14
> Makaleler 66 Ilgın YILDIZTURAN Stj. Avukat Ütopya sözcüğü Yunanca bir sözcük olup hem hiçbir yer hem de iyi bir yer anlamına gelmektedir. Ancak ütopyanın tam bir kar- şılığını verebilmek güçtür; olanaksızlık ölçü- tünden başlayarak düşsellik, mutluluk, mü- kemmel düzen, ideal ülke gibi farklı vurgular kazanma eğilimi yüksek bir kavramdır. 1 Biçimsel olarak edebi bir eser olsa da içerik olarak felsefî olan ütopyalar, ideal bir 1 Ayhan Yalçınkaya, Eğerden Meğere: Ütopya Karşısında Türk Romanı, Ankara, Phoenix Ya- yınevi, 2004, s.3 toplum tasarımı sunarlar. Ütopyalar bir yan- dan yazarın içinde bulunduğu siyasi ve top- lumsal koşullara bir eleştiri getirirken aynı zamanda ideal bir toplum düzenine nasıl ulaşılabileceğini de gösterirler. İdeal bir toplum düzenine ulaşma konu- sunda birçok düşünürü etkileyen ütopya hiç kuşkusuz Platon’un Devlet adlı yapıtı olmuştur. Aynı şekilde ütopyacı düşünce sisteminin başlangıcı olarak da kabul gör- düğü için Devlet’e getirilen eleştiriler, örne- ğin Devlet’in totaliter bir zihniyetin ürünü olduğunun belirtilmesi, diğer ütopyalara da TOPLUMSAL İLİŞKİLER EKSENİNDE GÜNEŞ ÜLKESİ’NE TOTALİTARİZM IŞIĞINDA BAKIŞ

TOPLUMSAL İLİŞKİLER EKSENİNDE GÜNEŞ ÜLKESİ · PDF fileSosyalizm gibi komünizm de, iyi ... ve geleceğin ütopik nitelikleri üstünde dur-maktan hiç geri kalmayan rejimler

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: TOPLUMSAL İLİŞKİLER EKSENİNDE GÜNEŞ ÜLKESİ · PDF fileSosyalizm gibi komünizm de, iyi ... ve geleceğin ütopik nitelikleri üstünde dur-maktan hiç geri kalmayan rejimler

> Makaleler66 MakalelerMakaleler

Ilgın YILDIZTURANStj. Avukat

Ütopya sözcüğü Yunanca bir sözcük olup hem hiçbir yer hem de iyi bir yer anlamına gelmektedir. Ancak ütopyanın tam bir kar-şılığını verebilmek güçtür; olanaksızlık ölçü-tünden başlayarak düşsellik, mutluluk, mü-kemmel düzen, ideal ülke gibi farklı vurgular kazanma eğilimi yüksek bir kavramdır.1

Biçimsel olarak edebi bir eser olsa da içerik olarak felsefî olan ütopyalar, ideal bir

1 Ayhan Yalçınkaya, Eğerden Meğere: Ütopya Karşısında Türk Romanı, Ankara, Phoenix Ya-yınevi, 2004, s.3

toplum tasarımı sunarlar. Ütopyalar bir yan-dan yazarın içinde bulunduğu siyasi ve top-lumsal koşullara bir eleştiri getirirken aynı zamanda ideal bir toplum düzenine nasıl ulaşılabileceğini de gösterirler.

İdeal bir toplum düzenine ulaşma konu-sunda birçok düşünürü etkileyen ütopya hiç kuşkusuz Platon’un Devlet adlı yapıtı olmuştur. Aynı şekilde ütopyacı düşünce sisteminin başlangıcı olarak da kabul gör-düğü için Devlet’e getirilen eleştiriler, örne-ğin Devlet’in totaliter bir zihniyetin ürünü olduğunun belirtilmesi, diğer ütopyalara da

TOPLUMSAL İLİŞKİLER EKSENİNDE

GÜNEŞ ÜLKESİ’NE TOTALİTARİZM IŞIĞINDA BAKIŞ

Page 2: TOPLUMSAL İLİŞKİLER EKSENİNDE GÜNEŞ ÜLKESİ · PDF fileSosyalizm gibi komünizm de, iyi ... ve geleceğin ütopik nitelikleri üstünde dur-maktan hiç geri kalmayan rejimler

Makaleler MakalelerMakaleler

> 67

getirilmiş sayılıp onların da totaliter olduğu inancının gelişmesine neden olmuştur.2 Halbuki Platon eserinde, kamusal alan ve özel alan ayrımının ortadan kaldırılmasını herkes için öngörmüş değilken özellikle Gü-neş Ülkesi’nde böyle bir ayrım hiçbir alanda ve hiçbir kimse için yoktur. Bu ise totaliter zihniyetin bir özelliğidir. Çünkü totalitarizm-de bireysel alan ile kamusal alan arasında tamamen bir örtüşme vardır. Bu sebeple Campanella’nın Platon’dan etkilenmekle birlikte onun tasarladığı devlet düzenini daha da öteye taşıyan düşünürlerden biri ve belki de en önemlilerinden birisi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Campanella, 1568-1639 yılları arasında yaşamış bir İtalyan filozofudur. Sık sık ha-pishaneye giren, yedi kez işkenceden geçi-rilen, sonunda altı ay ölümcül bir hastalıkla mücadele eden Campanella, 27 yıl süren hapis hayatını yazarak geçirmiştir. Güneş Ülkesi’ni de hapishanedeyken yazmıştır. Bu eser, yaşadığı dönemin çalkantılı ve sancılı geçen siyasal ve toplumsal olaylara ve ya-şananlara duyduğu tepki ve eleştirilerin bir ürünüdür. Eserin böyle bir tepki üzerine yazılmış olması ve adına ütopya denilme-si de bir tesadüf değildir; çünkü ütopyalar karışıklıktan beslenirler. Nitekim Ayhan Yalçınkaya’nın da belirttiği gibi “Tarihin ev-rensel ve mükemmel bir tarih olarak ken-dini var ettiği yerde ütopyaya gerek yoktur. Sefalet, ütopyacının üzerinde çalıştığı mad-dedir, düşüncelerini beslediği cevherdir.”3

Güneş Ülkesi, Campanella’nın, günün birinde gerçekleşeceğini düşündüğü bir devlet tasarısıdır. Onun tasarladığı toplum düzeninde özel çıkar, yerini genel çıkara bı-rakmıştır. Her şey devletin genel yararının sağlanmasına yöneliktir. Bu şekilde toplum-daki kargaşa ve çıkar ilişkilerinden doğan anlaşamazlıklar ortadan kalkacaktır.

