8
1 Mayıs’ta Taksim’e Patronların düzeni adaletsizliktir, işsizliktir. Çözüm halk iktidarıdır Daima Hakan Öztürk İbrahim Keskin: Yetim Bırakılmış Kamunun Yoldaşı İşini keyifle yapan, becerikli insanları severdi İbrahim. Sayfa 3 “İndirim” cinayetleri durdurmuyor BAT’ta direnenler kazandı 77’nin hesabı sorulacak İşsizlik rakamlarına halk aldanmı- yor. İşten çıkarmalar, sınavlara gi- renlerin sayısındaki artışlar, iş kuyrukları, gerçeği TÜİK’ten daha net gösteriyor. İş- sizliği, geleceksizliği karşılarına alan genç- ler, yetkililerinden somut açıklamalar iste- di. TÜİK, artık yalanlarını saklayamıyor. İşsizlik az değil; artıyor Yürütülen mücadeleler sonucunda Taksim Meydanı 1 Mayıs alanı olarak açıldı. Adaletsizliğin arttığı, sömürü yasa- larının çıkartıldığı, işsizliğin arttığı, sınav sistemlerinin tamamen çöktüğü bu dö- nemde kurtuluşun sosyalizmde olduğunu haykırmak için bütün halkımızı 1 Mayıs’ta Taksim’de kortejimize çağırıyoruz.>>7 1 Mayıs’ta Taksim’e BAT işçilerinin mücadelesine des- tek veren EHP üyesi İbrahim Keskin asılsız suçlamalarla tutuklandı. ÖSYM’nin sınav sistemi tamamen çöktü. YSK gerek bağımsız adayların gerekse siyasi partile- rin seçime girme haklarını engelledi. Bu engellemelere karşı çıkanlara ise ateş açıl- dı: 1 kişi öldü. Adalet “yandaş”a var Yenilgi İyi Bir Okuldur Viladimir Iliç Lenin >>2 >>4 >>8 >>7 >>6 Adalet ve İş İçin Gülsüm Kav . 26 Nisan 15 Biz yapmalıyız, Biz başarmalıyız Emekçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sibel Uzun’la 1 Mayıs’a yaklaştığımız şu günlerde parti politikalarına dair bir söyleşi gerçekleştirdik. >>5 Liseliler “tatmin” olmadı Sağlıkçılar sokakta Efe Boz’un ailesi Meclis’te Damla’nın katilleri yargılanıyor Faşizme geçit yok! ÖSYM Başkanı’nın çelişkili konuşmalarına rağmen Baş- bakan, Cumhurbaşkanı, Milli Eğitim Bakanı ve Milli Eği- tim Komisyon Başkanı’nın hala ‘tatmin’ oluyor olmaları sınava giren öğrenci ve aileleri için tesadüf olmaktan çık- tı. Bir öğrencinin ÖSYM’ye dava açması, iki öğrencinin in- tihar etmesi ve birçok öğrencinin emeklerinin çalınması söz konusu iken, hala bir açıklama yapılmıyor. >>3 Sağlık çalışanları iş, can ve ge- lir güvencesi talepleri için 20 Nisan’da iş bırakma eylemi gerçekleştirdi. >>2 Efe Boz’un üzerine düşen lava- bo sonucu ölmesinin ardından Milli Eğitim’in savunması:“Efe, yaramaz bir çocuktu!” >>3 Samsun’da bir düğünde havaya açılan ateş sonucu ölen 8 ya- şındaki Damla Karadağ davası yine ertelendi. >>3 “1 Mayıs’ta Taksim’e” çağrı yapan bildirilerini Adalar’da dağıtan EHP üyeleri 25 kişilik faşist bir grup tarafından saldırıya uğradı. >>4 “Demokrasi”nin adının geçtiği fakat uygulanmadığı Türkiye’de keyfi tutuklamalar devam ediyor. Samsun tütün işçileriyle omuz omuza direnen EHP üyesi İbrahim Keskin tutuklandı. >>4 Ağır ceza yasası Meclis’ten geçmedi, Kadın Cinay- etlerini Durduracağız Platformu’nun Meclis’e sunduğu yasa tasarısı Mec- lis Adalet Komisyonu’na gönderildikten sonra, Meclis’in tatile girdiği ger- ekçesiyle askıya alındı. Gerçek rakamlar açıklansın, Öğrenci Gençlik Sendikası, genç işsizliği ve TÜİK’in gerçeği yansıtmayan verilerini protesto etmek için 5 ilde birden eylem yaptı. 02 08 İbrahim Keskin’e özgürlük

Emekçi Hareket 15. Sayı

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Emekçi Hareket Gazetesi

Citation preview

Page 1: Emekçi Hareket 15. Sayı

1 Mayıs’ta Taksim’ePatronların düzeni adaletsizliktir, işsizliktir. Çözüm halk iktidarıdır

DaimaHakan Öztürk

İbrahim Keskin:Yetim Bırakılmış Kamunun Yoldaşı

İşini keyifle yapan, becerikli insanları severdi İbrahim.

Sayfa 3

“İndirim” cinayetleri durdurmuyor

BAT’ta direnenler kazandı

77’nin hesabı sorulacak

İşsizlik rakamlarına halk aldanmı-yor. İşten çıkarmalar, sınavlara gi-

renlerin sayısındaki artışlar, iş kuyrukları, gerçeği TÜİK’ten daha net gösteriyor. İş-sizliği, geleceksizliği karşılarına alan genç-ler, yetkililerinden somut açıklamalar iste-di. TÜİK, artık yalanlarını saklayamıyor.

İşsizlik az değil; artıyor

Yürütülen mücadeleler sonucunda Taksim Meydanı 1 Mayıs alanı olarak

açıldı. Adaletsizliğin arttığı, sömürü yasa-larının çıkartıldığı, işsizliğin arttığı, sınav sistemlerinin tamamen çöktüğü bu dö-nemde kurtuluşun sosyalizmde olduğunu haykırmak için bütün halkımızı 1 Mayıs’ta Taksim’de kortejimize çağırıyoruz.>>7

1 Mayıs’ta Taksim’e

BAT işçilerinin mücadelesine des-tek veren EHP üyesi İbrahim Keskin

asılsız suçlamalarla tutuklandı. ÖSYM’nin sınav sistemi tamamen çöktü. YSK gerek bağımsız adayların gerekse siyasi partile-rin seçime girme haklarını engelledi. Bu engellemelere karşı çıkanlara ise ateş açıl-dı: 1 kişi öldü.

Adalet “yandaş”a var

Yenilgi İyi Bir Okuldur

Viladimir Iliç Lenin

>>2 >>4 >>8>>7>>6

Adalet ve İş İçin

Gülsüm Kav.

26 Nisan 15

Biz yapmalıyız, Biz başarmalıyızEmekçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sibel Uzun’la 1 Mayıs’a yaklaştığımız şu günlerde parti politikalarına dair bir söyleşi gerçekleştirdik. >>5

Liseliler “tatmin” olmadı

Sağlıkçılar sokakta

Efe Boz’un ailesi Meclis’te

Damla’nın katilleri yargılanıyor

Faşizme geçit yok!

ÖSYM Başkanı’nın çelişkili konuşmalarına rağmen Baş-bakan, Cumhurbaşkanı, Milli Eğitim Bakanı ve Milli Eği-tim Komisyon Başkanı’nın hala ‘tatmin’ oluyor olmaları sınava giren öğrenci ve aileleri için tesadüf olmaktan çık-tı. Bir öğrencinin ÖSYM’ye dava açması, iki öğrencinin in-tihar etmesi ve birçok öğrencinin emeklerinin çalınması söz konusu iken, hala bir açıklama yapılmıyor. >>3

Sağlık çalışanları iş, can ve ge-lir güvencesi talepleri için 20 Nisan’da iş bırakma eylemi gerçekleştirdi. >>2

Efe Boz’un üzerine düşen lava-bo sonucu ölmesinin ardından Milli Eğitim’in savunması:“Efe, yaramaz bir çocuktu!” >>3

Samsun’da bir düğünde havaya açılan ateş sonucu ölen 8 ya-şındaki Damla Karadağ davası yine ertelendi. >>3

“1 Mayıs’ta Taksim’e” çağrı yapan bildirilerini Adalar’da dağıtan EHP üyeleri 25 kişilik faşist bir grup tarafından saldırıya uğradı. >>4

“Demokrasi”nin adının geçtiği fakat uygulanmadığı Türkiye’de keyfi tutuklamalar devam ediyor. Samsun tütün işçileriyle omuz omuza direnen EHP üyesi İbrahim Keskin tutuklandı. >>4

Ağır ceza yasası Meclis’ten geçmedi,Kadın Cinay-etlerini Durduracağız Platformu’nun Meclis’e sunduğu yasa tasarısı Mec-lis Adalet Komisyonu’na gönderildikten sonra, Meclis’in tatile girdiği ger-ekçesiyle askıya alındı.

Gerçek rakamlar açıklansın, Öğrenci Gençlik Sendikası, genç işsizliği ve TÜİK’in gerçeği yansıtmayanverilerini protesto etmek için 5 ilde birden eylem yaptı.

02

08

İbrahim Keskin’e özgürlük

Page 2: Emekçi Hareket 15. Sayı

26 Nisan 20112

Başka özellikleri yanında, Marks ve Engels’in dehası, yeni ve karmaşık te-rimlerle, ustaca “izm”lerle yapılan ukala sözcük oyunlarından tiksinerek yalın dil kullanmak ve açık sözlülükleri ile kendini ortaya koymuştur.

Felsefede iki eğilim vardır. Materyalist eğilim, idealist eğilim. Bu ikisi arasında bilinemezciliğin çe-

şitli nüansları bulunur. Felsefede “yeni” bir görüş açısı bul-

mak için yapılan boşuna çabalar, “yeni” bir değer teorisi, “yeni” bir rant teorisi vb. yaratmaktaki benzer çabalar da aynı akıl yoksulluğunu ortaya koyar.

Öğrencilerinden Carstanjen, Avenarius’un özel bir konuşmada kendini şöyle açıkladığını söyler:

“Ne fizikseli, ne ruhsalı biliyorum; ben sadece üçüncü bir öğeyi biliyorum.”

Avenarius’un bu üçüncü öğenin tanımlamasını yapmadığı gözleminde bulunan bir yazara karşılık olarak Pet-zoldt şöyle diyor:

“Onun bu kavramı neden ifade ede-mediğini biliyoruz. Çünkü üçüncü öğenin karşı-terimi yoktur ‘Üçüncü öğe nedir?’ sorusu mantıktan yoksun bir sorudur.”

Petzoldt, bu son kavramın tanımla-namaz olduğunu kabul ediyor. Ama o, bir “üçüncü öğe”ye başvurmanın salt bir bahane olduğunu anlamıyor, çünkü fizik-sel olanın ve zihinsel olanın ne olduğunu bilmekle birlikte, “üçüncü öğe”nin ne olduğunu şimdilik bilemiyoruz.

Avenarius, bu kurnazlığı, kendi izini örtmek için kullanıyor; gerçekte ben’in birincil ve doğanın ikincil veri olduğunu söylüyor.

Kuşkusuz, madde ile bilinç arasındaki karşıtlığın, ancak çok dar sınırlar içeri-sinde mutlak bir anlamı vardır. Yani bu durumda, şu temel bilgi bilimsel sorunun sınırları içerisinde, birincil olan hangisi-dir, ikincil olan hangisidir?

Bu sınırların ötesinde bu karşıtlığın göreliliği hiç kuşku götürmez.

Şimdi de ampiryokritikçi felsefenin “deney” sözcüğünü nasıl kullandığım görelim.

Salt Deneyin Eleştirisi’nin ilk paragrafın-da şu aşağıdaki “varsayım” yapılmaktadır:

“Bizim çevremizin her öğesi insan bireyleri ile öyle ilişkiler içinde bulunur ki, öğe verildiği zaman birey kendi dene-yini şöyle ifade eder: Şu ya da bu şeyi deneyle öğreniyorum; şu ya da bu şey deneyindir; ya da deneyden gelir, ya da deneye bağlıdır.”

Böylece deney, bu aynı kavramların terimleriyle tanımlanmıştır: Ben ve çevre; onların “çözülmez” bağlantısı “öğretisi”ne gelince, o şimdilik hasıraltı edilir.

Eğer çevrenin, insanın “savlarından”, “yargılarından” bağımsız olarak varlığı kabul edilirse, deneyin materyalist yoru-mu olanak kazanır!

Deney deneydir. Sahte bilimsel saçmalıkları derinlik

sananlar vardır![Sayfa: 157, 158]

Engels, eğer yanılmıyorsam, kendi ma-teryalist nedensellik anlayışını, özel olarak, başka akımların karşısına koymadı.

Bu, genel olarak, dış dünyanın nesnel gerçekliğinin daha temel sorununda bütün bilinemezcilerden kendini kesin bir biçim-de ayırmış olduğuna göre, gereksizdi.

Ama Engels’in felsefe konusundaki yapıtlarını dikkatle okuyan bir kimse için, onun, doğanın yasalarının, nedenselli-ğinin ve nesnel zorunluluğunun varlığı üzerine en ufak bir kuşkunun gölgesini bile kabul etmediği apaçık bir şeydir.

Engels, Anti-Dühring’in birinci bölü-münde şöyle diyordu:

“Bu ayrıntıları ya da dünya görüngüle-rinin genel tablosunu bilmek, tanımak için onları doğal ya da tarihsel bağlantılardan ayırmak ve nitelikleri, özel neden ve so-nuçları içinde incelemek zorundayız.”

Besbelli ki, bu doğal ilişkilerin, bu doğal görüngüler arasındaki ilişkilerin nesnel bir varlığı vardır.

[Sayfa: 166, 167]

Viladimir İliç Lenin, Materyalizm ve Ampriyokritisizm, Ankara, Sol Yayınları, Kasım 1993

Akıntıya Karsı

“Yeni”

Viladimir Iliç Lenin..

