10
Feniks 3 Aylık Felsefi - Kültürel - Hümanist Dergi Sayı : 73 Yeni Yüksektepe PSİKOLOJİ: BİZİ HAREKET ETTİREN NEDİR? BİR ÖYKÜ : DEDEMİN MİRASI FELSEFE: GALİBİYETİN ESRARENGİZ SANATI

Feniks sayi 73

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Feniks: 3 Aylık Felsefi, kültürel ve hümanist e-dergi Yeni Yüksektepe Kültür Derneği'nin bir yayınıdır.

Citation preview

Page 1: Feniks sayi 73

Feniks3 Aylık Felsefi - Kültürel - Hümanist Dergi Sayı : 73

Yeni Yüksektepe

PSİKOLOJİ: BİZİ HAREKET ETTİREN NEDİR?

BİR ÖYKÜ :DEDEMİN MİRASI

FELSEFE: GALİBİYETİN ESRARENGİZ SANATI

Page 2: Feniks sayi 73

Feniks3 Aylık Felsefi - Kültürel - Hümanist Dergi Sayı : 73

Yeni Yüksektepe

Editör Köşesi Bu sayıda:

ç aydan aya çıkan Feniks edeceğiz. Önceki sayılarımızdaki dergimizin yenilenen yüzü gibi psikoloji, bilim, tıp, sağlık, Üile tekrar karşınızdayız. arkeoloji, mimari, sinema, tiyatro,

Felsefi, kültürel ve hümanist söyleşi gibi birçok konuda da dergimiz isminde de anlaşıldığı yazılarla sizlerle buluşmaya devam gibi bu konulara -belki de bugün edeceğiz. en çok gereksinim duyduğumuz- vurgular yaparak farklı farklı Bu sayımızda; ilk olarak yazılarla sizlerin eline ulaşmaya Oya Uysal’ın “harekete geçirmeye” devam edecek. Evet hiç teşvik eden yazısını bulacak ve kuşkusuz, Felsefe, Kültür ve kendi yüksek yaşam enerjisini Hümanizm kelimeleri sizlerde de yazıları yoluyla nasıl aktarmaya çok şeyi çağrıştırıyordur. Feniks devam ettiğini göreceğiz. Eminim, diğer bir deyişle Anka kuşu yazıda kendinizle ilgili birçok yeniden doğuşu, yenilenmeyi, bulabileceksiniz. rönesansı ve “bitti” derken yeniden küllerinden doğmayı Filozof Jorge Angel ifade ediyor. Tıpkı tarihin tüm Livraga’nın bu sayıdaki yazısı dönemlerindeki ortaçağların “Galibiyetin Esrarengiz Sanatı”. karanlığından Rönesansın Bu yazı hakkında çok söylenebilir aydınlığı ile çıkıldığı gibi. ama yine de ifade etmeye Eskilerin felsefesini, kültürünü ve yetmeyebilir. Nitekim bu çaba şuna hümanizmini yeniden benzer: Yeni yetme sanat canlandırarak.. eleştirmeni edası ile Da Vinci’nin Bu, kesinlikle eskinin tablolarını yorumlamaya yıkıntılarında kaybolup, nostaljik çalışmak… Ama şu kadarını ve duygusal bir tutum takınmak söyleyelim; Bu makale, bize de anlamına gelmiyor elbette. Bu dergimizin hazırlanmasında çok değişime, ünlü İnisiye filozof ilham verdi. Sizde de benzer duygu Helena Petrovna Blavatsky’nin ve fikirler uyandıracağından sıkça kullandığı tabirle “eski şarap eminiz.yeni şişede” de denilebilir. Yani, bizleri harekete geçiren, coşturan, Yazar Emine Aydoğdu galibiyetin muhteşem sanatını dergimiz için güzel bir öykü tekrar tatmamızı sağlayan, kaleme aldı. İyi de etti. Çünkü, sözlerle ve iyi yapılan işlerle ifade yazısı edebiyatın fikirlerin edilen fikirlerden ve bu fikirlerin aktarılması konusundaki gücünü farklı ve bugün için daha anlaşılır bize gösteriyor.ifadelerle söylenmesinden söz ediyoruz. Diğer bir deyişle, Şimdi dilerseniz, içeriğinden ve kimliğinden hiçbir dergimizin az ama derin içeriğinde şey kaybetmeden, dergimizin kısa ama keyifli bir yolculuğa imajının ve kıyafetinin çıkalım. Aralık ayında daha zengin yenilenmesinden söz ediyoruz. ve dolu dolu bir içerikle tekrar Bu, dergimizin tarihi, buluşmak üzere..sanatsal, felsefi konuları içerdiği kanısını doğurmasın. Felsefi, Tüm yayın ekibi adına iyi kültürel ve hümanist olduğu Okumalar…takdirde güncel olan/olmayan konulara da yer vermeye devam Nazım Özdemir

