29
www.halkevleri.org.tr HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSİ 1 OCAK - 1 ŞUBAT 2014 EĞİTİM HAKKI RAPORU

EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

www.halkevleri.org.tr

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSİ

1 OCAK - 1 ŞUBAT 2014

EĞİTİM HAKKI RAPORU

Page 2: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSİ

EĞİTİM HAKKI RAPORU X

1 KASIM – 1 ARALIK 2013

Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisleri olarak, 2012-2013 eğitim-öğretim yılının ilk ayından

başlayarak, bulunduğumuz tüm il ve ilçelerde, tek tek okulları gezerek veli, öğretmen ve

öğrencilerin katılımı ile doldurduğumuz Okul Durum Raporları’nın sonuçlarını ve eğitim

alanında gündem taramasını içeren Eğitim Hakkı Raporu’nun onuncusunu yayınlıyoruz. Bu

rapor 2013-2014 eğitim-öğretim yılı Ocak ayını içeren taramadan oluşuyor.

Amacımız eğitimde yaşanan sorunların, temel ekseni gericileştirme ve piyasa mekanizmalarına

bağlama olarak şekillenen eğitim alanına dönük saldırıların görünür kılınmasını sağlamak,

alanın bilgisini eğitim hakkı mücadelesinin bilgisine çevirmektir.

Sizler de eğitim alanında yaşadığınız, gördüğünüz sorunları, mücadeleleri, talepleri bizimle

paylaşabilir, rapor çalışmasına katkı sunabilirsiniz. Rapora dair her tür eleştiri ve öneriyi

duymak çalışmayı güçlendirecektir.

Önceki raporlara ulaşmak için:

http://www.halkevleri.org.tr/dosyalar/egitim-hakki-raporlari

İletişim:

www.halkevleri.org.tr

[email protected]

https://twitter.com/egitimhakkimcls

https://www.facebook.com/Halkevleri

0 212 245 82 65 - 0 312 419 27 17

1

Page 3: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ

İçindekiler

Giriş ........................................................................................................................................3

A. Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisleri Okul Durum Raporları Sonuçları .......................4

B. Eğitimde Yıkım 4+4+4 İle Sürüyor ..................................................................................5

C. Eğitimde Gerici Politika ve Uygulamalar Sürüyor ........................................................9

D. Piyasacı ve Gerici Politikaların Hedefinde Eğitim ve Bilim Emekçileri Var ..............17

E. Mücadele Sürüyor: Eğitim Sisteminin Mağduru Değil Eğitim Hakkı Mücadelesinin Öznesiyiz ..............................................................................................................................21

2

Page 4: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ

GİRİŞ

1 Ocak-25 Ocak tarihleri arasında okullarda yaptığımız denetimler, velilerle yaptığımız görüşmeler ve genel olarak eğitim alanında yaşananların takibinden oluşan eğitim hakkı rapo-runu, dershanelerin dönüşümü için tasarının meclise gönderildiği günlerde yayınlıyoruz. Dershane tartışmalarının en başından beri bu hamlenin bir yanıyla iktidar içi kavga olduğunu ama diğer yanıyla da eğitime dönük kapsamlı bir piyasalaştırma adımı olduğunu söylemektey-dik. Sunulan yasa teklifi bunu açıkça ortaya koymaktadır. Dershanelerin 1 Eylül 2015’e kadar kapatılmasını öngören tasarı, özel okullara verilen teşviklerle beraber milli eğitim kadrolarında toptan bir tasfiye ve AKP kadrolaşmasını içermektedir. Tasarıya eklenen geçici madde ile Müsteşar Yardımcıları, Talim Terbiye Kurulu Başkan ve Üyeleri, tüm genel müdürler, grup başkanları ile 81 il milli eğitim müdürlerinin görevlerinin, ‘kanun yürürlüğe girdiği tarihte “hiçbir işleme gerek kalmaksızın” sona ereceği hükme bağlandı. Ayrıca 4 yıl üzeri görev yapan okul müdür ve yardımcılarının görevi de aynı şekilde kanun yürürlüğe girince sona erecek. Ayrıca tasarıya göre, en az bir yıl görev yapan aday öğretmenler yazılı, sözlü sınava girmek zorunda. Sınavda başarılı olanlar öğretmen olarak atanırken başarılı olamayanlar başka bir il/ilçede görevlendiriliyor ve bir yıl içinde tekrar sınava girmeye hak kazanıyor. Üstüste iki sınavda da başarılı olamayan aday öğretmenlerin memuriyetle ilişkileri kesiliyor.

Yine tasarıda, dershanelerin özel okula dönüşmesi için verilen teşvikler içerisinde özel okula dönüşeceği taahhüdünde bulunan dershanelere hazine arazilerinin 25 yıllığına bedelsiz kullanma hakkı veriliyor. Ayrıca, Milli Eğitim Bakanlığı’na ait okullar, okulların ek binaları gibi taşınmazların da on yıla kadar kiraya verilmesinin de önü açılıyor.

Görülüyorki AKP dershane tasarısıyla sermayeye çektiği kıyaklara yenilerini ekliyor, kadrolaşma konusunda dizginsiz adımlar atmak istiyor.

Buna paralel olarak eğitimdeki yıkım ise sürüyor. 2013-2014 eğitim öğretim yılının birinci yarısı her ay sürekli tekrar ettiğimiz kronik hale getirilmiş sorunlarla kapandı. Ve Okullar ne yazık ki katlanan bu sorunlarla tekrar açılıyor.

Bu ayki Eğitim Hakkı Raporu’nda velilerin AKP’nin eğitim politikaları hakkında ne düşündüğünü, taleplerinin ne olduğunu ortaya koymaya çalıştık. Attığı her adımda sermayenin ve kendi iktidarının çıkarlarına göre hareket eden iktidarın eğitim alanındaki hiçbir politikası veliler tarafından doğru bulunmamaktadır. Çeşitli siyasi görüşlere sahip yüzlerce velinin ortaklaştığı temel talebin kamusal, parasız eğitim olduğunu bir kez daha görmüş olduk.

Dolayısıyla AKP iktidarının attığı bütün adımlara rağmen parasız, bilimsel anadilde eğitim halkın hemen hepsinin ortaklaştığı bir taleptir. Ve eğitim hakkı mücadelesi sürmektedir.

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ

3

Page 5: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ

A. HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ OKUL DURUM RAPORLARI SONUÇLARI

1 Ocak-25 Ocak tarihleri arasında Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisi tarafından okullarda yapılan denetimler ve velilerle yapılan görüşmeler sonucunda aşağıdaki verilere ulaşılmıştır.

• Velilerin % 99’u Milli Eğitim Bakanlığının genel olarak eğitim politikalarını doğru bulmamaktadır.

• Velilerin % 98’i eğitim bütçesinin halkın ödediği vergilerden oluşturulduğunu, buna göre ayrılan bütçenin kamusal hizmet olarak kendilerine dönmediğini düşündüklerini ifade etmişlerdir.

• Velilerin % 83’ü özel okula dönüştürülmesi planlanan dershanelere öğrenci başına 3-4 bin lira teşvik kredisi verilmesini yanlış bulmakta, devletin özel okullara değil devlet okullarına kaynak ayırması gerektiğini söylemiştir.

• Eğitime dair aşağıdaki fikirlerden hangisini benimsiyorsuz sorusunda (a) Parasız olmalı, devlet herkese eşit ve nitelikli eğitim hizmeti sağlamalı, b) Paralı olmalı herkes parası kadar eğitim almalı, c) Yalnızca yoksullar için parasız okumalı d) Bir fikrim yok) şıkları yer almış velilerin % 99’u eğitimin parasız olması gerektiğini söylemişlerdir.

• Velilerin %96’sı Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaptığı sınavları güvenli bulmadıklarını belirtmişleridr.

• Velilerin %94’ü sınav sisteminde yapılan değişikliklerin çocuklarında sınav stresini azaltmadığını söylemişlerdir.

• Veliler aynı oranda değişen sınav sisteminin dershane ya da özel ders ihtiyacını ortadan kaldırmadığını söylemişlerdir.

• Yüzde 95’lik bir dilim eğitim sisteminin iyi bir gelecek sağlamadığını düşünmektedir.

• Öğrencilerinin başarısının neye bağlı olduğunu düşünüyorsunuz? sorusunda a) Çok çalışmalarına b) Ekonomik durumuna, yaşam koşullarına şıkları yer almış velilerin % 78’i başarının ekonomik duruma ve yaşam koşullarına bağlı olduğunu, % 22’si çok çalışmalarına bağlı olduğunu belirtmiştir.

• Velilerin % 83 çocuklarının okullarında mutlu olmadığını belirtmişlerdir.

4

Page 6: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ

B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR

16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları koptu - 2 Ocak 2014

Bursa’nın İnegöl’de bir fabrikada çalışan 16 yaşındaki İ.B’nin parmakları koptu. İ.B. Bursa merkeze sevk edilirken, kopan parmaklar hastanede unutuldu.Bursa’nın İnegöl ilçesinde bir plastik fabrikasında çalıştırılan 16 yaşındaki İ.B., enjeksiyon makinesinde çalıştığı sırada maki-nenin kapağını açıp kapatırken elini makineye kaptırdı. Sol elini kaptıran gencin bir parmağı koptu, üç parmağı ise ezildi. Diğer işçiler tarafından götürüldüğü İnegöl Devlet Hastanesi’nde ilk müdahalenin yapıldığı İ.B. ardından Bursa’ya sevk edildi.

Açık Öğretim Lisesi sınavında “baskı hatası”: Sorular İngilizce, şıklar Fransızca - 4 Ocak 2014

Eğitimde merkezi sınavların ağırlığı giderek artarken, sınav sistemindeki özen ve güvenilirlik ters orantılı bir seyir izliyor. 4 Ocak’ta gerçekleştirilen Açık Öğretim Lisesi / Mesleki Açık Öğretim Lisesi sınavlarında yabancı dili “İngilizce” olan öğrenciler soru kitapçıklarında “İngilizce” olan sorularını, cevap kağıtlarında “Fransızca” seçeneği altında cevapladılar. 1. ve 2. oturumlarda öğrencilerin ve öğretmenlerin cevap kağıdında “İngilizce” yerine “Fransızca ” yazılı olduğunu görmeleri üzerine, durum öğretmenler tarafından bina sorumlularına iletildi. Sorumluların “baskı hatası” olduğunun söylemesi üzerine tutanak tutularak öğrencilerin cevap kağıtlarında yer alan “Fransızca” yazısı çizilip “İngilizce” olarak düzeltildi ve öğrencilerin bu bölümde kodlama yapmaları istendi.

6-14 yaş arası 292 bin çocuk yasalara aykırı çalıştırılıyor - 5 Ocak 2014

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın raporuna göre 6-14 yaş arasındaki 292 bin çocuk yasalara aykırı çalıştırılıyor, bunların yüzde 20’si okumuyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın “Ulusal Çocuk Hakları Strateji Belgesi ve Eylem Planı”ndaki çocuk işçiliğine ilişkin veriler, ilkokul çağındaki çocukların okumaktan vazgeçtiğini, lise çağındaki çocukların da okulu bıraktığını bir kez daha gözler önüne serdi. Cumhuriyet’in haberine göre, 12 yıllık eğitimin zorunlu olduğu Türkiye’de ilköğretim çağındaki 6-14 yaş arası çocukların 292 bini yasalara aykırı olmasına karşın çalışıyor. Bunların yüzde 20’si yeni kanuna aykırı olarak “oku-muyor”. Rapora göre okula gitmeden ekmeğinin derdine düşen çocukların, şiddete ve suça eğilim riskleri de artıyor. Raporda çocuk işçilik üzerine dikkat çekici ayrıntılar var. Çalışan çocukların yarısı tarım işkolunda kayıtlı ve ücretli, ancak kalan yarısı aile işçisi olarak gösterili-yor. Böylece hem ücret almıyorlar, hem de kayıtlara geçmiyorlar. Raporda kayıt dışı çalışan çocuklar için “Bu istatistikler doğrultusunda çalışan çocukların büyük bir kısmının kayıt dışı ve yasal yaş sınırının altında olması dolayısıyla bu çocukların çalışma koşullarının ve gelişimlerinin izlenmesi oldukça zordur” itirafı da yer aldı. Bakanlık, raporunda alınan önlem-lerin gözden geçirilmesi gerektiğini dillendirildi. Gözden geçirmeden anlaşılanın ise, Zamana Bağlı Politika ve Program Çerçevesi’nin güncellenmesi olduğu görüldü. Bir izleme sisteminin olmadığına dikkat çeken bakanlık, çözümü “Çocuk İşçiliği İzleme Sistemi” kurmakta aradı. Çocuk işçiliğin çocukların sağlıklarının yanı sıra sosyal hayata katılımlarını da zorlaştırdığının

belirtildiği raporda, “Çocukların yarısından fazlası eğitimini sonlandırmakta, büyük bir kısmı ise boş zaman ve toplumsallaşma imkanları bulamayabilmektedir. Çocuklar, kötü beslenme, çeşitli kazalar, şiddet eğilimi, sokak yaşamına veya suça karışmaya kadar uzanan çeşitli risklerle karşılaşabilmektedir. Bu nedenle çalışan çocukların sosyal, kültürel ve sportif açıdan kendilerini geliştirmelerine fırsat vererek bu eşitsizliği giderecek düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır” ifadeleri yer aldı.

Milli Eğitim cevap anahtarını karıştırdı, SBS iptal - 15 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanlığı’nın SBS’de Almanca ve İngilizce testlerinin cevap anahtarlarını karıştırması üzerine Danıştay’a yapılan başvuru üzerine sınav iptal edildi. Vatan’dan Kıvanç El’in haberine göre, Danıştay, 718 öğrencinin puanının yanlış hesaplandığının ortaya çıkması üzerine bu kararı verdi. 1.2 milyon adayın puanı yeniden hesaplanacak.

SBS yeniden hesaplanacak -16 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2013’te son kez düzenlediği Seviye Belirleme Sınavı’nda (SBS) yapılan hesaplama hatası üzerine 1 milyon 112 bin 604 öğrencinin sınavı tekrar değerlendirilecek. SBS yabancı dil testinde 718 öğrencinin sonuçlarının yanlış hesaplanması üzerine yapılan başvuruyu değerlendiren 18. Ankara İdare Mahkemesi MEB’in yaptığı sınavın yürütmesini durdurdu. İdare Mahkemesi aldığı kararda “Seviye Belirleme Sınavı’na katılan 1 milyon 112 bin 604 öğrenci için dava konusu işlemin uygulanması halinde telafisi güç ve imkânsız zararların oluşabileceği tartışmasızdır” dedi. CHP İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın, dava açarak sınava katılan 718 adayın sonucunun yeniden değerlendirilmesi halinde tüm öğrencilerin sıralamasına yansıyacağını belirterek sınav sonuçlarının yeniden değerlendirilmesini talep etmişti. Bu durumu dikkate alan idare mahkemesi sınavın yürütmes-ini durdurma kararı aldı. Mahkemenin kararıyla 1 milyon 112 bin 604 öğrencinin sınavı yeniden okunacak.İdare mahkemesine savunma veren Milli Eğitim Bakanlığı söz konusu değişimin sıralamalarda on binde 1 değişikliğe sebep olacağını belirterek göz ardı edilebileceğini iddia etmişti. Mahkeme ise SBS sınavında en küçük bir hatanın dahi birçok öğrencinin hakkını etkileyebilecek potansiyele sahip olduğunu belirterek yürütmeyi durdurma kararı verdi. Mahkemenin kararı üzerine açıklama yapan Bakan Nabi Avcı karar hakkında Bölge İdare Mahkemesi’ne itirazda bulunacaklarını belirtti. Kararın verilme zamanını eleştiren Avcı, sınavın üzerinden aylar geçtiğini, öğrencilerin ve velilerin yarıyıl tatiline hazırlandığını hatırlattı. Yürütmeyi durdurma kararının gecikmenin zararlı olduğu durumlarda verildiğini ifade eden Avcı, “Gerçekten sakıncalı bir durum olsaydı kararın daha önce alınması gerekirdi” dedi.10 yılda 5 bakan değiştiren, her yıl sınav sistemini değiştiren AKP hükümetinin Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı son olarak, hiçbir öğrencinin yerinin değişmeyeceğini vurgulayıp, “Bakanlık ne yaptığını ve ne yapacağını iyi biliyor” dedi.

Efe Boz duruşması ertelendi - 21 Ocak 2014

Maltepe Dumlupınar İlköğretim Okulu tuvaletinde 3,5 yıl önce lavabonun üzerine düşmesi sonucu hayatını kaybeden 6 yaşındaki Efe Boz’un ölümüne ilişkin tutuksuz 8 sanığın yargılandığı davanın bugünkü duruşması ertelendi. Anne Nurdan Boz: “Efe hayatını kaybettiğinde anaokulundaydı, şu an arkadaşları ilkokulu bitirmek üzere” dedi.Maltepe

Dumlupınar İlköğretim Okulu tuvaletinde 3,5 yıl önce lavabonun üzerine düşmesi sonucu hayatını kaybeden 6 yaşındaki Efe Boz’un ölümüne ilişkin tutuksuz 8 sanığın yargılanmasına devam edildi. Kartal’daki Anadolu Adalet Sarayı 28. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen 13. Duruşmaya tutuksuz sanık taşeron firmanın müdürü Yalçın Kaya katıldı. Diğer sanıkları ise avukatları temsil etti. Duruşmada ellerinde Küçük Efe’nin çerçeveli fotoğrafı bulunan anne Nurdan Boz, baba Kemal Boz ve avukatları da hazır bulundu.Duruşmada söz alan Nurdan Boz’un avukatı Hasan Girit, ortada ölümle sonuçlanan bir olay olduğunu ve Boz ailesinin evlatlarını kaybettiğini belirterek, “Okul tamamen kaçak inşaat olarak yaptırılmış ve bu üzücü olaya neden olunmuştur. Burada basit bir kusur yok” dedi.Tutuksuz sanık Aslan Yavuz Haberdar’ın avukatı Halit Tahir Yurtsever de, bilirkişi raporunun kendi içinde tutarsız olduğunu savunarak, “Müvekkilim bilirkişi raporunun değerlendirme bölümünde tali kusurlu göster-ilirken, sonuç bölümünde asli kusurlu gösterilmiş ve çelişki yaratılmıştır. Raporu teknik üniver-siteden bir heyetin hazırlaması daha sağlıklı olur. Ayrıca lavaboları takan Mustafa Ertürk adlı şahıs gelerek hangi lavaboları ona kim taktırttı, parayı ona kim ödedi göstermesi lazım. Bu suçluyu ortaya çıkaracak” diye konuştu.Anne Nurdan Boz ise, oğlu Efe’yi kaybedeli 3,5 yıl olduğunu belirterek, yaşanan sürecin çok uzun olduğunu ve mahkemenin de bu süreçte yaşananları göz önünde bulundurarak karar vermesini istediğini söyledi.Mahkeme hakimi İbrahim Fikri Talman, duruşmaya katılan Cumhuriyet Savcısı Kamil Uzman’a görüşünü sordu. Uzman da, duruşmaya ilk kez katıldığı için dosyayı inceleme fırsatının olmadığını belirtti. Hakim Talman, 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un yürürlüğe girmemesi dolayısıyla Cumhuriyet savcılarının yeniden Asliye Ceza Mahkemelerine katılmalarının söz konusu olduğu gerekçesi-yle dosyanın incelenmesi maksadıyla duruşma savcısına gönderilmesine karar vererek duruşmayı erteledi.Öğretmeninden izin alarak tuvalete gittiğini belirten anne Boz, “22 dakika 10 saniye Efe geri dönmemiş. Hiç kimse merak etmemiş öğretmeni de asli kusurlu. Onun sorumluluğunda olan bu çocuk o kadar zamandır gelmiyor. Efe kan kaybından hayatını kaybediyor. Efe uzunca bir süre mücadele etmiş sesini duyurabilmek, kendini kurtarabilmek için yerlerde sürünmüş. Okul müdürü ve öğretmeni de ihmalinden dolayı ağır kusurludur. Sabırla hepsinin ceza almasını istiyorum” diye konuştu.

Eğitim Sen’den ilk dönem raporu - 24 Ocak 2014

Eğitim Sen, 2013-2014 eğitim-öğretim yılının ilk dönem raporunu çıkardı. Raporda, “4+4+4 dayatması”nın sonuçları üzerinde durulurken, zorunlu din derslerinin ve anadilde eğitim hakkına yönelik taleplerin görmezden gelinmesi eleştirildi. Raporda 4+4+4 dayatmasının sonuçlarından biri verilerle ortaya kondu.Raporda 4+4+4 dayatması ile birlikte ikili eğitim yapan okulların sayısının artması, taşımalı eğitim uygulamasının daha da yaygınlaşmış olması dikkat çekicidir denildi. İlkokulda ikili eğitim oranının en yüksek olduğu il yüzde 82 ile Şanlıurfa, birleştirilmiş sınıflarda öğrenim gören öğrenci sayısı ülke genelinde yüzde 2,3 iken, bu oran Ardahan’da yüzde 27,8’e kadar yükselmektedir. Eğitim Sen’in raporunda, sınav odaklı eğitim ve dershane-özel okul tartışmaları da yer alırken eğitimde köklü ve yapısal değişiklikler için somut adımlar atılması gerektiği bildirildi.

Okul enkazında çalışan çocuklar: Okul harçlığımızı çıkarıyoruz - 24 Ocak 2014

Hakkari’nin Yüksekova ilçesinin Yenimahalle mahallesinde bulunan ve daha önce Yüksekova Yatılı Bölge Okulu Pansiyonu olarak kullanılan binanın yerine yeni bir ilköğretim okulu yapılacak. Yüksekova Haber’e göre, ihaleyi alan müteahhit firma, binaların yıkımına başladı.Sabah erken saatlerinde başlayan yıkımlar sırasında çok sayıda çocuk okul harçlıklarını çıkarmak için demir toplamanın yarışına girişti. Çocuklar, kilosunu 35 kuruşa sattıkları demirl-eri toplamak için dondurucu soğukta betondan demirleri arkadaşlarının yardımıyla ayırmaya çalıştı.İş makinaları yıkım işlemi yaparken demirleri toplamaya çalışan çocuklar hayatlarını tehlikeye atıyor. Yüksekova Haber’e konuşan Emrullah adındaki çocuk, yanlarında getirdikleri demir kesme makaslarıyla kestikleri demirleri satarak okul harçlıklarını çıkarmaya çalıştıklarını, üşüdüklerinde yaktıkları ateşin etrafında toplanarak ısınmaya çalıştıklarını anlattı. Emrullah konuşmasına şöyle devam etti: “Okul çıkışında buraya geliyoruz. İş makinaları yıkım için çalışıyor. Taş düşebilir kafamıza, tehlikelidir ama ne yapalım demir topluyoruz. Sabahtan beridir buradayız. Ekmeğimizi taştan çıkarıyoruz” dedi.

C. EĞİTİMDE GERİCİ POLİTİKA VE UYGULAMALAR SÜRÜYOR

Din öğretmeni: “Sünni Alevi ile evlenirse cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür” - 2 Ocak 2014

Amasya’nın Gümüşhacıköy ilçesi Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni olan Abdussamet Arslan “Bir Sünni Alevi ile evlenirse yüz kırk kırbaç cezası ile cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür”, “Kurtuluş Savaşı’na yardım eden bayanların başı kapalı olduğu için biz bu savaşı kazandık, bugün olsa kazanamayız”, “Bugün eteğini kısaltan yarın lisede en değerli şeyini kaybeder” şeklindeki sözleri tepki çekti. Velilerin şikâyeti üzerine soruşturma başlatılırken, okul müdürü Yakup Doluer olayın abartıldığını ileri sürerek “Ben ne soruşturma açtım ne de inceleme başlattım. Öğretmen masum, bir suçu yok. Bu olayın üzerine gidersek diğer öğretmenler de artık ders anlatırken ağzından bir şey kaçırmamak için rahatsız olacak. Bütün toplumu kucaklayıp, kazanmamız lazım” diye konuştu.Din dersi öğretmeni Abdussamet Arslan’ın söylemlerinin ardından okul yönetimi ve ilçe milli eğitim müdürlüğüne suç duyuru-sunda bulunan öğrenci velisi Ulaş Söylemez şunları söyledi: “O öğretmen, şortla gezmenin günah olduğunu söylüyor. Bir kız öğrencinin eteğine dokunarak katlayıp katlamadığını kontrol ederek ‘Siz şimdi eteğinizi böyle kısaltıyorsunuz, liseye gidince de en değerli şeyinizi kaybedi-yorsunuz’ diye konuşuyor. Erkek öğrencilere anne ve kız kardeşlerinin başlarını kapatmaları için telkinlerde bulunuyor. Alevi ile Sünni evliliklerinin günah olduğunu savunuyor. Öğretmenin bu tutumu çocuklarımızın psikolojini bozdu. Öğrenci velileri olarak öğretmen hakkındaki şikâyetimizi gidebildiği yere kadar götüreceğiz.” “Bu ne biçim öğretmen, bu ne biçim zihniyet?” ifadesini kullanan öğrenci velilerinden Sebiha Yürekli de şöyle konuştu: “Bir Sünninin bir Alevi ile evlenmesi durumunda 140 kırbaçla cezalandırılması gerektiğini nasıl söyler? Bu öğretmen Türkiye’nin getirildiği durumdan cesaret alıyor. Her şeyimize karışıyorlar. Okul müdürü Yakup Doluer’e şikâyet ediyoruz o olayı kapatmaya çalışıyor ve ‘İşi tatlıya bağlayalım, büyütmeyelim’ diyor. Biz veliler olarak bu işin peşini bırakmayacağız. ”Gümüşhacıköy’de geçen yıllarda da bu tür olayların yaşandığını, bu gibi insanların ceza almak yerine ödüllendirildiğini belirten Eğitim-Sen Gümüşhacıköy Şube Temsilcisi Emrah Parlak ise şu görüşleri kaydetti: “Gümüşhacıköy’de cinsiyet ve mezhep ayrımcılığını nedense son yıllarda sık sık yaşamaya başladık. Şimdi de Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni kız öğrencilere kapanması için baskı yapıyor, etek boylarını ölçüyor, etek boyu kısa olanın en değerli şeyini kaybedeceğini, Sünni birinin Alevi ile evlendiğinde 140 kırbaç vurulacağını söylüyor. Bu öğretmen bunları söylemek için cesareti yöneticilerden alıyor. Birçok veli ile görüştük ve olayın doğru olduğunu tespit ettik. Bu olaydan okul müdürünün de ilçe milli eğitim müdürünün de haberi olduğunu öğrendik ancak nedense üzerine gidilip de ilgililerden hesap sorma yerine bu olayı kapatmaya çalıştıklarını tespit ettik. Demokratik, laik bir ülkede eğitim camiasında bir öğretmen bunu konuşabiliyorsa burada yönetim boşluğu var demektir. Biz Eğitim-Sen temsilciliği olarak bunun takipçisi olacağız.”

Öğrencilere ‘ahlak’ takibi - 6 Ocak 2014

12 Eylül 2010’da tarihindeki referandumla yapılan anayasa değişikliğiyle fişlemelerin son bulduğu söylenmesine rağmen, önce Tunceli’de halkın fişlendiği, şimdi ise Gaziantep’te skan-

dal fişleme belgeleri ortaya çıktı. Belgelere göre Gaziantep Üniversitesi’ne bağlı olarak İslahiye’de okuyan öğrenciler sadece siyasi yönden değil, “ahlaki” olarak da fişlenmiş. Fişlemelerde öğrencilerin fotoğraflarının yanında, tüm kişisel ve iletişim bilgilerinin yanı sıra kimle ‘duygusal ilişki’ yaşadıkları, kimin kiminle arabada oturduğu gibi tamamen özel hayatı ilgilendiren bilgiler de yazıldı.Tunceli Hozat’ta vatandaşların tümünün takibe alındığını belgeleyen fişlemelerle ilgili soruşturma sürerken Gaziantep’te üniversite öğrencilerinin fişlendiği açığa çıktı.Milliyet’in ele geçirdiği belgelere göre fişlemeler özellikle Gaziantep Üniversitesi’nin İslahiye’deki fakülte ve yüksekokullarında okuyan öğrencileri hakkında.İl ve ilçedeki güvenlik birimlerince yapıldığı belirtilen fişlemelerde, öğrencilerin sadece siyasal düşünceleri değil özel hayatlarına dair bilgilerin de toplandığı görülüyor. Üstelik bu bilgiler, fişlerin “değerlendirme” bölümünde “özet” olarak nitelenen bölüme açık biçimde yazılı. Fişlerin, “özet” kısmı belgelerde açık biçimde görülürken, “detaylı” bölümler ortaya çıkmadı; burada hangi bilgilerin işlendiği de bilinmiyor.Bu fişleme belgelerinin ‘bilgi amaçlı’ olarak, üniversite dahil il ve ilçedeki birçok kamu kurum ve kuruluşuna da gönderildiği, fişlerin burada açığa çıktığı öğrenildi. İslahiye’deki üniversite çevreleri, fişlemeden haberleri olmadığını, emniyetin bu çalışmayı yaptığını belirtti. Çok sayıda öğrenci ise emniyet ve istihbarat tarafından sürekli takip edildiklerinden yakındı.Öğrenciler, İslahiye’deki üniversite yöneti-minin de fişlemelerden haberdar olduğunu savundu. Tesadüfen ele geçirilen fişlemelerde bilg-ileri yer alan öğrencilerin ise takip edildiklerini bilmedikleri belirtiliyor. İlçedeki bazı kaynaklar da fişleme belgelerinin üniversite bilgisayarından çıktığını, emniyetin düzenli olarak bazı bilg-ileri üniversite ile paylaştığını öne sürdü.Belgelerde kişilerin fotoğrafı, kimlik numarası, anne ve baba adı, doğum yeri ve tarihi, nüfusa kayıtlı olduğu yer, İslahiye’deki adresleri, telefon numaraları, elektronik posta adresi, velilerinin telefon numaraları ve adresleri yazıyor. Belgel-erdeki tarihler 2010’dan 2011 sonuna kadar fişleme yapıldığını gösteriyor. Ancak, fişlemelerin bu tarihten sonra da devam ettiği ve halen sürdüğü belirtiliyor.İsimlerini gizli tuttuğumuz öğrencilerle ilgili bazı belgelerin “özet” kısmında yer alan değerlendirmeler şöyle:

* (Erkek öğrenci) Psikolojik rahatsızlığı var. Olur olmaz şarkı-türkü söylüyor. Kurban bayramı tatiline gitti ve hâlâ dönmedi (21.12.2010). Yapılan kontrollerde 11 Nisan 2011 tarihinde de okulda olmadığı, okul idaresinden rahatsızlığından dolayı okulunu dondurduğu bilgisi alındı.

* (Kız öğrenci) 11 Mayıs 2010’da aynı okulda yaşayan F. ile problem yaşadığı, şahsın abisinin kendisini okuldan almak istediği ancak okula devam ettiği, sol görüşlü öğrencilerle görüldüğü.

* (Erkek öğrenci) Aynı okulda yaşayan A. ile duygusal arkadaşlığı olduğu, bu arkadaşlığının A.’nın sözde Kürt olduğu için ayrıldığı, kızın abisinin gelerek sıkıştırdığı ancak olumsuz bir durumun olmadığı.

* (Kız öğrenci) 2. sınıfta okuyan Ç. ile arkadaşlık yaptığı, samimi olarak kol kola gezdikleri.

Ankara’da okul tuvaletinde kamera - 8 Ocak 2014

Ankara’da Yenimahalle’de bulunan Alparaslan Anadolu Lisesi’nde erkek öğrencilerin

tuvaletlerine kamera yerleştirildiği öğrenildi. Erkekler tuvaletinde lavaboların tam üzerinde bulunan kamera şaşkınlık yarattı.Alparaslan Anadolu Lisesi Müdürü Musa Başıbüyük, 2010 yılında rotasyonla atandığını ve geldiğinde okulda kameraların yerleşmiş olduğunu söylerken, “Okulumuzun bir çok yerinde kameralar mevcut. Erkekler tuvaletinde de kamera takılı. Bu kameranın amacı, sigara içilmesini engellemek ve öğrencilerin birbirini darp etmesinin önüne geçmek” ifadelerini kullandı.Öğrenciler bu durumdan rahatsız olduklarını belirtirken, “Okulu-muzda sadece sınıflarda kamera yok, koridorlarda, bahçede, okul önünde her yerde izleniyoruz. Biz erkekler tuvaletinde kamera istemiyoruz. Resmen ‘Biri Bizi Gözetliyor’ yarışmasında olduğu gibi, her yerde gözetleniyoruz. O kadar gözetleniyoruz ki tuvalette dahi yalnız bırakılmıyoruz” dediler.

Alevi öğrenciye din dersi dayağı! - 10 Ocak 2014

Çorum’da 13 yaşındaki A.R.Ç., din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde konuştuğu iddiasıyla okul müdürü Şeref Bilal tarafından feci şekilde dövüldü.Kulağından kan gelen A.R.Ç. hastaneye kaldırıldı. Baba Tanju Ç., Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulundu. Kadıkırı Köyü İlköğretim Okulu’nda din kültür ve ahlak bilgisi dersi sırasında A.R.Ç. adlı öğrenci arkadaşı T.K. ile konuştu. Bu sırada Ayşe İmli adlı öğretmen dersleri dinlemedikleri için öğrencileri okul müdürü Şeref Bilal’a şikâyet etti.Baba Tanju Ç., “Biz Aleviyiz. Çocuğum din dersini dinlemediği için dövüldü. Sorumluların cezalandırılmasını istiyorum” dedi. Olayın duyulması üzerine Hacı Bektaşı Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Öztürk Türkdoğan ve Alevi Kültür Dernekleri Genel Sekreteri Ali Doğan, Çorum’a giderek incelemelerde bulundu. Türkdoğan, “Son yıllarda Aleviler üzerindeki baskılar artmıştır. Din dersini dinlemediği için bir Alevi çocuğu dövülmüştür. Bu bir insan hakları ihlalidir. Bu olayın takipçisi olacağız” diye konuştu. Geçmez ise, “Bu saldırılar bir devlet politikasıdır. Zorunlu din dersleri kaldırılmalı, Alevi çocuklarına yönelik bu asimilasyon politikası son bulmalıdır” dedi.

MEB’in gündemi: Liselerde türban serbestliği - 10 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanlığı’nın gündeminde olan değişiklik ile liselerde kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek. Milli Eğitim Bakanlığı liselerin sadece seçmeli Kur’an-ı Kerim derslerinde takılabilen türbanın tüm derslerde takılabilmesi için hazırlanıyor. Seta Vakfı’nda düzenlenen “2013 Eğitim Değerlendirme Çalıştayı”nda konuşan Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, bakanlığın bu yönde bir çalışması olduğuna işaret etti. Çalıştayda, ders bazlı türban kullanılmasının doğru olup olmadığının sorulması üzerine Müsteşar Tekin, “Şu anda ders bazlı benim de tasvip etmediğim bir uygulama söz konusu bu çalışma gündemimizde. Bu yıl biz kıyafetle ilgili düzenlemeyi yapmak zorundaydık. O yönetmeliğin biraz daha üzerinde çalışıp 2014�ün bahar aylarında çalışalım demiştik” dedi. Yapılması planlanan düzenleme ile lisede kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek.

Kadıköy’e 5inci imam hatip planı mecliste - 13 Ocak 2014

Acıbadem Dayanışması’nın, öğrenci ve velilerinin sahip çıktığı Kadıköy’deki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin taşınarak binanın imam hatip için kullanma planı meclise taşındı.İstanbul’un

Kadıköy İlçesi’nde bulunan ve Kadıköy, Acıbadem ve Yeldeğirmeni Mahalleleri halkına 5 kuşaktır hizmet veren Özdemiroğlu Ortaokulu’nun öğrencilerin ve velilerinin basın açıklamalarına, eylemlerine ve topladıkları 10 bini aşkın imzaya karşın Mayıs 2013�te imam hatip ortaokuluna dönüştürülmesinin ardından şimdi de, Acıbadem’de bulunan Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin Fikirtepe’ye taşınması ve binanın hemen yanındaki Kadıköy İmam Hatip Kız Lisesi’ne dönüştürülen okulla birleştirilerek İmam Hatip Kampüsü yapılması planı Meclis’e taşındı.CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yanıtlaması istemiyle verdiği önergede lisenin taşınması durumunda okulda eğitim gören yaklaşık 1200 öğrencinin ciddi bir mağduriyet yaşayacağını ve yakın çevrede erkek öğrencilerin gidebileceği bir devlet lisesinin olmadığını ifade ederek, Kadıköy sınırları içinde halihazırda eğitim veren 4 imam hatip okulu bulunmasına rağmen alınan kararın gerekçesini sordu.Daha önce de tüm itirazlara rağmen Özdemiroğlu Ortaokulu’nun imam hatip okuluna dönüştürüldüğünü, benzer bir dayatma ile Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin dönüştürülmesinin öğrenciler, öğretmenler ve veliler açısından adil bir uygulama olup olmadığını soran CHP’li Öğüt, şu soruları yöneltti:

- Velilerin itirazına rağmen dönüşümde ısrar edilecek midir?

- Acıbadem Dayanışması üyeleri, semtteki tarihi Çamlıca Kız Anadolu Lisesi’nin satışının gündemde olduğunu dile getirmektedir. Söz konusu iddia doğru mudur?

Öğrenci başına üç soruşturma! - 14 Ocak 2014

Öğrenci Kolektifleri Araştırma Birimi, İstanbul Üniversitesi 2013 – 2014 öğretim yılı soruşturma raporunu yayımladı. Yayımlanan raporda İstanbul Üniversitesi Rektörü Yunus Söylet’in göreve geldiğinden bu yana her fırsatta, öğrencilerine uyguladığı baskı politikaları ve açtırdığı soruşturmalarla “AKP’nin rektörü” sıfatına yakışır şekilde davrandığı belirtildi.Araştırma birimi ayrıca Rektör Söylet’in, okulda bedava çay dağıtmak, parasız yemek yemek, duvara şiir yazmak, fakülteye giriş yapmak gibi birçok konuda soruşturma açmayı, okuldaki muhalif sesleri kontrol altına almak için “çare” olarak gördüğünü söyledi. Raporda “2013 – 2014 öğretim yılında İstanbul Üniversitesi’nde okuyan 82 öğrenciye 251 adet soruşturma açılmıştır. Bu da demek oluyor ki 1 öğrenciye ortalama 3 soruşturma düşmektedir. Bu soruşturmalardan 121 tanesi bizzat Öğrenci Kolektifleri üyelerine açılan soruşturmalardır. Birçok soruşturma, üniversitenin içerisinde bulunan sivil polislerin rektörlüğe verdiği raporlar sonucu açılmaktadır. Sivil polislerin verdiği raporlar soruşturma dosyalarında gizli olarak tutulmaktadır. Rektör Söylet, okulda gayri resmi olarak bulunan polislerle birlikte kendi öğrencisini cezalandırmaktadır. Rekor soruşturma sayısı: Üniversitenin Edebiyat-Fen Fakültesi’nde okuyan ve sene başından beri hakkında 11 soruşturma açılan bir öğrenciye aittir. Her zaman açtığı komik soruşturmalarla gündeme gelen İstanbul Üniversitesi bu sene’de bu anlamsız tiyatroya bir an olsun ara vermedi.”deniliyor.

Kaymakamlıktan ailelere ‘çocuklarınızın müslüman olmadığını kanıtlayın’- 18 Ocak 2014

İzmir’in Narlıdere ilçesinde 11 Kasım tarihinden bu yana çocuklarını zorunlu din derslerine göndermeyen çoğunluğu Alevi ailelere okul yönetimi gönderdiği yazı ile çocuklarının Müslü-

man olmadığını kanıtlamalarını istedi. İlçe Kaymakamlığı’ndan gelen “Musevi ve Hıristiyan olduğunu belgeleyebilen öğrencilerin din derslerine girmeleri zorunlu değildir” yazısını ailelere gönderen Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü çocukların Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerine girmelerinin zorunluğu olduğunu vurguladı.Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü tarafından ailelere gönderilen kaymakamlık yazısında Talim ve Terbiye Kurulu’nun kararına atıfla “T.C. uyruklu Hıristiyan ve Musevilik dinlerine mensup öğrencilerin bu dinlerden birine mensup olduklarını belgelendirmeleri kaydı ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine girmeleri zorunlu değildir” denildi.Dini inancı olmayanları, Alevileri ve diğer dinsel grupları yok sayan karara tepki gösteren veliler okul yönetiminden gelen yazıya sert tepki gösterdi. Zorunlu din dersi dayatmasının kabul edilemez olduğunu belirten aileler Narlıdere Demokrasi Meydanı’nda toplanarak İlhan Onat İlkokulu’na yürüdü. Veliler adına İlhan Onat İlkokulu önünde yapılan açıklamada konuşan Songül Maskara “Eğitim sistemi AKP hükümeti ile sadece bir dinin mezhebine uygun hale getirilmiştir. Seçmeli din derslerini dahi zorunlu hale getiren yeni sistemi kabul etmiyoruz. Bunun içindir ki 11 Kasım 2013�ten bu yana birçoğumuz çocuklarımızı din derslerine göndermiyoruz. Okullardan bizlere ulaşan cevaplar oldukça çarpıcıdır. Cevaplara göre hiçbir dine inanmayanlar da Müslüman sayılıyor” dedi. Maskara, verdikleri hukuki mücadelenin yanında dersleri boykot etmeyi sürdüreceklerini söyledi. Veli Ali Gökbulut ise “Oğlum bu yıl 5. sınıfa gidiyor. Ders notlarının düşürülmesinden endişe ettiğimiz için mecburen din derslerine de gönderiyoruz. Ancak çocuğumu din derslerini almaya başladıktan sonra uykusundan sık sık korkarak ve ağlayarak uyandığını fark ettik. Derslerde gördüğü cinleri rüyasında gördüğünü düşünüyoruz. Zaman zaman gölgelerden korkuyor, farklı tepkiler geliştiriyor. Bu davranışları bizleri endişelendiriyor” şeklinde konuştu. İlhan Onat İlkokulu öğrencileri de açıklamaya bahçeden destek verdi.

Eğitim – Sen: ‘Skandal, zorunlu din derslerinin sonucudur’ - 21 Ocak 2014

Eğitim Sen, Ortaöğretime Geçiş Sistemi dahilinde yapılan SBS’de din dersinden muaf olan gayrimüslim öğrencilerin sonuçlarının sıfır almışçasına hesaplanmasına dair açıklama yaptı. Açıklamada, yaşanan skandalın Milli Eğitim Bakanlığı’nın 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almasının, gayrimüslimleri yok sayan politikalar sonucu olduğu belirtildi.Açıklamada “Milli Eğitim Bakanlığı`nın SBS yerine getirdiği Yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi skandallara rağmen yürütülmeye çalışılıyor. Geçen yıl yapılan SBS`de sonuçların yanlış hesaplandığı skandalının geçtiğimiz günlerde anlaşılmasının ardından, bu yılki sistemde de gayrimüslim öğrencilerin muaf oldukları din dersi sınavından “sıfır” almışçasına sonuçların hesaplanması, yeni bir skandalı gündemimize taşımıştır.

Bilindiği üzere MEB, tıpkı 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi, ortaöğretime geçiş sisteminde zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almıştır. Öğrencilerin dini inancı, mezhebi ya da dünya görüşüne bakmaksızın böylesine dayatmacı bir yaklaşımın hayata geçirilmesi başlı başına bir skandaldır. Dolayısıyla sınav sonuçlarında gayrimüslimlerin yok sayılması, seçmeli/zorunlu din dersleriyle farklı inanç gruplarını yok sayan politikaların sonucu olarak görülmelidir.Eğitim Sen olarak, öncelikle seçmeli/zorunlu din derslerinin kaldırılmasını ve sınav odaklı eğitim sistemine son verilmesini istiyoruz. Hiç kimsenin çocuklarımızın emeği ve geleceği ile oynamasına izin vermeyeceğiz!” denildi.

Hozat Emniyet Müdürlüğü’nden üniversitelilere fişleme - 21 Ocak 2014

Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün 2011 yılında, Meslek Yüksek Okulu’nda okuyan öğrencilerin isim listesini alıp, takip ettiği ve oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdığı ortaya çıktı. Tunceli’nin Hozat ilçesinde ortaya çıkan fişleme skandalıyla ilgili Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturmada, jandarma ve emniyetin bilgisayarların hard diskleri ilgili kurumlara inceletildi. Adli Tıp ve TÜBİTAK’a yaptırılan incelemede, hard disklerdeki belgelerin kamuoyuna yansıyan belgelerle aynı olduğu belirlendi. Hozat’ta 2007 ile 2011 yılları arasında gerçekleşen ve 2013 yılında ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında ortaya çıkan fişleme, izleme ve takip skandalına bir yenisi daha eklendi. Hozat ilçe Emniyet müdürlüğü bilgisayarlarında tespit edilen belgelere göre, Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü 2011 yılında, Tunceli Üniversitesi’ne bağlı ilçede eğitim veren Meslek Yüksek Okulu Büro yöneticiliği birinci sınıfında okuyan öğrencilerin isim listesini üniversiteden istedi. 50 öğrencinin isim listesini okul numarası ile birlikte alan polis, öğrencinin hareketlerini takip ettikten sonra oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdı. Fişlerde öğrencilerin isimlerinin karşısına görüşleri ile ilgili kanaat olarak, ‘normal’ ya da ‘aşırı’ yazıldığı görüldü. Üniversite öğrencilerinin dünya görüşü ile ilgili hazırlanan bu fişlerin de daha önceki fişlemelerle ilgili soruşturma yürüten Malatya Cumhuriyet Savcılığının soruşturma dosyasına girdi. Yine ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında yer alan başka bir belgeye göre ise, Hozat Kaymakamlığı, 2012 yılında Toplum Yararına Çalışma Programı kapsamında iş için başvuran 143 kişinin başvurularını ilçe emniyet müdürlüğüne gönderdi. Emniyet Müdürlüğünün de, 143 kişilik listeden 53 kişiyi, ailevi durumlarını araştırarak ve bunu yazı ile belirterek işe aldırmalarını sağladığı iddia edildi.

Tacizci Milli Eğitim Müdürü okula atandı - 24 Ocak 2014

İstanbul’da Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürü Şeref Çalışır, birlikte çalıştığı 2 kadının taciz şikayeti üzerine yaklaşık 2 ay önce ‘cinsel istismar’ suçundan 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmıştı. Çalışır’ın davası başta KESK’li kadınlar olmak üzere kadınların gündemi haline gelmiş soruşturma ve dava süresince eylemler yapılmıştı. Mahkemede tutuklanmasına karar verilen Çalışır, 50 bin lira kefalet ödeyerek serbest kalmış, Fatih İlçe Müdürlüğü’ne geri gelm-esi üzerine kadınlar İstanbul İl Milli Eğitim önünde eylem yapmıştı. Eylemler üzerine Çalışır İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istemişti. Bakanlık müfettişlerinin hakkında 2 kez soruşturma yaptığını ve suçsuz bularak ceza vermediğini iddia eden Çalışır, göreve döndü ve Yargıtay’a itiraz etti. Tepkiler üzerine de İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istedi. Çalışır, İl Milli Eğitim’e başvurup emeklilik dilekçesini geri aldı. Yöneticilik görevleri alınan Çalışır, 84 öğretmenin görev yaptığı ve 1823 öğrencinin öğrenim gördüğü Zeytinburnu Abay Ortaokulu’na sosyal bilgiler öğretmeni olarak atandı. 10 gün önce yapılan atamadan sonra Çalışır’ın yıllık izne çıkıp derslere girmediği öğrenildi. Çalışır’ın okula atandığıysa velilerden sır gibi saklanıyor.

Rektörlüğe mail atan öğrenciye soruşturma açıldı - 26 Ocak 2014

Ankara Üniversitesi’nde sene başından beri kampüskarta karşı protestolar ve üniversitelilerin tepkisi sürüyor. Rektörlük iki üniversiteliye kampüskarta yönelik itirazlarını gerekçe göstererek 9 ay uzaklaştırma verdi. Uzaklaştırmaların hukuksuz ve haksız olduğunu belirtmek için Hukuk

Fakültesi öğrencisi üniversiteli bir kadın ise Rektörlüğe bir mail attı. Rektörlüğün öğrencilerin bilgisi olmadan kampüskart uygulaması ile üniversitelileri kampüskartı kullanmaya mecbur bıraktığı belirtilen mailin ardından üniversiteli kadın hakkında Rektörlük tarafından soruşturma açıldı. Daha önce de defalarca üniversitelilere açtığı soruşturmalarla bilinen Rektör Erkan İbiş, kolektifler.net’in kampüskart ile ilgili yaptığı bir haber hakkında dava açmış ancak mahkeme davayı reddederek kapatmıştı.

Mahkeme: ‘Öğrenciler değil, polisi üniversiteye çağıranlar hatalı’ - 26 Ocak 2014

Eskişehir 5. Asliye Ceza Mahkemesi, YÖK’e karşı yapılacak eylem için Anadolu Üniversitesi’nde 4 Kasım 2010 tarihinde güvenlik güçlerinin sert şekilde müdahale etmesinin ardından açılan davada gerekçeli kararı hazırladı. Tüm öğrencilerin beraat ettiği davanın gerekçeli kararında üniversite yönetimi ve polis eleştirildi. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde, YÖK’e karşı yapacak eylem için stand açan ve afiş asan öğrencilere, Rektör Yardımcısı Meryem Akoğlan Kozak’ın talebiyle hem polis hem de özel güvenlik müdahale etmişti. Bu olayın ardından üniversite yönetimi maddi hasar yarattıkları gerekçesiyle öğrencilere 17 bin TL’lik fatura göndererek ödeme yapmalarını istedi. Ayrıca öğrenciler hakkında “görevi yaptırmamak için direnme”, “kamu malına zarar verme”, “cebir veya tehdit kullanarak eğitim ve öğretime engel olma” suçlamalarıyla dava açıldı. Tüm sanıkların beraat ettiği davanın gerekçeli kararı bir süre önce hazırlandı. Gerekçeli kararda, öğrencilerin eğitim ve öğretimi engellemekle suçladığını hatırlatan mahkeme, akademisyenlerin aksi yönde beyanda bulunduklarına ve yapılan fiziki incelemede olay yeri ile dersliklerin birbirlerinden oldukça uzak olduğuna dikkat çekti. Sanık öğrencilerin YÖK’ün kuruluş yıldönümünde yaptığı protesto gösterisinin de tamamen meşru amaçlar taşıdığını belirten mahkeme, üniversitelerin, ifade özgürlüğünün uygulanması açısından görevli ve sorumlu olduklarını hatırlattı. Davacı Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü’nün sert bir dille eleştirildiği kararda “Olayların bu aşamaya geliş sebebi müşteki idarenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına aykırılık teşkil eden haksız müdahalesidir. Müşteki idare, ifade ve toplantı özgürlüğüne çevreden gelebilecek herhangi bir saldırıyı önleme görevini yerine getirmesi gerekirken bizzat kendisi müdahaleyi yapan konumuna geçmiştir” denildi. Polisin müdahalesine kadar herhangi bir şiddet eylemi yaşanmadığına dikkat çeken mahkeme şunları kaydetti: “Güvenlik kuvvetleri tarafından yapılan müdahalenin meşru amaç gütmediği ve orantıldir. Kantindeki asıl zararın güvenlik kuvvetlerinin içeri girmek isterken camları kırmasından kaynaklandığı kabul edilmiştir. (…) Öğrenci sanıklar kendilerine yönelik orantısız müdahaleden kaçmak amacı ile tamamen kendini koruma içgüdüsü ile hareket etmiştir. Buradaki amaçlarının mala zarar verme olduğu düşünülmemiştir. Yine öğrenci sanıkların kantin içerisine müdahale edildiği esnada yüzlerini gizleme, eşya fırlatma şeklindeki eylemlerinin ise, sanıklara yönelik haksız saldırıyı defetmeye yönelik olduğu kabul edilmiş ve gerek mala zarar verme, gerekse görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşmadığı kanaatine varılmıştır.”

MEB’in azınlık öğrencileriyle mücadelesi: Önce fişleme, şimdi okuldan uzaklaştırma - 29 Ocak 2014

Azınlıkları fişlediği ortaya çıkan Milli Eğitim Bakanlığı, Rum olmamalarına karşın Rum okuluna kayıt oldukları için iki öğrenciyi okuldan uzaklaştırdı. Kıbrıs işgalinin yaşandığı

1974’ten bu yana kendi etnik unsurları dışında öğrenci kabul etmeleri yasak olan azınlık okulları, kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kalınca farklı etnik aidiyetten öğrencileri de kabul etmeye başladı. T24’ün haberine göre, bir Rum okulu da ilk kez geçen sene 5. ve 9. sınıftan iki öğrenciyi kabul etti. Milli Eğitim Bakanlığı iki öğrencinin kaydını 7 ay sonra fark etti.

Azınlıkları 1’den 5’e kadar soy kodlarıyla fişlediği, geçtiğimiz hafta İstanbul İl Milli Müdürlüğü’nden Şişli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gönderilen bir yazıyla ortaya çıkan devlet, 1 numaralı soy koduyla fişlediği Rumları uyardı, okula alınan iki öğrencinin 5 numaralı “Diğer Hıristiyan Unsurlar” soy koduna kayıtlı olduklarını söyledi ve iki öğrencinin okuldan atılmasını istedi. Okul yetkilileri biri Rumen, diğer, Bulgar iki öğrencisinin bir yıllık emekler-inin yanmaması için formül arayışına girişti. Bakanlıkla yapılan görüşmelerden sonra öğrencilerin e-okul sistemi üzerinden farklı bir okula nakli sağlandı.

YÖK’ün Disiplin Yönetmeliği değişti, yapısı korundu - 30 Ocak 2014

YÖK’ün Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kurulduğu tarihten bu yana üniversiteleri üniversite olmaktan çıkaran YÖK, yönetmelik değişikliğinde de kuruluş gerekçesini ve yapısını koruma gayreti güttü. Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu, disiplin yönetmeliğindeki değişiklikle ilgili “Üniversitelerin varlık nedenini ortadan kaldıran disiplin yönetmeliklerini kabul etmiyoruz” başlıklı bir basın açıklaması yayımladı. Değişiklikle “yönetim görevinden ayırma”, “görevinden çekilmiş sayma”, “üniversite öğretim mesleğinden çıkarma” gibi cezaların kaldırıldığı söyleminin gerçeği yansıtmadığını belirten Eğitim Sen, bu cezaların “kamu görevinden çıkarma” başlığı kapsamına alındığını ifade etti. Eğitim Sen, yıllardır iş yavaşlatma, grev gibi eylemlere katılmanın, ideolojik eylemlerde bulunulmasının, siyasi bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerler-inin asılmasının, çoğaltılmasının ve dağıtılmasının, en temel hak ve özgürlüklerin, demokratik hakların, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün suç sayılmaya devam ettiğinin altını çizdi. Açıklamada “Bilimsel tartışma ve açıklamalar dışında, yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına resmi konularda bilgi veya demeç verme” ile “Ders, seminer, konferans, laboratuvar, grafik çalışma, sınav gibi öğretim çalışmalarının yapılmasına engel olmak, görevlileri, öğrencileri eğitim-öğretim alanı dışına çıkartmak, görev yapılmasına engel olmak, öğrencileri bu tür davranışlara teşvik etmek veya zorlamak ya da bu maksatla yapılacak hareketlere her ne suretle olursa olsun iştirak etmek” maddelerinin de suç kapsamına alınmasına da tepki gösterildi. Sendika, bu maddeler ile toplumun aydınlanmasının hedef alındığını söyledi. Eğitim Sen, üniversiter yaşamı baskı ve denetim altına alan, akademik özgürlükleri, sendikal hak ve özgürlükleri suç sayan, makbul görünmeyen her eylemi ve düşünceyi cezalandırmayı amaçlayan disiplin yönetmeliklerini ve YÖK’ün varlığını kabul etmediğini ve mücadeleyi sürdüreceklerini açıkladı.

5

Page 7: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ

B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR

16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları koptu - 2 Ocak 2014

Bursa’nın İnegöl’de bir fabrikada çalışan 16 yaşındaki İ.B’nin parmakları koptu. İ.B. Bursa merkeze sevk edilirken, kopan parmaklar hastanede unutuldu.Bursa’nın İnegöl ilçesinde bir plastik fabrikasında çalıştırılan 16 yaşındaki İ.B., enjeksiyon makinesinde çalıştığı sırada maki-nenin kapağını açıp kapatırken elini makineye kaptırdı. Sol elini kaptıran gencin bir parmağı koptu, üç parmağı ise ezildi. Diğer işçiler tarafından götürüldüğü İnegöl Devlet Hastanesi’nde ilk müdahalenin yapıldığı İ.B. ardından Bursa’ya sevk edildi.

Açık Öğretim Lisesi sınavında “baskı hatası”: Sorular İngilizce, şıklar Fransızca - 4 Ocak 2014

Eğitimde merkezi sınavların ağırlığı giderek artarken, sınav sistemindeki özen ve güvenilirlik ters orantılı bir seyir izliyor. 4 Ocak’ta gerçekleştirilen Açık Öğretim Lisesi / Mesleki Açık Öğretim Lisesi sınavlarında yabancı dili “İngilizce” olan öğrenciler soru kitapçıklarında “İngilizce” olan sorularını, cevap kağıtlarında “Fransızca” seçeneği altında cevapladılar. 1. ve 2. oturumlarda öğrencilerin ve öğretmenlerin cevap kağıdında “İngilizce” yerine “Fransızca ” yazılı olduğunu görmeleri üzerine, durum öğretmenler tarafından bina sorumlularına iletildi. Sorumluların “baskı hatası” olduğunun söylemesi üzerine tutanak tutularak öğrencilerin cevap kağıtlarında yer alan “Fransızca” yazısı çizilip “İngilizce” olarak düzeltildi ve öğrencilerin bu bölümde kodlama yapmaları istendi.

6-14 yaş arası 292 bin çocuk yasalara aykırı çalıştırılıyor - 5 Ocak 2014

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın raporuna göre 6-14 yaş arasındaki 292 bin çocuk yasalara aykırı çalıştırılıyor, bunların yüzde 20’si okumuyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın “Ulusal Çocuk Hakları Strateji Belgesi ve Eylem Planı”ndaki çocuk işçiliğine ilişkin veriler, ilkokul çağındaki çocukların okumaktan vazgeçtiğini, lise çağındaki çocukların da okulu bıraktığını bir kez daha gözler önüne serdi. Cumhuriyet’in haberine göre, 12 yıllık eğitimin zorunlu olduğu Türkiye’de ilköğretim çağındaki 6-14 yaş arası çocukların 292 bini yasalara aykırı olmasına karşın çalışıyor. Bunların yüzde 20’si yeni kanuna aykırı olarak “oku-muyor”. Rapora göre okula gitmeden ekmeğinin derdine düşen çocukların, şiddete ve suça eğilim riskleri de artıyor. Raporda çocuk işçilik üzerine dikkat çekici ayrıntılar var. Çalışan çocukların yarısı tarım işkolunda kayıtlı ve ücretli, ancak kalan yarısı aile işçisi olarak gösterili-yor. Böylece hem ücret almıyorlar, hem de kayıtlara geçmiyorlar. Raporda kayıt dışı çalışan çocuklar için “Bu istatistikler doğrultusunda çalışan çocukların büyük bir kısmının kayıt dışı ve yasal yaş sınırının altında olması dolayısıyla bu çocukların çalışma koşullarının ve gelişimlerinin izlenmesi oldukça zordur” itirafı da yer aldı. Bakanlık, raporunda alınan önlem-lerin gözden geçirilmesi gerektiğini dillendirildi. Gözden geçirmeden anlaşılanın ise, Zamana Bağlı Politika ve Program Çerçevesi’nin güncellenmesi olduğu görüldü. Bir izleme sisteminin olmadığına dikkat çeken bakanlık, çözümü “Çocuk İşçiliği İzleme Sistemi” kurmakta aradı. Çocuk işçiliğin çocukların sağlıklarının yanı sıra sosyal hayata katılımlarını da zorlaştırdığının

belirtildiği raporda, “Çocukların yarısından fazlası eğitimini sonlandırmakta, büyük bir kısmı ise boş zaman ve toplumsallaşma imkanları bulamayabilmektedir. Çocuklar, kötü beslenme, çeşitli kazalar, şiddet eğilimi, sokak yaşamına veya suça karışmaya kadar uzanan çeşitli risklerle karşılaşabilmektedir. Bu nedenle çalışan çocukların sosyal, kültürel ve sportif açıdan kendilerini geliştirmelerine fırsat vererek bu eşitsizliği giderecek düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır” ifadeleri yer aldı.

Milli Eğitim cevap anahtarını karıştırdı, SBS iptal - 15 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanlığı’nın SBS’de Almanca ve İngilizce testlerinin cevap anahtarlarını karıştırması üzerine Danıştay’a yapılan başvuru üzerine sınav iptal edildi. Vatan’dan Kıvanç El’in haberine göre, Danıştay, 718 öğrencinin puanının yanlış hesaplandığının ortaya çıkması üzerine bu kararı verdi. 1.2 milyon adayın puanı yeniden hesaplanacak.

SBS yeniden hesaplanacak -16 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2013’te son kez düzenlediği Seviye Belirleme Sınavı’nda (SBS) yapılan hesaplama hatası üzerine 1 milyon 112 bin 604 öğrencinin sınavı tekrar değerlendirilecek. SBS yabancı dil testinde 718 öğrencinin sonuçlarının yanlış hesaplanması üzerine yapılan başvuruyu değerlendiren 18. Ankara İdare Mahkemesi MEB’in yaptığı sınavın yürütmesini durdurdu. İdare Mahkemesi aldığı kararda “Seviye Belirleme Sınavı’na katılan 1 milyon 112 bin 604 öğrenci için dava konusu işlemin uygulanması halinde telafisi güç ve imkânsız zararların oluşabileceği tartışmasızdır” dedi. CHP İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın, dava açarak sınava katılan 718 adayın sonucunun yeniden değerlendirilmesi halinde tüm öğrencilerin sıralamasına yansıyacağını belirterek sınav sonuçlarının yeniden değerlendirilmesini talep etmişti. Bu durumu dikkate alan idare mahkemesi sınavın yürütmes-ini durdurma kararı aldı. Mahkemenin kararıyla 1 milyon 112 bin 604 öğrencinin sınavı yeniden okunacak.İdare mahkemesine savunma veren Milli Eğitim Bakanlığı söz konusu değişimin sıralamalarda on binde 1 değişikliğe sebep olacağını belirterek göz ardı edilebileceğini iddia etmişti. Mahkeme ise SBS sınavında en küçük bir hatanın dahi birçok öğrencinin hakkını etkileyebilecek potansiyele sahip olduğunu belirterek yürütmeyi durdurma kararı verdi. Mahkemenin kararı üzerine açıklama yapan Bakan Nabi Avcı karar hakkında Bölge İdare Mahkemesi’ne itirazda bulunacaklarını belirtti. Kararın verilme zamanını eleştiren Avcı, sınavın üzerinden aylar geçtiğini, öğrencilerin ve velilerin yarıyıl tatiline hazırlandığını hatırlattı. Yürütmeyi durdurma kararının gecikmenin zararlı olduğu durumlarda verildiğini ifade eden Avcı, “Gerçekten sakıncalı bir durum olsaydı kararın daha önce alınması gerekirdi” dedi.10 yılda 5 bakan değiştiren, her yıl sınav sistemini değiştiren AKP hükümetinin Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı son olarak, hiçbir öğrencinin yerinin değişmeyeceğini vurgulayıp, “Bakanlık ne yaptığını ve ne yapacağını iyi biliyor” dedi.

Efe Boz duruşması ertelendi - 21 Ocak 2014

Maltepe Dumlupınar İlköğretim Okulu tuvaletinde 3,5 yıl önce lavabonun üzerine düşmesi sonucu hayatını kaybeden 6 yaşındaki Efe Boz’un ölümüne ilişkin tutuksuz 8 sanığın yargılandığı davanın bugünkü duruşması ertelendi. Anne Nurdan Boz: “Efe hayatını kaybettiğinde anaokulundaydı, şu an arkadaşları ilkokulu bitirmek üzere” dedi.Maltepe

Dumlupınar İlköğretim Okulu tuvaletinde 3,5 yıl önce lavabonun üzerine düşmesi sonucu hayatını kaybeden 6 yaşındaki Efe Boz’un ölümüne ilişkin tutuksuz 8 sanığın yargılanmasına devam edildi. Kartal’daki Anadolu Adalet Sarayı 28. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen 13. Duruşmaya tutuksuz sanık taşeron firmanın müdürü Yalçın Kaya katıldı. Diğer sanıkları ise avukatları temsil etti. Duruşmada ellerinde Küçük Efe’nin çerçeveli fotoğrafı bulunan anne Nurdan Boz, baba Kemal Boz ve avukatları da hazır bulundu.Duruşmada söz alan Nurdan Boz’un avukatı Hasan Girit, ortada ölümle sonuçlanan bir olay olduğunu ve Boz ailesinin evlatlarını kaybettiğini belirterek, “Okul tamamen kaçak inşaat olarak yaptırılmış ve bu üzücü olaya neden olunmuştur. Burada basit bir kusur yok” dedi.Tutuksuz sanık Aslan Yavuz Haberdar’ın avukatı Halit Tahir Yurtsever de, bilirkişi raporunun kendi içinde tutarsız olduğunu savunarak, “Müvekkilim bilirkişi raporunun değerlendirme bölümünde tali kusurlu göster-ilirken, sonuç bölümünde asli kusurlu gösterilmiş ve çelişki yaratılmıştır. Raporu teknik üniver-siteden bir heyetin hazırlaması daha sağlıklı olur. Ayrıca lavaboları takan Mustafa Ertürk adlı şahıs gelerek hangi lavaboları ona kim taktırttı, parayı ona kim ödedi göstermesi lazım. Bu suçluyu ortaya çıkaracak” diye konuştu.Anne Nurdan Boz ise, oğlu Efe’yi kaybedeli 3,5 yıl olduğunu belirterek, yaşanan sürecin çok uzun olduğunu ve mahkemenin de bu süreçte yaşananları göz önünde bulundurarak karar vermesini istediğini söyledi.Mahkeme hakimi İbrahim Fikri Talman, duruşmaya katılan Cumhuriyet Savcısı Kamil Uzman’a görüşünü sordu. Uzman da, duruşmaya ilk kez katıldığı için dosyayı inceleme fırsatının olmadığını belirtti. Hakim Talman, 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un yürürlüğe girmemesi dolayısıyla Cumhuriyet savcılarının yeniden Asliye Ceza Mahkemelerine katılmalarının söz konusu olduğu gerekçesi-yle dosyanın incelenmesi maksadıyla duruşma savcısına gönderilmesine karar vererek duruşmayı erteledi.Öğretmeninden izin alarak tuvalete gittiğini belirten anne Boz, “22 dakika 10 saniye Efe geri dönmemiş. Hiç kimse merak etmemiş öğretmeni de asli kusurlu. Onun sorumluluğunda olan bu çocuk o kadar zamandır gelmiyor. Efe kan kaybından hayatını kaybediyor. Efe uzunca bir süre mücadele etmiş sesini duyurabilmek, kendini kurtarabilmek için yerlerde sürünmüş. Okul müdürü ve öğretmeni de ihmalinden dolayı ağır kusurludur. Sabırla hepsinin ceza almasını istiyorum” diye konuştu.

Eğitim Sen’den ilk dönem raporu - 24 Ocak 2014

Eğitim Sen, 2013-2014 eğitim-öğretim yılının ilk dönem raporunu çıkardı. Raporda, “4+4+4 dayatması”nın sonuçları üzerinde durulurken, zorunlu din derslerinin ve anadilde eğitim hakkına yönelik taleplerin görmezden gelinmesi eleştirildi. Raporda 4+4+4 dayatmasının sonuçlarından biri verilerle ortaya kondu.Raporda 4+4+4 dayatması ile birlikte ikili eğitim yapan okulların sayısının artması, taşımalı eğitim uygulamasının daha da yaygınlaşmış olması dikkat çekicidir denildi. İlkokulda ikili eğitim oranının en yüksek olduğu il yüzde 82 ile Şanlıurfa, birleştirilmiş sınıflarda öğrenim gören öğrenci sayısı ülke genelinde yüzde 2,3 iken, bu oran Ardahan’da yüzde 27,8’e kadar yükselmektedir. Eğitim Sen’in raporunda, sınav odaklı eğitim ve dershane-özel okul tartışmaları da yer alırken eğitimde köklü ve yapısal değişiklikler için somut adımlar atılması gerektiği bildirildi.

Okul enkazında çalışan çocuklar: Okul harçlığımızı çıkarıyoruz - 24 Ocak 2014

Hakkari’nin Yüksekova ilçesinin Yenimahalle mahallesinde bulunan ve daha önce Yüksekova Yatılı Bölge Okulu Pansiyonu olarak kullanılan binanın yerine yeni bir ilköğretim okulu yapılacak. Yüksekova Haber’e göre, ihaleyi alan müteahhit firma, binaların yıkımına başladı.Sabah erken saatlerinde başlayan yıkımlar sırasında çok sayıda çocuk okul harçlıklarını çıkarmak için demir toplamanın yarışına girişti. Çocuklar, kilosunu 35 kuruşa sattıkları demirl-eri toplamak için dondurucu soğukta betondan demirleri arkadaşlarının yardımıyla ayırmaya çalıştı.İş makinaları yıkım işlemi yaparken demirleri toplamaya çalışan çocuklar hayatlarını tehlikeye atıyor. Yüksekova Haber’e konuşan Emrullah adındaki çocuk, yanlarında getirdikleri demir kesme makaslarıyla kestikleri demirleri satarak okul harçlıklarını çıkarmaya çalıştıklarını, üşüdüklerinde yaktıkları ateşin etrafında toplanarak ısınmaya çalıştıklarını anlattı. Emrullah konuşmasına şöyle devam etti: “Okul çıkışında buraya geliyoruz. İş makinaları yıkım için çalışıyor. Taş düşebilir kafamıza, tehlikelidir ama ne yapalım demir topluyoruz. Sabahtan beridir buradayız. Ekmeğimizi taştan çıkarıyoruz” dedi.

C. EĞİTİMDE GERİCİ POLİTİKA VE UYGULAMALAR SÜRÜYOR

Din öğretmeni: “Sünni Alevi ile evlenirse cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür” - 2 Ocak 2014

Amasya’nın Gümüşhacıköy ilçesi Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni olan Abdussamet Arslan “Bir Sünni Alevi ile evlenirse yüz kırk kırbaç cezası ile cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür”, “Kurtuluş Savaşı’na yardım eden bayanların başı kapalı olduğu için biz bu savaşı kazandık, bugün olsa kazanamayız”, “Bugün eteğini kısaltan yarın lisede en değerli şeyini kaybeder” şeklindeki sözleri tepki çekti. Velilerin şikâyeti üzerine soruşturma başlatılırken, okul müdürü Yakup Doluer olayın abartıldığını ileri sürerek “Ben ne soruşturma açtım ne de inceleme başlattım. Öğretmen masum, bir suçu yok. Bu olayın üzerine gidersek diğer öğretmenler de artık ders anlatırken ağzından bir şey kaçırmamak için rahatsız olacak. Bütün toplumu kucaklayıp, kazanmamız lazım” diye konuştu.Din dersi öğretmeni Abdussamet Arslan’ın söylemlerinin ardından okul yönetimi ve ilçe milli eğitim müdürlüğüne suç duyuru-sunda bulunan öğrenci velisi Ulaş Söylemez şunları söyledi: “O öğretmen, şortla gezmenin günah olduğunu söylüyor. Bir kız öğrencinin eteğine dokunarak katlayıp katlamadığını kontrol ederek ‘Siz şimdi eteğinizi böyle kısaltıyorsunuz, liseye gidince de en değerli şeyinizi kaybedi-yorsunuz’ diye konuşuyor. Erkek öğrencilere anne ve kız kardeşlerinin başlarını kapatmaları için telkinlerde bulunuyor. Alevi ile Sünni evliliklerinin günah olduğunu savunuyor. Öğretmenin bu tutumu çocuklarımızın psikolojini bozdu. Öğrenci velileri olarak öğretmen hakkındaki şikâyetimizi gidebildiği yere kadar götüreceğiz.” “Bu ne biçim öğretmen, bu ne biçim zihniyet?” ifadesini kullanan öğrenci velilerinden Sebiha Yürekli de şöyle konuştu: “Bir Sünninin bir Alevi ile evlenmesi durumunda 140 kırbaçla cezalandırılması gerektiğini nasıl söyler? Bu öğretmen Türkiye’nin getirildiği durumdan cesaret alıyor. Her şeyimize karışıyorlar. Okul müdürü Yakup Doluer’e şikâyet ediyoruz o olayı kapatmaya çalışıyor ve ‘İşi tatlıya bağlayalım, büyütmeyelim’ diyor. Biz veliler olarak bu işin peşini bırakmayacağız. ”Gümüşhacıköy’de geçen yıllarda da bu tür olayların yaşandığını, bu gibi insanların ceza almak yerine ödüllendirildiğini belirten Eğitim-Sen Gümüşhacıköy Şube Temsilcisi Emrah Parlak ise şu görüşleri kaydetti: “Gümüşhacıköy’de cinsiyet ve mezhep ayrımcılığını nedense son yıllarda sık sık yaşamaya başladık. Şimdi de Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni kız öğrencilere kapanması için baskı yapıyor, etek boylarını ölçüyor, etek boyu kısa olanın en değerli şeyini kaybedeceğini, Sünni birinin Alevi ile evlendiğinde 140 kırbaç vurulacağını söylüyor. Bu öğretmen bunları söylemek için cesareti yöneticilerden alıyor. Birçok veli ile görüştük ve olayın doğru olduğunu tespit ettik. Bu olaydan okul müdürünün de ilçe milli eğitim müdürünün de haberi olduğunu öğrendik ancak nedense üzerine gidilip de ilgililerden hesap sorma yerine bu olayı kapatmaya çalıştıklarını tespit ettik. Demokratik, laik bir ülkede eğitim camiasında bir öğretmen bunu konuşabiliyorsa burada yönetim boşluğu var demektir. Biz Eğitim-Sen temsilciliği olarak bunun takipçisi olacağız.”

Öğrencilere ‘ahlak’ takibi - 6 Ocak 2014

12 Eylül 2010’da tarihindeki referandumla yapılan anayasa değişikliğiyle fişlemelerin son bulduğu söylenmesine rağmen, önce Tunceli’de halkın fişlendiği, şimdi ise Gaziantep’te skan-

dal fişleme belgeleri ortaya çıktı. Belgelere göre Gaziantep Üniversitesi’ne bağlı olarak İslahiye’de okuyan öğrenciler sadece siyasi yönden değil, “ahlaki” olarak da fişlenmiş. Fişlemelerde öğrencilerin fotoğraflarının yanında, tüm kişisel ve iletişim bilgilerinin yanı sıra kimle ‘duygusal ilişki’ yaşadıkları, kimin kiminle arabada oturduğu gibi tamamen özel hayatı ilgilendiren bilgiler de yazıldı.Tunceli Hozat’ta vatandaşların tümünün takibe alındığını belgeleyen fişlemelerle ilgili soruşturma sürerken Gaziantep’te üniversite öğrencilerinin fişlendiği açığa çıktı.Milliyet’in ele geçirdiği belgelere göre fişlemeler özellikle Gaziantep Üniversitesi’nin İslahiye’deki fakülte ve yüksekokullarında okuyan öğrencileri hakkında.İl ve ilçedeki güvenlik birimlerince yapıldığı belirtilen fişlemelerde, öğrencilerin sadece siyasal düşünceleri değil özel hayatlarına dair bilgilerin de toplandığı görülüyor. Üstelik bu bilgiler, fişlerin “değerlendirme” bölümünde “özet” olarak nitelenen bölüme açık biçimde yazılı. Fişlerin, “özet” kısmı belgelerde açık biçimde görülürken, “detaylı” bölümler ortaya çıkmadı; burada hangi bilgilerin işlendiği de bilinmiyor.Bu fişleme belgelerinin ‘bilgi amaçlı’ olarak, üniversite dahil il ve ilçedeki birçok kamu kurum ve kuruluşuna da gönderildiği, fişlerin burada açığa çıktığı öğrenildi. İslahiye’deki üniversite çevreleri, fişlemeden haberleri olmadığını, emniyetin bu çalışmayı yaptığını belirtti. Çok sayıda öğrenci ise emniyet ve istihbarat tarafından sürekli takip edildiklerinden yakındı.Öğrenciler, İslahiye’deki üniversite yöneti-minin de fişlemelerden haberdar olduğunu savundu. Tesadüfen ele geçirilen fişlemelerde bilg-ileri yer alan öğrencilerin ise takip edildiklerini bilmedikleri belirtiliyor. İlçedeki bazı kaynaklar da fişleme belgelerinin üniversite bilgisayarından çıktığını, emniyetin düzenli olarak bazı bilg-ileri üniversite ile paylaştığını öne sürdü.Belgelerde kişilerin fotoğrafı, kimlik numarası, anne ve baba adı, doğum yeri ve tarihi, nüfusa kayıtlı olduğu yer, İslahiye’deki adresleri, telefon numaraları, elektronik posta adresi, velilerinin telefon numaraları ve adresleri yazıyor. Belgel-erdeki tarihler 2010’dan 2011 sonuna kadar fişleme yapıldığını gösteriyor. Ancak, fişlemelerin bu tarihten sonra da devam ettiği ve halen sürdüğü belirtiliyor.İsimlerini gizli tuttuğumuz öğrencilerle ilgili bazı belgelerin “özet” kısmında yer alan değerlendirmeler şöyle:

* (Erkek öğrenci) Psikolojik rahatsızlığı var. Olur olmaz şarkı-türkü söylüyor. Kurban bayramı tatiline gitti ve hâlâ dönmedi (21.12.2010). Yapılan kontrollerde 11 Nisan 2011 tarihinde de okulda olmadığı, okul idaresinden rahatsızlığından dolayı okulunu dondurduğu bilgisi alındı.

* (Kız öğrenci) 11 Mayıs 2010’da aynı okulda yaşayan F. ile problem yaşadığı, şahsın abisinin kendisini okuldan almak istediği ancak okula devam ettiği, sol görüşlü öğrencilerle görüldüğü.

* (Erkek öğrenci) Aynı okulda yaşayan A. ile duygusal arkadaşlığı olduğu, bu arkadaşlığının A.’nın sözde Kürt olduğu için ayrıldığı, kızın abisinin gelerek sıkıştırdığı ancak olumsuz bir durumun olmadığı.

* (Kız öğrenci) 2. sınıfta okuyan Ç. ile arkadaşlık yaptığı, samimi olarak kol kola gezdikleri.

Ankara’da okul tuvaletinde kamera - 8 Ocak 2014

Ankara’da Yenimahalle’de bulunan Alparaslan Anadolu Lisesi’nde erkek öğrencilerin

tuvaletlerine kamera yerleştirildiği öğrenildi. Erkekler tuvaletinde lavaboların tam üzerinde bulunan kamera şaşkınlık yarattı.Alparaslan Anadolu Lisesi Müdürü Musa Başıbüyük, 2010 yılında rotasyonla atandığını ve geldiğinde okulda kameraların yerleşmiş olduğunu söylerken, “Okulumuzun bir çok yerinde kameralar mevcut. Erkekler tuvaletinde de kamera takılı. Bu kameranın amacı, sigara içilmesini engellemek ve öğrencilerin birbirini darp etmesinin önüne geçmek” ifadelerini kullandı.Öğrenciler bu durumdan rahatsız olduklarını belirtirken, “Okulu-muzda sadece sınıflarda kamera yok, koridorlarda, bahçede, okul önünde her yerde izleniyoruz. Biz erkekler tuvaletinde kamera istemiyoruz. Resmen ‘Biri Bizi Gözetliyor’ yarışmasında olduğu gibi, her yerde gözetleniyoruz. O kadar gözetleniyoruz ki tuvalette dahi yalnız bırakılmıyoruz” dediler.

Alevi öğrenciye din dersi dayağı! - 10 Ocak 2014

Çorum’da 13 yaşındaki A.R.Ç., din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde konuştuğu iddiasıyla okul müdürü Şeref Bilal tarafından feci şekilde dövüldü.Kulağından kan gelen A.R.Ç. hastaneye kaldırıldı. Baba Tanju Ç., Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulundu. Kadıkırı Köyü İlköğretim Okulu’nda din kültür ve ahlak bilgisi dersi sırasında A.R.Ç. adlı öğrenci arkadaşı T.K. ile konuştu. Bu sırada Ayşe İmli adlı öğretmen dersleri dinlemedikleri için öğrencileri okul müdürü Şeref Bilal’a şikâyet etti.Baba Tanju Ç., “Biz Aleviyiz. Çocuğum din dersini dinlemediği için dövüldü. Sorumluların cezalandırılmasını istiyorum” dedi. Olayın duyulması üzerine Hacı Bektaşı Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Öztürk Türkdoğan ve Alevi Kültür Dernekleri Genel Sekreteri Ali Doğan, Çorum’a giderek incelemelerde bulundu. Türkdoğan, “Son yıllarda Aleviler üzerindeki baskılar artmıştır. Din dersini dinlemediği için bir Alevi çocuğu dövülmüştür. Bu bir insan hakları ihlalidir. Bu olayın takipçisi olacağız” diye konuştu. Geçmez ise, “Bu saldırılar bir devlet politikasıdır. Zorunlu din dersleri kaldırılmalı, Alevi çocuklarına yönelik bu asimilasyon politikası son bulmalıdır” dedi.

MEB’in gündemi: Liselerde türban serbestliği - 10 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanlığı’nın gündeminde olan değişiklik ile liselerde kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek. Milli Eğitim Bakanlığı liselerin sadece seçmeli Kur’an-ı Kerim derslerinde takılabilen türbanın tüm derslerde takılabilmesi için hazırlanıyor. Seta Vakfı’nda düzenlenen “2013 Eğitim Değerlendirme Çalıştayı”nda konuşan Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, bakanlığın bu yönde bir çalışması olduğuna işaret etti. Çalıştayda, ders bazlı türban kullanılmasının doğru olup olmadığının sorulması üzerine Müsteşar Tekin, “Şu anda ders bazlı benim de tasvip etmediğim bir uygulama söz konusu bu çalışma gündemimizde. Bu yıl biz kıyafetle ilgili düzenlemeyi yapmak zorundaydık. O yönetmeliğin biraz daha üzerinde çalışıp 2014�ün bahar aylarında çalışalım demiştik” dedi. Yapılması planlanan düzenleme ile lisede kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek.

Kadıköy’e 5inci imam hatip planı mecliste - 13 Ocak 2014

Acıbadem Dayanışması’nın, öğrenci ve velilerinin sahip çıktığı Kadıköy’deki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin taşınarak binanın imam hatip için kullanma planı meclise taşındı.İstanbul’un

Kadıköy İlçesi’nde bulunan ve Kadıköy, Acıbadem ve Yeldeğirmeni Mahalleleri halkına 5 kuşaktır hizmet veren Özdemiroğlu Ortaokulu’nun öğrencilerin ve velilerinin basın açıklamalarına, eylemlerine ve topladıkları 10 bini aşkın imzaya karşın Mayıs 2013�te imam hatip ortaokuluna dönüştürülmesinin ardından şimdi de, Acıbadem’de bulunan Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin Fikirtepe’ye taşınması ve binanın hemen yanındaki Kadıköy İmam Hatip Kız Lisesi’ne dönüştürülen okulla birleştirilerek İmam Hatip Kampüsü yapılması planı Meclis’e taşındı.CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yanıtlaması istemiyle verdiği önergede lisenin taşınması durumunda okulda eğitim gören yaklaşık 1200 öğrencinin ciddi bir mağduriyet yaşayacağını ve yakın çevrede erkek öğrencilerin gidebileceği bir devlet lisesinin olmadığını ifade ederek, Kadıköy sınırları içinde halihazırda eğitim veren 4 imam hatip okulu bulunmasına rağmen alınan kararın gerekçesini sordu.Daha önce de tüm itirazlara rağmen Özdemiroğlu Ortaokulu’nun imam hatip okuluna dönüştürüldüğünü, benzer bir dayatma ile Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin dönüştürülmesinin öğrenciler, öğretmenler ve veliler açısından adil bir uygulama olup olmadığını soran CHP’li Öğüt, şu soruları yöneltti:

- Velilerin itirazına rağmen dönüşümde ısrar edilecek midir?

- Acıbadem Dayanışması üyeleri, semtteki tarihi Çamlıca Kız Anadolu Lisesi’nin satışının gündemde olduğunu dile getirmektedir. Söz konusu iddia doğru mudur?

Öğrenci başına üç soruşturma! - 14 Ocak 2014

Öğrenci Kolektifleri Araştırma Birimi, İstanbul Üniversitesi 2013 – 2014 öğretim yılı soruşturma raporunu yayımladı. Yayımlanan raporda İstanbul Üniversitesi Rektörü Yunus Söylet’in göreve geldiğinden bu yana her fırsatta, öğrencilerine uyguladığı baskı politikaları ve açtırdığı soruşturmalarla “AKP’nin rektörü” sıfatına yakışır şekilde davrandığı belirtildi.Araştırma birimi ayrıca Rektör Söylet’in, okulda bedava çay dağıtmak, parasız yemek yemek, duvara şiir yazmak, fakülteye giriş yapmak gibi birçok konuda soruşturma açmayı, okuldaki muhalif sesleri kontrol altına almak için “çare” olarak gördüğünü söyledi. Raporda “2013 – 2014 öğretim yılında İstanbul Üniversitesi’nde okuyan 82 öğrenciye 251 adet soruşturma açılmıştır. Bu da demek oluyor ki 1 öğrenciye ortalama 3 soruşturma düşmektedir. Bu soruşturmalardan 121 tanesi bizzat Öğrenci Kolektifleri üyelerine açılan soruşturmalardır. Birçok soruşturma, üniversitenin içerisinde bulunan sivil polislerin rektörlüğe verdiği raporlar sonucu açılmaktadır. Sivil polislerin verdiği raporlar soruşturma dosyalarında gizli olarak tutulmaktadır. Rektör Söylet, okulda gayri resmi olarak bulunan polislerle birlikte kendi öğrencisini cezalandırmaktadır. Rekor soruşturma sayısı: Üniversitenin Edebiyat-Fen Fakültesi’nde okuyan ve sene başından beri hakkında 11 soruşturma açılan bir öğrenciye aittir. Her zaman açtığı komik soruşturmalarla gündeme gelen İstanbul Üniversitesi bu sene’de bu anlamsız tiyatroya bir an olsun ara vermedi.”deniliyor.

Kaymakamlıktan ailelere ‘çocuklarınızın müslüman olmadığını kanıtlayın’- 18 Ocak 2014

İzmir’in Narlıdere ilçesinde 11 Kasım tarihinden bu yana çocuklarını zorunlu din derslerine göndermeyen çoğunluğu Alevi ailelere okul yönetimi gönderdiği yazı ile çocuklarının Müslü-

man olmadığını kanıtlamalarını istedi. İlçe Kaymakamlığı’ndan gelen “Musevi ve Hıristiyan olduğunu belgeleyebilen öğrencilerin din derslerine girmeleri zorunlu değildir” yazısını ailelere gönderen Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü çocukların Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerine girmelerinin zorunluğu olduğunu vurguladı.Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü tarafından ailelere gönderilen kaymakamlık yazısında Talim ve Terbiye Kurulu’nun kararına atıfla “T.C. uyruklu Hıristiyan ve Musevilik dinlerine mensup öğrencilerin bu dinlerden birine mensup olduklarını belgelendirmeleri kaydı ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine girmeleri zorunlu değildir” denildi.Dini inancı olmayanları, Alevileri ve diğer dinsel grupları yok sayan karara tepki gösteren veliler okul yönetiminden gelen yazıya sert tepki gösterdi. Zorunlu din dersi dayatmasının kabul edilemez olduğunu belirten aileler Narlıdere Demokrasi Meydanı’nda toplanarak İlhan Onat İlkokulu’na yürüdü. Veliler adına İlhan Onat İlkokulu önünde yapılan açıklamada konuşan Songül Maskara “Eğitim sistemi AKP hükümeti ile sadece bir dinin mezhebine uygun hale getirilmiştir. Seçmeli din derslerini dahi zorunlu hale getiren yeni sistemi kabul etmiyoruz. Bunun içindir ki 11 Kasım 2013�ten bu yana birçoğumuz çocuklarımızı din derslerine göndermiyoruz. Okullardan bizlere ulaşan cevaplar oldukça çarpıcıdır. Cevaplara göre hiçbir dine inanmayanlar da Müslüman sayılıyor” dedi. Maskara, verdikleri hukuki mücadelenin yanında dersleri boykot etmeyi sürdüreceklerini söyledi. Veli Ali Gökbulut ise “Oğlum bu yıl 5. sınıfa gidiyor. Ders notlarının düşürülmesinden endişe ettiğimiz için mecburen din derslerine de gönderiyoruz. Ancak çocuğumu din derslerini almaya başladıktan sonra uykusundan sık sık korkarak ve ağlayarak uyandığını fark ettik. Derslerde gördüğü cinleri rüyasında gördüğünü düşünüyoruz. Zaman zaman gölgelerden korkuyor, farklı tepkiler geliştiriyor. Bu davranışları bizleri endişelendiriyor” şeklinde konuştu. İlhan Onat İlkokulu öğrencileri de açıklamaya bahçeden destek verdi.

Eğitim – Sen: ‘Skandal, zorunlu din derslerinin sonucudur’ - 21 Ocak 2014

Eğitim Sen, Ortaöğretime Geçiş Sistemi dahilinde yapılan SBS’de din dersinden muaf olan gayrimüslim öğrencilerin sonuçlarının sıfır almışçasına hesaplanmasına dair açıklama yaptı. Açıklamada, yaşanan skandalın Milli Eğitim Bakanlığı’nın 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almasının, gayrimüslimleri yok sayan politikalar sonucu olduğu belirtildi.Açıklamada “Milli Eğitim Bakanlığı`nın SBS yerine getirdiği Yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi skandallara rağmen yürütülmeye çalışılıyor. Geçen yıl yapılan SBS`de sonuçların yanlış hesaplandığı skandalının geçtiğimiz günlerde anlaşılmasının ardından, bu yılki sistemde de gayrimüslim öğrencilerin muaf oldukları din dersi sınavından “sıfır” almışçasına sonuçların hesaplanması, yeni bir skandalı gündemimize taşımıştır.

Bilindiği üzere MEB, tıpkı 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi, ortaöğretime geçiş sisteminde zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almıştır. Öğrencilerin dini inancı, mezhebi ya da dünya görüşüne bakmaksızın böylesine dayatmacı bir yaklaşımın hayata geçirilmesi başlı başına bir skandaldır. Dolayısıyla sınav sonuçlarında gayrimüslimlerin yok sayılması, seçmeli/zorunlu din dersleriyle farklı inanç gruplarını yok sayan politikaların sonucu olarak görülmelidir.Eğitim Sen olarak, öncelikle seçmeli/zorunlu din derslerinin kaldırılmasını ve sınav odaklı eğitim sistemine son verilmesini istiyoruz. Hiç kimsenin çocuklarımızın emeği ve geleceği ile oynamasına izin vermeyeceğiz!” denildi.

Hozat Emniyet Müdürlüğü’nden üniversitelilere fişleme - 21 Ocak 2014

Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün 2011 yılında, Meslek Yüksek Okulu’nda okuyan öğrencilerin isim listesini alıp, takip ettiği ve oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdığı ortaya çıktı. Tunceli’nin Hozat ilçesinde ortaya çıkan fişleme skandalıyla ilgili Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturmada, jandarma ve emniyetin bilgisayarların hard diskleri ilgili kurumlara inceletildi. Adli Tıp ve TÜBİTAK’a yaptırılan incelemede, hard disklerdeki belgelerin kamuoyuna yansıyan belgelerle aynı olduğu belirlendi. Hozat’ta 2007 ile 2011 yılları arasında gerçekleşen ve 2013 yılında ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında ortaya çıkan fişleme, izleme ve takip skandalına bir yenisi daha eklendi. Hozat ilçe Emniyet müdürlüğü bilgisayarlarında tespit edilen belgelere göre, Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü 2011 yılında, Tunceli Üniversitesi’ne bağlı ilçede eğitim veren Meslek Yüksek Okulu Büro yöneticiliği birinci sınıfında okuyan öğrencilerin isim listesini üniversiteden istedi. 50 öğrencinin isim listesini okul numarası ile birlikte alan polis, öğrencinin hareketlerini takip ettikten sonra oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdı. Fişlerde öğrencilerin isimlerinin karşısına görüşleri ile ilgili kanaat olarak, ‘normal’ ya da ‘aşırı’ yazıldığı görüldü. Üniversite öğrencilerinin dünya görüşü ile ilgili hazırlanan bu fişlerin de daha önceki fişlemelerle ilgili soruşturma yürüten Malatya Cumhuriyet Savcılığının soruşturma dosyasına girdi. Yine ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında yer alan başka bir belgeye göre ise, Hozat Kaymakamlığı, 2012 yılında Toplum Yararına Çalışma Programı kapsamında iş için başvuran 143 kişinin başvurularını ilçe emniyet müdürlüğüne gönderdi. Emniyet Müdürlüğünün de, 143 kişilik listeden 53 kişiyi, ailevi durumlarını araştırarak ve bunu yazı ile belirterek işe aldırmalarını sağladığı iddia edildi.

Tacizci Milli Eğitim Müdürü okula atandı - 24 Ocak 2014

İstanbul’da Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürü Şeref Çalışır, birlikte çalıştığı 2 kadının taciz şikayeti üzerine yaklaşık 2 ay önce ‘cinsel istismar’ suçundan 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmıştı. Çalışır’ın davası başta KESK’li kadınlar olmak üzere kadınların gündemi haline gelmiş soruşturma ve dava süresince eylemler yapılmıştı. Mahkemede tutuklanmasına karar verilen Çalışır, 50 bin lira kefalet ödeyerek serbest kalmış, Fatih İlçe Müdürlüğü’ne geri gelm-esi üzerine kadınlar İstanbul İl Milli Eğitim önünde eylem yapmıştı. Eylemler üzerine Çalışır İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istemişti. Bakanlık müfettişlerinin hakkında 2 kez soruşturma yaptığını ve suçsuz bularak ceza vermediğini iddia eden Çalışır, göreve döndü ve Yargıtay’a itiraz etti. Tepkiler üzerine de İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istedi. Çalışır, İl Milli Eğitim’e başvurup emeklilik dilekçesini geri aldı. Yöneticilik görevleri alınan Çalışır, 84 öğretmenin görev yaptığı ve 1823 öğrencinin öğrenim gördüğü Zeytinburnu Abay Ortaokulu’na sosyal bilgiler öğretmeni olarak atandı. 10 gün önce yapılan atamadan sonra Çalışır’ın yıllık izne çıkıp derslere girmediği öğrenildi. Çalışır’ın okula atandığıysa velilerden sır gibi saklanıyor.

Rektörlüğe mail atan öğrenciye soruşturma açıldı - 26 Ocak 2014

Ankara Üniversitesi’nde sene başından beri kampüskarta karşı protestolar ve üniversitelilerin tepkisi sürüyor. Rektörlük iki üniversiteliye kampüskarta yönelik itirazlarını gerekçe göstererek 9 ay uzaklaştırma verdi. Uzaklaştırmaların hukuksuz ve haksız olduğunu belirtmek için Hukuk

Fakültesi öğrencisi üniversiteli bir kadın ise Rektörlüğe bir mail attı. Rektörlüğün öğrencilerin bilgisi olmadan kampüskart uygulaması ile üniversitelileri kampüskartı kullanmaya mecbur bıraktığı belirtilen mailin ardından üniversiteli kadın hakkında Rektörlük tarafından soruşturma açıldı. Daha önce de defalarca üniversitelilere açtığı soruşturmalarla bilinen Rektör Erkan İbiş, kolektifler.net’in kampüskart ile ilgili yaptığı bir haber hakkında dava açmış ancak mahkeme davayı reddederek kapatmıştı.

Mahkeme: ‘Öğrenciler değil, polisi üniversiteye çağıranlar hatalı’ - 26 Ocak 2014

Eskişehir 5. Asliye Ceza Mahkemesi, YÖK’e karşı yapılacak eylem için Anadolu Üniversitesi’nde 4 Kasım 2010 tarihinde güvenlik güçlerinin sert şekilde müdahale etmesinin ardından açılan davada gerekçeli kararı hazırladı. Tüm öğrencilerin beraat ettiği davanın gerekçeli kararında üniversite yönetimi ve polis eleştirildi. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde, YÖK’e karşı yapacak eylem için stand açan ve afiş asan öğrencilere, Rektör Yardımcısı Meryem Akoğlan Kozak’ın talebiyle hem polis hem de özel güvenlik müdahale etmişti. Bu olayın ardından üniversite yönetimi maddi hasar yarattıkları gerekçesiyle öğrencilere 17 bin TL’lik fatura göndererek ödeme yapmalarını istedi. Ayrıca öğrenciler hakkında “görevi yaptırmamak için direnme”, “kamu malına zarar verme”, “cebir veya tehdit kullanarak eğitim ve öğretime engel olma” suçlamalarıyla dava açıldı. Tüm sanıkların beraat ettiği davanın gerekçeli kararı bir süre önce hazırlandı. Gerekçeli kararda, öğrencilerin eğitim ve öğretimi engellemekle suçladığını hatırlatan mahkeme, akademisyenlerin aksi yönde beyanda bulunduklarına ve yapılan fiziki incelemede olay yeri ile dersliklerin birbirlerinden oldukça uzak olduğuna dikkat çekti. Sanık öğrencilerin YÖK’ün kuruluş yıldönümünde yaptığı protesto gösterisinin de tamamen meşru amaçlar taşıdığını belirten mahkeme, üniversitelerin, ifade özgürlüğünün uygulanması açısından görevli ve sorumlu olduklarını hatırlattı. Davacı Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü’nün sert bir dille eleştirildiği kararda “Olayların bu aşamaya geliş sebebi müşteki idarenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına aykırılık teşkil eden haksız müdahalesidir. Müşteki idare, ifade ve toplantı özgürlüğüne çevreden gelebilecek herhangi bir saldırıyı önleme görevini yerine getirmesi gerekirken bizzat kendisi müdahaleyi yapan konumuna geçmiştir” denildi. Polisin müdahalesine kadar herhangi bir şiddet eylemi yaşanmadığına dikkat çeken mahkeme şunları kaydetti: “Güvenlik kuvvetleri tarafından yapılan müdahalenin meşru amaç gütmediği ve orantıldir. Kantindeki asıl zararın güvenlik kuvvetlerinin içeri girmek isterken camları kırmasından kaynaklandığı kabul edilmiştir. (…) Öğrenci sanıklar kendilerine yönelik orantısız müdahaleden kaçmak amacı ile tamamen kendini koruma içgüdüsü ile hareket etmiştir. Buradaki amaçlarının mala zarar verme olduğu düşünülmemiştir. Yine öğrenci sanıkların kantin içerisine müdahale edildiği esnada yüzlerini gizleme, eşya fırlatma şeklindeki eylemlerinin ise, sanıklara yönelik haksız saldırıyı defetmeye yönelik olduğu kabul edilmiş ve gerek mala zarar verme, gerekse görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşmadığı kanaatine varılmıştır.”

MEB’in azınlık öğrencileriyle mücadelesi: Önce fişleme, şimdi okuldan uzaklaştırma - 29 Ocak 2014

Azınlıkları fişlediği ortaya çıkan Milli Eğitim Bakanlığı, Rum olmamalarına karşın Rum okuluna kayıt oldukları için iki öğrenciyi okuldan uzaklaştırdı. Kıbrıs işgalinin yaşandığı

1974’ten bu yana kendi etnik unsurları dışında öğrenci kabul etmeleri yasak olan azınlık okulları, kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kalınca farklı etnik aidiyetten öğrencileri de kabul etmeye başladı. T24’ün haberine göre, bir Rum okulu da ilk kez geçen sene 5. ve 9. sınıftan iki öğrenciyi kabul etti. Milli Eğitim Bakanlığı iki öğrencinin kaydını 7 ay sonra fark etti.

Azınlıkları 1’den 5’e kadar soy kodlarıyla fişlediği, geçtiğimiz hafta İstanbul İl Milli Müdürlüğü’nden Şişli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gönderilen bir yazıyla ortaya çıkan devlet, 1 numaralı soy koduyla fişlediği Rumları uyardı, okula alınan iki öğrencinin 5 numaralı “Diğer Hıristiyan Unsurlar” soy koduna kayıtlı olduklarını söyledi ve iki öğrencinin okuldan atılmasını istedi. Okul yetkilileri biri Rumen, diğer, Bulgar iki öğrencisinin bir yıllık emekler-inin yanmaması için formül arayışına girişti. Bakanlıkla yapılan görüşmelerden sonra öğrencilerin e-okul sistemi üzerinden farklı bir okula nakli sağlandı.

YÖK’ün Disiplin Yönetmeliği değişti, yapısı korundu - 30 Ocak 2014

YÖK’ün Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kurulduğu tarihten bu yana üniversiteleri üniversite olmaktan çıkaran YÖK, yönetmelik değişikliğinde de kuruluş gerekçesini ve yapısını koruma gayreti güttü. Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu, disiplin yönetmeliğindeki değişiklikle ilgili “Üniversitelerin varlık nedenini ortadan kaldıran disiplin yönetmeliklerini kabul etmiyoruz” başlıklı bir basın açıklaması yayımladı. Değişiklikle “yönetim görevinden ayırma”, “görevinden çekilmiş sayma”, “üniversite öğretim mesleğinden çıkarma” gibi cezaların kaldırıldığı söyleminin gerçeği yansıtmadığını belirten Eğitim Sen, bu cezaların “kamu görevinden çıkarma” başlığı kapsamına alındığını ifade etti. Eğitim Sen, yıllardır iş yavaşlatma, grev gibi eylemlere katılmanın, ideolojik eylemlerde bulunulmasının, siyasi bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerler-inin asılmasının, çoğaltılmasının ve dağıtılmasının, en temel hak ve özgürlüklerin, demokratik hakların, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün suç sayılmaya devam ettiğinin altını çizdi. Açıklamada “Bilimsel tartışma ve açıklamalar dışında, yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına resmi konularda bilgi veya demeç verme” ile “Ders, seminer, konferans, laboratuvar, grafik çalışma, sınav gibi öğretim çalışmalarının yapılmasına engel olmak, görevlileri, öğrencileri eğitim-öğretim alanı dışına çıkartmak, görev yapılmasına engel olmak, öğrencileri bu tür davranışlara teşvik etmek veya zorlamak ya da bu maksatla yapılacak hareketlere her ne suretle olursa olsun iştirak etmek” maddelerinin de suç kapsamına alınmasına da tepki gösterildi. Sendika, bu maddeler ile toplumun aydınlanmasının hedef alındığını söyledi. Eğitim Sen, üniversiter yaşamı baskı ve denetim altına alan, akademik özgürlükleri, sendikal hak ve özgürlükleri suç sayan, makbul görünmeyen her eylemi ve düşünceyi cezalandırmayı amaçlayan disiplin yönetmeliklerini ve YÖK’ün varlığını kabul etmediğini ve mücadeleyi sürdüreceklerini açıkladı.

6

Page 8: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ

B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR

16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları koptu - 2 Ocak 2014

Bursa’nın İnegöl’de bir fabrikada çalışan 16 yaşındaki İ.B’nin parmakları koptu. İ.B. Bursa merkeze sevk edilirken, kopan parmaklar hastanede unutuldu.Bursa’nın İnegöl ilçesinde bir plastik fabrikasında çalıştırılan 16 yaşındaki İ.B., enjeksiyon makinesinde çalıştığı sırada maki-nenin kapağını açıp kapatırken elini makineye kaptırdı. Sol elini kaptıran gencin bir parmağı koptu, üç parmağı ise ezildi. Diğer işçiler tarafından götürüldüğü İnegöl Devlet Hastanesi’nde ilk müdahalenin yapıldığı İ.B. ardından Bursa’ya sevk edildi.

Açık Öğretim Lisesi sınavında “baskı hatası”: Sorular İngilizce, şıklar Fransızca - 4 Ocak 2014

Eğitimde merkezi sınavların ağırlığı giderek artarken, sınav sistemindeki özen ve güvenilirlik ters orantılı bir seyir izliyor. 4 Ocak’ta gerçekleştirilen Açık Öğretim Lisesi / Mesleki Açık Öğretim Lisesi sınavlarında yabancı dili “İngilizce” olan öğrenciler soru kitapçıklarında “İngilizce” olan sorularını, cevap kağıtlarında “Fransızca” seçeneği altında cevapladılar. 1. ve 2. oturumlarda öğrencilerin ve öğretmenlerin cevap kağıdında “İngilizce” yerine “Fransızca ” yazılı olduğunu görmeleri üzerine, durum öğretmenler tarafından bina sorumlularına iletildi. Sorumluların “baskı hatası” olduğunun söylemesi üzerine tutanak tutularak öğrencilerin cevap kağıtlarında yer alan “Fransızca” yazısı çizilip “İngilizce” olarak düzeltildi ve öğrencilerin bu bölümde kodlama yapmaları istendi.

6-14 yaş arası 292 bin çocuk yasalara aykırı çalıştırılıyor - 5 Ocak 2014

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın raporuna göre 6-14 yaş arasındaki 292 bin çocuk yasalara aykırı çalıştırılıyor, bunların yüzde 20’si okumuyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın “Ulusal Çocuk Hakları Strateji Belgesi ve Eylem Planı”ndaki çocuk işçiliğine ilişkin veriler, ilkokul çağındaki çocukların okumaktan vazgeçtiğini, lise çağındaki çocukların da okulu bıraktığını bir kez daha gözler önüne serdi. Cumhuriyet’in haberine göre, 12 yıllık eğitimin zorunlu olduğu Türkiye’de ilköğretim çağındaki 6-14 yaş arası çocukların 292 bini yasalara aykırı olmasına karşın çalışıyor. Bunların yüzde 20’si yeni kanuna aykırı olarak “oku-muyor”. Rapora göre okula gitmeden ekmeğinin derdine düşen çocukların, şiddete ve suça eğilim riskleri de artıyor. Raporda çocuk işçilik üzerine dikkat çekici ayrıntılar var. Çalışan çocukların yarısı tarım işkolunda kayıtlı ve ücretli, ancak kalan yarısı aile işçisi olarak gösterili-yor. Böylece hem ücret almıyorlar, hem de kayıtlara geçmiyorlar. Raporda kayıt dışı çalışan çocuklar için “Bu istatistikler doğrultusunda çalışan çocukların büyük bir kısmının kayıt dışı ve yasal yaş sınırının altında olması dolayısıyla bu çocukların çalışma koşullarının ve gelişimlerinin izlenmesi oldukça zordur” itirafı da yer aldı. Bakanlık, raporunda alınan önlem-lerin gözden geçirilmesi gerektiğini dillendirildi. Gözden geçirmeden anlaşılanın ise, Zamana Bağlı Politika ve Program Çerçevesi’nin güncellenmesi olduğu görüldü. Bir izleme sisteminin olmadığına dikkat çeken bakanlık, çözümü “Çocuk İşçiliği İzleme Sistemi” kurmakta aradı. Çocuk işçiliğin çocukların sağlıklarının yanı sıra sosyal hayata katılımlarını da zorlaştırdığının

belirtildiği raporda, “Çocukların yarısından fazlası eğitimini sonlandırmakta, büyük bir kısmı ise boş zaman ve toplumsallaşma imkanları bulamayabilmektedir. Çocuklar, kötü beslenme, çeşitli kazalar, şiddet eğilimi, sokak yaşamına veya suça karışmaya kadar uzanan çeşitli risklerle karşılaşabilmektedir. Bu nedenle çalışan çocukların sosyal, kültürel ve sportif açıdan kendilerini geliştirmelerine fırsat vererek bu eşitsizliği giderecek düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır” ifadeleri yer aldı.

Milli Eğitim cevap anahtarını karıştırdı, SBS iptal - 15 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanlığı’nın SBS’de Almanca ve İngilizce testlerinin cevap anahtarlarını karıştırması üzerine Danıştay’a yapılan başvuru üzerine sınav iptal edildi. Vatan’dan Kıvanç El’in haberine göre, Danıştay, 718 öğrencinin puanının yanlış hesaplandığının ortaya çıkması üzerine bu kararı verdi. 1.2 milyon adayın puanı yeniden hesaplanacak.

SBS yeniden hesaplanacak -16 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2013’te son kez düzenlediği Seviye Belirleme Sınavı’nda (SBS) yapılan hesaplama hatası üzerine 1 milyon 112 bin 604 öğrencinin sınavı tekrar değerlendirilecek. SBS yabancı dil testinde 718 öğrencinin sonuçlarının yanlış hesaplanması üzerine yapılan başvuruyu değerlendiren 18. Ankara İdare Mahkemesi MEB’in yaptığı sınavın yürütmesini durdurdu. İdare Mahkemesi aldığı kararda “Seviye Belirleme Sınavı’na katılan 1 milyon 112 bin 604 öğrenci için dava konusu işlemin uygulanması halinde telafisi güç ve imkânsız zararların oluşabileceği tartışmasızdır” dedi. CHP İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın, dava açarak sınava katılan 718 adayın sonucunun yeniden değerlendirilmesi halinde tüm öğrencilerin sıralamasına yansıyacağını belirterek sınav sonuçlarının yeniden değerlendirilmesini talep etmişti. Bu durumu dikkate alan idare mahkemesi sınavın yürütmes-ini durdurma kararı aldı. Mahkemenin kararıyla 1 milyon 112 bin 604 öğrencinin sınavı yeniden okunacak.İdare mahkemesine savunma veren Milli Eğitim Bakanlığı söz konusu değişimin sıralamalarda on binde 1 değişikliğe sebep olacağını belirterek göz ardı edilebileceğini iddia etmişti. Mahkeme ise SBS sınavında en küçük bir hatanın dahi birçok öğrencinin hakkını etkileyebilecek potansiyele sahip olduğunu belirterek yürütmeyi durdurma kararı verdi. Mahkemenin kararı üzerine açıklama yapan Bakan Nabi Avcı karar hakkında Bölge İdare Mahkemesi’ne itirazda bulunacaklarını belirtti. Kararın verilme zamanını eleştiren Avcı, sınavın üzerinden aylar geçtiğini, öğrencilerin ve velilerin yarıyıl tatiline hazırlandığını hatırlattı. Yürütmeyi durdurma kararının gecikmenin zararlı olduğu durumlarda verildiğini ifade eden Avcı, “Gerçekten sakıncalı bir durum olsaydı kararın daha önce alınması gerekirdi” dedi.10 yılda 5 bakan değiştiren, her yıl sınav sistemini değiştiren AKP hükümetinin Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı son olarak, hiçbir öğrencinin yerinin değişmeyeceğini vurgulayıp, “Bakanlık ne yaptığını ve ne yapacağını iyi biliyor” dedi.

Efe Boz duruşması ertelendi - 21 Ocak 2014

Maltepe Dumlupınar İlköğretim Okulu tuvaletinde 3,5 yıl önce lavabonun üzerine düşmesi sonucu hayatını kaybeden 6 yaşındaki Efe Boz’un ölümüne ilişkin tutuksuz 8 sanığın yargılandığı davanın bugünkü duruşması ertelendi. Anne Nurdan Boz: “Efe hayatını kaybettiğinde anaokulundaydı, şu an arkadaşları ilkokulu bitirmek üzere” dedi.Maltepe

Dumlupınar İlköğretim Okulu tuvaletinde 3,5 yıl önce lavabonun üzerine düşmesi sonucu hayatını kaybeden 6 yaşındaki Efe Boz’un ölümüne ilişkin tutuksuz 8 sanığın yargılanmasına devam edildi. Kartal’daki Anadolu Adalet Sarayı 28. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen 13. Duruşmaya tutuksuz sanık taşeron firmanın müdürü Yalçın Kaya katıldı. Diğer sanıkları ise avukatları temsil etti. Duruşmada ellerinde Küçük Efe’nin çerçeveli fotoğrafı bulunan anne Nurdan Boz, baba Kemal Boz ve avukatları da hazır bulundu.Duruşmada söz alan Nurdan Boz’un avukatı Hasan Girit, ortada ölümle sonuçlanan bir olay olduğunu ve Boz ailesinin evlatlarını kaybettiğini belirterek, “Okul tamamen kaçak inşaat olarak yaptırılmış ve bu üzücü olaya neden olunmuştur. Burada basit bir kusur yok” dedi.Tutuksuz sanık Aslan Yavuz Haberdar’ın avukatı Halit Tahir Yurtsever de, bilirkişi raporunun kendi içinde tutarsız olduğunu savunarak, “Müvekkilim bilirkişi raporunun değerlendirme bölümünde tali kusurlu göster-ilirken, sonuç bölümünde asli kusurlu gösterilmiş ve çelişki yaratılmıştır. Raporu teknik üniver-siteden bir heyetin hazırlaması daha sağlıklı olur. Ayrıca lavaboları takan Mustafa Ertürk adlı şahıs gelerek hangi lavaboları ona kim taktırttı, parayı ona kim ödedi göstermesi lazım. Bu suçluyu ortaya çıkaracak” diye konuştu.Anne Nurdan Boz ise, oğlu Efe’yi kaybedeli 3,5 yıl olduğunu belirterek, yaşanan sürecin çok uzun olduğunu ve mahkemenin de bu süreçte yaşananları göz önünde bulundurarak karar vermesini istediğini söyledi.Mahkeme hakimi İbrahim Fikri Talman, duruşmaya katılan Cumhuriyet Savcısı Kamil Uzman’a görüşünü sordu. Uzman da, duruşmaya ilk kez katıldığı için dosyayı inceleme fırsatının olmadığını belirtti. Hakim Talman, 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un yürürlüğe girmemesi dolayısıyla Cumhuriyet savcılarının yeniden Asliye Ceza Mahkemelerine katılmalarının söz konusu olduğu gerekçesi-yle dosyanın incelenmesi maksadıyla duruşma savcısına gönderilmesine karar vererek duruşmayı erteledi.Öğretmeninden izin alarak tuvalete gittiğini belirten anne Boz, “22 dakika 10 saniye Efe geri dönmemiş. Hiç kimse merak etmemiş öğretmeni de asli kusurlu. Onun sorumluluğunda olan bu çocuk o kadar zamandır gelmiyor. Efe kan kaybından hayatını kaybediyor. Efe uzunca bir süre mücadele etmiş sesini duyurabilmek, kendini kurtarabilmek için yerlerde sürünmüş. Okul müdürü ve öğretmeni de ihmalinden dolayı ağır kusurludur. Sabırla hepsinin ceza almasını istiyorum” diye konuştu.

Eğitim Sen’den ilk dönem raporu - 24 Ocak 2014

Eğitim Sen, 2013-2014 eğitim-öğretim yılının ilk dönem raporunu çıkardı. Raporda, “4+4+4 dayatması”nın sonuçları üzerinde durulurken, zorunlu din derslerinin ve anadilde eğitim hakkına yönelik taleplerin görmezden gelinmesi eleştirildi. Raporda 4+4+4 dayatmasının sonuçlarından biri verilerle ortaya kondu.Raporda 4+4+4 dayatması ile birlikte ikili eğitim yapan okulların sayısının artması, taşımalı eğitim uygulamasının daha da yaygınlaşmış olması dikkat çekicidir denildi. İlkokulda ikili eğitim oranının en yüksek olduğu il yüzde 82 ile Şanlıurfa, birleştirilmiş sınıflarda öğrenim gören öğrenci sayısı ülke genelinde yüzde 2,3 iken, bu oran Ardahan’da yüzde 27,8’e kadar yükselmektedir. Eğitim Sen’in raporunda, sınav odaklı eğitim ve dershane-özel okul tartışmaları da yer alırken eğitimde köklü ve yapısal değişiklikler için somut adımlar atılması gerektiği bildirildi.

Okul enkazında çalışan çocuklar: Okul harçlığımızı çıkarıyoruz - 24 Ocak 2014

Hakkari’nin Yüksekova ilçesinin Yenimahalle mahallesinde bulunan ve daha önce Yüksekova Yatılı Bölge Okulu Pansiyonu olarak kullanılan binanın yerine yeni bir ilköğretim okulu yapılacak. Yüksekova Haber’e göre, ihaleyi alan müteahhit firma, binaların yıkımına başladı.Sabah erken saatlerinde başlayan yıkımlar sırasında çok sayıda çocuk okul harçlıklarını çıkarmak için demir toplamanın yarışına girişti. Çocuklar, kilosunu 35 kuruşa sattıkları demirl-eri toplamak için dondurucu soğukta betondan demirleri arkadaşlarının yardımıyla ayırmaya çalıştı.İş makinaları yıkım işlemi yaparken demirleri toplamaya çalışan çocuklar hayatlarını tehlikeye atıyor. Yüksekova Haber’e konuşan Emrullah adındaki çocuk, yanlarında getirdikleri demir kesme makaslarıyla kestikleri demirleri satarak okul harçlıklarını çıkarmaya çalıştıklarını, üşüdüklerinde yaktıkları ateşin etrafında toplanarak ısınmaya çalıştıklarını anlattı. Emrullah konuşmasına şöyle devam etti: “Okul çıkışında buraya geliyoruz. İş makinaları yıkım için çalışıyor. Taş düşebilir kafamıza, tehlikelidir ama ne yapalım demir topluyoruz. Sabahtan beridir buradayız. Ekmeğimizi taştan çıkarıyoruz” dedi.

C. EĞİTİMDE GERİCİ POLİTİKA VE UYGULAMALAR SÜRÜYOR

Din öğretmeni: “Sünni Alevi ile evlenirse cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür” - 2 Ocak 2014

Amasya’nın Gümüşhacıköy ilçesi Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni olan Abdussamet Arslan “Bir Sünni Alevi ile evlenirse yüz kırk kırbaç cezası ile cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür”, “Kurtuluş Savaşı’na yardım eden bayanların başı kapalı olduğu için biz bu savaşı kazandık, bugün olsa kazanamayız”, “Bugün eteğini kısaltan yarın lisede en değerli şeyini kaybeder” şeklindeki sözleri tepki çekti. Velilerin şikâyeti üzerine soruşturma başlatılırken, okul müdürü Yakup Doluer olayın abartıldığını ileri sürerek “Ben ne soruşturma açtım ne de inceleme başlattım. Öğretmen masum, bir suçu yok. Bu olayın üzerine gidersek diğer öğretmenler de artık ders anlatırken ağzından bir şey kaçırmamak için rahatsız olacak. Bütün toplumu kucaklayıp, kazanmamız lazım” diye konuştu.Din dersi öğretmeni Abdussamet Arslan’ın söylemlerinin ardından okul yönetimi ve ilçe milli eğitim müdürlüğüne suç duyuru-sunda bulunan öğrenci velisi Ulaş Söylemez şunları söyledi: “O öğretmen, şortla gezmenin günah olduğunu söylüyor. Bir kız öğrencinin eteğine dokunarak katlayıp katlamadığını kontrol ederek ‘Siz şimdi eteğinizi böyle kısaltıyorsunuz, liseye gidince de en değerli şeyinizi kaybedi-yorsunuz’ diye konuşuyor. Erkek öğrencilere anne ve kız kardeşlerinin başlarını kapatmaları için telkinlerde bulunuyor. Alevi ile Sünni evliliklerinin günah olduğunu savunuyor. Öğretmenin bu tutumu çocuklarımızın psikolojini bozdu. Öğrenci velileri olarak öğretmen hakkındaki şikâyetimizi gidebildiği yere kadar götüreceğiz.” “Bu ne biçim öğretmen, bu ne biçim zihniyet?” ifadesini kullanan öğrenci velilerinden Sebiha Yürekli de şöyle konuştu: “Bir Sünninin bir Alevi ile evlenmesi durumunda 140 kırbaçla cezalandırılması gerektiğini nasıl söyler? Bu öğretmen Türkiye’nin getirildiği durumdan cesaret alıyor. Her şeyimize karışıyorlar. Okul müdürü Yakup Doluer’e şikâyet ediyoruz o olayı kapatmaya çalışıyor ve ‘İşi tatlıya bağlayalım, büyütmeyelim’ diyor. Biz veliler olarak bu işin peşini bırakmayacağız. ”Gümüşhacıköy’de geçen yıllarda da bu tür olayların yaşandığını, bu gibi insanların ceza almak yerine ödüllendirildiğini belirten Eğitim-Sen Gümüşhacıköy Şube Temsilcisi Emrah Parlak ise şu görüşleri kaydetti: “Gümüşhacıköy’de cinsiyet ve mezhep ayrımcılığını nedense son yıllarda sık sık yaşamaya başladık. Şimdi de Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni kız öğrencilere kapanması için baskı yapıyor, etek boylarını ölçüyor, etek boyu kısa olanın en değerli şeyini kaybedeceğini, Sünni birinin Alevi ile evlendiğinde 140 kırbaç vurulacağını söylüyor. Bu öğretmen bunları söylemek için cesareti yöneticilerden alıyor. Birçok veli ile görüştük ve olayın doğru olduğunu tespit ettik. Bu olaydan okul müdürünün de ilçe milli eğitim müdürünün de haberi olduğunu öğrendik ancak nedense üzerine gidilip de ilgililerden hesap sorma yerine bu olayı kapatmaya çalıştıklarını tespit ettik. Demokratik, laik bir ülkede eğitim camiasında bir öğretmen bunu konuşabiliyorsa burada yönetim boşluğu var demektir. Biz Eğitim-Sen temsilciliği olarak bunun takipçisi olacağız.”

Öğrencilere ‘ahlak’ takibi - 6 Ocak 2014

12 Eylül 2010’da tarihindeki referandumla yapılan anayasa değişikliğiyle fişlemelerin son bulduğu söylenmesine rağmen, önce Tunceli’de halkın fişlendiği, şimdi ise Gaziantep’te skan-

dal fişleme belgeleri ortaya çıktı. Belgelere göre Gaziantep Üniversitesi’ne bağlı olarak İslahiye’de okuyan öğrenciler sadece siyasi yönden değil, “ahlaki” olarak da fişlenmiş. Fişlemelerde öğrencilerin fotoğraflarının yanında, tüm kişisel ve iletişim bilgilerinin yanı sıra kimle ‘duygusal ilişki’ yaşadıkları, kimin kiminle arabada oturduğu gibi tamamen özel hayatı ilgilendiren bilgiler de yazıldı.Tunceli Hozat’ta vatandaşların tümünün takibe alındığını belgeleyen fişlemelerle ilgili soruşturma sürerken Gaziantep’te üniversite öğrencilerinin fişlendiği açığa çıktı.Milliyet’in ele geçirdiği belgelere göre fişlemeler özellikle Gaziantep Üniversitesi’nin İslahiye’deki fakülte ve yüksekokullarında okuyan öğrencileri hakkında.İl ve ilçedeki güvenlik birimlerince yapıldığı belirtilen fişlemelerde, öğrencilerin sadece siyasal düşünceleri değil özel hayatlarına dair bilgilerin de toplandığı görülüyor. Üstelik bu bilgiler, fişlerin “değerlendirme” bölümünde “özet” olarak nitelenen bölüme açık biçimde yazılı. Fişlerin, “özet” kısmı belgelerde açık biçimde görülürken, “detaylı” bölümler ortaya çıkmadı; burada hangi bilgilerin işlendiği de bilinmiyor.Bu fişleme belgelerinin ‘bilgi amaçlı’ olarak, üniversite dahil il ve ilçedeki birçok kamu kurum ve kuruluşuna da gönderildiği, fişlerin burada açığa çıktığı öğrenildi. İslahiye’deki üniversite çevreleri, fişlemeden haberleri olmadığını, emniyetin bu çalışmayı yaptığını belirtti. Çok sayıda öğrenci ise emniyet ve istihbarat tarafından sürekli takip edildiklerinden yakındı.Öğrenciler, İslahiye’deki üniversite yöneti-minin de fişlemelerden haberdar olduğunu savundu. Tesadüfen ele geçirilen fişlemelerde bilg-ileri yer alan öğrencilerin ise takip edildiklerini bilmedikleri belirtiliyor. İlçedeki bazı kaynaklar da fişleme belgelerinin üniversite bilgisayarından çıktığını, emniyetin düzenli olarak bazı bilg-ileri üniversite ile paylaştığını öne sürdü.Belgelerde kişilerin fotoğrafı, kimlik numarası, anne ve baba adı, doğum yeri ve tarihi, nüfusa kayıtlı olduğu yer, İslahiye’deki adresleri, telefon numaraları, elektronik posta adresi, velilerinin telefon numaraları ve adresleri yazıyor. Belgel-erdeki tarihler 2010’dan 2011 sonuna kadar fişleme yapıldığını gösteriyor. Ancak, fişlemelerin bu tarihten sonra da devam ettiği ve halen sürdüğü belirtiliyor.İsimlerini gizli tuttuğumuz öğrencilerle ilgili bazı belgelerin “özet” kısmında yer alan değerlendirmeler şöyle:

* (Erkek öğrenci) Psikolojik rahatsızlığı var. Olur olmaz şarkı-türkü söylüyor. Kurban bayramı tatiline gitti ve hâlâ dönmedi (21.12.2010). Yapılan kontrollerde 11 Nisan 2011 tarihinde de okulda olmadığı, okul idaresinden rahatsızlığından dolayı okulunu dondurduğu bilgisi alındı.

