2
FURKAN SÜRESi göre okur yazar olan- bir yahudi kutsal metin- lerinden halde Hz. Muhammed'de gördük- leri ve sözde nite- liklerin o peygamberlerde de bulundu- bilmeleri gerekirdi. bu tür vah- yin (ayet 4, 5), (ayet 32) ve Hz. Peygamber'in (ayet 7, 8, 9) ait olmak üzere üç nokta- da görülür. Sürede bu itiraz- lara olarak cevaplar verilir; ay- ruh halleri tahlil ve tas- vir edilerek Allah huzurunda hesap ve- kendilerine me- lekler gönderilmemesini ve gö- rünmemesini bahane ettikleri, bunun da kibirlerinden ileri vur- ve kötülük yapmaya meyilli Kur'an'daki uyanlara hiç gibi ve bu yüzden peygamberlere ol- ortaya konur (ayet 31 ). niçin toptan indirilmeyip ayet ayet nazil soranlara, mürninterin kalbi- ne daha iyi için bu yöntemin bildirilir (ayet 32). Bu cevap, bilgilerin, gerçeklerin ve arneli prensipierin benimsenmesi ve hayata geçi- rilebilmesinde zaman, ihtiyaç ve kapa- site gibi faktörlerin dikkate ol- göstermesi büyük önem 3S- 39. ayetlerde, peygamberlerini red ve inkar eden eski kavimterin edildik- ten sonra gördük- leri halde ibret almayan Mekkeli putpe- restierin Hz. Peygamber'le alay ederek ve sürdürdükleri, bu halleriyle de hayvaniara benzedikleri, hatta daha da ifade edilir (ayet : 40-44). Bundan sonraki ayetlerde kozmotojik delillerden örnekler verilerek dün- da ahiretin de tek hakiminin Al- lah (ayet 45-57). Sürenin son yüce ve ölümsüz olan Allah'a O'na güvenmenin ve huzurunda secde etme- nin insana gerek bu dünyada gerekse ahirette neler temas edi- lir. hal sahibi mürninterin örnek yer verilir. kul- tabiriyle taltif edilen mürninler yü- geceleyin ibadet etmeleri, ko- esenlik le vermeleri, Allah'a 222 severlikleri, bununla beraber is- raftan uzak Allah'tan boyun cana zina etmekten, yalan söylemekten ve yalan yere etmekten ve iyilik yolunda önderlik etme ar- zusu gibi meziyetleriyle top- lumun yüz insanlar olarak örnek gös- terilirler. Böylece süre vahye ruhi ve hallerini ifade ekmekle kal- maz, vahye inanan örnek özel- liklerini de dile getirir ve bu iki tip in- san or- taya koyar. Özellikle 63. ayet bu iki ti- pin ahlaki bir özetidir. Nitekim bütün tefsirlerde, burada sözü edilen "cahiller"in Cahiliye barbar- ve müslüman- bu selamla vermeleri de genellikle "hilim" terimiyle ve karakterlerini ifade edecek (mesela bk. Taberf, XIX, 32-35 ; lll, 99). Süre ayetle sona erer: "De ki: Sizin olmasa rabbim size ne diye versin? Siz -resulün bildirdiklerini- kesinkes yalan onun için azap Hz. Peygamber'den rivayet bil- dirilen ve tefsirlerde yer alan (mese- la b k. lll, 234; Beyzavf, II, 172), "Furkan süresini okuyan kimse gününde