sadece

Bizi hareket ettiren nedir?Hayatta her gün seçimler yaparız? Peki bunların dayanağı nedir? Bizi bir yerden diğer yere götüren ya da onu değil de bunu seçmemize etki eden nedir? Fiziksel Oya Uysal Sayfa:3

Bir Öykü :Dedemin MirasıSonbaharın son ayında, çukur ve tümseklerin çokça olduğu toprak bir yolda ilerlemeye çalışan kırmızı bir arabanın içinde yedi aylıkken doğmuşum. Sonbahar Emine Aydoğdu sayfa:9

İnsanoğlunun sırrı gerçekten ne yapabileceğini, amaçlarına ulaşmak için kullanabileceği yolları bilmek, tüm dikkat ve gücünü bunlara yönlendirmektir.Düşündüğümüzden daha fazla güce

Jorge Angel Livraga Sayfa:5

Galibiyetin Esrarengiz Sanatı

2

Page 3: Feniks sayi 73

PSİKOLOJİ

ayatta her gün seçimler akıtamadığımız için çabuk yaparız? Peki bunların yaşlanmamıza veya başkalarının bizim Hdayanağı nedir? Bizi bir için çalışmaları gerekliliğine götüren

yerden diğer yere götüren ya da onu sapkınlıklara ulaştırabilir. Para veya değil de bunu seçmemize etki eden her türlü nesne ise, bizi hareket ettiren nedir? seyler oluyor. -Goethe bununla ilgili

Faust adlı kitabında ruhun satışı ile Fiziksel plandan ilgili olarak uzun açıklamalarda bulunuyor, benim onun üzerine bir şey düşündüğümüzde;ilave etmem yakışık almaz? -

Hayatta kalma Bir depremde birbirini tartaklayıp çadır kapanlar, sonra da gidip parayla içgüdüsü, susuzluk, satarken öte yandan Japonya’da tsunami sonrasında biraz yemek için açlık, tensel zevkler, “sırada” sessizce bekleyenleri ne

tembellik, para, hareket ettiriyor? Kimi, hiyerarşik veya sadece olgunluktan dolayı üstü olan gördüğümüz kişiden gelenleri duymaz, duymak

manzaralar/olaylar, istemez, duysa da yapmaz iken veya toplumsal problemler karşısında dinlediğimiz müzik, duyarsız kalırken, diğerini birşey söylemeye gerek bırakmadan hareket içtiğimiz şarap…ettiren nedir? Kimini “hayvanlar için hayvan barınağında temizlik yapacağız” Hayatta kalma içgüdüsü örneğin; dendiğinde; o anda işini çıkartan, diğer kişiyi ölümün karşısına atmaya eğlenceye davet ettiğinde ise koşturtan, kadar götürürken, açlık ve susuzluk kimini tüm olanaksızlıklarına rağmen gibi gereksinimler, başkasının orada, elinden geleni yapma çabası ekmeğini suyunu çalmaya itebiliyor, içerisine sokan şey nedir?Tensel zevkler ise hayvanlarla bizi Psikolojik sebepler de vardır;eşitliyor, İçtiğimiz şarap da neşeyi En temelde korkular, bağlılık, öfke, beraberinde getiriyor olabilir veya kıskançlık, nefret, aşk, günah, …gördüğümüz muhteşem manzara