* (Kız öğrenci) 11 Mayıs 2010’da aynı okulda yaşayan F. ile problem yaşadığı, şahsın abisinin kendisini okuldan almak istediği ancak okula devam ettiği, sol görüşlü öğrencilerle görüldüğü.

* (Erkek öğrenci) Aynı okulda yaşayan A. ile duygusal arkadaşlığı olduğu, bu arkadaşlığının A.’nın sözde Kürt olduğu için ayrıldığı, kızın abisinin gelerek sıkıştırdığı ancak olumsuz bir durumun olmadığı.

* (Kız öğrenci) 2. sınıfta okuyan Ç. ile arkadaşlık yaptığı, samimi olarak kol kola gezdikleri.

Ankara’da okul tuvaletinde kamera - 8 Ocak 2014

Ankara’da Yenimahalle’de bulunan Alparaslan Anadolu Lisesi’nde erkek öğrencilerin

tuvaletlerine kamera yerleştirildiği öğrenildi. Erkekler tuvaletinde lavaboların tam üzerinde bulunan kamera şaşkınlık yarattı.Alparaslan Anadolu Lisesi Müdürü Musa Başıbüyük, 2010 yılında rotasyonla atandığını ve geldiğinde okulda kameraların yerleşmiş olduğunu söylerken, “Okulumuzun bir çok yerinde kameralar mevcut. Erkekler tuvaletinde de kamera takılı. Bu kameranın amacı, sigara içilmesini engellemek ve öğrencilerin birbirini darp etmesinin önüne geçmek” ifadelerini kullandı.Öğrenciler bu durumdan rahatsız olduklarını belirtirken, “Okulu-muzda sadece sınıflarda kamera yok, koridorlarda, bahçede, okul önünde her yerde izleniyoruz. Biz erkekler tuvaletinde kamera istemiyoruz. Resmen ‘Biri Bizi Gözetliyor’ yarışmasında olduğu gibi, her yerde gözetleniyoruz. O kadar gözetleniyoruz ki tuvalette dahi yalnız bırakılmıyoruz” dediler.

Alevi öğrenciye din dersi dayağı! - 10 Ocak 2014

Çorum’da 13 yaşındaki A.R.Ç., din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde konuştuğu iddiasıyla okul müdürü Şeref Bilal tarafından feci şekilde dövüldü.Kulağından kan gelen A.R.Ç. hastaneye kaldırıldı. Baba Tanju Ç., Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulundu. Kadıkırı Köyü İlköğretim Okulu’nda din kültür ve ahlak bilgisi dersi sırasında A.R.Ç. adlı öğrenci arkadaşı T.K. ile konuştu. Bu sırada Ayşe İmli adlı öğretmen dersleri dinlemedikleri için öğrencileri okul müdürü Şeref Bilal’a şikâyet etti.Baba Tanju Ç., “Biz Aleviyiz. Çocuğum din dersini dinlemediği için dövüldü. Sorumluların cezalandırılmasını istiyorum” dedi. Olayın duyulması üzerine Hacı Bektaşı Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Öztürk Türkdoğan ve Alevi Kültür Dernekleri Genel Sekreteri Ali Doğan, Çorum’a giderek incelemelerde bulundu. Türkdoğan, “Son yıllarda Aleviler üzerindeki baskılar artmıştır. Din dersini dinlemediği için bir Alevi çocuğu dövülmüştür. Bu bir insan hakları ihlalidir. Bu olayın takipçisi olacağız” diye konuştu. Geçmez ise, “Bu saldırılar bir devlet politikasıdır. Zorunlu din dersleri kaldırılmalı, Alevi çocuklarına yönelik bu asimilasyon politikası son bulmalıdır” dedi.

MEB’in gündemi: Liselerde türban serbestliği - 10 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanlığı’nın gündeminde olan değişiklik ile liselerde kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek. Milli Eğitim Bakanlığı liselerin sadece seçmeli Kur’an-ı Kerim derslerinde takılabilen türbanın tüm derslerde takılabilmesi için hazırlanıyor. Seta Vakfı’nda düzenlenen “2013 Eğitim Değerlendirme Çalıştayı”nda konuşan Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, bakanlığın bu yönde bir çalışması olduğuna işaret etti. Çalıştayda, ders bazlı türban kullanılmasının doğru olup olmadığının sorulması üzerine Müsteşar Tekin, “Şu anda ders bazlı benim de tasvip etmediğim bir uygulama söz konusu bu çalışma gündemimizde. Bu yıl biz kıyafetle ilgili düzenlemeyi yapmak zorundaydık. O yönetmeliğin biraz daha üzerinde çalışıp 2014�ün bahar aylarında çalışalım demiştik” dedi. Yapılması planlanan düzenleme ile lisede kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek.

Kadıköy’e 5inci imam hatip planı mecliste - 13 Ocak 2014

Acıbadem Dayanışması’nın, öğrenci ve velilerinin sahip çıktığı Kadıköy’deki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin taşınarak binanın imam hatip için kullanma planı meclise taşındı.İstanbul’un

Kadıköy İlçesi’nde bulunan ve Kadıköy, Acıbadem ve Yeldeğirmeni Mahalleleri halkına 5 kuşaktır hizmet veren Özdemiroğlu Ortaokulu’nun öğrencilerin ve velilerinin basın açıklamalarına, eylemlerine ve topladıkları 10 bini aşkın imzaya karşın Mayıs 2013�te imam hatip ortaokuluna dönüştürülmesinin ardından şimdi de, Acıbadem’de bulunan Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin Fikirtepe’ye taşınması ve binanın hemen yanındaki Kadıköy İmam Hatip Kız Lisesi’ne dönüştürülen okulla birleştirilerek İmam Hatip Kampüsü yapılması planı Meclis’e taşındı.CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yanıtlaması istemiyle verdiği önergede lisenin taşınması durumunda okulda eğitim gören yaklaşık 1200 öğrencinin ciddi bir mağduriyet yaşayacağını ve yakın çevrede erkek öğrencilerin gidebileceği bir devlet lisesinin olmadığını ifade ederek, Kadıköy sınırları içinde halihazırda eğitim veren 4 imam hatip okulu bulunmasına rağmen alınan kararın gerekçesini sordu.Daha önce de tüm itirazlara rağmen Özdemiroğlu Ortaokulu’nun imam hatip okuluna dönüştürüldüğünü, benzer bir dayatma ile Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin dönüştürülmesinin öğrenciler, öğretmenler ve veliler açısından adil bir uygulama olup olmadığını soran CHP’li Öğüt, şu soruları yöneltti:

- Velilerin itirazına rağmen dönüşümde ısrar edilecek midir?

- Acıbadem Dayanışması üyeleri, semtteki tarihi Çamlıca Kız Anadolu Lisesi’nin satışının gündemde olduğunu dile getirmektedir. Söz konusu iddia doğru mudur?

Öğrenci başına üç soruşturma! - 14 Ocak 2014

Öğrenci Kolektifleri Araştırma Birimi, İstanbul Üniversitesi 2013 – 2014 öğretim yılı soruşturma raporunu yayımladı. Yayımlanan raporda İstanbul Üniversitesi Rektörü Yunus Söylet’in göreve geldiğinden bu yana her fırsatta, öğrencilerine uyguladığı baskı politikaları ve açtırdığı soruşturmalarla “AKP’nin rektörü” sıfatına yakışır şekilde davrandığı belirtildi.Araştırma birimi ayrıca Rektör Söylet’in, okulda bedava çay dağıtmak, parasız yemek yemek, duvara şiir yazmak, fakülteye giriş yapmak gibi birçok konuda soruşturma açmayı, okuldaki muhalif sesleri kontrol altına almak için “çare” olarak gördüğünü söyledi. Raporda “2013 – 2014 öğretim yılında İstanbul Üniversitesi’nde okuyan 82 öğrenciye 251 adet soruşturma açılmıştır. Bu da demek oluyor ki 1 öğrenciye ortalama 3 soruşturma düşmektedir. Bu soruşturmalardan 121 tanesi bizzat Öğrenci Kolektifleri üyelerine açılan soruşturmalardır. Birçok soruşturma, üniversitenin içerisinde bulunan sivil polislerin rektörlüğe verdiği raporlar sonucu açılmaktadır. Sivil polislerin verdiği raporlar soruşturma dosyalarında gizli olarak tutulmaktadır. Rektör Söylet, okulda gayri resmi olarak bulunan polislerle birlikte kendi öğrencisini cezalandırmaktadır. Rekor soruşturma sayısı: Üniversitenin Edebiyat-Fen Fakültesi’nde okuyan ve sene başından beri hakkında 11 soruşturma açılan bir öğrenciye aittir. Her zaman açtığı komik soruşturmalarla gündeme gelen İstanbul Üniversitesi bu sene’de bu anlamsız tiyatroya bir an olsun ara vermedi.”deniliyor.

Kaymakamlıktan ailelere ‘çocuklarınızın müslüman olmadığını kanıtlayın’- 18 Ocak 2014

İzmir’in Narlıdere ilçesinde 11 Kasım tarihinden bu yana çocuklarını zorunlu din derslerine göndermeyen çoğunluğu Alevi ailelere okul yönetimi gönderdiği yazı ile çocuklarının Müslü-

man olmadığını kanıtlamalarını istedi. İlçe Kaymakamlığı’ndan gelen “Musevi ve Hıristiyan olduğunu belgeleyebilen öğrencilerin din derslerine girmeleri zorunlu değildir” yazısını ailelere gönderen Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü çocukların Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerine girmelerinin zorunluğu olduğunu vurguladı.Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü tarafından ailelere gönderilen kaymakamlık yazısında Talim ve Terbiye Kurulu’nun kararına atıfla “T.C. uyruklu Hıristiyan ve Musevilik dinlerine mensup öğrencilerin bu dinlerden birine mensup olduklarını belgelendirmeleri kaydı ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine girmeleri zorunlu değildir” denildi.Dini inancı olmayanları, Alevileri ve diğer dinsel grupları yok sayan karara tepki gösteren veliler okul yönetiminden gelen yazıya sert tepki gösterdi. Zorunlu din dersi dayatmasının kabul edilemez olduğunu belirten aileler Narlıdere Demokrasi Meydanı’nda toplanarak İlhan Onat İlkokulu’na yürüdü. Veliler adına İlhan Onat İlkokulu önünde yapılan açıklamada konuşan Songül Maskara “Eğitim sistemi AKP hükümeti ile sadece bir dinin mezhebine uygun hale getirilmiştir. Seçmeli din derslerini dahi zorunlu hale getiren yeni sistemi kabul etmiyoruz. Bunun içindir ki 11 Kasım 2013�ten bu yana birçoğumuz çocuklarımızı din derslerine göndermiyoruz. Okullardan bizlere ulaşan cevaplar oldukça çarpıcıdır. Cevaplara göre hiçbir dine inanmayanlar da Müslüman sayılıyor” dedi. Maskara, verdikleri hukuki mücadelenin yanında dersleri boykot etmeyi sürdüreceklerini söyledi. Veli Ali Gökbulut ise “Oğlum bu yıl 5. sınıfa gidiyor. Ders notlarının düşürülmesinden endişe ettiğimiz için mecburen din derslerine de gönderiyoruz. Ancak çocuğumu din derslerini almaya başladıktan sonra uykusundan sık sık korkarak ve ağlayarak uyandığını fark ettik. Derslerde gördüğü cinleri rüyasında gördüğünü düşünüyoruz. Zaman zaman gölgelerden korkuyor, farklı tepkiler geliştiriyor. Bu davranışları bizleri endişelendiriyor” şeklinde konuştu. İlhan Onat İlkokulu öğrencileri de açıklamaya bahçeden destek verdi.

Eğitim – Sen: ‘Skandal, zorunlu din derslerinin sonucudur’ - 21 Ocak 2014

Eğitim Sen, Ortaöğretime Geçiş Sistemi dahilinde yapılan SBS’de din dersinden muaf olan gayrimüslim öğrencilerin sonuçlarının sıfır almışçasına hesaplanmasına dair açıklama yaptı. Açıklamada, yaşanan skandalın Milli Eğitim Bakanlığı’nın 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almasının, gayrimüslimleri yok sayan politikalar sonucu olduğu belirtildi.Açıklamada “Milli Eğitim Bakanlığı`nın SBS yerine getirdiği Yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi skandallara rağmen yürütülmeye çalışılıyor. Geçen yıl yapılan SBS`de sonuçların yanlış hesaplandığı skandalının geçtiğimiz günlerde anlaşılmasının ardından, bu yılki sistemde de gayrimüslim öğrencilerin muaf oldukları din dersi sınavından “sıfır” almışçasına sonuçların hesaplanması, yeni bir skandalı gündemimize taşımıştır.

Bilindiği üzere MEB, tıpkı 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi, ortaöğretime geçiş sisteminde zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almıştır. Öğrencilerin dini inancı, mezhebi ya da dünya görüşüne bakmaksızın böylesine dayatmacı bir yaklaşımın hayata geçirilmesi başlı başına bir skandaldır. Dolayısıyla sınav sonuçlarında gayrimüslimlerin yok sayılması, seçmeli/zorunlu din dersleriyle farklı inanç gruplarını yok sayan politikaların sonucu olarak görülmelidir.Eğitim Sen olarak, öncelikle seçmeli/zorunlu din derslerinin kaldırılmasını ve sınav odaklı eğitim sistemine son verilmesini istiyoruz. Hiç kimsenin çocuklarımızın emeği ve geleceği ile oynamasına izin vermeyeceğiz!” denildi.

Hozat Emniyet Müdürlüğü’nden üniversitelilere fişleme - 21 Ocak 2014

Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün 2011 yılında, Meslek Yüksek Okulu’nda okuyan öğrencilerin isim listesini alıp, takip ettiği ve oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdığı ortaya çıktı. Tunceli’nin Hozat ilçesinde ortaya çıkan fişleme skandalıyla ilgili Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturmada, jandarma ve emniyetin bilgisayarların hard diskleri ilgili kurumlara inceletildi. Adli Tıp ve TÜBİTAK’a yaptırılan incelemede, hard disklerdeki belgelerin kamuoyuna yansıyan belgelerle aynı olduğu belirlendi. Hozat’ta 2007 ile 2011 yılları arasında gerçekleşen ve 2013 yılında ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında ortaya çıkan fişleme, izleme ve takip skandalına bir yenisi daha eklendi. Hozat ilçe Emniyet müdürlüğü bilgisayarlarında tespit edilen belgelere göre, Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü 2011 yılında, Tunceli Üniversitesi’ne bağlı ilçede eğitim veren Meslek Yüksek Okulu Büro yöneticiliği birinci sınıfında okuyan öğrencilerin isim listesini üniversiteden istedi. 50 öğrencinin isim listesini okul numarası ile birlikte alan polis, öğrencinin hareketlerini takip ettikten sonra oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdı. Fişlerde öğrencilerin isimlerinin karşısına görüşleri ile ilgili kanaat olarak, ‘normal’ ya da ‘aşırı’ yazıldığı görüldü. Üniversite öğrencilerinin dünya görüşü ile ilgili hazırlanan bu fişlerin de daha önceki fişlemelerle ilgili soruşturma yürüten Malatya Cumhuriyet Savcılığının soruşturma dosyasına girdi. Yine ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında yer alan başka bir belgeye göre ise, Hozat Kaymakamlığı, 2012 yılında Toplum Yararına Çalışma Programı kapsamında iş için başvuran 143 kişinin başvurularını ilçe emniyet müdürlüğüne gönderdi. Emniyet Müdürlüğünün de, 143 kişilik listeden 53 kişiyi, ailevi durumlarını araştırarak ve bunu yazı ile belirterek işe aldırmalarını sağladığı iddia edildi.

Tacizci Milli Eğitim Müdürü okula atandı - 24 Ocak 2014

İstanbul’da Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürü Şeref Çalışır, birlikte çalıştığı 2 kadının taciz şikayeti üzerine yaklaşık 2 ay önce ‘cinsel istismar’ suçundan 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmıştı. Çalışır’ın davası başta KESK’li kadınlar olmak üzere kadınların gündemi haline gelmiş soruşturma ve dava süresince eylemler yapılmıştı. Mahkemede tutuklanmasına karar verilen Çalışır, 50 bin lira kefalet ödeyerek serbest kalmış, Fatih İlçe Müdürlüğü’ne geri gelm-esi üzerine kadınlar İstanbul İl Milli Eğitim önünde eylem yapmıştı. Eylemler üzerine Çalışır İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istemişti. Bakanlık müfettişlerinin hakkında 2 kez soruşturma yaptığını ve suçsuz bularak ceza vermediğini iddia eden Çalışır, göreve döndü ve Yargıtay’a itiraz etti. Tepkiler üzerine de İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istedi. Çalışır, İl Milli Eğitim’e başvurup emeklilik dilekçesini geri aldı. Yöneticilik görevleri alınan Çalışır, 84 öğretmenin görev yaptığı ve 1823 öğrencinin öğrenim gördüğü Zeytinburnu Abay Ortaokulu’na sosyal bilgiler öğretmeni olarak atandı. 10 gün önce yapılan atamadan sonra Çalışır’ın yıllık izne çıkıp derslere girmediği öğrenildi. Çalışır’ın okula atandığıysa velilerden sır gibi saklanıyor.

Rektörlüğe mail atan öğrenciye soruşturma açıldı - 26 Ocak 2014

Ankara Üniversitesi’nde sene başından beri kampüskarta karşı protestolar ve üniversitelilerin tepkisi sürüyor. Rektörlük iki üniversiteliye kampüskarta yönelik itirazlarını gerekçe göstererek 9 ay uzaklaştırma verdi. Uzaklaştırmaların hukuksuz ve haksız olduğunu belirtmek için Hukuk

Fakültesi öğrencisi üniversiteli bir kadın ise Rektörlüğe bir mail attı. Rektörlüğün öğrencilerin bilgisi olmadan kampüskart uygulaması ile üniversitelileri kampüskartı kullanmaya mecbur bıraktığı belirtilen mailin ardından üniversiteli kadın hakkında Rektörlük tarafından soruşturma açıldı. Daha önce de defalarca üniversitelilere açtığı soruşturmalarla bilinen Rektör Erkan İbiş, kolektifler.net’in kampüskart ile ilgili yaptığı bir haber hakkında dava açmış ancak mahkeme davayı reddederek kapatmıştı.

Mahkeme: ‘Öğrenciler değil, polisi üniversiteye çağıranlar hatalı’ - 26 Ocak 2014

Eskişehir 5. Asliye Ceza Mahkemesi, YÖK’e karşı yapılacak eylem için Anadolu Üniversitesi’nde 4 Kasım 2010 tarihinde güvenlik güçlerinin sert şekilde müdahale etmesinin ardından açılan davada gerekçeli kararı hazırladı. Tüm öğrencilerin beraat ettiği davanın gerekçeli kararında üniversite yönetimi ve polis eleştirildi. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde, YÖK’e karşı yapacak eylem için stand açan ve afiş asan öğrencilere, Rektör Yardımcısı Meryem Akoğlan Kozak’ın talebiyle hem polis hem de özel güvenlik müdahale etmişti. Bu olayın ardından üniversite yönetimi maddi hasar yarattıkları gerekçesiyle öğrencilere 17 bin TL’lik fatura göndererek ödeme yapmalarını istedi. Ayrıca öğrenciler hakkında “görevi yaptırmamak için direnme”, “kamu malına zarar verme”, “cebir veya tehdit kullanarak eğitim ve öğretime engel olma” suçlamalarıyla dava açıldı. Tüm sanıkların beraat ettiği davanın gerekçeli kararı bir süre önce hazırlandı. Gerekçeli kararda, öğrencilerin eğitim ve öğretimi engellemekle suçladığını hatırlatan mahkeme, akademisyenlerin aksi yönde beyanda bulunduklarına ve yapılan fiziki incelemede olay yeri ile dersliklerin birbirlerinden oldukça uzak olduğuna dikkat çekti. Sanık öğrencilerin YÖK’ün kuruluş yıldönümünde yaptığı protesto gösterisinin de tamamen meşru amaçlar taşıdığını belirten mahkeme, üniversitelerin, ifade özgürlüğünün uygulanması açısından görevli ve sorumlu olduklarını hatırlattı. Davacı Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü’nün sert bir dille eleştirildiği kararda “Olayların bu aşamaya geliş sebebi müşteki idarenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına aykırılık teşkil eden haksız müdahalesidir. Müşteki idare, ifade ve toplantı özgürlüğüne çevreden gelebilecek herhangi bir saldırıyı önleme görevini yerine getirmesi gerekirken bizzat kendisi müdahaleyi yapan konumuna geçmiştir” denildi. Polisin müdahalesine kadar herhangi bir şiddet eylemi yaşanmadığına dikkat çeken mahkeme şunları kaydetti: “Güvenlik kuvvetleri tarafından yapılan müdahalenin meşru amaç gütmediği ve orantıldir. Kantindeki asıl zararın güvenlik kuvvetlerinin içeri girmek isterken camları kırmasından kaynaklandığı kabul edilmiştir. (…) Öğrenci sanıklar kendilerine yönelik orantısız müdahaleden kaçmak amacı ile tamamen kendini koruma içgüdüsü ile hareket etmiştir. Buradaki amaçlarının mala zarar verme olduğu düşünülmemiştir. Yine öğrenci sanıkların kantin içerisine müdahale edildiği esnada yüzlerini gizleme, eşya fırlatma şeklindeki eylemlerinin ise, sanıklara yönelik haksız saldırıyı defetmeye yönelik olduğu kabul edilmiş ve gerek mala zarar verme, gerekse görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşmadığı kanaatine varılmıştır.”

MEB’in azınlık öğrencileriyle mücadelesi: Önce fişleme, şimdi okuldan uzaklaştırma - 29 Ocak 2014

Azınlıkları fişlediği ortaya çıkan Milli Eğitim Bakanlığı, Rum olmamalarına karşın Rum okuluna kayıt oldukları için iki öğrenciyi okuldan uzaklaştırdı. Kıbrıs işgalinin yaşandığı

1974’ten bu yana kendi etnik unsurları dışında öğrenci kabul etmeleri yasak olan azınlık okulları, kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kalınca farklı etnik aidiyetten öğrencileri de kabul etmeye başladı. T24’ün haberine göre, bir Rum okulu da ilk kez geçen sene 5. ve 9. sınıftan iki öğrenciyi kabul etti. Milli Eğitim Bakanlığı iki öğrencinin kaydını 7 ay sonra fark etti.

Azınlıkları 1’den 5’e kadar soy kodlarıyla fişlediği, geçtiğimiz hafta İstanbul İl Milli Müdürlüğü’nden Şişli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gönderilen bir yazıyla ortaya çıkan devlet, 1 numaralı soy koduyla fişlediği Rumları uyardı, okula alınan iki öğrencinin 5 numaralı “Diğer Hıristiyan Unsurlar” soy koduna kayıtlı olduklarını söyledi ve iki öğrencinin okuldan atılmasını istedi. Okul yetkilileri biri Rumen, diğer, Bulgar iki öğrencisinin bir yıllık emekler-inin yanmaması için formül arayışına girişti. Bakanlıkla yapılan görüşmelerden sonra öğrencilerin e-okul sistemi üzerinden farklı bir okula nakli sağlandı.

YÖK’ün Disiplin Yönetmeliği değişti, yapısı korundu - 30 Ocak 2014

YÖK’ün Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kurulduğu tarihten bu yana üniversiteleri üniversite olmaktan çıkaran YÖK, yönetmelik değişikliğinde de kuruluş gerekçesini ve yapısını koruma gayreti güttü. Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu, disiplin yönetmeliğindeki değişiklikle ilgili “Üniversitelerin varlık nedenini ortadan kaldıran disiplin yönetmeliklerini kabul etmiyoruz” başlıklı bir basın açıklaması yayımladı. Değişiklikle “yönetim görevinden ayırma”, “görevinden çekilmiş sayma”, “üniversite öğretim mesleğinden çıkarma” gibi cezaların kaldırıldığı söyleminin gerçeği yansıtmadığını belirten Eğitim Sen, bu cezaların “kamu görevinden çıkarma” başlığı kapsamına alındığını ifade etti. Eğitim Sen, yıllardır iş yavaşlatma, grev gibi eylemlere katılmanın, ideolojik eylemlerde bulunulmasının, siyasi bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerler-inin asılmasının, çoğaltılmasının ve dağıtılmasının, en temel hak ve özgürlüklerin, demokratik hakların, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün suç sayılmaya devam ettiğinin altını çizdi. Açıklamada “Bilimsel tartışma ve açıklamalar dışında, yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına resmi konularda bilgi veya demeç verme” ile “Ders, seminer, konferans, laboratuvar, grafik çalışma, sınav gibi öğretim çalışmalarının yapılmasına engel olmak, görevlileri, öğrencileri eğitim-öğretim alanı dışına çıkartmak, görev yapılmasına engel olmak, öğrencileri bu tür davranışlara teşvik etmek veya zorlamak ya da bu maksatla yapılacak hareketlere her ne suretle olursa olsun iştirak etmek” maddelerinin de suç kapsamına alınmasına da tepki gösterildi. Sendika, bu maddeler ile toplumun aydınlanmasının hedef alındığını söyledi. Eğitim Sen, üniversiter yaşamı baskı ve denetim altına alan, akademik özgürlükleri, sendikal hak ve özgürlükleri suç sayan, makbul görünmeyen her eylemi ve düşünceyi cezalandırmayı amaçlayan disiplin yönetmeliklerini ve YÖK’ün varlığını kabul etmediğini ve mücadeleyi sürdüreceklerini açıkladı.

7

Page 9: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ

B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR

16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları koptu - 2 Ocak 2014

Bursa’nın İnegöl’de bir fabrikada çalışan 16 yaşındaki İ.B’nin parmakları koptu. İ.B. Bursa merkeze sevk edilirken, kopan parmaklar hastanede unutuldu.Bursa’nın İnegöl ilçesinde bir plastik fabrikasında çalıştırılan 16 yaşındaki İ.B., enjeksiyon makinesinde çalıştığı sırada maki-nenin kapağını açıp kapatırken elini makineye kaptırdı. Sol elini kaptıran gencin bir parmağı koptu, üç parmağı ise ezildi. Diğer işçiler tarafından götürüldüğü İnegöl Devlet Hastanesi’nde ilk müdahalenin yapıldığı İ.B. ardından Bursa’ya sevk edildi.

Açık Öğretim Lisesi sınavında “baskı hatası”: Sorular İngilizce, şıklar Fransızca - 4 Ocak 2014

Eğitimde merkezi sınavların ağırlığı giderek artarken, sınav sistemindeki özen ve güvenilirlik ters orantılı bir seyir izliyor. 4 Ocak’ta gerçekleştirilen Açık Öğretim Lisesi / Mesleki Açık Öğretim Lisesi sınavlarında yabancı dili “İngilizce” olan öğrenciler soru kitapçıklarında “İngilizce” olan sorularını, cevap kağıtlarında “Fransızca” seçeneği altında cevapladılar. 1. ve 2. oturumlarda öğrencilerin ve öğretmenlerin cevap kağıdında “İngilizce” yerine “Fransızca ” yazılı olduğunu görmeleri üzerine, durum öğretmenler tarafından bina sorumlularına iletildi. Sorumluların “baskı hatası” olduğunun söylemesi üzerine tutanak tutularak öğrencilerin cevap kağıtlarında yer alan “Fransızca” yazısı çizilip “İngilizce” olarak düzeltildi ve öğrencilerin bu bölümde kodlama yapmaları istendi.

6-14 yaş arası 292 bin çocuk yasalara aykırı çalıştırılıyor - 5 Ocak 2014

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın raporuna göre 6-14 yaş arasındaki 292 bin çocuk yasalara aykırı çalıştırılıyor, bunların yüzde 20’si okumuyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın “Ulusal Çocuk Hakları Strateji Belgesi ve Eylem Planı”ndaki çocuk işçiliğine ilişkin veriler, ilkokul çağındaki çocukların okumaktan vazgeçtiğini, lise çağındaki çocukların da okulu bıraktığını bir kez daha gözler önüne serdi. Cumhuriyet’in haberine göre, 12 yıllık eğitimin zorunlu olduğu Türkiye’de ilköğretim çağındaki 6-14 yaş arası çocukların 292 bini yasalara aykırı olmasına karşın çalışıyor. Bunların yüzde 20’si yeni kanuna aykırı olarak “oku-muyor”. Rapora göre okula gitmeden ekmeğinin derdine düşen çocukların, şiddete ve suça eğilim riskleri de artıyor. Raporda çocuk işçilik üzerine dikkat çekici ayrıntılar var. Çalışan çocukların yarısı tarım işkolunda kayıtlı ve ücretli, ancak kalan yarısı aile işçisi olarak gösterili-yor. Böylece hem ücret almıyorlar, hem de kayıtlara geçmiyorlar. Raporda kayıt dışı çalışan çocuklar için “Bu istatistikler doğrultusunda çalışan çocukların büyük bir kısmının kayıt dışı ve yasal yaş sınırının altında olması dolayısıyla bu çocukların çalışma koşullarının ve gelişimlerinin izlenmesi oldukça zordur” itirafı da yer aldı. Bakanlık, raporunda alınan önlem-lerin gözden geçirilmesi gerektiğini dillendirildi. Gözden geçirmeden anlaşılanın ise, Zamana Bağlı Politika ve Program Çerçevesi’nin güncellenmesi olduğu görüldü. Bir izleme sisteminin olmadığına dikkat çeken bakanlık, çözümü “Çocuk İşçiliği İzleme Sistemi” kurmakta aradı. Çocuk işçiliğin çocukların sağlıklarının yanı sıra sosyal hayata katılımlarını da zorlaştırdığının

belirtildiği raporda, “Çocukların yarısından fazlası eğitimini sonlandırmakta, büyük bir kısmı ise boş zaman ve toplumsallaşma imkanları bulamayabilmektedir. Çocuklar, kötü beslenme, çeşitli kazalar, şiddet eğilimi, sokak yaşamına veya suça karışmaya kadar uzanan çeşitli risklerle karşılaşabilmektedir. Bu nedenle çalışan çocukların sosyal, kültürel ve sportif açıdan kendilerini geliştirmelerine fırsat vererek bu eşitsizliği giderecek düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır” ifadeleri yer aldı.

Milli Eğitim cevap anahtarını karıştırdı, SBS iptal - 15 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanlığı’nın SBS’de Almanca ve İngilizce testlerinin cevap anahtarlarını karıştırması üzerine Danıştay’a yapılan başvuru üzerine sınav iptal edildi. Vatan’dan Kıvanç El’in haberine göre, Danıştay, 718 öğrencinin puanının yanlış hesaplandığının ortaya çıkması üzerine bu kararı verdi. 1.2 milyon adayın puanı yeniden hesaplanacak.

SBS yeniden hesaplanacak -16 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2013’te son kez düzenlediği Seviye Belirleme Sınavı’nda (SBS) yapılan hesaplama hatası üzerine 1 milyon 112 bin 604 öğrencinin sınavı tekrar değerlendirilecek. SBS yabancı dil testinde 718 öğrencinin sonuçlarının yanlış hesaplanması üzerine yapılan başvuruyu değerlendiren 18. Ankara İdare Mahkemesi MEB’in yaptığı sınavın yürütmesini durdurdu. İdare Mahkemesi aldığı kararda “Seviye Belirleme Sınavı’na katılan 1 milyon 112 bin 604 öğrenci için dava konusu işlemin uygulanması halinde telafisi güç ve imkânsız zararların oluşabileceği tartışmasızdır” dedi. CHP İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın, dava açarak sınava katılan 718 adayın sonucunun yeniden değerlendirilmesi halinde tüm öğrencilerin sıralamasına yansıyacağını belirterek sınav sonuçlarının yeniden değerlendirilmesini talep etmişti. Bu durumu dikkate alan idare mahkemesi sınavın yürütmes-ini durdurma kararı aldı. Mahkemenin kararıyla 1 milyon 112 bin 604 öğrencinin sınavı yeniden okunacak.İdare mahkemesine savunma veren Milli Eğitim Bakanlığı söz konusu değişimin sıralamalarda on binde 1 değişikliğe sebep olacağını belirterek göz ardı edilebileceğini iddia etmişti. Mahkeme ise SBS sınavında en küçük bir hatanın dahi birçok öğrencinin hakkını etkileyebilecek potansiyele sahip olduğunu belirterek yürütmeyi durdurma kararı verdi. Mahkemenin kararı üzerine açıklama yapan Bakan Nabi Avcı karar hakkında Bölge İdare Mahkemesi’ne itirazda bulunacaklarını belirtti. Kararın verilme zamanını eleştiren Avcı, sınavın üzerinden aylar geçtiğini, öğrencilerin ve velilerin yarıyıl tatiline hazırlandığını hatırlattı. Yürütmeyi durdurma kararının gecikmenin zararlı olduğu durumlarda verildiğini ifade eden Avcı, “Gerçekten sakıncalı bir durum olsaydı kararın daha önce alınması gerekirdi” dedi.10 yılda 5 bakan değiştiren, her yıl sınav sistemini değiştiren AKP hükümetinin Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı son olarak, hiçbir öğrencinin yerinin değişmeyeceğini vurgulayıp, “Bakanlık ne yaptığını ve ne yapacağını iyi biliyor” dedi.

Efe Boz duruşması ertelendi - 21 Ocak 2014

Maltepe Dumlupınar İlköğretim Okulu tuvaletinde 3,5 yıl önce lavabonun üzerine düşmesi sonucu hayatını kaybeden 6 yaşındaki Efe Boz’un ölümüne ilişkin tutuksuz 8 sanığın yargılandığı davanın bugünkü duruşması ertelendi. Anne Nurdan Boz: “Efe hayatını kaybettiğinde anaokulundaydı, şu an arkadaşları ilkokulu bitirmek üzere” dedi.Maltepe

Dumlupınar İlköğretim Okulu tuvaletinde 3,5 yıl önce lavabonun üzerine düşmesi sonucu hayatını kaybeden 6 yaşındaki Efe Boz’un ölümüne ilişkin tutuksuz 8 sanığın yargılanmasına devam edildi. Kartal’daki Anadolu Adalet Sarayı 28. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen 13. Duruşmaya tutuksuz sanık taşeron firmanın müdürü Yalçın Kaya katıldı. Diğer sanıkları ise avukatları temsil etti. Duruşmada ellerinde Küçük Efe’nin çerçeveli fotoğrafı bulunan anne Nurdan Boz, baba Kemal Boz ve avukatları da hazır bulundu.Duruşmada söz alan Nurdan Boz’un avukatı Hasan Girit, ortada ölümle sonuçlanan bir olay olduğunu ve Boz ailesinin evlatlarını kaybettiğini belirterek, “Okul tamamen kaçak inşaat olarak yaptırılmış ve bu üzücü olaya neden olunmuştur. Burada basit bir kusur yok” dedi.Tutuksuz sanık Aslan Yavuz Haberdar’ın avukatı Halit Tahir Yurtsever de, bilirkişi raporunun kendi içinde tutarsız olduğunu savunarak, “Müvekkilim bilirkişi raporunun değerlendirme bölümünde tali kusurlu göster-ilirken, sonuç bölümünde asli kusurlu gösterilmiş ve çelişki yaratılmıştır. Raporu teknik üniver-siteden bir heyetin hazırlaması daha sağlıklı olur. Ayrıca lavaboları takan Mustafa Ertürk adlı şahıs gelerek hangi lavaboları ona kim taktırttı, parayı ona kim ödedi göstermesi lazım. Bu suçluyu ortaya çıkaracak” diye konuştu.Anne Nurdan Boz ise, oğlu Efe’yi kaybedeli 3,5 yıl olduğunu belirterek, yaşanan sürecin çok uzun olduğunu ve mahkemenin de bu süreçte yaşananları göz önünde bulundurarak karar vermesini istediğini söyledi.Mahkeme hakimi İbrahim Fikri Talman, duruşmaya katılan Cumhuriyet Savcısı Kamil Uzman’a görüşünü sordu. Uzman da, duruşmaya ilk kez katıldığı için dosyayı inceleme fırsatının olmadığını belirtti. Hakim Talman, 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un yürürlüğe girmemesi dolayısıyla Cumhuriyet savcılarının yeniden Asliye Ceza Mahkemelerine katılmalarının söz konusu olduğu gerekçesi-yle dosyanın incelenmesi maksadıyla duruşma savcısına gönderilmesine karar vererek duruşmayı erteledi.Öğretmeninden izin alarak tuvalete gittiğini belirten anne Boz, “22 dakika 10 saniye Efe geri dönmemiş. Hiç kimse merak etmemiş öğretmeni de asli kusurlu. Onun sorumluluğunda olan bu çocuk o kadar zamandır gelmiyor. Efe kan kaybından hayatını kaybediyor. Efe uzunca bir süre mücadele etmiş sesini duyurabilmek, kendini kurtarabilmek için yerlerde sürünmüş. Okul müdürü ve öğretmeni de ihmalinden dolayı ağır kusurludur. Sabırla hepsinin ceza almasını istiyorum” diye konuştu.

Eğitim Sen’den ilk dönem raporu - 24 Ocak 2014

Eğitim Sen, 2013-2014 eğitim-öğretim yılının ilk dönem raporunu çıkardı. Raporda, “4+4+4 dayatması”nın sonuçları üzerinde durulurken, zorunlu din derslerinin ve anadilde eğitim hakkına yönelik taleplerin görmezden gelinmesi eleştirildi. Raporda 4+4+4 dayatmasının sonuçlarından biri verilerle ortaya kondu.Raporda 4+4+4 dayatması ile birlikte ikili eğitim yapan okulların sayısının artması, taşımalı eğitim uygulamasının daha da yaygınlaşmış olması dikkat çekicidir denildi. İlkokulda ikili eğitim oranının en yüksek olduğu il yüzde 82 ile Şanlıurfa, birleştirilmiş sınıflarda öğrenim gören öğrenci sayısı ülke genelinde yüzde 2,3 iken, bu oran Ardahan’da yüzde 27,8’e kadar yükselmektedir. Eğitim Sen’in raporunda, sınav odaklı eğitim ve dershane-özel okul tartışmaları da yer alırken eğitimde köklü ve yapısal değişiklikler için somut adımlar atılması gerektiği bildirildi.

Okul enkazında çalışan çocuklar: Okul harçlığımızı çıkarıyoruz - 24 Ocak 2014

Hakkari’nin Yüksekova ilçesinin Yenimahalle mahallesinde bulunan ve daha önce Yüksekova Yatılı Bölge Okulu Pansiyonu olarak kullanılan binanın yerine yeni bir ilköğretim okulu yapılacak. Yüksekova Haber’e göre, ihaleyi alan müteahhit firma, binaların yıkımına başladı.Sabah erken saatlerinde başlayan yıkımlar sırasında çok sayıda çocuk okul harçlıklarını çıkarmak için demir toplamanın yarışına girişti. Çocuklar, kilosunu 35 kuruşa sattıkları demirl-eri toplamak için dondurucu soğukta betondan demirleri arkadaşlarının yardımıyla ayırmaya çalıştı.İş makinaları yıkım işlemi yaparken demirleri toplamaya çalışan çocuklar hayatlarını tehlikeye atıyor. Yüksekova Haber’e konuşan Emrullah adındaki çocuk, yanlarında getirdikleri demir kesme makaslarıyla kestikleri demirleri satarak okul harçlıklarını çıkarmaya çalıştıklarını, üşüdüklerinde yaktıkları ateşin etrafında toplanarak ısınmaya çalıştıklarını anlattı. Emrullah konuşmasına şöyle devam etti: “Okul çıkışında buraya geliyoruz. İş makinaları yıkım için çalışıyor. Taş düşebilir kafamıza, tehlikelidir ama ne yapalım demir topluyoruz. Sabahtan beridir buradayız. Ekmeğimizi taştan çıkarıyoruz” dedi.

C. EĞİTİMDE GERİCİ POLİTİKA VE UYGULAMALAR SÜRÜYOR

Din öğretmeni: “Sünni Alevi ile evlenirse cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür” - 2 Ocak 2014

Amasya’nın Gümüşhacıköy ilçesi Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni olan Abdussamet Arslan “Bir Sünni Alevi ile evlenirse yüz kırk kırbaç cezası ile cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür”, “Kurtuluş Savaşı’na yardım eden bayanların başı kapalı olduğu için biz bu savaşı kazandık, bugün olsa kazanamayız”, “Bugün eteğini kısaltan yarın lisede en değerli şeyini kaybeder” şeklindeki sözleri tepki çekti. Velilerin şikâyeti üzerine soruşturma başlatılırken, okul müdürü Yakup Doluer olayın abartıldığını ileri sürerek “Ben ne soruşturma açtım ne de inceleme başlattım. Öğretmen masum, bir suçu yok. Bu olayın üzerine gidersek diğer öğretmenler de artık ders anlatırken ağzından bir şey kaçırmamak için rahatsız olacak. Bütün toplumu kucaklayıp, kazanmamız lazım” diye konuştu.Din dersi öğretmeni Abdussamet Arslan’ın söylemlerinin ardından okul yönetimi ve ilçe milli eğitim müdürlüğüne suç duyuru-sunda bulunan öğrenci velisi Ulaş Söylemez şunları söyledi: “O öğretmen, şortla gezmenin günah olduğunu söylüyor. Bir kız öğrencinin eteğine dokunarak katlayıp katlamadığını kontrol ederek ‘Siz şimdi eteğinizi böyle kısaltıyorsunuz, liseye gidince de en değerli şeyinizi kaybedi-yorsunuz’ diye konuşuyor. Erkek öğrencilere anne ve kız kardeşlerinin başlarını kapatmaları için telkinlerde bulunuyor. Alevi ile Sünni evliliklerinin günah olduğunu savunuyor. Öğretmenin bu tutumu çocuklarımızın psikolojini bozdu. Öğrenci velileri olarak öğretmen hakkındaki şikâyetimizi gidebildiği yere kadar götüreceğiz.” “Bu ne biçim öğretmen, bu ne biçim zihniyet?” ifadesini kullanan öğrenci velilerinden Sebiha Yürekli de şöyle konuştu: “Bir Sünninin bir Alevi ile evlenmesi durumunda 140 kırbaçla cezalandırılması gerektiğini nasıl söyler? Bu öğretmen Türkiye’nin getirildiği durumdan cesaret alıyor. Her şeyimize karışıyorlar. Okul müdürü Yakup Doluer’e şikâyet ediyoruz o olayı kapatmaya çalışıyor ve ‘İşi tatlıya bağlayalım, büyütmeyelim’ diyor. Biz veliler olarak bu işin peşini bırakmayacağız. ”Gümüşhacıköy’de geçen yıllarda da bu tür olayların yaşandığını, bu gibi insanların ceza almak yerine ödüllendirildiğini belirten Eğitim-Sen Gümüşhacıköy Şube Temsilcisi Emrah Parlak ise şu görüşleri kaydetti: “Gümüşhacıköy’de cinsiyet ve mezhep ayrımcılığını nedense son yıllarda sık sık yaşamaya başladık. Şimdi de Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni kız öğrencilere kapanması için baskı yapıyor, etek boylarını ölçüyor, etek boyu kısa olanın en değerli şeyini kaybedeceğini, Sünni birinin Alevi ile evlendiğinde 140 kırbaç vurulacağını söylüyor. Bu öğretmen bunları söylemek için cesareti yöneticilerden alıyor. Birçok veli ile görüştük ve olayın doğru olduğunu tespit ettik. Bu olaydan okul müdürünün de ilçe milli eğitim müdürünün de haberi olduğunu öğrendik ancak nedense üzerine gidilip de ilgililerden hesap sorma yerine bu olayı kapatmaya çalıştıklarını tespit ettik. Demokratik, laik bir ülkede eğitim camiasında bir öğretmen bunu konuşabiliyorsa burada yönetim boşluğu var demektir. Biz Eğitim-Sen temsilciliği olarak bunun takipçisi olacağız.”

Öğrencilere ‘ahlak’ takibi - 6 Ocak 2014

12 Eylül 2010’da tarihindeki referandumla yapılan anayasa değişikliğiyle fişlemelerin son bulduğu söylenmesine rağmen, önce Tunceli’de halkın fişlendiği, şimdi ise Gaziantep’te skan-

dal fişleme belgeleri ortaya çıktı. Belgelere göre Gaziantep Üniversitesi’ne bağlı olarak İslahiye’de okuyan öğrenciler sadece siyasi yönden değil, “ahlaki” olarak da fişlenmiş. Fişlemelerde öğrencilerin fotoğraflarının yanında, tüm kişisel ve iletişim bilgilerinin yanı sıra kimle ‘duygusal ilişki’ yaşadıkları, kimin kiminle arabada oturduğu gibi tamamen özel hayatı ilgilendiren bilgiler de yazıldı.Tunceli Hozat’ta vatandaşların tümünün takibe alındığını belgeleyen fişlemelerle ilgili soruşturma sürerken Gaziantep’te üniversite öğrencilerinin fişlendiği açığa çıktı.Milliyet’in ele geçirdiği belgelere göre fişlemeler özellikle Gaziantep Üniversitesi’nin İslahiye’deki fakülte ve yüksekokullarında okuyan öğrencileri hakkında.İl ve ilçedeki güvenlik birimlerince yapıldığı belirtilen fişlemelerde, öğrencilerin sadece siyasal düşünceleri değil özel hayatlarına dair bilgilerin de toplandığı görülüyor. Üstelik bu bilgiler, fişlerin “değerlendirme” bölümünde “özet” olarak nitelenen bölüme açık biçimde yazılı. Fişlerin, “özet” kısmı belgelerde açık biçimde görülürken, “detaylı” bölümler ortaya çıkmadı; burada hangi bilgilerin işlendiği de bilinmiyor.Bu fişleme belgelerinin ‘bilgi amaçlı’ olarak, üniversite dahil il ve ilçedeki birçok kamu kurum ve kuruluşuna da gönderildiği, fişlerin burada açığa çıktığı öğrenildi. İslahiye’deki üniversite çevreleri, fişlemeden haberleri olmadığını, emniyetin bu çalışmayı yaptığını belirtti. Çok sayıda öğrenci ise emniyet ve istihbarat tarafından sürekli takip edildiklerinden yakındı.Öğrenciler, İslahiye’deki üniversite yöneti-minin de fişlemelerden haberdar olduğunu savundu. Tesadüfen ele geçirilen fişlemelerde bilg-ileri yer alan öğrencilerin ise takip edildiklerini bilmedikleri belirtiliyor. İlçedeki bazı kaynaklar da fişleme belgelerinin üniversite bilgisayarından çıktığını, emniyetin düzenli olarak bazı bilg-ileri üniversite ile paylaştığını öne sürdü.Belgelerde kişilerin fotoğrafı, kimlik numarası, anne ve baba adı, doğum yeri ve tarihi, nüfusa kayıtlı olduğu yer, İslahiye’deki adresleri, telefon numaraları, elektronik posta adresi, velilerinin telefon numaraları ve adresleri yazıyor. Belgel-erdeki tarihler 2010’dan 2011 sonuna kadar fişleme yapıldığını gösteriyor. Ancak, fişlemelerin bu tarihten sonra da devam ettiği ve halen sürdüğü belirtiliyor.İsimlerini gizli tuttuğumuz öğrencilerle ilgili bazı belgelerin “özet” kısmında yer alan değerlendirmeler şöyle:

* (Erkek öğrenci) Psikolojik rahatsızlığı var. Olur olmaz şarkı-türkü söylüyor. Kurban bayramı tatiline gitti ve hâlâ dönmedi (21.12.2010). Yapılan kontrollerde 11 Nisan 2011 tarihinde de okulda olmadığı, okul idaresinden rahatsızlığından dolayı okulunu dondurduğu bilgisi alındı.

* (Kız öğrenci) 11 Mayıs 2010’da aynı okulda yaşayan F. ile problem yaşadığı, şahsın abisinin kendisini okuldan almak istediği ancak okula devam ettiği, sol görüşlü öğrencilerle görüldüğü.

* (Erkek öğrenci) Aynı okulda yaşayan A. ile duygusal arkadaşlığı olduğu, bu arkadaşlığının A.’nın sözde Kürt olduğu için ayrıldığı, kızın abisinin gelerek sıkıştırdığı ancak olumsuz bir durumun olmadığı.

* (Kız öğrenci) 2. sınıfta okuyan Ç. ile arkadaşlık yaptığı, samimi olarak kol kola gezdikleri.

Ankara’da okul tuvaletinde kamera - 8 Ocak 2014

Ankara’da Yenimahalle’de bulunan Alparaslan Anadolu Lisesi’nde erkek öğrencilerin

tuvaletlerine kamera yerleştirildiği öğrenildi. Erkekler tuvaletinde lavaboların tam üzerinde bulunan kamera şaşkınlık yarattı.Alparaslan Anadolu Lisesi Müdürü Musa Başıbüyük, 2010 yılında rotasyonla atandığını ve geldiğinde okulda kameraların yerleşmiş olduğunu söylerken, “Okulumuzun bir çok yerinde kameralar mevcut. Erkekler tuvaletinde de kamera takılı. Bu kameranın amacı, sigara içilmesini engellemek ve öğrencilerin birbirini darp etmesinin önüne geçmek” ifadelerini kullandı.Öğrenciler bu durumdan rahatsız olduklarını belirtirken, “Okulu-muzda sadece sınıflarda kamera yok, koridorlarda, bahçede, okul önünde her yerde izleniyoruz. Biz erkekler tuvaletinde kamera istemiyoruz. Resmen ‘Biri Bizi Gözetliyor’ yarışmasında olduğu gibi, her yerde gözetleniyoruz. O kadar gözetleniyoruz ki tuvalette dahi yalnız bırakılmıyoruz” dediler.

Alevi öğrenciye din dersi dayağı! - 10 Ocak 2014

Çorum’da 13 yaşındaki A.R.Ç., din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde konuştuğu iddiasıyla okul müdürü Şeref Bilal tarafından feci şekilde dövüldü.Kulağından kan gelen A.R.Ç. hastaneye kaldırıldı. Baba Tanju Ç., Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulundu. Kadıkırı Köyü İlköğretim Okulu’nda din kültür ve ahlak bilgisi dersi sırasında A.R.Ç. adlı öğrenci arkadaşı T.K. ile konuştu. Bu sırada Ayşe İmli adlı öğretmen dersleri dinlemedikleri için öğrencileri okul müdürü Şeref Bilal’a şikâyet etti.Baba Tanju Ç., “Biz Aleviyiz. Çocuğum din dersini dinlemediği için dövüldü. Sorumluların cezalandırılmasını istiyorum” dedi. Olayın duyulması üzerine Hacı Bektaşı Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Öztürk Türkdoğan ve Alevi Kültür Dernekleri Genel Sekreteri Ali Doğan, Çorum’a giderek incelemelerde bulundu. Türkdoğan, “Son yıllarda Aleviler üzerindeki baskılar artmıştır. Din dersini dinlemediği için bir Alevi çocuğu dövülmüştür. Bu bir insan hakları ihlalidir. Bu olayın takipçisi olacağız” diye konuştu. Geçmez ise, “Bu saldırılar bir devlet politikasıdır. Zorunlu din dersleri kaldırılmalı, Alevi çocuklarına yönelik bu asimilasyon politikası son bulmalıdır” dedi.

MEB’in gündemi: Liselerde türban serbestliği - 10 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanlığı’nın gündeminde olan değişiklik ile liselerde kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek. Milli Eğitim Bakanlığı liselerin sadece seçmeli Kur’an-ı Kerim derslerinde takılabilen türbanın tüm derslerde takılabilmesi için hazırlanıyor. Seta Vakfı’nda düzenlenen “2013 Eğitim Değerlendirme Çalıştayı”nda konuşan Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, bakanlığın bu yönde bir çalışması olduğuna işaret etti. Çalıştayda, ders bazlı türban kullanılmasının doğru olup olmadığının sorulması üzerine Müsteşar Tekin, “Şu anda ders bazlı benim de tasvip etmediğim bir uygulama söz konusu bu çalışma gündemimizde. Bu yıl biz kıyafetle ilgili düzenlemeyi yapmak zorundaydık. O yönetmeliğin biraz daha üzerinde çalışıp 2014�ün bahar aylarında çalışalım demiştik” dedi. Yapılması planlanan düzenleme ile lisede kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek.

Kadıköy’e 5inci imam hatip planı mecliste - 13 Ocak 2014

Acıbadem Dayanışması’nın, öğrenci ve velilerinin sahip çıktığı Kadıköy’deki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin taşınarak binanın imam hatip için kullanma planı meclise taşındı.İstanbul’un

Kadıköy İlçesi’nde bulunan ve Kadıköy, Acıbadem ve Yeldeğirmeni Mahalleleri halkına 5 kuşaktır hizmet veren Özdemiroğlu Ortaokulu’nun öğrencilerin ve velilerinin basın açıklamalarına, eylemlerine ve topladıkları 10 bini aşkın imzaya karşın Mayıs 2013�te imam hatip ortaokuluna dönüştürülmesinin ardından şimdi de, Acıbadem’de bulunan Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin Fikirtepe’ye taşınması ve binanın hemen yanındaki Kadıköy İmam Hatip Kız Lisesi’ne dönüştürülen okulla birleştirilerek İmam Hatip Kampüsü yapılması planı Meclis’e taşındı.CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yanıtlaması istemiyle verdiği önergede lisenin taşınması durumunda okulda eğitim gören yaklaşık 1200 öğrencinin ciddi bir mağduriyet yaşayacağını ve yakın çevrede erkek öğrencilerin gidebileceği bir devlet lisesinin olmadığını ifade ederek, Kadıköy sınırları içinde halihazırda eğitim veren 4 imam hatip okulu bulunmasına rağmen alınan kararın gerekçesini sordu.Daha önce de tüm itirazlara rağmen Özdemiroğlu Ortaokulu’nun imam hatip okuluna dönüştürüldüğünü, benzer bir dayatma ile Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin dönüştürülmesinin öğrenciler, öğretmenler ve veliler açısından adil bir uygulama olup olmadığını soran CHP’li Öğüt, şu soruları yöneltti:

- Velilerin itirazına rağmen dönüşümde ısrar edilecek midir?

- Acıbadem Dayanışması üyeleri, semtteki tarihi Çamlıca Kız Anadolu Lisesi’nin satışının gündemde olduğunu dile getirmektedir. Söz konusu iddia doğru mudur?

Öğrenci başına üç soruşturma! - 14 Ocak 2014

Öğrenci Kolektifleri Araştırma Birimi, İstanbul Üniversitesi 2013 – 2014 öğretim yılı soruşturma raporunu yayımladı. Yayımlanan raporda İstanbul Üniversitesi Rektörü Yunus Söylet’in göreve geldiğinden bu yana her fırsatta, öğrencilerine uyguladığı baskı politikaları ve açtırdığı soruşturmalarla “AKP’nin rektörü” sıfatına yakışır şekilde davrandığı belirtildi.Araştırma birimi ayrıca Rektör Söylet’in, okulda bedava çay dağıtmak, parasız yemek yemek, duvara şiir yazmak, fakülteye giriş yapmak gibi birçok konuda soruşturma açmayı, okuldaki muhalif sesleri kontrol altına almak için “çare” olarak gördüğünü söyledi. Raporda “2013 – 2014 öğretim yılında İstanbul Üniversitesi’nde okuyan 82 öğrenciye 251 adet soruşturma açılmıştır. Bu da demek oluyor ki 1 öğrenciye ortalama 3 soruşturma düşmektedir. Bu soruşturmalardan 121 tanesi bizzat Öğrenci Kolektifleri üyelerine açılan soruşturmalardır. Birçok soruşturma, üniversitenin içerisinde bulunan sivil polislerin rektörlüğe verdiği raporlar sonucu açılmaktadır. Sivil polislerin verdiği raporlar soruşturma dosyalarında gizli olarak tutulmaktadır. Rektör Söylet, okulda gayri resmi olarak bulunan polislerle birlikte kendi öğrencisini cezalandırmaktadır. Rekor soruşturma sayısı: Üniversitenin Edebiyat-Fen Fakültesi’nde okuyan ve sene başından beri hakkında 11 soruşturma açılan bir öğrenciye aittir. Her zaman açtığı komik soruşturmalarla gündeme gelen İstanbul Üniversitesi bu sene’de bu anlamsız tiyatroya bir an olsun ara vermedi.”deniliyor.

Kaymakamlıktan ailelere ‘çocuklarınızın müslüman olmadığını kanıtlayın’- 18 Ocak 2014

İzmir’in Narlıdere ilçesinde 11 Kasım tarihinden bu yana çocuklarını zorunlu din derslerine göndermeyen çoğunluğu Alevi ailelere okul yönetimi gönderdiği yazı ile çocuklarının Müslü-

man olmadığını kanıtlamalarını istedi. İlçe Kaymakamlığı’ndan gelen “Musevi ve Hıristiyan olduğunu belgeleyebilen öğrencilerin din derslerine girmeleri zorunlu değildir” yazısını ailelere gönderen Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü çocukların Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerine girmelerinin zorunluğu olduğunu vurguladı.Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü tarafından ailelere gönderilen kaymakamlık yazısında Talim ve Terbiye Kurulu’nun kararına atıfla “T.C. uyruklu Hıristiyan ve Musevilik dinlerine mensup öğrencilerin bu dinlerden birine mensup olduklarını belgelendirmeleri kaydı ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine girmeleri zorunlu değildir” denildi.Dini inancı olmayanları, Alevileri ve diğer dinsel grupları yok sayan karara tepki gösteren veliler okul yönetiminden gelen yazıya sert tepki gösterdi. Zorunlu din dersi dayatmasının kabul edilemez olduğunu belirten aileler Narlıdere Demokrasi Meydanı’nda toplanarak İlhan Onat İlkokulu’na yürüdü. Veliler adına İlhan Onat İlkokulu önünde yapılan açıklamada konuşan Songül Maskara “Eğitim sistemi AKP hükümeti ile sadece bir dinin mezhebine uygun hale getirilmiştir. Seçmeli din derslerini dahi zorunlu hale getiren yeni sistemi kabul etmiyoruz. Bunun içindir ki 11 Kasım 2013�ten bu yana birçoğumuz çocuklarımızı din derslerine göndermiyoruz. Okullardan bizlere ulaşan cevaplar oldukça çarpıcıdır. Cevaplara göre hiçbir dine inanmayanlar da Müslüman sayılıyor” dedi. Maskara, verdikleri hukuki mücadelenin yanında dersleri boykot etmeyi sürdüreceklerini söyledi. Veli Ali Gökbulut ise “Oğlum bu yıl 5. sınıfa gidiyor. Ders notlarının düşürülmesinden endişe ettiğimiz için mecburen din derslerine de gönderiyoruz. Ancak çocuğumu din derslerini almaya başladıktan sonra uykusundan sık sık korkarak ve ağlayarak uyandığını fark ettik. Derslerde gördüğü cinleri rüyasında gördüğünü düşünüyoruz. Zaman zaman gölgelerden korkuyor, farklı tepkiler geliştiriyor. Bu davranışları bizleri endişelendiriyor” şeklinde konuştu. İlhan Onat İlkokulu öğrencileri de açıklamaya bahçeden destek verdi.

Eğitim – Sen: ‘Skandal, zorunlu din derslerinin sonucudur’ - 21 Ocak 2014

Eğitim Sen, Ortaöğretime Geçiş Sistemi dahilinde yapılan SBS’de din dersinden muaf olan gayrimüslim öğrencilerin sonuçlarının sıfır almışçasına hesaplanmasına dair açıklama yaptı. Açıklamada, yaşanan skandalın Milli Eğitim Bakanlığı’nın 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almasının, gayrimüslimleri yok sayan politikalar sonucu olduğu belirtildi.Açıklamada “Milli Eğitim Bakanlığı`nın SBS yerine getirdiği Yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi skandallara rağmen yürütülmeye çalışılıyor. Geçen yıl yapılan SBS`de sonuçların yanlış hesaplandığı skandalının geçtiğimiz günlerde anlaşılmasının ardından, bu yılki sistemde de gayrimüslim öğrencilerin muaf oldukları din dersi sınavından “sıfır” almışçasına sonuçların hesaplanması, yeni bir skandalı gündemimize taşımıştır.

Bilindiği üzere MEB, tıpkı 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi, ortaöğretime geçiş sisteminde zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almıştır. Öğrencilerin dini inancı, mezhebi ya da dünya görüşüne bakmaksızın böylesine dayatmacı bir yaklaşımın hayata geçirilmesi başlı başına bir skandaldır. Dolayısıyla sınav sonuçlarında gayrimüslimlerin yok sayılması, seçmeli/zorunlu din dersleriyle farklı inanç gruplarını yok sayan politikaların sonucu olarak görülmelidir.Eğitim Sen olarak, öncelikle seçmeli/zorunlu din derslerinin kaldırılmasını ve sınav odaklı eğitim sistemine son verilmesini istiyoruz. Hiç kimsenin çocuklarımızın emeği ve geleceği ile oynamasına izin vermeyeceğiz!” denildi.

Hozat Emniyet Müdürlüğü’nden üniversitelilere fişleme - 21 Ocak 2014

Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün 2011 yılında, Meslek Yüksek Okulu’nda okuyan öğrencilerin isim listesini alıp, takip ettiği ve oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdığı ortaya çıktı. Tunceli’nin Hozat ilçesinde ortaya çıkan fişleme skandalıyla ilgili Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturmada, jandarma ve emniyetin bilgisayarların hard diskleri ilgili kurumlara inceletildi. Adli Tıp ve TÜBİTAK’a yaptırılan incelemede, hard disklerdeki belgelerin kamuoyuna yansıyan belgelerle aynı olduğu belirlendi. Hozat’ta 2007 ile 2011 yılları arasında gerçekleşen ve 2013 yılında ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında ortaya çıkan fişleme, izleme ve takip skandalına bir yenisi daha eklendi. Hozat ilçe Emniyet müdürlüğü bilgisayarlarında tespit edilen belgelere göre, Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü 2011 yılında, Tunceli Üniversitesi’ne bağlı ilçede eğitim veren Meslek Yüksek Okulu Büro yöneticiliği birinci sınıfında okuyan öğrencilerin isim listesini üniversiteden istedi. 50 öğrencinin isim listesini okul numarası ile birlikte alan polis, öğrencinin hareketlerini takip ettikten sonra oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdı. Fişlerde öğrencilerin isimlerinin karşısına görüşleri ile ilgili kanaat olarak, ‘normal’ ya da ‘aşırı’ yazıldığı görüldü. Üniversite öğrencilerinin dünya görüşü ile ilgili hazırlanan bu fişlerin de daha önceki fişlemelerle ilgili soruşturma yürüten Malatya Cumhuriyet Savcılığının soruşturma dosyasına girdi. Yine ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında yer alan başka bir belgeye göre ise, Hozat Kaymakamlığı, 2012 yılında Toplum Yararına Çalışma Programı kapsamında iş için başvuran 143 kişinin başvurularını ilçe emniyet müdürlüğüne gönderdi. Emniyet Müdürlüğünün de, 143 kişilik listeden 53 kişiyi, ailevi durumlarını araştırarak ve bunu yazı ile belirterek işe aldırmalarını sağladığı iddia edildi.

Tacizci Milli Eğitim Müdürü okula atandı - 24 Ocak 2014

İstanbul’da Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürü Şeref Çalışır, birlikte çalıştığı 2 kadının taciz şikayeti üzerine yaklaşık 2 ay önce ‘cinsel istismar’ suçundan 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmıştı. Çalışır’ın davası başta KESK’li kadınlar olmak üzere kadınların gündemi haline gelmiş soruşturma ve dava süresince eylemler yapılmıştı. Mahkemede tutuklanmasına karar verilen Çalışır, 50 bin lira kefalet ödeyerek serbest kalmış, Fatih İlçe Müdürlüğü’ne geri gelm-esi üzerine kadınlar İstanbul İl Milli Eğitim önünde eylem yapmıştı. Eylemler üzerine Çalışır İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istemişti. Bakanlık müfettişlerinin hakkında 2 kez soruşturma yaptığını ve suçsuz bularak ceza vermediğini iddia eden Çalışır, göreve döndü ve Yargıtay’a itiraz etti. Tepkiler üzerine de İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istedi. Çalışır, İl Milli Eğitim’e başvurup emeklilik dilekçesini geri aldı. Yöneticilik görevleri alınan Çalışır, 84 öğretmenin görev yaptığı ve 1823 öğrencinin öğrenim gördüğü Zeytinburnu Abay Ortaokulu’na sosyal bilgiler öğretmeni olarak atandı. 10 gün önce yapılan atamadan sonra Çalışır’ın yıllık izne çıkıp derslere girmediği öğrenildi. Çalışır’ın okula atandığıysa velilerden sır gibi saklanıyor.

Rektörlüğe mail atan öğrenciye soruşturma açıldı - 26 Ocak 2014

Ankara Üniversitesi’nde sene başından beri kampüskarta karşı protestolar ve üniversitelilerin tepkisi sürüyor. Rektörlük iki üniversiteliye kampüskarta yönelik itirazlarını gerekçe göstererek 9 ay uzaklaştırma verdi. Uzaklaştırmaların hukuksuz ve haksız olduğunu belirtmek için Hukuk

Fakültesi öğrencisi üniversiteli bir kadın ise Rektörlüğe bir mail attı. Rektörlüğün öğrencilerin bilgisi olmadan kampüskart uygulaması ile üniversitelileri kampüskartı kullanmaya mecbur bıraktığı belirtilen mailin ardından üniversiteli kadın hakkında Rektörlük tarafından soruşturma açıldı. Daha önce de defalarca üniversitelilere açtığı soruşturmalarla bilinen Rektör Erkan İbiş, kolektifler.net’in kampüskart ile ilgili yaptığı bir haber hakkında dava açmış ancak mahkeme davayı reddederek kapatmıştı.

Mahkeme: ‘Öğrenciler değil, polisi üniversiteye çağıranlar hatalı’ - 26 Ocak 2014

Eskişehir 5. Asliye Ceza Mahkemesi, YÖK’e karşı yapılacak eylem için Anadolu Üniversitesi’nde 4 Kasım 2010 tarihinde güvenlik güçlerinin sert şekilde müdahale etmesinin ardından açılan davada gerekçeli kararı hazırladı. Tüm öğrencilerin beraat ettiği davanın gerekçeli kararında üniversite yönetimi ve polis eleştirildi. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde, YÖK’e karşı yapacak eylem için stand açan ve afiş asan öğrencilere, Rektör Yardımcısı Meryem Akoğlan Kozak’ın talebiyle hem polis hem de özel güvenlik müdahale etmişti. Bu olayın ardından üniversite yönetimi maddi hasar yarattıkları gerekçesiyle öğrencilere 17 bin TL’lik fatura göndererek ödeme yapmalarını istedi. Ayrıca öğrenciler hakkında “görevi yaptırmamak için direnme”, “kamu malına zarar verme”, “cebir veya tehdit kullanarak eğitim ve öğretime engel olma” suçlamalarıyla dava açıldı. Tüm sanıkların beraat ettiği davanın gerekçeli kararı bir süre önce hazırlandı. Gerekçeli kararda, öğrencilerin eğitim ve öğretimi engellemekle suçladığını hatırlatan mahkeme, akademisyenlerin aksi yönde beyanda bulunduklarına ve yapılan fiziki incelemede olay yeri ile dersliklerin birbirlerinden oldukça uzak olduğuna dikkat çekti. Sanık öğrencilerin YÖK’ün kuruluş yıldönümünde yaptığı protesto gösterisinin de tamamen meşru amaçlar taşıdığını belirten mahkeme, üniversitelerin, ifade özgürlüğünün uygulanması açısından görevli ve sorumlu olduklarını hatırlattı. Davacı Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü’nün sert bir dille eleştirildiği kararda “Olayların bu aşamaya geliş sebebi müşteki idarenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına aykırılık teşkil eden haksız müdahalesidir. Müşteki idare, ifade ve toplantı özgürlüğüne çevreden gelebilecek herhangi bir saldırıyı önleme görevini yerine getirmesi gerekirken bizzat kendisi müdahaleyi yapan konumuna geçmiştir” denildi. Polisin müdahalesine kadar herhangi bir şiddet eylemi yaşanmadığına dikkat çeken mahkeme şunları kaydetti: “Güvenlik kuvvetleri tarafından yapılan müdahalenin meşru amaç gütmediği ve orantıldir. Kantindeki asıl zararın güvenlik kuvvetlerinin içeri girmek isterken camları kırmasından kaynaklandığı kabul edilmiştir. (…) Öğrenci sanıklar kendilerine yönelik orantısız müdahaleden kaçmak amacı ile tamamen kendini koruma içgüdüsü ile hareket etmiştir. Buradaki amaçlarının mala zarar verme olduğu düşünülmemiştir. Yine öğrenci sanıkların kantin içerisine müdahale edildiği esnada yüzlerini gizleme, eşya fırlatma şeklindeki eylemlerinin ise, sanıklara yönelik haksız saldırıyı defetmeye yönelik olduğu kabul edilmiş ve gerek mala zarar verme, gerekse görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşmadığı kanaatine varılmıştır.”

MEB’in azınlık öğrencileriyle mücadelesi: Önce fişleme, şimdi okuldan uzaklaştırma - 29 Ocak 2014

Azınlıkları fişlediği ortaya çıkan Milli Eğitim Bakanlığı, Rum olmamalarına karşın Rum okuluna kayıt oldukları için iki öğrenciyi okuldan uzaklaştırdı. Kıbrıs işgalinin yaşandığı

1974’ten bu yana kendi etnik unsurları dışında öğrenci kabul etmeleri yasak olan azınlık okulları, kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kalınca farklı etnik aidiyetten öğrencileri de kabul etmeye başladı. T24’ün haberine göre, bir Rum okulu da ilk kez geçen sene 5. ve 9. sınıftan iki öğrenciyi kabul etti. Milli Eğitim Bakanlığı iki öğrencinin kaydını 7 ay sonra fark etti.

Azınlıkları 1’den 5’e kadar soy kodlarıyla fişlediği, geçtiğimiz hafta İstanbul İl Milli Müdürlüğü’nden Şişli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gönderilen bir yazıyla ortaya çıkan devlet, 1 numaralı soy koduyla fişlediği Rumları uyardı, okula alınan iki öğrencinin 5 numaralı “Diğer Hıristiyan Unsurlar” soy koduna kayıtlı olduklarını söyledi ve iki öğrencinin okuldan atılmasını istedi. Okul yetkilileri biri Rumen, diğer, Bulgar iki öğrencisinin bir yıllık emekler-inin yanmaması için formül arayışına girişti. Bakanlıkla yapılan görüşmelerden sonra öğrencilerin e-okul sistemi üzerinden farklı bir okula nakli sağlandı.

YÖK’ün Disiplin Yönetmeliği değişti, yapısı korundu - 30 Ocak 2014

YÖK’ün Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kurulduğu tarihten bu yana üniversiteleri üniversite olmaktan çıkaran YÖK, yönetmelik değişikliğinde de kuruluş gerekçesini ve yapısını koruma gayreti güttü. Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu, disiplin yönetmeliğindeki değişiklikle ilgili “Üniversitelerin varlık nedenini ortadan kaldıran disiplin yönetmeliklerini kabul etmiyoruz” başlıklı bir basın açıklaması yayımladı. Değişiklikle “yönetim görevinden ayırma”, “görevinden çekilmiş sayma”, “üniversite öğretim mesleğinden çıkarma” gibi cezaların kaldırıldığı söyleminin gerçeği yansıtmadığını belirten Eğitim Sen, bu cezaların “kamu görevinden çıkarma” başlığı kapsamına alındığını ifade etti. Eğitim Sen, yıllardır iş yavaşlatma, grev gibi eylemlere katılmanın, ideolojik eylemlerde bulunulmasının, siyasi bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerler-inin asılmasının, çoğaltılmasının ve dağıtılmasının, en temel hak ve özgürlüklerin, demokratik hakların, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün suç sayılmaya devam ettiğinin altını çizdi. Açıklamada “Bilimsel tartışma ve açıklamalar dışında, yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına resmi konularda bilgi veya demeç verme” ile “Ders, seminer, konferans, laboratuvar, grafik çalışma, sınav gibi öğretim çalışmalarının yapılmasına engel olmak, görevlileri, öğrencileri eğitim-öğretim alanı dışına çıkartmak, görev yapılmasına engel olmak, öğrencileri bu tür davranışlara teşvik etmek veya zorlamak ya da bu maksatla yapılacak hareketlere her ne suretle olursa olsun iştirak etmek” maddelerinin de suç kapsamına alınmasına da tepki gösterildi. Sendika, bu maddeler ile toplumun aydınlanmasının hedef alındığını söyledi. Eğitim Sen, üniversiter yaşamı baskı ve denetim altına alan, akademik özgürlükleri, sendikal hak ve özgürlükleri suç sayan, makbul görünmeyen her eylemi ve düşünceyi cezalandırmayı amaçlayan disiplin yönetmeliklerini ve YÖK’ün varlığını kabul etmediğini ve mücadeleyi sürdüreceklerini açıkladı.

8

Page 10: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ

C. EĞİTİMDE GERİCİ POLİTİKA VE UYGULAMALAR SÜRÜYOR

Din öğretmeni: “Sünni Alevi ile evlenirse cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür” - 2 Ocak 2014

Amasya’nın Gümüşhacıköy ilçesi Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni olan Abdussamet Arslan “Bir Sünni Alevi ile evlenirse yüz kırk kırbaç cezası ile cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür”, “Kurtuluş Savaşı’na yardım eden bayanların başı kapalı olduğu için biz bu savaşı kazandık, bugün olsa kazanamayız”, “Bugün eteğini kısaltan yarın lisede en değerli şeyini kaybeder” şeklindeki sözleri tepki çekti. Velilerin şikâyeti üzerine soruşturma başlatılırken, okul müdürü Yakup Doluer olayın abartıldığını ileri sürerek “Ben ne soruşturma açtım ne de inceleme başlattım. Öğretmen masum, bir suçu yok. Bu olayın üzerine gidersek diğer öğretmenler de artık ders anlatırken ağzından bir şey kaçırmamak için rahatsız olacak. Bütün toplumu kucaklayıp, kazanmamız lazım” diye konuştu.Din dersi öğretmeni Abdussamet Arslan’ın söylemlerinin ardından okul yönetimi ve ilçe milli eğitim müdürlüğüne suç duyuru-sunda bulunan öğrenci velisi Ulaş Söylemez şunları söyledi: “O öğretmen, şortla gezmenin günah olduğunu söylüyor. Bir kız öğrencinin eteğine dokunarak katlayıp katlamadığını kontrol ederek ‘Siz şimdi eteğinizi böyle kısaltıyorsunuz, liseye gidince de en değerli şeyinizi kaybedi-yorsunuz’ diye konuşuyor. Erkek öğrencilere anne ve kız kardeşlerinin başlarını kapatmaları için telkinlerde bulunuyor. Alevi ile Sünni evliliklerinin günah olduğunu savunuyor. Öğretmenin bu tutumu çocuklarımızın psikolojini bozdu. Öğrenci velileri olarak öğretmen hakkındaki şikâyetimizi gidebildiği yere kadar götüreceğiz.” “Bu ne biçim öğretmen, bu ne biçim zihniyet?” ifadesini kullanan öğrenci velilerinden Sebiha Yürekli de şöyle konuştu: “Bir Sünninin bir Alevi ile evlenmesi durumunda 140 kırbaçla cezalandırılması gerektiğini nasıl söyler? Bu öğretmen Türkiye’nin getirildiği durumdan cesaret alıyor. Her şeyimize karışıyorlar. Okul müdürü Yakup Doluer’e şikâyet ediyoruz o olayı kapatmaya çalışıyor ve ‘İşi tatlıya bağlayalım, büyütmeyelim’ diyor. Biz veliler olarak bu işin peşini bırakmayacağız. ”Gümüşhacıköy’de geçen yıllarda da bu tür olayların yaşandığını, bu gibi insanların ceza almak yerine ödüllendirildiğini belirten Eğitim-Sen Gümüşhacıköy Şube Temsilcisi Emrah Parlak ise şu görüşleri kaydetti: “Gümüşhacıköy’de cinsiyet ve mezhep ayrımcılığını nedense son yıllarda sık sık yaşamaya başladık. Şimdi de Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni kız öğrencilere kapanması için baskı yapıyor, etek boylarını ölçüyor, etek boyu kısa olanın en değerli şeyini kaybedeceğini, Sünni birinin Alevi ile evlendiğinde 140 kırbaç vurulacağını söylüyor. Bu öğretmen bunları söylemek için cesareti yöneticilerden alıyor. Birçok veli ile görüştük ve olayın doğru olduğunu tespit ettik. Bu olaydan okul müdürünün de ilçe milli eğitim müdürünün de haberi olduğunu öğrendik ancak nedense üzerine gidilip de ilgililerden hesap sorma yerine bu olayı kapatmaya çalıştıklarını tespit ettik. Demokratik, laik bir ülkede eğitim camiasında bir öğretmen bunu konuşabiliyorsa burada yönetim boşluğu var demektir. Biz Eğitim-Sen temsilciliği olarak bunun takipçisi olacağız.”

Öğrencilere ‘ahlak’ takibi - 6 Ocak 2014

12 Eylül 2010’da tarihindeki referandumla yapılan anayasa değişikliğiyle fişlemelerin son bulduğu söylenmesine rağmen, önce Tunceli’de halkın fişlendiği, şimdi ise Gaziantep’te skan-

dal fişleme belgeleri ortaya çıktı. Belgelere göre Gaziantep Üniversitesi’ne bağlı olarak İslahiye’de okuyan öğrenciler sadece siyasi yönden değil, “ahlaki” olarak da fişlenmiş. Fişlemelerde öğrencilerin fotoğraflarının yanında, tüm kişisel ve iletişim bilgilerinin yanı sıra kimle ‘duygusal ilişki’ yaşadıkları, kimin kiminle arabada oturduğu gibi tamamen özel hayatı ilgilendiren bilgiler de yazıldı.Tunceli Hozat’ta vatandaşların tümünün takibe alındığını belgeleyen fişlemelerle ilgili soruşturma sürerken Gaziantep’te üniversite öğrencilerinin fişlendiği açığa çıktı.Milliyet’in ele geçirdiği belgelere göre fişlemeler özellikle Gaziantep Üniversitesi’nin İslahiye’deki fakülte ve yüksekokullarında okuyan öğrencileri hakkında.İl ve ilçedeki güvenlik birimlerince yapıldığı belirtilen fişlemelerde, öğrencilerin sadece siyasal düşünceleri değil özel hayatlarına dair bilgilerin de toplandığı görülüyor. Üstelik bu bilgiler, fişlerin “değerlendirme” bölümünde “özet” olarak nitelenen bölüme açık biçimde yazılı. Fişlerin, “özet” kısmı belgelerde açık biçimde görülürken, “detaylı” bölümler ortaya çıkmadı; burada hangi bilgilerin işlendiği de bilinmiyor.Bu fişleme belgelerinin ‘bilgi amaçlı’ olarak, üniversite dahil il ve ilçedeki birçok kamu kurum ve kuruluşuna da gönderildiği, fişlerin burada açığa çıktığı öğrenildi. İslahiye’deki üniversite çevreleri, fişlemeden haberleri olmadığını, emniyetin bu çalışmayı yaptığını belirtti. Çok sayıda öğrenci ise emniyet ve istihbarat tarafından sürekli takip edildiklerinden yakındı.Öğrenciler, İslahiye’deki üniversite yöneti-minin de fişlemelerden haberdar olduğunu savundu. Tesadüfen ele geçirilen fişlemelerde bilg-ileri yer alan öğrencilerin ise takip edildiklerini bilmedikleri belirtiliyor. İlçedeki bazı kaynaklar da fişleme belgelerinin üniversite bilgisayarından çıktığını, emniyetin düzenli olarak bazı bilg-ileri üniversite ile paylaştığını öne sürdü.Belgelerde kişilerin fotoğrafı, kimlik numarası, anne ve baba adı, doğum yeri ve tarihi, nüfusa kayıtlı olduğu yer, İslahiye’deki adresleri, telefon numaraları, elektronik posta adresi, velilerinin telefon numaraları ve adresleri yazıyor. Belgel-erdeki tarihler 2010’dan 2011 sonuna kadar fişleme yapıldığını gösteriyor. Ancak, fişlemelerin bu tarihten sonra da devam ettiği ve halen sürdüğü belirtiliyor.İsimlerini gizli tuttuğumuz öğrencilerle ilgili bazı belgelerin “özet” kısmında yer alan değerlendirmeler şöyle:

* (Erkek öğrenci) Psikolojik rahatsızlığı var. Olur olmaz şarkı-türkü söylüyor. Kurban bayramı tatiline gitti ve hâlâ dönmedi (21.12.2010). Yapılan kontrollerde 11 Nisan 2011 tarihinde de okulda olmadığı, okul idaresinden rahatsızlığından dolayı okulunu dondurduğu bilgisi alındı.

* (Kız öğrenci) 11 Mayıs 2010’da aynı okulda yaşayan F. ile problem yaşadığı, şahsın abisinin kendisini okuldan almak istediği ancak okula devam ettiği, sol görüşlü öğrencilerle görüldüğü.

* (Erkek öğrenci) Aynı okulda yaşayan A. ile duygusal arkadaşlığı olduğu, bu arkadaşlığının A.’nın sözde Kürt olduğu için ayrıldığı, kızın abisinin gelerek sıkıştırdığı ancak olumsuz bir durumun olmadığı.

* (Kız öğrenci) 2. sınıfta okuyan Ç. ile arkadaşlık yaptığı, samimi olarak kol kola gezdikleri.

Ankara’da okul tuvaletinde kamera - 8 Ocak 2014

Ankara’da Yenimahalle’de bulunan Alparaslan Anadolu Lisesi’nde erkek öğrencilerin

tuvaletlerine kamera yerleştirildiği öğrenildi. Erkekler tuvaletinde lavaboların tam üzerinde bulunan kamera şaşkınlık yarattı.Alparaslan Anadolu Lisesi Müdürü Musa Başıbüyük, 2010 yılında rotasyonla atandığını ve geldiğinde okulda kameraların yerleşmiş olduğunu söylerken, “Okulumuzun bir çok yerinde kameralar mevcut. Erkekler tuvaletinde de kamera takılı. Bu kameranın amacı, sigara içilmesini engellemek ve öğrencilerin birbirini darp etmesinin önüne geçmek” ifadelerini kullandı.Öğrenciler bu durumdan rahatsız olduklarını belirtirken, “Okulu-muzda sadece sınıflarda kamera yok, koridorlarda, bahçede, okul önünde her yerde izleniyoruz. Biz erkekler tuvaletinde kamera istemiyoruz. Resmen ‘Biri Bizi Gözetliyor’ yarışmasında olduğu gibi, her yerde gözetleniyoruz. O kadar gözetleniyoruz ki tuvalette dahi yalnız bırakılmıyoruz” dediler.

Alevi öğrenciye din dersi dayağı! - 10 Ocak 2014

Çorum’da 13 yaşındaki A.R.Ç., din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde konuştuğu iddiasıyla okul müdürü Şeref Bilal tarafından feci şekilde dövüldü.Kulağından kan gelen A.R.Ç. hastaneye kaldırıldı. Baba Tanju Ç., Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulundu. Kadıkırı Köyü İlköğretim Okulu’nda din kültür ve ahlak bilgisi dersi sırasında A.R.Ç. adlı öğrenci arkadaşı T.K. ile konuştu. Bu sırada Ayşe İmli adlı öğretmen dersleri dinlemedikleri için öğrencileri okul müdürü Şeref Bilal’a şikâyet etti.Baba Tanju Ç., “Biz Aleviyiz. Çocuğum din dersini dinlemediği için dövüldü. Sorumluların cezalandırılmasını istiyorum” dedi. Olayın duyulması üzerine Hacı Bektaşı Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Öztürk Türkdoğan ve Alevi Kültür Dernekleri Genel Sekreteri Ali Doğan, Çorum’a giderek incelemelerde bulundu. Türkdoğan, “Son yıllarda Aleviler üzerindeki baskılar artmıştır. Din dersini dinlemediği için bir Alevi çocuğu dövülmüştür. Bu bir insan hakları ihlalidir. Bu olayın takipçisi olacağız” diye konuştu. Geçmez ise, “Bu saldırılar bir devlet politikasıdır. Zorunlu din dersleri kaldırılmalı, Alevi çocuklarına yönelik bu asimilasyon politikası son bulmalıdır” dedi.

MEB’in gündemi: Liselerde türban serbestliği - 10 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanlığı’nın gündeminde olan değişiklik ile liselerde kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek. Milli Eğitim Bakanlığı liselerin sadece seçmeli Kur’an-ı Kerim derslerinde takılabilen türbanın tüm derslerde takılabilmesi için hazırlanıyor. Seta Vakfı’nda düzenlenen “2013 Eğitim Değerlendirme Çalıştayı”nda konuşan Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, bakanlığın bu yönde bir çalışması olduğuna işaret etti. Çalıştayda, ders bazlı türban kullanılmasının doğru olup olmadığının sorulması üzerine Müsteşar Tekin, “Şu anda ders bazlı benim de tasvip etmediğim bir uygulama söz konusu bu çalışma gündemimizde. Bu yıl biz kıyafetle ilgili düzenlemeyi yapmak zorundaydık. O yönetmeliğin biraz daha üzerinde çalışıp 2014�ün bahar aylarında çalışalım demiştik” dedi. Yapılması planlanan düzenleme ile lisede kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek.

Kadıköy’e 5inci imam hatip planı mecliste - 13 Ocak 2014

Acıbadem Dayanışması’nın, öğrenci ve velilerinin sahip çıktığı Kadıköy’deki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin taşınarak binanın imam hatip için kullanma planı meclise taşındı.İstanbul’un

Kadıköy İlçesi’nde bulunan ve Kadıköy, Acıbadem ve Yeldeğirmeni Mahalleleri halkına 5 kuşaktır hizmet veren Özdemiroğlu Ortaokulu’nun öğrencilerin ve velilerinin basın açıklamalarına, eylemlerine ve topladıkları 10 bini aşkın imzaya karşın Mayıs 2013�te imam hatip ortaokuluna dönüştürülmesinin ardından şimdi de, Acıbadem’de bulunan Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin Fikirtepe’ye taşınması ve binanın hemen yanındaki Kadıköy İmam Hatip Kız Lisesi’ne dönüştürülen okulla birleştirilerek İmam Hatip Kampüsü yapılması planı Meclis’e taşındı.CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yanıtlaması istemiyle verdiği önergede lisenin taşınması durumunda okulda eğitim gören yaklaşık 1200 öğrencinin ciddi bir mağduriyet yaşayacağını ve yakın çevrede erkek öğrencilerin gidebileceği bir devlet lisesinin olmadığını ifade ederek, Kadıköy sınırları içinde halihazırda eğitim veren 4 imam hatip okulu bulunmasına rağmen alınan kararın gerekçesini sordu.Daha önce de tüm itirazlara rağmen Özdemiroğlu Ortaokulu’nun imam hatip okuluna dönüştürüldüğünü, benzer bir dayatma ile Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin dönüştürülmesinin öğrenciler, öğretmenler ve veliler açısından adil bir uygulama olup olmadığını soran CHP’li Öğüt, şu soruları yöneltti:

- Velilerin itirazına rağmen dönüşümde ısrar edilecek midir?

- Acıbadem Dayanışması üyeleri, semtteki tarihi Çamlıca Kız Anadolu Lisesi’nin satışının gündemde olduğunu dile getirmektedir. Söz konusu iddia doğru mudur?

Öğrenci başına üç soruşturma! - 14 Ocak 2014

Öğrenci Kolektifleri Araştırma Birimi, İstanbul Üniversitesi 2013 – 2014 öğretim yılı soruşturma raporunu yayımladı. Yayımlanan raporda İstanbul Üniversitesi Rektörü Yunus Söylet’in göreve geldiğinden bu yana her fırsatta, öğrencilerine uyguladığı baskı politikaları ve açtırdığı soruşturmalarla “AKP’nin rektörü” sıfatına yakışır şekilde davrandığı belirtildi.Araştırma birimi ayrıca Rektör Söylet’in, okulda bedava çay dağıtmak, parasız yemek yemek, duvara şiir yazmak, fakülteye giriş yapmak gibi birçok konuda soruşturma açmayı, okuldaki muhalif sesleri kontrol altına almak için “çare” olarak gördüğünü söyledi. Raporda “2013 – 2014 öğretim yılında İstanbul Üniversitesi’nde okuyan 82 öğrenciye 251 adet soruşturma açılmıştır. Bu da demek oluyor ki 1 öğrenciye ortalama 3 soruşturma düşmektedir. Bu soruşturmalardan 121 tanesi bizzat Öğrenci Kolektifleri üyelerine açılan soruşturmalardır. Birçok soruşturma, üniversitenin içerisinde bulunan sivil polislerin rektörlüğe verdiği raporlar sonucu açılmaktadır. Sivil polislerin verdiği raporlar soruşturma dosyalarında gizli olarak tutulmaktadır. Rektör Söylet, okulda gayri resmi olarak bulunan polislerle birlikte kendi öğrencisini cezalandırmaktadır. Rekor soruşturma sayısı: Üniversitenin Edebiyat-Fen Fakültesi’nde okuyan ve sene başından beri hakkında 11 soruşturma açılan bir öğrenciye aittir. Her zaman açtığı komik soruşturmalarla gündeme gelen İstanbul Üniversitesi bu sene’de bu anlamsız tiyatroya bir an olsun ara vermedi.”deniliyor.

Kaymakamlıktan ailelere ‘çocuklarınızın müslüman olmadığını kanıtlayın’- 18 Ocak 2014

İzmir’in Narlıdere ilçesinde 11 Kasım tarihinden bu yana çocuklarını zorunlu din derslerine göndermeyen çoğunluğu Alevi ailelere okul yönetimi gönderdiği yazı ile çocuklarının Müslü-

man olmadığını kanıtlamalarını istedi. İlçe Kaymakamlığı’ndan gelen “Musevi ve Hıristiyan olduğunu belgeleyebilen öğrencilerin din derslerine girmeleri zorunlu değildir” yazısını ailelere gönderen Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü çocukların Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerine girmelerinin zorunluğu olduğunu vurguladı.Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü tarafından ailelere gönderilen kaymakamlık yazısında Talim ve Terbiye Kurulu’nun kararına atıfla “T.C. uyruklu Hıristiyan ve Musevilik dinlerine mensup öğrencilerin bu dinlerden birine mensup olduklarını belgelendirmeleri kaydı ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine girmeleri zorunlu değildir” denildi.Dini inancı olmayanları, Alevileri ve diğer dinsel grupları yok sayan karara tepki gösteren veliler okul yönetiminden gelen yazıya sert tepki gösterdi. Zorunlu din dersi dayatmasının kabul edilemez olduğunu belirten aileler Narlıdere Demokrasi Meydanı’nda toplanarak İlhan Onat İlkokulu’na yürüdü. Veliler adına İlhan Onat İlkokulu önünde yapılan açıklamada konuşan Songül Maskara “Eğitim sistemi AKP hükümeti ile sadece bir dinin mezhebine uygun hale getirilmiştir. Seçmeli din derslerini dahi zorunlu hale getiren yeni sistemi kabul etmiyoruz. Bunun içindir ki 11 Kasım 2013�ten bu yana birçoğumuz çocuklarımızı din derslerine göndermiyoruz. Okullardan bizlere ulaşan cevaplar oldukça çarpıcıdır. Cevaplara göre hiçbir dine inanmayanlar da Müslüman sayılıyor” dedi. Maskara, verdikleri hukuki mücadelenin yanında dersleri boykot etmeyi sürdüreceklerini söyledi. Veli Ali Gökbulut ise “Oğlum bu yıl 5. sınıfa gidiyor. Ders notlarının düşürülmesinden endişe ettiğimiz için mecburen din derslerine de gönderiyoruz. Ancak çocuğumu din derslerini almaya başladıktan sonra uykusundan sık sık korkarak ve ağlayarak uyandığını fark ettik. Derslerde gördüğü cinleri rüyasında gördüğünü düşünüyoruz. Zaman zaman gölgelerden korkuyor, farklı tepkiler geliştiriyor. Bu davranışları bizleri endişelendiriyor” şeklinde konuştu. İlhan Onat İlkokulu öğrencileri de açıklamaya bahçeden destek verdi.

Eğitim – Sen: ‘Skandal, zorunlu din derslerinin sonucudur’ - 21 Ocak 2014

Eğitim Sen, Ortaöğretime Geçiş Sistemi dahilinde yapılan SBS’de din dersinden muaf olan gayrimüslim öğrencilerin sonuçlarının sıfır almışçasına hesaplanmasına dair açıklama yaptı. Açıklamada, yaşanan skandalın Milli Eğitim Bakanlığı’nın 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almasının, gayrimüslimleri yok sayan politikalar sonucu olduğu belirtildi.Açıklamada “Milli Eğitim Bakanlığı`nın SBS yerine getirdiği Yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi skandallara rağmen yürütülmeye çalışılıyor. Geçen yıl yapılan SBS`de sonuçların yanlış hesaplandığı skandalının geçtiğimiz günlerde anlaşılmasının ardından, bu yılki sistemde de gayrimüslim öğrencilerin muaf oldukları din dersi sınavından “sıfır” almışçasına sonuçların hesaplanması, yeni bir skandalı gündemimize taşımıştır.

Bilindiği üzere MEB, tıpkı 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi, ortaöğretime geçiş sisteminde zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almıştır. Öğrencilerin dini inancı, mezhebi ya da dünya görüşüne bakmaksızın böylesine dayatmacı bir yaklaşımın hayata geçirilmesi başlı başına bir skandaldır. Dolayısıyla sınav sonuçlarında gayrimüslimlerin yok sayılması, seçmeli/zorunlu din dersleriyle farklı inanç gruplarını yok sayan politikaların sonucu olarak görülmelidir.Eğitim Sen olarak, öncelikle seçmeli/zorunlu din derslerinin kaldırılmasını ve sınav odaklı eğitim sistemine son verilmesini istiyoruz. Hiç kimsenin çocuklarımızın emeği ve geleceği ile oynamasına izin vermeyeceğiz!” denildi.

Hozat Emniyet Müdürlüğü’nden üniversitelilere fişleme - 21 Ocak 2014

Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün 2011 yılında, Meslek Yüksek Okulu’nda okuyan öğrencilerin isim listesini alıp, takip ettiği ve oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdığı ortaya çıktı. Tunceli’nin Hozat ilçesinde ortaya çıkan fişleme skandalıyla ilgili Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturmada, jandarma ve emniyetin bilgisayarların hard diskleri ilgili kurumlara inceletildi. Adli Tıp ve TÜBİTAK’a yaptırılan incelemede, hard disklerdeki belgelerin kamuoyuna yansıyan belgelerle aynı olduğu belirlendi. Hozat’ta 2007 ile 2011 yılları arasında gerçekleşen ve 2013 yılında ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında ortaya çıkan fişleme, izleme ve takip skandalına bir yenisi daha eklendi. Hozat ilçe Emniyet müdürlüğü bilgisayarlarında tespit edilen belgelere göre, Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü 2011 yılında, Tunceli Üniversitesi’ne bağlı ilçede eğitim veren Meslek Yüksek Okulu Büro yöneticiliği birinci sınıfında okuyan öğrencilerin isim listesini üniversiteden istedi. 50 öğrencinin isim listesini okul numarası ile birlikte alan polis, öğrencinin hareketlerini takip ettikten sonra oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdı. Fişlerde öğrencilerin isimlerinin karşısına görüşleri ile ilgili kanaat olarak, ‘normal’ ya da ‘aşırı’ yazıldığı görüldü. Üniversite öğrencilerinin dünya görüşü ile ilgili hazırlanan bu fişlerin de daha önceki fişlemelerle ilgili soruşturma yürüten Malatya Cumhuriyet Savcılığının soruşturma dosyasına girdi. Yine ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında yer alan başka bir belgeye göre ise, Hozat Kaymakamlığı, 2012 yılında Toplum Yararına Çalışma Programı kapsamında iş için başvuran 143 kişinin başvurularını ilçe emniyet müdürlüğüne gönderdi. Emniyet Müdürlüğünün de, 143 kişilik listeden 53 kişiyi, ailevi durumlarını araştırarak ve bunu yazı ile belirterek işe aldırmalarını sağladığı iddia edildi.

Tacizci Milli Eğitim Müdürü okula atandı - 24 Ocak 2014

İstanbul’da Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürü Şeref Çalışır, birlikte çalıştığı 2 kadının taciz şikayeti üzerine yaklaşık 2 ay önce ‘cinsel istismar’ suçundan 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmıştı. Çalışır’ın davası başta KESK’li kadınlar olmak üzere kadınların gündemi haline gelmiş soruşturma ve dava süresince eylemler yapılmıştı. Mahkemede tutuklanmasına karar verilen Çalışır, 50 bin lira kefalet ödeyerek serbest kalmış, Fatih İlçe Müdürlüğü’ne geri gelm-esi üzerine kadınlar İstanbul İl Milli Eğitim önünde eylem yapmıştı. Eylemler üzerine Çalışır İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istemişti. Bakanlık müfettişlerinin hakkında 2 kez soruşturma yaptığını ve suçsuz bularak ceza vermediğini iddia eden Çalışır, göreve döndü ve Yargıtay’a itiraz etti. Tepkiler üzerine de İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istedi. Çalışır, İl Milli Eğitim’e başvurup emeklilik dilekçesini geri aldı. Yöneticilik görevleri alınan Çalışır, 84 öğretmenin görev yaptığı ve 1823 öğrencinin öğrenim gördüğü Zeytinburnu Abay Ortaokulu’na sosyal bilgiler öğretmeni olarak atandı. 10 gün önce yapılan atamadan sonra Çalışır’ın yıllık izne çıkıp derslere girmediği öğrenildi. Çalışır’ın okula atandığıysa velilerden sır gibi saklanıyor.

Rektörlüğe mail atan öğrenciye soruşturma açıldı - 26 Ocak 2014

Ankara Üniversitesi’nde sene başından beri kampüskarta karşı protestolar ve üniversitelilerin tepkisi sürüyor. Rektörlük iki üniversiteliye kampüskarta yönelik itirazlarını gerekçe göstererek 9 ay uzaklaştırma verdi. Uzaklaştırmaların hukuksuz ve haksız olduğunu belirtmek için Hukuk

Fakültesi öğrencisi üniversiteli bir kadın ise Rektörlüğe bir mail attı. Rektörlüğün öğrencilerin bilgisi olmadan kampüskart uygulaması ile üniversitelileri kampüskartı kullanmaya mecbur bıraktığı belirtilen mailin ardından üniversiteli kadın hakkında Rektörlük tarafından soruşturma açıldı. Daha önce de defalarca üniversitelilere açtığı soruşturmalarla bilinen Rektör Erkan İbiş, kolektifler.net’in kampüskart ile ilgili yaptığı bir haber hakkında dava açmış ancak mahkeme davayı reddederek kapatmıştı.

Mahkeme: ‘Öğrenciler değil, polisi üniversiteye çağıranlar hatalı’ - 26 Ocak 2014

Eskişehir 5. Asliye Ceza Mahkemesi, YÖK’e karşı yapılacak eylem için Anadolu Üniversitesi’nde 4 Kasım 2010 tarihinde güvenlik güçlerinin sert şekilde müdahale etmesinin ardından açılan davada gerekçeli kararı hazırladı. Tüm öğrencilerin beraat ettiği davanın gerekçeli kararında üniversite yönetimi ve polis eleştirildi. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde, YÖK’e karşı yapacak eylem için stand açan ve afiş asan öğrencilere, Rektör Yardımcısı Meryem Akoğlan Kozak’ın talebiyle hem polis hem de özel güvenlik müdahale etmişti. Bu olayın ardından üniversite yönetimi maddi hasar yarattıkları gerekçesiyle öğrencilere 17 bin TL’lik fatura göndererek ödeme yapmalarını istedi. Ayrıca öğrenciler hakkında “görevi yaptırmamak için direnme”, “kamu malına zarar verme”, “cebir veya tehdit kullanarak eğitim ve öğretime engel olma” suçlamalarıyla dava açıldı. Tüm sanıkların beraat ettiği davanın gerekçeli kararı bir süre önce hazırlandı. Gerekçeli kararda, öğrencilerin eğitim ve öğretimi engellemekle suçladığını hatırlatan mahkeme, akademisyenlerin aksi yönde beyanda bulunduklarına ve yapılan fiziki incelemede olay yeri ile dersliklerin birbirlerinden oldukça uzak olduğuna dikkat çekti. Sanık öğrencilerin YÖK’ün kuruluş yıldönümünde yaptığı protesto gösterisinin de tamamen meşru amaçlar taşıdığını belirten mahkeme, üniversitelerin, ifade özgürlüğünün uygulanması açısından görevli ve sorumlu olduklarını hatırlattı. Davacı Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü’nün sert bir dille eleştirildiği kararda “Olayların bu aşamaya geliş sebebi müşteki idarenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına aykırılık teşkil eden haksız müdahalesidir. Müşteki idare, ifade ve toplantı özgürlüğüne çevreden gelebilecek herhangi bir saldırıyı önleme görevini yerine getirmesi gerekirken bizzat kendisi müdahaleyi yapan konumuna geçmiştir” denildi. Polisin müdahalesine kadar herhangi bir şiddet eylemi yaşanmadığına dikkat çeken mahkeme şunları kaydetti: “Güvenlik kuvvetleri tarafından yapılan müdahalenin meşru amaç gütmediği ve orantıldir. Kantindeki asıl zararın güvenlik kuvvetlerinin içeri girmek isterken camları kırmasından kaynaklandığı kabul edilmiştir. (…) Öğrenci sanıklar kendilerine yönelik orantısız müdahaleden kaçmak amacı ile tamamen kendini koruma içgüdüsü ile hareket etmiştir. Buradaki amaçlarının mala zarar verme olduğu düşünülmemiştir. Yine öğrenci sanıkların kantin içerisine müdahale edildiği esnada yüzlerini gizleme, eşya fırlatma şeklindeki eylemlerinin ise, sanıklara yönelik haksız saldırıyı defetmeye yönelik olduğu kabul edilmiş ve gerek mala zarar verme, gerekse görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşmadığı kanaatine varılmıştır.”

MEB’in azınlık öğrencileriyle mücadelesi: Önce fişleme, şimdi okuldan uzaklaştırma - 29 Ocak 2014

Azınlıkları fişlediği ortaya çıkan Milli Eğitim Bakanlığı, Rum olmamalarına karşın Rum okuluna kayıt oldukları için iki öğrenciyi okuldan uzaklaştırdı. Kıbrıs işgalinin yaşandığı

1974’ten bu yana kendi etnik unsurları dışında öğrenci kabul etmeleri yasak olan azınlık okulları, kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kalınca farklı etnik aidiyetten öğrencileri de kabul etmeye başladı. T24’ün haberine göre, bir Rum okulu da ilk kez geçen sene 5. ve 9. sınıftan iki öğrenciyi kabul etti. Milli Eğitim Bakanlığı iki öğrencinin kaydını 7 ay sonra fark etti.

Azınlıkları 1’den 5’e kadar soy kodlarıyla fişlediği, geçtiğimiz hafta İstanbul İl Milli Müdürlüğü’nden Şişli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gönderilen bir yazıyla ortaya çıkan devlet, 1 numaralı soy koduyla fişlediği Rumları uyardı, okula alınan iki öğrencinin 5 numaralı “Diğer Hıristiyan Unsurlar” soy koduna kayıtlı olduklarını söyledi ve iki öğrencinin okuldan atılmasını istedi. Okul yetkilileri biri Rumen, diğer, Bulgar iki öğrencisinin bir yıllık emekler-inin yanmaması için formül arayışına girişti. Bakanlıkla yapılan görüşmelerden sonra öğrencilerin e-okul sistemi üzerinden farklı bir okula nakli sağlandı.

YÖK’ün Disiplin Yönetmeliği değişti, yapısı korundu - 30 Ocak 2014

YÖK’ün Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kurulduğu tarihten bu yana üniversiteleri üniversite olmaktan çıkaran YÖK, yönetmelik değişikliğinde de kuruluş gerekçesini ve yapısını koruma gayreti güttü. Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu, disiplin yönetmeliğindeki değişiklikle ilgili “Üniversitelerin varlık nedenini ortadan kaldıran disiplin yönetmeliklerini kabul etmiyoruz” başlıklı bir basın açıklaması yayımladı. Değişiklikle “yönetim görevinden ayırma”, “görevinden çekilmiş sayma”, “üniversite öğretim mesleğinden çıkarma” gibi cezaların kaldırıldığı söyleminin gerçeği yansıtmadığını belirten Eğitim Sen, bu cezaların “kamu görevinden çıkarma” başlığı kapsamına alındığını ifade etti. Eğitim Sen, yıllardır iş yavaşlatma, grev gibi eylemlere katılmanın, ideolojik eylemlerde bulunulmasının, siyasi bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerler-inin asılmasının, çoğaltılmasının ve dağıtılmasının, en temel hak ve özgürlüklerin, demokratik hakların, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün suç sayılmaya devam ettiğinin altını çizdi. Açıklamada “Bilimsel tartışma ve açıklamalar dışında, yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına resmi konularda bilgi veya demeç verme” ile “Ders, seminer, konferans, laboratuvar, grafik çalışma, sınav gibi öğretim çalışmalarının yapılmasına engel olmak, görevlileri, öğrencileri eğitim-öğretim alanı dışına çıkartmak, görev yapılmasına engel olmak, öğrencileri bu tür davranışlara teşvik etmek veya zorlamak ya da bu maksatla yapılacak hareketlere her ne suretle olursa olsun iştirak etmek” maddelerinin de suç kapsamına alınmasına da tepki gösterildi. Sendika, bu maddeler ile toplumun aydınlanmasının hedef alındığını söyledi. Eğitim Sen, üniversiter yaşamı baskı ve denetim altına alan, akademik özgürlükleri, sendikal hak ve özgürlükleri suç sayan, makbul görünmeyen her eylemi ve düşünceyi cezalandırmayı amaçlayan disiplin yönetmeliklerini ve YÖK’ün varlığını kabul etmediğini ve mücadeleyi sürdüreceklerini açıkladı.

9

Page 11: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ

C. EĞİTİMDE GERİCİ POLİTİKA VE UYGULAMALAR SÜRÜYOR

Din öğretmeni: “Sünni Alevi ile evlenirse cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür” - 2 Ocak 2014

Amasya’nın Gümüşhacıköy ilçesi Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni olan Abdussamet Arslan “Bir Sünni Alevi ile evlenirse yüz kırk kırbaç cezası ile cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür”, “Kurtuluş Savaşı’na yardım eden bayanların başı kapalı olduğu için biz bu savaşı kazandık, bugün olsa kazanamayız”, “Bugün eteğini kısaltan yarın lisede en değerli şeyini kaybeder” şeklindeki sözleri tepki çekti. Velilerin şikâyeti üzerine soruşturma başlatılırken, okul müdürü Yakup Doluer olayın abartıldığını ileri sürerek “Ben ne soruşturma açtım ne de inceleme başlattım. Öğretmen masum, bir suçu yok. Bu olayın üzerine gidersek diğer öğretmenler de artık ders anlatırken ağzından bir şey kaçırmamak için rahatsız olacak. Bütün toplumu kucaklayıp, kazanmamız lazım” diye konuştu.Din dersi öğretmeni Abdussamet Arslan’ın söylemlerinin ardından okul yönetimi ve ilçe milli eğitim müdürlüğüne suç duyuru-sunda bulunan öğrenci velisi Ulaş Söylemez şunları söyledi: “O öğretmen, şortla gezmenin günah olduğunu söylüyor. Bir kız öğrencinin eteğine dokunarak katlayıp katlamadığını kontrol ederek ‘Siz şimdi eteğinizi böyle kısaltıyorsunuz, liseye gidince de en değerli şeyinizi kaybedi-yorsunuz’ diye konuşuyor. Erkek öğrencilere anne ve kız kardeşlerinin başlarını kapatmaları için telkinlerde bulunuyor. Alevi ile Sünni evliliklerinin günah olduğunu savunuyor. Öğretmenin bu tutumu çocuklarımızın psikolojini bozdu. Öğrenci velileri olarak öğretmen hakkındaki şikâyetimizi gidebildiği yere kadar götüreceğiz.” “Bu ne biçim öğretmen, bu ne biçim zihniyet?” ifadesini kullanan öğrenci velilerinden Sebiha Yürekli de şöyle konuştu: “Bir Sünninin bir Alevi ile evlenmesi durumunda 140 kırbaçla cezalandırılması gerektiğini nasıl söyler? Bu öğretmen Türkiye’nin getirildiği durumdan cesaret alıyor. Her şeyimize karışıyorlar. Okul müdürü Yakup Doluer’e şikâyet ediyoruz o olayı kapatmaya çalışıyor ve ‘İşi tatlıya bağlayalım, büyütmeyelim’ diyor. Biz veliler olarak bu işin peşini bırakmayacağız. ”Gümüşhacıköy’de geçen yıllarda da bu tür olayların yaşandığını, bu gibi insanların ceza almak yerine ödüllendirildiğini belirten Eğitim-Sen Gümüşhacıköy Şube Temsilcisi Emrah Parlak ise şu görüşleri kaydetti: “Gümüşhacıköy’de cinsiyet ve mezhep ayrımcılığını nedense son yıllarda sık sık yaşamaya başladık. Şimdi de Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni kız öğrencilere kapanması için baskı yapıyor, etek boylarını ölçüyor, etek boyu kısa olanın en değerli şeyini kaybedeceğini, Sünni birinin Alevi ile evlendiğinde 140 kırbaç vurulacağını söylüyor. Bu öğretmen bunları söylemek için cesareti yöneticilerden alıyor. Birçok veli ile görüştük ve olayın doğru olduğunu tespit ettik. Bu olaydan okul müdürünün de ilçe milli eğitim müdürünün de haberi olduğunu öğrendik ancak nedense üzerine gidilip de ilgililerden hesap sorma yerine bu olayı kapatmaya çalıştıklarını tespit ettik. Demokratik, laik bir ülkede eğitim camiasında bir öğretmen bunu konuşabiliyorsa burada yönetim boşluğu var demektir. Biz Eğitim-Sen temsilciliği olarak bunun takipçisi olacağız.”

Öğrencilere ‘ahlak’ takibi - 6 Ocak 2014

12 Eylül 2010’da tarihindeki referandumla yapılan anayasa değişikliğiyle fişlemelerin son bulduğu söylenmesine rağmen, önce Tunceli’de halkın fişlendiği, şimdi ise Gaziantep’te skan-

dal fişleme belgeleri ortaya çıktı. Belgelere göre Gaziantep Üniversitesi’ne bağlı olarak İslahiye’de okuyan öğrenciler sadece siyasi yönden değil, “ahlaki” olarak da fişlenmiş. Fişlemelerde öğrencilerin fotoğraflarının yanında, tüm kişisel ve iletişim bilgilerinin yanı sıra kimle ‘duygusal ilişki’ yaşadıkları, kimin kiminle arabada oturduğu gibi tamamen özel hayatı ilgilendiren bilgiler de yazıldı.Tunceli Hozat’ta vatandaşların tümünün takibe alındığını belgeleyen fişlemelerle ilgili soruşturma sürerken Gaziantep’te üniversite öğrencilerinin fişlendiği açığa çıktı.Milliyet’in ele geçirdiği belgelere göre fişlemeler özellikle Gaziantep Üniversitesi’nin İslahiye’deki fakülte ve yüksekokullarında okuyan öğrencileri hakkında.İl ve ilçedeki güvenlik birimlerince yapıldığı belirtilen fişlemelerde, öğrencilerin sadece siyasal düşünceleri değil özel hayatlarına dair bilgilerin de toplandığı görülüyor. Üstelik bu bilgiler, fişlerin “değerlendirme” bölümünde “özet” olarak nitelenen bölüme açık biçimde yazılı. Fişlerin, “özet” kısmı belgelerde açık biçimde görülürken, “detaylı” bölümler ortaya çıkmadı; burada hangi bilgilerin işlendiği de bilinmiyor.Bu fişleme belgelerinin ‘bilgi amaçlı’ olarak, üniversite dahil il ve ilçedeki birçok kamu kurum ve kuruluşuna da gönderildiği, fişlerin burada açığa çıktığı öğrenildi. İslahiye’deki üniversite çevreleri, fişlemeden haberleri olmadığını, emniyetin bu çalışmayı yaptığını belirtti. Çok sayıda öğrenci ise emniyet ve istihbarat tarafından sürekli takip edildiklerinden yakındı.Öğrenciler, İslahiye’deki üniversite yöneti-minin de fişlemelerden haberdar olduğunu savundu. Tesadüfen ele geçirilen fişlemelerde bilg-ileri yer alan öğrencilerin ise takip edildiklerini bilmedikleri belirtiliyor. İlçedeki bazı kaynaklar da fişleme belgelerinin üniversite bilgisayarından çıktığını, emniyetin düzenli olarak bazı bilg-ileri üniversite ile paylaştığını öne sürdü.Belgelerde kişilerin fotoğrafı, kimlik numarası, anne ve baba adı, doğum yeri ve tarihi, nüfusa kayıtlı olduğu yer, İslahiye’deki adresleri, telefon numaraları, elektronik posta adresi, velilerinin telefon numaraları ve adresleri yazıyor. Belgel-erdeki tarihler 2010’dan 2011 sonuna kadar fişleme yapıldığını gösteriyor. Ancak, fişlemelerin bu tarihten sonra da devam ettiği ve halen sürdüğü belirtiliyor.İsimlerini gizli tuttuğumuz öğrencilerle ilgili bazı belgelerin “özet” kısmında yer alan değerlendirmeler şöyle:

* (Erkek öğrenci) Psikolojik rahatsızlığı var. Olur olmaz şarkı-türkü söylüyor. Kurban bayramı tatiline gitti ve hâlâ dönmedi (21.12.2010). Yapılan kontrollerde 11 Nisan 2011 tarihinde de okulda olmadığı, okul idaresinden rahatsızlığından dolayı okulunu dondurduğu bilgisi alındı.

* (Kız öğrenci) 11 Mayıs 2010’da aynı okulda yaşayan F. ile problem yaşadığı, şahsın abisinin kendisini okuldan almak istediği ancak okula devam ettiği, sol görüşlü öğrencilerle görüldüğü.

* (Erkek öğrenci) Aynı okulda yaşayan A. ile duygusal arkadaşlığı olduğu, bu arkadaşlığının A.’nın sözde Kürt olduğu için ayrıldığı, kızın abisinin gelerek sıkıştırdığı ancak olumsuz bir durumun olmadığı.

* (Kız öğrenci) 2. sınıfta okuyan Ç. ile arkadaşlık yaptığı, samimi olarak kol kola gezdikleri.

Ankara’da okul tuvaletinde kamera - 8 Ocak 2014

Ankara’da Yenimahalle’de bulunan Alparaslan Anadolu Lisesi’nde erkek öğrencilerin

tuvaletlerine kamera yerleştirildiği öğrenildi. Erkekler tuvaletinde lavaboların tam üzerinde bulunan kamera şaşkınlık yarattı.Alparaslan Anadolu Lisesi Müdürü Musa Başıbüyük, 2010 yılında rotasyonla atandığını ve geldiğinde okulda kameraların yerleşmiş olduğunu söylerken, “Okulumuzun bir çok yerinde kameralar mevcut. Erkekler tuvaletinde de kamera takılı. Bu kameranın amacı, sigara içilmesini engellemek ve öğrencilerin birbirini darp etmesinin önüne geçmek” ifadelerini kullandı.Öğrenciler bu durumdan rahatsız olduklarını belirtirken, “Okulu-muzda sadece sınıflarda kamera yok, koridorlarda, bahçede, okul önünde her yerde izleniyoruz. Biz erkekler tuvaletinde kamera istemiyoruz. Resmen ‘Biri Bizi Gözetliyor’ yarışmasında olduğu gibi, her yerde gözetleniyoruz. O kadar gözetleniyoruz ki tuvalette dahi yalnız bırakılmıyoruz” dediler.

Alevi öğrenciye din dersi dayağı! - 10 Ocak 2014

Çorum’da 13 yaşındaki A.R.Ç., din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde konuştuğu iddiasıyla okul müdürü Şeref Bilal tarafından feci şekilde dövüldü.Kulağından kan gelen A.R.Ç. hastaneye kaldırıldı. Baba Tanju Ç., Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulundu. Kadıkırı Köyü İlköğretim Okulu’nda din kültür ve ahlak bilgisi dersi sırasında A.R.Ç. adlı öğrenci arkadaşı T.K. ile konuştu. Bu sırada Ayşe İmli adlı öğretmen dersleri dinlemedikleri için öğrencileri okul müdürü Şeref Bilal’a şikâyet etti.Baba Tanju Ç., “Biz Aleviyiz. Çocuğum din dersini dinlemediği için dövüldü. Sorumluların cezalandırılmasını istiyorum” dedi. Olayın duyulması üzerine Hacı Bektaşı Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Öztürk Türkdoğan ve Alevi Kültür Dernekleri Genel Sekreteri Ali Doğan, Çorum’a giderek incelemelerde bulundu. Türkdoğan, “Son yıllarda Aleviler üzerindeki baskılar artmıştır. Din dersini dinlemediği için bir Alevi çocuğu dövülmüştür. Bu bir insan hakları ihlalidir. Bu olayın takipçisi olacağız” diye konuştu. Geçmez ise, “Bu saldırılar bir devlet politikasıdır. Zorunlu din dersleri kaldırılmalı, Alevi çocuklarına yönelik bu asimilasyon politikası son bulmalıdır” dedi.

MEB’in gündemi: Liselerde türban serbestliği - 10 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanlığı’nın gündeminde olan değişiklik ile liselerde kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek. Milli Eğitim Bakanlığı liselerin sadece seçmeli Kur’an-ı Kerim derslerinde takılabilen türbanın tüm derslerde takılabilmesi için hazırlanıyor. Seta Vakfı’nda düzenlenen “2013 Eğitim Değerlendirme Çalıştayı”nda konuşan Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, bakanlığın bu yönde bir çalışması olduğuna işaret etti. Çalıştayda, ders bazlı türban kullanılmasının doğru olup olmadığının sorulması üzerine Müsteşar Tekin, “Şu anda ders bazlı benim de tasvip etmediğim bir uygulama söz konusu bu çalışma gündemimizde. Bu yıl biz kıyafetle ilgili düzenlemeyi yapmak zorundaydık. O yönetmeliğin biraz daha üzerinde çalışıp 2014�ün bahar aylarında çalışalım demiştik” dedi. Yapılması planlanan düzenleme ile lisede kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek.

Kadıköy’e 5inci imam hatip planı mecliste - 13 Ocak 2014

Acıbadem Dayanışması’nın, öğrenci ve velilerinin sahip çıktığı Kadıköy’deki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin taşınarak binanın imam hatip için kullanma planı meclise taşındı.İstanbul’un

Kadıköy İlçesi’nde bulunan ve Kadıköy, Acıbadem ve Yeldeğirmeni Mahalleleri halkına 5 kuşaktır hizmet veren Özdemiroğlu Ortaokulu’nun öğrencilerin ve velilerinin basın açıklamalarına, eylemlerine ve topladıkları 10 bini aşkın imzaya karşın Mayıs 2013�te imam hatip ortaokuluna dönüştürülmesinin ardından şimdi de, Acıbadem’de bulunan Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin Fikirtepe’ye taşınması ve binanın hemen yanındaki Kadıköy İmam Hatip Kız Lisesi’ne dönüştürülen okulla birleştirilerek İmam Hatip Kampüsü yapılması planı Meclis’e taşındı.CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yanıtlaması istemiyle verdiği önergede lisenin taşınması durumunda okulda eğitim gören yaklaşık 1200 öğrencinin ciddi bir mağduriyet yaşayacağını ve yakın çevrede erkek öğrencilerin gidebileceği bir devlet lisesinin olmadığını ifade ederek, Kadıköy sınırları içinde halihazırda eğitim veren 4 imam hatip okulu bulunmasına rağmen alınan kararın gerekçesini sordu.Daha önce de tüm itirazlara rağmen Özdemiroğlu Ortaokulu’nun imam hatip okuluna dönüştürüldüğünü, benzer bir dayatma ile Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin dönüştürülmesinin öğrenciler, öğretmenler ve veliler açısından adil bir uygulama olup olmadığını soran CHP’li Öğüt, şu soruları yöneltti:

- Velilerin itirazına rağmen dönüşümde ısrar edilecek midir?

- Acıbadem Dayanışması üyeleri, semtteki tarihi Çamlıca Kız Anadolu Lisesi’nin satışının gündemde olduğunu dile getirmektedir. Söz konusu iddia doğru mudur?

Öğrenci başına üç soruşturma! - 14 Ocak 2014

Öğrenci Kolektifleri Araştırma Birimi, İstanbul Üniversitesi 2013 – 2014 öğretim yılı soruşturma raporunu yayımladı. Yayımlanan raporda İstanbul Üniversitesi Rektörü Yunus Söylet’in göreve geldiğinden bu yana her fırsatta, öğrencilerine uyguladığı baskı politikaları ve açtırdığı soruşturmalarla “AKP’nin rektörü” sıfatına yakışır şekilde davrandığı belirtildi.Araştırma birimi ayrıca Rektör Söylet’in, okulda bedava çay dağıtmak, parasız yemek yemek, duvara şiir yazmak, fakülteye giriş yapmak gibi birçok konuda soruşturma açmayı, okuldaki muhalif sesleri kontrol altına almak için “çare” olarak gördüğünü söyledi. Raporda “2013 – 2014 öğretim yılında İstanbul Üniversitesi’nde okuyan 82 öğrenciye 251 adet soruşturma açılmıştır. Bu da demek oluyor ki 1 öğrenciye ortalama 3 soruşturma düşmektedir. Bu soruşturmalardan 121 tanesi bizzat Öğrenci Kolektifleri üyelerine açılan soruşturmalardır. Birçok soruşturma, üniversitenin içerisinde bulunan sivil polislerin rektörlüğe verdiği raporlar sonucu açılmaktadır. Sivil polislerin verdiği raporlar soruşturma dosyalarında gizli olarak tutulmaktadır. Rektör Söylet, okulda gayri resmi olarak bulunan polislerle birlikte kendi öğrencisini cezalandırmaktadır. Rekor soruşturma sayısı: Üniversitenin Edebiyat-Fen Fakültesi’nde okuyan ve sene başından beri hakkında 11 soruşturma açılan bir öğrenciye aittir. Her zaman açtığı komik soruşturmalarla gündeme gelen İstanbul Üniversitesi bu sene’de bu anlamsız tiyatroya bir an olsun ara vermedi.”deniliyor.