huzuruna o günün ge- olarak ve kolayca cennete girer" mealindeki hadi- sin mevzü kabul nü'l-Cevz f, 1, 239-241; 1, 432). Furkan süresinin tefsiri ve muhteva- tahlili mahiyetinde özel olup Ebüs- suüd Efendi, Tefsiru silreti'l- (Süleymaniye Ktp., Süleymaniye, nr. 1026/ 3, vr. 20-49); Giridf, Fur- kiin: Tefsir-i Silre-i Furkiin 1312); Muhammed b. Said el-Barüdi, ed- Da cve ve'd-diZCiye ii tj.av'i silreti'l- Furkiin (Cidde 987); Rif'a Ahmed Sa- lih cibc'idi 'r- kema (yük- sek lisans tezi, er-Riasetü'l-amme li-ta'lf- mi'J-benat, Mekke 1405); Ed- va' c ala silreti'l- Furkiin (Kahire 1 986.); Abdülvehhab Abdül'atf· Abdullah, tü'l-iman ii (Kahi- re 987); Abdurrahman Hasan Habenne- ke ei-Meydani, Tedebbürü silreti'l-Fur- ii val}deti' l-meviilc 1412/ 1991); Ebülfazl Mir Muhammedi, "Tef- sir-i Süre-i Fur(5an", Nilr-i (Mihr, Kum 1342 s. 55-58; Of, 1342 ll, 39- 45; Hordad 1343, N, 25- 32) . el·Mü{redat, md.; Li- sanü'l-'Arab, "frk" md.; Buhari, "Tefs!r", 25 / 1-5; Tirmizi, "Tef;lr", 25 / 1·2; Taberi, Cami'u'l - beyan, Beyrut 1405 /1984, XIX, 32 · 35; Zemah- (Kahire), lll, 99; ae., Kahire 1383/ 1953, lll, 234; el·Mevia'at Abdurrahman M. Osman), Medine 1386/ 1966, I, 239-241; Beyzavi. Envarü't·tenzfl, 1314, ll, 172; el-Burhan, 1, 432; FirQ- zabacti , M . Ali en-Neccar), Beyrut, ts. (el-Mektebetü' l-ilmi yye). N, 186-189; Hacer. için- de), Kahire 1383/1953, lll, 234; SüyQti, Esba· ' n-nüzül, Kahire 1986, s. 148-149; a.mlf., {f tentisübi's·süver Ab- dülkadir Ahmed Ata), Beyrut 1406/ 1986, s. 104-106; a.mlf., (Buga). 28, 29, 31, 34, 37, 47; Alüsi, XVIII, 230- 255; XIX, 2·58; Hak Dini, V, 3557· 3616; Ömer istan· bul 1947, ll, 575-585; Abdullah Mahmüd hate, Ehdafü kül/i süre ve {i'l- Kahire 1986, l, 259 -265; Ab- . durrahman Hasan el-Habenneke el-Meydani, Tedebbürü 1412 / 1991, s. 17 ' 37 ' Iii L FURÜK Arapça kelimelerin anlam ve ifade eden terim, bu farkiara dair eserlerin ortak _j Furük kelimesi sözlükte iki birbirinden özellik" na gelen Furüka dair eserlerde insanla can- fonksiyonu gören isim ve fiil, davra- ve vb. kul- kelimeler ele Me- sela bu konuda eser yazan ilk müellif- lerden biri olan Asmai, "cülüs" (oturmak) insan ve hayvanla- ilgili olarak insan için "cülüs" ve "kuüd", tek hayvan- lar için "rübüi:", deve için "bürük", cinsi için kelimelerinin (Risale- tan fi'l-Luga, s. 77); "ricl" (ayak) ise insan için "ricl" ve "kadem", at vb. hayvanlar için deve için "buff", koyun ve için ":plf" kelime- lerinin (a.e., s. 64) belirtmek- . tedir. Sabit b. Ebü Sabit, insan ve hay- dudak ve dudak mesabesinde olan ilgili olarak insan için deve için tek

