolution of the controversy: results from a population-based study. Acta Paediatr Suppl 2004; 93(445): 55-59

Barkley RA, Murphy K, & Kwasnik D. Psyychological Adjusment and Adaptive Impaiments in Young Adults with ADHD. J of Attention Disorders 1996;1:41-54.

Barkley R.A. Development course, adult outcome, and clinic-referred ADHD-adults. In R.A.Barkley(Ed.), Attention deficit hyperactivity disorder: A handbook for diagnosis and treatment (2nd ed., pp. 186-224). New York: Guilford. 1998.

Barkley R.A., Major life activity and health outcomes associated with attention-deficit/hyperactivity disorder. J Clinic Psychiatry 2002; 63: 10-15

Barkley RA, Anastapulos AD, Guevremont DC, et al. Adolescent with ADHD: Patterns of Behavioral Adjusment, Academic Functioning and Treatment Utulization. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry 1991;30:752-761

Barkley, R.A. A critique of current diagnostic criteria for attention deficit hyperactivity disorder: Clinical and research implications. Journal of Development and Behavioral Pediatrics 1990; 11: 343-352.

Barkley, R.A. Behavioral inhibition, sustained attention, and executive functions: Constructing a unified theory of ADHD. Psychological Bulletin 1997a; 121: 65-94.

Page 63: Dr. Mecit Çalı

57

Barkley, R.A. The nature of self control. New York: Guilford. (1997b).

Baumgartel A, Wolraich ML, Dietrich M. Comparison of Diagnostic Criteria of Attention Deficit Hyperactivity Disorder. J Am Child Adolesc Psychiatry 1995;34:629-638

Bekaroğlu M, Aslan Y, Gedik Y, Değer O, Mocan H, Erduran E, Karahan C. Relationships between serum free fatty acids and zinc, and attention deficit hyperactivity disorder: A research note. J. Child Psychol. Psychiat.1996;37(2): 225-227

Biederman J, Faraone SV, Monuteaux MC, Bober M, Cadogen E. Gender Effects on Attention-Deficit/Hyperactivity Disorder in Adults, revisted. Biological Psychiatry 2004;55(7):692-700

Biederman J, Faraone SV, Spencer T, Wilens T, Norman d, Lapey KA. Patterns of Psychiatric Comorbidity, Cognition and Psychosocial Functioning in Adults with Attention Deficit Hyperactivity Disorder. Am J Psychiatry 1993; 150:1792-1798

Biederman J, Faraone SV, Spencer T., et al. Gender Differences in a Sample of Adult with Attntion Deficit Hyperactivity Disorder. Psychiatry Res 1994;53:13-29.

Biederman J, Mick E, Faraone SV, et al. Influence of Gender on Atttention Deficit hyperactivity Disorder in Children Reffered to Psychiatry Clinic. Am J Psychiatry 2002;159:36-42

Biederman J. Attention-Deficit/Hyperactivity Disorder. A Life-Span Perspective. J Clin Psychiatry 1998;59(supll7):4-15.

Biedermann J., Faraone S., Millberger S., etal. A Prospective 4-year Follow-up Study of Attention Deficit Hyperactivity and Related Disorders: Archives of General Psychiatry, 1996; 53:437-446

Bilici M, Yildirim F, Kandil S, Bekaroglu M, Yildirmis S, Deger O, Ulgen M, Yildiran A, Aksu H. Double-blind, placebo-controlled study of zinc sulfate in the treatment of attention deficit hyperactivity disorder. Prog Neuropsychopharmacol Biol Psychiatry. 2004 Jan;28(1):181-90 Busch B, Biederman J, Cohen LG, Sayer JM, Monuteax MC, Mick E, et al. Correlates of ADHD among Children and Psychiatry Clinics. Psychiatric Services 2002;53:1103-1111.

Cantwell DP. Attention Deficit Disorder: A Rewiev of the Past 10 Years. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry 1996;35:978-987

Cantwell, DP. & Baker, L. Satbility and natural history of DSM-III childhood diagnoses. J American Academy of Chield and Adolescent Psychiatry 1989;28, 691-700

Chang KD, Steiner H, Ketter TA. Psychiatric Phenomenology of Child and Adolescent Bipolar Offspring. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry 2000;39:453-460

Page 64: Dr. Mecit Çalı

58

Cocores JA, Patel MD Gold MS, Pottash AC. Cocaine Abuse, Attention Deficit Disorder and Bipolar Disorder. J Nerv Ment Dis 1987;175:431-432

Cumba-Avil'es, E. & Bauermeister, J.J. Differential diagnosis of ADHD and other disodersusing conditional probabilities. Paper presented at the 110th annual convention of the American Psychological Association, Chicago, IL.( 2002, August).

Dinn WM, Robbins NC, Harris CL. Attention Deficit/Hyperactivity Disorder, Neuropsychological Correlates and Clinical Presentation 2001;11:114-121.

DSM-III: Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, third edition. American Psychiatric Association Washington DC, 1980.

DSM-III-R: Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, third edition revised. American Psychiatric Association Washington DC, 1987

Elliott H. Attention deficit hyperactivity disorder in adults: a guide for the primary care physician. South Med J. 2002; 95: 736-742

Ercan ES, Aydın C. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Özellikleri- Tedavisi, Çocuklarda ve Erişkinlerde Belirtileri. Üçüncü Baskı, İstanbul, Gendaş 2000.

Erman Ö., Turgay A., Öncü B., Urdarivie V. Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan çocuk ve gençlerde komorbidite: yaş ve cinsiyet farklılıkları. Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi 1999; 6(1): 12-18

Eyestone L.L., Howel R.J. An epidemiological study of attention deficit hyperactivity disorder and major depression in a male prison population. Bull Am Acad Psychiatry Law 1994; 22: 181-193

Faraone S.V., Biederman J.What is the prevalance of adult ADHD? Results of a population screen of 966 adults. J Atten Disord. 2005 Nov; 9(2): 384-391

Faraone SV. Genetics of Childhood Disorders: XX. ADHD, Part:4 Is ADHD Genetically Heterogenous? J Am Acad Child Adolesc Psychiatry 2000; 39(11): 1455-1457

Faraone, S.V., Biederman, J., Feighner, J.A. & Monuteaux, M.C. Assesing symptoms of attention deficit hyperactivity disorder in children and adults: Which is more valid? Journal of Consulting Clinical Psychology 2000; 68:830-842.