şiirsel tarafımızı ortaya çıkartabilir. Tembellik ise, enerjimizi

sevilmeme v.b.) bizi ya hareketsiz/kararsız kılıyor ya da paralize/panik olmamıza sebebiyet veriyor. Yani her iki durumda da dengeyi kaybedebiliyoruz. Öfke, kıskançlık, nefret gibi negatif duygular bizi sonrasında pişmanlık ile yüzleştirirken, bağlılık, aşk gibi değerler ise sonu mutlulukla biten durumların içinde olmamıza neden oluyor. Doğaya, işine, eşine, bilgeliğe aşk duyan kişileri düşünün! Dokundukları yerleri-kişileri güzelleştiren, canlandıran, hayat veren şey nedir? Her türlü ayrımcılığa karşı, insanlığın arasında birliği yerleştirmeye çalışanları ne hareket ettiriyor? Bugünlerde fazlasıyla tanık olduğumuz kadın cinayetlerini gerçekleştirenleri veya sokak çocukları için çalışan, onların ihtiyaçlarını gidermeye çalışan, “iyi bir vatandaş, insan, baba olsun” diye mücadele eden kişileri ne hareket ettiriyor? Koca koca ünvanları olan insanları, kitlelerin önünde bağırıp çağırmaları, yumruklaşmaları veya “daha popüler olacağım!” diye medya önünde şirretlik yapanları ne hareket ettiriyor?

Her tür korku (yalnızlık, ölüm, günah, cehennem, dışlanma, başarısızlık,

BİZİ NE HAREKET ETTİRİYOR?

3

Page 4: Feniks sayi 73

Tersine sadece insan sevgisi vurmamışçasına eskisinden daha istememizi, hatta sonuçlarını nedeniyle ilkelerinden ödün düzenli hale getiren zihniyeti ne görünce “hep de beni bulur” vermeyen, her türlü zorluğa hereket ettiriyor? Doğru ile yanlışı dedirteni tanıyor muyuz?katlanan, aynı torbaya koyanları veya iftiralara uğrasa da idealinden “bunların hangileri doğru hangileri “Manage” ve “conduct” vazgeçmeyenleri ne hareket yanlış?” ayırımını yapabilenleri ne kelimelerinin etimolojilerine ettiriyor? hareket ettiriyor? baktığımızda atlarla ilgili olduğunu Elbette zihinsel düzeyde ve hatta Şimdi sorumuzu tekrar edelim: Bizi ve onların yönetmeki, sürmek,spiritüel düzeyde bile sebepler hareket ettiren şey nedir? Her gün bir araya getirmek anlamına bulunur; Arzular, hırs, cennete seçimler yapıyoruz ve hayatımızı bir geldiğini görürüz. İnsan olarak ; gitme arzusu, kibir, prestij, cehalet, yöne doğru sürüyoruz. yukarıda bahsettiğimiz tüm fiziksel, bilgiye ulaşma, ideal.. psikolojik, zihinsel ve spiritüel Siddartha Gautama Buda, acının unsurların toplamı olduğumuza Farkında mıyız, bizi kaynağının arzular, beklentiler, göre, bunların hangi iç güçlerle

hareket ettiren şey cehalet olduğunu söylemiştir. Yine yönetildiklerini biliyor muyuz? bir Hint Destanı olan Onları yakalıyor muyuz?nedir?Mahabharata’da da “İnsan neden Yakaladıktan sonra onlarla ne doğru davranamıyor?” sorusuna yapıyoruz? Bir kişi kendini tanımayı

Her gün konuşuyoruz, paylaşıyoruz, verilen yanıtta, kişiliğin hırsla önemsemiyor ise yaşadığı dış hayat aktarıyoruz, soruyoruz. Ağzımızdan yaklaştığı bencil hareketleri sadece bir kabuktur ve içi boş bir çıkanların bir limandan kalkıp, sonrasında acı çekeceği veya tam kabuk, nasıl ki en ufak bir dışgelmelerini sağlayan rüzgarı tanıyor tersine “bana dokunmayan yılan bin darbede kırılırsa, insan da hayatın muyuz? Her gün seviyor, sevmiyor, yaşasın” diyerek üç maymunu getirdikleri karşısında o kadar kolay kızıyor, aşık oluyor, güceniyor, oynayanların, cehalet denizinde kırılır.gurur duyuyoruz. Duygusal iniş ve boğulacağı belirtilmektedir. Kendimizi tanımayı, iç güçlerimizi çıkışlarda, göğsümüzü doldurupYardım kampanyalarında toplanan yönetmeyi öğrenmemizi sağlayacak indirenin ne olduğunu ve bizimle para ve ayni olarak verilecek zihni geliştirmenin önemli olduğunu nasıl oynadığını görüyor muyuz? yardımları iç eden, har vurup düşünüyorum. Her gün, “benim”, “benim değil”, harman savuran veya zayi eden Her birimizin, arzudan “ben yaptım”, “ben asla öyle zihniyeti ya da Tsunami’den sadece arınmış, sadece doğruyu, adili, yapmam”, “ben olsaydım böyle altı ay sonra yok olmuş yerleri önce güzeli, iyiyi işaret eden zihin yapardım”, “böyle de yapılır mı?”büyük parçalardan arındırıp, sonra olmasını dilerim. fikirlerinin uçuşmasını ve bizim de gönüllü öğrenciler ile küçük buna göre hareket etmemizi ve Oya UYSAL, Araştırmacıparçacıkları ayıklatan ve sonunda sonuçlarına da katlanmak sanki orayı hiç Tsunami

