28
Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL 2 ÖZET Bu çalışmanın amacı finansal liberalizasyon ile finansal krizler arasındaki ilişkiyi tarihsel bir süreç içerisinde incelemektir. Yirmi birinci yüzyılın henüz ilk on yılı tamamlanmadan küresel kapitalizm 1929 Büyük Buhranı ile karşılaştırılan yaygın ve derin bir ekonomik kriz yaşamaktadır. Bu krizin yapısal nedenlerinin anlaşılması için kapitalist dünya ekonomisinin 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yaşadığı dönüşümler incelenmelidir. Bu bağlamda İkinci Dünya Savaşı’ndan günümüze birbirini takip eden iki temel politik ve ekonomik rejim yaşanmıştır. Büyümenin altın çağı olarak adlandırılan “Keynesyen Rejimde”,toplumsal uzlaşmanın bir göstergesi olarak ekonomi devlet tarafından kontrol edilirken, bunun yanında devlet toplam iç talebin yönetilmesinden de sorumlu olmuştur. Keynesyen dönem 1970’li yıllardaki yapısal krizin etkisiyle piyasa önceliklerinin başat hale geldiği, liberalizasyonun, deregulasyonun, özelleştirmenin ve uluslararası ekonomik bütünleşmenin öne çıktığı “Neo Liberal Rejim” ile yer değiştirmiştir. Temelleri 1980’li yıllarda atılan Neo Liberalizm 1990’lı yıllarla birlikte yaygın etkisini dünya ölçeğinde göstermeye başlamıştır. Günümüz küresel krizinin temel nedeni olarak kabul edilen ve neoliberal dönemin başat görüngüsü olan finansallaşma, ulusal ve uluslar arası ekonomide finansal motiflerin, finansal piyasaların, finansal aktör ve kurumların rolünün giderek artması olarak tanımlanabilir. Bu finansallaşma olgusunu ortaya çıkartan finansal liberalizasyon sürecinde, birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülke finansal sistemlerini düzenleyici faaliyetlerden vazgeçme yoluna gitmişlerdir. Finansal liberalizasyonun özellikle gelişmekte olan ülkelerde yetersiz düzenleme faaliyetlerine bağlı olarak aşırı risk üstlenen finansal piyasaların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Liberalizasyon sonrası dönmede özellikle sermaye giriş çıkışlarının serbest bırakılmasına bağlı olarak birçok ülkede “genişleme-daralma çevrimlerinin” eşlik ettiği finansal krizler gözlenmiştir. Liberalizasyon uygulamalarına bağlı olarak para ve bankacılık krizlerinin birlikte ortaya çıktığı ikiz krizlerin görülme sıklıkları artmıştır. Bu çalışma kapsamında kriz sonrası dönemde sürdürülebilir bir iktisadi büyümeyi sağlayacak politika alternatifleri gelişmekte olan ülkeler perspektifinden de tartışılacaktır. Anahtar Sözcükler: Finansal Liberalizasyon, Finansallaşma, Finansal Kriz, Gelişmekte Olan Ülkeler Financial Liberalization and the Structural Roots of the Global Crises: Lessons for Developing Countries The main aim of this study is to analyze the connection between financial liberalization and financial crises in historical context. The global economy is experiencing crisis which has been hailed as the most devastating crisis of capitalism since the great depression of 1929. Post World War II economic history can be thought of as evolving within two distinct political-economic regimes. The high growth Golden Age or Keynesian Regime was based on socially or politically ‘embedded’ domestic markets, government responsibility for aggregate demand growth, and state control over cross-border economic activity. It lasted until the early 1970s, to be replaced, after a decade of turbulence, by the Neoliberal Regime, built on deregulation, liberalization, privatization, and ever-tighter global integration. The Neoliberal Regime took root in the 1980s and consolidated in the 1990s.Financialization which is a major phenomenon of neoliberal regime, means the increasing role of financial motives, financial markets, financial actors and financial institutions in the operation of domestic and international economies. In this period, many developed and developing countries have liberalized their financial markets. The financial liberalization opens up new opportunity for financial sectors often resulting in excessive risk taking because of lack of adequate regulation particularly emerging economies. After liberalization of period, most countries tend to go though a “boom-bust” cycle especially in the case of external liberalization. As a result, currency and banking crises (twin crises) are closely linked in aftermath of liberalization. In this paper, policy framework is also discussed from developing countries perspective. Keywords: Financial Liberalization, Financialization, Financial Crises, Developing Countries 1 Bu çalışma, 27–29 May 2010, tarihlerinde Balıkesir Üniversitesi, Bandırma İİBF tarafından düzenlenen “Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler” adlı sempozyumda sulan bildirinin gözden geçirilmiş ve genişletilmiş halidir. 2 Araş. Gör. ; Uludağ Üniversitesi, İİBF, İktisat Bölümü; Görükle Kampusu, Bursa, TÜRKİYE Tel: +90 224 294 11 / E mail: [email protected]

Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

  • Upload
    others

  • View
    21

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1

Cem Okan TUNCEL2

ÖZET

Bu çalışmanın amacı finansal liberalizasyon ile finansal krizler arasındaki ilişkiyi tarihsel bir süreç içerisinde incelemektir. Yirmi birinci yüzyılın henüz ilk on yılı tamamlanmadan küresel kapitalizm 1929 Büyük Buhranı ile karşılaştırılan yaygın ve derin bir ekonomik kriz yaşamaktadır. Bu krizin yapısal nedenlerinin anlaşılması için kapitalist dünya ekonomisinin 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yaşadığı dönüşümler incelenmelidir. Bu bağlamda İkinci Dünya Savaşı’ndan günümüze birbirini takip eden iki temel politik ve ekonomik rejim yaşanmıştır. Büyümenin altın çağı olarak adlandırılan “Keynesyen Rejimde”,toplumsal uzlaşmanın bir göstergesi olarak ekonomi devlet tarafından kontrol edilirken, bunun yanında devlet toplam iç talebin yönetilmesinden de sorumlu olmuştur. Keynesyen dönem 1970’li yıllardaki yapısal krizin etkisiyle piyasa önceliklerinin başat hale geldiği, liberalizasyonun, deregulasyonun, özelleştirmenin ve uluslararası ekonomik bütünleşmenin öne çıktığı “Neo Liberal Rejim” ile yer değiştirmiştir. Temelleri 1980’li yıllarda atılan Neo Liberalizm 1990’lı yıllarla birlikte yaygın etkisini dünya ölçeğinde göstermeye başlamıştır. Günümüz küresel krizinin temel nedeni olarak kabul edilen ve neoliberal dönemin başat görüngüsü olan finansallaşma, ulusal ve uluslar arası ekonomide finansal motiflerin, finansal piyasaların, finansal aktör ve kurumların rolünün giderek artması olarak tanımlanabilir. Bu finansallaşma olgusunu ortaya çıkartan finansal liberalizasyon sürecinde, birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülke finansal sistemlerini düzenleyici faaliyetlerden vazgeçme yoluna gitmişlerdir. Finansal liberalizasyonun özellikle gelişmekte olan ülkelerde yetersiz düzenleme faaliyetlerine bağlı olarak aşırı risk üstlenen finansal piyasaların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Liberalizasyon sonrası dönmede özellikle sermaye giriş çıkışlarının serbest bırakılmasına bağlı olarak birçok ülkede “genişleme-daralma çevrimlerinin” eşlik ettiği finansal krizler gözlenmiştir. Liberalizasyon uygulamalarına bağlı olarak para ve bankacılık krizlerinin birlikte ortaya çıktığı ikiz krizlerin görülme sıklıkları artmıştır. Bu çalışma kapsamında kriz sonrası dönemde sürdürülebilir bir iktisadi büyümeyi sağlayacak politika alternatifleri gelişmekte olan ülkeler perspektifinden de tartışılacaktır. Anahtar Sözcükler: Finansal Liberalizasyon, Finansallaşma, Finansal Kriz, Gelişmekte Olan Ülkeler

Financial Liberalization and the Structural Roots of the Global Crises: Lessons for Developing Countries

The main aim of this study is to analyze the connection between financial liberalization and financial crises in historical context. The global economy is experiencing crisis which has been hailed as the most devastating crisis of capitalism since the great depression of 1929. Post World War II economic history can be thought of as evolving within two distinct political-economic regimes. The high growth Golden Age or Keynesian Regime was based on socially or politically ‘embedded’ domestic markets, government responsibility for aggregate demand growth, and state control over cross-border economic activity. It lasted until the early 1970s, to be replaced, after a decade of turbulence, by the Neoliberal Regime, built on deregulation, liberalization, privatization, and ever-tighter global integration. The Neoliberal Regime took root in the 1980s and consolidated in the 1990s.Financialization which is a major phenomenon of neoliberal regime, means the increasing role of financial motives, financial markets, financial actors and financial institutions in the operation of domestic and international economies. In this period, many developed and developing countries have liberalized their financial markets. The financial liberalization opens up new opportunity for financial sectors often resulting in excessive risk taking because of lack of adequate regulation particularly emerging economies. After liberalization of period, most countries tend to go though a “boom-bust” cycle especially in the case of external liberalization. As a result, currency and banking crises (twin crises) are closely linked in aftermath of liberalization. In this paper, policy framework is also discussed from developing countries perspective. Keywords: Financial Liberalization, Financialization, Financial Crises, Developing Countries 1 Bu çalışma, 27–29 May 2010, tarihlerinde Balıkesir Üniversitesi, Bandırma İİBF tarafından düzenlenen “Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler” adlı sempozyumda sulan bildirinin gözden geçirilmiş ve genişletilmiş halidir. 2 Araş. Gör. ; Uludağ Üniversitesi, İİBF, İktisat Bölümü; Görükle Kampusu, Bursa, TÜRKİYE Tel: +90 224 294 11 / E mail: [email protected]

Page 2: Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

1

1.Giriş:

Yirmi birinci yüzyılın henüz ilk on yılı tamamlanmadan küresel kapitalizm 1929 büyük

Buhranı ile karşılaştırılan yaygın ve derin bir ekonomik kriz yaşamaktadır. 2008 yılında ABD

mortgage piyasasının çökmesi ile başlayan gelişmiş kapitalist ülkelerde borsaların, büyük

banka ve finansal kurumların çökmesi ile devam eden finansal kriz tüketimin, üretimin,

sermaye birikiminin ve istihdamın hızla düşmesine neden olarak bir ekonomik bunalım ortaya

çıkarmıştır. 1990’lı yıllarla birlikte finansallaşma olgusu dünya ekonomisinde yer alan başat

bir semptom haline gelmiştir.Bu finansallaşma döneminde finansal spekülasyon ve borçlanma

yoluyla yapısal durgunluğun üstesinden gelebilmek için kısmı talep genişlemeleri yaratılır. Bu

talep genişlemesi dalgaları sürdürülebilir bir büyüme tesis edemediği için sorunlar ortaya

çıkarır. Bu kriz ortamında ana akım iktisada yönelik eleştiriler artmış, finansal sisteme

yönelik düzenleme aratışları artmış ve kapitalizmin geleceği tartışılmaya başlamıştır. Bu

çalışmanın amacı finansal liberalizasyon ile finansal krizler arasındaki ilişkiyi tarihsel bir

süreç içerisinde incelemektir. Yaşanan krizin yapısal nedenlerinin anlaşılması için kapitalist

dünya ekonomisinin 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yaşadığı dönüşümler

incelenmelidir. . Bu bağlamda İkinci Dünya Savaşı’ndan günümüze birbirini takip eden iki

temel politik ve ekonomik rejim yaşanmıştır. Büyümenin altın çağı olarak adlandırılan