Feinberg, A.G.(2000). Diagnosis and treatment of AD/HD in adults. Attention, 6(4), 20-22.

Fisher M., Barkley R.A., Edelbrock C.S. & Smallish. The Adolescent Outcome of Hyperactive Children Diagnosed by Research Criteria: II. Academic, Attentional, Neuropsycological Status. Journal of Consulting and Clinical Psyhology, 1990; 58:580-588.

Page 65: Dr. Mecit Çalı

59

Gaub M, Carlson CL. Gender differences in ADHD: a meta-analysis and critical rewiev. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry 1997;36: 1036-1045

Gaub M., Carlson, C L. Behavioral characteristics of DSM-IV ADHD subtypes in a school-based population. J Abnorm Child Psyhology 1998; 25: 103-111

Gittelman, R., Mannuzza, S., Shenker, R. & Bonagura, N. Hyperactive boys almost grown up: I. Psychiatric status. Archives of General Psychiatry 1985;42:937-947

Goldstein S. Contunity of ADHD in Adulthood: Hypothesis and Theory Meet Realty. Ed: Goldstein S Ellison AT, Clinican’s to Adult ADHD Assesment and Intervention. Academic Pres, California, USA 2002.

Goldstein, S. Understanding and managing children’s classroom behaviour. New York: Wiley. 1995.

Günay Ş, Savran C, Aksoy UM, Maner F, Turgay A, Yargıç İ. Erişkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Ölçeğinin (Adult ADD/ADHD DSM IV- Based Diagnostic Screening and Rating Scale) dilsel eşdeğerlilik, geçerlik güvenirlik ve norm çalışması. Türkiye'de Psikiyatri 2006; 8(2):98-107

Hechtman, L. Subgroups of adult outcome of attention deficit disorders and comorbidities in children, adolescents and adults (pp. 437-454). Washington DC: American Psychiatric Pres. 2000

Heiligenstein, E., Conyers, L., Bems, A.R. & Smith, M.A. Preliminary normative data on DSM-IV attention deficit disorder n college students. Journal of American College Health 1998; 46:185-188.

Herrero, M.E., Hechtman, L., & Weiss, G. Antisocial disorders in hyperactive subjects from childhood to adulthood: Predictive factors and chracterization of subgroups. American Journal of Ortho 1994; 64: 510-521.

Hill, J.C. & Schoener, E.P. Age dependent decline of attention deficit hyperactivity disorder. American Journal of Psychiatry 1996;153:1143-1146. Neuropsychiatry, Neuropsychology and Behavioral Neurology, 8:282-292.

Horing M. Adresing Comorbidity in Adults With Attention-Deficit/Hyperactivity Disorder. J Clin Psychiatry 1998;59 suppl 7: 6-75

ICD-I0: The international Classification of Diseases, Tenth revision, 1988

Kennemer, K., Goldstien S. Incidance of ADHD in adults with severe mental health problems. Appl Neuropsychol. 2005; 12(2): 77-82.

Kessler RC, Adler L, Barkley R, Biederman J, Conners CK, Demler O, Faraone SV, Greenhill LL, Howes MJ, Secnik K, Spencer T, Ustun TB, Walters EE, Zaslavsky AM. The prevalence and correlates of adult ADHD in the United States: results from the National Comorbidity Survey Replication. Am J Psychiatry. 2006 Apr;163(4):716-23.

Page 66: Dr. Mecit Çalı

60

Kozielec T, Starobrat HB, Kotkowiak L, Deficiency of certain trace elements in children with hiperactivity. Psychiatry pol. 1994; 28(3): 345-353

Lahey, B.B., Applegate, B., McBurnett, K., Biederrman, J., Greenbhill, L., Hynd, G.W., et al. DSM-IV field trials for attention deficit/hyperactivity disorder in children and adolescents. Journal of the American Academy of Child and Adolescent Psychiatry 1994;33:1673-1685.

Lalonde J, Turgay A, Hudson J. Attention-Deficit/Hyperactivity Disorder Subtypes and Comorbid Distruptive Behaviour Disorder in a Child and Adolescent Mental Healt Clinic. Can J psychiatry 1998;43:623-628

Lenard A., Adler, Clinical presentations of adult patients with ADHD, J Clin Psychiatry 2004; 65: 8-11

Levitan, R., Jain & Katzman, M. Seasonal affective symptoms in adults with residual ADHD. Comprehensive Psychiatry 1999 ;40: 261-267.

Loeber, R.L., Burke, J.D., Lahey, B.B. ve ark. Oppositional defiant and conduct disorder: a review of the past 10 years, Part I. JAm Acad Child Adolesc Psychiatry, 2000; 39: 1468-1484.

Lomas B & Gartside P. ADHD in adult psychiatry outpatients. Psychiatry Services 1999;50: 705

Mancini, C., Van Ameringen, M., Oakman, J.M. & Figueiredo, D. Chieldhood ADHD in adults with anxiety disorders. Psychological Medicine, 1999; 29:515-525.

Mannussa S., Kleine G., Bonagura N., Malloy P., Gaimpino T.L., and Addalli K.A.. Hyperactive Boys Almost Grown up, II: Status of Subjects Without a Mental Disorder. Archives of General Psychiatry, 1991; 48:77-83

Mannuza S ve Klein RG. Long Term Progmosis in Attention-Deficit/Hyperactivity Disorder. Child and Adolescent Psychiatry Clinics of North America 2000;9(3):711-726.

Mannuzza, S., Klein, R.G., Bessler, A., Malloy, P., & LaPadula, M. Adult outcome of hyperactive boys: Educational achivement, occupational rank, and psychiatric status. Archives of General Psychiatry 1993; 50:565-576.

Mattos P, Saboya e, Ayrao V, Segenreich D, Duchesne M, Coutinho G. Comorbid eating disorders in a Brazilian Attention-Deficit/Hyperactivity Disorder Adult Clinical Sample. Rev Bras Psiquiatr 2004;26(4):248-250

McCann BS, Schele L, Ward N, Roy-Bryne P. Discriminant Validity of the Wender Utah Rating Scale For Attention-Deficit/Hyperactivity Disorder in Adults. J Neuropsychiatry Clin Neurosci 2000;12(2):240-245.