PSİKOLOJİ

4

Page 5: Feniks sayi 73

der. tüm Dünya’ya yayılması için ne yapmıştı? Matbaa yok, yayıncı yok ama... Şiir var! Kulaktan kulağa, Kıyaslamanın, azar azar dolaştılar. Nasıl

rekabetin, bizi “yayınlanacağımızı” düşünmeden yaptıklarımızla ürün alabiliriz. En yetiştirdikleri o sağlıksız sevdiğim kitabıma on dokuz yaşında

sporun tadını biraz başladım ve hiçbir zaman birgün yayınlanacağını düşünmedim. unutalım. İstediklerinizi

gerçekleştirmek için Kaç kişi kitapları, mesajları, kişilikleri içlerinde saklamışlardır! buradan çıkın. Şiir nsanoğlunun sırrı gerçekten ne Bunları çıkarmak gerekir! Bunları yapabileceğini, amaçlarına ruhunuzu kendimizden çıkarma gücüne sahip İulaşmak için kullanabileceği olmamız, kendiliğindenliğe susamış uyandırıyorsa, yolları bilmek, tüm dikkat ve ve artık büyük altyapıların gücünü bunlara yönlendirmektir. ruhunuzda belirlediklerini istemeyen, kalpten

yuvalarındaki kuşlar konuşmayı, erkek erkeğe, kadın Düşündüğümüzden daha kadına, insan insana, eski fazla güce sahibizdir. Herbirimiz, gibi duruyorsa onları Romalıların dediği gibi kalp kalbe ne kadar küçük olursak olalım kabul edin, eğitin, konuşmayı isteyen bir dünyaya büyük enerjileri, büyük olanakları sunmamız gerekir. Bu eşitlikten uçurun, zararı yok!içimizde barındırırız. Bazılarımız: kaynaklanmaz çünkü o verimsizdir “Nasıl olsa kimse yazdıklarımı ama daha çok çıkıntılı parçaların basmayacağına göre hiçbir zaman Matbaa yokken şairler ne girintili parçalara oturduğu bir şiir yazmayacağım” veya: “Bu yapıyorlardı? Sapho, zamanında o çarkın düzeninin dişleri gibi maceraya atılmayacağım, çünkü uzak Grek’de şiirlerinin kendimizi tamamlayanı nasıl olsa kimse beni anlamaz” Ortaçağ’daki acı kayboluşuna dek bulduğumuz bir şeydir.

Galibiyetin Esrarengiz Sanatı

FELSEFE

5

Page 6: Feniks sayi 73

Birinin çıkıntılarının diğerinin boşluklarını doldurduğu bu tamamlayıcı hareketle kuvvet aktarılabilir: tinsel kuvvet, fiziksel kuvvet, kısaca içsel kuvvet... Zaferi, herkesi bekleyen son zaferi elinde tutan, bunu, kalbimizi inanç ve hayalle dolduran küçük başarıların, hiç durmadan tekrarlanan gündelik küçük zaferlerin yardımıyla yapmıştır.

Belki resim yapıyorsunuz belki de desen çiziyorsunuz, yapın o halde! İnsanların bunu anlayıp anlamamasının hiçbir önemi yok. Başkalarının ötesinde, çevrenin ötesinde başka bir Yargıç vardır. Bu Yargıç o kadar büyüktür ki büyüklüğünü anlamak mümkün değildir. Bu Yargıç hayal edilemeyecek kadar iyi ve o kadar adildir ki yapılanların ötesinde kalplerden yapılanların kaynağını okur.

Bu büyük Yargıç bir şekilde mantosunu üzerimize, alçakgönüllü zaferlerimizin, küçük hayallerimizin üzerine örter: Asla yazmadığımız mısraları, asla yapmadığımız resimleri, elde edemediğimiz şefkat anları, elimizden kaçan ama yine de binyıllar boyunca tamamen içsel olarak gerçekleşinceye kadar o büyülü dünyada kalan fırsatları.