Genç-Sen’liler TÜİK’in 15 Nisan’da açıkladığı

%22’lik genç işsizlik oranının gerçeği yansıtmadığını duyur-mak için ve var olan işsziliği protesto etmek için TÜİK ve İş-Kur önlerinde basın açıklaması yaptılar. Genç-Sen Araştırma Bürosu tarafından hazırlanan dosyalarını da yetkililere ulaş-tırdılar. TÜİK’in açıkladığı res-mi rakamların gerçek olmadığı-na vurgu yapan Genç-Sen’liler, kurumların müdürleriyle de görüşmeler gerçekleştirdiler. Görüşmelerden çıkan sonuçlar ise çarpıcıydı.

TÜİK: “Haklısınız. Yapabileceğimiz bir şey yok.”Ankara, İstanbul ve İzmir’de

TÜİK yet-kilileriyle görüşen ve genç işsiz-lik dosya-sını ileten G e n ç - S e n temsilcileri genç işsizlik ra ka m l a r ı -nın doğru açıklanma-sını ve dev-let tarafın-

dan kabul e d i l m e y e n

işsizlerin de işsiz sayılmasını talep ettiler. Yapılan görüşme-lerde konuyu dolandıran TÜİK yetkilileri, işsizlik hesaplama-larına dahil edilmeyenlerle daha çok işsiz olduğunu kabul ettiler fakat bu durumu sorun olarak görmekten öteye gide-mediklerini söylediler.

İş-Kur: “Sadece aracıyız, çözücü değil.”Eskişehir’de, İş-Kur Mü-

dürüyle yapılan görüşmede, düşük gösterilmesine rağmen hala %22 oranında olan genç

işsizliği çözmek adına hiçbir şey yapılmadığını dile getiren Genç-Sen temsilcilerinin aldığı yanıt, İş-Kur’un sadece aracı olduğudur. İş-Kur yetkilileri, özellikle iş bulma tekniklerini anlattıkları kursları tanıtarak, işsizliğin sebebini iş aramayı bilmeyenler olarak gördükle-rini ıspatlamış oldu.

İşsiz gençlik geleceğini alacakİşsizliği geçici işlerle,

kurslarla ve cep harçlığıy-

la çözülemeyeceğini belirten Genç-Sen’liler, gençliği gelecek-sizleştiren istihdam politikala-rını kabul etmediklerini ve ger-çek rakamlar açıklanana kadar mücadele edeceklerini belirt-tiler. İşsizlik yüzünden bulanı-ma girip intihar eden gençlerin hesabını soracaklarını 5 ilde birden dile getiren Genç-Sen geleceklerini alana kadar sokaklarda olacak.

Gerçek rakamlar açıklansınÖğrenci Gençlik Sendikası, genç işsizliği ve TÜİK’in gerçeği yan-sıtmayan verilerini protesto etmek için 5 ilde birden eylem yaptı.

Can Ersoy

TÜİK işsizliği düşürdüTürkiye İstatistik Kuru-

mu (TÜİK) bir hafta önce Ocak ayı işsizlik rakamlarını açıkladı. TÜİK’e göre işsizlik 2,6 puan azalarak %11,9’a düştü.

TÜİK’in geçen yıl işsiz sayısı 3 milyon 591 bin ki-şiden 3 milyon 44 bin kişiye indiği açıklamasının tersine iş kuyruklarında işsiz insan sayısı artmaya devam ediyor. Bilindiği gibi bu rakamların içinde üniversite mezunları, ev kadınları sayılmıyor.

TÜİK bu yıl ocak ayı genç işsizlik oranını %22 olarak açıkladı.TÜİK’in uyguladığı hesaplama sisteminin gerçe-ği yansıtmadığına kanıt ola-rak; 30 kişilik işe 3000 kişi-nin başvurması ve İ.İ.B.F’de mezun işsiz oranının %40 olması da gösterilebilir. Eskişehir Merve Dermir

OECD’ye göre gelir eşitliğiSağlıkçılar sokaktaSağlık çalışanları iş, can ve gelir gü-vencesi talepleri için 20 Nisan’da iş bırakma eylemi gerçekleştirdi.

İki gün boyunca yatan ve acil has-talar dışında kimseye sağlık hizme-

ti vermeyerek, grevlerini gerçekleştiren sağlık emekçileri; ülkede yaşanan sağlık sorununa tepki göstermek amacıyla tüm ülkede geniş çaplı katılımın olduğu grev 19-20 Nisan tarihleri arasındaydı.

Sağlık çalışanları grevi 20 Nisan’da; herhangi bir soruşturma ve disiplin işle-mi olması durumunda açık uçlu bırakarak bitirdi.

Yangın değil, “Kapitalizm”İzmir’in Karabağlar ilçesinde kapı üreten bir işyerinde 16 Nisan’da çıkan yangında 1’i itfaiye eri, 4’ü işçi olmak üzere 5 kişi hayatını kaybetti.

Taşeron varsa direniş de var

İşçilerin iki aydır süren taşerona karşı direnişlerinde karşılarına sü-

rekli engeller çıksa da direniş gece gün-düz demeden yılmadan sürdürülüyor. Her fırsatta taşeron sistemine karşı olduğunu söyleyen CHP’li Belediye ise direnişin ba-şından beri hiçbir açıklama yapmadığı gibi direnişi kırmak için elinden geleni ardı-na koymuyor. Zabıta ve polis işbirliği ile yapılan saldırılar, sayısı artık bilinmeyen gözaltılar işçileri yıldırmıyor. Taşeron sis-temine son verene kadar mücadelelerini sürdürmekte kararlı olan Konak Beledi-yesi işçileri devrimci örgütlerin ve sendi-kaların da dayanışması ile direnişlerine devam ediyor.

Patronun iş gü-venliğini sağ-

layacak önlemleri al-maması nedeniyle gaz sıkışması oldu, ardın-dan patlama ve yangın

meydana geldi. Olayın ardından açıklama yapan patron, işçileri suçlayarak patlamanın işçilerin sigara içmesi sonucu oluştuğunu id-

dia etti. Ancak 5 kişinin ölümüne neden olan iş cinayetinin ardından yaptığı açıklamanın da kendisini kurtaramadı-ğı patron tutuklandı.

İşsizlikten itfaiyeci olduYangında hayatını

kaybeden itfaiye eri Ozan Avşar’ın Arkeoloji bölümünden dereceyle mezun olduğu, ancak uzun süre iş bulama-yınca ailesinin

geçimini sağlayabilmek için belediyede itfai-yeci olarak sözleşmeli çalışmaya başladığı öğ-renildi. TÜİK tarafın-dan genç işsizlik oran-larının düştüğünün açıklandığı günlerde yaşanan bu olay iş kuy-ruklarında bekleyen milyonlarca mezun iş-sizin akıbetini bir kez daha gözler önüne serdi.

Sanem D. Kural

İzmir Konak Belediyesi temizlik işçi-leri taşeronlaşmaya ve güvencesiz-liğe karşı direnişte.

Serkan Atak

Page 3: Emekçi Hareket 15. Sayı

26 Nisan 2011 3

İşini keyifle yapan, becerikli insanları severdi İbrahim.İnsan elinin hünerini hayranlıkla izlerken dalar giderdi hep.Şaşırırdı insan aklının ve elinin yarata-bildiklerine. Şaşırırdı dedikse her şeye şaşırmazdı tabii ki.Hatta her şeyi tahmin edebiliyormuş gibi bir yüz ifadesi olurdu hep yüzünde.Onun her şeyi fark edebilen hali yanındakine tam bir güven verirdi.Rahat olurdunuz onun yanında. Onun size sahip çıkacağınızı bilirdiniz.O insanlara sahip çıkmayı ve güven ver-meyi severdi.Yetimseniz yetimliğinizi unuturdunuz onun yanında.Yetim bırakılmış kamu çok severdi onu.Yetim bırakılmış halklar onunla sevinirdi.Yetim bırakılmış her şeyin ve herkesin ona ihtiyacı olurdu.O da onlara düşkündü.Onların acılarını azaltmak için kendini paralarken, gözlerindeki gülümseme hiç eksik olmazdı.İbrahim gülünce gözleriyle gülen biriydi.İnsana en iyi çocukluk arkadaşını hatırlatan bakışları vardı.Onunla biraz uzun bir sohbet edebilme fırsatınız olursa içiniz ısınırdı.Sözleriyle sanki üşümüş ellerinizi avuçlarının arasına alırdı.Yanından ayrılmak için ayağa kalktığınızda kendinizi zor şeylere hazır hissederdiniz.Çok yakışıklıydı ama buna önem verdiğini hiç görmedim.O insanın zahmete girip, emek vererek yarattığı şeylere önem verirdi sadece.İnsanların güya zeki olmalarına bile pek bakmazdı, zekalarını kullanıp kullanmadıklarına dikkat ederdi.İnsanların seçmedikleri, edinmek için çaba göstermedikleri özelliklerinin üzerinde durmazdı.Damarlarındaki asil kanda kudret bulmaya çalışanlardan hiç hazzetmezdi.Ona göre kudret işleyen kafa ve işleyen ellerimizden türeyebilirdi ancak.İbrahim’e göre yaratıcı olan akıl ve emekti.İşte o nedenle bir bahar günü, kapı önüne konulmayı kabul etmeyen BAT işçilerinin safındaydı.Bu onun için vatan borcuydu bir nevi.En doğal içgüdüsüydü.Göreviydi, ahlakıydı, adetiydi.Onla birlikte BAT firmasına ait sigara fabrikasında çalışıyor iken işten çıkarılan 120 işçiyi gözaltına almışlar.Peh.Herkesi gözaltı sonrasında serbest bırakmışlar ama ona tutuklama kararı çıkmış.Yaşa Türk yargısı yaşa oy.Suçu ne imiş: “polise karşı mukavim olmak”.Gazetecilerin bilgisayarlarından yayınlanmamış kitabın yazısını silmeye çalışan polisleri gördükçe insanların mukavim olmaya çalışmaları gayet normal değil mi?İnsan, “mukavim olmasam o gazeteciler gibi olurum” sanabilir.Demek İbrahim’i tutukladınız.Peh.Siz İbrahim’i hiç tanımıyorsunuz.Ben biraz anlatmaya çalıştım ama nerde sizde onu anlayacak feraset.Çoktan hak etmişti diye düşünüyorsunuz değil mi?Gönül rahatlığı ve büyük bir isabet duygu-suyla tutukladınız onu.Yalnız şunu unutmayın: o tutukladığınız kişi yer altı sularının yeryüzüne yol bulan en soğuk suyudur.Gün gelip devran dönecektir.6. Filo’yu unutmayın.Fatsa’yı, Taksim Meydanı’nı unutmayın.Tunus’u, Mısır’ı, kaynayan Afrika ve Ortadoğu’yu unutmayın.İbrahim bizi 1 Mayıs’a hazırlıyor, merak etmeyin.

Daimaİbrahim Keskin:

Yetim Bırakılmış Kamunun Yoldaşı

Hakan Öztürk

Başbakan’dan açık tehditBaşbakan, YGS’deki şifre skandalını protesto eden öğrencileri, “Biz de onların karşılarına 10 bin genç çıkarırız” diyerek tehdit etti.

2010-2011 öğrenim yılında gerçekleştiri-

len ve 1,7 milyon öğrencinin katıldığı YGS sınavının ar-dından, sınavlarda KPSS’de görülen kopya skandalının bir benzeri olan şifre uy-gulamasının olduğu orta-ya çıkmıştı. Bunun üzerine geleceğiyle açıkça oynanan binlerce genç, çeşitli illerde eylemler yaparak, sınavlar-daki bu adaletsizliği protes-to etti. Eylem yapan öğren-cilere Başbakan’dan yanıt ise gecikmedi. Üniversite öğrencilerine de dediği gibi “marjinal” sıfatını yakıştıran ve gençliği ideolojik olmakla suçlayan başbakan, gençle-rin sesini susturamayınca tehdite başvurdu.

“10 bin genç”in yetmezAKP’li milletvekillerinin

tanıtıldığı ve ileri demokra-si vaatlerinin tekrarlandı-

ğı bir toplantıda Başbakan, “Taksim’de bin kişiyi, iki bin kişiyi yürütmek, iki bin gen-ci yürütmek problem değil. Onlar YGS sınavının karşısın-

da tavır ortaya koyduklarını açıklarken, biz de kalkarız onların karşısına 5 bin, 10 bin tane genci koyarız. Ama biz bu ülkede gerilimden yana değiliz. Bırakın kurumlar işi-ni yapsın. Bırakın kurumlar görevini yapsın. Hiç kimsenin asla ve asla hakkı yenemez. Buna müsaade etmeyiz.” ifa-desi ile, öğrencilere sokağa çıkmayın çağrısı yaptı.

Fakat bu açıklamaya aldır-mayan gençler, Başbakan’ın kendi ülkesinde kendine mu-halif olanlara gösterdiği bu anti-demokratik tutumu da yapmaya devam edecekleri YGS protestolarında dile ge-tireceklerini ifade ediyorlar.

YGS şifresi intihara götürdü

Şifre skandalı ile gündemden düşmeyen ve binlerce gencin ge-

leceğini etkileyecek olan YGS, İsmail Paslanmaz (19) adlı öğrencinin girdiği bunalım sonucu kendini telefon kablo-suyla tavana asarak intihar etmesine neden oldu.

Ailesinin dişinden tırnağından art-tırarak emeği ile kazandığı paralar-la çocuklarını özel kurslara gönderip daha iyi bir gelecek umuduyla hazır-ladıkları Yükseköğrenime Geçiş Sınavı (YGS)’nda onca emeği boşa çıkan İsma-il Paslanmaz’ ın intihar etmesi mevcut eğitim sisteminin çarpıklarını ortaya çıkardı. Nevşehir’de yaşayan Paslan-maz, ders çalışacağını söyleyerek gittiği odasında intihar etti. Gelecek kaygısını iliklerinde hisseden, mücadelesinin haklılığıyla sokakları dolduran gençle-rin vurgusu: Eşit, parasız, bilimsel ana-dilde eğitim hakkının sağlanması oldu. Mersin Mustafa Küçükavşar

Liseliler “tatmin” olmadıÖSYM Başkanı’nın çe-lişkili konuşmalarına

rağmen Başbakan, Cumhur-başkanı, Milli Eğitim Baka-nı ve Milli Eğitim Komisyon Başkanı’nın hala ‘tatmin’ oluyor olmaları sınava gi-ren öğrenci ve aileleri için tesadüf olmaktan çıktı. Bir öğrencinin ÖSYM’ye dava açması, iki öğrencinin inti-har etmesi ve birçok öğren-cinin emeklerinin çalınma-sı söz konusu iken, hala bir açıklama yapılmıyor.