Kaymakamlıktan ailelere ‘çocuklarınızın müslüman olmadığını kanıtlayın’- 18 Ocak 2014

İzmir’in Narlıdere ilçesinde 11 Kasım tarihinden bu yana çocuklarını zorunlu din derslerine göndermeyen çoğunluğu Alevi ailelere okul yönetimi gönderdiği yazı ile çocuklarının Müslü-

man olmadığını kanıtlamalarını istedi. İlçe Kaymakamlığı’ndan gelen “Musevi ve Hıristiyan olduğunu belgeleyebilen öğrencilerin din derslerine girmeleri zorunlu değildir” yazısını ailelere gönderen Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü çocukların Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerine girmelerinin zorunluğu olduğunu vurguladı.Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü tarafından ailelere gönderilen kaymakamlık yazısında Talim ve Terbiye Kurulu’nun kararına atıfla “T.C. uyruklu Hıristiyan ve Musevilik dinlerine mensup öğrencilerin bu dinlerden birine mensup olduklarını belgelendirmeleri kaydı ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine girmeleri zorunlu değildir” denildi.Dini inancı olmayanları, Alevileri ve diğer dinsel grupları yok sayan karara tepki gösteren veliler okul yönetiminden gelen yazıya sert tepki gösterdi. Zorunlu din dersi dayatmasının kabul edilemez olduğunu belirten aileler Narlıdere Demokrasi Meydanı’nda toplanarak İlhan Onat İlkokulu’na yürüdü. Veliler adına İlhan Onat İlkokulu önünde yapılan açıklamada konuşan Songül Maskara “Eğitim sistemi AKP hükümeti ile sadece bir dinin mezhebine uygun hale getirilmiştir. Seçmeli din derslerini dahi zorunlu hale getiren yeni sistemi kabul etmiyoruz. Bunun içindir ki 11 Kasım 2013�ten bu yana birçoğumuz çocuklarımızı din derslerine göndermiyoruz. Okullardan bizlere ulaşan cevaplar oldukça çarpıcıdır. Cevaplara göre hiçbir dine inanmayanlar da Müslüman sayılıyor” dedi. Maskara, verdikleri hukuki mücadelenin yanında dersleri boykot etmeyi sürdüreceklerini söyledi. Veli Ali Gökbulut ise “Oğlum bu yıl 5. sınıfa gidiyor. Ders notlarının düşürülmesinden endişe ettiğimiz için mecburen din derslerine de gönderiyoruz. Ancak çocuğumu din derslerini almaya başladıktan sonra uykusundan sık sık korkarak ve ağlayarak uyandığını fark ettik. Derslerde gördüğü cinleri rüyasında gördüğünü düşünüyoruz. Zaman zaman gölgelerden korkuyor, farklı tepkiler geliştiriyor. Bu davranışları bizleri endişelendiriyor” şeklinde konuştu. İlhan Onat İlkokulu öğrencileri de açıklamaya bahçeden destek verdi.

Eğitim – Sen: ‘Skandal, zorunlu din derslerinin sonucudur’ - 21 Ocak 2014

Eğitim Sen, Ortaöğretime Geçiş Sistemi dahilinde yapılan SBS’de din dersinden muaf olan gayrimüslim öğrencilerin sonuçlarının sıfır almışçasına hesaplanmasına dair açıklama yaptı. Açıklamada, yaşanan skandalın Milli Eğitim Bakanlığı’nın 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almasının, gayrimüslimleri yok sayan politikalar sonucu olduğu belirtildi.Açıklamada “Milli Eğitim Bakanlığı`nın SBS yerine getirdiği Yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi skandallara rağmen yürütülmeye çalışılıyor. Geçen yıl yapılan SBS`de sonuçların yanlış hesaplandığı skandalının geçtiğimiz günlerde anlaşılmasının ardından, bu yılki sistemde de gayrimüslim öğrencilerin muaf oldukları din dersi sınavından “sıfır” almışçasına sonuçların hesaplanması, yeni bir skandalı gündemimize taşımıştır.

Bilindiği üzere MEB, tıpkı 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi, ortaöğretime geçiş sisteminde zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almıştır. Öğrencilerin dini inancı, mezhebi ya da dünya görüşüne bakmaksızın böylesine dayatmacı bir yaklaşımın hayata geçirilmesi başlı başına bir skandaldır. Dolayısıyla sınav sonuçlarında gayrimüslimlerin yok sayılması, seçmeli/zorunlu din dersleriyle farklı inanç gruplarını yok sayan politikaların sonucu olarak görülmelidir.Eğitim Sen olarak, öncelikle seçmeli/zorunlu din derslerinin kaldırılmasını ve sınav odaklı eğitim sistemine son verilmesini istiyoruz. Hiç kimsenin çocuklarımızın emeği ve geleceği ile oynamasına izin vermeyeceğiz!” denildi.

Hozat Emniyet Müdürlüğü’nden üniversitelilere fişleme - 21 Ocak 2014

Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün 2011 yılında, Meslek Yüksek Okulu’nda okuyan öğrencilerin isim listesini alıp, takip ettiği ve oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdığı ortaya çıktı. Tunceli’nin Hozat ilçesinde ortaya çıkan fişleme skandalıyla ilgili Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturmada, jandarma ve emniyetin bilgisayarların hard diskleri ilgili kurumlara inceletildi. Adli Tıp ve TÜBİTAK’a yaptırılan incelemede, hard disklerdeki belgelerin kamuoyuna yansıyan belgelerle aynı olduğu belirlendi. Hozat’ta 2007 ile 2011 yılları arasında gerçekleşen ve 2013 yılında ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında ortaya çıkan fişleme, izleme ve takip skandalına bir yenisi daha eklendi. Hozat ilçe Emniyet müdürlüğü bilgisayarlarında tespit edilen belgelere göre, Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü 2011 yılında, Tunceli Üniversitesi’ne bağlı ilçede eğitim veren Meslek Yüksek Okulu Büro yöneticiliği birinci sınıfında okuyan öğrencilerin isim listesini üniversiteden istedi. 50 öğrencinin isim listesini okul numarası ile birlikte alan polis, öğrencinin hareketlerini takip ettikten sonra oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdı. Fişlerde öğrencilerin isimlerinin karşısına görüşleri ile ilgili kanaat olarak, ‘normal’ ya da ‘aşırı’ yazıldığı görüldü. Üniversite öğrencilerinin dünya görüşü ile ilgili hazırlanan bu fişlerin de daha önceki fişlemelerle ilgili soruşturma yürüten Malatya Cumhuriyet Savcılığının soruşturma dosyasına girdi. Yine ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında yer alan başka bir belgeye göre ise, Hozat Kaymakamlığı, 2012 yılında Toplum Yararına Çalışma Programı kapsamında iş için başvuran 143 kişinin başvurularını ilçe emniyet müdürlüğüne gönderdi. Emniyet Müdürlüğünün de, 143 kişilik listeden 53 kişiyi, ailevi durumlarını araştırarak ve bunu yazı ile belirterek işe aldırmalarını sağladığı iddia edildi.

Tacizci Milli Eğitim Müdürü okula atandı - 24 Ocak 2014

İstanbul’da Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürü Şeref Çalışır, birlikte çalıştığı 2 kadının taciz şikayeti üzerine yaklaşık 2 ay önce ‘cinsel istismar’ suçundan 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmıştı. Çalışır’ın davası başta KESK’li kadınlar olmak üzere kadınların gündemi haline gelmiş soruşturma ve dava süresince eylemler yapılmıştı. Mahkemede tutuklanmasına karar verilen Çalışır, 50 bin lira kefalet ödeyerek serbest kalmış, Fatih İlçe Müdürlüğü’ne geri gelm-esi üzerine kadınlar İstanbul İl Milli Eğitim önünde eylem yapmıştı. Eylemler üzerine Çalışır İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istemişti. Bakanlık müfettişlerinin hakkında 2 kez soruşturma yaptığını ve suçsuz bularak ceza vermediğini iddia eden Çalışır, göreve döndü ve Yargıtay’a itiraz etti. Tepkiler üzerine de İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istedi. Çalışır, İl Milli Eğitim’e başvurup emeklilik dilekçesini geri aldı. Yöneticilik görevleri alınan Çalışır, 84 öğretmenin görev yaptığı ve 1823 öğrencinin öğrenim gördüğü Zeytinburnu Abay Ortaokulu’na sosyal bilgiler öğretmeni olarak atandı. 10 gün önce yapılan atamadan sonra Çalışır’ın yıllık izne çıkıp derslere girmediği öğrenildi. Çalışır’ın okula atandığıysa velilerden sır gibi saklanıyor.

Rektörlüğe mail atan öğrenciye soruşturma açıldı - 26 Ocak 2014

Ankara Üniversitesi’nde sene başından beri kampüskarta karşı protestolar ve üniversitelilerin tepkisi sürüyor. Rektörlük iki üniversiteliye kampüskarta yönelik itirazlarını gerekçe göstererek 9 ay uzaklaştırma verdi. Uzaklaştırmaların hukuksuz ve haksız olduğunu belirtmek için Hukuk

Fakültesi öğrencisi üniversiteli bir kadın ise Rektörlüğe bir mail attı. Rektörlüğün öğrencilerin bilgisi olmadan kampüskart uygulaması ile üniversitelileri kampüskartı kullanmaya mecbur bıraktığı belirtilen mailin ardından üniversiteli kadın hakkında Rektörlük tarafından soruşturma açıldı. Daha önce de defalarca üniversitelilere açtığı soruşturmalarla bilinen Rektör Erkan İbiş, kolektifler.net’in kampüskart ile ilgili yaptığı bir haber hakkında dava açmış ancak mahkeme davayı reddederek kapatmıştı.

Mahkeme: ‘Öğrenciler değil, polisi üniversiteye çağıranlar hatalı’ - 26 Ocak 2014

Eskişehir 5. Asliye Ceza Mahkemesi, YÖK’e karşı yapılacak eylem için Anadolu Üniversitesi’nde 4 Kasım 2010 tarihinde güvenlik güçlerinin sert şekilde müdahale etmesinin ardından açılan davada gerekçeli kararı hazırladı. Tüm öğrencilerin beraat ettiği davanın gerekçeli kararında üniversite yönetimi ve polis eleştirildi. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde, YÖK’e karşı yapacak eylem için stand açan ve afiş asan öğrencilere, Rektör Yardımcısı Meryem Akoğlan Kozak’ın talebiyle hem polis hem de özel güvenlik müdahale etmişti. Bu olayın ardından üniversite yönetimi maddi hasar yarattıkları gerekçesiyle öğrencilere 17 bin TL’lik fatura göndererek ödeme yapmalarını istedi. Ayrıca öğrenciler hakkında “görevi yaptırmamak için direnme”, “kamu malına zarar verme”, “cebir veya tehdit kullanarak eğitim ve öğretime engel olma” suçlamalarıyla dava açıldı. Tüm sanıkların beraat ettiği davanın gerekçeli kararı bir süre önce hazırlandı. Gerekçeli kararda, öğrencilerin eğitim ve öğretimi engellemekle suçladığını hatırlatan mahkeme, akademisyenlerin aksi yönde beyanda bulunduklarına ve yapılan fiziki incelemede olay yeri ile dersliklerin birbirlerinden oldukça uzak olduğuna dikkat çekti. Sanık öğrencilerin YÖK’ün kuruluş yıldönümünde yaptığı protesto gösterisinin de tamamen meşru amaçlar taşıdığını belirten mahkeme, üniversitelerin, ifade özgürlüğünün uygulanması açısından görevli ve sorumlu olduklarını hatırlattı. Davacı Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü’nün sert bir dille eleştirildiği kararda “Olayların bu aşamaya geliş sebebi müşteki idarenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına aykırılık teşkil eden haksız müdahalesidir. Müşteki idare, ifade ve toplantı özgürlüğüne çevreden gelebilecek herhangi bir saldırıyı önleme görevini yerine getirmesi gerekirken bizzat kendisi müdahaleyi yapan konumuna geçmiştir” denildi. Polisin müdahalesine kadar herhangi bir şiddet eylemi yaşanmadığına dikkat çeken mahkeme şunları kaydetti: “Güvenlik kuvvetleri tarafından yapılan müdahalenin meşru amaç gütmediği ve orantıldir. Kantindeki asıl zararın güvenlik kuvvetlerinin içeri girmek isterken camları kırmasından kaynaklandığı kabul edilmiştir. (…) Öğrenci sanıklar kendilerine yönelik orantısız müdahaleden kaçmak amacı ile tamamen kendini koruma içgüdüsü ile hareket etmiştir. Buradaki amaçlarının mala zarar verme olduğu düşünülmemiştir. Yine öğrenci sanıkların kantin içerisine müdahale edildiği esnada yüzlerini gizleme, eşya fırlatma şeklindeki eylemlerinin ise, sanıklara yönelik haksız saldırıyı defetmeye yönelik olduğu kabul edilmiş ve gerek mala zarar verme, gerekse görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşmadığı kanaatine varılmıştır.”

MEB’in azınlık öğrencileriyle mücadelesi: Önce fişleme, şimdi okuldan uzaklaştırma - 29 Ocak 2014

Azınlıkları fişlediği ortaya çıkan Milli Eğitim Bakanlığı, Rum olmamalarına karşın Rum okuluna kayıt oldukları için iki öğrenciyi okuldan uzaklaştırdı. Kıbrıs işgalinin yaşandığı

1974’ten bu yana kendi etnik unsurları dışında öğrenci kabul etmeleri yasak olan azınlık okulları, kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kalınca farklı etnik aidiyetten öğrencileri de kabul etmeye başladı. T24’ün haberine göre, bir Rum okulu da ilk kez geçen sene 5. ve 9. sınıftan iki öğrenciyi kabul etti. Milli Eğitim Bakanlığı iki öğrencinin kaydını 7 ay sonra fark etti.

Azınlıkları 1’den 5’e kadar soy kodlarıyla fişlediği, geçtiğimiz hafta İstanbul İl Milli Müdürlüğü’nden Şişli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gönderilen bir yazıyla ortaya çıkan devlet, 1 numaralı soy koduyla fişlediği Rumları uyardı, okula alınan iki öğrencinin 5 numaralı “Diğer Hıristiyan Unsurlar” soy koduna kayıtlı olduklarını söyledi ve iki öğrencinin okuldan atılmasını istedi. Okul yetkilileri biri Rumen, diğer, Bulgar iki öğrencisinin bir yıllık emekler-inin yanmaması için formül arayışına girişti. Bakanlıkla yapılan görüşmelerden sonra öğrencilerin e-okul sistemi üzerinden farklı bir okula nakli sağlandı.

YÖK’ün Disiplin Yönetmeliği değişti, yapısı korundu - 30 Ocak 2014

YÖK’ün Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kurulduğu tarihten bu yana üniversiteleri üniversite olmaktan çıkaran YÖK, yönetmelik değişikliğinde de kuruluş gerekçesini ve yapısını koruma gayreti güttü. Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu, disiplin yönetmeliğindeki değişiklikle ilgili “Üniversitelerin varlık nedenini ortadan kaldıran disiplin yönetmeliklerini kabul etmiyoruz” başlıklı bir basın açıklaması yayımladı. Değişiklikle “yönetim görevinden ayırma”, “görevinden çekilmiş sayma”, “üniversite öğretim mesleğinden çıkarma” gibi cezaların kaldırıldığı söyleminin gerçeği yansıtmadığını belirten Eğitim Sen, bu cezaların “kamu görevinden çıkarma” başlığı kapsamına alındığını ifade etti. Eğitim Sen, yıllardır iş yavaşlatma, grev gibi eylemlere katılmanın, ideolojik eylemlerde bulunulmasının, siyasi bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerler-inin asılmasının, çoğaltılmasının ve dağıtılmasının, en temel hak ve özgürlüklerin, demokratik hakların, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün suç sayılmaya devam ettiğinin altını çizdi. Açıklamada “Bilimsel tartışma ve açıklamalar dışında, yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına resmi konularda bilgi veya demeç verme” ile “Ders, seminer, konferans, laboratuvar, grafik çalışma, sınav gibi öğretim çalışmalarının yapılmasına engel olmak, görevlileri, öğrencileri eğitim-öğretim alanı dışına çıkartmak, görev yapılmasına engel olmak, öğrencileri bu tür davranışlara teşvik etmek veya zorlamak ya da bu maksatla yapılacak hareketlere her ne suretle olursa olsun iştirak etmek” maddelerinin de suç kapsamına alınmasına da tepki gösterildi. Sendika, bu maddeler ile toplumun aydınlanmasının hedef alındığını söyledi. Eğitim Sen, üniversiter yaşamı baskı ve denetim altına alan, akademik özgürlükleri, sendikal hak ve özgürlükleri suç sayan, makbul görünmeyen her eylemi ve düşünceyi cezalandırmayı amaçlayan disiplin yönetmeliklerini ve YÖK’ün varlığını kabul etmediğini ve mücadeleyi sürdüreceklerini açıkladı.

10

Page 12: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ

C. EĞİTİMDE GERİCİ POLİTİKA VE UYGULAMALAR SÜRÜYOR

Din öğretmeni: “Sünni Alevi ile evlenirse cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür” - 2 Ocak 2014

Amasya’nın Gümüşhacıköy ilçesi Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni olan Abdussamet Arslan “Bir Sünni Alevi ile evlenirse yüz kırk kırbaç cezası ile cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür”, “Kurtuluş Savaşı’na yardım eden bayanların başı kapalı olduğu için biz bu savaşı kazandık, bugün olsa kazanamayız”, “Bugün eteğini kısaltan yarın lisede en değerli şeyini kaybeder” şeklindeki sözleri tepki çekti. Velilerin şikâyeti üzerine soruşturma başlatılırken, okul müdürü Yakup Doluer olayın abartıldığını ileri sürerek “Ben ne soruşturma açtım ne de inceleme başlattım. Öğretmen masum, bir suçu yok. Bu olayın üzerine gidersek diğer öğretmenler de artık ders anlatırken ağzından bir şey kaçırmamak için rahatsız olacak. Bütün toplumu kucaklayıp, kazanmamız lazım” diye konuştu.Din dersi öğretmeni Abdussamet Arslan’ın söylemlerinin ardından okul yönetimi ve ilçe milli eğitim müdürlüğüne suç duyuru-sunda bulunan öğrenci velisi Ulaş Söylemez şunları söyledi: “O öğretmen, şortla gezmenin günah olduğunu söylüyor. Bir kız öğrencinin eteğine dokunarak katlayıp katlamadığını kontrol ederek ‘Siz şimdi eteğinizi böyle kısaltıyorsunuz, liseye gidince de en değerli şeyinizi kaybedi-yorsunuz’ diye konuşuyor. Erkek öğrencilere anne ve kız kardeşlerinin başlarını kapatmaları için telkinlerde bulunuyor. Alevi ile Sünni evliliklerinin günah olduğunu savunuyor. Öğretmenin bu tutumu çocuklarımızın psikolojini bozdu. Öğrenci velileri olarak öğretmen hakkındaki şikâyetimizi gidebildiği yere kadar götüreceğiz.” “Bu ne biçim öğretmen, bu ne biçim zihniyet?” ifadesini kullanan öğrenci velilerinden Sebiha Yürekli de şöyle konuştu: “Bir Sünninin bir Alevi ile evlenmesi durumunda 140 kırbaçla cezalandırılması gerektiğini nasıl söyler? Bu öğretmen Türkiye’nin getirildiği durumdan cesaret alıyor. Her şeyimize karışıyorlar. Okul müdürü Yakup Doluer’e şikâyet ediyoruz o olayı kapatmaya çalışıyor ve ‘İşi tatlıya bağlayalım, büyütmeyelim’ diyor. Biz veliler olarak bu işin peşini bırakmayacağız. ”Gümüşhacıköy’de geçen yıllarda da bu tür olayların yaşandığını, bu gibi insanların ceza almak yerine ödüllendirildiğini belirten Eğitim-Sen Gümüşhacıköy Şube Temsilcisi Emrah Parlak ise şu görüşleri kaydetti: “Gümüşhacıköy’de cinsiyet ve mezhep ayrımcılığını nedense son yıllarda sık sık yaşamaya başladık. Şimdi de Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni kız öğrencilere kapanması için baskı yapıyor, etek boylarını ölçüyor, etek boyu kısa olanın en değerli şeyini kaybedeceğini, Sünni birinin Alevi ile evlendiğinde 140 kırbaç vurulacağını söylüyor. Bu öğretmen bunları söylemek için cesareti yöneticilerden alıyor. Birçok veli ile görüştük ve olayın doğru olduğunu tespit ettik. Bu olaydan okul müdürünün de ilçe milli eğitim müdürünün de haberi olduğunu öğrendik ancak nedense üzerine gidilip de ilgililerden hesap sorma yerine bu olayı kapatmaya çalıştıklarını tespit ettik. Demokratik, laik bir ülkede eğitim camiasında bir öğretmen bunu konuşabiliyorsa burada yönetim boşluğu var demektir. Biz Eğitim-Sen temsilciliği olarak bunun takipçisi olacağız.”

Öğrencilere ‘ahlak’ takibi - 6 Ocak 2014

12 Eylül 2010’da tarihindeki referandumla yapılan anayasa değişikliğiyle fişlemelerin son bulduğu söylenmesine rağmen, önce Tunceli’de halkın fişlendiği, şimdi ise Gaziantep’te skan-

dal fişleme belgeleri ortaya çıktı. Belgelere göre Gaziantep Üniversitesi’ne bağlı olarak İslahiye’de okuyan öğrenciler sadece siyasi yönden değil, “ahlaki” olarak da fişlenmiş. Fişlemelerde öğrencilerin fotoğraflarının yanında, tüm kişisel ve iletişim bilgilerinin yanı sıra kimle ‘duygusal ilişki’ yaşadıkları, kimin kiminle arabada oturduğu gibi tamamen özel hayatı ilgilendiren bilgiler de yazıldı.Tunceli Hozat’ta vatandaşların tümünün takibe alındığını belgeleyen fişlemelerle ilgili soruşturma sürerken Gaziantep’te üniversite öğrencilerinin fişlendiği açığa çıktı.Milliyet’in ele geçirdiği belgelere göre fişlemeler özellikle Gaziantep Üniversitesi’nin İslahiye’deki fakülte ve yüksekokullarında okuyan öğrencileri hakkında.İl ve ilçedeki güvenlik birimlerince yapıldığı belirtilen fişlemelerde, öğrencilerin sadece siyasal düşünceleri değil özel hayatlarına dair bilgilerin de toplandığı görülüyor. Üstelik bu bilgiler, fişlerin “değerlendirme” bölümünde “özet” olarak nitelenen bölüme açık biçimde yazılı. Fişlerin, “özet” kısmı belgelerde açık biçimde görülürken, “detaylı” bölümler ortaya çıkmadı; burada hangi bilgilerin işlendiği de bilinmiyor.Bu fişleme belgelerinin ‘bilgi amaçlı’ olarak, üniversite dahil il ve ilçedeki birçok kamu kurum ve kuruluşuna da gönderildiği, fişlerin burada açığa çıktığı öğrenildi. İslahiye’deki üniversite çevreleri, fişlemeden haberleri olmadığını, emniyetin bu çalışmayı yaptığını belirtti. Çok sayıda öğrenci ise emniyet ve istihbarat tarafından sürekli takip edildiklerinden yakındı.Öğrenciler, İslahiye’deki üniversite yöneti-minin de fişlemelerden haberdar olduğunu savundu. Tesadüfen ele geçirilen fişlemelerde bilg-ileri yer alan öğrencilerin ise takip edildiklerini bilmedikleri belirtiliyor. İlçedeki bazı kaynaklar da fişleme belgelerinin üniversite bilgisayarından çıktığını, emniyetin düzenli olarak bazı bilg-ileri üniversite ile paylaştığını öne sürdü.Belgelerde kişilerin fotoğrafı, kimlik numarası, anne ve baba adı, doğum yeri ve tarihi, nüfusa kayıtlı olduğu yer, İslahiye’deki adresleri, telefon numaraları, elektronik posta adresi, velilerinin telefon numaraları ve adresleri yazıyor. Belgel-erdeki tarihler 2010’dan 2011 sonuna kadar fişleme yapıldığını gösteriyor. Ancak, fişlemelerin bu tarihten sonra da devam ettiği ve halen sürdüğü belirtiliyor.İsimlerini gizli tuttuğumuz öğrencilerle ilgili bazı belgelerin “özet” kısmında yer alan değerlendirmeler şöyle:

* (Erkek öğrenci) Psikolojik rahatsızlığı var. Olur olmaz şarkı-türkü söylüyor. Kurban bayramı tatiline gitti ve hâlâ dönmedi (21.12.2010). Yapılan kontrollerde 11 Nisan 2011 tarihinde de okulda olmadığı, okul idaresinden rahatsızlığından dolayı okulunu dondurduğu bilgisi alındı.

* (Kız öğrenci) 11 Mayıs 2010’da aynı okulda yaşayan F. ile problem yaşadığı, şahsın abisinin kendisini okuldan almak istediği ancak okula devam ettiği, sol görüşlü öğrencilerle görüldüğü.

* (Erkek öğrenci) Aynı okulda yaşayan A. ile duygusal arkadaşlığı olduğu, bu arkadaşlığının A.’nın sözde Kürt olduğu için ayrıldığı, kızın abisinin gelerek sıkıştırdığı ancak olumsuz bir durumun olmadığı.

* (Kız öğrenci) 2. sınıfta okuyan Ç. ile arkadaşlık yaptığı, samimi olarak kol kola gezdikleri.

Ankara’da okul tuvaletinde kamera - 8 Ocak 2014

Ankara’da Yenimahalle’de bulunan Alparaslan Anadolu Lisesi’nde erkek öğrencilerin

tuvaletlerine kamera yerleştirildiği öğrenildi. Erkekler tuvaletinde lavaboların tam üzerinde bulunan kamera şaşkınlık yarattı.Alparaslan Anadolu Lisesi Müdürü Musa Başıbüyük, 2010 yılında rotasyonla atandığını ve geldiğinde okulda kameraların yerleşmiş olduğunu söylerken, “Okulumuzun bir çok yerinde kameralar mevcut. Erkekler tuvaletinde de kamera takılı. Bu kameranın amacı, sigara içilmesini engellemek ve öğrencilerin birbirini darp etmesinin önüne geçmek” ifadelerini kullandı.Öğrenciler bu durumdan rahatsız olduklarını belirtirken, “Okulu-muzda sadece sınıflarda kamera yok, koridorlarda, bahçede, okul önünde her yerde izleniyoruz. Biz erkekler tuvaletinde kamera istemiyoruz. Resmen ‘Biri Bizi Gözetliyor’ yarışmasında olduğu gibi, her yerde gözetleniyoruz. O kadar gözetleniyoruz ki tuvalette dahi yalnız bırakılmıyoruz” dediler.

Alevi öğrenciye din dersi dayağı! - 10 Ocak 2014

Çorum’da 13 yaşındaki A.R.Ç., din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde konuştuğu iddiasıyla okul müdürü Şeref Bilal tarafından feci şekilde dövüldü.Kulağından kan gelen A.R.Ç. hastaneye kaldırıldı. Baba Tanju Ç., Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulundu. Kadıkırı Köyü İlköğretim Okulu’nda din kültür ve ahlak bilgisi dersi sırasında A.R.Ç. adlı öğrenci arkadaşı T.K. ile konuştu. Bu sırada Ayşe İmli adlı öğretmen dersleri dinlemedikleri için öğrencileri okul müdürü Şeref Bilal’a şikâyet etti.Baba Tanju Ç., “Biz Aleviyiz. Çocuğum din dersini dinlemediği için dövüldü. Sorumluların cezalandırılmasını istiyorum” dedi. Olayın duyulması üzerine Hacı Bektaşı Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Öztürk Türkdoğan ve Alevi Kültür Dernekleri Genel Sekreteri Ali Doğan, Çorum’a giderek incelemelerde bulundu. Türkdoğan, “Son yıllarda Aleviler üzerindeki baskılar artmıştır. Din dersini dinlemediği için bir Alevi çocuğu dövülmüştür. Bu bir insan hakları ihlalidir. Bu olayın takipçisi olacağız” diye konuştu. Geçmez ise, “Bu saldırılar bir devlet politikasıdır. Zorunlu din dersleri kaldırılmalı, Alevi çocuklarına yönelik bu asimilasyon politikası son bulmalıdır” dedi.

MEB’in gündemi: Liselerde türban serbestliği - 10 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanlığı’nın gündeminde olan değişiklik ile liselerde kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek. Milli Eğitim Bakanlığı liselerin sadece seçmeli Kur’an-ı Kerim derslerinde takılabilen türbanın tüm derslerde takılabilmesi için hazırlanıyor. Seta Vakfı’nda düzenlenen “2013 Eğitim Değerlendirme Çalıştayı”nda konuşan Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, bakanlığın bu yönde bir çalışması olduğuna işaret etti. Çalıştayda, ders bazlı türban kullanılmasının doğru olup olmadığının sorulması üzerine Müsteşar Tekin, “Şu anda ders bazlı benim de tasvip etmediğim bir uygulama söz konusu bu çalışma gündemimizde. Bu yıl biz kıyafetle ilgili düzenlemeyi yapmak zorundaydık. O yönetmeliğin biraz daha üzerinde çalışıp 2014�ün bahar aylarında çalışalım demiştik” dedi. Yapılması planlanan düzenleme ile lisede kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek.

Kadıköy’e 5inci imam hatip planı mecliste - 13 Ocak 2014

Acıbadem Dayanışması’nın, öğrenci ve velilerinin sahip çıktığı Kadıköy’deki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin taşınarak binanın imam hatip için kullanma planı meclise taşındı.İstanbul’un

Kadıköy İlçesi’nde bulunan ve Kadıköy, Acıbadem ve Yeldeğirmeni Mahalleleri halkına 5 kuşaktır hizmet veren Özdemiroğlu Ortaokulu’nun öğrencilerin ve velilerinin basın açıklamalarına, eylemlerine ve topladıkları 10 bini aşkın imzaya karşın Mayıs 2013�te imam hatip ortaokuluna dönüştürülmesinin ardından şimdi de, Acıbadem’de bulunan Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin Fikirtepe’ye taşınması ve binanın hemen yanındaki Kadıköy İmam Hatip Kız Lisesi’ne dönüştürülen okulla birleştirilerek İmam Hatip Kampüsü yapılması planı Meclis’e taşındı.CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yanıtlaması istemiyle verdiği önergede lisenin taşınması durumunda okulda eğitim gören yaklaşık 1200 öğrencinin ciddi bir mağduriyet yaşayacağını ve yakın çevrede erkek öğrencilerin gidebileceği bir devlet lisesinin olmadığını ifade ederek, Kadıköy sınırları içinde halihazırda eğitim veren 4 imam hatip okulu bulunmasına rağmen alınan kararın gerekçesini sordu.Daha önce de tüm itirazlara rağmen Özdemiroğlu Ortaokulu’nun imam hatip okuluna dönüştürüldüğünü, benzer bir dayatma ile Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin dönüştürülmesinin öğrenciler, öğretmenler ve veliler açısından adil bir uygulama olup olmadığını soran CHP’li Öğüt, şu soruları yöneltti:

- Velilerin itirazına rağmen dönüşümde ısrar edilecek midir?

- Acıbadem Dayanışması üyeleri, semtteki tarihi Çamlıca Kız Anadolu Lisesi’nin satışının gündemde olduğunu dile getirmektedir. Söz konusu iddia doğru mudur?

Öğrenci başına üç soruşturma! - 14 Ocak 2014

Öğrenci Kolektifleri Araştırma Birimi, İstanbul Üniversitesi 2013 – 2014 öğretim yılı soruşturma raporunu yayımladı. Yayımlanan raporda İstanbul Üniversitesi Rektörü Yunus Söylet’in göreve geldiğinden bu yana her fırsatta, öğrencilerine uyguladığı baskı politikaları ve açtırdığı soruşturmalarla “AKP’nin rektörü” sıfatına yakışır şekilde davrandığı belirtildi.Araştırma birimi ayrıca Rektör Söylet’in, okulda bedava çay dağıtmak, parasız yemek yemek, duvara şiir yazmak, fakülteye giriş yapmak gibi birçok konuda soruşturma açmayı, okuldaki muhalif sesleri kontrol altına almak için “çare” olarak gördüğünü söyledi. Raporda “2013 – 2014 öğretim yılında İstanbul Üniversitesi’nde okuyan 82 öğrenciye 251 adet soruşturma açılmıştır. Bu da demek oluyor ki 1 öğrenciye ortalama 3 soruşturma düşmektedir. Bu soruşturmalardan 121 tanesi bizzat Öğrenci Kolektifleri üyelerine açılan soruşturmalardır. Birçok soruşturma, üniversitenin içerisinde bulunan sivil polislerin rektörlüğe verdiği raporlar sonucu açılmaktadır. Sivil polislerin verdiği raporlar soruşturma dosyalarında gizli olarak tutulmaktadır. Rektör Söylet, okulda gayri resmi olarak bulunan polislerle birlikte kendi öğrencisini cezalandırmaktadır. Rekor soruşturma sayısı: Üniversitenin Edebiyat-Fen Fakültesi’nde okuyan ve sene başından beri hakkında 11 soruşturma açılan bir öğrenciye aittir. Her zaman açtığı komik soruşturmalarla gündeme gelen İstanbul Üniversitesi bu sene’de bu anlamsız tiyatroya bir an olsun ara vermedi.”deniliyor.

Kaymakamlıktan ailelere ‘çocuklarınızın müslüman olmadığını kanıtlayın’- 18 Ocak 2014

İzmir’in Narlıdere ilçesinde 11 Kasım tarihinden bu yana çocuklarını zorunlu din derslerine göndermeyen çoğunluğu Alevi ailelere okul yönetimi gönderdiği yazı ile çocuklarının Müslü-

man olmadığını kanıtlamalarını istedi. İlçe Kaymakamlığı’ndan gelen “Musevi ve Hıristiyan olduğunu belgeleyebilen öğrencilerin din derslerine girmeleri zorunlu değildir” yazısını ailelere gönderen Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü çocukların Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerine girmelerinin zorunluğu olduğunu vurguladı.Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü tarafından ailelere gönderilen kaymakamlık yazısında Talim ve Terbiye Kurulu’nun kararına atıfla “T.C. uyruklu Hıristiyan ve Musevilik dinlerine mensup öğrencilerin bu dinlerden birine mensup olduklarını belgelendirmeleri kaydı ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine girmeleri zorunlu değildir” denildi.Dini inancı olmayanları, Alevileri ve diğer dinsel grupları yok sayan karara tepki gösteren veliler okul yönetiminden gelen yazıya sert tepki gösterdi. Zorunlu din dersi dayatmasının kabul edilemez olduğunu belirten aileler Narlıdere Demokrasi Meydanı’nda toplanarak İlhan Onat İlkokulu’na yürüdü. Veliler adına İlhan Onat İlkokulu önünde yapılan açıklamada konuşan Songül Maskara “Eğitim sistemi AKP hükümeti ile sadece bir dinin mezhebine uygun hale getirilmiştir. Seçmeli din derslerini dahi zorunlu hale getiren yeni sistemi kabul etmiyoruz. Bunun içindir ki 11 Kasım 2013�ten bu yana birçoğumuz çocuklarımızı din derslerine göndermiyoruz. Okullardan bizlere ulaşan cevaplar oldukça çarpıcıdır. Cevaplara göre hiçbir dine inanmayanlar da Müslüman sayılıyor” dedi. Maskara, verdikleri hukuki mücadelenin yanında dersleri boykot etmeyi sürdüreceklerini söyledi. Veli Ali Gökbulut ise “Oğlum bu yıl 5. sınıfa gidiyor. Ders notlarının düşürülmesinden endişe ettiğimiz için mecburen din derslerine de gönderiyoruz. Ancak çocuğumu din derslerini almaya başladıktan sonra uykusundan sık sık korkarak ve ağlayarak uyandığını fark ettik. Derslerde gördüğü cinleri rüyasında gördüğünü düşünüyoruz. Zaman zaman gölgelerden korkuyor, farklı tepkiler geliştiriyor. Bu davranışları bizleri endişelendiriyor” şeklinde konuştu. İlhan Onat İlkokulu öğrencileri de açıklamaya bahçeden destek verdi.

Eğitim – Sen: ‘Skandal, zorunlu din derslerinin sonucudur’ - 21 Ocak 2014

Eğitim Sen, Ortaöğretime Geçiş Sistemi dahilinde yapılan SBS’de din dersinden muaf olan gayrimüslim öğrencilerin sonuçlarının sıfır almışçasına hesaplanmasına dair açıklama yaptı. Açıklamada, yaşanan skandalın Milli Eğitim Bakanlığı’nın 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almasının, gayrimüslimleri yok sayan politikalar sonucu olduğu belirtildi.Açıklamada “Milli Eğitim Bakanlığı`nın SBS yerine getirdiği Yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi skandallara rağmen yürütülmeye çalışılıyor. Geçen yıl yapılan SBS`de sonuçların yanlış hesaplandığı skandalının geçtiğimiz günlerde anlaşılmasının ardından, bu yılki sistemde de gayrimüslim öğrencilerin muaf oldukları din dersi sınavından “sıfır” almışçasına sonuçların hesaplanması, yeni bir skandalı gündemimize taşımıştır.

Bilindiği üzere MEB, tıpkı 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi, ortaöğretime geçiş sisteminde zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almıştır. Öğrencilerin dini inancı, mezhebi ya da dünya görüşüne bakmaksızın böylesine dayatmacı bir yaklaşımın hayata geçirilmesi başlı başına bir skandaldır. Dolayısıyla sınav sonuçlarında gayrimüslimlerin yok sayılması, seçmeli/zorunlu din dersleriyle farklı inanç gruplarını yok sayan politikaların sonucu olarak görülmelidir.Eğitim Sen olarak, öncelikle seçmeli/zorunlu din derslerinin kaldırılmasını ve sınav odaklı eğitim sistemine son verilmesini istiyoruz. Hiç kimsenin çocuklarımızın emeği ve geleceği ile oynamasına izin vermeyeceğiz!” denildi.

Hozat Emniyet Müdürlüğü’nden üniversitelilere fişleme - 21 Ocak 2014

Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün 2011 yılında, Meslek Yüksek Okulu’nda okuyan öğrencilerin isim listesini alıp, takip ettiği ve oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdığı ortaya çıktı. Tunceli’nin Hozat ilçesinde ortaya çıkan fişleme skandalıyla ilgili Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturmada, jandarma ve emniyetin bilgisayarların hard diskleri ilgili kurumlara inceletildi. Adli Tıp ve TÜBİTAK’a yaptırılan incelemede, hard disklerdeki belgelerin kamuoyuna yansıyan belgelerle aynı olduğu belirlendi. Hozat’ta 2007 ile 2011 yılları arasında gerçekleşen ve 2013 yılında ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında ortaya çıkan fişleme, izleme ve takip skandalına bir yenisi daha eklendi. Hozat ilçe Emniyet müdürlüğü bilgisayarlarında tespit edilen belgelere göre, Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü 2011 yılında, Tunceli Üniversitesi’ne bağlı ilçede eğitim veren Meslek Yüksek Okulu Büro yöneticiliği birinci sınıfında okuyan öğrencilerin isim listesini üniversiteden istedi. 50 öğrencinin isim listesini okul numarası ile birlikte alan polis, öğrencinin hareketlerini takip ettikten sonra oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdı. Fişlerde öğrencilerin isimlerinin karşısına görüşleri ile ilgili kanaat olarak, ‘normal’ ya da ‘aşırı’ yazıldığı görüldü. Üniversite öğrencilerinin dünya görüşü ile ilgili hazırlanan bu fişlerin de daha önceki fişlemelerle ilgili soruşturma yürüten Malatya Cumhuriyet Savcılığının soruşturma dosyasına girdi. Yine ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında yer alan başka bir belgeye göre ise, Hozat Kaymakamlığı, 2012 yılında Toplum Yararına Çalışma Programı kapsamında iş için başvuran 143 kişinin başvurularını ilçe emniyet müdürlüğüne gönderdi. Emniyet Müdürlüğünün de, 143 kişilik listeden 53 kişiyi, ailevi durumlarını araştırarak ve bunu yazı ile belirterek işe aldırmalarını sağladığı iddia edildi.

Tacizci Milli Eğitim Müdürü okula atandı - 24 Ocak 2014

İstanbul’da Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürü Şeref Çalışır, birlikte çalıştığı 2 kadının taciz şikayeti üzerine yaklaşık 2 ay önce ‘cinsel istismar’ suçundan 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmıştı. Çalışır’ın davası başta KESK’li kadınlar olmak üzere kadınların gündemi haline gelmiş soruşturma ve dava süresince eylemler yapılmıştı. Mahkemede tutuklanmasına karar verilen Çalışır, 50 bin lira kefalet ödeyerek serbest kalmış, Fatih İlçe Müdürlüğü’ne geri gelm-esi üzerine kadınlar İstanbul İl Milli Eğitim önünde eylem yapmıştı. Eylemler üzerine Çalışır İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istemişti. Bakanlık müfettişlerinin hakkında 2 kez soruşturma yaptığını ve suçsuz bularak ceza vermediğini iddia eden Çalışır, göreve döndü ve Yargıtay’a itiraz etti. Tepkiler üzerine de İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istedi. Çalışır, İl Milli Eğitim’e başvurup emeklilik dilekçesini geri aldı. Yöneticilik görevleri alınan Çalışır, 84 öğretmenin görev yaptığı ve 1823 öğrencinin öğrenim gördüğü Zeytinburnu Abay Ortaokulu’na sosyal bilgiler öğretmeni olarak atandı. 10 gün önce yapılan atamadan sonra Çalışır’ın yıllık izne çıkıp derslere girmediği öğrenildi. Çalışır’ın okula atandığıysa velilerden sır gibi saklanıyor.

Rektörlüğe mail atan öğrenciye soruşturma açıldı - 26 Ocak 2014

Ankara Üniversitesi’nde sene başından beri kampüskarta karşı protestolar ve üniversitelilerin tepkisi sürüyor. Rektörlük iki üniversiteliye kampüskarta yönelik itirazlarını gerekçe göstererek 9 ay uzaklaştırma verdi. Uzaklaştırmaların hukuksuz ve haksız olduğunu belirtmek için Hukuk

Fakültesi öğrencisi üniversiteli bir kadın ise Rektörlüğe bir mail attı. Rektörlüğün öğrencilerin bilgisi olmadan kampüskart uygulaması ile üniversitelileri kampüskartı kullanmaya mecbur bıraktığı belirtilen mailin ardından üniversiteli kadın hakkında Rektörlük tarafından soruşturma açıldı. Daha önce de defalarca üniversitelilere açtığı soruşturmalarla bilinen Rektör Erkan İbiş, kolektifler.net’in kampüskart ile ilgili yaptığı bir haber hakkında dava açmış ancak mahkeme davayı reddederek kapatmıştı.

Mahkeme: ‘Öğrenciler değil, polisi üniversiteye çağıranlar hatalı’ - 26 Ocak 2014

Eskişehir 5. Asliye Ceza Mahkemesi, YÖK’e karşı yapılacak eylem için Anadolu Üniversitesi’nde 4 Kasım 2010 tarihinde güvenlik güçlerinin sert şekilde müdahale etmesinin ardından açılan davada gerekçeli kararı hazırladı. Tüm öğrencilerin beraat ettiği davanın gerekçeli kararında üniversite yönetimi ve polis eleştirildi. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde, YÖK’e karşı yapacak eylem için stand açan ve afiş asan öğrencilere, Rektör Yardımcısı Meryem Akoğlan Kozak’ın talebiyle hem polis hem de özel güvenlik müdahale etmişti. Bu olayın ardından üniversite yönetimi maddi hasar yarattıkları gerekçesiyle öğrencilere 17 bin TL’lik fatura göndererek ödeme yapmalarını istedi. Ayrıca öğrenciler hakkında “görevi yaptırmamak için direnme”, “kamu malına zarar verme”, “cebir veya tehdit kullanarak eğitim ve öğretime engel olma” suçlamalarıyla dava açıldı. Tüm sanıkların beraat ettiği davanın gerekçeli kararı bir süre önce hazırlandı. Gerekçeli kararda, öğrencilerin eğitim ve öğretimi engellemekle suçladığını hatırlatan mahkeme, akademisyenlerin aksi yönde beyanda bulunduklarına ve yapılan fiziki incelemede olay yeri ile dersliklerin birbirlerinden oldukça uzak olduğuna dikkat çekti. Sanık öğrencilerin YÖK’ün kuruluş yıldönümünde yaptığı protesto gösterisinin de tamamen meşru amaçlar taşıdığını belirten mahkeme, üniversitelerin, ifade özgürlüğünün uygulanması açısından görevli ve sorumlu olduklarını hatırlattı. Davacı Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü’nün sert bir dille eleştirildiği kararda “Olayların bu aşamaya geliş sebebi müşteki idarenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına aykırılık teşkil eden haksız müdahalesidir. Müşteki idare, ifade ve toplantı özgürlüğüne çevreden gelebilecek herhangi bir saldırıyı önleme görevini yerine getirmesi gerekirken bizzat kendisi müdahaleyi yapan konumuna geçmiştir” denildi. Polisin müdahalesine kadar herhangi bir şiddet eylemi yaşanmadığına dikkat çeken mahkeme şunları kaydetti: “Güvenlik kuvvetleri tarafından yapılan müdahalenin meşru amaç gütmediği ve orantıldir. Kantindeki asıl zararın güvenlik kuvvetlerinin içeri girmek isterken camları kırmasından kaynaklandığı kabul edilmiştir. (…) Öğrenci sanıklar kendilerine yönelik orantısız müdahaleden kaçmak amacı ile tamamen kendini koruma içgüdüsü ile hareket etmiştir. Buradaki amaçlarının mala zarar verme olduğu düşünülmemiştir. Yine öğrenci sanıkların kantin içerisine müdahale edildiği esnada yüzlerini gizleme, eşya fırlatma şeklindeki eylemlerinin ise, sanıklara yönelik haksız saldırıyı defetmeye yönelik olduğu kabul edilmiş ve gerek mala zarar verme, gerekse görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşmadığı kanaatine varılmıştır.”

MEB’in azınlık öğrencileriyle mücadelesi: Önce fişleme, şimdi okuldan uzaklaştırma - 29 Ocak 2014

Azınlıkları fişlediği ortaya çıkan Milli Eğitim Bakanlığı, Rum olmamalarına karşın Rum okuluna kayıt oldukları için iki öğrenciyi okuldan uzaklaştırdı. Kıbrıs işgalinin yaşandığı

1974’ten bu yana kendi etnik unsurları dışında öğrenci kabul etmeleri yasak olan azınlık okulları, kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kalınca farklı etnik aidiyetten öğrencileri de kabul etmeye başladı. T24’ün haberine göre, bir Rum okulu da ilk kez geçen sene 5. ve 9. sınıftan iki öğrenciyi kabul etti. Milli Eğitim Bakanlığı iki öğrencinin kaydını 7 ay sonra fark etti.

Azınlıkları 1’den 5’e kadar soy kodlarıyla fişlediği, geçtiğimiz hafta İstanbul İl Milli Müdürlüğü’nden Şişli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gönderilen bir yazıyla ortaya çıkan devlet, 1 numaralı soy koduyla fişlediği Rumları uyardı, okula alınan iki öğrencinin 5 numaralı “Diğer Hıristiyan Unsurlar” soy koduna kayıtlı olduklarını söyledi ve iki öğrencinin okuldan atılmasını istedi. Okul yetkilileri biri Rumen, diğer, Bulgar iki öğrencisinin bir yıllık emekler-inin yanmaması için formül arayışına girişti. Bakanlıkla yapılan görüşmelerden sonra öğrencilerin e-okul sistemi üzerinden farklı bir okula nakli sağlandı.

YÖK’ün Disiplin Yönetmeliği değişti, yapısı korundu - 30 Ocak 2014

YÖK’ün Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kurulduğu tarihten bu yana üniversiteleri üniversite olmaktan çıkaran YÖK, yönetmelik değişikliğinde de kuruluş gerekçesini ve yapısını koruma gayreti güttü. Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu, disiplin yönetmeliğindeki değişiklikle ilgili “Üniversitelerin varlık nedenini ortadan kaldıran disiplin yönetmeliklerini kabul etmiyoruz” başlıklı bir basın açıklaması yayımladı. Değişiklikle “yönetim görevinden ayırma”, “görevinden çekilmiş sayma”, “üniversite öğretim mesleğinden çıkarma” gibi cezaların kaldırıldığı söyleminin gerçeği yansıtmadığını belirten Eğitim Sen, bu cezaların “kamu görevinden çıkarma” başlığı kapsamına alındığını ifade etti. Eğitim Sen, yıllardır iş yavaşlatma, grev gibi eylemlere katılmanın, ideolojik eylemlerde bulunulmasının, siyasi bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerler-inin asılmasının, çoğaltılmasının ve dağıtılmasının, en temel hak ve özgürlüklerin, demokratik hakların, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün suç sayılmaya devam ettiğinin altını çizdi. Açıklamada “Bilimsel tartışma ve açıklamalar dışında, yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına resmi konularda bilgi veya demeç verme” ile “Ders, seminer, konferans, laboratuvar, grafik çalışma, sınav gibi öğretim çalışmalarının yapılmasına engel olmak, görevlileri, öğrencileri eğitim-öğretim alanı dışına çıkartmak, görev yapılmasına engel olmak, öğrencileri bu tür davranışlara teşvik etmek veya zorlamak ya da bu maksatla yapılacak hareketlere her ne suretle olursa olsun iştirak etmek” maddelerinin de suç kapsamına alınmasına da tepki gösterildi. Sendika, bu maddeler ile toplumun aydınlanmasının hedef alındığını söyledi. Eğitim Sen, üniversiter yaşamı baskı ve denetim altına alan, akademik özgürlükleri, sendikal hak ve özgürlükleri suç sayan, makbul görünmeyen her eylemi ve düşünceyi cezalandırmayı amaçlayan disiplin yönetmeliklerini ve YÖK’ün varlığını kabul etmediğini ve mücadeleyi sürdüreceklerini açıkladı.

11

Page 13: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ

C. EĞİTİMDE GERİCİ POLİTİKA VE UYGULAMALAR SÜRÜYOR

Din öğretmeni: “Sünni Alevi ile evlenirse cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür” - 2 Ocak 2014

Amasya’nın Gümüşhacıköy ilçesi Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni olan Abdussamet Arslan “Bir Sünni Alevi ile evlenirse yüz kırk kırbaç cezası ile cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür”, “Kurtuluş Savaşı’na yardım eden bayanların başı kapalı olduğu için biz bu savaşı kazandık, bugün olsa kazanamayız”, “Bugün eteğini kısaltan yarın lisede en değerli şeyini kaybeder” şeklindeki sözleri tepki çekti. Velilerin şikâyeti üzerine soruşturma başlatılırken, okul müdürü Yakup Doluer olayın abartıldığını ileri sürerek “Ben ne soruşturma açtım ne de inceleme başlattım. Öğretmen masum, bir suçu yok. Bu olayın üzerine gidersek diğer öğretmenler de artık ders anlatırken ağzından bir şey kaçırmamak için rahatsız olacak. Bütün toplumu kucaklayıp, kazanmamız lazım” diye konuştu.Din dersi öğretmeni Abdussamet Arslan’ın söylemlerinin ardından okul yönetimi ve ilçe milli eğitim müdürlüğüne suç duyuru-sunda bulunan öğrenci velisi Ulaş Söylemez şunları söyledi: “O öğretmen, şortla gezmenin günah olduğunu söylüyor. Bir kız öğrencinin eteğine dokunarak katlayıp katlamadığını kontrol ederek ‘Siz şimdi eteğinizi böyle kısaltıyorsunuz, liseye gidince de en değerli şeyinizi kaybedi-yorsunuz’ diye konuşuyor. Erkek öğrencilere anne ve kız kardeşlerinin başlarını kapatmaları için telkinlerde bulunuyor. Alevi ile Sünni evliliklerinin günah olduğunu savunuyor. Öğretmenin bu tutumu çocuklarımızın psikolojini bozdu. Öğrenci velileri olarak öğretmen hakkındaki şikâyetimizi gidebildiği yere kadar götüreceğiz.” “Bu ne biçim öğretmen, bu ne biçim zihniyet?” ifadesini kullanan öğrenci velilerinden Sebiha Yürekli de şöyle konuştu: “Bir Sünninin bir Alevi ile evlenmesi durumunda 140 kırbaçla cezalandırılması gerektiğini nasıl söyler? Bu öğretmen Türkiye’nin getirildiği durumdan cesaret alıyor. Her şeyimize karışıyorlar. Okul müdürü Yakup Doluer’e şikâyet ediyoruz o olayı kapatmaya çalışıyor ve ‘İşi tatlıya bağlayalım, büyütmeyelim’ diyor. Biz veliler olarak bu işin peşini bırakmayacağız. ”Gümüşhacıköy’de geçen yıllarda da bu tür olayların yaşandığını, bu gibi insanların ceza almak yerine ödüllendirildiğini belirten Eğitim-Sen Gümüşhacıköy Şube Temsilcisi Emrah Parlak ise şu görüşleri kaydetti: “Gümüşhacıköy’de cinsiyet ve mezhep ayrımcılığını nedense son yıllarda sık sık yaşamaya başladık. Şimdi de Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni kız öğrencilere kapanması için baskı yapıyor, etek boylarını ölçüyor, etek boyu kısa olanın en değerli şeyini kaybedeceğini, Sünni birinin Alevi ile evlendiğinde 140 kırbaç vurulacağını söylüyor. Bu öğretmen bunları söylemek için cesareti yöneticilerden alıyor. Birçok veli ile görüştük ve olayın doğru olduğunu tespit ettik. Bu olaydan okul müdürünün de ilçe milli eğitim müdürünün de haberi olduğunu öğrendik ancak nedense üzerine gidilip de ilgililerden hesap sorma yerine bu olayı kapatmaya çalıştıklarını tespit ettik. Demokratik, laik bir ülkede eğitim camiasında bir öğretmen bunu konuşabiliyorsa burada yönetim boşluğu var demektir. Biz Eğitim-Sen temsilciliği olarak bunun takipçisi olacağız.”

Öğrencilere ‘ahlak’ takibi - 6 Ocak 2014

12 Eylül 2010’da tarihindeki referandumla yapılan anayasa değişikliğiyle fişlemelerin son bulduğu söylenmesine rağmen, önce Tunceli’de halkın fişlendiği, şimdi ise Gaziantep’te skan-

dal fişleme belgeleri ortaya çıktı. Belgelere göre Gaziantep Üniversitesi’ne bağlı olarak İslahiye’de okuyan öğrenciler sadece siyasi yönden değil, “ahlaki” olarak da fişlenmiş. Fişlemelerde öğrencilerin fotoğraflarının yanında, tüm kişisel ve iletişim bilgilerinin yanı sıra kimle ‘duygusal ilişki’ yaşadıkları, kimin kiminle arabada oturduğu gibi tamamen özel hayatı ilgilendiren bilgiler de yazıldı.Tunceli Hozat’ta vatandaşların tümünün takibe alındığını belgeleyen fişlemelerle ilgili soruşturma sürerken Gaziantep’te üniversite öğrencilerinin fişlendiği açığa çıktı.Milliyet’in ele geçirdiği belgelere göre fişlemeler özellikle Gaziantep Üniversitesi’nin İslahiye’deki fakülte ve yüksekokullarında okuyan öğrencileri hakkında.İl ve ilçedeki güvenlik birimlerince yapıldığı belirtilen fişlemelerde, öğrencilerin sadece siyasal düşünceleri değil özel hayatlarına dair bilgilerin de toplandığı görülüyor. Üstelik bu bilgiler, fişlerin “değerlendirme” bölümünde “özet” olarak nitelenen bölüme açık biçimde yazılı. Fişlerin, “özet” kısmı belgelerde açık biçimde görülürken, “detaylı” bölümler ortaya çıkmadı; burada hangi bilgilerin işlendiği de bilinmiyor.Bu fişleme belgelerinin ‘bilgi amaçlı’ olarak, üniversite dahil il ve ilçedeki birçok kamu kurum ve kuruluşuna da gönderildiği, fişlerin burada açığa çıktığı öğrenildi. İslahiye’deki üniversite çevreleri, fişlemeden haberleri olmadığını, emniyetin bu çalışmayı yaptığını belirtti. Çok sayıda öğrenci ise emniyet ve istihbarat tarafından sürekli takip edildiklerinden yakındı.Öğrenciler, İslahiye’deki üniversite yöneti-minin de fişlemelerden haberdar olduğunu savundu. Tesadüfen ele geçirilen fişlemelerde bilg-ileri yer alan öğrencilerin ise takip edildiklerini bilmedikleri belirtiliyor. İlçedeki bazı kaynaklar da fişleme belgelerinin üniversite bilgisayarından çıktığını, emniyetin düzenli olarak bazı bilg-ileri üniversite ile paylaştığını öne sürdü.Belgelerde kişilerin fotoğrafı, kimlik numarası, anne ve baba adı, doğum yeri ve tarihi, nüfusa kayıtlı olduğu yer, İslahiye’deki adresleri, telefon numaraları, elektronik posta adresi, velilerinin telefon numaraları ve adresleri yazıyor. Belgel-erdeki tarihler 2010’dan 2011 sonuna kadar fişleme yapıldığını gösteriyor. Ancak, fişlemelerin bu tarihten sonra da devam ettiği ve halen sürdüğü belirtiliyor.İsimlerini gizli tuttuğumuz öğrencilerle ilgili bazı belgelerin “özet” kısmında yer alan değerlendirmeler şöyle:

* (Erkek öğrenci) Psikolojik rahatsızlığı var. Olur olmaz şarkı-türkü söylüyor. Kurban bayramı tatiline gitti ve hâlâ dönmedi (21.12.2010). Yapılan kontrollerde 11 Nisan 2011 tarihinde de okulda olmadığı, okul idaresinden rahatsızlığından dolayı okulunu dondurduğu bilgisi alındı.

* (Kız öğrenci) 11 Mayıs 2010’da aynı okulda yaşayan F. ile problem yaşadığı, şahsın abisinin kendisini okuldan almak istediği ancak okula devam ettiği, sol görüşlü öğrencilerle görüldüğü.

* (Erkek öğrenci) Aynı okulda yaşayan A. ile duygusal arkadaşlığı olduğu, bu arkadaşlığının A.’nın sözde Kürt olduğu için ayrıldığı, kızın abisinin gelerek sıkıştırdığı ancak olumsuz bir durumun olmadığı.

* (Kız öğrenci) 2. sınıfta okuyan Ç. ile arkadaşlık yaptığı, samimi olarak kol kola gezdikleri.

Ankara’da okul tuvaletinde kamera - 8 Ocak 2014

Ankara’da Yenimahalle’de bulunan Alparaslan Anadolu Lisesi’nde erkek öğrencilerin

tuvaletlerine kamera yerleştirildiği öğrenildi. Erkekler tuvaletinde lavaboların tam üzerinde bulunan kamera şaşkınlık yarattı.Alparaslan Anadolu Lisesi Müdürü Musa Başıbüyük, 2010 yılında rotasyonla atandığını ve geldiğinde okulda kameraların yerleşmiş olduğunu söylerken, “Okulumuzun bir çok yerinde kameralar mevcut. Erkekler tuvaletinde de kamera takılı. Bu kameranın amacı, sigara içilmesini engellemek ve öğrencilerin birbirini darp etmesinin önüne geçmek” ifadelerini kullandı.Öğrenciler bu durumdan rahatsız olduklarını belirtirken, “Okulu-muzda sadece sınıflarda kamera yok, koridorlarda, bahçede, okul önünde her yerde izleniyoruz. Biz erkekler tuvaletinde kamera istemiyoruz. Resmen ‘Biri Bizi Gözetliyor’ yarışmasında olduğu gibi, her yerde gözetleniyoruz. O kadar gözetleniyoruz ki tuvalette dahi yalnız bırakılmıyoruz” dediler.

Alevi öğrenciye din dersi dayağı! - 10 Ocak 2014

Çorum’da 13 yaşındaki A.R.Ç., din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde konuştuğu iddiasıyla okul müdürü Şeref Bilal tarafından feci şekilde dövüldü.Kulağından kan gelen A.R.Ç. hastaneye kaldırıldı. Baba Tanju Ç., Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulundu. Kadıkırı Köyü İlköğretim Okulu’nda din kültür ve ahlak bilgisi dersi sırasında A.R.Ç. adlı öğrenci arkadaşı T.K. ile konuştu. Bu sırada Ayşe İmli adlı öğretmen dersleri dinlemedikleri için öğrencileri okul müdürü Şeref Bilal’a şikâyet etti.Baba Tanju Ç., “Biz Aleviyiz. Çocuğum din dersini dinlemediği için dövüldü. Sorumluların cezalandırılmasını istiyorum” dedi. Olayın duyulması üzerine Hacı Bektaşı Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Öztürk Türkdoğan ve Alevi Kültür Dernekleri Genel Sekreteri Ali Doğan, Çorum’a giderek incelemelerde bulundu. Türkdoğan, “Son yıllarda Aleviler üzerindeki baskılar artmıştır. Din dersini dinlemediği için bir Alevi çocuğu dövülmüştür. Bu bir insan hakları ihlalidir. Bu olayın takipçisi olacağız” diye konuştu. Geçmez ise, “Bu saldırılar bir devlet politikasıdır. Zorunlu din dersleri kaldırılmalı, Alevi çocuklarına yönelik bu asimilasyon politikası son bulmalıdır” dedi.

MEB’in gündemi: Liselerde türban serbestliği - 10 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanlığı’nın gündeminde olan değişiklik ile liselerde kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek. Milli Eğitim Bakanlığı liselerin sadece seçmeli Kur’an-ı Kerim derslerinde takılabilen türbanın tüm derslerde takılabilmesi için hazırlanıyor. Seta Vakfı’nda düzenlenen “2013 Eğitim Değerlendirme Çalıştayı”nda konuşan Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, bakanlığın bu yönde bir çalışması olduğuna işaret etti. Çalıştayda, ders bazlı türban kullanılmasının doğru olup olmadığının sorulması üzerine Müsteşar Tekin, “Şu anda ders bazlı benim de tasvip etmediğim bir uygulama söz konusu bu çalışma gündemimizde. Bu yıl biz kıyafetle ilgili düzenlemeyi yapmak zorundaydık. O yönetmeliğin biraz daha üzerinde çalışıp 2014�ün bahar aylarında çalışalım demiştik” dedi. Yapılması planlanan düzenleme ile lisede kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek.

Kadıköy’e 5inci imam hatip planı mecliste - 13 Ocak 2014

Acıbadem Dayanışması’nın, öğrenci ve velilerinin sahip çıktığı Kadıköy’deki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin taşınarak binanın imam hatip için kullanma planı meclise taşındı.İstanbul’un

Kadıköy İlçesi’nde bulunan ve Kadıköy, Acıbadem ve Yeldeğirmeni Mahalleleri halkına 5 kuşaktır hizmet veren Özdemiroğlu Ortaokulu’nun öğrencilerin ve velilerinin basın açıklamalarına, eylemlerine ve topladıkları 10 bini aşkın imzaya karşın Mayıs 2013�te imam hatip ortaokuluna dönüştürülmesinin ardından şimdi de, Acıbadem’de bulunan Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin Fikirtepe’ye taşınması ve binanın hemen yanındaki Kadıköy İmam Hatip Kız Lisesi’ne dönüştürülen okulla birleştirilerek İmam Hatip Kampüsü yapılması planı Meclis’e taşındı.CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yanıtlaması istemiyle verdiği önergede lisenin taşınması durumunda okulda eğitim gören yaklaşık 1200 öğrencinin ciddi bir mağduriyet yaşayacağını ve yakın çevrede erkek öğrencilerin gidebileceği bir devlet lisesinin olmadığını ifade ederek, Kadıköy sınırları içinde halihazırda eğitim veren 4 imam hatip okulu bulunmasına rağmen alınan kararın gerekçesini sordu.Daha önce de tüm itirazlara rağmen Özdemiroğlu Ortaokulu’nun imam hatip okuluna dönüştürüldüğünü, benzer bir dayatma ile Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin dönüştürülmesinin öğrenciler, öğretmenler ve veliler açısından adil bir uygulama olup olmadığını soran CHP’li Öğüt, şu soruları yöneltti:

- Velilerin itirazına rağmen dönüşümde ısrar edilecek midir?

- Acıbadem Dayanışması üyeleri, semtteki tarihi Çamlıca Kız Anadolu Lisesi’nin satışının gündemde olduğunu dile getirmektedir. Söz konusu iddia doğru mudur?

Öğrenci başına üç soruşturma! - 14 Ocak 2014

Öğrenci Kolektifleri Araştırma Birimi, İstanbul Üniversitesi 2013 – 2014 öğretim yılı soruşturma raporunu yayımladı. Yayımlanan raporda İstanbul Üniversitesi Rektörü Yunus Söylet’in göreve geldiğinden bu yana her fırsatta, öğrencilerine uyguladığı baskı politikaları ve açtırdığı soruşturmalarla “AKP’nin rektörü” sıfatına yakışır şekilde davrandığı belirtildi.Araştırma birimi ayrıca Rektör Söylet’in, okulda bedava çay dağıtmak, parasız yemek yemek, duvara şiir yazmak, fakülteye giriş yapmak gibi birçok konuda soruşturma açmayı, okuldaki muhalif sesleri kontrol altına almak için “çare” olarak gördüğünü söyledi. Raporda “2013 – 2014 öğretim yılında İstanbul Üniversitesi’nde okuyan 82 öğrenciye 251 adet soruşturma açılmıştır. Bu da demek oluyor ki 1 öğrenciye ortalama 3 soruşturma düşmektedir. Bu soruşturmalardan 121 tanesi bizzat Öğrenci Kolektifleri üyelerine açılan soruşturmalardır. Birçok soruşturma, üniversitenin içerisinde bulunan sivil polislerin rektörlüğe verdiği raporlar sonucu açılmaktadır. Sivil polislerin verdiği raporlar soruşturma dosyalarında gizli olarak tutulmaktadır. Rektör Söylet, okulda gayri resmi olarak bulunan polislerle birlikte kendi öğrencisini cezalandırmaktadır. Rekor soruşturma sayısı: Üniversitenin Edebiyat-Fen Fakültesi’nde okuyan ve sene başından beri hakkında 11 soruşturma açılan bir öğrenciye aittir. Her zaman açtığı komik soruşturmalarla gündeme gelen İstanbul Üniversitesi bu sene’de bu anlamsız tiyatroya bir an olsun ara vermedi.”deniliyor.

Kaymakamlıktan ailelere ‘çocuklarınızın müslüman olmadığını kanıtlayın’- 18 Ocak 2014

İzmir’in Narlıdere ilçesinde 11 Kasım tarihinden bu yana çocuklarını zorunlu din derslerine göndermeyen çoğunluğu Alevi ailelere okul yönetimi gönderdiği yazı ile çocuklarının Müslü-

man olmadığını kanıtlamalarını istedi. İlçe Kaymakamlığı’ndan gelen “Musevi ve Hıristiyan olduğunu belgeleyebilen öğrencilerin din derslerine girmeleri zorunlu değildir” yazısını ailelere gönderen Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü çocukların Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerine girmelerinin zorunluğu olduğunu vurguladı.Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü tarafından ailelere gönderilen kaymakamlık yazısında Talim ve Terbiye Kurulu’nun kararına atıfla “T.C. uyruklu Hıristiyan ve Musevilik dinlerine mensup öğrencilerin bu dinlerden birine mensup olduklarını belgelendirmeleri kaydı ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine girmeleri zorunlu değildir” denildi.Dini inancı olmayanları, Alevileri ve diğer dinsel grupları yok sayan karara tepki gösteren veliler okul yönetiminden gelen yazıya sert tepki gösterdi. Zorunlu din dersi dayatmasının kabul edilemez olduğunu belirten aileler Narlıdere Demokrasi Meydanı’nda toplanarak İlhan Onat İlkokulu’na yürüdü. Veliler adına İlhan Onat İlkokulu önünde yapılan açıklamada konuşan Songül Maskara “Eğitim sistemi AKP hükümeti ile sadece bir dinin mezhebine uygun hale getirilmiştir. Seçmeli din derslerini dahi zorunlu hale getiren yeni sistemi kabul etmiyoruz. Bunun içindir ki 11 Kasım 2013�ten bu yana birçoğumuz çocuklarımızı din derslerine göndermiyoruz. Okullardan bizlere ulaşan cevaplar oldukça çarpıcıdır. Cevaplara göre hiçbir dine inanmayanlar da Müslüman sayılıyor” dedi. Maskara, verdikleri hukuki mücadelenin yanında dersleri boykot etmeyi sürdüreceklerini söyledi. Veli Ali Gökbulut ise “Oğlum bu yıl 5. sınıfa gidiyor. Ders notlarının düşürülmesinden endişe ettiğimiz için mecburen din derslerine de gönderiyoruz. Ancak çocuğumu din derslerini almaya başladıktan sonra uykusundan sık sık korkarak ve ağlayarak uyandığını fark ettik. Derslerde gördüğü cinleri rüyasında gördüğünü düşünüyoruz. Zaman zaman gölgelerden korkuyor, farklı tepkiler geliştiriyor. Bu davranışları bizleri endişelendiriyor” şeklinde konuştu. İlhan Onat İlkokulu öğrencileri de açıklamaya bahçeden destek verdi.

Eğitim – Sen: ‘Skandal, zorunlu din derslerinin sonucudur’ - 21 Ocak 2014

Eğitim Sen, Ortaöğretime Geçiş Sistemi dahilinde yapılan SBS’de din dersinden muaf olan gayrimüslim öğrencilerin sonuçlarının sıfır almışçasına hesaplanmasına dair açıklama yaptı. Açıklamada, yaşanan skandalın Milli Eğitim Bakanlığı’nın 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almasının, gayrimüslimleri yok sayan politikalar sonucu olduğu belirtildi.Açıklamada “Milli Eğitim Bakanlığı`nın SBS yerine getirdiği Yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi skandallara rağmen yürütülmeye çalışılıyor. Geçen yıl yapılan SBS`de sonuçların yanlış hesaplandığı skandalının geçtiğimiz günlerde anlaşılmasının ardından, bu yılki sistemde de gayrimüslim öğrencilerin muaf oldukları din dersi sınavından “sıfır” almışçasına sonuçların hesaplanması, yeni bir skandalı gündemimize taşımıştır.

Bilindiği üzere MEB, tıpkı 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi, ortaöğretime geçiş sisteminde zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almıştır. Öğrencilerin dini inancı, mezhebi ya da dünya görüşüne bakmaksızın böylesine dayatmacı bir yaklaşımın hayata geçirilmesi başlı başına bir skandaldır. Dolayısıyla sınav sonuçlarında gayrimüslimlerin yok sayılması, seçmeli/zorunlu din dersleriyle farklı inanç gruplarını yok sayan politikaların sonucu olarak görülmelidir.Eğitim Sen olarak, öncelikle seçmeli/zorunlu din derslerinin kaldırılmasını ve sınav odaklı eğitim sistemine son verilmesini istiyoruz. Hiç kimsenin çocuklarımızın emeği ve geleceği ile oynamasına izin vermeyeceğiz!” denildi.

Hozat Emniyet Müdürlüğü’nden üniversitelilere fişleme - 21 Ocak 2014

Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün 2011 yılında, Meslek Yüksek Okulu’nda okuyan öğrencilerin isim listesini alıp, takip ettiği ve oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdığı ortaya çıktı. Tunceli’nin Hozat ilçesinde ortaya çıkan fişleme skandalıyla ilgili Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturmada, jandarma ve emniyetin bilgisayarların hard diskleri ilgili kurumlara inceletildi. Adli Tıp ve TÜBİTAK’a yaptırılan incelemede, hard disklerdeki belgelerin kamuoyuna yansıyan belgelerle aynı olduğu belirlendi. Hozat’ta 2007 ile 2011 yılları arasında gerçekleşen ve 2013 yılında ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında ortaya çıkan fişleme, izleme ve takip skandalına bir yenisi daha eklendi. Hozat ilçe Emniyet müdürlüğü bilgisayarlarında tespit edilen belgelere göre, Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü 2011 yılında, Tunceli Üniversitesi’ne bağlı ilçede eğitim veren Meslek Yüksek Okulu Büro yöneticiliği birinci sınıfında okuyan öğrencilerin isim listesini üniversiteden istedi. 50 öğrencinin isim listesini okul numarası ile birlikte alan polis, öğrencinin hareketlerini takip ettikten sonra oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdı. Fişlerde öğrencilerin isimlerinin karşısına görüşleri ile ilgili kanaat olarak, ‘normal’ ya da ‘aşırı’ yazıldığı görüldü. Üniversite öğrencilerinin dünya görüşü ile ilgili hazırlanan bu fişlerin de daha önceki fişlemelerle ilgili soruşturma yürüten Malatya Cumhuriyet Savcılığının soruşturma dosyasına girdi. Yine ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında yer alan başka bir belgeye göre ise, Hozat Kaymakamlığı, 2012 yılında Toplum Yararına Çalışma Programı kapsamında iş için başvuran 143 kişinin başvurularını ilçe emniyet müdürlüğüne gönderdi. Emniyet Müdürlüğünün de, 143 kişilik listeden 53 kişiyi, ailevi durumlarını araştırarak ve bunu yazı ile belirterek işe aldırmalarını sağladığı iddia edildi.

Tacizci Milli Eğitim Müdürü okula atandı - 24 Ocak 2014

İstanbul’da Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürü Şeref Çalışır, birlikte çalıştığı 2 kadının taciz şikayeti üzerine yaklaşık 2 ay önce ‘cinsel istismar’ suçundan 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmıştı. Çalışır’ın davası başta KESK’li kadınlar olmak üzere kadınların gündemi haline gelmiş soruşturma ve dava süresince eylemler yapılmıştı. Mahkemede tutuklanmasına karar verilen Çalışır, 50 bin lira kefalet ödeyerek serbest kalmış, Fatih İlçe Müdürlüğü’ne geri gelm-esi üzerine kadınlar İstanbul İl Milli Eğitim önünde eylem yapmıştı. Eylemler üzerine Çalışır İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istemişti. Bakanlık müfettişlerinin hakkında 2 kez soruşturma yaptığını ve suçsuz bularak ceza vermediğini iddia eden Çalışır, göreve döndü ve Yargıtay’a itiraz etti. Tepkiler üzerine de İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istedi. Çalışır, İl Milli Eğitim’e başvurup emeklilik dilekçesini geri aldı. Yöneticilik görevleri alınan Çalışır, 84 öğretmenin görev yaptığı ve 1823 öğrencinin öğrenim gördüğü Zeytinburnu Abay Ortaokulu’na sosyal bilgiler öğretmeni olarak atandı. 10 gün önce yapılan atamadan sonra Çalışır’ın yıllık izne çıkıp derslere girmediği öğrenildi. Çalışır’ın okula atandığıysa velilerden sır gibi saklanıyor.

Rektörlüğe mail atan öğrenciye soruşturma açıldı - 26 Ocak 2014

Ankara Üniversitesi’nde sene başından beri kampüskarta karşı protestolar ve üniversitelilerin tepkisi sürüyor. Rektörlük iki üniversiteliye kampüskarta yönelik itirazlarını gerekçe göstererek 9 ay uzaklaştırma verdi. Uzaklaştırmaların hukuksuz ve haksız olduğunu belirtmek için Hukuk

Fakültesi öğrencisi üniversiteli bir kadın ise Rektörlüğe bir mail attı. Rektörlüğün öğrencilerin bilgisi olmadan kampüskart uygulaması ile üniversitelileri kampüskartı kullanmaya mecbur bıraktığı belirtilen mailin ardından üniversiteli kadın hakkında Rektörlük tarafından soruşturma açıldı. Daha önce de defalarca üniversitelilere açtığı soruşturmalarla bilinen Rektör Erkan İbiş, kolektifler.net’in kampüskart ile ilgili yaptığı bir haber hakkında dava açmış ancak mahkeme davayı reddederek kapatmıştı.

Mahkeme: ‘Öğrenciler değil, polisi üniversiteye çağıranlar hatalı’ - 26 Ocak 2014

Eskişehir 5. Asliye Ceza Mahkemesi, YÖK’e karşı yapılacak eylem için Anadolu Üniversitesi’nde 4 Kasım 2010 tarihinde güvenlik güçlerinin sert şekilde müdahale etmesinin ardından açılan davada gerekçeli kararı hazırladı. Tüm öğrencilerin beraat ettiği davanın gerekçeli kararında üniversite yönetimi ve polis eleştirildi. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde, YÖK’e karşı yapacak eylem için stand açan ve afiş asan öğrencilere, Rektör Yardımcısı Meryem Akoğlan Kozak’ın talebiyle hem polis hem de özel güvenlik müdahale etmişti. Bu olayın ardından üniversite yönetimi maddi hasar yarattıkları gerekçesiyle öğrencilere 17 bin TL’lik fatura göndererek ödeme yapmalarını istedi. Ayrıca öğrenciler hakkında “görevi yaptırmamak için direnme”, “kamu malına zarar verme”, “cebir veya tehdit kullanarak eğitim ve öğretime engel olma” suçlamalarıyla dava açıldı. Tüm sanıkların beraat ettiği davanın gerekçeli kararı bir süre önce hazırlandı. Gerekçeli kararda, öğrencilerin eğitim ve öğretimi engellemekle suçladığını hatırlatan mahkeme, akademisyenlerin aksi yönde beyanda bulunduklarına ve yapılan fiziki incelemede olay yeri ile dersliklerin birbirlerinden oldukça uzak olduğuna dikkat çekti. Sanık öğrencilerin YÖK’ün kuruluş yıldönümünde yaptığı protesto gösterisinin de tamamen meşru amaçlar taşıdığını belirten mahkeme, üniversitelerin, ifade özgürlüğünün uygulanması açısından görevli ve sorumlu olduklarını hatırlattı. Davacı Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü’nün sert bir dille eleştirildiği kararda “Olayların bu aşamaya geliş sebebi müşteki idarenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına aykırılık teşkil eden haksız müdahalesidir. Müşteki idare, ifade ve toplantı özgürlüğüne çevreden gelebilecek herhangi bir saldırıyı önleme görevini yerine getirmesi gerekirken bizzat kendisi müdahaleyi yapan konumuna geçmiştir” denildi. Polisin müdahalesine kadar herhangi bir şiddet eylemi yaşanmadığına dikkat çeken mahkeme şunları kaydetti: “Güvenlik kuvvetleri tarafından yapılan müdahalenin meşru amaç gütmediği ve orantıldir. Kantindeki asıl zararın güvenlik kuvvetlerinin içeri girmek isterken camları kırmasından kaynaklandığı kabul edilmiştir. (…) Öğrenci sanıklar kendilerine yönelik orantısız müdahaleden kaçmak amacı ile tamamen kendini koruma içgüdüsü ile hareket etmiştir. Buradaki amaçlarının mala zarar verme olduğu düşünülmemiştir. Yine öğrenci sanıkların kantin içerisine müdahale edildiği esnada yüzlerini gizleme, eşya fırlatma şeklindeki eylemlerinin ise, sanıklara yönelik haksız saldırıyı defetmeye yönelik olduğu kabul edilmiş ve gerek mala zarar verme, gerekse görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşmadığı kanaatine varılmıştır.”

MEB’in azınlık öğrencileriyle mücadelesi: Önce fişleme, şimdi okuldan uzaklaştırma - 29 Ocak 2014

Azınlıkları fişlediği ortaya çıkan Milli Eğitim Bakanlığı, Rum olmamalarına karşın Rum okuluna kayıt oldukları için iki öğrenciyi okuldan uzaklaştırdı. Kıbrıs işgalinin yaşandığı

1974’ten bu yana kendi etnik unsurları dışında öğrenci kabul etmeleri yasak olan azınlık okulları, kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kalınca farklı etnik aidiyetten öğrencileri de kabul etmeye başladı. T24’ün haberine göre, bir Rum okulu da ilk kez geçen sene 5. ve 9. sınıftan iki öğrenciyi kabul etti. Milli Eğitim Bakanlığı iki öğrencinin kaydını 7 ay sonra fark etti.

Azınlıkları 1’den 5’e kadar soy kodlarıyla fişlediği, geçtiğimiz hafta İstanbul İl Milli Müdürlüğü’nden Şişli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gönderilen bir yazıyla ortaya çıkan devlet, 1 numaralı soy koduyla fişlediği Rumları uyardı, okula alınan iki öğrencinin 5 numaralı “Diğer Hıristiyan Unsurlar” soy koduna kayıtlı olduklarını söyledi ve iki öğrencinin okuldan atılmasını istedi. Okul yetkilileri biri Rumen, diğer, Bulgar iki öğrencisinin bir yıllık emekler-inin yanmaması için formül arayışına girişti. Bakanlıkla yapılan görüşmelerden sonra öğrencilerin e-okul sistemi üzerinden farklı bir okula nakli sağlandı.

YÖK’ün Disiplin Yönetmeliği değişti, yapısı korundu - 30 Ocak 2014

YÖK’ün Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kurulduğu tarihten bu yana üniversiteleri üniversite olmaktan çıkaran YÖK, yönetmelik değişikliğinde de kuruluş gerekçesini ve yapısını koruma gayreti güttü. Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu, disiplin yönetmeliğindeki değişiklikle ilgili “Üniversitelerin varlık nedenini ortadan kaldıran disiplin yönetmeliklerini kabul etmiyoruz” başlıklı bir basın açıklaması yayımladı. Değişiklikle “yönetim görevinden ayırma”, “görevinden çekilmiş sayma”, “üniversite öğretim mesleğinden çıkarma” gibi cezaların kaldırıldığı söyleminin gerçeği yansıtmadığını belirten Eğitim Sen, bu cezaların “kamu görevinden çıkarma” başlığı kapsamına alındığını ifade etti. Eğitim Sen, yıllardır iş yavaşlatma, grev gibi eylemlere katılmanın, ideolojik eylemlerde bulunulmasının, siyasi bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerler-inin asılmasının, çoğaltılmasının ve dağıtılmasının, en temel hak ve özgürlüklerin, demokratik hakların, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün suç sayılmaya devam ettiğinin altını çizdi. Açıklamada “Bilimsel tartışma ve açıklamalar dışında, yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına resmi konularda bilgi veya demeç verme” ile “Ders, seminer, konferans, laboratuvar, grafik çalışma, sınav gibi öğretim çalışmalarının yapılmasına engel olmak, görevlileri, öğrencileri eğitim-öğretim alanı dışına çıkartmak, görev yapılmasına engel olmak, öğrencileri bu tür davranışlara teşvik etmek veya zorlamak ya da bu maksatla yapılacak hareketlere her ne suretle olursa olsun iştirak etmek” maddelerinin de suç kapsamına alınmasına da tepki gösterildi. Sendika, bu maddeler ile toplumun aydınlanmasının hedef alındığını söyledi. Eğitim Sen, üniversiter yaşamı baskı ve denetim altına alan, akademik özgürlükleri, sendikal hak ve özgürlükleri suç sayan, makbul görünmeyen her eylemi ve düşünceyi cezalandırmayı amaçlayan disiplin yönetmeliklerini ve YÖK’ün varlığını kabul etmediğini ve mücadeleyi sürdüreceklerini açıkladı.

12

Page 14: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ

C. EĞİTİMDE GERİCİ POLİTİKA VE UYGULAMALAR SÜRÜYOR

Din öğretmeni: “Sünni Alevi ile evlenirse cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür” - 2 Ocak 2014

Amasya’nın Gümüşhacıköy ilçesi Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni olan Abdussamet Arslan “Bir Sünni Alevi ile evlenirse yüz kırk kırbaç cezası ile cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür”, “Kurtuluş Savaşı’na yardım eden bayanların başı kapalı olduğu için biz bu savaşı kazandık, bugün olsa kazanamayız”, “Bugün eteğini kısaltan yarın lisede en değerli şeyini kaybeder” şeklindeki sözleri tepki çekti. Velilerin şikâyeti üzerine soruşturma başlatılırken, okul müdürü Yakup Doluer olayın abartıldığını ileri sürerek “Ben ne soruşturma açtım ne de inceleme başlattım. Öğretmen masum, bir suçu yok. Bu olayın üzerine gidersek diğer öğretmenler de artık ders anlatırken ağzından bir şey kaçırmamak için rahatsız olacak. Bütün toplumu kucaklayıp, kazanmamız lazım” diye konuştu.Din dersi öğretmeni Abdussamet Arslan’ın söylemlerinin ardından okul yönetimi ve ilçe milli eğitim müdürlüğüne suç duyuru-sunda bulunan öğrenci velisi Ulaş Söylemez şunları söyledi: “O öğretmen, şortla gezmenin günah olduğunu söylüyor. Bir kız öğrencinin eteğine dokunarak katlayıp katlamadığını kontrol ederek ‘Siz şimdi eteğinizi böyle kısaltıyorsunuz, liseye gidince de en değerli şeyinizi kaybedi-yorsunuz’ diye konuşuyor. Erkek öğrencilere anne ve kız kardeşlerinin başlarını kapatmaları için telkinlerde bulunuyor. Alevi ile Sünni evliliklerinin günah olduğunu savunuyor. Öğretmenin bu tutumu çocuklarımızın psikolojini bozdu. Öğrenci velileri olarak öğretmen hakkındaki şikâyetimizi gidebildiği yere kadar götüreceğiz.” “Bu ne biçim öğretmen, bu ne biçim zihniyet?” ifadesini kullanan öğrenci velilerinden Sebiha Yürekli de şöyle konuştu: “Bir Sünninin bir Alevi ile evlenmesi durumunda 140 kırbaçla cezalandırılması gerektiğini nasıl söyler? Bu öğretmen Türkiye’nin getirildiği durumdan cesaret alıyor. Her şeyimize karışıyorlar. Okul müdürü Yakup Doluer’e şikâyet ediyoruz o olayı kapatmaya çalışıyor ve ‘İşi tatlıya bağlayalım, büyütmeyelim’ diyor. Biz veliler olarak bu işin peşini bırakmayacağız. ”Gümüşhacıköy’de geçen yıllarda da bu tür olayların yaşandığını, bu gibi insanların ceza almak yerine ödüllendirildiğini belirten Eğitim-Sen Gümüşhacıköy Şube Temsilcisi Emrah Parlak ise şu görüşleri kaydetti: “Gümüşhacıköy’de cinsiyet ve mezhep ayrımcılığını nedense son yıllarda sık sık yaşamaya başladık. Şimdi de Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni kız öğrencilere kapanması için baskı yapıyor, etek boylarını ölçüyor, etek boyu kısa olanın en değerli şeyini kaybedeceğini, Sünni birinin Alevi ile evlendiğinde 140 kırbaç vurulacağını söylüyor. Bu öğretmen bunları söylemek için cesareti yöneticilerden alıyor. Birçok veli ile görüştük ve olayın doğru olduğunu tespit ettik. Bu olaydan okul müdürünün de ilçe milli eğitim müdürünün de haberi olduğunu öğrendik ancak nedense üzerine gidilip de ilgililerden hesap sorma yerine bu olayı kapatmaya çalıştıklarını tespit ettik. Demokratik, laik bir ülkede eğitim camiasında bir öğretmen bunu konuşabiliyorsa burada yönetim boşluğu var demektir. Biz Eğitim-Sen temsilciliği olarak bunun takipçisi olacağız.”

Öğrencilere ‘ahlak’ takibi - 6 Ocak 2014

12 Eylül 2010’da tarihindeki referandumla yapılan anayasa değişikliğiyle fişlemelerin son bulduğu söylenmesine rağmen, önce Tunceli’de halkın fişlendiği, şimdi ise Gaziantep’te skan-

dal fişleme belgeleri ortaya çıktı. Belgelere göre Gaziantep Üniversitesi’ne bağlı olarak İslahiye’de okuyan öğrenciler sadece siyasi yönden değil, “ahlaki” olarak da fişlenmiş. Fişlemelerde öğrencilerin fotoğraflarının yanında, tüm kişisel ve iletişim bilgilerinin yanı sıra kimle ‘duygusal ilişki’ yaşadıkları, kimin kiminle arabada oturduğu gibi tamamen özel hayatı ilgilendiren bilgiler de yazıldı.Tunceli Hozat’ta vatandaşların tümünün takibe alındığını belgeleyen fişlemelerle ilgili soruşturma sürerken Gaziantep’te üniversite öğrencilerinin fişlendiği açığa çıktı.Milliyet’in ele geçirdiği belgelere göre fişlemeler özellikle Gaziantep Üniversitesi’nin İslahiye’deki fakülte ve yüksekokullarında okuyan öğrencileri hakkında.İl ve ilçedeki güvenlik birimlerince yapıldığı belirtilen fişlemelerde, öğrencilerin sadece siyasal düşünceleri değil özel hayatlarına dair bilgilerin de toplandığı görülüyor. Üstelik bu bilgiler, fişlerin “değerlendirme” bölümünde “özet” olarak nitelenen bölüme açık biçimde yazılı. Fişlerin, “özet” kısmı belgelerde açık biçimde görülürken, “detaylı” bölümler ortaya çıkmadı; burada hangi bilgilerin işlendiği de bilinmiyor.Bu fişleme belgelerinin ‘bilgi amaçlı’ olarak, üniversite dahil il ve ilçedeki birçok kamu kurum ve kuruluşuna da gönderildiği, fişlerin burada açığa çıktığı öğrenildi. İslahiye’deki üniversite çevreleri, fişlemeden haberleri olmadığını, emniyetin bu çalışmayı yaptığını belirtti. Çok sayıda öğrenci ise emniyet ve istihbarat tarafından sürekli takip edildiklerinden yakındı.Öğrenciler, İslahiye’deki üniversite yöneti-minin de fişlemelerden haberdar olduğunu savundu. Tesadüfen ele geçirilen fişlemelerde bilg-ileri yer alan öğrencilerin ise takip edildiklerini bilmedikleri belirtiliyor. İlçedeki bazı kaynaklar da fişleme belgelerinin üniversite bilgisayarından çıktığını, emniyetin düzenli olarak bazı bilg-ileri üniversite ile paylaştığını öne sürdü.Belgelerde kişilerin fotoğrafı, kimlik numarası, anne ve baba adı, doğum yeri ve tarihi, nüfusa kayıtlı olduğu yer, İslahiye’deki adresleri, telefon numaraları, elektronik posta adresi, velilerinin telefon numaraları ve adresleri yazıyor. Belgel-erdeki tarihler 2010’dan 2011 sonuna kadar fişleme yapıldığını gösteriyor. Ancak, fişlemelerin bu tarihten sonra da devam ettiği ve halen sürdüğü belirtiliyor.İsimlerini gizli tuttuğumuz öğrencilerle ilgili bazı belgelerin “özet” kısmında yer alan değerlendirmeler şöyle:

* (Erkek öğrenci) Psikolojik rahatsızlığı var. Olur olmaz şarkı-türkü söylüyor. Kurban bayramı tatiline gitti ve hâlâ dönmedi (21.12.2010). Yapılan kontrollerde 11 Nisan 2011 tarihinde de okulda olmadığı, okul idaresinden rahatsızlığından dolayı okulunu dondurduğu bilgisi alındı.

* (Kız öğrenci) 11 Mayıs 2010’da aynı okulda yaşayan F. ile problem yaşadığı, şahsın abisinin kendisini okuldan almak istediği ancak okula devam ettiği, sol görüşlü öğrencilerle görüldüğü.

* (Erkek öğrenci) Aynı okulda yaşayan A. ile duygusal arkadaşlığı olduğu, bu arkadaşlığının A.’nın sözde Kürt olduğu için ayrıldığı, kızın abisinin gelerek sıkıştırdığı ancak olumsuz bir durumun olmadığı.

* (Kız öğrenci) 2. sınıfta okuyan Ç. ile arkadaşlık yaptığı, samimi olarak kol kola gezdikleri.

Ankara’da okul tuvaletinde kamera - 8 Ocak 2014

Ankara’da Yenimahalle’de bulunan Alparaslan Anadolu Lisesi’nde erkek öğrencilerin

tuvaletlerine kamera yerleştirildiği öğrenildi. Erkekler tuvaletinde lavaboların tam üzerinde bulunan kamera şaşkınlık yarattı.Alparaslan Anadolu Lisesi Müdürü Musa Başıbüyük, 2010 yılında rotasyonla atandığını ve geldiğinde okulda kameraların yerleşmiş olduğunu söylerken, “Okulumuzun bir çok yerinde kameralar mevcut. Erkekler tuvaletinde de kamera takılı. Bu kameranın amacı, sigara içilmesini engellemek ve öğrencilerin birbirini darp etmesinin önüne geçmek” ifadelerini kullandı.Öğrenciler bu durumdan rahatsız olduklarını belirtirken, “Okulu-muzda sadece sınıflarda kamera yok, koridorlarda, bahçede, okul önünde her yerde izleniyoruz. Biz erkekler tuvaletinde kamera istemiyoruz. Resmen ‘Biri Bizi Gözetliyor’ yarışmasında olduğu gibi, her yerde gözetleniyoruz. O kadar gözetleniyoruz ki tuvalette dahi yalnız bırakılmıyoruz” dediler.

Alevi öğrenciye din dersi dayağı! - 10 Ocak 2014

Çorum’da 13 yaşındaki A.R.Ç., din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde konuştuğu iddiasıyla okul müdürü Şeref Bilal tarafından feci şekilde dövüldü.Kulağından kan gelen A.R.Ç. hastaneye kaldırıldı. Baba Tanju Ç., Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulundu. Kadıkırı Köyü İlköğretim Okulu’nda din kültür ve ahlak bilgisi dersi sırasında A.R.Ç. adlı öğrenci arkadaşı T.K. ile konuştu. Bu sırada Ayşe İmli adlı öğretmen dersleri dinlemedikleri için öğrencileri okul müdürü Şeref Bilal’a şikâyet etti.Baba Tanju Ç., “Biz Aleviyiz. Çocuğum din dersini dinlemediği için dövüldü. Sorumluların cezalandırılmasını istiyorum” dedi. Olayın duyulması üzerine Hacı Bektaşı Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Öztürk Türkdoğan ve Alevi Kültür Dernekleri Genel Sekreteri Ali Doğan, Çorum’a giderek incelemelerde bulundu. Türkdoğan, “Son yıllarda Aleviler üzerindeki baskılar artmıştır. Din dersini dinlemediği için bir Alevi çocuğu dövülmüştür. Bu bir insan hakları ihlalidir. Bu olayın takipçisi olacağız” diye konuştu. Geçmez ise, “Bu saldırılar bir devlet politikasıdır. Zorunlu din dersleri kaldırılmalı, Alevi çocuklarına yönelik bu asimilasyon politikası son bulmalıdır” dedi.

MEB’in gündemi: Liselerde türban serbestliği - 10 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanlığı’nın gündeminde olan değişiklik ile liselerde kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek. Milli Eğitim Bakanlığı liselerin sadece seçmeli Kur’an-ı Kerim derslerinde takılabilen türbanın tüm derslerde takılabilmesi için hazırlanıyor. Seta Vakfı’nda düzenlenen “2013 Eğitim Değerlendirme Çalıştayı”nda konuşan Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, bakanlığın bu yönde bir çalışması olduğuna işaret etti. Çalıştayda, ders bazlı türban kullanılmasının doğru olup olmadığının sorulması üzerine Müsteşar Tekin, “Şu anda ders bazlı benim de tasvip etmediğim bir uygulama söz konusu bu çalışma gündemimizde. Bu yıl biz kıyafetle ilgili düzenlemeyi yapmak zorundaydık. O yönetmeliğin biraz daha üzerinde çalışıp 2014�ün bahar aylarında çalışalım demiştik” dedi. Yapılması planlanan düzenleme ile lisede kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek.

Kadıköy’e 5inci imam hatip planı mecliste - 13 Ocak 2014

Acıbadem Dayanışması’nın, öğrenci ve velilerinin sahip çıktığı Kadıköy’deki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin taşınarak binanın imam hatip için kullanma planı meclise taşındı.İstanbul’un

Kadıköy İlçesi’nde bulunan ve Kadıköy, Acıbadem ve Yeldeğirmeni Mahalleleri halkına 5 kuşaktır hizmet veren Özdemiroğlu Ortaokulu’nun öğrencilerin ve velilerinin basın açıklamalarına, eylemlerine ve topladıkları 10 bini aşkın imzaya karşın Mayıs 2013�te imam hatip ortaokuluna dönüştürülmesinin ardından şimdi de, Acıbadem’de bulunan Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin Fikirtepe’ye taşınması ve binanın hemen yanındaki Kadıköy İmam Hatip Kız Lisesi’ne dönüştürülen okulla birleştirilerek İmam Hatip Kampüsü yapılması planı Meclis’e taşındı.CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yanıtlaması istemiyle verdiği önergede lisenin taşınması durumunda okulda eğitim gören yaklaşık 1200 öğrencinin ciddi bir mağduriyet yaşayacağını ve yakın çevrede erkek öğrencilerin gidebileceği bir devlet lisesinin olmadığını ifade ederek, Kadıköy sınırları içinde halihazırda eğitim veren 4 imam hatip okulu bulunmasına rağmen alınan kararın gerekçesini sordu.Daha önce de tüm itirazlara rağmen Özdemiroğlu Ortaokulu’nun imam hatip okuluna dönüştürüldüğünü, benzer bir dayatma ile Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin dönüştürülmesinin öğrenciler, öğretmenler ve veliler açısından adil bir uygulama olup olmadığını soran CHP’li Öğüt, şu soruları yöneltti:

- Velilerin itirazına rağmen dönüşümde ısrar edilecek midir?

- Acıbadem Dayanışması üyeleri, semtteki tarihi Çamlıca Kız Anadolu Lisesi’nin satışının gündemde olduğunu dile getirmektedir. Söz konusu iddia doğru mudur?

Öğrenci başına üç soruşturma! - 14 Ocak 2014

Öğrenci Kolektifleri Araştırma Birimi, İstanbul Üniversitesi 2013 – 2014 öğretim yılı soruşturma raporunu yayımladı. Yayımlanan raporda İstanbul Üniversitesi Rektörü Yunus Söylet’in göreve geldiğinden bu yana her fırsatta, öğrencilerine uyguladığı baskı politikaları ve açtırdığı soruşturmalarla “AKP’nin rektörü” sıfatına yakışır şekilde davrandığı belirtildi.Araştırma birimi ayrıca Rektör Söylet’in, okulda bedava çay dağıtmak, parasız yemek yemek, duvara şiir yazmak, fakülteye giriş yapmak gibi birçok konuda soruşturma açmayı, okuldaki muhalif sesleri kontrol altına almak için “çare” olarak gördüğünü söyledi. Raporda “2013 – 2014 öğretim yılında İstanbul Üniversitesi’nde okuyan 82 öğrenciye 251 adet soruşturma açılmıştır. Bu da demek oluyor ki 1 öğrenciye ortalama 3 soruşturma düşmektedir. Bu soruşturmalardan 121 tanesi bizzat Öğrenci Kolektifleri üyelerine açılan soruşturmalardır. Birçok soruşturma, üniversitenin içerisinde bulunan sivil polislerin rektörlüğe verdiği raporlar sonucu açılmaktadır. Sivil polislerin verdiği raporlar soruşturma dosyalarında gizli olarak tutulmaktadır. Rektör Söylet, okulda gayri resmi olarak bulunan polislerle birlikte kendi öğrencisini cezalandırmaktadır. Rekor soruşturma sayısı: Üniversitenin Edebiyat-Fen Fakültesi’nde okuyan ve sene başından beri hakkında 11 soruşturma açılan bir öğrenciye aittir. Her zaman açtığı komik soruşturmalarla gündeme gelen İstanbul Üniversitesi bu sene’de bu anlamsız tiyatroya bir an olsun ara vermedi.”deniliyor.

Kaymakamlıktan ailelere ‘çocuklarınızın müslüman olmadığını kanıtlayın’- 18 Ocak 2014

İzmir’in Narlıdere ilçesinde 11 Kasım tarihinden bu yana çocuklarını zorunlu din derslerine göndermeyen çoğunluğu Alevi ailelere okul yönetimi gönderdiği yazı ile çocuklarının Müslü-

man olmadığını kanıtlamalarını istedi. İlçe Kaymakamlığı’ndan gelen “Musevi ve Hıristiyan olduğunu belgeleyebilen öğrencilerin din derslerine girmeleri zorunlu değildir” yazısını ailelere gönderen Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü çocukların Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerine girmelerinin zorunluğu olduğunu vurguladı.Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü tarafından ailelere gönderilen kaymakamlık yazısında Talim ve Terbiye Kurulu’nun kararına atıfla “T.C. uyruklu Hıristiyan ve Musevilik dinlerine mensup öğrencilerin bu dinlerden birine mensup olduklarını belgelendirmeleri kaydı ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine girmeleri zorunlu değildir” denildi.Dini inancı olmayanları, Alevileri ve diğer dinsel grupları yok sayan karara tepki gösteren veliler okul yönetiminden gelen yazıya sert tepki gösterdi. Zorunlu din dersi dayatmasının kabul edilemez olduğunu belirten aileler Narlıdere Demokrasi Meydanı’nda toplanarak İlhan Onat İlkokulu’na yürüdü. Veliler adına İlhan Onat İlkokulu önünde yapılan açıklamada konuşan Songül Maskara “Eğitim sistemi AKP hükümeti ile sadece bir dinin mezhebine uygun hale getirilmiştir. Seçmeli din derslerini dahi zorunlu hale getiren yeni sistemi kabul etmiyoruz. Bunun içindir ki 11 Kasım 2013�ten bu yana birçoğumuz çocuklarımızı din derslerine göndermiyoruz. Okullardan bizlere ulaşan cevaplar oldukça çarpıcıdır. Cevaplara göre hiçbir dine inanmayanlar da Müslüman sayılıyor” dedi. Maskara, verdikleri hukuki mücadelenin yanında dersleri boykot etmeyi sürdüreceklerini söyledi. Veli Ali Gökbulut ise “Oğlum bu yıl 5. sınıfa gidiyor. Ders notlarının düşürülmesinden endişe ettiğimiz için mecburen din derslerine de gönderiyoruz. Ancak çocuğumu din derslerini almaya başladıktan sonra uykusundan sık sık korkarak ve ağlayarak uyandığını fark ettik. Derslerde gördüğü cinleri rüyasında gördüğünü düşünüyoruz. Zaman zaman gölgelerden korkuyor, farklı tepkiler geliştiriyor. Bu davranışları bizleri endişelendiriyor” şeklinde konuştu. İlhan Onat İlkokulu öğrencileri de açıklamaya bahçeden destek verdi.

Eğitim – Sen: ‘Skandal, zorunlu din derslerinin sonucudur’ - 21 Ocak 2014

Eğitim Sen, Ortaöğretime Geçiş Sistemi dahilinde yapılan SBS’de din dersinden muaf olan gayrimüslim öğrencilerin sonuçlarının sıfır almışçasına hesaplanmasına dair açıklama yaptı. Açıklamada, yaşanan skandalın Milli Eğitim Bakanlığı’nın 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almasının, gayrimüslimleri yok sayan politikalar sonucu olduğu belirtildi.Açıklamada “Milli Eğitim Bakanlığı`nın SBS yerine getirdiği Yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi skandallara rağmen yürütülmeye çalışılıyor. Geçen yıl yapılan SBS`de sonuçların yanlış hesaplandığı skandalının geçtiğimiz günlerde anlaşılmasının ardından, bu yılki sistemde de gayrimüslim öğrencilerin muaf oldukları din dersi sınavından “sıfır” almışçasına sonuçların hesaplanması, yeni bir skandalı gündemimize taşımıştır.

Bilindiği üzere MEB, tıpkı 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi, ortaöğretime geçiş sisteminde zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almıştır. Öğrencilerin dini inancı, mezhebi ya da dünya görüşüne bakmaksızın böylesine dayatmacı bir yaklaşımın hayata geçirilmesi başlı başına bir skandaldır. Dolayısıyla sınav sonuçlarında gayrimüslimlerin yok sayılması, seçmeli/zorunlu din dersleriyle farklı inanç gruplarını yok sayan politikaların sonucu olarak görülmelidir.Eğitim Sen olarak, öncelikle seçmeli/zorunlu din derslerinin kaldırılmasını ve sınav odaklı eğitim sistemine son verilmesini istiyoruz. Hiç kimsenin çocuklarımızın emeği ve geleceği ile oynamasına izin vermeyeceğiz!” denildi.

Hozat Emniyet Müdürlüğü’nden üniversitelilere fişleme - 21 Ocak 2014

Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün 2011 yılında, Meslek Yüksek Okulu’nda okuyan öğrencilerin isim listesini alıp, takip ettiği ve oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdığı ortaya çıktı. Tunceli’nin Hozat ilçesinde ortaya çıkan fişleme skandalıyla ilgili Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturmada, jandarma ve emniyetin bilgisayarların hard diskleri ilgili kurumlara inceletildi. Adli Tıp ve TÜBİTAK’a yaptırılan incelemede, hard disklerdeki belgelerin kamuoyuna yansıyan belgelerle aynı olduğu belirlendi. Hozat’ta 2007 ile 2011 yılları arasında gerçekleşen ve 2013 yılında ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında ortaya çıkan fişleme, izleme ve takip skandalına bir yenisi daha eklendi. Hozat ilçe Emniyet müdürlüğü bilgisayarlarında tespit edilen belgelere göre, Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü 2011 yılında, Tunceli Üniversitesi’ne bağlı ilçede eğitim veren Meslek Yüksek Okulu Büro yöneticiliği birinci sınıfında okuyan öğrencilerin isim listesini üniversiteden istedi. 50 öğrencinin isim listesini okul numarası ile birlikte alan polis, öğrencinin hareketlerini takip ettikten sonra oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdı. Fişlerde öğrencilerin isimlerinin karşısına görüşleri ile ilgili kanaat olarak, ‘normal’ ya da ‘aşırı’ yazıldığı görüldü. Üniversite öğrencilerinin dünya görüşü ile ilgili hazırlanan bu fişlerin de daha önceki fişlemelerle ilgili soruşturma yürüten Malatya Cumhuriyet Savcılığının soruşturma dosyasına girdi. Yine ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında yer alan başka bir belgeye göre ise, Hozat Kaymakamlığı, 2012 yılında Toplum Yararına Çalışma Programı kapsamında iş için başvuran 143 kişinin başvurularını ilçe emniyet müdürlüğüne gönderdi. Emniyet Müdürlüğünün de, 143 kişilik listeden 53 kişiyi, ailevi durumlarını araştırarak ve bunu yazı ile belirterek işe aldırmalarını sağladığı iddia edildi.

Tacizci Milli Eğitim Müdürü okula atandı - 24 Ocak 2014

İstanbul’da Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürü Şeref Çalışır, birlikte çalıştığı 2 kadının taciz şikayeti üzerine yaklaşık 2 ay önce ‘cinsel istismar’ suçundan 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmıştı. Çalışır’ın davası başta KESK’li kadınlar olmak üzere kadınların gündemi haline gelmiş soruşturma ve dava süresince eylemler yapılmıştı. Mahkemede tutuklanmasına karar verilen Çalışır, 50 bin lira kefalet ödeyerek serbest kalmış, Fatih İlçe Müdürlüğü’ne geri gelm-esi üzerine kadınlar İstanbul İl Milli Eğitim önünde eylem yapmıştı. Eylemler üzerine Çalışır İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istemişti. Bakanlık müfettişlerinin hakkında 2 kez soruşturma yaptığını ve suçsuz bularak ceza vermediğini iddia eden Çalışır, göreve döndü ve Yargıtay’a itiraz etti. Tepkiler üzerine de İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istedi. Çalışır, İl Milli Eğitim’e başvurup emeklilik dilekçesini geri aldı. Yöneticilik görevleri alınan Çalışır, 84 öğretmenin görev yaptığı ve 1823 öğrencinin öğrenim gördüğü Zeytinburnu Abay Ortaokulu’na sosyal bilgiler öğretmeni olarak atandı. 10 gün önce yapılan atamadan sonra Çalışır’ın yıllık izne çıkıp derslere girmediği öğrenildi. Çalışır’ın okula atandığıysa velilerden sır gibi saklanıyor.

Rektörlüğe mail atan öğrenciye soruşturma açıldı - 26 Ocak 2014

Ankara Üniversitesi’nde sene başından beri kampüskarta karşı protestolar ve üniversitelilerin tepkisi sürüyor. Rektörlük iki üniversiteliye kampüskarta yönelik itirazlarını gerekçe göstererek 9 ay uzaklaştırma verdi. Uzaklaştırmaların hukuksuz ve haksız olduğunu belirtmek için Hukuk

Fakültesi öğrencisi üniversiteli bir kadın ise Rektörlüğe bir mail attı. Rektörlüğün öğrencilerin bilgisi olmadan kampüskart uygulaması ile üniversitelileri kampüskartı kullanmaya mecbur bıraktığı belirtilen mailin ardından üniversiteli kadın hakkında Rektörlük tarafından soruşturma açıldı. Daha önce de defalarca üniversitelilere açtığı soruşturmalarla bilinen Rektör Erkan İbiş, kolektifler.net’in kampüskart ile ilgili yaptığı bir haber hakkında dava açmış ancak mahkeme davayı reddederek kapatmıştı.

Mahkeme: ‘Öğrenciler değil, polisi üniversiteye çağıranlar hatalı’ - 26 Ocak 2014

Eskişehir 5. Asliye Ceza Mahkemesi, YÖK’e karşı yapılacak eylem için Anadolu Üniversitesi’nde 4 Kasım 2010 tarihinde güvenlik güçlerinin sert şekilde müdahale etmesinin ardından açılan davada gerekçeli kararı hazırladı. Tüm öğrencilerin beraat ettiği davanın gerekçeli kararında üniversite yönetimi ve polis eleştirildi. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde, YÖK’e karşı yapacak eylem için stand açan ve afiş asan öğrencilere, Rektör Yardımcısı Meryem Akoğlan Kozak’ın talebiyle hem polis hem de özel güvenlik müdahale etmişti. Bu olayın ardından üniversite yönetimi maddi hasar yarattıkları gerekçesiyle öğrencilere 17 bin TL’lik fatura göndererek ödeme yapmalarını istedi. Ayrıca öğrenciler hakkında “görevi yaptırmamak için direnme”, “kamu malına zarar verme”, “cebir veya tehdit kullanarak eğitim ve öğretime engel olma” suçlamalarıyla dava açıldı. Tüm sanıkların beraat ettiği davanın gerekçeli kararı bir süre önce hazırlandı. Gerekçeli kararda, öğrencilerin eğitim ve öğretimi engellemekle suçladığını hatırlatan mahkeme, akademisyenlerin aksi yönde beyanda bulunduklarına ve yapılan fiziki incelemede olay yeri ile dersliklerin birbirlerinden oldukça uzak olduğuna dikkat çekti. Sanık öğrencilerin YÖK’ün kuruluş yıldönümünde yaptığı protesto gösterisinin de tamamen meşru amaçlar taşıdığını belirten mahkeme, üniversitelerin, ifade özgürlüğünün uygulanması açısından görevli ve sorumlu olduklarını hatırlattı. Davacı Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü’nün sert bir dille eleştirildiği kararda “Olayların bu aşamaya geliş sebebi müşteki idarenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına aykırılık teşkil eden haksız müdahalesidir. Müşteki idare, ifade ve toplantı özgürlüğüne çevreden gelebilecek herhangi bir saldırıyı önleme görevini yerine getirmesi gerekirken bizzat kendisi müdahaleyi yapan konumuna geçmiştir” denildi. Polisin müdahalesine kadar herhangi bir şiddet eylemi yaşanmadığına dikkat çeken mahkeme şunları kaydetti: “Güvenlik kuvvetleri tarafından yapılan müdahalenin meşru amaç gütmediği ve orantıldir. Kantindeki asıl zararın güvenlik kuvvetlerinin içeri girmek isterken camları kırmasından kaynaklandığı kabul edilmiştir. (…) Öğrenci sanıklar kendilerine yönelik orantısız müdahaleden kaçmak amacı ile tamamen kendini koruma içgüdüsü ile hareket etmiştir. Buradaki amaçlarının mala zarar verme olduğu düşünülmemiştir. Yine öğrenci sanıkların kantin içerisine müdahale edildiği esnada yüzlerini gizleme, eşya fırlatma şeklindeki eylemlerinin ise, sanıklara yönelik haksız saldırıyı defetmeye yönelik olduğu kabul edilmiş ve gerek mala zarar verme, gerekse görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşmadığı kanaatine varılmıştır.”

MEB’in azınlık öğrencileriyle mücadelesi: Önce fişleme, şimdi okuldan uzaklaştırma - 29 Ocak 2014

Azınlıkları fişlediği ortaya çıkan Milli Eğitim Bakanlığı, Rum olmamalarına karşın Rum okuluna kayıt oldukları için iki öğrenciyi okuldan uzaklaştırdı. Kıbrıs işgalinin yaşandığı

1974’ten bu yana kendi etnik unsurları dışında öğrenci kabul etmeleri yasak olan azınlık okulları, kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kalınca farklı etnik aidiyetten öğrencileri de kabul etmeye başladı. T24’ün haberine göre, bir Rum okulu da ilk kez geçen sene 5. ve 9. sınıftan iki öğrenciyi kabul etti. Milli Eğitim Bakanlığı iki öğrencinin kaydını 7 ay sonra fark etti.

Azınlıkları 1’den 5’e kadar soy kodlarıyla fişlediği, geçtiğimiz hafta İstanbul İl Milli Müdürlüğü’nden Şişli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gönderilen bir yazıyla ortaya çıkan devlet, 1 numaralı soy koduyla fişlediği Rumları uyardı, okula alınan iki öğrencinin 5 numaralı “Diğer Hıristiyan Unsurlar” soy koduna kayıtlı olduklarını söyledi ve iki öğrencinin okuldan atılmasını istedi. Okul yetkilileri biri Rumen, diğer, Bulgar iki öğrencisinin bir yıllık emekler-inin yanmaması için formül arayışına girişti. Bakanlıkla yapılan görüşmelerden sonra öğrencilerin e-okul sistemi üzerinden farklı bir okula nakli sağlandı.

YÖK’ün Disiplin Yönetmeliği değişti, yapısı korundu - 30 Ocak 2014

YÖK’ün Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kurulduğu tarihten bu yana üniversiteleri üniversite olmaktan çıkaran YÖK, yönetmelik değişikliğinde de kuruluş gerekçesini ve yapısını koruma gayreti güttü. Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu, disiplin yönetmeliğindeki değişiklikle ilgili “Üniversitelerin varlık nedenini ortadan kaldıran disiplin yönetmeliklerini kabul etmiyoruz” başlıklı bir basın açıklaması yayımladı. Değişiklikle “yönetim görevinden ayırma”, “görevinden çekilmiş sayma”, “üniversite öğretim mesleğinden çıkarma” gibi cezaların kaldırıldığı söyleminin gerçeği yansıtmadığını belirten Eğitim Sen, bu cezaların “kamu görevinden çıkarma” başlığı kapsamına alındığını ifade etti. Eğitim Sen, yıllardır iş yavaşlatma, grev gibi eylemlere katılmanın, ideolojik eylemlerde bulunulmasının, siyasi bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerler-inin asılmasının, çoğaltılmasının ve dağıtılmasının, en temel hak ve özgürlüklerin, demokratik hakların, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün suç sayılmaya devam ettiğinin altını çizdi. Açıklamada “Bilimsel tartışma ve açıklamalar dışında, yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına resmi konularda bilgi veya demeç verme” ile “Ders, seminer, konferans, laboratuvar, grafik çalışma, sınav gibi öğretim çalışmalarının yapılmasına engel olmak, görevlileri, öğrencileri eğitim-öğretim alanı dışına çıkartmak, görev yapılmasına engel olmak, öğrencileri bu tür davranışlara teşvik etmek veya zorlamak ya da bu maksatla yapılacak hareketlere her ne suretle olursa olsun iştirak etmek” maddelerinin de suç kapsamına alınmasına da tepki gösterildi. Sendika, bu maddeler ile toplumun aydınlanmasının hedef alındığını söyledi. Eğitim Sen, üniversiter yaşamı baskı ve denetim altına alan, akademik özgürlükleri, sendikal hak ve özgürlükleri suç sayan, makbul görünmeyen her eylemi ve düşünceyi cezalandırmayı amaçlayan disiplin yönetmeliklerini ve YÖK’ün varlığını kabul etmediğini ve mücadeleyi sürdüreceklerini açıkladı.

13

Page 15: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ

C. EĞİTİMDE GERİCİ POLİTİKA VE UYGULAMALAR SÜRÜYOR

Din öğretmeni: “Sünni Alevi ile evlenirse cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür” - 2 Ocak 2014

Amasya’nın Gümüşhacıköy ilçesi Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni olan Abdussamet Arslan “Bir Sünni Alevi ile evlenirse yüz kırk kırbaç cezası ile cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür”, “Kurtuluş Savaşı’na yardım eden bayanların başı kapalı olduğu için biz bu savaşı kazandık, bugün olsa kazanamayız”, “Bugün eteğini kısaltan yarın lisede en değerli şeyini kaybeder” şeklindeki sözleri tepki çekti. Velilerin şikâyeti üzerine soruşturma başlatılırken, okul müdürü Yakup Doluer olayın abartıldığını ileri sürerek “Ben ne soruşturma açtım ne de inceleme başlattım. Öğretmen masum, bir suçu yok. Bu olayın üzerine gidersek diğer öğretmenler de artık ders anlatırken ağzından bir şey kaçırmamak için rahatsız olacak. Bütün toplumu kucaklayıp, kazanmamız lazım” diye konuştu.Din dersi öğretmeni Abdussamet Arslan’ın söylemlerinin ardından okul yönetimi ve ilçe milli eğitim müdürlüğüne suç duyuru-sunda bulunan öğrenci velisi Ulaş Söylemez şunları söyledi: “O öğretmen, şortla gezmenin günah olduğunu söylüyor. Bir kız öğrencinin eteğine dokunarak katlayıp katlamadığını kontrol ederek ‘Siz şimdi eteğinizi böyle kısaltıyorsunuz, liseye gidince de en değerli şeyinizi kaybedi-yorsunuz’ diye konuşuyor. Erkek öğrencilere anne ve kız kardeşlerinin başlarını kapatmaları için telkinlerde bulunuyor. Alevi ile Sünni evliliklerinin günah olduğunu savunuyor. Öğretmenin bu tutumu çocuklarımızın psikolojini bozdu. Öğrenci velileri olarak öğretmen hakkındaki şikâyetimizi gidebildiği yere kadar götüreceğiz.” “Bu ne biçim öğretmen, bu ne biçim zihniyet?” ifadesini kullanan öğrenci velilerinden Sebiha Yürekli de şöyle konuştu: “Bir Sünninin bir Alevi ile evlenmesi durumunda 140 kırbaçla cezalandırılması gerektiğini nasıl söyler? Bu öğretmen Türkiye’nin getirildiği durumdan cesaret alıyor. Her şeyimize karışıyorlar. Okul müdürü Yakup Doluer’e şikâyet ediyoruz o olayı kapatmaya çalışıyor ve ‘İşi tatlıya bağlayalım, büyütmeyelim’ diyor. Biz veliler olarak bu işin peşini bırakmayacağız. ”Gümüşhacıköy’de geçen yıllarda da bu tür olayların yaşandığını, bu gibi insanların ceza almak yerine ödüllendirildiğini belirten Eğitim-Sen Gümüşhacıköy Şube Temsilcisi Emrah Parlak ise şu görüşleri kaydetti: “Gümüşhacıköy’de cinsiyet ve mezhep ayrımcılığını nedense son yıllarda sık sık yaşamaya başladık. Şimdi de Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni kız öğrencilere kapanması için baskı yapıyor, etek boylarını ölçüyor, etek boyu kısa olanın en değerli şeyini kaybedeceğini, Sünni birinin Alevi ile evlendiğinde 140 kırbaç vurulacağını söylüyor. Bu öğretmen bunları söylemek için cesareti yöneticilerden alıyor. Birçok veli ile görüştük ve olayın doğru olduğunu tespit ettik. Bu olaydan okul müdürünün de ilçe milli eğitim müdürünün de haberi olduğunu öğrendik ancak nedense üzerine gidilip de ilgililerden hesap sorma yerine bu olayı kapatmaya çalıştıklarını tespit ettik. Demokratik, laik bir ülkede eğitim camiasında bir öğretmen bunu konuşabiliyorsa burada yönetim boşluğu var demektir. Biz Eğitim-Sen temsilciliği olarak bunun takipçisi olacağız.”

Öğrencilere ‘ahlak’ takibi - 6 Ocak 2014

12 Eylül 2010’da tarihindeki referandumla yapılan anayasa değişikliğiyle fişlemelerin son bulduğu söylenmesine rağmen, önce Tunceli’de halkın fişlendiği, şimdi ise Gaziantep’te skan-

dal fişleme belgeleri ortaya çıktı. Belgelere göre Gaziantep Üniversitesi’ne bağlı olarak İslahiye’de okuyan öğrenciler sadece siyasi yönden değil, “ahlaki” olarak da fişlenmiş. Fişlemelerde öğrencilerin fotoğraflarının yanında, tüm kişisel ve iletişim bilgilerinin yanı sıra kimle ‘duygusal ilişki’ yaşadıkları, kimin kiminle arabada oturduğu gibi tamamen özel hayatı ilgilendiren bilgiler de yazıldı.Tunceli Hozat’ta vatandaşların tümünün takibe alındığını belgeleyen fişlemelerle ilgili soruşturma sürerken Gaziantep’te üniversite öğrencilerinin fişlendiği açığa çıktı.Milliyet’in ele geçirdiği belgelere göre fişlemeler özellikle Gaziantep Üniversitesi’nin İslahiye’deki fakülte ve yüksekokullarında okuyan öğrencileri hakkında.İl ve ilçedeki güvenlik birimlerince yapıldığı belirtilen fişlemelerde, öğrencilerin sadece siyasal düşünceleri değil özel hayatlarına dair bilgilerin de toplandığı görülüyor. Üstelik bu bilgiler, fişlerin “değerlendirme” bölümünde “özet” olarak nitelenen bölüme açık biçimde yazılı. Fişlerin, “özet” kısmı belgelerde açık biçimde görülürken, “detaylı” bölümler ortaya çıkmadı; burada hangi bilgilerin işlendiği de bilinmiyor.Bu fişleme belgelerinin ‘bilgi amaçlı’ olarak, üniversite dahil il ve ilçedeki birçok kamu kurum ve kuruluşuna da gönderildiği, fişlerin burada açığa çıktığı öğrenildi. İslahiye’deki üniversite çevreleri, fişlemeden haberleri olmadığını, emniyetin bu çalışmayı yaptığını belirtti. Çok sayıda öğrenci ise emniyet ve istihbarat tarafından sürekli takip edildiklerinden yakındı.Öğrenciler, İslahiye’deki üniversite yöneti-minin de fişlemelerden haberdar olduğunu savundu. Tesadüfen ele geçirilen fişlemelerde bilg-ileri yer alan öğrencilerin ise takip edildiklerini bilmedikleri belirtiliyor. İlçedeki bazı kaynaklar da fişleme belgelerinin üniversite bilgisayarından çıktığını, emniyetin düzenli olarak bazı bilg-ileri üniversite ile paylaştığını öne sürdü.Belgelerde kişilerin fotoğrafı, kimlik numarası, anne ve baba adı, doğum yeri ve tarihi, nüfusa kayıtlı olduğu yer, İslahiye’deki adresleri, telefon numaraları, elektronik posta adresi, velilerinin telefon numaraları ve adresleri yazıyor. Belgel-erdeki tarihler 2010’dan 2011 sonuna kadar fişleme yapıldığını gösteriyor. Ancak, fişlemelerin bu tarihten sonra da devam ettiği ve halen sürdüğü belirtiliyor.İsimlerini gizli tuttuğumuz öğrencilerle ilgili bazı belgelerin “özet” kısmında yer alan değerlendirmeler şöyle:

* (Erkek öğrenci) Psikolojik rahatsızlığı var. Olur olmaz şarkı-türkü söylüyor. Kurban bayramı tatiline gitti ve hâlâ dönmedi (21.12.2010). Yapılan kontrollerde 11 Nisan 2011 tarihinde de okulda olmadığı, okul idaresinden rahatsızlığından dolayı okulunu dondurduğu bilgisi alındı.