Ne kadar alçakgönüllü ne kadar küçük olursak olalım, kendimizi Dünya’da ne kadar yanlız hissedersek hissedelim Zafer’e ulaşabiliriz. Yavaş yavaş, küçük adımlarla ilerleyebiliriz, ilerleyebiliriz, ilerleyebiliriz.

Ne formüllere ne de özel desteğe ihtiyacınız vardır. Her zaman geçmişten öğrenerek kendimizi yavaş yavaş mükemmelleştirebiliriz. Fanatikleri tek başına olduklarında köşelerinde ve kendi mumları sayesinde güzellik ve rengi algılayabildiklerine inanmaya bırakın. Onları böylece bırakın, onlar insanlığın başka bir çağına aittirler.

Bugün her birimiz kendi ışığımızı, kendi yerimizi aramalıyız.Kendimizi böyle hissediyorsak mükemmel! Bir yerde mutlu değilsek bir başka yerde olabileceğimizi bilmeliyiz. Gerekli olan kimseye kötülük yapmamak, komşunun yağıyla değil kendi yağımızla kavrulmaktır. Sonuçta gerekli olan ışığımız olmasıdır.

FELSEFE

6

Page 7: Feniks sayi 73

Seçebilmeliyiz: Bir mumumuz duygular size yerleşsin. vermeyin! Her durumda düşmenin olabileceğini varsayalım ne zararı yok! Tekrar, tekrar kalkın! isterdiniz? Mumu mu, ışığı mı tercih Öyle olsun ki içinizde yaşayan Ellerinizden sanki kanatlarmış ya da edersiniz? Mumu tercih ederseniz her şey hapiste gibi olmasın, şarkı Tarih’in yamaçlarındaki köklermiş geri kalan günlerinizde karanlığı söylesin. Ağacın dalına konmuş gibi destek alın ve kendinizi her tanıyacaksınız; ışığı tercih ederseniz kuşlar, az derin bir denize seferinde daha uzağa, ileriye fırlatın! mumu söndürmeniz gerekecektir. Bir daldığımızda gördüğümüz balıklar Hepimiz öleceğiz, hepimiz (belki) kibrit alıp onu sürtmemiz, onu gibi olsunlar. Kendimizde özgür ve yeniden doğacağız, hepimiz Büyük yaklaştırmamız ve alevin aydınlık bir alacalı tüm varlıkları, şöyle diyebilen Yol’un, Büyük Samsara’nın kılıç gibi her zaman yukarıya doğru tüm varlıkları toplayalım: “Burada yolcularıyız ama her şeyin ötesinde doğuşunu izlememiz gerekir. yaşıyorum çünkü özgür ve mutlu bir kendi irademizin de yolcularıyız...

insandayım.”Her durumda maddi şeyler Küçüklüğümüzün farkında

düşer, yerlerini değiştirir ve olarak sık sık kendimize sorarız: Bir Bir şekilde özgür olmak, kaybolurlar. Eskiler “Omnia zamanların büyük adamları nerede?

mutlu olmak dostlarım, transeunt”, “Her şey yol alır” Kendi içimizden başka nerede? derlerdi... Suların denize doğru Unutulmadılar, kaybolmadılar ama çok sevgili dostlarım... akması gibi her şeyin bir kaderi biz onları korku ve tereddüt gibi çer

biraz da galip olmak değil vardır. Kendimizi bu kaderle çöpün altına gömdük. Onları tüm birleştirelim! Suların şarkı söyleyerek bunların altından çıkaralım. Tüylü mi? Sadece biraz... dağlardan nasıl indiklerini miğferleri yeniden göreceğiz,

Müthiş veya olağandışı gözleyelim. En saf olanları gökyüzünün ışığını yarılmış surlardan hangileridir? Kayalara çarpanlar, göreceğiz ve adımlarımızı bir şekilde değil. şelale halinde dökülenler ve çokça gögsümüzdeki kalbin şu vuruşları gibi Amacımız bu, birazcık beyaz köpük takviye ile köpürenler. algılamaya başlayacağız : Zafer! İşte bunlar en saf olanlarıdır; galibiyet, özgürlüğün, Zafer! Zafer! diğerleri korkak, sakin, uyuyan sular uyumun ve neşenin kirlenir ve içlerindeki tüm yaşam Jorge Angel LIVRAGA

merdivenlerinden bir kaybolur. Filozof, Şair, YazarDünyanızı derinden gelen Edebiyat, Bilim, Sanatta Paris Nişanı basamak daha çıkmak...