Page 67: Dr. Mecit Çalı

61

McCraeken. AttentionDeficit Disorder. Ed: Sadock Bj, Sadock VA, Comprehensive Textbook of Psychiatry 7th. Edition, pp: 2679-2692, Lippincott Williams&Wilkins, Philadelphia, USA 2000,

Mc Gee R, Williams S, Anderson JC, McKenzie-Parnel JM, Silva PA. Hyperactivity and serum and hair zinc levels in 11- year old children from the general population. Society of Biological Psychiatry.1990;28: 165-168

McGough JJ, Smalley SL, McCracken JT, Yang M, Del'Homme M, Lynn DE, Loo S. Psychiatric comorbidity in adult attention deficit hyperactivity disorder: findings from multiplex families. Am J Psychiatry. 2005;162(9):1621-7.

Memik NÇ, Önder ME. Erişkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu. 3P Psikiyatri Psikoloji Psikofarmakoloji Dergisi, 2004; 12(1):44-56.

Millstein RB, Wilens TE, Biederman J, Spencer TJ. Presenting ADHD Symptoms and Subtypes in Clinically Refered Adults with ADHD. J Attention disorder 1997;2(3):159-166.

Mitchell EA, Aman MG, Turbott SH, Manku M, Clinical Characteristicsand Serum Essential Fatty Acids Levels Hyperactive Children. Clinical Pediatrics. 1987;26(8):406-411

Motavallı Mukaddes, N., (1994) Kentsel kesimdeki Türk ilkokul çocuklarında dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu sıklığının incelenmesi. Üst ihtisas tezi, İstanbul.

Murphy, K.R., & Barkley, R.A. Updated adult norms for the ADHD Behaviour Checklist for adults. The ADHD Report 1996;4:12-16.

Murphy, K.R., & Barkley, R.A. Attention deficit Hyperactivity disorder in adults: Comorbidities and adaptive impairments. Comprehensive Psychiatry 1996a;37:393-401.

Murphy, K.R., & Barkley, R.A. Prevalance of DSM IV symptoms of ADHD in adult licenced drivers: Implications for clinical diagnosis. Journal of Attention Disorders 1996b; 1:147-161.

Murphy, KR, Gordon, M, & Barkley, R. To what extent are ADHD symptoms common? A reanalysis of standardization data from a DSM IV checklist. ADHD Report 2000;8(3): 1-5.

National Institues of Health Consensus Development Panel. NIH Consensus development conference statement: Diagnoses and treatment of attention deficit/hyperactivity disorder (ADHD), Journal of the American Academy of Child and Adolescent Psychiatry 2000;39:182-193.

Nierenberg A.A., Miyahara S., Spencer, T., Wisniewski, S.R., Otto, M.W., Simon, N., Pollack, M.H., Ostacher, M.J., Yan, L., Siegel, R., Sachs, G.S.; STEP-BD Investigators. Clinical and Diagnostic implications of lifetime attention-deficit/hyperactivity disorder comorbidity in adults with bipolar disorder: data from the first 1000 STEP-BD participants. Biol Psychiatry 2005 Jun 1; 57(11): 1467-73.

Page 68: Dr. Mecit Çalı

62

Öncü B, Ölmez Ş. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan erişkinlerde nöropsikolojik bulgular. Türk Psikiyatri Dergisi 2004; 15(1): 41-46.

Öner N. Türkiye’de Kullanılan Psikolojik Testler. Bir Başvuru Kaynağı.3.basım.s.461-464. Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 1997

Özkürkçügil A, Aydemir Ö, Yıldız M, Esen Danacı A, Köroğlu E. DSM-IV Eksen I Bozuklukları için Yapılandırılmış Klinik Görüşmenin Türkçeye Uyarlanması ve Güvenilirlik Çalışması. İlaç ve Tedavi Dergisi. 1999; 12: 233-236

Pary R, Lewis S, Matuschka PR, Rudzinskiy, Safi M, Lippmann S. Attention Deficit Hyperactivity Disorder in Adults. Ann Clin Psychiatry 2002;14:105-111.

Pomerleau OF, Downey KK, Stelson FW, Pomerleau CS. Cigarette smoking in adult patients diagnosed with attention deficit hyperactivity disorder. J Subst Abuse. 1995;7(3):373-378.

Ratey, J.J., Greenberg, M.S., Bemporad, J.R. & Lindem, L.J. Unrecognized Attention-deficit hyperactivity disorder in adults presenting for outpatient psychotherapy. Journal of Child and Adolescent Psychopharmacology 1992;2:267-275.

Sachdev, P. Attention deficit hyperactivity disorder in adults. Psychological Medicine, 1999; 29:507-514.

Sachs, G.S. & Baldassano, C.F. Comorbidity of attention deficit hyperactivity disorder with early and late onset bipolar disorder. American Journal of Psychiatry 2000;157, 466-468.

Satterfield, J.H., Hoppe C; m. & Schell, A.M. A prospective study of delinquency in 110 adolescent boys with attention deficit disorder and 88 normal adolescent boys. American Journal of Psychiatry 1982;139:795-798.

Schachar RJ: Hyperkinetic Syndrome: historical development of the concept. The Overactive Child. Taylor EA (ed). Spastics International Medical Publications, 1986, s.19-41.

Schmidt K, Freidson S. Atypical Outcome in Attention Deficit Hyperactivity Disorder. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry 1990;29:566-570.

Schubiner H, Tzelepis A, Milberger S, Lockhart N, Kruger M, Kelley BJ, Schoener EP. Prevalence of attention-deficit/hyperactivity disorder and conduct disorder among substance abusers. J Clin Psychiatry. 2000;61(4):244-51

Secnik K, Swensen A, Lage MJ. Comorbidities and costs of adult patients diagnosed with attention-deficit hyperactivity disorder. Pharmacoeconomics. 2005;23(1):93-102.

Seidman L.J., Biedermann J., Faraone S.V., Weber W. And Oullette C. Toward Defining A Neuropsychology od Attention Deficit-Hyperactiviy Disorder: Performance of ch,ldren and Adolescents from a Large Clinically Referred Sample. Journal of Consulting and Clinical Psyhology, 1997; 65:150-160

Page 69: Dr. Mecit Çalı

63

Shaffer D., Attention Deficit Hyperactiviity Disorder in Adults. American Journal of Psychiatry, 1994; 44:260-268

Shekim WO, Asarnow RF, Hess E, Zaucha K, Wheeler N. A clinical and demographic profile of a sample of adults with attention deficit hyperactivity disorder, residual state. Compr Psychiatry. 1990 Sep-Oct;31(5):416-25.