“Keynesyen Rejimde”,toplumsal uzlaşmanın bir göstergesi olarak ekonomi devlet tarafından

kontrol edilirken, bunun yanında devlet toplam iç talebin yönetilmesinden de sorumlu

olmuştur. Bu dönemde fordist birikim rejimine dayalı kapitaliste gelişme modeli, Keynesci

toplam talep yönlü politikalarla desteklenirken gelişmiş merkez ülkelerde sınıfsal uzlaşmayı

temsil eden sosyal politika uygulamaları ile gelir eşitsizliğini azaltmaya çalışan güçlü refah

devleti, gelişmekte olan çevre ülkelerde ise devletin yol göstericiliğinde kalkınma girişimi

olarak ortaya çıkmıştır.(Amin,2000:3) Keynesyen dönem 1970’li yıllardaki yapısal krizin

etkisiyle piyasa önceliklerinin başat hale geldiği, liberalizasyonun, deregülasyonun,

özelleştirmenin ve uluslararası ekonomik bütünleşmenin öne çıktığı “Neo Liberal Rejim” ile

yer değiştirmiştir. Temelleri 1980’li yıllarda atılan Neo Liberal Rejim 1990’lı yıllarla birlikte

yaygın etkisini dünya ölçeğinde göstermeye başlamıştır. Günümüz küresel krizinin temel

nedeni olarak kabul edilen ve neoliberal dönemin başat görüngüsü olan finansallaşma, ulusal

ve uluslar arası ekonomide finansal motiflerin, finansal piyasaların, finansal aktör ve

kurumların rolünün giderek artması olarak tanımlanabilir. Bu finansallaşma olgusunu ortaya

çıkartan finansal liberalizasyon sürecinde, birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülke finansal

sistemlerini düzenleyici faaliyetlerden vazgeçme yoluna gitmişlerdir. Finansal

Page 3: Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

2

liberalizasyonun özellikle gelişmekte olan ülkelerde yetersiz düzenleme faaliyetlerine bağlı

olarak aşırı risk üstlenen finansal piyasaların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Finansal

liberalizasyon sonrası dönmede özellikle sermaye giriş çıkışlarının serbest bırakılmasına bağlı

olarak birçok ülkede “genişleme-daralma çevrimlerinin” eşlik ettiği finansal krizler

gözlenmiştir. Liberalizasyon uygulamalarına bağlı olarak para ve bankacılık krizlerinin

birlikte ortaya çıktığı ikiz krizlerin görülme sıklıkları artmıştır. Bu finansallaşma dalgası

içinde bulunduğumuz finansal kriz ortamında sona doğru yaklaşmaktadır. Bu finansallaşma

döneminde finansal spekülasyon ve borçlanma yoluyla yapısal durgunluğun üstesinden

gelebilmek için kısmı talep genişlemeleri yaratılır. Bu talep genişlemesi dalgaları

sürdürülebilir bir büyüme tesis edemediği için sorunlar ortaya çıkarır. Bu kriz ortamında ana

akım iktisada yönelik eleştiriler artmış, finansal sisteme yönelik düzenleme aratışları artmış

ve kapitalizmin geleceği tartışılmaya başlamıştır. Bu çalışma kapsamında küresel krizin

yapısal nedenleri tarihsel gelişme sürecinde ele alındıktan sonra kriz sonrası dönemde

sürdürülebilir bir iktisadi büyümeyi sağlayacak politika alternatifleri gelişmekte olan ülkeler

perspektifinden tartışılacaktır.Çalışma üç temel bölümden oluşmaktadır.İkinci bölümde dünya

kapitalizminde finansallaşma olgusunun nedenleri ve sonuçları tarihsel gelişme sürecinde

incelenmiştir.Üçüncü bölümde finansal liberalizasyon ve finansal kriz ilişkisi özellikle para ve

bankacılık krizlerinin birlikte gerçekleştiği ikiz krizler çerçevesinde ele alınmıştır.Dördüncü

bölümde gelişmekte olan ülkelerin kriz sonrası dönemde ,başaralı bir büyüme gerçekleştirmek

için izlemesi gereken politikaların teorik çerçevesi çizilmeye çalışılmıştır.Çalışma sonucunda

ulaşılan temel sonuçlar sonuç bölümünde açıklanmıştır.

2. Finansallaşmanın Tarihsel Arkaplanı: Neoliberalizm ve Deregülasyon

Yirmi birinci yüzyılın henüz ilk on yılı tamamlanmadan küresel kapitalizm 1929 büyük

Buhranı ile karşılaştırılan yaygın ve derin bir ekonomik kriz yaşamaktadır. 2008 yılında ABD

mortgage piyasasının çökmesi ile başlayan gelişmiş kapitalist ülkelerde borsaların, büyük

banka ve finansal kurumların çökmesi ile devam eden finansal kriz tüketimin, üretimin,

sermaye birikiminin ve istihdamın hızla düşmesine neden olarak bir ekonomik bunalım ortaya

çıkarmıştır.Bu bağlamda, ABD’de son kırk yılı biçimlendiren iki temel değişiklikten söz

etmek gerekir. Bunların ilki 1970’lere uzanmakta olup, borsa simsarlarına ödenen

komisyonların düzenlemelere tabi olmaktan çıkarılmasıdır. İkincisi ise, 1990’lara uzanmakta

olup, ticari bankacılık ve yatırım bankacılığı faaliyetleri arasındaki kısıtların ortadan

kaldırılmasıdır. Mali piyasa düzenlemesi alanındaki bu gelişmeler 2007-08 krizinin

Page 4: Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

3

başlangıcını hazırlamıştır.(TEPAV 2009) 1980li yıllarla birlikte başlayan finansal sistemde

deregulasyon rüzgarına bağlı olarak finansal sistemde sürekli finansal yeniliklere bağlı olarak

ortaya çıkan yüksek finansal kar olanakları yaratılmıştır. Eskiden sadece özel borsa

elemanlarının çok katı kurallara bağlı olarak işlem yapabildiği sermaye piyasalarında kurallar

gevşetilmiş, yaratılan teknolojik olanaklara bağlı olarak çok sayıda oyuncu bu piyasalara

girme olanağına kavuşmuştur. Hızlı sermaye akışın bağlı olarak finansal piyasalardaki

büyüme yeni finansal araçların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Hisse senedi, bono ,tahvil

gibi geleneksel finansal araçların yanında türev araçlar denilen çok sayıda araç geliştirilmiş

finansal piyasalarda yaşanan büyüme hızla devam etmiştir. Bu süreç üretici sektördeki

karların düşmesine bağlı olarak finansallaşma olgusunu hızlandırmıştır. Finansallaşma, ulusal

ve uluslar arası ekonomide finansal motiflerin, finansal piyasaların, finansal aktör ve

kurumların rolünün giderek artması olarak tanımlanabilir, daha geniş bir tanımlama yapılırsa

finansallaşama ülkelerin içinde ve arasında finansal motiflerin ve finansal faaliyetlerinin

hacminin ve etkisinin artışı olarak ortaya çıkan bir olgu olarak tanımlanabilir.(Yeldan,2009)

Bu gerileme evresinde ekonomide yaşanan durgunluk eğiliminden kurtulmak amacı ile

finansallaşma bir tarihsel uğrak olarak ortaya çıkar.1980’li yıllarda ortaya çıkan bu sürecin

arkasında 1970’li yılların yapısal krizi yatmaktadır. Kapitalist ekonominin bu yapısal krizini

anlayabilmek için birinci küreselleşme süreci olarak tanımlanan süreci incelemek

gerekmektedir.

Şekil 1:ABD’de Finansal ve Finansal Olmayan İşletme Kar Oranları (1960–2000)

0

4

8

12

16

20

1960 1965 1970 1975 1980 1985 1990 1995 2000

Finansal Isletme Kar OraniFinansal OlmayanIsletme Kar Orani

Kaynak: Orhangazi,2008’deki verilerden yararlanılarak hazırlanmıştır.

Fordist Birikimin Sonu Ve Yapısal Kriz

Dönemi Finansal

Deregulasyon Ve Kriz Sonrası Uyum

Dönemi

Page 5: Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

4

Şekil 2: ABD’de İşletmelerin Sermaye Yatırımları (1995-2007)

Ka

ynak: Duménil ve .Lévy, 2009

Asıl önemli gelişmesini 1870-1913 aralığında yapan birinci küreselleşme döneminde

dünya çapında artan üretim ve ticarete bağlı olarak, uluslararası bankalar tarafından

örgütlenmiş finansal sermaye bu küreselleşme sürecini hızlanmıştır. Uluslararası bankacılık

sistemi çevresinde oluşan bu yapıyı; Polanyi “yüksek maliye (haute finance)” olarak

tanımlamaktadır (Polanyi,1986:35). Birinci küreselleşme sürecinde sermaye hareketleri

açısından temel belirleyici öğe reel bir altın standardı ile düzenlemiş uluslararası para sistemi

bünyesinde gerçekleşmesidir. Ayrıca yatırımcıların gelişmekte olan ülkelere yönelimi; uzun

vadeli ve doğrudan yatırım biçiminde olmuştur (Yeldan 2000:34). Uluslararası sermaye

hareketleri ve mal ticareti 1914 yılında birinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile kesintiye

uğramıştır. 1929 Büyük Ekonomik Bunalımı ile sermaye ve mal hareketlerinde büyük

azalışlar ortaya çıkmıştır. Bunalımın etkileri, İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşturulan

uluslararası finansal, ekonomik ve politik sistemle ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. İkinci

Dünya Savaşı’nın sonunda ABD’nin Bretton Woods kentinde 1944 yılında toplanan

konferans ile uluslararası finansal ilişkileri düzenleyen kurallar ve kurumlar oluşturulmuştur.

Konferans sonunda sistemde düzenleyici kurumlar olarak IMF ve Dünya Bankası ortaya

çıkmıştır. 1946 yılından 1973 yılına kadar uluslararası parasal sistemde geçerli olan bu dönem

Bretton-Woods sistemi dönemi olarak anılmaktadır. Doların altına olan konvertibilitesinin

korunduğu bu sistem asıl olarak üç temel amaç etrafında toplanmıştır (Eğilmez 1997:18-19).

Sabit bir döviz paritesinin oluşturulması

Döviz kurlarında ortaya çıkabilecek ani değişikliklere yalnızca ödemeler dengesi açık

veya fazlaları nedeniyle oluşmasına izin verilmesi

Page 6: Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

5

Söz konusu ödemeler dengesi açık veya fazlalarından dolayı yapılacak parasal

ayarlamaların uluslararası bir danışma mekanizması aracılığı ile yapılması ve bu

şekilde karşılıklı rekabete yol açıcı ayarlamaların önlenmesi

Bu sistemin temel amacı Keynesci politikalarla desteklenen toplam talebe dayalı büyüme

sürecinde finansal istikrarın sağlanmasıydı. Doğası gereği reel ekonomiden farklı olarak çok

büyük spekülatif kazançlara sahip olmak için hareket ederek finansal piyasalarda

istikrarsızlığa neden olan uluslararası fon akımlarının kontrolü, sistemin başat amacı olmuştur

(Somağaç 2002:54).1973 yılı sonunda dolar merkezli sabit kur sisteminin çökmesiyle birlikte,

uluslararası finansal piyasalarda oluşan fiyatlarda büyük dalgalanmalar oluşmaya başladı.

1973 yılında yaşanan petrol krizinin etkisiyle sanayileşmiş ülkelerde azalan getirilerin sonucu

olarak büyük ölçekte uluslararası fon dünya finansal sistemi içinde hızla hareket etmeye

başlaşıştır. Bu sermaye hareketleri finansal küreselleşmenin temel dinamiğini oluştururken,

finansal piyasalarda küreselleşmeye doğru ilerleyen süreç belli başlı üç evreden geçmiştir.

Finansal küreselleşmenin üç evresi şunlardır (Adda 2001:102).