* (Kız öğrenci) 11 Mayıs 2010’da aynı okulda yaşayan F. ile problem yaşadığı, şahsın abisinin kendisini okuldan almak istediği ancak okula devam ettiği, sol görüşlü öğrencilerle görüldüğü.

* (Erkek öğrenci) Aynı okulda yaşayan A. ile duygusal arkadaşlığı olduğu, bu arkadaşlığının A.’nın sözde Kürt olduğu için ayrıldığı, kızın abisinin gelerek sıkıştırdığı ancak olumsuz bir durumun olmadığı.

* (Kız öğrenci) 2. sınıfta okuyan Ç. ile arkadaşlık yaptığı, samimi olarak kol kola gezdikleri.

Ankara’da okul tuvaletinde kamera - 8 Ocak 2014

Ankara’da Yenimahalle’de bulunan Alparaslan Anadolu Lisesi’nde erkek öğrencilerin

tuvaletlerine kamera yerleştirildiği öğrenildi. Erkekler tuvaletinde lavaboların tam üzerinde bulunan kamera şaşkınlık yarattı.Alparaslan Anadolu Lisesi Müdürü Musa Başıbüyük, 2010 yılında rotasyonla atandığını ve geldiğinde okulda kameraların yerleşmiş olduğunu söylerken, “Okulumuzun bir çok yerinde kameralar mevcut. Erkekler tuvaletinde de kamera takılı. Bu kameranın amacı, sigara içilmesini engellemek ve öğrencilerin birbirini darp etmesinin önüne geçmek” ifadelerini kullandı.Öğrenciler bu durumdan rahatsız olduklarını belirtirken, “Okulu-muzda sadece sınıflarda kamera yok, koridorlarda, bahçede, okul önünde her yerde izleniyoruz. Biz erkekler tuvaletinde kamera istemiyoruz. Resmen ‘Biri Bizi Gözetliyor’ yarışmasında olduğu gibi, her yerde gözetleniyoruz. O kadar gözetleniyoruz ki tuvalette dahi yalnız bırakılmıyoruz” dediler.

Alevi öğrenciye din dersi dayağı! - 10 Ocak 2014

Çorum’da 13 yaşındaki A.R.Ç., din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde konuştuğu iddiasıyla okul müdürü Şeref Bilal tarafından feci şekilde dövüldü.Kulağından kan gelen A.R.Ç. hastaneye kaldırıldı. Baba Tanju Ç., Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulundu. Kadıkırı Köyü İlköğretim Okulu’nda din kültür ve ahlak bilgisi dersi sırasında A.R.Ç. adlı öğrenci arkadaşı T.K. ile konuştu. Bu sırada Ayşe İmli adlı öğretmen dersleri dinlemedikleri için öğrencileri okul müdürü Şeref Bilal’a şikâyet etti.Baba Tanju Ç., “Biz Aleviyiz. Çocuğum din dersini dinlemediği için dövüldü. Sorumluların cezalandırılmasını istiyorum” dedi. Olayın duyulması üzerine Hacı Bektaşı Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Öztürk Türkdoğan ve Alevi Kültür Dernekleri Genel Sekreteri Ali Doğan, Çorum’a giderek incelemelerde bulundu. Türkdoğan, “Son yıllarda Aleviler üzerindeki baskılar artmıştır. Din dersini dinlemediği için bir Alevi çocuğu dövülmüştür. Bu bir insan hakları ihlalidir. Bu olayın takipçisi olacağız” diye konuştu. Geçmez ise, “Bu saldırılar bir devlet politikasıdır. Zorunlu din dersleri kaldırılmalı, Alevi çocuklarına yönelik bu asimilasyon politikası son bulmalıdır” dedi.

MEB’in gündemi: Liselerde türban serbestliği - 10 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanlığı’nın gündeminde olan değişiklik ile liselerde kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek. Milli Eğitim Bakanlığı liselerin sadece seçmeli Kur’an-ı Kerim derslerinde takılabilen türbanın tüm derslerde takılabilmesi için hazırlanıyor. Seta Vakfı’nda düzenlenen “2013 Eğitim Değerlendirme Çalıştayı”nda konuşan Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, bakanlığın bu yönde bir çalışması olduğuna işaret etti. Çalıştayda, ders bazlı türban kullanılmasının doğru olup olmadığının sorulması üzerine Müsteşar Tekin, “Şu anda ders bazlı benim de tasvip etmediğim bir uygulama söz konusu bu çalışma gündemimizde. Bu yıl biz kıyafetle ilgili düzenlemeyi yapmak zorundaydık. O yönetmeliğin biraz daha üzerinde çalışıp 2014�ün bahar aylarında çalışalım demiştik” dedi. Yapılması planlanan düzenleme ile lisede kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek.

Kadıköy’e 5inci imam hatip planı mecliste - 13 Ocak 2014

Acıbadem Dayanışması’nın, öğrenci ve velilerinin sahip çıktığı Kadıköy’deki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin taşınarak binanın imam hatip için kullanma planı meclise taşındı.İstanbul’un

Kadıköy İlçesi’nde bulunan ve Kadıköy, Acıbadem ve Yeldeğirmeni Mahalleleri halkına 5 kuşaktır hizmet veren Özdemiroğlu Ortaokulu’nun öğrencilerin ve velilerinin basın açıklamalarına, eylemlerine ve topladıkları 10 bini aşkın imzaya karşın Mayıs 2013�te imam hatip ortaokuluna dönüştürülmesinin ardından şimdi de, Acıbadem’de bulunan Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin Fikirtepe’ye taşınması ve binanın hemen yanındaki Kadıköy İmam Hatip Kız Lisesi’ne dönüştürülen okulla birleştirilerek İmam Hatip Kampüsü yapılması planı Meclis’e taşındı.CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yanıtlaması istemiyle verdiği önergede lisenin taşınması durumunda okulda eğitim gören yaklaşık 1200 öğrencinin ciddi bir mağduriyet yaşayacağını ve yakın çevrede erkek öğrencilerin gidebileceği bir devlet lisesinin olmadığını ifade ederek, Kadıköy sınırları içinde halihazırda eğitim veren 4 imam hatip okulu bulunmasına rağmen alınan kararın gerekçesini sordu.Daha önce de tüm itirazlara rağmen Özdemiroğlu Ortaokulu’nun imam hatip okuluna dönüştürüldüğünü, benzer bir dayatma ile Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin dönüştürülmesinin öğrenciler, öğretmenler ve veliler açısından adil bir uygulama olup olmadığını soran CHP’li Öğüt, şu soruları yöneltti:

- Velilerin itirazına rağmen dönüşümde ısrar edilecek midir?

- Acıbadem Dayanışması üyeleri, semtteki tarihi Çamlıca Kız Anadolu Lisesi’nin satışının gündemde olduğunu dile getirmektedir. Söz konusu iddia doğru mudur?

Öğrenci başına üç soruşturma! - 14 Ocak 2014

Öğrenci Kolektifleri Araştırma Birimi, İstanbul Üniversitesi 2013 – 2014 öğretim yılı soruşturma raporunu yayımladı. Yayımlanan raporda İstanbul Üniversitesi Rektörü Yunus Söylet’in göreve geldiğinden bu yana her fırsatta, öğrencilerine uyguladığı baskı politikaları ve açtırdığı soruşturmalarla “AKP’nin rektörü” sıfatına yakışır şekilde davrandığı belirtildi.Araştırma birimi ayrıca Rektör Söylet’in, okulda bedava çay dağıtmak, parasız yemek yemek, duvara şiir yazmak, fakülteye giriş yapmak gibi birçok konuda soruşturma açmayı, okuldaki muhalif sesleri kontrol altına almak için “çare” olarak gördüğünü söyledi. Raporda “2013 – 2014 öğretim yılında İstanbul Üniversitesi’nde okuyan 82 öğrenciye 251 adet soruşturma açılmıştır. Bu da demek oluyor ki 1 öğrenciye ortalama 3 soruşturma düşmektedir. Bu soruşturmalardan 121 tanesi bizzat Öğrenci Kolektifleri üyelerine açılan soruşturmalardır. Birçok soruşturma, üniversitenin içerisinde bulunan sivil polislerin rektörlüğe verdiği raporlar sonucu açılmaktadır. Sivil polislerin verdiği raporlar soruşturma dosyalarında gizli olarak tutulmaktadır. Rektör Söylet, okulda gayri resmi olarak bulunan polislerle birlikte kendi öğrencisini cezalandırmaktadır. Rekor soruşturma sayısı: Üniversitenin Edebiyat-Fen Fakültesi’nde okuyan ve sene başından beri hakkında 11 soruşturma açılan bir öğrenciye aittir. Her zaman açtığı komik soruşturmalarla gündeme gelen İstanbul Üniversitesi bu sene’de bu anlamsız tiyatroya bir an olsun ara vermedi.”deniliyor.

Kaymakamlıktan ailelere ‘çocuklarınızın müslüman olmadığını kanıtlayın’- 18 Ocak 2014

İzmir’in Narlıdere ilçesinde 11 Kasım tarihinden bu yana çocuklarını zorunlu din derslerine göndermeyen çoğunluğu Alevi ailelere okul yönetimi gönderdiği yazı ile çocuklarının Müslü-

man olmadığını kanıtlamalarını istedi. İlçe Kaymakamlığı’ndan gelen “Musevi ve Hıristiyan olduğunu belgeleyebilen öğrencilerin din derslerine girmeleri zorunlu değildir” yazısını ailelere gönderen Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü çocukların Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerine girmelerinin zorunluğu olduğunu vurguladı.Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü tarafından ailelere gönderilen kaymakamlık yazısında Talim ve Terbiye Kurulu’nun kararına atıfla “T.C. uyruklu Hıristiyan ve Musevilik dinlerine mensup öğrencilerin bu dinlerden birine mensup olduklarını belgelendirmeleri kaydı ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine girmeleri zorunlu değildir” denildi.Dini inancı olmayanları, Alevileri ve diğer dinsel grupları yok sayan karara tepki gösteren veliler okul yönetiminden gelen yazıya sert tepki gösterdi. Zorunlu din dersi dayatmasının kabul edilemez olduğunu belirten aileler Narlıdere Demokrasi Meydanı’nda toplanarak İlhan Onat İlkokulu’na yürüdü. Veliler adına İlhan Onat İlkokulu önünde yapılan açıklamada konuşan Songül Maskara “Eğitim sistemi AKP hükümeti ile sadece bir dinin mezhebine uygun hale getirilmiştir. Seçmeli din derslerini dahi zorunlu hale getiren yeni sistemi kabul etmiyoruz. Bunun içindir ki 11 Kasım 2013�ten bu yana birçoğumuz çocuklarımızı din derslerine göndermiyoruz. Okullardan bizlere ulaşan cevaplar oldukça çarpıcıdır. Cevaplara göre hiçbir dine inanmayanlar da Müslüman sayılıyor” dedi. Maskara, verdikleri hukuki mücadelenin yanında dersleri boykot etmeyi sürdüreceklerini söyledi. Veli Ali Gökbulut ise “Oğlum bu yıl 5. sınıfa gidiyor. Ders notlarının düşürülmesinden endişe ettiğimiz için mecburen din derslerine de gönderiyoruz. Ancak çocuğumu din derslerini almaya başladıktan sonra uykusundan sık sık korkarak ve ağlayarak uyandığını fark ettik. Derslerde gördüğü cinleri rüyasında gördüğünü düşünüyoruz. Zaman zaman gölgelerden korkuyor, farklı tepkiler geliştiriyor. Bu davranışları bizleri endişelendiriyor” şeklinde konuştu. İlhan Onat İlkokulu öğrencileri de açıklamaya bahçeden destek verdi.

Eğitim – Sen: ‘Skandal, zorunlu din derslerinin sonucudur’ - 21 Ocak 2014

Eğitim Sen, Ortaöğretime Geçiş Sistemi dahilinde yapılan SBS’de din dersinden muaf olan gayrimüslim öğrencilerin sonuçlarının sıfır almışçasına hesaplanmasına dair açıklama yaptı. Açıklamada, yaşanan skandalın Milli Eğitim Bakanlığı’nın 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almasının, gayrimüslimleri yok sayan politikalar sonucu olduğu belirtildi.Açıklamada “Milli Eğitim Bakanlığı`nın SBS yerine getirdiği Yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi skandallara rağmen yürütülmeye çalışılıyor. Geçen yıl yapılan SBS`de sonuçların yanlış hesaplandığı skandalının geçtiğimiz günlerde anlaşılmasının ardından, bu yılki sistemde de gayrimüslim öğrencilerin muaf oldukları din dersi sınavından “sıfır” almışçasına sonuçların hesaplanması, yeni bir skandalı gündemimize taşımıştır.

Bilindiği üzere MEB, tıpkı 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi, ortaöğretime geçiş sisteminde zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almıştır. Öğrencilerin dini inancı, mezhebi ya da dünya görüşüne bakmaksızın böylesine dayatmacı bir yaklaşımın hayata geçirilmesi başlı başına bir skandaldır. Dolayısıyla sınav sonuçlarında gayrimüslimlerin yok sayılması, seçmeli/zorunlu din dersleriyle farklı inanç gruplarını yok sayan politikaların sonucu olarak görülmelidir.Eğitim Sen olarak, öncelikle seçmeli/zorunlu din derslerinin kaldırılmasını ve sınav odaklı eğitim sistemine son verilmesini istiyoruz. Hiç kimsenin çocuklarımızın emeği ve geleceği ile oynamasına izin vermeyeceğiz!” denildi.

Hozat Emniyet Müdürlüğü’nden üniversitelilere fişleme - 21 Ocak 2014

Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün 2011 yılında, Meslek Yüksek Okulu’nda okuyan öğrencilerin isim listesini alıp, takip ettiği ve oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdığı ortaya çıktı. Tunceli’nin Hozat ilçesinde ortaya çıkan fişleme skandalıyla ilgili Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturmada, jandarma ve emniyetin bilgisayarların hard diskleri ilgili kurumlara inceletildi. Adli Tıp ve TÜBİTAK’a yaptırılan incelemede, hard disklerdeki belgelerin kamuoyuna yansıyan belgelerle aynı olduğu belirlendi. Hozat’ta 2007 ile 2011 yılları arasında gerçekleşen ve 2013 yılında ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında ortaya çıkan fişleme, izleme ve takip skandalına bir yenisi daha eklendi. Hozat ilçe Emniyet müdürlüğü bilgisayarlarında tespit edilen belgelere göre, Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü 2011 yılında, Tunceli Üniversitesi’ne bağlı ilçede eğitim veren Meslek Yüksek Okulu Büro yöneticiliği birinci sınıfında okuyan öğrencilerin isim listesini üniversiteden istedi. 50 öğrencinin isim listesini okul numarası ile birlikte alan polis, öğrencinin hareketlerini takip ettikten sonra oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdı. Fişlerde öğrencilerin isimlerinin karşısına görüşleri ile ilgili kanaat olarak, ‘normal’ ya da ‘aşırı’ yazıldığı görüldü. Üniversite öğrencilerinin dünya görüşü ile ilgili hazırlanan bu fişlerin de daha önceki fişlemelerle ilgili soruşturma yürüten Malatya Cumhuriyet Savcılığının soruşturma dosyasına girdi. Yine ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında yer alan başka bir belgeye göre ise, Hozat Kaymakamlığı, 2012 yılında Toplum Yararına Çalışma Programı kapsamında iş için başvuran 143 kişinin başvurularını ilçe emniyet müdürlüğüne gönderdi. Emniyet Müdürlüğünün de, 143 kişilik listeden 53 kişiyi, ailevi durumlarını araştırarak ve bunu yazı ile belirterek işe aldırmalarını sağladığı iddia edildi.

Tacizci Milli Eğitim Müdürü okula atandı - 24 Ocak 2014

İstanbul’da Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürü Şeref Çalışır, birlikte çalıştığı 2 kadının taciz şikayeti üzerine yaklaşık 2 ay önce ‘cinsel istismar’ suçundan 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmıştı. Çalışır’ın davası başta KESK’li kadınlar olmak üzere kadınların gündemi haline gelmiş soruşturma ve dava süresince eylemler yapılmıştı. Mahkemede tutuklanmasına karar verilen Çalışır, 50 bin lira kefalet ödeyerek serbest kalmış, Fatih İlçe Müdürlüğü’ne geri gelm-esi üzerine kadınlar İstanbul İl Milli Eğitim önünde eylem yapmıştı. Eylemler üzerine Çalışır İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istemişti. Bakanlık müfettişlerinin hakkında 2 kez soruşturma yaptığını ve suçsuz bularak ceza vermediğini iddia eden Çalışır, göreve döndü ve Yargıtay’a itiraz etti. Tepkiler üzerine de İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istedi. Çalışır, İl Milli Eğitim’e başvurup emeklilik dilekçesini geri aldı. Yöneticilik görevleri alınan Çalışır, 84 öğretmenin görev yaptığı ve 1823 öğrencinin öğrenim gördüğü Zeytinburnu Abay Ortaokulu’na sosyal bilgiler öğretmeni olarak atandı. 10 gün önce yapılan atamadan sonra Çalışır’ın yıllık izne çıkıp derslere girmediği öğrenildi. Çalışır’ın okula atandığıysa velilerden sır gibi saklanıyor.

Rektörlüğe mail atan öğrenciye soruşturma açıldı - 26 Ocak 2014

Ankara Üniversitesi’nde sene başından beri kampüskarta karşı protestolar ve üniversitelilerin tepkisi sürüyor. Rektörlük iki üniversiteliye kampüskarta yönelik itirazlarını gerekçe göstererek 9 ay uzaklaştırma verdi. Uzaklaştırmaların hukuksuz ve haksız olduğunu belirtmek için Hukuk

Fakültesi öğrencisi üniversiteli bir kadın ise Rektörlüğe bir mail attı. Rektörlüğün öğrencilerin bilgisi olmadan kampüskart uygulaması ile üniversitelileri kampüskartı kullanmaya mecbur bıraktığı belirtilen mailin ardından üniversiteli kadın hakkında Rektörlük tarafından soruşturma açıldı. Daha önce de defalarca üniversitelilere açtığı soruşturmalarla bilinen Rektör Erkan İbiş, kolektifler.net’in kampüskart ile ilgili yaptığı bir haber hakkında dava açmış ancak mahkeme davayı reddederek kapatmıştı.

Mahkeme: ‘Öğrenciler değil, polisi üniversiteye çağıranlar hatalı’ - 26 Ocak 2014

Eskişehir 5. Asliye Ceza Mahkemesi, YÖK’e karşı yapılacak eylem için Anadolu Üniversitesi’nde 4 Kasım 2010 tarihinde güvenlik güçlerinin sert şekilde müdahale etmesinin ardından açılan davada gerekçeli kararı hazırladı. Tüm öğrencilerin beraat ettiği davanın gerekçeli kararında üniversite yönetimi ve polis eleştirildi. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde, YÖK’e karşı yapacak eylem için stand açan ve afiş asan öğrencilere, Rektör Yardımcısı Meryem Akoğlan Kozak’ın talebiyle hem polis hem de özel güvenlik müdahale etmişti. Bu olayın ardından üniversite yönetimi maddi hasar yarattıkları gerekçesiyle öğrencilere 17 bin TL’lik fatura göndererek ödeme yapmalarını istedi. Ayrıca öğrenciler hakkında “görevi yaptırmamak için direnme”, “kamu malına zarar verme”, “cebir veya tehdit kullanarak eğitim ve öğretime engel olma” suçlamalarıyla dava açıldı. Tüm sanıkların beraat ettiği davanın gerekçeli kararı bir süre önce hazırlandı. Gerekçeli kararda, öğrencilerin eğitim ve öğretimi engellemekle suçladığını hatırlatan mahkeme, akademisyenlerin aksi yönde beyanda bulunduklarına ve yapılan fiziki incelemede olay yeri ile dersliklerin birbirlerinden oldukça uzak olduğuna dikkat çekti. Sanık öğrencilerin YÖK’ün kuruluş yıldönümünde yaptığı protesto gösterisinin de tamamen meşru amaçlar taşıdığını belirten mahkeme, üniversitelerin, ifade özgürlüğünün uygulanması açısından görevli ve sorumlu olduklarını hatırlattı. Davacı Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü’nün sert bir dille eleştirildiği kararda “Olayların bu aşamaya geliş sebebi müşteki idarenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına aykırılık teşkil eden haksız müdahalesidir. Müşteki idare, ifade ve toplantı özgürlüğüne çevreden gelebilecek herhangi bir saldırıyı önleme görevini yerine getirmesi gerekirken bizzat kendisi müdahaleyi yapan konumuna geçmiştir” denildi. Polisin müdahalesine kadar herhangi bir şiddet eylemi yaşanmadığına dikkat çeken mahkeme şunları kaydetti: “Güvenlik kuvvetleri tarafından yapılan müdahalenin meşru amaç gütmediği ve orantıldir. Kantindeki asıl zararın güvenlik kuvvetlerinin içeri girmek isterken camları kırmasından kaynaklandığı kabul edilmiştir. (…) Öğrenci sanıklar kendilerine yönelik orantısız müdahaleden kaçmak amacı ile tamamen kendini koruma içgüdüsü ile hareket etmiştir. Buradaki amaçlarının mala zarar verme olduğu düşünülmemiştir. Yine öğrenci sanıkların kantin içerisine müdahale edildiği esnada yüzlerini gizleme, eşya fırlatma şeklindeki eylemlerinin ise, sanıklara yönelik haksız saldırıyı defetmeye yönelik olduğu kabul edilmiş ve gerek mala zarar verme, gerekse görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşmadığı kanaatine varılmıştır.”

MEB’in azınlık öğrencileriyle mücadelesi: Önce fişleme, şimdi okuldan uzaklaştırma - 29 Ocak 2014

Azınlıkları fişlediği ortaya çıkan Milli Eğitim Bakanlığı, Rum olmamalarına karşın Rum okuluna kayıt oldukları için iki öğrenciyi okuldan uzaklaştırdı. Kıbrıs işgalinin yaşandığı

1974’ten bu yana kendi etnik unsurları dışında öğrenci kabul etmeleri yasak olan azınlık okulları, kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kalınca farklı etnik aidiyetten öğrencileri de kabul etmeye başladı. T24’ün haberine göre, bir Rum okulu da ilk kez geçen sene 5. ve 9. sınıftan iki öğrenciyi kabul etti. Milli Eğitim Bakanlığı iki öğrencinin kaydını 7 ay sonra fark etti.

Azınlıkları 1’den 5’e kadar soy kodlarıyla fişlediği, geçtiğimiz hafta İstanbul İl Milli Müdürlüğü’nden Şişli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gönderilen bir yazıyla ortaya çıkan devlet, 1 numaralı soy koduyla fişlediği Rumları uyardı, okula alınan iki öğrencinin 5 numaralı “Diğer Hıristiyan Unsurlar” soy koduna kayıtlı olduklarını söyledi ve iki öğrencinin okuldan atılmasını istedi. Okul yetkilileri biri Rumen, diğer, Bulgar iki öğrencisinin bir yıllık emekler-inin yanmaması için formül arayışına girişti. Bakanlıkla yapılan görüşmelerden sonra öğrencilerin e-okul sistemi üzerinden farklı bir okula nakli sağlandı.

YÖK’ün Disiplin Yönetmeliği değişti, yapısı korundu - 30 Ocak 2014

YÖK’ün Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kurulduğu tarihten bu yana üniversiteleri üniversite olmaktan çıkaran YÖK, yönetmelik değişikliğinde de kuruluş gerekçesini ve yapısını koruma gayreti güttü. Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu, disiplin yönetmeliğindeki değişiklikle ilgili “Üniversitelerin varlık nedenini ortadan kaldıran disiplin yönetmeliklerini kabul etmiyoruz” başlıklı bir basın açıklaması yayımladı. Değişiklikle “yönetim görevinden ayırma”, “görevinden çekilmiş sayma”, “üniversite öğretim mesleğinden çıkarma” gibi cezaların kaldırıldığı söyleminin gerçeği yansıtmadığını belirten Eğitim Sen, bu cezaların “kamu görevinden çıkarma” başlığı kapsamına alındığını ifade etti. Eğitim Sen, yıllardır iş yavaşlatma, grev gibi eylemlere katılmanın, ideolojik eylemlerde bulunulmasının, siyasi bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerler-inin asılmasının, çoğaltılmasının ve dağıtılmasının, en temel hak ve özgürlüklerin, demokratik hakların, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün suç sayılmaya devam ettiğinin altını çizdi. Açıklamada “Bilimsel tartışma ve açıklamalar dışında, yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına resmi konularda bilgi veya demeç verme” ile “Ders, seminer, konferans, laboratuvar, grafik çalışma, sınav gibi öğretim çalışmalarının yapılmasına engel olmak, görevlileri, öğrencileri eğitim-öğretim alanı dışına çıkartmak, görev yapılmasına engel olmak, öğrencileri bu tür davranışlara teşvik etmek veya zorlamak ya da bu maksatla yapılacak hareketlere her ne suretle olursa olsun iştirak etmek” maddelerinin de suç kapsamına alınmasına da tepki gösterildi. Sendika, bu maddeler ile toplumun aydınlanmasının hedef alındığını söyledi. Eğitim Sen, üniversiter yaşamı baskı ve denetim altına alan, akademik özgürlükleri, sendikal hak ve özgürlükleri suç sayan, makbul görünmeyen her eylemi ve düşünceyi cezalandırmayı amaçlayan disiplin yönetmeliklerini ve YÖK’ün varlığını kabul etmediğini ve mücadeleyi sürdüreceklerini açıkladı.

14

Page 16: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ

C. EĞİTİMDE GERİCİ POLİTİKA VE UYGULAMALAR SÜRÜYOR

Din öğretmeni: “Sünni Alevi ile evlenirse cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür” - 2 Ocak 2014

Amasya’nın Gümüşhacıköy ilçesi Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni olan Abdussamet Arslan “Bir Sünni Alevi ile evlenirse yüz kırk kırbaç cezası ile cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür”, “Kurtuluş Savaşı’na yardım eden bayanların başı kapalı olduğu için biz bu savaşı kazandık, bugün olsa kazanamayız”, “Bugün eteğini kısaltan yarın lisede en değerli şeyini kaybeder” şeklindeki sözleri tepki çekti. Velilerin şikâyeti üzerine soruşturma başlatılırken, okul müdürü Yakup Doluer olayın abartıldığını ileri sürerek “Ben ne soruşturma açtım ne de inceleme başlattım. Öğretmen masum, bir suçu yok. Bu olayın üzerine gidersek diğer öğretmenler de artık ders anlatırken ağzından bir şey kaçırmamak için rahatsız olacak. Bütün toplumu kucaklayıp, kazanmamız lazım” diye konuştu.Din dersi öğretmeni Abdussamet Arslan’ın söylemlerinin ardından okul yönetimi ve ilçe milli eğitim müdürlüğüne suç duyuru-sunda bulunan öğrenci velisi Ulaş Söylemez şunları söyledi: “O öğretmen, şortla gezmenin günah olduğunu söylüyor. Bir kız öğrencinin eteğine dokunarak katlayıp katlamadığını kontrol ederek ‘Siz şimdi eteğinizi böyle kısaltıyorsunuz, liseye gidince de en değerli şeyinizi kaybedi-yorsunuz’ diye konuşuyor. Erkek öğrencilere anne ve kız kardeşlerinin başlarını kapatmaları için telkinlerde bulunuyor. Alevi ile Sünni evliliklerinin günah olduğunu savunuyor. Öğretmenin bu tutumu çocuklarımızın psikolojini bozdu. Öğrenci velileri olarak öğretmen hakkındaki şikâyetimizi gidebildiği yere kadar götüreceğiz.” “Bu ne biçim öğretmen, bu ne biçim zihniyet?” ifadesini kullanan öğrenci velilerinden Sebiha Yürekli de şöyle konuştu: “Bir Sünninin bir Alevi ile evlenmesi durumunda 140 kırbaçla cezalandırılması gerektiğini nasıl söyler? Bu öğretmen Türkiye’nin getirildiği durumdan cesaret alıyor. Her şeyimize karışıyorlar. Okul müdürü Yakup Doluer’e şikâyet ediyoruz o olayı kapatmaya çalışıyor ve ‘İşi tatlıya bağlayalım, büyütmeyelim’ diyor. Biz veliler olarak bu işin peşini bırakmayacağız. ”Gümüşhacıköy’de geçen yıllarda da bu tür olayların yaşandığını, bu gibi insanların ceza almak yerine ödüllendirildiğini belirten Eğitim-Sen Gümüşhacıköy Şube Temsilcisi Emrah Parlak ise şu görüşleri kaydetti: “Gümüşhacıköy’de cinsiyet ve mezhep ayrımcılığını nedense son yıllarda sık sık yaşamaya başladık. Şimdi de Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni kız öğrencilere kapanması için baskı yapıyor, etek boylarını ölçüyor, etek boyu kısa olanın en değerli şeyini kaybedeceğini, Sünni birinin Alevi ile evlendiğinde 140 kırbaç vurulacağını söylüyor. Bu öğretmen bunları söylemek için cesareti yöneticilerden alıyor. Birçok veli ile görüştük ve olayın doğru olduğunu tespit ettik. Bu olaydan okul müdürünün de ilçe milli eğitim müdürünün de haberi olduğunu öğrendik ancak nedense üzerine gidilip de ilgililerden hesap sorma yerine bu olayı kapatmaya çalıştıklarını tespit ettik. Demokratik, laik bir ülkede eğitim camiasında bir öğretmen bunu konuşabiliyorsa burada yönetim boşluğu var demektir. Biz Eğitim-Sen temsilciliği olarak bunun takipçisi olacağız.”

Öğrencilere ‘ahlak’ takibi - 6 Ocak 2014

12 Eylül 2010’da tarihindeki referandumla yapılan anayasa değişikliğiyle fişlemelerin son bulduğu söylenmesine rağmen, önce Tunceli’de halkın fişlendiği, şimdi ise Gaziantep’te skan-

dal fişleme belgeleri ortaya çıktı. Belgelere göre Gaziantep Üniversitesi’ne bağlı olarak İslahiye’de okuyan öğrenciler sadece siyasi yönden değil, “ahlaki” olarak da fişlenmiş. Fişlemelerde öğrencilerin fotoğraflarının yanında, tüm kişisel ve iletişim bilgilerinin yanı sıra kimle ‘duygusal ilişki’ yaşadıkları, kimin kiminle arabada oturduğu gibi tamamen özel hayatı ilgilendiren bilgiler de yazıldı.Tunceli Hozat’ta vatandaşların tümünün takibe alındığını belgeleyen fişlemelerle ilgili soruşturma sürerken Gaziantep’te üniversite öğrencilerinin fişlendiği açığa çıktı.Milliyet’in ele geçirdiği belgelere göre fişlemeler özellikle Gaziantep Üniversitesi’nin İslahiye’deki fakülte ve yüksekokullarında okuyan öğrencileri hakkında.İl ve ilçedeki güvenlik birimlerince yapıldığı belirtilen fişlemelerde, öğrencilerin sadece siyasal düşünceleri değil özel hayatlarına dair bilgilerin de toplandığı görülüyor. Üstelik bu bilgiler, fişlerin “değerlendirme” bölümünde “özet” olarak nitelenen bölüme açık biçimde yazılı. Fişlerin, “özet” kısmı belgelerde açık biçimde görülürken, “detaylı” bölümler ortaya çıkmadı; burada hangi bilgilerin işlendiği de bilinmiyor.Bu fişleme belgelerinin ‘bilgi amaçlı’ olarak, üniversite dahil il ve ilçedeki birçok kamu kurum ve kuruluşuna da gönderildiği, fişlerin burada açığa çıktığı öğrenildi. İslahiye’deki üniversite çevreleri, fişlemeden haberleri olmadığını, emniyetin bu çalışmayı yaptığını belirtti. Çok sayıda öğrenci ise emniyet ve istihbarat tarafından sürekli takip edildiklerinden yakındı.Öğrenciler, İslahiye’deki üniversite yöneti-minin de fişlemelerden haberdar olduğunu savundu. Tesadüfen ele geçirilen fişlemelerde bilg-ileri yer alan öğrencilerin ise takip edildiklerini bilmedikleri belirtiliyor. İlçedeki bazı kaynaklar da fişleme belgelerinin üniversite bilgisayarından çıktığını, emniyetin düzenli olarak bazı bilg-ileri üniversite ile paylaştığını öne sürdü.Belgelerde kişilerin fotoğrafı, kimlik numarası, anne ve baba adı, doğum yeri ve tarihi, nüfusa kayıtlı olduğu yer, İslahiye’deki adresleri, telefon numaraları, elektronik posta adresi, velilerinin telefon numaraları ve adresleri yazıyor. Belgel-erdeki tarihler 2010’dan 2011 sonuna kadar fişleme yapıldığını gösteriyor. Ancak, fişlemelerin bu tarihten sonra da devam ettiği ve halen sürdüğü belirtiliyor.İsimlerini gizli tuttuğumuz öğrencilerle ilgili bazı belgelerin “özet” kısmında yer alan değerlendirmeler şöyle:

* (Erkek öğrenci) Psikolojik rahatsızlığı var. Olur olmaz şarkı-türkü söylüyor. Kurban bayramı tatiline gitti ve hâlâ dönmedi (21.12.2010). Yapılan kontrollerde 11 Nisan 2011 tarihinde de okulda olmadığı, okul idaresinden rahatsızlığından dolayı okulunu dondurduğu bilgisi alındı.

* (Kız öğrenci) 11 Mayıs 2010’da aynı okulda yaşayan F. ile problem yaşadığı, şahsın abisinin kendisini okuldan almak istediği ancak okula devam ettiği, sol görüşlü öğrencilerle görüldüğü.

* (Erkek öğrenci) Aynı okulda yaşayan A. ile duygusal arkadaşlığı olduğu, bu arkadaşlığının A.’nın sözde Kürt olduğu için ayrıldığı, kızın abisinin gelerek sıkıştırdığı ancak olumsuz bir durumun olmadığı.

* (Kız öğrenci) 2. sınıfta okuyan Ç. ile arkadaşlık yaptığı, samimi olarak kol kola gezdikleri.

Ankara’da okul tuvaletinde kamera - 8 Ocak 2014

Ankara’da Yenimahalle’de bulunan Alparaslan Anadolu Lisesi’nde erkek öğrencilerin

tuvaletlerine kamera yerleştirildiği öğrenildi. Erkekler tuvaletinde lavaboların tam üzerinde bulunan kamera şaşkınlık yarattı.Alparaslan Anadolu Lisesi Müdürü Musa Başıbüyük, 2010 yılında rotasyonla atandığını ve geldiğinde okulda kameraların yerleşmiş olduğunu söylerken, “Okulumuzun bir çok yerinde kameralar mevcut. Erkekler tuvaletinde de kamera takılı. Bu kameranın amacı, sigara içilmesini engellemek ve öğrencilerin birbirini darp etmesinin önüne geçmek” ifadelerini kullandı.Öğrenciler bu durumdan rahatsız olduklarını belirtirken, “Okulu-muzda sadece sınıflarda kamera yok, koridorlarda, bahçede, okul önünde her yerde izleniyoruz. Biz erkekler tuvaletinde kamera istemiyoruz. Resmen ‘Biri Bizi Gözetliyor’ yarışmasında olduğu gibi, her yerde gözetleniyoruz. O kadar gözetleniyoruz ki tuvalette dahi yalnız bırakılmıyoruz” dediler.

Alevi öğrenciye din dersi dayağı! - 10 Ocak 2014

Çorum’da 13 yaşındaki A.R.Ç., din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde konuştuğu iddiasıyla okul müdürü Şeref Bilal tarafından feci şekilde dövüldü.Kulağından kan gelen A.R.Ç. hastaneye kaldırıldı. Baba Tanju Ç., Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulundu. Kadıkırı Köyü İlköğretim Okulu’nda din kültür ve ahlak bilgisi dersi sırasında A.R.Ç. adlı öğrenci arkadaşı T.K. ile konuştu. Bu sırada Ayşe İmli adlı öğretmen dersleri dinlemedikleri için öğrencileri okul müdürü Şeref Bilal’a şikâyet etti.Baba Tanju Ç., “Biz Aleviyiz. Çocuğum din dersini dinlemediği için dövüldü. Sorumluların cezalandırılmasını istiyorum” dedi. Olayın duyulması üzerine Hacı Bektaşı Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Öztürk Türkdoğan ve Alevi Kültür Dernekleri Genel Sekreteri Ali Doğan, Çorum’a giderek incelemelerde bulundu. Türkdoğan, “Son yıllarda Aleviler üzerindeki baskılar artmıştır. Din dersini dinlemediği için bir Alevi çocuğu dövülmüştür. Bu bir insan hakları ihlalidir. Bu olayın takipçisi olacağız” diye konuştu. Geçmez ise, “Bu saldırılar bir devlet politikasıdır. Zorunlu din dersleri kaldırılmalı, Alevi çocuklarına yönelik bu asimilasyon politikası son bulmalıdır” dedi.

MEB’in gündemi: Liselerde türban serbestliği - 10 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanlığı’nın gündeminde olan değişiklik ile liselerde kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek. Milli Eğitim Bakanlığı liselerin sadece seçmeli Kur’an-ı Kerim derslerinde takılabilen türbanın tüm derslerde takılabilmesi için hazırlanıyor. Seta Vakfı’nda düzenlenen “2013 Eğitim Değerlendirme Çalıştayı”nda konuşan Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, bakanlığın bu yönde bir çalışması olduğuna işaret etti. Çalıştayda, ders bazlı türban kullanılmasının doğru olup olmadığının sorulması üzerine Müsteşar Tekin, “Şu anda ders bazlı benim de tasvip etmediğim bir uygulama söz konusu bu çalışma gündemimizde. Bu yıl biz kıyafetle ilgili düzenlemeyi yapmak zorundaydık. O yönetmeliğin biraz daha üzerinde çalışıp 2014�ün bahar aylarında çalışalım demiştik” dedi. Yapılması planlanan düzenleme ile lisede kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek.

Kadıköy’e 5inci imam hatip planı mecliste - 13 Ocak 2014

Acıbadem Dayanışması’nın, öğrenci ve velilerinin sahip çıktığı Kadıköy’deki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin taşınarak binanın imam hatip için kullanma planı meclise taşındı.İstanbul’un

Kadıköy İlçesi’nde bulunan ve Kadıköy, Acıbadem ve Yeldeğirmeni Mahalleleri halkına 5 kuşaktır hizmet veren Özdemiroğlu Ortaokulu’nun öğrencilerin ve velilerinin basın açıklamalarına, eylemlerine ve topladıkları 10 bini aşkın imzaya karşın Mayıs 2013�te imam hatip ortaokuluna dönüştürülmesinin ardından şimdi de, Acıbadem’de bulunan Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin Fikirtepe’ye taşınması ve binanın hemen yanındaki Kadıköy İmam Hatip Kız Lisesi’ne dönüştürülen okulla birleştirilerek İmam Hatip Kampüsü yapılması planı Meclis’e taşındı.CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yanıtlaması istemiyle verdiği önergede lisenin taşınması durumunda okulda eğitim gören yaklaşık 1200 öğrencinin ciddi bir mağduriyet yaşayacağını ve yakın çevrede erkek öğrencilerin gidebileceği bir devlet lisesinin olmadığını ifade ederek, Kadıköy sınırları içinde halihazırda eğitim veren 4 imam hatip okulu bulunmasına rağmen alınan kararın gerekçesini sordu.Daha önce de tüm itirazlara rağmen Özdemiroğlu Ortaokulu’nun imam hatip okuluna dönüştürüldüğünü, benzer bir dayatma ile Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin dönüştürülmesinin öğrenciler, öğretmenler ve veliler açısından adil bir uygulama olup olmadığını soran CHP’li Öğüt, şu soruları yöneltti:

- Velilerin itirazına rağmen dönüşümde ısrar edilecek midir?

- Acıbadem Dayanışması üyeleri, semtteki tarihi Çamlıca Kız Anadolu Lisesi’nin satışının gündemde olduğunu dile getirmektedir. Söz konusu iddia doğru mudur?

Öğrenci başına üç soruşturma! - 14 Ocak 2014

Öğrenci Kolektifleri Araştırma Birimi, İstanbul Üniversitesi 2013 – 2014 öğretim yılı soruşturma raporunu yayımladı. Yayımlanan raporda İstanbul Üniversitesi Rektörü Yunus Söylet’in göreve geldiğinden bu yana her fırsatta, öğrencilerine uyguladığı baskı politikaları ve açtırdığı soruşturmalarla “AKP’nin rektörü” sıfatına yakışır şekilde davrandığı belirtildi.Araştırma birimi ayrıca Rektör Söylet’in, okulda bedava çay dağıtmak, parasız yemek yemek, duvara şiir yazmak, fakülteye giriş yapmak gibi birçok konuda soruşturma açmayı, okuldaki muhalif sesleri kontrol altına almak için “çare” olarak gördüğünü söyledi. Raporda “2013 – 2014 öğretim yılında İstanbul Üniversitesi’nde okuyan 82 öğrenciye 251 adet soruşturma açılmıştır. Bu da demek oluyor ki 1 öğrenciye ortalama 3 soruşturma düşmektedir. Bu soruşturmalardan 121 tanesi bizzat Öğrenci Kolektifleri üyelerine açılan soruşturmalardır. Birçok soruşturma, üniversitenin içerisinde bulunan sivil polislerin rektörlüğe verdiği raporlar sonucu açılmaktadır. Sivil polislerin verdiği raporlar soruşturma dosyalarında gizli olarak tutulmaktadır. Rektör Söylet, okulda gayri resmi olarak bulunan polislerle birlikte kendi öğrencisini cezalandırmaktadır. Rekor soruşturma sayısı: Üniversitenin Edebiyat-Fen Fakültesi’nde okuyan ve sene başından beri hakkında 11 soruşturma açılan bir öğrenciye aittir. Her zaman açtığı komik soruşturmalarla gündeme gelen İstanbul Üniversitesi bu sene’de bu anlamsız tiyatroya bir an olsun ara vermedi.”deniliyor.

Kaymakamlıktan ailelere ‘çocuklarınızın müslüman olmadığını kanıtlayın’- 18 Ocak 2014

İzmir’in Narlıdere ilçesinde 11 Kasım tarihinden bu yana çocuklarını zorunlu din derslerine göndermeyen çoğunluğu Alevi ailelere okul yönetimi gönderdiği yazı ile çocuklarının Müslü-

man olmadığını kanıtlamalarını istedi. İlçe Kaymakamlığı’ndan gelen “Musevi ve Hıristiyan olduğunu belgeleyebilen öğrencilerin din derslerine girmeleri zorunlu değildir” yazısını ailelere gönderen Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü çocukların Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerine girmelerinin zorunluğu olduğunu vurguladı.Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü tarafından ailelere gönderilen kaymakamlık yazısında Talim ve Terbiye Kurulu’nun kararına atıfla “T.C. uyruklu Hıristiyan ve Musevilik dinlerine mensup öğrencilerin bu dinlerden birine mensup olduklarını belgelendirmeleri kaydı ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine girmeleri zorunlu değildir” denildi.Dini inancı olmayanları, Alevileri ve diğer dinsel grupları yok sayan karara tepki gösteren veliler okul yönetiminden gelen yazıya sert tepki gösterdi. Zorunlu din dersi dayatmasının kabul edilemez olduğunu belirten aileler Narlıdere Demokrasi Meydanı’nda toplanarak İlhan Onat İlkokulu’na yürüdü. Veliler adına İlhan Onat İlkokulu önünde yapılan açıklamada konuşan Songül Maskara “Eğitim sistemi AKP hükümeti ile sadece bir dinin mezhebine uygun hale getirilmiştir. Seçmeli din derslerini dahi zorunlu hale getiren yeni sistemi kabul etmiyoruz. Bunun içindir ki 11 Kasım 2013�ten bu yana birçoğumuz çocuklarımızı din derslerine göndermiyoruz. Okullardan bizlere ulaşan cevaplar oldukça çarpıcıdır. Cevaplara göre hiçbir dine inanmayanlar da Müslüman sayılıyor” dedi. Maskara, verdikleri hukuki mücadelenin yanında dersleri boykot etmeyi sürdüreceklerini söyledi. Veli Ali Gökbulut ise “Oğlum bu yıl 5. sınıfa gidiyor. Ders notlarının düşürülmesinden endişe ettiğimiz için mecburen din derslerine de gönderiyoruz. Ancak çocuğumu din derslerini almaya başladıktan sonra uykusundan sık sık korkarak ve ağlayarak uyandığını fark ettik. Derslerde gördüğü cinleri rüyasında gördüğünü düşünüyoruz. Zaman zaman gölgelerden korkuyor, farklı tepkiler geliştiriyor. Bu davranışları bizleri endişelendiriyor” şeklinde konuştu. İlhan Onat İlkokulu öğrencileri de açıklamaya bahçeden destek verdi.

Eğitim – Sen: ‘Skandal, zorunlu din derslerinin sonucudur’ - 21 Ocak 2014

Eğitim Sen, Ortaöğretime Geçiş Sistemi dahilinde yapılan SBS’de din dersinden muaf olan gayrimüslim öğrencilerin sonuçlarının sıfır almışçasına hesaplanmasına dair açıklama yaptı. Açıklamada, yaşanan skandalın Milli Eğitim Bakanlığı’nın 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almasının, gayrimüslimleri yok sayan politikalar sonucu olduğu belirtildi.Açıklamada “Milli Eğitim Bakanlığı`nın SBS yerine getirdiği Yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi skandallara rağmen yürütülmeye çalışılıyor. Geçen yıl yapılan SBS`de sonuçların yanlış hesaplandığı skandalının geçtiğimiz günlerde anlaşılmasının ardından, bu yılki sistemde de gayrimüslim öğrencilerin muaf oldukları din dersi sınavından “sıfır” almışçasına sonuçların hesaplanması, yeni bir skandalı gündemimize taşımıştır.

Bilindiği üzere MEB, tıpkı 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi, ortaöğretime geçiş sisteminde zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almıştır. Öğrencilerin dini inancı, mezhebi ya da dünya görüşüne bakmaksızın böylesine dayatmacı bir yaklaşımın hayata geçirilmesi başlı başına bir skandaldır. Dolayısıyla sınav sonuçlarında gayrimüslimlerin yok sayılması, seçmeli/zorunlu din dersleriyle farklı inanç gruplarını yok sayan politikaların sonucu olarak görülmelidir.Eğitim Sen olarak, öncelikle seçmeli/zorunlu din derslerinin kaldırılmasını ve sınav odaklı eğitim sistemine son verilmesini istiyoruz. Hiç kimsenin çocuklarımızın emeği ve geleceği ile oynamasına izin vermeyeceğiz!” denildi.

Hozat Emniyet Müdürlüğü’nden üniversitelilere fişleme - 21 Ocak 2014

Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün 2011 yılında, Meslek Yüksek Okulu’nda okuyan öğrencilerin isim listesini alıp, takip ettiği ve oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdığı ortaya çıktı. Tunceli’nin Hozat ilçesinde ortaya çıkan fişleme skandalıyla ilgili Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturmada, jandarma ve emniyetin bilgisayarların hard diskleri ilgili kurumlara inceletildi. Adli Tıp ve TÜBİTAK’a yaptırılan incelemede, hard disklerdeki belgelerin kamuoyuna yansıyan belgelerle aynı olduğu belirlendi. Hozat’ta 2007 ile 2011 yılları arasında gerçekleşen ve 2013 yılında ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında ortaya çıkan fişleme, izleme ve takip skandalına bir yenisi daha eklendi. Hozat ilçe Emniyet müdürlüğü bilgisayarlarında tespit edilen belgelere göre, Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü 2011 yılında, Tunceli Üniversitesi’ne bağlı ilçede eğitim veren Meslek Yüksek Okulu Büro yöneticiliği birinci sınıfında okuyan öğrencilerin isim listesini üniversiteden istedi. 50 öğrencinin isim listesini okul numarası ile birlikte alan polis, öğrencinin hareketlerini takip ettikten sonra oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdı. Fişlerde öğrencilerin isimlerinin karşısına görüşleri ile ilgili kanaat olarak, ‘normal’ ya da ‘aşırı’ yazıldığı görüldü. Üniversite öğrencilerinin dünya görüşü ile ilgili hazırlanan bu fişlerin de daha önceki fişlemelerle ilgili soruşturma yürüten Malatya Cumhuriyet Savcılığının soruşturma dosyasına girdi. Yine ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında yer alan başka bir belgeye göre ise, Hozat Kaymakamlığı, 2012 yılında Toplum Yararına Çalışma Programı kapsamında iş için başvuran 143 kişinin başvurularını ilçe emniyet müdürlüğüne gönderdi. Emniyet Müdürlüğünün de, 143 kişilik listeden 53 kişiyi, ailevi durumlarını araştırarak ve bunu yazı ile belirterek işe aldırmalarını sağladığı iddia edildi.

Tacizci Milli Eğitim Müdürü okula atandı - 24 Ocak 2014

İstanbul’da Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürü Şeref Çalışır, birlikte çalıştığı 2 kadının taciz şikayeti üzerine yaklaşık 2 ay önce ‘cinsel istismar’ suçundan 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmıştı. Çalışır’ın davası başta KESK’li kadınlar olmak üzere kadınların gündemi haline gelmiş soruşturma ve dava süresince eylemler yapılmıştı. Mahkemede tutuklanmasına karar verilen Çalışır, 50 bin lira kefalet ödeyerek serbest kalmış, Fatih İlçe Müdürlüğü’ne geri gelm-esi üzerine kadınlar İstanbul İl Milli Eğitim önünde eylem yapmıştı. Eylemler üzerine Çalışır İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istemişti. Bakanlık müfettişlerinin hakkında 2 kez soruşturma yaptığını ve suçsuz bularak ceza vermediğini iddia eden Çalışır, göreve döndü ve Yargıtay’a itiraz etti. Tepkiler üzerine de İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istedi. Çalışır, İl Milli Eğitim’e başvurup emeklilik dilekçesini geri aldı. Yöneticilik görevleri alınan Çalışır, 84 öğretmenin görev yaptığı ve 1823 öğrencinin öğrenim gördüğü Zeytinburnu Abay Ortaokulu’na sosyal bilgiler öğretmeni olarak atandı. 10 gün önce yapılan atamadan sonra Çalışır’ın yıllık izne çıkıp derslere girmediği öğrenildi. Çalışır’ın okula atandığıysa velilerden sır gibi saklanıyor.

Rektörlüğe mail atan öğrenciye soruşturma açıldı - 26 Ocak 2014

Ankara Üniversitesi’nde sene başından beri kampüskarta karşı protestolar ve üniversitelilerin tepkisi sürüyor. Rektörlük iki üniversiteliye kampüskarta yönelik itirazlarını gerekçe göstererek 9 ay uzaklaştırma verdi. Uzaklaştırmaların hukuksuz ve haksız olduğunu belirtmek için Hukuk

Fakültesi öğrencisi üniversiteli bir kadın ise Rektörlüğe bir mail attı. Rektörlüğün öğrencilerin bilgisi olmadan kampüskart uygulaması ile üniversitelileri kampüskartı kullanmaya mecbur bıraktığı belirtilen mailin ardından üniversiteli kadın hakkında Rektörlük tarafından soruşturma açıldı. Daha önce de defalarca üniversitelilere açtığı soruşturmalarla bilinen Rektör Erkan İbiş, kolektifler.net’in kampüskart ile ilgili yaptığı bir haber hakkında dava açmış ancak mahkeme davayı reddederek kapatmıştı.

Mahkeme: ‘Öğrenciler değil, polisi üniversiteye çağıranlar hatalı’ - 26 Ocak 2014

Eskişehir 5. Asliye Ceza Mahkemesi, YÖK’e karşı yapılacak eylem için Anadolu Üniversitesi’nde 4 Kasım 2010 tarihinde güvenlik güçlerinin sert şekilde müdahale etmesinin ardından açılan davada gerekçeli kararı hazırladı. Tüm öğrencilerin beraat ettiği davanın gerekçeli kararında üniversite yönetimi ve polis eleştirildi. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde, YÖK’e karşı yapacak eylem için stand açan ve afiş asan öğrencilere, Rektör Yardımcısı Meryem Akoğlan Kozak’ın talebiyle hem polis hem de özel güvenlik müdahale etmişti. Bu olayın ardından üniversite yönetimi maddi hasar yarattıkları gerekçesiyle öğrencilere 17 bin TL’lik fatura göndererek ödeme yapmalarını istedi. Ayrıca öğrenciler hakkında “görevi yaptırmamak için direnme”, “kamu malına zarar verme”, “cebir veya tehdit kullanarak eğitim ve öğretime engel olma” suçlamalarıyla dava açıldı. Tüm sanıkların beraat ettiği davanın gerekçeli kararı bir süre önce hazırlandı. Gerekçeli kararda, öğrencilerin eğitim ve öğretimi engellemekle suçladığını hatırlatan mahkeme, akademisyenlerin aksi yönde beyanda bulunduklarına ve yapılan fiziki incelemede olay yeri ile dersliklerin birbirlerinden oldukça uzak olduğuna dikkat çekti. Sanık öğrencilerin YÖK’ün kuruluş yıldönümünde yaptığı protesto gösterisinin de tamamen meşru amaçlar taşıdığını belirten mahkeme, üniversitelerin, ifade özgürlüğünün uygulanması açısından görevli ve sorumlu olduklarını hatırlattı. Davacı Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü’nün sert bir dille eleştirildiği kararda “Olayların bu aşamaya geliş sebebi müşteki idarenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına aykırılık teşkil eden haksız müdahalesidir. Müşteki idare, ifade ve toplantı özgürlüğüne çevreden gelebilecek herhangi bir saldırıyı önleme görevini yerine getirmesi gerekirken bizzat kendisi müdahaleyi yapan konumuna geçmiştir” denildi. Polisin müdahalesine kadar herhangi bir şiddet eylemi yaşanmadığına dikkat çeken mahkeme şunları kaydetti: “Güvenlik kuvvetleri tarafından yapılan müdahalenin meşru amaç gütmediği ve orantıldir. Kantindeki asıl zararın güvenlik kuvvetlerinin içeri girmek isterken camları kırmasından kaynaklandığı kabul edilmiştir. (…) Öğrenci sanıklar kendilerine yönelik orantısız müdahaleden kaçmak amacı ile tamamen kendini koruma içgüdüsü ile hareket etmiştir. Buradaki amaçlarının mala zarar verme olduğu düşünülmemiştir. Yine öğrenci sanıkların kantin içerisine müdahale edildiği esnada yüzlerini gizleme, eşya fırlatma şeklindeki eylemlerinin ise, sanıklara yönelik haksız saldırıyı defetmeye yönelik olduğu kabul edilmiş ve gerek mala zarar verme, gerekse görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşmadığı kanaatine varılmıştır.”

MEB’in azınlık öğrencileriyle mücadelesi: Önce fişleme, şimdi okuldan uzaklaştırma - 29 Ocak 2014

Azınlıkları fişlediği ortaya çıkan Milli Eğitim Bakanlığı, Rum olmamalarına karşın Rum okuluna kayıt oldukları için iki öğrenciyi okuldan uzaklaştırdı. Kıbrıs işgalinin yaşandığı

1974’ten bu yana kendi etnik unsurları dışında öğrenci kabul etmeleri yasak olan azınlık okulları, kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kalınca farklı etnik aidiyetten öğrencileri de kabul etmeye başladı. T24’ün haberine göre, bir Rum okulu da ilk kez geçen sene 5. ve 9. sınıftan iki öğrenciyi kabul etti. Milli Eğitim Bakanlığı iki öğrencinin kaydını 7 ay sonra fark etti.

Azınlıkları 1’den 5’e kadar soy kodlarıyla fişlediği, geçtiğimiz hafta İstanbul İl Milli Müdürlüğü’nden Şişli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gönderilen bir yazıyla ortaya çıkan devlet, 1 numaralı soy koduyla fişlediği Rumları uyardı, okula alınan iki öğrencinin 5 numaralı “Diğer Hıristiyan Unsurlar” soy koduna kayıtlı olduklarını söyledi ve iki öğrencinin okuldan atılmasını istedi. Okul yetkilileri biri Rumen, diğer, Bulgar iki öğrencisinin bir yıllık emekler-inin yanmaması için formül arayışına girişti. Bakanlıkla yapılan görüşmelerden sonra öğrencilerin e-okul sistemi üzerinden farklı bir okula nakli sağlandı.

YÖK’ün Disiplin Yönetmeliği değişti, yapısı korundu - 30 Ocak 2014

YÖK’ün Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kurulduğu tarihten bu yana üniversiteleri üniversite olmaktan çıkaran YÖK, yönetmelik değişikliğinde de kuruluş gerekçesini ve yapısını koruma gayreti güttü. Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu, disiplin yönetmeliğindeki değişiklikle ilgili “Üniversitelerin varlık nedenini ortadan kaldıran disiplin yönetmeliklerini kabul etmiyoruz” başlıklı bir basın açıklaması yayımladı. Değişiklikle “yönetim görevinden ayırma”, “görevinden çekilmiş sayma”, “üniversite öğretim mesleğinden çıkarma” gibi cezaların kaldırıldığı söyleminin gerçeği yansıtmadığını belirten Eğitim Sen, bu cezaların “kamu görevinden çıkarma” başlığı kapsamına alındığını ifade etti. Eğitim Sen, yıllardır iş yavaşlatma, grev gibi eylemlere katılmanın, ideolojik eylemlerde bulunulmasının, siyasi bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerler-inin asılmasının, çoğaltılmasının ve dağıtılmasının, en temel hak ve özgürlüklerin, demokratik hakların, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün suç sayılmaya devam ettiğinin altını çizdi. Açıklamada “Bilimsel tartışma ve açıklamalar dışında, yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına resmi konularda bilgi veya demeç verme” ile “Ders, seminer, konferans, laboratuvar, grafik çalışma, sınav gibi öğretim çalışmalarının yapılmasına engel olmak, görevlileri, öğrencileri eğitim-öğretim alanı dışına çıkartmak, görev yapılmasına engel olmak, öğrencileri bu tür davranışlara teşvik etmek veya zorlamak ya da bu maksatla yapılacak hareketlere her ne suretle olursa olsun iştirak etmek” maddelerinin de suç kapsamına alınmasına da tepki gösterildi. Sendika, bu maddeler ile toplumun aydınlanmasının hedef alındığını söyledi. Eğitim Sen, üniversiter yaşamı baskı ve denetim altına alan, akademik özgürlükleri, sendikal hak ve özgürlükleri suç sayan, makbul görünmeyen her eylemi ve düşünceyi cezalandırmayı amaçlayan disiplin yönetmeliklerini ve YÖK’ün varlığını kabul etmediğini ve mücadeleyi sürdüreceklerini açıkladı.

D. PİYASACI VE GERİCİ POLİTİKALARIN HEDEFİNDE EĞİTİM VE BİLİM EMEKÇİLERİ VAR

‘Öğretmeniniz sizi eylemlere götürüyor muydu?’ - 5 Ocak 2014

Adana Abidin Dino Parkı’nda 4 Ocak’ta yapılan basın açıklamasında Gezi Direnişi’nin Adana eylemlerinde yer alan öğretmenlere açılan soruşturmalara ve öğrencilere öğretmenlerini, öğretmenlere meslektaşlarını ihbar etmeleri için sorulan sorulara yer verildi. Açıklamaya göre, Eğitim Sen’li Güven Boğa’nın görev yaptığı Tepebağ Lisesi’nde 3 Ocak günü erken saatlerde, müfettişler tarafından okulda görev yapan öğretmenlerin, kura çekilerek çağrılan öğrencilerin ve sınıf başkanlarının öğretmenleri Boğa hakkındaki şu sorulara cevap vermesi istendi. “Sizi eylemlere götürüyor muydu, katılmaya zorladı mı?”, “Sanal ortamda çağrı yaptı mı?” , “Kamu düzenini bozan eylemlere katıldığını gördünüz mü?” , “Medya yoluyla sizi davet etti mi?”Açıklamada KESK üyelerine dair baskı şu ifadelerle yer buldu:Daha önceden de bu kapsamda yürütülen soruşturmalar sonucunda KESK’li bir yöneticimiz Adana’dan Kars’a sürgün edilmiş ve dört arkadaşımız ise uyarı cezası almışlardır ve 140 arkadaşımızın soruşturması ise halen devam etmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığı’na Efkan Ala’nın kardeşi atandı - 10 Ocak 2014

17 Aralık tarihinde başlayan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından AKP’nin tasfiyeleri Milli Eğitim Bakanlığı’na da varmış, bazı milli eğitim müdürleri görevden alınmıştı. AKP’nin karşı operasyonu kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanı (eski ismi-yle Teftiş Kurulu Başkanı) Hüseyin Acır da görevden alındı. Acır’ın yerine Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığı’na İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın kardeşi Atıf Ala’nın görevlendirileceği belirtiliyor. Atıf Ala’nın ismi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın “fişleme” yaptığı iddialarında da geçmişti. MEB’nda fişlenen isimlerin tasfiye edildiği ortaya çıkmıştı. Atıf Ala, İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın kardeşi ve Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürlüğünde Öğrenci İşleri ve Sosyal Etkinlikler Grup Başkanı olarak görev yapıyor.

502 kişilik 4+4+4 davasının ilk duruşması görüldü - 13 Ocak 2014

28 – 29 Mart 2012�de KESK’in çağrısıyla 4+4+4 Yasası’na karşı yapılan yürüyüşe polis saldırmış, yürüyüşe katılan 502 kişi hakkında dava açılmıştı. Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki davanın ilk duruşması Ankara’da görüldü. KESK’in çağrıcılığı ile 28–29 Mart 2012 tarihlerinde Ankara Kızılay’da, 4+4+4 yasasına karşı kitlesel bir basın açıklaması yapılmak istenmiş ancak polis ülkenin dört bir yanından gelen binlerce emekçiye tazyikli su ve gaz bombalarıyla saldırmıştı. Saldırının ardından, aralarında KESK, TMMOB, DİSK ile çok sayıda demokratik kitle örgütü ve siyasi parti yöneticisinin de aralarında bulunduğu 502 kişiye “2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na aykırılık”, “Kamu görevlilerine cebir ve şiddet kullanmak”, “Kamu ve özel mallara zarar vermek” suçlarından dava açılmıştı. Ayrıca iddianamede eyleme destek verdikleri için 19 CHP ve 4 BDP milletvekili hakkında soruşturma açılmıştı. Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın duruşması, salon yetersizliği

nedeniyle Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu’na alındı. Cumhuriyet’in haberine göre aralarında KESK Genel Başkanı Lami Özgen, KESK yöneticileri İsmail Hakkı Tombul ve Akman Şimşek ile Eğitim-Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız’ın da aralarında bulunduğu 17 kişi “sanık” sıfatıyla mahkemeye katıldı. Eğitim-Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız, savunmasında 4+4+4 yasasının bilimsel eğitim getirmediğini aksine eğitimi gericileştirdiğini, binlerce eme-kçinin bu yüzden eylem yapmak istediğini ancak polisin demokratik eylem hakkına saldırdığını söyledi. Yıldız ayrıca Siirt’te intihar eden 14 yaşındaki çocuk gelin Kader Erten’i örnek vererek 4+4+4 yasasının çocuk gelinlerin çoğaldığını ve binlerce kız öğrencinin okulu bıraktığını belirtti. KESK MYK üyesi Akman Şimşek ise savunmasında eyleme katılan binlerce kişiye şiddet uygulayan polisler hakkında dava açılmadığını belirterek, “Bu dava ile bize kumpas kuruldu” dedi. Dava önümüzdeki günlerde devam edecek ve 502 kişi parça parça duruşmaya gelip savunma yapacak.

Dekandan öğretim üyelerinin özgürlüğüne tehdit - 14 Ocak 2014

Marmara Üniversitesi’nde öğretim üyelerinin kurul kararıyla 1 senelik uzatılan görev süreler-ini, dekan keyfi bir şekilde 6 aylık uzattı. Eğitim Sen Üniversiteler Şubesi olayı bilimsel özgürlüğe açık tehdit olarak değerlendirdi.Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Fakültesi Dekanı Yusuf Devran’ın 8 öğretim elemanının görev süresini keyfi biçimde 6 ay uzattı. Önces-inde de Rektör Zafer Gül önce Eğitim Sen 6 Nolu İstanbul Üniversiteler şubesi yöneticisinin görev süresini aynı keyfilikle uzatmıştı.Eğitim Sen 6 Nolu İstanbul Üniversiteler Şubesi, görev süreleri yıllar boyunca ilgili kurul kararları doğrultusunda birer sene uzatılan öğretim elemanlarının görev sürelerinin, hem hukuki mevzuata ve içtihada hem de akademik teamüle aykırı bir şekilde 6 ay uzatılmasını eleştirerek bilimsel özgürlüğe açık bir tehdit olduğunu söyledi.Bir açıklama yayımlayan Üniversiteler Şubesi, “Her türlü mobbing, baskı, sürgün, soruşturma ve hukuksuzluk karşısında yılmayacağız, direneceğiz, emekten ve demokrasiden yana tavrımızı sürdüreceğiz” dedi.Eğitim Sen üyeleri baskıyla ve hukuksuzlukla karşı karşıya kalan tüm öğrenciler, öğretim elemanları ve üniversite çalışanları ile dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

Okul müdürlüğü atamasında mülakat sistemi yargıdan döndü - 13 Ocak 2014

MEB’in mülakatla atama yöntemi yargıdan döndü. Okul müdürlüğü için 87 puan alarak mül-akata giren Şemsettin Sungur, sözlü sınavda başarısız sayıldı. Bunun üzerine mülakat sistemini yargıya taşıdı. Mahkeme, sınav komisyonu raporlarının objektiflikten uzak olduğunu belirterek mülakatla yapılan atamanın yürütmesini durdurdu. Zaman’ın haberine göre, Milli Eğitim Bakanlığı’nın mülakatla atama yöntemi yargıdan döndü. Şemsettin Sungur, Sivas’ta okul müdürlüğü için yazılı sınavdan 87 puan alarak başarılı olduktan sonra girdiği sözlü sınavda 53 puanla başarısız sayıldı. Sungur, haksızlık yapıldığı gerekçesiyle mülakat sistemini yargıya taşıdı. Sivas İdare Mahkemesi, mülakatla yapılan atamanın yürütmesini durdurdu. Mahkeme, sınav komisyonunun düzenlediği rapor ve tutanakların objektif değerlendirme yapmaya imkân sunacak nitelikte olmadığını belirtti. Mahkeme, 19 Aralık 2013’te aldığı kararda yürütmeyi durdurmanın sebebi şöyle açıklandı: Mülakat komisyonu üyelerinin her biri tarafından değerlendirilerek tutanağa bağlanmış soruların ve davacı tarafından verilen yanıtların neler olduğunun, bu yanıtlara komisyon üyelerince takdir edilen notun gerekçeleriyle ortaya

konulmamış olmasından dolayı davacıya mülakat sınavında 53,0156 puan verme işleminde hukuka aykırılık bulunmaktadır.”Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) önceki gün ‘sözlü’ sınavla 129 uzman yardımcısı alacağını duyurmuştu.

Özelleştirmeleri ve IMF’yi eleştiren Eğitim Sen üyesine sürgün - 15 Ocak 2014

İstanbul Bağcılar Barbaros Anadolu Lisesi Coğrafya Öğretmeni Osman Topaklı, hakkında başlatılan soruşturma sürerken sürgün edildi. Soruşturma neticesinde sınıfta siyaset yaptığı, özelleştirmeleri ve IMF’yi eleştirdiği iddiaları sürgüne dayanak gösterildi. Eğitim Sen iş yeri temsilcisi olan Osman Topaklı, ek ders ücretlerinin hesaplanmasında hata olduğunu belirtmesi, sınıfta ders saatlerinde idarenin öğrencilerin üzerini aratmasına izin vermemesi, okula alınan sıralarda üretim hatası olduğunu fark etmesi üzerine yaptığı itirazlar nedeniyle okul yönetimi ile arası açıldı.Şikayet üzerine 2013 Haziran ayında Topaklı hakkında soruşturma başlatıldı. Aradan aylar sonra soruşturma gereği Valilik kararnamesi ile Osman Topaklı, Başakşehir Ticaret Meslek Lisesi’ne sürgün edildi. Topaklı, devam eden soruşturmayla ilgili Bağcılar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne savunma verdi. Topaklı, verdiği savunmada suçlamaların mesnetsiz olduğunu ve her türlü faaliyetinin öğretmenlik görev sınırları çerçevesinde olduğunu belirtti. Eğitim Sen’li Topaklı’nın savunmasına verilen yanıtta; ‘derslerde siyasi konuşmalar yapmak, özellleştirmeleri ve IMF’yi eleştirmek’ nedeniyle Valiliğin oluru ile verilen 1 yıl kademe ilerleme cezası sürgüne gerekçe gösterildi. Topaklı, sürgünün ardından 15 kilometre uzaklıktaki yeni okulunda göreve başladı.

Sürgüne dayanak olan suçlamalar:

Derslerde siyasi konuşmalar yapmak, derste yakasına mensubu olduğu sendikanın amblemini takıp sendikalar hakkında konuşmak, devletin birlik ve bütünlüğünü zedeleyen, devletin gücünü zayıf göstermeye çalışan konuşmalar yapmak, hükümetin icraatları ile ilgili olarak (özelleştirmeyi kastederek; memletin satıldığı, IMF borç meselesi ve MHRS sistemi ile ilgili) konuşmalar yapmak, kılık kıyafet konusunda öğrenciler arasında ayrımcılık yapmak.

Gazi Üniversitesi’nde eleştiriye tahammül yok - 16 Ocak 2014

Gazi Üniversitesi’nde, rektörlüğün emriyle gerici dönüşümlere tabi tutulan projeleri eleştiren Araştırma Görevlisi Tahir Çalgüner’e soruşturma açıldı. Daha önce de yöneticiler hakkında mobbing davası açan Çalgüner, Rektör ve Dekan hakkında suç duyurusunda bulundu. Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü araştırma görevlilerinden Tahir Çalgüner hakkında soruşturma açıldı. Rektörlüğün 12 Aralık 2013 tarihli talebine dayanılarak açılan soruşturmayla ilgili önceki gün savunmasını yapan Çalgüner, savcılığa da suç duyurusunda bulundu. Çalgüner, dava dilekçesinde soruşturmanın somut bir nedene dayanmadığını ve kendisine mobbing uygulandığını söyledi. Çalgüner Gazi Üniversitesi tarafından hazırlıkları sürdürülen Ankara Ulaşım Ana Planı’na ilişkin bilimsel değerlendirmeleri nedeniyle rektörlüğün hedefi haline gelmişti. Çalgüner, şehir ve bölge planlamacısı akademisyen olarak, plana ilişkin eleştirilerde bulunuyordu. Soruşturmacı olarak atanan Yrd. Doç. Dr. Yusuf Usta, 3 Ocak’ta Çalgüner’e bildirimde bulunarak, 13 Ocak’ta savunma yapmasını istedi. Usta da Ankara Ulaşım Ana Planı’nı hazırlayan akademisyenler arasında bulunuyor. Çalgüner’e yapılan bildirimde soruşturma nedeni olarak ise “mesaiye geç

geldiğiniz ya da gelmediğiniz ve verilen işi zamanında gelmediğiniz için yapmadığınız iddiasıyla hakkınızda disiplin soruşturması başlatılmıştır” ifadeleri yer aldı. Savunmasını yapan Çalgüner, soruşturma nedeni olarak gösterilen gerekçelerin muğlâk olduğuna ve bir soruna ya da olguya dayanmadığına dikkat çekti. Bu nedenle detaylı savunma yapamadığını söyleyen Çalgüner, “Yeteri kadar inceleme ve değerlendirme yapılmadan kaleme alınan ve ‘psikolojik taciz’ amaçlı olarak gördüğüm ‘soruşturma’ yazınıza ilişkin; başta mevcut belgelerin güvenliği ve sonra da şahitlerin ifade güvenliği açısından, sözkonusu bu son idari tasarrufunuz da dahil, diğer belge ve bilgiler de adli yargıya tarafımdan intikal ettirilmiş ve hukuki süreç başlatılmıştır” dedi. Çalgüner ayrıca, hakkında açılan soruşturmayla ilgili savcılığa suç duyuru-sunda bulundu. Gazi Üniversitesi Rektörü Süleyman Büyükberber ile Mimarlık Fakültesi Dekan Vekili Mahmut Özbay hakkında yapılan suç duyurusunda, soruşturma evrakının ve sicil belgesinin rektörlük makamından delil güvenliği açısından istenmesini talep eden Çalgüner, “mobbing-görevi kötüye kullanma, garezli davranış” nedeniyle de kamu davası açılmasını istedi. Soruşturmanın, 2010 yılında Asliye Hukuk Mahkemesi’nde idareciler aleyhine açtığı mobbing tazminat davasının kurumsallaşmış bir devamı olduğunu söyleyen Çalgüner, söz konusu davanın devam ettiği bilgisini verdi. Dava nedeniyle yapılan bilirkişi incelemesinde, Çalgüner’e mobbing uygulandığı belirtilmişti. Suç duyurusunda, buna rağmen üç yıldır sonuç alınamadığını vurgulayan Çalgüner, üniversite yönetiminin mahkemeye belgeleri göndermediğini, gönderse bile eksik gönderdiğini kaydetti. Çalgüner dava dilekçesinde, açılan bu yeni soruşturmanın kasıtlı olduğuna ve hakkında “sorunlu kişi” imajı ve algısı yaratmaya yönelik olduğuna dikkat çekti. Gazi Üniversitesi yönetimi, geçtiğimiz yılın Eylül ayında Mima-rlar Odası Ankara Şube Başkanı Ali Hakkan’ın sözleşmesini yenilemeyerek, eleştirilere tahammülsüzlüğünü göstermişti. Gazi Üniversitesi’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak derslere giren Hakkan’ın, özleşmesinin Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin Gazi Üniversitesi’nin bilimsellikten uzak yaklaşımlarını eleştirmesi nedeniyle yenilenmediği iddia edilmişti. Oda tarafından yapılan açıklamada, Gazi Üniversitesi’nin giderek bilimden uzaklaştığına dikkat çekilerek, “Üniversite yönetimi siyasallaşmıştır. Gazi Üniversitesi, yürüttüğümüz kent mücadelesinde, her yerde bir şekliyle karşımıza çıktı. AOÇ arazisinin hülle yolu ile devrinde de karşımızdaydı, Selçuklu Cephesi diye Mimarlık Fakültesi’nde ilk uygulamaları yapan da Gazi Üniversitesi’ydi. Kilise maketlerinin parçalandığı, Mimarlar Odası’nın açıklama yaptığı, mimarlık öğrencileriyle beraber tepki koyduğu süreçte de Gazi Üniversitesi karşımıza çıktı. Bugün Gazi Üniversitesi, hükümetin genel mimarlık ve kentsel politikalarının aklayıcısı durumunda olan bir üniversite haline gelmiştir” denmişti.

Lisede müdür polis el ele - 17 Ocak 2014

Rüştü Uzel Lisesi’nde müdür, öğrencileri okuldan atmakla tehdit ederken, polis okula gelerek öğrencilerin yazdığı yazıların fotoğraflarını çekiyor.16 Ocak’ta Rüştü Uzel Kız Teknik ve Anadolu Meslek Lisesi’ne resmi ve sivil polisler geldi. Okula giren polisler okulun çeşitli yerl-erine yapılan Liseli Genç Umut yazılamalarının fotoğraflarını çekti. “Gericiliğe, cinsiyetçiliğe, piyasacılığa RED”, “Yaşasın demokratik lise mücadelemiz” gibi birçok yazılamanın fotoğrafını çeken polisler daha sonra okuldan ayrıldılar. Polisle işbirliğine girişen okul yönetimi ise liseli-ler üzerindeki baskısını her geçen gün arttırıyor. Baskının dozunu her geçen gün arttıran okul yönetimi liselileri okuldan atma tehdit ediyor.

15

Page 17: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ

C. EĞİTİMDE GERİCİ POLİTİKA VE UYGULAMALAR SÜRÜYOR

Din öğretmeni: “Sünni Alevi ile evlenirse cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür” - 2 Ocak 2014

Amasya’nın Gümüşhacıköy ilçesi Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni olan Abdussamet Arslan “Bir Sünni Alevi ile evlenirse yüz kırk kırbaç cezası ile cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür”, “Kurtuluş Savaşı’na yardım eden bayanların başı kapalı olduğu için biz bu savaşı kazandık, bugün olsa kazanamayız”, “Bugün eteğini kısaltan yarın lisede en değerli şeyini kaybeder” şeklindeki sözleri tepki çekti. Velilerin şikâyeti üzerine soruşturma başlatılırken, okul müdürü Yakup Doluer olayın abartıldığını ileri sürerek “Ben ne soruşturma açtım ne de inceleme başlattım. Öğretmen masum, bir suçu yok. Bu olayın üzerine gidersek diğer öğretmenler de artık ders anlatırken ağzından bir şey kaçırmamak için rahatsız olacak. Bütün toplumu kucaklayıp, kazanmamız lazım” diye konuştu.Din dersi öğretmeni Abdussamet Arslan’ın söylemlerinin ardından okul yönetimi ve ilçe milli eğitim müdürlüğüne suç duyuru-sunda bulunan öğrenci velisi Ulaş Söylemez şunları söyledi: “O öğretmen, şortla gezmenin günah olduğunu söylüyor. Bir kız öğrencinin eteğine dokunarak katlayıp katlamadığını kontrol ederek ‘Siz şimdi eteğinizi böyle kısaltıyorsunuz, liseye gidince de en değerli şeyinizi kaybedi-yorsunuz’ diye konuşuyor. Erkek öğrencilere anne ve kız kardeşlerinin başlarını kapatmaları için telkinlerde bulunuyor. Alevi ile Sünni evliliklerinin günah olduğunu savunuyor. Öğretmenin bu tutumu çocuklarımızın psikolojini bozdu. Öğrenci velileri olarak öğretmen hakkındaki şikâyetimizi gidebildiği yere kadar götüreceğiz.” “Bu ne biçim öğretmen, bu ne biçim zihniyet?” ifadesini kullanan öğrenci velilerinden Sebiha Yürekli de şöyle konuştu: “Bir Sünninin bir Alevi ile evlenmesi durumunda 140 kırbaçla cezalandırılması gerektiğini nasıl söyler? Bu öğretmen Türkiye’nin getirildiği durumdan cesaret alıyor. Her şeyimize karışıyorlar. Okul müdürü Yakup Doluer’e şikâyet ediyoruz o olayı kapatmaya çalışıyor ve ‘İşi tatlıya bağlayalım, büyütmeyelim’ diyor. Biz veliler olarak bu işin peşini bırakmayacağız. ”Gümüşhacıköy’de geçen yıllarda da bu tür olayların yaşandığını, bu gibi insanların ceza almak yerine ödüllendirildiğini belirten Eğitim-Sen Gümüşhacıköy Şube Temsilcisi Emrah Parlak ise şu görüşleri kaydetti: “Gümüşhacıköy’de cinsiyet ve mezhep ayrımcılığını nedense son yıllarda sık sık yaşamaya başladık. Şimdi de Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni kız öğrencilere kapanması için baskı yapıyor, etek boylarını ölçüyor, etek boyu kısa olanın en değerli şeyini kaybedeceğini, Sünni birinin Alevi ile evlendiğinde 140 kırbaç vurulacağını söylüyor. Bu öğretmen bunları söylemek için cesareti yöneticilerden alıyor. Birçok veli ile görüştük ve olayın doğru olduğunu tespit ettik. Bu olaydan okul müdürünün de ilçe milli eğitim müdürünün de haberi olduğunu öğrendik ancak nedense üzerine gidilip de ilgililerden hesap sorma yerine bu olayı kapatmaya çalıştıklarını tespit ettik. Demokratik, laik bir ülkede eğitim camiasında bir öğretmen bunu konuşabiliyorsa burada yönetim boşluğu var demektir. Biz Eğitim-Sen temsilciliği olarak bunun takipçisi olacağız.”

Öğrencilere ‘ahlak’ takibi - 6 Ocak 2014

12 Eylül 2010’da tarihindeki referandumla yapılan anayasa değişikliğiyle fişlemelerin son bulduğu söylenmesine rağmen, önce Tunceli’de halkın fişlendiği, şimdi ise Gaziantep’te skan-

dal fişleme belgeleri ortaya çıktı. Belgelere göre Gaziantep Üniversitesi’ne bağlı olarak İslahiye’de okuyan öğrenciler sadece siyasi yönden değil, “ahlaki” olarak da fişlenmiş. Fişlemelerde öğrencilerin fotoğraflarının yanında, tüm kişisel ve iletişim bilgilerinin yanı sıra kimle ‘duygusal ilişki’ yaşadıkları, kimin kiminle arabada oturduğu gibi tamamen özel hayatı ilgilendiren bilgiler de yazıldı.Tunceli Hozat’ta vatandaşların tümünün takibe alındığını belgeleyen fişlemelerle ilgili soruşturma sürerken Gaziantep’te üniversite öğrencilerinin fişlendiği açığa çıktı.Milliyet’in ele geçirdiği belgelere göre fişlemeler özellikle Gaziantep Üniversitesi’nin İslahiye’deki fakülte ve yüksekokullarında okuyan öğrencileri hakkında.İl ve ilçedeki güvenlik birimlerince yapıldığı belirtilen fişlemelerde, öğrencilerin sadece siyasal düşünceleri değil özel hayatlarına dair bilgilerin de toplandığı görülüyor. Üstelik bu bilgiler, fişlerin “değerlendirme” bölümünde “özet” olarak nitelenen bölüme açık biçimde yazılı. Fişlerin, “özet” kısmı belgelerde açık biçimde görülürken, “detaylı” bölümler ortaya çıkmadı; burada hangi bilgilerin işlendiği de bilinmiyor.Bu fişleme belgelerinin ‘bilgi amaçlı’ olarak, üniversite dahil il ve ilçedeki birçok kamu kurum ve kuruluşuna da gönderildiği, fişlerin burada açığa çıktığı öğrenildi. İslahiye’deki üniversite çevreleri, fişlemeden haberleri olmadığını, emniyetin bu çalışmayı yaptığını belirtti. Çok sayıda öğrenci ise emniyet ve istihbarat tarafından sürekli takip edildiklerinden yakındı.Öğrenciler, İslahiye’deki üniversite yöneti-minin de fişlemelerden haberdar olduğunu savundu. Tesadüfen ele geçirilen fişlemelerde bilg-ileri yer alan öğrencilerin ise takip edildiklerini bilmedikleri belirtiliyor. İlçedeki bazı kaynaklar da fişleme belgelerinin üniversite bilgisayarından çıktığını, emniyetin düzenli olarak bazı bilg-ileri üniversite ile paylaştığını öne sürdü.Belgelerde kişilerin fotoğrafı, kimlik numarası, anne ve baba adı, doğum yeri ve tarihi, nüfusa kayıtlı olduğu yer, İslahiye’deki adresleri, telefon numaraları, elektronik posta adresi, velilerinin telefon numaraları ve adresleri yazıyor. Belgel-erdeki tarihler 2010’dan 2011 sonuna kadar fişleme yapıldığını gösteriyor. Ancak, fişlemelerin bu tarihten sonra da devam ettiği ve halen sürdüğü belirtiliyor.İsimlerini gizli tuttuğumuz öğrencilerle ilgili bazı belgelerin “özet” kısmında yer alan değerlendirmeler şöyle:

* (Erkek öğrenci) Psikolojik rahatsızlığı var. Olur olmaz şarkı-türkü söylüyor. Kurban bayramı tatiline gitti ve hâlâ dönmedi (21.12.2010). Yapılan kontrollerde 11 Nisan 2011 tarihinde de okulda olmadığı, okul idaresinden rahatsızlığından dolayı okulunu dondurduğu bilgisi alındı.

* (Kız öğrenci) 11 Mayıs 2010’da aynı okulda yaşayan F. ile problem yaşadığı, şahsın abisinin kendisini okuldan almak istediği ancak okula devam ettiği, sol görüşlü öğrencilerle görüldüğü.

* (Erkek öğrenci) Aynı okulda yaşayan A. ile duygusal arkadaşlığı olduğu, bu arkadaşlığının A.’nın sözde Kürt olduğu için ayrıldığı, kızın abisinin gelerek sıkıştırdığı ancak olumsuz bir durumun olmadığı.

* (Kız öğrenci) 2. sınıfta okuyan Ç. ile arkadaşlık yaptığı, samimi olarak kol kola gezdikleri.

Ankara’da okul tuvaletinde kamera - 8 Ocak 2014

Ankara’da Yenimahalle’de bulunan Alparaslan Anadolu Lisesi’nde erkek öğrencilerin

tuvaletlerine kamera yerleştirildiği öğrenildi. Erkekler tuvaletinde lavaboların tam üzerinde bulunan kamera şaşkınlık yarattı.Alparaslan Anadolu Lisesi Müdürü Musa Başıbüyük, 2010 yılında rotasyonla atandığını ve geldiğinde okulda kameraların yerleşmiş olduğunu söylerken, “Okulumuzun bir çok yerinde kameralar mevcut. Erkekler tuvaletinde de kamera takılı. Bu kameranın amacı, sigara içilmesini engellemek ve öğrencilerin birbirini darp etmesinin önüne geçmek” ifadelerini kullandı.Öğrenciler bu durumdan rahatsız olduklarını belirtirken, “Okulu-muzda sadece sınıflarda kamera yok, koridorlarda, bahçede, okul önünde her yerde izleniyoruz. Biz erkekler tuvaletinde kamera istemiyoruz. Resmen ‘Biri Bizi Gözetliyor’ yarışmasında olduğu gibi, her yerde gözetleniyoruz. O kadar gözetleniyoruz ki tuvalette dahi yalnız bırakılmıyoruz” dediler.

Alevi öğrenciye din dersi dayağı! - 10 Ocak 2014

Çorum’da 13 yaşındaki A.R.Ç., din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde konuştuğu iddiasıyla okul müdürü Şeref Bilal tarafından feci şekilde dövüldü.Kulağından kan gelen A.R.Ç. hastaneye kaldırıldı. Baba Tanju Ç., Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulundu. Kadıkırı Köyü İlköğretim Okulu’nda din kültür ve ahlak bilgisi dersi sırasında A.R.Ç. adlı öğrenci arkadaşı T.K. ile konuştu. Bu sırada Ayşe İmli adlı öğretmen dersleri dinlemedikleri için öğrencileri okul müdürü Şeref Bilal’a şikâyet etti.Baba Tanju Ç., “Biz Aleviyiz. Çocuğum din dersini dinlemediği için dövüldü. Sorumluların cezalandırılmasını istiyorum” dedi. Olayın duyulması üzerine Hacı Bektaşı Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Öztürk Türkdoğan ve Alevi Kültür Dernekleri Genel Sekreteri Ali Doğan, Çorum’a giderek incelemelerde bulundu. Türkdoğan, “Son yıllarda Aleviler üzerindeki baskılar artmıştır. Din dersini dinlemediği için bir Alevi çocuğu dövülmüştür. Bu bir insan hakları ihlalidir. Bu olayın takipçisi olacağız” diye konuştu. Geçmez ise, “Bu saldırılar bir devlet politikasıdır. Zorunlu din dersleri kaldırılmalı, Alevi çocuklarına yönelik bu asimilasyon politikası son bulmalıdır” dedi.

MEB’in gündemi: Liselerde türban serbestliği - 10 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanlığı’nın gündeminde olan değişiklik ile liselerde kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek. Milli Eğitim Bakanlığı liselerin sadece seçmeli Kur’an-ı Kerim derslerinde takılabilen türbanın tüm derslerde takılabilmesi için hazırlanıyor. Seta Vakfı’nda düzenlenen “2013 Eğitim Değerlendirme Çalıştayı”nda konuşan Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, bakanlığın bu yönde bir çalışması olduğuna işaret etti. Çalıştayda, ders bazlı türban kullanılmasının doğru olup olmadığının sorulması üzerine Müsteşar Tekin, “Şu anda ders bazlı benim de tasvip etmediğim bir uygulama söz konusu bu çalışma gündemimizde. Bu yıl biz kıyafetle ilgili düzenlemeyi yapmak zorundaydık. O yönetmeliğin biraz daha üzerinde çalışıp 2014�ün bahar aylarında çalışalım demiştik” dedi. Yapılması planlanan düzenleme ile lisede kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek.

Kadıköy’e 5inci imam hatip planı mecliste - 13 Ocak 2014

Acıbadem Dayanışması’nın, öğrenci ve velilerinin sahip çıktığı Kadıköy’deki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin taşınarak binanın imam hatip için kullanma planı meclise taşındı.İstanbul’un

Kadıköy İlçesi’nde bulunan ve Kadıköy, Acıbadem ve Yeldeğirmeni Mahalleleri halkına 5 kuşaktır hizmet veren Özdemiroğlu Ortaokulu’nun öğrencilerin ve velilerinin basın açıklamalarına, eylemlerine ve topladıkları 10 bini aşkın imzaya karşın Mayıs 2013�te imam hatip ortaokuluna dönüştürülmesinin ardından şimdi de, Acıbadem’de bulunan Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin Fikirtepe’ye taşınması ve binanın hemen yanındaki Kadıköy İmam Hatip Kız Lisesi’ne dönüştürülen okulla birleştirilerek İmam Hatip Kampüsü yapılması planı Meclis’e taşındı.CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yanıtlaması istemiyle verdiği önergede lisenin taşınması durumunda okulda eğitim gören yaklaşık 1200 öğrencinin ciddi bir mağduriyet yaşayacağını ve yakın çevrede erkek öğrencilerin gidebileceği bir devlet lisesinin olmadığını ifade ederek, Kadıköy sınırları içinde halihazırda eğitim veren 4 imam hatip okulu bulunmasına rağmen alınan kararın gerekçesini sordu.Daha önce de tüm itirazlara rağmen Özdemiroğlu Ortaokulu’nun imam hatip okuluna dönüştürüldüğünü, benzer bir dayatma ile Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin dönüştürülmesinin öğrenciler, öğretmenler ve veliler açısından adil bir uygulama olup olmadığını soran CHP’li Öğüt, şu soruları yöneltti:

- Velilerin itirazına rağmen dönüşümde ısrar edilecek midir?

- Acıbadem Dayanışması üyeleri, semtteki tarihi Çamlıca Kız Anadolu Lisesi’nin satışının gündemde olduğunu dile getirmektedir. Söz konusu iddia doğru mudur?

Öğrenci başına üç soruşturma! - 14 Ocak 2014

Öğrenci Kolektifleri Araştırma Birimi, İstanbul Üniversitesi 2013 – 2014 öğretim yılı soruşturma raporunu yayımladı. Yayımlanan raporda İstanbul Üniversitesi Rektörü Yunus Söylet’in göreve geldiğinden bu yana her fırsatta, öğrencilerine uyguladığı baskı politikaları ve açtırdığı soruşturmalarla “AKP’nin rektörü” sıfatına yakışır şekilde davrandığı belirtildi.Araştırma birimi ayrıca Rektör Söylet’in, okulda bedava çay dağıtmak, parasız yemek yemek, duvara şiir yazmak, fakülteye giriş yapmak gibi birçok konuda soruşturma açmayı, okuldaki muhalif sesleri kontrol altına almak için “çare” olarak gördüğünü söyledi. Raporda “2013 – 2014 öğretim yılında İstanbul Üniversitesi’nde okuyan 82 öğrenciye 251 adet soruşturma açılmıştır. Bu da demek oluyor ki 1 öğrenciye ortalama 3 soruşturma düşmektedir. Bu soruşturmalardan 121 tanesi bizzat Öğrenci Kolektifleri üyelerine açılan soruşturmalardır. Birçok soruşturma, üniversitenin içerisinde bulunan sivil polislerin rektörlüğe verdiği raporlar sonucu açılmaktadır. Sivil polislerin verdiği raporlar soruşturma dosyalarında gizli olarak tutulmaktadır. Rektör Söylet, okulda gayri resmi olarak bulunan polislerle birlikte kendi öğrencisini cezalandırmaktadır. Rekor soruşturma sayısı: Üniversitenin Edebiyat-Fen Fakültesi’nde okuyan ve sene başından beri hakkında 11 soruşturma açılan bir öğrenciye aittir. Her zaman açtığı komik soruşturmalarla gündeme gelen İstanbul Üniversitesi bu sene’de bu anlamsız tiyatroya bir an olsun ara vermedi.”deniliyor.

Kaymakamlıktan ailelere ‘çocuklarınızın müslüman olmadığını kanıtlayın’- 18 Ocak 2014

İzmir’in Narlıdere ilçesinde 11 Kasım tarihinden bu yana çocuklarını zorunlu din derslerine göndermeyen çoğunluğu Alevi ailelere okul yönetimi gönderdiği yazı ile çocuklarının Müslü-

man olmadığını kanıtlamalarını istedi. İlçe Kaymakamlığı’ndan gelen “Musevi ve Hıristiyan olduğunu belgeleyebilen öğrencilerin din derslerine girmeleri zorunlu değildir” yazısını ailelere gönderen Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü çocukların Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerine girmelerinin zorunluğu olduğunu vurguladı.Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü tarafından ailelere gönderilen kaymakamlık yazısında Talim ve Terbiye Kurulu’nun kararına atıfla “T.C. uyruklu Hıristiyan ve Musevilik dinlerine mensup öğrencilerin bu dinlerden birine mensup olduklarını belgelendirmeleri kaydı ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine girmeleri zorunlu değildir” denildi.Dini inancı olmayanları, Alevileri ve diğer dinsel grupları yok sayan karara tepki gösteren veliler okul yönetiminden gelen yazıya sert tepki gösterdi. Zorunlu din dersi dayatmasının kabul edilemez olduğunu belirten aileler Narlıdere Demokrasi Meydanı’nda toplanarak İlhan Onat İlkokulu’na yürüdü. Veliler adına İlhan Onat İlkokulu önünde yapılan açıklamada konuşan Songül Maskara “Eğitim sistemi AKP hükümeti ile sadece bir dinin mezhebine uygun hale getirilmiştir. Seçmeli din derslerini dahi zorunlu hale getiren yeni sistemi kabul etmiyoruz. Bunun içindir ki 11 Kasım 2013�ten bu yana birçoğumuz çocuklarımızı din derslerine göndermiyoruz. Okullardan bizlere ulaşan cevaplar oldukça çarpıcıdır. Cevaplara göre hiçbir dine inanmayanlar da Müslüman sayılıyor” dedi. Maskara, verdikleri hukuki mücadelenin yanında dersleri boykot etmeyi sürdüreceklerini söyledi. Veli Ali Gökbulut ise “Oğlum bu yıl 5. sınıfa gidiyor. Ders notlarının düşürülmesinden endişe ettiğimiz için mecburen din derslerine de gönderiyoruz. Ancak çocuğumu din derslerini almaya başladıktan sonra uykusundan sık sık korkarak ve ağlayarak uyandığını fark ettik. Derslerde gördüğü cinleri rüyasında gördüğünü düşünüyoruz. Zaman zaman gölgelerden korkuyor, farklı tepkiler geliştiriyor. Bu davranışları bizleri endişelendiriyor” şeklinde konuştu. İlhan Onat İlkokulu öğrencileri de açıklamaya bahçeden destek verdi.

Eğitim – Sen: ‘Skandal, zorunlu din derslerinin sonucudur’ - 21 Ocak 2014

Eğitim Sen, Ortaöğretime Geçiş Sistemi dahilinde yapılan SBS’de din dersinden muaf olan gayrimüslim öğrencilerin sonuçlarının sıfır almışçasına hesaplanmasına dair açıklama yaptı. Açıklamada, yaşanan skandalın Milli Eğitim Bakanlığı’nın 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almasının, gayrimüslimleri yok sayan politikalar sonucu olduğu belirtildi.Açıklamada “Milli Eğitim Bakanlığı`nın SBS yerine getirdiği Yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi skandallara rağmen yürütülmeye çalışılıyor. Geçen yıl yapılan SBS`de sonuçların yanlış hesaplandığı skandalının geçtiğimiz günlerde anlaşılmasının ardından, bu yılki sistemde de gayrimüslim öğrencilerin muaf oldukları din dersi sınavından “sıfır” almışçasına sonuçların hesaplanması, yeni bir skandalı gündemimize taşımıştır.

Bilindiği üzere MEB, tıpkı 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi, ortaöğretime geçiş sisteminde zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almıştır. Öğrencilerin dini inancı, mezhebi ya da dünya görüşüne bakmaksızın böylesine dayatmacı bir yaklaşımın hayata geçirilmesi başlı başına bir skandaldır. Dolayısıyla sınav sonuçlarında gayrimüslimlerin yok sayılması, seçmeli/zorunlu din dersleriyle farklı inanç gruplarını yok sayan politikaların sonucu olarak görülmelidir.Eğitim Sen olarak, öncelikle seçmeli/zorunlu din derslerinin kaldırılmasını ve sınav odaklı eğitim sistemine son verilmesini istiyoruz. Hiç kimsenin çocuklarımızın emeği ve geleceği ile oynamasına izin vermeyeceğiz!” denildi.

Hozat Emniyet Müdürlüğü’nden üniversitelilere fişleme - 21 Ocak 2014

Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün 2011 yılında, Meslek Yüksek Okulu’nda okuyan öğrencilerin isim listesini alıp, takip ettiği ve oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdığı ortaya çıktı. Tunceli’nin Hozat ilçesinde ortaya çıkan fişleme skandalıyla ilgili Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturmada, jandarma ve emniyetin bilgisayarların hard diskleri ilgili kurumlara inceletildi. Adli Tıp ve TÜBİTAK’a yaptırılan incelemede, hard disklerdeki belgelerin kamuoyuna yansıyan belgelerle aynı olduğu belirlendi. Hozat’ta 2007 ile 2011 yılları arasında gerçekleşen ve 2013 yılında ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında ortaya çıkan fişleme, izleme ve takip skandalına bir yenisi daha eklendi. Hozat ilçe Emniyet müdürlüğü bilgisayarlarında tespit edilen belgelere göre, Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü 2011 yılında, Tunceli Üniversitesi’ne bağlı ilçede eğitim veren Meslek Yüksek Okulu Büro yöneticiliği birinci sınıfında okuyan öğrencilerin isim listesini üniversiteden istedi. 50 öğrencinin isim listesini okul numarası ile birlikte alan polis, öğrencinin hareketlerini takip ettikten sonra oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdı. Fişlerde öğrencilerin isimlerinin karşısına görüşleri ile ilgili kanaat olarak, ‘normal’ ya da ‘aşırı’ yazıldığı görüldü. Üniversite öğrencilerinin dünya görüşü ile ilgili hazırlanan bu fişlerin de daha önceki fişlemelerle ilgili soruşturma yürüten Malatya Cumhuriyet Savcılığının soruşturma dosyasına girdi. Yine ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında yer alan başka bir belgeye göre ise, Hozat Kaymakamlığı, 2012 yılında Toplum Yararına Çalışma Programı kapsamında iş için başvuran 143 kişinin başvurularını ilçe emniyet müdürlüğüne gönderdi. Emniyet Müdürlüğünün de, 143 kişilik listeden 53 kişiyi, ailevi durumlarını araştırarak ve bunu yazı ile belirterek işe aldırmalarını sağladığı iddia edildi.

Tacizci Milli Eğitim Müdürü okula atandı - 24 Ocak 2014

İstanbul’da Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürü Şeref Çalışır, birlikte çalıştığı 2 kadının taciz şikayeti üzerine yaklaşık 2 ay önce ‘cinsel istismar’ suçundan 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmıştı. Çalışır’ın davası başta KESK’li kadınlar olmak üzere kadınların gündemi haline gelmiş soruşturma ve dava süresince eylemler yapılmıştı. Mahkemede tutuklanmasına karar verilen Çalışır, 50 bin lira kefalet ödeyerek serbest kalmış, Fatih İlçe Müdürlüğü’ne geri gelm-esi üzerine kadınlar İstanbul İl Milli Eğitim önünde eylem yapmıştı. Eylemler üzerine Çalışır İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istemişti. Bakanlık müfettişlerinin hakkında 2 kez soruşturma yaptığını ve suçsuz bularak ceza vermediğini iddia eden Çalışır, göreve döndü ve Yargıtay’a itiraz etti. Tepkiler üzerine de İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istedi. Çalışır, İl Milli Eğitim’e başvurup emeklilik dilekçesini geri aldı. Yöneticilik görevleri alınan Çalışır, 84 öğretmenin görev yaptığı ve 1823 öğrencinin öğrenim gördüğü Zeytinburnu Abay Ortaokulu’na sosyal bilgiler öğretmeni olarak atandı. 10 gün önce yapılan atamadan sonra Çalışır’ın yıllık izne çıkıp derslere girmediği öğrenildi. Çalışır’ın okula atandığıysa velilerden sır gibi saklanıyor.

Rektörlüğe mail atan öğrenciye soruşturma açıldı - 26 Ocak 2014

Ankara Üniversitesi’nde sene başından beri kampüskarta karşı protestolar ve üniversitelilerin tepkisi sürüyor. Rektörlük iki üniversiteliye kampüskarta yönelik itirazlarını gerekçe göstererek 9 ay uzaklaştırma verdi. Uzaklaştırmaların hukuksuz ve haksız olduğunu belirtmek için Hukuk

Fakültesi öğrencisi üniversiteli bir kadın ise Rektörlüğe bir mail attı. Rektörlüğün öğrencilerin bilgisi olmadan kampüskart uygulaması ile üniversitelileri kampüskartı kullanmaya mecbur bıraktığı belirtilen mailin ardından üniversiteli kadın hakkında Rektörlük tarafından soruşturma açıldı. Daha önce de defalarca üniversitelilere açtığı soruşturmalarla bilinen Rektör Erkan İbiş, kolektifler.net’in kampüskart ile ilgili yaptığı bir haber hakkında dava açmış ancak mahkeme davayı reddederek kapatmıştı.

Mahkeme: ‘Öğrenciler değil, polisi üniversiteye çağıranlar hatalı’ - 26 Ocak 2014

Eskişehir 5. Asliye Ceza Mahkemesi, YÖK’e karşı yapılacak eylem için Anadolu Üniversitesi’nde 4 Kasım 2010 tarihinde güvenlik güçlerinin sert şekilde müdahale etmesinin ardından açılan davada gerekçeli kararı hazırladı. Tüm öğrencilerin beraat ettiği davanın gerekçeli kararında üniversite yönetimi ve polis eleştirildi. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde, YÖK’e karşı yapacak eylem için stand açan ve afiş asan öğrencilere, Rektör Yardımcısı Meryem Akoğlan Kozak’ın talebiyle hem polis hem de özel güvenlik müdahale etmişti. Bu olayın ardından üniversite yönetimi maddi hasar yarattıkları gerekçesiyle öğrencilere 17 bin TL’lik fatura göndererek ödeme yapmalarını istedi. Ayrıca öğrenciler hakkında “görevi yaptırmamak için direnme”, “kamu malına zarar verme”, “cebir veya tehdit kullanarak eğitim ve öğretime engel olma” suçlamalarıyla dava açıldı. Tüm sanıkların beraat ettiği davanın gerekçeli kararı bir süre önce hazırlandı. Gerekçeli kararda, öğrencilerin eğitim ve öğretimi engellemekle suçladığını hatırlatan mahkeme, akademisyenlerin aksi yönde beyanda bulunduklarına ve yapılan fiziki incelemede olay yeri ile dersliklerin birbirlerinden oldukça uzak olduğuna dikkat çekti. Sanık öğrencilerin YÖK’ün kuruluş yıldönümünde yaptığı protesto gösterisinin de tamamen meşru amaçlar taşıdığını belirten mahkeme, üniversitelerin, ifade özgürlüğünün uygulanması açısından görevli ve sorumlu olduklarını hatırlattı. Davacı Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü’nün sert bir dille eleştirildiği kararda “Olayların bu aşamaya geliş sebebi müşteki idarenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına aykırılık teşkil eden haksız müdahalesidir. Müşteki idare, ifade ve toplantı özgürlüğüne çevreden gelebilecek herhangi bir saldırıyı önleme görevini yerine getirmesi gerekirken bizzat kendisi müdahaleyi yapan konumuna geçmiştir” denildi. Polisin müdahalesine kadar herhangi bir şiddet eylemi yaşanmadığına dikkat çeken mahkeme şunları kaydetti: “Güvenlik kuvvetleri tarafından yapılan müdahalenin meşru amaç gütmediği ve orantıldir. Kantindeki asıl zararın güvenlik kuvvetlerinin içeri girmek isterken camları kırmasından kaynaklandığı kabul edilmiştir. (…) Öğrenci sanıklar kendilerine yönelik orantısız müdahaleden kaçmak amacı ile tamamen kendini koruma içgüdüsü ile hareket etmiştir. Buradaki amaçlarının mala zarar verme olduğu düşünülmemiştir. Yine öğrenci sanıkların kantin içerisine müdahale edildiği esnada yüzlerini gizleme, eşya fırlatma şeklindeki eylemlerinin ise, sanıklara yönelik haksız saldırıyı defetmeye yönelik olduğu kabul edilmiş ve gerek mala zarar verme, gerekse görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşmadığı kanaatine varılmıştır.”

MEB’in azınlık öğrencileriyle mücadelesi: Önce fişleme, şimdi okuldan uzaklaştırma - 29 Ocak 2014

Azınlıkları fişlediği ortaya çıkan Milli Eğitim Bakanlığı, Rum olmamalarına karşın Rum okuluna kayıt oldukları için iki öğrenciyi okuldan uzaklaştırdı. Kıbrıs işgalinin yaşandığı

1974’ten bu yana kendi etnik unsurları dışında öğrenci kabul etmeleri yasak olan azınlık okulları, kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kalınca farklı etnik aidiyetten öğrencileri de kabul etmeye başladı. T24’ün haberine göre, bir Rum okulu da ilk kez geçen sene 5. ve 9. sınıftan iki öğrenciyi kabul etti. Milli Eğitim Bakanlığı iki öğrencinin kaydını 7 ay sonra fark etti.

Azınlıkları 1’den 5’e kadar soy kodlarıyla fişlediği, geçtiğimiz hafta İstanbul İl Milli Müdürlüğü’nden Şişli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gönderilen bir yazıyla ortaya çıkan devlet, 1 numaralı soy koduyla fişlediği Rumları uyardı, okula alınan iki öğrencinin 5 numaralı “Diğer Hıristiyan Unsurlar” soy koduna kayıtlı olduklarını söyledi ve iki öğrencinin okuldan atılmasını istedi. Okul yetkilileri biri Rumen, diğer, Bulgar iki öğrencisinin bir yıllık emekler-inin yanmaması için formül arayışına girişti. Bakanlıkla yapılan görüşmelerden sonra öğrencilerin e-okul sistemi üzerinden farklı bir okula nakli sağlandı.

YÖK’ün Disiplin Yönetmeliği değişti, yapısı korundu - 30 Ocak 2014

YÖK’ün Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kurulduğu tarihten bu yana üniversiteleri üniversite olmaktan çıkaran YÖK, yönetmelik değişikliğinde de kuruluş gerekçesini ve yapısını koruma gayreti güttü. Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu, disiplin yönetmeliğindeki değişiklikle ilgili “Üniversitelerin varlık nedenini ortadan kaldıran disiplin yönetmeliklerini kabul etmiyoruz” başlıklı bir basın açıklaması yayımladı. Değişiklikle “yönetim görevinden ayırma”, “görevinden çekilmiş sayma”, “üniversite öğretim mesleğinden çıkarma” gibi cezaların kaldırıldığı söyleminin gerçeği yansıtmadığını belirten Eğitim Sen, bu cezaların “kamu görevinden çıkarma” başlığı kapsamına alındığını ifade etti. Eğitim Sen, yıllardır iş yavaşlatma, grev gibi eylemlere katılmanın, ideolojik eylemlerde bulunulmasının, siyasi bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerler-inin asılmasının, çoğaltılmasının ve dağıtılmasının, en temel hak ve özgürlüklerin, demokratik hakların, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün suç sayılmaya devam ettiğinin altını çizdi. Açıklamada “Bilimsel tartışma ve açıklamalar dışında, yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına resmi konularda bilgi veya demeç verme” ile “Ders, seminer, konferans, laboratuvar, grafik çalışma, sınav gibi öğretim çalışmalarının yapılmasına engel olmak, görevlileri, öğrencileri eğitim-öğretim alanı dışına çıkartmak, görev yapılmasına engel olmak, öğrencileri bu tür davranışlara teşvik etmek veya zorlamak ya da bu maksatla yapılacak hareketlere her ne suretle olursa olsun iştirak etmek” maddelerinin de suç kapsamına alınmasına da tepki gösterildi. Sendika, bu maddeler ile toplumun aydınlanmasının hedef alındığını söyledi. Eğitim Sen, üniversiter yaşamı baskı ve denetim altına alan, akademik özgürlükleri, sendikal hak ve özgürlükleri suç sayan, makbul görünmeyen her eylemi ve düşünceyi cezalandırmayı amaçlayan disiplin yönetmeliklerini ve YÖK’ün varlığını kabul etmediğini ve mücadeleyi sürdüreceklerini açıkladı.

D. PİYASACI VE GERİCİ POLİTİKALARIN HEDEFİNDE EĞİTİM VE BİLİM EMEKÇİLERİ VAR

‘Öğretmeniniz sizi eylemlere götürüyor muydu?’ - 5 Ocak 2014

Adana Abidin Dino Parkı’nda 4 Ocak’ta yapılan basın açıklamasında Gezi Direnişi’nin Adana eylemlerinde yer alan öğretmenlere açılan soruşturmalara ve öğrencilere öğretmenlerini, öğretmenlere meslektaşlarını ihbar etmeleri için sorulan sorulara yer verildi. Açıklamaya göre, Eğitim Sen’li Güven Boğa’nın görev yaptığı Tepebağ Lisesi’nde 3 Ocak günü erken saatlerde, müfettişler tarafından okulda görev yapan öğretmenlerin, kura çekilerek çağrılan öğrencilerin ve sınıf başkanlarının öğretmenleri Boğa hakkındaki şu sorulara cevap vermesi istendi. “Sizi eylemlere götürüyor muydu, katılmaya zorladı mı?”, “Sanal ortamda çağrı yaptı mı?” , “Kamu düzenini bozan eylemlere katıldığını gördünüz mü?” , “Medya yoluyla sizi davet etti mi?”Açıklamada KESK üyelerine dair baskı şu ifadelerle yer buldu:Daha önceden de bu kapsamda yürütülen soruşturmalar sonucunda KESK’li bir yöneticimiz Adana’dan Kars’a sürgün edilmiş ve dört arkadaşımız ise uyarı cezası almışlardır ve 140 arkadaşımızın soruşturması ise halen devam etmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığı’na Efkan Ala’nın kardeşi atandı - 10 Ocak 2014

17 Aralık tarihinde başlayan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından AKP’nin tasfiyeleri Milli Eğitim Bakanlığı’na da varmış, bazı milli eğitim müdürleri görevden alınmıştı. AKP’nin karşı operasyonu kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanı (eski ismi-yle Teftiş Kurulu Başkanı) Hüseyin Acır da görevden alındı. Acır’ın yerine Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığı’na İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın kardeşi Atıf Ala’nın görevlendirileceği belirtiliyor. Atıf Ala’nın ismi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın “fişleme” yaptığı iddialarında da geçmişti. MEB’nda fişlenen isimlerin tasfiye edildiği ortaya çıkmıştı. Atıf Ala, İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın kardeşi ve Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürlüğünde Öğrenci İşleri ve Sosyal Etkinlikler Grup Başkanı olarak görev yapıyor.

502 kişilik 4+4+4 davasının ilk duruşması görüldü - 13 Ocak 2014

28 – 29 Mart 2012�de KESK’in çağrısıyla 4+4+4 Yasası’na karşı yapılan yürüyüşe polis saldırmış, yürüyüşe katılan 502 kişi hakkında dava açılmıştı. Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki davanın ilk duruşması Ankara’da görüldü. KESK’in çağrıcılığı ile 28–29 Mart 2012 tarihlerinde Ankara Kızılay’da, 4+4+4 yasasına karşı kitlesel bir basın açıklaması yapılmak istenmiş ancak polis ülkenin dört bir yanından gelen binlerce emekçiye tazyikli su ve gaz bombalarıyla saldırmıştı. Saldırının ardından, aralarında KESK, TMMOB, DİSK ile çok sayıda demokratik kitle örgütü ve siyasi parti yöneticisinin de aralarında bulunduğu 502 kişiye “2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na aykırılık”, “Kamu görevlilerine cebir ve şiddet kullanmak”, “Kamu ve özel mallara zarar vermek” suçlarından dava açılmıştı. Ayrıca iddianamede eyleme destek verdikleri için 19 CHP ve 4 BDP milletvekili hakkında soruşturma açılmıştı. Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın duruşması, salon yetersizliği

nedeniyle Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu’na alındı. Cumhuriyet’in haberine göre aralarında KESK Genel Başkanı Lami Özgen, KESK yöneticileri İsmail Hakkı Tombul ve Akman Şimşek ile Eğitim-Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız’ın da aralarında bulunduğu 17 kişi “sanık” sıfatıyla mahkemeye katıldı. Eğitim-Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız, savunmasında 4+4+4 yasasının bilimsel eğitim getirmediğini aksine eğitimi gericileştirdiğini, binlerce eme-kçinin bu yüzden eylem yapmak istediğini ancak polisin demokratik eylem hakkına saldırdığını söyledi. Yıldız ayrıca Siirt’te intihar eden 14 yaşındaki çocuk gelin Kader Erten’i örnek vererek 4+4+4 yasasının çocuk gelinlerin çoğaldığını ve binlerce kız öğrencinin okulu bıraktığını belirtti. KESK MYK üyesi Akman Şimşek ise savunmasında eyleme katılan binlerce kişiye şiddet uygulayan polisler hakkında dava açılmadığını belirterek, “Bu dava ile bize kumpas kuruldu” dedi. Dava önümüzdeki günlerde devam edecek ve 502 kişi parça parça duruşmaya gelip savunma yapacak.

Dekandan öğretim üyelerinin özgürlüğüne tehdit - 14 Ocak 2014

Marmara Üniversitesi’nde öğretim üyelerinin kurul kararıyla 1 senelik uzatılan görev süreler-ini, dekan keyfi bir şekilde 6 aylık uzattı. Eğitim Sen Üniversiteler Şubesi olayı bilimsel özgürlüğe açık tehdit olarak değerlendirdi.Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Fakültesi Dekanı Yusuf Devran’ın 8 öğretim elemanının görev süresini keyfi biçimde 6 ay uzattı. Önces-inde de Rektör Zafer Gül önce Eğitim Sen 6 Nolu İstanbul Üniversiteler şubesi yöneticisinin görev süresini aynı keyfilikle uzatmıştı.Eğitim Sen 6 Nolu İstanbul Üniversiteler Şubesi, görev süreleri yıllar boyunca ilgili kurul kararları doğrultusunda birer sene uzatılan öğretim elemanlarının görev sürelerinin, hem hukuki mevzuata ve içtihada hem de akademik teamüle aykırı bir şekilde 6 ay uzatılmasını eleştirerek bilimsel özgürlüğe açık bir tehdit olduğunu söyledi.Bir açıklama yayımlayan Üniversiteler Şubesi, “Her türlü mobbing, baskı, sürgün, soruşturma ve hukuksuzluk karşısında yılmayacağız, direneceğiz, emekten ve demokrasiden yana tavrımızı sürdüreceğiz” dedi.Eğitim Sen üyeleri baskıyla ve hukuksuzlukla karşı karşıya kalan tüm öğrenciler, öğretim elemanları ve üniversite çalışanları ile dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

Okul müdürlüğü atamasında mülakat sistemi yargıdan döndü - 13 Ocak 2014

MEB’in mülakatla atama yöntemi yargıdan döndü. Okul müdürlüğü için 87 puan alarak mül-akata giren Şemsettin Sungur, sözlü sınavda başarısız sayıldı. Bunun üzerine mülakat sistemini yargıya taşıdı. Mahkeme, sınav komisyonu raporlarının objektiflikten uzak olduğunu belirterek mülakatla yapılan atamanın yürütmesini durdurdu. Zaman’ın haberine göre, Milli Eğitim Bakanlığı’nın mülakatla atama yöntemi yargıdan döndü. Şemsettin Sungur, Sivas’ta okul müdürlüğü için yazılı sınavdan 87 puan alarak başarılı olduktan sonra girdiği sözlü sınavda 53 puanla başarısız sayıldı. Sungur, haksızlık yapıldığı gerekçesiyle mülakat sistemini yargıya taşıdı. Sivas İdare Mahkemesi, mülakatla yapılan atamanın yürütmesini durdurdu. Mahkeme, sınav komisyonunun düzenlediği rapor ve tutanakların objektif değerlendirme yapmaya imkân sunacak nitelikte olmadığını belirtti. Mahkeme, 19 Aralık 2013’te aldığı kararda yürütmeyi durdurmanın sebebi şöyle açıklandı: Mülakat komisyonu üyelerinin her biri tarafından değerlendirilerek tutanağa bağlanmış soruların ve davacı tarafından verilen yanıtların neler olduğunun, bu yanıtlara komisyon üyelerince takdir edilen notun gerekçeleriyle ortaya

konulmamış olmasından dolayı davacıya mülakat sınavında 53,0156 puan verme işleminde hukuka aykırılık bulunmaktadır.”Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) önceki gün ‘sözlü’ sınavla 129 uzman yardımcısı alacağını duyurmuştu.

Özelleştirmeleri ve IMF’yi eleştiren Eğitim Sen üyesine sürgün - 15 Ocak 2014

İstanbul Bağcılar Barbaros Anadolu Lisesi Coğrafya Öğretmeni Osman Topaklı, hakkında başlatılan soruşturma sürerken sürgün edildi. Soruşturma neticesinde sınıfta siyaset yaptığı, özelleştirmeleri ve IMF’yi eleştirdiği iddiaları sürgüne dayanak gösterildi. Eğitim Sen iş yeri temsilcisi olan Osman Topaklı, ek ders ücretlerinin hesaplanmasında hata olduğunu belirtmesi, sınıfta ders saatlerinde idarenin öğrencilerin üzerini aratmasına izin vermemesi, okula alınan sıralarda üretim hatası olduğunu fark etmesi üzerine yaptığı itirazlar nedeniyle okul yönetimi ile arası açıldı.Şikayet üzerine 2013 Haziran ayında Topaklı hakkında soruşturma başlatıldı. Aradan aylar sonra soruşturma gereği Valilik kararnamesi ile Osman Topaklı, Başakşehir Ticaret Meslek Lisesi’ne sürgün edildi. Topaklı, devam eden soruşturmayla ilgili Bağcılar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne savunma verdi. Topaklı, verdiği savunmada suçlamaların mesnetsiz olduğunu ve her türlü faaliyetinin öğretmenlik görev sınırları çerçevesinde olduğunu belirtti. Eğitim Sen’li Topaklı’nın savunmasına verilen yanıtta; ‘derslerde siyasi konuşmalar yapmak, özellleştirmeleri ve IMF’yi eleştirmek’ nedeniyle Valiliğin oluru ile verilen 1 yıl kademe ilerleme cezası sürgüne gerekçe gösterildi. Topaklı, sürgünün ardından 15 kilometre uzaklıktaki yeni okulunda göreve başladı.

Sürgüne dayanak olan suçlamalar:

Derslerde siyasi konuşmalar yapmak, derste yakasına mensubu olduğu sendikanın amblemini takıp sendikalar hakkında konuşmak, devletin birlik ve bütünlüğünü zedeleyen, devletin gücünü zayıf göstermeye çalışan konuşmalar yapmak, hükümetin icraatları ile ilgili olarak (özelleştirmeyi kastederek; memletin satıldığı, IMF borç meselesi ve MHRS sistemi ile ilgili) konuşmalar yapmak, kılık kıyafet konusunda öğrenciler arasında ayrımcılık yapmak.

Gazi Üniversitesi’nde eleştiriye tahammül yok - 16 Ocak 2014

Gazi Üniversitesi’nde, rektörlüğün emriyle gerici dönüşümlere tabi tutulan projeleri eleştiren Araştırma Görevlisi Tahir Çalgüner’e soruşturma açıldı. Daha önce de yöneticiler hakkında mobbing davası açan Çalgüner, Rektör ve Dekan hakkında suç duyurusunda bulundu. Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü araştırma görevlilerinden Tahir Çalgüner hakkında soruşturma açıldı. Rektörlüğün 12 Aralık 2013 tarihli talebine dayanılarak açılan soruşturmayla ilgili önceki gün savunmasını yapan Çalgüner, savcılığa da suç duyurusunda bulundu. Çalgüner, dava dilekçesinde soruşturmanın somut bir nedene dayanmadığını ve kendisine mobbing uygulandığını söyledi. Çalgüner Gazi Üniversitesi tarafından hazırlıkları sürdürülen Ankara Ulaşım Ana Planı’na ilişkin bilimsel değerlendirmeleri nedeniyle rektörlüğün hedefi haline gelmişti. Çalgüner, şehir ve bölge planlamacısı akademisyen olarak, plana ilişkin eleştirilerde bulunuyordu. Soruşturmacı olarak atanan Yrd. Doç. Dr. Yusuf Usta, 3 Ocak’ta Çalgüner’e bildirimde bulunarak, 13 Ocak’ta savunma yapmasını istedi. Usta da Ankara Ulaşım Ana Planı’nı hazırlayan akademisyenler arasında bulunuyor. Çalgüner’e yapılan bildirimde soruşturma nedeni olarak ise “mesaiye geç

geldiğiniz ya da gelmediğiniz ve verilen işi zamanında gelmediğiniz için yapmadığınız iddiasıyla hakkınızda disiplin soruşturması başlatılmıştır” ifadeleri yer aldı. Savunmasını yapan Çalgüner, soruşturma nedeni olarak gösterilen gerekçelerin muğlâk olduğuna ve bir soruna ya da olguya dayanmadığına dikkat çekti. Bu nedenle detaylı savunma yapamadığını söyleyen Çalgüner, “Yeteri kadar inceleme ve değerlendirme yapılmadan kaleme alınan ve ‘psikolojik taciz’ amaçlı olarak gördüğüm ‘soruşturma’ yazınıza ilişkin; başta mevcut belgelerin güvenliği ve sonra da şahitlerin ifade güvenliği açısından, sözkonusu bu son idari tasarrufunuz da dahil, diğer belge ve bilgiler de adli yargıya tarafımdan intikal ettirilmiş ve hukuki süreç başlatılmıştır” dedi. Çalgüner ayrıca, hakkında açılan soruşturmayla ilgili savcılığa suç duyuru-sunda bulundu. Gazi Üniversitesi Rektörü Süleyman Büyükberber ile Mimarlık Fakültesi Dekan Vekili Mahmut Özbay hakkında yapılan suç duyurusunda, soruşturma evrakının ve sicil belgesinin rektörlük makamından delil güvenliği açısından istenmesini talep eden Çalgüner, “mobbing-görevi kötüye kullanma, garezli davranış” nedeniyle de kamu davası açılmasını istedi. Soruşturmanın, 2010 yılında Asliye Hukuk Mahkemesi’nde idareciler aleyhine açtığı mobbing tazminat davasının kurumsallaşmış bir devamı olduğunu söyleyen Çalgüner, söz konusu davanın devam ettiği bilgisini verdi. Dava nedeniyle yapılan bilirkişi incelemesinde, Çalgüner’e mobbing uygulandığı belirtilmişti. Suç duyurusunda, buna rağmen üç yıldır sonuç alınamadığını vurgulayan Çalgüner, üniversite yönetiminin mahkemeye belgeleri göndermediğini, gönderse bile eksik gönderdiğini kaydetti. Çalgüner dava dilekçesinde, açılan bu yeni soruşturmanın kasıtlı olduğuna ve hakkında “sorunlu kişi” imajı ve algısı yaratmaya yönelik olduğuna dikkat çekti. Gazi Üniversitesi yönetimi, geçtiğimiz yılın Eylül ayında Mima-rlar Odası Ankara Şube Başkanı Ali Hakkan’ın sözleşmesini yenilemeyerek, eleştirilere tahammülsüzlüğünü göstermişti. Gazi Üniversitesi’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak derslere giren Hakkan’ın, özleşmesinin Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin Gazi Üniversitesi’nin bilimsellikten uzak yaklaşımlarını eleştirmesi nedeniyle yenilenmediği iddia edilmişti. Oda tarafından yapılan açıklamada, Gazi Üniversitesi’nin giderek bilimden uzaklaştığına dikkat çekilerek, “Üniversite yönetimi siyasallaşmıştır. Gazi Üniversitesi, yürüttüğümüz kent mücadelesinde, her yerde bir şekliyle karşımıza çıktı. AOÇ arazisinin hülle yolu ile devrinde de karşımızdaydı, Selçuklu Cephesi diye Mimarlık Fakültesi’nde ilk uygulamaları yapan da Gazi Üniversitesi’ydi. Kilise maketlerinin parçalandığı, Mimarlar Odası’nın açıklama yaptığı, mimarlık öğrencileriyle beraber tepki koyduğu süreçte de Gazi Üniversitesi karşımıza çıktı. Bugün Gazi Üniversitesi, hükümetin genel mimarlık ve kentsel politikalarının aklayıcısı durumunda olan bir üniversite haline gelmiştir” denmişti.