Onun yaşadığı dönem Katolik kilisesi-nin parçalandığı ve merkezi krallıkların ve

2 Age, s.1-23 Age, s.7

modern devletin temellerinin atıldığı bir döneme rastlamaktadır. Bu sebeple Cam-panella, Aydınlanma düşüncesini ve bu doğrultuda bilimi, yapıtının merkezi haline getirmiş, kilisenin katı dogmalarının yerine aklı esas almış ve eğitime çok büyük önem vermiştir. Feodal düzen ve parçalanmış bir siyasi yapıda haksızlıkları, işkenceleri, dog-matik düşüncenin sonuçlarını gördüğü için merkezi bir devlet ve toplum düzenini be-nimsemiştir.

Campanella’nın bu yapıtında tüm ütop-yalarda olduğu gibi yeni bir devlet, yeni bir toplum, yeni bir insan yaratma düşüncesi dikkati çekmektedir. Toplumu her yönüyle kuşatan, bireyleri çocukluktan yaşlılıklarına kadar gözetleyen, farklılığı barındırmayan, kaostan nefret eden, itaat kültürü yerleşmiş bir toplum Güneş Ülkesi’nde görülmektedir. Eserde, Campanella çok kapsamlı bir top-lum düzeni oluşturmak istemiş, bu amaçla bireylerin çocukluktan itibaren yetiştirilme-lerine önem vermiş, aile kurumunu devlete zarar vermeyecek biçimde oluşturmak is-temiştir. Bu şekilde Campanella, bugünkü anlamda kullanıldığı biçimiyle totaliter bir düzen oluşturarak böyle bir düzenin re-fah, mutluluk düzeni olacağını söylemiştir. Totaliter bir düzen oluşturmaktan bahse-diyorum; çünkü totaliter kavramının içini dolduran olay ve olguların, salt bir tarihsel dönemle sınırlandırılmaması gerektiğini ve totalitarizmin siyasi iktidar olgusunun ortaya çıktığı ilk günden, başka bir deyişle modern devletin temellerinin atılmaya baş-landığı ilk günden bugüne kadar toplum ha-yatında az veya çok görülen ve görülmeye de devam eden bir kültür, bir zihniyet oldu-ğunu düşünmekteyim.

Bu çalışma ile tarihsel bir kesitte, kavram olarak ilk kez karşılaştığımız totalitarizmin aydınlanma düşüncesinin ve modernitenin bir ürünü olduğunu göstermek istiyorum. Bunun için de onun kökenlerine, ortaya çı-kış sürecine bakmak istiyorum. Bu amaçla hareket noktam Campanella’nın Güneş Ül-kesi olacaktır; çünkü bu eser yirminci yüzyıl-

Page 3: TOPLUMSAL İLİŞKİLER EKSENİNDE GÜNEŞ ÜLKESİ · PDF fileSosyalizm gibi komünizm de, iyi ... ve geleceğin ütopik nitelikleri üstünde dur-maktan hiç geri kalmayan rejimler

> Makaleler68 MakalelerMakaleler

da yoğun bir şekilde gördüğümüz ve hala da görmekte olduğumuz totaliter devlet siste-minin nasıl tasarlanmış olabileceğini çarpıcı biçimde gösteren bir eserdir. Eser on yedin-ci yüzyılda ve bu yüzyılın koşulları içerisinde yazılmış olsa da yirminci yüzyılda karşılığını bulan pek çok düşünceyi daha o zamandan gün yüzüne çıkarmıştır.

1. KAVRAMSAL OLARAK TOTALİTARİZME

GİRİŞ Modern bir kavram olan totalitarizm, keli-

me anlamıyla toplum ve devlet hayatının tü-münü kaplamak, tümüne yön vermek ama-cını güden bütüncül bir sistemdir.4

Totalitarizm kelimesi günümüzde olum-suz bir dünya görüşünü ve düzeni çağrıştı-ran bir kavramdır. Totaliter kelimesinin ilk olarak, muhalefet partilerinin baskı altına alındığı, toplama kamplarının kurulduğu, siyasi suçlar için ölüm cezasının konulduğu 1920 sonlarında İtalyan faşizmine yapılan eleştirel saldırılarda kullanılmaya başlandı-ğı görülmektedir.5 O zamandan beri totaliter kavramı pek çok değişiklik geçirmiş ve siya-si bir anlamda kullanıldığı gibi hareketlere ve fikirlere de uygulanmıştır. Bu sebeple totalitarizm kavramını faşizm ve sosyalist diktatörlük dönemleri için kullanmakla bir-likte daha geniş bir anlamda siyasal ikti-darın birey ve toplum üzerinde kurucu ve düzenleyici bir aygıt olarak algılandığı tüm siyasal sistemlere içkin bir kavram olarak ele alabiliriz.

Totaliter sistemlerde temel amaç yeni bir birey, yeni bir toplum, yeni bir devlet düzeni yaratmak, bu şekilde değişimi mutlaklaştır-maktır. Bu sebeple toplumu en baştan res-metme, planlama bu sistemlerde karşımıza çıkmaktadır.

Tek yapılı bir toplum yaratma çabasın-

4 Münci Kapani, Kamu Hürriyetleri, Ankara, Yetkin Yayınları, 1993, s.147

5 Anthony Giddens, Ulus Devlet ve Şiddet, çev. Cumhur Atay, Kalkedon Yayınları, 2008, s.383

da olan totaliter sistemler genellikle res-mi bir ideolojiye sahiptirler. Tek ve mutlak gerçek olarak kabul edilen bir ideolojinin tartışılması veya eleştirilmesi söz konusu olamaz.6 Totaliter sistemlerde kitle haber-leşme araçları tamamen siyasal iktidarın tekeli veya kontrolü altında bulunur. Yöne-tici kadro, tek yönlü ve yoğun propaganda yoluyla kamuoyunu istediği gibi oluşturma olanaklarına sahiptir. Tek bir kitle partisi, temel ideolojinin gereklerine uygun yeni bir toplum modeli yaratma amacındadır. Bu amaçla toplum hayatını tümüyle kontrol al-tında bulundurur, her türlü ekonomik, sos-yal ve siyasal faaliyetlere müdahale eder ve bunlara yön verir.

Totaliter rejimler yaygın bir halk deste-ğine ihtiyaç gösteren sistemlerdir. Siyasal katılmanın amacı ise tek bir kitle partisi ta-rafından belirlenmiş olan ideolojinin halk ta-rafından bilinçli bir şekilde desteklenmesini sağlamaktır.

Totaliter sistemler öğretisel açıdan genel-likle üçe ayrılarak incelenirler: faşizm, nas-yonel sosyalizm ve komünizm. Ancak faşizm üst başlığının, hem İtalya’daki yönetimi hem de Nazi Almanya’sını içerecek şekilde kulla-nıldığı da görülmektedir.