ÖSYM Başkanı Ali Demir’in tutarsız açıklama-larından sonra, sınava giren tüm öğrencilere özür niteli-ğinde bir mektup gönderile-rek şifrelemenin kabul edil-mesi durumuna öğrenciler ve aileleri ikna olmuyor. Sı-navın iptalini isteyen, emek-lerinin çalındığını düşünen öğrenciler, sınav iptal edil-medikçe ikna olmayacak-

larını birçok ilde yaptıkları eylemlerle dile getiriyorlar. Öğrenci aileleri de bu sına-vın iptali ve sınav sisteminin kaldırılması için öğrencile-

rin yanlarında olacaklarını dile getiriyorlar.

YGS’deki şifreleme skandalları için araştırmalar ve açıklamalar yapıladursun, sokakları dolduran liseli öğrenciler bu açıklamalardan tatmin olmadı.

Efe Boz’un ailesi Meclis’teEfe Boz’un üzerine düşen lavabo sonucu ölmesinin ardın-dan Milli Eğitim’in savunması:“Efe, yaramaz bir çocuktu!”

Efe Boz eğitim gör-düğü okulda üzerine

düşen lavabonun altında kalarak ölmüş, olayda ih-mali bulunanlar hakkında ise herhangi bir yaptırım yapılmaması bir yana Efe Boz’un yaramaz bir çocuk olduğu söylenerek olay su-landırılmaya çalışılmıştı. Tüm bu yaşananlardan ra-hatsızlığı iyice artan Boz ailesi seslerini duyurmak için TBMM’ye bir yürüyüş gerçekleştirdiler.Acılı aile Yüksel Caddesi’ne kadar

geldi ve buradan 10 kişilik bir grup Meclis’e topladıkla-rı imzaları ulaştırmak üzere gitti.

Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Talip Başer’den raporu alan Efe’nin anne-si Nurdan ve babası Kemal Boz, görüşmede “Başer’in, “Efe’nin ölümünün kade-re bağladığını, Başer’den raporu istedikleri, rapo-ru vermemek için sorun çıkarttıklarını” belirttiler. Eskişehir Rıfat Çapar

Damla’nın katilleri yargılanıyorSamsun’da bir düğünde havaya açılan ateş sonucu ölen 8 yaşındaki Damla Ka-radağ davası yine ertelendi.

Damla Karadağ yaklaşık 8 ay önce memleketi Samsun’da ailesiyle bir-

likte katıldığı düğünde, havaya sıkılan si-lahtan çıkan kurşunların sekmesiyle, ba-şından vurularak öldürüldü. Hastanede 12 gün boyunca yaşam mücadelesi veren Damla daha fazla direnemedi ve haya-tını kaybetti. Damla Karadağ davasının üçüncü duruşması geçtiğimiz günlerde Samsun’da görüldü ancak mahkeme “de-lillerin incelenmesi” gerekçesiyle davayı yeniden erteledi.

Öte yandan, öğrenim gördüğü okul-da tek başına tuvalete gönderilen ve la-vabonun başına düşmesi sonucu ölen anaokulu öğrencisi Efe Boz’un ailesi de duruşmadaydı. İhmal sonucu ço-cuklarını kaybetmiş iki aile böylece bir dayanışma örneği göstermiş oldu. Ankara Pınar Atalar

Cumartesi Anneleri “Çocuk Bayramı”nı reddettiCumartesi Anneleri, 317. kez kayıpla-rı için Galatasaray Meydanı’ndaydı.

23 Nisan Çocuk Bayramı olması sebebiyle gözaltında kaybedilen

çocuklar için bir araya gelen kayıp ya-kınları, çocukların katledildiği bu top-raklarda çocuk bayramını kutlamayı reddettiler. ‘Çocuklar geleceğimizdir’ di-yen Başbakan’a seslenen anneler, polis kurşunuyla, gaz bombalarıyla,mayınlarla öldürülen ve yakınlarını faili meçhul ci-nayetlerde kaybeden yüzlerce çocuğun geleceğinden hiç bahsedilmediğini hatır-latarak kaybedenleri koruyanların peşle-rini bırakmayacaklarını söylediler.

24 Nisan 1915’te gözaltında katledi-len 220 Ermeni aydını da anan Cumartesi Anneleri, ‘Bir gün yalanlarınızı kabullen-mek zorunda kalacaksınız, karanlık tari-hinizle yüzleşeceksiniz’ diyerek eylemi sonlandırdı.

Emekçi Hareket Partisi Genel Baş-kanı ve parti üyeleri her Cumartesi ellerinde karanfilleriyle Galatasaray Meydanı’nda Cumartesi Anneleri’yle buluşarak katillerden hesap soruyor. İstanbul Sıla Gemicioğlu

Çağla Eroğlu

Işıl Kurt

Başbakan “YÖK”ü değiştirecek!

YÖK’te bazı de-ğişiklikler yapıl-

ması gerektiğini söyle-yen Başbakan YÖK’ün ismini Yükseköğretim Düzenleme ve Denet-leme Üst Kurulu olarak değiştirileceğini açık-ladı.Başbakan’ın “Şiddetle reforma ihtiyacı var” diyerek seçim vaatle-ri arasında yerini alan YÖK’te değişim planı-nın ayrıntıları açıklan-dı. Yeni düzenlemeyle birlikte Yüksek Öğre-tim Kurulu’nun adı de-ğişecek ve rektörler seçimle başa gelecek. Seçim ise tüm adayla-rın oylanmasının ar-dından en yüksek oyu alan 3 adayın tekrar oylanması ile gerçekle-şecek. Üniversiteler ise idari, akademik ve mali olarak özerk olacak.

Page 4: Emekçi Hareket 15. Sayı

26 Nisan 20114

Artık çocuk bile kandıramıyorsunuz.Bu sene 23 Nisan’da siyasetçi koltuğuna

oturttuğunuz çocuklar dahi, başkanlık sisteminden, YGS’den, işsizlikten söz ediyor. O pişkin suratınızda yapmacık gülüşleriniz donup kalıyor.

Toplum çocukluktan başlayarak bütün kuşaklarıyla siyasallaşıyor.

Siz hükümet edenler ve muhalefetteki düzen partilerinin yöneticileri,

Siz siyasetçisiniz ve normalde toplumun siyasallaşmasından memnun olmanız beklenir.

Ama siz bundan hiç hoşlanmıyorsunuz. Sokağa çıkan liseliden, gençlikten, kadından, Kürt halkından, işçiden hep rahatsızsınız hep. Niye?

Siz siyaset yapmak mı istiyorsunuz? Kaddafi olmak mı? Yoksa darbeci generallere mi özeniyorsunuz?

Başta başbakan olmak üzere, bütün hak arama eylemlerini kriminalize etmeye çalıştınız.

Hele işçilerin ve gençlerin hak arayışı söz konusu olduğu her durumda, sağcı geleneğin en klişe söylemiyle yaklaştınız, “maşa” dediniz, “örgütler kullanıyor” dediniz.

Ee, şimdi soruyoruz size, “Kasımpaşalı”, “Bozkurt”, “Alperen” gençler ile nasıl bir ilişki kuruyorsunuz?

“Maşa” denilen ilişki işte tam olarak sizin kurduğunuzdur.

Çünkü bir ülkenin başbakanı, geleceğini arayan liseliler ve gençler için çıkıp “Kasımpaşalıları getiririm” tehditleri ile konuşursa, faşistleri de “bozkurt”, “alperen” diye konuşturur.

Ve hep birlikte yarattığınız o iklim, İşte Eskişehir’de olduğu gibi, partili

yoldaşlarımızın 1 Mayıs çalışmasına faşist saldırılara neden olur.

İşte “maşa” yapmak budur. İşte gerontokrasi budur.

Sizin gençlerle kurduğunuz ilişki, onları tamamen nesne kılan, onlar adına bu derece kaba; “ oraya gönderirim, buraya gönderirim” ilişkisidir.

Sizin ufkunuz bu kadar. Siz gençlerin kendi özgür iradesi ile özne olduğu, hakkını aradığı sosyalist bir dinamiği kavrayamazsınız bile.

Kaddafi gibisiniz. Hatta başbakan sen, liseli gençlerin ve

diğer toplumsal mücadelelerin karşısında neredeyse “Cumhuriyet Mitingleri” yaptıracaksın.

Bunu öğrenmişsin sen. Mesela gidip kendi “bindirilmiş kıtan” olan sendikalarda, işçi sınıfının en evrensel temel hakkı grev için “ideolojinin deli gömleği giymek” diyor, gençlere yaptığın gibi emekçileri de birbirine kışkırtıyorsun.

Sen bir kendine gel. Grev hakkı, senin burjuvalarının hukukunun

bile dünya yüzünde tanıdığı bir hak. Sen bir hatırla; 1 Mayıs Taksim Meydanı,

işçisiyle, liseliyle, genciyle, kadınıyla, eşcinseliyle, Alevisiyle, Kürdüyle çok “ideolojik” olanların azmiyle kazanıldı.

Sen bir düşün; yıl boyunca ideolojik işçiler yeni direniş ateşleri yaktılar. Sen onları devrimcilerden ayırmaya ne kadar çalışsan da, devrimciler şehir aşırı gidip onlarla kader birliği ettiler. Tuttun devrimcileri tutuklatıp gurbet cezaevlerine koydun da ne oldu?

Şimdi yoldaşları, bu sene 1 Mayıs alanını, İbrahim Keskin ve tüm devrimci tutsaklara atfederek daha da güçlü kılacak.

İşsiz bırakılan, güvencesiz çalışan, yıl boyunca direnişlerdeki milyonlarca emekçi o meydanda olacak.

Yarattığın kışkırtma iklimi Eskişehir’de 1 Mayıs çalışması yapan partili yoldaşlarımıza saldırıyla sonuçlandı da ne oldu? Şimdi o gençler 1 Mayıs Meydanı’ndan başlayarak sonuna kadar bunun hesabını soracak.

Yayınlanmamış kitapları sildirdin de ne oldu? Bu sene 1 Mayıs meydanını, o sildirdiğin kitabı okumuş belki on binler dolduracak, meydanı Ahmet Şık nezdinde tüm tutuklu gazetecilere adayacak.

SDP’li, TÖP’lü yoldaşlarımızı tutuklattın da ne oldu? Kürt halkının seçilmiş temsilcilerini tutuklattın da ne oldu? YSK yasakçılığına sessiz kalıp belki seçim hile hurdası yapmayı bile düşündün de ne oldu? ÖSYM açıklamalarından hemen tatmin oldunuz da ne oldu?

Olacak olan şudur; Bu sene 1 Mayıs meydanında, senin

“ideolojik” dediğin Türkiye’nin en onurlu insanlarına, her kuşaktan yeni “ideolojik” ve onurlu insanlar katılacak. Artık kandırmadığınız çocuklar dahil.

Toplum uyanıyor. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın kardeş

halklarından esinlenerek, Bir güzel rüzgarla yürüyecek 1 Mayıs

Meydanı, Adalete ve işe.

Adalet ve İş İçin

KızıldenizGülsüm Kav

AKP demokrasisi adayları veto ettiYüksek Seçim Kurulu, 12 Eylül darbesinden aldığı güç ve tecrübeyle halkların seçme ve seçilme hak-kına el koydu. İki gün boyunca hükümetten ses çıkmadı.

YSK, 12 bağımsız milletvekili adayın

adaylıklarını iptal etti. Adaylıkları iptal edilen-ler arasında BDP’nin 7 bağımsız milletvekili adayı (Hatip Dicle, Ley-la Zana, Gülten Kışanak, Sebahat Tuncel, Ertuğrul Kürkçü, İsa Gürbüz, Salih Yıldız) ile ESP’nin ba-ğımsız milletvekili adayı Çiçek Otlu yer alıyor. YSK bu kararının ardından ‘evrak eksikliği’ gibi ba-hanelerle ÖDP’nin de se-çimlere katılma hakkına el koydu. YSK aldığı bu kararlarla varlığını AKP

iktidarının varlığına ar-mağan etti. Veto kara-rını ‘teknik-hukuki’ bir tasarruf olarak savunan YSK tamamen siyasi bir karar almıştır.

Hayat AKP’ye güzelolmayacakMilyonlarca insanın

işsiz olduğu, binlerce devrimcinin KCK, Dev-rimci Karargâh, Gaye gibi düzmece davalarla cezaevinde olduğu, her gün ortalama 5 kadının öldürüldüğü, sınav sis-teminin cemaatten öteye fayda sağlamadığı… Bu memleketin tek kazana-

nı Türkiye oligarşisinin siyasal iktidarı AKP’dir. Bütün muhafazakârlığı ile bu durumu sürdür-mek isteyen AKP seçim-lere müdahale etmiştir. Kendine müslüman AKP, çeteler ona karşıysa, baş-bakanın meclise girmesi sorun olduysa demokra-sinin yılmaz bekçisi olu-yor; bunun haricindeki statükoyu sarsan bütün demokrasi mücadelele-rine düşman kesiliyor. Memleketin dört bir ya-nından yükselen eylem-lerde AKP’nin bu saldı-rısına direniş ile karşılık

veren halklar, İsa Gürbüz dışında diğer 6 adaya yönelik veto kararını geri çektirdi. Demok-rasi mücadelesi işte

bu adayların Meclis’e girmesi için sürecek.

