7
Makaleler > 45 Alanur AYHAN Stj. Avukat Eşitlik, muadelet, müsavat her ne şekil- de telaffuz ediliyor olursa olsun bu kelime- lerin anlamı nedir? Eşitlik kavramı neden yüzyıllar boyunca göz ardı edilmiştir? Antik Yunan’da ‘Yalnız Yunanlılar ile Yunanlılar değil, Yunanlılarla Barbarlarda eşit yara- tılmıştır’ diyen Sofistler neden Sokrates, Platon, Aristoteles gibi dev düşünürlerin karşı çıkmaları sonuncunda, düşünce ta- rihinde önemli bir etki yapamadan yok olmuşlardır? 1 Gerçekte eşitlik nedir? Eşitlik 1 HACIKADİROĞLU, Vehbi, Hukuk ve Özgürlük, Hu- kuk ve Adalet, Günışığı Yayıncılık, Sayı: 6-7, 2005 kavramı; farklı alanlarda, farklı anlamlar ile karşımıza çıkmaktadır. Ahlaksal anlamda, insanın sadece insan olma sıfatı ile eşit haklara sahip olması; siyasal anlamda, yö- neticilerin eşit oy ilkesine göre seçimi, eşit- liği tanımlamaktadır. Hukuk alanındaki eşit- lik ise; kanunlar önündeki eşitlik ile ifade edilmektedir. Anayasamızın 10. Maddesi, hukuk alanındaki eşitlik kavramını açıklar niteliktedir. “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksi- zin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkek- ler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin EŞİTLİK İLKESİ VE TARİHÇESİ TÜRKİYE’DE KADIN ERKEK EŞİTLİĞİ VE EŞİTSİZLİĞİ Eşitlik kavramına genel giriş ve anayasalardan eşitlik örnekleri:

EŞİTLİK İLKESİ VE TARİHÇESİ - Ankara Barosu...kararı 2 Temmuz 1992 tarih ve 21272 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı.-1991 48. Hükümet döneminde ilk kadın vali (Lale

  • Upload
    others

  • View
    16

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Makaleler MakalelerMakaleler

> 45

Alanur AYHANStj. Avukat

Eşitlik, muadelet, müsavat her ne şekil-de telaffuz ediliyor olursa olsun bu kelime-lerin anlamı nedir? Eşitlik kavramı neden yüzyıllar boyunca göz ardı edilmiştir? Antik Yunan’da ‘Yalnız Yunanlılar ile Yunanlılar değil, Yunanlılarla Barbarlarda eşit yara-tılmıştır’ diyen Sofistler neden Sokrates, Platon, Aristoteles gibi dev düşünürlerin karşı çıkmaları sonuncunda, düşünce ta-rihinde önemli bir etki yapamadan yok olmuşlardır?1 Gerçekte eşitlik nedir? Eşitlik

1 HACIKADİROĞLU, Vehbi, Hukuk ve Özgürlük, Hu-kuk ve Adalet, Günışığı Yayıncılık, Sayı: 6-7, 2005

kavramı; farklı alanlarda, farklı anlamlar ile karşımıza çıkmaktadır. Ahlaksal anlamda, insanın sadece insan olma sıfatı ile eşit haklara sahip olması; siyasal anlamda, yö-neticilerin eşit oy ilkesine göre seçimi, eşit-liği tanımlamaktadır. Hukuk alanındaki eşit-lik ise; kanunlar önündeki eşitlik ile ifade edilmektedir. Anayasamızın 10. Maddesi, hukuk alanındaki eşitlik kavramını açıklar niteliktedir. “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksi-zin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkek-ler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin

EŞİTLİK İLKESİ VE TARİHÇESİTÜRKİYE’DE KADIN ERKEK EŞİTLİĞİ VE EŞİTSİZLİĞİ

Eşitlik kavramına genel giriş ve anayasalardan eşitlik örnekleri:

> Makaleler46 MakalelerMakaleler

yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü-dür. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sı-nıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hare-ket etmek zorundadırlar.”2 Benzer şekilde, örneğin Federal Alman Anayasası’nın üçün-cü maddesinde de herkesin kanun önünde eşit olduğunu, kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olduğunu ve hiç kimsenin; cinsiyeti, sahip olduğunu sosyal statüsü, ırkı, dili, et-nik kökeni, inanış biçimi, dini ve politik görü-şü dolayısıyla yargılanamayacağı ve ayrıma tabi tutulamayacağı açıkça belirtilmiştir.3