büyük fikirlerle, coşkun fikirlerle Sahibidoldurun. Öyle ki iyi varlıklar, iyi

Dizlerinizin titremesine izin melekler, iyi düşünceler ve iyi Fransızcadan Çeviren: Yeşim Özben

FELSEFE

7

Page 8: Feniks sayi 73

ÖYKÜ - DENEME

ağacının kabuklarından elde ettiği Dedem: “İnsanın adı, karışımı içirirdi. İnsanlar ve

yazgısını yaratır, bir onbaharın son ayında, hayvanlar kısa sürede iyileşirdi. çukur ve tümseklerin çokça Evimizin dört bir yanını çınar kadının gezgin olması Solduğu toprak bir yolda ağacı süslerdi. Arkadaşlarım sık da zor iştir.” Kalem gibi

ilerlemeye çalışan kırmızı bir sık hastalanırken, ben hiç uzun parmaklarını arabanın içinde yedi aylıkken hastalanmazdım. Sanırım ağaçlar

doğmuşum. bizim evi koruyordu. alnımın üzerine koyarak, “Kalbinde Sonbahar denilince

hemen herkesin aklına hazan korku olmasın!” gelir. Hazan, doğanın diyerek, adımı (Amine) soyunmasını, toprağın uyumasını,

Emine koymuş. suyun soğumasını ve yaprağın dökülmesini anlatır. Doğanın bu

1877-1878 Osmanlı Rus değişimi, ölümle beraber hüznü Savaşı’nda -halk arasında bilinen de yanında taşır. Anneme göre adıyla söylersek 93 Harbinde- sonbaharın son ayı ölümün adı (Rumi Takvimiyle 1293 denk olsa da -doğurduğu ilk çocuk bu geldiği için) Ruslara esir düşmüş. ayda ölmüş- dedem bu ayda Adı Hüseyin olmasına rağmen doğanlar için “ölüme herkes ona “Koca Çınar” derdi. başkaldıranlar” derdi.Böyle bir lakapla çağrılmasının Yolculuk sırasında doğduğum birçok nedeni vardı. Çınar gibi için annem adımı Yolcu koymak uzundu boyu. Yaşına rağmen istemiş. dimdik yürürdü. İshal olup ateşi yükselenlere suda ıslattığı Çınar

DEDEMİN MİRASI

8

Fotoğraf: Geleneksel Türkiye Fotoğraf Yarışması

(El sanatları) Siyah Beyaz Dalında FDÇK Özel Ödülü

Cemal AĞACIKOĞLU “Tosya Bakırcı”

Fotoğraf: Geleneksel Türkiye Fotoğraf Yarışması

(1994 yılı) Renkli Dalında Mansiyon Dördüncüsü

T. ONAN

Page 9: Feniks sayi 73

Dedem: “Çınar ağacının yaprakları amca, her sabah taze yumurtayla tozdan ve gazdan etkilenmezler” yeni sağılmış koyun sütünü derdi. karıştırarak bakır maşrapa içinde Bütün dünyada olduğu gibi onun getirirdi. Dedem, suyu içtiği gibi yaşadığı yerde de erkeklik kaba yumurta ve sütün karışımını da üç güçle ölçülürdü. Çok güçlü defada dura dura içerdi. Bize de olmasına rağmen hiçbir koşulda güç nefeslenerek içmemizi öğütlerdi. gösterisine girişmezdi. Ayıp sayardı. Nedenini sorduğumuzda; “Dinlene, “İnsan, kaba gücüyle değil, dinlene içmek; hem hazmı vicdanıyla sınanır” derdi. Omuzları kolaylaştırır, hem susuzluğu çabuk öyle geniş, kolları öyle kalındı ki, keser, hem de daha sağlıklıdır.” görenleri hayrete düşürürdü. Esaret Derdi yıllarında, kendisini esir alanlara kahramanca direndiği, uzun yıllar süren esirlik hayatından üç arkadaşıyla birlikte kaçarak kurtulduğu, dilden dile dolaşan bir söylenceye dönüşmüştü. O yıllara ilişkin sorulan sorulara genellikle susarak yanıt verirdi. Güneşten önce uyanır. Yaz-kış aralıksız gün daha toprağa düşmeden çıplak ayakla toprağa basardı. Bunu neden yaptığını sorduğumda: “Yenileniyorum. Eskiyle yeniyi yer değiştiriyorum” derdi. Kamber