Smith, B.H., Pelham, W.E., Gnagy, E., Molina, B., & Evans, S. The reliability, validity and unique contributions of self-report by adolescents receiving treatment for attention deficit hyperactivity disorder. Journal of Consulting and Clinical Psychology 2002; 68, 489-499.

Smith, E.V.Jr., & Johnson, B.D. Factor structure of the DSM IV criteria for college students using the Adult Behavioral Checklist . Measurement and Evaluation in Counseling and Development 1998; 31, 164-183.

Sorias S, Saygılı R, ElbiH, Vahip S, Mete L, Nifirnr Z, Örnek I, Aydın C, Aktener E. DSM-III-R kişilik Bozuklukları için yapılandırılmış Klinik Görüşme formu(SCID II). Ege Üniversitesi, 1990

Spencer T.J., Biedermann J., Wilens T., Faraone S. Adults with Attention Deficit/Hyperactiviy Disorder: A Controversial Diagnoses. Journal of Clinical Psychiatry, 1998; 59:59-68.

Stein, M.A., Fischer, M., & Szumowski, E. Evaluation of adults for ADHD. Journal of the American Academy of Child and Adolescent Psychiatry 1999; 38, 940-941

Sullivan MA, Rudink- Levin F. Attention Deficit Hyperactivity Disorder and Substance Abuse. Ann N Y Acad Sci 2001;931:251-270

Tahiroğlu, A.Y., Avcı, A., Fırat, S., Seydaoğlu, G. Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu: Alt tipleri. Anadolu Psikiyatri Dergisi 2005; 6: 5-10.

Thorley, G.: Hyperkinetic syndrome of child, clinical characteristics. Br J Psychiatry 1944;144: 16-34,

Turgay A. Diagnosing and Treating ADHD in Adults. The Canadian J of CME 2001;182-190

Turgay, A. Gençlerde dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB): sınıflandırma, tanı ve tedavide yenilikler. Ergenlikte ruhsal Sorunlara Yaklaşım-I, Ege Psikiyatri Sürekli Yayınları, 1997; 2: 413-451.

Türkbay T, Söhmen T. Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu.Psikiyatri Dünyası2000;4:57-63

Ward MF, WNDER PH, Reimherr FW. The Wender Utah Rating Scale: An Aid in the Retrospective Diagnosis of Childhood Attention-Deficit Hyperactivity Disorder. Am J Psychiatry 1993;150:885-890.

Page 70: Dr. Mecit Çalı

64

Weinstein C.S., Cognitive Remediation Strategies: An Adjunt to the Psycotherapy of Adults with Attention Deficit Hyperactivity Disorder. Journal of Psychotherapy Practice and Research. 1994; 3:44-57

Weis M, Weis G. Attention Deficit Hyperactivity Disorder Child and Adolescent Psychiatry: A Compherensive Textbook, Levis M. Lippincott Williams&Wilkins, Third ed. Philadelphia 2002.

Weiss G, Hechtman LT. Hyperctivite Children Grown Up. Pp. 3-17,61-84, Guilford Pres, New York, USA, 1986.

Wender PH, Attention Deficit Hyperactivity Disorder in Adults. Oxford University Pres, New York, 1995; 122-143.

Wender, P, Wolf, L. & Wassertein, J. Adults with ADHD: An overview. In J.Wasserstein, L.Wolf,&F.F.LeFever (Eds.), Adult attention deficit disorder: Brain mechanism and life outcomes. New York Academy of Science Annals 2001; 931: 1-16.

Werner, E. & Smith, R.S. Vulnerable But Invincible Publisher: Adams, Bannister & Cox. 1998.

Wilens TE, Biederman J Spencer T. Attention Deficit Hyperactivity Disorder Across Life Span. Ann Rev Med. 2002;53:113-131

Wilens TE, Biederman J, Wozniak J, Gunawardene S, Wong J, Monuteaux M. Can adults with attention-deficit/hyperactivity disorder be distinguished from those with comorbid bipolar disorder? Findings from a sample of clinically referred adults. Biol Psychiatry. 2003;54(1):1-8.

Wolf L.E. and Wasserstein J. Adult ADHD: Concluding Thoughts. NewYork Academy of Science Annals, 2001; 931:396-408

Wood, D.R., WenderP.H., Reimherr, F.W. The prevalance of attention deficit disorder, residual type, or minimal brain dysfunction, in a population of male alcholic patients. American Journal of Psychiatry 1983; 140: 95-98.

Yıldırım, F,(1998). Dikkat Eksikliği- Hiperaktivite Bozukluğu olan okul çocuklarında biyolojik markerlerin belirlenmesi ve tedavide çinko sülfat’ın eklenmesi. Uzmanlık tezi, Trabzon.

Young S. The YAQ-S and YAQ-I: Development of self and Informant Questionnaires Repoting on Current Adult ADHD Symptomalogy, Comorbidity and Associated Problems. Personality and Individual Differences 2004; 36:1211-1223.

Page 71: Dr. Mecit Çalı

EKLER

EK 1. SOSYODEMOGRAFİK VERİ FORMU

Adınız, Soyadınız:

Tarih:

Yaşınız:

Cinsiyet: Kadın ( ) Erkek ( )

Medeni Durum: Bekar ( ) Evli ( ) Boşanmış ( ) Dul ( )

Kaç kez( ) Kaç kez ( )

Eğitim Düzeyi: İlkokul ( ) Ortaokul ( ) Lise ( ) Üniversite ( )

Sınıf Tekrarı: Hayır( ) Evet ( ) Kaç kez …..

Kaçıncı sınıfta yada sınıflarda …..

Meslek : ………………………..

Çalışma durumu : Çalışıyorum ( ) Çalışmıyorum( )

İş Değiştirme: Hiç( ) Nadiren( ) sık( )

İş değiştirme nedeni: …………….