Ancak; eşitlik teriminin dar anlamda yo-rumlanması, çok büyük bir yanılgıya sebep olmaktadır. Eşitlik, herkese aynı biçimde dav-ranmak demek değildir. “Eşitlik, toplumdaki farklı grupların fırsat eşitliğine sahip olmala-rını engelleyen çeşitli engelleri anlamak ve bunları ele almaktır.”4 Bu cümle, Glasgow Şe-hir Meclisine aittir. İlk eşitlik politikasını 1998 yılında hazırlayan ve ardından 2001 yılında hazırlamış olduğu politikasını tekrar gözden geçiren Glasgow, İskoçya’nın 580.000 nü-fusa sahip olan en büyük şehridir. Bu şehrin nüfusu, farklı çevre ve kültürden gelen insan-larla birlikte gün geçtikçe artmaktadır. Ha-zırlanan eşitlik politikasında; engelli kişiler, etnik ve azınlık gruplar, kadınlar, lezbiyenler, eşcinsel erkekler, biseksüeller, transeksü-eller, gençler ve yaşlılar (60 üstü grup) en ön safta bulunmaktadır. Bazı grupların, bu gruplara öncelik verilmesinin eşitsizlik ola-rak nitelendirmesi; asıl amacın toplumda var olan eşitsizliğin ortadan kaldırılması olduğu gerçeğini hiçbir şekilde değiştirmemektedir.

Eşitlik ve Eşitsizliğin Nedenleri:

Toplum bilimcilerin eserleri göz önüne alındığında; toplumda var olan eşitlikten çok, olmayan eşitlikten yani var olan eşitsizlikten bahsedildiği görülmektedir. Özellikle on se-kizinci ve on dokuzuncu yüzyıllarda, J. J. Ro-usseau, A. Ferguson, J. Millar’ın eserlerinde

2 1982 T.C Anayasası3 http://www.constitution.org/cons/germany.txt4 http://www.glasgow.gov.uk

eşitsizlik olgusu kendisini göstermektedir. J. J. Rousseau’nun, toplum sözleşmesinin niteliği ve eşitsizliğin kaynaklarına ilişkin ünlü çözüm-lemesi de bu tezimizi destekler niteliktedir.

Bireyler arasında eşitliğe varılmasının imkânsızlığını savunanlar, görüşlerini aşağı-da belirtilmiş olan örnekle desteklemektedir-ler. “Bireylerin, doğal özellikler ve yetenekler bakımından birbirlerinden farklı oldukları açık ve tartışılmaz bir gerçektir. Bazı insanlar uzun boyludur, bazılarıysa kısa; kimilerinin siyah kimilerinin sarı saçları vardır. Bunla-rı türün doğal farklılıkları olarak görebiliriz, ama bunun yanında doğal derecelendirme farkları da olacaktır. Yani bazı insanlar di-ğerlerinden daha hızlı koşarlar, bazıları da uzağı daha iyi görebilirler. Göz rengi doğal bir farktır ama uzağı görme yetisi bir doğal derecelenme sonucudur.”5 Bu görüş doğal derecelenmenin ‘social stratification’ diye adlandırılan toplumsal katmanlaşmaya ne-den olduğunu ileri sürmektedir. Toplumsal tabakalaşmanın da; zenginlik, statü ve say-gınlığa göre gerçekleştiği ileri sürülmektedir. Kanımca bu görüşün çok yaygın ve geçerli olmamasının sebebi; eşitlik dendiği zaman yani iki ya da daha fazla olgu ya da nesnenin karşılaştırılmasına ihtiyaç duyulduğu anda zaten ortada bir değişiklik ve farklılık olduğu gerçeğidir. Ancak bu eşitsizlik değil farklılık-tır ve eşitliğe ulaşmanın imkânsız olduğunu savunanlar bu noktayı göz ardı etmektedir-ler. Bu noktada önemli olan, bireyleri eşit ka-bul ederek, fırsat eşitliği yaratmaktır.