Eurodolar Piyasalarının Ortaya Çıkması

Petrodoların Dolaşımı ve Borç Krizi

Doğrudan Finansman Yükselişi

1960’ların ikinci yarısında itibaren altın çağın sonuna gelen dünya ekonomisinde

sanayileşmiş ülkelerde ve kar oranların düşmesi ile ortaya çıkan krize bağlı olarak realize

olamayan sermaye, finansal sermaye biçiminde uluslararası sermaye piyasalarında birikmeye

başladı.Biriken bu finansal sermayenin yüksek getiri elde edebilmesi ve üretimden kopmuş

olmasına rağmen karlılığının sürdürmek istemesi ithal ikameci sanayileşme politikalarına

bağlı olarak ödemeler dengesi sorunları yaşayan ve sanayi üretimi için gerekli olan ithalatı

dahi ancak borçlanarak yapabilen ve buna bağlı olarak bir borç krizinin içine düşen

gelişmekte olan ülkelere için bir fırsat yarattı Uluslararası finansal piyasalarda yaşanan bu

dönüşüm, finansal küreselleşme olgusu gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler de ve finansal

liberalizasyon sürecinin tarihsel arkaplanı oluşturmaktadır. Ülkeler; finansman sorunlarına

çözüm ararlarken; uluslararası finansal piyasalarda yaşanan dönüşümleri ortaya çıkarttığı

olanaklardan yararlanabilmek için dünya çapında yükselen kuralsızlaştırma (deregülasyon)

dalgasına kapılmışlardır. “Böylece kaldırma, düzensizleştirme ve dışa açılma seksenli

yıllardaki finansal küreselleşme sürecinin motoru oldu. Üçü de altmışlı yıllarda ortaya çıkan

finansal entegrasyon dinamiğinin gücü karşısında devletlerin yaygın düzeninin geri

Page 7: Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

6

çekildiğini kanıtlıyor. Dünya piyasalarında dolaşan inanılmaz spekülatif sermaye hacmiyle

mücadele edemeyen devletler sermayeyi içeride tutacak ya da çekecek şartları oluşturacak bu

yeni gerçeklikle yüzleşti. Bunun için sırf sermayenin uluslararası dolaşımını serbest

bırakmakla kalmadılar, sermaye getirisinden kestikleri vergilerin de büyük bir kısmından

vazgeçtiler” (Adda 2001:110).IMF ,Dünya Bankası gibi uluslar arası sermayenin küresel

düzenleyici kurumlarının yapısal uyum reçetelerindeki temel öneriler doğrultusunda

gelişmekte olan ülkeler faiz tavanlarını kaldırarak küresel sermaye yüksek getiri sunarken,

ödemeler dengesi sorunlarını çözmeye çalıştılar.Gelişmekte olan ülkeler için iktisadi gelişme

paradigmasının sonu anlamına gelen bu dönüşüm bu ülkelerin dünya ekonomisine yeni

uluslararası işbölümünün bir sonucu olarak üretim zincirlerinde; ucuz emek girdisine bağlı

olarak düşük katma değerli ,düşük ve orta teknoloji yoğun sanayilerin üreticisi,küresel

sermaye piyasaları zincirinde ise yüksek getiri sağlayan finansal piyasalara sahip yükselen

ekonomiler (emerging market) olarak eklemlenmesi ile sonuçlandı.Bu sürece bağlı olarak

tüm dünyada finansal liberalizasyon rüzgarı esmeye başladı. Finansal liberalizasyon

genellikle hükümetlerin gelişmiş ülkelerin uluslararası finansal faaliyetlerini kendi ülkelerine

çekmek için bankacılık finans sistemi üzerindeki denetim ve kısıtlamaları kaldırdığı ya da

önemli bir ölçüde azalttığı deregülasyon uygulamalarının bir sonucu olarak gösterilmekte ve

ekonomilerin uluslararası sermaye akımlarına açılması süreci olarak ifade edilmektedir”

(Ongun 1993:38).

Tablo 1: Finansal Sistemde Düzenleme Tarzlarının Dönemlendirilmesi

Dönem Uluslararası Finansal Yapı Finansal Sistem Bankacılık Sisteminde

Düzenleme Tarzı

1950-1980 Dünya Ekonomisi ile Sınırlı Bütünleşme Finansal Baskı

REGÜLÂSYON

Riskin Kamu Otoriteleri Tarafından Denetimi

1980-1990 Ekonomik ve Finansal Sistemde Küreselleşme Finansal Liberalizasyon

DEREGÜLASYON

Piyasalarda Düzenlemeye Yönelik Önlemlerin Kaldırılması

1990’lar dan günümüze

Küresel Finansal Krizlerin Yükselişi

Finansal Liberalizasyon Sonrası Sorunlara Yönelik Reform

Arayışları

REREGÜLASYON

Oto Kontrol Sistemlerinin Oluşturulması Kamu Otoritelerinin ve Uluslararası Kuruluşların Gözetim Fonksiyonuna Kavuşması

Kaynak: Sezgin ve Tüzün 2001’ den yararlanılarak düzenlenmiştir.

Page 8: Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

7

Sanayileşmiş ülke ekonomilerinin gelişmiş finansal piyasa yapısı; uluslararası finansal

sistem bünyesinde yaşanan dönüşümlerin doğal bir sonucu olarak, finansal piyasaların

etkinliğinin arttırılmasına yönelik bir liberalizasyon uygulamalarına olanak tanımaktadır.

Bundan farklı olarak gelişmekte olan ülkelerde finansal sistem; kalkınma sorunsalının

gerektirdiği yapısal özelliklere göre biçimlenmiştir. Bu bağlamda gelişmekte olan ülkelerde

finansal liberalizasyon politikaları, yalnızca finansal piyasa ve kurumlarda yaşanan bir dizi

dönüşümden ibaret olmayıp, kalkınma stratejisinde yaşanan dönüşüme bağlı olarak;

ekonomik yapının bütününde radikal dönüşümler içermektedir. Döviz ve iç tasarruf kısıtı ile

karşı karşıya bulunan gelişen piyasa ekonomileri, finansman sorunlarını çözerek, ekonomik

gelişmelerini sürdürebilmek için finansal piyasalarını uluslararası rekabete açmaktadırlar. Bu

sürecin arkasında neoklasik iktisat teorisinin iç tasarrufları yetersiz kaldığı durumda yabancı

tasarrufların yerli yatırımlar ve büyüme için önemli bir kaynak olabileceği tezi yatmaktadır.

Bu teorik yaklaşıma göre, sermaye hareketlerine serbestleşme sağlanması, tasarrufların

sermaye kıtlığı çeken ülkelere akması sonucunu doğuracaktır. Bu sermaye akışına bağlı

olarak ekonomik büyüme ve istihdam artışına neden olan temel mekanizma ise iç finansal

sistemin serbestleşmesine bağlı olarak yükselen faiz oranlarıdır (Akyüz 1993).Bu yolla

uluslararası fon akışını kendi piyasalarına yönelten bir ülke gelişme sürecine devam

edebilecektir. Finansal liberalizasyon uygulamaları gelişmekte olan ülkelerin planlı ve içe

dönük gelişme ve sanayileşme stratejilerinden; piyasa merkezli dışa açık büyüme ve gelişme

stratejilerine geçişlerini tanımlamaktadır. Deregülasyonun doğrudan etkileri, rekabetin

artması, kar marjlarının daralması ve ticari bankaların yatırım bankacılığı pratiklerini

alışılmışın ötesine taşımaları biçiminde olmuştur. Karmaşık türev ürünlerinin yaratımı ve

dağıtımı, yatırım bankalarının bu değişiklik trendi karşısındaki temel tepkisi olarak finansal

mimariye eklemlenmiştir.

2. Finansal Liberalizasyon ve Sonuçları:

2.1 Finansal Liberalizasyon:

Finansal liberalizasyon süreci teorik temellerini Mc Kinnon 1973 ve Shaw 1973 de

yer almaktadır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin finansal piyasalarındaki kısıtlayıcı

uygulamaları eleştiren çalışmaları nedeniyle, finansal baskı yaklaşımı “Mc Kinnon-Shaw

Yaklaşımı (MSY)” olarak anılmaktadır. Finansal liberalizasyon genellikle hükümetlerin

Page 9: Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

8

gelişmiş ülkelerin uluslararası finansal faaliyetlerini kendi ülkelerine çekmek için bankacılık

finans sistemi üzerindeki denetim ve kısıtlamaları kaldırdığı ya da önemli bir ölçüde azalttığı

deregülasyon uygulamalarının bir sonucu olarak gösterilmekte ve ekonomilerin uluslararası

sermaye akımlarına açılması süreci olarak ifade edilmektedir” (Ongun 1993:38). Sanayileşmiş

ülke ekonomilerinin gelişmiş finansal piyasa yapısı; uluslararası finansal sistem bünyesinde

yaşanan dönüşümlerin doğal bir sonucu olarak, finansal piyasaların etkinliğinin arttırılmasına

yönelik bir liberalizasyon uygulamalarına olanak tanımaktadır. Bundan farklı olarak

gelişmekte olan ülkelerde finansal sistem; kalkınma sorunsalının gerektirdiği yapısal

özelliklere göre biçimlenmiştir Bu bağlamda gelişmekte olan ülkelerde finansal liberalizasyon

politikaları, yalnızca finansal piyasa ve kurumlarda yaşanan bir dizi dönüşümden ibaret

olmayıp, kalkınma stratejisinde yaşanan dönüşüme bağlı olarak; ekonomik yapının bütününde

radikal dönüşümler içermektedir.

Bu yolla uluslararası fon akışını kendi piyasalarına yönelten bir ülke gelişme sürecine

devam edebilecektir. Finansal liberalizasyon uygulamaları gelişmekte olan ülkelerin planlı ve

içe dönük gelişme ve sanayileşme stratejilerinden; piyasa merkezli dışa açık büyüme ve

gelişme stratejilerine geçişlerini tanımlamaktadır

MSY özünde neo-klasik finans teorisinin gelişmekte olan ülkelere uyarlanmış halidir.

Neo-klasik finans teorisi; tam rekabetçi piyasa koşullarında; yatırımcıların, hanehalklarının ve

firmaların kâr maksimizasyonunu hedefleyen rasyonel davranışlarda bulunduğunu

varsaymaktadır. MSY’nin temel önermesi, finansal sistem üzerinde kısıtlayıcı tüm unsurların

kaldırılmasının, finansal derinleşme ve etkin kaynak dağılımını sağlayarak ekonomik

büyümeyi hızlandıracağıdır. MSY bir bütün oluşturmakla beraber; Mc Kinnon ile Shaw

arasında vurgulanan konular açısından bazı farklılıklar vardır. Mc Kinnon oto finansman

kaynaklarıyla finanse edilen yatırımlarla faiz oranları arasındaki ilişki üzerinde yoğunlaşırken,

Shaw dış mali kaynaklar ile finansal derinleşme arasındaki ilişkinin önemine değinmiştir

(Soydemir 1998:9).MSY klasik ve Keynesci faiz politikalarını eleştirerek teorik temellerini

oluşturmaktadır. Bu bağlamda temel eleştiri Tobin’in portföy teorisine yöneltilmektedir.

Tobin’in teorisine göre hanehalkları tasarruflarını birbirini ikame etmeyen para ve verimli

sermaye malları arasındaki dağıtmaktadır. Sermaye mallarının getirisi; paranın getirisi olan

faiz oranından yüksek olduğu sürece; portföyde tutulan verimli sermaye mallarının payı daha

yüksek olacaktır. Sonuç olarak paranın getirisinin, verimli sermaye mallarının getirisine göre

daha düşük düzeyde tutulması, yüksek sermaye/emek oranına sahip yatırımların artmasına

Page 10: Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

9

neden olarak ekonominin büyümesini hızlandıracaktır. Bu nedenle finansal sistem içerisinde

faiz oranları tavan uygulamaları ile kontrol edilmektedir (Sak 1995:13).

MSY göre ise; faiz kontrollerinin varlığı tasarrufların finansal sisteme yönelmesini

engelleyerek, yatırımların finansmanı sorununu ağırlaştırarak ekonomik büyümeyi

yavaşlatacaktır. Mc Kinnon modelinde Keynesci modellerin aksine para ve verimli yatırım

malları arasında tamamlayıcılık ilişkisi bulunmaktadır. (Karabulut 2002:44-45).