Aylık Toplam Geliriniz: Gelir yok( ) 500 YTL’den az( ) 500 - 1000 YTL arası ( ) 1000

YTL’den çok( )

Okulda displin cezası aldınız mı: evet( ) hayır( ) kaç kez:

Hangi sınıflarda……

Polis ile başınız derde girdi mi: evet( ) hayır( ) kaç kez:

ceza aldınız mı: evet( ) hayır ( ) kaç kez:

Trafik cezası aldınız mı: evet( ) hayır ( ) kaç kez:

Alkol Kullanımı : Hiç ( ) Nadiren ( ) haftada bir iki kez ( ) her akşam( )

Uyuşturucu madde kullanımı : ( ) var ( ) yok

Varsa ismi ve miktarı: ……

Ailenizde bedensel rahatsızlık durumu :

Ailenizde psikiyatrik rahatsızlı durumu: ……

Bilinen herhangi bir bedensel hastalığınız var mı: ………

Psikiyatri bölümüne başvuru var mı: var ( ) yok( )

Şu anda başvuru şikayeti : ……….

Page 72: Dr. Mecit Çalı

EK 2. Wender Utah Derecelendirme Ölçeği(WUDÖ).

Aşağıdaki davranış özellikleri bütün çocuklarda belli sıklıklarda görülür. Siz kendi

çocuklunuğuzda nasıldınız?

Size uyan şıkları işaretleyiniz.

Hayır ya da çok hafif …… 0

Hafif…………………….. 1

Orta derecede…………… 2

Fazla……………………... 3

Çok fazla …………………4

ÇOCUKKEN 1. Dikkatimi toplama sorunum vardı, dikkatim kolayca dağılırdı. 2. Kaygılı, tasalı, sıkıntılıydım. 3. Asabi ve kıpır kıpırdım. 4. Dikkatsizdim, hayallere dalardım. 5. Kolayca kızar, öfkelenirdim. 6. Hemen tepem atardı, öfke nöbetlerim olurdu. 7. Başladığım bir işi sürdürmekte, takip etmekte ya da bitirmekte zorlanırdım. 8. Kararlı, sebatkar ve inatçıydım, iradem güçlüydü. 9. Mutsuz, çökkün, karamsardım. 10. Anne babamın sözünü dinlemez, onlara karşı gelir, isyankar davranırdım. 11. Kendimi küçük görürdüm. 12. Alıngandım, buluttan nem kapardım. 13. Huysuzdum, duygusal dalgalanmalar yaşardım. 14. Kızgındım, çabuk gücenirdim. 15. Düşünmeden hareket ederdim. 16. Çocuksu davranırdım. 17. Suçluluk duyardım, yaptıklarıma pişman olurdum. 18. Kontrolümü kaybederdim. 19. Akılsızca ya da mantıksızca davranırdım. 20. Popüler değildim, arkadaşlıklarım uzun sürmezdi, diğer çocuklarla anlaşamazdım. 21. Olayları diğerlerinin bakış açısından görmekte zorlanırdım. 22. Otoriteyle, okulla sorunlarım olurdu, müdür beni odasına çağırırdı. BEN ÇOCUKKEN OKULDA; 23. Genel olarak başarısızdım, yavaş öğrenirdim. 24. Matematikle ve sayılarla aram iyi değildi. 25. Potansiyelime ulaşamadım.

Page 73: Dr. Mecit Çalı

EK 3. DSM-IV'E DAYALI ERİŞKİN DEB/DEHB TANI VE DEĞERLENDİRME ENVANTERİ (Turgay, Kasım 1995)

Yukarıdaki bölümü tamamladıktan sonra, aşağıdaki cümleleri dikkatle okuyun ve şu anki durumunuzu en iyi

ifade eden rakamı işaretleyin.

1.BÖLÜM Dikkat Eksikliği Bölümü Sorunun şiddeti ve sıklığı

Sorun Hemen Hiç

Biraz ya da bazen

Sıklıkla Çok Sık

1.Ayrıntılara dikkat etmekte zorluk ya da okul, iş ve diğer etkinliklerde dikkatsizce hatalar yapma 0 1 2 3

2. Dikkat gerektiren görevler ya da işlerde dikkati sürdürme güçlüğü 0 1 2 3

3. Birisiyle yüzyüze konuşurken dinlemede güçlük çekme 0 1 2 3 4. Okul ödevlerini ya da iş yerinde verilen görevleri bitirmekte zorlanma, verilen yönergeleri izlemekte zorluk çekme (yönergeleri anlama güçlüğüne ya da inatlaşmaya bağlı değildir)

0 1 2 3

5. Görevleri ve etkinlikleri düzenleme/ organize etme güçlüğü 0 1 2 3

6. Uzun zihinsel çaba gerektiren işlerden kaçınma, bu işlerden Hoşlanmama ya da bu işlere karşı isteksizlik 0 1 2 3

7. Görev ve etkinlikler için gereken eşyaları kaybetme (örn: oyuncak, okul ödevleri, kalem, kitap ya da araç gereç) 0 1 2 3

8. Dikkatin kolayca dağılması 0 1 2 3 9. Günlük etkinliklerde unutkanlık 0 1 2 3

Klinisyenin yanıtlayacağı bölüm: 1. bölümde karşılanan kriter sayısı: 1.Bölümden elde edilen DEHB puanı:

2.BÖLÜM

Aşırı Hareketlilik / Dürtüsellik Bölümü Sorun 2-a) Aşırı Hareketlilik

1. El ve ayakların kıpır kıpır olması, oturduğu yerde duramama 0 1 2 3

2. Oturulması gereken durumlarda yerinden kalkma 0 1 2 3 3. Koşuşturup durma ya da huzursuzluk hissi 0 1 2 3

4. Boş zaman faaliyetlerini sessizce yapmakta güçlük 0 1 2 3

5. Sürekli hareket halinde olma ya da sanki motor takılıymış gibi hareket etme 0 1 2 3

6. Çok konuşma 0 1 2 3

2-b) Dürtüsellik 7. Sorulan soru tamamlanmadan yanıt verme 0 1 2 3 8. Sıra beklemekte zorluk çekme 0 1 2 3