Lisede müdür polis el ele - 17 Ocak 2014

Rüştü Uzel Lisesi’nde müdür, öğrencileri okuldan atmakla tehdit ederken, polis okula gelerek öğrencilerin yazdığı yazıların fotoğraflarını çekiyor.16 Ocak’ta Rüştü Uzel Kız Teknik ve Anadolu Meslek Lisesi’ne resmi ve sivil polisler geldi. Okula giren polisler okulun çeşitli yerl-erine yapılan Liseli Genç Umut yazılamalarının fotoğraflarını çekti. “Gericiliğe, cinsiyetçiliğe, piyasacılığa RED”, “Yaşasın demokratik lise mücadelemiz” gibi birçok yazılamanın fotoğrafını çeken polisler daha sonra okuldan ayrıldılar. Polisle işbirliğine girişen okul yönetimi ise liseli-ler üzerindeki baskısını her geçen gün arttırıyor. Baskının dozunu her geçen gün arttıran okul yönetimi liselileri okuldan atma tehdit ediyor.

16

Page 18: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ

C. EĞİTİMDE GERİCİ POLİTİKA VE UYGULAMALAR SÜRÜYOR

Din öğretmeni: “Sünni Alevi ile evlenirse cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür” - 2 Ocak 2014

Amasya’nın Gümüşhacıköy ilçesi Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni olan Abdussamet Arslan “Bir Sünni Alevi ile evlenirse yüz kırk kırbaç cezası ile cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür”, “Kurtuluş Savaşı’na yardım eden bayanların başı kapalı olduğu için biz bu savaşı kazandık, bugün olsa kazanamayız”, “Bugün eteğini kısaltan yarın lisede en değerli şeyini kaybeder” şeklindeki sözleri tepki çekti. Velilerin şikâyeti üzerine soruşturma başlatılırken, okul müdürü Yakup Doluer olayın abartıldığını ileri sürerek “Ben ne soruşturma açtım ne de inceleme başlattım. Öğretmen masum, bir suçu yok. Bu olayın üzerine gidersek diğer öğretmenler de artık ders anlatırken ağzından bir şey kaçırmamak için rahatsız olacak. Bütün toplumu kucaklayıp, kazanmamız lazım” diye konuştu.Din dersi öğretmeni Abdussamet Arslan’ın söylemlerinin ardından okul yönetimi ve ilçe milli eğitim müdürlüğüne suç duyuru-sunda bulunan öğrenci velisi Ulaş Söylemez şunları söyledi: “O öğretmen, şortla gezmenin günah olduğunu söylüyor. Bir kız öğrencinin eteğine dokunarak katlayıp katlamadığını kontrol ederek ‘Siz şimdi eteğinizi böyle kısaltıyorsunuz, liseye gidince de en değerli şeyinizi kaybedi-yorsunuz’ diye konuşuyor. Erkek öğrencilere anne ve kız kardeşlerinin başlarını kapatmaları için telkinlerde bulunuyor. Alevi ile Sünni evliliklerinin günah olduğunu savunuyor. Öğretmenin bu tutumu çocuklarımızın psikolojini bozdu. Öğrenci velileri olarak öğretmen hakkındaki şikâyetimizi gidebildiği yere kadar götüreceğiz.” “Bu ne biçim öğretmen, bu ne biçim zihniyet?” ifadesini kullanan öğrenci velilerinden Sebiha Yürekli de şöyle konuştu: “Bir Sünninin bir Alevi ile evlenmesi durumunda 140 kırbaçla cezalandırılması gerektiğini nasıl söyler? Bu öğretmen Türkiye’nin getirildiği durumdan cesaret alıyor. Her şeyimize karışıyorlar. Okul müdürü Yakup Doluer’e şikâyet ediyoruz o olayı kapatmaya çalışıyor ve ‘İşi tatlıya bağlayalım, büyütmeyelim’ diyor. Biz veliler olarak bu işin peşini bırakmayacağız. ”Gümüşhacıköy’de geçen yıllarda da bu tür olayların yaşandığını, bu gibi insanların ceza almak yerine ödüllendirildiğini belirten Eğitim-Sen Gümüşhacıköy Şube Temsilcisi Emrah Parlak ise şu görüşleri kaydetti: “Gümüşhacıköy’de cinsiyet ve mezhep ayrımcılığını nedense son yıllarda sık sık yaşamaya başladık. Şimdi de Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni kız öğrencilere kapanması için baskı yapıyor, etek boylarını ölçüyor, etek boyu kısa olanın en değerli şeyini kaybedeceğini, Sünni birinin Alevi ile evlendiğinde 140 kırbaç vurulacağını söylüyor. Bu öğretmen bunları söylemek için cesareti yöneticilerden alıyor. Birçok veli ile görüştük ve olayın doğru olduğunu tespit ettik. Bu olaydan okul müdürünün de ilçe milli eğitim müdürünün de haberi olduğunu öğrendik ancak nedense üzerine gidilip de ilgililerden hesap sorma yerine bu olayı kapatmaya çalıştıklarını tespit ettik. Demokratik, laik bir ülkede eğitim camiasında bir öğretmen bunu konuşabiliyorsa burada yönetim boşluğu var demektir. Biz Eğitim-Sen temsilciliği olarak bunun takipçisi olacağız.”

Öğrencilere ‘ahlak’ takibi - 6 Ocak 2014

12 Eylül 2010’da tarihindeki referandumla yapılan anayasa değişikliğiyle fişlemelerin son bulduğu söylenmesine rağmen, önce Tunceli’de halkın fişlendiği, şimdi ise Gaziantep’te skan-

dal fişleme belgeleri ortaya çıktı. Belgelere göre Gaziantep Üniversitesi’ne bağlı olarak İslahiye’de okuyan öğrenciler sadece siyasi yönden değil, “ahlaki” olarak da fişlenmiş. Fişlemelerde öğrencilerin fotoğraflarının yanında, tüm kişisel ve iletişim bilgilerinin yanı sıra kimle ‘duygusal ilişki’ yaşadıkları, kimin kiminle arabada oturduğu gibi tamamen özel hayatı ilgilendiren bilgiler de yazıldı.Tunceli Hozat’ta vatandaşların tümünün takibe alındığını belgeleyen fişlemelerle ilgili soruşturma sürerken Gaziantep’te üniversite öğrencilerinin fişlendiği açığa çıktı.Milliyet’in ele geçirdiği belgelere göre fişlemeler özellikle Gaziantep Üniversitesi’nin İslahiye’deki fakülte ve yüksekokullarında okuyan öğrencileri hakkında.İl ve ilçedeki güvenlik birimlerince yapıldığı belirtilen fişlemelerde, öğrencilerin sadece siyasal düşünceleri değil özel hayatlarına dair bilgilerin de toplandığı görülüyor. Üstelik bu bilgiler, fişlerin “değerlendirme” bölümünde “özet” olarak nitelenen bölüme açık biçimde yazılı. Fişlerin, “özet” kısmı belgelerde açık biçimde görülürken, “detaylı” bölümler ortaya çıkmadı; burada hangi bilgilerin işlendiği de bilinmiyor.Bu fişleme belgelerinin ‘bilgi amaçlı’ olarak, üniversite dahil il ve ilçedeki birçok kamu kurum ve kuruluşuna da gönderildiği, fişlerin burada açığa çıktığı öğrenildi. İslahiye’deki üniversite çevreleri, fişlemeden haberleri olmadığını, emniyetin bu çalışmayı yaptığını belirtti. Çok sayıda öğrenci ise emniyet ve istihbarat tarafından sürekli takip edildiklerinden yakındı.Öğrenciler, İslahiye’deki üniversite yöneti-minin de fişlemelerden haberdar olduğunu savundu. Tesadüfen ele geçirilen fişlemelerde bilg-ileri yer alan öğrencilerin ise takip edildiklerini bilmedikleri belirtiliyor. İlçedeki bazı kaynaklar da fişleme belgelerinin üniversite bilgisayarından çıktığını, emniyetin düzenli olarak bazı bilg-ileri üniversite ile paylaştığını öne sürdü.Belgelerde kişilerin fotoğrafı, kimlik numarası, anne ve baba adı, doğum yeri ve tarihi, nüfusa kayıtlı olduğu yer, İslahiye’deki adresleri, telefon numaraları, elektronik posta adresi, velilerinin telefon numaraları ve adresleri yazıyor. Belgel-erdeki tarihler 2010’dan 2011 sonuna kadar fişleme yapıldığını gösteriyor. Ancak, fişlemelerin bu tarihten sonra da devam ettiği ve halen sürdüğü belirtiliyor.İsimlerini gizli tuttuğumuz öğrencilerle ilgili bazı belgelerin “özet” kısmında yer alan değerlendirmeler şöyle:

* (Erkek öğrenci) Psikolojik rahatsızlığı var. Olur olmaz şarkı-türkü söylüyor. Kurban bayramı tatiline gitti ve hâlâ dönmedi (21.12.2010). Yapılan kontrollerde 11 Nisan 2011 tarihinde de okulda olmadığı, okul idaresinden rahatsızlığından dolayı okulunu dondurduğu bilgisi alındı.

* (Kız öğrenci) 11 Mayıs 2010’da aynı okulda yaşayan F. ile problem yaşadığı, şahsın abisinin kendisini okuldan almak istediği ancak okula devam ettiği, sol görüşlü öğrencilerle görüldüğü.

* (Erkek öğrenci) Aynı okulda yaşayan A. ile duygusal arkadaşlığı olduğu, bu arkadaşlığının A.’nın sözde Kürt olduğu için ayrıldığı, kızın abisinin gelerek sıkıştırdığı ancak olumsuz bir durumun olmadığı.

* (Kız öğrenci) 2. sınıfta okuyan Ç. ile arkadaşlık yaptığı, samimi olarak kol kola gezdikleri.

Ankara’da okul tuvaletinde kamera - 8 Ocak 2014

Ankara’da Yenimahalle’de bulunan Alparaslan Anadolu Lisesi’nde erkek öğrencilerin

tuvaletlerine kamera yerleştirildiği öğrenildi. Erkekler tuvaletinde lavaboların tam üzerinde bulunan kamera şaşkınlık yarattı.Alparaslan Anadolu Lisesi Müdürü Musa Başıbüyük, 2010 yılında rotasyonla atandığını ve geldiğinde okulda kameraların yerleşmiş olduğunu söylerken, “Okulumuzun bir çok yerinde kameralar mevcut. Erkekler tuvaletinde de kamera takılı. Bu kameranın amacı, sigara içilmesini engellemek ve öğrencilerin birbirini darp etmesinin önüne geçmek” ifadelerini kullandı.Öğrenciler bu durumdan rahatsız olduklarını belirtirken, “Okulu-muzda sadece sınıflarda kamera yok, koridorlarda, bahçede, okul önünde her yerde izleniyoruz. Biz erkekler tuvaletinde kamera istemiyoruz. Resmen ‘Biri Bizi Gözetliyor’ yarışmasında olduğu gibi, her yerde gözetleniyoruz. O kadar gözetleniyoruz ki tuvalette dahi yalnız bırakılmıyoruz” dediler.

Alevi öğrenciye din dersi dayağı! - 10 Ocak 2014

Çorum’da 13 yaşındaki A.R.Ç., din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde konuştuğu iddiasıyla okul müdürü Şeref Bilal tarafından feci şekilde dövüldü.Kulağından kan gelen A.R.Ç. hastaneye kaldırıldı. Baba Tanju Ç., Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulundu. Kadıkırı Köyü İlköğretim Okulu’nda din kültür ve ahlak bilgisi dersi sırasında A.R.Ç. adlı öğrenci arkadaşı T.K. ile konuştu. Bu sırada Ayşe İmli adlı öğretmen dersleri dinlemedikleri için öğrencileri okul müdürü Şeref Bilal’a şikâyet etti.Baba Tanju Ç., “Biz Aleviyiz. Çocuğum din dersini dinlemediği için dövüldü. Sorumluların cezalandırılmasını istiyorum” dedi. Olayın duyulması üzerine Hacı Bektaşı Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Öztürk Türkdoğan ve Alevi Kültür Dernekleri Genel Sekreteri Ali Doğan, Çorum’a giderek incelemelerde bulundu. Türkdoğan, “Son yıllarda Aleviler üzerindeki baskılar artmıştır. Din dersini dinlemediği için bir Alevi çocuğu dövülmüştür. Bu bir insan hakları ihlalidir. Bu olayın takipçisi olacağız” diye konuştu. Geçmez ise, “Bu saldırılar bir devlet politikasıdır. Zorunlu din dersleri kaldırılmalı, Alevi çocuklarına yönelik bu asimilasyon politikası son bulmalıdır” dedi.

MEB’in gündemi: Liselerde türban serbestliği - 10 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanlığı’nın gündeminde olan değişiklik ile liselerde kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek. Milli Eğitim Bakanlığı liselerin sadece seçmeli Kur’an-ı Kerim derslerinde takılabilen türbanın tüm derslerde takılabilmesi için hazırlanıyor. Seta Vakfı’nda düzenlenen “2013 Eğitim Değerlendirme Çalıştayı”nda konuşan Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, bakanlığın bu yönde bir çalışması olduğuna işaret etti. Çalıştayda, ders bazlı türban kullanılmasının doğru olup olmadığının sorulması üzerine Müsteşar Tekin, “Şu anda ders bazlı benim de tasvip etmediğim bir uygulama söz konusu bu çalışma gündemimizde. Bu yıl biz kıyafetle ilgili düzenlemeyi yapmak zorundaydık. O yönetmeliğin biraz daha üzerinde çalışıp 2014�ün bahar aylarında çalışalım demiştik” dedi. Yapılması planlanan düzenleme ile lisede kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek.

Kadıköy’e 5inci imam hatip planı mecliste - 13 Ocak 2014

Acıbadem Dayanışması’nın, öğrenci ve velilerinin sahip çıktığı Kadıköy’deki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin taşınarak binanın imam hatip için kullanma planı meclise taşındı.İstanbul’un

Kadıköy İlçesi’nde bulunan ve Kadıköy, Acıbadem ve Yeldeğirmeni Mahalleleri halkına 5 kuşaktır hizmet veren Özdemiroğlu Ortaokulu’nun öğrencilerin ve velilerinin basın açıklamalarına, eylemlerine ve topladıkları 10 bini aşkın imzaya karşın Mayıs 2013�te imam hatip ortaokuluna dönüştürülmesinin ardından şimdi de, Acıbadem’de bulunan Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin Fikirtepe’ye taşınması ve binanın hemen yanındaki Kadıköy İmam Hatip Kız Lisesi’ne dönüştürülen okulla birleştirilerek İmam Hatip Kampüsü yapılması planı Meclis’e taşındı.CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yanıtlaması istemiyle verdiği önergede lisenin taşınması durumunda okulda eğitim gören yaklaşık 1200 öğrencinin ciddi bir mağduriyet yaşayacağını ve yakın çevrede erkek öğrencilerin gidebileceği bir devlet lisesinin olmadığını ifade ederek, Kadıköy sınırları içinde halihazırda eğitim veren 4 imam hatip okulu bulunmasına rağmen alınan kararın gerekçesini sordu.Daha önce de tüm itirazlara rağmen Özdemiroğlu Ortaokulu’nun imam hatip okuluna dönüştürüldüğünü, benzer bir dayatma ile Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin dönüştürülmesinin öğrenciler, öğretmenler ve veliler açısından adil bir uygulama olup olmadığını soran CHP’li Öğüt, şu soruları yöneltti:

- Velilerin itirazına rağmen dönüşümde ısrar edilecek midir?

- Acıbadem Dayanışması üyeleri, semtteki tarihi Çamlıca Kız Anadolu Lisesi’nin satışının gündemde olduğunu dile getirmektedir. Söz konusu iddia doğru mudur?

Öğrenci başına üç soruşturma! - 14 Ocak 2014

Öğrenci Kolektifleri Araştırma Birimi, İstanbul Üniversitesi 2013 – 2014 öğretim yılı soruşturma raporunu yayımladı. Yayımlanan raporda İstanbul Üniversitesi Rektörü Yunus Söylet’in göreve geldiğinden bu yana her fırsatta, öğrencilerine uyguladığı baskı politikaları ve açtırdığı soruşturmalarla “AKP’nin rektörü” sıfatına yakışır şekilde davrandığı belirtildi.Araştırma birimi ayrıca Rektör Söylet’in, okulda bedava çay dağıtmak, parasız yemek yemek, duvara şiir yazmak, fakülteye giriş yapmak gibi birçok konuda soruşturma açmayı, okuldaki muhalif sesleri kontrol altına almak için “çare” olarak gördüğünü söyledi. Raporda “2013 – 2014 öğretim yılında İstanbul Üniversitesi’nde okuyan 82 öğrenciye 251 adet soruşturma açılmıştır. Bu da demek oluyor ki 1 öğrenciye ortalama 3 soruşturma düşmektedir. Bu soruşturmalardan 121 tanesi bizzat Öğrenci Kolektifleri üyelerine açılan soruşturmalardır. Birçok soruşturma, üniversitenin içerisinde bulunan sivil polislerin rektörlüğe verdiği raporlar sonucu açılmaktadır. Sivil polislerin verdiği raporlar soruşturma dosyalarında gizli olarak tutulmaktadır. Rektör Söylet, okulda gayri resmi olarak bulunan polislerle birlikte kendi öğrencisini cezalandırmaktadır. Rekor soruşturma sayısı: Üniversitenin Edebiyat-Fen Fakültesi’nde okuyan ve sene başından beri hakkında 11 soruşturma açılan bir öğrenciye aittir. Her zaman açtığı komik soruşturmalarla gündeme gelen İstanbul Üniversitesi bu sene’de bu anlamsız tiyatroya bir an olsun ara vermedi.”deniliyor.

Kaymakamlıktan ailelere ‘çocuklarınızın müslüman olmadığını kanıtlayın’- 18 Ocak 2014

İzmir’in Narlıdere ilçesinde 11 Kasım tarihinden bu yana çocuklarını zorunlu din derslerine göndermeyen çoğunluğu Alevi ailelere okul yönetimi gönderdiği yazı ile çocuklarının Müslü-

man olmadığını kanıtlamalarını istedi. İlçe Kaymakamlığı’ndan gelen “Musevi ve Hıristiyan olduğunu belgeleyebilen öğrencilerin din derslerine girmeleri zorunlu değildir” yazısını ailelere gönderen Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü çocukların Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerine girmelerinin zorunluğu olduğunu vurguladı.Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü tarafından ailelere gönderilen kaymakamlık yazısında Talim ve Terbiye Kurulu’nun kararına atıfla “T.C. uyruklu Hıristiyan ve Musevilik dinlerine mensup öğrencilerin bu dinlerden birine mensup olduklarını belgelendirmeleri kaydı ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine girmeleri zorunlu değildir” denildi.Dini inancı olmayanları, Alevileri ve diğer dinsel grupları yok sayan karara tepki gösteren veliler okul yönetiminden gelen yazıya sert tepki gösterdi. Zorunlu din dersi dayatmasının kabul edilemez olduğunu belirten aileler Narlıdere Demokrasi Meydanı’nda toplanarak İlhan Onat İlkokulu’na yürüdü. Veliler adına İlhan Onat İlkokulu önünde yapılan açıklamada konuşan Songül Maskara “Eğitim sistemi AKP hükümeti ile sadece bir dinin mezhebine uygun hale getirilmiştir. Seçmeli din derslerini dahi zorunlu hale getiren yeni sistemi kabul etmiyoruz. Bunun içindir ki 11 Kasım 2013�ten bu yana birçoğumuz çocuklarımızı din derslerine göndermiyoruz. Okullardan bizlere ulaşan cevaplar oldukça çarpıcıdır. Cevaplara göre hiçbir dine inanmayanlar da Müslüman sayılıyor” dedi. Maskara, verdikleri hukuki mücadelenin yanında dersleri boykot etmeyi sürdüreceklerini söyledi. Veli Ali Gökbulut ise “Oğlum bu yıl 5. sınıfa gidiyor. Ders notlarının düşürülmesinden endişe ettiğimiz için mecburen din derslerine de gönderiyoruz. Ancak çocuğumu din derslerini almaya başladıktan sonra uykusundan sık sık korkarak ve ağlayarak uyandığını fark ettik. Derslerde gördüğü cinleri rüyasında gördüğünü düşünüyoruz. Zaman zaman gölgelerden korkuyor, farklı tepkiler geliştiriyor. Bu davranışları bizleri endişelendiriyor” şeklinde konuştu. İlhan Onat İlkokulu öğrencileri de açıklamaya bahçeden destek verdi.

Eğitim – Sen: ‘Skandal, zorunlu din derslerinin sonucudur’ - 21 Ocak 2014

Eğitim Sen, Ortaöğretime Geçiş Sistemi dahilinde yapılan SBS’de din dersinden muaf olan gayrimüslim öğrencilerin sonuçlarının sıfır almışçasına hesaplanmasına dair açıklama yaptı. Açıklamada, yaşanan skandalın Milli Eğitim Bakanlığı’nın 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almasının, gayrimüslimleri yok sayan politikalar sonucu olduğu belirtildi.Açıklamada “Milli Eğitim Bakanlığı`nın SBS yerine getirdiği Yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi skandallara rağmen yürütülmeye çalışılıyor. Geçen yıl yapılan SBS`de sonuçların yanlış hesaplandığı skandalının geçtiğimiz günlerde anlaşılmasının ardından, bu yılki sistemde de gayrimüslim öğrencilerin muaf oldukları din dersi sınavından “sıfır” almışçasına sonuçların hesaplanması, yeni bir skandalı gündemimize taşımıştır.

Bilindiği üzere MEB, tıpkı 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi, ortaöğretime geçiş sisteminde zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almıştır. Öğrencilerin dini inancı, mezhebi ya da dünya görüşüne bakmaksızın böylesine dayatmacı bir yaklaşımın hayata geçirilmesi başlı başına bir skandaldır. Dolayısıyla sınav sonuçlarında gayrimüslimlerin yok sayılması, seçmeli/zorunlu din dersleriyle farklı inanç gruplarını yok sayan politikaların sonucu olarak görülmelidir.Eğitim Sen olarak, öncelikle seçmeli/zorunlu din derslerinin kaldırılmasını ve sınav odaklı eğitim sistemine son verilmesini istiyoruz. Hiç kimsenin çocuklarımızın emeği ve geleceği ile oynamasına izin vermeyeceğiz!” denildi.

Hozat Emniyet Müdürlüğü’nden üniversitelilere fişleme - 21 Ocak 2014

Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün 2011 yılında, Meslek Yüksek Okulu’nda okuyan öğrencilerin isim listesini alıp, takip ettiği ve oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdığı ortaya çıktı. Tunceli’nin Hozat ilçesinde ortaya çıkan fişleme skandalıyla ilgili Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturmada, jandarma ve emniyetin bilgisayarların hard diskleri ilgili kurumlara inceletildi. Adli Tıp ve TÜBİTAK’a yaptırılan incelemede, hard disklerdeki belgelerin kamuoyuna yansıyan belgelerle aynı olduğu belirlendi. Hozat’ta 2007 ile 2011 yılları arasında gerçekleşen ve 2013 yılında ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında ortaya çıkan fişleme, izleme ve takip skandalına bir yenisi daha eklendi. Hozat ilçe Emniyet müdürlüğü bilgisayarlarında tespit edilen belgelere göre, Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü 2011 yılında, Tunceli Üniversitesi’ne bağlı ilçede eğitim veren Meslek Yüksek Okulu Büro yöneticiliği birinci sınıfında okuyan öğrencilerin isim listesini üniversiteden istedi. 50 öğrencinin isim listesini okul numarası ile birlikte alan polis, öğrencinin hareketlerini takip ettikten sonra oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdı. Fişlerde öğrencilerin isimlerinin karşısına görüşleri ile ilgili kanaat olarak, ‘normal’ ya da ‘aşırı’ yazıldığı görüldü. Üniversite öğrencilerinin dünya görüşü ile ilgili hazırlanan bu fişlerin de daha önceki fişlemelerle ilgili soruşturma yürüten Malatya Cumhuriyet Savcılığının soruşturma dosyasına girdi. Yine ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında yer alan başka bir belgeye göre ise, Hozat Kaymakamlığı, 2012 yılında Toplum Yararına Çalışma Programı kapsamında iş için başvuran 143 kişinin başvurularını ilçe emniyet müdürlüğüne gönderdi. Emniyet Müdürlüğünün de, 143 kişilik listeden 53 kişiyi, ailevi durumlarını araştırarak ve bunu yazı ile belirterek işe aldırmalarını sağladığı iddia edildi.

Tacizci Milli Eğitim Müdürü okula atandı - 24 Ocak 2014

İstanbul’da Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürü Şeref Çalışır, birlikte çalıştığı 2 kadının taciz şikayeti üzerine yaklaşık 2 ay önce ‘cinsel istismar’ suçundan 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmıştı. Çalışır’ın davası başta KESK’li kadınlar olmak üzere kadınların gündemi haline gelmiş soruşturma ve dava süresince eylemler yapılmıştı. Mahkemede tutuklanmasına karar verilen Çalışır, 50 bin lira kefalet ödeyerek serbest kalmış, Fatih İlçe Müdürlüğü’ne geri gelm-esi üzerine kadınlar İstanbul İl Milli Eğitim önünde eylem yapmıştı. Eylemler üzerine Çalışır İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istemişti. Bakanlık müfettişlerinin hakkında 2 kez soruşturma yaptığını ve suçsuz bularak ceza vermediğini iddia eden Çalışır, göreve döndü ve Yargıtay’a itiraz etti. Tepkiler üzerine de İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istedi. Çalışır, İl Milli Eğitim’e başvurup emeklilik dilekçesini geri aldı. Yöneticilik görevleri alınan Çalışır, 84 öğretmenin görev yaptığı ve 1823 öğrencinin öğrenim gördüğü Zeytinburnu Abay Ortaokulu’na sosyal bilgiler öğretmeni olarak atandı. 10 gün önce yapılan atamadan sonra Çalışır’ın yıllık izne çıkıp derslere girmediği öğrenildi. Çalışır’ın okula atandığıysa velilerden sır gibi saklanıyor.

Rektörlüğe mail atan öğrenciye soruşturma açıldı - 26 Ocak 2014

Ankara Üniversitesi’nde sene başından beri kampüskarta karşı protestolar ve üniversitelilerin tepkisi sürüyor. Rektörlük iki üniversiteliye kampüskarta yönelik itirazlarını gerekçe göstererek 9 ay uzaklaştırma verdi. Uzaklaştırmaların hukuksuz ve haksız olduğunu belirtmek için Hukuk

Fakültesi öğrencisi üniversiteli bir kadın ise Rektörlüğe bir mail attı. Rektörlüğün öğrencilerin bilgisi olmadan kampüskart uygulaması ile üniversitelileri kampüskartı kullanmaya mecbur bıraktığı belirtilen mailin ardından üniversiteli kadın hakkında Rektörlük tarafından soruşturma açıldı. Daha önce de defalarca üniversitelilere açtığı soruşturmalarla bilinen Rektör Erkan İbiş, kolektifler.net’in kampüskart ile ilgili yaptığı bir haber hakkında dava açmış ancak mahkeme davayı reddederek kapatmıştı.

Mahkeme: ‘Öğrenciler değil, polisi üniversiteye çağıranlar hatalı’ - 26 Ocak 2014

Eskişehir 5. Asliye Ceza Mahkemesi, YÖK’e karşı yapılacak eylem için Anadolu Üniversitesi’nde 4 Kasım 2010 tarihinde güvenlik güçlerinin sert şekilde müdahale etmesinin ardından açılan davada gerekçeli kararı hazırladı. Tüm öğrencilerin beraat ettiği davanın gerekçeli kararında üniversite yönetimi ve polis eleştirildi. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde, YÖK’e karşı yapacak eylem için stand açan ve afiş asan öğrencilere, Rektör Yardımcısı Meryem Akoğlan Kozak’ın talebiyle hem polis hem de özel güvenlik müdahale etmişti. Bu olayın ardından üniversite yönetimi maddi hasar yarattıkları gerekçesiyle öğrencilere 17 bin TL’lik fatura göndererek ödeme yapmalarını istedi. Ayrıca öğrenciler hakkında “görevi yaptırmamak için direnme”, “kamu malına zarar verme”, “cebir veya tehdit kullanarak eğitim ve öğretime engel olma” suçlamalarıyla dava açıldı. Tüm sanıkların beraat ettiği davanın gerekçeli kararı bir süre önce hazırlandı. Gerekçeli kararda, öğrencilerin eğitim ve öğretimi engellemekle suçladığını hatırlatan mahkeme, akademisyenlerin aksi yönde beyanda bulunduklarına ve yapılan fiziki incelemede olay yeri ile dersliklerin birbirlerinden oldukça uzak olduğuna dikkat çekti. Sanık öğrencilerin YÖK’ün kuruluş yıldönümünde yaptığı protesto gösterisinin de tamamen meşru amaçlar taşıdığını belirten mahkeme, üniversitelerin, ifade özgürlüğünün uygulanması açısından görevli ve sorumlu olduklarını hatırlattı. Davacı Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü’nün sert bir dille eleştirildiği kararda “Olayların bu aşamaya geliş sebebi müşteki idarenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına aykırılık teşkil eden haksız müdahalesidir. Müşteki idare, ifade ve toplantı özgürlüğüne çevreden gelebilecek herhangi bir saldırıyı önleme görevini yerine getirmesi gerekirken bizzat kendisi müdahaleyi yapan konumuna geçmiştir” denildi. Polisin müdahalesine kadar herhangi bir şiddet eylemi yaşanmadığına dikkat çeken mahkeme şunları kaydetti: “Güvenlik kuvvetleri tarafından yapılan müdahalenin meşru amaç gütmediği ve orantıldir. Kantindeki asıl zararın güvenlik kuvvetlerinin içeri girmek isterken camları kırmasından kaynaklandığı kabul edilmiştir. (…) Öğrenci sanıklar kendilerine yönelik orantısız müdahaleden kaçmak amacı ile tamamen kendini koruma içgüdüsü ile hareket etmiştir. Buradaki amaçlarının mala zarar verme olduğu düşünülmemiştir. Yine öğrenci sanıkların kantin içerisine müdahale edildiği esnada yüzlerini gizleme, eşya fırlatma şeklindeki eylemlerinin ise, sanıklara yönelik haksız saldırıyı defetmeye yönelik olduğu kabul edilmiş ve gerek mala zarar verme, gerekse görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşmadığı kanaatine varılmıştır.”

MEB’in azınlık öğrencileriyle mücadelesi: Önce fişleme, şimdi okuldan uzaklaştırma - 29 Ocak 2014

Azınlıkları fişlediği ortaya çıkan Milli Eğitim Bakanlığı, Rum olmamalarına karşın Rum okuluna kayıt oldukları için iki öğrenciyi okuldan uzaklaştırdı. Kıbrıs işgalinin yaşandığı

1974’ten bu yana kendi etnik unsurları dışında öğrenci kabul etmeleri yasak olan azınlık okulları, kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kalınca farklı etnik aidiyetten öğrencileri de kabul etmeye başladı. T24’ün haberine göre, bir Rum okulu da ilk kez geçen sene 5. ve 9. sınıftan iki öğrenciyi kabul etti. Milli Eğitim Bakanlığı iki öğrencinin kaydını 7 ay sonra fark etti.

Azınlıkları 1’den 5’e kadar soy kodlarıyla fişlediği, geçtiğimiz hafta İstanbul İl Milli Müdürlüğü’nden Şişli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gönderilen bir yazıyla ortaya çıkan devlet, 1 numaralı soy koduyla fişlediği Rumları uyardı, okula alınan iki öğrencinin 5 numaralı “Diğer Hıristiyan Unsurlar” soy koduna kayıtlı olduklarını söyledi ve iki öğrencinin okuldan atılmasını istedi. Okul yetkilileri biri Rumen, diğer, Bulgar iki öğrencisinin bir yıllık emekler-inin yanmaması için formül arayışına girişti. Bakanlıkla yapılan görüşmelerden sonra öğrencilerin e-okul sistemi üzerinden farklı bir okula nakli sağlandı.

YÖK’ün Disiplin Yönetmeliği değişti, yapısı korundu - 30 Ocak 2014

YÖK’ün Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kurulduğu tarihten bu yana üniversiteleri üniversite olmaktan çıkaran YÖK, yönetmelik değişikliğinde de kuruluş gerekçesini ve yapısını koruma gayreti güttü. Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu, disiplin yönetmeliğindeki değişiklikle ilgili “Üniversitelerin varlık nedenini ortadan kaldıran disiplin yönetmeliklerini kabul etmiyoruz” başlıklı bir basın açıklaması yayımladı. Değişiklikle “yönetim görevinden ayırma”, “görevinden çekilmiş sayma”, “üniversite öğretim mesleğinden çıkarma” gibi cezaların kaldırıldığı söyleminin gerçeği yansıtmadığını belirten Eğitim Sen, bu cezaların “kamu görevinden çıkarma” başlığı kapsamına alındığını ifade etti. Eğitim Sen, yıllardır iş yavaşlatma, grev gibi eylemlere katılmanın, ideolojik eylemlerde bulunulmasının, siyasi bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerler-inin asılmasının, çoğaltılmasının ve dağıtılmasının, en temel hak ve özgürlüklerin, demokratik hakların, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün suç sayılmaya devam ettiğinin altını çizdi. Açıklamada “Bilimsel tartışma ve açıklamalar dışında, yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına resmi konularda bilgi veya demeç verme” ile “Ders, seminer, konferans, laboratuvar, grafik çalışma, sınav gibi öğretim çalışmalarının yapılmasına engel olmak, görevlileri, öğrencileri eğitim-öğretim alanı dışına çıkartmak, görev yapılmasına engel olmak, öğrencileri bu tür davranışlara teşvik etmek veya zorlamak ya da bu maksatla yapılacak hareketlere her ne suretle olursa olsun iştirak etmek” maddelerinin de suç kapsamına alınmasına da tepki gösterildi. Sendika, bu maddeler ile toplumun aydınlanmasının hedef alındığını söyledi. Eğitim Sen, üniversiter yaşamı baskı ve denetim altına alan, akademik özgürlükleri, sendikal hak ve özgürlükleri suç sayan, makbul görünmeyen her eylemi ve düşünceyi cezalandırmayı amaçlayan disiplin yönetmeliklerini ve YÖK’ün varlığını kabul etmediğini ve mücadeleyi sürdüreceklerini açıkladı.

D. PİYASACI VE GERİCİ POLİTİKALARIN HEDEFİNDE EĞİTİM VE BİLİM EMEKÇİLERİ VAR

‘Öğretmeniniz sizi eylemlere götürüyor muydu?’ - 5 Ocak 2014

Adana Abidin Dino Parkı’nda 4 Ocak’ta yapılan basın açıklamasında Gezi Direnişi’nin Adana eylemlerinde yer alan öğretmenlere açılan soruşturmalara ve öğrencilere öğretmenlerini, öğretmenlere meslektaşlarını ihbar etmeleri için sorulan sorulara yer verildi. Açıklamaya göre, Eğitim Sen’li Güven Boğa’nın görev yaptığı Tepebağ Lisesi’nde 3 Ocak günü erken saatlerde, müfettişler tarafından okulda görev yapan öğretmenlerin, kura çekilerek çağrılan öğrencilerin ve sınıf başkanlarının öğretmenleri Boğa hakkındaki şu sorulara cevap vermesi istendi. “Sizi eylemlere götürüyor muydu, katılmaya zorladı mı?”, “Sanal ortamda çağrı yaptı mı?” , “Kamu düzenini bozan eylemlere katıldığını gördünüz mü?” , “Medya yoluyla sizi davet etti mi?”Açıklamada KESK üyelerine dair baskı şu ifadelerle yer buldu:Daha önceden de bu kapsamda yürütülen soruşturmalar sonucunda KESK’li bir yöneticimiz Adana’dan Kars’a sürgün edilmiş ve dört arkadaşımız ise uyarı cezası almışlardır ve 140 arkadaşımızın soruşturması ise halen devam etmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığı’na Efkan Ala’nın kardeşi atandı - 10 Ocak 2014

17 Aralık tarihinde başlayan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından AKP’nin tasfiyeleri Milli Eğitim Bakanlığı’na da varmış, bazı milli eğitim müdürleri görevden alınmıştı. AKP’nin karşı operasyonu kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanı (eski ismi-yle Teftiş Kurulu Başkanı) Hüseyin Acır da görevden alındı. Acır’ın yerine Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığı’na İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın kardeşi Atıf Ala’nın görevlendirileceği belirtiliyor. Atıf Ala’nın ismi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın “fişleme” yaptığı iddialarında da geçmişti. MEB’nda fişlenen isimlerin tasfiye edildiği ortaya çıkmıştı. Atıf Ala, İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın kardeşi ve Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürlüğünde Öğrenci İşleri ve Sosyal Etkinlikler Grup Başkanı olarak görev yapıyor.

502 kişilik 4+4+4 davasının ilk duruşması görüldü - 13 Ocak 2014

28 – 29 Mart 2012�de KESK’in çağrısıyla 4+4+4 Yasası’na karşı yapılan yürüyüşe polis saldırmış, yürüyüşe katılan 502 kişi hakkında dava açılmıştı. Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki davanın ilk duruşması Ankara’da görüldü. KESK’in çağrıcılığı ile 28–29 Mart 2012 tarihlerinde Ankara Kızılay’da, 4+4+4 yasasına karşı kitlesel bir basın açıklaması yapılmak istenmiş ancak polis ülkenin dört bir yanından gelen binlerce emekçiye tazyikli su ve gaz bombalarıyla saldırmıştı. Saldırının ardından, aralarında KESK, TMMOB, DİSK ile çok sayıda demokratik kitle örgütü ve siyasi parti yöneticisinin de aralarında bulunduğu 502 kişiye “2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na aykırılık”, “Kamu görevlilerine cebir ve şiddet kullanmak”, “Kamu ve özel mallara zarar vermek” suçlarından dava açılmıştı. Ayrıca iddianamede eyleme destek verdikleri için 19 CHP ve 4 BDP milletvekili hakkında soruşturma açılmıştı. Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın duruşması, salon yetersizliği

nedeniyle Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu’na alındı. Cumhuriyet’in haberine göre aralarında KESK Genel Başkanı Lami Özgen, KESK yöneticileri İsmail Hakkı Tombul ve Akman Şimşek ile Eğitim-Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız’ın da aralarında bulunduğu 17 kişi “sanık” sıfatıyla mahkemeye katıldı. Eğitim-Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız, savunmasında 4+4+4 yasasının bilimsel eğitim getirmediğini aksine eğitimi gericileştirdiğini, binlerce eme-kçinin bu yüzden eylem yapmak istediğini ancak polisin demokratik eylem hakkına saldırdığını söyledi. Yıldız ayrıca Siirt’te intihar eden 14 yaşındaki çocuk gelin Kader Erten’i örnek vererek 4+4+4 yasasının çocuk gelinlerin çoğaldığını ve binlerce kız öğrencinin okulu bıraktığını belirtti. KESK MYK üyesi Akman Şimşek ise savunmasında eyleme katılan binlerce kişiye şiddet uygulayan polisler hakkında dava açılmadığını belirterek, “Bu dava ile bize kumpas kuruldu” dedi. Dava önümüzdeki günlerde devam edecek ve 502 kişi parça parça duruşmaya gelip savunma yapacak.

Dekandan öğretim üyelerinin özgürlüğüne tehdit - 14 Ocak 2014

Marmara Üniversitesi’nde öğretim üyelerinin kurul kararıyla 1 senelik uzatılan görev süreler-ini, dekan keyfi bir şekilde 6 aylık uzattı. Eğitim Sen Üniversiteler Şubesi olayı bilimsel özgürlüğe açık tehdit olarak değerlendirdi.Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Fakültesi Dekanı Yusuf Devran’ın 8 öğretim elemanının görev süresini keyfi biçimde 6 ay uzattı. Önces-inde de Rektör Zafer Gül önce Eğitim Sen 6 Nolu İstanbul Üniversiteler şubesi yöneticisinin görev süresini aynı keyfilikle uzatmıştı.Eğitim Sen 6 Nolu İstanbul Üniversiteler Şubesi, görev süreleri yıllar boyunca ilgili kurul kararları doğrultusunda birer sene uzatılan öğretim elemanlarının görev sürelerinin, hem hukuki mevzuata ve içtihada hem de akademik teamüle aykırı bir şekilde 6 ay uzatılmasını eleştirerek bilimsel özgürlüğe açık bir tehdit olduğunu söyledi.Bir açıklama yayımlayan Üniversiteler Şubesi, “Her türlü mobbing, baskı, sürgün, soruşturma ve hukuksuzluk karşısında yılmayacağız, direneceğiz, emekten ve demokrasiden yana tavrımızı sürdüreceğiz” dedi.Eğitim Sen üyeleri baskıyla ve hukuksuzlukla karşı karşıya kalan tüm öğrenciler, öğretim elemanları ve üniversite çalışanları ile dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

Okul müdürlüğü atamasında mülakat sistemi yargıdan döndü - 13 Ocak 2014

MEB’in mülakatla atama yöntemi yargıdan döndü. Okul müdürlüğü için 87 puan alarak mül-akata giren Şemsettin Sungur, sözlü sınavda başarısız sayıldı. Bunun üzerine mülakat sistemini yargıya taşıdı. Mahkeme, sınav komisyonu raporlarının objektiflikten uzak olduğunu belirterek mülakatla yapılan atamanın yürütmesini durdurdu. Zaman’ın haberine göre, Milli Eğitim Bakanlığı’nın mülakatla atama yöntemi yargıdan döndü. Şemsettin Sungur, Sivas’ta okul müdürlüğü için yazılı sınavdan 87 puan alarak başarılı olduktan sonra girdiği sözlü sınavda 53 puanla başarısız sayıldı. Sungur, haksızlık yapıldığı gerekçesiyle mülakat sistemini yargıya taşıdı. Sivas İdare Mahkemesi, mülakatla yapılan atamanın yürütmesini durdurdu. Mahkeme, sınav komisyonunun düzenlediği rapor ve tutanakların objektif değerlendirme yapmaya imkân sunacak nitelikte olmadığını belirtti. Mahkeme, 19 Aralık 2013’te aldığı kararda yürütmeyi durdurmanın sebebi şöyle açıklandı: Mülakat komisyonu üyelerinin her biri tarafından değerlendirilerek tutanağa bağlanmış soruların ve davacı tarafından verilen yanıtların neler olduğunun, bu yanıtlara komisyon üyelerince takdir edilen notun gerekçeleriyle ortaya

konulmamış olmasından dolayı davacıya mülakat sınavında 53,0156 puan verme işleminde hukuka aykırılık bulunmaktadır.”Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) önceki gün ‘sözlü’ sınavla 129 uzman yardımcısı alacağını duyurmuştu.

Özelleştirmeleri ve IMF’yi eleştiren Eğitim Sen üyesine sürgün - 15 Ocak 2014

İstanbul Bağcılar Barbaros Anadolu Lisesi Coğrafya Öğretmeni Osman Topaklı, hakkında başlatılan soruşturma sürerken sürgün edildi. Soruşturma neticesinde sınıfta siyaset yaptığı, özelleştirmeleri ve IMF’yi eleştirdiği iddiaları sürgüne dayanak gösterildi. Eğitim Sen iş yeri temsilcisi olan Osman Topaklı, ek ders ücretlerinin hesaplanmasında hata olduğunu belirtmesi, sınıfta ders saatlerinde idarenin öğrencilerin üzerini aratmasına izin vermemesi, okula alınan sıralarda üretim hatası olduğunu fark etmesi üzerine yaptığı itirazlar nedeniyle okul yönetimi ile arası açıldı.Şikayet üzerine 2013 Haziran ayında Topaklı hakkında soruşturma başlatıldı. Aradan aylar sonra soruşturma gereği Valilik kararnamesi ile Osman Topaklı, Başakşehir Ticaret Meslek Lisesi’ne sürgün edildi. Topaklı, devam eden soruşturmayla ilgili Bağcılar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne savunma verdi. Topaklı, verdiği savunmada suçlamaların mesnetsiz olduğunu ve her türlü faaliyetinin öğretmenlik görev sınırları çerçevesinde olduğunu belirtti. Eğitim Sen’li Topaklı’nın savunmasına verilen yanıtta; ‘derslerde siyasi konuşmalar yapmak, özellleştirmeleri ve IMF’yi eleştirmek’ nedeniyle Valiliğin oluru ile verilen 1 yıl kademe ilerleme cezası sürgüne gerekçe gösterildi. Topaklı, sürgünün ardından 15 kilometre uzaklıktaki yeni okulunda göreve başladı.

Sürgüne dayanak olan suçlamalar:

Derslerde siyasi konuşmalar yapmak, derste yakasına mensubu olduğu sendikanın amblemini takıp sendikalar hakkında konuşmak, devletin birlik ve bütünlüğünü zedeleyen, devletin gücünü zayıf göstermeye çalışan konuşmalar yapmak, hükümetin icraatları ile ilgili olarak (özelleştirmeyi kastederek; memletin satıldığı, IMF borç meselesi ve MHRS sistemi ile ilgili) konuşmalar yapmak, kılık kıyafet konusunda öğrenciler arasında ayrımcılık yapmak.

Gazi Üniversitesi’nde eleştiriye tahammül yok - 16 Ocak 2014

Gazi Üniversitesi’nde, rektörlüğün emriyle gerici dönüşümlere tabi tutulan projeleri eleştiren Araştırma Görevlisi Tahir Çalgüner’e soruşturma açıldı. Daha önce de yöneticiler hakkında mobbing davası açan Çalgüner, Rektör ve Dekan hakkında suç duyurusunda bulundu. Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü araştırma görevlilerinden Tahir Çalgüner hakkında soruşturma açıldı. Rektörlüğün 12 Aralık 2013 tarihli talebine dayanılarak açılan soruşturmayla ilgili önceki gün savunmasını yapan Çalgüner, savcılığa da suç duyurusunda bulundu. Çalgüner, dava dilekçesinde soruşturmanın somut bir nedene dayanmadığını ve kendisine mobbing uygulandığını söyledi. Çalgüner Gazi Üniversitesi tarafından hazırlıkları sürdürülen Ankara Ulaşım Ana Planı’na ilişkin bilimsel değerlendirmeleri nedeniyle rektörlüğün hedefi haline gelmişti. Çalgüner, şehir ve bölge planlamacısı akademisyen olarak, plana ilişkin eleştirilerde bulunuyordu. Soruşturmacı olarak atanan Yrd. Doç. Dr. Yusuf Usta, 3 Ocak’ta Çalgüner’e bildirimde bulunarak, 13 Ocak’ta savunma yapmasını istedi. Usta da Ankara Ulaşım Ana Planı’nı hazırlayan akademisyenler arasında bulunuyor. Çalgüner’e yapılan bildirimde soruşturma nedeni olarak ise “mesaiye geç

geldiğiniz ya da gelmediğiniz ve verilen işi zamanında gelmediğiniz için yapmadığınız iddiasıyla hakkınızda disiplin soruşturması başlatılmıştır” ifadeleri yer aldı. Savunmasını yapan Çalgüner, soruşturma nedeni olarak gösterilen gerekçelerin muğlâk olduğuna ve bir soruna ya da olguya dayanmadığına dikkat çekti. Bu nedenle detaylı savunma yapamadığını söyleyen Çalgüner, “Yeteri kadar inceleme ve değerlendirme yapılmadan kaleme alınan ve ‘psikolojik taciz’ amaçlı olarak gördüğüm ‘soruşturma’ yazınıza ilişkin; başta mevcut belgelerin güvenliği ve sonra da şahitlerin ifade güvenliği açısından, sözkonusu bu son idari tasarrufunuz da dahil, diğer belge ve bilgiler de adli yargıya tarafımdan intikal ettirilmiş ve hukuki süreç başlatılmıştır” dedi. Çalgüner ayrıca, hakkında açılan soruşturmayla ilgili savcılığa suç duyuru-sunda bulundu. Gazi Üniversitesi Rektörü Süleyman Büyükberber ile Mimarlık Fakültesi Dekan Vekili Mahmut Özbay hakkında yapılan suç duyurusunda, soruşturma evrakının ve sicil belgesinin rektörlük makamından delil güvenliği açısından istenmesini talep eden Çalgüner, “mobbing-görevi kötüye kullanma, garezli davranış” nedeniyle de kamu davası açılmasını istedi. Soruşturmanın, 2010 yılında Asliye Hukuk Mahkemesi’nde idareciler aleyhine açtığı mobbing tazminat davasının kurumsallaşmış bir devamı olduğunu söyleyen Çalgüner, söz konusu davanın devam ettiği bilgisini verdi. Dava nedeniyle yapılan bilirkişi incelemesinde, Çalgüner’e mobbing uygulandığı belirtilmişti. Suç duyurusunda, buna rağmen üç yıldır sonuç alınamadığını vurgulayan Çalgüner, üniversite yönetiminin mahkemeye belgeleri göndermediğini, gönderse bile eksik gönderdiğini kaydetti. Çalgüner dava dilekçesinde, açılan bu yeni soruşturmanın kasıtlı olduğuna ve hakkında “sorunlu kişi” imajı ve algısı yaratmaya yönelik olduğuna dikkat çekti. Gazi Üniversitesi yönetimi, geçtiğimiz yılın Eylül ayında Mima-rlar Odası Ankara Şube Başkanı Ali Hakkan’ın sözleşmesini yenilemeyerek, eleştirilere tahammülsüzlüğünü göstermişti. Gazi Üniversitesi’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak derslere giren Hakkan’ın, özleşmesinin Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin Gazi Üniversitesi’nin bilimsellikten uzak yaklaşımlarını eleştirmesi nedeniyle yenilenmediği iddia edilmişti. Oda tarafından yapılan açıklamada, Gazi Üniversitesi’nin giderek bilimden uzaklaştığına dikkat çekilerek, “Üniversite yönetimi siyasallaşmıştır. Gazi Üniversitesi, yürüttüğümüz kent mücadelesinde, her yerde bir şekliyle karşımıza çıktı. AOÇ arazisinin hülle yolu ile devrinde de karşımızdaydı, Selçuklu Cephesi diye Mimarlık Fakültesi’nde ilk uygulamaları yapan da Gazi Üniversitesi’ydi. Kilise maketlerinin parçalandığı, Mimarlar Odası’nın açıklama yaptığı, mimarlık öğrencileriyle beraber tepki koyduğu süreçte de Gazi Üniversitesi karşımıza çıktı. Bugün Gazi Üniversitesi, hükümetin genel mimarlık ve kentsel politikalarının aklayıcısı durumunda olan bir üniversite haline gelmiştir” denmişti.

Lisede müdür polis el ele - 17 Ocak 2014

Rüştü Uzel Lisesi’nde müdür, öğrencileri okuldan atmakla tehdit ederken, polis okula gelerek öğrencilerin yazdığı yazıların fotoğraflarını çekiyor.16 Ocak’ta Rüştü Uzel Kız Teknik ve Anadolu Meslek Lisesi’ne resmi ve sivil polisler geldi. Okula giren polisler okulun çeşitli yerl-erine yapılan Liseli Genç Umut yazılamalarının fotoğraflarını çekti. “Gericiliğe, cinsiyetçiliğe, piyasacılığa RED”, “Yaşasın demokratik lise mücadelemiz” gibi birçok yazılamanın fotoğrafını çeken polisler daha sonra okuldan ayrıldılar. Polisle işbirliğine girişen okul yönetimi ise liseli-ler üzerindeki baskısını her geçen gün arttırıyor. Baskının dozunu her geçen gün arttıran okul yönetimi liselileri okuldan atma tehdit ediyor.

17

Page 19: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ

C. EĞİTİMDE GERİCİ POLİTİKA VE UYGULAMALAR SÜRÜYOR

Din öğretmeni: “Sünni Alevi ile evlenirse cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür” - 2 Ocak 2014

Amasya’nın Gümüşhacıköy ilçesi Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni olan Abdussamet Arslan “Bir Sünni Alevi ile evlenirse yüz kırk kırbaç cezası ile cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür”, “Kurtuluş Savaşı’na yardım eden bayanların başı kapalı olduğu için biz bu savaşı kazandık, bugün olsa kazanamayız”, “Bugün eteğini kısaltan yarın lisede en değerli şeyini kaybeder” şeklindeki sözleri tepki çekti. Velilerin şikâyeti üzerine soruşturma başlatılırken, okul müdürü Yakup Doluer olayın abartıldığını ileri sürerek “Ben ne soruşturma açtım ne de inceleme başlattım. Öğretmen masum, bir suçu yok. Bu olayın üzerine gidersek diğer öğretmenler de artık ders anlatırken ağzından bir şey kaçırmamak için rahatsız olacak. Bütün toplumu kucaklayıp, kazanmamız lazım” diye konuştu.Din dersi öğretmeni Abdussamet Arslan’ın söylemlerinin ardından okul yönetimi ve ilçe milli eğitim müdürlüğüne suç duyuru-sunda bulunan öğrenci velisi Ulaş Söylemez şunları söyledi: “O öğretmen, şortla gezmenin günah olduğunu söylüyor. Bir kız öğrencinin eteğine dokunarak katlayıp katlamadığını kontrol ederek ‘Siz şimdi eteğinizi böyle kısaltıyorsunuz, liseye gidince de en değerli şeyinizi kaybedi-yorsunuz’ diye konuşuyor. Erkek öğrencilere anne ve kız kardeşlerinin başlarını kapatmaları için telkinlerde bulunuyor. Alevi ile Sünni evliliklerinin günah olduğunu savunuyor. Öğretmenin bu tutumu çocuklarımızın psikolojini bozdu. Öğrenci velileri olarak öğretmen hakkındaki şikâyetimizi gidebildiği yere kadar götüreceğiz.” “Bu ne biçim öğretmen, bu ne biçim zihniyet?” ifadesini kullanan öğrenci velilerinden Sebiha Yürekli de şöyle konuştu: “Bir Sünninin bir Alevi ile evlenmesi durumunda 140 kırbaçla cezalandırılması gerektiğini nasıl söyler? Bu öğretmen Türkiye’nin getirildiği durumdan cesaret alıyor. Her şeyimize karışıyorlar. Okul müdürü Yakup Doluer’e şikâyet ediyoruz o olayı kapatmaya çalışıyor ve ‘İşi tatlıya bağlayalım, büyütmeyelim’ diyor. Biz veliler olarak bu işin peşini bırakmayacağız. ”Gümüşhacıköy’de geçen yıllarda da bu tür olayların yaşandığını, bu gibi insanların ceza almak yerine ödüllendirildiğini belirten Eğitim-Sen Gümüşhacıköy Şube Temsilcisi Emrah Parlak ise şu görüşleri kaydetti: “Gümüşhacıköy’de cinsiyet ve mezhep ayrımcılığını nedense son yıllarda sık sık yaşamaya başladık. Şimdi de Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni kız öğrencilere kapanması için baskı yapıyor, etek boylarını ölçüyor, etek boyu kısa olanın en değerli şeyini kaybedeceğini, Sünni birinin Alevi ile evlendiğinde 140 kırbaç vurulacağını söylüyor. Bu öğretmen bunları söylemek için cesareti yöneticilerden alıyor. Birçok veli ile görüştük ve olayın doğru olduğunu tespit ettik. Bu olaydan okul müdürünün de ilçe milli eğitim müdürünün de haberi olduğunu öğrendik ancak nedense üzerine gidilip de ilgililerden hesap sorma yerine bu olayı kapatmaya çalıştıklarını tespit ettik. Demokratik, laik bir ülkede eğitim camiasında bir öğretmen bunu konuşabiliyorsa burada yönetim boşluğu var demektir. Biz Eğitim-Sen temsilciliği olarak bunun takipçisi olacağız.”

Öğrencilere ‘ahlak’ takibi - 6 Ocak 2014

12 Eylül 2010’da tarihindeki referandumla yapılan anayasa değişikliğiyle fişlemelerin son bulduğu söylenmesine rağmen, önce Tunceli’de halkın fişlendiği, şimdi ise Gaziantep’te skan-

dal fişleme belgeleri ortaya çıktı. Belgelere göre Gaziantep Üniversitesi’ne bağlı olarak İslahiye’de okuyan öğrenciler sadece siyasi yönden değil, “ahlaki” olarak da fişlenmiş. Fişlemelerde öğrencilerin fotoğraflarının yanında, tüm kişisel ve iletişim bilgilerinin yanı sıra kimle ‘duygusal ilişki’ yaşadıkları, kimin kiminle arabada oturduğu gibi tamamen özel hayatı ilgilendiren bilgiler de yazıldı.Tunceli Hozat’ta vatandaşların tümünün takibe alındığını belgeleyen fişlemelerle ilgili soruşturma sürerken Gaziantep’te üniversite öğrencilerinin fişlendiği açığa çıktı.Milliyet’in ele geçirdiği belgelere göre fişlemeler özellikle Gaziantep Üniversitesi’nin İslahiye’deki fakülte ve yüksekokullarında okuyan öğrencileri hakkında.İl ve ilçedeki güvenlik birimlerince yapıldığı belirtilen fişlemelerde, öğrencilerin sadece siyasal düşünceleri değil özel hayatlarına dair bilgilerin de toplandığı görülüyor. Üstelik bu bilgiler, fişlerin “değerlendirme” bölümünde “özet” olarak nitelenen bölüme açık biçimde yazılı. Fişlerin, “özet” kısmı belgelerde açık biçimde görülürken, “detaylı” bölümler ortaya çıkmadı; burada hangi bilgilerin işlendiği de bilinmiyor.Bu fişleme belgelerinin ‘bilgi amaçlı’ olarak, üniversite dahil il ve ilçedeki birçok kamu kurum ve kuruluşuna da gönderildiği, fişlerin burada açığa çıktığı öğrenildi. İslahiye’deki üniversite çevreleri, fişlemeden haberleri olmadığını, emniyetin bu çalışmayı yaptığını belirtti. Çok sayıda öğrenci ise emniyet ve istihbarat tarafından sürekli takip edildiklerinden yakındı.Öğrenciler, İslahiye’deki üniversite yöneti-minin de fişlemelerden haberdar olduğunu savundu. Tesadüfen ele geçirilen fişlemelerde bilg-ileri yer alan öğrencilerin ise takip edildiklerini bilmedikleri belirtiliyor. İlçedeki bazı kaynaklar da fişleme belgelerinin üniversite bilgisayarından çıktığını, emniyetin düzenli olarak bazı bilg-ileri üniversite ile paylaştığını öne sürdü.Belgelerde kişilerin fotoğrafı, kimlik numarası, anne ve baba adı, doğum yeri ve tarihi, nüfusa kayıtlı olduğu yer, İslahiye’deki adresleri, telefon numaraları, elektronik posta adresi, velilerinin telefon numaraları ve adresleri yazıyor. Belgel-erdeki tarihler 2010’dan 2011 sonuna kadar fişleme yapıldığını gösteriyor. Ancak, fişlemelerin bu tarihten sonra da devam ettiği ve halen sürdüğü belirtiliyor.İsimlerini gizli tuttuğumuz öğrencilerle ilgili bazı belgelerin “özet” kısmında yer alan değerlendirmeler şöyle:

* (Erkek öğrenci) Psikolojik rahatsızlığı var. Olur olmaz şarkı-türkü söylüyor. Kurban bayramı tatiline gitti ve hâlâ dönmedi (21.12.2010). Yapılan kontrollerde 11 Nisan 2011 tarihinde de okulda olmadığı, okul idaresinden rahatsızlığından dolayı okulunu dondurduğu bilgisi alındı.

* (Kız öğrenci) 11 Mayıs 2010’da aynı okulda yaşayan F. ile problem yaşadığı, şahsın abisinin kendisini okuldan almak istediği ancak okula devam ettiği, sol görüşlü öğrencilerle görüldüğü.

* (Erkek öğrenci) Aynı okulda yaşayan A. ile duygusal arkadaşlığı olduğu, bu arkadaşlığının A.’nın sözde Kürt olduğu için ayrıldığı, kızın abisinin gelerek sıkıştırdığı ancak olumsuz bir durumun olmadığı.

* (Kız öğrenci) 2. sınıfta okuyan Ç. ile arkadaşlık yaptığı, samimi olarak kol kola gezdikleri.

Ankara’da okul tuvaletinde kamera - 8 Ocak 2014

Ankara’da Yenimahalle’de bulunan Alparaslan Anadolu Lisesi’nde erkek öğrencilerin

tuvaletlerine kamera yerleştirildiği öğrenildi. Erkekler tuvaletinde lavaboların tam üzerinde bulunan kamera şaşkınlık yarattı.Alparaslan Anadolu Lisesi Müdürü Musa Başıbüyük, 2010 yılında rotasyonla atandığını ve geldiğinde okulda kameraların yerleşmiş olduğunu söylerken, “Okulumuzun bir çok yerinde kameralar mevcut. Erkekler tuvaletinde de kamera takılı. Bu kameranın amacı, sigara içilmesini engellemek ve öğrencilerin birbirini darp etmesinin önüne geçmek” ifadelerini kullandı.Öğrenciler bu durumdan rahatsız olduklarını belirtirken, “Okulu-muzda sadece sınıflarda kamera yok, koridorlarda, bahçede, okul önünde her yerde izleniyoruz. Biz erkekler tuvaletinde kamera istemiyoruz. Resmen ‘Biri Bizi Gözetliyor’ yarışmasında olduğu gibi, her yerde gözetleniyoruz. O kadar gözetleniyoruz ki tuvalette dahi yalnız bırakılmıyoruz” dediler.

Alevi öğrenciye din dersi dayağı! - 10 Ocak 2014

Çorum’da 13 yaşındaki A.R.Ç., din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde konuştuğu iddiasıyla okul müdürü Şeref Bilal tarafından feci şekilde dövüldü.Kulağından kan gelen A.R.Ç. hastaneye kaldırıldı. Baba Tanju Ç., Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulundu. Kadıkırı Köyü İlköğretim Okulu’nda din kültür ve ahlak bilgisi dersi sırasında A.R.Ç. adlı öğrenci arkadaşı T.K. ile konuştu. Bu sırada Ayşe İmli adlı öğretmen dersleri dinlemedikleri için öğrencileri okul müdürü Şeref Bilal’a şikâyet etti.Baba Tanju Ç., “Biz Aleviyiz. Çocuğum din dersini dinlemediği için dövüldü. Sorumluların cezalandırılmasını istiyorum” dedi. Olayın duyulması üzerine Hacı Bektaşı Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Öztürk Türkdoğan ve Alevi Kültür Dernekleri Genel Sekreteri Ali Doğan, Çorum’a giderek incelemelerde bulundu. Türkdoğan, “Son yıllarda Aleviler üzerindeki baskılar artmıştır. Din dersini dinlemediği için bir Alevi çocuğu dövülmüştür. Bu bir insan hakları ihlalidir. Bu olayın takipçisi olacağız” diye konuştu. Geçmez ise, “Bu saldırılar bir devlet politikasıdır. Zorunlu din dersleri kaldırılmalı, Alevi çocuklarına yönelik bu asimilasyon politikası son bulmalıdır” dedi.

MEB’in gündemi: Liselerde türban serbestliği - 10 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanlığı’nın gündeminde olan değişiklik ile liselerde kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek. Milli Eğitim Bakanlığı liselerin sadece seçmeli Kur’an-ı Kerim derslerinde takılabilen türbanın tüm derslerde takılabilmesi için hazırlanıyor. Seta Vakfı’nda düzenlenen “2013 Eğitim Değerlendirme Çalıştayı”nda konuşan Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, bakanlığın bu yönde bir çalışması olduğuna işaret etti. Çalıştayda, ders bazlı türban kullanılmasının doğru olup olmadığının sorulması üzerine Müsteşar Tekin, “Şu anda ders bazlı benim de tasvip etmediğim bir uygulama söz konusu bu çalışma gündemimizde. Bu yıl biz kıyafetle ilgili düzenlemeyi yapmak zorundaydık. O yönetmeliğin biraz daha üzerinde çalışıp 2014�ün bahar aylarında çalışalım demiştik” dedi. Yapılması planlanan düzenleme ile lisede kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek.

Kadıköy’e 5inci imam hatip planı mecliste - 13 Ocak 2014

Acıbadem Dayanışması’nın, öğrenci ve velilerinin sahip çıktığı Kadıköy’deki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin taşınarak binanın imam hatip için kullanma planı meclise taşındı.İstanbul’un

Kadıköy İlçesi’nde bulunan ve Kadıköy, Acıbadem ve Yeldeğirmeni Mahalleleri halkına 5 kuşaktır hizmet veren Özdemiroğlu Ortaokulu’nun öğrencilerin ve velilerinin basın açıklamalarına, eylemlerine ve topladıkları 10 bini aşkın imzaya karşın Mayıs 2013�te imam hatip ortaokuluna dönüştürülmesinin ardından şimdi de, Acıbadem’de bulunan Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin Fikirtepe’ye taşınması ve binanın hemen yanındaki Kadıköy İmam Hatip Kız Lisesi’ne dönüştürülen okulla birleştirilerek İmam Hatip Kampüsü yapılması planı Meclis’e taşındı.CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yanıtlaması istemiyle verdiği önergede lisenin taşınması durumunda okulda eğitim gören yaklaşık 1200 öğrencinin ciddi bir mağduriyet yaşayacağını ve yakın çevrede erkek öğrencilerin gidebileceği bir devlet lisesinin olmadığını ifade ederek, Kadıköy sınırları içinde halihazırda eğitim veren 4 imam hatip okulu bulunmasına rağmen alınan kararın gerekçesini sordu.Daha önce de tüm itirazlara rağmen Özdemiroğlu Ortaokulu’nun imam hatip okuluna dönüştürüldüğünü, benzer bir dayatma ile Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin dönüştürülmesinin öğrenciler, öğretmenler ve veliler açısından adil bir uygulama olup olmadığını soran CHP’li Öğüt, şu soruları yöneltti:

- Velilerin itirazına rağmen dönüşümde ısrar edilecek midir?

- Acıbadem Dayanışması üyeleri, semtteki tarihi Çamlıca Kız Anadolu Lisesi’nin satışının gündemde olduğunu dile getirmektedir. Söz konusu iddia doğru mudur?

Öğrenci başına üç soruşturma! - 14 Ocak 2014

Öğrenci Kolektifleri Araştırma Birimi, İstanbul Üniversitesi 2013 – 2014 öğretim yılı soruşturma raporunu yayımladı. Yayımlanan raporda İstanbul Üniversitesi Rektörü Yunus Söylet’in göreve geldiğinden bu yana her fırsatta, öğrencilerine uyguladığı baskı politikaları ve açtırdığı soruşturmalarla “AKP’nin rektörü” sıfatına yakışır şekilde davrandığı belirtildi.Araştırma birimi ayrıca Rektör Söylet’in, okulda bedava çay dağıtmak, parasız yemek yemek, duvara şiir yazmak, fakülteye giriş yapmak gibi birçok konuda soruşturma açmayı, okuldaki muhalif sesleri kontrol altına almak için “çare” olarak gördüğünü söyledi. Raporda “2013 – 2014 öğretim yılında İstanbul Üniversitesi’nde okuyan 82 öğrenciye 251 adet soruşturma açılmıştır. Bu da demek oluyor ki 1 öğrenciye ortalama 3 soruşturma düşmektedir. Bu soruşturmalardan 121 tanesi bizzat Öğrenci Kolektifleri üyelerine açılan soruşturmalardır. Birçok soruşturma, üniversitenin içerisinde bulunan sivil polislerin rektörlüğe verdiği raporlar sonucu açılmaktadır. Sivil polislerin verdiği raporlar soruşturma dosyalarında gizli olarak tutulmaktadır. Rektör Söylet, okulda gayri resmi olarak bulunan polislerle birlikte kendi öğrencisini cezalandırmaktadır. Rekor soruşturma sayısı: Üniversitenin Edebiyat-Fen Fakültesi’nde okuyan ve sene başından beri hakkında 11 soruşturma açılan bir öğrenciye aittir. Her zaman açtığı komik soruşturmalarla gündeme gelen İstanbul Üniversitesi bu sene’de bu anlamsız tiyatroya bir an olsun ara vermedi.”deniliyor.

Kaymakamlıktan ailelere ‘çocuklarınızın müslüman olmadığını kanıtlayın’- 18 Ocak 2014

İzmir’in Narlıdere ilçesinde 11 Kasım tarihinden bu yana çocuklarını zorunlu din derslerine göndermeyen çoğunluğu Alevi ailelere okul yönetimi gönderdiği yazı ile çocuklarının Müslü-

man olmadığını kanıtlamalarını istedi. İlçe Kaymakamlığı’ndan gelen “Musevi ve Hıristiyan olduğunu belgeleyebilen öğrencilerin din derslerine girmeleri zorunlu değildir” yazısını ailelere gönderen Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü çocukların Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerine girmelerinin zorunluğu olduğunu vurguladı.Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü tarafından ailelere gönderilen kaymakamlık yazısında Talim ve Terbiye Kurulu’nun kararına atıfla “T.C. uyruklu Hıristiyan ve Musevilik dinlerine mensup öğrencilerin bu dinlerden birine mensup olduklarını belgelendirmeleri kaydı ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine girmeleri zorunlu değildir” denildi.Dini inancı olmayanları, Alevileri ve diğer dinsel grupları yok sayan karara tepki gösteren veliler okul yönetiminden gelen yazıya sert tepki gösterdi. Zorunlu din dersi dayatmasının kabul edilemez olduğunu belirten aileler Narlıdere Demokrasi Meydanı’nda toplanarak İlhan Onat İlkokulu’na yürüdü. Veliler adına İlhan Onat İlkokulu önünde yapılan açıklamada konuşan Songül Maskara “Eğitim sistemi AKP hükümeti ile sadece bir dinin mezhebine uygun hale getirilmiştir. Seçmeli din derslerini dahi zorunlu hale getiren yeni sistemi kabul etmiyoruz. Bunun içindir ki 11 Kasım 2013�ten bu yana birçoğumuz çocuklarımızı din derslerine göndermiyoruz. Okullardan bizlere ulaşan cevaplar oldukça çarpıcıdır. Cevaplara göre hiçbir dine inanmayanlar da Müslüman sayılıyor” dedi. Maskara, verdikleri hukuki mücadelenin yanında dersleri boykot etmeyi sürdüreceklerini söyledi. Veli Ali Gökbulut ise “Oğlum bu yıl 5. sınıfa gidiyor. Ders notlarının düşürülmesinden endişe ettiğimiz için mecburen din derslerine de gönderiyoruz. Ancak çocuğumu din derslerini almaya başladıktan sonra uykusundan sık sık korkarak ve ağlayarak uyandığını fark ettik. Derslerde gördüğü cinleri rüyasında gördüğünü düşünüyoruz. Zaman zaman gölgelerden korkuyor, farklı tepkiler geliştiriyor. Bu davranışları bizleri endişelendiriyor” şeklinde konuştu. İlhan Onat İlkokulu öğrencileri de açıklamaya bahçeden destek verdi.

Eğitim – Sen: ‘Skandal, zorunlu din derslerinin sonucudur’ - 21 Ocak 2014

Eğitim Sen, Ortaöğretime Geçiş Sistemi dahilinde yapılan SBS’de din dersinden muaf olan gayrimüslim öğrencilerin sonuçlarının sıfır almışçasına hesaplanmasına dair açıklama yaptı. Açıklamada, yaşanan skandalın Milli Eğitim Bakanlığı’nın 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almasının, gayrimüslimleri yok sayan politikalar sonucu olduğu belirtildi.Açıklamada “Milli Eğitim Bakanlığı`nın SBS yerine getirdiği Yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi skandallara rağmen yürütülmeye çalışılıyor. Geçen yıl yapılan SBS`de sonuçların yanlış hesaplandığı skandalının geçtiğimiz günlerde anlaşılmasının ardından, bu yılki sistemde de gayrimüslim öğrencilerin muaf oldukları din dersi sınavından “sıfır” almışçasına sonuçların hesaplanması, yeni bir skandalı gündemimize taşımıştır.

Bilindiği üzere MEB, tıpkı 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi, ortaöğretime geçiş sisteminde zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almıştır. Öğrencilerin dini inancı, mezhebi ya da dünya görüşüne bakmaksızın böylesine dayatmacı bir yaklaşımın hayata geçirilmesi başlı başına bir skandaldır. Dolayısıyla sınav sonuçlarında gayrimüslimlerin yok sayılması, seçmeli/zorunlu din dersleriyle farklı inanç gruplarını yok sayan politikaların sonucu olarak görülmelidir.Eğitim Sen olarak, öncelikle seçmeli/zorunlu din derslerinin kaldırılmasını ve sınav odaklı eğitim sistemine son verilmesini istiyoruz. Hiç kimsenin çocuklarımızın emeği ve geleceği ile oynamasına izin vermeyeceğiz!” denildi.

Hozat Emniyet Müdürlüğü’nden üniversitelilere fişleme - 21 Ocak 2014

Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün 2011 yılında, Meslek Yüksek Okulu’nda okuyan öğrencilerin isim listesini alıp, takip ettiği ve oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdığı ortaya çıktı. Tunceli’nin Hozat ilçesinde ortaya çıkan fişleme skandalıyla ilgili Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturmada, jandarma ve emniyetin bilgisayarların hard diskleri ilgili kurumlara inceletildi. Adli Tıp ve TÜBİTAK’a yaptırılan incelemede, hard disklerdeki belgelerin kamuoyuna yansıyan belgelerle aynı olduğu belirlendi. Hozat’ta 2007 ile 2011 yılları arasında gerçekleşen ve 2013 yılında ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında ortaya çıkan fişleme, izleme ve takip skandalına bir yenisi daha eklendi. Hozat ilçe Emniyet müdürlüğü bilgisayarlarında tespit edilen belgelere göre, Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü 2011 yılında, Tunceli Üniversitesi’ne bağlı ilçede eğitim veren Meslek Yüksek Okulu Büro yöneticiliği birinci sınıfında okuyan öğrencilerin isim listesini üniversiteden istedi. 50 öğrencinin isim listesini okul numarası ile birlikte alan polis, öğrencinin hareketlerini takip ettikten sonra oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdı. Fişlerde öğrencilerin isimlerinin karşısına görüşleri ile ilgili kanaat olarak, ‘normal’ ya da ‘aşırı’ yazıldığı görüldü. Üniversite öğrencilerinin dünya görüşü ile ilgili hazırlanan bu fişlerin de daha önceki fişlemelerle ilgili soruşturma yürüten Malatya Cumhuriyet Savcılığının soruşturma dosyasına girdi. Yine ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında yer alan başka bir belgeye göre ise, Hozat Kaymakamlığı, 2012 yılında Toplum Yararına Çalışma Programı kapsamında iş için başvuran 143 kişinin başvurularını ilçe emniyet müdürlüğüne gönderdi. Emniyet Müdürlüğünün de, 143 kişilik listeden 53 kişiyi, ailevi durumlarını araştırarak ve bunu yazı ile belirterek işe aldırmalarını sağladığı iddia edildi.

Tacizci Milli Eğitim Müdürü okula atandı - 24 Ocak 2014

İstanbul’da Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürü Şeref Çalışır, birlikte çalıştığı 2 kadının taciz şikayeti üzerine yaklaşık 2 ay önce ‘cinsel istismar’ suçundan 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmıştı. Çalışır’ın davası başta KESK’li kadınlar olmak üzere kadınların gündemi haline gelmiş soruşturma ve dava süresince eylemler yapılmıştı. Mahkemede tutuklanmasına karar verilen Çalışır, 50 bin lira kefalet ödeyerek serbest kalmış, Fatih İlçe Müdürlüğü’ne geri gelm-esi üzerine kadınlar İstanbul İl Milli Eğitim önünde eylem yapmıştı. Eylemler üzerine Çalışır İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istemişti. Bakanlık müfettişlerinin hakkında 2 kez soruşturma yaptığını ve suçsuz bularak ceza vermediğini iddia eden Çalışır, göreve döndü ve Yargıtay’a itiraz etti. Tepkiler üzerine de İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istedi. Çalışır, İl Milli Eğitim’e başvurup emeklilik dilekçesini geri aldı. Yöneticilik görevleri alınan Çalışır, 84 öğretmenin görev yaptığı ve 1823 öğrencinin öğrenim gördüğü Zeytinburnu Abay Ortaokulu’na sosyal bilgiler öğretmeni olarak atandı. 10 gün önce yapılan atamadan sonra Çalışır’ın yıllık izne çıkıp derslere girmediği öğrenildi. Çalışır’ın okula atandığıysa velilerden sır gibi saklanıyor.

Rektörlüğe mail atan öğrenciye soruşturma açıldı - 26 Ocak 2014

Ankara Üniversitesi’nde sene başından beri kampüskarta karşı protestolar ve üniversitelilerin tepkisi sürüyor. Rektörlük iki üniversiteliye kampüskarta yönelik itirazlarını gerekçe göstererek 9 ay uzaklaştırma verdi. Uzaklaştırmaların hukuksuz ve haksız olduğunu belirtmek için Hukuk

Fakültesi öğrencisi üniversiteli bir kadın ise Rektörlüğe bir mail attı. Rektörlüğün öğrencilerin bilgisi olmadan kampüskart uygulaması ile üniversitelileri kampüskartı kullanmaya mecbur bıraktığı belirtilen mailin ardından üniversiteli kadın hakkında Rektörlük tarafından soruşturma açıldı. Daha önce de defalarca üniversitelilere açtığı soruşturmalarla bilinen Rektör Erkan İbiş, kolektifler.net’in kampüskart ile ilgili yaptığı bir haber hakkında dava açmış ancak mahkeme davayı reddederek kapatmıştı.

Mahkeme: ‘Öğrenciler değil, polisi üniversiteye çağıranlar hatalı’ - 26 Ocak 2014

Eskişehir 5. Asliye Ceza Mahkemesi, YÖK’e karşı yapılacak eylem için Anadolu Üniversitesi’nde 4 Kasım 2010 tarihinde güvenlik güçlerinin sert şekilde müdahale etmesinin ardından açılan davada gerekçeli kararı hazırladı. Tüm öğrencilerin beraat ettiği davanın gerekçeli kararında üniversite yönetimi ve polis eleştirildi. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde, YÖK’e karşı yapacak eylem için stand açan ve afiş asan öğrencilere, Rektör Yardımcısı Meryem Akoğlan Kozak’ın talebiyle hem polis hem de özel güvenlik müdahale etmişti. Bu olayın ardından üniversite yönetimi maddi hasar yarattıkları gerekçesiyle öğrencilere 17 bin TL’lik fatura göndererek ödeme yapmalarını istedi. Ayrıca öğrenciler hakkında “görevi yaptırmamak için direnme”, “kamu malına zarar verme”, “cebir veya tehdit kullanarak eğitim ve öğretime engel olma” suçlamalarıyla dava açıldı. Tüm sanıkların beraat ettiği davanın gerekçeli kararı bir süre önce hazırlandı. Gerekçeli kararda, öğrencilerin eğitim ve öğretimi engellemekle suçladığını hatırlatan mahkeme, akademisyenlerin aksi yönde beyanda bulunduklarına ve yapılan fiziki incelemede olay yeri ile dersliklerin birbirlerinden oldukça uzak olduğuna dikkat çekti. Sanık öğrencilerin YÖK’ün kuruluş yıldönümünde yaptığı protesto gösterisinin de tamamen meşru amaçlar taşıdığını belirten mahkeme, üniversitelerin, ifade özgürlüğünün uygulanması açısından görevli ve sorumlu olduklarını hatırlattı. Davacı Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü’nün sert bir dille eleştirildiği kararda “Olayların bu aşamaya geliş sebebi müşteki idarenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına aykırılık teşkil eden haksız müdahalesidir. Müşteki idare, ifade ve toplantı özgürlüğüne çevreden gelebilecek herhangi bir saldırıyı önleme görevini yerine getirmesi gerekirken bizzat kendisi müdahaleyi yapan konumuna geçmiştir” denildi. Polisin müdahalesine kadar herhangi bir şiddet eylemi yaşanmadığına dikkat çeken mahkeme şunları kaydetti: “Güvenlik kuvvetleri tarafından yapılan müdahalenin meşru amaç gütmediği ve orantıldir. Kantindeki asıl zararın güvenlik kuvvetlerinin içeri girmek isterken camları kırmasından kaynaklandığı kabul edilmiştir. (…) Öğrenci sanıklar kendilerine yönelik orantısız müdahaleden kaçmak amacı ile tamamen kendini koruma içgüdüsü ile hareket etmiştir. Buradaki amaçlarının mala zarar verme olduğu düşünülmemiştir. Yine öğrenci sanıkların kantin içerisine müdahale edildiği esnada yüzlerini gizleme, eşya fırlatma şeklindeki eylemlerinin ise, sanıklara yönelik haksız saldırıyı defetmeye yönelik olduğu kabul edilmiş ve gerek mala zarar verme, gerekse görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşmadığı kanaatine varılmıştır.”

MEB’in azınlık öğrencileriyle mücadelesi: Önce fişleme, şimdi okuldan uzaklaştırma - 29 Ocak 2014

Azınlıkları fişlediği ortaya çıkan Milli Eğitim Bakanlığı, Rum olmamalarına karşın Rum okuluna kayıt oldukları için iki öğrenciyi okuldan uzaklaştırdı. Kıbrıs işgalinin yaşandığı

1974’ten bu yana kendi etnik unsurları dışında öğrenci kabul etmeleri yasak olan azınlık okulları, kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kalınca farklı etnik aidiyetten öğrencileri de kabul etmeye başladı. T24’ün haberine göre, bir Rum okulu da ilk kez geçen sene 5. ve 9. sınıftan iki öğrenciyi kabul etti. Milli Eğitim Bakanlığı iki öğrencinin kaydını 7 ay sonra fark etti.

Azınlıkları 1’den 5’e kadar soy kodlarıyla fişlediği, geçtiğimiz hafta İstanbul İl Milli Müdürlüğü’nden Şişli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gönderilen bir yazıyla ortaya çıkan devlet, 1 numaralı soy koduyla fişlediği Rumları uyardı, okula alınan iki öğrencinin 5 numaralı “Diğer Hıristiyan Unsurlar” soy koduna kayıtlı olduklarını söyledi ve iki öğrencinin okuldan atılmasını istedi. Okul yetkilileri biri Rumen, diğer, Bulgar iki öğrencisinin bir yıllık emekler-inin yanmaması için formül arayışına girişti. Bakanlıkla yapılan görüşmelerden sonra öğrencilerin e-okul sistemi üzerinden farklı bir okula nakli sağlandı.

YÖK’ün Disiplin Yönetmeliği değişti, yapısı korundu - 30 Ocak 2014

YÖK’ün Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kurulduğu tarihten bu yana üniversiteleri üniversite olmaktan çıkaran YÖK, yönetmelik değişikliğinde de kuruluş gerekçesini ve yapısını koruma gayreti güttü. Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu, disiplin yönetmeliğindeki değişiklikle ilgili “Üniversitelerin varlık nedenini ortadan kaldıran disiplin yönetmeliklerini kabul etmiyoruz” başlıklı bir basın açıklaması yayımladı. Değişiklikle “yönetim görevinden ayırma”, “görevinden çekilmiş sayma”, “üniversite öğretim mesleğinden çıkarma” gibi cezaların kaldırıldığı söyleminin gerçeği yansıtmadığını belirten Eğitim Sen, bu cezaların “kamu görevinden çıkarma” başlığı kapsamına alındığını ifade etti. Eğitim Sen, yıllardır iş yavaşlatma, grev gibi eylemlere katılmanın, ideolojik eylemlerde bulunulmasının, siyasi bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerler-inin asılmasının, çoğaltılmasının ve dağıtılmasının, en temel hak ve özgürlüklerin, demokratik hakların, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün suç sayılmaya devam ettiğinin altını çizdi. Açıklamada “Bilimsel tartışma ve açıklamalar dışında, yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına resmi konularda bilgi veya demeç verme” ile “Ders, seminer, konferans, laboratuvar, grafik çalışma, sınav gibi öğretim çalışmalarının yapılmasına engel olmak, görevlileri, öğrencileri eğitim-öğretim alanı dışına çıkartmak, görev yapılmasına engel olmak, öğrencileri bu tür davranışlara teşvik etmek veya zorlamak ya da bu maksatla yapılacak hareketlere her ne suretle olursa olsun iştirak etmek” maddelerinin de suç kapsamına alınmasına da tepki gösterildi. Sendika, bu maddeler ile toplumun aydınlanmasının hedef alındığını söyledi. Eğitim Sen, üniversiter yaşamı baskı ve denetim altına alan, akademik özgürlükleri, sendikal hak ve özgürlükleri suç sayan, makbul görünmeyen her eylemi ve düşünceyi cezalandırmayı amaçlayan disiplin yönetmeliklerini ve YÖK’ün varlığını kabul etmediğini ve mücadeleyi sürdüreceklerini açıkladı.

D. PİYASACI VE GERİCİ POLİTİKALARIN HEDEFİNDE EĞİTİM VE BİLİM EMEKÇİLERİ VAR

‘Öğretmeniniz sizi eylemlere götürüyor muydu?’ - 5 Ocak 2014

Adana Abidin Dino Parkı’nda 4 Ocak’ta yapılan basın açıklamasında Gezi Direnişi’nin Adana eylemlerinde yer alan öğretmenlere açılan soruşturmalara ve öğrencilere öğretmenlerini, öğretmenlere meslektaşlarını ihbar etmeleri için sorulan sorulara yer verildi. Açıklamaya göre, Eğitim Sen’li Güven Boğa’nın görev yaptığı Tepebağ Lisesi’nde 3 Ocak günü erken saatlerde, müfettişler tarafından okulda görev yapan öğretmenlerin, kura çekilerek çağrılan öğrencilerin ve sınıf başkanlarının öğretmenleri Boğa hakkındaki şu sorulara cevap vermesi istendi. “Sizi eylemlere götürüyor muydu, katılmaya zorladı mı?”, “Sanal ortamda çağrı yaptı mı?” , “Kamu düzenini bozan eylemlere katıldığını gördünüz mü?” , “Medya yoluyla sizi davet etti mi?”Açıklamada KESK üyelerine dair baskı şu ifadelerle yer buldu:Daha önceden de bu kapsamda yürütülen soruşturmalar sonucunda KESK’li bir yöneticimiz Adana’dan Kars’a sürgün edilmiş ve dört arkadaşımız ise uyarı cezası almışlardır ve 140 arkadaşımızın soruşturması ise halen devam etmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığı’na Efkan Ala’nın kardeşi atandı - 10 Ocak 2014

17 Aralık tarihinde başlayan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından AKP’nin tasfiyeleri Milli Eğitim Bakanlığı’na da varmış, bazı milli eğitim müdürleri görevden alınmıştı. AKP’nin karşı operasyonu kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanı (eski ismi-yle Teftiş Kurulu Başkanı) Hüseyin Acır da görevden alındı. Acır’ın yerine Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığı’na İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın kardeşi Atıf Ala’nın görevlendirileceği belirtiliyor. Atıf Ala’nın ismi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın “fişleme” yaptığı iddialarında da geçmişti. MEB’nda fişlenen isimlerin tasfiye edildiği ortaya çıkmıştı. Atıf Ala, İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın kardeşi ve Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürlüğünde Öğrenci İşleri ve Sosyal Etkinlikler Grup Başkanı olarak görev yapıyor.

502 kişilik 4+4+4 davasının ilk duruşması görüldü - 13 Ocak 2014

28 – 29 Mart 2012�de KESK’in çağrısıyla 4+4+4 Yasası’na karşı yapılan yürüyüşe polis saldırmış, yürüyüşe katılan 502 kişi hakkında dava açılmıştı. Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki davanın ilk duruşması Ankara’da görüldü. KESK’in çağrıcılığı ile 28–29 Mart 2012 tarihlerinde Ankara Kızılay’da, 4+4+4 yasasına karşı kitlesel bir basın açıklaması yapılmak istenmiş ancak polis ülkenin dört bir yanından gelen binlerce emekçiye tazyikli su ve gaz bombalarıyla saldırmıştı. Saldırının ardından, aralarında KESK, TMMOB, DİSK ile çok sayıda demokratik kitle örgütü ve siyasi parti yöneticisinin de aralarında bulunduğu 502 kişiye “2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na aykırılık”, “Kamu görevlilerine cebir ve şiddet kullanmak”, “Kamu ve özel mallara zarar vermek” suçlarından dava açılmıştı. Ayrıca iddianamede eyleme destek verdikleri için 19 CHP ve 4 BDP milletvekili hakkında soruşturma açılmıştı. Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın duruşması, salon yetersizliği

nedeniyle Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu’na alındı. Cumhuriyet’in haberine göre aralarında KESK Genel Başkanı Lami Özgen, KESK yöneticileri İsmail Hakkı Tombul ve Akman Şimşek ile Eğitim-Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız’ın da aralarında bulunduğu 17 kişi “sanık” sıfatıyla mahkemeye katıldı. Eğitim-Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız, savunmasında 4+4+4 yasasının bilimsel eğitim getirmediğini aksine eğitimi gericileştirdiğini, binlerce eme-kçinin bu yüzden eylem yapmak istediğini ancak polisin demokratik eylem hakkına saldırdığını söyledi. Yıldız ayrıca Siirt’te intihar eden 14 yaşındaki çocuk gelin Kader Erten’i örnek vererek 4+4+4 yasasının çocuk gelinlerin çoğaldığını ve binlerce kız öğrencinin okulu bıraktığını belirtti. KESK MYK üyesi Akman Şimşek ise savunmasında eyleme katılan binlerce kişiye şiddet uygulayan polisler hakkında dava açılmadığını belirterek, “Bu dava ile bize kumpas kuruldu” dedi. Dava önümüzdeki günlerde devam edecek ve 502 kişi parça parça duruşmaya gelip savunma yapacak.

Dekandan öğretim üyelerinin özgürlüğüne tehdit - 14 Ocak 2014

Marmara Üniversitesi’nde öğretim üyelerinin kurul kararıyla 1 senelik uzatılan görev süreler-ini, dekan keyfi bir şekilde 6 aylık uzattı. Eğitim Sen Üniversiteler Şubesi olayı bilimsel özgürlüğe açık tehdit olarak değerlendirdi.Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Fakültesi Dekanı Yusuf Devran’ın 8 öğretim elemanının görev süresini keyfi biçimde 6 ay uzattı. Önces-inde de Rektör Zafer Gül önce Eğitim Sen 6 Nolu İstanbul Üniversiteler şubesi yöneticisinin görev süresini aynı keyfilikle uzatmıştı.Eğitim Sen 6 Nolu İstanbul Üniversiteler Şubesi, görev süreleri yıllar boyunca ilgili kurul kararları doğrultusunda birer sene uzatılan öğretim elemanlarının görev sürelerinin, hem hukuki mevzuata ve içtihada hem de akademik teamüle aykırı bir şekilde 6 ay uzatılmasını eleştirerek bilimsel özgürlüğe açık bir tehdit olduğunu söyledi.Bir açıklama yayımlayan Üniversiteler Şubesi, “Her türlü mobbing, baskı, sürgün, soruşturma ve hukuksuzluk karşısında yılmayacağız, direneceğiz, emekten ve demokrasiden yana tavrımızı sürdüreceğiz” dedi.Eğitim Sen üyeleri baskıyla ve hukuksuzlukla karşı karşıya kalan tüm öğrenciler, öğretim elemanları ve üniversite çalışanları ile dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

Okul müdürlüğü atamasında mülakat sistemi yargıdan döndü - 13 Ocak 2014

MEB’in mülakatla atama yöntemi yargıdan döndü. Okul müdürlüğü için 87 puan alarak mül-akata giren Şemsettin Sungur, sözlü sınavda başarısız sayıldı. Bunun üzerine mülakat sistemini yargıya taşıdı. Mahkeme, sınav komisyonu raporlarının objektiflikten uzak olduğunu belirterek mülakatla yapılan atamanın yürütmesini durdurdu. Zaman’ın haberine göre, Milli Eğitim Bakanlığı’nın mülakatla atama yöntemi yargıdan döndü. Şemsettin Sungur, Sivas’ta okul müdürlüğü için yazılı sınavdan 87 puan alarak başarılı olduktan sonra girdiği sözlü sınavda 53 puanla başarısız sayıldı. Sungur, haksızlık yapıldığı gerekçesiyle mülakat sistemini yargıya taşıdı. Sivas İdare Mahkemesi, mülakatla yapılan atamanın yürütmesini durdurdu. Mahkeme, sınav komisyonunun düzenlediği rapor ve tutanakların objektif değerlendirme yapmaya imkân sunacak nitelikte olmadığını belirtti. Mahkeme, 19 Aralık 2013’te aldığı kararda yürütmeyi durdurmanın sebebi şöyle açıklandı: Mülakat komisyonu üyelerinin her biri tarafından değerlendirilerek tutanağa bağlanmış soruların ve davacı tarafından verilen yanıtların neler olduğunun, bu yanıtlara komisyon üyelerince takdir edilen notun gerekçeleriyle ortaya

konulmamış olmasından dolayı davacıya mülakat sınavında 53,0156 puan verme işleminde hukuka aykırılık bulunmaktadır.”Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) önceki gün ‘sözlü’ sınavla 129 uzman yardımcısı alacağını duyurmuştu.

Özelleştirmeleri ve IMF’yi eleştiren Eğitim Sen üyesine sürgün - 15 Ocak 2014

İstanbul Bağcılar Barbaros Anadolu Lisesi Coğrafya Öğretmeni Osman Topaklı, hakkında başlatılan soruşturma sürerken sürgün edildi. Soruşturma neticesinde sınıfta siyaset yaptığı, özelleştirmeleri ve IMF’yi eleştirdiği iddiaları sürgüne dayanak gösterildi. Eğitim Sen iş yeri temsilcisi olan Osman Topaklı, ek ders ücretlerinin hesaplanmasında hata olduğunu belirtmesi, sınıfta ders saatlerinde idarenin öğrencilerin üzerini aratmasına izin vermemesi, okula alınan sıralarda üretim hatası olduğunu fark etmesi üzerine yaptığı itirazlar nedeniyle okul yönetimi ile arası açıldı.Şikayet üzerine 2013 Haziran ayında Topaklı hakkında soruşturma başlatıldı. Aradan aylar sonra soruşturma gereği Valilik kararnamesi ile Osman Topaklı, Başakşehir Ticaret Meslek Lisesi’ne sürgün edildi. Topaklı, devam eden soruşturmayla ilgili Bağcılar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne savunma verdi. Topaklı, verdiği savunmada suçlamaların mesnetsiz olduğunu ve her türlü faaliyetinin öğretmenlik görev sınırları çerçevesinde olduğunu belirtti. Eğitim Sen’li Topaklı’nın savunmasına verilen yanıtta; ‘derslerde siyasi konuşmalar yapmak, özellleştirmeleri ve IMF’yi eleştirmek’ nedeniyle Valiliğin oluru ile verilen 1 yıl kademe ilerleme cezası sürgüne gerekçe gösterildi. Topaklı, sürgünün ardından 15 kilometre uzaklıktaki yeni okulunda göreve başladı.

Sürgüne dayanak olan suçlamalar:

Derslerde siyasi konuşmalar yapmak, derste yakasına mensubu olduğu sendikanın amblemini takıp sendikalar hakkında konuşmak, devletin birlik ve bütünlüğünü zedeleyen, devletin gücünü zayıf göstermeye çalışan konuşmalar yapmak, hükümetin icraatları ile ilgili olarak (özelleştirmeyi kastederek; memletin satıldığı, IMF borç meselesi ve MHRS sistemi ile ilgili) konuşmalar yapmak, kılık kıyafet konusunda öğrenciler arasında ayrımcılık yapmak.

Gazi Üniversitesi’nde eleştiriye tahammül yok - 16 Ocak 2014

Gazi Üniversitesi’nde, rektörlüğün emriyle gerici dönüşümlere tabi tutulan projeleri eleştiren Araştırma Görevlisi Tahir Çalgüner’e soruşturma açıldı. Daha önce de yöneticiler hakkında mobbing davası açan Çalgüner, Rektör ve Dekan hakkında suç duyurusunda bulundu. Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü araştırma görevlilerinden Tahir Çalgüner hakkında soruşturma açıldı. Rektörlüğün 12 Aralık 2013 tarihli talebine dayanılarak açılan soruşturmayla ilgili önceki gün savunmasını yapan Çalgüner, savcılığa da suç duyurusunda bulundu. Çalgüner, dava dilekçesinde soruşturmanın somut bir nedene dayanmadığını ve kendisine mobbing uygulandığını söyledi. Çalgüner Gazi Üniversitesi tarafından hazırlıkları sürdürülen Ankara Ulaşım Ana Planı’na ilişkin bilimsel değerlendirmeleri nedeniyle rektörlüğün hedefi haline gelmişti. Çalgüner, şehir ve bölge planlamacısı akademisyen olarak, plana ilişkin eleştirilerde bulunuyordu. Soruşturmacı olarak atanan Yrd. Doç. Dr. Yusuf Usta, 3 Ocak’ta Çalgüner’e bildirimde bulunarak, 13 Ocak’ta savunma yapmasını istedi. Usta da Ankara Ulaşım Ana Planı’nı hazırlayan akademisyenler arasında bulunuyor. Çalgüner’e yapılan bildirimde soruşturma nedeni olarak ise “mesaiye geç

geldiğiniz ya da gelmediğiniz ve verilen işi zamanında gelmediğiniz için yapmadığınız iddiasıyla hakkınızda disiplin soruşturması başlatılmıştır” ifadeleri yer aldı. Savunmasını yapan Çalgüner, soruşturma nedeni olarak gösterilen gerekçelerin muğlâk olduğuna ve bir soruna ya da olguya dayanmadığına dikkat çekti. Bu nedenle detaylı savunma yapamadığını söyleyen Çalgüner, “Yeteri kadar inceleme ve değerlendirme yapılmadan kaleme alınan ve ‘psikolojik taciz’ amaçlı olarak gördüğüm ‘soruşturma’ yazınıza ilişkin; başta mevcut belgelerin güvenliği ve sonra da şahitlerin ifade güvenliği açısından, sözkonusu bu son idari tasarrufunuz da dahil, diğer belge ve bilgiler de adli yargıya tarafımdan intikal ettirilmiş ve hukuki süreç başlatılmıştır” dedi. Çalgüner ayrıca, hakkında açılan soruşturmayla ilgili savcılığa suç duyuru-sunda bulundu. Gazi Üniversitesi Rektörü Süleyman Büyükberber ile Mimarlık Fakültesi Dekan Vekili Mahmut Özbay hakkında yapılan suç duyurusunda, soruşturma evrakının ve sicil belgesinin rektörlük makamından delil güvenliği açısından istenmesini talep eden Çalgüner, “mobbing-görevi kötüye kullanma, garezli davranış” nedeniyle de kamu davası açılmasını istedi. Soruşturmanın, 2010 yılında Asliye Hukuk Mahkemesi’nde idareciler aleyhine açtığı mobbing tazminat davasının kurumsallaşmış bir devamı olduğunu söyleyen Çalgüner, söz konusu davanın devam ettiği bilgisini verdi. Dava nedeniyle yapılan bilirkişi incelemesinde, Çalgüner’e mobbing uygulandığı belirtilmişti. Suç duyurusunda, buna rağmen üç yıldır sonuç alınamadığını vurgulayan Çalgüner, üniversite yönetiminin mahkemeye belgeleri göndermediğini, gönderse bile eksik gönderdiğini kaydetti. Çalgüner dava dilekçesinde, açılan bu yeni soruşturmanın kasıtlı olduğuna ve hakkında “sorunlu kişi” imajı ve algısı yaratmaya yönelik olduğuna dikkat çekti. Gazi Üniversitesi yönetimi, geçtiğimiz yılın Eylül ayında Mima-rlar Odası Ankara Şube Başkanı Ali Hakkan’ın sözleşmesini yenilemeyerek, eleştirilere tahammülsüzlüğünü göstermişti. Gazi Üniversitesi’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak derslere giren Hakkan’ın, özleşmesinin Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin Gazi Üniversitesi’nin bilimsellikten uzak yaklaşımlarını eleştirmesi nedeniyle yenilenmediği iddia edilmişti. Oda tarafından yapılan açıklamada, Gazi Üniversitesi’nin giderek bilimden uzaklaştığına dikkat çekilerek, “Üniversite yönetimi siyasallaşmıştır. Gazi Üniversitesi, yürüttüğümüz kent mücadelesinde, her yerde bir şekliyle karşımıza çıktı. AOÇ arazisinin hülle yolu ile devrinde de karşımızdaydı, Selçuklu Cephesi diye Mimarlık Fakültesi’nde ilk uygulamaları yapan da Gazi Üniversitesi’ydi. Kilise maketlerinin parçalandığı, Mimarlar Odası’nın açıklama yaptığı, mimarlık öğrencileriyle beraber tepki koyduğu süreçte de Gazi Üniversitesi karşımıza çıktı. Bugün Gazi Üniversitesi, hükümetin genel mimarlık ve kentsel politikalarının aklayıcısı durumunda olan bir üniversite haline gelmiştir” denmişti.

Lisede müdür polis el ele - 17 Ocak 2014

Rüştü Uzel Lisesi’nde müdür, öğrencileri okuldan atmakla tehdit ederken, polis okula gelerek öğrencilerin yazdığı yazıların fotoğraflarını çekiyor.16 Ocak’ta Rüştü Uzel Kız Teknik ve Anadolu Meslek Lisesi’ne resmi ve sivil polisler geldi. Okula giren polisler okulun çeşitli yerl-erine yapılan Liseli Genç Umut yazılamalarının fotoğraflarını çekti. “Gericiliğe, cinsiyetçiliğe, piyasacılığa RED”, “Yaşasın demokratik lise mücadelemiz” gibi birçok yazılamanın fotoğrafını çeken polisler daha sonra okuldan ayrıldılar. Polisle işbirliğine girişen okul yönetimi ise liseli-ler üzerindeki baskısını her geçen gün arttırıyor. Baskının dozunu her geçen gün arttıran okul yönetimi liselileri okuldan atma tehdit ediyor.

18

Page 20: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ

C. EĞİTİMDE GERİCİ POLİTİKA VE UYGULAMALAR SÜRÜYOR

Din öğretmeni: “Sünni Alevi ile evlenirse cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür” - 2 Ocak 2014

Amasya’nın Gümüşhacıköy ilçesi Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni olan Abdussamet Arslan “Bir Sünni Alevi ile evlenirse yüz kırk kırbaç cezası ile cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür”, “Kurtuluş Savaşı’na yardım eden bayanların başı kapalı olduğu için biz bu savaşı kazandık, bugün olsa kazanamayız”, “Bugün eteğini kısaltan yarın lisede en değerli şeyini kaybeder” şeklindeki sözleri tepki çekti. Velilerin şikâyeti üzerine soruşturma başlatılırken, okul müdürü Yakup Doluer olayın abartıldığını ileri sürerek “Ben ne soruşturma açtım ne de inceleme başlattım. Öğretmen masum, bir suçu yok. Bu olayın üzerine gidersek diğer öğretmenler de artık ders anlatırken ağzından bir şey kaçırmamak için rahatsız olacak. Bütün toplumu kucaklayıp, kazanmamız lazım” diye konuştu.Din dersi öğretmeni Abdussamet Arslan’ın söylemlerinin ardından okul yönetimi ve ilçe milli eğitim müdürlüğüne suç duyuru-sunda bulunan öğrenci velisi Ulaş Söylemez şunları söyledi: “O öğretmen, şortla gezmenin günah olduğunu söylüyor. Bir kız öğrencinin eteğine dokunarak katlayıp katlamadığını kontrol ederek ‘Siz şimdi eteğinizi böyle kısaltıyorsunuz, liseye gidince de en değerli şeyinizi kaybedi-yorsunuz’ diye konuşuyor. Erkek öğrencilere anne ve kız kardeşlerinin başlarını kapatmaları için telkinlerde bulunuyor. Alevi ile Sünni evliliklerinin günah olduğunu savunuyor. Öğretmenin bu tutumu çocuklarımızın psikolojini bozdu. Öğrenci velileri olarak öğretmen hakkındaki şikâyetimizi gidebildiği yere kadar götüreceğiz.” “Bu ne biçim öğretmen, bu ne biçim zihniyet?” ifadesini kullanan öğrenci velilerinden Sebiha Yürekli de şöyle konuştu: “Bir Sünninin bir Alevi ile evlenmesi durumunda 140 kırbaçla cezalandırılması gerektiğini nasıl söyler? Bu öğretmen Türkiye’nin getirildiği durumdan cesaret alıyor. Her şeyimize karışıyorlar. Okul müdürü Yakup Doluer’e şikâyet ediyoruz o olayı kapatmaya çalışıyor ve ‘İşi tatlıya bağlayalım, büyütmeyelim’ diyor. Biz veliler olarak bu işin peşini bırakmayacağız. ”Gümüşhacıköy’de geçen yıllarda da bu tür olayların yaşandığını, bu gibi insanların ceza almak yerine ödüllendirildiğini belirten Eğitim-Sen Gümüşhacıköy Şube Temsilcisi Emrah Parlak ise şu görüşleri kaydetti: “Gümüşhacıköy’de cinsiyet ve mezhep ayrımcılığını nedense son yıllarda sık sık yaşamaya başladık. Şimdi de Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni kız öğrencilere kapanması için baskı yapıyor, etek boylarını ölçüyor, etek boyu kısa olanın en değerli şeyini kaybedeceğini, Sünni birinin Alevi ile evlendiğinde 140 kırbaç vurulacağını söylüyor. Bu öğretmen bunları söylemek için cesareti yöneticilerden alıyor. Birçok veli ile görüştük ve olayın doğru olduğunu tespit ettik. Bu olaydan okul müdürünün de ilçe milli eğitim müdürünün de haberi olduğunu öğrendik ancak nedense üzerine gidilip de ilgililerden hesap sorma yerine bu olayı kapatmaya çalıştıklarını tespit ettik. Demokratik, laik bir ülkede eğitim camiasında bir öğretmen bunu konuşabiliyorsa burada yönetim boşluğu var demektir. Biz Eğitim-Sen temsilciliği olarak bunun takipçisi olacağız.”

Öğrencilere ‘ahlak’ takibi - 6 Ocak 2014

12 Eylül 2010’da tarihindeki referandumla yapılan anayasa değişikliğiyle fişlemelerin son bulduğu söylenmesine rağmen, önce Tunceli’de halkın fişlendiği, şimdi ise Gaziantep’te skan-

dal fişleme belgeleri ortaya çıktı. Belgelere göre Gaziantep Üniversitesi’ne bağlı olarak İslahiye’de okuyan öğrenciler sadece siyasi yönden değil, “ahlaki” olarak da fişlenmiş. Fişlemelerde öğrencilerin fotoğraflarının yanında, tüm kişisel ve iletişim bilgilerinin yanı sıra kimle ‘duygusal ilişki’ yaşadıkları, kimin kiminle arabada oturduğu gibi tamamen özel hayatı ilgilendiren bilgiler de yazıldı.Tunceli Hozat’ta vatandaşların tümünün takibe alındığını belgeleyen fişlemelerle ilgili soruşturma sürerken Gaziantep’te üniversite öğrencilerinin fişlendiği açığa çıktı.Milliyet’in ele geçirdiği belgelere göre fişlemeler özellikle Gaziantep Üniversitesi’nin İslahiye’deki fakülte ve yüksekokullarında okuyan öğrencileri hakkında.İl ve ilçedeki güvenlik birimlerince yapıldığı belirtilen fişlemelerde, öğrencilerin sadece siyasal düşünceleri değil özel hayatlarına dair bilgilerin de toplandığı görülüyor. Üstelik bu bilgiler, fişlerin “değerlendirme” bölümünde “özet” olarak nitelenen bölüme açık biçimde yazılı. Fişlerin, “özet” kısmı belgelerde açık biçimde görülürken, “detaylı” bölümler ortaya çıkmadı; burada hangi bilgilerin işlendiği de bilinmiyor.Bu fişleme belgelerinin ‘bilgi amaçlı’ olarak, üniversite dahil il ve ilçedeki birçok kamu kurum ve kuruluşuna da gönderildiği, fişlerin burada açığa çıktığı öğrenildi. İslahiye’deki üniversite çevreleri, fişlemeden haberleri olmadığını, emniyetin bu çalışmayı yaptığını belirtti. Çok sayıda öğrenci ise emniyet ve istihbarat tarafından sürekli takip edildiklerinden yakındı.Öğrenciler, İslahiye’deki üniversite yöneti-minin de fişlemelerden haberdar olduğunu savundu. Tesadüfen ele geçirilen fişlemelerde bilg-ileri yer alan öğrencilerin ise takip edildiklerini bilmedikleri belirtiliyor. İlçedeki bazı kaynaklar da fişleme belgelerinin üniversite bilgisayarından çıktığını, emniyetin düzenli olarak bazı bilg-ileri üniversite ile paylaştığını öne sürdü.Belgelerde kişilerin fotoğrafı, kimlik numarası, anne ve baba adı, doğum yeri ve tarihi, nüfusa kayıtlı olduğu yer, İslahiye’deki adresleri, telefon numaraları, elektronik posta adresi, velilerinin telefon numaraları ve adresleri yazıyor. Belgel-erdeki tarihler 2010’dan 2011 sonuna kadar fişleme yapıldığını gösteriyor. Ancak, fişlemelerin bu tarihten sonra da devam ettiği ve halen sürdüğü belirtiliyor.İsimlerini gizli tuttuğumuz öğrencilerle ilgili bazı belgelerin “özet” kısmında yer alan değerlendirmeler şöyle:

* (Erkek öğrenci) Psikolojik rahatsızlığı var. Olur olmaz şarkı-türkü söylüyor. Kurban bayramı tatiline gitti ve hâlâ dönmedi (21.12.2010). Yapılan kontrollerde 11 Nisan 2011 tarihinde de okulda olmadığı, okul idaresinden rahatsızlığından dolayı okulunu dondurduğu bilgisi alındı.

* (Kız öğrenci) 11 Mayıs 2010’da aynı okulda yaşayan F. ile problem yaşadığı, şahsın abisinin kendisini okuldan almak istediği ancak okula devam ettiği, sol görüşlü öğrencilerle görüldüğü.

* (Erkek öğrenci) Aynı okulda yaşayan A. ile duygusal arkadaşlığı olduğu, bu arkadaşlığının A.’nın sözde Kürt olduğu için ayrıldığı, kızın abisinin gelerek sıkıştırdığı ancak olumsuz bir durumun olmadığı.

* (Kız öğrenci) 2. sınıfta okuyan Ç. ile arkadaşlık yaptığı, samimi olarak kol kola gezdikleri.

Ankara’da okul tuvaletinde kamera - 8 Ocak 2014

Ankara’da Yenimahalle’de bulunan Alparaslan Anadolu Lisesi’nde erkek öğrencilerin

tuvaletlerine kamera yerleştirildiği öğrenildi. Erkekler tuvaletinde lavaboların tam üzerinde bulunan kamera şaşkınlık yarattı.Alparaslan Anadolu Lisesi Müdürü Musa Başıbüyük, 2010 yılında rotasyonla atandığını ve geldiğinde okulda kameraların yerleşmiş olduğunu söylerken, “Okulumuzun bir çok yerinde kameralar mevcut. Erkekler tuvaletinde de kamera takılı. Bu kameranın amacı, sigara içilmesini engellemek ve öğrencilerin birbirini darp etmesinin önüne geçmek” ifadelerini kullandı.Öğrenciler bu durumdan rahatsız olduklarını belirtirken, “Okulu-muzda sadece sınıflarda kamera yok, koridorlarda, bahçede, okul önünde her yerde izleniyoruz. Biz erkekler tuvaletinde kamera istemiyoruz. Resmen ‘Biri Bizi Gözetliyor’ yarışmasında olduğu gibi, her yerde gözetleniyoruz. O kadar gözetleniyoruz ki tuvalette dahi yalnız bırakılmıyoruz” dediler.

Alevi öğrenciye din dersi dayağı! - 10 Ocak 2014

Çorum’da 13 yaşındaki A.R.Ç., din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde konuştuğu iddiasıyla okul müdürü Şeref Bilal tarafından feci şekilde dövüldü.Kulağından kan gelen A.R.Ç. hastaneye kaldırıldı. Baba Tanju Ç., Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulundu. Kadıkırı Köyü İlköğretim Okulu’nda din kültür ve ahlak bilgisi dersi sırasında A.R.Ç. adlı öğrenci arkadaşı T.K. ile konuştu. Bu sırada Ayşe İmli adlı öğretmen dersleri dinlemedikleri için öğrencileri okul müdürü Şeref Bilal’a şikâyet etti.Baba Tanju Ç., “Biz Aleviyiz. Çocuğum din dersini dinlemediği için dövüldü. Sorumluların cezalandırılmasını istiyorum” dedi. Olayın duyulması üzerine Hacı Bektaşı Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Öztürk Türkdoğan ve Alevi Kültür Dernekleri Genel Sekreteri Ali Doğan, Çorum’a giderek incelemelerde bulundu. Türkdoğan, “Son yıllarda Aleviler üzerindeki baskılar artmıştır. Din dersini dinlemediği için bir Alevi çocuğu dövülmüştür. Bu bir insan hakları ihlalidir. Bu olayın takipçisi olacağız” diye konuştu. Geçmez ise, “Bu saldırılar bir devlet politikasıdır. Zorunlu din dersleri kaldırılmalı, Alevi çocuklarına yönelik bu asimilasyon politikası son bulmalıdır” dedi.

MEB’in gündemi: Liselerde türban serbestliği - 10 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanlığı’nın gündeminde olan değişiklik ile liselerde kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek. Milli Eğitim Bakanlığı liselerin sadece seçmeli Kur’an-ı Kerim derslerinde takılabilen türbanın tüm derslerde takılabilmesi için hazırlanıyor. Seta Vakfı’nda düzenlenen “2013 Eğitim Değerlendirme Çalıştayı”nda konuşan Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, bakanlığın bu yönde bir çalışması olduğuna işaret etti. Çalıştayda, ders bazlı türban kullanılmasının doğru olup olmadığının sorulması üzerine Müsteşar Tekin, “Şu anda ders bazlı benim de tasvip etmediğim bir uygulama söz konusu bu çalışma gündemimizde. Bu yıl biz kıyafetle ilgili düzenlemeyi yapmak zorundaydık. O yönetmeliğin biraz daha üzerinde çalışıp 2014�ün bahar aylarında çalışalım demiştik” dedi. Yapılması planlanan düzenleme ile lisede kız öğrencilerin tüm derslere başı açık girmesini zorunlu kılan hüküm yeniden düzenlenecek.

Kadıköy’e 5inci imam hatip planı mecliste - 13 Ocak 2014

Acıbadem Dayanışması’nın, öğrenci ve velilerinin sahip çıktığı Kadıköy’deki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin taşınarak binanın imam hatip için kullanma planı meclise taşındı.İstanbul’un

Kadıköy İlçesi’nde bulunan ve Kadıköy, Acıbadem ve Yeldeğirmeni Mahalleleri halkına 5 kuşaktır hizmet veren Özdemiroğlu Ortaokulu’nun öğrencilerin ve velilerinin basın açıklamalarına, eylemlerine ve topladıkları 10 bini aşkın imzaya karşın Mayıs 2013�te imam hatip ortaokuluna dönüştürülmesinin ardından şimdi de, Acıbadem’de bulunan Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin Fikirtepe’ye taşınması ve binanın hemen yanındaki Kadıköy İmam Hatip Kız Lisesi’ne dönüştürülen okulla birleştirilerek İmam Hatip Kampüsü yapılması planı Meclis’e taşındı.CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yanıtlaması istemiyle verdiği önergede lisenin taşınması durumunda okulda eğitim gören yaklaşık 1200 öğrencinin ciddi bir mağduriyet yaşayacağını ve yakın çevrede erkek öğrencilerin gidebileceği bir devlet lisesinin olmadığını ifade ederek, Kadıköy sınırları içinde halihazırda eğitim veren 4 imam hatip okulu bulunmasına rağmen alınan kararın gerekçesini sordu.Daha önce de tüm itirazlara rağmen Özdemiroğlu Ortaokulu’nun imam hatip okuluna dönüştürüldüğünü, benzer bir dayatma ile Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin dönüştürülmesinin öğrenciler, öğretmenler ve veliler açısından adil bir uygulama olup olmadığını soran CHP’li Öğüt, şu soruları yöneltti:

- Velilerin itirazına rağmen dönüşümde ısrar edilecek midir?

- Acıbadem Dayanışması üyeleri, semtteki tarihi Çamlıca Kız Anadolu Lisesi’nin satışının gündemde olduğunu dile getirmektedir. Söz konusu iddia doğru mudur?

Öğrenci başına üç soruşturma! - 14 Ocak 2014

Öğrenci Kolektifleri Araştırma Birimi, İstanbul Üniversitesi 2013 – 2014 öğretim yılı soruşturma raporunu yayımladı. Yayımlanan raporda İstanbul Üniversitesi Rektörü Yunus Söylet’in göreve geldiğinden bu yana her fırsatta, öğrencilerine uyguladığı baskı politikaları ve açtırdığı soruşturmalarla “AKP’nin rektörü” sıfatına yakışır şekilde davrandığı belirtildi.Araştırma birimi ayrıca Rektör Söylet’in, okulda bedava çay dağıtmak, parasız yemek yemek, duvara şiir yazmak, fakülteye giriş yapmak gibi birçok konuda soruşturma açmayı, okuldaki muhalif sesleri kontrol altına almak için “çare” olarak gördüğünü söyledi. Raporda “2013 – 2014 öğretim yılında İstanbul Üniversitesi’nde okuyan 82 öğrenciye 251 adet soruşturma açılmıştır. Bu da demek oluyor ki 1 öğrenciye ortalama 3 soruşturma düşmektedir. Bu soruşturmalardan 121 tanesi bizzat Öğrenci Kolektifleri üyelerine açılan soruşturmalardır. Birçok soruşturma, üniversitenin içerisinde bulunan sivil polislerin rektörlüğe verdiği raporlar sonucu açılmaktadır. Sivil polislerin verdiği raporlar soruşturma dosyalarında gizli olarak tutulmaktadır. Rektör Söylet, okulda gayri resmi olarak bulunan polislerle birlikte kendi öğrencisini cezalandırmaktadır. Rekor soruşturma sayısı: Üniversitenin Edebiyat-Fen Fakültesi’nde okuyan ve sene başından beri hakkında 11 soruşturma açılan bir öğrenciye aittir. Her zaman açtığı komik soruşturmalarla gündeme gelen İstanbul Üniversitesi bu sene’de bu anlamsız tiyatroya bir an olsun ara vermedi.”deniliyor.

Kaymakamlıktan ailelere ‘çocuklarınızın müslüman olmadığını kanıtlayın’- 18 Ocak 2014

İzmir’in Narlıdere ilçesinde 11 Kasım tarihinden bu yana çocuklarını zorunlu din derslerine göndermeyen çoğunluğu Alevi ailelere okul yönetimi gönderdiği yazı ile çocuklarının Müslü-

man olmadığını kanıtlamalarını istedi. İlçe Kaymakamlığı’ndan gelen “Musevi ve Hıristiyan olduğunu belgeleyebilen öğrencilerin din derslerine girmeleri zorunlu değildir” yazısını ailelere gönderen Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü çocukların Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerine girmelerinin zorunluğu olduğunu vurguladı.Balçova Salih Dede Anadolu Lisesi Müdürlüğü tarafından ailelere gönderilen kaymakamlık yazısında Talim ve Terbiye Kurulu’nun kararına atıfla “T.C. uyruklu Hıristiyan ve Musevilik dinlerine mensup öğrencilerin bu dinlerden birine mensup olduklarını belgelendirmeleri kaydı ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine girmeleri zorunlu değildir” denildi.Dini inancı olmayanları, Alevileri ve diğer dinsel grupları yok sayan karara tepki gösteren veliler okul yönetiminden gelen yazıya sert tepki gösterdi. Zorunlu din dersi dayatmasının kabul edilemez olduğunu belirten aileler Narlıdere Demokrasi Meydanı’nda toplanarak İlhan Onat İlkokulu’na yürüdü. Veliler adına İlhan Onat İlkokulu önünde yapılan açıklamada konuşan Songül Maskara “Eğitim sistemi AKP hükümeti ile sadece bir dinin mezhebine uygun hale getirilmiştir. Seçmeli din derslerini dahi zorunlu hale getiren yeni sistemi kabul etmiyoruz. Bunun içindir ki 11 Kasım 2013�ten bu yana birçoğumuz çocuklarımızı din derslerine göndermiyoruz. Okullardan bizlere ulaşan cevaplar oldukça çarpıcıdır. Cevaplara göre hiçbir dine inanmayanlar da Müslüman sayılıyor” dedi. Maskara, verdikleri hukuki mücadelenin yanında dersleri boykot etmeyi sürdüreceklerini söyledi. Veli Ali Gökbulut ise “Oğlum bu yıl 5. sınıfa gidiyor. Ders notlarının düşürülmesinden endişe ettiğimiz için mecburen din derslerine de gönderiyoruz. Ancak çocuğumu din derslerini almaya başladıktan sonra uykusundan sık sık korkarak ve ağlayarak uyandığını fark ettik. Derslerde gördüğü cinleri rüyasında gördüğünü düşünüyoruz. Zaman zaman gölgelerden korkuyor, farklı tepkiler geliştiriyor. Bu davranışları bizleri endişelendiriyor” şeklinde konuştu. İlhan Onat İlkokulu öğrencileri de açıklamaya bahçeden destek verdi.

Eğitim – Sen: ‘Skandal, zorunlu din derslerinin sonucudur’ - 21 Ocak 2014

Eğitim Sen, Ortaöğretime Geçiş Sistemi dahilinde yapılan SBS’de din dersinden muaf olan gayrimüslim öğrencilerin sonuçlarının sıfır almışçasına hesaplanmasına dair açıklama yaptı. Açıklamada, yaşanan skandalın Milli Eğitim Bakanlığı’nın 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almasının, gayrimüslimleri yok sayan politikalar sonucu olduğu belirtildi.Açıklamada “Milli Eğitim Bakanlığı`nın SBS yerine getirdiği Yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi skandallara rağmen yürütülmeye çalışılıyor. Geçen yıl yapılan SBS`de sonuçların yanlış hesaplandığı skandalının geçtiğimiz günlerde anlaşılmasının ardından, bu yılki sistemde de gayrimüslim öğrencilerin muaf oldukları din dersi sınavından “sıfır” almışçasına sonuçların hesaplanması, yeni bir skandalı gündemimize taşımıştır.