Eşitlik Çeşitleri:

Dört farklı eşitlikten bahsetmek müm-kündür. Bunlardan birincisi, varlıksal eşitlik ya da kişiler arasındaki özsel eşitlik diye nitelendirmiş olan eşitliktir. Bunun en tipik örneği, tanrı karşısında herkesin eşit oldu-ğu savıdır. Bunu yanı sıra; doğal hukukun temelini oluşturan, sadece insan olarak doğmaktan kaynaklanan ve bu yüzden her-kesin eşit haklara sahip olduğu gerçeği yad-sınamaz bir gerçektir.

5 TURNER, Bryan, Eşitlik, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, 1997 sf. 31

Makaleler MakalelerMakaleler

> 47

İkinci eşitlik türü ise; fırsat eşitliğidir. Di-ğer bir değiş ile ilerleme kişinin kişisel be-ceri ve yeteneğine bağlıdır. Bu fikir Fransız ve Amerikan devrimlerinin temelini oluştur-maktadır. Bir toplumda herkesin eşit eğitim hakkına sahip olması -ki bunun en güzel örneği; Fredrick Engels’ın, Komünizmin Te-melleri (The Principals of Communism) adlı ütopyasıdır - fırsat eşitliğine bir örnek teşkil etmektedir. Ya da bir işverenin; yaş, cinsiyet, ırk gibi özellikleri değil de bireysel meziyet-leri göz önüne alması fırsat eşitliğini yarat-maktadır. Tam da bu noktada Anayasamızın 10 uncu Maddesi, fırsat eşitliğini dile getir-mektedir. 1970 yılında Eşit Ücret Sözleşme-si (EPA) ile eşit işe eşit ücret alımı sağlan-mıştır ve bu sözleşme kadın erkek arasında ücret alımı bakımından fırsat eşitliği sağla-mıştır, çünkü değerlendirme cinsiyete göre değil, yapılan işe göre yapılmaktadır.

Üçüncü eşitlik türü; şartlarda eşitliktir. Fırsat eşitliği, şartlarda eşitliğin doğal bir so-nucudur ancak, yaratılması en güç olandır. Burada anlatılmak istenen; bireylere fırsat eşitliği verilirken onların başlangıç noktala-rının da eşitlenmesidir ki toplumda var olan katmanlaşma da göz önüne alındığında, ya-ratılması en güç olan eşitlik türünün, şart-larda eşitlik olduğu açıkça görülmektedir.

Dördüncü eşitlik türü ise; sonuçlarda eşitlik olarak adlandırılmaktadır. Pozitif ay-rımcılık olarak da bilinmekte olan bu eşit-lik türü; çocuklar, azınlıklar gibi avantajsız gruplara bazı imtiyazlar vererek fırsat eşitli-ği sağlamaktadır. En radikal ve en gerçekçi olan eşitlik türüdür. Örneğin; 1995’te en-gellilere karşı yapılan ayrımcılığın önlenme-sine ilişkin, Engellilik Ayrımcılığı Sözleşmesi (DDA) yayımlanmıştır. 1996 yılında İstihdam Hakları Sözleşmesi (ERA), çalışanların hak-larını geniş bir perspektifle ele almış ve be-lirleyici kurallar getirerek pozitif ayrımcılık çerçevesini belirginleştirmiştir.6

Kadın - Erkek Eşitliğinin Aşamaları:

Kadın–Erkek eşitliğinin ilk aşaması, eşit-

6 http://www.ntvmsnbc.com/news/313447.asp

lik türlerinde de anlatılmış olan biçimsel hukuki eşitliktir. Bugün bizler, biçimsel eşit-liğin yokluğunu hayal bile edememekteyiz. Kadınlara; seçme ve seçilme hakkının ta-nınması, eğitim hakkının tanınması, sadece belirli alanlarda değil tüm alanlarda çalışma hakkının verilmesi biçimsel hukuki eşitliğe örnek teşkil etmektedir.

İkinci aşama pozitif ayrımcılıktır. Pozitif ayrımcılığın temel amacı, toplumda var olan eşitsizliklerin hukuki yollar ile giderilmesidir. İşverenin; eşit özelliklere sahip, aynı üniver-siteden mezun, mastır yapmış, iki dil bilen iki adaydan kadın olanını seçmesi, salt cin-siyetten kaynaklan bir ayırım olduğu için, bu pozitif ayrımcılık olarak nitelendirilmektedir.