MSY göre ise; faiz kontrollerinin varlığı tasarrufların finansal sisteme yönelmesini

engelleyerek, yatırımların finansmanı sorununu ağırlaştırarak ekonomik büyümeyi

yavaşlatacaktır. Mc Kinnon modelinde Keynesci modellerin aksine para ve verimli yatırım

malları arasında tamamlayıcılık ilişkisi bulunmaktadır.

Mc Kinnon modelinde para talebi fonksiyonu şu şekildedir:

δπδ

M I (M/P)=L(Y, ,d- *) >0P Y (I/Y)

(1)

Denklemde Y reel GSYH yı, I yatırımları, d nominal faiz oranını, π* beklenen

enflasyon oranını; dolayısıyla d- π* reel faiz oranını simgelemektedir.

Shaw’ın modelinde de finansal liberalizasyon sonrası faiz oranlarının artması ile tasarruflar,

dolayısıyla finansal araçların aktarabileceği fon miktarı artar. Bu fon artışı yatırımların

dolayısıyla ekonomik büyüme oranının artmasına neden olur.

Shaw modelinde para talebi fonksiyonu şu şekildedir:

γ δπδ π

M (M/P)= f(Y, ,d- *) >0P (d - *)

(2)

Modelde γ para tutmanın alternatif maliyetlerinin vektörü olarak tanımlanmaktadır.

Her iki model de neoklasik anlamda arz ve talep eşitliği varsayımına dayanmaktadır

(Karabulut 2002:44-45). Faiz tavanı uygulaması, bankacılık kesiminin risk almasını

engelleyeceği için fonlar düşük getirili projelere aktarılacaktır. Faiz tavanı yükseltildiği zaman

tasarruf düzeyi yükselecek, buna bağlı olarak ekonomideki yatırım düzey artacaktır. Sonuç

olarak düşük getirili projelere aktarılan fon miktarı azalacaktır. (Fry 1978:465):Fiziki sermaye

birikimi ve kaynakların daha etkin kullanımı ekonomik büyümeyi belirleyen iki temel

unsurdur. Ekonomik büyüme sürecinde merkezi bir rol üstlenen finansal sistem ise ekonomik

gelişmeyi iki kanaldan etkilemektedir. Bunlardan birincisi tasarruflara ulaşabilme olanağı

yaratması, ikincisi ise tasarrufların yüksek getirili projelere aktarılmasını sağlamasıdır.

Page 11: Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

10

Finansal sistemin ekonomik gelişme sürecinde gereken görevi yerine getirebilmesi için

finansal sistem baskı altında olmaması gerekmektedir (Dornbush ve Reynoso 1989).

Bu nedenlerden dolayı MSY: finansal sistem üzerinde baskı oluşturacak tüm

kısıtlamaların kaldırılmasını ve fon aktarım mekanizmasında piyasa unsurunun öne çıkması

gerektiğini savunmaktadır. 1980’li yıllar gelişmekte olan ülkeler için de finansal

liberalizasyon uygulamaları ile geçti. Finansal liberalizasyon Latin Amerika ülkelerinde diğer

gelişmekte olan ülkelerden daha hızlı olmakla birlikte, bu ülkelerde tersine dönen reform

örnekleri yaşandı. Reform Doğu Asya’da daha tedrici oldu. Çok sayıda ülke yönlendirilmiş

krediler üzerine piyasaya dayalı faiz oranları koymak, özel krediler üzerine piyasada

belirlenen faiz oranları koymak, özel kredi kullanımları için uygun kategorilerin sayısını

çoğaltmak veya programın kapsamını daraltmak suretiyle yönlendirilmiş kredi programlarını

kaldırdılar (Willamson ve Mahar 2002:45).

2.2.Finansal Liberalizasyona Yönelik Eleştiriler:

MSY yönelik eleştirilerin en önemlisi yapısalcı okul iktisatçılarından Taylor tarafından

yöneltilmiştir.(Taylor,1998) Taylor MSY’nin iki varlıklı (para-reel varlık) portföy yaklaşımı

eleştirmektedir. Taylor’un modelinde hanehalkları tasarruflarını mevduat olarak formel

piyasalarda (bankacılık kesimi), enformel piyasalarda ve altın gibi verimsiz reel varlık olarak

tutarlar. Ayrıca Taylor’a göre özellikle gelişmekte olan ülkelerde hayli rekabetçi ve

makroekonomik açıdan önemli olan bir de enformel piyasalar bulunmaktadır. Firmalar formel

piyasalar aracılığı ile banka kredisi alabilecekleri gibi, enformel piyasalara doğrudan

borçlanma yolunu da seçebilirler. Faiz oranlarının serbest bırakılması ile formel sektöre akan

fonların kaynağı önem kazanacaktır. Bankacılık sistemine akan fonlar altın, gayrimenkul gibi

verimsiz reel varlıklardan geliyorsa, yatırımlara aktarabilecek fon miktarı bankacılık sistemi

bünyesinde artacağı için ekonomik büyüme artacaktır. Eğer fonlar enformel sektörden,

bankacılık sektörüne gelirse; bankaların karşılık bulundurma zorunlulukları nedeniyle kredi

olarak aktarılan fonlar azalacaktır. Tasarruflarda yaşanan bu göreli azalma yatırımları

azalacaktır. Diğer taraftan artan faiz oranları nedeniyle sermaye maliyetleri artacaktır. Artan

maliyetler; eksik rekabetçi piyasa yapısına neden olduğu mark-up tipi fiyatlama davranışı

sonucu nihai mal fiyatlarına yansıyacak ve bir maliyet enflasyonu dinamiği oluşacaktır.

Sonuç olarak; yatırımların azalması ekonomik gelişmeyi durdururken, maliyet artışının

yarattığı enflasyonist süreç ekonominin stagflasyonist bir patikaya sürüklenmesine neden

Page 12: Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

11

olacaktır. Taylor’a göre gelişmekte olan ülkelerde uygulamaya konulan finansal

liberalizasyon politikaları, ülke ekonomilerinde büyümeden çok stagflasyonist bir etki

yaratmıştır. Neo-Keynesyen ile Post Keynesyen yaklaşımların sentezi niteliğinde olan

Grabel’in spekülatif gelişme modeli çerçevesinde MSY’a eleştiriler yöneltilmiştir (Esen

1998:28-29)

Finansal liberalizasyon özellikle üç önemli sonuç doğurmaktadır.

Yüksek kredi faizleri, riskli yatırımcıları avantajlı kılar

Kurumsal yenilikler, kısa vadeli spekülatif yatırımlar için yeni fırsatlar yaratır.

Kısa ve uzun vadeli faiz farkı artarak spekülatif yatırımlar lehine bir ortam yaratır.

Yatırım projeleri ise beklenen getiri ve risk açısından üç grupta sınıflandırılabilir.

Düşük getiri - düşük risk A projesi

Yüksek getiri - düşük risk B projesi

Yüksek getiri - yüksek risk C projesi

Reel yatırımlar ile finansal yatırımlar likidite ve vade açısından farklılıklar içermektedir.

Reel sektör yatırımları daha az likit ve daha uzun vadeli iken, finansal sektör yatırımları

spekülatif faaliyetlere açıktır. Finansal liberalizasyon ile A tipi projelerin devre dışı kalacağı

göz önünde tutulursa vade cinsinden projeler iki grupta toplanabilir.

yükse getiri - düşük risk - uzun vade B projesi

yükse getiri - yüksek risk - kısa vade C projesi

Finansal liberalizasyon ile birlikte kısa ve uzun vadeli faiz oranları arasındaki fark

artacaktır. Bunun sonucu olarak C tipi projeler B tipi projelerin yerini alacaktır. Bu ortamda

firmalar yeni yatırımlar için uzun vadeli kredileri daha pahalıya bulacaklardır. Bu durumda ya

kredi taleplerini azaltacaklar ya da uzun vadeli projeleri kısa vadeli fonlarla finanse etme

yoluna giderek aşırı faiz riski üstlenmek zorunda kalacaklardır. Grabel’in eleştirisi

bağlamında, finansal liberalizasyon; tasarrufların reel sektör yatırımların dönüşmesine yol

açmayacak tam tersine finansal kurumları bile spekülatif finansmana sürükleyecektir.

2.3. Finansal Liberalizasyon ve Finansal Kriz İlişkisi:

Page 13: Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

12

Finansal liberalizasyonun krizlere yol açacağı ilk olarak Carlos-Dias Alejandro’nun

1985 yılında yazdığı “Good-bye Financial Repression, Hello Financial Crash” başlıklı

makalesi ile gündeme getirildi (Williamson ve Mahar 2002:96). Finansal liberalizasyon süreci

geliştikçe liberalizasyon ve kriz arasındaki ilişkiyi ortaya koyan literatür giderek artmaya

başladı Yapılan birçok çalışma; finansal liberalizasyon ile finansal krizler arasında

nedensellik ilişkisinin olduğunu ortaya koymaktadır.Özellikle finansal sitemini denetimsiz

olarak serbestileştiren ülkelerde riskler hızla artmakta ve finansal krizlerin oluştuğu ekonomik

çevreyi ortaya çıkartmaktadır. Bu süreç makroekonomik istikrarsızlık yarattığı gibi, mikro

ölçekte özellikle finansal sistem kırılganlıklarına yol açacak risk birikmelerine neden

olmaktadır. Grabel (2003) bu riskleri makro ve mikro ölçekte; “döviz kuru, sermaye kaçışı,

kırılganlık, bulaşma ve ülke” olarak tanımlamaktadır (Bkz. Tablo 2).

Tablo 2: Finansal Liberalizasyon ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Risk Biçimler

Risk Biçimi Tanım Arttırıcı Faktörler

Döviz Kuru Yatırımcıların varlıklarını satmaya kara vermesi ile ülkenin döviz kurunu çökmesi riski

*rezerv yetersizlikleri

*yerli para konvertibilitesi

*yatırımcıların sürü davranışları

*gelişen ekonomilerin konumları

Sermaye Kaçışı

Varlık sahibi ajanların likit varlıklarını satarak varlık/yükümlülük oranının düşmesine neden olmaları ve kendi kendini besleyen bekleyişler sonucu ülkeyi terketme riski

*yatırımcıların sürü davranışları

*gelişen ekonomilerin konumları

*yerli para konvertibilitesi

*sermaye hareketlerine yönelecek mekanizmanın olmaması

Kırılganlık

Ekonomideki özel ve kamu borçlanıcılarının yükümlülüklerini yerine getirmelerine engel olacak ve iç ve dış şoklara duyarlılıklarının yüksek olması riski

*vade uyuşmazlıkları

*yükümlülük değerlerindeki oynaklık

*finansal açıklık

*yatırım, borçlanma kararlarını yönetecek yeterli mekanizmanın olmaması

Bulaşma Başka bir yerdeki finansal ya da makroekonomik istikrarsızlığın ülkeye getirilmesi riski

*finansal açıklık

*döviz kuru, sermaye kaçışı ve kırılganlık riskleri

Ülke

Finansal kriz sürecinde ülkenin bağımsız sosyal ve ekonomik politikalar uygulamasında kısıtların bulunması sonucu ortaya çıkan risk

*gelişen ekonomi konumu

*risk yönetiminin yetersizlikleri

Kaynak: Grabel 2003:319

Page 14: Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

13

Demirgüç Kunt-Detragrache (1998) göre; finansal liberalizasyon, yetersiz düzenlemenin

olduğu durumda finansal sistem bünyesinde oluşan kırılganlığı arttırmaktadır. Kurumsal zayıf

çevre; mikro ölçekte banka bilançolarında risk düzeyini yükselterek, bankacılık krizlerine yol

açmaktadır. Weller (1999); finansal liberalizasyon sonrasında, gelişmekte olan piyasa

ekonomilerinde para ve bankacılık krizi çıkma olasılığının arttığını ortaya

koymaktadır.Finansal krizler finansal sistemde meydana gelen büyük çaplı çalkantıları

tanımlar ve temelde para ve bankacılık krizleri olarak tanımlanmaktadırlar.Para krizi, döviz

kurunda ani bir hareketi ve sermaye akımlarındaki keskin bir değişmeyi ifade eder. Para kiri,

ülke parasına olan spekülatif bir atağı bir devalüasyonla sonuçlanması halinde ya da ülke

otoritelerinin uluslararası rezervlerinin hacmini artırarak ve faiz oranlarını yükselterek ülke

parasını savunmaya zorladıkları durumda ortaya çıkar. (Yay 2001:1236). Mehrez ve Koufman

(2000) liberalizasyon sonrası dönemde bilgi setinin belirsiz olmasının bankaların aşırı risk

almalarına neden olduğunu belirtirken; bankacılık krizi olasılığının şeffaf olmayan ekonomik

çevrede arttığını vurgulamaktır. Bu bağlamda finansal liberalizasyonu takip eden kısa

dönemde bir bankacılık krizi çıkma olasılığı hayli yüksektir. Döviz kurlarının piyasa

mekanizması içinde belirlenmesine yönelik önlemlerin alınmasıyla başlayan ve sermaye

hesabının serbestleştirilmesi ile tamamlanan dış finansal liberalizasyon özellikle gelişmekte

olan ülkelerde makroekonomik istikrarsızlığı gelişmiş ülkelere göre daha çok artırırken, dış

finansal liberalizasyon (özellikle sermaye kontrollerinin kaldırılması) iç finansal

liberalizasyon uygulamalarına göre daha çok istikrarsızlık yaratmaktadır (Wyplosz 2001:2).