Totalitarizmi açıklamak için, bir giriş ola-rak bu üç (veya iki) sistemi temel özellikleri çerçevesinde açıklamak gerekirse; faşizm-de merkez kavram devlettir. Devlet, genel menfaatin, genel iradenin ve genel vicda-nın temsilcisidir. Her şey onun tarafından düzenlenir ve her şey onun yarattığı ölçüde varlık kazanır. Faşist devlet, baştan başa toplum hayatını yorumlar, geliştirir. Faşizm, ırk esasına dayanmaz. Devlet mutlak iyi ve mutlak doğrudur. Nasyonel sosyalizm-de merkez kavram devlet değil, üstün ırk, daha doğru deyişle Aryan ırk esasına dayalı olan halk topluluğudur. Devlet merkez kav-ram olarak yer almaz. Önder, halk ve hare-ket kavramları öne çıkar. Aryan ırk esasına

6 Münci Kapani, Politika Bilimine Giriş, Ankara, Bilgi Yayınevi, 2005, s.153

Page 4: TOPLUMSAL İLİŞKİLER EKSENİNDE GÜNEŞ ÜLKESİ · PDF fileSosyalizm gibi komünizm de, iyi ... ve geleceğin ütopik nitelikleri üstünde dur-maktan hiç geri kalmayan rejimler

Makaleler MakalelerMakaleler

> 69

dayalı yeni bir Alman toplumu yaratma dü-şüncesi karşımıza çıkmaktadır. Komünizm-de ise ne devlet ne de halk, merkezde yer alır. Merkezi kavram özgürlüktür. Buna göre devletin ya da örgütlü bir zorlamanın olduğu her yerde gerçek bir özgürlükten söz edile-mez. Komünizmin, faşizme ya da nasyonel sosyalizme göre daha ılımlı bir dünyayı düş-lediği söylenebilir. Ancak ılımlı olabileceğini söylemek, komünizmin totaliter bir zihniye-te sahip olmadığı anlamına gelmez. O da, yeni bir toplum düzeni yaratma iddiasında-dır. Bauman’a göre sosyalizm, bütün tarih boyunca modernliğin en güçlü savunucusu olmuştur. Sosyalizm gibi komünizm de, iyi toplumun ancak özenle tasarlanan, rasyo-nel yönetimli ve tamamen sanayileşmiş bir toplum olabileceğine olan inanç konusunda tamamen moderndi.7 Aynı şekilde Lenin’e göre de komünizm, hiçbir şeyi şansa bı-rakmayan bir iktidarın emrindeki modern teknoloji ve modern sanayidir.8 Bu sebeple tüm totaliter rejimlerin sahip olduğu propa-ganda araçlarını elinde bulundurma ve tek bir kitle partisinin izin verdiği hak ve özgür-lükleri tanıma anlayışı burada da karşımıza çıkmaktadır.

Totaliter sistemlerle ilgili olarak Carl Jo-achim Friedrich ile Zbigniew K. Brzezinski tarafından Totaliter Diktatörlük ve Otokra-si adlı kitap yazılmıştır. Totalitarizmin nasıl ortaya çıktığını ve hangi niteliklere sahip olduğunu gösteren bir eserdir. Buna göre totaliter diktatörlük, çoğu zaman kapitalizm denilen modern endüstri toplumunun belirli özelliklerinin mantıki uzatılmasıdır.9 Totali-ter diktatörlük ne bir tiranlık ne de bir des-potizmdir; ancak bu ikisiyle önemli bağları vardır. Eserde başka bir tanım olarak ise totaliter rejimler, geçmişin başarısızlıkları

7 Zygmunt Bauman, Modernlik ve Müphem-lik, çev.İsmail Türkmen, Ayrıntı Yayınları, 2003, s.340

8 Age. , s.3419 Carl J. Friedrich- Zbigniew k. Brzezinski, Totali-

ter Diktatörlük ve Otokrasi , çev. Oğuz Ona-ran, Ankara, Ayyıldız Matbaası, 1964, s.7

ve geleceğin ütopik nitelikleri üstünde dur-maktan hiç geri kalmayan rejimler olarak açıklanmaktadır.

Bu iki yazara göre totalitarizmi tam ola-rak açıklayabilmek mümkün değildir; çünkü totaliter diktatörlük yeni bir gelişmedir ve sürekli artarak büyümektedir. Sadece eski ve çağdaş bazı şartlar tespit edilerek durum kısmen açıklanabilir. Örneğin Almanya’da Hitler’in ahlaki ve kişisel kusurları, Alman anayasa geleneğinin zayıflığı, Alman ulusal karakterinin bazı yönleri, Versailles anlaş-ması ve sonuçları, ekonomik buhran, ko-münizm korkusu, Hıristiyanlığın zayıflığı bir etkenler bütünü teşkil ederek sonucu mey-dana getirmede rol oynamıştır.10

Bu esere göre totaliter diktatörlüğün altı ana niteliği bulunur.11 Bu özellikler kısaca şöyle özetlenebilir:

• İnsanı bütünüyle kaplayan ve toplumda yaşayan herkesin bağlı olduğu resmi bir doktrin meydana getiren resmi bir ideoloji

• Tek bir adam, bir diktatör tarafından yönetilen tek bir kitle partisi. Bu parti, toplam nüfusun oldukça az bir kesimini içerir, resmi ideolojiye kendini adamış ve onun yayılması için her yola başvuran in-sanlardan meydana gelir.

• Partiyi hem destekleyen hem de parti li-derleri adına onu denetleyen yıldırıcı bir polis denetim sistemi ve çağdaş bilim-den, özellikle bilimsel psikolojiden yarar-lanan gizli polis terörü

• Basın, radyo, sinema gibi bütün etkili kit-le haberleşme araçlarının kullanılması

• Etkili bir silah ve silahlı kuvvet tekeli

• Bürokratik işbirliği yoluyla ekonominin merkezden denetim ve yönetimi

Esere göre bu altı özellik veya nitelik tek başına değerlendirilmeyip bir bütün halinde değerlendirilmeli ve bu şekilde bir rejimin

10 Age., s.1011 Age., s.12-14

Page 5: TOPLUMSAL İLİŞKİLER EKSENİNDE GÜNEŞ ÜLKESİ · PDF fileSosyalizm gibi komünizm de, iyi ... ve geleceğin ütopik nitelikleri üstünde dur-maktan hiç geri kalmayan rejimler

> Makaleler70 MakalelerMakaleler

totaliter olup olmadığına bakılmalıdır. Bu anlamda totaliter diktatörlük geçmişin otok-ratik rejimlerinden ayrılır; çünkü bu altı özel-liğin bir arada bulunduğu bir devlet düzeni daha önce görülmemiştir. Sadece bu altı özelliğin bir ya da iki tanesini tek başlarına ve bir arada görebiliriz.