Eşitlikte üçüncü aşama, “Gender Mainstre-aming” olarak bilinen ve başka hiçbir dile çev-rilmemiş olan aşamadır. Bu aşamada cinsiyet iki yönden ele alınır. Biricisi, biyolojik cinsiyet-tir (sex). Doğanın kanunu gereği, bireyin kadın veya erkek olarak dünyaya gelmiş olmasıdır. İkincisi ve önemli olan ise; toplumsal cinsiyet-tir (gender). Gender Mainstreaming’de önemli olan, toplumsal cinsiyettir. Gender Mainstre-aming, Avrupa 1995 yılında benimsenmiş ol-makla beraber, 1997 yılında Amsterdam Söz-leşmesi ile yasallık kazanmıştır. Eşitliğin bu aşamasında göz önüne alınan şey, toplumsal cinsiyetten doğmuş olan sonuçlardır. Örne-ğin İsveç’te erkeklerin sadece yüzde birlik bir kısmı tarafından kullanılıyor olmasına karşın erkeklere de bir buçuk yıllık doğum izni ta-nınmaktadır. Ailenin kendi çocuğunu yetiştir-mesini istemesi durumda devlet üç yıl aileye destek olmaktadır. Ancak bu yükümlülüğün yarısını anneye yarısını babaya yüklemekte-dir. Keza, Almanya’da bu oran yüzde üçtür. Ancak çocuğun bakım yükümlülüğün sadece kadına yüklenmemesi, kadın ve erkeğe eşit olarak yüklenmesi Gender Mainstreaming’e bir örnektir.

Osmanlı Devlet’inde ve Türkiye’de Kadın - Erkek Eşitliği Gelişimi:

Aşağıdaki örnekler Cumhuriyet öncesi ve sonrasında kadın – erkek eşitliği yolunda atılmış olan adımlardır.

> Makaleler48 MakalelerMakaleler

-1843 Tıbbiye Mektebi bünyesinde kadınlar ebelik eğitimi almaya başladı.

-1847 Kız ve erkek çocuklara eşit miras hakkı tanıyan İrade-i Seniye yayımlandı.

-1858 Arazi Kanunnamesinde mirasın kız ve erkekler arasında eşit olarak paylaştırılacağı hükmü yer aldı. Böylece kadınlar ilk kez miras yoluyla mülkiyet hakkını kazandı.

-1869 Kızların eğitimine ilk kez yasal zorun-luluk getiren Maarif-i Umumiye Nizamnamesi yayımlandı.

-1870 Kız öğretmen okulu Dar-ül Muallimat açıldı.

-1876 Kanun-i Esasi kabul edilerek temel haklar düzenlendi. Kız ve erkekler için ilköğre-tim zorunlu hale getirildi.

-1897 Kadınlar ücretli işçi olarak çalışmaya başladılar.

-1913 Kadınlar ilk kez devlet memuru olarak çalışmaya başladılar.

-1914 Kadınlar tüccarlık ve esnaflığa başla-dırlar.

-1914 Inas Darülfünunu adı altında kızlar için bir yüksek öğretim kurumu açıldı.

-1921 Darülfünun’da karma öğretime geçildi.

-1922 Yedi kız öğrenci Tıp Fakültesine kayıt yaptırarak eğitime başladı.

-1923 Nezihe Muhittin'in başkanlığında ilk kadın partisi olan Kadınlar Halk Fırkası'nın kurulması girişiminde bulunuldu, kadınlara oy hakkı tanımayan 1909 tarihli Seçim Kanunu gereğince valilikçe partinin kuruluşuna onay verilmediğinden dernekleşmeye gidildi.

-29 Ekim 1923 Cumhuriyet ilan edildi. Cum-huriyetin ilanıyla birlikte kadınların kamusal alana girmesini sağlayan yasal ve yapısal re-formlar hızlandı.

-3 Mart 1924 Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğ-renim Birliği) çıkarıldı. Böylece eğitim laik-leştirilerek tüm eğitim kurumlara Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlandı. Kız ve erkekler eşit haklarla eğitim görmeye başladı.

-17 Şubat 1926 Türk Medeni Kanunu'nu ka-bul edildi. Kanun ile erkeğin çok evliliği ve tek taraflı boşanmasına ilişkin düzenlemeler kal-

dırıldı, kadınlara boşanma hakkı, velayet hak-kı ve mallar üzerinde tasarruf hakkı tanındı. 4 Nisan 1926 tarihli Resmi Gazetede yayımla-nan kanun 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girdi.