Şükrü Oral

Açılan ateş sonucu çok sayıda insan yaralanırken henüz lise

öğrencisi olan 18 yaşındaki İbra-him Oruç katledildi. Polisin olay sı-rasında İbrahim’in cansız bedenini tekmelediği tespit edildi. Ertesi gün açıklama yapan İçişleri Bakanı Os-man Güneş polisin şiddetini “oran-

tılı” olarak değerlendirdi. Kürt halkı en demokratik hakkı olan siyeset yapma özgürlüğü için bir evladını daha şehit vermiştir. Devletin her türlü yasaklarına, engellerine karşı kanla, canla verdiği demokrasi mü-cadelesi devam edecektir.Kocaeli Hakan Alpdoğan

Polisten “orantılı” cinayet YSK’nın12 milletvekili adayını veto etmesini protesto eden halka polis ateş açtı.

Seçimlerde de adalet yoksa, söz, yetki, karar iktidar halkaEmekçi Hareket Partisi Merkez Komitesi YSK’nın kararına karşılık aşağıdaki açıklamayı yayımladı.

Veto kararı karşı-sında demokratım

diyen herkes alınan kararın adaletsizliği ve Kürt soru-nunun demokratik çözümü konusunda yaratacağı so-nuçlar üzerine sorumluluk hissederken AKP’nin söz-cüleri, iç işleri bakanı tele-vizyonlara ve gazetecilere sakin sakin demeç vermeyi, kendilerine hiç pay çıkarma-mayı tercih ettiler. Seçimler-den sonra vaat ettikleri “ileri demokrasi”nin bugünlerde “i”sinden bile söz edilemez-ken istiflerini bile bozmama-yı tercih ediyorlar.

Yargı da bağımsızmış YSK’da. Seçilme engeli olan adaylar aday gösterilme-yevereymiş. Bu konuda AKP’nin hiç suçu, günahı yokmuş. AKP’ye yine hak-sızlık yapılıyormuş. Utanma-

salar asıl biz mağdur olduk diyecekler.

YSK’nın bağımsız aday-larımızın ve sosyalist siyasi partilerin seçime girmesini engellemesinden AKP’yi so-rumlu tutuyoruz.

Seçim barajından ve 12 Ey-lül hukukunun sürmesinden AKP’yi sorumlu tutuyoruz.

Kürt sorunu çözülmüş-tür diyen, Kürt halkının siya-si temsiliyetini engellemek için korunan seçim barajını kaldırmaya hiç yanaşmayan, KCK davası ile seçilenleri de tutuklayan, çıkardığı Terörle Mücadele Yasasıyla mücadele eden herkese mahkemelerin cezalar yağdırılmasının, ce-zaevlerine doldurulmasının önünü açan AKP YSK’nın aldı-ğı karardan da sorumludur.

Erdoğan’ın seçilmesi

için “titiz” davranmayıp, daha önce seçilmiş Gülten Kışanak’ın nasıl aday olama-yacağını inceleyen YSK’dan; tabela partileri seçime tasta-mam girebiliyorken ÖDP’yi engelleyen YSK’dan; her se-çimde gündeme gelen şaibe iddialarını duymazdan ge-lirken bu güne kadar hiçbir uyarı yapmayıp demokrasi-nin önünü tıkamakta hiçbir sorun görmeyen YSK’dan AKP’yi sorumlu tutuyoruz.

Samsun’da işçilerle omuz omuza 4-C’ye direnirken polis saldırısının ardından tutuklanan parti üyemiz İb-rahim Keskin’in tutuklanma-sından AKP’yi sorumlu tutu-yoruz.

Siyasi komplolar sonucu tutuklanan SDP Genel başka-nı Rıdvan Turan, TÖP sözcü-sü Oğuzhan Kayserilioğlu ve

tutuklu devrimci tutsakların hukuksuz yargılamalarından AKP’yi sorumlu tutuyoruz.

Emekçi Hareket Partisi olarak tüm bu adaletsizlik-lerden AKP’yi ve onun sür-dürdüğü demokrasi düşmanı düzenini sorumlu tutuyoruz.

YSK’nın verdiği kararın hukuki değil siyasi bir karar olduğunu AKP dışında hiç kimse inkar edemedi. YSK kendi iradesiyle böyle bir ka-rar almış olsa bile hükümet olan AKP başta olmak üze-re demokrat olan herkes bu kararın düzeltilmesi üzere harekete geçmelidir. Başba-kan bu saate kadar kılını bile kıpırdatmayarak Kürt halkı-nın ve sosyalistlerin mecliste hile ile bile olsa engellenmesi gerektiğini düşündüğü açık-tır. Demokratik siyaset diyen herkes YSK’nın yol açtığı,

AKP’nin yol verdiği bu tutu-mu ortadan kaldırmanın ira-desini göstermelidir.

Bugüne kadar katliamla-ra, faili meçhullere direnmiş Kürt halkını ve onun temsil-cilerini, darbeleri, yargısız infazları, işkenceleri gören emekçi halkımızı ve onun temsilcilerini hiçbir anti de-mokratik uygulama adalet, demokrasi ve özgürlük mü-cadelesinden alıkoyamadı. Adaletsizlik düzenin ve suç ortaklarının bu uygulamala-rı da canlar verilen bu mü-cadelede bizleri durdurmaya yetmeyecek.

Adalet Yoksa, İşsizlik Çoksa Söz, Yetki, Karar, İktidar Halka

Emekçi Hareket PartisiMerkez Komite Üyesi

Emre Öztürk

Düşmez kalkmaz işsizlikBaşbakan’ın yaptığı açıkla-maya göre proje ülkenin he-

men hemen her sorununa çözüm buluyor.

İleri Demokrasi ve Büyük Ekonomi başlıklarıyla hazırlanan seçim beyan-namesi oldukça çözücü görünüyor.

İleri demokrasi düşündürüyorTürkiye’de İleri Demokrasi’nin

örnekleri 4 aralık’tan bu yana ge-rek gençliğin gerekse işçilerin üze-rindeki etkisiyle apaçık ortada. Söz

Hakkını isteyen öğrencilere uygu-lanan “Orantısız Güçt”ten, henüz basılmamış kitapların toplatılma-sından, milletvekilliği iptal edilen adaylardan demokrasinin ne derec ileri olduğu ve daha ne kadar ileri gideceği düşündürüyor.

İşsizlik %5’e nasıl düşürülür?Küresel krize rağmen istihdamın

arttığını söyleyen Başbakan işsizlik rakalarının %5’e düşürüleceğini id-dia ediyor. Oysa giderek rakamların açılan üniversitelere yerleşirilen öğrencilerle, arttırılan kontenjan-larla, ev kadınlarının, mevsimlik işçilerin ve iş aramaktan umudunu kesenlerin işsiz sayılması ile dü-şürüldüğü bilinmektedir. “5 yıllık bir projeyle her yıl 200 bin olmak üzere 1 milyon işsizi eğitimden geçirip işe yerleştireceğiz” diyen Başbakan eğitimli işsizlere iş bul-

muş gibi eğitimsiz diye nitelendirdiği işsizlere iş bulaca-ğını söylüyor. 300 bin ataması yapıl-mayan öğretmen varken ve her yıl 800 bin öğrenci üniversitelerden mezun olurken yılda sadece 200 bin işsize iş alan-ları yaratacağını ve işsizliğin %5’ e düşürüleceğini söylemesi ger-çeklikten oldukça uzak. Başbakan’ın projesine ithafen,

Babacan ise işsizliğin %10’un altı-na düşmesinin imkansız olduğunu açıkladı.

Gerçek işsizlik rakamlarının saklanması yıllardır uygulanan bir politika olarak karşımızda duruyor. Babacan ve Erdoğan, açıklamala-rıyla düzenin çarpıklığını başarılı bir şekilde sergiliyorlar.

Başbakan, seçimlerden önce “çılgın proje”lerle adeta halkın gözünü boyamaya çalışıyor.

Faşizme geçit yok!Bu saldırıların hemen ertesi günü Adalar’da basın açıkla-

ması için toplanan EHP üyeleri ve devrimci örgütler, bu saldırıların devrimci mücadeleyi ve dayanışmayı arttırdığını vurguladı.

Hem Samsun’da direnişte olan Te-kel işçilerine destek veren EHP üyesi İbrahim Keskin’in tutuklanması hem de dün yaşanan faşist saldırıların 1 Mayıs öncesinde artmasının asla te-sadüf olmadığı, bilinçli bir faşist poli-tikanın ürünü olduğunun altı çizildi.

Basın açıklamasını okuyan Emek-çi Hareket Partisi Eskişehir İl Başka-nı Can Çoksöyler” Bu saldırılar dev-rimci kuşaklar boyudur, gerek devlet tarafından gerekse de sivil faşistler tarafından halkları işsiz bırakanla-ra, adaleti yok edenlere karşı verilen mücadeleyi geriletmek için gerçek-leştirilse de asla başarılı olamamış-tır.” dedi. Eskişehir Rıfat Çapar

“1 Mayıs’ta Taksim’e” çağrı yapan bildirilerini Adalar’da dağıtan EHP üyeleri 25 kişilik faşist bir grup tarafından saldırıya uğradı.

Page 5: Emekçi Hareket 15. Sayı

26 Nisan 2011 5

Melike ÇınarEmekçi Hareket Partisi’nin bu yıl için 1 Mayıs Alanında kendine biçtiği rol nedir?Yıllardır Taksim Meydanı’nın kaza-

nılması ve 1977 yılında 37 devrimcinin hayatını kaybetmesiyle ilgili yıllardır güç birliği yaptığımız siyasetlerle bu-nun mücadelesini yürüttük. Unutulmaz olan yılın tekrar canlandırılması ve 500 bin emekçinin yaratmış olduğu coşkuyu bugünlerde yaratmak adına ilerliyoruz. 2005 yılında, Taksim Meydanı tamamıy-la yasakken ve belli başlı güçler alana çıkıyorken, biz o dönemlerden beri mut-laka belli bir gücümüzle dahi Taksim Meydanı’na çıkıyor olduk. Ve o günden bugüne toplum açısından kritik olan şey ne ise onu Taksim Meydanı’na taşımaya çalıştık ve gerçekten onu devrimci coş-kumuzla başardık diye düşünüyorum. Barikatların çoğunu her sene aşmış ol-duk. Türkiye’nin gündemine bağlı bir şekilde özellikle krizin yoğunlaştığı ve çok net bir şekilde teğet geçmediği dö-nemlerde de biz işsizliği gündem etme-ye başladık. Geçen seneki sloganımız “İşsize İş Bulun ya da Defolun” idi. Bu sene de aslında gönlümüz bu sloganı kullanmaktan yanaydı.

Neden?Çünkü toplum bu sloganı bizim dışı-

mızda çok fazla benimsedi. Yani bizim bulduğumuz, birçok ilde afişlerini yaptı-ğımız, pankartlarını astığımız, yazılarını yazdığımız bir slogan olmasına rağmen; bizim olmadığımız yerlerde emekçiler tarafından, toplumun belli kesimleri ta-rafından kullanılmaya, düşünce babında da etkilemeye başlamış oldu. Ben şunu da gözlemledim mesela; sloganımızın afişleri, stencillerı, yazılamaları yapıldığı yerden kaldırılamıyor. Halkımız da ben-ce bu sloganla çok fazla kaynaşmış bir durumda.

Bu yılki slogan “Adalet Yoksa İşsizlik Çoksa, Söz Yetki Karar İktidar Halka” olarak belirlenmiş.Biz bu sene tüm illerimizde kalaba-

lık bir şekilde yaptığımız genel üye top-lantılarımızda sloganımızın ne olması gerektiği konusunda birlikte ideolojik bir tartışma yürüttük. Türkiye’nin, dün-yanın ve tabii ki emekçilerin gündemi 1 Mayıs olması vesilesiyle ve herkesin gündeme getirmiş olduğu şey bugüne çok denk düşen adalet konusu oldu. Neden adalet? Birincisi KCK davası yıl-lardır devam eden bir dava. Kürtlerin kendi kimliklerini, kendi haklarını ka-zanmak açısından yoğun bir yasaklama ve baskı dönemi devam ediyor. Ve ger-çekten de Kürtler çok ciddi bir müca-dele yürütüyorlar. Sürdürdükleri müca-deleyi çok meşru ve onları tartışmasız bir ittifakımız olarak görüyoruz. Ve her zaman yanlarında olmaya çalışıyoruz. Bunun dışında SDP’li ve TÖP’lü yöne-ticilerin bir komployla tutuklanıyor ol-ması gündeme geldi. Tabii onun önce-sinde çok ciddi anlamda devrimcilere uygulanan birçok tutuklama süreçleri de parça parça gerçekleşti. Bunun doğ-rultusunda zaten bir mücadele alanı aç-mış oldu önümüze. Hemen ardından da aslında bir birini çağrıştıran birbirinin habercisi gibi Ergenekon mücadelesi yürütmüş olan Ahmet Şık gibi yazarın tutuklanıyor olmasıydı. Neden? Çünkü Ergenekon ile hesaplaşmak adına dev-leti de menziline alan bir kitap yazmıştı. Bu kitap basılmamıştı. Basılmamasına rağmen kitap yasaklandı. Gazetecilerin tutuklanması da bir tür mesele oldu. Ve ardından zaten toplumun bütün ke-simleri bu bize de gelebilir diye görmüş oldu. Her an bizi de vurabilir. O nedenle bence siyasallaşan bir yerde duruyor adalet ve demokrasi konusu. Ve tabii ki en sonunda adalet konusu Emek-çi Hareket Partisi’ni de bulmuş oldu.