FURÜK - cdn.islamansiklopedisi.org.trsa ed-Darlr, Ebü't-Tayyib et-Lugavf. ib nü'l-Cinnl ve ibn Faris gibi alimler eser yazmışlardır. Daha sonraları dili bozul maktan koruma

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: FURÜK - cdn.islamansiklopedisi.org.trsa ed-Darlr, Ebü't-Tayyib et-Lugavf. ib nü'l-Cinnl ve ibn Faris gibi alimler eser yazmışlardır. Daha sonraları dili bozul maktan koruma

FURKAN SÜRESi

lirtildiğine göre onların okur yazar olan­larından bir kısmı yahudi kutsal metin­lerinden bazı parçaları yazıp saklıyorlar­dı. Şu halde Hz. Muhammed'de gördük­leri ve sözde yadırgadıkları beşeri nite­liklerin o peygamberlerde de bulundu­ğunu bilmeleri gerekirdi.

İnkardan doğan bu tür itirazların vah­yin niteliğine (ayet 4, 5), geliş tarzına

(ayet 32) ve Hz. Peygamber'in şahsına (ayet 7, 8, 9) ait olmak üzere üç nokta­da toplandığı görülür. Sürede bu itiraz­lara ayrıntılı olarak cevaplar verilir; ay­rıca inkarcıların ruh halleri tahlil ve tas­vir edilerek Allah huzurunda hesap ve­rilmeyeceğini sananların kendilerine me­lekler gönderilmemesini ve Tanrı'nın gö­rünmemesini bahane ettikleri, bunun da onların kibirlerinden ileri geldiği vur­gulanır. Suçluların ve kötülük yapmaya meyilli olanların Kur'an'daki uyanlara hiç gerçekleşmeyecekmiş gibi baktıkları ve bu yüzden peygamberlere düşman ol­dukları ortaya konur (ayet 31 ). Kur'an'ın niçin toptan indirilmeyip ayet ayet nazil olduğunu soranlara, mürninterin kalbi­ne daha iyi yerleşmesi için bu yöntemin seçildiği bildirilir (ayet 32). Bu cevap, Kur'an'ın içerdiği bilgilerin, gerçeklerin ve arneli prensipierin gerektiği şekilde kavranıp benimsenmesi ve hayata geçi­rilebilmesinde zaman, ihtiyaç ve kapa­site gibi faktörlerin dikkate alınmış ol­duğunu göstermesi bakımından büyük önem taşır.

3S- 39. ayetlerde, peygamberlerini red ve inkar eden bazı eski kavimterin nasıl cezalandırıldığına kısaca işaret edildik­ten sonra bunların kalıntılarını gördük­leri halde ibret almayan Mekkeli putpe­restierin Hz. Peygamber'le alay ederek aynı hatayı işledikleri ve inkarcılıklarını

ısrarla sürdürdükleri, bu halleriyle de hayvaniara benzedikleri, hatta daha da aşağı oldukları ifade edilir (ayet : 40-44). Bundan sonraki ayetlerde kozmotojik delillerden bazı örnekler verilerek dün­yanın da ahiretin de tek hakiminin Al­lah olduğu açıklanır (ayet 45-57).

Sürenin son kısmında, şanı yüce ve ölümsüz olan Allah'a inanmanın, O'na güvenmenin ve huzurunda secde etme­nin insana gerek bu dünyada gerekse ahirette neler kazandırdığına temas edi­lir. İyi hal sahibi mürninterin bazı örnek davranışiarına yer verilir. "Rahman'ın kul­ları~ tabiriyle taltif edilen mürninler yü­rüyüşleri, geceleyin ibadet etmeleri, ko­nuşmaları, sataşmalara esenlik dileğiy­le karşılık vermeleri, Allah'a yalvarışları,

222

yardım severlikleri, bununla beraber is­raftan uzak durmaları, Allah'tan başka­sına boyun eğmekten, cana kıymaktan, zina etmekten, yalan söylemekten ve yalan yere şahitlik etmekten kaçınma­ları ve iyilik yolunda önderlik etme ar­zusu taşımaları gibi meziyetleriyle top­lumun yüz akı insanlar olarak örnek gös­terilirler. Böylece süre yalnızca vahye karşı çıkan inkarcıların ruhi durumlarını ve acınacak hallerini ifade ekmekle kal­maz, vahye inanan insanların örnek özel­liklerini de dile getirir ve bu iki tip in­san arasındaki farkları açık şekilde or­taya koyar. Özellikle 63. ayet bu iki ti­pin ahlaki yapısının bir özetidir. Nitekim bütün tefsirlerde, burada sözü edilen "cahiller"in sataşmaları Cahiliye barbar­lık ve küstahlığını, ağır başlı müslüman­ların bu sataşmalara selamla karşılık

vermeleri de onların, İslam ahlakında genellikle "hilim" terimiyle karşıtanan

ağır başlı, uzlaşmacı, yapıcı ve barışçı

karakterlerini ifade edecek şekilde açık­lanmıştır (mesela bk. Taberf, XIX, 32-35 ; Zemahşerf, lll, 99). Süre şu ayetle sona erer: "De ki: Sizin yalvarınanız olmasa rabbim size ne diye değer versin? Siz -resulün bildirdiklerini- kesinkes yalan saydınız; onun için azap yakanızı bırak­mayacaktır".

Hz. Peygamber'den rivayet edildiği bil­dirilen ve bazı tefsirlerde yer alan (mese­la b k. Zemahşerf, lll, 234; Beyzavf, II, 172), "Furkan süresini okuyan kimse kıyamet gününde Allah'ın huzuruna o günün ge­leceğine şüphesiz inanmış olarak çıkar ve kolayca cennete girer" mealindeki hadi­sin mevzü olduğu kabul edilmiştir (İb­nü'l-Cevzf, 1, 239-241; Zerkeşf, 1, 432).