Bilindiği üzere MEB, tıpkı 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi, ortaöğretime geçiş sisteminde zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almıştır. Öğrencilerin dini inancı, mezhebi ya da dünya görüşüne bakmaksızın böylesine dayatmacı bir yaklaşımın hayata geçirilmesi başlı başına bir skandaldır. Dolayısıyla sınav sonuçlarında gayrimüslimlerin yok sayılması, seçmeli/zorunlu din dersleriyle farklı inanç gruplarını yok sayan politikaların sonucu olarak görülmelidir.Eğitim Sen olarak, öncelikle seçmeli/zorunlu din derslerinin kaldırılmasını ve sınav odaklı eğitim sistemine son verilmesini istiyoruz. Hiç kimsenin çocuklarımızın emeği ve geleceği ile oynamasına izin vermeyeceğiz!” denildi.

Hozat Emniyet Müdürlüğü’nden üniversitelilere fişleme - 21 Ocak 2014

Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün 2011 yılında, Meslek Yüksek Okulu’nda okuyan öğrencilerin isim listesini alıp, takip ettiği ve oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdığı ortaya çıktı. Tunceli’nin Hozat ilçesinde ortaya çıkan fişleme skandalıyla ilgili Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturmada, jandarma ve emniyetin bilgisayarların hard diskleri ilgili kurumlara inceletildi. Adli Tıp ve TÜBİTAK’a yaptırılan incelemede, hard disklerdeki belgelerin kamuoyuna yansıyan belgelerle aynı olduğu belirlendi. Hozat’ta 2007 ile 2011 yılları arasında gerçekleşen ve 2013 yılında ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında ortaya çıkan fişleme, izleme ve takip skandalına bir yenisi daha eklendi. Hozat ilçe Emniyet müdürlüğü bilgisayarlarında tespit edilen belgelere göre, Hozat İlçe Emniyet Müdürlüğü 2011 yılında, Tunceli Üniversitesi’ne bağlı ilçede eğitim veren Meslek Yüksek Okulu Büro yöneticiliği birinci sınıfında okuyan öğrencilerin isim listesini üniversiteden istedi. 50 öğrencinin isim listesini okul numarası ile birlikte alan polis, öğrencinin hareketlerini takip ettikten sonra oluşan kanaati öğrencilerin isimlerinin karşısına yazdı. Fişlerde öğrencilerin isimlerinin karşısına görüşleri ile ilgili kanaat olarak, ‘normal’ ya da ‘aşırı’ yazıldığı görüldü. Üniversite öğrencilerinin dünya görüşü ile ilgili hazırlanan bu fişlerin de daha önceki fişlemelerle ilgili soruşturma yürüten Malatya Cumhuriyet Savcılığının soruşturma dosyasına girdi. Yine ilçe Emniyet Müdürlüğü bilgisayarlarında yer alan başka bir belgeye göre ise, Hozat Kaymakamlığı, 2012 yılında Toplum Yararına Çalışma Programı kapsamında iş için başvuran 143 kişinin başvurularını ilçe emniyet müdürlüğüne gönderdi. Emniyet Müdürlüğünün de, 143 kişilik listeden 53 kişiyi, ailevi durumlarını araştırarak ve bunu yazı ile belirterek işe aldırmalarını sağladığı iddia edildi.

Tacizci Milli Eğitim Müdürü okula atandı - 24 Ocak 2014

İstanbul’da Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürü Şeref Çalışır, birlikte çalıştığı 2 kadının taciz şikayeti üzerine yaklaşık 2 ay önce ‘cinsel istismar’ suçundan 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmıştı. Çalışır’ın davası başta KESK’li kadınlar olmak üzere kadınların gündemi haline gelmiş soruşturma ve dava süresince eylemler yapılmıştı. Mahkemede tutuklanmasına karar verilen Çalışır, 50 bin lira kefalet ödeyerek serbest kalmış, Fatih İlçe Müdürlüğü’ne geri gelm-esi üzerine kadınlar İstanbul İl Milli Eğitim önünde eylem yapmıştı. Eylemler üzerine Çalışır İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istemişti. Bakanlık müfettişlerinin hakkında 2 kez soruşturma yaptığını ve suçsuz bularak ceza vermediğini iddia eden Çalışır, göreve döndü ve Yargıtay’a itiraz etti. Tepkiler üzerine de İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak emekliliğini istedi. Çalışır, İl Milli Eğitim’e başvurup emeklilik dilekçesini geri aldı. Yöneticilik görevleri alınan Çalışır, 84 öğretmenin görev yaptığı ve 1823 öğrencinin öğrenim gördüğü Zeytinburnu Abay Ortaokulu’na sosyal bilgiler öğretmeni olarak atandı. 10 gün önce yapılan atamadan sonra Çalışır’ın yıllık izne çıkıp derslere girmediği öğrenildi. Çalışır’ın okula atandığıysa velilerden sır gibi saklanıyor.

Rektörlüğe mail atan öğrenciye soruşturma açıldı - 26 Ocak 2014

Ankara Üniversitesi’nde sene başından beri kampüskarta karşı protestolar ve üniversitelilerin tepkisi sürüyor. Rektörlük iki üniversiteliye kampüskarta yönelik itirazlarını gerekçe göstererek 9 ay uzaklaştırma verdi. Uzaklaştırmaların hukuksuz ve haksız olduğunu belirtmek için Hukuk

Fakültesi öğrencisi üniversiteli bir kadın ise Rektörlüğe bir mail attı. Rektörlüğün öğrencilerin bilgisi olmadan kampüskart uygulaması ile üniversitelileri kampüskartı kullanmaya mecbur bıraktığı belirtilen mailin ardından üniversiteli kadın hakkında Rektörlük tarafından soruşturma açıldı. Daha önce de defalarca üniversitelilere açtığı soruşturmalarla bilinen Rektör Erkan İbiş, kolektifler.net’in kampüskart ile ilgili yaptığı bir haber hakkında dava açmış ancak mahkeme davayı reddederek kapatmıştı.

Mahkeme: ‘Öğrenciler değil, polisi üniversiteye çağıranlar hatalı’ - 26 Ocak 2014

Eskişehir 5. Asliye Ceza Mahkemesi, YÖK’e karşı yapılacak eylem için Anadolu Üniversitesi’nde 4 Kasım 2010 tarihinde güvenlik güçlerinin sert şekilde müdahale etmesinin ardından açılan davada gerekçeli kararı hazırladı. Tüm öğrencilerin beraat ettiği davanın gerekçeli kararında üniversite yönetimi ve polis eleştirildi. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde, YÖK’e karşı yapacak eylem için stand açan ve afiş asan öğrencilere, Rektör Yardımcısı Meryem Akoğlan Kozak’ın talebiyle hem polis hem de özel güvenlik müdahale etmişti. Bu olayın ardından üniversite yönetimi maddi hasar yarattıkları gerekçesiyle öğrencilere 17 bin TL’lik fatura göndererek ödeme yapmalarını istedi. Ayrıca öğrenciler hakkında “görevi yaptırmamak için direnme”, “kamu malına zarar verme”, “cebir veya tehdit kullanarak eğitim ve öğretime engel olma” suçlamalarıyla dava açıldı. Tüm sanıkların beraat ettiği davanın gerekçeli kararı bir süre önce hazırlandı. Gerekçeli kararda, öğrencilerin eğitim ve öğretimi engellemekle suçladığını hatırlatan mahkeme, akademisyenlerin aksi yönde beyanda bulunduklarına ve yapılan fiziki incelemede olay yeri ile dersliklerin birbirlerinden oldukça uzak olduğuna dikkat çekti. Sanık öğrencilerin YÖK’ün kuruluş yıldönümünde yaptığı protesto gösterisinin de tamamen meşru amaçlar taşıdığını belirten mahkeme, üniversitelerin, ifade özgürlüğünün uygulanması açısından görevli ve sorumlu olduklarını hatırlattı. Davacı Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü’nün sert bir dille eleştirildiği kararda “Olayların bu aşamaya geliş sebebi müşteki idarenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına aykırılık teşkil eden haksız müdahalesidir. Müşteki idare, ifade ve toplantı özgürlüğüne çevreden gelebilecek herhangi bir saldırıyı önleme görevini yerine getirmesi gerekirken bizzat kendisi müdahaleyi yapan konumuna geçmiştir” denildi. Polisin müdahalesine kadar herhangi bir şiddet eylemi yaşanmadığına dikkat çeken mahkeme şunları kaydetti: “Güvenlik kuvvetleri tarafından yapılan müdahalenin meşru amaç gütmediği ve orantıldir. Kantindeki asıl zararın güvenlik kuvvetlerinin içeri girmek isterken camları kırmasından kaynaklandığı kabul edilmiştir. (…) Öğrenci sanıklar kendilerine yönelik orantısız müdahaleden kaçmak amacı ile tamamen kendini koruma içgüdüsü ile hareket etmiştir. Buradaki amaçlarının mala zarar verme olduğu düşünülmemiştir. Yine öğrenci sanıkların kantin içerisine müdahale edildiği esnada yüzlerini gizleme, eşya fırlatma şeklindeki eylemlerinin ise, sanıklara yönelik haksız saldırıyı defetmeye yönelik olduğu kabul edilmiş ve gerek mala zarar verme, gerekse görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşmadığı kanaatine varılmıştır.”

MEB’in azınlık öğrencileriyle mücadelesi: Önce fişleme, şimdi okuldan uzaklaştırma - 29 Ocak 2014

Azınlıkları fişlediği ortaya çıkan Milli Eğitim Bakanlığı, Rum olmamalarına karşın Rum okuluna kayıt oldukları için iki öğrenciyi okuldan uzaklaştırdı. Kıbrıs işgalinin yaşandığı

1974’ten bu yana kendi etnik unsurları dışında öğrenci kabul etmeleri yasak olan azınlık okulları, kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kalınca farklı etnik aidiyetten öğrencileri de kabul etmeye başladı. T24’ün haberine göre, bir Rum okulu da ilk kez geçen sene 5. ve 9. sınıftan iki öğrenciyi kabul etti. Milli Eğitim Bakanlığı iki öğrencinin kaydını 7 ay sonra fark etti.

Azınlıkları 1’den 5’e kadar soy kodlarıyla fişlediği, geçtiğimiz hafta İstanbul İl Milli Müdürlüğü’nden Şişli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gönderilen bir yazıyla ortaya çıkan devlet, 1 numaralı soy koduyla fişlediği Rumları uyardı, okula alınan iki öğrencinin 5 numaralı “Diğer Hıristiyan Unsurlar” soy koduna kayıtlı olduklarını söyledi ve iki öğrencinin okuldan atılmasını istedi. Okul yetkilileri biri Rumen, diğer, Bulgar iki öğrencisinin bir yıllık emekler-inin yanmaması için formül arayışına girişti. Bakanlıkla yapılan görüşmelerden sonra öğrencilerin e-okul sistemi üzerinden farklı bir okula nakli sağlandı.

YÖK’ün Disiplin Yönetmeliği değişti, yapısı korundu - 30 Ocak 2014

YÖK’ün Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kurulduğu tarihten bu yana üniversiteleri üniversite olmaktan çıkaran YÖK, yönetmelik değişikliğinde de kuruluş gerekçesini ve yapısını koruma gayreti güttü. Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu, disiplin yönetmeliğindeki değişiklikle ilgili “Üniversitelerin varlık nedenini ortadan kaldıran disiplin yönetmeliklerini kabul etmiyoruz” başlıklı bir basın açıklaması yayımladı. Değişiklikle “yönetim görevinden ayırma”, “görevinden çekilmiş sayma”, “üniversite öğretim mesleğinden çıkarma” gibi cezaların kaldırıldığı söyleminin gerçeği yansıtmadığını belirten Eğitim Sen, bu cezaların “kamu görevinden çıkarma” başlığı kapsamına alındığını ifade etti. Eğitim Sen, yıllardır iş yavaşlatma, grev gibi eylemlere katılmanın, ideolojik eylemlerde bulunulmasının, siyasi bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerler-inin asılmasının, çoğaltılmasının ve dağıtılmasının, en temel hak ve özgürlüklerin, demokratik hakların, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün suç sayılmaya devam ettiğinin altını çizdi. Açıklamada “Bilimsel tartışma ve açıklamalar dışında, yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına resmi konularda bilgi veya demeç verme” ile “Ders, seminer, konferans, laboratuvar, grafik çalışma, sınav gibi öğretim çalışmalarının yapılmasına engel olmak, görevlileri, öğrencileri eğitim-öğretim alanı dışına çıkartmak, görev yapılmasına engel olmak, öğrencileri bu tür davranışlara teşvik etmek veya zorlamak ya da bu maksatla yapılacak hareketlere her ne suretle olursa olsun iştirak etmek” maddelerinin de suç kapsamına alınmasına da tepki gösterildi. Sendika, bu maddeler ile toplumun aydınlanmasının hedef alındığını söyledi. Eğitim Sen, üniversiter yaşamı baskı ve denetim altına alan, akademik özgürlükleri, sendikal hak ve özgürlükleri suç sayan, makbul görünmeyen her eylemi ve düşünceyi cezalandırmayı amaçlayan disiplin yönetmeliklerini ve YÖK’ün varlığını kabul etmediğini ve mücadeleyi sürdüreceklerini açıkladı.

D. PİYASACI VE GERİCİ POLİTİKALARIN HEDEFİNDE EĞİTİM VE BİLİM EMEKÇİLERİ VAR

‘Öğretmeniniz sizi eylemlere götürüyor muydu?’ - 5 Ocak 2014

Adana Abidin Dino Parkı’nda 4 Ocak’ta yapılan basın açıklamasında Gezi Direnişi’nin Adana eylemlerinde yer alan öğretmenlere açılan soruşturmalara ve öğrencilere öğretmenlerini, öğretmenlere meslektaşlarını ihbar etmeleri için sorulan sorulara yer verildi. Açıklamaya göre, Eğitim Sen’li Güven Boğa’nın görev yaptığı Tepebağ Lisesi’nde 3 Ocak günü erken saatlerde, müfettişler tarafından okulda görev yapan öğretmenlerin, kura çekilerek çağrılan öğrencilerin ve sınıf başkanlarının öğretmenleri Boğa hakkındaki şu sorulara cevap vermesi istendi. “Sizi eylemlere götürüyor muydu, katılmaya zorladı mı?”, “Sanal ortamda çağrı yaptı mı?” , “Kamu düzenini bozan eylemlere katıldığını gördünüz mü?” , “Medya yoluyla sizi davet etti mi?”Açıklamada KESK üyelerine dair baskı şu ifadelerle yer buldu:Daha önceden de bu kapsamda yürütülen soruşturmalar sonucunda KESK’li bir yöneticimiz Adana’dan Kars’a sürgün edilmiş ve dört arkadaşımız ise uyarı cezası almışlardır ve 140 arkadaşımızın soruşturması ise halen devam etmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığı’na Efkan Ala’nın kardeşi atandı - 10 Ocak 2014

17 Aralık tarihinde başlayan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından AKP’nin tasfiyeleri Milli Eğitim Bakanlığı’na da varmış, bazı milli eğitim müdürleri görevden alınmıştı. AKP’nin karşı operasyonu kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanı (eski ismi-yle Teftiş Kurulu Başkanı) Hüseyin Acır da görevden alındı. Acır’ın yerine Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığı’na İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın kardeşi Atıf Ala’nın görevlendirileceği belirtiliyor. Atıf Ala’nın ismi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın “fişleme” yaptığı iddialarında da geçmişti. MEB’nda fişlenen isimlerin tasfiye edildiği ortaya çıkmıştı. Atıf Ala, İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın kardeşi ve Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürlüğünde Öğrenci İşleri ve Sosyal Etkinlikler Grup Başkanı olarak görev yapıyor.

502 kişilik 4+4+4 davasının ilk duruşması görüldü - 13 Ocak 2014

28 – 29 Mart 2012�de KESK’in çağrısıyla 4+4+4 Yasası’na karşı yapılan yürüyüşe polis saldırmış, yürüyüşe katılan 502 kişi hakkında dava açılmıştı. Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki davanın ilk duruşması Ankara’da görüldü. KESK’in çağrıcılığı ile 28–29 Mart 2012 tarihlerinde Ankara Kızılay’da, 4+4+4 yasasına karşı kitlesel bir basın açıklaması yapılmak istenmiş ancak polis ülkenin dört bir yanından gelen binlerce emekçiye tazyikli su ve gaz bombalarıyla saldırmıştı. Saldırının ardından, aralarında KESK, TMMOB, DİSK ile çok sayıda demokratik kitle örgütü ve siyasi parti yöneticisinin de aralarında bulunduğu 502 kişiye “2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na aykırılık”, “Kamu görevlilerine cebir ve şiddet kullanmak”, “Kamu ve özel mallara zarar vermek” suçlarından dava açılmıştı. Ayrıca iddianamede eyleme destek verdikleri için 19 CHP ve 4 BDP milletvekili hakkında soruşturma açılmıştı. Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın duruşması, salon yetersizliği

nedeniyle Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu’na alındı. Cumhuriyet’in haberine göre aralarında KESK Genel Başkanı Lami Özgen, KESK yöneticileri İsmail Hakkı Tombul ve Akman Şimşek ile Eğitim-Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız’ın da aralarında bulunduğu 17 kişi “sanık” sıfatıyla mahkemeye katıldı. Eğitim-Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız, savunmasında 4+4+4 yasasının bilimsel eğitim getirmediğini aksine eğitimi gericileştirdiğini, binlerce eme-kçinin bu yüzden eylem yapmak istediğini ancak polisin demokratik eylem hakkına saldırdığını söyledi. Yıldız ayrıca Siirt’te intihar eden 14 yaşındaki çocuk gelin Kader Erten’i örnek vererek 4+4+4 yasasının çocuk gelinlerin çoğaldığını ve binlerce kız öğrencinin okulu bıraktığını belirtti. KESK MYK üyesi Akman Şimşek ise savunmasında eyleme katılan binlerce kişiye şiddet uygulayan polisler hakkında dava açılmadığını belirterek, “Bu dava ile bize kumpas kuruldu” dedi. Dava önümüzdeki günlerde devam edecek ve 502 kişi parça parça duruşmaya gelip savunma yapacak.

Dekandan öğretim üyelerinin özgürlüğüne tehdit - 14 Ocak 2014

Marmara Üniversitesi’nde öğretim üyelerinin kurul kararıyla 1 senelik uzatılan görev süreler-ini, dekan keyfi bir şekilde 6 aylık uzattı. Eğitim Sen Üniversiteler Şubesi olayı bilimsel özgürlüğe açık tehdit olarak değerlendirdi.Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Fakültesi Dekanı Yusuf Devran’ın 8 öğretim elemanının görev süresini keyfi biçimde 6 ay uzattı. Önces-inde de Rektör Zafer Gül önce Eğitim Sen 6 Nolu İstanbul Üniversiteler şubesi yöneticisinin görev süresini aynı keyfilikle uzatmıştı.Eğitim Sen 6 Nolu İstanbul Üniversiteler Şubesi, görev süreleri yıllar boyunca ilgili kurul kararları doğrultusunda birer sene uzatılan öğretim elemanlarının görev sürelerinin, hem hukuki mevzuata ve içtihada hem de akademik teamüle aykırı bir şekilde 6 ay uzatılmasını eleştirerek bilimsel özgürlüğe açık bir tehdit olduğunu söyledi.Bir açıklama yayımlayan Üniversiteler Şubesi, “Her türlü mobbing, baskı, sürgün, soruşturma ve hukuksuzluk karşısında yılmayacağız, direneceğiz, emekten ve demokrasiden yana tavrımızı sürdüreceğiz” dedi.Eğitim Sen üyeleri baskıyla ve hukuksuzlukla karşı karşıya kalan tüm öğrenciler, öğretim elemanları ve üniversite çalışanları ile dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

Okul müdürlüğü atamasında mülakat sistemi yargıdan döndü - 13 Ocak 2014

MEB’in mülakatla atama yöntemi yargıdan döndü. Okul müdürlüğü için 87 puan alarak mül-akata giren Şemsettin Sungur, sözlü sınavda başarısız sayıldı. Bunun üzerine mülakat sistemini yargıya taşıdı. Mahkeme, sınav komisyonu raporlarının objektiflikten uzak olduğunu belirterek mülakatla yapılan atamanın yürütmesini durdurdu. Zaman’ın haberine göre, Milli Eğitim Bakanlığı’nın mülakatla atama yöntemi yargıdan döndü. Şemsettin Sungur, Sivas’ta okul müdürlüğü için yazılı sınavdan 87 puan alarak başarılı olduktan sonra girdiği sözlü sınavda 53 puanla başarısız sayıldı. Sungur, haksızlık yapıldığı gerekçesiyle mülakat sistemini yargıya taşıdı. Sivas İdare Mahkemesi, mülakatla yapılan atamanın yürütmesini durdurdu. Mahkeme, sınav komisyonunun düzenlediği rapor ve tutanakların objektif değerlendirme yapmaya imkân sunacak nitelikte olmadığını belirtti. Mahkeme, 19 Aralık 2013’te aldığı kararda yürütmeyi durdurmanın sebebi şöyle açıklandı: Mülakat komisyonu üyelerinin her biri tarafından değerlendirilerek tutanağa bağlanmış soruların ve davacı tarafından verilen yanıtların neler olduğunun, bu yanıtlara komisyon üyelerince takdir edilen notun gerekçeleriyle ortaya

konulmamış olmasından dolayı davacıya mülakat sınavında 53,0156 puan verme işleminde hukuka aykırılık bulunmaktadır.”Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) önceki gün ‘sözlü’ sınavla 129 uzman yardımcısı alacağını duyurmuştu.

Özelleştirmeleri ve IMF’yi eleştiren Eğitim Sen üyesine sürgün - 15 Ocak 2014

İstanbul Bağcılar Barbaros Anadolu Lisesi Coğrafya Öğretmeni Osman Topaklı, hakkında başlatılan soruşturma sürerken sürgün edildi. Soruşturma neticesinde sınıfta siyaset yaptığı, özelleştirmeleri ve IMF’yi eleştirdiği iddiaları sürgüne dayanak gösterildi. Eğitim Sen iş yeri temsilcisi olan Osman Topaklı, ek ders ücretlerinin hesaplanmasında hata olduğunu belirtmesi, sınıfta ders saatlerinde idarenin öğrencilerin üzerini aratmasına izin vermemesi, okula alınan sıralarda üretim hatası olduğunu fark etmesi üzerine yaptığı itirazlar nedeniyle okul yönetimi ile arası açıldı.Şikayet üzerine 2013 Haziran ayında Topaklı hakkında soruşturma başlatıldı. Aradan aylar sonra soruşturma gereği Valilik kararnamesi ile Osman Topaklı, Başakşehir Ticaret Meslek Lisesi’ne sürgün edildi. Topaklı, devam eden soruşturmayla ilgili Bağcılar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne savunma verdi. Topaklı, verdiği savunmada suçlamaların mesnetsiz olduğunu ve her türlü faaliyetinin öğretmenlik görev sınırları çerçevesinde olduğunu belirtti. Eğitim Sen’li Topaklı’nın savunmasına verilen yanıtta; ‘derslerde siyasi konuşmalar yapmak, özellleştirmeleri ve IMF’yi eleştirmek’ nedeniyle Valiliğin oluru ile verilen 1 yıl kademe ilerleme cezası sürgüne gerekçe gösterildi. Topaklı, sürgünün ardından 15 kilometre uzaklıktaki yeni okulunda göreve başladı.

Sürgüne dayanak olan suçlamalar:

Derslerde siyasi konuşmalar yapmak, derste yakasına mensubu olduğu sendikanın amblemini takıp sendikalar hakkında konuşmak, devletin birlik ve bütünlüğünü zedeleyen, devletin gücünü zayıf göstermeye çalışan konuşmalar yapmak, hükümetin icraatları ile ilgili olarak (özelleştirmeyi kastederek; memletin satıldığı, IMF borç meselesi ve MHRS sistemi ile ilgili) konuşmalar yapmak, kılık kıyafet konusunda öğrenciler arasında ayrımcılık yapmak.

Gazi Üniversitesi’nde eleştiriye tahammül yok - 16 Ocak 2014

Gazi Üniversitesi’nde, rektörlüğün emriyle gerici dönüşümlere tabi tutulan projeleri eleştiren Araştırma Görevlisi Tahir Çalgüner’e soruşturma açıldı. Daha önce de yöneticiler hakkında mobbing davası açan Çalgüner, Rektör ve Dekan hakkında suç duyurusunda bulundu. Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü araştırma görevlilerinden Tahir Çalgüner hakkında soruşturma açıldı. Rektörlüğün 12 Aralık 2013 tarihli talebine dayanılarak açılan soruşturmayla ilgili önceki gün savunmasını yapan Çalgüner, savcılığa da suç duyurusunda bulundu. Çalgüner, dava dilekçesinde soruşturmanın somut bir nedene dayanmadığını ve kendisine mobbing uygulandığını söyledi. Çalgüner Gazi Üniversitesi tarafından hazırlıkları sürdürülen Ankara Ulaşım Ana Planı’na ilişkin bilimsel değerlendirmeleri nedeniyle rektörlüğün hedefi haline gelmişti. Çalgüner, şehir ve bölge planlamacısı akademisyen olarak, plana ilişkin eleştirilerde bulunuyordu. Soruşturmacı olarak atanan Yrd. Doç. Dr. Yusuf Usta, 3 Ocak’ta Çalgüner’e bildirimde bulunarak, 13 Ocak’ta savunma yapmasını istedi. Usta da Ankara Ulaşım Ana Planı’nı hazırlayan akademisyenler arasında bulunuyor. Çalgüner’e yapılan bildirimde soruşturma nedeni olarak ise “mesaiye geç

geldiğiniz ya da gelmediğiniz ve verilen işi zamanında gelmediğiniz için yapmadığınız iddiasıyla hakkınızda disiplin soruşturması başlatılmıştır” ifadeleri yer aldı. Savunmasını yapan Çalgüner, soruşturma nedeni olarak gösterilen gerekçelerin muğlâk olduğuna ve bir soruna ya da olguya dayanmadığına dikkat çekti. Bu nedenle detaylı savunma yapamadığını söyleyen Çalgüner, “Yeteri kadar inceleme ve değerlendirme yapılmadan kaleme alınan ve ‘psikolojik taciz’ amaçlı olarak gördüğüm ‘soruşturma’ yazınıza ilişkin; başta mevcut belgelerin güvenliği ve sonra da şahitlerin ifade güvenliği açısından, sözkonusu bu son idari tasarrufunuz da dahil, diğer belge ve bilgiler de adli yargıya tarafımdan intikal ettirilmiş ve hukuki süreç başlatılmıştır” dedi. Çalgüner ayrıca, hakkında açılan soruşturmayla ilgili savcılığa suç duyuru-sunda bulundu. Gazi Üniversitesi Rektörü Süleyman Büyükberber ile Mimarlık Fakültesi Dekan Vekili Mahmut Özbay hakkında yapılan suç duyurusunda, soruşturma evrakının ve sicil belgesinin rektörlük makamından delil güvenliği açısından istenmesini talep eden Çalgüner, “mobbing-görevi kötüye kullanma, garezli davranış” nedeniyle de kamu davası açılmasını istedi. Soruşturmanın, 2010 yılında Asliye Hukuk Mahkemesi’nde idareciler aleyhine açtığı mobbing tazminat davasının kurumsallaşmış bir devamı olduğunu söyleyen Çalgüner, söz konusu davanın devam ettiği bilgisini verdi. Dava nedeniyle yapılan bilirkişi incelemesinde, Çalgüner’e mobbing uygulandığı belirtilmişti. Suç duyurusunda, buna rağmen üç yıldır sonuç alınamadığını vurgulayan Çalgüner, üniversite yönetiminin mahkemeye belgeleri göndermediğini, gönderse bile eksik gönderdiğini kaydetti. Çalgüner dava dilekçesinde, açılan bu yeni soruşturmanın kasıtlı olduğuna ve hakkında “sorunlu kişi” imajı ve algısı yaratmaya yönelik olduğuna dikkat çekti. Gazi Üniversitesi yönetimi, geçtiğimiz yılın Eylül ayında Mima-rlar Odası Ankara Şube Başkanı Ali Hakkan’ın sözleşmesini yenilemeyerek, eleştirilere tahammülsüzlüğünü göstermişti. Gazi Üniversitesi’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak derslere giren Hakkan’ın, özleşmesinin Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin Gazi Üniversitesi’nin bilimsellikten uzak yaklaşımlarını eleştirmesi nedeniyle yenilenmediği iddia edilmişti. Oda tarafından yapılan açıklamada, Gazi Üniversitesi’nin giderek bilimden uzaklaştığına dikkat çekilerek, “Üniversite yönetimi siyasallaşmıştır. Gazi Üniversitesi, yürüttüğümüz kent mücadelesinde, her yerde bir şekliyle karşımıza çıktı. AOÇ arazisinin hülle yolu ile devrinde de karşımızdaydı, Selçuklu Cephesi diye Mimarlık Fakültesi’nde ilk uygulamaları yapan da Gazi Üniversitesi’ydi. Kilise maketlerinin parçalandığı, Mimarlar Odası’nın açıklama yaptığı, mimarlık öğrencileriyle beraber tepki koyduğu süreçte de Gazi Üniversitesi karşımıza çıktı. Bugün Gazi Üniversitesi, hükümetin genel mimarlık ve kentsel politikalarının aklayıcısı durumunda olan bir üniversite haline gelmiştir” denmişti.

Lisede müdür polis el ele - 17 Ocak 2014

Rüştü Uzel Lisesi’nde müdür, öğrencileri okuldan atmakla tehdit ederken, polis okula gelerek öğrencilerin yazdığı yazıların fotoğraflarını çekiyor.16 Ocak’ta Rüştü Uzel Kız Teknik ve Anadolu Meslek Lisesi’ne resmi ve sivil polisler geldi. Okula giren polisler okulun çeşitli yerl-erine yapılan Liseli Genç Umut yazılamalarının fotoğraflarını çekti. “Gericiliğe, cinsiyetçiliğe, piyasacılığa RED”, “Yaşasın demokratik lise mücadelemiz” gibi birçok yazılamanın fotoğrafını çeken polisler daha sonra okuldan ayrıldılar. Polisle işbirliğine girişen okul yönetimi ise liseli-ler üzerindeki baskısını her geçen gün arttırıyor. Baskının dozunu her geçen gün arttıran okul yönetimi liselileri okuldan atma tehdit ediyor.

19

Page 21: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

D. PİYASACI VE GERİCİ POLİTİKALARIN HEDEFİNDE EĞİTİM VE BİLİM EMEKÇİLERİ VAR

‘Öğretmeniniz sizi eylemlere götürüyor muydu?’ - 5 Ocak 2014

Adana Abidin Dino Parkı’nda 4 Ocak’ta yapılan basın açıklamasında Gezi Direnişi’nin Adana eylemlerinde yer alan öğretmenlere açılan soruşturmalara ve öğrencilere öğretmenlerini, öğretmenlere meslektaşlarını ihbar etmeleri için sorulan sorulara yer verildi. Açıklamaya göre, Eğitim Sen’li Güven Boğa’nın görev yaptığı Tepebağ Lisesi’nde 3 Ocak günü erken saatlerde, müfettişler tarafından okulda görev yapan öğretmenlerin, kura çekilerek çağrılan öğrencilerin ve sınıf başkanlarının öğretmenleri Boğa hakkındaki şu sorulara cevap vermesi istendi. “Sizi eylemlere götürüyor muydu, katılmaya zorladı mı?”, “Sanal ortamda çağrı yaptı mı?” , “Kamu düzenini bozan eylemlere katıldığını gördünüz mü?” , “Medya yoluyla sizi davet etti mi?”Açıklamada KESK üyelerine dair baskı şu ifadelerle yer buldu:Daha önceden de bu kapsamda yürütülen soruşturmalar sonucunda KESK’li bir yöneticimiz Adana’dan Kars’a sürgün edilmiş ve dört arkadaşımız ise uyarı cezası almışlardır ve 140 arkadaşımızın soruşturması ise halen devam etmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığı’na Efkan Ala’nın kardeşi atandı - 10 Ocak 2014

17 Aralık tarihinde başlayan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından AKP’nin tasfiyeleri Milli Eğitim Bakanlığı’na da varmış, bazı milli eğitim müdürleri görevden alınmıştı. AKP’nin karşı operasyonu kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanı (eski ismi-yle Teftiş Kurulu Başkanı) Hüseyin Acır da görevden alındı. Acır’ın yerine Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığı’na İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın kardeşi Atıf Ala’nın görevlendirileceği belirtiliyor. Atıf Ala’nın ismi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın “fişleme” yaptığı iddialarında da geçmişti. MEB’nda fişlenen isimlerin tasfiye edildiği ortaya çıkmıştı. Atıf Ala, İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın kardeşi ve Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürlüğünde Öğrenci İşleri ve Sosyal Etkinlikler Grup Başkanı olarak görev yapıyor.

502 kişilik 4+4+4 davasının ilk duruşması görüldü - 13 Ocak 2014

28 – 29 Mart 2012�de KESK’in çağrısıyla 4+4+4 Yasası’na karşı yapılan yürüyüşe polis saldırmış, yürüyüşe katılan 502 kişi hakkında dava açılmıştı. Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki davanın ilk duruşması Ankara’da görüldü. KESK’in çağrıcılığı ile 28–29 Mart 2012 tarihlerinde Ankara Kızılay’da, 4+4+4 yasasına karşı kitlesel bir basın açıklaması yapılmak istenmiş ancak polis ülkenin dört bir yanından gelen binlerce emekçiye tazyikli su ve gaz bombalarıyla saldırmıştı. Saldırının ardından, aralarında KESK, TMMOB, DİSK ile çok sayıda demokratik kitle örgütü ve siyasi parti yöneticisinin de aralarında bulunduğu 502 kişiye “2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na aykırılık”, “Kamu görevlilerine cebir ve şiddet kullanmak”, “Kamu ve özel mallara zarar vermek” suçlarından dava açılmıştı. Ayrıca iddianamede eyleme destek verdikleri için 19 CHP ve 4 BDP milletvekili hakkında soruşturma açılmıştı. Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın duruşması, salon yetersizliği

nedeniyle Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu’na alındı. Cumhuriyet’in haberine göre aralarında KESK Genel Başkanı Lami Özgen, KESK yöneticileri İsmail Hakkı Tombul ve Akman Şimşek ile Eğitim-Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız’ın da aralarında bulunduğu 17 kişi “sanık” sıfatıyla mahkemeye katıldı. Eğitim-Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız, savunmasında 4+4+4 yasasının bilimsel eğitim getirmediğini aksine eğitimi gericileştirdiğini, binlerce eme-kçinin bu yüzden eylem yapmak istediğini ancak polisin demokratik eylem hakkına saldırdığını söyledi. Yıldız ayrıca Siirt’te intihar eden 14 yaşındaki çocuk gelin Kader Erten’i örnek vererek 4+4+4 yasasının çocuk gelinlerin çoğaldığını ve binlerce kız öğrencinin okulu bıraktığını belirtti. KESK MYK üyesi Akman Şimşek ise savunmasında eyleme katılan binlerce kişiye şiddet uygulayan polisler hakkında dava açılmadığını belirterek, “Bu dava ile bize kumpas kuruldu” dedi. Dava önümüzdeki günlerde devam edecek ve 502 kişi parça parça duruşmaya gelip savunma yapacak.

Dekandan öğretim üyelerinin özgürlüğüne tehdit - 14 Ocak 2014

Marmara Üniversitesi’nde öğretim üyelerinin kurul kararıyla 1 senelik uzatılan görev süreler-ini, dekan keyfi bir şekilde 6 aylık uzattı. Eğitim Sen Üniversiteler Şubesi olayı bilimsel özgürlüğe açık tehdit olarak değerlendirdi.Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Fakültesi Dekanı Yusuf Devran’ın 8 öğretim elemanının görev süresini keyfi biçimde 6 ay uzattı. Önces-inde de Rektör Zafer Gül önce Eğitim Sen 6 Nolu İstanbul Üniversiteler şubesi yöneticisinin görev süresini aynı keyfilikle uzatmıştı.Eğitim Sen 6 Nolu İstanbul Üniversiteler Şubesi, görev süreleri yıllar boyunca ilgili kurul kararları doğrultusunda birer sene uzatılan öğretim elemanlarının görev sürelerinin, hem hukuki mevzuata ve içtihada hem de akademik teamüle aykırı bir şekilde 6 ay uzatılmasını eleştirerek bilimsel özgürlüğe açık bir tehdit olduğunu söyledi.Bir açıklama yayımlayan Üniversiteler Şubesi, “Her türlü mobbing, baskı, sürgün, soruşturma ve hukuksuzluk karşısında yılmayacağız, direneceğiz, emekten ve demokrasiden yana tavrımızı sürdüreceğiz” dedi.Eğitim Sen üyeleri baskıyla ve hukuksuzlukla karşı karşıya kalan tüm öğrenciler, öğretim elemanları ve üniversite çalışanları ile dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

Okul müdürlüğü atamasında mülakat sistemi yargıdan döndü - 13 Ocak 2014

MEB’in mülakatla atama yöntemi yargıdan döndü. Okul müdürlüğü için 87 puan alarak mül-akata giren Şemsettin Sungur, sözlü sınavda başarısız sayıldı. Bunun üzerine mülakat sistemini yargıya taşıdı. Mahkeme, sınav komisyonu raporlarının objektiflikten uzak olduğunu belirterek mülakatla yapılan atamanın yürütmesini durdurdu. Zaman’ın haberine göre, Milli Eğitim Bakanlığı’nın mülakatla atama yöntemi yargıdan döndü. Şemsettin Sungur, Sivas’ta okul müdürlüğü için yazılı sınavdan 87 puan alarak başarılı olduktan sonra girdiği sözlü sınavda 53 puanla başarısız sayıldı. Sungur, haksızlık yapıldığı gerekçesiyle mülakat sistemini yargıya taşıdı. Sivas İdare Mahkemesi, mülakatla yapılan atamanın yürütmesini durdurdu. Mahkeme, sınav komisyonunun düzenlediği rapor ve tutanakların objektif değerlendirme yapmaya imkân sunacak nitelikte olmadığını belirtti. Mahkeme, 19 Aralık 2013’te aldığı kararda yürütmeyi durdurmanın sebebi şöyle açıklandı: Mülakat komisyonu üyelerinin her biri tarafından değerlendirilerek tutanağa bağlanmış soruların ve davacı tarafından verilen yanıtların neler olduğunun, bu yanıtlara komisyon üyelerince takdir edilen notun gerekçeleriyle ortaya

konulmamış olmasından dolayı davacıya mülakat sınavında 53,0156 puan verme işleminde hukuka aykırılık bulunmaktadır.”Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) önceki gün ‘sözlü’ sınavla 129 uzman yardımcısı alacağını duyurmuştu.

Özelleştirmeleri ve IMF’yi eleştiren Eğitim Sen üyesine sürgün - 15 Ocak 2014

İstanbul Bağcılar Barbaros Anadolu Lisesi Coğrafya Öğretmeni Osman Topaklı, hakkında başlatılan soruşturma sürerken sürgün edildi. Soruşturma neticesinde sınıfta siyaset yaptığı, özelleştirmeleri ve IMF’yi eleştirdiği iddiaları sürgüne dayanak gösterildi. Eğitim Sen iş yeri temsilcisi olan Osman Topaklı, ek ders ücretlerinin hesaplanmasında hata olduğunu belirtmesi, sınıfta ders saatlerinde idarenin öğrencilerin üzerini aratmasına izin vermemesi, okula alınan sıralarda üretim hatası olduğunu fark etmesi üzerine yaptığı itirazlar nedeniyle okul yönetimi ile arası açıldı.Şikayet üzerine 2013 Haziran ayında Topaklı hakkında soruşturma başlatıldı. Aradan aylar sonra soruşturma gereği Valilik kararnamesi ile Osman Topaklı, Başakşehir Ticaret Meslek Lisesi’ne sürgün edildi. Topaklı, devam eden soruşturmayla ilgili Bağcılar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne savunma verdi. Topaklı, verdiği savunmada suçlamaların mesnetsiz olduğunu ve her türlü faaliyetinin öğretmenlik görev sınırları çerçevesinde olduğunu belirtti. Eğitim Sen’li Topaklı’nın savunmasına verilen yanıtta; ‘derslerde siyasi konuşmalar yapmak, özellleştirmeleri ve IMF’yi eleştirmek’ nedeniyle Valiliğin oluru ile verilen 1 yıl kademe ilerleme cezası sürgüne gerekçe gösterildi. Topaklı, sürgünün ardından 15 kilometre uzaklıktaki yeni okulunda göreve başladı.

Sürgüne dayanak olan suçlamalar:

Derslerde siyasi konuşmalar yapmak, derste yakasına mensubu olduğu sendikanın amblemini takıp sendikalar hakkında konuşmak, devletin birlik ve bütünlüğünü zedeleyen, devletin gücünü zayıf göstermeye çalışan konuşmalar yapmak, hükümetin icraatları ile ilgili olarak (özelleştirmeyi kastederek; memletin satıldığı, IMF borç meselesi ve MHRS sistemi ile ilgili) konuşmalar yapmak, kılık kıyafet konusunda öğrenciler arasında ayrımcılık yapmak.

Gazi Üniversitesi’nde eleştiriye tahammül yok - 16 Ocak 2014

Gazi Üniversitesi’nde, rektörlüğün emriyle gerici dönüşümlere tabi tutulan projeleri eleştiren Araştırma Görevlisi Tahir Çalgüner’e soruşturma açıldı. Daha önce de yöneticiler hakkında mobbing davası açan Çalgüner, Rektör ve Dekan hakkında suç duyurusunda bulundu. Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü araştırma görevlilerinden Tahir Çalgüner hakkında soruşturma açıldı. Rektörlüğün 12 Aralık 2013 tarihli talebine dayanılarak açılan soruşturmayla ilgili önceki gün savunmasını yapan Çalgüner, savcılığa da suç duyurusunda bulundu. Çalgüner, dava dilekçesinde soruşturmanın somut bir nedene dayanmadığını ve kendisine mobbing uygulandığını söyledi. Çalgüner Gazi Üniversitesi tarafından hazırlıkları sürdürülen Ankara Ulaşım Ana Planı’na ilişkin bilimsel değerlendirmeleri nedeniyle rektörlüğün hedefi haline gelmişti. Çalgüner, şehir ve bölge planlamacısı akademisyen olarak, plana ilişkin eleştirilerde bulunuyordu. Soruşturmacı olarak atanan Yrd. Doç. Dr. Yusuf Usta, 3 Ocak’ta Çalgüner’e bildirimde bulunarak, 13 Ocak’ta savunma yapmasını istedi. Usta da Ankara Ulaşım Ana Planı’nı hazırlayan akademisyenler arasında bulunuyor. Çalgüner’e yapılan bildirimde soruşturma nedeni olarak ise “mesaiye geç

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ

geldiğiniz ya da gelmediğiniz ve verilen işi zamanında gelmediğiniz için yapmadığınız iddiasıyla hakkınızda disiplin soruşturması başlatılmıştır” ifadeleri yer aldı. Savunmasını yapan Çalgüner, soruşturma nedeni olarak gösterilen gerekçelerin muğlâk olduğuna ve bir soruna ya da olguya dayanmadığına dikkat çekti. Bu nedenle detaylı savunma yapamadığını söyleyen Çalgüner, “Yeteri kadar inceleme ve değerlendirme yapılmadan kaleme alınan ve ‘psikolojik taciz’ amaçlı olarak gördüğüm ‘soruşturma’ yazınıza ilişkin; başta mevcut belgelerin güvenliği ve sonra da şahitlerin ifade güvenliği açısından, sözkonusu bu son idari tasarrufunuz da dahil, diğer belge ve bilgiler de adli yargıya tarafımdan intikal ettirilmiş ve hukuki süreç başlatılmıştır” dedi. Çalgüner ayrıca, hakkında açılan soruşturmayla ilgili savcılığa suç duyuru-sunda bulundu. Gazi Üniversitesi Rektörü Süleyman Büyükberber ile Mimarlık Fakültesi Dekan Vekili Mahmut Özbay hakkında yapılan suç duyurusunda, soruşturma evrakının ve sicil belgesinin rektörlük makamından delil güvenliği açısından istenmesini talep eden Çalgüner, “mobbing-görevi kötüye kullanma, garezli davranış” nedeniyle de kamu davası açılmasını istedi. Soruşturmanın, 2010 yılında Asliye Hukuk Mahkemesi’nde idareciler aleyhine açtığı mobbing tazminat davasının kurumsallaşmış bir devamı olduğunu söyleyen Çalgüner, söz konusu davanın devam ettiği bilgisini verdi. Dava nedeniyle yapılan bilirkişi incelemesinde, Çalgüner’e mobbing uygulandığı belirtilmişti. Suç duyurusunda, buna rağmen üç yıldır sonuç alınamadığını vurgulayan Çalgüner, üniversite yönetiminin mahkemeye belgeleri göndermediğini, gönderse bile eksik gönderdiğini kaydetti. Çalgüner dava dilekçesinde, açılan bu yeni soruşturmanın kasıtlı olduğuna ve hakkında “sorunlu kişi” imajı ve algısı yaratmaya yönelik olduğuna dikkat çekti. Gazi Üniversitesi yönetimi, geçtiğimiz yılın Eylül ayında Mima-rlar Odası Ankara Şube Başkanı Ali Hakkan’ın sözleşmesini yenilemeyerek, eleştirilere tahammülsüzlüğünü göstermişti. Gazi Üniversitesi’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak derslere giren Hakkan’ın, özleşmesinin Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin Gazi Üniversitesi’nin bilimsellikten uzak yaklaşımlarını eleştirmesi nedeniyle yenilenmediği iddia edilmişti. Oda tarafından yapılan açıklamada, Gazi Üniversitesi’nin giderek bilimden uzaklaştığına dikkat çekilerek, “Üniversite yönetimi siyasallaşmıştır. Gazi Üniversitesi, yürüttüğümüz kent mücadelesinde, her yerde bir şekliyle karşımıza çıktı. AOÇ arazisinin hülle yolu ile devrinde de karşımızdaydı, Selçuklu Cephesi diye Mimarlık Fakültesi’nde ilk uygulamaları yapan da Gazi Üniversitesi’ydi. Kilise maketlerinin parçalandığı, Mimarlar Odası’nın açıklama yaptığı, mimarlık öğrencileriyle beraber tepki koyduğu süreçte de Gazi Üniversitesi karşımıza çıktı. Bugün Gazi Üniversitesi, hükümetin genel mimarlık ve kentsel politikalarının aklayıcısı durumunda olan bir üniversite haline gelmiştir” denmişti.

Lisede müdür polis el ele - 17 Ocak 2014

Rüştü Uzel Lisesi’nde müdür, öğrencileri okuldan atmakla tehdit ederken, polis okula gelerek öğrencilerin yazdığı yazıların fotoğraflarını çekiyor.16 Ocak’ta Rüştü Uzel Kız Teknik ve Anadolu Meslek Lisesi’ne resmi ve sivil polisler geldi. Okula giren polisler okulun çeşitli yerl-erine yapılan Liseli Genç Umut yazılamalarının fotoğraflarını çekti. “Gericiliğe, cinsiyetçiliğe, piyasacılığa RED”, “Yaşasın demokratik lise mücadelemiz” gibi birçok yazılamanın fotoğrafını çeken polisler daha sonra okuldan ayrıldılar. Polisle işbirliğine girişen okul yönetimi ise liseli-ler üzerindeki baskısını her geçen gün arttırıyor. Baskının dozunu her geçen gün arttıran okul yönetimi liselileri okuldan atma tehdit ediyor.

E. MÜCADELE SÜRÜYOR: EĞİTİM SİSTEMİNİN MAĞDURU DEĞİL EĞİTİM HAKKI MÜCADELESİNİN ÖZNESİYİZ

DTCF Dekanlık işgaline 38 yıl hapis istemi - 2 Ocak 2014

26 Kasım’da YÖK’ün kuruluşunu protesto etmek amacıyla Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde (DTCF) Dekanlık odasını işgal eden 9 üniversiteliye aralarında “terör örgütü üyeliği” de olan 6 farklı suç iddiasıyla dava açıldı. İddianamede üniversiteliler hakkında 38 yıla kadar hapis cezası istendi.

Marmara Üniversitesi’ndeki saldırılar kınandı - 10 Ocak 2014

Marmara Üniversitesi’nde özellikle sınav dönemlerinde öğrencilere yönelik artan faşist saldırılar kınandı. Eğitim Dayanışması ve Üniversite Dayanışma Platformu basın açıklaması yayımladı.Eğitim Dayanışması ve Üniversite Dayanışma Platformu Marmara Üniversitesi’nde öğrencilere yönelik gerçekleşen saldırıları kınayan bir basın açıklaması yayımladı. Platform açıklamada, 90’lı yıllardan bu yana Marmara Üniversitesi’nde öğrencilerin hak taleplerini sindirmeye yönelik saldırıların yapıldığını hatırlattı. Kasım ayında ise sadece 1 haftada satırlı ve bıçaklı üç farklı saldırının gerçekleştiğine değinen Platform, bu saldırıların tesadüf olmadığını, üniversite yerleşkesinde farklı fikirlerin var olmasına izin vermeyen anlayışın ürünü olduğunu vurguladı. Bu saldırıların son bulması için ellerinden gelen desteği verecekler-ini açıklayan Platform üniversitenin alacağı tutumun takipçisi olacaklarını belirtti.

Roboski’yi protesto eden öğrencilere soruşturma - 10 Ocak 2014

İnönü Üniversitesi’nde Roboski katliamının yıl dönümüne ilişkin düzenlenen etkinliğe katılan 44 öğrenci hakkında soruşturma başlatılırken, ifade için emniyete giden öğrencilere ajanlık dayatıldığı iddia edildi. Malatya İnönü Üniversitesi (İÜ) öğrencileri tarafından Roboski katliamının yıl dönümüne ilişkin 27 Aralık 2013 tarihinde kampus içinde düzenlenen anma etkinliğine ilişkin 44 öğrenci hakkında Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. Haklarında soruşturma başlatılan öğrencilerden Nuri Akman, 7 Ocak günü üniversit-eye gelen siyasi şube polisleri tarafından kendilerine bir liste verildiğini ve verilen listede adı geçenlerin emniyete gelerek ifade vermeleri gerektiğini bildirdiğini söyledi. Tebligatta Roboski katliamına ilişkin düzenlenen etkinliğin “KCK talimatı” ile yapıldığının iddia edildiğinin belirtildiğini aktaran Akman, “Kampüse gelen polis ayaküstü tebligatları bize verdi. Emniyete gittiğimizde 7 saat bizi beklettiler. İfadeleri alınan bazı arkadaşlarımız ailelerine haber vermek ile tehdit edilmiş. Bize ajanlık teklifinde bulundular” dedi. Soruşturma konusundan çok Malatya İnönü Üniversitesi Özgür Öğrenci Derneği’ne gitmemeleri konusunda kendilerine telkinde bulunulduğunu dile getiren Akman, “Bize ‘Derneğe giderseniz sizi dağa gönderirler. Bizlerde sizi rahat bırakmayız’ dediler. İfade için emniyete giden öğrencilere bu şekilde psikolojik baskı uyguladılar” dedi.

‘Ahmet Sani Gezici Lisesi yıkılamaz’ - 10 Ocak 2014

Acıbadem’deki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin yıkılmaması talebiyle Acıbadem Dayanışması’nın çağrısıyla İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yürüyüş düzenlendi. Acıbadem Dayanışması’nın düzenlediği, öğrenci, veli ve Acıbademlilerin katıldığı yürüyüşte, “Mahal-leme, parkıma, okuluma dokunma” pankartı taşındı. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünde basın açıklaması liseliler tarafından yapıldı. Basın açıklamasında, Ahmet Sani Gezi Lisesi öğrencileri olarak böyle bir talepleri olmadığını belirten liseliler 4+4+4 eğitim sistemi ile beraber başlayan dönüşümlere dikkat çekti: “Ülkemizde iktidar eliyle daha önce uygulamaya konulan 4+4+4 eğitim sistemi ile birçok okul İmam Hatip yapılmış ve kampanyalar düzenlenmişti. Bütün bunlara rağmen bu okullar boş kaldı, bu okulların öğrencilerine ve öğretmenlerine eziyet çektirildi. Sağlıksız şartlarda ve kalabalık sınıflarda eğitim dayatıldı. Okulumuz da ise öğretmenlerimizin bizlere bilgi vermeleri baskı yoluyla engellendi. Bu baskı okul yönetiminin bu dönüşümleri kabul etmeyecek öğrencilerden korktuğunun göstergesidir. Bizler öğrencisi, öğretmeni, velisi ve Acıbadem halkı olarak bu gerici dönüşümü kabul etmiyoruz! Okulumuza ve yaşam alanımıza sahip çıkıyoruz. Mücadelemize sonuna kadar devam edeceğimizi ilan ediyoruz! Bu gerici dönüşümü kabul etmediklerini belirten öğrenciler ve Acıbadem halkı, açıklamalarını “Okulumuza ve yaşam alanımıza sahip çıkıyoruz. Mücadelemize sonuna kadar devam edeceğimizi ilan ediyoruz” diyerek bitirdi. Açıklamanın ardından veli, öğrenci ve Acıbadem Dayanışması’ndan temsilciler Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Ferşat Ayar ile görüştü. Okulun yıkılacağı bilgisini doğrulayan Ayar, yıkımdan sonra okul yerine ne yapılacağı konusunda bilgileri olmadığını söyledi. Okulun yıkılmasıyla beraber 1200 öğrenci, semtleri dışında okullara gitmek zorunda kalacak.

İzmir’de ’81 ile 81 kitap’ kampanyası protesto edildi – 12 Ocak 2014

Çiğli Kaymakamlığı’nın başlattığı ve ’81 ile 81 kitap’ sloganıyla yola çıkan proje kapsamında gericilik ve cinsiyetçilik çocuk kitaplarına girdi. Eğitim-Sen 2 No’lu Şube’nin çağrısıyla bir araya gelen Çiğli halkı, Çiğli Kaymakamlığı’nın dağıttığı ’81 ile 81 kitap’ projesi kapsamında çocuk kitaplarında yer alan cinsiyetçi ve gerici ifadeleri Çiğli Kaymakamlığı önünde protesto etti. Basın açıklamasına Halkevleri, ÖVDER İzmir Şube ve CHP Çiğli İlçe Örgütü destek verdi.‘Okullarımızda bilimsel istiyoruz’, ‘Gerici-Cinsiyetçi eğitim istemiyoruz’ dövizlerinin taşındığı basın açıklamasında ‘Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek’, ‘Kay-makam istifa’, ‘Bu daha başlangıç mücadeleye devam’ sloganları atıldı. Basın açıklamasını Eğitim-Sen 2 No’lu Şube Başkanı Mustafa Beyazbal okudu. İlkokul ve ortaokul öğrencilerine dağıtılan kitapların yasa ve yönetmeliklere aykırı olduğunu, ayrıca pedogojik açıdan uygun ifadelerin yer almadığını belirten Beyazbal, hukuki sürecin başladığını aktardı. Kitapların toplanması ve bu projeye son verilmesi talebini ileten Beyazbal, parasız, bilimsel ve eşit eğitim için mücadelenin devam edeceğini ifade etti. Tek tek kitaplardaki cinsiyetçi ve gerici ifadeler deşifre edildi. Üçüncü sınıf öğrencilerine gönderilen 'Mestik Hanım' isimli kitapta evlenmek için kendini en az dövecek ‘koca’ arayan bir kadın üzerinden kadına yönelik şiddet olumlan-makta ve meşru hale getirilmeye çalışılmaktadır. Dördüncü sınıflara gönderilen 'İbretlik Hikâyeler' serisinde 'Kolay Kazanç' adlı kitapta ise hikaye Risale-i Nur’dan birebir alınmıştır. ‘Allah nasıl yaratıyor’ isimli kitapta ise Said-i Nursi’nin sözleri birebir alıntılanarak aktarılmıştır. Tüm bu örnekler göz önünde bulundurulduğunda projenin kitap okuma

alışkanlığının arttırılması yönünde bir adım olmadığı ifade edilerek, AKP’nin tek tip bir nesil yaratma çabasının bir ürünü olduğu ifade edilmiştir. Basın açıklamasına katılan CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel ise AKP’nin cinsiyetçi ve gerici uygulamalarına önce İzmir’de kızlı-erkekli yurtlardan başladığını belirterek ‘Şimdi de karşı devrim projesinin bir ayağını İzmir’de başlatmışlar, buna hiç bir zaman izin vermeyeceğiz’ diyerek bir açıklama yaptı. Bu kitapları dağıtan kaymakamın gerici ve yobaz iktidarın kaymakamı olduğunu belirten Yüksel, ‘Bu proje için Milli Eğitim Müdürlüğü’nü ve Valiliği derhal göreve çağırıyoruz. Bu kaymakamın açığa alınıp soruşturmaya tabi tutulması gerekiyor’ dedi.

Eğitim Sen: ‘Türkiye çocuk gelinler utancından kurtulmalıdır’ - 14 Ocak 2014

Eğitim Sen, 12’sinde evlenen, 13`ünde doğuran, 14’ünde ise yaşamını kaybeden “çocuk gelin” Kader Erten’le ilgili bir açıklama yayımladı. Eğitim Sen, 12’sinde evlenen, 13’ünde doğuran, 14’ünde ise yaşamını kaybeden, Siirt’in Pervari ilçesi Düğümcüler Köyü’ndeki evinde silahla vurulmuş halde bulunan “çocuk gelin” Kader Erten ve Türkiye’deki çocuk gelin sorunuyla ilgili bir açıklama yayımladı. Açıklamada, Türkiye’de AKP iktidarının teşvikiyle çocuk gelin sayısının 181 binin üzerine çıktığı vurgulandı. Eğitim Sen, eğitimdeki 4+4+4 dayatmasıyla çocuk gelinler sorununun daha da derinleştiğini ve kız çocukların evlenmesi için yönetmelik değişikliği yapanların Kader’in ölümünden sorumlu olduğunu da belirtti.

Acıbadem Dayanışması: “Mesele sadece okul değil” - 16 Ocak 2014

Acıbadem Dayanışması Okulu için mücadeleye devam ediyor. Neredeyse her gün yürüyen forum okullarının taşınmasını istemiyor. Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin Fikirtepe’ye taşınmasını istemeyen Acıbadem Dayanışması 16 Ocak günü öğrenci, veli, mahalleli sokaktaydı. Lisenin önünde buluşan Acıbademliler, okulun önünde dilek feneri uçurduktan sonra yürüyüşe geçti. Mahallenin ara sokaklarında dolaşarak lisenin taşınmasını protesto edenler, çevredekileri de desteğe çağırdı. Yürüyüşe, yakın bir zamanda imam hatibe dönüştürülmüş Özdemiroğlu Orta-okulu önünde basın açıklaması okunarak son verildi. Basın açıklamasında okullarının kız meslek lisesi olmaya uygun değil denilerek taşındığını ifade eden Dayanışma okulun çok kısa birt süre önce tadilat geçirdiğini hatırlattı. Mesele sadece okul değil diyen Dayanışma, bunun mahallelerin kimliğini ve yapısını dönüştürmeye yönelik birer hamle olduğunu belirtti. Eylem-lerine devam edeceklerini ilan ederek basın açıklamasını sonlandırdılar.

Evlenen öğrenciye burs soru önergesine yanıt - 20 Ocak 2014

BDP’li vekil evlenen 3000 öğrenciye sağlanacağı duyurulan yurt ve burs desteği ile ilgili soru önergesi verdi. Bakan yanıtladı: ‘Daha kanuni düzenleme yapmadık ki’ Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç soru önergesine verdiği yanıtta, “henüz” kanuni düzenleme yapılmadığını dolayısıyla yurtlarda kalan evli öğrenciler arasında henüz borçları silinen kimse olmadığını söyledi. Oysa BDP Batman Milletvekili Ayla Akat’ın soruları kanuni düzenleme yapıldığını varsaymıyordu ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın açıklamaları üzerine sorulmuştu. Soru önergesinde, açıklamaya dayanak teşkil eden karar gerekçesi ve seçilecek 3000 kişinin hangi kriterlee göre değerlendirileceği ve çocuk gelinlerin de yer aldığı 6 soru içeriyordu. Bakanlığın yanıtı ise 6 soruya sadece 3 cümle ile verildi.

Liseliler “Tayyipsiz ülke özgür lise” için Kadıköy’de buluştu - 23 Ocak 2014

Liseliler AKP’nin gerici, piyasacı eğitimine, savaş çığırtkanlığına, zammına, zulmüne, yolsuzluğuna “Reddet” demek için Kadıköy’de toplandı. Liseli Genç Umut’un Türkiye’nin dört bir yanında dönem başından beri yürüttüğü ”Tayyipsiz ülke, özgür lise için ‘Reddet” kampanyası kapsamında yapılan eylemde liseliler Kadıköy Boğa’dan İskele’ye kadar yürüdü. Eyleme liselerinin yerine alışveriş merkezi yapılması planlanan Şişli Endüstri Meslek Lisesi öğrencileri, yıkılıp İmam Hatip yurdu yapılmaya çalışılan Ahmet Sani Gezici Lisesi öğrencileri, okullarının rant alanı olmaması için direnen Şişli E.M.L. Öğrenci Dayanışması ve birçok farklı liseden liseliler katıldı. Boğa’da başlayan yürüyüş Haldun Taner Sahnesi önünde bir süre durdu. Tiyatrodan “Diren Berkin Liseliler Seninle” ve “Berkin Elvan Onurumuzdur” pankartları sallandırıldı. Liseliler burada bir süre oturma eylemi gerçekleştirdi. Eylemin sonuna doğru liseliler, Tayyip Erdoğan’a karne verdi. Erdoğan liselilerin elinden sömürü, hırsızlık, yolsuzluk, serserilik, sansürcülük ve diktatörlükte “Takdirname” aldı. Liseliler bozuk eğitim sisteminin verdiği karneyi reddetti ve kendi gerçek karnelerini verdiler. Yaratıcılık, direniş, cesaret, adalet gibi kategorilerde liseliler kendilerine “Takdirname” verdi. Her liseden öğrenci konuşma yaptı. Konuşmaların ardından müzik dinletisi başladı. Eylem şarkılarla son buldu.

Bakana karne, başbakana tasdikname: “Tayyipsiz ülke, özgür bir lise” - 24 Ocak 2014

AKP’nin gerici, piyasacı, baskıcı, cinsiyetçi eğitimine, savaş çığırtkanlığına, yolsuzlukları ve hırsızlıklarına “red” diyen Liseli Genç Umut üyeleri İstanbul Kadıköy’den sonra Ankara’da da sokağa çıktı. Konur Sokak’ta bir araya gelen liseliler trampet, davul ve darbukalar eşliğinde Milli Eğitim Bakanlığı’na yürüdü.“Ampul Tayyip” şarkıları, sloganlar ve konuşmalar ile oldukça coşkulu geçen eylemde liseliler sokaktaki Ankaralının da alkışlarla sloganlarla desteğini aldı. Genç Umut eyleminde özellikle Haziran İsyanı’nda direniş alanlarında barikat-larda boy gösteren liselilerin katılımı da dikkat çekti. Bakanlık bahçesine gelindikten sonra ilk olarak Nabi Avcı’nın karnesi ve Tayyip Erdoğan’ın tasdiknamesi sunuldu. Liseliler Avcı’ya gericilik, piyasacılık, cinsiyetçilik, niteliksiz eğitim, paralı eğitim, bilim dışı müfredat ve öğrenci düşmanlığı derslerinden 5 tam not verdi. Tayyip Erdoğan’ın tasdiknamesinde ise “Başbakan Tayyip Erdoğan’ın hırsızlık, yalan, zorbalık davranışlarının insanlık onuruna yakışmadığı görülmüş ve ülkeden atılmasına karar verilmiştir” ifadeleri yer aldı. Liseliler, yaptıkları basın açıklamasında ise 12 yıllık AKP iktidarının dindar, kindar, itaatkar nesil hayal-lerinin tam anlamıyla suya düştüğü belirtildi.“Biat ederken hayal ettiği bizler, hükümet istifa talepleriyle birlikte kent meydanlarında, barikatların ardında yükselen halk muhalefetinin özneleriyiz” diyen liseliler, rant kavgasına tutuşmuş AKP-Cemaat koalisyonuna meydan okuduklarını ilan etti. Genç Umut üyeleri, eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim hakkını eller-inden alan, eğitimi niteliksizleştiren ve piyasalaştıran, eli kanlı çetelerle işbirliği yaparak halkları savaşır hale getiren, kadınların hayatlarına müdahale eden, Gezi direnişçileri için vur emrini veren ve 14 yaşındaki Berkin Elvan’ın vurulmasının sorumlusu olan Tayyip Erdoğan’ı reddettiklerini ilan etti. Basın açıklamasının ardından bakanlık önünde başlayan şarkılar ve sloganlar, eylemin başladığı İnsan Hakları Anıtı’nda çok sayıda Ankaralının da desteğiyle coşkulu bir biçimde son buldu.

Berkin’in babası Sami Elvan: ‘Karneye değil sağlık raporlarına bakıyoruz’ - 24 Ocak 2014

Okulların karne gününde, Berkin Elvan’ın 223 gündür uyuduğu Okmeydanı Hastanesi önünde bir basın açıklaması düzenlendi. Eğitim Dayanışması’nın çağrısı ile gerçekleşen basın açıklamasına KESK, DİSK, TMMOB, TTB, Türk İş yöneticileri ve Eğitim Dayanışması bileşenleri katıldı. Basın metni KESK MYK üyesi Ali Kılıç tarafından okundu.

“Diren Berkin seninleyiz” yazılı pankart açılırken “Uyan Berkin emekçiler seninle” sloganları atıldı. Açıklamada, Gezi Direnişi’nde polis saldırısıyla yaralanan ve hayatını kaybeden kim-senin failinin yargılanmamış olduğuna dikkat çekilirken 223 gündür yaşam mücadelesi veren Berkin’i vuranların da ortaya çıkarılmadığı vurgulandı. Açıklamadan sonra bir konuşma yapan baba Sami Elvan ise oğlunun olaydan bir gün önce Fuat Soylu İlköğretim Okulu’ndan mezun olduğunu söyledi. Yoğun bakımda 223 gündür tedavi gören oğlunun, vurulmasa 9�uncu sınıf öğrencisi olacağını ve bugün eve karne getireceğini söyleyen Sami Elvan devam etti: Biz karne değil, sağlık raporlarına bakıyoruz. Çocuğun ateşi var mı ona bakıyoruz. Acaba bugün durumu nasıl diye yoğun bakımdan çıkan doktor, hemşireyi gözlüyoruz. Ağızlarından çıkacak kelimeye bakıyoruz. Neden bize bunu yaşatıyorlar. Sadece isyanımız ona. Bu çocuğun suçu, günahı neydi. Sokağa çıkmak mıydı? Sokağa çıkanın kafasına biber gazı mı sıkıyorsun. Silah mı sıkıyorsun. Acaba Alevi olduğu için mi, yoksa Okmeydanı’nda yaşadığı için mi? Neden bu çocuk yoğun bakımda yatıyor. Birileri bize bunun hesabını vermek zorunda. Çocuğumun hala katili yok. Nerede bu insan. Kim vurdu? Yoksa gaz fişeğini birileri uzaydan mı attı? Niçin bizim çocuğumuzu vurdular. Suçluların bulunup, yargılanmasını istiyoruz.”Alınteri okurlarından Zarife Çamalan da Ethem Sarısülük’ün arkadaşları ve çevresi tarafından anlatılarak hazırlanan “Halkın yoldaşı Ethem Sarısülük” isimli kitabını Berkin Elvan adına hediye etti. Eyleme katılanlar daha sonra KESK davasını takip etmek için İstanbul Adliyesi’ne geçti.

Eskişehir’de liseliler: ‘Geçer notun yok Tayyip sınıfta kaldın’ - 24 Ocak 2014

Eskişehir Liseli Genç Umut, bir öğretim döneminin ardından AKP’ye karnesini verdi. Kanatlı AVM önünde buluşan öğrenciler “Tayyip’siz ülke, özgür lise” taleplerini dile getirdi. AKP’nin liselerde kurduğu tahakküme red demek için sokağa çıkan liseliler, 15 yaşında kafasından vuru-lan Berkin Elvan’ı unutmadı. Eylemde ayrıca 3 Şubat’ta Kayseri’de yapılacak olan Ali İsmail Korkmaz davası için çağrı yapıldı. Adalar Migros önüne yürüyen liseliler basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasında, “Eşit, parasız, bilimsel eğitim hakkımızı elimizden alan gerici, bilim dışı müfredatlarla eğitimi niteliksizleştiren, eli kanlı çetelerle işbirliği yaparak, cep harçlıklarımızla mühimmat alan, kayıt, aidat diyerek eğitimi piyasacılaştıran AKP’ye ‘red’ diyoruz. Gezi direnişinde polislere ‘vur’ emrini veren Tayyip Erdoğan’ı ülkemizde istemiyoruz. AKP’den hesabı gençlik soracak” denildi. Basın açıklaması sonrasında AKP’ye karnesini veren liseliler, “Tayyip’i sınıfta bıraktık” dediler.

Eğitim Hakkı Meclisi: ‘Halkın parasını özel okullara peşkeş çektirmeyeceğiz’ - 24 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Başbakan Tayyip Erdoğan’a dershaneler ile ilgili bir yasa taslağı sundu. Sunduğu taslakta özel okula dönüşecek dershanelere öğrenci başına 3-4 bin lira

para verileceğinin yer aldığını söyledi. Bunun üzerine “Halkın parasını özel okullara peşkeş çektirmeyeceğiz” diyen Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisi İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde eylem yaptı. Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisi üyeleri, Sultanahmet Meydanı’nda bir araya geldi. Meclis, “Özel okullara öğrenci başına 3-4 bin lira vereceklermiş! Halkın parasını özel okullara peşkeş çektirmeyeceğiz” pankartı ile İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yürüdü. İl Milli Eğitim Müdürlüğü önü gelindiğinde Eğitim Hakkı Meclisi adına Halkevleri 1. Bölge Temsilcisi Hasan Pulat basın açıklaması yaptı. Dershanelere özel okul diyerek bütün imkan ve olanaklar sunulduğunu, halkın ödediği vergilerin özel okul sahiplerine peşkeş çekilmek istendiğini belirten Pulat, açıklamasında “En son Nabi Avcı, Başbakan’a sunduğu taslakta özel okula dönüşecek dershanelere öğrenci başına 3-4 bin lira para verileceğinin yer aldığını söyledi. Soruyoruz: Siz kimin parasını kime veriyorsunuz? Cebimizden alınterimizden aldıklarınızı özel okul sahiplerine hangi hakla verirsiniz? Eğitime ayrılan bütçenin çok büyük bir bölümü halkın alınteridir. Artık yeter! Talanınızdan, yalanınızdan, gericiliğinizden, zorbalığınızdan bıktık. Sizin politikalarınız yüzünden atanamadığı için intihar eden onlarca öğretmeni, okulun temizliğini yaparken çatıdan düşen velileri, okullarda can veren öğrencileri unutmadık” dedi. Pulat açıklamasının sonunda ise “Bizler parasız, bilimsel, anadilde eğitim istiyoruz, bunun için mücadele ediyoruz. Eğitimde özel okullara değil, kamusal eğitime bütçe istiyoruz. Öğrenci başına özel okullara paraları akıtacağınıza okullarımıza kaynak ayırın” diyerek hırsızlığa, talana karşı herkesi haklarına sahip çıkmaya mücadeleye çağırdı.

Acıbademliler karne günü okullarına sahip çıktı - 24 Ocak 2014

Acıbadem Caddesi üzerindeki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin geri dönmemek üzere ismi de değiştirilerek Fikirtepe’ye taşınma kararı, mahalleli, öğrenci ve veliler tarafından protesto edildi. Okullarına sahip çıkan öğrenci, veli ve Dayanışma’nın eylemleri haftalardır devam ediyor. Acıbademlilerin 24 Ocak akşamında düzenlediği yürüyüşte de ASG Lisesi öğrencileri dilek balonları uçurdu, meşaleler yaktı.Yürüyüş sırasında “Ahmet Sani Gezici yıkılamaz”, “Yık yık nereye kadar bitti buraya kadar”, “Her yer Gezici her yer direniş” sloganları atıldı.Daha önce TBMM’de soru önergesi verilerek gündeme gelen okul için Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne dilekçelerle de başvuruldu.Konuyla ilgili, henüz velilere yazılı bir açıklama yapılmamasına rağmen sözlü olarak, okulun ikinci dönemden itibaren Fikirtepe’deki Hasan Paşa İlköğretim Okulu binasına taşınacağı bilgisi verildi.

Eğitim Sen: ‘Halkın vergileriyle özel okullar desteklenemez’ - 31 Ocak 2014

Eğitim Sen, Nabi Avcı’nın önümüzdeki eğitim-öğretim yılından itibaren ücretsiz ders kitabı uygulamasının özel okulları da kapsayacağını söylemesine karşı bir açıklama yayımladı. Açıklamada, AKP’nin okullara ödenek ayrılmasında cimri tutumu sürerken, kamu kaynaklarını özel öğretimi teşvik için kullanmasının büyük bir çelişki olduğu vurgulandı.

‘Yetim Kardeş’ için toplanan parayla mühimmat almak caiz midir? - 31 Ocak 2014

“İyilikte yarışan sınıflar”, “Sınıfça birlik olduk bir yetime kardeş olduk” gibi sloganlarla okull-arda bağış toplayan İHH’nın yardım TIR’larının Suriye’ye askeri mühimmat taşıdığının açığa çıkması üzerine lise öğrencileri tepkilerini dile getirdi. Liseli Genç Umut yaptığı açıklamada ‘Yetim Kardeş’ acitesiyle alınan mühimmat caiz midir?diye sordu. Basın metninde “Yıllardır

Ortadoğu’da ve ülkemizde savaş çığırtkanlığı yapan-halkları savaşın eşiğine getiren AKP, bizlere savaştan ve ölümden başka bir şey vaat etmezken, Ortadoğu’da ve ülkemizde (Reyhanlı, Cilvegözü gibi) dökülen kanın sorumlusu katliamların besleyicisi durumuna çoktan gelmiştir. Okullarımızda Diyanet İşleri, Milli Eğitim Bakanlığı ve İHH (İnsan Hakları ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı’nın) çağrısıyla para toplanmaya başlandı.‘Yetim Kardeş’ adıyla başlatılan proje okul girişlerine asılan afişlerle, okullara konulan kumbaralarla, İHH yöneticilerinin okul-lara gelip panel düzenlemesiyle ve çoğu idarecinin liselerde ve ilkokullarda yaptığı duyurularla yaygınlaştırılmak isteniyor. Valilikten MEB’e kadar her mekanizmanın onayladığı bu proje İHH’yı bizlere yardım kurumu gibi tanıtıyor ve tamamen öğrencilerin vicdani duygularıyla oynuyor. İHH, Kuzey Afrika ve Avrupa’da örgütlü olan ‘Mavi Marmara’ olayıyla gündeme gelmekle birlikte El Kaide gibi eli kanlı cihatçı çetelerin uzantısı olan Suriye’de çıkan iç savaş sonrası Türkiye’den gördüğü büyük destek ile de ’mühimmat ve silah’ yardımlarını cihatçı çetelere taşıyan (ki bu mühimmatlar öğrencilerden toplanan paralarla alınıyor) MEB’in okull-arda ‘Hayır kurumu’ diye tanıttığı ama özünde Ortadoğu’yu kana bulayan bir gerçekliğin yattığı bir ‘kuruluş’ tur. Bizler, din ve vicdan sömürüleriyle toplanan bu paraların halklara ölüm olarak geri döndüğünü biliyoruz. AKP’nin savaşı körükleyen, savaşın çığırtkanı ve şakşakçısı politikalarını reddediyoruz.”denildi.

20

Page 22: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

D. PİYASACI VE GERİCİ POLİTİKALARIN HEDEFİNDE EĞİTİM VE BİLİM EMEKÇİLERİ VAR

‘Öğretmeniniz sizi eylemlere götürüyor muydu?’ - 5 Ocak 2014

Adana Abidin Dino Parkı’nda 4 Ocak’ta yapılan basın açıklamasında Gezi Direnişi’nin Adana eylemlerinde yer alan öğretmenlere açılan soruşturmalara ve öğrencilere öğretmenlerini, öğretmenlere meslektaşlarını ihbar etmeleri için sorulan sorulara yer verildi. Açıklamaya göre, Eğitim Sen’li Güven Boğa’nın görev yaptığı Tepebağ Lisesi’nde 3 Ocak günü erken saatlerde, müfettişler tarafından okulda görev yapan öğretmenlerin, kura çekilerek çağrılan öğrencilerin ve sınıf başkanlarının öğretmenleri Boğa hakkındaki şu sorulara cevap vermesi istendi. “Sizi eylemlere götürüyor muydu, katılmaya zorladı mı?”, “Sanal ortamda çağrı yaptı mı?” , “Kamu düzenini bozan eylemlere katıldığını gördünüz mü?” , “Medya yoluyla sizi davet etti mi?”Açıklamada KESK üyelerine dair baskı şu ifadelerle yer buldu:Daha önceden de bu kapsamda yürütülen soruşturmalar sonucunda KESK’li bir yöneticimiz Adana’dan Kars’a sürgün edilmiş ve dört arkadaşımız ise uyarı cezası almışlardır ve 140 arkadaşımızın soruşturması ise halen devam etmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığı’na Efkan Ala’nın kardeşi atandı - 10 Ocak 2014

17 Aralık tarihinde başlayan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından AKP’nin tasfiyeleri Milli Eğitim Bakanlığı’na da varmış, bazı milli eğitim müdürleri görevden alınmıştı. AKP’nin karşı operasyonu kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanı (eski ismi-yle Teftiş Kurulu Başkanı) Hüseyin Acır da görevden alındı. Acır’ın yerine Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığı’na İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın kardeşi Atıf Ala’nın görevlendirileceği belirtiliyor. Atıf Ala’nın ismi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın “fişleme” yaptığı iddialarında da geçmişti. MEB’nda fişlenen isimlerin tasfiye edildiği ortaya çıkmıştı. Atıf Ala, İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın kardeşi ve Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürlüğünde Öğrenci İşleri ve Sosyal Etkinlikler Grup Başkanı olarak görev yapıyor.

502 kişilik 4+4+4 davasının ilk duruşması görüldü - 13 Ocak 2014

28 – 29 Mart 2012�de KESK’in çağrısıyla 4+4+4 Yasası’na karşı yapılan yürüyüşe polis saldırmış, yürüyüşe katılan 502 kişi hakkında dava açılmıştı. Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki davanın ilk duruşması Ankara’da görüldü. KESK’in çağrıcılığı ile 28–29 Mart 2012 tarihlerinde Ankara Kızılay’da, 4+4+4 yasasına karşı kitlesel bir basın açıklaması yapılmak istenmiş ancak polis ülkenin dört bir yanından gelen binlerce emekçiye tazyikli su ve gaz bombalarıyla saldırmıştı. Saldırının ardından, aralarında KESK, TMMOB, DİSK ile çok sayıda demokratik kitle örgütü ve siyasi parti yöneticisinin de aralarında bulunduğu 502 kişiye “2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na aykırılık”, “Kamu görevlilerine cebir ve şiddet kullanmak”, “Kamu ve özel mallara zarar vermek” suçlarından dava açılmıştı. Ayrıca iddianamede eyleme destek verdikleri için 19 CHP ve 4 BDP milletvekili hakkında soruşturma açılmıştı. Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın duruşması, salon yetersizliği

nedeniyle Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu’na alındı. Cumhuriyet’in haberine göre aralarında KESK Genel Başkanı Lami Özgen, KESK yöneticileri İsmail Hakkı Tombul ve Akman Şimşek ile Eğitim-Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız’ın da aralarında bulunduğu 17 kişi “sanık” sıfatıyla mahkemeye katıldı. Eğitim-Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız, savunmasında 4+4+4 yasasının bilimsel eğitim getirmediğini aksine eğitimi gericileştirdiğini, binlerce eme-kçinin bu yüzden eylem yapmak istediğini ancak polisin demokratik eylem hakkına saldırdığını söyledi. Yıldız ayrıca Siirt’te intihar eden 14 yaşındaki çocuk gelin Kader Erten’i örnek vererek 4+4+4 yasasının çocuk gelinlerin çoğaldığını ve binlerce kız öğrencinin okulu bıraktığını belirtti. KESK MYK üyesi Akman Şimşek ise savunmasında eyleme katılan binlerce kişiye şiddet uygulayan polisler hakkında dava açılmadığını belirterek, “Bu dava ile bize kumpas kuruldu” dedi. Dava önümüzdeki günlerde devam edecek ve 502 kişi parça parça duruşmaya gelip savunma yapacak.

Dekandan öğretim üyelerinin özgürlüğüne tehdit - 14 Ocak 2014

Marmara Üniversitesi’nde öğretim üyelerinin kurul kararıyla 1 senelik uzatılan görev süreler-ini, dekan keyfi bir şekilde 6 aylık uzattı. Eğitim Sen Üniversiteler Şubesi olayı bilimsel özgürlüğe açık tehdit olarak değerlendirdi.Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Fakültesi Dekanı Yusuf Devran’ın 8 öğretim elemanının görev süresini keyfi biçimde 6 ay uzattı. Önces-inde de Rektör Zafer Gül önce Eğitim Sen 6 Nolu İstanbul Üniversiteler şubesi yöneticisinin görev süresini aynı keyfilikle uzatmıştı.Eğitim Sen 6 Nolu İstanbul Üniversiteler Şubesi, görev süreleri yıllar boyunca ilgili kurul kararları doğrultusunda birer sene uzatılan öğretim elemanlarının görev sürelerinin, hem hukuki mevzuata ve içtihada hem de akademik teamüle aykırı bir şekilde 6 ay uzatılmasını eleştirerek bilimsel özgürlüğe açık bir tehdit olduğunu söyledi.Bir açıklama yayımlayan Üniversiteler Şubesi, “Her türlü mobbing, baskı, sürgün, soruşturma ve hukuksuzluk karşısında yılmayacağız, direneceğiz, emekten ve demokrasiden yana tavrımızı sürdüreceğiz” dedi.Eğitim Sen üyeleri baskıyla ve hukuksuzlukla karşı karşıya kalan tüm öğrenciler, öğretim elemanları ve üniversite çalışanları ile dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

Okul müdürlüğü atamasında mülakat sistemi yargıdan döndü - 13 Ocak 2014

MEB’in mülakatla atama yöntemi yargıdan döndü. Okul müdürlüğü için 87 puan alarak mül-akata giren Şemsettin Sungur, sözlü sınavda başarısız sayıldı. Bunun üzerine mülakat sistemini yargıya taşıdı. Mahkeme, sınav komisyonu raporlarının objektiflikten uzak olduğunu belirterek mülakatla yapılan atamanın yürütmesini durdurdu. Zaman’ın haberine göre, Milli Eğitim Bakanlığı’nın mülakatla atama yöntemi yargıdan döndü. Şemsettin Sungur, Sivas’ta okul müdürlüğü için yazılı sınavdan 87 puan alarak başarılı olduktan sonra girdiği sözlü sınavda 53 puanla başarısız sayıldı. Sungur, haksızlık yapıldığı gerekçesiyle mülakat sistemini yargıya taşıdı. Sivas İdare Mahkemesi, mülakatla yapılan atamanın yürütmesini durdurdu. Mahkeme, sınav komisyonunun düzenlediği rapor ve tutanakların objektif değerlendirme yapmaya imkân sunacak nitelikte olmadığını belirtti. Mahkeme, 19 Aralık 2013’te aldığı kararda yürütmeyi durdurmanın sebebi şöyle açıklandı: Mülakat komisyonu üyelerinin her biri tarafından değerlendirilerek tutanağa bağlanmış soruların ve davacı tarafından verilen yanıtların neler olduğunun, bu yanıtlara komisyon üyelerince takdir edilen notun gerekçeleriyle ortaya

konulmamış olmasından dolayı davacıya mülakat sınavında 53,0156 puan verme işleminde hukuka aykırılık bulunmaktadır.”Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) önceki gün ‘sözlü’ sınavla 129 uzman yardımcısı alacağını duyurmuştu.

Özelleştirmeleri ve IMF’yi eleştiren Eğitim Sen üyesine sürgün - 15 Ocak 2014

İstanbul Bağcılar Barbaros Anadolu Lisesi Coğrafya Öğretmeni Osman Topaklı, hakkında başlatılan soruşturma sürerken sürgün edildi. Soruşturma neticesinde sınıfta siyaset yaptığı, özelleştirmeleri ve IMF’yi eleştirdiği iddiaları sürgüne dayanak gösterildi. Eğitim Sen iş yeri temsilcisi olan Osman Topaklı, ek ders ücretlerinin hesaplanmasında hata olduğunu belirtmesi, sınıfta ders saatlerinde idarenin öğrencilerin üzerini aratmasına izin vermemesi, okula alınan sıralarda üretim hatası olduğunu fark etmesi üzerine yaptığı itirazlar nedeniyle okul yönetimi ile arası açıldı.Şikayet üzerine 2013 Haziran ayında Topaklı hakkında soruşturma başlatıldı. Aradan aylar sonra soruşturma gereği Valilik kararnamesi ile Osman Topaklı, Başakşehir Ticaret Meslek Lisesi’ne sürgün edildi. Topaklı, devam eden soruşturmayla ilgili Bağcılar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne savunma verdi. Topaklı, verdiği savunmada suçlamaların mesnetsiz olduğunu ve her türlü faaliyetinin öğretmenlik görev sınırları çerçevesinde olduğunu belirtti. Eğitim Sen’li Topaklı’nın savunmasına verilen yanıtta; ‘derslerde siyasi konuşmalar yapmak, özellleştirmeleri ve IMF’yi eleştirmek’ nedeniyle Valiliğin oluru ile verilen 1 yıl kademe ilerleme cezası sürgüne gerekçe gösterildi. Topaklı, sürgünün ardından 15 kilometre uzaklıktaki yeni okulunda göreve başladı.

Sürgüne dayanak olan suçlamalar:

Derslerde siyasi konuşmalar yapmak, derste yakasına mensubu olduğu sendikanın amblemini takıp sendikalar hakkında konuşmak, devletin birlik ve bütünlüğünü zedeleyen, devletin gücünü zayıf göstermeye çalışan konuşmalar yapmak, hükümetin icraatları ile ilgili olarak (özelleştirmeyi kastederek; memletin satıldığı, IMF borç meselesi ve MHRS sistemi ile ilgili) konuşmalar yapmak, kılık kıyafet konusunda öğrenciler arasında ayrımcılık yapmak.

Gazi Üniversitesi’nde eleştiriye tahammül yok - 16 Ocak 2014

Gazi Üniversitesi’nde, rektörlüğün emriyle gerici dönüşümlere tabi tutulan projeleri eleştiren Araştırma Görevlisi Tahir Çalgüner’e soruşturma açıldı. Daha önce de yöneticiler hakkında mobbing davası açan Çalgüner, Rektör ve Dekan hakkında suç duyurusunda bulundu. Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü araştırma görevlilerinden Tahir Çalgüner hakkında soruşturma açıldı. Rektörlüğün 12 Aralık 2013 tarihli talebine dayanılarak açılan soruşturmayla ilgili önceki gün savunmasını yapan Çalgüner, savcılığa da suç duyurusunda bulundu. Çalgüner, dava dilekçesinde soruşturmanın somut bir nedene dayanmadığını ve kendisine mobbing uygulandığını söyledi. Çalgüner Gazi Üniversitesi tarafından hazırlıkları sürdürülen Ankara Ulaşım Ana Planı’na ilişkin bilimsel değerlendirmeleri nedeniyle rektörlüğün hedefi haline gelmişti. Çalgüner, şehir ve bölge planlamacısı akademisyen olarak, plana ilişkin eleştirilerde bulunuyordu. Soruşturmacı olarak atanan Yrd. Doç. Dr. Yusuf Usta, 3 Ocak’ta Çalgüner’e bildirimde bulunarak, 13 Ocak’ta savunma yapmasını istedi. Usta da Ankara Ulaşım Ana Planı’nı hazırlayan akademisyenler arasında bulunuyor. Çalgüner’e yapılan bildirimde soruşturma nedeni olarak ise “mesaiye geç

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ

geldiğiniz ya da gelmediğiniz ve verilen işi zamanında gelmediğiniz için yapmadığınız iddiasıyla hakkınızda disiplin soruşturması başlatılmıştır” ifadeleri yer aldı. Savunmasını yapan Çalgüner, soruşturma nedeni olarak gösterilen gerekçelerin muğlâk olduğuna ve bir soruna ya da olguya dayanmadığına dikkat çekti. Bu nedenle detaylı savunma yapamadığını söyleyen Çalgüner, “Yeteri kadar inceleme ve değerlendirme yapılmadan kaleme alınan ve ‘psikolojik taciz’ amaçlı olarak gördüğüm ‘soruşturma’ yazınıza ilişkin; başta mevcut belgelerin güvenliği ve sonra da şahitlerin ifade güvenliği açısından, sözkonusu bu son idari tasarrufunuz da dahil, diğer belge ve bilgiler de adli yargıya tarafımdan intikal ettirilmiş ve hukuki süreç başlatılmıştır” dedi. Çalgüner ayrıca, hakkında açılan soruşturmayla ilgili savcılığa suç duyuru-sunda bulundu. Gazi Üniversitesi Rektörü Süleyman Büyükberber ile Mimarlık Fakültesi Dekan Vekili Mahmut Özbay hakkında yapılan suç duyurusunda, soruşturma evrakının ve sicil belgesinin rektörlük makamından delil güvenliği açısından istenmesini talep eden Çalgüner, “mobbing-görevi kötüye kullanma, garezli davranış” nedeniyle de kamu davası açılmasını istedi. Soruşturmanın, 2010 yılında Asliye Hukuk Mahkemesi’nde idareciler aleyhine açtığı mobbing tazminat davasının kurumsallaşmış bir devamı olduğunu söyleyen Çalgüner, söz konusu davanın devam ettiği bilgisini verdi. Dava nedeniyle yapılan bilirkişi incelemesinde, Çalgüner’e mobbing uygulandığı belirtilmişti. Suç duyurusunda, buna rağmen üç yıldır sonuç alınamadığını vurgulayan Çalgüner, üniversite yönetiminin mahkemeye belgeleri göndermediğini, gönderse bile eksik gönderdiğini kaydetti. Çalgüner dava dilekçesinde, açılan bu yeni soruşturmanın kasıtlı olduğuna ve hakkında “sorunlu kişi” imajı ve algısı yaratmaya yönelik olduğuna dikkat çekti. Gazi Üniversitesi yönetimi, geçtiğimiz yılın Eylül ayında Mima-rlar Odası Ankara Şube Başkanı Ali Hakkan’ın sözleşmesini yenilemeyerek, eleştirilere tahammülsüzlüğünü göstermişti. Gazi Üniversitesi’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak derslere giren Hakkan’ın, özleşmesinin Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin Gazi Üniversitesi’nin bilimsellikten uzak yaklaşımlarını eleştirmesi nedeniyle yenilenmediği iddia edilmişti. Oda tarafından yapılan açıklamada, Gazi Üniversitesi’nin giderek bilimden uzaklaştığına dikkat çekilerek, “Üniversite yönetimi siyasallaşmıştır. Gazi Üniversitesi, yürüttüğümüz kent mücadelesinde, her yerde bir şekliyle karşımıza çıktı. AOÇ arazisinin hülle yolu ile devrinde de karşımızdaydı, Selçuklu Cephesi diye Mimarlık Fakültesi’nde ilk uygulamaları yapan da Gazi Üniversitesi’ydi. Kilise maketlerinin parçalandığı, Mimarlar Odası’nın açıklama yaptığı, mimarlık öğrencileriyle beraber tepki koyduğu süreçte de Gazi Üniversitesi karşımıza çıktı. Bugün Gazi Üniversitesi, hükümetin genel mimarlık ve kentsel politikalarının aklayıcısı durumunda olan bir üniversite haline gelmiştir” denmişti.

Lisede müdür polis el ele - 17 Ocak 2014

Rüştü Uzel Lisesi’nde müdür, öğrencileri okuldan atmakla tehdit ederken, polis okula gelerek öğrencilerin yazdığı yazıların fotoğraflarını çekiyor.16 Ocak’ta Rüştü Uzel Kız Teknik ve Anadolu Meslek Lisesi’ne resmi ve sivil polisler geldi. Okula giren polisler okulun çeşitli yerl-erine yapılan Liseli Genç Umut yazılamalarının fotoğraflarını çekti. “Gericiliğe, cinsiyetçiliğe, piyasacılığa RED”, “Yaşasın demokratik lise mücadelemiz” gibi birçok yazılamanın fotoğrafını çeken polisler daha sonra okuldan ayrıldılar. Polisle işbirliğine girişen okul yönetimi ise liseli-ler üzerindeki baskısını her geçen gün arttırıyor. Baskının dozunu her geçen gün arttıran okul yönetimi liselileri okuldan atma tehdit ediyor.

E. MÜCADELE SÜRÜYOR: EĞİTİM SİSTEMİNİN MAĞDURU DEĞİL EĞİTİM HAKKI MÜCADELESİNİN ÖZNESİYİZ

DTCF Dekanlık işgaline 38 yıl hapis istemi - 2 Ocak 2014

26 Kasım’da YÖK’ün kuruluşunu protesto etmek amacıyla Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde (DTCF) Dekanlık odasını işgal eden 9 üniversiteliye aralarında “terör örgütü üyeliği” de olan 6 farklı suç iddiasıyla dava açıldı. İddianamede üniversiteliler hakkında 38 yıla kadar hapis cezası istendi.

Marmara Üniversitesi’ndeki saldırılar kınandı - 10 Ocak 2014

Marmara Üniversitesi’nde özellikle sınav dönemlerinde öğrencilere yönelik artan faşist saldırılar kınandı. Eğitim Dayanışması ve Üniversite Dayanışma Platformu basın açıklaması yayımladı.Eğitim Dayanışması ve Üniversite Dayanışma Platformu Marmara Üniversitesi’nde öğrencilere yönelik gerçekleşen saldırıları kınayan bir basın açıklaması yayımladı. Platform açıklamada, 90’lı yıllardan bu yana Marmara Üniversitesi’nde öğrencilerin hak taleplerini sindirmeye yönelik saldırıların yapıldığını hatırlattı. Kasım ayında ise sadece 1 haftada satırlı ve bıçaklı üç farklı saldırının gerçekleştiğine değinen Platform, bu saldırıların tesadüf olmadığını, üniversite yerleşkesinde farklı fikirlerin var olmasına izin vermeyen anlayışın ürünü olduğunu vurguladı. Bu saldırıların son bulması için ellerinden gelen desteği verecekler-ini açıklayan Platform üniversitenin alacağı tutumun takipçisi olacaklarını belirtti.

Roboski’yi protesto eden öğrencilere soruşturma - 10 Ocak 2014

İnönü Üniversitesi’nde Roboski katliamının yıl dönümüne ilişkin düzenlenen etkinliğe katılan 44 öğrenci hakkında soruşturma başlatılırken, ifade için emniyete giden öğrencilere ajanlık dayatıldığı iddia edildi. Malatya İnönü Üniversitesi (İÜ) öğrencileri tarafından Roboski katliamının yıl dönümüne ilişkin 27 Aralık 2013 tarihinde kampus içinde düzenlenen anma etkinliğine ilişkin 44 öğrenci hakkında Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. Haklarında soruşturma başlatılan öğrencilerden Nuri Akman, 7 Ocak günü üniversit-eye gelen siyasi şube polisleri tarafından kendilerine bir liste verildiğini ve verilen listede adı geçenlerin emniyete gelerek ifade vermeleri gerektiğini bildirdiğini söyledi. Tebligatta Roboski katliamına ilişkin düzenlenen etkinliğin “KCK talimatı” ile yapıldığının iddia edildiğinin belirtildiğini aktaran Akman, “Kampüse gelen polis ayaküstü tebligatları bize verdi. Emniyete gittiğimizde 7 saat bizi beklettiler. İfadeleri alınan bazı arkadaşlarımız ailelerine haber vermek ile tehdit edilmiş. Bize ajanlık teklifinde bulundular” dedi. Soruşturma konusundan çok Malatya İnönü Üniversitesi Özgür Öğrenci Derneği’ne gitmemeleri konusunda kendilerine telkinde bulunulduğunu dile getiren Akman, “Bize ‘Derneğe giderseniz sizi dağa gönderirler. Bizlerde sizi rahat bırakmayız’ dediler. İfade için emniyete giden öğrencilere bu şekilde psikolojik baskı uyguladılar” dedi.

‘Ahmet Sani Gezici Lisesi yıkılamaz’ - 10 Ocak 2014

Acıbadem’deki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin yıkılmaması talebiyle Acıbadem Dayanışması’nın çağrısıyla İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yürüyüş düzenlendi. Acıbadem Dayanışması’nın düzenlediği, öğrenci, veli ve Acıbademlilerin katıldığı yürüyüşte, “Mahal-leme, parkıma, okuluma dokunma” pankartı taşındı. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünde basın açıklaması liseliler tarafından yapıldı. Basın açıklamasında, Ahmet Sani Gezi Lisesi öğrencileri olarak böyle bir talepleri olmadığını belirten liseliler 4+4+4 eğitim sistemi ile beraber başlayan dönüşümlere dikkat çekti: “Ülkemizde iktidar eliyle daha önce uygulamaya konulan 4+4+4 eğitim sistemi ile birçok okul İmam Hatip yapılmış ve kampanyalar düzenlenmişti. Bütün bunlara rağmen bu okullar boş kaldı, bu okulların öğrencilerine ve öğretmenlerine eziyet çektirildi. Sağlıksız şartlarda ve kalabalık sınıflarda eğitim dayatıldı. Okulumuz da ise öğretmenlerimizin bizlere bilgi vermeleri baskı yoluyla engellendi. Bu baskı okul yönetiminin bu dönüşümleri kabul etmeyecek öğrencilerden korktuğunun göstergesidir. Bizler öğrencisi, öğretmeni, velisi ve Acıbadem halkı olarak bu gerici dönüşümü kabul etmiyoruz! Okulumuza ve yaşam alanımıza sahip çıkıyoruz. Mücadelemize sonuna kadar devam edeceğimizi ilan ediyoruz! Bu gerici dönüşümü kabul etmediklerini belirten öğrenciler ve Acıbadem halkı, açıklamalarını “Okulumuza ve yaşam alanımıza sahip çıkıyoruz. Mücadelemize sonuna kadar devam edeceğimizi ilan ediyoruz” diyerek bitirdi. Açıklamanın ardından veli, öğrenci ve Acıbadem Dayanışması’ndan temsilciler Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Ferşat Ayar ile görüştü. Okulun yıkılacağı bilgisini doğrulayan Ayar, yıkımdan sonra okul yerine ne yapılacağı konusunda bilgileri olmadığını söyledi. Okulun yıkılmasıyla beraber 1200 öğrenci, semtleri dışında okullara gitmek zorunda kalacak.

İzmir’de ’81 ile 81 kitap’ kampanyası protesto edildi – 12 Ocak 2014

Çiğli Kaymakamlığı’nın başlattığı ve ’81 ile 81 kitap’ sloganıyla yola çıkan proje kapsamında gericilik ve cinsiyetçilik çocuk kitaplarına girdi. Eğitim-Sen 2 No’lu Şube’nin çağrısıyla bir araya gelen Çiğli halkı, Çiğli Kaymakamlığı’nın dağıttığı ’81 ile 81 kitap’ projesi kapsamında çocuk kitaplarında yer alan cinsiyetçi ve gerici ifadeleri Çiğli Kaymakamlığı önünde protesto etti. Basın açıklamasına Halkevleri, ÖVDER İzmir Şube ve CHP Çiğli İlçe Örgütü destek verdi.‘Okullarımızda bilimsel istiyoruz’, ‘Gerici-Cinsiyetçi eğitim istemiyoruz’ dövizlerinin taşındığı basın açıklamasında ‘Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek’, ‘Kay-makam istifa’, ‘Bu daha başlangıç mücadeleye devam’ sloganları atıldı. Basın açıklamasını Eğitim-Sen 2 No’lu Şube Başkanı Mustafa Beyazbal okudu. İlkokul ve ortaokul öğrencilerine dağıtılan kitapların yasa ve yönetmeliklere aykırı olduğunu, ayrıca pedogojik açıdan uygun ifadelerin yer almadığını belirten Beyazbal, hukuki sürecin başladığını aktardı. Kitapların toplanması ve bu projeye son verilmesi talebini ileten Beyazbal, parasız, bilimsel ve eşit eğitim için mücadelenin devam edeceğini ifade etti. Tek tek kitaplardaki cinsiyetçi ve gerici ifadeler deşifre edildi. Üçüncü sınıf öğrencilerine gönderilen 'Mestik Hanım' isimli kitapta evlenmek için kendini en az dövecek ‘koca’ arayan bir kadın üzerinden kadına yönelik şiddet olumlan-makta ve meşru hale getirilmeye çalışılmaktadır. Dördüncü sınıflara gönderilen 'İbretlik Hikâyeler' serisinde 'Kolay Kazanç' adlı kitapta ise hikaye Risale-i Nur’dan birebir alınmıştır. ‘Allah nasıl yaratıyor’ isimli kitapta ise Said-i Nursi’nin sözleri birebir alıntılanarak aktarılmıştır. Tüm bu örnekler göz önünde bulundurulduğunda projenin kitap okuma

alışkanlığının arttırılması yönünde bir adım olmadığı ifade edilerek, AKP’nin tek tip bir nesil yaratma çabasının bir ürünü olduğu ifade edilmiştir. Basın açıklamasına katılan CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel ise AKP’nin cinsiyetçi ve gerici uygulamalarına önce İzmir’de kızlı-erkekli yurtlardan başladığını belirterek ‘Şimdi de karşı devrim projesinin bir ayağını İzmir’de başlatmışlar, buna hiç bir zaman izin vermeyeceğiz’ diyerek bir açıklama yaptı. Bu kitapları dağıtan kaymakamın gerici ve yobaz iktidarın kaymakamı olduğunu belirten Yüksel, ‘Bu proje için Milli Eğitim Müdürlüğü’nü ve Valiliği derhal göreve çağırıyoruz. Bu kaymakamın açığa alınıp soruşturmaya tabi tutulması gerekiyor’ dedi.

Eğitim Sen: ‘Türkiye çocuk gelinler utancından kurtulmalıdır’ - 14 Ocak 2014

Eğitim Sen, 12’sinde evlenen, 13`ünde doğuran, 14’ünde ise yaşamını kaybeden “çocuk gelin” Kader Erten’le ilgili bir açıklama yayımladı. Eğitim Sen, 12’sinde evlenen, 13’ünde doğuran, 14’ünde ise yaşamını kaybeden, Siirt’in Pervari ilçesi Düğümcüler Köyü’ndeki evinde silahla vurulmuş halde bulunan “çocuk gelin” Kader Erten ve Türkiye’deki çocuk gelin sorunuyla ilgili bir açıklama yayımladı. Açıklamada, Türkiye’de AKP iktidarının teşvikiyle çocuk gelin sayısının 181 binin üzerine çıktığı vurgulandı. Eğitim Sen, eğitimdeki 4+4+4 dayatmasıyla çocuk gelinler sorununun daha da derinleştiğini ve kız çocukların evlenmesi için yönetmelik değişikliği yapanların Kader’in ölümünden sorumlu olduğunu da belirtti.

Acıbadem Dayanışması: “Mesele sadece okul değil” - 16 Ocak 2014

Acıbadem Dayanışması Okulu için mücadeleye devam ediyor. Neredeyse her gün yürüyen forum okullarının taşınmasını istemiyor. Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin Fikirtepe’ye taşınmasını istemeyen Acıbadem Dayanışması 16 Ocak günü öğrenci, veli, mahalleli sokaktaydı. Lisenin önünde buluşan Acıbademliler, okulun önünde dilek feneri uçurduktan sonra yürüyüşe geçti. Mahallenin ara sokaklarında dolaşarak lisenin taşınmasını protesto edenler, çevredekileri de desteğe çağırdı. Yürüyüşe, yakın bir zamanda imam hatibe dönüştürülmüş Özdemiroğlu Orta-okulu önünde basın açıklaması okunarak son verildi. Basın açıklamasında okullarının kız meslek lisesi olmaya uygun değil denilerek taşındığını ifade eden Dayanışma okulun çok kısa birt süre önce tadilat geçirdiğini hatırlattı. Mesele sadece okul değil diyen Dayanışma, bunun mahallelerin kimliğini ve yapısını dönüştürmeye yönelik birer hamle olduğunu belirtti. Eylem-lerine devam edeceklerini ilan ederek basın açıklamasını sonlandırdılar.

Evlenen öğrenciye burs soru önergesine yanıt - 20 Ocak 2014

BDP’li vekil evlenen 3000 öğrenciye sağlanacağı duyurulan yurt ve burs desteği ile ilgili soru önergesi verdi. Bakan yanıtladı: ‘Daha kanuni düzenleme yapmadık ki’ Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç soru önergesine verdiği yanıtta, “henüz” kanuni düzenleme yapılmadığını dolayısıyla yurtlarda kalan evli öğrenciler arasında henüz borçları silinen kimse olmadığını söyledi. Oysa BDP Batman Milletvekili Ayla Akat’ın soruları kanuni düzenleme yapıldığını varsaymıyordu ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın açıklamaları üzerine sorulmuştu. Soru önergesinde, açıklamaya dayanak teşkil eden karar gerekçesi ve seçilecek 3000 kişinin hangi kriterlee göre değerlendirileceği ve çocuk gelinlerin de yer aldığı 6 soru içeriyordu. Bakanlığın yanıtı ise 6 soruya sadece 3 cümle ile verildi.

Liseliler “Tayyipsiz ülke özgür lise” için Kadıköy’de buluştu - 23 Ocak 2014

Liseliler AKP’nin gerici, piyasacı eğitimine, savaş çığırtkanlığına, zammına, zulmüne, yolsuzluğuna “Reddet” demek için Kadıköy’de toplandı. Liseli Genç Umut’un Türkiye’nin dört bir yanında dönem başından beri yürüttüğü ”Tayyipsiz ülke, özgür lise için ‘Reddet” kampanyası kapsamında yapılan eylemde liseliler Kadıköy Boğa’dan İskele’ye kadar yürüdü. Eyleme liselerinin yerine alışveriş merkezi yapılması planlanan Şişli Endüstri Meslek Lisesi öğrencileri, yıkılıp İmam Hatip yurdu yapılmaya çalışılan Ahmet Sani Gezici Lisesi öğrencileri, okullarının rant alanı olmaması için direnen Şişli E.M.L. Öğrenci Dayanışması ve birçok farklı liseden liseliler katıldı. Boğa’da başlayan yürüyüş Haldun Taner Sahnesi önünde bir süre durdu. Tiyatrodan “Diren Berkin Liseliler Seninle” ve “Berkin Elvan Onurumuzdur” pankartları sallandırıldı. Liseliler burada bir süre oturma eylemi gerçekleştirdi. Eylemin sonuna doğru liseliler, Tayyip Erdoğan’a karne verdi. Erdoğan liselilerin elinden sömürü, hırsızlık, yolsuzluk, serserilik, sansürcülük ve diktatörlükte “Takdirname” aldı. Liseliler bozuk eğitim sisteminin verdiği karneyi reddetti ve kendi gerçek karnelerini verdiler. Yaratıcılık, direniş, cesaret, adalet gibi kategorilerde liseliler kendilerine “Takdirname” verdi. Her liseden öğrenci konuşma yaptı. Konuşmaların ardından müzik dinletisi başladı. Eylem şarkılarla son buldu.

Bakana karne, başbakana tasdikname: “Tayyipsiz ülke, özgür bir lise” - 24 Ocak 2014

AKP’nin gerici, piyasacı, baskıcı, cinsiyetçi eğitimine, savaş çığırtkanlığına, yolsuzlukları ve hırsızlıklarına “red” diyen Liseli Genç Umut üyeleri İstanbul Kadıköy’den sonra Ankara’da da sokağa çıktı. Konur Sokak’ta bir araya gelen liseliler trampet, davul ve darbukalar eşliğinde Milli Eğitim Bakanlığı’na yürüdü.“Ampul Tayyip” şarkıları, sloganlar ve konuşmalar ile oldukça coşkulu geçen eylemde liseliler sokaktaki Ankaralının da alkışlarla sloganlarla desteğini aldı. Genç Umut eyleminde özellikle Haziran İsyanı’nda direniş alanlarında barikat-larda boy gösteren liselilerin katılımı da dikkat çekti. Bakanlık bahçesine gelindikten sonra ilk olarak Nabi Avcı’nın karnesi ve Tayyip Erdoğan’ın tasdiknamesi sunuldu. Liseliler Avcı’ya gericilik, piyasacılık, cinsiyetçilik, niteliksiz eğitim, paralı eğitim, bilim dışı müfredat ve öğrenci düşmanlığı derslerinden 5 tam not verdi. Tayyip Erdoğan’ın tasdiknamesinde ise “Başbakan Tayyip Erdoğan’ın hırsızlık, yalan, zorbalık davranışlarının insanlık onuruna yakışmadığı görülmüş ve ülkeden atılmasına karar verilmiştir” ifadeleri yer aldı. Liseliler, yaptıkları basın açıklamasında ise 12 yıllık AKP iktidarının dindar, kindar, itaatkar nesil hayal-lerinin tam anlamıyla suya düştüğü belirtildi.“Biat ederken hayal ettiği bizler, hükümet istifa talepleriyle birlikte kent meydanlarında, barikatların ardında yükselen halk muhalefetinin özneleriyiz” diyen liseliler, rant kavgasına tutuşmuş AKP-Cemaat koalisyonuna meydan okuduklarını ilan etti. Genç Umut üyeleri, eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim hakkını eller-inden alan, eğitimi niteliksizleştiren ve piyasalaştıran, eli kanlı çetelerle işbirliği yaparak halkları savaşır hale getiren, kadınların hayatlarına müdahale eden, Gezi direnişçileri için vur emrini veren ve 14 yaşındaki Berkin Elvan’ın vurulmasının sorumlusu olan Tayyip Erdoğan’ı reddettiklerini ilan etti. Basın açıklamasının ardından bakanlık önünde başlayan şarkılar ve sloganlar, eylemin başladığı İnsan Hakları Anıtı’nda çok sayıda Ankaralının da desteğiyle coşkulu bir biçimde son buldu.

Berkin’in babası Sami Elvan: ‘Karneye değil sağlık raporlarına bakıyoruz’ - 24 Ocak 2014

Okulların karne gününde, Berkin Elvan’ın 223 gündür uyuduğu Okmeydanı Hastanesi önünde bir basın açıklaması düzenlendi. Eğitim Dayanışması’nın çağrısı ile gerçekleşen basın açıklamasına KESK, DİSK, TMMOB, TTB, Türk İş yöneticileri ve Eğitim Dayanışması bileşenleri katıldı. Basın metni KESK MYK üyesi Ali Kılıç tarafından okundu.

“Diren Berkin seninleyiz” yazılı pankart açılırken “Uyan Berkin emekçiler seninle” sloganları atıldı. Açıklamada, Gezi Direnişi’nde polis saldırısıyla yaralanan ve hayatını kaybeden kim-senin failinin yargılanmamış olduğuna dikkat çekilirken 223 gündür yaşam mücadelesi veren Berkin’i vuranların da ortaya çıkarılmadığı vurgulandı. Açıklamadan sonra bir konuşma yapan baba Sami Elvan ise oğlunun olaydan bir gün önce Fuat Soylu İlköğretim Okulu’ndan mezun olduğunu söyledi. Yoğun bakımda 223 gündür tedavi gören oğlunun, vurulmasa 9�uncu sınıf öğrencisi olacağını ve bugün eve karne getireceğini söyleyen Sami Elvan devam etti: Biz karne değil, sağlık raporlarına bakıyoruz. Çocuğun ateşi var mı ona bakıyoruz. Acaba bugün durumu nasıl diye yoğun bakımdan çıkan doktor, hemşireyi gözlüyoruz. Ağızlarından çıkacak kelimeye bakıyoruz. Neden bize bunu yaşatıyorlar. Sadece isyanımız ona. Bu çocuğun suçu, günahı neydi. Sokağa çıkmak mıydı? Sokağa çıkanın kafasına biber gazı mı sıkıyorsun. Silah mı sıkıyorsun. Acaba Alevi olduğu için mi, yoksa Okmeydanı’nda yaşadığı için mi? Neden bu çocuk yoğun bakımda yatıyor. Birileri bize bunun hesabını vermek zorunda. Çocuğumun hala katili yok. Nerede bu insan. Kim vurdu? Yoksa gaz fişeğini birileri uzaydan mı attı? Niçin bizim çocuğumuzu vurdular. Suçluların bulunup, yargılanmasını istiyoruz.”Alınteri okurlarından Zarife Çamalan da Ethem Sarısülük’ün arkadaşları ve çevresi tarafından anlatılarak hazırlanan “Halkın yoldaşı Ethem Sarısülük” isimli kitabını Berkin Elvan adına hediye etti. Eyleme katılanlar daha sonra KESK davasını takip etmek için İstanbul Adliyesi’ne geçti.

Eskişehir’de liseliler: ‘Geçer notun yok Tayyip sınıfta kaldın’ - 24 Ocak 2014

Eskişehir Liseli Genç Umut, bir öğretim döneminin ardından AKP’ye karnesini verdi. Kanatlı AVM önünde buluşan öğrenciler “Tayyip’siz ülke, özgür lise” taleplerini dile getirdi. AKP’nin liselerde kurduğu tahakküme red demek için sokağa çıkan liseliler, 15 yaşında kafasından vuru-lan Berkin Elvan’ı unutmadı. Eylemde ayrıca 3 Şubat’ta Kayseri’de yapılacak olan Ali İsmail Korkmaz davası için çağrı yapıldı. Adalar Migros önüne yürüyen liseliler basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasında, “Eşit, parasız, bilimsel eğitim hakkımızı elimizden alan gerici, bilim dışı müfredatlarla eğitimi niteliksizleştiren, eli kanlı çetelerle işbirliği yaparak, cep harçlıklarımızla mühimmat alan, kayıt, aidat diyerek eğitimi piyasacılaştıran AKP’ye ‘red’ diyoruz. Gezi direnişinde polislere ‘vur’ emrini veren Tayyip Erdoğan’ı ülkemizde istemiyoruz. AKP’den hesabı gençlik soracak” denildi. Basın açıklaması sonrasında AKP’ye karnesini veren liseliler, “Tayyip’i sınıfta bıraktık” dediler.

Eğitim Hakkı Meclisi: ‘Halkın parasını özel okullara peşkeş çektirmeyeceğiz’ - 24 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Başbakan Tayyip Erdoğan’a dershaneler ile ilgili bir yasa taslağı sundu. Sunduğu taslakta özel okula dönüşecek dershanelere öğrenci başına 3-4 bin lira

para verileceğinin yer aldığını söyledi. Bunun üzerine “Halkın parasını özel okullara peşkeş çektirmeyeceğiz” diyen Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisi İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde eylem yaptı. Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisi üyeleri, Sultanahmet Meydanı’nda bir araya geldi. Meclis, “Özel okullara öğrenci başına 3-4 bin lira vereceklermiş! Halkın parasını özel okullara peşkeş çektirmeyeceğiz” pankartı ile İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yürüdü. İl Milli Eğitim Müdürlüğü önü gelindiğinde Eğitim Hakkı Meclisi adına Halkevleri 1. Bölge Temsilcisi Hasan Pulat basın açıklaması yaptı. Dershanelere özel okul diyerek bütün imkan ve olanaklar sunulduğunu, halkın ödediği vergilerin özel okul sahiplerine peşkeş çekilmek istendiğini belirten Pulat, açıklamasında “En son Nabi Avcı, Başbakan’a sunduğu taslakta özel okula dönüşecek dershanelere öğrenci başına 3-4 bin lira para verileceğinin yer aldığını söyledi. Soruyoruz: Siz kimin parasını kime veriyorsunuz? Cebimizden alınterimizden aldıklarınızı özel okul sahiplerine hangi hakla verirsiniz? Eğitime ayrılan bütçenin çok büyük bir bölümü halkın alınteridir. Artık yeter! Talanınızdan, yalanınızdan, gericiliğinizden, zorbalığınızdan bıktık. Sizin politikalarınız yüzünden atanamadığı için intihar eden onlarca öğretmeni, okulun temizliğini yaparken çatıdan düşen velileri, okullarda can veren öğrencileri unutmadık” dedi. Pulat açıklamasının sonunda ise “Bizler parasız, bilimsel, anadilde eğitim istiyoruz, bunun için mücadele ediyoruz. Eğitimde özel okullara değil, kamusal eğitime bütçe istiyoruz. Öğrenci başına özel okullara paraları akıtacağınıza okullarımıza kaynak ayırın” diyerek hırsızlığa, talana karşı herkesi haklarına sahip çıkmaya mücadeleye çağırdı.

Acıbademliler karne günü okullarına sahip çıktı - 24 Ocak 2014

Acıbadem Caddesi üzerindeki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin geri dönmemek üzere ismi de değiştirilerek Fikirtepe’ye taşınma kararı, mahalleli, öğrenci ve veliler tarafından protesto edildi. Okullarına sahip çıkan öğrenci, veli ve Dayanışma’nın eylemleri haftalardır devam ediyor. Acıbademlilerin 24 Ocak akşamında düzenlediği yürüyüşte de ASG Lisesi öğrencileri dilek balonları uçurdu, meşaleler yaktı.Yürüyüş sırasında “Ahmet Sani Gezici yıkılamaz”, “Yık yık nereye kadar bitti buraya kadar”, “Her yer Gezici her yer direniş” sloganları atıldı.Daha önce TBMM’de soru önergesi verilerek gündeme gelen okul için Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne dilekçelerle de başvuruldu.Konuyla ilgili, henüz velilere yazılı bir açıklama yapılmamasına rağmen sözlü olarak, okulun ikinci dönemden itibaren Fikirtepe’deki Hasan Paşa İlköğretim Okulu binasına taşınacağı bilgisi verildi.

Eğitim Sen: ‘Halkın vergileriyle özel okullar desteklenemez’ - 31 Ocak 2014

Eğitim Sen, Nabi Avcı’nın önümüzdeki eğitim-öğretim yılından itibaren ücretsiz ders kitabı uygulamasının özel okulları da kapsayacağını söylemesine karşı bir açıklama yayımladı. Açıklamada, AKP’nin okullara ödenek ayrılmasında cimri tutumu sürerken, kamu kaynaklarını özel öğretimi teşvik için kullanmasının büyük bir çelişki olduğu vurgulandı.

‘Yetim Kardeş’ için toplanan parayla mühimmat almak caiz midir? - 31 Ocak 2014

“İyilikte yarışan sınıflar”, “Sınıfça birlik olduk bir yetime kardeş olduk” gibi sloganlarla okull-arda bağış toplayan İHH’nın yardım TIR’larının Suriye’ye askeri mühimmat taşıdığının açığa çıkması üzerine lise öğrencileri tepkilerini dile getirdi. Liseli Genç Umut yaptığı açıklamada ‘Yetim Kardeş’ acitesiyle alınan mühimmat caiz midir?diye sordu. Basın metninde “Yıllardır

Ortadoğu’da ve ülkemizde savaş çığırtkanlığı yapan-halkları savaşın eşiğine getiren AKP, bizlere savaştan ve ölümden başka bir şey vaat etmezken, Ortadoğu’da ve ülkemizde (Reyhanlı, Cilvegözü gibi) dökülen kanın sorumlusu katliamların besleyicisi durumuna çoktan gelmiştir. Okullarımızda Diyanet İşleri, Milli Eğitim Bakanlığı ve İHH (İnsan Hakları ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı’nın) çağrısıyla para toplanmaya başlandı.‘Yetim Kardeş’ adıyla başlatılan proje okul girişlerine asılan afişlerle, okullara konulan kumbaralarla, İHH yöneticilerinin okul-lara gelip panel düzenlemesiyle ve çoğu idarecinin liselerde ve ilkokullarda yaptığı duyurularla yaygınlaştırılmak isteniyor. Valilikten MEB’e kadar her mekanizmanın onayladığı bu proje İHH’yı bizlere yardım kurumu gibi tanıtıyor ve tamamen öğrencilerin vicdani duygularıyla oynuyor. İHH, Kuzey Afrika ve Avrupa’da örgütlü olan ‘Mavi Marmara’ olayıyla gündeme gelmekle birlikte El Kaide gibi eli kanlı cihatçı çetelerin uzantısı olan Suriye’de çıkan iç savaş sonrası Türkiye’den gördüğü büyük destek ile de ’mühimmat ve silah’ yardımlarını cihatçı çetelere taşıyan (ki bu mühimmatlar öğrencilerden toplanan paralarla alınıyor) MEB’in okull-arda ‘Hayır kurumu’ diye tanıttığı ama özünde Ortadoğu’yu kana bulayan bir gerçekliğin yattığı bir ‘kuruluş’ tur. Bizler, din ve vicdan sömürüleriyle toplanan bu paraların halklara ölüm olarak geri döndüğünü biliyoruz. AKP’nin savaşı körükleyen, savaşın çığırtkanı ve şakşakçısı politikalarını reddediyoruz.”denildi.

21

Page 23: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

D. PİYASACI VE GERİCİ POLİTİKALARIN HEDEFİNDE EĞİTİM VE BİLİM EMEKÇİLERİ VAR

‘Öğretmeniniz sizi eylemlere götürüyor muydu?’ - 5 Ocak 2014

Adana Abidin Dino Parkı’nda 4 Ocak’ta yapılan basın açıklamasında Gezi Direnişi’nin Adana eylemlerinde yer alan öğretmenlere açılan soruşturmalara ve öğrencilere öğretmenlerini, öğretmenlere meslektaşlarını ihbar etmeleri için sorulan sorulara yer verildi. Açıklamaya göre, Eğitim Sen’li Güven Boğa’nın görev yaptığı Tepebağ Lisesi’nde 3 Ocak günü erken saatlerde, müfettişler tarafından okulda görev yapan öğretmenlerin, kura çekilerek çağrılan öğrencilerin ve sınıf başkanlarının öğretmenleri Boğa hakkındaki şu sorulara cevap vermesi istendi. “Sizi eylemlere götürüyor muydu, katılmaya zorladı mı?”, “Sanal ortamda çağrı yaptı mı?” , “Kamu düzenini bozan eylemlere katıldığını gördünüz mü?” , “Medya yoluyla sizi davet etti mi?”Açıklamada KESK üyelerine dair baskı şu ifadelerle yer buldu:Daha önceden de bu kapsamda yürütülen soruşturmalar sonucunda KESK’li bir yöneticimiz Adana’dan Kars’a sürgün edilmiş ve dört arkadaşımız ise uyarı cezası almışlardır ve 140 arkadaşımızın soruşturması ise halen devam etmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığı’na Efkan Ala’nın kardeşi atandı - 10 Ocak 2014

17 Aralık tarihinde başlayan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından AKP’nin tasfiyeleri Milli Eğitim Bakanlığı’na da varmış, bazı milli eğitim müdürleri görevden alınmıştı. AKP’nin karşı operasyonu kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanı (eski ismi-yle Teftiş Kurulu Başkanı) Hüseyin Acır da görevden alındı. Acır’ın yerine Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığı’na İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın kardeşi Atıf Ala’nın görevlendirileceği belirtiliyor. Atıf Ala’nın ismi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın “fişleme” yaptığı iddialarında da geçmişti. MEB’nda fişlenen isimlerin tasfiye edildiği ortaya çıkmıştı. Atıf Ala, İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın kardeşi ve Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürlüğünde Öğrenci İşleri ve Sosyal Etkinlikler Grup Başkanı olarak görev yapıyor.