Samsun’da British American Tobacco (BAT) şirketinden atılan 120 işçinin emeğinin hakkını, iş hakkını savunmak adına bir yoldaşımız Samsun’a giderek onlarla beraber direnişe başladı.12. gü-nünde patronlarla işbirliği yapan dev-letin, polisin gazla ve copla saldırması sonucu İbrahim Keskin yoldaşımız, devrimcilerle emekçilerin ortak direniş hattının kırılması amacıyla, daha mini-mal düzeyde bir komplo ile “polise mu-kavemet” denilerek tutuklandı . Burada yapılmaya çalışılan şey bir devrimcinin yani EHP gibi bir partinin üyesinin TE-KEL direnişi içerisinde yer alıyor olma-sı, emekçilerle bir örgütlenme faaliyeti yürütüyor olması, omuz omuza bir yola giriyor olmasını kırmaya çalıştı. Bu bakımdan da adalet Emekçi Hareket

Partisi’ne de yok. Bu açıdan illerimizde bu değerlendirmeleri yapıyor isek, bir yanıyla da işsizlik bu kadar devam edi-yor ise, Ortadoğu’daki de Avrupa’daki konu da işsizlik ise ve Türkiye’de aslın-da indirildi denilen işsizlik rakamları indirilmedi ise, yanımızdaki birçok kişi; üniversite öğrencileri ve hatta lise öğ-rencileri, kadınlar da dahil olmak üzere işsizlik bunalımı ile karşı karşıya ise, 2009 “İşsize İş Bulun Ya Da Defolun” sloganının hala bu kadar terk edilmek istenmeyişiyle beraber aslında işsizlik ve adaleti nasıl işlemeliyiz diye bir eği-lim çıkmış oldu genel üye toplantıları-mızda. En akla yatan şey “Adalet Yoksa, İşsizlik Çoksa; Söz, Yetki, Karar İktidar Halka” oldu. Devletin gittikçe azgınla-şan bir politikası var ise, umutsuzluğu vaad ediyor ise artık halk olarak iktida-rı hedeflemeliyiz; “biz yapmalıyız biz başarmalıyız” umudunu tekrar alanlara taşımak istedik.

Bizler açısından günümüz koşullarında başarabilmenin ayaklarından biri seçimler diyebiliriz. Ancak yüzde 10 barajı yüzünden seçime girmek zorunda kalan kesime yönelik de bir saldırı söz konusu oldu. 12 adayın başvurusu veto edildi. Bu toplum nezdinde bir gerginliğe yol açıyor oldu. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?Bu aslında bizim sloganımızla çok

bağlantılı.Yüksek Seçim Kurulu da siyasi bir kurum; darbecilerin kurmuş olduğu bir kurum. Ve elbette ki siyasi bir karar aldı. Kürt hareketinde daha çok somutla-nan durum referandumda Kürt hareketi ya da Kürtlerle ilgili en ufak bir devletin ve hükümetin teması olmadığı ve nere-deyse Kürtlerin seçme ve seçilme hakkı-na engel olacak bir yöntem uyguladılar.

Zaten KCK davası da bir tür seçilmişlerin yasaklanması ile ilgili bir süreç. Halkın oy vermiş olduğu, seçtiği kişiler tutukla-nıyor. Şimdi de “Seçilecek olanlar” yasak-lanmaya başladı. Bu bir deneme hamle-siydi. Bu yasaklanma konusunun siyasal bir refleks ile karşılandığını düşünüyo-rum. Bir tür siyasal öfke ile karşılanmış oldu. Bu Kürt hareketinin dinamiğinin siyasallığının ne kadar önemli ve belir-leyen olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla bu siyasi karar, ezilenlerin lehine olabi-lecek açıdan tekrar düzeltilmek zorunda kaldı. Bunun tabii bir parçası bir yanı ile devam ediyor. ÖDP’nin ve ESP’nin yasa-ğının devam etmesi gibi. Bu dinamikliği bu siyasallığı ne kadar örer isek demek ki ÖDP’yi de kurtarabiliriz ESP’yi de. Bu nedenle birleşik gücün devam ettirilme-

si Kürt hareketiyle, bir ittifak zemininin yaratılması, bu tür öfkenin sosyalistler açısından da örülüyor olması bu neden-le kritik bence.

EHP seçimlerde ne yapacak?Biz Emek, Demokrasi ve Özgürlük

Bloğu’nda yer alıyoruz. İstanbul’daki adayların desteklenmesi yönünde ola-cak gibi görünüyor hattımız. Tabii farklı illerdeki değişik dinamikleri değerlendi-rerek ele almaya çalışıyoruz. Bizim açı-mızdan seçimler konusu çok genel ele alınabilecek bir konu değil fakat ittifak zemininin yakalandığı durumda da veya bu kadar baskı gören, ezilen haklarının ve kimliklerinin mücadelesine yönelen Kürtler açısından da bizim açımızdan da bir belirleyen. Bir birlik zemininin ya-kalanması da bizim için önemlidir. Ama yine de genel olarak değerlendirmenin dışında iller açısından ezilenler, sosya-listler, devrimciler, halklar ve emekçiler açısından kritik olabilecek tercihleri yapmaya çalışıyoruz. Burada da neyi değerlendiriyoruz? O ilin içerisinde bu-lunan mücadelenin dinamiğini merkezi olarak değerlendiriyoruz. Bu doğrultu-da da Eskişehir’de Ezilenlerin Sosyalist Partisi’nden arkadaşların bağımsız ada-yını destekliyoruz. Ankara’da da aynı şe-kilde destekliyoruz. İstanbul açısından ise blok adaylarını destekleyecek gibi görünüyoruz.

Bu dönemde hem parlamento hem de toplum nezdinde nasıl bir hareketlilik var? Yani devrimcilere yönelik tutuklamalar ve baskılar hep vardı zaten. Bu bizler açısından şaşırtıcı değil esasen. Ancak değişen bir şey var ki bu hükümet döneminde hep komplolar karşımıza çıkıyor oldu.Bu durumun bu şekilde nasıl ele

alındığını düşünebiliriz? Bu hükümet, bu AKP iktidarı nez-

dinde kendi iktidarının bekasını sağ-lamak açısından bir yön tayin ediyor ve neoliberal politikalardan asla ödün vermiyor. Ayrıca muhafazakar yöntem-leri kullanıyor bir taraftan. Ama tabii bizim açımızdan kritik olan AKP iktida-rı meselesi değil. AKP’nin tayin etme-ye çalıştığı yön, “kendi iktidarımı nasıl sağlarım.” Olabildiğince bir ideoljisiz-leştirme yönünde bir hat çizmeye çalı-şıyor. Bunu da olabildiğince toplumun tüm kesimlerine saldırarak yapıyor. Di-yelim ki YGS konusunda rezil rüsva bir durum çıkıyor karşımıza. Doğal olarak liseli gençler harekete geçiyor ve siyasi bir mücadele yürütmeye başlıyor. Ya da kadınlar alanlara çıkıyor. Ya da TEKEL

işçileri çıktığında, emekçiler bir hak mü-cadelesi verdiğinde bile çok uç düzeyde saldırgan bir dil kullanıyor. Bunu sürekli ideolojisizleştirmeye, yani kendi hege-monyasını kurmaya yönelik bir politika yürüterek yapıyor. Bu da şuna benziyor: Ortadoğu’da 30-40 yıl iktidarda kalmış-ların izlediği politikasına benziyor. Bu açıdan mesela, ataması yapılmayan öğ-retmenlere kadro açmıyor ama kendi bekasını sağlayacak kolluk kuvvetlerine kadro açıyor. Polis teşkilatlanmasını bü-yütüyor ve buna yönelik planlar yapıyor. Seçim barajını ısrarla kaldırmıyor oluşu, yüzde 10’dan en ufak bir şekilde aşağı çekilmiyor oluşu, bütün siyasetlerin ne-redeyse isteyip sadece AKP’nin istemi-yor oluşu şunu gösteriyor: AKP hiçbir şekilde kendisi dışında bir siyasete yer vermek istemiyor. Bunu da engellemek adına dizayn etmeye çalışıyor. Bunlar-dan bir tanesi de başkanlık sistemi. Bu sistemde yürütmenin tamamen başkan tayin edilecek kişide toplanıyor olması ve parlamento gücünün zayıflatılıyor ol-ması. Bu aslında Türkiye açısından pek kabul edilebilir bir durum değil. Parla-mentoda zaten bir problem var. Toplum olarak zaten birçok anti-demokratik uygulamalarla karşı karşıyayız. 12 Eylül gibi bir belanın, bir rejimin tahsis etmiş olduğu birçok yasayla boğuşuyoruz top-lumun bütün katmanları olarak. Dolayı-sıyla bunlarla tam uğraşıyor iken bir de bunun üzerine daha anti-demokratik bir şey karşımıza çıkıyor. Tek bir güç daha da azaltılmış kişilere yönetimin devredildiği bir sistemle karşı karşıya kalıyoruz. Tayyip Erdoğan çok açıktan seçim barajının düşürülmesine bizim toplumumuzun hazır olmadığını söylü-yor. Bu tabii şunu gösteriyor: Biz olabil-diğince toplumun tüm kesimleri olarak daha fazla ayağa kalkmalıyız, daha fazla

örgütleniyor olmalıyız, daha fazla mü-cadele ediyor olmalıyız. Çünkü bu, bu antidemokrasinin, iktidarın el arttırma-sıdır. AKP tipik bir kapitalisttir, tipik bir emperyalisttir hükümet olarak, devlet olarak. Ortadoğu halklarının yaratmış olduğu dinamizmi şimdiden Türkiye’de yaratmamız gibi bir görevle karşı karşı-ya olduğumuzu çok şiddetli bir şekilde hatırlatıyor bu durum bize.

Önümüzde 1 Mayıs var. Emekçi Hareket Partisi bütün bu politikalar çerçevesinde alanda kendini nasıl gösterecek?EHP logosunda ifadesi bulunan özgül

alanlarla ilgili çok yoğun bir mücade-le yürütüyor. Mesela bizim şu an kadın cinayetleri ile ilgili çok temel bir politik hattımız var. Ve bu hat üzerinden yasa tasarısı teklifimizi meclise sunmuş bulu-nuyoruz. Ve çok ısrarlı bir şekilde eylem-lerimiz devam ediyor. Bu açıdan birleşik bir kadın mücadelesinin öncülüğünü yürütüyoruz. Bu bizim açımızdan çok önemli. Kadınların gücü, cinsel kimliği ve cinsel yönelimi nedeniyle ayrımcılı-ğa uğrayan LGBTT’lerin gücü 1 Mayıs’a taşınıyor olacak. YGS şifresi ile patlayan bir şekilde Liseli Hareket alanlara dö-küldü. Muhteşem bir dinamizm yarattı. Bence bunun sürekliliği önemli. Gençlik hareketi saman alevi gibi derler, Liseli Hareket’te bunun aksi bir şeyi yaparak parlayıp sönmeyecek. Bunun dışında gençlik 4 Aralık Dolmabahçe’den beri kurmuş olduğu mücadeleyi devam etti-riyor. Geleceksizliği ile ilgili çok ciddi bir mücadele alanı içerisinde; Genç-Sen’de bir mücadele yürütüyor gençlikten ar-kadaşlarımız.

Bunun dışında biz her hafta gittikçe artan bir şekilde, gittikçe politize olan bir biçimde ayrı bir alan olarak faili meçhul-lerle ilgili bir mücadelenin yürütülmesi, Ergenekon ile ilgili mücadelenin dipdiri tutulması, darbecilerle ilgili mücadele-nin dipdiri tutulması için her hafta Cu-martesi Anneleri’ne İstanbul genel üyesi olarak ve tabii ki illerden dönem dönem gelen yoldaşlarımızla beraber katılıyor durumdayız. Bu nedenle bizim o alanın tüm özneleriyle beraber 1 Mayıs alanına bunun anlamını, ifadesini taşıyor olaca-ğız. Bu tabii ki Ergenekon hesaplaşma-sında anlamını 1977’deki kaybettiğimiz 37 kişinin hesabını sormak da yatıyor. Bu nedenle bizim açımızdan Cumar-tesi Anneleri ile 1 Mayıs’ın kesişen çok önemli bir anlamı var. Bunu da alana ta-şıyor olacağız.

Bütün illerimiz yoğun bir çalışma yü-rütüyor. Afişlerimizle, pankartlarımızla, bildirilerimizle toplumun birçok dama-rına akmaya çalışıyoruz. Mahallelerde, ilçelerde yoğun bir faaliyet yürütüyoruz. Ve bu illerimizin bu yoğun çalışması yü-rekleri çarpa çarpa 1 Mayıs’ta da bunun güzel resmini çiziyor olacak.

1 Mayıs alanı olan Taksim Meydanı yıllardır yürüttüğümüz mücadeleler sonucunda emekçilerin, devrimcilerin alanı oldu. Bu kadar hak gasplarının olduğu, sömürü yasalarının çıkartıldığı, esnek ve güvencesiz çalışma koşullarının dayatıldığı, toplumun ezilen her kesimine yönelik baskının arttığı bir dönemde bu yılki 1 Mayıs Meydanı sizce nasıl olacak? Geçen seneye göre, 2011 1 Mayıs’ının

çok daha kalabalıklaşacağını, toplumsal-laşacağını düşünüyorum. Çünkü, gelinen son durum toplumun tüm kesimlerinin bu baskılar karşısında siyasallaşacağını açıkça göstermektedir. Çok coşkulu bir 1 Mayıs bekliyorum. Tüm işçilerin emekçi-lerin, kadınların, gençlerin, LGBTT’lerin, ezilen tüm halkların bayramını partim adına kutluyorum.

Biz yapmalıyız, Biz başarmalıyızEmekçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sibel Uzun’la 1 Mayıs’a yaklaştığımız şu günlerde parti politikala-rına dair bir söyleşi gerçekleştirdik.

Ergenekon he-saplaşmasında

1977’deki kaybettiğimiz 37 kişinin hesabını sor-mak da yatıyor. Bu neden-le Cumartesi Anneleri ile 1 Mayıs’ın kesişen çok önemli bir anlamı var.

Bütün illerimiz yo-ğun bir çalışma

yürütüyor. Afişlerimizle, pankartlarımızla, bildiri-lerimizle toplumun bir-çok damarına akmaya çalışıyoruz.

Halkın oy vermiş olduğu, seçtiği kişi-

ler tutuklanıyor. Şimdi de “Seçilecek olanlar” ya-saklanmaya başlandı. Bu yasaklanma siyasal bir refleksle karşılanmıştır.

Page 6: Emekçi Hareket 15. Sayı

26 Nisan 20116

İbrahim Keskin’e özgürlük“Demokrasi”nin adının geçtiği fakat uygulanmadığı Türkiye’de keyfi tutuklamalar devam ediyor. Samsun tütün işçileriyle omuz omuza direnen EHP üyesi İbrahim Keskin tutuklandı.