Furkan süresinin tefsiri ve muhteva­sının tahlili mahiyetinde özel çalışmalar yapılmış olup bazıları şunlardır: Ebüs­suüd Efendi, Tefsiru silreti'l- Fur~iin (Süleymaniye Ktp., Süleymaniye, nr. 1026/ 3, vr. 20-49); Sırrı Paşa Giridf, Sırr-ı Fur­kiin: Tefsir-i Silre-i Furkiin (İstanbul 1312); Muhammed b. Said el-Barüdi, ed­Da cve ve'd-diZCiye ii tj.av'i silreti'l­Furkiin (Cidde ı 987); Rif'a Ahmed Sa­lih ~1-Gamidi, Şıfatü cibc'idi 'r- ralımı'in kema şavveraha silretü'l-Fur~iin (yük­sek lisans tezi, er-Riasetü'l-amme li-ta'lf­mi'J-benat, Mekke 1405); İbnü'ş-Şerif, Ed­va' c ala silreti'l- Furkiin (Kahire 1 986.); Abdülvehhab Abdül'atf· Abdullah, cA~ide­tü'l-iman ii ~ılli silreti'l - Fur~iin (Kahi­re ı 987); Abdurrahman Hasan Habenne­ke ei-Meydani, Tedebbürü silreti'l-Fur­~iin ii val}deti 'l-meviilc (Dımaşk 1412/

1991); Ebülfazl Mir Muhammedi, "Tef­sir-i Süre-i Fur(5an", Nilr-i cİlm (Mihr, Kum 1342 hş . , s. 55-58; Of, 1342 hş . , ll , 39-45; Hordad 1343, N, 25- 32).

BİBLİYOGRAFYA:

Ragıb el - İsfahani, el·Mü{redat, "fr~" md.; Li­sanü'l-'Arab, "frk" md.; Buhari, "Tefs!r", 25 / 1-5; Tirmizi, "Tef;lr", 25 / 1·2; Taberi, Cami'u'l ­beyan, Beyrut 1405 /1984, XIX, 32 · 35; Zemah­şeri. el-Keşşa{ (Kahire), lll, 99; ae., Kahire 1383/ 1953, lll, 234; İbnü'l-Cevzi, el·Mevia'at (nşr. Abdurrahman M. Osman), Medine 1386/ 1966, I, 239-241; Beyzavi. Envarü 't · tenzfl, İstanbul 1314, ll, 172; Zerkeşi. el-Burhan, 1, 432; FirQ­zabacti, Beşa'ir (nşr. M. Ali en-Neccar), Beyrut, ts. (el-Mektebetü'l-ilmiyye). N, 186-189; İbn Hacer. el-Ka{i'ş-şaf (Zemahşeri, el-Keşşaf için­de), Kahire 1383/1953, lll, 234; SüyQti, Esba· bü'n-nüzül, Kahire 1986, s. 148-149; a.mlf., Tentisü~u'd-dürer {f tentisübi's·süver (nşr. Ab­dülkadir Ahmed Ata), Beyrut 1406/ 1986, s. 104-106; a.mlf., el-it~i'ın (Buga). ı, 28, 29, 31, 34, 37, 47; Alüsi, Ra~:tu'l-me'anf, XVIII, 230-255; XIX, 2·58; Elmalılı, Hak Dini, V, 3557· 3616; Ömer Rıza Doğrul, Tanrı Buyruğu, istan· bul 1947, ll, 575-585; Abdullah Mahmüd Şeh­hate, Ehdafü kül/i süre ve ma~iişıdüha {i'l­~ur'ani'l·Kerfm, Kahire 1986, l, 259 -265; Ab-

. durrahman Hasan el-Habenneke el-Meydani, Tedebbürü sareti'l-Fur~iin, Dımaşk 1412 / 1991,

s. 17

'37

' Iii EMİN IŞIK

L

FURÜK (~1)

Arapça kelimelerin anlam ve kullanım farklannı

ifade eden terim, bu farkiara dair eserlerin ortak adı.