-1930 Belediye yasası çıkarıldı. Yasa ile ka-dınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçil-me hakkı tanındı.

-26 Ekim 1933 Köy Kanunu'nda değişiklik yapılarak kadınlara köylerde muhtar olma ve ihtiyar meclisine seçilme hakları verildi.

-5 Aralık 1934 Anayasa değişikliği ile kadınla-ra seçme ve seçilme hakkı tanındı.

-8 Şubat 1935 Türkiye Büyük Millet Meclisi 5. Dönem seçimleri sonucunda 17 kadın millet-vekili ilk kez meclise girdi, ara seçimlerde bu sayı 18'e ulaştı.

-1949 Yaşlılık sigortasının kadın ve erkekler için eşit esaslara göre düzenlenmesi 5417 sa-yılı yasa ile sağlandı.

-1950 İlk kadın belediye başkan (Müfide İl-han) Mersin'den seçildi.

-29 Kasım 1990 Kadının çalışmasını kocanın iznine bağlayan Medeni Kanun'un 159. mad-desi Anayasa Mahkemesi'nce iptal edildi. İptal kararı 2 Temmuz 1992 tarih ve 21272 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı.

-1991 48. Hükümet döneminde ilk kadın vali (Lale Aytaman) Muğla iline atandı.

-25 Haziran 1993 Türkiye'nin ilk kadın başba-kan (Tansu Çiller) hükümeti kurdu.

-30 Ağustos 1995 Türkiye Pekin'de yapı-lan ve 189 ülkenin katıldığı 4. Dünya Kadın Konferansı’na katılarak taahhütleri çekince-siz olarak kabul etti.

-22 Mayıs 1997 Kadının evlendikten sonra ko-casının soyadını almakla birlikte, kendi soyadı-nı da kullanabilmesi Medeni Kanun'un 153. maddesinde yapılan değişiklikle sağlandı.

-01 Mart 2000 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nce yapılan çalışma çerçe-vesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi bünye-sinde "Kadın Erkek Eşitliği Daimi Komisyonu" kurulmasına dair hazırlanan teklif, Türkiye Bü-yük Millet Meclisi Anayasa Komisyonunda gö-rüşülerek, anılan Komisyon yerine "Kadın Er-

Makaleler MakalelerMakaleler

> 49

kek Eşitliği İzleme Kurulu" kurulması yönünde karara varıldı. Kurulun oluşturulması TBMM içtüzüğünde değişiklik yapılmasına dair çalış-maların tamamlanmasını beklemektedir.

-1 Ocak 2002‘ de Yeni Türk Medeni Ka-nunu yürürlüğe girdi.

Türkiye’de Kadın - Erkek Eşitsizliği:

Osmanlı Devlet’inde ve Türkiye’de kadın - erkek eşitliği gelişimi başlığı altında anlatı-lan gelişmeler yaşanmakla beraber, uygula-mada eşitsizlik ve hatta adaletsizlik kendini göstermektedir.

Ekte bulunan, seçim yılı ve cinsiyete göre parlamenter sayısı adlı Tablo 1, seçme ve seçilme hakkında kadın ve erkeğe eşit hak-lar tanınmış olmasına rağmen uygulamada bu eşitliğin olmadığını açıkça ortaya koy-maktadır. 1935 seçiminde meclisteki kadın milletvekili oranı % 4,6 iken, 2002 yılında bu oran hiç artmamış ve hatta % 4,4’e ka-dar gerilemiştir. Yerel yönetimde ise; bu oran maalesef % 1’e kadar düşmektedir. Bu oranlar söz konusuyken seçme ve seçil-me konusunda bir kadın-erkek eşitsizliği ya da sözde bir eşitlik olduğu açıkça ortadadır.

Bir başka sözde eşitlik örneği ise; siyasi partilerde kadın kolları adı altında birçok fa-aliyetin yürütülmesidir. Neden erkek kolları yokken, kadın kollarının kurulmasına gerek duyulmuştur? Siyasi haklarda mutlak eşitlik olmasına karşın neden böyle bir ayrım orta-ya çıkmaktadır? Örneklerden de anlaşıldığı gibi toplumumuzda hala ataerkil toplum ya-pısı devam etmektedir.