Hükümetin yeni liberal politikaları sonucun-

da satılan ve kapatılan Tekel fabrikalarının üretime de-vam eden tek fabrikası olan Samsun Tekel Fabrikası’ndan da 120 işçinin işten çıkarıl-masının ardından başlayan Tekel direnişine polis saldır-dı. 120’nin üzerinde işçi ve direnişe destek ve güç veren devrimci gözaltına alındı. Gözaltına alınanların 120’si aynı günün gecesinde bırakı-larken 7 kişi sonraki gün sav-cılığa çıkarıldı. Savcılığa çıka-rılan işçilerin arasında olan Emekçi Hareket Partisi üyesi İbrahim Keskin tutuklanarak cezaevine gönderildi.

İşçi sınıfıyla omuz omuzaEmekçi Hareket Partisi

işçi mücadeleleri ve sınıf savaşımlarında tereddüt-süz yer almıştır. Yoldaşımız İbrahim Keskin de, Anka-ra’daki Tekel direnişinin tamamında işçilerle omuz omuza bulunmuştur. Ege-menler tarafından işçi sı-nıfının mücadelesini geri püskürtmek amaçlı yapılan

bu saldırıların sonuç ver-meyeceği işçilerin ve dev-rimcilerin kararlı duruşuyla apaçık ortadadır. Samsun Tekel Fabrikası’nda dire-niş tüm baskılara rağmen devam ederken, Tekel işçi-leri tutuklanan yoldaşımız İbrahim Keskin’in yanında olduklarını göstermişlerdir.

Zafer direnişle gelecekTekel işçilerinin “Zafer

Direnen Emekçinin Olacak” şiarıyla, taşeronlaştırmaya, sendikasızlaştırmaya ve 4/C koşullarına karşı Ankara’da başlattıkları direnişlerine saldıran AKP hükümeti ve sermaye saldırılarına de-vam ediyor. Ve ülkenin her köşesinde başlatılan işçi di-renişlerine ve devrimcilere saldırmaya devam edecek-tir. Fakat işçiler ve devrim-ciler büyük bedeller ödeye-rek büyüttükleri sosyalizm mücadelesinde bir adım bile gerilemeye neden ol-mayacaktır. Emekçi Hareket Partisi tüm haksızlıklara; sömürüye , zulme karşı baş-kaldıran işçiler, emekçilerle

omuz omuza dayanışmaya devam edecek ve devrimci yolunda yürüyerek sosya-lizme bir adım daha yak-laşacaktır. Hiçbir baskının zulmün ve tutuklamanın Emekçi Hareket Partisi’ni geriletmeye yetmeyeceğini göstermektedir.

1 Mayıs’ta EHP saflarına 1 Mayıs’a yaklaştığımız

bugünlerde hükümetin iş-çilere ve devrimcilere karşı

arttırdığı saldırılarına ve tu-tuklamalara karşı daha güç-lü alanlarda olmaya devam edeceğiz. Herkesi de, sis-temin ve sistemin şimdiki temsilcisi AKP hükümetinin sömürüsüne, adaletsizliği-ne ve tutuklamalara karşı 1 Mayıs’ta Emekçi Hareket Partisi saflarına çağırıyoruz.

Kadir Can Alkır

11 Nisan Pazartesi günü direnişteki işçilere yapılan polis müdahalesi ile gözaltına alınan 127 kişiden İb-rahim Keskin’in tutuklanarak Bafra T Tipi Cezaevi’ne gönderilmesine sessiz kalmayan EHP İstanbul, Anka-ra, Eskişehir, Mersin ve Bursa’da kart atma eylemleri gerçekleştirdi.

EHP, bu eylemlerde İbrahim Keskin’in tutuklanma-sının bu ülkede yaşanan ilk adaletsizlik olmadığına; bu ülkede işçilere, emekçilere, devrimcilere, kadın-lara, gençlere, Cumartesi Anneleri’ne ve ezilen tüm kesimlere adalet olmadığı vurgusunu yaptı.Yapılan basın açıklamasından sonra eylem fotoğraflarından oluşturulan kartlar postanelerden İbrahim Keskin’e gönderildi. İstanbul Özge Akman

1 Nisan 2010’da Ankara’da gerçekleştirilen TEKEL eyleminde içlerinde sendi-ka ve siyasi parti genel başkanlarının da bulunduğu 111 kişiye dava açıldı.

Yaklaşık 7 aydır tutuklu bulununan SDP ve TÖP yöneticilerine yönelik davanın ilk duruşması 13 Nisan’da gerçekleştirildi.

EHP, tutuklu yoldaşları İbrahim Keskin’e birçok ilde kart atma eylemi gerçekleştirdi.

TEKEL’in özelletirilmesinin ardından 4-c statüsüne ge-

çirilerek çalıştırılmak istenen TE-KEL işçileri Ankara’da 78 gün sü-ren bir direniş gerçekleştirmişti. 1 Nisan 2010’da tekrar Ankara’da bir araya gelerek 4-C statüsünü ve hükümetin bu konudaki ısrarını protesto etmek isteyen işçiler ve destekçileri polisin saldırısıyla karşılaşmış, daha Ankara’nın gi-rişinde gözaltına alınan işçiler ol-muştu.

111 kişiye dava açıldıAradan geçen bir yıl içerisinde

78 gün süren direniş ve protesto gösterilerine rağmen hükümet

, 4-C diye bilinen ve güvencesiz çalışma koşullarını dayatan bu yasayı geri çekmedi. Hatta geçt-ğimiz aylarda çıkarılan Torba Yasa ile birlikte bu koşullar daha da ağırlaştırıldı. Bunlar yetmez-miş gibi şimdi de bu protestoları gerçekleştiren işçiler ve destek-çilerine “2911 sayılı toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanunu”na muhalefetten 3 yıl 6 aydan 8 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. AKP’nin ileri demokrasisi hakkı-nı arayan işçilere ve onların bu mücadelede her daim yanlarında olan sosyalistlere yine adliye ko-ridorlarını gösterdi.

3 Haziran 2011’de Ankara 19. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek olan davada yargıla-nanlar arasında DİSK eski Genel Başkanı Süleymen Çelebi, KESK eski Genel Başkanları Sami Evren ve İsmail Hakkı Tombul, Eğitim-Sen Genel Başkanı Zübeyde Kı-lıç, TEK-GIDA İŞ Sendikası Genel Başkanı Mustafa Türkel, TKP MK Üyesi Erkan Baş ve Emek-çi Hareket Partisi Eskişehir İl Başkanı Can Çoksöyler’le birlik-te 5 EHP üyesinin de içlerinde bulunduğu 111 kişi bulunuyor.

Devrimcilere adaletin olmadığını açıkça göste-

ren duruşmada, tutuklu yargı-lanan SDP ve TÖP yöneticile-rinin ifadeleri yine alınmadı. Davaya destek için gelen dev-rimcilerin ikinci yarıda içeri alınmamasının ardından kısa sürede hiçbir gerçek olgu çer-çevesine dayanmayan “Birinci Devrimci Karargah Davası” ile birleştirilmesine ve davanın Ağustos ayına ertelenmesine karar verildi. Tutuklu bulunan devrimciler bu karara tepki-lerini gösterirken darp edile-rek duruşmadan çıkartıldılar.

Öfke dışarıya taştıMahkemenin görüldüğü

Beşiktaş’ta dava süresince bek-leyen ve birçok ilden gelen da-vayı izlemeye gelen Sıra Kimde İnisiyatifi bileşenleri ise uygu-lanan hukuksuzlukları, komp-loyu sloganlarıyla ve gerçek-

leştirdiği oturma eylemleriyle protesto etti. Polisin tepkisi ise her zamanki gibi sert oldu. Gaz bombaları yine haksızlığı, hu-kuksuzluğu protesto edenlere dönük kullanıldı.

7 aydır süren bu siyasi komplo, ilk duruşmasında da adaletin devrimcilerden yana olmadığını açıkça ortaya koy-du. Devrimcilere yönelik bu siyasi komplolara ve adalet-sizliklere karşı Emekçi Hare-ket Partisi siper yoldaşlarının yanlarında olmaya devam edecektir.

TEKEL direnişine dava Devrimcilere adalet yok!

EHP’den İbrahim’e mektup

İstanbul

Eskişehir

Mersin

Bursa

AnkaraBAT’ta direnenler kazandıSamsun Sigara Fabrikası’nda işten atılan 120 işçi için Tek-Gıda İş Sendikası ile BAT yöneticileri arasında yapılan görüşme sonucunda anlaşma sağlandı.

31.03.2011 günün-de başlayan direniş

iki polis müdahalesi iki yüzü aşkın gözaltı bir tu-tuklama, bir çok yaralı, birçok baygınlık ve sinir krizi geçiren işçilerle be-raber, dört polis yaralan-ması ile bugüne kadar geldi. Direnişe başlan-gıcından bitimine kadar eylem sahasından ayrıl-madan destek veren EHP, ÖDP, TKP, HALKEVLERİ, TÖP, TekGıda-İş sendikası işçilerin sesi olmaya de-vam etti 18.04.2011 tari-hinde Tek-Gıda-İş Sendi-kası Genel sekreteri Mecit AMAÇ ile BAT yetkilileri arasında çok sert olarak devam eden görüşmeler-den anlaşma çıktı. İşçilere sunulmak için Paketler hazılayan BAT yetkilileri üzerinde anlaşılan teklif paketinin işçiye sunulma-sını istemiş yapılan oyla-mada işçilerin çoğunluğu paketi kabul edince anlaş-

maya varıldı. İşçilerin biri haricinde hepsi protokolü imzaladı. Bir işçi ise konu-yu mahkemeye taşıyaca-ğını ve işe iadesini isteye-ceğini belirtti.

Direniş tarihe geçtiBAT’da çalışan sendika-

sız işçilerin de Tekgıda-İş sendikasına üye olması ko-nusunda BAT yöneticileri ikna edilerek konu proto-kole dahil edildi. 3 Mayıs 2011’ de İstanbul’da bir komite oluşturulması ka-rara bağlandı.

Hak arama alanların-da neyin, ne zaman, nasıl olacağının hiç belli olma-dığını, eylemlerin nelere gebe kalacağını tahmin etmenin zor olduğunu, her zaman görmüşüzdür. Eylem alanlarında çok uç görüşlerden insanla-rın tartışma, birbirlerini anlama şanslarını emek tabanında bulduklarına şahit olduk BAT eylem-

lerinin milletvekili ada-yı doğurduğunu gördük. BAT eylemine kadar olan yaşamını milliyetçi muha-fazakar olarak sürdüren BAT işçisi Mahmut Çelik TKP saflarından milletve-kili adayı olarak seçimle-re katılma kararı aldı ve aday oldu.

İşçinin okulu olan hak arama eylemlerinde; sa-hada işçilerin ülkenin en temel sorunlarını nasıl tartıştığını, hükümetin köylüye destek politika-larının ne kadar yanlış ol-duğunu, özelleştirmenin ne kadar yanlış politika-

larla yapıldığını tartışır-ken gördük.

“Ben yaptım oldu.” dö-neminin Türkiye’de bitti-ğini bize hissettiren BAT eylemi, direniş tarihinde-ki yerini şimdi-den aldı.

Turgay Suiçmez

Halil Altunpolat Özge Akman

İbrahim Keskin’e aşağıdaki adresten

mektup gönderebilirsiniz

Adres: İbrahim Keskin

BAFRA T TİPİ KAPALI CEZA İNFAZ KURUMU

BAFRA / SAMSUN

Page 7: Emekçi Hareket 15. Sayı

26 Nisan 2011 7

İstanbul 1 Mayıs’a hazır-lanan İstanbul İl Örgütü

yıllar sonra kazanılan Taksim alanının ev sahipliğini yapar-ken, Beyoğlu, Kadıköy, Güngö-ren, Küçükçekmece’de açılan stantlar ve yaygın gazete da-ğıtımlarıyla İstanbul halkını 1 Mayıs’a çağırıyor.

Krizin koşullarının her geçen gün ağırlaştığı dönemde, Dai-ma kuramsal dergisini çıkartan örgütümüz İstanbul’da Hakan Öztürk’ün sunumuyla 1 Mayıs çağrısı gerçekleştirdi.

Adaletin olmadığı bu ülkede, mücadelesini sürdüren örgütü-müz, Sıra Kimde İnisiyatifi ile SDP TÖP davasında nöbet tuta-rak, seçim yasağı getirilen Kürt halkıyla yürüyüşler gerçekleş-tirerek, Cumartesi Anneleri’nin

direnişinde daima var olarak, tutuklanan İbrahim yoldaşı-mıza kart atma eylemi gerçek-leştirerek 1 Mayıs’a demokrasi mücadelesinin sürekliliği ile yürüyor.

Bursa Emekçi Hareket Partisi’nin örgütlü olduğu tüm illerde olduğu gibi Bursa’da da 1 Mayıs çalışmaları hız kesme-den devam ediyor. Başta Uludağ Üniversitesi ve Görükle köyün-de yaygın propaganda çalışması yürütülürken, Fomara meyda-nında açılan stantlarla Emekçi Hareket gazetesi Bursa halkıyla buluşuyor. Haftalık siyasal gün-dem toplantılarında EHP MK üyesi Gökhan Asan’ı ve EHP Si-yasi Büro Üyesi Gülsüm Kav’ı ağırlayan Bursa İl örgütü, bu yıl ilk defa 1 Mayıs’ta Taksim’e EHP

otobüsüyle gidecek. Kocaeli Emekçi Hareket

Partisi Kocaeli İl Örgütü yakla-şan 1 Mayıs için çalışmalarını sürdürmektedir. Her gün Fet-hiye Caddesi’nde Emekçi Hare-ket gazetesini dağıtan EHP’liler politik düşüncelerini halka anlatarak, ülkedeki adaletsiz-liğe, işsizliğe karşı mücadele çağrısı yapmaktadır. Herkesin katılabileceği genel üye toplan-tıları örgütleyerek yaklaşan 1 Mayıs’ı tartışmakta ve insanla-rı 1 Mayıs’a davet etmektedir. 27 Nisan Çarşamba günü ise EHP Siyasi Büro Üyesi Hakan Öztürk’ün katılımıyla Daima Kuramsal dergisinin sunumu yapılacaktır.