502 kişilik 4+4+4 davasının ilk duruşması görüldü - 13 Ocak 2014

28 – 29 Mart 2012�de KESK’in çağrısıyla 4+4+4 Yasası’na karşı yapılan yürüyüşe polis saldırmış, yürüyüşe katılan 502 kişi hakkında dava açılmıştı. Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki davanın ilk duruşması Ankara’da görüldü. KESK’in çağrıcılığı ile 28–29 Mart 2012 tarihlerinde Ankara Kızılay’da, 4+4+4 yasasına karşı kitlesel bir basın açıklaması yapılmak istenmiş ancak polis ülkenin dört bir yanından gelen binlerce emekçiye tazyikli su ve gaz bombalarıyla saldırmıştı. Saldırının ardından, aralarında KESK, TMMOB, DİSK ile çok sayıda demokratik kitle örgütü ve siyasi parti yöneticisinin de aralarında bulunduğu 502 kişiye “2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na aykırılık”, “Kamu görevlilerine cebir ve şiddet kullanmak”, “Kamu ve özel mallara zarar vermek” suçlarından dava açılmıştı. Ayrıca iddianamede eyleme destek verdikleri için 19 CHP ve 4 BDP milletvekili hakkında soruşturma açılmıştı. Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın duruşması, salon yetersizliği

nedeniyle Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu’na alındı. Cumhuriyet’in haberine göre aralarında KESK Genel Başkanı Lami Özgen, KESK yöneticileri İsmail Hakkı Tombul ve Akman Şimşek ile Eğitim-Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız’ın da aralarında bulunduğu 17 kişi “sanık” sıfatıyla mahkemeye katıldı. Eğitim-Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız, savunmasında 4+4+4 yasasının bilimsel eğitim getirmediğini aksine eğitimi gericileştirdiğini, binlerce eme-kçinin bu yüzden eylem yapmak istediğini ancak polisin demokratik eylem hakkına saldırdığını söyledi. Yıldız ayrıca Siirt’te intihar eden 14 yaşındaki çocuk gelin Kader Erten’i örnek vererek 4+4+4 yasasının çocuk gelinlerin çoğaldığını ve binlerce kız öğrencinin okulu bıraktığını belirtti. KESK MYK üyesi Akman Şimşek ise savunmasında eyleme katılan binlerce kişiye şiddet uygulayan polisler hakkında dava açılmadığını belirterek, “Bu dava ile bize kumpas kuruldu” dedi. Dava önümüzdeki günlerde devam edecek ve 502 kişi parça parça duruşmaya gelip savunma yapacak.

Dekandan öğretim üyelerinin özgürlüğüne tehdit - 14 Ocak 2014

Marmara Üniversitesi’nde öğretim üyelerinin kurul kararıyla 1 senelik uzatılan görev süreler-ini, dekan keyfi bir şekilde 6 aylık uzattı. Eğitim Sen Üniversiteler Şubesi olayı bilimsel özgürlüğe açık tehdit olarak değerlendirdi.Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Fakültesi Dekanı Yusuf Devran’ın 8 öğretim elemanının görev süresini keyfi biçimde 6 ay uzattı. Önces-inde de Rektör Zafer Gül önce Eğitim Sen 6 Nolu İstanbul Üniversiteler şubesi yöneticisinin görev süresini aynı keyfilikle uzatmıştı.Eğitim Sen 6 Nolu İstanbul Üniversiteler Şubesi, görev süreleri yıllar boyunca ilgili kurul kararları doğrultusunda birer sene uzatılan öğretim elemanlarının görev sürelerinin, hem hukuki mevzuata ve içtihada hem de akademik teamüle aykırı bir şekilde 6 ay uzatılmasını eleştirerek bilimsel özgürlüğe açık bir tehdit olduğunu söyledi.Bir açıklama yayımlayan Üniversiteler Şubesi, “Her türlü mobbing, baskı, sürgün, soruşturma ve hukuksuzluk karşısında yılmayacağız, direneceğiz, emekten ve demokrasiden yana tavrımızı sürdüreceğiz” dedi.Eğitim Sen üyeleri baskıyla ve hukuksuzlukla karşı karşıya kalan tüm öğrenciler, öğretim elemanları ve üniversite çalışanları ile dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

Okul müdürlüğü atamasında mülakat sistemi yargıdan döndü - 13 Ocak 2014

MEB’in mülakatla atama yöntemi yargıdan döndü. Okul müdürlüğü için 87 puan alarak mül-akata giren Şemsettin Sungur, sözlü sınavda başarısız sayıldı. Bunun üzerine mülakat sistemini yargıya taşıdı. Mahkeme, sınav komisyonu raporlarının objektiflikten uzak olduğunu belirterek mülakatla yapılan atamanın yürütmesini durdurdu. Zaman’ın haberine göre, Milli Eğitim Bakanlığı’nın mülakatla atama yöntemi yargıdan döndü. Şemsettin Sungur, Sivas’ta okul müdürlüğü için yazılı sınavdan 87 puan alarak başarılı olduktan sonra girdiği sözlü sınavda 53 puanla başarısız sayıldı. Sungur, haksızlık yapıldığı gerekçesiyle mülakat sistemini yargıya taşıdı. Sivas İdare Mahkemesi, mülakatla yapılan atamanın yürütmesini durdurdu. Mahkeme, sınav komisyonunun düzenlediği rapor ve tutanakların objektif değerlendirme yapmaya imkân sunacak nitelikte olmadığını belirtti. Mahkeme, 19 Aralık 2013’te aldığı kararda yürütmeyi durdurmanın sebebi şöyle açıklandı: Mülakat komisyonu üyelerinin her biri tarafından değerlendirilerek tutanağa bağlanmış soruların ve davacı tarafından verilen yanıtların neler olduğunun, bu yanıtlara komisyon üyelerince takdir edilen notun gerekçeleriyle ortaya

konulmamış olmasından dolayı davacıya mülakat sınavında 53,0156 puan verme işleminde hukuka aykırılık bulunmaktadır.”Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) önceki gün ‘sözlü’ sınavla 129 uzman yardımcısı alacağını duyurmuştu.

Özelleştirmeleri ve IMF’yi eleştiren Eğitim Sen üyesine sürgün - 15 Ocak 2014

İstanbul Bağcılar Barbaros Anadolu Lisesi Coğrafya Öğretmeni Osman Topaklı, hakkında başlatılan soruşturma sürerken sürgün edildi. Soruşturma neticesinde sınıfta siyaset yaptığı, özelleştirmeleri ve IMF’yi eleştirdiği iddiaları sürgüne dayanak gösterildi. Eğitim Sen iş yeri temsilcisi olan Osman Topaklı, ek ders ücretlerinin hesaplanmasında hata olduğunu belirtmesi, sınıfta ders saatlerinde idarenin öğrencilerin üzerini aratmasına izin vermemesi, okula alınan sıralarda üretim hatası olduğunu fark etmesi üzerine yaptığı itirazlar nedeniyle okul yönetimi ile arası açıldı.Şikayet üzerine 2013 Haziran ayında Topaklı hakkında soruşturma başlatıldı. Aradan aylar sonra soruşturma gereği Valilik kararnamesi ile Osman Topaklı, Başakşehir Ticaret Meslek Lisesi’ne sürgün edildi. Topaklı, devam eden soruşturmayla ilgili Bağcılar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne savunma verdi. Topaklı, verdiği savunmada suçlamaların mesnetsiz olduğunu ve her türlü faaliyetinin öğretmenlik görev sınırları çerçevesinde olduğunu belirtti. Eğitim Sen’li Topaklı’nın savunmasına verilen yanıtta; ‘derslerde siyasi konuşmalar yapmak, özellleştirmeleri ve IMF’yi eleştirmek’ nedeniyle Valiliğin oluru ile verilen 1 yıl kademe ilerleme cezası sürgüne gerekçe gösterildi. Topaklı, sürgünün ardından 15 kilometre uzaklıktaki yeni okulunda göreve başladı.

Sürgüne dayanak olan suçlamalar:

Derslerde siyasi konuşmalar yapmak, derste yakasına mensubu olduğu sendikanın amblemini takıp sendikalar hakkında konuşmak, devletin birlik ve bütünlüğünü zedeleyen, devletin gücünü zayıf göstermeye çalışan konuşmalar yapmak, hükümetin icraatları ile ilgili olarak (özelleştirmeyi kastederek; memletin satıldığı, IMF borç meselesi ve MHRS sistemi ile ilgili) konuşmalar yapmak, kılık kıyafet konusunda öğrenciler arasında ayrımcılık yapmak.

Gazi Üniversitesi’nde eleştiriye tahammül yok - 16 Ocak 2014

Gazi Üniversitesi’nde, rektörlüğün emriyle gerici dönüşümlere tabi tutulan projeleri eleştiren Araştırma Görevlisi Tahir Çalgüner’e soruşturma açıldı. Daha önce de yöneticiler hakkında mobbing davası açan Çalgüner, Rektör ve Dekan hakkında suç duyurusunda bulundu. Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü araştırma görevlilerinden Tahir Çalgüner hakkında soruşturma açıldı. Rektörlüğün 12 Aralık 2013 tarihli talebine dayanılarak açılan soruşturmayla ilgili önceki gün savunmasını yapan Çalgüner, savcılığa da suç duyurusunda bulundu. Çalgüner, dava dilekçesinde soruşturmanın somut bir nedene dayanmadığını ve kendisine mobbing uygulandığını söyledi. Çalgüner Gazi Üniversitesi tarafından hazırlıkları sürdürülen Ankara Ulaşım Ana Planı’na ilişkin bilimsel değerlendirmeleri nedeniyle rektörlüğün hedefi haline gelmişti. Çalgüner, şehir ve bölge planlamacısı akademisyen olarak, plana ilişkin eleştirilerde bulunuyordu. Soruşturmacı olarak atanan Yrd. Doç. Dr. Yusuf Usta, 3 Ocak’ta Çalgüner’e bildirimde bulunarak, 13 Ocak’ta savunma yapmasını istedi. Usta da Ankara Ulaşım Ana Planı’nı hazırlayan akademisyenler arasında bulunuyor. Çalgüner’e yapılan bildirimde soruşturma nedeni olarak ise “mesaiye geç

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ

geldiğiniz ya da gelmediğiniz ve verilen işi zamanında gelmediğiniz için yapmadığınız iddiasıyla hakkınızda disiplin soruşturması başlatılmıştır” ifadeleri yer aldı. Savunmasını yapan Çalgüner, soruşturma nedeni olarak gösterilen gerekçelerin muğlâk olduğuna ve bir soruna ya da olguya dayanmadığına dikkat çekti. Bu nedenle detaylı savunma yapamadığını söyleyen Çalgüner, “Yeteri kadar inceleme ve değerlendirme yapılmadan kaleme alınan ve ‘psikolojik taciz’ amaçlı olarak gördüğüm ‘soruşturma’ yazınıza ilişkin; başta mevcut belgelerin güvenliği ve sonra da şahitlerin ifade güvenliği açısından, sözkonusu bu son idari tasarrufunuz da dahil, diğer belge ve bilgiler de adli yargıya tarafımdan intikal ettirilmiş ve hukuki süreç başlatılmıştır” dedi. Çalgüner ayrıca, hakkında açılan soruşturmayla ilgili savcılığa suç duyuru-sunda bulundu. Gazi Üniversitesi Rektörü Süleyman Büyükberber ile Mimarlık Fakültesi Dekan Vekili Mahmut Özbay hakkında yapılan suç duyurusunda, soruşturma evrakının ve sicil belgesinin rektörlük makamından delil güvenliği açısından istenmesini talep eden Çalgüner, “mobbing-görevi kötüye kullanma, garezli davranış” nedeniyle de kamu davası açılmasını istedi. Soruşturmanın, 2010 yılında Asliye Hukuk Mahkemesi’nde idareciler aleyhine açtığı mobbing tazminat davasının kurumsallaşmış bir devamı olduğunu söyleyen Çalgüner, söz konusu davanın devam ettiği bilgisini verdi. Dava nedeniyle yapılan bilirkişi incelemesinde, Çalgüner’e mobbing uygulandığı belirtilmişti. Suç duyurusunda, buna rağmen üç yıldır sonuç alınamadığını vurgulayan Çalgüner, üniversite yönetiminin mahkemeye belgeleri göndermediğini, gönderse bile eksik gönderdiğini kaydetti. Çalgüner dava dilekçesinde, açılan bu yeni soruşturmanın kasıtlı olduğuna ve hakkında “sorunlu kişi” imajı ve algısı yaratmaya yönelik olduğuna dikkat çekti. Gazi Üniversitesi yönetimi, geçtiğimiz yılın Eylül ayında Mima-rlar Odası Ankara Şube Başkanı Ali Hakkan’ın sözleşmesini yenilemeyerek, eleştirilere tahammülsüzlüğünü göstermişti. Gazi Üniversitesi’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak derslere giren Hakkan’ın, özleşmesinin Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin Gazi Üniversitesi’nin bilimsellikten uzak yaklaşımlarını eleştirmesi nedeniyle yenilenmediği iddia edilmişti. Oda tarafından yapılan açıklamada, Gazi Üniversitesi’nin giderek bilimden uzaklaştığına dikkat çekilerek, “Üniversite yönetimi siyasallaşmıştır. Gazi Üniversitesi, yürüttüğümüz kent mücadelesinde, her yerde bir şekliyle karşımıza çıktı. AOÇ arazisinin hülle yolu ile devrinde de karşımızdaydı, Selçuklu Cephesi diye Mimarlık Fakültesi’nde ilk uygulamaları yapan da Gazi Üniversitesi’ydi. Kilise maketlerinin parçalandığı, Mimarlar Odası’nın açıklama yaptığı, mimarlık öğrencileriyle beraber tepki koyduğu süreçte de Gazi Üniversitesi karşımıza çıktı. Bugün Gazi Üniversitesi, hükümetin genel mimarlık ve kentsel politikalarının aklayıcısı durumunda olan bir üniversite haline gelmiştir” denmişti.

Lisede müdür polis el ele - 17 Ocak 2014

Rüştü Uzel Lisesi’nde müdür, öğrencileri okuldan atmakla tehdit ederken, polis okula gelerek öğrencilerin yazdığı yazıların fotoğraflarını çekiyor.16 Ocak’ta Rüştü Uzel Kız Teknik ve Anadolu Meslek Lisesi’ne resmi ve sivil polisler geldi. Okula giren polisler okulun çeşitli yerl-erine yapılan Liseli Genç Umut yazılamalarının fotoğraflarını çekti. “Gericiliğe, cinsiyetçiliğe, piyasacılığa RED”, “Yaşasın demokratik lise mücadelemiz” gibi birçok yazılamanın fotoğrafını çeken polisler daha sonra okuldan ayrıldılar. Polisle işbirliğine girişen okul yönetimi ise liseli-ler üzerindeki baskısını her geçen gün arttırıyor. Baskının dozunu her geçen gün arttıran okul yönetimi liselileri okuldan atma tehdit ediyor.

E. MÜCADELE SÜRÜYOR: EĞİTİM SİSTEMİNİN MAĞDURU DEĞİL EĞİTİM HAKKI MÜCADELESİNİN ÖZNESİYİZ

DTCF Dekanlık işgaline 38 yıl hapis istemi - 2 Ocak 2014

26 Kasım’da YÖK’ün kuruluşunu protesto etmek amacıyla Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde (DTCF) Dekanlık odasını işgal eden 9 üniversiteliye aralarında “terör örgütü üyeliği” de olan 6 farklı suç iddiasıyla dava açıldı. İddianamede üniversiteliler hakkında 38 yıla kadar hapis cezası istendi.

Marmara Üniversitesi’ndeki saldırılar kınandı - 10 Ocak 2014

Marmara Üniversitesi’nde özellikle sınav dönemlerinde öğrencilere yönelik artan faşist saldırılar kınandı. Eğitim Dayanışması ve Üniversite Dayanışma Platformu basın açıklaması yayımladı.Eğitim Dayanışması ve Üniversite Dayanışma Platformu Marmara Üniversitesi’nde öğrencilere yönelik gerçekleşen saldırıları kınayan bir basın açıklaması yayımladı. Platform açıklamada, 90’lı yıllardan bu yana Marmara Üniversitesi’nde öğrencilerin hak taleplerini sindirmeye yönelik saldırıların yapıldığını hatırlattı. Kasım ayında ise sadece 1 haftada satırlı ve bıçaklı üç farklı saldırının gerçekleştiğine değinen Platform, bu saldırıların tesadüf olmadığını, üniversite yerleşkesinde farklı fikirlerin var olmasına izin vermeyen anlayışın ürünü olduğunu vurguladı. Bu saldırıların son bulması için ellerinden gelen desteği verecekler-ini açıklayan Platform üniversitenin alacağı tutumun takipçisi olacaklarını belirtti.

Roboski’yi protesto eden öğrencilere soruşturma - 10 Ocak 2014

İnönü Üniversitesi’nde Roboski katliamının yıl dönümüne ilişkin düzenlenen etkinliğe katılan 44 öğrenci hakkında soruşturma başlatılırken, ifade için emniyete giden öğrencilere ajanlık dayatıldığı iddia edildi. Malatya İnönü Üniversitesi (İÜ) öğrencileri tarafından Roboski katliamının yıl dönümüne ilişkin 27 Aralık 2013 tarihinde kampus içinde düzenlenen anma etkinliğine ilişkin 44 öğrenci hakkında Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. Haklarında soruşturma başlatılan öğrencilerden Nuri Akman, 7 Ocak günü üniversit-eye gelen siyasi şube polisleri tarafından kendilerine bir liste verildiğini ve verilen listede adı geçenlerin emniyete gelerek ifade vermeleri gerektiğini bildirdiğini söyledi. Tebligatta Roboski katliamına ilişkin düzenlenen etkinliğin “KCK talimatı” ile yapıldığının iddia edildiğinin belirtildiğini aktaran Akman, “Kampüse gelen polis ayaküstü tebligatları bize verdi. Emniyete gittiğimizde 7 saat bizi beklettiler. İfadeleri alınan bazı arkadaşlarımız ailelerine haber vermek ile tehdit edilmiş. Bize ajanlık teklifinde bulundular” dedi. Soruşturma konusundan çok Malatya İnönü Üniversitesi Özgür Öğrenci Derneği’ne gitmemeleri konusunda kendilerine telkinde bulunulduğunu dile getiren Akman, “Bize ‘Derneğe giderseniz sizi dağa gönderirler. Bizlerde sizi rahat bırakmayız’ dediler. İfade için emniyete giden öğrencilere bu şekilde psikolojik baskı uyguladılar” dedi.

‘Ahmet Sani Gezici Lisesi yıkılamaz’ - 10 Ocak 2014

Acıbadem’deki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin yıkılmaması talebiyle Acıbadem Dayanışması’nın çağrısıyla İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yürüyüş düzenlendi. Acıbadem Dayanışması’nın düzenlediği, öğrenci, veli ve Acıbademlilerin katıldığı yürüyüşte, “Mahal-leme, parkıma, okuluma dokunma” pankartı taşındı. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünde basın açıklaması liseliler tarafından yapıldı. Basın açıklamasında, Ahmet Sani Gezi Lisesi öğrencileri olarak böyle bir talepleri olmadığını belirten liseliler 4+4+4 eğitim sistemi ile beraber başlayan dönüşümlere dikkat çekti: “Ülkemizde iktidar eliyle daha önce uygulamaya konulan 4+4+4 eğitim sistemi ile birçok okul İmam Hatip yapılmış ve kampanyalar düzenlenmişti. Bütün bunlara rağmen bu okullar boş kaldı, bu okulların öğrencilerine ve öğretmenlerine eziyet çektirildi. Sağlıksız şartlarda ve kalabalık sınıflarda eğitim dayatıldı. Okulumuz da ise öğretmenlerimizin bizlere bilgi vermeleri baskı yoluyla engellendi. Bu baskı okul yönetiminin bu dönüşümleri kabul etmeyecek öğrencilerden korktuğunun göstergesidir. Bizler öğrencisi, öğretmeni, velisi ve Acıbadem halkı olarak bu gerici dönüşümü kabul etmiyoruz! Okulumuza ve yaşam alanımıza sahip çıkıyoruz. Mücadelemize sonuna kadar devam edeceğimizi ilan ediyoruz! Bu gerici dönüşümü kabul etmediklerini belirten öğrenciler ve Acıbadem halkı, açıklamalarını “Okulumuza ve yaşam alanımıza sahip çıkıyoruz. Mücadelemize sonuna kadar devam edeceğimizi ilan ediyoruz” diyerek bitirdi. Açıklamanın ardından veli, öğrenci ve Acıbadem Dayanışması’ndan temsilciler Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Ferşat Ayar ile görüştü. Okulun yıkılacağı bilgisini doğrulayan Ayar, yıkımdan sonra okul yerine ne yapılacağı konusunda bilgileri olmadığını söyledi. Okulun yıkılmasıyla beraber 1200 öğrenci, semtleri dışında okullara gitmek zorunda kalacak.

İzmir’de ’81 ile 81 kitap’ kampanyası protesto edildi – 12 Ocak 2014

Çiğli Kaymakamlığı’nın başlattığı ve ’81 ile 81 kitap’ sloganıyla yola çıkan proje kapsamında gericilik ve cinsiyetçilik çocuk kitaplarına girdi. Eğitim-Sen 2 No’lu Şube’nin çağrısıyla bir araya gelen Çiğli halkı, Çiğli Kaymakamlığı’nın dağıttığı ’81 ile 81 kitap’ projesi kapsamında çocuk kitaplarında yer alan cinsiyetçi ve gerici ifadeleri Çiğli Kaymakamlığı önünde protesto etti. Basın açıklamasına Halkevleri, ÖVDER İzmir Şube ve CHP Çiğli İlçe Örgütü destek verdi.‘Okullarımızda bilimsel istiyoruz’, ‘Gerici-Cinsiyetçi eğitim istemiyoruz’ dövizlerinin taşındığı basın açıklamasında ‘Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek’, ‘Kay-makam istifa’, ‘Bu daha başlangıç mücadeleye devam’ sloganları atıldı. Basın açıklamasını Eğitim-Sen 2 No’lu Şube Başkanı Mustafa Beyazbal okudu. İlkokul ve ortaokul öğrencilerine dağıtılan kitapların yasa ve yönetmeliklere aykırı olduğunu, ayrıca pedogojik açıdan uygun ifadelerin yer almadığını belirten Beyazbal, hukuki sürecin başladığını aktardı. Kitapların toplanması ve bu projeye son verilmesi talebini ileten Beyazbal, parasız, bilimsel ve eşit eğitim için mücadelenin devam edeceğini ifade etti. Tek tek kitaplardaki cinsiyetçi ve gerici ifadeler deşifre edildi. Üçüncü sınıf öğrencilerine gönderilen 'Mestik Hanım' isimli kitapta evlenmek için kendini en az dövecek ‘koca’ arayan bir kadın üzerinden kadına yönelik şiddet olumlan-makta ve meşru hale getirilmeye çalışılmaktadır. Dördüncü sınıflara gönderilen 'İbretlik Hikâyeler' serisinde 'Kolay Kazanç' adlı kitapta ise hikaye Risale-i Nur’dan birebir alınmıştır. ‘Allah nasıl yaratıyor’ isimli kitapta ise Said-i Nursi’nin sözleri birebir alıntılanarak aktarılmıştır. Tüm bu örnekler göz önünde bulundurulduğunda projenin kitap okuma

alışkanlığının arttırılması yönünde bir adım olmadığı ifade edilerek, AKP’nin tek tip bir nesil yaratma çabasının bir ürünü olduğu ifade edilmiştir. Basın açıklamasına katılan CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel ise AKP’nin cinsiyetçi ve gerici uygulamalarına önce İzmir’de kızlı-erkekli yurtlardan başladığını belirterek ‘Şimdi de karşı devrim projesinin bir ayağını İzmir’de başlatmışlar, buna hiç bir zaman izin vermeyeceğiz’ diyerek bir açıklama yaptı. Bu kitapları dağıtan kaymakamın gerici ve yobaz iktidarın kaymakamı olduğunu belirten Yüksel, ‘Bu proje için Milli Eğitim Müdürlüğü’nü ve Valiliği derhal göreve çağırıyoruz. Bu kaymakamın açığa alınıp soruşturmaya tabi tutulması gerekiyor’ dedi.

Eğitim Sen: ‘Türkiye çocuk gelinler utancından kurtulmalıdır’ - 14 Ocak 2014

Eğitim Sen, 12’sinde evlenen, 13`ünde doğuran, 14’ünde ise yaşamını kaybeden “çocuk gelin” Kader Erten’le ilgili bir açıklama yayımladı. Eğitim Sen, 12’sinde evlenen, 13’ünde doğuran, 14’ünde ise yaşamını kaybeden, Siirt’in Pervari ilçesi Düğümcüler Köyü’ndeki evinde silahla vurulmuş halde bulunan “çocuk gelin” Kader Erten ve Türkiye’deki çocuk gelin sorunuyla ilgili bir açıklama yayımladı. Açıklamada, Türkiye’de AKP iktidarının teşvikiyle çocuk gelin sayısının 181 binin üzerine çıktığı vurgulandı. Eğitim Sen, eğitimdeki 4+4+4 dayatmasıyla çocuk gelinler sorununun daha da derinleştiğini ve kız çocukların evlenmesi için yönetmelik değişikliği yapanların Kader’in ölümünden sorumlu olduğunu da belirtti.

Acıbadem Dayanışması: “Mesele sadece okul değil” - 16 Ocak 2014

Acıbadem Dayanışması Okulu için mücadeleye devam ediyor. Neredeyse her gün yürüyen forum okullarının taşınmasını istemiyor. Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin Fikirtepe’ye taşınmasını istemeyen Acıbadem Dayanışması 16 Ocak günü öğrenci, veli, mahalleli sokaktaydı. Lisenin önünde buluşan Acıbademliler, okulun önünde dilek feneri uçurduktan sonra yürüyüşe geçti. Mahallenin ara sokaklarında dolaşarak lisenin taşınmasını protesto edenler, çevredekileri de desteğe çağırdı. Yürüyüşe, yakın bir zamanda imam hatibe dönüştürülmüş Özdemiroğlu Orta-okulu önünde basın açıklaması okunarak son verildi. Basın açıklamasında okullarının kız meslek lisesi olmaya uygun değil denilerek taşındığını ifade eden Dayanışma okulun çok kısa birt süre önce tadilat geçirdiğini hatırlattı. Mesele sadece okul değil diyen Dayanışma, bunun mahallelerin kimliğini ve yapısını dönüştürmeye yönelik birer hamle olduğunu belirtti. Eylem-lerine devam edeceklerini ilan ederek basın açıklamasını sonlandırdılar.

Evlenen öğrenciye burs soru önergesine yanıt - 20 Ocak 2014

BDP’li vekil evlenen 3000 öğrenciye sağlanacağı duyurulan yurt ve burs desteği ile ilgili soru önergesi verdi. Bakan yanıtladı: ‘Daha kanuni düzenleme yapmadık ki’ Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç soru önergesine verdiği yanıtta, “henüz” kanuni düzenleme yapılmadığını dolayısıyla yurtlarda kalan evli öğrenciler arasında henüz borçları silinen kimse olmadığını söyledi. Oysa BDP Batman Milletvekili Ayla Akat’ın soruları kanuni düzenleme yapıldığını varsaymıyordu ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın açıklamaları üzerine sorulmuştu. Soru önergesinde, açıklamaya dayanak teşkil eden karar gerekçesi ve seçilecek 3000 kişinin hangi kriterlee göre değerlendirileceği ve çocuk gelinlerin de yer aldığı 6 soru içeriyordu. Bakanlığın yanıtı ise 6 soruya sadece 3 cümle ile verildi.

Liseliler “Tayyipsiz ülke özgür lise” için Kadıköy’de buluştu - 23 Ocak 2014

Liseliler AKP’nin gerici, piyasacı eğitimine, savaş çığırtkanlığına, zammına, zulmüne, yolsuzluğuna “Reddet” demek için Kadıköy’de toplandı. Liseli Genç Umut’un Türkiye’nin dört bir yanında dönem başından beri yürüttüğü ”Tayyipsiz ülke, özgür lise için ‘Reddet” kampanyası kapsamında yapılan eylemde liseliler Kadıköy Boğa’dan İskele’ye kadar yürüdü. Eyleme liselerinin yerine alışveriş merkezi yapılması planlanan Şişli Endüstri Meslek Lisesi öğrencileri, yıkılıp İmam Hatip yurdu yapılmaya çalışılan Ahmet Sani Gezici Lisesi öğrencileri, okullarının rant alanı olmaması için direnen Şişli E.M.L. Öğrenci Dayanışması ve birçok farklı liseden liseliler katıldı. Boğa’da başlayan yürüyüş Haldun Taner Sahnesi önünde bir süre durdu. Tiyatrodan “Diren Berkin Liseliler Seninle” ve “Berkin Elvan Onurumuzdur” pankartları sallandırıldı. Liseliler burada bir süre oturma eylemi gerçekleştirdi. Eylemin sonuna doğru liseliler, Tayyip Erdoğan’a karne verdi. Erdoğan liselilerin elinden sömürü, hırsızlık, yolsuzluk, serserilik, sansürcülük ve diktatörlükte “Takdirname” aldı. Liseliler bozuk eğitim sisteminin verdiği karneyi reddetti ve kendi gerçek karnelerini verdiler. Yaratıcılık, direniş, cesaret, adalet gibi kategorilerde liseliler kendilerine “Takdirname” verdi. Her liseden öğrenci konuşma yaptı. Konuşmaların ardından müzik dinletisi başladı. Eylem şarkılarla son buldu.

Bakana karne, başbakana tasdikname: “Tayyipsiz ülke, özgür bir lise” - 24 Ocak 2014

AKP’nin gerici, piyasacı, baskıcı, cinsiyetçi eğitimine, savaş çığırtkanlığına, yolsuzlukları ve hırsızlıklarına “red” diyen Liseli Genç Umut üyeleri İstanbul Kadıköy’den sonra Ankara’da da sokağa çıktı. Konur Sokak’ta bir araya gelen liseliler trampet, davul ve darbukalar eşliğinde Milli Eğitim Bakanlığı’na yürüdü.“Ampul Tayyip” şarkıları, sloganlar ve konuşmalar ile oldukça coşkulu geçen eylemde liseliler sokaktaki Ankaralının da alkışlarla sloganlarla desteğini aldı. Genç Umut eyleminde özellikle Haziran İsyanı’nda direniş alanlarında barikat-larda boy gösteren liselilerin katılımı da dikkat çekti. Bakanlık bahçesine gelindikten sonra ilk olarak Nabi Avcı’nın karnesi ve Tayyip Erdoğan’ın tasdiknamesi sunuldu. Liseliler Avcı’ya gericilik, piyasacılık, cinsiyetçilik, niteliksiz eğitim, paralı eğitim, bilim dışı müfredat ve öğrenci düşmanlığı derslerinden 5 tam not verdi. Tayyip Erdoğan’ın tasdiknamesinde ise “Başbakan Tayyip Erdoğan’ın hırsızlık, yalan, zorbalık davranışlarının insanlık onuruna yakışmadığı görülmüş ve ülkeden atılmasına karar verilmiştir” ifadeleri yer aldı. Liseliler, yaptıkları basın açıklamasında ise 12 yıllık AKP iktidarının dindar, kindar, itaatkar nesil hayal-lerinin tam anlamıyla suya düştüğü belirtildi.“Biat ederken hayal ettiği bizler, hükümet istifa talepleriyle birlikte kent meydanlarında, barikatların ardında yükselen halk muhalefetinin özneleriyiz” diyen liseliler, rant kavgasına tutuşmuş AKP-Cemaat koalisyonuna meydan okuduklarını ilan etti. Genç Umut üyeleri, eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim hakkını eller-inden alan, eğitimi niteliksizleştiren ve piyasalaştıran, eli kanlı çetelerle işbirliği yaparak halkları savaşır hale getiren, kadınların hayatlarına müdahale eden, Gezi direnişçileri için vur emrini veren ve 14 yaşındaki Berkin Elvan’ın vurulmasının sorumlusu olan Tayyip Erdoğan’ı reddettiklerini ilan etti. Basın açıklamasının ardından bakanlık önünde başlayan şarkılar ve sloganlar, eylemin başladığı İnsan Hakları Anıtı’nda çok sayıda Ankaralının da desteğiyle coşkulu bir biçimde son buldu.

Berkin’in babası Sami Elvan: ‘Karneye değil sağlık raporlarına bakıyoruz’ - 24 Ocak 2014

Okulların karne gününde, Berkin Elvan’ın 223 gündür uyuduğu Okmeydanı Hastanesi önünde bir basın açıklaması düzenlendi. Eğitim Dayanışması’nın çağrısı ile gerçekleşen basın açıklamasına KESK, DİSK, TMMOB, TTB, Türk İş yöneticileri ve Eğitim Dayanışması bileşenleri katıldı. Basın metni KESK MYK üyesi Ali Kılıç tarafından okundu.

“Diren Berkin seninleyiz” yazılı pankart açılırken “Uyan Berkin emekçiler seninle” sloganları atıldı. Açıklamada, Gezi Direnişi’nde polis saldırısıyla yaralanan ve hayatını kaybeden kim-senin failinin yargılanmamış olduğuna dikkat çekilirken 223 gündür yaşam mücadelesi veren Berkin’i vuranların da ortaya çıkarılmadığı vurgulandı. Açıklamadan sonra bir konuşma yapan baba Sami Elvan ise oğlunun olaydan bir gün önce Fuat Soylu İlköğretim Okulu’ndan mezun olduğunu söyledi. Yoğun bakımda 223 gündür tedavi gören oğlunun, vurulmasa 9�uncu sınıf öğrencisi olacağını ve bugün eve karne getireceğini söyleyen Sami Elvan devam etti: Biz karne değil, sağlık raporlarına bakıyoruz. Çocuğun ateşi var mı ona bakıyoruz. Acaba bugün durumu nasıl diye yoğun bakımdan çıkan doktor, hemşireyi gözlüyoruz. Ağızlarından çıkacak kelimeye bakıyoruz. Neden bize bunu yaşatıyorlar. Sadece isyanımız ona. Bu çocuğun suçu, günahı neydi. Sokağa çıkmak mıydı? Sokağa çıkanın kafasına biber gazı mı sıkıyorsun. Silah mı sıkıyorsun. Acaba Alevi olduğu için mi, yoksa Okmeydanı’nda yaşadığı için mi? Neden bu çocuk yoğun bakımda yatıyor. Birileri bize bunun hesabını vermek zorunda. Çocuğumun hala katili yok. Nerede bu insan. Kim vurdu? Yoksa gaz fişeğini birileri uzaydan mı attı? Niçin bizim çocuğumuzu vurdular. Suçluların bulunup, yargılanmasını istiyoruz.”Alınteri okurlarından Zarife Çamalan da Ethem Sarısülük’ün arkadaşları ve çevresi tarafından anlatılarak hazırlanan “Halkın yoldaşı Ethem Sarısülük” isimli kitabını Berkin Elvan adına hediye etti. Eyleme katılanlar daha sonra KESK davasını takip etmek için İstanbul Adliyesi’ne geçti.

Eskişehir’de liseliler: ‘Geçer notun yok Tayyip sınıfta kaldın’ - 24 Ocak 2014

Eskişehir Liseli Genç Umut, bir öğretim döneminin ardından AKP’ye karnesini verdi. Kanatlı AVM önünde buluşan öğrenciler “Tayyip’siz ülke, özgür lise” taleplerini dile getirdi. AKP’nin liselerde kurduğu tahakküme red demek için sokağa çıkan liseliler, 15 yaşında kafasından vuru-lan Berkin Elvan’ı unutmadı. Eylemde ayrıca 3 Şubat’ta Kayseri’de yapılacak olan Ali İsmail Korkmaz davası için çağrı yapıldı. Adalar Migros önüne yürüyen liseliler basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasında, “Eşit, parasız, bilimsel eğitim hakkımızı elimizden alan gerici, bilim dışı müfredatlarla eğitimi niteliksizleştiren, eli kanlı çetelerle işbirliği yaparak, cep harçlıklarımızla mühimmat alan, kayıt, aidat diyerek eğitimi piyasacılaştıran AKP’ye ‘red’ diyoruz. Gezi direnişinde polislere ‘vur’ emrini veren Tayyip Erdoğan’ı ülkemizde istemiyoruz. AKP’den hesabı gençlik soracak” denildi. Basın açıklaması sonrasında AKP’ye karnesini veren liseliler, “Tayyip’i sınıfta bıraktık” dediler.

Eğitim Hakkı Meclisi: ‘Halkın parasını özel okullara peşkeş çektirmeyeceğiz’ - 24 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Başbakan Tayyip Erdoğan’a dershaneler ile ilgili bir yasa taslağı sundu. Sunduğu taslakta özel okula dönüşecek dershanelere öğrenci başına 3-4 bin lira

para verileceğinin yer aldığını söyledi. Bunun üzerine “Halkın parasını özel okullara peşkeş çektirmeyeceğiz” diyen Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisi İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde eylem yaptı. Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisi üyeleri, Sultanahmet Meydanı’nda bir araya geldi. Meclis, “Özel okullara öğrenci başına 3-4 bin lira vereceklermiş! Halkın parasını özel okullara peşkeş çektirmeyeceğiz” pankartı ile İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yürüdü. İl Milli Eğitim Müdürlüğü önü gelindiğinde Eğitim Hakkı Meclisi adına Halkevleri 1. Bölge Temsilcisi Hasan Pulat basın açıklaması yaptı. Dershanelere özel okul diyerek bütün imkan ve olanaklar sunulduğunu, halkın ödediği vergilerin özel okul sahiplerine peşkeş çekilmek istendiğini belirten Pulat, açıklamasında “En son Nabi Avcı, Başbakan’a sunduğu taslakta özel okula dönüşecek dershanelere öğrenci başına 3-4 bin lira para verileceğinin yer aldığını söyledi. Soruyoruz: Siz kimin parasını kime veriyorsunuz? Cebimizden alınterimizden aldıklarınızı özel okul sahiplerine hangi hakla verirsiniz? Eğitime ayrılan bütçenin çok büyük bir bölümü halkın alınteridir. Artık yeter! Talanınızdan, yalanınızdan, gericiliğinizden, zorbalığınızdan bıktık. Sizin politikalarınız yüzünden atanamadığı için intihar eden onlarca öğretmeni, okulun temizliğini yaparken çatıdan düşen velileri, okullarda can veren öğrencileri unutmadık” dedi. Pulat açıklamasının sonunda ise “Bizler parasız, bilimsel, anadilde eğitim istiyoruz, bunun için mücadele ediyoruz. Eğitimde özel okullara değil, kamusal eğitime bütçe istiyoruz. Öğrenci başına özel okullara paraları akıtacağınıza okullarımıza kaynak ayırın” diyerek hırsızlığa, talana karşı herkesi haklarına sahip çıkmaya mücadeleye çağırdı.

Acıbademliler karne günü okullarına sahip çıktı - 24 Ocak 2014

Acıbadem Caddesi üzerindeki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin geri dönmemek üzere ismi de değiştirilerek Fikirtepe’ye taşınma kararı, mahalleli, öğrenci ve veliler tarafından protesto edildi. Okullarına sahip çıkan öğrenci, veli ve Dayanışma’nın eylemleri haftalardır devam ediyor. Acıbademlilerin 24 Ocak akşamında düzenlediği yürüyüşte de ASG Lisesi öğrencileri dilek balonları uçurdu, meşaleler yaktı.Yürüyüş sırasında “Ahmet Sani Gezici yıkılamaz”, “Yık yık nereye kadar bitti buraya kadar”, “Her yer Gezici her yer direniş” sloganları atıldı.Daha önce TBMM’de soru önergesi verilerek gündeme gelen okul için Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne dilekçelerle de başvuruldu.Konuyla ilgili, henüz velilere yazılı bir açıklama yapılmamasına rağmen sözlü olarak, okulun ikinci dönemden itibaren Fikirtepe’deki Hasan Paşa İlköğretim Okulu binasına taşınacağı bilgisi verildi.

Eğitim Sen: ‘Halkın vergileriyle özel okullar desteklenemez’ - 31 Ocak 2014

Eğitim Sen, Nabi Avcı’nın önümüzdeki eğitim-öğretim yılından itibaren ücretsiz ders kitabı uygulamasının özel okulları da kapsayacağını söylemesine karşı bir açıklama yayımladı. Açıklamada, AKP’nin okullara ödenek ayrılmasında cimri tutumu sürerken, kamu kaynaklarını özel öğretimi teşvik için kullanmasının büyük bir çelişki olduğu vurgulandı.

‘Yetim Kardeş’ için toplanan parayla mühimmat almak caiz midir? - 31 Ocak 2014

“İyilikte yarışan sınıflar”, “Sınıfça birlik olduk bir yetime kardeş olduk” gibi sloganlarla okull-arda bağış toplayan İHH’nın yardım TIR’larının Suriye’ye askeri mühimmat taşıdığının açığa çıkması üzerine lise öğrencileri tepkilerini dile getirdi. Liseli Genç Umut yaptığı açıklamada ‘Yetim Kardeş’ acitesiyle alınan mühimmat caiz midir?diye sordu. Basın metninde “Yıllardır

Ortadoğu’da ve ülkemizde savaş çığırtkanlığı yapan-halkları savaşın eşiğine getiren AKP, bizlere savaştan ve ölümden başka bir şey vaat etmezken, Ortadoğu’da ve ülkemizde (Reyhanlı, Cilvegözü gibi) dökülen kanın sorumlusu katliamların besleyicisi durumuna çoktan gelmiştir. Okullarımızda Diyanet İşleri, Milli Eğitim Bakanlığı ve İHH (İnsan Hakları ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı’nın) çağrısıyla para toplanmaya başlandı.‘Yetim Kardeş’ adıyla başlatılan proje okul girişlerine asılan afişlerle, okullara konulan kumbaralarla, İHH yöneticilerinin okul-lara gelip panel düzenlemesiyle ve çoğu idarecinin liselerde ve ilkokullarda yaptığı duyurularla yaygınlaştırılmak isteniyor. Valilikten MEB’e kadar her mekanizmanın onayladığı bu proje İHH’yı bizlere yardım kurumu gibi tanıtıyor ve tamamen öğrencilerin vicdani duygularıyla oynuyor. İHH, Kuzey Afrika ve Avrupa’da örgütlü olan ‘Mavi Marmara’ olayıyla gündeme gelmekle birlikte El Kaide gibi eli kanlı cihatçı çetelerin uzantısı olan Suriye’de çıkan iç savaş sonrası Türkiye’den gördüğü büyük destek ile de ’mühimmat ve silah’ yardımlarını cihatçı çetelere taşıyan (ki bu mühimmatlar öğrencilerden toplanan paralarla alınıyor) MEB’in okull-arda ‘Hayır kurumu’ diye tanıttığı ama özünde Ortadoğu’yu kana bulayan bir gerçekliğin yattığı bir ‘kuruluş’ tur. Bizler, din ve vicdan sömürüleriyle toplanan bu paraların halklara ölüm olarak geri döndüğünü biliyoruz. AKP’nin savaşı körükleyen, savaşın çığırtkanı ve şakşakçısı politikalarını reddediyoruz.”denildi.

22

Page 24: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

D. PİYASACI VE GERİCİ POLİTİKALARIN HEDEFİNDE EĞİTİM VE BİLİM EMEKÇİLERİ VAR

‘Öğretmeniniz sizi eylemlere götürüyor muydu?’ - 5 Ocak 2014

Adana Abidin Dino Parkı’nda 4 Ocak’ta yapılan basın açıklamasında Gezi Direnişi’nin Adana eylemlerinde yer alan öğretmenlere açılan soruşturmalara ve öğrencilere öğretmenlerini, öğretmenlere meslektaşlarını ihbar etmeleri için sorulan sorulara yer verildi. Açıklamaya göre, Eğitim Sen’li Güven Boğa’nın görev yaptığı Tepebağ Lisesi’nde 3 Ocak günü erken saatlerde, müfettişler tarafından okulda görev yapan öğretmenlerin, kura çekilerek çağrılan öğrencilerin ve sınıf başkanlarının öğretmenleri Boğa hakkındaki şu sorulara cevap vermesi istendi. “Sizi eylemlere götürüyor muydu, katılmaya zorladı mı?”, “Sanal ortamda çağrı yaptı mı?” , “Kamu düzenini bozan eylemlere katıldığını gördünüz mü?” , “Medya yoluyla sizi davet etti mi?”Açıklamada KESK üyelerine dair baskı şu ifadelerle yer buldu:Daha önceden de bu kapsamda yürütülen soruşturmalar sonucunda KESK’li bir yöneticimiz Adana’dan Kars’a sürgün edilmiş ve dört arkadaşımız ise uyarı cezası almışlardır ve 140 arkadaşımızın soruşturması ise halen devam etmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığı’na Efkan Ala’nın kardeşi atandı - 10 Ocak 2014

17 Aralık tarihinde başlayan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından AKP’nin tasfiyeleri Milli Eğitim Bakanlığı’na da varmış, bazı milli eğitim müdürleri görevden alınmıştı. AKP’nin karşı operasyonu kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanı (eski ismi-yle Teftiş Kurulu Başkanı) Hüseyin Acır da görevden alındı. Acır’ın yerine Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığı’na İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın kardeşi Atıf Ala’nın görevlendirileceği belirtiliyor. Atıf Ala’nın ismi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın “fişleme” yaptığı iddialarında da geçmişti. MEB’nda fişlenen isimlerin tasfiye edildiği ortaya çıkmıştı. Atıf Ala, İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın kardeşi ve Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürlüğünde Öğrenci İşleri ve Sosyal Etkinlikler Grup Başkanı olarak görev yapıyor.

502 kişilik 4+4+4 davasının ilk duruşması görüldü - 13 Ocak 2014

28 – 29 Mart 2012�de KESK’in çağrısıyla 4+4+4 Yasası’na karşı yapılan yürüyüşe polis saldırmış, yürüyüşe katılan 502 kişi hakkında dava açılmıştı. Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki davanın ilk duruşması Ankara’da görüldü. KESK’in çağrıcılığı ile 28–29 Mart 2012 tarihlerinde Ankara Kızılay’da, 4+4+4 yasasına karşı kitlesel bir basın açıklaması yapılmak istenmiş ancak polis ülkenin dört bir yanından gelen binlerce emekçiye tazyikli su ve gaz bombalarıyla saldırmıştı. Saldırının ardından, aralarında KESK, TMMOB, DİSK ile çok sayıda demokratik kitle örgütü ve siyasi parti yöneticisinin de aralarında bulunduğu 502 kişiye “2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na aykırılık”, “Kamu görevlilerine cebir ve şiddet kullanmak”, “Kamu ve özel mallara zarar vermek” suçlarından dava açılmıştı. Ayrıca iddianamede eyleme destek verdikleri için 19 CHP ve 4 BDP milletvekili hakkında soruşturma açılmıştı. Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın duruşması, salon yetersizliği

nedeniyle Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu’na alındı. Cumhuriyet’in haberine göre aralarında KESK Genel Başkanı Lami Özgen, KESK yöneticileri İsmail Hakkı Tombul ve Akman Şimşek ile Eğitim-Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız’ın da aralarında bulunduğu 17 kişi “sanık” sıfatıyla mahkemeye katıldı. Eğitim-Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız, savunmasında 4+4+4 yasasının bilimsel eğitim getirmediğini aksine eğitimi gericileştirdiğini, binlerce eme-kçinin bu yüzden eylem yapmak istediğini ancak polisin demokratik eylem hakkına saldırdığını söyledi. Yıldız ayrıca Siirt’te intihar eden 14 yaşındaki çocuk gelin Kader Erten’i örnek vererek 4+4+4 yasasının çocuk gelinlerin çoğaldığını ve binlerce kız öğrencinin okulu bıraktığını belirtti. KESK MYK üyesi Akman Şimşek ise savunmasında eyleme katılan binlerce kişiye şiddet uygulayan polisler hakkında dava açılmadığını belirterek, “Bu dava ile bize kumpas kuruldu” dedi. Dava önümüzdeki günlerde devam edecek ve 502 kişi parça parça duruşmaya gelip savunma yapacak.

Dekandan öğretim üyelerinin özgürlüğüne tehdit - 14 Ocak 2014

Marmara Üniversitesi’nde öğretim üyelerinin kurul kararıyla 1 senelik uzatılan görev süreler-ini, dekan keyfi bir şekilde 6 aylık uzattı. Eğitim Sen Üniversiteler Şubesi olayı bilimsel özgürlüğe açık tehdit olarak değerlendirdi.Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Fakültesi Dekanı Yusuf Devran’ın 8 öğretim elemanının görev süresini keyfi biçimde 6 ay uzattı. Önces-inde de Rektör Zafer Gül önce Eğitim Sen 6 Nolu İstanbul Üniversiteler şubesi yöneticisinin görev süresini aynı keyfilikle uzatmıştı.Eğitim Sen 6 Nolu İstanbul Üniversiteler Şubesi, görev süreleri yıllar boyunca ilgili kurul kararları doğrultusunda birer sene uzatılan öğretim elemanlarının görev sürelerinin, hem hukuki mevzuata ve içtihada hem de akademik teamüle aykırı bir şekilde 6 ay uzatılmasını eleştirerek bilimsel özgürlüğe açık bir tehdit olduğunu söyledi.Bir açıklama yayımlayan Üniversiteler Şubesi, “Her türlü mobbing, baskı, sürgün, soruşturma ve hukuksuzluk karşısında yılmayacağız, direneceğiz, emekten ve demokrasiden yana tavrımızı sürdüreceğiz” dedi.Eğitim Sen üyeleri baskıyla ve hukuksuzlukla karşı karşıya kalan tüm öğrenciler, öğretim elemanları ve üniversite çalışanları ile dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

Okul müdürlüğü atamasında mülakat sistemi yargıdan döndü - 13 Ocak 2014

MEB’in mülakatla atama yöntemi yargıdan döndü. Okul müdürlüğü için 87 puan alarak mül-akata giren Şemsettin Sungur, sözlü sınavda başarısız sayıldı. Bunun üzerine mülakat sistemini yargıya taşıdı. Mahkeme, sınav komisyonu raporlarının objektiflikten uzak olduğunu belirterek mülakatla yapılan atamanın yürütmesini durdurdu. Zaman’ın haberine göre, Milli Eğitim Bakanlığı’nın mülakatla atama yöntemi yargıdan döndü. Şemsettin Sungur, Sivas’ta okul müdürlüğü için yazılı sınavdan 87 puan alarak başarılı olduktan sonra girdiği sözlü sınavda 53 puanla başarısız sayıldı. Sungur, haksızlık yapıldığı gerekçesiyle mülakat sistemini yargıya taşıdı. Sivas İdare Mahkemesi, mülakatla yapılan atamanın yürütmesini durdurdu. Mahkeme, sınav komisyonunun düzenlediği rapor ve tutanakların objektif değerlendirme yapmaya imkân sunacak nitelikte olmadığını belirtti. Mahkeme, 19 Aralık 2013’te aldığı kararda yürütmeyi durdurmanın sebebi şöyle açıklandı: Mülakat komisyonu üyelerinin her biri tarafından değerlendirilerek tutanağa bağlanmış soruların ve davacı tarafından verilen yanıtların neler olduğunun, bu yanıtlara komisyon üyelerince takdir edilen notun gerekçeleriyle ortaya

konulmamış olmasından dolayı davacıya mülakat sınavında 53,0156 puan verme işleminde hukuka aykırılık bulunmaktadır.”Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) önceki gün ‘sözlü’ sınavla 129 uzman yardımcısı alacağını duyurmuştu.

Özelleştirmeleri ve IMF’yi eleştiren Eğitim Sen üyesine sürgün - 15 Ocak 2014

İstanbul Bağcılar Barbaros Anadolu Lisesi Coğrafya Öğretmeni Osman Topaklı, hakkında başlatılan soruşturma sürerken sürgün edildi. Soruşturma neticesinde sınıfta siyaset yaptığı, özelleştirmeleri ve IMF’yi eleştirdiği iddiaları sürgüne dayanak gösterildi. Eğitim Sen iş yeri temsilcisi olan Osman Topaklı, ek ders ücretlerinin hesaplanmasında hata olduğunu belirtmesi, sınıfta ders saatlerinde idarenin öğrencilerin üzerini aratmasına izin vermemesi, okula alınan sıralarda üretim hatası olduğunu fark etmesi üzerine yaptığı itirazlar nedeniyle okul yönetimi ile arası açıldı.Şikayet üzerine 2013 Haziran ayında Topaklı hakkında soruşturma başlatıldı. Aradan aylar sonra soruşturma gereği Valilik kararnamesi ile Osman Topaklı, Başakşehir Ticaret Meslek Lisesi’ne sürgün edildi. Topaklı, devam eden soruşturmayla ilgili Bağcılar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne savunma verdi. Topaklı, verdiği savunmada suçlamaların mesnetsiz olduğunu ve her türlü faaliyetinin öğretmenlik görev sınırları çerçevesinde olduğunu belirtti. Eğitim Sen’li Topaklı’nın savunmasına verilen yanıtta; ‘derslerde siyasi konuşmalar yapmak, özellleştirmeleri ve IMF’yi eleştirmek’ nedeniyle Valiliğin oluru ile verilen 1 yıl kademe ilerleme cezası sürgüne gerekçe gösterildi. Topaklı, sürgünün ardından 15 kilometre uzaklıktaki yeni okulunda göreve başladı.

Sürgüne dayanak olan suçlamalar:

Derslerde siyasi konuşmalar yapmak, derste yakasına mensubu olduğu sendikanın amblemini takıp sendikalar hakkında konuşmak, devletin birlik ve bütünlüğünü zedeleyen, devletin gücünü zayıf göstermeye çalışan konuşmalar yapmak, hükümetin icraatları ile ilgili olarak (özelleştirmeyi kastederek; memletin satıldığı, IMF borç meselesi ve MHRS sistemi ile ilgili) konuşmalar yapmak, kılık kıyafet konusunda öğrenciler arasında ayrımcılık yapmak.

Gazi Üniversitesi’nde eleştiriye tahammül yok - 16 Ocak 2014

Gazi Üniversitesi’nde, rektörlüğün emriyle gerici dönüşümlere tabi tutulan projeleri eleştiren Araştırma Görevlisi Tahir Çalgüner’e soruşturma açıldı. Daha önce de yöneticiler hakkında mobbing davası açan Çalgüner, Rektör ve Dekan hakkında suç duyurusunda bulundu. Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü araştırma görevlilerinden Tahir Çalgüner hakkında soruşturma açıldı. Rektörlüğün 12 Aralık 2013 tarihli talebine dayanılarak açılan soruşturmayla ilgili önceki gün savunmasını yapan Çalgüner, savcılığa da suç duyurusunda bulundu. Çalgüner, dava dilekçesinde soruşturmanın somut bir nedene dayanmadığını ve kendisine mobbing uygulandığını söyledi. Çalgüner Gazi Üniversitesi tarafından hazırlıkları sürdürülen Ankara Ulaşım Ana Planı’na ilişkin bilimsel değerlendirmeleri nedeniyle rektörlüğün hedefi haline gelmişti. Çalgüner, şehir ve bölge planlamacısı akademisyen olarak, plana ilişkin eleştirilerde bulunuyordu. Soruşturmacı olarak atanan Yrd. Doç. Dr. Yusuf Usta, 3 Ocak’ta Çalgüner’e bildirimde bulunarak, 13 Ocak’ta savunma yapmasını istedi. Usta da Ankara Ulaşım Ana Planı’nı hazırlayan akademisyenler arasında bulunuyor. Çalgüner’e yapılan bildirimde soruşturma nedeni olarak ise “mesaiye geç

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ

geldiğiniz ya da gelmediğiniz ve verilen işi zamanında gelmediğiniz için yapmadığınız iddiasıyla hakkınızda disiplin soruşturması başlatılmıştır” ifadeleri yer aldı. Savunmasını yapan Çalgüner, soruşturma nedeni olarak gösterilen gerekçelerin muğlâk olduğuna ve bir soruna ya da olguya dayanmadığına dikkat çekti. Bu nedenle detaylı savunma yapamadığını söyleyen Çalgüner, “Yeteri kadar inceleme ve değerlendirme yapılmadan kaleme alınan ve ‘psikolojik taciz’ amaçlı olarak gördüğüm ‘soruşturma’ yazınıza ilişkin; başta mevcut belgelerin güvenliği ve sonra da şahitlerin ifade güvenliği açısından, sözkonusu bu son idari tasarrufunuz da dahil, diğer belge ve bilgiler de adli yargıya tarafımdan intikal ettirilmiş ve hukuki süreç başlatılmıştır” dedi. Çalgüner ayrıca, hakkında açılan soruşturmayla ilgili savcılığa suç duyuru-sunda bulundu. Gazi Üniversitesi Rektörü Süleyman Büyükberber ile Mimarlık Fakültesi Dekan Vekili Mahmut Özbay hakkında yapılan suç duyurusunda, soruşturma evrakının ve sicil belgesinin rektörlük makamından delil güvenliği açısından istenmesini talep eden Çalgüner, “mobbing-görevi kötüye kullanma, garezli davranış” nedeniyle de kamu davası açılmasını istedi. Soruşturmanın, 2010 yılında Asliye Hukuk Mahkemesi’nde idareciler aleyhine açtığı mobbing tazminat davasının kurumsallaşmış bir devamı olduğunu söyleyen Çalgüner, söz konusu davanın devam ettiği bilgisini verdi. Dava nedeniyle yapılan bilirkişi incelemesinde, Çalgüner’e mobbing uygulandığı belirtilmişti. Suç duyurusunda, buna rağmen üç yıldır sonuç alınamadığını vurgulayan Çalgüner, üniversite yönetiminin mahkemeye belgeleri göndermediğini, gönderse bile eksik gönderdiğini kaydetti. Çalgüner dava dilekçesinde, açılan bu yeni soruşturmanın kasıtlı olduğuna ve hakkında “sorunlu kişi” imajı ve algısı yaratmaya yönelik olduğuna dikkat çekti. Gazi Üniversitesi yönetimi, geçtiğimiz yılın Eylül ayında Mima-rlar Odası Ankara Şube Başkanı Ali Hakkan’ın sözleşmesini yenilemeyerek, eleştirilere tahammülsüzlüğünü göstermişti. Gazi Üniversitesi’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak derslere giren Hakkan’ın, özleşmesinin Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin Gazi Üniversitesi’nin bilimsellikten uzak yaklaşımlarını eleştirmesi nedeniyle yenilenmediği iddia edilmişti. Oda tarafından yapılan açıklamada, Gazi Üniversitesi’nin giderek bilimden uzaklaştığına dikkat çekilerek, “Üniversite yönetimi siyasallaşmıştır. Gazi Üniversitesi, yürüttüğümüz kent mücadelesinde, her yerde bir şekliyle karşımıza çıktı. AOÇ arazisinin hülle yolu ile devrinde de karşımızdaydı, Selçuklu Cephesi diye Mimarlık Fakültesi’nde ilk uygulamaları yapan da Gazi Üniversitesi’ydi. Kilise maketlerinin parçalandığı, Mimarlar Odası’nın açıklama yaptığı, mimarlık öğrencileriyle beraber tepki koyduğu süreçte de Gazi Üniversitesi karşımıza çıktı. Bugün Gazi Üniversitesi, hükümetin genel mimarlık ve kentsel politikalarının aklayıcısı durumunda olan bir üniversite haline gelmiştir” denmişti.

Lisede müdür polis el ele - 17 Ocak 2014

Rüştü Uzel Lisesi’nde müdür, öğrencileri okuldan atmakla tehdit ederken, polis okula gelerek öğrencilerin yazdığı yazıların fotoğraflarını çekiyor.16 Ocak’ta Rüştü Uzel Kız Teknik ve Anadolu Meslek Lisesi’ne resmi ve sivil polisler geldi. Okula giren polisler okulun çeşitli yerl-erine yapılan Liseli Genç Umut yazılamalarının fotoğraflarını çekti. “Gericiliğe, cinsiyetçiliğe, piyasacılığa RED”, “Yaşasın demokratik lise mücadelemiz” gibi birçok yazılamanın fotoğrafını çeken polisler daha sonra okuldan ayrıldılar. Polisle işbirliğine girişen okul yönetimi ise liseli-ler üzerindeki baskısını her geçen gün arttırıyor. Baskının dozunu her geçen gün arttıran okul yönetimi liselileri okuldan atma tehdit ediyor.

E. MÜCADELE SÜRÜYOR: EĞİTİM SİSTEMİNİN MAĞDURU DEĞİL EĞİTİM HAKKI MÜCADELESİNİN ÖZNESİYİZ

DTCF Dekanlık işgaline 38 yıl hapis istemi - 2 Ocak 2014

26 Kasım’da YÖK’ün kuruluşunu protesto etmek amacıyla Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde (DTCF) Dekanlık odasını işgal eden 9 üniversiteliye aralarında “terör örgütü üyeliği” de olan 6 farklı suç iddiasıyla dava açıldı. İddianamede üniversiteliler hakkında 38 yıla kadar hapis cezası istendi.

Marmara Üniversitesi’ndeki saldırılar kınandı - 10 Ocak 2014

Marmara Üniversitesi’nde özellikle sınav dönemlerinde öğrencilere yönelik artan faşist saldırılar kınandı. Eğitim Dayanışması ve Üniversite Dayanışma Platformu basın açıklaması yayımladı.Eğitim Dayanışması ve Üniversite Dayanışma Platformu Marmara Üniversitesi’nde öğrencilere yönelik gerçekleşen saldırıları kınayan bir basın açıklaması yayımladı. Platform açıklamada, 90’lı yıllardan bu yana Marmara Üniversitesi’nde öğrencilerin hak taleplerini sindirmeye yönelik saldırıların yapıldığını hatırlattı. Kasım ayında ise sadece 1 haftada satırlı ve bıçaklı üç farklı saldırının gerçekleştiğine değinen Platform, bu saldırıların tesadüf olmadığını, üniversite yerleşkesinde farklı fikirlerin var olmasına izin vermeyen anlayışın ürünü olduğunu vurguladı. Bu saldırıların son bulması için ellerinden gelen desteği verecekler-ini açıklayan Platform üniversitenin alacağı tutumun takipçisi olacaklarını belirtti.

Roboski’yi protesto eden öğrencilere soruşturma - 10 Ocak 2014

İnönü Üniversitesi’nde Roboski katliamının yıl dönümüne ilişkin düzenlenen etkinliğe katılan 44 öğrenci hakkında soruşturma başlatılırken, ifade için emniyete giden öğrencilere ajanlık dayatıldığı iddia edildi. Malatya İnönü Üniversitesi (İÜ) öğrencileri tarafından Roboski katliamının yıl dönümüne ilişkin 27 Aralık 2013 tarihinde kampus içinde düzenlenen anma etkinliğine ilişkin 44 öğrenci hakkında Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. Haklarında soruşturma başlatılan öğrencilerden Nuri Akman, 7 Ocak günü üniversit-eye gelen siyasi şube polisleri tarafından kendilerine bir liste verildiğini ve verilen listede adı geçenlerin emniyete gelerek ifade vermeleri gerektiğini bildirdiğini söyledi. Tebligatta Roboski katliamına ilişkin düzenlenen etkinliğin “KCK talimatı” ile yapıldığının iddia edildiğinin belirtildiğini aktaran Akman, “Kampüse gelen polis ayaküstü tebligatları bize verdi. Emniyete gittiğimizde 7 saat bizi beklettiler. İfadeleri alınan bazı arkadaşlarımız ailelerine haber vermek ile tehdit edilmiş. Bize ajanlık teklifinde bulundular” dedi. Soruşturma konusundan çok Malatya İnönü Üniversitesi Özgür Öğrenci Derneği’ne gitmemeleri konusunda kendilerine telkinde bulunulduğunu dile getiren Akman, “Bize ‘Derneğe giderseniz sizi dağa gönderirler. Bizlerde sizi rahat bırakmayız’ dediler. İfade için emniyete giden öğrencilere bu şekilde psikolojik baskı uyguladılar” dedi.

‘Ahmet Sani Gezici Lisesi yıkılamaz’ - 10 Ocak 2014

Acıbadem’deki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin yıkılmaması talebiyle Acıbadem Dayanışması’nın çağrısıyla İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yürüyüş düzenlendi. Acıbadem Dayanışması’nın düzenlediği, öğrenci, veli ve Acıbademlilerin katıldığı yürüyüşte, “Mahal-leme, parkıma, okuluma dokunma” pankartı taşındı. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünde basın açıklaması liseliler tarafından yapıldı. Basın açıklamasında, Ahmet Sani Gezi Lisesi öğrencileri olarak böyle bir talepleri olmadığını belirten liseliler 4+4+4 eğitim sistemi ile beraber başlayan dönüşümlere dikkat çekti: “Ülkemizde iktidar eliyle daha önce uygulamaya konulan 4+4+4 eğitim sistemi ile birçok okul İmam Hatip yapılmış ve kampanyalar düzenlenmişti. Bütün bunlara rağmen bu okullar boş kaldı, bu okulların öğrencilerine ve öğretmenlerine eziyet çektirildi. Sağlıksız şartlarda ve kalabalık sınıflarda eğitim dayatıldı. Okulumuz da ise öğretmenlerimizin bizlere bilgi vermeleri baskı yoluyla engellendi. Bu baskı okul yönetiminin bu dönüşümleri kabul etmeyecek öğrencilerden korktuğunun göstergesidir. Bizler öğrencisi, öğretmeni, velisi ve Acıbadem halkı olarak bu gerici dönüşümü kabul etmiyoruz! Okulumuza ve yaşam alanımıza sahip çıkıyoruz. Mücadelemize sonuna kadar devam edeceğimizi ilan ediyoruz! Bu gerici dönüşümü kabul etmediklerini belirten öğrenciler ve Acıbadem halkı, açıklamalarını “Okulumuza ve yaşam alanımıza sahip çıkıyoruz. Mücadelemize sonuna kadar devam edeceğimizi ilan ediyoruz” diyerek bitirdi. Açıklamanın ardından veli, öğrenci ve Acıbadem Dayanışması’ndan temsilciler Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Ferşat Ayar ile görüştü. Okulun yıkılacağı bilgisini doğrulayan Ayar, yıkımdan sonra okul yerine ne yapılacağı konusunda bilgileri olmadığını söyledi. Okulun yıkılmasıyla beraber 1200 öğrenci, semtleri dışında okullara gitmek zorunda kalacak.

İzmir’de ’81 ile 81 kitap’ kampanyası protesto edildi – 12 Ocak 2014

Çiğli Kaymakamlığı’nın başlattığı ve ’81 ile 81 kitap’ sloganıyla yola çıkan proje kapsamında gericilik ve cinsiyetçilik çocuk kitaplarına girdi. Eğitim-Sen 2 No’lu Şube’nin çağrısıyla bir araya gelen Çiğli halkı, Çiğli Kaymakamlığı’nın dağıttığı ’81 ile 81 kitap’ projesi kapsamında çocuk kitaplarında yer alan cinsiyetçi ve gerici ifadeleri Çiğli Kaymakamlığı önünde protesto etti. Basın açıklamasına Halkevleri, ÖVDER İzmir Şube ve CHP Çiğli İlçe Örgütü destek verdi.‘Okullarımızda bilimsel istiyoruz’, ‘Gerici-Cinsiyetçi eğitim istemiyoruz’ dövizlerinin taşındığı basın açıklamasında ‘Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek’, ‘Kay-makam istifa’, ‘Bu daha başlangıç mücadeleye devam’ sloganları atıldı. Basın açıklamasını Eğitim-Sen 2 No’lu Şube Başkanı Mustafa Beyazbal okudu. İlkokul ve ortaokul öğrencilerine dağıtılan kitapların yasa ve yönetmeliklere aykırı olduğunu, ayrıca pedogojik açıdan uygun ifadelerin yer almadığını belirten Beyazbal, hukuki sürecin başladığını aktardı. Kitapların toplanması ve bu projeye son verilmesi talebini ileten Beyazbal, parasız, bilimsel ve eşit eğitim için mücadelenin devam edeceğini ifade etti. Tek tek kitaplardaki cinsiyetçi ve gerici ifadeler deşifre edildi. Üçüncü sınıf öğrencilerine gönderilen 'Mestik Hanım' isimli kitapta evlenmek için kendini en az dövecek ‘koca’ arayan bir kadın üzerinden kadına yönelik şiddet olumlan-makta ve meşru hale getirilmeye çalışılmaktadır. Dördüncü sınıflara gönderilen 'İbretlik Hikâyeler' serisinde 'Kolay Kazanç' adlı kitapta ise hikaye Risale-i Nur’dan birebir alınmıştır. ‘Allah nasıl yaratıyor’ isimli kitapta ise Said-i Nursi’nin sözleri birebir alıntılanarak aktarılmıştır. Tüm bu örnekler göz önünde bulundurulduğunda projenin kitap okuma

alışkanlığının arttırılması yönünde bir adım olmadığı ifade edilerek, AKP’nin tek tip bir nesil yaratma çabasının bir ürünü olduğu ifade edilmiştir. Basın açıklamasına katılan CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel ise AKP’nin cinsiyetçi ve gerici uygulamalarına önce İzmir’de kızlı-erkekli yurtlardan başladığını belirterek ‘Şimdi de karşı devrim projesinin bir ayağını İzmir’de başlatmışlar, buna hiç bir zaman izin vermeyeceğiz’ diyerek bir açıklama yaptı. Bu kitapları dağıtan kaymakamın gerici ve yobaz iktidarın kaymakamı olduğunu belirten Yüksel, ‘Bu proje için Milli Eğitim Müdürlüğü’nü ve Valiliği derhal göreve çağırıyoruz. Bu kaymakamın açığa alınıp soruşturmaya tabi tutulması gerekiyor’ dedi.

Eğitim Sen: ‘Türkiye çocuk gelinler utancından kurtulmalıdır’ - 14 Ocak 2014

Eğitim Sen, 12’sinde evlenen, 13`ünde doğuran, 14’ünde ise yaşamını kaybeden “çocuk gelin” Kader Erten’le ilgili bir açıklama yayımladı. Eğitim Sen, 12’sinde evlenen, 13’ünde doğuran, 14’ünde ise yaşamını kaybeden, Siirt’in Pervari ilçesi Düğümcüler Köyü’ndeki evinde silahla vurulmuş halde bulunan “çocuk gelin” Kader Erten ve Türkiye’deki çocuk gelin sorunuyla ilgili bir açıklama yayımladı. Açıklamada, Türkiye’de AKP iktidarının teşvikiyle çocuk gelin sayısının 181 binin üzerine çıktığı vurgulandı. Eğitim Sen, eğitimdeki 4+4+4 dayatmasıyla çocuk gelinler sorununun daha da derinleştiğini ve kız çocukların evlenmesi için yönetmelik değişikliği yapanların Kader’in ölümünden sorumlu olduğunu da belirtti.

Acıbadem Dayanışması: “Mesele sadece okul değil” - 16 Ocak 2014

Acıbadem Dayanışması Okulu için mücadeleye devam ediyor. Neredeyse her gün yürüyen forum okullarının taşınmasını istemiyor. Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin Fikirtepe’ye taşınmasını istemeyen Acıbadem Dayanışması 16 Ocak günü öğrenci, veli, mahalleli sokaktaydı. Lisenin önünde buluşan Acıbademliler, okulun önünde dilek feneri uçurduktan sonra yürüyüşe geçti. Mahallenin ara sokaklarında dolaşarak lisenin taşınmasını protesto edenler, çevredekileri de desteğe çağırdı. Yürüyüşe, yakın bir zamanda imam hatibe dönüştürülmüş Özdemiroğlu Orta-okulu önünde basın açıklaması okunarak son verildi. Basın açıklamasında okullarının kız meslek lisesi olmaya uygun değil denilerek taşındığını ifade eden Dayanışma okulun çok kısa birt süre önce tadilat geçirdiğini hatırlattı. Mesele sadece okul değil diyen Dayanışma, bunun mahallelerin kimliğini ve yapısını dönüştürmeye yönelik birer hamle olduğunu belirtti. Eylem-lerine devam edeceklerini ilan ederek basın açıklamasını sonlandırdılar.

Evlenen öğrenciye burs soru önergesine yanıt - 20 Ocak 2014

BDP’li vekil evlenen 3000 öğrenciye sağlanacağı duyurulan yurt ve burs desteği ile ilgili soru önergesi verdi. Bakan yanıtladı: ‘Daha kanuni düzenleme yapmadık ki’ Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç soru önergesine verdiği yanıtta, “henüz” kanuni düzenleme yapılmadığını dolayısıyla yurtlarda kalan evli öğrenciler arasında henüz borçları silinen kimse olmadığını söyledi. Oysa BDP Batman Milletvekili Ayla Akat’ın soruları kanuni düzenleme yapıldığını varsaymıyordu ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın açıklamaları üzerine sorulmuştu. Soru önergesinde, açıklamaya dayanak teşkil eden karar gerekçesi ve seçilecek 3000 kişinin hangi kriterlee göre değerlendirileceği ve çocuk gelinlerin de yer aldığı 6 soru içeriyordu. Bakanlığın yanıtı ise 6 soruya sadece 3 cümle ile verildi.

Liseliler “Tayyipsiz ülke özgür lise” için Kadıköy’de buluştu - 23 Ocak 2014

Liseliler AKP’nin gerici, piyasacı eğitimine, savaş çığırtkanlığına, zammına, zulmüne, yolsuzluğuna “Reddet” demek için Kadıköy’de toplandı. Liseli Genç Umut’un Türkiye’nin dört bir yanında dönem başından beri yürüttüğü ”Tayyipsiz ülke, özgür lise için ‘Reddet” kampanyası kapsamında yapılan eylemde liseliler Kadıköy Boğa’dan İskele’ye kadar yürüdü. Eyleme liselerinin yerine alışveriş merkezi yapılması planlanan Şişli Endüstri Meslek Lisesi öğrencileri, yıkılıp İmam Hatip yurdu yapılmaya çalışılan Ahmet Sani Gezici Lisesi öğrencileri, okullarının rant alanı olmaması için direnen Şişli E.M.L. Öğrenci Dayanışması ve birçok farklı liseden liseliler katıldı. Boğa’da başlayan yürüyüş Haldun Taner Sahnesi önünde bir süre durdu. Tiyatrodan “Diren Berkin Liseliler Seninle” ve “Berkin Elvan Onurumuzdur” pankartları sallandırıldı. Liseliler burada bir süre oturma eylemi gerçekleştirdi. Eylemin sonuna doğru liseliler, Tayyip Erdoğan’a karne verdi. Erdoğan liselilerin elinden sömürü, hırsızlık, yolsuzluk, serserilik, sansürcülük ve diktatörlükte “Takdirname” aldı. Liseliler bozuk eğitim sisteminin verdiği karneyi reddetti ve kendi gerçek karnelerini verdiler. Yaratıcılık, direniş, cesaret, adalet gibi kategorilerde liseliler kendilerine “Takdirname” verdi. Her liseden öğrenci konuşma yaptı. Konuşmaların ardından müzik dinletisi başladı. Eylem şarkılarla son buldu.

Bakana karne, başbakana tasdikname: “Tayyipsiz ülke, özgür bir lise” - 24 Ocak 2014

AKP’nin gerici, piyasacı, baskıcı, cinsiyetçi eğitimine, savaş çığırtkanlığına, yolsuzlukları ve hırsızlıklarına “red” diyen Liseli Genç Umut üyeleri İstanbul Kadıköy’den sonra Ankara’da da sokağa çıktı. Konur Sokak’ta bir araya gelen liseliler trampet, davul ve darbukalar eşliğinde Milli Eğitim Bakanlığı’na yürüdü.“Ampul Tayyip” şarkıları, sloganlar ve konuşmalar ile oldukça coşkulu geçen eylemde liseliler sokaktaki Ankaralının da alkışlarla sloganlarla desteğini aldı. Genç Umut eyleminde özellikle Haziran İsyanı’nda direniş alanlarında barikat-larda boy gösteren liselilerin katılımı da dikkat çekti. Bakanlık bahçesine gelindikten sonra ilk olarak Nabi Avcı’nın karnesi ve Tayyip Erdoğan’ın tasdiknamesi sunuldu. Liseliler Avcı’ya gericilik, piyasacılık, cinsiyetçilik, niteliksiz eğitim, paralı eğitim, bilim dışı müfredat ve öğrenci düşmanlığı derslerinden 5 tam not verdi. Tayyip Erdoğan’ın tasdiknamesinde ise “Başbakan Tayyip Erdoğan’ın hırsızlık, yalan, zorbalık davranışlarının insanlık onuruna yakışmadığı görülmüş ve ülkeden atılmasına karar verilmiştir” ifadeleri yer aldı. Liseliler, yaptıkları basın açıklamasında ise 12 yıllık AKP iktidarının dindar, kindar, itaatkar nesil hayal-lerinin tam anlamıyla suya düştüğü belirtildi.“Biat ederken hayal ettiği bizler, hükümet istifa talepleriyle birlikte kent meydanlarında, barikatların ardında yükselen halk muhalefetinin özneleriyiz” diyen liseliler, rant kavgasına tutuşmuş AKP-Cemaat koalisyonuna meydan okuduklarını ilan etti. Genç Umut üyeleri, eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim hakkını eller-inden alan, eğitimi niteliksizleştiren ve piyasalaştıran, eli kanlı çetelerle işbirliği yaparak halkları savaşır hale getiren, kadınların hayatlarına müdahale eden, Gezi direnişçileri için vur emrini veren ve 14 yaşındaki Berkin Elvan’ın vurulmasının sorumlusu olan Tayyip Erdoğan’ı reddettiklerini ilan etti. Basın açıklamasının ardından bakanlık önünde başlayan şarkılar ve sloganlar, eylemin başladığı İnsan Hakları Anıtı’nda çok sayıda Ankaralının da desteğiyle coşkulu bir biçimde son buldu.

Berkin’in babası Sami Elvan: ‘Karneye değil sağlık raporlarına bakıyoruz’ - 24 Ocak 2014

Okulların karne gününde, Berkin Elvan’ın 223 gündür uyuduğu Okmeydanı Hastanesi önünde bir basın açıklaması düzenlendi. Eğitim Dayanışması’nın çağrısı ile gerçekleşen basın açıklamasına KESK, DİSK, TMMOB, TTB, Türk İş yöneticileri ve Eğitim Dayanışması bileşenleri katıldı. Basın metni KESK MYK üyesi Ali Kılıç tarafından okundu.

“Diren Berkin seninleyiz” yazılı pankart açılırken “Uyan Berkin emekçiler seninle” sloganları atıldı. Açıklamada, Gezi Direnişi’nde polis saldırısıyla yaralanan ve hayatını kaybeden kim-senin failinin yargılanmamış olduğuna dikkat çekilirken 223 gündür yaşam mücadelesi veren Berkin’i vuranların da ortaya çıkarılmadığı vurgulandı. Açıklamadan sonra bir konuşma yapan baba Sami Elvan ise oğlunun olaydan bir gün önce Fuat Soylu İlköğretim Okulu’ndan mezun olduğunu söyledi. Yoğun bakımda 223 gündür tedavi gören oğlunun, vurulmasa 9�uncu sınıf öğrencisi olacağını ve bugün eve karne getireceğini söyleyen Sami Elvan devam etti: Biz karne değil, sağlık raporlarına bakıyoruz. Çocuğun ateşi var mı ona bakıyoruz. Acaba bugün durumu nasıl diye yoğun bakımdan çıkan doktor, hemşireyi gözlüyoruz. Ağızlarından çıkacak kelimeye bakıyoruz. Neden bize bunu yaşatıyorlar. Sadece isyanımız ona. Bu çocuğun suçu, günahı neydi. Sokağa çıkmak mıydı? Sokağa çıkanın kafasına biber gazı mı sıkıyorsun. Silah mı sıkıyorsun. Acaba Alevi olduğu için mi, yoksa Okmeydanı’nda yaşadığı için mi? Neden bu çocuk yoğun bakımda yatıyor. Birileri bize bunun hesabını vermek zorunda. Çocuğumun hala katili yok. Nerede bu insan. Kim vurdu? Yoksa gaz fişeğini birileri uzaydan mı attı? Niçin bizim çocuğumuzu vurdular. Suçluların bulunup, yargılanmasını istiyoruz.”Alınteri okurlarından Zarife Çamalan da Ethem Sarısülük’ün arkadaşları ve çevresi tarafından anlatılarak hazırlanan “Halkın yoldaşı Ethem Sarısülük” isimli kitabını Berkin Elvan adına hediye etti. Eyleme katılanlar daha sonra KESK davasını takip etmek için İstanbul Adliyesi’ne geçti.

Eskişehir’de liseliler: ‘Geçer notun yok Tayyip sınıfta kaldın’ - 24 Ocak 2014

Eskişehir Liseli Genç Umut, bir öğretim döneminin ardından AKP’ye karnesini verdi. Kanatlı AVM önünde buluşan öğrenciler “Tayyip’siz ülke, özgür lise” taleplerini dile getirdi. AKP’nin liselerde kurduğu tahakküme red demek için sokağa çıkan liseliler, 15 yaşında kafasından vuru-lan Berkin Elvan’ı unutmadı. Eylemde ayrıca 3 Şubat’ta Kayseri’de yapılacak olan Ali İsmail Korkmaz davası için çağrı yapıldı. Adalar Migros önüne yürüyen liseliler basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasında, “Eşit, parasız, bilimsel eğitim hakkımızı elimizden alan gerici, bilim dışı müfredatlarla eğitimi niteliksizleştiren, eli kanlı çetelerle işbirliği yaparak, cep harçlıklarımızla mühimmat alan, kayıt, aidat diyerek eğitimi piyasacılaştıran AKP’ye ‘red’ diyoruz. Gezi direnişinde polislere ‘vur’ emrini veren Tayyip Erdoğan’ı ülkemizde istemiyoruz. AKP’den hesabı gençlik soracak” denildi. Basın açıklaması sonrasında AKP’ye karnesini veren liseliler, “Tayyip’i sınıfta bıraktık” dediler.

Eğitim Hakkı Meclisi: ‘Halkın parasını özel okullara peşkeş çektirmeyeceğiz’ - 24 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Başbakan Tayyip Erdoğan’a dershaneler ile ilgili bir yasa taslağı sundu. Sunduğu taslakta özel okula dönüşecek dershanelere öğrenci başına 3-4 bin lira

para verileceğinin yer aldığını söyledi. Bunun üzerine “Halkın parasını özel okullara peşkeş çektirmeyeceğiz” diyen Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisi İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde eylem yaptı. Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisi üyeleri, Sultanahmet Meydanı’nda bir araya geldi. Meclis, “Özel okullara öğrenci başına 3-4 bin lira vereceklermiş! Halkın parasını özel okullara peşkeş çektirmeyeceğiz” pankartı ile İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yürüdü. İl Milli Eğitim Müdürlüğü önü gelindiğinde Eğitim Hakkı Meclisi adına Halkevleri 1. Bölge Temsilcisi Hasan Pulat basın açıklaması yaptı. Dershanelere özel okul diyerek bütün imkan ve olanaklar sunulduğunu, halkın ödediği vergilerin özel okul sahiplerine peşkeş çekilmek istendiğini belirten Pulat, açıklamasında “En son Nabi Avcı, Başbakan’a sunduğu taslakta özel okula dönüşecek dershanelere öğrenci başına 3-4 bin lira para verileceğinin yer aldığını söyledi. Soruyoruz: Siz kimin parasını kime veriyorsunuz? Cebimizden alınterimizden aldıklarınızı özel okul sahiplerine hangi hakla verirsiniz? Eğitime ayrılan bütçenin çok büyük bir bölümü halkın alınteridir. Artık yeter! Talanınızdan, yalanınızdan, gericiliğinizden, zorbalığınızdan bıktık. Sizin politikalarınız yüzünden atanamadığı için intihar eden onlarca öğretmeni, okulun temizliğini yaparken çatıdan düşen velileri, okullarda can veren öğrencileri unutmadık” dedi. Pulat açıklamasının sonunda ise “Bizler parasız, bilimsel, anadilde eğitim istiyoruz, bunun için mücadele ediyoruz. Eğitimde özel okullara değil, kamusal eğitime bütçe istiyoruz. Öğrenci başına özel okullara paraları akıtacağınıza okullarımıza kaynak ayırın” diyerek hırsızlığa, talana karşı herkesi haklarına sahip çıkmaya mücadeleye çağırdı.

Acıbademliler karne günü okullarına sahip çıktı - 24 Ocak 2014

Acıbadem Caddesi üzerindeki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin geri dönmemek üzere ismi de değiştirilerek Fikirtepe’ye taşınma kararı, mahalleli, öğrenci ve veliler tarafından protesto edildi. Okullarına sahip çıkan öğrenci, veli ve Dayanışma’nın eylemleri haftalardır devam ediyor. Acıbademlilerin 24 Ocak akşamında düzenlediği yürüyüşte de ASG Lisesi öğrencileri dilek balonları uçurdu, meşaleler yaktı.Yürüyüş sırasında “Ahmet Sani Gezici yıkılamaz”, “Yık yık nereye kadar bitti buraya kadar”, “Her yer Gezici her yer direniş” sloganları atıldı.Daha önce TBMM’de soru önergesi verilerek gündeme gelen okul için Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne dilekçelerle de başvuruldu.Konuyla ilgili, henüz velilere yazılı bir açıklama yapılmamasına rağmen sözlü olarak, okulun ikinci dönemden itibaren Fikirtepe’deki Hasan Paşa İlköğretim Okulu binasına taşınacağı bilgisi verildi.

Eğitim Sen: ‘Halkın vergileriyle özel okullar desteklenemez’ - 31 Ocak 2014

Eğitim Sen, Nabi Avcı’nın önümüzdeki eğitim-öğretim yılından itibaren ücretsiz ders kitabı uygulamasının özel okulları da kapsayacağını söylemesine karşı bir açıklama yayımladı. Açıklamada, AKP’nin okullara ödenek ayrılmasında cimri tutumu sürerken, kamu kaynaklarını özel öğretimi teşvik için kullanmasının büyük bir çelişki olduğu vurgulandı.

‘Yetim Kardeş’ için toplanan parayla mühimmat almak caiz midir? - 31 Ocak 2014

“İyilikte yarışan sınıflar”, “Sınıfça birlik olduk bir yetime kardeş olduk” gibi sloganlarla okull-arda bağış toplayan İHH’nın yardım TIR’larının Suriye’ye askeri mühimmat taşıdığının açığa çıkması üzerine lise öğrencileri tepkilerini dile getirdi. Liseli Genç Umut yaptığı açıklamada ‘Yetim Kardeş’ acitesiyle alınan mühimmat caiz midir?diye sordu. Basın metninde “Yıllardır

Ortadoğu’da ve ülkemizde savaş çığırtkanlığı yapan-halkları savaşın eşiğine getiren AKP, bizlere savaştan ve ölümden başka bir şey vaat etmezken, Ortadoğu’da ve ülkemizde (Reyhanlı, Cilvegözü gibi) dökülen kanın sorumlusu katliamların besleyicisi durumuna çoktan gelmiştir. Okullarımızda Diyanet İşleri, Milli Eğitim Bakanlığı ve İHH (İnsan Hakları ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı’nın) çağrısıyla para toplanmaya başlandı.‘Yetim Kardeş’ adıyla başlatılan proje okul girişlerine asılan afişlerle, okullara konulan kumbaralarla, İHH yöneticilerinin okul-lara gelip panel düzenlemesiyle ve çoğu idarecinin liselerde ve ilkokullarda yaptığı duyurularla yaygınlaştırılmak isteniyor. Valilikten MEB’e kadar her mekanizmanın onayladığı bu proje İHH’yı bizlere yardım kurumu gibi tanıtıyor ve tamamen öğrencilerin vicdani duygularıyla oynuyor. İHH, Kuzey Afrika ve Avrupa’da örgütlü olan ‘Mavi Marmara’ olayıyla gündeme gelmekle birlikte El Kaide gibi eli kanlı cihatçı çetelerin uzantısı olan Suriye’de çıkan iç savaş sonrası Türkiye’den gördüğü büyük destek ile de ’mühimmat ve silah’ yardımlarını cihatçı çetelere taşıyan (ki bu mühimmatlar öğrencilerden toplanan paralarla alınıyor) MEB’in okull-arda ‘Hayır kurumu’ diye tanıttığı ama özünde Ortadoğu’yu kana bulayan bir gerçekliğin yattığı bir ‘kuruluş’ tur. Bizler, din ve vicdan sömürüleriyle toplanan bu paraların halklara ölüm olarak geri döndüğünü biliyoruz. AKP’nin savaşı körükleyen, savaşın çığırtkanı ve şakşakçısı politikalarını reddediyoruz.”denildi.

23

Page 25: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

D. PİYASACI VE GERİCİ POLİTİKALARIN HEDEFİNDE EĞİTİM VE BİLİM EMEKÇİLERİ VAR

‘Öğretmeniniz sizi eylemlere götürüyor muydu?’ - 5 Ocak 2014

Adana Abidin Dino Parkı’nda 4 Ocak’ta yapılan basın açıklamasında Gezi Direnişi’nin Adana eylemlerinde yer alan öğretmenlere açılan soruşturmalara ve öğrencilere öğretmenlerini, öğretmenlere meslektaşlarını ihbar etmeleri için sorulan sorulara yer verildi. Açıklamaya göre, Eğitim Sen’li Güven Boğa’nın görev yaptığı Tepebağ Lisesi’nde 3 Ocak günü erken saatlerde, müfettişler tarafından okulda görev yapan öğretmenlerin, kura çekilerek çağrılan öğrencilerin ve sınıf başkanlarının öğretmenleri Boğa hakkındaki şu sorulara cevap vermesi istendi. “Sizi eylemlere götürüyor muydu, katılmaya zorladı mı?”, “Sanal ortamda çağrı yaptı mı?” , “Kamu düzenini bozan eylemlere katıldığını gördünüz mü?” , “Medya yoluyla sizi davet etti mi?”Açıklamada KESK üyelerine dair baskı şu ifadelerle yer buldu:Daha önceden de bu kapsamda yürütülen soruşturmalar sonucunda KESK’li bir yöneticimiz Adana’dan Kars’a sürgün edilmiş ve dört arkadaşımız ise uyarı cezası almışlardır ve 140 arkadaşımızın soruşturması ise halen devam etmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığı’na Efkan Ala’nın kardeşi atandı - 10 Ocak 2014

17 Aralık tarihinde başlayan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından AKP’nin tasfiyeleri Milli Eğitim Bakanlığı’na da varmış, bazı milli eğitim müdürleri görevden alınmıştı. AKP’nin karşı operasyonu kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanı (eski ismi-yle Teftiş Kurulu Başkanı) Hüseyin Acır da görevden alındı. Acır’ın yerine Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığı’na İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın kardeşi Atıf Ala’nın görevlendirileceği belirtiliyor. Atıf Ala’nın ismi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın “fişleme” yaptığı iddialarında da geçmişti. MEB’nda fişlenen isimlerin tasfiye edildiği ortaya çıkmıştı. Atıf Ala, İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın kardeşi ve Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürlüğünde Öğrenci İşleri ve Sosyal Etkinlikler Grup Başkanı olarak görev yapıyor.

502 kişilik 4+4+4 davasının ilk duruşması görüldü - 13 Ocak 2014

28 – 29 Mart 2012�de KESK’in çağrısıyla 4+4+4 Yasası’na karşı yapılan yürüyüşe polis saldırmış, yürüyüşe katılan 502 kişi hakkında dava açılmıştı. Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki davanın ilk duruşması Ankara’da görüldü. KESK’in çağrıcılığı ile 28–29 Mart 2012 tarihlerinde Ankara Kızılay’da, 4+4+4 yasasına karşı kitlesel bir basın açıklaması yapılmak istenmiş ancak polis ülkenin dört bir yanından gelen binlerce emekçiye tazyikli su ve gaz bombalarıyla saldırmıştı. Saldırının ardından, aralarında KESK, TMMOB, DİSK ile çok sayıda demokratik kitle örgütü ve siyasi parti yöneticisinin de aralarında bulunduğu 502 kişiye “2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na aykırılık”, “Kamu görevlilerine cebir ve şiddet kullanmak”, “Kamu ve özel mallara zarar vermek” suçlarından dava açılmıştı. Ayrıca iddianamede eyleme destek verdikleri için 19 CHP ve 4 BDP milletvekili hakkında soruşturma açılmıştı. Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın duruşması, salon yetersizliği

nedeniyle Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu’na alındı. Cumhuriyet’in haberine göre aralarında KESK Genel Başkanı Lami Özgen, KESK yöneticileri İsmail Hakkı Tombul ve Akman Şimşek ile Eğitim-Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız’ın da aralarında bulunduğu 17 kişi “sanık” sıfatıyla mahkemeye katıldı. Eğitim-Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız, savunmasında 4+4+4 yasasının bilimsel eğitim getirmediğini aksine eğitimi gericileştirdiğini, binlerce eme-kçinin bu yüzden eylem yapmak istediğini ancak polisin demokratik eylem hakkına saldırdığını söyledi. Yıldız ayrıca Siirt’te intihar eden 14 yaşındaki çocuk gelin Kader Erten’i örnek vererek 4+4+4 yasasının çocuk gelinlerin çoğaldığını ve binlerce kız öğrencinin okulu bıraktığını belirtti. KESK MYK üyesi Akman Şimşek ise savunmasında eyleme katılan binlerce kişiye şiddet uygulayan polisler hakkında dava açılmadığını belirterek, “Bu dava ile bize kumpas kuruldu” dedi. Dava önümüzdeki günlerde devam edecek ve 502 kişi parça parça duruşmaya gelip savunma yapacak.

Dekandan öğretim üyelerinin özgürlüğüne tehdit - 14 Ocak 2014

Marmara Üniversitesi’nde öğretim üyelerinin kurul kararıyla 1 senelik uzatılan görev süreler-ini, dekan keyfi bir şekilde 6 aylık uzattı. Eğitim Sen Üniversiteler Şubesi olayı bilimsel özgürlüğe açık tehdit olarak değerlendirdi.Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Fakültesi Dekanı Yusuf Devran’ın 8 öğretim elemanının görev süresini keyfi biçimde 6 ay uzattı. Önces-inde de Rektör Zafer Gül önce Eğitim Sen 6 Nolu İstanbul Üniversiteler şubesi yöneticisinin görev süresini aynı keyfilikle uzatmıştı.Eğitim Sen 6 Nolu İstanbul Üniversiteler Şubesi, görev süreleri yıllar boyunca ilgili kurul kararları doğrultusunda birer sene uzatılan öğretim elemanlarının görev sürelerinin, hem hukuki mevzuata ve içtihada hem de akademik teamüle aykırı bir şekilde 6 ay uzatılmasını eleştirerek bilimsel özgürlüğe açık bir tehdit olduğunu söyledi.Bir açıklama yayımlayan Üniversiteler Şubesi, “Her türlü mobbing, baskı, sürgün, soruşturma ve hukuksuzluk karşısında yılmayacağız, direneceğiz, emekten ve demokrasiden yana tavrımızı sürdüreceğiz” dedi.Eğitim Sen üyeleri baskıyla ve hukuksuzlukla karşı karşıya kalan tüm öğrenciler, öğretim elemanları ve üniversite çalışanları ile dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

Okul müdürlüğü atamasında mülakat sistemi yargıdan döndü - 13 Ocak 2014

MEB’in mülakatla atama yöntemi yargıdan döndü. Okul müdürlüğü için 87 puan alarak mül-akata giren Şemsettin Sungur, sözlü sınavda başarısız sayıldı. Bunun üzerine mülakat sistemini yargıya taşıdı. Mahkeme, sınav komisyonu raporlarının objektiflikten uzak olduğunu belirterek mülakatla yapılan atamanın yürütmesini durdurdu. Zaman’ın haberine göre, Milli Eğitim Bakanlığı’nın mülakatla atama yöntemi yargıdan döndü. Şemsettin Sungur, Sivas’ta okul müdürlüğü için yazılı sınavdan 87 puan alarak başarılı olduktan sonra girdiği sözlü sınavda 53 puanla başarısız sayıldı. Sungur, haksızlık yapıldığı gerekçesiyle mülakat sistemini yargıya taşıdı. Sivas İdare Mahkemesi, mülakatla yapılan atamanın yürütmesini durdurdu. Mahkeme, sınav komisyonunun düzenlediği rapor ve tutanakların objektif değerlendirme yapmaya imkân sunacak nitelikte olmadığını belirtti. Mahkeme, 19 Aralık 2013’te aldığı kararda yürütmeyi durdurmanın sebebi şöyle açıklandı: Mülakat komisyonu üyelerinin her biri tarafından değerlendirilerek tutanağa bağlanmış soruların ve davacı tarafından verilen yanıtların neler olduğunun, bu yanıtlara komisyon üyelerince takdir edilen notun gerekçeleriyle ortaya

konulmamış olmasından dolayı davacıya mülakat sınavında 53,0156 puan verme işleminde hukuka aykırılık bulunmaktadır.”Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) önceki gün ‘sözlü’ sınavla 129 uzman yardımcısı alacağını duyurmuştu.

Özelleştirmeleri ve IMF’yi eleştiren Eğitim Sen üyesine sürgün - 15 Ocak 2014

İstanbul Bağcılar Barbaros Anadolu Lisesi Coğrafya Öğretmeni Osman Topaklı, hakkında başlatılan soruşturma sürerken sürgün edildi. Soruşturma neticesinde sınıfta siyaset yaptığı, özelleştirmeleri ve IMF’yi eleştirdiği iddiaları sürgüne dayanak gösterildi. Eğitim Sen iş yeri temsilcisi olan Osman Topaklı, ek ders ücretlerinin hesaplanmasında hata olduğunu belirtmesi, sınıfta ders saatlerinde idarenin öğrencilerin üzerini aratmasına izin vermemesi, okula alınan sıralarda üretim hatası olduğunu fark etmesi üzerine yaptığı itirazlar nedeniyle okul yönetimi ile arası açıldı.Şikayet üzerine 2013 Haziran ayında Topaklı hakkında soruşturma başlatıldı. Aradan aylar sonra soruşturma gereği Valilik kararnamesi ile Osman Topaklı, Başakşehir Ticaret Meslek Lisesi’ne sürgün edildi. Topaklı, devam eden soruşturmayla ilgili Bağcılar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne savunma verdi. Topaklı, verdiği savunmada suçlamaların mesnetsiz olduğunu ve her türlü faaliyetinin öğretmenlik görev sınırları çerçevesinde olduğunu belirtti. Eğitim Sen’li Topaklı’nın savunmasına verilen yanıtta; ‘derslerde siyasi konuşmalar yapmak, özellleştirmeleri ve IMF’yi eleştirmek’ nedeniyle Valiliğin oluru ile verilen 1 yıl kademe ilerleme cezası sürgüne gerekçe gösterildi. Topaklı, sürgünün ardından 15 kilometre uzaklıktaki yeni okulunda göreve başladı.

Sürgüne dayanak olan suçlamalar:

Derslerde siyasi konuşmalar yapmak, derste yakasına mensubu olduğu sendikanın amblemini takıp sendikalar hakkında konuşmak, devletin birlik ve bütünlüğünü zedeleyen, devletin gücünü zayıf göstermeye çalışan konuşmalar yapmak, hükümetin icraatları ile ilgili olarak (özelleştirmeyi kastederek; memletin satıldığı, IMF borç meselesi ve MHRS sistemi ile ilgili) konuşmalar yapmak, kılık kıyafet konusunda öğrenciler arasında ayrımcılık yapmak.

Gazi Üniversitesi’nde eleştiriye tahammül yok - 16 Ocak 2014

Gazi Üniversitesi’nde, rektörlüğün emriyle gerici dönüşümlere tabi tutulan projeleri eleştiren Araştırma Görevlisi Tahir Çalgüner’e soruşturma açıldı. Daha önce de yöneticiler hakkında mobbing davası açan Çalgüner, Rektör ve Dekan hakkında suç duyurusunda bulundu. Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü araştırma görevlilerinden Tahir Çalgüner hakkında soruşturma açıldı. Rektörlüğün 12 Aralık 2013 tarihli talebine dayanılarak açılan soruşturmayla ilgili önceki gün savunmasını yapan Çalgüner, savcılığa da suç duyurusunda bulundu. Çalgüner, dava dilekçesinde soruşturmanın somut bir nedene dayanmadığını ve kendisine mobbing uygulandığını söyledi. Çalgüner Gazi Üniversitesi tarafından hazırlıkları sürdürülen Ankara Ulaşım Ana Planı’na ilişkin bilimsel değerlendirmeleri nedeniyle rektörlüğün hedefi haline gelmişti. Çalgüner, şehir ve bölge planlamacısı akademisyen olarak, plana ilişkin eleştirilerde bulunuyordu. Soruşturmacı olarak atanan Yrd. Doç. Dr. Yusuf Usta, 3 Ocak’ta Çalgüner’e bildirimde bulunarak, 13 Ocak’ta savunma yapmasını istedi. Usta da Ankara Ulaşım Ana Planı’nı hazırlayan akademisyenler arasında bulunuyor. Çalgüner’e yapılan bildirimde soruşturma nedeni olarak ise “mesaiye geç

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ

geldiğiniz ya da gelmediğiniz ve verilen işi zamanında gelmediğiniz için yapmadığınız iddiasıyla hakkınızda disiplin soruşturması başlatılmıştır” ifadeleri yer aldı. Savunmasını yapan Çalgüner, soruşturma nedeni olarak gösterilen gerekçelerin muğlâk olduğuna ve bir soruna ya da olguya dayanmadığına dikkat çekti. Bu nedenle detaylı savunma yapamadığını söyleyen Çalgüner, “Yeteri kadar inceleme ve değerlendirme yapılmadan kaleme alınan ve ‘psikolojik taciz’ amaçlı olarak gördüğüm ‘soruşturma’ yazınıza ilişkin; başta mevcut belgelerin güvenliği ve sonra da şahitlerin ifade güvenliği açısından, sözkonusu bu son idari tasarrufunuz da dahil, diğer belge ve bilgiler de adli yargıya tarafımdan intikal ettirilmiş ve hukuki süreç başlatılmıştır” dedi. Çalgüner ayrıca, hakkında açılan soruşturmayla ilgili savcılığa suç duyuru-sunda bulundu. Gazi Üniversitesi Rektörü Süleyman Büyükberber ile Mimarlık Fakültesi Dekan Vekili Mahmut Özbay hakkında yapılan suç duyurusunda, soruşturma evrakının ve sicil belgesinin rektörlük makamından delil güvenliği açısından istenmesini talep eden Çalgüner, “mobbing-görevi kötüye kullanma, garezli davranış” nedeniyle de kamu davası açılmasını istedi. Soruşturmanın, 2010 yılında Asliye Hukuk Mahkemesi’nde idareciler aleyhine açtığı mobbing tazminat davasının kurumsallaşmış bir devamı olduğunu söyleyen Çalgüner, söz konusu davanın devam ettiği bilgisini verdi. Dava nedeniyle yapılan bilirkişi incelemesinde, Çalgüner’e mobbing uygulandığı belirtilmişti. Suç duyurusunda, buna rağmen üç yıldır sonuç alınamadığını vurgulayan Çalgüner, üniversite yönetiminin mahkemeye belgeleri göndermediğini, gönderse bile eksik gönderdiğini kaydetti. Çalgüner dava dilekçesinde, açılan bu yeni soruşturmanın kasıtlı olduğuna ve hakkında “sorunlu kişi” imajı ve algısı yaratmaya yönelik olduğuna dikkat çekti. Gazi Üniversitesi yönetimi, geçtiğimiz yılın Eylül ayında Mima-rlar Odası Ankara Şube Başkanı Ali Hakkan’ın sözleşmesini yenilemeyerek, eleştirilere tahammülsüzlüğünü göstermişti. Gazi Üniversitesi’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak derslere giren Hakkan’ın, özleşmesinin Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin Gazi Üniversitesi’nin bilimsellikten uzak yaklaşımlarını eleştirmesi nedeniyle yenilenmediği iddia edilmişti. Oda tarafından yapılan açıklamada, Gazi Üniversitesi’nin giderek bilimden uzaklaştığına dikkat çekilerek, “Üniversite yönetimi siyasallaşmıştır. Gazi Üniversitesi, yürüttüğümüz kent mücadelesinde, her yerde bir şekliyle karşımıza çıktı. AOÇ arazisinin hülle yolu ile devrinde de karşımızdaydı, Selçuklu Cephesi diye Mimarlık Fakültesi’nde ilk uygulamaları yapan da Gazi Üniversitesi’ydi. Kilise maketlerinin parçalandığı, Mimarlar Odası’nın açıklama yaptığı, mimarlık öğrencileriyle beraber tepki koyduğu süreçte de Gazi Üniversitesi karşımıza çıktı. Bugün Gazi Üniversitesi, hükümetin genel mimarlık ve kentsel politikalarının aklayıcısı durumunda olan bir üniversite haline gelmiştir” denmişti.

Lisede müdür polis el ele - 17 Ocak 2014

Rüştü Uzel Lisesi’nde müdür, öğrencileri okuldan atmakla tehdit ederken, polis okula gelerek öğrencilerin yazdığı yazıların fotoğraflarını çekiyor.16 Ocak’ta Rüştü Uzel Kız Teknik ve Anadolu Meslek Lisesi’ne resmi ve sivil polisler geldi. Okula giren polisler okulun çeşitli yerl-erine yapılan Liseli Genç Umut yazılamalarının fotoğraflarını çekti. “Gericiliğe, cinsiyetçiliğe, piyasacılığa RED”, “Yaşasın demokratik lise mücadelemiz” gibi birçok yazılamanın fotoğrafını çeken polisler daha sonra okuldan ayrıldılar. Polisle işbirliğine girişen okul yönetimi ise liseli-ler üzerindeki baskısını her geçen gün arttırıyor. Baskının dozunu her geçen gün arttıran okul yönetimi liselileri okuldan atma tehdit ediyor.

E. MÜCADELE SÜRÜYOR: EĞİTİM SİSTEMİNİN MAĞDURU DEĞİL EĞİTİM HAKKI MÜCADELESİNİN ÖZNESİYİZ

DTCF Dekanlık işgaline 38 yıl hapis istemi - 2 Ocak 2014

26 Kasım’da YÖK’ün kuruluşunu protesto etmek amacıyla Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde (DTCF) Dekanlık odasını işgal eden 9 üniversiteliye aralarında “terör örgütü üyeliği” de olan 6 farklı suç iddiasıyla dava açıldı. İddianamede üniversiteliler hakkında 38 yıla kadar hapis cezası istendi.

Marmara Üniversitesi’ndeki saldırılar kınandı - 10 Ocak 2014

Marmara Üniversitesi’nde özellikle sınav dönemlerinde öğrencilere yönelik artan faşist saldırılar kınandı. Eğitim Dayanışması ve Üniversite Dayanışma Platformu basın açıklaması yayımladı.Eğitim Dayanışması ve Üniversite Dayanışma Platformu Marmara Üniversitesi’nde öğrencilere yönelik gerçekleşen saldırıları kınayan bir basın açıklaması yayımladı. Platform açıklamada, 90’lı yıllardan bu yana Marmara Üniversitesi’nde öğrencilerin hak taleplerini sindirmeye yönelik saldırıların yapıldığını hatırlattı. Kasım ayında ise sadece 1 haftada satırlı ve bıçaklı üç farklı saldırının gerçekleştiğine değinen Platform, bu saldırıların tesadüf olmadığını, üniversite yerleşkesinde farklı fikirlerin var olmasına izin vermeyen anlayışın ürünü olduğunu vurguladı. Bu saldırıların son bulması için ellerinden gelen desteği verecekler-ini açıklayan Platform üniversitenin alacağı tutumun takipçisi olacaklarını belirtti.

Roboski’yi protesto eden öğrencilere soruşturma - 10 Ocak 2014

İnönü Üniversitesi’nde Roboski katliamının yıl dönümüne ilişkin düzenlenen etkinliğe katılan 44 öğrenci hakkında soruşturma başlatılırken, ifade için emniyete giden öğrencilere ajanlık dayatıldığı iddia edildi. Malatya İnönü Üniversitesi (İÜ) öğrencileri tarafından Roboski katliamının yıl dönümüne ilişkin 27 Aralık 2013 tarihinde kampus içinde düzenlenen anma etkinliğine ilişkin 44 öğrenci hakkında Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. Haklarında soruşturma başlatılan öğrencilerden Nuri Akman, 7 Ocak günü üniversit-eye gelen siyasi şube polisleri tarafından kendilerine bir liste verildiğini ve verilen listede adı geçenlerin emniyete gelerek ifade vermeleri gerektiğini bildirdiğini söyledi. Tebligatta Roboski katliamına ilişkin düzenlenen etkinliğin “KCK talimatı” ile yapıldığının iddia edildiğinin belirtildiğini aktaran Akman, “Kampüse gelen polis ayaküstü tebligatları bize verdi. Emniyete gittiğimizde 7 saat bizi beklettiler. İfadeleri alınan bazı arkadaşlarımız ailelerine haber vermek ile tehdit edilmiş. Bize ajanlık teklifinde bulundular” dedi. Soruşturma konusundan çok Malatya İnönü Üniversitesi Özgür Öğrenci Derneği’ne gitmemeleri konusunda kendilerine telkinde bulunulduğunu dile getiren Akman, “Bize ‘Derneğe giderseniz sizi dağa gönderirler. Bizlerde sizi rahat bırakmayız’ dediler. İfade için emniyete giden öğrencilere bu şekilde psikolojik baskı uyguladılar” dedi.

‘Ahmet Sani Gezici Lisesi yıkılamaz’ - 10 Ocak 2014

Acıbadem’deki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin yıkılmaması talebiyle Acıbadem Dayanışması’nın çağrısıyla İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yürüyüş düzenlendi. Acıbadem Dayanışması’nın düzenlediği, öğrenci, veli ve Acıbademlilerin katıldığı yürüyüşte, “Mahal-leme, parkıma, okuluma dokunma” pankartı taşındı. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünde basın açıklaması liseliler tarafından yapıldı. Basın açıklamasında, Ahmet Sani Gezi Lisesi öğrencileri olarak böyle bir talepleri olmadığını belirten liseliler 4+4+4 eğitim sistemi ile beraber başlayan dönüşümlere dikkat çekti: “Ülkemizde iktidar eliyle daha önce uygulamaya konulan 4+4+4 eğitim sistemi ile birçok okul İmam Hatip yapılmış ve kampanyalar düzenlenmişti. Bütün bunlara rağmen bu okullar boş kaldı, bu okulların öğrencilerine ve öğretmenlerine eziyet çektirildi. Sağlıksız şartlarda ve kalabalık sınıflarda eğitim dayatıldı. Okulumuz da ise öğretmenlerimizin bizlere bilgi vermeleri baskı yoluyla engellendi. Bu baskı okul yönetiminin bu dönüşümleri kabul etmeyecek öğrencilerden korktuğunun göstergesidir. Bizler öğrencisi, öğretmeni, velisi ve Acıbadem halkı olarak bu gerici dönüşümü kabul etmiyoruz! Okulumuza ve yaşam alanımıza sahip çıkıyoruz. Mücadelemize sonuna kadar devam edeceğimizi ilan ediyoruz! Bu gerici dönüşümü kabul etmediklerini belirten öğrenciler ve Acıbadem halkı, açıklamalarını “Okulumuza ve yaşam alanımıza sahip çıkıyoruz. Mücadelemize sonuna kadar devam edeceğimizi ilan ediyoruz” diyerek bitirdi. Açıklamanın ardından veli, öğrenci ve Acıbadem Dayanışması’ndan temsilciler Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Ferşat Ayar ile görüştü. Okulun yıkılacağı bilgisini doğrulayan Ayar, yıkımdan sonra okul yerine ne yapılacağı konusunda bilgileri olmadığını söyledi. Okulun yıkılmasıyla beraber 1200 öğrenci, semtleri dışında okullara gitmek zorunda kalacak.

İzmir’de ’81 ile 81 kitap’ kampanyası protesto edildi – 12 Ocak 2014

Çiğli Kaymakamlığı’nın başlattığı ve ’81 ile 81 kitap’ sloganıyla yola çıkan proje kapsamında gericilik ve cinsiyetçilik çocuk kitaplarına girdi. Eğitim-Sen 2 No’lu Şube’nin çağrısıyla bir araya gelen Çiğli halkı, Çiğli Kaymakamlığı’nın dağıttığı ’81 ile 81 kitap’ projesi kapsamında çocuk kitaplarında yer alan cinsiyetçi ve gerici ifadeleri Çiğli Kaymakamlığı önünde protesto etti. Basın açıklamasına Halkevleri, ÖVDER İzmir Şube ve CHP Çiğli İlçe Örgütü destek verdi.‘Okullarımızda bilimsel istiyoruz’, ‘Gerici-Cinsiyetçi eğitim istemiyoruz’ dövizlerinin taşındığı basın açıklamasında ‘Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek’, ‘Kay-makam istifa’, ‘Bu daha başlangıç mücadeleye devam’ sloganları atıldı. Basın açıklamasını Eğitim-Sen 2 No’lu Şube Başkanı Mustafa Beyazbal okudu. İlkokul ve ortaokul öğrencilerine dağıtılan kitapların yasa ve yönetmeliklere aykırı olduğunu, ayrıca pedogojik açıdan uygun ifadelerin yer almadığını belirten Beyazbal, hukuki sürecin başladığını aktardı. Kitapların toplanması ve bu projeye son verilmesi talebini ileten Beyazbal, parasız, bilimsel ve eşit eğitim için mücadelenin devam edeceğini ifade etti. Tek tek kitaplardaki cinsiyetçi ve gerici ifadeler deşifre edildi. Üçüncü sınıf öğrencilerine gönderilen 'Mestik Hanım' isimli kitapta evlenmek için kendini en az dövecek ‘koca’ arayan bir kadın üzerinden kadına yönelik şiddet olumlan-makta ve meşru hale getirilmeye çalışılmaktadır. Dördüncü sınıflara gönderilen 'İbretlik Hikâyeler' serisinde 'Kolay Kazanç' adlı kitapta ise hikaye Risale-i Nur’dan birebir alınmıştır. ‘Allah nasıl yaratıyor’ isimli kitapta ise Said-i Nursi’nin sözleri birebir alıntılanarak aktarılmıştır. Tüm bu örnekler göz önünde bulundurulduğunda projenin kitap okuma

alışkanlığının arttırılması yönünde bir adım olmadığı ifade edilerek, AKP’nin tek tip bir nesil yaratma çabasının bir ürünü olduğu ifade edilmiştir. Basın açıklamasına katılan CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel ise AKP’nin cinsiyetçi ve gerici uygulamalarına önce İzmir’de kızlı-erkekli yurtlardan başladığını belirterek ‘Şimdi de karşı devrim projesinin bir ayağını İzmir’de başlatmışlar, buna hiç bir zaman izin vermeyeceğiz’ diyerek bir açıklama yaptı. Bu kitapları dağıtan kaymakamın gerici ve yobaz iktidarın kaymakamı olduğunu belirten Yüksel, ‘Bu proje için Milli Eğitim Müdürlüğü’nü ve Valiliği derhal göreve çağırıyoruz. Bu kaymakamın açığa alınıp soruşturmaya tabi tutulması gerekiyor’ dedi.

Eğitim Sen: ‘Türkiye çocuk gelinler utancından kurtulmalıdır’ - 14 Ocak 2014

Eğitim Sen, 12’sinde evlenen, 13`ünde doğuran, 14’ünde ise yaşamını kaybeden “çocuk gelin” Kader Erten’le ilgili bir açıklama yayımladı. Eğitim Sen, 12’sinde evlenen, 13’ünde doğuran, 14’ünde ise yaşamını kaybeden, Siirt’in Pervari ilçesi Düğümcüler Köyü’ndeki evinde silahla vurulmuş halde bulunan “çocuk gelin” Kader Erten ve Türkiye’deki çocuk gelin sorunuyla ilgili bir açıklama yayımladı. Açıklamada, Türkiye’de AKP iktidarının teşvikiyle çocuk gelin sayısının 181 binin üzerine çıktığı vurgulandı. Eğitim Sen, eğitimdeki 4+4+4 dayatmasıyla çocuk gelinler sorununun daha da derinleştiğini ve kız çocukların evlenmesi için yönetmelik değişikliği yapanların Kader’in ölümünden sorumlu olduğunu da belirtti.

Acıbadem Dayanışması: “Mesele sadece okul değil” - 16 Ocak 2014

Acıbadem Dayanışması Okulu için mücadeleye devam ediyor. Neredeyse her gün yürüyen forum okullarının taşınmasını istemiyor. Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin Fikirtepe’ye taşınmasını istemeyen Acıbadem Dayanışması 16 Ocak günü öğrenci, veli, mahalleli sokaktaydı. Lisenin önünde buluşan Acıbademliler, okulun önünde dilek feneri uçurduktan sonra yürüyüşe geçti. Mahallenin ara sokaklarında dolaşarak lisenin taşınmasını protesto edenler, çevredekileri de desteğe çağırdı. Yürüyüşe, yakın bir zamanda imam hatibe dönüştürülmüş Özdemiroğlu Orta-okulu önünde basın açıklaması okunarak son verildi. Basın açıklamasında okullarının kız meslek lisesi olmaya uygun değil denilerek taşındığını ifade eden Dayanışma okulun çok kısa birt süre önce tadilat geçirdiğini hatırlattı. Mesele sadece okul değil diyen Dayanışma, bunun mahallelerin kimliğini ve yapısını dönüştürmeye yönelik birer hamle olduğunu belirtti. Eylem-lerine devam edeceklerini ilan ederek basın açıklamasını sonlandırdılar.

Evlenen öğrenciye burs soru önergesine yanıt - 20 Ocak 2014

BDP’li vekil evlenen 3000 öğrenciye sağlanacağı duyurulan yurt ve burs desteği ile ilgili soru önergesi verdi. Bakan yanıtladı: ‘Daha kanuni düzenleme yapmadık ki’ Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç soru önergesine verdiği yanıtta, “henüz” kanuni düzenleme yapılmadığını dolayısıyla yurtlarda kalan evli öğrenciler arasında henüz borçları silinen kimse olmadığını söyledi. Oysa BDP Batman Milletvekili Ayla Akat’ın soruları kanuni düzenleme yapıldığını varsaymıyordu ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın açıklamaları üzerine sorulmuştu. Soru önergesinde, açıklamaya dayanak teşkil eden karar gerekçesi ve seçilecek 3000 kişinin hangi kriterlee göre değerlendirileceği ve çocuk gelinlerin de yer aldığı 6 soru içeriyordu. Bakanlığın yanıtı ise 6 soruya sadece 3 cümle ile verildi.

Liseliler “Tayyipsiz ülke özgür lise” için Kadıköy’de buluştu - 23 Ocak 2014

Liseliler AKP’nin gerici, piyasacı eğitimine, savaş çığırtkanlığına, zammına, zulmüne, yolsuzluğuna “Reddet” demek için Kadıköy’de toplandı. Liseli Genç Umut’un Türkiye’nin dört bir yanında dönem başından beri yürüttüğü ”Tayyipsiz ülke, özgür lise için ‘Reddet” kampanyası kapsamında yapılan eylemde liseliler Kadıköy Boğa’dan İskele’ye kadar yürüdü. Eyleme liselerinin yerine alışveriş merkezi yapılması planlanan Şişli Endüstri Meslek Lisesi öğrencileri, yıkılıp İmam Hatip yurdu yapılmaya çalışılan Ahmet Sani Gezici Lisesi öğrencileri, okullarının rant alanı olmaması için direnen Şişli E.M.L. Öğrenci Dayanışması ve birçok farklı liseden liseliler katıldı. Boğa’da başlayan yürüyüş Haldun Taner Sahnesi önünde bir süre durdu. Tiyatrodan “Diren Berkin Liseliler Seninle” ve “Berkin Elvan Onurumuzdur” pankartları sallandırıldı. Liseliler burada bir süre oturma eylemi gerçekleştirdi. Eylemin sonuna doğru liseliler, Tayyip Erdoğan’a karne verdi. Erdoğan liselilerin elinden sömürü, hırsızlık, yolsuzluk, serserilik, sansürcülük ve diktatörlükte “Takdirname” aldı. Liseliler bozuk eğitim sisteminin verdiği karneyi reddetti ve kendi gerçek karnelerini verdiler. Yaratıcılık, direniş, cesaret, adalet gibi kategorilerde liseliler kendilerine “Takdirname” verdi. Her liseden öğrenci konuşma yaptı. Konuşmaların ardından müzik dinletisi başladı. Eylem şarkılarla son buldu.

Bakana karne, başbakana tasdikname: “Tayyipsiz ülke, özgür bir lise” - 24 Ocak 2014

AKP’nin gerici, piyasacı, baskıcı, cinsiyetçi eğitimine, savaş çığırtkanlığına, yolsuzlukları ve hırsızlıklarına “red” diyen Liseli Genç Umut üyeleri İstanbul Kadıköy’den sonra Ankara’da da sokağa çıktı. Konur Sokak’ta bir araya gelen liseliler trampet, davul ve darbukalar eşliğinde Milli Eğitim Bakanlığı’na yürüdü.“Ampul Tayyip” şarkıları, sloganlar ve konuşmalar ile oldukça coşkulu geçen eylemde liseliler sokaktaki Ankaralının da alkışlarla sloganlarla desteğini aldı. Genç Umut eyleminde özellikle Haziran İsyanı’nda direniş alanlarında barikat-larda boy gösteren liselilerin katılımı da dikkat çekti. Bakanlık bahçesine gelindikten sonra ilk olarak Nabi Avcı’nın karnesi ve Tayyip Erdoğan’ın tasdiknamesi sunuldu. Liseliler Avcı’ya gericilik, piyasacılık, cinsiyetçilik, niteliksiz eğitim, paralı eğitim, bilim dışı müfredat ve öğrenci düşmanlığı derslerinden 5 tam not verdi. Tayyip Erdoğan’ın tasdiknamesinde ise “Başbakan Tayyip Erdoğan’ın hırsızlık, yalan, zorbalık davranışlarının insanlık onuruna yakışmadığı görülmüş ve ülkeden atılmasına karar verilmiştir” ifadeleri yer aldı. Liseliler, yaptıkları basın açıklamasında ise 12 yıllık AKP iktidarının dindar, kindar, itaatkar nesil hayal-lerinin tam anlamıyla suya düştüğü belirtildi.“Biat ederken hayal ettiği bizler, hükümet istifa talepleriyle birlikte kent meydanlarında, barikatların ardında yükselen halk muhalefetinin özneleriyiz” diyen liseliler, rant kavgasına tutuşmuş AKP-Cemaat koalisyonuna meydan okuduklarını ilan etti. Genç Umut üyeleri, eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim hakkını eller-inden alan, eğitimi niteliksizleştiren ve piyasalaştıran, eli kanlı çetelerle işbirliği yaparak halkları savaşır hale getiren, kadınların hayatlarına müdahale eden, Gezi direnişçileri için vur emrini veren ve 14 yaşındaki Berkin Elvan’ın vurulmasının sorumlusu olan Tayyip Erdoğan’ı reddettiklerini ilan etti. Basın açıklamasının ardından bakanlık önünde başlayan şarkılar ve sloganlar, eylemin başladığı İnsan Hakları Anıtı’nda çok sayıda Ankaralının da desteğiyle coşkulu bir biçimde son buldu.

Berkin’in babası Sami Elvan: ‘Karneye değil sağlık raporlarına bakıyoruz’ - 24 Ocak 2014

Okulların karne gününde, Berkin Elvan’ın 223 gündür uyuduğu Okmeydanı Hastanesi önünde bir basın açıklaması düzenlendi. Eğitim Dayanışması’nın çağrısı ile gerçekleşen basın açıklamasına KESK, DİSK, TMMOB, TTB, Türk İş yöneticileri ve Eğitim Dayanışması bileşenleri katıldı. Basın metni KESK MYK üyesi Ali Kılıç tarafından okundu.