_j

Furük kelimesi sözlükte "ayırmak, iki şeyi birbirinden ayıran özellik" anlamı­na gelen farkın çoğuludur. Furüka dair eserlerde başlangıçta, insanla diğer can­lıların aynı fonksiyonu gören organları­nın isim ve sıfatları; onların fiil, davra­nış ve yaşayış tarzları vb. hakkında kul­lanılan kelimeler ele alınmaktaydı. Me­sela bu konuda eser yazan ilk müellif­lerden biri olan Asmai, "cülüs" (oturmak) başlığı altında insan ve çeşitli hayvanla­rın oturmasıyla ilgili olarak insan için "cülüs" ve "kuüd", tek tırnaklı hayvan­lar için "rübüi:", deve için "bürük", kuş cinsi için "cüşüm" kelimelerinin (Risale­

tan fi'l-Luga, s. 77); "ricl" (ayak) başlığı

altında ise insan için "ricl" ve "kadem", at vb. hayvanlar için "l:ıafir", deve için "buff", koyun ve sığır için ":plf" kelime­lerinin (a.e., s. 64) kullanıldığını belirtmek- . tedir. Sabit b. Ebü Sabit, insan ve hay­vanların dudak ve dudak mesabesinde olan organlarıyla ilgili olarak insan için "şefe", deve için "mişfer", tek tırnakli

Page 2: FURÜK - cdn.islamansiklopedisi.org.trsa ed-Darlr, Ebü't-Tayyib et-Lugavf. ib nü'l-Cinnl ve ibn Faris gibi alimler eser yazmışlardır. Daha sonraları dili bozul maktan koruma

hayvanlar için " ca~fele", çatal tımaklı

hayvanlar için "mii:<amme" ve "mirem­me", kuşlar için "minkar", "mi~cen" ve yırtıcı kuşlar için "minser" kelimelerini göstermektedir (el-Far~. s. 16-20).

"el-Fari:<". "el-FurOI:<" veya "Ma l]alefe fihi'l-insanü'l-behlmete" adlarıyla llL (IX.) yüzyılda Kutrub, EbO Ziyad et-Kitabi. EbO Ubeyde Ma'mer b. Müsenna, EbO Zeyd et-Ensarl, Asmar. ibnü's-Sikkft, EbO Ha­tim es-Sicistanl, Sabit b. Ebo Sabit et­Lugavl; IV. (X.) yüzyılda EbO ishak ez­Zeccac, Ebü't-Tayyib el-Veşşa, EbO MO­sa ed-Darlr, Ebü't-Tayyib et-Lugavf. ib­nü'l-Cinnl ve ibn Faris gibi alimler eser yazmışlardır. Daha sonraları dili bozul­maktan koruma endişesinde olan ve ke­limelerin anlam özelliklerini açıklamada hassasiyet gösteren dilciler bu tarzı söz­lük ilmine uyguladılar ve furOk ilmi tabii akışı içinde Arap semantik tarihinde "el­furOku'l-lugaviyye"ye doğru yol aldı.

Antamca birbirine yakın kelimeler ara­sındaki semantik farklarta ilgili eserle­rin kaleme alınması, aslında dilcilerin, bazı edip ve aydınların kelimeleri asıl

anlamlarına ve bu anlamlar arasındaki nüanslara pek fazla önem vermeden kul­landıklarını farketmeleri üzerine baş­

ladı. Dilciler furOk ilmini dilin yanlış ve kötü kullanımına karşı mücadele için ge­liştirdiler ve Arap lengüistik tarihi bo­yunca çeşitli eserler yazdılar. Ancak bu eserler, daha önce yazılanlar gibi sade­ce insan ve hayvanların belli organ ve nitelikleriyle ilgili farkiara münhasır ol­mayıp genel olarak dilde bir anlam (kav­ram) için kaç kelime bulunduğunu, dil­de eş anlamlı veya antamca birbirine ya­kın ya da benzer kelimeler arasındaki farkları belirtmeyi konu edindiler. Me­sela "cütos" ile "kuOd" (oturmak), "i'ta" ile "rta " (vermek), "ilim" ile "ma'rifet" (bil­mek, bilgi) , "sem'" ile "ısga" (dinlemek, işit­

mek), "vahid" ile "ferd" (bir, tek), "zimam" ile "l]itam" (yular). "mecf" ile "ityan" (gel­mek) vb. kelimeler arasındaki anlam ve kullanım farkını açıkladılar ; eş anlamlı

kelimeler arasındaki nüansları izah eden eserler yazdılar.