Ankara Emekçi Hareket Par-tisi Ankara İl Örgütü 1 Mayıs ça-

lışmalarına merkezde, ilçelerde ve mahallelerde faaliyetlerini örerek sürdürmektedir. Ge-rek mahallelerde yapılan siyasi gündem toplantıları ile gerek merkezindeki haftalık genel üye toplantısı ile 1 Mayıs faali-yetlerini devam ettirmektedir. Faaliyet yürüttüğümüz ilçeler-de ve şehir merkezinin bir çok yerinde afiş çalışmalarımız sür-mekte ve partimizin 1 Mayıs’a giderken kullandığı “ Adalet Yoksa, İşsizlik Çoksa , Söz, Yet-ki, Karar , İktidar Halka” sloganı Ankara’nın tüm ilçe ve mahal-lerine taşınmaktadır. Yapılan stant çalışmaları ile Emekçi Hareket gazetemiz dağıtılarak insanlar 1 Mayıs’a davet edil-mektedir. Faaliyetlerimiz gerek stantlar ile , gerek ilçe ve ma-

hallelerimizde yapacağımız film gösterimleri ile son güne kadar devam edecektir.

Eskişehir EHP Eskişehir İl Örgtü 1 Mayıs’ta Taksim’e gi-diyor. Üniversite ve liselerden, Odunpazarı’nda mahallelerden ve Doğançayır Köyü’nden birle-şerek Taksim’de olacağız.

Her gün çarşı merkezi ve üniversitelerde açılan stant-larımızda işçiler, emekçiler ve öğrencilerle buluşuyoruz. Emekçi Hareket gazetemiz ve bildirilerimizle, partimizin sesi-ni tüm halkımıza ulaştırıyoruz. Sömürüye ve zulme karşı du-ran herkesi 1 Mayıs’ta Taksim’e partimiz saflarına ça-ğırıyoruz.

Devrimcilere, gazetecilere, emekçilere, halklara, kadın-

lara, cinsel yönelimi yüzünden ezilenlere, gençlere, Cumartesi Anneleri’ne adalet yok.

Bu ülkede ağzını açan herkes tutuklanıyor. Hükümet her istedi-ği olsun kimse karşı çıkmasın isti-yor. Karşı çıkabilecek her kesimin üzerine gidiyor, mahkemeye bile çıkarmıyor, savunma hakkı bile vermiyor, aylarca tutukluyor. Ada-let yok.

Emekçilerin direnişlerinde, grev çadırlarında omuz omu-za mücadele edenler tutuklu. Samsun’da sigara fabrikasında polis saldırısına direnen işçilerle omuz omuza olan EHP üyesi yol-daşımız İbrahim Keskin tutuklu. Adalet yok.

Siyasi bir komplo ile SDP genel başkanı Rıdvan Turan, TÖP sözcüsü Oğuzhan Kayserilioğlu ve çok sayı-da devrimci tutuklu. Adalet yok.

Kitap yazan, hükümetten fark-lı düşünen gazeteciler, Ahmet Şık tutuklu. Adalet yok.

Dilini, kültürünü, haklarını sa-vunan Kürt halkına ve temsilcile-rine, inançlarını savunan Alevilere, karanlığa kurbanlar vermiş Erme-nilere, Hrant Dink’e adalet yok.

Kadın katilleri serbest, öğren-cileri coplayanlar serbest, nefret cinayeti işleyen katiller serbest,

kayıpların katilleri, işkenceciler serbest, kontrgerilla şefleri ser-best, vergi kaçakçıları, ihaleciler serbest, darbeciler hastalık numa-rasıyla firarda. Adalet yok.

Yandaşlarına adil, halkına adaletsiz düzene karşı 1 Mayıs’ta Taksim’e.10 milyon emekçiye, üniversite

mezunu gençlere, ev kadınlarına, ta-rım emekçilerine, esnafa işsizlik çok.

Hükümet vaat ediyor. Diyor ki “önümüzdeki 5 yıl içinde işsizliği düşüreceğiz”. Ama emekçilerin yıl-lardır süren işsizliğe sabrı artık yok, beş yıl daha işsizlik çok.

Başbakanlık TÜİK’e işsizlik ra-kamlarını düşük göster diyor, ama işsizlik düşmüyor. Arkadaşları-mız, akrabalarımız, kardeşlerimiz, tanıdıklarımız ya işsiz ya da işsiz kalmamak için en kötü şartlarda çalışmayı kabul etmek zorunda

kalıyor. İstatistikler yalan söylü-yor, emekçiler gerçeği evlerinden biliyor; işsizlik çok.

İşsizliği emekçilerin eğitimsiz-liği olarak göstermek istiyorlar. Çözümü mesleki eğitim olarak gö-rüyorlar yine emekçileri oyalıyor-lar. İş vaat eden yok, oyalayan çok. Bugün git yarın gel düzeni devam ediyor. Alnımızın teriyle kazanma-yı değil, ölmeden sürünmeyi, sa-daka ile yaşamayı vaat ediyorlar. İş istiyoruz kurs diyorlar, iş isti-yoruz, biz sizi arayacağız diyorlar. Hükümet zenginlerle birlik emek-çileri oyalıyor. Eğitimli üniversite-lilere niye iş yok? Öğretmene, mü-hendise, mezunlara niye iş yok? Vaatlere karnımız tok, işsizlik çok.

Patronların düzeni adaletsizliktir, işsizliktir. Çözüm halk iktidarıdır.Hükümet, devrimcileri, gaze-

tecileri tutuklatıyorsa, kitapları yasaklıyorsa, emekçilere göz dağı veriyorsa, gençlere polisi saldırtı-yorsa, kadın katillerini, işkenceci-leri, iş cinayetlerinde patronları, faili meçhullerin sorumlularını koruyorsa, adalet yoksa; söz, yetki, karar, iktidar halkın olmalıdır!

10 milyon emekçi iş bekliyorsa, milyonlar güvencesiz, düşük üc-retli, sigortasız çalıştırılıyorsa, bu düzen bizlere iş, ekmek değil sa-daka vaat etmekten başka yol bu-lamıyorsa, işsizliğe, güvencesizli-ğe, geleceksizliğe karşı direnenler polis devletiyle karşılaşıyorsa, eğitimsizlik değil işsizlik çoksa söz, yetki karar halkın olmalıdır!

Diktatörlerine ve işsizlik düze-nine karşı meydanları zapt eden Ortadoğu halklarının izinden, kokuşmuş kapitalizmin nükleer felaketleri karşısında yaşam mü-cadelesi veren Japon halkının umu-duyla, kesintisiz devrim yolunda dövüşe dövüşe zapt ettiğimiz Tak-sim Meydanı’nda birleşelim.

1 Mayıs’ta adaletsizliğe ve iş-sizliğe karşı, halk iktidarı için her-kesi Taksim Meydanı’na Emekçi Hareket Partisi’nin kortejine Yıldız Yumruk olmaya davet ediyoruz.

ADALET YOKSA, İŞSİZLİK ÇOKSASÖZ, YETKİ, KARAR, İKTİDAR HALKA

1 Mayıs’ta Taksim’e1 Mayıs’ta adaletsizliğe ve işsizliğe karşı, halk iktidarı için herkesi Taksim Meydanı’na çağıran Emekçi Hareket Partisi örgütlü olduğu illerde çalışmalarını sürdürüyor.

Adaleti veişsizliği sordukBu ülkede adaletin olduğunu dü-şünüyor musunuz?

Osman Can Yılmaz-Kesinlikle hayır. Türkiye’de insan hakları diye bir şey söz konusu değil. Polisin kullandığı gücün orantısız olduğu-nu düşünüyorum. Eskişehirspor maçlarında polis bizlere de saldır-maktan geri durmuyor.

Remzi Kocaoğlu-Hayır. Adalet-sizlik almış başını gidiyor. Adalet bir tek zengine var. Zenginler, ada-leti istedikleri gibi kullanıyorlar. Gazetecilerin tutuklanması adale-tin onların elinde olduğunu göste-rir bize.

İşsizlik rakamlarının azaldı-ğını açıkladılar. Söylendiği gibi işsizlik gerçekten azalıyor mu?

Osman Can Yılmaz İşsizlik oranlarının azaldığını açıklıyorlar ama ben aksine arttığını düşünü-yorum. İşten atılan işçileri de hesa-ba katarsak işsizliğin tırmandığını görebiliriz. İşsizlik özellikle bu hü-kümetin uyguladığı politikalar so-nucu artıyor. Gerçi hangisi gelirse gelsin sistem kalıcı.

Remzi Kocaoğlu-İşsizliğin düş-tüğüne inanmıyorum. Çünkü en ya-kın çevremde çoğu insanın işsiz ol-duğunu görüyorum. Abim KPSS’den 80 puan almasına rağmen bu yıl atanmadı. KPSS, YGS’deki yolsuz-luklar bizi çıkmaza sokuyor. İşsizli-ğin azaltılmaya çalışılmasını doğru bulmuyorum. Bizden çok kendileri-ni kandırıyorlar. Bunu biz yaşıyoruz.

Her yerde 1 Mayıs hazırlığı

77’nin hesabı sorulacak1 Mayıs 1977’de İstan-bul’ da Taksim’de olan

biri olarak, yapılan saldırıları nasıl değerlendiriyorsunuz, neler yaşadınız biraz anlata-bilir misiniz?

Bu konunun üzerine birçok şey yazıldı, çizildi hepimiz bun-ları okuduk, bir dönem uzun uzun tartışıldı, ancak üzeri ka-patıldı. O zaman art arda geli-şen saldırılar üzerine, göster-melik olarak olaydan yaklaşık bir veya iki ay sonra Kara Kuv-vetleri Komutanı emekliye sevk edildi. Saldırıların, nedeni tabi-

ki de solcuları, muhalefeti sin-dirme çabasıydı. O dönem, cılız bir muhalefet yoktu, biliyorsu-nuz 1 Mayıs 1977 dendiğinde sadece Taksim akla gelmez, aynı zamanda Türkiye toprakla-rında en güçlü devrimci yapının da kuruluş günüdür.

O dönem, bugünün partileri gibi bütün üyelerine ulaşabi-len, bir yerden bir yere gider-ken çok organizeli bir yapı da yoktu. Malum cep telefonları, bilgisayar, internet vs. yok. Biz de Keçiören Asfalt’ tan DİSK’ten arkadaşlarımız ve tam olarak

tanımadığım solcu diye bildiği-miz (daha sonra hepimiz Dev-Yol davasında tekrar karşılaş-tık) arkadaşlar ile bir minibüs kiralayıp İstanbul’ a gittik. Tak-sim Meydanı’na girdikten, işte sloganlar falan atıyoruz, halay çeken gruplar var, çok geçme-den, tabi bire bir ilk açılan ate-şi görmedim ama daha sonra kargaşa esnasında baktığımız-da hotelin üst katından yüzleri maskeliler taramalı tüfekler ile ateş açtılar. Tesadüfen biz Mar-mara Hotel’in yakınında du-ruyorduk. Yani daha sonradan

arkadaşlardan duyduk Kazancı yokuşunda panzerlerin, insan-ları aşağıya doğru ittiğini, galiba bir kamyon ile panzer arasında sıkıştırıldıklarını. O tarafa doğ-ru bir sürükleniş vardı, ancak ben o tarafa pek yaklaşamadım. Ahmet Haslı bizim minibüsten gelen arkadaşımız, kargaşa sı-rasında yaralanmıştı, onunla ambulansa hastaneye gittik. Yani, tabi üstünden çok zaman geçti ama şunu iyi biliyorum ki çok organize bir saldırıydı. Polis ateş açılan kısma doğru hiçbir müdahale gerçekleştir-

medi tam tersi gözaltı yapmaya tutuklamaya başlamıştı insan-ları, yaralı çok fazla vardı. Yani hatırladıklarım bu kadar. Daha sonra öğrendik 34 kişi hayatını kaybetmiş, 150 küsür kişi ya-ralanmış. Yani saldırı devletin, solculara, devrimcilere yönelik saldırısıdır, saldırılar şekil de-ğiştirerek bugün yine yapılmak-tadır. Emekçi Hareket Gazetesi’ ne teşekkür ederim böyle şey-leri tekrar tekrar, ya-yınladıkları, gündem ettikleri için.

1 Mayıs’ta adaletsizliğe ve işsizliğe karşı, halk iktidarı için herkesi Taksim Meydanı’na çağıran Emekçi Hareket Partisi örgütlü olduğu illerde çalışmalarını sürdürüyor.

Gökhan Asan

1 Mayıs 1977’de Taksim’de bulunan Metin Metin ile 34 devrimcinin katledildiği o günü konuştuk.

1. En sevdiğiniz erdem? İdealist olmak

2. Başlıca özelliğiniz? Dürüstlük

3. Mutluluk nedir? Yaşamak

4. Mutsuzluk nedir? Yaşamaktan zevk almamak

5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? İçki içmek

6. En nefret ettiğiniz kötü huy? İnsanlara yapmacık davranmak

7. En sevmediğiniz şey? Irkçılık

8. En sevmediğiniz kişiler? Müdürlerim

9. En sevdiğiniz iş? Peyzaj

10. En sevdiğiniz şair? Nazım Hikmet

11. En sevdiğiniz yazar? Nihat Behram

12. Kahramanınız? Deniz Gezmiş

13. Kadın kahramanınız? Annem

14. En sevdiğiniz çiçek? Papatya

15. En sevdiğiniz renk? Kırmızı

16. En sevdiğiniz yemek? Makarna

17. En sevdiğiniz düstur? Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine

18. En sevdiğiniz söz? Ekmek bulamıyorsanız pasta yiyin

18SORU

Bu a

nket

K. M

arks

’ın k

ızla

rı Je

nny

ve L

aura

ile

oyna

dığı

bir

oyu

ndan

alın

mışt

ır.

Kemal Yılmaz EHP Eskişehir Parti Dostu

Özgür Budaker

Page 8: Emekçi Hareket 15. Sayı

Kadınlara uygulanan tacizle-rin, tecavüzlerin, şiddetin önü-

ne geçilemiyor. Bir yandan da kadın cinayetleri davalarında uygulanan indirimler karşımıza çıkıyor. Geçti-ğimiz hafta içerisinde üç kadın daha öldürüldü ve öldürülen kadınların görülen davalarında, katiller haksız tahrik indiriminden faydalandılar.