“Diren Berkin seninleyiz” yazılı pankart açılırken “Uyan Berkin emekçiler seninle” sloganları atıldı. Açıklamada, Gezi Direnişi’nde polis saldırısıyla yaralanan ve hayatını kaybeden kim-senin failinin yargılanmamış olduğuna dikkat çekilirken 223 gündür yaşam mücadelesi veren Berkin’i vuranların da ortaya çıkarılmadığı vurgulandı. Açıklamadan sonra bir konuşma yapan baba Sami Elvan ise oğlunun olaydan bir gün önce Fuat Soylu İlköğretim Okulu’ndan mezun olduğunu söyledi. Yoğun bakımda 223 gündür tedavi gören oğlunun, vurulmasa 9�uncu sınıf öğrencisi olacağını ve bugün eve karne getireceğini söyleyen Sami Elvan devam etti: Biz karne değil, sağlık raporlarına bakıyoruz. Çocuğun ateşi var mı ona bakıyoruz. Acaba bugün durumu nasıl diye yoğun bakımdan çıkan doktor, hemşireyi gözlüyoruz. Ağızlarından çıkacak kelimeye bakıyoruz. Neden bize bunu yaşatıyorlar. Sadece isyanımız ona. Bu çocuğun suçu, günahı neydi. Sokağa çıkmak mıydı? Sokağa çıkanın kafasına biber gazı mı sıkıyorsun. Silah mı sıkıyorsun. Acaba Alevi olduğu için mi, yoksa Okmeydanı’nda yaşadığı için mi? Neden bu çocuk yoğun bakımda yatıyor. Birileri bize bunun hesabını vermek zorunda. Çocuğumun hala katili yok. Nerede bu insan. Kim vurdu? Yoksa gaz fişeğini birileri uzaydan mı attı? Niçin bizim çocuğumuzu vurdular. Suçluların bulunup, yargılanmasını istiyoruz.”Alınteri okurlarından Zarife Çamalan da Ethem Sarısülük’ün arkadaşları ve çevresi tarafından anlatılarak hazırlanan “Halkın yoldaşı Ethem Sarısülük” isimli kitabını Berkin Elvan adına hediye etti. Eyleme katılanlar daha sonra KESK davasını takip etmek için İstanbul Adliyesi’ne geçti.

Eskişehir’de liseliler: ‘Geçer notun yok Tayyip sınıfta kaldın’ - 24 Ocak 2014

Eskişehir Liseli Genç Umut, bir öğretim döneminin ardından AKP’ye karnesini verdi. Kanatlı AVM önünde buluşan öğrenciler “Tayyip’siz ülke, özgür lise” taleplerini dile getirdi. AKP’nin liselerde kurduğu tahakküme red demek için sokağa çıkan liseliler, 15 yaşında kafasından vuru-lan Berkin Elvan’ı unutmadı. Eylemde ayrıca 3 Şubat’ta Kayseri’de yapılacak olan Ali İsmail Korkmaz davası için çağrı yapıldı. Adalar Migros önüne yürüyen liseliler basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasında, “Eşit, parasız, bilimsel eğitim hakkımızı elimizden alan gerici, bilim dışı müfredatlarla eğitimi niteliksizleştiren, eli kanlı çetelerle işbirliği yaparak, cep harçlıklarımızla mühimmat alan, kayıt, aidat diyerek eğitimi piyasacılaştıran AKP’ye ‘red’ diyoruz. Gezi direnişinde polislere ‘vur’ emrini veren Tayyip Erdoğan’ı ülkemizde istemiyoruz. AKP’den hesabı gençlik soracak” denildi. Basın açıklaması sonrasında AKP’ye karnesini veren liseliler, “Tayyip’i sınıfta bıraktık” dediler.

Eğitim Hakkı Meclisi: ‘Halkın parasını özel okullara peşkeş çektirmeyeceğiz’ - 24 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Başbakan Tayyip Erdoğan’a dershaneler ile ilgili bir yasa taslağı sundu. Sunduğu taslakta özel okula dönüşecek dershanelere öğrenci başına 3-4 bin lira

para verileceğinin yer aldığını söyledi. Bunun üzerine “Halkın parasını özel okullara peşkeş çektirmeyeceğiz” diyen Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisi İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde eylem yaptı. Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisi üyeleri, Sultanahmet Meydanı’nda bir araya geldi. Meclis, “Özel okullara öğrenci başına 3-4 bin lira vereceklermiş! Halkın parasını özel okullara peşkeş çektirmeyeceğiz” pankartı ile İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yürüdü. İl Milli Eğitim Müdürlüğü önü gelindiğinde Eğitim Hakkı Meclisi adına Halkevleri 1. Bölge Temsilcisi Hasan Pulat basın açıklaması yaptı. Dershanelere özel okul diyerek bütün imkan ve olanaklar sunulduğunu, halkın ödediği vergilerin özel okul sahiplerine peşkeş çekilmek istendiğini belirten Pulat, açıklamasında “En son Nabi Avcı, Başbakan’a sunduğu taslakta özel okula dönüşecek dershanelere öğrenci başına 3-4 bin lira para verileceğinin yer aldığını söyledi. Soruyoruz: Siz kimin parasını kime veriyorsunuz? Cebimizden alınterimizden aldıklarınızı özel okul sahiplerine hangi hakla verirsiniz? Eğitime ayrılan bütçenin çok büyük bir bölümü halkın alınteridir. Artık yeter! Talanınızdan, yalanınızdan, gericiliğinizden, zorbalığınızdan bıktık. Sizin politikalarınız yüzünden atanamadığı için intihar eden onlarca öğretmeni, okulun temizliğini yaparken çatıdan düşen velileri, okullarda can veren öğrencileri unutmadık” dedi. Pulat açıklamasının sonunda ise “Bizler parasız, bilimsel, anadilde eğitim istiyoruz, bunun için mücadele ediyoruz. Eğitimde özel okullara değil, kamusal eğitime bütçe istiyoruz. Öğrenci başına özel okullara paraları akıtacağınıza okullarımıza kaynak ayırın” diyerek hırsızlığa, talana karşı herkesi haklarına sahip çıkmaya mücadeleye çağırdı.

Acıbademliler karne günü okullarına sahip çıktı - 24 Ocak 2014

Acıbadem Caddesi üzerindeki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin geri dönmemek üzere ismi de değiştirilerek Fikirtepe’ye taşınma kararı, mahalleli, öğrenci ve veliler tarafından protesto edildi. Okullarına sahip çıkan öğrenci, veli ve Dayanışma’nın eylemleri haftalardır devam ediyor. Acıbademlilerin 24 Ocak akşamında düzenlediği yürüyüşte de ASG Lisesi öğrencileri dilek balonları uçurdu, meşaleler yaktı.Yürüyüş sırasında “Ahmet Sani Gezici yıkılamaz”, “Yık yık nereye kadar bitti buraya kadar”, “Her yer Gezici her yer direniş” sloganları atıldı.Daha önce TBMM’de soru önergesi verilerek gündeme gelen okul için Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne dilekçelerle de başvuruldu.Konuyla ilgili, henüz velilere yazılı bir açıklama yapılmamasına rağmen sözlü olarak, okulun ikinci dönemden itibaren Fikirtepe’deki Hasan Paşa İlköğretim Okulu binasına taşınacağı bilgisi verildi.

Eğitim Sen: ‘Halkın vergileriyle özel okullar desteklenemez’ - 31 Ocak 2014

Eğitim Sen, Nabi Avcı’nın önümüzdeki eğitim-öğretim yılından itibaren ücretsiz ders kitabı uygulamasının özel okulları da kapsayacağını söylemesine karşı bir açıklama yayımladı. Açıklamada, AKP’nin okullara ödenek ayrılmasında cimri tutumu sürerken, kamu kaynaklarını özel öğretimi teşvik için kullanmasının büyük bir çelişki olduğu vurgulandı.

‘Yetim Kardeş’ için toplanan parayla mühimmat almak caiz midir? - 31 Ocak 2014

“İyilikte yarışan sınıflar”, “Sınıfça birlik olduk bir yetime kardeş olduk” gibi sloganlarla okull-arda bağış toplayan İHH’nın yardım TIR’larının Suriye’ye askeri mühimmat taşıdığının açığa çıkması üzerine lise öğrencileri tepkilerini dile getirdi. Liseli Genç Umut yaptığı açıklamada ‘Yetim Kardeş’ acitesiyle alınan mühimmat caiz midir?diye sordu. Basın metninde “Yıllardır

Ortadoğu’da ve ülkemizde savaş çığırtkanlığı yapan-halkları savaşın eşiğine getiren AKP, bizlere savaştan ve ölümden başka bir şey vaat etmezken, Ortadoğu’da ve ülkemizde (Reyhanlı, Cilvegözü gibi) dökülen kanın sorumlusu katliamların besleyicisi durumuna çoktan gelmiştir. Okullarımızda Diyanet İşleri, Milli Eğitim Bakanlığı ve İHH (İnsan Hakları ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı’nın) çağrısıyla para toplanmaya başlandı.‘Yetim Kardeş’ adıyla başlatılan proje okul girişlerine asılan afişlerle, okullara konulan kumbaralarla, İHH yöneticilerinin okul-lara gelip panel düzenlemesiyle ve çoğu idarecinin liselerde ve ilkokullarda yaptığı duyurularla yaygınlaştırılmak isteniyor. Valilikten MEB’e kadar her mekanizmanın onayladığı bu proje İHH’yı bizlere yardım kurumu gibi tanıtıyor ve tamamen öğrencilerin vicdani duygularıyla oynuyor. İHH, Kuzey Afrika ve Avrupa’da örgütlü olan ‘Mavi Marmara’ olayıyla gündeme gelmekle birlikte El Kaide gibi eli kanlı cihatçı çetelerin uzantısı olan Suriye’de çıkan iç savaş sonrası Türkiye’den gördüğü büyük destek ile de ’mühimmat ve silah’ yardımlarını cihatçı çetelere taşıyan (ki bu mühimmatlar öğrencilerden toplanan paralarla alınıyor) MEB’in okull-arda ‘Hayır kurumu’ diye tanıttığı ama özünde Ortadoğu’yu kana bulayan bir gerçekliğin yattığı bir ‘kuruluş’ tur. Bizler, din ve vicdan sömürüleriyle toplanan bu paraların halklara ölüm olarak geri döndüğünü biliyoruz. AKP’nin savaşı körükleyen, savaşın çığırtkanı ve şakşakçısı politikalarını reddediyoruz.”denildi.

24

Page 26: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ

E. MÜCADELE SÜRÜYOR: EĞİTİM SİSTEMİNİN MAĞDURU DEĞİL EĞİTİM HAKKI MÜCADELESİNİN ÖZNESİYİZ

DTCF Dekanlık işgaline 38 yıl hapis istemi - 2 Ocak 2014

26 Kasım’da YÖK’ün kuruluşunu protesto etmek amacıyla Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde (DTCF) Dekanlık odasını işgal eden 9 üniversiteliye aralarında “terör örgütü üyeliği” de olan 6 farklı suç iddiasıyla dava açıldı. İddianamede üniversiteliler hakkında 38 yıla kadar hapis cezası istendi.

Marmara Üniversitesi’ndeki saldırılar kınandı - 10 Ocak 2014

Marmara Üniversitesi’nde özellikle sınav dönemlerinde öğrencilere yönelik artan faşist saldırılar kınandı. Eğitim Dayanışması ve Üniversite Dayanışma Platformu basın açıklaması yayımladı.Eğitim Dayanışması ve Üniversite Dayanışma Platformu Marmara Üniversitesi’nde öğrencilere yönelik gerçekleşen saldırıları kınayan bir basın açıklaması yayımladı. Platform açıklamada, 90’lı yıllardan bu yana Marmara Üniversitesi’nde öğrencilerin hak taleplerini sindirmeye yönelik saldırıların yapıldığını hatırlattı. Kasım ayında ise sadece 1 haftada satırlı ve bıçaklı üç farklı saldırının gerçekleştiğine değinen Platform, bu saldırıların tesadüf olmadığını, üniversite yerleşkesinde farklı fikirlerin var olmasına izin vermeyen anlayışın ürünü olduğunu vurguladı. Bu saldırıların son bulması için ellerinden gelen desteği verecekler-ini açıklayan Platform üniversitenin alacağı tutumun takipçisi olacaklarını belirtti.

Roboski’yi protesto eden öğrencilere soruşturma - 10 Ocak 2014

İnönü Üniversitesi’nde Roboski katliamının yıl dönümüne ilişkin düzenlenen etkinliğe katılan 44 öğrenci hakkında soruşturma başlatılırken, ifade için emniyete giden öğrencilere ajanlık dayatıldığı iddia edildi. Malatya İnönü Üniversitesi (İÜ) öğrencileri tarafından Roboski katliamının yıl dönümüne ilişkin 27 Aralık 2013 tarihinde kampus içinde düzenlenen anma etkinliğine ilişkin 44 öğrenci hakkında Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. Haklarında soruşturma başlatılan öğrencilerden Nuri Akman, 7 Ocak günü üniversit-eye gelen siyasi şube polisleri tarafından kendilerine bir liste verildiğini ve verilen listede adı geçenlerin emniyete gelerek ifade vermeleri gerektiğini bildirdiğini söyledi. Tebligatta Roboski katliamına ilişkin düzenlenen etkinliğin “KCK talimatı” ile yapıldığının iddia edildiğinin belirtildiğini aktaran Akman, “Kampüse gelen polis ayaküstü tebligatları bize verdi. Emniyete gittiğimizde 7 saat bizi beklettiler. İfadeleri alınan bazı arkadaşlarımız ailelerine haber vermek ile tehdit edilmiş. Bize ajanlık teklifinde bulundular” dedi. Soruşturma konusundan çok Malatya İnönü Üniversitesi Özgür Öğrenci Derneği’ne gitmemeleri konusunda kendilerine telkinde bulunulduğunu dile getiren Akman, “Bize ‘Derneğe giderseniz sizi dağa gönderirler. Bizlerde sizi rahat bırakmayız’ dediler. İfade için emniyete giden öğrencilere bu şekilde psikolojik baskı uyguladılar” dedi.

‘Ahmet Sani Gezici Lisesi yıkılamaz’ - 10 Ocak 2014

Acıbadem’deki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin yıkılmaması talebiyle Acıbadem Dayanışması’nın çağrısıyla İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yürüyüş düzenlendi. Acıbadem Dayanışması’nın düzenlediği, öğrenci, veli ve Acıbademlilerin katıldığı yürüyüşte, “Mahal-leme, parkıma, okuluma dokunma” pankartı taşındı. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünde basın açıklaması liseliler tarafından yapıldı. Basın açıklamasında, Ahmet Sani Gezi Lisesi öğrencileri olarak böyle bir talepleri olmadığını belirten liseliler 4+4+4 eğitim sistemi ile beraber başlayan dönüşümlere dikkat çekti: “Ülkemizde iktidar eliyle daha önce uygulamaya konulan 4+4+4 eğitim sistemi ile birçok okul İmam Hatip yapılmış ve kampanyalar düzenlenmişti. Bütün bunlara rağmen bu okullar boş kaldı, bu okulların öğrencilerine ve öğretmenlerine eziyet çektirildi. Sağlıksız şartlarda ve kalabalık sınıflarda eğitim dayatıldı. Okulumuz da ise öğretmenlerimizin bizlere bilgi vermeleri baskı yoluyla engellendi. Bu baskı okul yönetiminin bu dönüşümleri kabul etmeyecek öğrencilerden korktuğunun göstergesidir. Bizler öğrencisi, öğretmeni, velisi ve Acıbadem halkı olarak bu gerici dönüşümü kabul etmiyoruz! Okulumuza ve yaşam alanımıza sahip çıkıyoruz. Mücadelemize sonuna kadar devam edeceğimizi ilan ediyoruz! Bu gerici dönüşümü kabul etmediklerini belirten öğrenciler ve Acıbadem halkı, açıklamalarını “Okulumuza ve yaşam alanımıza sahip çıkıyoruz. Mücadelemize sonuna kadar devam edeceğimizi ilan ediyoruz” diyerek bitirdi. Açıklamanın ardından veli, öğrenci ve Acıbadem Dayanışması’ndan temsilciler Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Ferşat Ayar ile görüştü. Okulun yıkılacağı bilgisini doğrulayan Ayar, yıkımdan sonra okul yerine ne yapılacağı konusunda bilgileri olmadığını söyledi. Okulun yıkılmasıyla beraber 1200 öğrenci, semtleri dışında okullara gitmek zorunda kalacak.

İzmir’de ’81 ile 81 kitap’ kampanyası protesto edildi – 12 Ocak 2014

Çiğli Kaymakamlığı’nın başlattığı ve ’81 ile 81 kitap’ sloganıyla yola çıkan proje kapsamında gericilik ve cinsiyetçilik çocuk kitaplarına girdi. Eğitim-Sen 2 No’lu Şube’nin çağrısıyla bir araya gelen Çiğli halkı, Çiğli Kaymakamlığı’nın dağıttığı ’81 ile 81 kitap’ projesi kapsamında çocuk kitaplarında yer alan cinsiyetçi ve gerici ifadeleri Çiğli Kaymakamlığı önünde protesto etti. Basın açıklamasına Halkevleri, ÖVDER İzmir Şube ve CHP Çiğli İlçe Örgütü destek verdi.‘Okullarımızda bilimsel istiyoruz’, ‘Gerici-Cinsiyetçi eğitim istemiyoruz’ dövizlerinin taşındığı basın açıklamasında ‘Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek’, ‘Kay-makam istifa’, ‘Bu daha başlangıç mücadeleye devam’ sloganları atıldı. Basın açıklamasını Eğitim-Sen 2 No’lu Şube Başkanı Mustafa Beyazbal okudu. İlkokul ve ortaokul öğrencilerine dağıtılan kitapların yasa ve yönetmeliklere aykırı olduğunu, ayrıca pedogojik açıdan uygun ifadelerin yer almadığını belirten Beyazbal, hukuki sürecin başladığını aktardı. Kitapların toplanması ve bu projeye son verilmesi talebini ileten Beyazbal, parasız, bilimsel ve eşit eğitim için mücadelenin devam edeceğini ifade etti. Tek tek kitaplardaki cinsiyetçi ve gerici ifadeler deşifre edildi. Üçüncü sınıf öğrencilerine gönderilen 'Mestik Hanım' isimli kitapta evlenmek için kendini en az dövecek ‘koca’ arayan bir kadın üzerinden kadına yönelik şiddet olumlan-makta ve meşru hale getirilmeye çalışılmaktadır. Dördüncü sınıflara gönderilen 'İbretlik Hikâyeler' serisinde 'Kolay Kazanç' adlı kitapta ise hikaye Risale-i Nur’dan birebir alınmıştır. ‘Allah nasıl yaratıyor’ isimli kitapta ise Said-i Nursi’nin sözleri birebir alıntılanarak aktarılmıştır. Tüm bu örnekler göz önünde bulundurulduğunda projenin kitap okuma

alışkanlığının arttırılması yönünde bir adım olmadığı ifade edilerek, AKP’nin tek tip bir nesil yaratma çabasının bir ürünü olduğu ifade edilmiştir. Basın açıklamasına katılan CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel ise AKP’nin cinsiyetçi ve gerici uygulamalarına önce İzmir’de kızlı-erkekli yurtlardan başladığını belirterek ‘Şimdi de karşı devrim projesinin bir ayağını İzmir’de başlatmışlar, buna hiç bir zaman izin vermeyeceğiz’ diyerek bir açıklama yaptı. Bu kitapları dağıtan kaymakamın gerici ve yobaz iktidarın kaymakamı olduğunu belirten Yüksel, ‘Bu proje için Milli Eğitim Müdürlüğü’nü ve Valiliği derhal göreve çağırıyoruz. Bu kaymakamın açığa alınıp soruşturmaya tabi tutulması gerekiyor’ dedi.

Eğitim Sen: ‘Türkiye çocuk gelinler utancından kurtulmalıdır’ - 14 Ocak 2014

Eğitim Sen, 12’sinde evlenen, 13`ünde doğuran, 14’ünde ise yaşamını kaybeden “çocuk gelin” Kader Erten’le ilgili bir açıklama yayımladı. Eğitim Sen, 12’sinde evlenen, 13’ünde doğuran, 14’ünde ise yaşamını kaybeden, Siirt’in Pervari ilçesi Düğümcüler Köyü’ndeki evinde silahla vurulmuş halde bulunan “çocuk gelin” Kader Erten ve Türkiye’deki çocuk gelin sorunuyla ilgili bir açıklama yayımladı. Açıklamada, Türkiye’de AKP iktidarının teşvikiyle çocuk gelin sayısının 181 binin üzerine çıktığı vurgulandı. Eğitim Sen, eğitimdeki 4+4+4 dayatmasıyla çocuk gelinler sorununun daha da derinleştiğini ve kız çocukların evlenmesi için yönetmelik değişikliği yapanların Kader’in ölümünden sorumlu olduğunu da belirtti.

Acıbadem Dayanışması: “Mesele sadece okul değil” - 16 Ocak 2014

Acıbadem Dayanışması Okulu için mücadeleye devam ediyor. Neredeyse her gün yürüyen forum okullarının taşınmasını istemiyor. Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin Fikirtepe’ye taşınmasını istemeyen Acıbadem Dayanışması 16 Ocak günü öğrenci, veli, mahalleli sokaktaydı. Lisenin önünde buluşan Acıbademliler, okulun önünde dilek feneri uçurduktan sonra yürüyüşe geçti. Mahallenin ara sokaklarında dolaşarak lisenin taşınmasını protesto edenler, çevredekileri de desteğe çağırdı. Yürüyüşe, yakın bir zamanda imam hatibe dönüştürülmüş Özdemiroğlu Orta-okulu önünde basın açıklaması okunarak son verildi. Basın açıklamasında okullarının kız meslek lisesi olmaya uygun değil denilerek taşındığını ifade eden Dayanışma okulun çok kısa birt süre önce tadilat geçirdiğini hatırlattı. Mesele sadece okul değil diyen Dayanışma, bunun mahallelerin kimliğini ve yapısını dönüştürmeye yönelik birer hamle olduğunu belirtti. Eylem-lerine devam edeceklerini ilan ederek basın açıklamasını sonlandırdılar.

Evlenen öğrenciye burs soru önergesine yanıt - 20 Ocak 2014

BDP’li vekil evlenen 3000 öğrenciye sağlanacağı duyurulan yurt ve burs desteği ile ilgili soru önergesi verdi. Bakan yanıtladı: ‘Daha kanuni düzenleme yapmadık ki’ Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç soru önergesine verdiği yanıtta, “henüz” kanuni düzenleme yapılmadığını dolayısıyla yurtlarda kalan evli öğrenciler arasında henüz borçları silinen kimse olmadığını söyledi. Oysa BDP Batman Milletvekili Ayla Akat’ın soruları kanuni düzenleme yapıldığını varsaymıyordu ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın açıklamaları üzerine sorulmuştu. Soru önergesinde, açıklamaya dayanak teşkil eden karar gerekçesi ve seçilecek 3000 kişinin hangi kriterlee göre değerlendirileceği ve çocuk gelinlerin de yer aldığı 6 soru içeriyordu. Bakanlığın yanıtı ise 6 soruya sadece 3 cümle ile verildi.

Liseliler “Tayyipsiz ülke özgür lise” için Kadıköy’de buluştu - 23 Ocak 2014

Liseliler AKP’nin gerici, piyasacı eğitimine, savaş çığırtkanlığına, zammına, zulmüne, yolsuzluğuna “Reddet” demek için Kadıköy’de toplandı. Liseli Genç Umut’un Türkiye’nin dört bir yanında dönem başından beri yürüttüğü ”Tayyipsiz ülke, özgür lise için ‘Reddet” kampanyası kapsamında yapılan eylemde liseliler Kadıköy Boğa’dan İskele’ye kadar yürüdü. Eyleme liselerinin yerine alışveriş merkezi yapılması planlanan Şişli Endüstri Meslek Lisesi öğrencileri, yıkılıp İmam Hatip yurdu yapılmaya çalışılan Ahmet Sani Gezici Lisesi öğrencileri, okullarının rant alanı olmaması için direnen Şişli E.M.L. Öğrenci Dayanışması ve birçok farklı liseden liseliler katıldı. Boğa’da başlayan yürüyüş Haldun Taner Sahnesi önünde bir süre durdu. Tiyatrodan “Diren Berkin Liseliler Seninle” ve “Berkin Elvan Onurumuzdur” pankartları sallandırıldı. Liseliler burada bir süre oturma eylemi gerçekleştirdi. Eylemin sonuna doğru liseliler, Tayyip Erdoğan’a karne verdi. Erdoğan liselilerin elinden sömürü, hırsızlık, yolsuzluk, serserilik, sansürcülük ve diktatörlükte “Takdirname” aldı. Liseliler bozuk eğitim sisteminin verdiği karneyi reddetti ve kendi gerçek karnelerini verdiler. Yaratıcılık, direniş, cesaret, adalet gibi kategorilerde liseliler kendilerine “Takdirname” verdi. Her liseden öğrenci konuşma yaptı. Konuşmaların ardından müzik dinletisi başladı. Eylem şarkılarla son buldu.

Bakana karne, başbakana tasdikname: “Tayyipsiz ülke, özgür bir lise” - 24 Ocak 2014

AKP’nin gerici, piyasacı, baskıcı, cinsiyetçi eğitimine, savaş çığırtkanlığına, yolsuzlukları ve hırsızlıklarına “red” diyen Liseli Genç Umut üyeleri İstanbul Kadıköy’den sonra Ankara’da da sokağa çıktı. Konur Sokak’ta bir araya gelen liseliler trampet, davul ve darbukalar eşliğinde Milli Eğitim Bakanlığı’na yürüdü.“Ampul Tayyip” şarkıları, sloganlar ve konuşmalar ile oldukça coşkulu geçen eylemde liseliler sokaktaki Ankaralının da alkışlarla sloganlarla desteğini aldı. Genç Umut eyleminde özellikle Haziran İsyanı’nda direniş alanlarında barikat-larda boy gösteren liselilerin katılımı da dikkat çekti. Bakanlık bahçesine gelindikten sonra ilk olarak Nabi Avcı’nın karnesi ve Tayyip Erdoğan’ın tasdiknamesi sunuldu. Liseliler Avcı’ya gericilik, piyasacılık, cinsiyetçilik, niteliksiz eğitim, paralı eğitim, bilim dışı müfredat ve öğrenci düşmanlığı derslerinden 5 tam not verdi. Tayyip Erdoğan’ın tasdiknamesinde ise “Başbakan Tayyip Erdoğan’ın hırsızlık, yalan, zorbalık davranışlarının insanlık onuruna yakışmadığı görülmüş ve ülkeden atılmasına karar verilmiştir” ifadeleri yer aldı. Liseliler, yaptıkları basın açıklamasında ise 12 yıllık AKP iktidarının dindar, kindar, itaatkar nesil hayal-lerinin tam anlamıyla suya düştüğü belirtildi.“Biat ederken hayal ettiği bizler, hükümet istifa talepleriyle birlikte kent meydanlarında, barikatların ardında yükselen halk muhalefetinin özneleriyiz” diyen liseliler, rant kavgasına tutuşmuş AKP-Cemaat koalisyonuna meydan okuduklarını ilan etti. Genç Umut üyeleri, eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim hakkını eller-inden alan, eğitimi niteliksizleştiren ve piyasalaştıran, eli kanlı çetelerle işbirliği yaparak halkları savaşır hale getiren, kadınların hayatlarına müdahale eden, Gezi direnişçileri için vur emrini veren ve 14 yaşındaki Berkin Elvan’ın vurulmasının sorumlusu olan Tayyip Erdoğan’ı reddettiklerini ilan etti. Basın açıklamasının ardından bakanlık önünde başlayan şarkılar ve sloganlar, eylemin başladığı İnsan Hakları Anıtı’nda çok sayıda Ankaralının da desteğiyle coşkulu bir biçimde son buldu.

Berkin’in babası Sami Elvan: ‘Karneye değil sağlık raporlarına bakıyoruz’ - 24 Ocak 2014

Okulların karne gününde, Berkin Elvan’ın 223 gündür uyuduğu Okmeydanı Hastanesi önünde bir basın açıklaması düzenlendi. Eğitim Dayanışması’nın çağrısı ile gerçekleşen basın açıklamasına KESK, DİSK, TMMOB, TTB, Türk İş yöneticileri ve Eğitim Dayanışması bileşenleri katıldı. Basın metni KESK MYK üyesi Ali Kılıç tarafından okundu.

“Diren Berkin seninleyiz” yazılı pankart açılırken “Uyan Berkin emekçiler seninle” sloganları atıldı. Açıklamada, Gezi Direnişi’nde polis saldırısıyla yaralanan ve hayatını kaybeden kim-senin failinin yargılanmamış olduğuna dikkat çekilirken 223 gündür yaşam mücadelesi veren Berkin’i vuranların da ortaya çıkarılmadığı vurgulandı. Açıklamadan sonra bir konuşma yapan baba Sami Elvan ise oğlunun olaydan bir gün önce Fuat Soylu İlköğretim Okulu’ndan mezun olduğunu söyledi. Yoğun bakımda 223 gündür tedavi gören oğlunun, vurulmasa 9�uncu sınıf öğrencisi olacağını ve bugün eve karne getireceğini söyleyen Sami Elvan devam etti: Biz karne değil, sağlık raporlarına bakıyoruz. Çocuğun ateşi var mı ona bakıyoruz. Acaba bugün durumu nasıl diye yoğun bakımdan çıkan doktor, hemşireyi gözlüyoruz. Ağızlarından çıkacak kelimeye bakıyoruz. Neden bize bunu yaşatıyorlar. Sadece isyanımız ona. Bu çocuğun suçu, günahı neydi. Sokağa çıkmak mıydı? Sokağa çıkanın kafasına biber gazı mı sıkıyorsun. Silah mı sıkıyorsun. Acaba Alevi olduğu için mi, yoksa Okmeydanı’nda yaşadığı için mi? Neden bu çocuk yoğun bakımda yatıyor. Birileri bize bunun hesabını vermek zorunda. Çocuğumun hala katili yok. Nerede bu insan. Kim vurdu? Yoksa gaz fişeğini birileri uzaydan mı attı? Niçin bizim çocuğumuzu vurdular. Suçluların bulunup, yargılanmasını istiyoruz.”Alınteri okurlarından Zarife Çamalan da Ethem Sarısülük’ün arkadaşları ve çevresi tarafından anlatılarak hazırlanan “Halkın yoldaşı Ethem Sarısülük” isimli kitabını Berkin Elvan adına hediye etti. Eyleme katılanlar daha sonra KESK davasını takip etmek için İstanbul Adliyesi’ne geçti.

Eskişehir’de liseliler: ‘Geçer notun yok Tayyip sınıfta kaldın’ - 24 Ocak 2014

Eskişehir Liseli Genç Umut, bir öğretim döneminin ardından AKP’ye karnesini verdi. Kanatlı AVM önünde buluşan öğrenciler “Tayyip’siz ülke, özgür lise” taleplerini dile getirdi. AKP’nin liselerde kurduğu tahakküme red demek için sokağa çıkan liseliler, 15 yaşında kafasından vuru-lan Berkin Elvan’ı unutmadı. Eylemde ayrıca 3 Şubat’ta Kayseri’de yapılacak olan Ali İsmail Korkmaz davası için çağrı yapıldı. Adalar Migros önüne yürüyen liseliler basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasında, “Eşit, parasız, bilimsel eğitim hakkımızı elimizden alan gerici, bilim dışı müfredatlarla eğitimi niteliksizleştiren, eli kanlı çetelerle işbirliği yaparak, cep harçlıklarımızla mühimmat alan, kayıt, aidat diyerek eğitimi piyasacılaştıran AKP’ye ‘red’ diyoruz. Gezi direnişinde polislere ‘vur’ emrini veren Tayyip Erdoğan’ı ülkemizde istemiyoruz. AKP’den hesabı gençlik soracak” denildi. Basın açıklaması sonrasında AKP’ye karnesini veren liseliler, “Tayyip’i sınıfta bıraktık” dediler.

Eğitim Hakkı Meclisi: ‘Halkın parasını özel okullara peşkeş çektirmeyeceğiz’ - 24 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Başbakan Tayyip Erdoğan’a dershaneler ile ilgili bir yasa taslağı sundu. Sunduğu taslakta özel okula dönüşecek dershanelere öğrenci başına 3-4 bin lira

para verileceğinin yer aldığını söyledi. Bunun üzerine “Halkın parasını özel okullara peşkeş çektirmeyeceğiz” diyen Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisi İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde eylem yaptı. Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisi üyeleri, Sultanahmet Meydanı’nda bir araya geldi. Meclis, “Özel okullara öğrenci başına 3-4 bin lira vereceklermiş! Halkın parasını özel okullara peşkeş çektirmeyeceğiz” pankartı ile İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yürüdü. İl Milli Eğitim Müdürlüğü önü gelindiğinde Eğitim Hakkı Meclisi adına Halkevleri 1. Bölge Temsilcisi Hasan Pulat basın açıklaması yaptı. Dershanelere özel okul diyerek bütün imkan ve olanaklar sunulduğunu, halkın ödediği vergilerin özel okul sahiplerine peşkeş çekilmek istendiğini belirten Pulat, açıklamasında “En son Nabi Avcı, Başbakan’a sunduğu taslakta özel okula dönüşecek dershanelere öğrenci başına 3-4 bin lira para verileceğinin yer aldığını söyledi. Soruyoruz: Siz kimin parasını kime veriyorsunuz? Cebimizden alınterimizden aldıklarınızı özel okul sahiplerine hangi hakla verirsiniz? Eğitime ayrılan bütçenin çok büyük bir bölümü halkın alınteridir. Artık yeter! Talanınızdan, yalanınızdan, gericiliğinizden, zorbalığınızdan bıktık. Sizin politikalarınız yüzünden atanamadığı için intihar eden onlarca öğretmeni, okulun temizliğini yaparken çatıdan düşen velileri, okullarda can veren öğrencileri unutmadık” dedi. Pulat açıklamasının sonunda ise “Bizler parasız, bilimsel, anadilde eğitim istiyoruz, bunun için mücadele ediyoruz. Eğitimde özel okullara değil, kamusal eğitime bütçe istiyoruz. Öğrenci başına özel okullara paraları akıtacağınıza okullarımıza kaynak ayırın” diyerek hırsızlığa, talana karşı herkesi haklarına sahip çıkmaya mücadeleye çağırdı.

Acıbademliler karne günü okullarına sahip çıktı - 24 Ocak 2014

Acıbadem Caddesi üzerindeki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin geri dönmemek üzere ismi de değiştirilerek Fikirtepe’ye taşınma kararı, mahalleli, öğrenci ve veliler tarafından protesto edildi. Okullarına sahip çıkan öğrenci, veli ve Dayanışma’nın eylemleri haftalardır devam ediyor. Acıbademlilerin 24 Ocak akşamında düzenlediği yürüyüşte de ASG Lisesi öğrencileri dilek balonları uçurdu, meşaleler yaktı.Yürüyüş sırasında “Ahmet Sani Gezici yıkılamaz”, “Yık yık nereye kadar bitti buraya kadar”, “Her yer Gezici her yer direniş” sloganları atıldı.Daha önce TBMM’de soru önergesi verilerek gündeme gelen okul için Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne dilekçelerle de başvuruldu.Konuyla ilgili, henüz velilere yazılı bir açıklama yapılmamasına rağmen sözlü olarak, okulun ikinci dönemden itibaren Fikirtepe’deki Hasan Paşa İlköğretim Okulu binasına taşınacağı bilgisi verildi.

Eğitim Sen: ‘Halkın vergileriyle özel okullar desteklenemez’ - 31 Ocak 2014

Eğitim Sen, Nabi Avcı’nın önümüzdeki eğitim-öğretim yılından itibaren ücretsiz ders kitabı uygulamasının özel okulları da kapsayacağını söylemesine karşı bir açıklama yayımladı. Açıklamada, AKP’nin okullara ödenek ayrılmasında cimri tutumu sürerken, kamu kaynaklarını özel öğretimi teşvik için kullanmasının büyük bir çelişki olduğu vurgulandı.

‘Yetim Kardeş’ için toplanan parayla mühimmat almak caiz midir? - 31 Ocak 2014

“İyilikte yarışan sınıflar”, “Sınıfça birlik olduk bir yetime kardeş olduk” gibi sloganlarla okull-arda bağış toplayan İHH’nın yardım TIR’larının Suriye’ye askeri mühimmat taşıdığının açığa çıkması üzerine lise öğrencileri tepkilerini dile getirdi. Liseli Genç Umut yaptığı açıklamada ‘Yetim Kardeş’ acitesiyle alınan mühimmat caiz midir?diye sordu. Basın metninde “Yıllardır

Ortadoğu’da ve ülkemizde savaş çığırtkanlığı yapan-halkları savaşın eşiğine getiren AKP, bizlere savaştan ve ölümden başka bir şey vaat etmezken, Ortadoğu’da ve ülkemizde (Reyhanlı, Cilvegözü gibi) dökülen kanın sorumlusu katliamların besleyicisi durumuna çoktan gelmiştir. Okullarımızda Diyanet İşleri, Milli Eğitim Bakanlığı ve İHH (İnsan Hakları ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı’nın) çağrısıyla para toplanmaya başlandı.‘Yetim Kardeş’ adıyla başlatılan proje okul girişlerine asılan afişlerle, okullara konulan kumbaralarla, İHH yöneticilerinin okul-lara gelip panel düzenlemesiyle ve çoğu idarecinin liselerde ve ilkokullarda yaptığı duyurularla yaygınlaştırılmak isteniyor. Valilikten MEB’e kadar her mekanizmanın onayladığı bu proje İHH’yı bizlere yardım kurumu gibi tanıtıyor ve tamamen öğrencilerin vicdani duygularıyla oynuyor. İHH, Kuzey Afrika ve Avrupa’da örgütlü olan ‘Mavi Marmara’ olayıyla gündeme gelmekle birlikte El Kaide gibi eli kanlı cihatçı çetelerin uzantısı olan Suriye’de çıkan iç savaş sonrası Türkiye’den gördüğü büyük destek ile de ’mühimmat ve silah’ yardımlarını cihatçı çetelere taşıyan (ki bu mühimmatlar öğrencilerden toplanan paralarla alınıyor) MEB’in okull-arda ‘Hayır kurumu’ diye tanıttığı ama özünde Ortadoğu’yu kana bulayan bir gerçekliğin yattığı bir ‘kuruluş’ tur. Bizler, din ve vicdan sömürüleriyle toplanan bu paraların halklara ölüm olarak geri döndüğünü biliyoruz. AKP’nin savaşı körükleyen, savaşın çığırtkanı ve şakşakçısı politikalarını reddediyoruz.”denildi.

25

Page 27: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ

E. MÜCADELE SÜRÜYOR: EĞİTİM SİSTEMİNİN MAĞDURU DEĞİL EĞİTİM HAKKI MÜCADELESİNİN ÖZNESİYİZ

DTCF Dekanlık işgaline 38 yıl hapis istemi - 2 Ocak 2014

26 Kasım’da YÖK’ün kuruluşunu protesto etmek amacıyla Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde (DTCF) Dekanlık odasını işgal eden 9 üniversiteliye aralarında “terör örgütü üyeliği” de olan 6 farklı suç iddiasıyla dava açıldı. İddianamede üniversiteliler hakkında 38 yıla kadar hapis cezası istendi.

Marmara Üniversitesi’ndeki saldırılar kınandı - 10 Ocak 2014

Marmara Üniversitesi’nde özellikle sınav dönemlerinde öğrencilere yönelik artan faşist saldırılar kınandı. Eğitim Dayanışması ve Üniversite Dayanışma Platformu basın açıklaması yayımladı.Eğitim Dayanışması ve Üniversite Dayanışma Platformu Marmara Üniversitesi’nde öğrencilere yönelik gerçekleşen saldırıları kınayan bir basın açıklaması yayımladı. Platform açıklamada, 90’lı yıllardan bu yana Marmara Üniversitesi’nde öğrencilerin hak taleplerini sindirmeye yönelik saldırıların yapıldığını hatırlattı. Kasım ayında ise sadece 1 haftada satırlı ve bıçaklı üç farklı saldırının gerçekleştiğine değinen Platform, bu saldırıların tesadüf olmadığını, üniversite yerleşkesinde farklı fikirlerin var olmasına izin vermeyen anlayışın ürünü olduğunu vurguladı. Bu saldırıların son bulması için ellerinden gelen desteği verecekler-ini açıklayan Platform üniversitenin alacağı tutumun takipçisi olacaklarını belirtti.

Roboski’yi protesto eden öğrencilere soruşturma - 10 Ocak 2014

İnönü Üniversitesi’nde Roboski katliamının yıl dönümüne ilişkin düzenlenen etkinliğe katılan 44 öğrenci hakkında soruşturma başlatılırken, ifade için emniyete giden öğrencilere ajanlık dayatıldığı iddia edildi. Malatya İnönü Üniversitesi (İÜ) öğrencileri tarafından Roboski katliamının yıl dönümüne ilişkin 27 Aralık 2013 tarihinde kampus içinde düzenlenen anma etkinliğine ilişkin 44 öğrenci hakkında Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. Haklarında soruşturma başlatılan öğrencilerden Nuri Akman, 7 Ocak günü üniversit-eye gelen siyasi şube polisleri tarafından kendilerine bir liste verildiğini ve verilen listede adı geçenlerin emniyete gelerek ifade vermeleri gerektiğini bildirdiğini söyledi. Tebligatta Roboski katliamına ilişkin düzenlenen etkinliğin “KCK talimatı” ile yapıldığının iddia edildiğinin belirtildiğini aktaran Akman, “Kampüse gelen polis ayaküstü tebligatları bize verdi. Emniyete gittiğimizde 7 saat bizi beklettiler. İfadeleri alınan bazı arkadaşlarımız ailelerine haber vermek ile tehdit edilmiş. Bize ajanlık teklifinde bulundular” dedi. Soruşturma konusundan çok Malatya İnönü Üniversitesi Özgür Öğrenci Derneği’ne gitmemeleri konusunda kendilerine telkinde bulunulduğunu dile getiren Akman, “Bize ‘Derneğe giderseniz sizi dağa gönderirler. Bizlerde sizi rahat bırakmayız’ dediler. İfade için emniyete giden öğrencilere bu şekilde psikolojik baskı uyguladılar” dedi.

‘Ahmet Sani Gezici Lisesi yıkılamaz’ - 10 Ocak 2014

Acıbadem’deki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin yıkılmaması talebiyle Acıbadem Dayanışması’nın çağrısıyla İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yürüyüş düzenlendi. Acıbadem Dayanışması’nın düzenlediği, öğrenci, veli ve Acıbademlilerin katıldığı yürüyüşte, “Mahal-leme, parkıma, okuluma dokunma” pankartı taşındı. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünde basın açıklaması liseliler tarafından yapıldı. Basın açıklamasında, Ahmet Sani Gezi Lisesi öğrencileri olarak böyle bir talepleri olmadığını belirten liseliler 4+4+4 eğitim sistemi ile beraber başlayan dönüşümlere dikkat çekti: “Ülkemizde iktidar eliyle daha önce uygulamaya konulan 4+4+4 eğitim sistemi ile birçok okul İmam Hatip yapılmış ve kampanyalar düzenlenmişti. Bütün bunlara rağmen bu okullar boş kaldı, bu okulların öğrencilerine ve öğretmenlerine eziyet çektirildi. Sağlıksız şartlarda ve kalabalık sınıflarda eğitim dayatıldı. Okulumuz da ise öğretmenlerimizin bizlere bilgi vermeleri baskı yoluyla engellendi. Bu baskı okul yönetiminin bu dönüşümleri kabul etmeyecek öğrencilerden korktuğunun göstergesidir. Bizler öğrencisi, öğretmeni, velisi ve Acıbadem halkı olarak bu gerici dönüşümü kabul etmiyoruz! Okulumuza ve yaşam alanımıza sahip çıkıyoruz. Mücadelemize sonuna kadar devam edeceğimizi ilan ediyoruz! Bu gerici dönüşümü kabul etmediklerini belirten öğrenciler ve Acıbadem halkı, açıklamalarını “Okulumuza ve yaşam alanımıza sahip çıkıyoruz. Mücadelemize sonuna kadar devam edeceğimizi ilan ediyoruz” diyerek bitirdi. Açıklamanın ardından veli, öğrenci ve Acıbadem Dayanışması’ndan temsilciler Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Ferşat Ayar ile görüştü. Okulun yıkılacağı bilgisini doğrulayan Ayar, yıkımdan sonra okul yerine ne yapılacağı konusunda bilgileri olmadığını söyledi. Okulun yıkılmasıyla beraber 1200 öğrenci, semtleri dışında okullara gitmek zorunda kalacak.

İzmir’de ’81 ile 81 kitap’ kampanyası protesto edildi – 12 Ocak 2014

Çiğli Kaymakamlığı’nın başlattığı ve ’81 ile 81 kitap’ sloganıyla yola çıkan proje kapsamında gericilik ve cinsiyetçilik çocuk kitaplarına girdi. Eğitim-Sen 2 No’lu Şube’nin çağrısıyla bir araya gelen Çiğli halkı, Çiğli Kaymakamlığı’nın dağıttığı ’81 ile 81 kitap’ projesi kapsamında çocuk kitaplarında yer alan cinsiyetçi ve gerici ifadeleri Çiğli Kaymakamlığı önünde protesto etti. Basın açıklamasına Halkevleri, ÖVDER İzmir Şube ve CHP Çiğli İlçe Örgütü destek verdi.‘Okullarımızda bilimsel istiyoruz’, ‘Gerici-Cinsiyetçi eğitim istemiyoruz’ dövizlerinin taşındığı basın açıklamasında ‘Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek’, ‘Kay-makam istifa’, ‘Bu daha başlangıç mücadeleye devam’ sloganları atıldı. Basın açıklamasını Eğitim-Sen 2 No’lu Şube Başkanı Mustafa Beyazbal okudu. İlkokul ve ortaokul öğrencilerine dağıtılan kitapların yasa ve yönetmeliklere aykırı olduğunu, ayrıca pedogojik açıdan uygun ifadelerin yer almadığını belirten Beyazbal, hukuki sürecin başladığını aktardı. Kitapların toplanması ve bu projeye son verilmesi talebini ileten Beyazbal, parasız, bilimsel ve eşit eğitim için mücadelenin devam edeceğini ifade etti. Tek tek kitaplardaki cinsiyetçi ve gerici ifadeler deşifre edildi. Üçüncü sınıf öğrencilerine gönderilen 'Mestik Hanım' isimli kitapta evlenmek için kendini en az dövecek ‘koca’ arayan bir kadın üzerinden kadına yönelik şiddet olumlan-makta ve meşru hale getirilmeye çalışılmaktadır. Dördüncü sınıflara gönderilen 'İbretlik Hikâyeler' serisinde 'Kolay Kazanç' adlı kitapta ise hikaye Risale-i Nur’dan birebir alınmıştır. ‘Allah nasıl yaratıyor’ isimli kitapta ise Said-i Nursi’nin sözleri birebir alıntılanarak aktarılmıştır. Tüm bu örnekler göz önünde bulundurulduğunda projenin kitap okuma

alışkanlığının arttırılması yönünde bir adım olmadığı ifade edilerek, AKP’nin tek tip bir nesil yaratma çabasının bir ürünü olduğu ifade edilmiştir. Basın açıklamasına katılan CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel ise AKP’nin cinsiyetçi ve gerici uygulamalarına önce İzmir’de kızlı-erkekli yurtlardan başladığını belirterek ‘Şimdi de karşı devrim projesinin bir ayağını İzmir’de başlatmışlar, buna hiç bir zaman izin vermeyeceğiz’ diyerek bir açıklama yaptı. Bu kitapları dağıtan kaymakamın gerici ve yobaz iktidarın kaymakamı olduğunu belirten Yüksel, ‘Bu proje için Milli Eğitim Müdürlüğü’nü ve Valiliği derhal göreve çağırıyoruz. Bu kaymakamın açığa alınıp soruşturmaya tabi tutulması gerekiyor’ dedi.

Eğitim Sen: ‘Türkiye çocuk gelinler utancından kurtulmalıdır’ - 14 Ocak 2014

Eğitim Sen, 12’sinde evlenen, 13`ünde doğuran, 14’ünde ise yaşamını kaybeden “çocuk gelin” Kader Erten’le ilgili bir açıklama yayımladı. Eğitim Sen, 12’sinde evlenen, 13’ünde doğuran, 14’ünde ise yaşamını kaybeden, Siirt’in Pervari ilçesi Düğümcüler Köyü’ndeki evinde silahla vurulmuş halde bulunan “çocuk gelin” Kader Erten ve Türkiye’deki çocuk gelin sorunuyla ilgili bir açıklama yayımladı. Açıklamada, Türkiye’de AKP iktidarının teşvikiyle çocuk gelin sayısının 181 binin üzerine çıktığı vurgulandı. Eğitim Sen, eğitimdeki 4+4+4 dayatmasıyla çocuk gelinler sorununun daha da derinleştiğini ve kız çocukların evlenmesi için yönetmelik değişikliği yapanların Kader’in ölümünden sorumlu olduğunu da belirtti.

Acıbadem Dayanışması: “Mesele sadece okul değil” - 16 Ocak 2014

Acıbadem Dayanışması Okulu için mücadeleye devam ediyor. Neredeyse her gün yürüyen forum okullarının taşınmasını istemiyor. Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin Fikirtepe’ye taşınmasını istemeyen Acıbadem Dayanışması 16 Ocak günü öğrenci, veli, mahalleli sokaktaydı. Lisenin önünde buluşan Acıbademliler, okulun önünde dilek feneri uçurduktan sonra yürüyüşe geçti. Mahallenin ara sokaklarında dolaşarak lisenin taşınmasını protesto edenler, çevredekileri de desteğe çağırdı. Yürüyüşe, yakın bir zamanda imam hatibe dönüştürülmüş Özdemiroğlu Orta-okulu önünde basın açıklaması okunarak son verildi. Basın açıklamasında okullarının kız meslek lisesi olmaya uygun değil denilerek taşındığını ifade eden Dayanışma okulun çok kısa birt süre önce tadilat geçirdiğini hatırlattı. Mesele sadece okul değil diyen Dayanışma, bunun mahallelerin kimliğini ve yapısını dönüştürmeye yönelik birer hamle olduğunu belirtti. Eylem-lerine devam edeceklerini ilan ederek basın açıklamasını sonlandırdılar.

Evlenen öğrenciye burs soru önergesine yanıt - 20 Ocak 2014

BDP’li vekil evlenen 3000 öğrenciye sağlanacağı duyurulan yurt ve burs desteği ile ilgili soru önergesi verdi. Bakan yanıtladı: ‘Daha kanuni düzenleme yapmadık ki’ Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç soru önergesine verdiği yanıtta, “henüz” kanuni düzenleme yapılmadığını dolayısıyla yurtlarda kalan evli öğrenciler arasında henüz borçları silinen kimse olmadığını söyledi. Oysa BDP Batman Milletvekili Ayla Akat’ın soruları kanuni düzenleme yapıldığını varsaymıyordu ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın açıklamaları üzerine sorulmuştu. Soru önergesinde, açıklamaya dayanak teşkil eden karar gerekçesi ve seçilecek 3000 kişinin hangi kriterlee göre değerlendirileceği ve çocuk gelinlerin de yer aldığı 6 soru içeriyordu. Bakanlığın yanıtı ise 6 soruya sadece 3 cümle ile verildi.

Liseliler “Tayyipsiz ülke özgür lise” için Kadıköy’de buluştu - 23 Ocak 2014

Liseliler AKP’nin gerici, piyasacı eğitimine, savaş çığırtkanlığına, zammına, zulmüne, yolsuzluğuna “Reddet” demek için Kadıköy’de toplandı. Liseli Genç Umut’un Türkiye’nin dört bir yanında dönem başından beri yürüttüğü ”Tayyipsiz ülke, özgür lise için ‘Reddet” kampanyası kapsamında yapılan eylemde liseliler Kadıköy Boğa’dan İskele’ye kadar yürüdü. Eyleme liselerinin yerine alışveriş merkezi yapılması planlanan Şişli Endüstri Meslek Lisesi öğrencileri, yıkılıp İmam Hatip yurdu yapılmaya çalışılan Ahmet Sani Gezici Lisesi öğrencileri, okullarının rant alanı olmaması için direnen Şişli E.M.L. Öğrenci Dayanışması ve birçok farklı liseden liseliler katıldı. Boğa’da başlayan yürüyüş Haldun Taner Sahnesi önünde bir süre durdu. Tiyatrodan “Diren Berkin Liseliler Seninle” ve “Berkin Elvan Onurumuzdur” pankartları sallandırıldı. Liseliler burada bir süre oturma eylemi gerçekleştirdi. Eylemin sonuna doğru liseliler, Tayyip Erdoğan’a karne verdi. Erdoğan liselilerin elinden sömürü, hırsızlık, yolsuzluk, serserilik, sansürcülük ve diktatörlükte “Takdirname” aldı. Liseliler bozuk eğitim sisteminin verdiği karneyi reddetti ve kendi gerçek karnelerini verdiler. Yaratıcılık, direniş, cesaret, adalet gibi kategorilerde liseliler kendilerine “Takdirname” verdi. Her liseden öğrenci konuşma yaptı. Konuşmaların ardından müzik dinletisi başladı. Eylem şarkılarla son buldu.

Bakana karne, başbakana tasdikname: “Tayyipsiz ülke, özgür bir lise” - 24 Ocak 2014

AKP’nin gerici, piyasacı, baskıcı, cinsiyetçi eğitimine, savaş çığırtkanlığına, yolsuzlukları ve hırsızlıklarına “red” diyen Liseli Genç Umut üyeleri İstanbul Kadıköy’den sonra Ankara’da da sokağa çıktı. Konur Sokak’ta bir araya gelen liseliler trampet, davul ve darbukalar eşliğinde Milli Eğitim Bakanlığı’na yürüdü.“Ampul Tayyip” şarkıları, sloganlar ve konuşmalar ile oldukça coşkulu geçen eylemde liseliler sokaktaki Ankaralının da alkışlarla sloganlarla desteğini aldı. Genç Umut eyleminde özellikle Haziran İsyanı’nda direniş alanlarında barikat-larda boy gösteren liselilerin katılımı da dikkat çekti. Bakanlık bahçesine gelindikten sonra ilk olarak Nabi Avcı’nın karnesi ve Tayyip Erdoğan’ın tasdiknamesi sunuldu. Liseliler Avcı’ya gericilik, piyasacılık, cinsiyetçilik, niteliksiz eğitim, paralı eğitim, bilim dışı müfredat ve öğrenci düşmanlığı derslerinden 5 tam not verdi. Tayyip Erdoğan’ın tasdiknamesinde ise “Başbakan Tayyip Erdoğan’ın hırsızlık, yalan, zorbalık davranışlarının insanlık onuruna yakışmadığı görülmüş ve ülkeden atılmasına karar verilmiştir” ifadeleri yer aldı. Liseliler, yaptıkları basın açıklamasında ise 12 yıllık AKP iktidarının dindar, kindar, itaatkar nesil hayal-lerinin tam anlamıyla suya düştüğü belirtildi.“Biat ederken hayal ettiği bizler, hükümet istifa talepleriyle birlikte kent meydanlarında, barikatların ardında yükselen halk muhalefetinin özneleriyiz” diyen liseliler, rant kavgasına tutuşmuş AKP-Cemaat koalisyonuna meydan okuduklarını ilan etti. Genç Umut üyeleri, eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim hakkını eller-inden alan, eğitimi niteliksizleştiren ve piyasalaştıran, eli kanlı çetelerle işbirliği yaparak halkları savaşır hale getiren, kadınların hayatlarına müdahale eden, Gezi direnişçileri için vur emrini veren ve 14 yaşındaki Berkin Elvan’ın vurulmasının sorumlusu olan Tayyip Erdoğan’ı reddettiklerini ilan etti. Basın açıklamasının ardından bakanlık önünde başlayan şarkılar ve sloganlar, eylemin başladığı İnsan Hakları Anıtı’nda çok sayıda Ankaralının da desteğiyle coşkulu bir biçimde son buldu.

Berkin’in babası Sami Elvan: ‘Karneye değil sağlık raporlarına bakıyoruz’ - 24 Ocak 2014

Okulların karne gününde, Berkin Elvan’ın 223 gündür uyuduğu Okmeydanı Hastanesi önünde bir basın açıklaması düzenlendi. Eğitim Dayanışması’nın çağrısı ile gerçekleşen basın açıklamasına KESK, DİSK, TMMOB, TTB, Türk İş yöneticileri ve Eğitim Dayanışması bileşenleri katıldı. Basın metni KESK MYK üyesi Ali Kılıç tarafından okundu.

“Diren Berkin seninleyiz” yazılı pankart açılırken “Uyan Berkin emekçiler seninle” sloganları atıldı. Açıklamada, Gezi Direnişi’nde polis saldırısıyla yaralanan ve hayatını kaybeden kim-senin failinin yargılanmamış olduğuna dikkat çekilirken 223 gündür yaşam mücadelesi veren Berkin’i vuranların da ortaya çıkarılmadığı vurgulandı. Açıklamadan sonra bir konuşma yapan baba Sami Elvan ise oğlunun olaydan bir gün önce Fuat Soylu İlköğretim Okulu’ndan mezun olduğunu söyledi. Yoğun bakımda 223 gündür tedavi gören oğlunun, vurulmasa 9�uncu sınıf öğrencisi olacağını ve bugün eve karne getireceğini söyleyen Sami Elvan devam etti: Biz karne değil, sağlık raporlarına bakıyoruz. Çocuğun ateşi var mı ona bakıyoruz. Acaba bugün durumu nasıl diye yoğun bakımdan çıkan doktor, hemşireyi gözlüyoruz. Ağızlarından çıkacak kelimeye bakıyoruz. Neden bize bunu yaşatıyorlar. Sadece isyanımız ona. Bu çocuğun suçu, günahı neydi. Sokağa çıkmak mıydı? Sokağa çıkanın kafasına biber gazı mı sıkıyorsun. Silah mı sıkıyorsun. Acaba Alevi olduğu için mi, yoksa Okmeydanı’nda yaşadığı için mi? Neden bu çocuk yoğun bakımda yatıyor. Birileri bize bunun hesabını vermek zorunda. Çocuğumun hala katili yok. Nerede bu insan. Kim vurdu? Yoksa gaz fişeğini birileri uzaydan mı attı? Niçin bizim çocuğumuzu vurdular. Suçluların bulunup, yargılanmasını istiyoruz.”Alınteri okurlarından Zarife Çamalan da Ethem Sarısülük’ün arkadaşları ve çevresi tarafından anlatılarak hazırlanan “Halkın yoldaşı Ethem Sarısülük” isimli kitabını Berkin Elvan adına hediye etti. Eyleme katılanlar daha sonra KESK davasını takip etmek için İstanbul Adliyesi’ne geçti.

Eskişehir’de liseliler: ‘Geçer notun yok Tayyip sınıfta kaldın’ - 24 Ocak 2014

Eskişehir Liseli Genç Umut, bir öğretim döneminin ardından AKP’ye karnesini verdi. Kanatlı AVM önünde buluşan öğrenciler “Tayyip’siz ülke, özgür lise” taleplerini dile getirdi. AKP’nin liselerde kurduğu tahakküme red demek için sokağa çıkan liseliler, 15 yaşında kafasından vuru-lan Berkin Elvan’ı unutmadı. Eylemde ayrıca 3 Şubat’ta Kayseri’de yapılacak olan Ali İsmail Korkmaz davası için çağrı yapıldı. Adalar Migros önüne yürüyen liseliler basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasında, “Eşit, parasız, bilimsel eğitim hakkımızı elimizden alan gerici, bilim dışı müfredatlarla eğitimi niteliksizleştiren, eli kanlı çetelerle işbirliği yaparak, cep harçlıklarımızla mühimmat alan, kayıt, aidat diyerek eğitimi piyasacılaştıran AKP’ye ‘red’ diyoruz. Gezi direnişinde polislere ‘vur’ emrini veren Tayyip Erdoğan’ı ülkemizde istemiyoruz. AKP’den hesabı gençlik soracak” denildi. Basın açıklaması sonrasında AKP’ye karnesini veren liseliler, “Tayyip’i sınıfta bıraktık” dediler.

Eğitim Hakkı Meclisi: ‘Halkın parasını özel okullara peşkeş çektirmeyeceğiz’ - 24 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Başbakan Tayyip Erdoğan’a dershaneler ile ilgili bir yasa taslağı sundu. Sunduğu taslakta özel okula dönüşecek dershanelere öğrenci başına 3-4 bin lira

para verileceğinin yer aldığını söyledi. Bunun üzerine “Halkın parasını özel okullara peşkeş çektirmeyeceğiz” diyen Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisi İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde eylem yaptı. Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisi üyeleri, Sultanahmet Meydanı’nda bir araya geldi. Meclis, “Özel okullara öğrenci başına 3-4 bin lira vereceklermiş! Halkın parasını özel okullara peşkeş çektirmeyeceğiz” pankartı ile İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yürüdü. İl Milli Eğitim Müdürlüğü önü gelindiğinde Eğitim Hakkı Meclisi adına Halkevleri 1. Bölge Temsilcisi Hasan Pulat basın açıklaması yaptı. Dershanelere özel okul diyerek bütün imkan ve olanaklar sunulduğunu, halkın ödediği vergilerin özel okul sahiplerine peşkeş çekilmek istendiğini belirten Pulat, açıklamasında “En son Nabi Avcı, Başbakan’a sunduğu taslakta özel okula dönüşecek dershanelere öğrenci başına 3-4 bin lira para verileceğinin yer aldığını söyledi. Soruyoruz: Siz kimin parasını kime veriyorsunuz? Cebimizden alınterimizden aldıklarınızı özel okul sahiplerine hangi hakla verirsiniz? Eğitime ayrılan bütçenin çok büyük bir bölümü halkın alınteridir. Artık yeter! Talanınızdan, yalanınızdan, gericiliğinizden, zorbalığınızdan bıktık. Sizin politikalarınız yüzünden atanamadığı için intihar eden onlarca öğretmeni, okulun temizliğini yaparken çatıdan düşen velileri, okullarda can veren öğrencileri unutmadık” dedi. Pulat açıklamasının sonunda ise “Bizler parasız, bilimsel, anadilde eğitim istiyoruz, bunun için mücadele ediyoruz. Eğitimde özel okullara değil, kamusal eğitime bütçe istiyoruz. Öğrenci başına özel okullara paraları akıtacağınıza okullarımıza kaynak ayırın” diyerek hırsızlığa, talana karşı herkesi haklarına sahip çıkmaya mücadeleye çağırdı.

Acıbademliler karne günü okullarına sahip çıktı - 24 Ocak 2014

Acıbadem Caddesi üzerindeki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin geri dönmemek üzere ismi de değiştirilerek Fikirtepe’ye taşınma kararı, mahalleli, öğrenci ve veliler tarafından protesto edildi. Okullarına sahip çıkan öğrenci, veli ve Dayanışma’nın eylemleri haftalardır devam ediyor. Acıbademlilerin 24 Ocak akşamında düzenlediği yürüyüşte de ASG Lisesi öğrencileri dilek balonları uçurdu, meşaleler yaktı.Yürüyüş sırasında “Ahmet Sani Gezici yıkılamaz”, “Yık yık nereye kadar bitti buraya kadar”, “Her yer Gezici her yer direniş” sloganları atıldı.Daha önce TBMM’de soru önergesi verilerek gündeme gelen okul için Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne dilekçelerle de başvuruldu.Konuyla ilgili, henüz velilere yazılı bir açıklama yapılmamasına rağmen sözlü olarak, okulun ikinci dönemden itibaren Fikirtepe’deki Hasan Paşa İlköğretim Okulu binasına taşınacağı bilgisi verildi.

Eğitim Sen: ‘Halkın vergileriyle özel okullar desteklenemez’ - 31 Ocak 2014

Eğitim Sen, Nabi Avcı’nın önümüzdeki eğitim-öğretim yılından itibaren ücretsiz ders kitabı uygulamasının özel okulları da kapsayacağını söylemesine karşı bir açıklama yayımladı. Açıklamada, AKP’nin okullara ödenek ayrılmasında cimri tutumu sürerken, kamu kaynaklarını özel öğretimi teşvik için kullanmasının büyük bir çelişki olduğu vurgulandı.

‘Yetim Kardeş’ için toplanan parayla mühimmat almak caiz midir? - 31 Ocak 2014

“İyilikte yarışan sınıflar”, “Sınıfça birlik olduk bir yetime kardeş olduk” gibi sloganlarla okull-arda bağış toplayan İHH’nın yardım TIR’larının Suriye’ye askeri mühimmat taşıdığının açığa çıkması üzerine lise öğrencileri tepkilerini dile getirdi. Liseli Genç Umut yaptığı açıklamada ‘Yetim Kardeş’ acitesiyle alınan mühimmat caiz midir?diye sordu. Basın metninde “Yıllardır

Ortadoğu’da ve ülkemizde savaş çığırtkanlığı yapan-halkları savaşın eşiğine getiren AKP, bizlere savaştan ve ölümden başka bir şey vaat etmezken, Ortadoğu’da ve ülkemizde (Reyhanlı, Cilvegözü gibi) dökülen kanın sorumlusu katliamların besleyicisi durumuna çoktan gelmiştir. Okullarımızda Diyanet İşleri, Milli Eğitim Bakanlığı ve İHH (İnsan Hakları ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı’nın) çağrısıyla para toplanmaya başlandı.‘Yetim Kardeş’ adıyla başlatılan proje okul girişlerine asılan afişlerle, okullara konulan kumbaralarla, İHH yöneticilerinin okul-lara gelip panel düzenlemesiyle ve çoğu idarecinin liselerde ve ilkokullarda yaptığı duyurularla yaygınlaştırılmak isteniyor. Valilikten MEB’e kadar her mekanizmanın onayladığı bu proje İHH’yı bizlere yardım kurumu gibi tanıtıyor ve tamamen öğrencilerin vicdani duygularıyla oynuyor. İHH, Kuzey Afrika ve Avrupa’da örgütlü olan ‘Mavi Marmara’ olayıyla gündeme gelmekle birlikte El Kaide gibi eli kanlı cihatçı çetelerin uzantısı olan Suriye’de çıkan iç savaş sonrası Türkiye’den gördüğü büyük destek ile de ’mühimmat ve silah’ yardımlarını cihatçı çetelere taşıyan (ki bu mühimmatlar öğrencilerden toplanan paralarla alınıyor) MEB’in okull-arda ‘Hayır kurumu’ diye tanıttığı ama özünde Ortadoğu’yu kana bulayan bir gerçekliğin yattığı bir ‘kuruluş’ tur. Bizler, din ve vicdan sömürüleriyle toplanan bu paraların halklara ölüm olarak geri döndüğünü biliyoruz. AKP’nin savaşı körükleyen, savaşın çığırtkanı ve şakşakçısı politikalarını reddediyoruz.”denildi.

26

Page 28: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ

E. MÜCADELE SÜRÜYOR: EĞİTİM SİSTEMİNİN MAĞDURU DEĞİL EĞİTİM HAKKI MÜCADELESİNİN ÖZNESİYİZ

DTCF Dekanlık işgaline 38 yıl hapis istemi - 2 Ocak 2014

26 Kasım’da YÖK’ün kuruluşunu protesto etmek amacıyla Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde (DTCF) Dekanlık odasını işgal eden 9 üniversiteliye aralarında “terör örgütü üyeliği” de olan 6 farklı suç iddiasıyla dava açıldı. İddianamede üniversiteliler hakkında 38 yıla kadar hapis cezası istendi.

Marmara Üniversitesi’ndeki saldırılar kınandı - 10 Ocak 2014

Marmara Üniversitesi’nde özellikle sınav dönemlerinde öğrencilere yönelik artan faşist saldırılar kınandı. Eğitim Dayanışması ve Üniversite Dayanışma Platformu basın açıklaması yayımladı.Eğitim Dayanışması ve Üniversite Dayanışma Platformu Marmara Üniversitesi’nde öğrencilere yönelik gerçekleşen saldırıları kınayan bir basın açıklaması yayımladı. Platform açıklamada, 90’lı yıllardan bu yana Marmara Üniversitesi’nde öğrencilerin hak taleplerini sindirmeye yönelik saldırıların yapıldığını hatırlattı. Kasım ayında ise sadece 1 haftada satırlı ve bıçaklı üç farklı saldırının gerçekleştiğine değinen Platform, bu saldırıların tesadüf olmadığını, üniversite yerleşkesinde farklı fikirlerin var olmasına izin vermeyen anlayışın ürünü olduğunu vurguladı. Bu saldırıların son bulması için ellerinden gelen desteği verecekler-ini açıklayan Platform üniversitenin alacağı tutumun takipçisi olacaklarını belirtti.

Roboski’yi protesto eden öğrencilere soruşturma - 10 Ocak 2014

İnönü Üniversitesi’nde Roboski katliamının yıl dönümüne ilişkin düzenlenen etkinliğe katılan 44 öğrenci hakkında soruşturma başlatılırken, ifade için emniyete giden öğrencilere ajanlık dayatıldığı iddia edildi. Malatya İnönü Üniversitesi (İÜ) öğrencileri tarafından Roboski katliamının yıl dönümüne ilişkin 27 Aralık 2013 tarihinde kampus içinde düzenlenen anma etkinliğine ilişkin 44 öğrenci hakkında Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. Haklarında soruşturma başlatılan öğrencilerden Nuri Akman, 7 Ocak günü üniversit-eye gelen siyasi şube polisleri tarafından kendilerine bir liste verildiğini ve verilen listede adı geçenlerin emniyete gelerek ifade vermeleri gerektiğini bildirdiğini söyledi. Tebligatta Roboski katliamına ilişkin düzenlenen etkinliğin “KCK talimatı” ile yapıldığının iddia edildiğinin belirtildiğini aktaran Akman, “Kampüse gelen polis ayaküstü tebligatları bize verdi. Emniyete gittiğimizde 7 saat bizi beklettiler. İfadeleri alınan bazı arkadaşlarımız ailelerine haber vermek ile tehdit edilmiş. Bize ajanlık teklifinde bulundular” dedi. Soruşturma konusundan çok Malatya İnönü Üniversitesi Özgür Öğrenci Derneği’ne gitmemeleri konusunda kendilerine telkinde bulunulduğunu dile getiren Akman, “Bize ‘Derneğe giderseniz sizi dağa gönderirler. Bizlerde sizi rahat bırakmayız’ dediler. İfade için emniyete giden öğrencilere bu şekilde psikolojik baskı uyguladılar” dedi.

‘Ahmet Sani Gezici Lisesi yıkılamaz’ - 10 Ocak 2014

Acıbadem’deki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin yıkılmaması talebiyle Acıbadem Dayanışması’nın çağrısıyla İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yürüyüş düzenlendi. Acıbadem Dayanışması’nın düzenlediği, öğrenci, veli ve Acıbademlilerin katıldığı yürüyüşte, “Mahal-leme, parkıma, okuluma dokunma” pankartı taşındı. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünde basın açıklaması liseliler tarafından yapıldı. Basın açıklamasında, Ahmet Sani Gezi Lisesi öğrencileri olarak böyle bir talepleri olmadığını belirten liseliler 4+4+4 eğitim sistemi ile beraber başlayan dönüşümlere dikkat çekti: “Ülkemizde iktidar eliyle daha önce uygulamaya konulan 4+4+4 eğitim sistemi ile birçok okul İmam Hatip yapılmış ve kampanyalar düzenlenmişti. Bütün bunlara rağmen bu okullar boş kaldı, bu okulların öğrencilerine ve öğretmenlerine eziyet çektirildi. Sağlıksız şartlarda ve kalabalık sınıflarda eğitim dayatıldı. Okulumuz da ise öğretmenlerimizin bizlere bilgi vermeleri baskı yoluyla engellendi. Bu baskı okul yönetiminin bu dönüşümleri kabul etmeyecek öğrencilerden korktuğunun göstergesidir. Bizler öğrencisi, öğretmeni, velisi ve Acıbadem halkı olarak bu gerici dönüşümü kabul etmiyoruz! Okulumuza ve yaşam alanımıza sahip çıkıyoruz. Mücadelemize sonuna kadar devam edeceğimizi ilan ediyoruz! Bu gerici dönüşümü kabul etmediklerini belirten öğrenciler ve Acıbadem halkı, açıklamalarını “Okulumuza ve yaşam alanımıza sahip çıkıyoruz. Mücadelemize sonuna kadar devam edeceğimizi ilan ediyoruz” diyerek bitirdi. Açıklamanın ardından veli, öğrenci ve Acıbadem Dayanışması’ndan temsilciler Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Ferşat Ayar ile görüştü. Okulun yıkılacağı bilgisini doğrulayan Ayar, yıkımdan sonra okul yerine ne yapılacağı konusunda bilgileri olmadığını söyledi. Okulun yıkılmasıyla beraber 1200 öğrenci, semtleri dışında okullara gitmek zorunda kalacak.

İzmir’de ’81 ile 81 kitap’ kampanyası protesto edildi – 12 Ocak 2014

Çiğli Kaymakamlığı’nın başlattığı ve ’81 ile 81 kitap’ sloganıyla yola çıkan proje kapsamında gericilik ve cinsiyetçilik çocuk kitaplarına girdi. Eğitim-Sen 2 No’lu Şube’nin çağrısıyla bir araya gelen Çiğli halkı, Çiğli Kaymakamlığı’nın dağıttığı ’81 ile 81 kitap’ projesi kapsamında çocuk kitaplarında yer alan cinsiyetçi ve gerici ifadeleri Çiğli Kaymakamlığı önünde protesto etti. Basın açıklamasına Halkevleri, ÖVDER İzmir Şube ve CHP Çiğli İlçe Örgütü destek verdi.‘Okullarımızda bilimsel istiyoruz’, ‘Gerici-Cinsiyetçi eğitim istemiyoruz’ dövizlerinin taşındığı basın açıklamasında ‘Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek’, ‘Kay-makam istifa’, ‘Bu daha başlangıç mücadeleye devam’ sloganları atıldı. Basın açıklamasını Eğitim-Sen 2 No’lu Şube Başkanı Mustafa Beyazbal okudu. İlkokul ve ortaokul öğrencilerine dağıtılan kitapların yasa ve yönetmeliklere aykırı olduğunu, ayrıca pedogojik açıdan uygun ifadelerin yer almadığını belirten Beyazbal, hukuki sürecin başladığını aktardı. Kitapların toplanması ve bu projeye son verilmesi talebini ileten Beyazbal, parasız, bilimsel ve eşit eğitim için mücadelenin devam edeceğini ifade etti. Tek tek kitaplardaki cinsiyetçi ve gerici ifadeler deşifre edildi. Üçüncü sınıf öğrencilerine gönderilen 'Mestik Hanım' isimli kitapta evlenmek için kendini en az dövecek ‘koca’ arayan bir kadın üzerinden kadına yönelik şiddet olumlan-makta ve meşru hale getirilmeye çalışılmaktadır. Dördüncü sınıflara gönderilen 'İbretlik Hikâyeler' serisinde 'Kolay Kazanç' adlı kitapta ise hikaye Risale-i Nur’dan birebir alınmıştır. ‘Allah nasıl yaratıyor’ isimli kitapta ise Said-i Nursi’nin sözleri birebir alıntılanarak aktarılmıştır. Tüm bu örnekler göz önünde bulundurulduğunda projenin kitap okuma

alışkanlığının arttırılması yönünde bir adım olmadığı ifade edilerek, AKP’nin tek tip bir nesil yaratma çabasının bir ürünü olduğu ifade edilmiştir. Basın açıklamasına katılan CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel ise AKP’nin cinsiyetçi ve gerici uygulamalarına önce İzmir’de kızlı-erkekli yurtlardan başladığını belirterek ‘Şimdi de karşı devrim projesinin bir ayağını İzmir’de başlatmışlar, buna hiç bir zaman izin vermeyeceğiz’ diyerek bir açıklama yaptı. Bu kitapları dağıtan kaymakamın gerici ve yobaz iktidarın kaymakamı olduğunu belirten Yüksel, ‘Bu proje için Milli Eğitim Müdürlüğü’nü ve Valiliği derhal göreve çağırıyoruz. Bu kaymakamın açığa alınıp soruşturmaya tabi tutulması gerekiyor’ dedi.

Eğitim Sen: ‘Türkiye çocuk gelinler utancından kurtulmalıdır’ - 14 Ocak 2014

Eğitim Sen, 12’sinde evlenen, 13`ünde doğuran, 14’ünde ise yaşamını kaybeden “çocuk gelin” Kader Erten’le ilgili bir açıklama yayımladı. Eğitim Sen, 12’sinde evlenen, 13’ünde doğuran, 14’ünde ise yaşamını kaybeden, Siirt’in Pervari ilçesi Düğümcüler Köyü’ndeki evinde silahla vurulmuş halde bulunan “çocuk gelin” Kader Erten ve Türkiye’deki çocuk gelin sorunuyla ilgili bir açıklama yayımladı. Açıklamada, Türkiye’de AKP iktidarının teşvikiyle çocuk gelin sayısının 181 binin üzerine çıktığı vurgulandı. Eğitim Sen, eğitimdeki 4+4+4 dayatmasıyla çocuk gelinler sorununun daha da derinleştiğini ve kız çocukların evlenmesi için yönetmelik değişikliği yapanların Kader’in ölümünden sorumlu olduğunu da belirtti.

Acıbadem Dayanışması: “Mesele sadece okul değil” - 16 Ocak 2014

Acıbadem Dayanışması Okulu için mücadeleye devam ediyor. Neredeyse her gün yürüyen forum okullarının taşınmasını istemiyor. Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin Fikirtepe’ye taşınmasını istemeyen Acıbadem Dayanışması 16 Ocak günü öğrenci, veli, mahalleli sokaktaydı. Lisenin önünde buluşan Acıbademliler, okulun önünde dilek feneri uçurduktan sonra yürüyüşe geçti. Mahallenin ara sokaklarında dolaşarak lisenin taşınmasını protesto edenler, çevredekileri de desteğe çağırdı. Yürüyüşe, yakın bir zamanda imam hatibe dönüştürülmüş Özdemiroğlu Orta-okulu önünde basın açıklaması okunarak son verildi. Basın açıklamasında okullarının kız meslek lisesi olmaya uygun değil denilerek taşındığını ifade eden Dayanışma okulun çok kısa birt süre önce tadilat geçirdiğini hatırlattı. Mesele sadece okul değil diyen Dayanışma, bunun mahallelerin kimliğini ve yapısını dönüştürmeye yönelik birer hamle olduğunu belirtti. Eylem-lerine devam edeceklerini ilan ederek basın açıklamasını sonlandırdılar.

Evlenen öğrenciye burs soru önergesine yanıt - 20 Ocak 2014

BDP’li vekil evlenen 3000 öğrenciye sağlanacağı duyurulan yurt ve burs desteği ile ilgili soru önergesi verdi. Bakan yanıtladı: ‘Daha kanuni düzenleme yapmadık ki’ Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç soru önergesine verdiği yanıtta, “henüz” kanuni düzenleme yapılmadığını dolayısıyla yurtlarda kalan evli öğrenciler arasında henüz borçları silinen kimse olmadığını söyledi. Oysa BDP Batman Milletvekili Ayla Akat’ın soruları kanuni düzenleme yapıldığını varsaymıyordu ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın açıklamaları üzerine sorulmuştu. Soru önergesinde, açıklamaya dayanak teşkil eden karar gerekçesi ve seçilecek 3000 kişinin hangi kriterlee göre değerlendirileceği ve çocuk gelinlerin de yer aldığı 6 soru içeriyordu. Bakanlığın yanıtı ise 6 soruya sadece 3 cümle ile verildi.

Liseliler “Tayyipsiz ülke özgür lise” için Kadıköy’de buluştu - 23 Ocak 2014

Liseliler AKP’nin gerici, piyasacı eğitimine, savaş çığırtkanlığına, zammına, zulmüne, yolsuzluğuna “Reddet” demek için Kadıköy’de toplandı. Liseli Genç Umut’un Türkiye’nin dört bir yanında dönem başından beri yürüttüğü ”Tayyipsiz ülke, özgür lise için ‘Reddet” kampanyası kapsamında yapılan eylemde liseliler Kadıköy Boğa’dan İskele’ye kadar yürüdü. Eyleme liselerinin yerine alışveriş merkezi yapılması planlanan Şişli Endüstri Meslek Lisesi öğrencileri, yıkılıp İmam Hatip yurdu yapılmaya çalışılan Ahmet Sani Gezici Lisesi öğrencileri, okullarının rant alanı olmaması için direnen Şişli E.M.L. Öğrenci Dayanışması ve birçok farklı liseden liseliler katıldı. Boğa’da başlayan yürüyüş Haldun Taner Sahnesi önünde bir süre durdu. Tiyatrodan “Diren Berkin Liseliler Seninle” ve “Berkin Elvan Onurumuzdur” pankartları sallandırıldı. Liseliler burada bir süre oturma eylemi gerçekleştirdi. Eylemin sonuna doğru liseliler, Tayyip Erdoğan’a karne verdi. Erdoğan liselilerin elinden sömürü, hırsızlık, yolsuzluk, serserilik, sansürcülük ve diktatörlükte “Takdirname” aldı. Liseliler bozuk eğitim sisteminin verdiği karneyi reddetti ve kendi gerçek karnelerini verdiler. Yaratıcılık, direniş, cesaret, adalet gibi kategorilerde liseliler kendilerine “Takdirname” verdi. Her liseden öğrenci konuşma yaptı. Konuşmaların ardından müzik dinletisi başladı. Eylem şarkılarla son buldu.

Bakana karne, başbakana tasdikname: “Tayyipsiz ülke, özgür bir lise” - 24 Ocak 2014

AKP’nin gerici, piyasacı, baskıcı, cinsiyetçi eğitimine, savaş çığırtkanlığına, yolsuzlukları ve hırsızlıklarına “red” diyen Liseli Genç Umut üyeleri İstanbul Kadıköy’den sonra Ankara’da da sokağa çıktı. Konur Sokak’ta bir araya gelen liseliler trampet, davul ve darbukalar eşliğinde Milli Eğitim Bakanlığı’na yürüdü.“Ampul Tayyip” şarkıları, sloganlar ve konuşmalar ile oldukça coşkulu geçen eylemde liseliler sokaktaki Ankaralının da alkışlarla sloganlarla desteğini aldı. Genç Umut eyleminde özellikle Haziran İsyanı’nda direniş alanlarında barikat-larda boy gösteren liselilerin katılımı da dikkat çekti. Bakanlık bahçesine gelindikten sonra ilk olarak Nabi Avcı’nın karnesi ve Tayyip Erdoğan’ın tasdiknamesi sunuldu. Liseliler Avcı’ya gericilik, piyasacılık, cinsiyetçilik, niteliksiz eğitim, paralı eğitim, bilim dışı müfredat ve öğrenci düşmanlığı derslerinden 5 tam not verdi. Tayyip Erdoğan’ın tasdiknamesinde ise “Başbakan Tayyip Erdoğan’ın hırsızlık, yalan, zorbalık davranışlarının insanlık onuruna yakışmadığı görülmüş ve ülkeden atılmasına karar verilmiştir” ifadeleri yer aldı. Liseliler, yaptıkları basın açıklamasında ise 12 yıllık AKP iktidarının dindar, kindar, itaatkar nesil hayal-lerinin tam anlamıyla suya düştüğü belirtildi.“Biat ederken hayal ettiği bizler, hükümet istifa talepleriyle birlikte kent meydanlarında, barikatların ardında yükselen halk muhalefetinin özneleriyiz” diyen liseliler, rant kavgasına tutuşmuş AKP-Cemaat koalisyonuna meydan okuduklarını ilan etti. Genç Umut üyeleri, eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim hakkını eller-inden alan, eğitimi niteliksizleştiren ve piyasalaştıran, eli kanlı çetelerle işbirliği yaparak halkları savaşır hale getiren, kadınların hayatlarına müdahale eden, Gezi direnişçileri için vur emrini veren ve 14 yaşındaki Berkin Elvan’ın vurulmasının sorumlusu olan Tayyip Erdoğan’ı reddettiklerini ilan etti. Basın açıklamasının ardından bakanlık önünde başlayan şarkılar ve sloganlar, eylemin başladığı İnsan Hakları Anıtı’nda çok sayıda Ankaralının da desteğiyle coşkulu bir biçimde son buldu.

Berkin’in babası Sami Elvan: ‘Karneye değil sağlık raporlarına bakıyoruz’ - 24 Ocak 2014

Okulların karne gününde, Berkin Elvan’ın 223 gündür uyuduğu Okmeydanı Hastanesi önünde bir basın açıklaması düzenlendi. Eğitim Dayanışması’nın çağrısı ile gerçekleşen basın açıklamasına KESK, DİSK, TMMOB, TTB, Türk İş yöneticileri ve Eğitim Dayanışması bileşenleri katıldı. Basın metni KESK MYK üyesi Ali Kılıç tarafından okundu.

“Diren Berkin seninleyiz” yazılı pankart açılırken “Uyan Berkin emekçiler seninle” sloganları atıldı. Açıklamada, Gezi Direnişi’nde polis saldırısıyla yaralanan ve hayatını kaybeden kim-senin failinin yargılanmamış olduğuna dikkat çekilirken 223 gündür yaşam mücadelesi veren Berkin’i vuranların da ortaya çıkarılmadığı vurgulandı. Açıklamadan sonra bir konuşma yapan baba Sami Elvan ise oğlunun olaydan bir gün önce Fuat Soylu İlköğretim Okulu’ndan mezun olduğunu söyledi. Yoğun bakımda 223 gündür tedavi gören oğlunun, vurulmasa 9�uncu sınıf öğrencisi olacağını ve bugün eve karne getireceğini söyleyen Sami Elvan devam etti: Biz karne değil, sağlık raporlarına bakıyoruz. Çocuğun ateşi var mı ona bakıyoruz. Acaba bugün durumu nasıl diye yoğun bakımdan çıkan doktor, hemşireyi gözlüyoruz. Ağızlarından çıkacak kelimeye bakıyoruz. Neden bize bunu yaşatıyorlar. Sadece isyanımız ona. Bu çocuğun suçu, günahı neydi. Sokağa çıkmak mıydı? Sokağa çıkanın kafasına biber gazı mı sıkıyorsun. Silah mı sıkıyorsun. Acaba Alevi olduğu için mi, yoksa Okmeydanı’nda yaşadığı için mi? Neden bu çocuk yoğun bakımda yatıyor. Birileri bize bunun hesabını vermek zorunda. Çocuğumun hala katili yok. Nerede bu insan. Kim vurdu? Yoksa gaz fişeğini birileri uzaydan mı attı? Niçin bizim çocuğumuzu vurdular. Suçluların bulunup, yargılanmasını istiyoruz.”Alınteri okurlarından Zarife Çamalan da Ethem Sarısülük’ün arkadaşları ve çevresi tarafından anlatılarak hazırlanan “Halkın yoldaşı Ethem Sarısülük” isimli kitabını Berkin Elvan adına hediye etti. Eyleme katılanlar daha sonra KESK davasını takip etmek için İstanbul Adliyesi’ne geçti.

Eskişehir’de liseliler: ‘Geçer notun yok Tayyip sınıfta kaldın’ - 24 Ocak 2014

Eskişehir Liseli Genç Umut, bir öğretim döneminin ardından AKP’ye karnesini verdi. Kanatlı AVM önünde buluşan öğrenciler “Tayyip’siz ülke, özgür lise” taleplerini dile getirdi. AKP’nin liselerde kurduğu tahakküme red demek için sokağa çıkan liseliler, 15 yaşında kafasından vuru-lan Berkin Elvan’ı unutmadı. Eylemde ayrıca 3 Şubat’ta Kayseri’de yapılacak olan Ali İsmail Korkmaz davası için çağrı yapıldı. Adalar Migros önüne yürüyen liseliler basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasında, “Eşit, parasız, bilimsel eğitim hakkımızı elimizden alan gerici, bilim dışı müfredatlarla eğitimi niteliksizleştiren, eli kanlı çetelerle işbirliği yaparak, cep harçlıklarımızla mühimmat alan, kayıt, aidat diyerek eğitimi piyasacılaştıran AKP’ye ‘red’ diyoruz. Gezi direnişinde polislere ‘vur’ emrini veren Tayyip Erdoğan’ı ülkemizde istemiyoruz. AKP’den hesabı gençlik soracak” denildi. Basın açıklaması sonrasında AKP’ye karnesini veren liseliler, “Tayyip’i sınıfta bıraktık” dediler.

Eğitim Hakkı Meclisi: ‘Halkın parasını özel okullara peşkeş çektirmeyeceğiz’ - 24 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Başbakan Tayyip Erdoğan’a dershaneler ile ilgili bir yasa taslağı sundu. Sunduğu taslakta özel okula dönüşecek dershanelere öğrenci başına 3-4 bin lira

para verileceğinin yer aldığını söyledi. Bunun üzerine “Halkın parasını özel okullara peşkeş çektirmeyeceğiz” diyen Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisi İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde eylem yaptı. Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisi üyeleri, Sultanahmet Meydanı’nda bir araya geldi. Meclis, “Özel okullara öğrenci başına 3-4 bin lira vereceklermiş! Halkın parasını özel okullara peşkeş çektirmeyeceğiz” pankartı ile İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yürüdü. İl Milli Eğitim Müdürlüğü önü gelindiğinde Eğitim Hakkı Meclisi adına Halkevleri 1. Bölge Temsilcisi Hasan Pulat basın açıklaması yaptı. Dershanelere özel okul diyerek bütün imkan ve olanaklar sunulduğunu, halkın ödediği vergilerin özel okul sahiplerine peşkeş çekilmek istendiğini belirten Pulat, açıklamasında “En son Nabi Avcı, Başbakan’a sunduğu taslakta özel okula dönüşecek dershanelere öğrenci başına 3-4 bin lira para verileceğinin yer aldığını söyledi. Soruyoruz: Siz kimin parasını kime veriyorsunuz? Cebimizden alınterimizden aldıklarınızı özel okul sahiplerine hangi hakla verirsiniz? Eğitime ayrılan bütçenin çok büyük bir bölümü halkın alınteridir. Artık yeter! Talanınızdan, yalanınızdan, gericiliğinizden, zorbalığınızdan bıktık. Sizin politikalarınız yüzünden atanamadığı için intihar eden onlarca öğretmeni, okulun temizliğini yaparken çatıdan düşen velileri, okullarda can veren öğrencileri unutmadık” dedi. Pulat açıklamasının sonunda ise “Bizler parasız, bilimsel, anadilde eğitim istiyoruz, bunun için mücadele ediyoruz. Eğitimde özel okullara değil, kamusal eğitime bütçe istiyoruz. Öğrenci başına özel okullara paraları akıtacağınıza okullarımıza kaynak ayırın” diyerek hırsızlığa, talana karşı herkesi haklarına sahip çıkmaya mücadeleye çağırdı.

Acıbademliler karne günü okullarına sahip çıktı - 24 Ocak 2014

Acıbadem Caddesi üzerindeki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin geri dönmemek üzere ismi de değiştirilerek Fikirtepe’ye taşınma kararı, mahalleli, öğrenci ve veliler tarafından protesto edildi. Okullarına sahip çıkan öğrenci, veli ve Dayanışma’nın eylemleri haftalardır devam ediyor. Acıbademlilerin 24 Ocak akşamında düzenlediği yürüyüşte de ASG Lisesi öğrencileri dilek balonları uçurdu, meşaleler yaktı.Yürüyüş sırasında “Ahmet Sani Gezici yıkılamaz”, “Yık yık nereye kadar bitti buraya kadar”, “Her yer Gezici her yer direniş” sloganları atıldı.Daha önce TBMM’de soru önergesi verilerek gündeme gelen okul için Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne dilekçelerle de başvuruldu.Konuyla ilgili, henüz velilere yazılı bir açıklama yapılmamasına rağmen sözlü olarak, okulun ikinci dönemden itibaren Fikirtepe’deki Hasan Paşa İlköğretim Okulu binasına taşınacağı bilgisi verildi.

Eğitim Sen: ‘Halkın vergileriyle özel okullar desteklenemez’ - 31 Ocak 2014

Eğitim Sen, Nabi Avcı’nın önümüzdeki eğitim-öğretim yılından itibaren ücretsiz ders kitabı uygulamasının özel okulları da kapsayacağını söylemesine karşı bir açıklama yayımladı. Açıklamada, AKP’nin okullara ödenek ayrılmasında cimri tutumu sürerken, kamu kaynaklarını özel öğretimi teşvik için kullanmasının büyük bir çelişki olduğu vurgulandı.

‘Yetim Kardeş’ için toplanan parayla mühimmat almak caiz midir? - 31 Ocak 2014

“İyilikte yarışan sınıflar”, “Sınıfça birlik olduk bir yetime kardeş olduk” gibi sloganlarla okull-arda bağış toplayan İHH’nın yardım TIR’larının Suriye’ye askeri mühimmat taşıdığının açığa çıkması üzerine lise öğrencileri tepkilerini dile getirdi. Liseli Genç Umut yaptığı açıklamada ‘Yetim Kardeş’ acitesiyle alınan mühimmat caiz midir?diye sordu. Basın metninde “Yıllardır

Ortadoğu’da ve ülkemizde savaş çığırtkanlığı yapan-halkları savaşın eşiğine getiren AKP, bizlere savaştan ve ölümden başka bir şey vaat etmezken, Ortadoğu’da ve ülkemizde (Reyhanlı, Cilvegözü gibi) dökülen kanın sorumlusu katliamların besleyicisi durumuna çoktan gelmiştir. Okullarımızda Diyanet İşleri, Milli Eğitim Bakanlığı ve İHH (İnsan Hakları ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı’nın) çağrısıyla para toplanmaya başlandı.‘Yetim Kardeş’ adıyla başlatılan proje okul girişlerine asılan afişlerle, okullara konulan kumbaralarla, İHH yöneticilerinin okul-lara gelip panel düzenlemesiyle ve çoğu idarecinin liselerde ve ilkokullarda yaptığı duyurularla yaygınlaştırılmak isteniyor. Valilikten MEB’e kadar her mekanizmanın onayladığı bu proje İHH’yı bizlere yardım kurumu gibi tanıtıyor ve tamamen öğrencilerin vicdani duygularıyla oynuyor. İHH, Kuzey Afrika ve Avrupa’da örgütlü olan ‘Mavi Marmara’ olayıyla gündeme gelmekle birlikte El Kaide gibi eli kanlı cihatçı çetelerin uzantısı olan Suriye’de çıkan iç savaş sonrası Türkiye’den gördüğü büyük destek ile de ’mühimmat ve silah’ yardımlarını cihatçı çetelere taşıyan (ki bu mühimmatlar öğrencilerden toplanan paralarla alınıyor) MEB’in okull-arda ‘Hayır kurumu’ diye tanıttığı ama özünde Ortadoğu’yu kana bulayan bir gerçekliğin yattığı bir ‘kuruluş’ tur. Bizler, din ve vicdan sömürüleriyle toplanan bu paraların halklara ölüm olarak geri döndüğünü biliyoruz. AKP’nin savaşı körükleyen, savaşın çığırtkanı ve şakşakçısı politikalarını reddediyoruz.”denildi.

27

Page 29: EĞİTİM HAKKI RAPORU - Halkevleri...2012/11/19  · HALKEVLERİ EĞİTİM HAKKI MECLİSLERİ B. EĞİTİMDE YIKIM 4+4+4 İLE SÜRÜYOR 16 yaşındaki çocuk işçinin parmakları

E. MÜCADELE SÜRÜYOR: EĞİTİM SİSTEMİNİN MAĞDURU DEĞİL EĞİTİM HAKKI MÜCADELESİNİN ÖZNESİYİZ

DTCF Dekanlık işgaline 38 yıl hapis istemi - 2 Ocak 2014

26 Kasım’da YÖK’ün kuruluşunu protesto etmek amacıyla Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde (DTCF) Dekanlık odasını işgal eden 9 üniversiteliye aralarında “terör örgütü üyeliği” de olan 6 farklı suç iddiasıyla dava açıldı. İddianamede üniversiteliler hakkında 38 yıla kadar hapis cezası istendi.

Marmara Üniversitesi’ndeki saldırılar kınandı - 10 Ocak 2014

Marmara Üniversitesi’nde özellikle sınav dönemlerinde öğrencilere yönelik artan faşist saldırılar kınandı. Eğitim Dayanışması ve Üniversite Dayanışma Platformu basın açıklaması yayımladı.Eğitim Dayanışması ve Üniversite Dayanışma Platformu Marmara Üniversitesi’nde öğrencilere yönelik gerçekleşen saldırıları kınayan bir basın açıklaması yayımladı. Platform açıklamada, 90’lı yıllardan bu yana Marmara Üniversitesi’nde öğrencilerin hak taleplerini sindirmeye yönelik saldırıların yapıldığını hatırlattı. Kasım ayında ise sadece 1 haftada satırlı ve bıçaklı üç farklı saldırının gerçekleştiğine değinen Platform, bu saldırıların tesadüf olmadığını, üniversite yerleşkesinde farklı fikirlerin var olmasına izin vermeyen anlayışın ürünü olduğunu vurguladı. Bu saldırıların son bulması için ellerinden gelen desteği verecekler-ini açıklayan Platform üniversitenin alacağı tutumun takipçisi olacaklarını belirtti.

Roboski’yi protesto eden öğrencilere soruşturma - 10 Ocak 2014

İnönü Üniversitesi’nde Roboski katliamının yıl dönümüne ilişkin düzenlenen etkinliğe katılan 44 öğrenci hakkında soruşturma başlatılırken, ifade için emniyete giden öğrencilere ajanlık dayatıldığı iddia edildi. Malatya İnönü Üniversitesi (İÜ) öğrencileri tarafından Roboski katliamının yıl dönümüne ilişkin 27 Aralık 2013 tarihinde kampus içinde düzenlenen anma etkinliğine ilişkin 44 öğrenci hakkında Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. Haklarında soruşturma başlatılan öğrencilerden Nuri Akman, 7 Ocak günü üniversit-eye gelen siyasi şube polisleri tarafından kendilerine bir liste verildiğini ve verilen listede adı geçenlerin emniyete gelerek ifade vermeleri gerektiğini bildirdiğini söyledi. Tebligatta Roboski katliamına ilişkin düzenlenen etkinliğin “KCK talimatı” ile yapıldığının iddia edildiğinin belirtildiğini aktaran Akman, “Kampüse gelen polis ayaküstü tebligatları bize verdi. Emniyete gittiğimizde 7 saat bizi beklettiler. İfadeleri alınan bazı arkadaşlarımız ailelerine haber vermek ile tehdit edilmiş. Bize ajanlık teklifinde bulundular” dedi. Soruşturma konusundan çok Malatya İnönü Üniversitesi Özgür Öğrenci Derneği’ne gitmemeleri konusunda kendilerine telkinde bulunulduğunu dile getiren Akman, “Bize ‘Derneğe giderseniz sizi dağa gönderirler. Bizlerde sizi rahat bırakmayız’ dediler. İfade için emniyete giden öğrencilere bu şekilde psikolojik baskı uyguladılar” dedi.

‘Ahmet Sani Gezici Lisesi yıkılamaz’ - 10 Ocak 2014

Acıbadem’deki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin yıkılmaması talebiyle Acıbadem Dayanışması’nın çağrısıyla İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yürüyüş düzenlendi. Acıbadem Dayanışması’nın düzenlediği, öğrenci, veli ve Acıbademlilerin katıldığı yürüyüşte, “Mahal-leme, parkıma, okuluma dokunma” pankartı taşındı. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünde basın açıklaması liseliler tarafından yapıldı. Basın açıklamasında, Ahmet Sani Gezi Lisesi öğrencileri olarak böyle bir talepleri olmadığını belirten liseliler 4+4+4 eğitim sistemi ile beraber başlayan dönüşümlere dikkat çekti: “Ülkemizde iktidar eliyle daha önce uygulamaya konulan 4+4+4 eğitim sistemi ile birçok okul İmam Hatip yapılmış ve kampanyalar düzenlenmişti. Bütün bunlara rağmen bu okullar boş kaldı, bu okulların öğrencilerine ve öğretmenlerine eziyet çektirildi. Sağlıksız şartlarda ve kalabalık sınıflarda eğitim dayatıldı. Okulumuz da ise öğretmenlerimizin bizlere bilgi vermeleri baskı yoluyla engellendi. Bu baskı okul yönetiminin bu dönüşümleri kabul etmeyecek öğrencilerden korktuğunun göstergesidir. Bizler öğrencisi, öğretmeni, velisi ve Acıbadem halkı olarak bu gerici dönüşümü kabul etmiyoruz! Okulumuza ve yaşam alanımıza sahip çıkıyoruz. Mücadelemize sonuna kadar devam edeceğimizi ilan ediyoruz! Bu gerici dönüşümü kabul etmediklerini belirten öğrenciler ve Acıbadem halkı, açıklamalarını “Okulumuza ve yaşam alanımıza sahip çıkıyoruz. Mücadelemize sonuna kadar devam edeceğimizi ilan ediyoruz” diyerek bitirdi. Açıklamanın ardından veli, öğrenci ve Acıbadem Dayanışması’ndan temsilciler Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Ferşat Ayar ile görüştü. Okulun yıkılacağı bilgisini doğrulayan Ayar, yıkımdan sonra okul yerine ne yapılacağı konusunda bilgileri olmadığını söyledi. Okulun yıkılmasıyla beraber 1200 öğrenci, semtleri dışında okullara gitmek zorunda kalacak.

İzmir’de ’81 ile 81 kitap’ kampanyası protesto edildi – 12 Ocak 2014

Çiğli Kaymakamlığı’nın başlattığı ve ’81 ile 81 kitap’ sloganıyla yola çıkan proje kapsamında gericilik ve cinsiyetçilik çocuk kitaplarına girdi. Eğitim-Sen 2 No’lu Şube’nin çağrısıyla bir araya gelen Çiğli halkı, Çiğli Kaymakamlığı’nın dağıttığı ’81 ile 81 kitap’ projesi kapsamında çocuk kitaplarında yer alan cinsiyetçi ve gerici ifadeleri Çiğli Kaymakamlığı önünde protesto etti. Basın açıklamasına Halkevleri, ÖVDER İzmir Şube ve CHP Çiğli İlçe Örgütü destek verdi.‘Okullarımızda bilimsel istiyoruz’, ‘Gerici-Cinsiyetçi eğitim istemiyoruz’ dövizlerinin taşındığı basın açıklamasında ‘Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek’, ‘Kay-makam istifa’, ‘Bu daha başlangıç mücadeleye devam’ sloganları atıldı. Basın açıklamasını Eğitim-Sen 2 No’lu Şube Başkanı Mustafa Beyazbal okudu. İlkokul ve ortaokul öğrencilerine dağıtılan kitapların yasa ve yönetmeliklere aykırı olduğunu, ayrıca pedogojik açıdan uygun ifadelerin yer almadığını belirten Beyazbal, hukuki sürecin başladığını aktardı. Kitapların toplanması ve bu projeye son verilmesi talebini ileten Beyazbal, parasız, bilimsel ve eşit eğitim için mücadelenin devam edeceğini ifade etti. Tek tek kitaplardaki cinsiyetçi ve gerici ifadeler deşifre edildi. Üçüncü sınıf öğrencilerine gönderilen 'Mestik Hanım' isimli kitapta evlenmek için kendini en az dövecek ‘koca’ arayan bir kadın üzerinden kadına yönelik şiddet olumlan-makta ve meşru hale getirilmeye çalışılmaktadır. Dördüncü sınıflara gönderilen 'İbretlik Hikâyeler' serisinde 'Kolay Kazanç' adlı kitapta ise hikaye Risale-i Nur’dan birebir alınmıştır. ‘Allah nasıl yaratıyor’ isimli kitapta ise Said-i Nursi’nin sözleri birebir alıntılanarak aktarılmıştır. Tüm bu örnekler göz önünde bulundurulduğunda projenin kitap okuma

alışkanlığının arttırılması yönünde bir adım olmadığı ifade edilerek, AKP’nin tek tip bir nesil yaratma çabasının bir ürünü olduğu ifade edilmiştir. Basın açıklamasına katılan CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel ise AKP’nin cinsiyetçi ve gerici uygulamalarına önce İzmir’de kızlı-erkekli yurtlardan başladığını belirterek ‘Şimdi de karşı devrim projesinin bir ayağını İzmir’de başlatmışlar, buna hiç bir zaman izin vermeyeceğiz’ diyerek bir açıklama yaptı. Bu kitapları dağıtan kaymakamın gerici ve yobaz iktidarın kaymakamı olduğunu belirten Yüksel, ‘Bu proje için Milli Eğitim Müdürlüğü’nü ve Valiliği derhal göreve çağırıyoruz. Bu kaymakamın açığa alınıp soruşturmaya tabi tutulması gerekiyor’ dedi.

Eğitim Sen: ‘Türkiye çocuk gelinler utancından kurtulmalıdır’ - 14 Ocak 2014

Eğitim Sen, 12’sinde evlenen, 13`ünde doğuran, 14’ünde ise yaşamını kaybeden “çocuk gelin” Kader Erten’le ilgili bir açıklama yayımladı. Eğitim Sen, 12’sinde evlenen, 13’ünde doğuran, 14’ünde ise yaşamını kaybeden, Siirt’in Pervari ilçesi Düğümcüler Köyü’ndeki evinde silahla vurulmuş halde bulunan “çocuk gelin” Kader Erten ve Türkiye’deki çocuk gelin sorunuyla ilgili bir açıklama yayımladı. Açıklamada, Türkiye’de AKP iktidarının teşvikiyle çocuk gelin sayısının 181 binin üzerine çıktığı vurgulandı. Eğitim Sen, eğitimdeki 4+4+4 dayatmasıyla çocuk gelinler sorununun daha da derinleştiğini ve kız çocukların evlenmesi için yönetmelik değişikliği yapanların Kader’in ölümünden sorumlu olduğunu da belirtti.

Acıbadem Dayanışması: “Mesele sadece okul değil” - 16 Ocak 2014

Acıbadem Dayanışması Okulu için mücadeleye devam ediyor. Neredeyse her gün yürüyen forum okullarının taşınmasını istemiyor. Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin Fikirtepe’ye taşınmasını istemeyen Acıbadem Dayanışması 16 Ocak günü öğrenci, veli, mahalleli sokaktaydı. Lisenin önünde buluşan Acıbademliler, okulun önünde dilek feneri uçurduktan sonra yürüyüşe geçti. Mahallenin ara sokaklarında dolaşarak lisenin taşınmasını protesto edenler, çevredekileri de desteğe çağırdı. Yürüyüşe, yakın bir zamanda imam hatibe dönüştürülmüş Özdemiroğlu Orta-okulu önünde basın açıklaması okunarak son verildi. Basın açıklamasında okullarının kız meslek lisesi olmaya uygun değil denilerek taşındığını ifade eden Dayanışma okulun çok kısa birt süre önce tadilat geçirdiğini hatırlattı. Mesele sadece okul değil diyen Dayanışma, bunun mahallelerin kimliğini ve yapısını dönüştürmeye yönelik birer hamle olduğunu belirtti. Eylem-lerine devam edeceklerini ilan ederek basın açıklamasını sonlandırdılar.

Evlenen öğrenciye burs soru önergesine yanıt - 20 Ocak 2014

BDP’li vekil evlenen 3000 öğrenciye sağlanacağı duyurulan yurt ve burs desteği ile ilgili soru önergesi verdi. Bakan yanıtladı: ‘Daha kanuni düzenleme yapmadık ki’ Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç soru önergesine verdiği yanıtta, “henüz” kanuni düzenleme yapılmadığını dolayısıyla yurtlarda kalan evli öğrenciler arasında henüz borçları silinen kimse olmadığını söyledi. Oysa BDP Batman Milletvekili Ayla Akat’ın soruları kanuni düzenleme yapıldığını varsaymıyordu ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın açıklamaları üzerine sorulmuştu. Soru önergesinde, açıklamaya dayanak teşkil eden karar gerekçesi ve seçilecek 3000 kişinin hangi kriterlee göre değerlendirileceği ve çocuk gelinlerin de yer aldığı 6 soru içeriyordu. Bakanlığın yanıtı ise 6 soruya sadece 3 cümle ile verildi.

Liseliler “Tayyipsiz ülke özgür lise” için Kadıköy’de buluştu - 23 Ocak 2014

Liseliler AKP’nin gerici, piyasacı eğitimine, savaş çığırtkanlığına, zammına, zulmüne, yolsuzluğuna “Reddet” demek için Kadıköy’de toplandı. Liseli Genç Umut’un Türkiye’nin dört bir yanında dönem başından beri yürüttüğü ”Tayyipsiz ülke, özgür lise için ‘Reddet” kampanyası kapsamında yapılan eylemde liseliler Kadıköy Boğa’dan İskele’ye kadar yürüdü. Eyleme liselerinin yerine alışveriş merkezi yapılması planlanan Şişli Endüstri Meslek Lisesi öğrencileri, yıkılıp İmam Hatip yurdu yapılmaya çalışılan Ahmet Sani Gezici Lisesi öğrencileri, okullarının rant alanı olmaması için direnen Şişli E.M.L. Öğrenci Dayanışması ve birçok farklı liseden liseliler katıldı. Boğa’da başlayan yürüyüş Haldun Taner Sahnesi önünde bir süre durdu. Tiyatrodan “Diren Berkin Liseliler Seninle” ve “Berkin Elvan Onurumuzdur” pankartları sallandırıldı. Liseliler burada bir süre oturma eylemi gerçekleştirdi. Eylemin sonuna doğru liseliler, Tayyip Erdoğan’a karne verdi. Erdoğan liselilerin elinden sömürü, hırsızlık, yolsuzluk, serserilik, sansürcülük ve diktatörlükte “Takdirname” aldı. Liseliler bozuk eğitim sisteminin verdiği karneyi reddetti ve kendi gerçek karnelerini verdiler. Yaratıcılık, direniş, cesaret, adalet gibi kategorilerde liseliler kendilerine “Takdirname” verdi. Her liseden öğrenci konuşma yaptı. Konuşmaların ardından müzik dinletisi başladı. Eylem şarkılarla son buldu.

Bakana karne, başbakana tasdikname: “Tayyipsiz ülke, özgür bir lise” - 24 Ocak 2014

AKP’nin gerici, piyasacı, baskıcı, cinsiyetçi eğitimine, savaş çığırtkanlığına, yolsuzlukları ve hırsızlıklarına “red” diyen Liseli Genç Umut üyeleri İstanbul Kadıköy’den sonra Ankara’da da sokağa çıktı. Konur Sokak’ta bir araya gelen liseliler trampet, davul ve darbukalar eşliğinde Milli Eğitim Bakanlığı’na yürüdü.“Ampul Tayyip” şarkıları, sloganlar ve konuşmalar ile oldukça coşkulu geçen eylemde liseliler sokaktaki Ankaralının da alkışlarla sloganlarla desteğini aldı. Genç Umut eyleminde özellikle Haziran İsyanı’nda direniş alanlarında barikat-larda boy gösteren liselilerin katılımı da dikkat çekti. Bakanlık bahçesine gelindikten sonra ilk olarak Nabi Avcı’nın karnesi ve Tayyip Erdoğan’ın tasdiknamesi sunuldu. Liseliler Avcı’ya gericilik, piyasacılık, cinsiyetçilik, niteliksiz eğitim, paralı eğitim, bilim dışı müfredat ve öğrenci düşmanlığı derslerinden 5 tam not verdi. Tayyip Erdoğan’ın tasdiknamesinde ise “Başbakan Tayyip Erdoğan’ın hırsızlık, yalan, zorbalık davranışlarının insanlık onuruna yakışmadığı görülmüş ve ülkeden atılmasına karar verilmiştir” ifadeleri yer aldı. Liseliler, yaptıkları basın açıklamasında ise 12 yıllık AKP iktidarının dindar, kindar, itaatkar nesil hayal-lerinin tam anlamıyla suya düştüğü belirtildi.“Biat ederken hayal ettiği bizler, hükümet istifa talepleriyle birlikte kent meydanlarında, barikatların ardında yükselen halk muhalefetinin özneleriyiz” diyen liseliler, rant kavgasına tutuşmuş AKP-Cemaat koalisyonuna meydan okuduklarını ilan etti. Genç Umut üyeleri, eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim hakkını eller-inden alan, eğitimi niteliksizleştiren ve piyasalaştıran, eli kanlı çetelerle işbirliği yaparak halkları savaşır hale getiren, kadınların hayatlarına müdahale eden, Gezi direnişçileri için vur emrini veren ve 14 yaşındaki Berkin Elvan’ın vurulmasının sorumlusu olan Tayyip Erdoğan’ı reddettiklerini ilan etti. Basın açıklamasının ardından bakanlık önünde başlayan şarkılar ve sloganlar, eylemin başladığı İnsan Hakları Anıtı’nda çok sayıda Ankaralının da desteğiyle coşkulu bir biçimde son buldu.

Berkin’in babası Sami Elvan: ‘Karneye değil sağlık raporlarına bakıyoruz’ - 24 Ocak 2014

Okulların karne gününde, Berkin Elvan’ın 223 gündür uyuduğu Okmeydanı Hastanesi önünde bir basın açıklaması düzenlendi. Eğitim Dayanışması’nın çağrısı ile gerçekleşen basın açıklamasına KESK, DİSK, TMMOB, TTB, Türk İş yöneticileri ve Eğitim Dayanışması bileşenleri katıldı. Basın metni KESK MYK üyesi Ali Kılıç tarafından okundu.

“Diren Berkin seninleyiz” yazılı pankart açılırken “Uyan Berkin emekçiler seninle” sloganları atıldı. Açıklamada, Gezi Direnişi’nde polis saldırısıyla yaralanan ve hayatını kaybeden kim-senin failinin yargılanmamış olduğuna dikkat çekilirken 223 gündür yaşam mücadelesi veren Berkin’i vuranların da ortaya çıkarılmadığı vurgulandı. Açıklamadan sonra bir konuşma yapan baba Sami Elvan ise oğlunun olaydan bir gün önce Fuat Soylu İlköğretim Okulu’ndan mezun olduğunu söyledi. Yoğun bakımda 223 gündür tedavi gören oğlunun, vurulmasa 9�uncu sınıf öğrencisi olacağını ve bugün eve karne getireceğini söyleyen Sami Elvan devam etti: Biz karne değil, sağlık raporlarına bakıyoruz. Çocuğun ateşi var mı ona bakıyoruz. Acaba bugün durumu nasıl diye yoğun bakımdan çıkan doktor, hemşireyi gözlüyoruz. Ağızlarından çıkacak kelimeye bakıyoruz. Neden bize bunu yaşatıyorlar. Sadece isyanımız ona. Bu çocuğun suçu, günahı neydi. Sokağa çıkmak mıydı? Sokağa çıkanın kafasına biber gazı mı sıkıyorsun. Silah mı sıkıyorsun. Acaba Alevi olduğu için mi, yoksa Okmeydanı’nda yaşadığı için mi? Neden bu çocuk yoğun bakımda yatıyor. Birileri bize bunun hesabını vermek zorunda. Çocuğumun hala katili yok. Nerede bu insan. Kim vurdu? Yoksa gaz fişeğini birileri uzaydan mı attı? Niçin bizim çocuğumuzu vurdular. Suçluların bulunup, yargılanmasını istiyoruz.”Alınteri okurlarından Zarife Çamalan da Ethem Sarısülük’ün arkadaşları ve çevresi tarafından anlatılarak hazırlanan “Halkın yoldaşı Ethem Sarısülük” isimli kitabını Berkin Elvan adına hediye etti. Eyleme katılanlar daha sonra KESK davasını takip etmek için İstanbul Adliyesi’ne geçti.

Eskişehir’de liseliler: ‘Geçer notun yok Tayyip sınıfta kaldın’ - 24 Ocak 2014

Eskişehir Liseli Genç Umut, bir öğretim döneminin ardından AKP’ye karnesini verdi. Kanatlı AVM önünde buluşan öğrenciler “Tayyip’siz ülke, özgür lise” taleplerini dile getirdi. AKP’nin liselerde kurduğu tahakküme red demek için sokağa çıkan liseliler, 15 yaşında kafasından vuru-lan Berkin Elvan’ı unutmadı. Eylemde ayrıca 3 Şubat’ta Kayseri’de yapılacak olan Ali İsmail Korkmaz davası için çağrı yapıldı. Adalar Migros önüne yürüyen liseliler basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasında, “Eşit, parasız, bilimsel eğitim hakkımızı elimizden alan gerici, bilim dışı müfredatlarla eğitimi niteliksizleştiren, eli kanlı çetelerle işbirliği yaparak, cep harçlıklarımızla mühimmat alan, kayıt, aidat diyerek eğitimi piyasacılaştıran AKP’ye ‘red’ diyoruz. Gezi direnişinde polislere ‘vur’ emrini veren Tayyip Erdoğan’ı ülkemizde istemiyoruz. AKP’den hesabı gençlik soracak” denildi. Basın açıklaması sonrasında AKP’ye karnesini veren liseliler, “Tayyip’i sınıfta bıraktık” dediler.

Eğitim Hakkı Meclisi: ‘Halkın parasını özel okullara peşkeş çektirmeyeceğiz’ - 24 Ocak 2014

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Başbakan Tayyip Erdoğan’a dershaneler ile ilgili bir yasa taslağı sundu. Sunduğu taslakta özel okula dönüşecek dershanelere öğrenci başına 3-4 bin lira

para verileceğinin yer aldığını söyledi. Bunun üzerine “Halkın parasını özel okullara peşkeş çektirmeyeceğiz” diyen Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisi İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde eylem yaptı. Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisi üyeleri, Sultanahmet Meydanı’nda bir araya geldi. Meclis, “Özel okullara öğrenci başına 3-4 bin lira vereceklermiş! Halkın parasını özel okullara peşkeş çektirmeyeceğiz” pankartı ile İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yürüdü. İl Milli Eğitim Müdürlüğü önü gelindiğinde Eğitim Hakkı Meclisi adına Halkevleri 1. Bölge Temsilcisi Hasan Pulat basın açıklaması yaptı. Dershanelere özel okul diyerek bütün imkan ve olanaklar sunulduğunu, halkın ödediği vergilerin özel okul sahiplerine peşkeş çekilmek istendiğini belirten Pulat, açıklamasında “En son Nabi Avcı, Başbakan’a sunduğu taslakta özel okula dönüşecek dershanelere öğrenci başına 3-4 bin lira para verileceğinin yer aldığını söyledi. Soruyoruz: Siz kimin parasını kime veriyorsunuz? Cebimizden alınterimizden aldıklarınızı özel okul sahiplerine hangi hakla verirsiniz? Eğitime ayrılan bütçenin çok büyük bir bölümü halkın alınteridir. Artık yeter! Talanınızdan, yalanınızdan, gericiliğinizden, zorbalığınızdan bıktık. Sizin politikalarınız yüzünden atanamadığı için intihar eden onlarca öğretmeni, okulun temizliğini yaparken çatıdan düşen velileri, okullarda can veren öğrencileri unutmadık” dedi. Pulat açıklamasının sonunda ise “Bizler parasız, bilimsel, anadilde eğitim istiyoruz, bunun için mücadele ediyoruz. Eğitimde özel okullara değil, kamusal eğitime bütçe istiyoruz. Öğrenci başına özel okullara paraları akıtacağınıza okullarımıza kaynak ayırın” diyerek hırsızlığa, talana karşı herkesi haklarına sahip çıkmaya mücadeleye çağırdı.

Acıbademliler karne günü okullarına sahip çıktı - 24 Ocak 2014

Acıbadem Caddesi üzerindeki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin geri dönmemek üzere ismi de değiştirilerek Fikirtepe’ye taşınma kararı, mahalleli, öğrenci ve veliler tarafından protesto edildi. Okullarına sahip çıkan öğrenci, veli ve Dayanışma’nın eylemleri haftalardır devam ediyor. Acıbademlilerin 24 Ocak akşamında düzenlediği yürüyüşte de ASG Lisesi öğrencileri dilek balonları uçurdu, meşaleler yaktı.Yürüyüş sırasında “Ahmet Sani Gezici yıkılamaz”, “Yık yık nereye kadar bitti buraya kadar”, “Her yer Gezici her yer direniş” sloganları atıldı.Daha önce TBMM’de soru önergesi verilerek gündeme gelen okul için Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne dilekçelerle de başvuruldu.Konuyla ilgili, henüz velilere yazılı bir açıklama yapılmamasına rağmen sözlü olarak, okulun ikinci dönemden itibaren Fikirtepe’deki Hasan Paşa İlköğretim Okulu binasına taşınacağı bilgisi verildi.

Eğitim Sen: ‘Halkın vergileriyle özel okullar desteklenemez’ - 31 Ocak 2014

Eğitim Sen, Nabi Avcı’nın önümüzdeki eğitim-öğretim yılından itibaren ücretsiz ders kitabı uygulamasının özel okulları da kapsayacağını söylemesine karşı bir açıklama yayımladı. Açıklamada, AKP’nin okullara ödenek ayrılmasında cimri tutumu sürerken, kamu kaynaklarını özel öğretimi teşvik için kullanmasının büyük bir çelişki olduğu vurgulandı.

‘Yetim Kardeş’ için toplanan parayla mühimmat almak caiz midir? - 31 Ocak 2014

“İyilikte yarışan sınıflar”, “Sınıfça birlik olduk bir yetime kardeş olduk” gibi sloganlarla okull-arda bağış toplayan İHH’nın yardım TIR’larının Suriye’ye askeri mühimmat taşıdığının açığa çıkması üzerine lise öğrencileri tepkilerini dile getirdi. Liseli Genç Umut yaptığı açıklamada ‘Yetim Kardeş’ acitesiyle alınan mühimmat caiz midir?diye sordu. Basın metninde “Yıllardır

Ortadoğu’da ve ülkemizde savaş çığırtkanlığı yapan-halkları savaşın eşiğine getiren AKP, bizlere savaştan ve ölümden başka bir şey vaat etmezken, Ortadoğu’da ve ülkemizde (Reyhanlı, Cilvegözü gibi) dökülen kanın sorumlusu katliamların besleyicisi durumuna çoktan gelmiştir. Okullarımızda Diyanet İşleri, Milli Eğitim Bakanlığı ve İHH (İnsan Hakları ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı’nın) çağrısıyla para toplanmaya başlandı.‘Yetim Kardeş’ adıyla başlatılan proje okul girişlerine asılan afişlerle, okullara konulan kumbaralarla, İHH yöneticilerinin okul-lara gelip panel düzenlemesiyle ve çoğu idarecinin liselerde ve ilkokullarda yaptığı duyurularla yaygınlaştırılmak isteniyor. Valilikten MEB’e kadar her mekanizmanın onayladığı bu proje İHH’yı bizlere yardım kurumu gibi tanıtıyor ve tamamen öğrencilerin vicdani duygularıyla oynuyor. İHH, Kuzey Afrika ve Avrupa’da örgütlü olan ‘Mavi Marmara’ olayıyla gündeme gelmekle birlikte El Kaide gibi eli kanlı cihatçı çetelerin uzantısı olan Suriye’de çıkan iç savaş sonrası Türkiye’den gördüğü büyük destek ile de ’mühimmat ve silah’ yardımlarını cihatçı çetelere taşıyan (ki bu mühimmatlar öğrencilerden toplanan paralarla alınıyor) MEB’in okull-arda ‘Hayır kurumu’ diye tanıttığı ama özünde Ortadoğu’yu kana bulayan bir gerçekliğin yattığı bir ‘kuruluş’ tur. Bizler, din ve vicdan sömürüleriyle toplanan bu paraların halklara ölüm olarak geri döndüğünü biliyoruz. AKP’nin savaşı körükleyen, savaşın çığırtkanı ve şakşakçısı politikalarını reddediyoruz.”denildi.

www.halkevleri.org.tr