Totaliter Diktatörlük ve Otokrasi adlı ese-re göre totaliterlik teknoloji ile yakın bağlan-tı içindedir Teknoloji ile yakınlık, silahlar ve haberleşme ya da propaganda araçlarının kullanımıyla ilgili olarak göze çarpar. Ayrıca bu husus gizli polis teröründe de oldukça önemlidir; çünkü insanların davranışlarının gözetlenmesi ve denetimi için tekniğin ya-rattığı imkânlar gerekir. Aynı şekilde, mer-kezden yönetilen ekonomi de çağdaş tek-nolojinin sağladığı raporlama, sınıflandırma, hesap etme süreçlerini öngörür.12

Konuyla ilgili bir başka eser ise Juan. J. Linz’in Totaliter ve Otoriter Rejimler adlı eseridir. Bu eserde totaliter sistemlerin ni-telikleri şu şekilde sıralanmıştır:

• Ret veya tenkit edilemeyen resmi bir ide-oloji

• Tek bir kitle partisi

• Vatandaşı gözetleyen gizli bir polis rejimi

• Düşünceleri tek bir kalıba sokmaya çalı-şan ve tek bir elde toplanan propaganda aygıtı

Her iki eserde de totaliter sistemlerin bir niteliği olarak resmi bir ideoloji üzerinde durulmuştur. Brzezinski’ye göre totaliter ideoloji, mevcut toplumu tümden yadsıyan bir resmi doktrine sahiptir. Ancak burada şu husus üzerinde durmakta yarar vardır: Sovyetler Birliği’nde mevcut toplumu tüm-den yadsıyan resmi bir ideoloji vardır; fakat bunun toplumu her yönüyle kapsayan bir ideoloji olup olmadığı tartışmalıdır. Totaliter Diktatörlük ve Otokrasi adlı eserde açıkla-nan ve aile, kiliseler, üniversiteler ve bilim, askeri kuruluşlar ve direnme olarak belirti-

12 Age. , s.15

len ve adına “ayrılık adaları” denilen, siste-me muhalif olabilecek veya sisteme eleştiri getirebilecek kurumlar varlığını korumuştur. Sovyetler Birliği’nde, din, sosyal hayattan dışlanmasına rağmen Katolik kilisesi var-lığını sürdürmüştür. Yine, bilim enstitüleri, sisteme olan eleştirilerini dile getirebilmiş-tir. Aynı şekilde Almanya’da Nazizm’e karşı hiçbir itiraz yoktur denilemez.

2. TOTALİTARİZM MODERN BİR OLGU MUDUR?

Totalitarizm modern bir olgudur, onun bir ürünüdür. Bu sebeple öncelikle modernliğin anlamı ve ortaya çıkış sürecinin ortaya ko-nulması gerekmektedir.

Modernliğin ilk temellerinin, aydınlanma çağının çıkış sebebi olan bilginin vahye da-yanmayıp akla dayanması fikrinin yerleşme-si sonucunda atıldığı söylenebilir. Aydınlan-ma, aklı her şeyin merkezine koyan ve akla referans veren bir süreçtir. Aydınlanma hem Avrupa modernliğini başlatan bir olay hem de rasyonalite ve teknoloji biçimlerinin, bil-ginin ve otoritesinin gelişmesi ve yerleşme-sinde kendini göstermiş kalıcı bir süreç ola-rak kabul edilmektedir.

Aydınlanma, insanın

akıl yoluyla bilgiye ve mutluluğa erişeceğini savunmuştur.

Aydınlanma hareketinin temel amacı, in-

sanları; mit, inanç ve hurafelerden, kurtar-mak ve aklın düzenine sokmaktır. Nitekim bu fikrin gelişip yaygınlaşmasıyla bilgi adeta kutsanmış, gerçeğe ulaşma olgusu her şe-yin üzerine çıkmış, sorgulama, eleştirme, neden-sonuç bağlantısı gerçeği bulma kay-gısı üzerine inşa edilmiştir. Bu şekilde mo-dern bilime giden yol da açılmıştır. Ancak bilim ve bilim adamları gerçeğe ulaşma, gerçeği öğrenme uğruna her yolun mubah sayılacağını, gerçeğin hiçbir şekilde engel-lenemeyeceğini insanlara göstermiştir. Bu-nun sonucunda modern devlet, bilime daha çok önem vermiş, yeni düzenin ancak bilim sayesinde gerçekleşebileceğini, yararsızla-rın, işe yaramayanların yeni düzenden çıka-

Page 6: TOPLUMSAL İLİŞKİLER EKSENİNDE GÜNEŞ ÜLKESİ · PDF fileSosyalizm gibi komünizm de, iyi ... ve geleceğin ütopik nitelikleri üstünde dur-maktan hiç geri kalmayan rejimler

Makaleler MakalelerMakaleler

> 71

rılmasının ancak bu şekilde meşru sayılabi-leceğini görmüştür. Bunun sonucunda ise ortaya, Nazi Almanya’sında karşılaştığımız toplumun tortusu olarak ifade edilen suça meyilli kişilerin, bedensel ve zihinsel özür-lülerin, yabancıların ve son ve en önemlisi olarak Yahudilerin kitlesel imhası çıkmıştır.

Rasyonalizm ve pozitivizm, modern toplu-mun meydana gelmesinde rol oynayan fikri unsurlar olarak kendilerini göstermişlerdir. Modernite döneminde endüstrileşme, bilim ve teknolojinin gelişmesi, modern milli dev-letin kurulması, kapitalist dünya pazarı ve şehirleşme önemli unsurlar olarak dikkati çekmektedir.13

Totalitarizm, temellerini modern devletin ortaya çıkması ile atan bir kavramdır aslın-da; çünkü modern devlet feodal düzenden farklı olarak parçalanmış bir siyasi yapı ye-rine merkezileşmiş, şiddet tekeline sahip olma arzusu içinde bulunan bir devlettir. Parçalanmış bir düzen totalitarizme izin ver-mez. Gücün tek bir merkezde toplanması ve bürokrasi ile emirlerin devletin her köşesine kusursuz bir şekilde yayılması fikri olmadığı sürece de total bir anlayıştan söz edilemez.