Döviz kurunun üzerindeki kontrollerin kaldırılması, döviz kuru oynaklıklarının

artmasına neden olmaktadır. Sermaye hareketlerinin kontrol edildiği bir ekonomide bile;

yerleşiklerin bankalarda döviz cinsinden mevduat açmasına yönelik düzenlemeler yapılmış ve

bankaların dövizle yaptıkları işlemlere serbestlik getirilmişse banka bilançoları döviz kuru

riskine açık hale gelmektedir. Sermaye hareketlerinin serbest bırakılmasını takip eden

dönemde, bankaların yabancı para cinsinden borçlanmalarının kolaylaşmasına bağlı olarak

döviz kuru risk sistemi içinde daha da artmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde sermaye

hareketlerinin serbestleştirilmesi ülke ekonomilerini makro ve mikro ölçekte etkilemektedir.

Makro ölçekte etki, sermaye akımının niteliğine göre farklılaşmaktadır. Gelen sermaye

doğrudan yatırım biçiminde ise ülkenin üretici kapasitesine ve teknolojik düzeyine olumlu

katkılar sağlayarak sürdürülebilir ekonomik büyüme ortamını oluşturacaktır. Ancak gelen

sermaye kısa vadeli ve spekülatif nitelikte ise ülke ekonomisinin makroekonomik istikrarını

bozucu etkilerde bulunacaktır. Özellikle finansal liberalizasyon sonucu artan fon akışı

Page 15: Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

14

yalnızca yüksek verimliliği olan projelerin finansmanında kullanılmamakta bunun yanında

spekülatif alanlara da yönelmektedir. Bu etki sonucu gerçekleşen aşırı sermaye girişleri yerli

paranın değer kazanmasına neden olarak; ticari mal üreten ihracatçı sektörlerin rekabet

gücünü yitirmesine neden olmaktadır. Aşırı sermaye girişlerinin neden olduğu kamu açıkları

ve cari işlemler açıklarının (ikiz açık) sürdürülebilirliğinin kuşku yaratması uluslararası

yatırımcıların bekleyişlerinin olumsuza dönüşmesine neden olarak, ani sermaye çıkışlarına

yol açarak ülke ekonomilerinde finansal sektörlerden başlayarak reel sektöre doğru genişleyen

yıkıcı krizlerin oluşmasına neden olmaktadır.(Bkz Şekil 2)

Şekil 2: Kısa Vadeli Sermaye Girişlerine Bağlı Olarak Makroekonomik Durumun Kötüleşmesi Süreci Ve Finansal Kriz Dinamiği

Kaynak: Yazar

Bu risk düzeylerinin yükselmesi ülkeleri finansal krizlere sürüklemektedir. Sermaye

hareketlerinin serbest bırakılmasına bağlı olarak para ve bankacılık krizlerinin birlikte

görülme sıklığı artmıştır. Dış finansal liberalizasyon süreci ile bankacılık krizleri, para ve

bankacılık krizlerinin birlikte görüldüğü “ikiz krizler” biçimine dönüşme eğilimindedir.

Finansal liberalizasyon süreci ile birlikte para krizi ile bankacılık krizlerinin birlikte ortaya

çıktığı “ikiz krizler” olarak isimlendirilen krizler hızla artmıştır. 1970-1979 döneminde

Daha Fazla Sermaye

Girişi Teşviki

Sermaye Girişlerinin

Artışı

Faiz Oranında Artış

Dış Açığın Finansman

İhtiyacı

İthalat Artışı Cari Açığın

Artması

Yerli Paranın Değer

Kazanması

Finansal Liberalizasyon

Finansal Karların Artışı Sermaye Yatırımlarının

Dışlanması

Sanayi Sektörlerinde Daralma ve İthalat

Bağımlılığının Artması

Kısa Vadeli Sermaye Kaçışları

ve Kriz

*Beklentilerin Bozulması

*Ahlaki risk *Makro

Ekonomik bozulma

Page 16: Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

15

yalnızca 1 ikiz kriz gerçekleşirken, finansal liberalizasyonu takip eden 1980-1995 döneminde

18 ikiz kriz gerçekleşmiştir. 1970 li yıllarda sıkı düzenlenen finansal sistem nedeniyle para ve

bankacılık krizleri arasında nedensellik ilişkisi bulunmazken, 1980 li yıllarla birlikte finansal

piyasalarda ortaya çıkan düzensizleştirme dalgasına bağlı olarak para ve bankacılık krizleri

arasındaki nedensellik ilişkisi kuvvetlenmiştir. (Kaminsky ve Reinhart 1999)

Tablo 3:Para ve Bankacılık Krizi Sıklığı

Kriz Biçimi 1970-1995 1970-1979 1980-1995

Toplam Yıllık Ortalama Toplam Yıllık Ortalama Toplam Yıllık Ortalama

Para 90 2,92 26 2,60 50 3,13

İkiz 19 0,73 1 0,10 18 1,13

Tek 57 2,19 25 2,50 32 2,00

Bankacılık 26 1,00 3 0,30 23 1,44

Kaynak: Kaminsky ve Reinhart 1999:477

Kaminsky ve Reinhart; 1970–1995 yılları arası dönemde 76 para ve 26 bankacılık

krizini inceleyerek aşağıdaki sonuçlara ulaşmıştır (1999:474).

1. Bankacılık krizinin doruk noktası döviz kurunun çöküşü ile başlamaktadır.

Merkez bankasının döviz kurunu korumak amacıyla faiz oranları artması

sektöründeki mevcut sorunları ağırlaştırmakta ya da yeni sorunlar ortaya

çıkartmaktadır.

2. Genellikle bankacılık krizleri para krizlerinden önce gelmektedir. Her iki kriz

öncesi dönemde, durgunluk ya da en azından yavaş büyüme oranı, ticaret

hadlerinin ülke aleyhine dönmesi, değerli yerli para gibi makroekonomik

bozulmaları gerçekleşmektedir.

3. Makroekonomik temel göstergelerde ikiz krizler öncesi dönemde bozulma

gözlenmektedir.

4. Para ve bankacılık krizlerinin birbirinden ayrı gerçekleşmesi durumuna göre ikiz

krizler ekonomi üzerinde daha şiddetli ve daha yıkıcı etkilerde bulunmaktadır.

İkiz krizleri açıklayan iki temel yaklaşım bulunmaktadır (Varlık 2002:173). Birinci

yaklaşıma göre, mevduat sigortası, hükümet garantisi gibi uygulamaların yarattığı ahlaki

Page 17: Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

16

tehlikenin sonuçları ikiz krizleri oluşturmaktadır. İkinci yaklaşıma göre ise, uluslararası

yardımcıların bekleyişlerinin olumsuza dönmesi sonucu oluşan kendi kendini besleyen

kötümserlik finansal kırılgan bir ekonomik yapı içinde krizlerin oluşmasına neden olmaktadır.

Ahlaki tehlike yaklaşımı tekli denge varsayımı altında krizlerin öngörülebileceğini

savunurken, finansal kırılganlık yaklaşımı ise çoklu denge varsayımı altında krizlerin

öngörülemeyeceğini savunmaktadır. Ancak temel olarak her iki yaklaşım da ekonomik

temellerdeki bozulmayla ikiz krizlerin oluşumu arasında güçlü bir ilişkinin varolduğunu kabul

etmektedir. Bankacılık krizleri ile para krizlerinin birlikte görülme sıklığı artarken, hangi

krizin diğerinin nedeni olduğu konusunda ortak bir kabul bulunmamaktadır. Farklı ülke

deneyimleri inceleyen farklı modeller nedenselliğin yönü konusunda ayrı teorik açıklamalar

üretmektedirler. (Mıshkın 1997,2001; Chang ve Velasco 1998; Kaminsky ve Reinhart 1999)

3.Gelişmekte Olan Ülkeler ve Krizleri Sonrası Dönem İçin Politika Önerileri:

3.1. Finansal Liberalizasyon ve Gelişmekte Olan Ülkeler:

Küresel kriz sayesinde, serbest piyasanın dengeli ve istikrarlı bir ekonomi yaratacağı ve her

türlü devlet müdahalesinin kaynak israfına yol açacağını savlayan neoliberal iktisat

yaklaşımının politika önerileri daha çok eleştirilmeye ve tartışılmaya başlanmıştır.

Büyümenin hızlanacağı beklentisi ile uygulamaya konulan finansal liberalizasyon politikaları

daha ilk adımda tökezlemeye başlamıştır. Finansal baskının sonunu getiren uygulamalar,

gelişmekte olan ülkelerde faiz oranlarının aşırı yükselmesine, yerli paranın değer kazanması

ile sonuçlanarak finansal sistemin istikrarında kalıcı bozulmalar yaratmışlardır. Popülist

genişleme dönemlerinde kaynak arayışına giden hükümetler iç finansal liberalizasyon olarak

başlayan süreci dış finansal liberalizasyona doğru geliştirerek, sermaye hareketleri üzerindeki

kontrolleri kaldırmaya başlamışlardır. Tamamen dışa açık hale gelen ekonomiler, finansal

piyasalardaki arbitraj olanağının pusulasında yol alan spekülatif nitelikteki kısa vadeli

sermaye hareketlerinin giriş çıkışlarına göre belirlenen büyüme-kriz-daralma çevrimlerine

girmişlerdir.

Page 18: Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

17

Tablo 4: Milli Gelirdeki Değişmenin Kriz Öncesiyle Karşılaştırılması

(Ağustos 2008-Nisan 2010 % Değişim)

Kaynak: Newsweek Türkiye (2010)

Finansallaşmanın bir vaka haline geldiği küresel dünya ekonomisinde krizi önlemeye

yönelik politikaların finansal sistem düzenlemelerine odaklanması kaçınılmaz hale gelmiştir.