Bir başka çarpıcı örnek ise; Anayasamızın 42. Maddesinin 5. Fıkrası “İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır.”7 hükmüne karşın 6 – 14 yaş arasında okula hiç gitme-miş olan çocukların % 72’sini, kız çocukla-rı oluşturmaktadır ve bu kız çocuklarının % 70’i kırsal alanda yaşamaktadır.8

7 1982 T.C Anayasası8 2006 Yılı Programı, Başbakanlık Mevzua-

tı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü, Sayı: 25984, 2005

Görüldüğü üzere, devletin kadın ve erkeğe eşit haklar tanıması ve bunu kanun ile zorun-lu hale getirmesi bile bu eşitliğin oluşmasın-da yeterli olmamaktadır. Ekte bulunan Tablo 2 göz önünde bulundurulduğunda 2000 yılı itibari ile çalışmak isteyen kadınlar arasında-ki işsizlik oranı % 7,2 iken bu oran çalışmak isteyen erkeklerde % 9,9’a kadar yükselmek-tedir. Ancak ‘çalışmak isteyen’ ibaresi göz önünde bulundurulduğun da bu istatistiksel veriler tam tersine dönmektedir. Çünkü çalış-mak isteyen erkek nüfusu, çalışmak isteyen kadın nüfusunun iki katıdır ve bunun nedeni ise Tablo 3’de açıkça gözler önüne serilmek-tedir. 2000 yılı itibari ile ücretsiz aile işçiliği oranı, kadınlarda % 68,8 iken erkeklerde bu oran % 13,8’e kadar düşmektedir. Birçok kadının çalışmak istememesinin sebebinin çocuklarını yetiştirmek olduğu düşünülmek-tedir. Oysa burada büyük bir yanılgıya düşül-mektedir. Kamuda ve özel işyerlerinde üc-retsiz ya da makul ücretli kreşlerin açılması bu yönde etkili bir aşama olacaktır. Ancak bu konuda kamunun, özel kuruluşlara öne ayak olması gerekmektedir. Dahası bu kreş-lerde çocukların sorumluluklarını üstlenecek personel de belediyeler ile iş birliği yapılarak halledilebilir. Çalışmayan ve eğitim seviyesi düşük kadınlar belediyelerce belirli bir süre eğitime tabi tutulduktan sonra hem eğitim almış hem de iş olanağı bulmuş bir şekilde topluma mal edilebilirler. Böylece hem bu ka-dınlar hem de diğer çalışmak isteyen kadın-lar çalışma imkânı bulmuş olacaklardır.

2002 Birleşmiş Milletler İnsani Gelişme Raporu’na göre Türkiye toplumsal cinsiyetle bağlantılı gelişme açısından 177 ülke arasın-da 88. sırada bulunuyor ve buda Türkiye’deki kadın erkek eşitsizliği açıkça ortaya koymak-tadır. Örneklerden de anlaşıldığı gibi kadınlar geleneksel rollerinin dışına çıkmakta zorluk çekmektedirler. Kadın – erkek eşitliğini sağ-lamaya yönelik çalışmaların başında; kadınla-rın geleneksel rollerinden bir an önce kurtul-maları gerektiği, çalışma hayatının kadınlara özgürlük güç ve sosyal güvence getireceğinin açıklanması yani kadınların bu konularda eği-tilmesi ve bilinçlendirilmesi gelmelidir.

> Makaleler50 MakalelerMakaleler

TABLO -1- ( Seçim Yılı ve Cinsiyete göre Parlamenter Sayısı)

Seçim yılı ve cinsiyete göre parlamenter sayısı        

Seçim yılı Toplam Kadın Erkek Kadın %1935 395 18 377 4,61939 400 15 385 3,81943 435 16 419 3,71946 455 9 446 2,01950 487 3 484 0,61954 535 4 531 0,71957 610 7 603 1,11961 450 3 447 0,71965 450 8 442 1,81969 450 5 445 1,11973 450 6 444 1,31977 450 4 446 0,91983 400 12 388 3,01987 450 6 444 1,31991 450 8 442 1,81995 550 13 437 2,41999 550 22 528 4,02002 550 24 526 4,4

Kaynak: http://www.die.gov.tr/tkba/t210.xls TABLO -2- (Türkiye’de Çalışma Gücünün Dağılımı)

Sayım yılı Census year

Toplam nü-fus Total population

12 ve daha yukarı yaş-taki nüfus Population 12 years of age and 

overİşgücü La-bour force

İstihdam Employed

İşgücüne katılma oranı Labour 

force parti-cipation rate               

(%)