Devlet, belli bir ülke üzerinde yerleşmiş, zorlayıcı yetkiye sahip bir üstün iktidar ta-rafından yönetilen bir insan topluluğunun meydana getirdiği siyasal kuruluştur.14 Max Weber’e göre modern devlet, belli bir ara-zi içinde fiziksel şiddetin meşru kullanımını tekelinde bulunduran insan topluluğudur. Şiddet tekelinin devlete verilmesinin bede-li güçlü ve baskıcı bir devletin kurulmasına zemin hazırlamasıdır. Bakunin’e göre devlet otoritedir, güçtür, çalımdır ve şiddet kullana-rak aptallaştırır. Tatlılıkla tutunmaz, inandır-maya çalışmaz, eğer işe karışırsa bunu is-temeyerek yapar, doğası inandırmaya değil baskı yapmaya, zorlamaya dayanır.15 Çünkü

13 Adnan Güriz, Feminizm Postmodernizm ve Hukuk , Ankara, Ankara Üniversitesi Hukuk Fa-kültesi Yayınları, 1997, s.88

14 Kapani, Siyaset Bilimine Giriş , s.3515 Bakunin, Tanrı ve Devlet , çev. Remzi Çaybaşı,

modern devlet, şiddet araçlarının denetimi üzerinde bir tekele sahiptir. Olağan ve yay-gın insan ilişkilerinin şiddetsizliği, baskının merkezileşmesinin vazgeçilmez koşuludur. Baskı araçları merkezileşip rekabetten kurtulunca, teknik yönden kusursuz olma-sa bile görülmemiş sonuçlara varabilecek güce erişecektir. Şiddetin günlük yaşamdan çıkarılması, ordular ve polis güçleri, teknik yönden üstün silahlar ile bürokratik yöneti-min üstün teknolojisini bir araya getirmiştir. Bunun sonucunda son yüzyılda şiddetten zarar gören insan sayısı sürekli artmakta ve görülmemiş boyutlara ulaşmaktadır.

Modern toplumlar, bir ulus devlet siste-mi içerisinde var olan ulus devletlerdir.16 Günümüzdeki anlamıyla ulus devlet, orta-çağın sonlarında ve yeniçağın başlarında Avrupa’da feodalitenin çöküşü ve kilise-nin siyasal nüfuzunun kırılışı ile birlikte doğmuştur.17 Hem ulus hem de ulusçuluk modern devletlerin belirgin özellikleridir. Ulusçu duygular birbirinden farklı olan halkları birbirine bağlamanın başlıca ide-olojik aracını sunduğundan totaliter devle-tin amaçları ulusçulukla yakından ilgilidir. Ulusçuluk, emperyalizmin ve totalitarizmin temelinde yer alan unsurlardan biridir. Ulus-çuluk totaliter doktrinlerin total yönünün temininde önemlidir; çünkü halka gelecek-te çabalamak için ortak bir kader sağlar.18 Totaliterlik, geleneksel devletlerin değil ulus devletlerin özelliğidir. Çağdaş dünyada, to-taliter yönetime tabi olma potansiyeline karşı tamamen bağışıklı bir ulus devlet türü yoktur.19 Bauman’a göre de ulus devlet, dostları yerliler olarak yeniden tanımlar, yer-liciliği teşvik eder ve uyruklarını yerliler ola-rak görür. Devlet milliyetçiliğe gebedir; çün-kü bu şekilde etnik, dinsel, dilsel ve kültürel homojenliği över ve dayatırlar, hiç bitmeyen

Belge Uluslararası Yayıncılık, 1998, s.14816 Giddens, s.817 Kapani, Siyaset Bilimine Giriş, s.4018 Giddens s.39319 Age. , s.391

Page 7: TOPLUMSAL İLİŞKİLER EKSENİNDE GÜNEŞ ÜLKESİ · PDF fileSosyalizm gibi komünizm de, iyi ... ve geleceğin ütopik nitelikleri üstünde dur-maktan hiç geri kalmayan rejimler

> Makaleler72 MakalelerMakaleler

bir ortak tutumlar propagandası yürütürler. Ortak misyon, ortak kader duygusu aşılama-ya çalışırlar.20 Kısacası ulus devlet tekbiçim-liliği teşvik eder. Bu sayede iktidarını sağlam-laştırır, muhalefeti sindirir ve tek tip bireyler yaratılmış olur. Bu ise totalci zihniyetin ulaş-mak istediği nihai amaçtır: Yeni bir birey ve yeni bir toplum ve yeni bir düzen…

Siyasal anlamda modernleşmenin üç farklı boyutu vardır: İktidarın merkezileş-mesi, uzmanlaşmış yeni siyasal yapı ve kurumların ortaya çıkması ve siyasal katıl-ma çemberinin gelişmesi. İktidarın merke-zileşmesinden kasıt feodal, ailesel, dinsel ne olursa olsun dağınık iktidar yapılarının yerini tek bir yerde toplanan merkezi iktida-rın alması, yasa yapma gücünün ülkedeki diğer güçleri egemenliği altına alacak şekil-de tek merkezde toplanmasıdır. Bu şekilde hukuk rasyonel kurallara bağlanmıştır. Uz-manlaşmış yeni siyasal yapı ve kurumların ortaya çıkması ile yönetsel, askeri, bilimsel alanlarda yeni siyasal yapılar ortaya çıkmış, önceden tek bir siyasal erkin elinde topla-nan yetkiler dağılmış; bilimsel faaliyetler üniversiteye, kamu hizmeti görme faaliyeti bürokrasiye, savunma hizmeti profesyonel orduya, yargı hizmeti profesyonel yargıçlara verilmiştir. Siyasal katılma çemberinin ge-nişlemesi, giderek daha çok insanın ülke ve devlet yönetiminde oy hakkına sahip olması-dır. Tüm bu niteliklerin bir araya gelmesiyle de bugün gördüğümüz anlamıyla modern devletin kapısı aralanmış, şiddet, güç, bas-kı tekeli devlete mutlak biçimde geçmiştir. Modernizmde hiyerarşi, düzen, merkezileş-tirilmiş kontrol söz konusudur.

Modern dünya kapitalizm, sanayicilik ve ulus devlet sisteminin kesişmesiyle or-taya çıkmıştır denilebilir. Modernite yoğun gözetleme, kapitalist girişim, endüstriyel üretim ve şiddet araçlarının merkezi dene-timini öngörür.

Modern devlet düzeninde bilim ve tekno-loji sayesinde büyük bir ilerlemenin olacağı

20 Bauman, Modernlik ve Müphemlik , s.88

inancı toplumun bireylerine aşılanır. Bu du-rum ise düzene olan itaati güçlendirir. Bilim ve teknolojide olduğu gibi modern devlette bilgide uzmanlaşma esastır. Ayrıca bilginin de merkezileşmesi, tek elde toplanması ge-rekir. Her şey kitlesel ölçüde gerçekleştiğin-de insanlara mutluluk verir. Örneğin kültür yerel değil kitlesel olmalı, tüketim, markalaş-ma kitlesel ya da başka bir deyişle küresel olmalıdır. Yüksek ve aşağı kültür ayrımı da modernitenin kullandığı bir söylemdir. Tüm bunlar totaliter zihniyet veya düzen amacı-nın birer aracıdır. Postmodernizm ise aslında modernliğin reddi veya inkârı değil, artık mo-dernliğin tıkandığını, işe yaramadığını göster-meye yarayan bir sistemdir. Postmodernlik, kendi kendisine, durumuna ve geçmişte yap-tıklarına daha derinlemesine, daha dikkatle ve sağduyuyla bakan, değişme gereksinimi hisseden modernlikten başka bir şey değil-dir. Postmodernlik, kendi imkânsızlığını ka-bul eden modernliktir.21 Bu sebeple modern-liğin tersine postmodernlikte ilerleme fikrine şüpheyle bakılır. Teknolojinin olumsuz yanla-rına dikkat çekilir. Yukarı ve aşağı kültür ayrı-mı reddedilir, iki kültürün karışması gerektiği belirtilir. Postmodernlik, aynılık, tektiplilik gü-düsüne ihtiyaç duyan modernlikten sıyrılmak anlamına gelir. Gerçekten de postmodernlik, tektiplilik ve evrenselcilik gibi modernliğin merkezi değerlerini tersine çevirir.