Ancak böyle bir odaklanma tasarruf açıklarını küresel finansal sistemden kaynaklanan fon

akımlarına bağımlı hale getiren gelişmekte olan ülkelerin, finansal liberalizasyon süreci

sonrasında yer aldıkları “büyüme-kriz-daralma” içeren ekonomik gelişme patikalarından

kurtulmalarına olanak tanımayacaktır. Bunun yanında özellikle gelişmekte olan ülkeler

küresel değer zincirinde daha yükseklere tırmanarak (upgrading) sağlayacakları üretim

eksenli büyüme politikalara odaklanmak zorundadırlar. Tablo 4 incelendiğinde krizden en az

etkilenen ve küresel düzlemde bir ekonomik daralmanın olduğu ortamda bile büyüme

kaydeden ekonomilerin Çin, Hindistan, G. Kore gibi sanayi politikaları endüstriyel gelişmeyi

BRIC terimi, Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’den oluşan ülke grubunu tanımlamak için kullanılmaktadır. Bu terim ilk kez Goldman Sachs’ın küresel ekonomik araştırmalar bölümü başkanı Jim O’Neil tarafından 2003 yılında yazılan “Dreaming with BRIC’s” adlı makalede kullanılmıştır. BRIC tezine göre Çin ve Hindistan imalat sanayi üreticisi ve ihracatsı iken Brezilya ve Rusya ise hammadde ve enerji gibi sanayi ürünü girdileri ihracatçısı konumundadır. Bu ülkeler aralarında bir blok yaratabilirlerse dünyanın en gelişmiş ekonomileri aralarına, birbirlerini destekleyen bu yapı sayesinde girebileceklerdir. BRIC tezini tamamlayan diğer bir yaklaşım ise “ Ayrışma (Decoupling) ” hipotezidir. Bu hipoteze göre de ikisi dünyanın belli başlı sanayi girdilerini ihraç eden, diğer ikisi de bu girdileri kullanarak sanayi malları üretip ihraç eden bu dört ülke giderek gelişmiş ülkelere bağımlı olmaktan çıkacaktır.(Eğilmez,2008:114-15) Bu bağlamda bu ülkeler dünya ekonomisindeki trendden farklı bir büyüme örüntüsü gösterebilecektir. Tablo 4’deki veriler incelendiğinde küresel kriz ortamında bile Rusya dışında BRIC ülkelerinin yüksek büyüme performansı gösterdiği gözlenmektedir. OECD ülkelerinin ortalama gelir düzeyinin % 2.0 küçüldüğü ortamda, BRIC ülkeleri Rusya’nın negatif etkisine rağmen gelir düzeylerini % 7.4 düzeyinde arttırabilmişlerdir. Bu sonuç ,-Rusya’nın yalnızca doğal gaz ve petrol ihracatına dayanan ekonomik yapısını ve küresel talep daralmasının BRIC ülkeleri tarafından ikamesinin sınırlı olduğu koşullar göz ardı edilmeden- ayrışma hipotezini destekler niteliktedir.

Çin +21.5 İtalya -5.3

Hindistan +13.8 Almanya -5.4

Endonezya +7.1 İngiltere -5.6

G. Kore +3.5 Meksika -3.7

Polonya +3.0 Macaristan -6.8

Brezilya +3.7 İrlanda -8.1

Avustralya +2.5 Rusya -9.2

İsrail +2.1 İzlanda -9.2

ABD - 0.6 Estonya -16.4

Türkiye -1.5 OECD ort -2.0

Yunanistan -4.2 BRIC ort +7.4

Page 19: Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

18

hedefleyen ile üretim eksenli sürdürülebilir bir büyümeyi başaran ülkeler olduğu

gözlenmektedir. ekonomilerin Makroekonomik istikrarın sağlanması ekonominin kısa vadeli

sermaye girişine bağımlı yapısından kurtarılarak istikrarlı bir büyüme patikasına sokulmasıyla

olanaklıdır. Faiz ve kur kıskacına girmiş, uluslararası rekabet gücünü yitirmiş bir

makroekonomik yapı finansal krizlere davetiye çıkartmaktadır. Bu kurumsal temel açısından

sağlıklı bir ekonomik büyümenin gerçekleşmesi kamu öncülüğünde tasarlanan sağlık, eğitim

ve teknoloji politikalarıyla olanaklı hale gelmektedir (Kibritçioğlu 1998). Finansal

liberalizasyonu takip eden dönemde kamu düzenleyici rolünün yenilenmesine bağlı olarak

sağlık, eğitim, teknoloji politikası üretme olanağı kısıtlanmıştır. Artan borç stoku reel faiz

oranlarını artırarak makroekonomik istikrarsızlık mekanizmasını tetiklerken, kamu bütçesinde

altyapı yatırımlarına ayrılacak payı da sınırlayarak bu istikrarsızlık ortamını aşmaya yönelik

büyüme stratejisi oluşturulmasını imkânsız hale getirerek bir kısır döngü yaratmaktadır. 1980

li yıllarla birlikte kamunun ekonomideki payının küçülmesi gerektiği söylemi ile eğitim,

sağlık harcamalarının payı giderek azalmıştır (Türel 1999). Teknoloji politikasının en önemli

göstergesi olan araştırma geliştirme harcamaları (AR-GE) çok düşük düzeyde kılmıştır.

ARGE, eğitim ve sağlık harcamalarının düşüklüğü sağlıklı bir büyüme için önemli bir politika

dönüşümünü zorunlu kılmaktadır. Buna ek olarak ülkenin teknoloji kapasitesine katkıda

bulunan istikrarlı bir dış kaynak doğrudan yabancı yatırımların artmasına bağlıdır.Bunun

yanında doğrudan yatırımların bir ülkeye yönelmesinde teknoloji transferinin

gerçekleşmesinde ev sahibi ülkenin beşeri sermaye düzeyi belirleyici olmaktadır (Borenzstein

vdğ. 1998)

Bu bağlamda kriz sonrası dönemde özellikle gelişmekte olan ülkelerin izlemesi gereken

politikalar; “Finansal Sistem Odaklı Politikalar” ve “Sürdürülebilir Büyüme ve Endüstriyel

Gelişme Odaklı” politikalar olarak ayrıştırılabilir.

Finansal Sistem Odaklı Politikalar şu politika seçeneklerinden oluşmaktadır. (U.S.

Government Accounting Office, 2008; Dean 2008; Griffith ve Jones, 2008; Balakrishnan vd.

2008 )

Krizlerin bulaşıcılını önlemeye yönelik olarak kısa vadeli sermaye

hareketlerinin “Tobin Vergisi “ benzeri yöntemlerle sınırlandırılması.

Finansal sisteme yönelik daha etkin denetim ve gözetim mekanizmalarının

oluşturulması.

Page 20: Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

19

Finansal aracıların yanında finansal olmayan işletmelerde de risk yönetimi ve

şeffaflık sistemlerinin oluşturulması.

Küresel finansal sistemde denetim etkinliğini sağlayacak kuraların

oluşturulmasına ve işleyişinin denetlenmesinden sorumlu uluslar arası bir

otoritenin oluşturulması.

Sürdürülebilir büyüme ve endüstriyel Gelişme odaklı politikalar ise temel olarak sanayi

politikalarına dayanmaktadır. Sanayi politikasının temel amacı firmalarının uluslararası değer

zincirinde bulundukları seviyeyi yükseltmek olmalıdır. Özellikle gelişmekte olan ülke

firmalarının değer zincirinde üst kademeye çıkması sektör bazında yapılacak yönlendirmenin

dışında tüm firmaları hedefleyen ve bu firmaların yatırım yapmalarını ve verimli çalışmalarını

sağlayacak bir dizi reformu da zorunlu kılmaktadır. (TEPAV,2007) Bu nedenle endüstriyel

gelişmeye odaklı ekonominin kalıcı bir büyüme patikasına oturtulması için kamunun

teknoloji, eğitim ve sağlık politikası üretmesi. Yabancı doğrudan yatırımları ülkeye

çekebilmek için beşeri sermaye düzeyinin artırılması gerekmektedir.

Bu süreçte sanayi politikalarının oynayacağı rol gelecek bölümde ayrıntılı olarak ele alınacak

ve sanayi politikalarının etkileri tarihsel gelişme süreci içerisinde tartışılacaktır.

3.2.NeoLiberalizmi Aşmak: Yeni Sanayi Politikaları ve Gelişme Patikaları:

1970’li yıllardaki krize bağlı olarak dünya ekonomisinde dramatik dönüşümler meydana

gelmiştir. Uluslararası işbölümünde değişmeler, farklılaşmalar, kaymalar ortaya çıkmıştır.

Dünya ekonomisiyle bütünleşme biçimi finansal yoldan ve üretim yoluyla meydana gelmiştir.

(Üşür,2001:86) Finansal bütünleşme sürecinde finansal liberalizasyon uygulamaları temel

rolü oynarken ,üretim yolula bütünleşmede ithal ikameci sanayileşme politikalarının terk

edilmesine bağlı olarak işgücü maliyetlerinin düşüklüğüne dayalı rekabet gücü ile ihracata

dönük sanayi politikaları uygulamaya konmuştur Bu dönüşümün özellikle gelişmekte olan

ülkelere neoliberal gelişme politikaları doğrultusunda piyasa ekonomisine geçişe olanak

sağlayan ve “Washington Uzlaşması “olarak adlandırılan öneriler bütünü olmaktadır.Bu

yaklaşımın en temel önerileri üretimde ,dış ticarette ,finansal sistemde tüm kısıtlamaların

kaldırılması ve tüm piyasaların uluslar arası rekabete açılması olmuştur..Bu bağlamda

finansal liberalizasyon yalnızca finansal sistemle ilgili düzenlemeler bütünü değil gelişmekte

olan ülkelerin dünya ekonomisinin yarı çevre ve çevre ülkeleri olarak kriz sonrası yeniden

Bu konuda tartışmalar özellikle IMF ve Dünya Bankasının bu amaç doğrultusunda yeniden yapılandırılması konusunda yoğunlaşmaktadır.(Eğilmez,2008:126-27)

Page 21: Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

20

yapılandırılmasında kullanılan en önemli araç haline gelmiştir.Neo liberalim rüzgarının bir

sonucu olarak ortaya çıkan ve ,piyasanın evrenselliği tezi üzerine inşa edilmiş olan

Washington Uzlaşması, bu politika dizisinin her yerde aynı şekilde işleyeceği varsayımına

dayanmaktadır.Ancak özellikle 1980’li yıllarda büyük gelişme başarısı gösteren ve Asya

Kaplanları olarak adlandırılan(G.Kore, Tayvan,Singapur, Hong Kong) ülke grubu

incelendiğinde başarının kaynağı, hemen her yerde ve zamanda geçerli olduğu düşünülen

politika dizilerini uygulamış olmaları değil fakat ,ana akım iktisadın önerdiği politikalardan

sapmalar gösteren politika dizilerinin uygulanmış olmasıdır.Ancak bu farklı politikaların

varlığı tüm ülkelerin bağlı kaldığı genel büyüme ilklerinin olmadığı anlamına

gelmemelidir.Yüksek büyüme performansı gösteren tüm ekonomiler bu yüzden

makroekonomik istikrarı korumayı başarmışlar,piyasa süreçlerine değişik ölçülerde bel

bağlamışlar,dünya ekonomisiyle bütünleşmeye çalışmışlar,girişimcilerin mülkiyet haklarının

bir noktaya kadar korumuşlar ,üretken dinamizmlerini korumaya çalışmalar ve ekonomik

çeşitlenmeyi teşvik etmişlerdir.(Rodrik,2009b:96)

Tablo: 5 Gelişme İçin Temel Neo-Liberal Politikalar

Özgün Washington

Uzlaşması

Genişletilmiş Washington

Uzlaşması

Mali Disiplin

Kamu Harcamalarının Düzenlenmesi

Vergi Reformu

Faiz Oranlarının Serbestleştirilmesi

Rekabetçi Döviz Kuru

Dış Ticaret Serbestleştirilmesi

Doğrudan Yabancı Yatırım

Özelleştirme

Deregülasyoın

Mülkiyet Hakları

Yönetişim

Yozlaşmanın Önlenmesi

Esnek Emek Piyasaları

DTÖ Kuralları

Uluslararası Standartların Kabulü

Sermaye Hesabı Serbestleştirilmesi

Tek Döviz Kuru Politikaları

Bağımsız Merkez Bankası

Sosyal Güvenlik Sistemi Reformu

Yoksullukla Mücadele

Kaynak: Rodrik 2009a :19

Asya ekonomileri ise bu genel ilkleri uygulamanın yanında, standart liberal

politikalıdan sapmalar gösteren kapsamlı sanayi politikaları uygulamak suretiyle önemli

büyüme başarıları elde etmişlerdir.(Rodrik,2009a:21) (Bkz Tablo 6) Benzer politikalar

aslında ithal ikameci dönemden çıkarken Latin Amerika ülkelerinde de uygulama olanağı

Page 22: Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

21

bulmuştur. Ancak Doğu Asya ile Latin Amerika arasındaki temel fark birinde devletin

diğerinde piyasanın yönlendirdiği endüstriyel dönüşümün yarattığı bir fark değildir.