Kömür’e eyersiz binerdi. Göğsüne kadar uzayan beyaz sakalı ve saçıyla, kapkara tüylü atın üzerinde bir yontu gibi dururdu. Bu duruşu çıkık elmacık kemikleri ve güneş yanığı teniyle Kızılderili Kabile Reisini anımsatırdı. Bazen gün ağarmadan yola çıkar, ta akşamın karanlığında eve dönerdi. Nereye gittiğini ne yaptığını kimse bilmezdi. Yanına yiyecek almadığı gibi içecek de almazdı. Fazla yemek yemediğini

Kamber amcanın kim olduğunu bildiğimiz için bu durumu hiçbir zaman öğrenemedik. Hiç garipsemiyorduk. Susuzluğunu konuşmazdı. Sesinin rengini, gidermek için ağzına tırnak tonunu duyan ve bilen olmamıştı. büyüklüğünde parlak bir taş alıp Dedeme sormaya da kimse cesaret dilinin üstünde çevirirmiş. Böylece edemiyordu. Merakımı uzun süre susamadığını söylerdi. susturamadığım bir gün, bütün Hepimiz ona öykünürdük. cesaretimi toplayıp sormaya Susadığımızda hemen su içmezdik. yeltendiğimde ise; parmak Ağzımıza aldığımız küçük taşı kalınlığındaki kaşlarını çatıp; dilimizin üzerinde çevirerek buğulu gözleriyle: “Evimize sığınmış, ekmeğinin peşinde bir garip! Hem neyi öğrenmek istiyorsun?...” demişti.

ÖYKÜ - DENEME

9

Fotoğraf: Geleneksel Türkiye Fotoğraf Yarışması

(Çevre konulu) Siyah Beyaz Dalında Birincilik Ödülü

İbrahim PEYNİRCİ “Köyümüz”

Page 10: Feniks sayi 73

susuzluğumuzun yok olduğunu evlendiğini, hayatının onsekiz dışlarını korusalar da; zamanla şaşkınlıkla öğrenmiş olurduk. yılını ninemle beraber içleri çürür ve boşalır. Dedemin Dedem: “Ruhun ve bedenin geçirdiğini, ninemin ölümünden dışı gibi içi de ölünceye kadar terbiyesi, üç yoldan geçer. sonra da kadınsız bir hayatı hep dolu kaldı. Doksan sekiz Öğrenmek, denemek ve sabır.” yeğlediğini anlatmıştı. Yeniden yaşında, doğduğu gün, yani Derdi. Böylece bedene ve ruha evlenmesi için öneride sonbaharın sonunda, çok sevdiği hakim olmayı öğrenebilirmişiz. bulunanlara: “Belgüzarın açtığı toprakla buluştu. Hintli bir gezginden öğrenmiş. yolda kimsenin yürümesine izin Çölde uzun süre yol alan her vermem” dermiş. Emine AYDOĞDU, Yazarinsan bunu bilirmiş. Suyu Dedem, çınar ağacı gibi çok tükenen çöl yolcusu, taşı emerek genç yaşında hızla büyümüş ve bir süre daha hayatta kalmayı upuzun bir ömür geçirmiştir. başarırmış. Dedemle çınar ağacı arasındaki Annem, dedemin kırk yaşında tek fark; çınarlar yaşlandıkça

ÖYKÜ - DENEME

10

25 Eylül, Çarş, 19:30

Künye

YENİ YÜKSEKTEPE KÜLTÜR DERNEĞİ

Feniks, Felsefi, Kültürel ve Hümanist E-Dergi

Sayı: 73 Yıl : 19 Eylül-Kasım 2013, 3 Ayda bir çıkar.

Sahibi: Yeni Yüksektepe Kültür Derneği adına

Oya UYSAL

Yazı İşleri Müdürü: Gülsen ÇELİK

Editör: Nazım ÖZDEMİR

İletişim: Hoşdere Cad. Fuar Sok No: 11/13 Çankaya/Ankara Tel: 0 312 438 69 44

10