İşsiz Unemplo-

yed

İşsizlik ora-nı Unemp-loyment rate                       

(%)

İşgücüne dahil olma-yan nüfus Population not in labour 

forceBilinmeyen Unknown

Toplam - Total                  

1980 44 736 957 30 539 621 19 212 193 18 522 322 62,9  689 871 3,6 11 194 199  133 229

1985 50 664 458 35 339 299 21 579 996 20 556 786 61,1 1 023 210 4,7 13 670 254  89 049

1990 56 473 035 40 783 431 24 726 601 23 381 893 60,6 1 344 708 5,4 16 030 516  26 314

2000 67 803 927 51 724 194 28 544 359 25 997 141 55,2 2 547 218 8,9 23 173 230  6 605Kadın - Female                  

1980 22 041 595 15 137 801 6 927 936 6 813 509 45,8  114 427 1,7 8 169 368  40 497

1985 24 992 483 17 535 704 7 647 265 7 492 733 43,6  154 532 2,0 9 849 302  39 137

1990 27 865 988 20 234 706 8 653 041 8 408 414 42,8  244 627 2,8 11 570 818  10 847

2000 33 457 192 25 683 222 10 164 540 9 429 736 39,6  734 804 7,2 15 516 101  2 581Erkek - Male                  

1980 22 695 362 15 401 820 12 284 257 11 708 813 79,8  575 444 4,7 3 024 831  92 732

1985 25 671 975 17 803 595 13 932 731 13 064 053 78,3  868 678 6,2 3 820 952  49 912

1990 28 607 047 20 548 725 16 073 560 14 973 479 78,2 1 100 081 6,8 4 459 698  15 4672000 34 346 735 26 040 972 18 379 819 16 567 405 70,6 1 812 414 9,9 7 657 129  4 024

Kaynak: http://www.die.gov.tr/tkba/t143.xls TABLO -3-

EKLER

Makaleler MakalelerMakaleler

> 51

İşteki duruma göre çalışan nüfus oranı(%), 1970-2000Percentage of employed population by employment status

(%), 1970-2000 [12 ve daha yukarı yaştaki nüfus- Population 12 years of age & over]

Kendi Ücretsiz aileSayım yılı Toplam(1) Ücretli İşveren hesabına işçisi-Unpaid

Census year Total(1) Employee Employer Self employed family workerKadın-Female

1970 100,0 10,2 0,2 6,6 82,91975 100,0 14,1 0,1 4,7 81,01980 100,0 13,9 0,1 4,7 81,31985 100,0 14,3 0,1 4,7 80,91990 100,0 17,7 0,2 7,3 74,82000 100,0 24,3 0,9 6,0 68,8

Erkek-Male 1970 100,0 38,4 1,0 39,2 21,31975 100,0 40,4 1,2 34,7 23,71980 100,0 44,7 1,5 33,9 19,91985 100,0 45,2 1,4 33,0 20,41990 100,0 50,1 2,0 30,7 17,32000 100,0 54,5 3,6 28,2 13,8

Kanyak: http://www.die.gov.tr/tkba/t157.xls

KAYNAKÇA

1-) HİRŞ, Enes, Hukuk Felsefesi ve Hu-kuk Sosyolojisi Dersleri, Sözükesen Matba-acılık, Ankara, 2001.

2-) ÖDEN, Merih, Türk Anayasa Huku-kunda Eşitlik İlkesi, Yetkin Yayınları, Ankara 2003.

3-) TURNER, Bryan, Eşitlik, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, 1997.

4-) Hukuk ve Adalet, Günışığı Yayıncılık, Sayı: 6-7, 2005.

5-) 2006 Yılı Programı, Başbakanlık Mev-zuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü, Sayı: 25984, 2005.

İNTERNET SİTELERİ

1-) http://www.anayasa.gen.tr

2-)http://www.constitution.org/cons/natlcons.htm

3-) http://www.die.gov.tr

4-) http://www.glasgow.gov.uk

5-) http://www.kssgm.gov.tr/raport.html

6 - ) h t t p : / / w w w . m a n . m e t u . e d u .tr/~manclub/yayinlar/glokal/insan_kay-naklari/kadin.html

7 - ) h t t p : / / w w w . n t v m s n b c . c o m /news/313447.asp