Mersin’de Aysel T. tedavi görme-sine rağmen çocuğu olmadığı ge-rekçesiyle kocası tarafından boğazı kesilerek öldürüldü. İzmir’de ise iki

çocuk annesi 19 yaşındaki kadın, başka bir erkeğin evlenme teklifini kabul etmediği için öldürüldü. Ge-çen yıl Kadime Şanlı kocası tara-fından bıçaklanarak öldürülmüştü. Geçtiğimiz günlerde görülen davada Hüseyin Şanlı’ya “Kadime Şanlı’nın Facebook’ta evlenmeden önceki so-yadını kullandığı ve ilişki durumunu belirtmediği” için haksız tahrik indi-rimi uygulanarak cezası 16 yıl 8 aya indirildi.

Emekçi Hareket 15 Günlük Gazete İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Fadik Temizyürek - Bozkurt Mah. Türkbeyi Sk. No:79-81 Şişli/İstanbul Basıldığı Yer: Ezgi Matbaası - Sanayi Cad. Altay Sk. No:10 Yenibosna/İstan-bul Türü: Yaygın Süreli Yayın Genel Yayın Yönetmeni: Emre Öztürk, Görsel Tasarım: Gürkan Köse, Pınar Atalar, Nacican Altın Haber Koordinatörü: Rıfat Çapar, Melike Çınar İstanbul:Barış Şahin Eskişehir: Merve Demir Ankara: Yaşar Türk Dağıtım: Sanem Deniz Kural [email protected]

ADIYAMANAFYONANKARA

MAMAKÇANKAYA

ANTALYA

AYDIN

BARTINBOLUBURSAÇANAKKALEÇORUM

ODUNPAZARI

GÜNGÖREN

DEVREK

KÜÇÜKÇEKMECEKADIKÖY

MALATYA

SAMSUNTRABZONYALOVAZONGULDAK

HATAY

TELEFON

0506 828 78 66�

0555 552 78 65

0543 958 58 530539 986 84 51

0536 882 31 040555 686 84 68

0507 787 97 750222 229 36 030507 995 81 26

0506 976 61 440507 213 50 46

0507 707 20 03

0531 687 10 71

0555 839 86 52

0553 740 67 190506 976 61 44

0507 959 34 590507 371 02 12

ADRES

Yükseltepe Mah. 1666. Cad. 1945. Sk. No: 1 Keçiören

Yasa Cad. Yasa Han No: 24 Kat: 3 D:31

Tepecik Mah. Çeltik Geçidi Sk. Seymen Apt. No: 2 D: 5

Çay Mah. Çay 2 Sokak No:27/A Devrek

MAIL

[email protected]

[email protected]

[email protected]

[email protected]

[email protected]

w w w. e h p. o r g. t r a d re s i n d e n g a ze te m i ze a b o n e o l a b i l i r s i n i z

[email protected]@ehp.org.tr

Abone FormuAdınız Soyadınız:

Emekçi Hareket gazetemizi düzenli takip etmek için aşağıdaki formu doldurarak abone olabilirsiniz.

1 yıllık abonelik için 0749 471420035001 Şükrü Oral adına Ziraat Bankası hesap numarasına 15 TL yatırarak formu Feridiye Cad. No 41 Taksim / İstanbul adresine postalayınız.

E-Postanız:

Adresiniz:

Mesleğiniz:

Telefon Numaranız:

Maliye BakanıMehmet Şimşek

..

‘‘

Yeniden yapılandırmaya ilgi çok!Yeniden yapılandırmaya mükellef ve diğer vatandaşların çok büyük ilgisi olduğunu kaydeden Şimşek, ‘’Gerçekten çok başarılı bir yapılandırma gerçekleştiriliyor. Vatandaş, bu tarihi fırsatı çok iyi şekilde kullanıyor’’ dedi. Şimşek, “Şu ana kadar 2 milyon 675 bin 40 kişinin borçları yeniden yapılandırma için başvurduğunu, başvuru sahiplerinin 34-35 milyar liralık borcu yeniden yapılandırmaya tabi tuttuğunu” sözlerine ekledi.

‘‘

ı lISTE KRIZAğır ceza yasası Meclis’ten geçmedi

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun Meclis’e sunduğu yasa tasarısı MeclisAdalet Komisyonu’na gönderildikten sonra, Meclis’in tatile girdiği gerekçesiyle askıya alındı.

Kadın Cinayetle-rini Durduracağız

Platformu’nun, 2010 yazın-dan bu yana Türkiye’nin farklı illerinde; sokaklarda, adalet saraylarında, kitle iletişim araçlarında, üniversitelerde yaptığı çalışmaların sonunda Hakim Eray Karınca, koca-sı tarafından öldürülen Ayşe Paşalı davası için avukatı Elif Kabadayı Tatar, Çağdaş Hu-kukçular Derneği üyesi Avukat Saliha Şahin’le birlikte çalışa-rak tamamladığı yasa tasarısı kadın cinayetlerinin durduru-labilmesi için bütünlüklü bir ele alışın şart oluşundan yola çıktı. İçeriğinde Ceza Kanunu ve 4320 sayılı Ailenin Korun-masına Dair Kanun’da yapıl-ması gerekli olan değişiklikler mevcut.

İndirim değil, ağır cezaCeza Kanunu’nda kadın

katillerinin haksız tahrik, et-kin pişmanlık, gelecek, iyi hal gibi gerekçelere dayanarak ceza indirimi almalarını orta-dan kaldıran, kadınları öldü-renlerin ceza indirimlerinden yararlanamayacağı şekilde düzenlemeler var. Aynı za-manda namus saikiyle, cinsi-yet ayrımcılığı nedeniyle, cin-sel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığı nedeniyle cinayet-lerde ağırlaştırılmış müebbet

hapis öngörülüyor. 4320 sayı-lı Ailenin Korunmasına Dair Kanun’da önerilen değişiklik-lerde ise kanunun adı da dahil olmak üzere şiddete uğrayan veya uğrama ihtimali bulunan kadının her ne surette olursa olsun korunmasını amaçla-yan düzenlemeler bulunu-yor. Bu değişikliklerin içinde kanunun adının “Kadının ve Ailenin Korunması Kanunu” olması, hakkında koruma ka-rarı verilen kadına devlet ta-rafından nafaka bağlanması, aile mahkemelerine tam yet-ki verilmesi, korunma talebi olan kadınlara tatil günleri de dahil olmak üzere koruma ka-

rarının alınması gibi madde-ler bulunuyor.

Yasa tasarısı ertelendiKadın cinayetlerini engel-

lemede devletin eksiklerini açığa çıkaran ve kadın cina-yetlerini durdurmak için hu-kuki açıdan akılcı ve maddi çözümler ortaya koyan bu yasa tasarısı meclisin tatile girmesi gerekçesiyle 2011 Eylül ayına ertelendi. Kadın cinayetlerini durduracak olan yasa değişikliklerini tekrar-dan meclisin gündemine ge-tirmek 12 Haziran’da yapıla-cak olan genel seçimlerden sonra göreve başlayacak olan

yeni vekillerin inisiyatifinde.Torba Yasa gibi toplumu

daha da yoksullaştıracak olan, Hadım Yasası gibi kadınlara yönelik işlenen cinsel saldı-rı suçlarını bir hastalık kabul ederek çözümü erkeklere uygulanacak hormon tedavi-sinde arayan yasaları meclis gündeminde onaylamakta hiç vakit kaybetmeyenler, platfor-mun hazırladığı yasa tasarısını erteleyerek kadın cinayetle-rinin devam etmesine Eylül ayına kadar göz yumduklarını açıkça ortaya koyu-yorlar.

“İndirim” cinayetleri durdurmuyor

Yeniden “Borçlanma” süresi uzatıldı

Kadın cinayayetleri dur durak bilmeden artıyor. Geçtiğimiz Mart ayında 24 kadın daha öldürüldü.

Kadınlara uygulanan tacizle-rin, tecavüzlerin, şiddetin önü-

ne geçilemiyor. Bir yandan da kadın cinayetleri davalarında uygulanan indirimler karşımıza çıkıyor. Geçti-ğimiz hafta içerisinde üç kadın daha öldürüldü ve öldürülen kadınların görülen davalarında, katiller haksız tahrik indiriminden faydalandılar.

Mersin’de Aysel T. tedavi görme-sine rağmen çocuğu olmadığı ge-rekçesiyle kocası tarafından boğazı kesilerek öldürüldü. İzmir’de ise iki çocuk annesi 19 yaşındaki kadın, başka bir erkeğin evlenme teklifi-ni kabul etmediği için öldürüldü. Geçen yıl Kadime Şanlı kocası tara-fından bıçaklanarak öldürülmüştü. Geçtiğimiz günlerde görülen davada Hüseyin Şanlı’ya “Kadime Şanlı’nın Facebook’ta evlenmeden önceki so-yadını kullandığı ve ilişki durumunu belirtmediği” için haksız tahrik indi-rimi uygulanarak cezası 16 yıl 8 aya indirildi.

Berna Görgülü

Ezgi Ceren Ağtaş

Metal işçilerinden tarihi zaferMESS’in yüzde 5,35’lik zammını kabul etmeyen metal işçiler 21 işyerinde yaptığı grevden zaferle çıktı.

Profesör kadınları suçladıOğuz Berksun; ‘Birçok kadın kendisini mağduriyetin gücüne kavuşmak üzere şiddete maruz bıraktırıyor.” dedi.

Kadına yönelik şiddeti hak gören, meşrulaştıran açık-

lama yine üniversitede bir profe-sörden geldi. AÜ Tıp Fakültesi Öğ-retim Üyesi Psikiyatrist Prof. Dr. Oğuz Berksun kadınların uğradık-ları şiddeti, mağduriyetin gücüne kavuşmak üzere özellikle istedik-lerini söyleyerek, şiddetin kadın-dan kaynaklandığını savundu. Bu açıklama, bir yandan Türkiye’deki erkek egemen sistemi ortaya ko-yarken bir yandan üniversiteler-deki niteliksiz eğitim verilmesinin nedenlerinden biri olan niteliksiz eğitimcileri gözler önüne serdi.

Erkek egemen sistem gün geç-tikçe kadınların canını daha çok yakmaya, almaya devam ederken maruz kaldıkları her türlü şiddetten dolayı da kadınları suçlu buluyor. Ankara Yağmur Kazıl

Türkiye Metal Sanayicile-ri Sendikası’nın (MESS) söz-leşmesine karşı 21 işyerinde greve çıkan Birleşik Metal İş üyesi işçiler ilk kez kazandı. Toplusözleşmede önerilen yüzde 5,35’lik zammı yüzde 10-11’lere çıkararak yüzde 100’e varan artış yaptıran metal işçisi sosyal hakların-da da yüzde 110’lara varan iyileştirme aldı. Ayrıca işçiler esnek çalışmayı da fabrikala-rından uzak tuttu.

Grevler peşpeşeBirleşik Metal İş üyesi 15

bin işçi MESS ile Türk Metal Sendikası arasında imzalanan sözleşmeyi kabul etmeyeceği-ni açıkladı. İşçiler yüzde 5,35 olan ve saat başı ücretlerinde sadece 20 kuruşluk artış ön-gören toplusözleşmeye karşı

grev kararı aldı. İlk grev 22 Mart’ta Eskişehir’de bulunan İtalyan ortaklı Süsler Doruk fabrikasında yapıldı. Ardın-dan Gebze’deki Standard Depo ve Arfesan fabrikası geldi. Diğer fabrikalarda işve-renler grev yapılmasına bile gerek olmadan MESS’ten ba-ğımsız olarak Birleşik Metal-İş ile anlaşmalara vardı.

Düzeni mücadeleleriyle yıktılarSüsler Doruk’ta grevin

11’inci, Standard Depo’da ise grevin ilk haftasında anlaş-maya varan Birleşik Metal-İş Arfesan’da da grevin 8’inci gününde anlaşmayı imzaladı. Birleşik Metal İş Genel Başka-nı Adnan Serdaroğlu 30 yıldır metal işkolunda sürdürülen düzeni yıkmayı başardıkları-

nı dile getirerek “1 yıldır mü-cadele veriyoruz. Karşımızda Türkiye’ye Cumhurbaşkanı çıkarmış dünyanın en güçlü işveren sendikası vardı. Ama işletmeler işleri iyi olduğu için bizimle kavgayı göze alama-dı. Sadece üç işyerinde grev yaptık. Diğerlerinde işverenle özel görüşmeler yaparak üc-retleri yükselttik” dedi.

Serdaroğlu MESS sözleş-

mesindeki yüzde 5,25’lik üc-ret zammını yüzde 10-11’e çektiklerini ve sosyal hak-larda da yüzde 110’e varan iyileştirmeler sağladıklarını vurguladı. Esnek çalışma hü-kümlerini de toplusözleşme-lere sokmadıklarını açıklayan Serdaroğlu “Başarımız birçok işkolunda örnek oldu. 30 yıl-lık düzeni mücadelemizle kal-dırdık” dedi.

Düzeltme:

Hükümet, Torba Yasa’da geçen borç affında son başvuru süresini 2 Haziran’a uzattı.

Rıfat Çapar

17 Mart 2011 tarihli Emekçi Hareket Gazetesi’nin 13. sayısında “Galatasaray’da 311. hafta” başlıklı yazıda yer alan “İstanbul İl Örgütü gözaltında kayıpların hesabının sorulması, faillerinin yargılanması için Galatasaray Meydanı’nda Cumartesi Anneleri eylemini her hafta gerçek-leştirmeye devam ediyor.” ifadesi elde olmayan sebeplerle yanlış yazıl-mıştır. “İstanbul İl Örgütü” ifadesini düzeltir, yerine “İHD İstanbul Şubesi Gözaltılara Karşı Kayıplar Komisyonu” ifadesinin kullanılmasının doğru olacağını okurlarımıza duyururuz.

0555 578 81 37