Modern devlet, günümüzde çok daha güç-lü bir konumda bulunmaktadır. Teknoloji, bi-lim, uzmanlaşma çok daha ileri düzeydedir. Bilimin, teknolojinin insan hayatını kolaylaş-tırdığı yadsınamaz; ancak bizden götürdük-leri de düşünülmeye değer boyutlardadır. Teknoloji olmadan totalitarizm varlığını de-vam ettiremez. Teknoloji ve bilim sayesinde gelişen ve sürekli değişen totaliter bilgi ise insanı tanımanın, onu düzenlemenin, dönüş-türmenin ve manipüle etmenin bir aracıdır.22

21 Age. , s. 34822 Halis Çetin, Totalitarizm: İdeolojik Kökenleri

ve Toplumsal İnşa Araçları , Cumhuriyet Üni-versitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2002, s.33

Page 8: TOPLUMSAL İLİŞKİLER EKSENİNDE GÜNEŞ ÜLKESİ · PDF fileSosyalizm gibi komünizm de, iyi ... ve geleceğin ütopik nitelikleri üstünde dur-maktan hiç geri kalmayan rejimler

Makaleler MakalelerMakaleler

> 73

Modern toplumda bilim sürekli ilerlemek-te, yeni gelişmeler yeni bilgilerin doğmasını sağlamakta ve bilgi artık bir tüketim ürünü haline gelmektedir. Bilgi toplumunda birey-ler istedikleri bilgiye istedikleri şekilde ulaş-maktadırlar. Bu durum ise insanın daha faz-la bilgiye ulaşmasını körüklediği gibi bunun sonucunda insanın ne kadar da az şey bildi-ğini göstererek yetersiz olduğu inancına ka-pılmasına sebep olmaktadır. Bunun sonucu, yeni yeni uzmanlaşma alanlarının doğması-dır. Ortaya çıkan yeni uzmanlık alanları ke-sin ve kalıcı bir çözüm yerine günü kurtarma ve o anı tüketme anlayışı içinde bir çözüm sunmaktadır. Uzmanlığın başarısı, her ge-çen gün daha da küçülen, dolayısıyla daha kolay yönetilebilen sorunlara bölme beceri-sinin bir marifetidir. Yeni sorunlar üretilme-ye devam eder, bunlarla birlikte uzmanlık çözümlerine yönelik yeni talepler üretilir. Uzmanlığın yarattığı sorunlar, sadece başka bir uzmanlıkla çözülebilir. Başka bir uzman-lığın anlamı ise başka bir sorun dolayısıyla da başka bir uzman çözüm talebidir. Her sorun çözme yeni sorunlar üretir.23 Uzman desteği tüketiciye özlediği kesinliği sunar. Bireyi kuşku ve endişeden kurtarır. Uzman-lara bağımlılığı bireyin kurtuluşu, bu bağım-lılığı da özerklik olarak sunar.24 Bu durum ise modern devlet düzeninin yerleşmesini kolaylaştırır. Artık düzenin yerleşmesi için devletin merkezileşmiş şiddetini bireylere göstermesi gerekmez. Modern toplumda bireyin uğraşacağı, çözümlemesi gereken o kadar çok sorun vardır ki artık devletin yapması gereken bireyi kendiyle baş başa bırakmaktır. Çünkü Bauman’ın da belirttiği gibi parçalanma, modernliğin gücünün ana kaynağıdır. Birçok sorunla lime lime olmuş dünya, yönetilebilen bir dünyadır. Daha doğ-rusu, sorunlar yönetilebilir olduğu için, dün-yanın yönetilebilirliği sorunu asla gündeme gelmeyebilir ya da en azından bu belirsiz bir tarihe ertelenebilir. Büyük düzen vizyonu, çözülebilir küçük sorunlara bölünür ve bu

23 Bauman, Modernlik ve Müphemlik, s.28024 Age. , s.284

vizyon sorun çözme telaşından doğar.25 Bu ise modern devletin istediği bir durumdur. Bu şekilde yaratılmak istenen düzenin bel-ki de ilk adımı atılmıştır; çünkü bu sayede sorunlar bireye indirgenmiş, yapay sorun-lar yaratılmış, bireylerin deyim yerindeyse devlet sorunlarıyla, siyasetle ilgilenmesinin önüne geçilmiştir. Ve ilgisiz, toplumsal so-runlara duyarsız ve maddi menfaat peşinde koşan ya da koşması istenen yeni birey ya-ratılmıştır demek yanlış olmaz.

Bakunin’e göre insanlar hayvanlara göre sonsuz yüksek derecede iki değerli yeteneğe sahiptirler: düşünme yeteneği ve isyan gereksinimi yeteneği.26 Uygarlaşma sürecinde şiddet gündelik hayattan uzak-laştırılmıştır; ancak ortadan kaldırılamamış aksine potansiyel ve gizli bir tehlike olarak karşımıza çıkmıştır; çünkü aslında insanın doğal bir dürtüsü olan isyan etme dürtü-sü gündelik hayattan uzaklaştırılınca her an nerede karşımıza çıkacağını kestirmek güçleşmiştir. Bastırılmış duygular, günlük hayatın sıradanlığı ise şiddet dürtüsünün yüzeye çıkmasına yardımcı olmaktadır. Mo-dernitenin istediği tüketim toplumu, itaat kültürünü perçinleyen ve daha çok totaliter rejimlerde gördüğümüz şiddetin aşkın kulla-nımını ortaya çıkartan bir potansiyeli bünye-sinde barındırmaktadır. Tüketim kültürün-den bir anda yok etme kültürüne geçmek geçmişe göre şimdi çok daha kolay; çünkü sadece bizler tüketmiyoruz, tüketim de biz-leri tüketiyor.