FurOk konusunda yazılan eserleri iki grupta toplamak mümkündür. Birinci grupta, eş anlamlı veya yakın anlamlı kelimeler arasındaki farkları gösteren eserler yer almaktadır. Bunların belli başlıları şunlardır: EbO Hilal el-Askeri (ö . 400/ 1009'dan sonra). el-Furu~u'l ­

lugaviyye (nşr. Hüsameddin el-Kudsi, · Kahire 1353) ve et- Telhis ii ma'rifeti es­ma' i'l- eşya' (nşr. iz;et Hasan, Dımaşk

1969-1970; Beyrut 1413/ 1993); EbO Man­sOr es-Sealibl, Fı~hü'l-luga (nşr. Mus­tafa es-Sekka v.dğr., Kahire 1938; nşr. Faiz Muhammed, Beyrut 1413/ 1993; nşr. Ce­mal Talebe, Beyrut 1414/ 1994) ve Nesf­mü's-se]fer (nşr. Seyyide ibtisam Mer­hOn es-Saffar, Bağdad, ts.); ibn Slde, el­Mul]aşşaş (Kahire 1316); ismail Hakkı Bursevl, Furuku Hakkf (İ stanbul 131 Ol; Nilreddin b. Ni'metullah el-Hüseynl el­MOsevl et-Cezlrl, Furu~u'J-lugat ti't­temyfzi beyne müiadi'l- k elimat (nşr. Muhammed Rıdvan ed-Daye, Dımaşk 1980) ; Henrikus Lammens el-Yesor. Fera'idü'l­luga fi'l- turu~ (Beyrut 1889) ; Ali Ekber b. MahmUd en-Necefi eş-Şirvanl, et- Tu]f­tetü 'n- ni~amiyye fi'l- turu~'l-ışpla]fıy­

ye (Haydarabad 1340/ 1921); Abdülmü­teal es-Saldi-Hüseyin YUsuf MOsa, el-İt­şa]f if fı~hi'l-luga (l-ll. Kahire 1348/ 1928); Refail Nahte et-Yesor. ~amusü'l­müteraditôt ve'l- mütecanisat (Beyrut 1969); Necfb iskender, Mu'cemü'l-me'a­nf li'l-müteradif ve'l-mütevarid ve'n­nal~.üf- min esma' ve et'al ve edevat (Bağdad 1971).

ikinci grupta ise genel olarak arala­rındaki anlam farkiarına işaret etme­den sadece bir mana için kullanılan ke­limeleri bir araya getiren eserler bulun­maktadır. Bu grupta yer alan belli başlı eserler şunlardır: Asmal (ö. 216/ 831), Ma'l]telefet elta~uh ve'ttete~at me'a­nfh (nşr. Macid Hasan ez-Zehebi , Dımaşk 1406/ 1986); ibnü's-Sikkft, TeJıpbü 'l- el­fa~ (nşr. Luvis Şeyho, Beyrut 1895) ; Ab­durrahman el-Hemedanl, el-Elta~ü'l­

kitabiyye (nşr. Luvis Şeyho, Beyrut 1885; nşr. Bed ra vi Zehran, Kahire 1989) ; Kuda­me b. Ca'fer, Cevahirü'l-elta~ (nşr. Mu­hammed Muhyiddin Abdülhamid, Kahire 1932; Beyrut 1405 / 1985); Ali b. isa er­Rummanl, el-Elfazü '1- müteradifetü '1-müte~iiribetü'l- m~ 'na (nşr. Fethullah Salih Ali el-Mısri, Kahire 14071 1987); ibn Faris, Müte]fayyirü '1 - eltaz (nşr. Hilal Na­ci, Bağdad 1970) ; Hatlb et-iskafi, Meba­di'ü 'l-lugati'l- 'Arabiyye (Kahire 132 5) ; isa b. ibrahim er-Rabal, Ni~amü'l-ga­rfb (nşr. P. Brönnle, Kahire 1913) ; ibnü'l­Ecdabl, Kifayetü'l -mütehaitı~ ve nihô­yetü'l-mütelaftı~ (Beyrut 1305 ; Kahire 1313; Halep 1345); ibn Malik et-Tar. el­Elfii~ü'l-mul]telife fi'l- me 'ani'l- mü 'te­life (nşr. Muhammed Hasan Awad, Beyrut 1411 / 1991); Ahmed Mustafa ei-Lebabldl, Leta'itü'l-luga (İstanbul 1311); Emin Atü Nasırüddin, er-Rafid (Beyrut 1981).