9. Başkalarının işine karışma ya da konuşmalarını bölme 0 1 2 3

Page 74: Dr. Mecit Çalı

3.BÖLÜM DEB/DEHB ile ilişkili özellikler

Sorunun şiddeti ve sıklığı

Sorun Hemen

Hiç

Biraz ya da bazen

Sıklıkla

Çok Sık

1. Hedeflerine ulaşamama ve başarısızlık hissi 0 1 2 3

2. Başlanan bir işi bitirememe ya da işe başlama güçlüğü 0 1 2 3

3. Aynı anda pek çok işle/ projeyle uğraşma; bu işleri takipte ve tamamlamakta güçlük 0 1 2 3

4. Zamanı ve yeri uygun olmasa da aklına geleni o anda söyleme eğilimi 0 1 2 3

5. Sık sık büyük heyecanlar peşinde koşma 0 1 2 3

6. Sıkılmaya tahammül edememe 0 1 2 3

7. Herkez tarafından izlenen yolalrı ve kuralları uygulamamak 0 1 2 3

8. Sabırsızlık; engellenme eşiğinin düşük olması 0 1 2 3

9. Dürtüsellik (düşünmeden hareket etme) 0 1 2 3

10. Kendini güvensiz hissetme 0 1 2 3

11. Duygu durumda sık görülen oynamalar 0 1 2 3

12. Aniden parlama, tepki gösterme 0 1 2 3

13. Düşük benlik değeri 0 1 2 3

14. Parmaklarda tempo tutma, ayak sallama ya da ayak vurma 0 1 2 3

15. Sık sık iş değiştirme 0 1 2 3

16. Strese karşı aşırı duyarlılık, dayanamama 0 1 2 3

17. Zamanı ayarlamakta güçlük 0 1 2 3

18. Unutkanlık 0 1 2 3

19. Sözel saldırganlık 0 1 2 3

20. Fiziksel saldırganlık 0 1 2 3

21. Alkol kullanımı 0 1 2 3

22. Madde kullanımı 0 1 2 3

23. Yasal güçlük ve sorunlar 0 1 2 3

24. Çökkünlük (depresyon) 0 1 2 3

25. Kendine zarar verecek davranışlarda bulunma 0 1 2 3

26. Sebepsiz yere sinirli ve gergin olma (kaygı) 0 1 2 3

27. İşinden zevk alamama 0 1 2 3

28. Hayal kırıklığı ve cesaretsizlik hissi 0 1 2 3

29. Uzun süredir devam eden mutsuzluk hissi 0 1 2 3

30. Kapasiteyle uyumlu bir düzeye ulaşamama 0 1 2 3

Page 75: Dr. Mecit Çalı

YETİŞKİN DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE DSM-IV KRİTERLERİ A. (1) ya da (2) vardır: (1) Dikkatsizlik belirtilerinden en az az 6'sı Dikkatsizlik (a) Dikkatini ayrıntılara veremez ya da işlerinde ya da diğer etkinliklerinde [ ] dikkatsizce hatalar yapar. (b) Üzerine aldığı görevlerde ya da oynadığı etkinliklerde dikkati dağılır. [ ] (c) Doğrudan kendisiyle konuşulduğunda çoğu zaman dinlemiyormuş gibi görünür. [ ] (d) Yönergeleri izlemez, ufak tefek işleri ya da iş yerindeki görevleri tammlayamaz. [ ] (e) Üzerine aldığı görev ve etkinlikleri düzenlemekte zorluk çeker [ ] (f) Sürekli zihinsel çaba gerektiren görevlerden kaçınır, bunları sevmez [ ] ya da bunlarda yer almaya karşı isteksizdir. (g) Üzerine aldığı görevler ya da etkinlikler için gerekli eşyaları kaybeder [ ] (h) Dikkati dış uyaranlarla kolayca dağılır [ ] (i) Günlük etkinliklerde unutkandır. [ ] (2) Hiperaktivite-impulsivite belirtilerinden en az 6'sı: Hiperaktivite: (a) Elleri, ayakları kıpır kıpırdır ya da oturduğu yerde kıpırdanıp durur [ ] (b) Oturması beklenen diğer durumlarda oturduğu yerden kalkar [ ] ( c) Uygunsuz olan durumlarda koşuşturup durur (ergenlerde ve erişkinlerde [ ] öznel huzursuzluk duygusuyla sınırlı olabilir) (d) Sakin bir biçimde boş zamanları geçirme etkinliklerine katılma [ ] ya da oyun oynama zorluğu vardır. ( e) Hareket halindedir ya da bir ömotor tarafından sürülüyormuş gibi davranır [ ] (f) Çok konuşur [ ] İmpulsivite: [ ] (g) Sorulan soru tamamlanmadan önce cevabını yapıştırır [ ] (h) Sırasını beklemekte güçlük çeker [ ] (i) başkalarının sözünü kese ya da yaptıklarının arasına girer [ ] (örneğin başkalarının konuşmalarına ya da çalışmalarına burnunu sokar) [ ] (B) Bozulmaya yol açmış olan bazı belirtiler 7 yaşından önce de vardır. [ ] ( C) 2 ya da daha fazla ortamda bu belirtilerden kaynaklanan bir bozulma vardır [ ] (ör. İşte ve Evde). (D) Toplumsal ya da mesleki işlevsellikte belirgin bir bozulma olduğunun [ ] açık kanıtları vardır. ( E) Bu belirtiler sadece Şizofreni ya da başka bir psikotik bozukluk sırasında [ ] ortaya çıkmamaktadır ve başka bir psikiyatrik bozuklukla daha iyi açıklanamaz (Örn. Duygudurum bozukluğu, anksiyete bozukluğu, dssosiyatif bozukluk

Page 76: Dr. Mecit Çalı

Ek 4- SCL-90-R (psikolojik belirti tarama listesi) ADI, SOYADı: ......................

YAŞ:

CİNSİYETİ(E/K):

MESLEGİ:

AÇIKLAMA: Aşağıda zaman zaman herkeste olabilecek yakınmaların ve sorunların bir listesi vardır. Lütfen her birini dikkatle okuyunuz. Sonra bu durumun bu gün de dahil olmak üzere son üc ay içerisinde sizi ne ölcüde huzursuz ve tedirgin ettiğini gösterilen şekilde numaralandırarak işaretleyiniz. Hiç :O Çok az :1