Farklılığın nedeni Latin Amerika’da sanayi politikalarının Doğu Asya’daki kadar ciddi ve

bağlantılı biçimde yapılmamış olmasıdır, bu da dönüşümün Latin Amerika’da Doğu

Asya’daki kadar kökleşmemesi sonucunu doğurmuştur.(Rodrik,2009c:119)

Tablo 6: Doğu Asya Ülkelerinin Aykırılıkları

Kaynak: Rodrik 2009a:22

1970’li yıllarda yaşanan kriz gelişmiş ülkelerin imalat sanayilerinde büyük daralma

yaşanmasına neden olmuştur. Bu daralma özellikle ağır sanayi sektörlerinde yoğunlaşmıştır.

Kurumsal Alan Ana Akım İdeali “Doğu Asya” Model

Mülkiyet Hakları Özel, yasal hükümler uygulanır

Özel fakat devlet otoritesi zaman zaman

yasaları ihlal eder (Özellikle Kore)

Kurumsal Yönetim

Hissedar “dışarıdan” denetimi, hissedar

haklarının korunması İçerden denetim

İş dünyası Devlet

İlişkileri Kol mesafesinde ilişkiler, kurala dayalı Yakın ilişkiler

Endüstriyel

Örgütlenme

Âdemimerkeziyetçi, rekabetçi piyasalar,

güçlü anti-tekel hükümlerinin

uygulanması

Üretimde yatay ve dikey entegrasyon,

devletin yoğun denetimi altında teşvik

kredileri, zayıf resmi düzenlemeler

Finans Sistemi

Kuralsızlaştırılmış, menkul kıymetlere

dayalı, girişi serbest olan Düzenleyici

nezaret aracılığıyla ihtiyatlı denetim

Bankalara dayalı, girişler sınırlandırılmış,

devlet tarafından sıkı kontol, zayıf resmi

düzenleme

Emek Piyasaları Âdemimerkeziyetçi Kurumsallaşmamış,

esnek emek piyasaları

Önemli işletmelerde ömür boyu istihdam

(Japonya)

Uluslar arası Sermaye

Akışı İhtiyatlı olmak kaydıyla serbest Kısıtlı (1990’lara kadar)

Kamu Mülkiyeti Üretken sektörlerde söz konusu değil

Üretim sektörlerinde çok fazla

Page 23: Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

22

Gelişmiş ülkelerdeki bu sanayisizleşme olgusu bu ülkelerin gelişmekte olan ülkelerden

yaptıkları ihracatın özellikle emek yoğun sanayilerde artmasına neden olmuştur.(Dicken

2007) Bu merkez ülkelerdeki sanayisizleşme olgusu gelişmekte olan ülkelerin sanayilerini

geliştirmelerine yönelik bir etki meydana getirmiştir.Bu olgunun küresel üretim sisteminin

mekansal dağılımı üzerindeki etkisi farklı farklı meydana gelmiştir. Gelişmekte olan ülkeler

merkez ülkelerdeki emek yoğun sektörlerde yaşanan verimlik kayıplarının sonucu olarak bu

sanayilerde büyük atlım göstermişlerdir. Genel olarak merkez ülkelerdeki ekonomik bunalım

gelişmekte olan ülkeleri olumsuz etkilerken, sadece Doğu Asya’nın yeni sanayileşen ülkeleri

(G.Kore, Tayvan, Singapur, Hong Kong) küresel daralma çağında dünya piyasalarda belirli

avantajlar kazanarak kendi endüstrilerini geliştirebilme olanağı bulmuşlardır. Doğu Asya’daki

emeğin bölgesel entegrasyonuna bağlı olarak Japonya 1970li yıllarda gelişmiş ülkeler

arasında en dinamik ve rekabetçi ekonomiye sahip bir konuma gelmiştir. Asya’nın yeni

sanayileşen ülkeleri Japonya merkezli bir ekonomiye eklemlenerek üretimde ve büyümede

önemli avantajlar kazanmışlardır. “Doğu Asya İstisnacılığı (East Asian Exceptionalism)”

olarak da tanımlanan bu olgunun arkasında bu ülkelerin uyguladıkları sanayi ve teknoloji

politikalarının yanında dünya sisteminin jeopolitik özellikleri de etkili olmuştur. Doğu Asya

istisnacılığı yaklaşımına göre küresel bölgesel, ulusal düzeyde ekonomik yavaşlama ve

endüstriyel tırmanma farklılaşmaktadır. Örneğin Asya kaplanları olarak adlandırılan

ekonomiler 1960-1988 döneminde ihracatta büyük bir gelişme göstermelerinin yanında diğer

gelişmekte olan ülkelerde rastlanmayan bir biçimde, ihracat malları kompozisyonları da

teknoloji yoğun mallara doğru kaydırmıştır.(Yoo 1999,76-77) Özellikle G Kore ithal ikameci

aşamayı erken sonlandırarak 1970’li yıllarla birlikte ihracata dayanan bir kalkınma stratejisini

uygulamaya koymuş, kalkınmacı devlet paradigmasına bağlı teknoloji ,eğitim ve iktisat

politikalarıyla hızlı bir sanayileşme sürecine girmiştir.Bu bölgede Tayvan,Singapur, da bu

stratejiyi benimsemiş ve Asya Kaplanları mucizesini yaratmışlardır .Sanayileşme sürecinde

öğrenme üzerine odaklanarak öğrenmenin açık ve örtük bilginin bütünleşmesinin sonucu

olduğunu belirtmektedir. Öğrenme firma içinde Birinci aşama kopyacı taklittir. Bu aşamada

üretilen temel ürünler düşük teknolojili tekstil, oyuncak, ev eşyası gibi emek yoğun

ürünlerdir. Bu aşamanın temel olarak dört bilgi biriktiren mekanizması vardır. Bunlar eğitim,

doğrudan yabancı sermaye yatırımları, büyük firma oluşumları ve tecrübeli teknik işgücüdür.

G.Kore bu aşamayı 1960 yıllarla birlikte başlamıştır. İkinci aşama yaratıcı taklit aşamasıdır

bilgiye dayalı üretimin genişlemesiyle kendini gösterir. Bu aşamada bilginin beş temel

kaynağı vardır. Formel teknoloji transferi, tersine beyin göçü, bütünleşik ar-ge, üniversiteler

ve kamu araştırma kurumları. G.Kore 1980 yıllarla birlikte bu aşamaya geçmiştir. Tüketici

Page 24: Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

23

elektroniği, otomotiv, yarı iletken teknolojili ürün ihracatı bu yıllarda artış göstermektedir.

Son aşama ise inovasyon aşamasıdır. Önceki aşamalarda bilgi ya da teknoloji transfer edilerek

ya da satın alınarak kullanılabilir. Ancak bu aşamada bilgi ve teknolojinin yaratılması

gerekmektedir. Bu aşamada teknolojinin yaratılmasının beş temel mekanizması vardır.

Üniversitelerdeki temel araştırmalar, kamu araştırma kuruluşlarının hedefe yönelik

programlar uygulaması öğrenme sürecini hızlandırmıştır. 1980–2000 yılları arasında

gelişmekte olan ülkelerin sanayi ürün ihracat büyüme hızı ile dünya imalat sanayinden elde

ettikleri katma değerin büyüme hızı dünya ortalamasının üzerinde seyretmiştir. Gelişmekte

olan ülkelerin 1980 yılında %13.3 olan imalat sanayi katma değer payı 2000 yılında %23.8 e

yükselmiştir.(Lall 2004) Payını en çok arttıran ülke grubu bir kalkınma mucizesi yarattığı

söylenen Doğu Asya ülkeleri olmaktadır. Bu deneyim ışığında, günümüz küresel krizinden

etkilenen, önemli gelir kayıplarına uğrayan gelişmekte olan ülkeler kriz sonrası dönemde

sürdürülebilir bir büyüme patikası izleyebilmek için her zamankinden daha fazla sanayi

politikalarına ihtiyaç duymaktadırlar. Bu politikalar tasarlanırken özel sektör ve kamu kesimi

endüstriyel gelişmeye odaklanan bir işbirliği faaliyeti içerisinde bulunmalıdırlar.

4.Sonuç:

1970’lerin başındaki dünya ölçeğindeki kriz sonucu yıkılan Bretton Woods sistemi

sonrası dönemde uluslararası finansal sistemin istikrarı bir daha geri gelmemek üzere

kaybolmuştur. Sanayileşmiş ülkelerdeki getirilerin azalmasıyla birlikte, daha yüksek getiri

olanaklarına sahip gelişmekte olan ülkelere teknolojinin getirdiği olanaklardan sonuna dek

yararlanan muazzam bir sermaye akışı gerçekleşmiştir. Finansal küreselleşmenin temel

belirleyici unsuru olan bu gelişme, ödemeler bilançosu krizi ile borç krizi batağına saplanmış,

iktisadi kalkınma sürecinin tarihsel sınırlarına ulaşmış, gelişmekte olan ülkeler için bir çıkış

umudu olmuştur. Teorik arka planını Mc Kinnon ve Shaw’un ortak olarak geliştirdiği

önermeler bütünden alan finansal liberalizasyon; tasarruf ve yatırım etkinliği sağlayarak

iktisadi büyüme, borç ödeme ve ithalat kapasitesi artışına dönüşecek yatırım hızlanmasına yol

açacağı beklentisi ile çoğunlukla bir istikrar programının yan unsuru olarak gelişmekte olan

ülkelerin tümünde teker teker uygulamaya konulmuştur. Büyümenin hızlanacağı beklentisi ile

uygulamaya konulan finansal liberalizasyon politikaları daha ilk adımda tökezlemeye

başlamıştır. Finansal baskının sonunu getiren uygulamalar, gelişmekte olan ülkelerde faiz

oranlarının aşırı yükselmesine, yerli paranın değer kazanması ile sonuçlanarak finansal

sistemin istikrarında kalıcı bozulmalar yaratmışlardır. Popülist genişleme dönemlerinde

kaynak arayışına giden hükümetler iç finansal liberalizasyon olarak başlayan süreci dış

Page 25: Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

24

finansal liberalizasyona doğru geliştirerek, sermaye hareketleri üzerindeki kontrolleri

kaldırmaya başlamışlardır. Tamamen dışa açık hale gelen ekonomiler, finansal piyasalardaki

arbitraj olanağının pusulasında yol alan spekülatif nitelikteki kısa vadeli sermaye

hareketlerinin giriş çıkışlarına göre belirlenen büyüme-kriz-daralma çevrimlerine girmişlerdir.