Totalci zihniyet, modernitenin yarattığı bir durumdur. Modernitenin imkânları kullanıl-madan- bürokrasi, teknik, bilim, hızlı tüke-tim, şehirleşme, uzmanlaşma ve bunun gibi- totaliter bir düzen yaratmak imkânsızdır. Totaliter sistemler modern devletin ürünü-dür. Bu sebeple despotik yönetimlerden ta-mamen farklıdır. Zira iletişim, propaganda gibi modern teknolojinin getirdiği imkânlar despotik rejimlerde görülmemiştir.

25 Age. , s.23-2426 Bakunin, s.64

Page 9: TOPLUMSAL İLİŞKİLER EKSENİNDE GÜNEŞ ÜLKESİ · PDF fileSosyalizm gibi komünizm de, iyi ... ve geleceğin ütopik nitelikleri üstünde dur-maktan hiç geri kalmayan rejimler

> Makaleler74 MakalelerMakaleler

Totalitarizm kavramını, faşizm ve sosya-list diktatörlük dönemleri için kullanmakla birlikte geniş anlamda siyasi iktidarın top-lum üzerinde düzenleyici bir araç olarak algılandığı tüm siyasal sistemleri içeren, bu sebeple de modern sayılan bir kavram olarak ele almamız gerekmektedir. O hal-de totalitarizmin, tarihsel gerçeklik yanında modern teknolojik araçların ve şiddet teke-linin toplumu düzenlemek için yaygın şekil-de kullanılmasını öngören bir kavramı ifade ettiğini söylemek yerinde olacaktır.

Modernitenin sonucu olarak tarihsel sü-reçte, totalitarizm denilen bir kavramla kar-şılaştık her an da karşılaşma tehdidiyle karşı karşıya bırakılmaktayız. Çünkü modern dev-let ve düzen anlayışında sıradan insanlara hiçbir zaman güvenilemez. Hobbes’un da belirttiği gibi insan insanın kurdudur. Devle-tin var oluş nedeni, kendini hemcinslerinin tehdidi altında hisseden bireyin güvenlik ih-tiyacına dayanır.27 Bu nedenle insan tek ba-şına bırakılamaz, bırakılırsa bundan devam-lı karmaşa ve kaos çıkar. Kaos ise insan doğasına aykırıdır. Bu nedenle insana her alanda dayatılan toplumsal ve siyasal mü-dahaleler, olması gerekendir. Hobbes’un bu fikrine yirminci yüzyılda yer veren Schmitt’e göre de toplumsal yaşam sürekli tehdit al-tındadır. Devlet, farklı toplumsal gruplar arasındaki fikir çatışmasına egemen bir ka-rarla son vererek toplumsal birliği sağlama-sı gereken güçtür; toplumsal birliğin amacı da insanın yıkıcı güçlerini dizginleyerek toplumsal barışın sağlanmasıdır.28 Devletin varlığının tehlikeye düştüğü bir durumda egemene tanınacak yetkiler ilke olarak sı-nırsız olmalıdır.29

Modern devlet, iktidarı tanımlama ve ta-nımları sabitleme iktidarıdır. Kendi kendini tanımlayan veya iktidarın tanımlamasından

27 Arendt, s.3828 A. Emre Zeybekoğlu, Bülent Tanör Armağanı-

Carl Schmitt, Naziler ve Liberalizm, Legal yayınevi, 2004, s.822

29 Age. , s.826 Age. , s.826

kaçan her şey sapkındır.30 Yaratılmak iste-nen düzenin inşası bu düzende yer alacak ve almayacakların da sınırını belirler. Bu durum bize, totalciliğin ve modernitenin aynı anlayışın ürünü olduğunu gösterir. Bu nedenle totalitarizmi, bir ülkedeki yönetim şekli olarak tanımlamak yerine modern dün-yada kolay ve sık rastlanan bir eğilim olarak tanımlamak daha doğru bir yaklaşımdır.

3. TOTALİTARİZM EKSENİNDE GÜNEŞ ÜLKESİ

Campanella, her ne kadar on altıncı ve on yedinci yüzyıllarda yaşamış ve bu sebep-le de o dönemin koşulları ve olayları çerçe-vesinde yeni bir toplum düzeni yaratmayı düşlemişse de, yeni bir düzen yaratma pe-şinde olduğundan geniş anlamıyla totalita-rizm mantığı ile hareket etmiştir. Çünkü to-talci zihniyet yeniden üretmeyi, yeniden bir toplumu ve devleti tasarlamayı nihai amaç edinen sistemlerdir. Güneş Ülkesi de böyle bir amaca ulaşmak için gerekli olan araçları göstererek dar anlamda totalitarizme giden yolu açmıştır. Bu sebeple, Güneş Ülkesi’nde tasarlanan toplum düzenini anlamanın, yir-minci yüzyılda yaşanılan gelişmeleri daha iyi değerlendirmek için bir veri sağlayacağını düşünmekteyim.

Campanella Güneş Ülkesi’nde huzursuz-luğun kaos ve kargaşanın olmadığı bir top-lum düzeni tasarlamıştır. Böyle bir toplum düzeninin nasıl olacağı sorusunu ise kamu çıkarının özel çıkara üstün gelmesi, özel mülkiyet ayrımı yerine mal-mülk ortaklığı-nın hatta işi daha da ileri götürerek kadın ortaklığının olması ile mümkün olabileceği biçiminde cevaplandırmıştır. Çünkü duy-gulardan, isteklerden çok aklın buyrukları gereğince yaşamak doğaya daha uygundur. Doğal hukuk her şeyin ortak olduğunu be-lirtir.

Onun tasarladığı devlet düzeninde hal-kın yönetime itaati kusursuzdur. Gönüllü

30 Bauman, Modernlik ve Müphemlik, s.19

Page 10: TOPLUMSAL İLİŞKİLER EKSENİNDE GÜNEŞ ÜLKESİ · PDF fileSosyalizm gibi komünizm de, iyi ... ve geleceğin ütopik nitelikleri üstünde dur-maktan hiç geri kalmayan rejimler

Makaleler MakalelerMakaleler

> 75

kabullenme, tüm toplum bireylerinin temel davranış biçimidir.

Güneş Ülkesi’nde savaş, bilim ve bunla-rın yanında üreme faaliyetleri, bir toplumu yaratan unsurlardır. Bireyler çocukluk çağ-larından itibaren savaş tekniklerini, eski ve yeni tüm kültürleri, bilimleri öğrenmekte ve böyle bir yönetime hayran kalmaktadır. Bundan sonra ise mal-mülk birliği ve kadın ortaklığının olması onlar için ahlaki bir sa-kınca olarak görülmeyip tam tersine devle-tin mutluluğunun olmazsa olmazı biçiminde değerlendirilmektedir. Güneş kentlilerin evleri, odaları, yatakları ve gerekli bütün eş-yaları ortaktır. Toplum, bireye ihtiyacı olanın hepsini sağlar. Güneş kent sakinlerine göre insanın bir evi, karısı, kendi çocukları oldu mu mal-mülk derdine düşer ve bencillik de buradan doğar.