Orta derecede :2 Oldukça fazla: 3 İleri derecede : 4

Örnek: 1. (~) Baş ağrısı

1. ( ) Baş ağrısı 2. ( ) Sinirlilik ya da içinin titrernesi 3. ( ) Zihinden atamadığınız tekrarlayan, hoşa gitmeyen düşünceler 4. ( ) Baygınlık ya da baş dönmesi 5. ( ) Cinsel arzu ve ilginin kaybı 6. ( ) Başkaları tarafından eleştirilme duygusu 7. ( ) Herhangi bir kimsenin düşüncelerinizi kontrol edebileceği fikri 8. ( ) Sorunlarınızdan pek çoğu için başkalarının suçlanması gerektiği duygusu 9. ( ) Olayları anımsamada güçlük 10. ( ) Dikkatsizlik ya da sakarlıkla ilgili düşünceler 11. ( ) Kolayca gücenme, rahatsız olma hissi 12. ( ) Göğüs ya da kalp bölgesinde ağrılar 13. ( ) Caddelerde veya açık alanlarda korku hissi 14. ( ) Enerjinizde azalma veya yavaşlama hali 15. ( ) Yaşamınızın sonlanması düşünceleri 16. ( ) Başka kişilerin duymadıkları sesleri duyma 17. ( ) Titreme 18. ( ) Çoğu kişiye güvenilmernesi gerektiği hissi 19. ( ) İştah azalması 20. ( ) Kolayca ağlama 21. ( ) Karşı cinsten kişilerle utangaçlık ve rahatsızlık hissi 22. ( ) Tuzağa düşürülmüş veya yakalanmış olma hissi 23. ( ) Bir neden olmaksızın aniden korkuya kapılma 24. ( ) Kontrol edilemeyen öfke patlamaları 25. ( ) Evden dışarı yalnız çıkma korkusu 26. ( ) Olanlar için kendisini suçlama 27. ( ) Belin alt kısmında ağrılar 28. ( ) İşlerin yapılmasında erteleme duygusu 29. ( ) Yalnızlık hissi 30. ( ) Karamsarlık hissi 31. ( ) Her şey için çok fazla endişe duyma 32. ( ) Her şeye karşı ilgisizlik hali 33. ( ) Korku hissi 34. ( ) Duygularınızın kolayca incitilebilmesi hali 35. ( ) Diğer insanların sizin özel düşüncelerinizi bilmesi 36. ( ) Başkalarının sizi anlamadığı veya hissedemeyeceği duygusu 37. ( ) Başkalarının sizi sevmediği ya da dostça olmayan davranışlar gösterdiği hissi 38. ( ) İşlerin doğru yapıldığından emin olmak için çok yavaş yapmak 39. ( ) Kalbin çok hızlı çarpması 40. ( ) Bulantı ve midede rahatsızlık hissi 41. ( ) Kendini başkalarından aşağı görme 42. ( ) Adale (kas) ağrıları 43. ( ) Başkalarının sizi gözlediği veya hakkınızda konuştuğu hissi 44. ( ) Uykuya dalmada güçlük 45. ( ) Yaptığınız işleri bir ya da birkaç kez kontrol etme 46. ( ) Karar vermede güçlük 47. ( ) Otobüs, tren, metro gibi araçlarla yolculuk etme korkusu 48. ( ) Nefes almada güçlük 49. ( ) Soğuk veya sıcak basması 50. ( ) Sizi korkutan belirli uğraş, yer veya nesnelerden kaçınma durumu

Page 77: Dr. Mecit Çalı

51. ( ) Hiç bir şey düşünmeme hali 52. ( ) Bedeninizin bazı kısımlarında uyuşma, karıncalanma olması 53. ( ) Boğazınıza bir yumru takınmış hissi 54. ( ) Gelecek konusunda ümitsizlik 55. ( ) Düşüncelerinizi bir konuya yoğunlaştırmada güçlük 56. ( ) Bedeninizin çeşitli kısımlarında zayıflık hissi 57. ( ) Gerginlik veya coşku hissi 58. ( ) KoL ve bacaklarda ağırlık hissi 59. ( ) Ölüm ya da ölme düşünceleri 60. ( ) Aşırı yemek yeme 61. ( ) İnsanlar size baktığı veya hakkınızda konuştuğu zaman rahatsızlık duyma 62. ( ) Size ait olmayan düşüncelere sahip olma 63. ( ) Bir başkasına vurmak, zarar vermek, yaralamak dürtülerinin olması 64. ( ) Sabahın erken saatlerinde uyanma 65. ( ) Yıkanma, sayma, dokunma, gibi bazı hareketleri yineleme hali 66. ( ) Uykuda huzursuzluk, rahat uyuyamama 67. ( ) Bazı şeyleri kırıp dökme hissi 68. ( ) Başkalarının paylaşıp kabul etmediği inanç ve düşüncelerin olması 69. ( ) Başkalarının yanında kendini çok sıkılgan hissetme 70. ( ) Çarşı, sinema gibi kalabalık yerlerde rahatsızlık hissi 71. ( ) Her şeyin bir yük gibi görünmesi 72. ( ) Dehşet ve panik nöbetleri 73. ( ) Toplum içinde yer, içerken huzursuzluk hissi 74. ( ) Sık sık tartışmaya girme 75. ( ) Yalnız bırakıldığınızda sinirlilik hali 76. ( ) Başkalarının sizi başarılarınız için yeterince takdir etmediği duygusu 77. ( ) Başkalarıyla birlikte olunan durumlarda bile yalnızlık hissetme 78. ( ) Yerinizde duramayacak ölçüde rahatsızlık hissetme 79. ( ) Değersizlik duygusu 80. ( ) Size kötü bir şey olacakmış hissi 81. ( ) Bağırma ya da eşyaları fırlatma 82. ( ) Topluluk içinde bayılacağınız korkusu 83. ( ) Eğer izin verirseniz insanların sizi sömüreceği duygusu 84. ( ) Cinsiyet konusunda sizi çok rahatsız eden düşüncelerin olması 85. ( ) Günahlarınızdan dolayı cezalandırılmanız gerektiği düşüncesi 86. ( ) Korkutucu türden düşünce ve hayaller 87. ( ) Bedeninizde ciddi bir rahatsızlık olduğu düşüncesi 88. ( ) Başka bir kişiye karşı asla yakınlık duymama 89. ( ) Suçluluk duygusu 90. ( ) Aklınızda bir bozukluğun olduğu düşüncesi

Page 78: Dr. Mecit Çalı

EK 5 -BECK DEPRESYON ENVANTERİ

YÖNERGE: Aşağıda, kişilerin ruh durumlarını ifade -ederken kullandıkları bazı cümleler verilmiştir. Her madde, bir çeşit ruh durumunu anlatmaktadır. Her maddede o durumun derecesini belirleyen 4 seçenek vardır. Lütfen bu seçenekleri dikkatle okuyunuz. Son bir hafta " içindeki (şu an dahil) kendi ruh durumunuzu göz önünde bulundurarak, size en uygun olan ifadeyi işaretleyiniz.