Makroekonomik istikrarsızlık, dış kaynağa muhtaç ekonomilerin sermaye hareketlerini

ürkütmemek için zayıf dizayn edilmiş finansal kurumların yarattığı ahlaki tehlike sorunlarıyla

birleşince para ve bankacılık krizlerinin birlikte görüldüğü ikiz krizler dünya ölçeğinde

artmaya başlamıştır. Yapılan çalışmalar para ve bankacılık krizi arasındaki nedensellik yönü

üzerinde uzlaşma sağlayamamaktaysa da finansal liberalizasyon ile ikiz krizler arasındaki

nedensellik ilişkisi literatürde kabul görmektedir. Bunun yanında özellikle gelişmekte olan

ülkeler küresel değer zincirinde daha yükseklere tırmanarak (upgrading) sağlayacakları

üretim eksenli büyüme politikalara odaklanmak zorundadırlar. Makroekonomik istikrarın

sağlanması ekonominin kısa vadeli sermaye girişine bağımlı yapısından kurtarılarak istikrarlı

bir büyüme patikasına sokulmasıyla olanaklıdır. Faiz ve kur kıskacına girmiş, uluslararası

rekabet gücünü yitirmiş bir makroekonomik yapı finansal krizlere davetiye çıkartmaktadır. Bu

kurumsal temel açısından sağlıklı bir ekonomik büyümenin gerçekleşmesi kamu öncülüğünde

tasarlanan sağlık, eğitim ve teknoloji politikalarıyla olanaklı hale gelmektedir ( Finansal

liberalizasyonu takip eden dönemde kamu düzenleyici rolünün yenilenmesine bağlı olarak

sağlık, eğitim, teknoloji politikası üretme olanağı kısıtlanmıştır. Artan borç stoku reel faiz

oranlarını artırarak makroekonomik istikrarsızlık mekanizmasını tetiklerken, kamu bütçesinde

altyapı yatırımlarına ayrılacak payı da sınırlayarak bu istikrarsızlık ortamını aşmaya yönelik

büyüme stratejisi oluşturulmasını imkânsız hale getirerek bir kısır döngü yaratmaktadır.

Günümüz küresel krizinden etkilenen, önemli gelir kayıplarına uğrayan gelişmekte olan

ülkeler kriz sonrası dönemde sürdürülebilir bir büyüme patikası izleyebilmek için her

zamankinden daha fazla sanayi politikalarına ihtiyaç duymaktadırlar. Bu politikalar

tasarlanırken özel sektör ve kamu kesimi endüstriyel gelişmeye odaklanan bir işbirliği

faaliyeti içerisinde bulunmalıdırlar. Teknolojinin hala en temel uygulama alanı olan imalat

sanayilerini yenilik sistemi çerçevesinde geliştirmeyi amaç edinen ülkelerin kriz sonrası

yeniden yapılanmakta olan dünya sisteminde başarılı gelişme hamleleri yapma şansı

yakalamaları olanaklı olacaktır.

Page 26: Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

25

Kaynaklar:

Adda, J. (2002) Ekonominin Küreselleşmesi (Çev: S. İneci) İletişim Yay. İstanbul. Adelman, I. ,E. Yeldan (2000) “Is This the End of Economic Development?” Structural Change and Economic Dynamics, 11 pp: 95-109. Akyüz, Y. (1993) “Financial Liberalization: The Key Issues” UNCTAD Discussion Paper N:56. Amin, S. (2000) “The Political Economy of The Twentieth Century” Montly Review, v:52, No:2, June, pp:1-17.

Balakrishnan, R. vd. (2008) “A Progressıve Program For Economıc Recovery & Fınancıal Reconstructıon” PERI University of Massachusetts, Amherst ,www.peri.umass.edu ,6.4.2010 Borensztein, E.-J. Gregorio-W. Lee (1998) “How Does Freign Direct İnvestment Affect Economics Growth” Journal of İnternational Economics, N:45, pp115-135. Chang, R.-A. Velasco (1998) “Financial Crises in Emerging Markets: A Cononical Model” NBER Working Paper No:6606.

Dean B., (2008) “The Benefits of a Financial Transactions Tax,” Center for Economic Policy Research ,www.cepr.net , 6.4.2010

Demirgüç, Kunt A.-E. Detragiache (1998) “Financial Liberalizaton and Financial Fragility” Policy Research Working Paper No:1975, Worldbank

Diaz-Alejandro, Carlos F. (1985) “Good-Bye Financial Repression, Hello Financial Crash” Journal of Development Economics, 19(1-2) pp 1-24, February.

Dicken P (2007) Global Shift: Mapping the Changing Contours of The Word Economy 5th Edition, SAGE, USA

Dornbusch, R.-A.Reynoso (1989) “Financial Factors in Economic Developments” American Economic Review, v:72, No:2, pp:204-209.

Duménil G, D.Lévy,(2009) "The Crisis of Neoliberalism and U.S. Hegemony" Kurswechsel http://www.jourdan.ens.fr/levy/biblioa.htm , 6.4.2010

Eğilmez M. (2008) Küresel Finansal Kriz , Remzi Kit.,İstanbul

Eğilmez, M. (1997) IMF Dünya Bankası ve Türkiye, Creative Yay., İstanbul.

Esen O. (1998) “Gelişmekte Olan Ülkelerde Uygulanan Finansal Serbestleşme Programlarına Eleştirel Bir Yaklaşım”, İktisat İşletme Finans Dergisi, Nisan ss:23-30.

Fry, Maxwell (1978) “Money and Capital on Financial Deepining in Economic Development” Journal of Money, Credit and Banking v:10, No:4, pp:464-475.

Goldstein, M.-P. Turner (1999) Yükselen Ekonomilerde Bankacılık Krizleri (Çev: A.İ. Karacan), Dünya Yay. İstanbul.

Grabel, İ. (2003) “Averting Crisis? Assessing Measures to Manage Financial İntegration in Emerging Economics” Cambridge Journal of Economics, May, pp:314-336.

Page 27: Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

26

Güloğlu, B.-E. Altunoğlu (2002) “Finansal Serbestleşme Politikaları ve Finansal Krizler: Latin Amerika, Meksika, Asya ve Türkiye Krizleri”, İ.Ü.S.B.F. Dergisi, No:27, Ekim

Jane D. Griffith-Jones, S. (2008). “Agenda and Criteria for Financial Regulator Reform,” Initiative for Policy Dialogue, Columbia University www.gsb.columbia.edu/ipd/pub/DAristaGriffithJones_Financial.regulatory.reform.pdf,6.4.2010

Kaminsky, G.-C. Reinhart (1999) “The Twin Crises: The Cause of Banking and Balance of Payment Problems” American Economic Review, v:89, N:3, June pp.473-500.

Karabulut, G. (2002) Gelişmekte Olan Ülkelerde Finansal Krizlerin Nedenleri, Der Yay., İstanbul

Kibritçioğlu, A. (1998) “İktisadi Büyümenin Belirleyicileri ve Yeni Büyüme Modellerinde Beşeri Sermayenin Yeri” AÜSBF Dergisi, c:52, No:1-4, ss:207-230.

Krippner (2006), “The Financialization of the American Economy”, Socio-Economic Review,No:3, pp.173-208

Lall S. (2004) “Reinventing Industrial Strategy “ Discussion Paper no 28 UNCTAD Mc Kinnon, R.(1973) Money and Capital in Economic Development, Brooking İnst Washington. Mehrez G. ,Koufman D. (2000) “Transparency, Liberalization and Banking Crises” (teksir) WORLDBANK Mishkin, F.(1997) Financial Markets And Institutions, Addision-Wesley, USA.

Mishkin, F (2001) “Financial Policies And The Prevention of Financial Crises in Emerging Markent Countries” NBER Working Paper, No:8087.

Newsweek Türkiye,11Temmuz 2010 Ongun, T. (1993) “Finansal Küreselleşme” Ekonomik Yaklaşım 4 (9) Yaz.

Orhangazi Ö, (2007) “Financialization and Capital Accumulation in the Non-Financial Corporate Sector:A Theoretical and Empirical Investigation of the U.S. Economy: 1973-2003” Political Economy Research Institute University of Massachusetts Amhers,Workıng Paper No :149, October

Polanyi K. (1986) Büyük Dönüşüm (Çev: A. Buğra) Alan Yay., İstanbul. Rodrik D. (2009a) “Elli Yıllık Büyüme (ve Büyümeme) :Bir Yorum” iç Tek Ekonomi Çok Reçete (ç:N.Domaniç) ,Eflatun yay. , Ankara ,ss.15-60 Rodrik D. (2009b) “Sentez: Büyüme Stratejilerine Pratik Bir Yaklaşım”iç Tek Ekonomi Çok Reçete (ç:N.Domaniç) ,Eflatun yay. , Ankara, ss.93-104 Rodrik D. (2009c) “Yirmi Birinci Yüzyıl İçin Sanayi Politikaları” iç Tek Ekonomi Çok Recete (ç:N.Domaniç) ,Eflatun yay. , Ankara, ss.107-156 Sak, G.(1995) Public Policies Towards Financial Liberalization: A General Framework And an Evaluation of Turkish Experience in the 1980, SPK, Ankara. Sezgin, C.-Y. Tüzün (2001) “Dünyada ve Türkiye’de Piyasa Riski Yönetimi Uygulamaları” Active Bankacılık ve Finansman Dergisi, 3(17) Mart-nisan ss:74-80.

Page 28: Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal ... · Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler 1 Cem Okan TUNCEL2

27

Shin J. (1996) The Economics Of The Latecomers: Catching-Up, Technology Transfer, And Institutions In Germany, Japan, And South Korea Routledge, USA Somağaç, Selim (2002) “Küreselleşmenin Ekonomik Anlamı” Mülkiye Dergisi, 230, Eylül-Ekim, ss:153-157. Soydemir, S. (1998) Türkiye’de Finansal Fon Akımları 1982-1993, SPK Yay., Ankara.

Taylor, L. (1998) “Lax Public Sector, Destabilizing Private Sector: Origins of Capital Market Crises,” Center for Policy Analysis, New School for Social Research, Working Paper Series III No 6 July

TEPAV (2009) “2007-08 Küresel Finans Krizi ve Türkiye: Etkiler ve Öneriler” Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Politika Notu ,http://www.tepav.org.tr, 6.4.2010

TEPAV (2007) “Türkiye’nin Rekabet Gücü İçin Sanayi Politikası Çerçevesi” Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı http://www.tepav.org.tr, 6.4.2010

U.S. Government Accounting Office,( 2008) “Troubled Asset Relief Program: Additional ActionsNeeded to Better Ensure Integrity, Accountability, and Transparency,” GAO-09-161, December 2, www.gao.gov/new.items/d09161.pdf , 6.4.2010 Üşür İ. (2001) “Tarihsel Perspektifle Sanayileşme ve Türkiye’de Sanayileşme” O. Esen (ed) Anadolu’da Kalkınma Süreçleri ve Malatya Örneği, Türkiye Ekonomi Kurumu, Ankara. ss 67-89

Varlık, Cemil (2002) “İkiz Krizler: Para Krizleri ile Bankacılık Krizleri Arasındaki Bağlantılar”, Ekonomik Yaklaşım, :42-43, ss:159-180

Weller, C. (1999) “A Few Observations an Financial Liberalization and Financial İnstability” Review of Radikal Political Economics, v:31, No:3, pp:66-77.

Willamson, J., Mahar W. (2002) Finansal Liberalizasyon Üzerine Bir İnceleme, (Çev: G. Delice), Liberte Yay., İstanbul.

Wyplosz, C. (2001) “How Risky is Financial Liberalization in the Developing Countries? G24 Discussion Paper No:14, UNCTAD

Yay, T.-G. Yay-E. Yılmaz (2001) “Financial Regulation And Financial Crises” Yapı Kredi Economic Review, v:12, N:2, pp:3-20

Yeldan E.(2009) “On The Nature and Causes Of The Collapse Of The Wealth Of Nations, 2007/2008: The End Of A Façade Called Globalization” Political Economy Research Institute University of Massachusetts Amhers,Workıng Paper No :197, February

Yeldan, Erinç (2000) “Kapitalizmin Son İki Küreselleşme Evresi Üzerine Gözlemler” İktisat Dergisi, 406 Ekim ss:33-36.

Yoo C (1999) “Long Economic Cycle and Industrial Upgrading in S Korea” ,Yayımlanmamış Y.Lisans Tezi, Universty of Southern California