Her iki gruba giren eserlerde kelime­ler konularına göre bir araya getirildi-

FURÜK

ğinden alfabetik düzen bulunmamakta­dır. Ancak bunların ilmi neşirlerine umu­miyetle dizinler de eklendiği için kelime­leri bunlar vasıtasıyla kolayca bulmak mümkün olmaktadır.

BİBLİYOGRAFY A:

Kutrub. Kitabü'l -Far~ (nşr. Halil İbrahim ei­Atıyye). Kahire 1987, nilşirin mukaddimesi, s. 23-35; Asmai, Risaletan fi ' l-luga: el-far~ ue'ş­şa'(nşr. Sabih et-Temimil, Kahire 1413/1992, nilşirin mukaddimesi, s. 32-44, 64, 77 ; a.mlf., Ma 'l]tele{et elfii?uh ue'tte{e~at me'anih (nşr. Macid Hasan ez-Zehebi), Dımaşk 1406/1986 ; Rummani, el-EI{azü' l-müteradi{etü 'l-mütekari­betü 'l-ma'na (nş;. Fethullah Salih Ali el-M;sri), Kah i re 1407 j 1987, nilşirin mukaddimesi, s. 6-41; Ebu Hiltim es-Sicistani, el-Far~ ( nşr. Hatim Salih ed-Damin), Beyrut 1407 / 1987 ; Sabit b. Ebu Sabit, el-Far~ (nşr. Hatim Salih ed-Damin), Beyrut 1407 / 1987; Ebu Hilal el-Askeri, el-Fu­rQ~u'l-lugauiyye (nşr. Hüsameddin el-Kudsi), Beyrut, ts. (Darü 'I-Kütübi'l-ilmiyye) ; a.mlf .. et­Tell]is {i ma'ri{eti esma'i'l -eşya' (nşr. İzzet Ha­san), Beyrut 1413 / 1993, naşirin mukaddimesi, ı , 12-17; Abdurrahman el-Hemedanf. Kitabü 'l ­Elfii? (nşr. Bedravi Zehran), Kahire 1989, nilşi­rin mukaddimesi, s. 72-133 ; İbn Malik et-Tai, el-Eifii?ü'l·mul]telife {i ' l ·me'ani ' l-mü'teli{e (nşr. M. Hasan Awad), Beyrut 1411 / 1991 , nilşirin mukaddimesi, s. 87-96 ; İbn Faris. Ki­tabü 'I-Far~ (nşr. Ramazan Abdüttewab). Ka­hire 1402/ 1982, naşirin mukaddimesi, s. 39-43; İbnü's-Sikkit. Tefı?ibü ' l- elfii? (nşr. L. Şeyho), Beyrut 1895 ; Ahmed eş-Şerkavi İkbal, Mu'ce· mü'l-me'acim, Beyrut 1407/ 1987, s. 112-114, 283-289, 327-328; Mohammad Akram Chaud­hary, "al-Furiik al-Lughawiyyah the Culmi­nation of a Genre", IS, I (1 987), s. 63-71.

L

Iii HULUSİ KıLıç

FURÜK (~1)

Fıkhi meselelerio veya kaidelerin arasındaki farkları konu alan ilim dalı

ve bu dalda yazılan eserlerin ortak adı.

_j

FurOk kelimesi sözlükte "ayırmak, iki şeyi birbirinden ayıran özellik" anlamı­na gelen farkın çoğuludur. Fıkıh termi­nolojisinde furOk eşbAh ve nezAir* ile, kavaid ilim dallarıyla yakın ilişki içinde olup fıkhın dış görünüş bakımından bir­birine benzeyen, ancak hüküm ve hu­kuki değerlendirme açısından farklı olan veya şekil itibariyle farklı oldukları hal­de aynı hükme tabi meselelerini konu edinen bir ilim dalının adıdır.

FurOk alanında eser yazan müellifler, genellikle bu disipline bir tanım getir­mek yerine kitaplarının girişinde üze­rinde duracakları konuları niteleme bağ­lamında bazı açıklamalarda bulunurlar ki birbirine oldukça yakın olan bu ifa-

223