1. a) Kendimi üzgün hissetmiyorum.

b) Kendimi üzgün hissediyorum.

c)Her zaman için üzgünüm ve kendimi bu duygudan katlanamıyorum.

d) Öylesine üzgün ve mutsuzum ki dayanamıyorum.

2. a) Gelecekten umutsuz değilim.

b) Gelecek konusunda umutsuzum.

c) Gelecekten beklediğim hiçbir şey yok.

d) Benim için gelecek olmadığı gibi bu durum düzelmeyecek.

3. a) Kendimi başarısız görmüyorum.

b) Herkesten daha fazla başarısızlıklarım oldu sayılır.

c)Geriye dönüp baktığımda, pek çok başarısızlıklarımın olduğunu görüyorum.

d) Kendimi bir" insan olarak tümüyle başarısız görüyorum.

4. a) Her şeyden eskisi kadar zevk alabiliyorum.

b) Her şeyden eskisi kadar zevk alamıyorum

c) Artık hiçbir şeyden gerçek bir zevk alamıyorum.

d) Beni doyuran hiçbir şey yok. Her şey çok can sıkıcı

5. a) Kendimi suçlu hissetmiyorum.

b~ Arada bir kendimi suçlu hissettiğim oluyor.

c) Kendimi çoğunlukla suçlu hissediyorum;

d) Kendimi her an için suçlu hissediyorum:

6. a) Cezalandırılıyormuşum gibi duygular içinde değilim. . . " . b)Sanki, bazı şeyler için cezalandırılabilirmişim gibi duygular içindeyim.

c) Cezalandırılacakmışım gibi duygular yaşıyorum.

d) Bazı şeyler için cezalandırılıyorum.

Page 79: Dr. Mecit Çalı

7. a) Kendimi hayal kırıklığına uğratmadım.

b) Kendimi hayal kırıklığına uğrattım

c)Kendimden hiç hoşlanmıyorum.

d) Kendimden nefret ediyorum

8. a) Kendimi diğer insanlardan daha kötü durumda görmüyorum. . . . b) Kendimi zayıflıklarım ve hatalarım için eleştiriyorum.

c) Kendimi hatalarım için her zaman suçluyorum

d) Her kötü olayda kendimi suçluyorum.

9. a) Kendimi öldürmek gibi düşüncelerim yok,

b) Bazen, kendimi öldürmeyi düşünüyorum ama böyle bir şeyi yapamam.

c) Kendimi öldürebilmeyi çok isterdim.

d) Eğer fırsatını bulursam kendimi öldürürüm

10. a} Herkesten daha fazla ağladığımı sanmıyorum. . .

b} Eskisine göre şimdilerde daha çok ağlıyorum.

c) Şimdilerde her an ağlıyorum.

d) Eskiden ağlayabilirdim, şimdilerde istesem de ağlayamıyorum.

11. a) Eskisine göre daha sinirli veya tedirgin sayılmam. .

b) Her zamankinden biraz daha fazla tedirginim.

c) Çoğu zaman sinirli ve tedirginim.

d) Şimdilerde her an için tedirgin ve sinirliyim.

12. a) Diğer insanlara karşı ilgimi kaybetmedim.

B) Eskisine göre insanlarla daha az ilgiliyim.

c) Diğer insanlara karşı ilgimin çoğunu kaybettim.

d) Diğer insanlara karşı hiç ilgim kalmadı.

13. a) Eskisi gibi rahat ve kolay kararlar verebiliyorum.

b) Eskisine kıyasla, şimdilerde karar vermeyi daha çok erteliyorum.

c) Eskisine göre, karar vermekte oldukça güçlük çekiyorum.

d) Artık hiç karar veremiyorum.

"

Page 80: Dr. Mecit Çalı

14. a) Eskisinden daha kötü bir dış görünüşüm olduğunu sanmıyorum. b)Sanki yaşlanmış ve çekiciliğimi kaybetmişim gibi düşünüyor ve üzülüyorum.

c)Dış görünüşümde artık değiştirilmesi mümkün olmayan ve beni çirkinleştiren değişiklikler olduğunu hissediyorum. d) Çok çirkin olduğumu düşünüyorum.

15. a) Eskisi kadar iyi çalışabiliyorum. b)Bir işe başlayabilmek için eskisine göre daha fazla çaba harcıyorum. c) Ne iş olursa olsun, yapabilmek için kendimi çok zorluyorum. d) Hiç çalışamıyorum.

16. a) Eskisi kadar rahat ve kolay uyuyabiliyorum. b)Şimdilerde eskisi kadar kolay ve rahat uyuyamıyorum.

c)Eskisine göre 1 veya 2 saat erken uyanıyor ve tekrar uyumakta güçlük çekiyorum. d)Eskisine göre çok erken uyanıyor ve tekrar uyuyamıyorum.

17. a) Eskisine göre daha çabuk yoru1dugumu sanmıyorum. b)Eskisinden daha çabuk ve kolay yoruluyorum. c) Şimdilerde neredeyse her şeyden kolay ve çabuk yoruluyorum. d) Artık hiçbir şey yapamayacak kadar yoruluyorum.

18. a) iştahım eskisinden pek farklı değil. b) İştahım eskisi kadar iyi değil. c) Şimdilerde iştahım epey kötü. d)Artık hiç iştahım yok.

19. a) Son zamanlarda pek kilo kaybettiğimi sanmıyorum. b)Son zamanlarda istemediğim halde iki buçuk kilodan fazla kaybettim. c) Son zamanlarda beş kilodan fazla kaybettim. d) Son zamanlarda yedi buçuk kilodan fazla kaybettim.

20. a) Sağlığım beni pek endişelendirmiyor. b)Son zamanlarda ağrı, sızı, mide bozukluğu, kabızlık gibi sıkıntılarım var.

c)Ağrı, sızı gibi bu sıkıntılarım beni epey endişelendirdiği için başka şeyleri düşünmek zor geliyor. d) Bu tür sıkıntılar beni öylesine endişelendiriyor ki, artık başka şeyleri düşünemiyorum.

21. a) Son zamanlarda cinsel yaşamımda dikkatimi çeken bir şey yok. b) Eskisine göre cinsel konularla daha az ilgileniyorum.

c) Şimdilerde cinsellikle pek ilgili değilim.