Güneş Ülkeliler kamu yararını her şeyin üstünde tutarlar. Egemen devlete ve onun dürüst, namuslu düzenine yararlı olmak bir mutluluktur. Onlara göre yurt sevgisi kişisel çıkardan vazgeçildiği ölçüde artar. Burada yaşayanlar çalışmayı bir yükümlülük olarak görmezler. Zengin-fakir ayrımı olmadan her-kes her türlü işte çalışır ve bundan büyük zevk duyarlar.

Güneş Ülkesi’nde üreme bir görev bilin-ci çerçevesinde yürütülür. Üremenin nasıl, ne zaman, kimler arasında ve hangi koşul-larda gerçekleşeceği tek tek belirlenmiştir. Üreme için aranan yaş erkeklerde yirmi bir, kadınlarda on dokuzdur.31 Güzel kadınlar güçlü erkeklerle, şişman erkekler sıska ka-dınlarla, zayıf kadınlar ise şişman erkeklerle birleştirilerek aşırılıklar arasında denge ku-rulur ve bu sayede soyun bozulmamasına dikkat edilir. Sakat, hiçbir işe yaramayan, kısır olan insanlar hor görülür, kınanır; zira her şey devlet mutluluğu içindir ve bu mut-luluğun sağlanması için çalışmak gereklidir. Böyle insanların çoğaldığı bir devlet düze-

31 Campanella, Güneş Ülkesi, çev. Vedat Günyol-Haydar Kazgan, Sosyal Yayınları, 1996 , s.35

ninin mutluluk bahşetmesi düşünülemez. Bütün erdemlerin gelişmesi için beden yapısı dengeli olmalıdır. Çiftleşme işi tek tek insanların zevki değil toplumun yararı bakımından yapılması gerekli bir eylemdir. Teker teker çocuk yetiştirip övünmektense iyi işler başarıp ün kazanmak daha yarar-lıdır. Her canı istediğinde karısıyla birleşen koca aptal ve anormal yaratıklar dünyaya getirir.32 Üremenin amacı insan soyunun korunmasıdır.

Güneş Ülkesi’nde herkes aynı zaman-da hem zengin hem yoksuldur. Zengindir; çünkü devlet bütün ihtiyaçlarını karşılar, fakirdir; çünkü kimsenin özel mülkü yoktur. Böyle bir toplumda yoksulluk ve zenginlik-ten doğan kötülükler; yani cimrilik, hırsızlık, kendini beğenmişlik, gösteriş gibi kötülük-ler ortadan kalkar. Aşırıya kaçan evlat, ana-baba, karı-koca sevgisinden doğan kötülük-ler, insan sevgisini hiçe indiren mal-mülk tutkusu ortadan kalkar. Mal-mülkü azalt-mak insan sevgisini artırır.

Güneş Ülkesi’nde çocukların eğitimine çok önem verilir. Çünkü burada herkese birer kamu görevlisi ve savaşçı gözüyle ba-kılır. Kentteki her iş bir toplum görevi sayı-lır. Bu sebepledir ki, çocukların yetenekleri, eğilimleri üzerinde özenle durulur. Kız-erkek ayrımı yapılmadan savaş teknikleri öğretilir. Öğrenciler arasında devamlı bilimsel tar-tışma ve yarışmalar düzenlenir. Tarım ve hayvancılık gözlemle öğretilir. Çeşitli toplum görevleri herkes bakımından eşittir ve dört saat olarak ayrılmıştır. Günün geri kalan sa-atleri ise okumaya, tartışmaya ve bedenin gelişmesini sağlayan yararlı faaliyetleri yap-mayla geçer.33

Campanella, bütün kötülüklerin ve hak-sızlıkların kaynağını, insanın kendinden başkasını düşünmemesinde, dünya malının benim senin diye bölüşülmesinde bulur. Ona göre insanlar genel yarar kaygısından uzak oldukları sürece sadece kendilerini

32 Age. , s.11733 Age. , s.42

Page 11: TOPLUMSAL İLİŞKİLER EKSENİNDE GÜNEŞ ÜLKESİ · PDF fileSosyalizm gibi komünizm de, iyi ... ve geleceğin ütopik nitelikleri üstünde dur-maktan hiç geri kalmayan rejimler

> Makaleler76 MakalelerMakaleler

düşünürler. Bu ise toplumda çatışmaya se-bep olur. Bu sebeple Güneş Ülkesi’nde her şey devletin buyruğundadır.

Görüldüğü gibi Güneş Kentte toplum her yönüyle düşünülerek tasarlanmış ve eği-tim ile üreme faaliyetlerine ayrı bir önem verilmiştir. Çünkü yapılmak istenen, tasar-lanan devlet düzeninin devamıdır, sürekli-liğidir. Eğitim ile bu düzene uygun bireyler yetiştirilecek, üreme ile de devlete yük ve sorumluluk getirebilecek olan bedensel ve zihinsel sakatlıkların önüne geçilerek devle-te yararlı bireyler yetiştirilecektir. Böyle bir anlayış hem tarihsel bir dönem olarak ad-landırabileceğimiz totaliter devletlerde hem de modern bir olgu olarak ele aldığımız to-taliter zihniyette görebileceğimiz türden bir anlayıştır kuşkusuz. Totaliter devlet, eğitim kurumları aracılığıyla tüm toplumu kendi ideolojik ilkeleri doğrultusunda kodlamakta ve eğitmektedir. Eğitim, totaliter iktidar ve zihniyet tarafından dayatılan zorunluluk-ların başında gelmektedir.34 Eğitim ile top-lumsal itaat, bir bütün halinde ortak ilke ve değerler etrafında siyasal iktidarla birlik ve beraberliğe kavuşturularak meşrulaştırılır.35 Üretim işi ise düzen inşasının olmazsa ol-mazıdır. Güneş kentte olduğu gibi yirminci yüzyılda da görüldüğü gibi yararsızların, sağ-lıksızların elimine edilmesi, sağlıklı soyun üreyip yayılmasına yardımcı olur. Nitekim Nazi Almanya’sında sağlıklı nüfusun doğum oranındaki düşme ve kalıtsal yönden uy-gunsuz, zekâ özürlü embesiller ve doğuştan suçlular ve benzeri arasındaki denetimsiz çoğalma eğilimlerini tersine çevirmek ırk politikasının uygulanma biçimiydi.36 Cam-panella, tasarladığı düzende sağlıksız ve işe yaramayanların toplum tarafından hoş karşılanmayacağını belirterek bir anlamda ırkçılık politikasına da işaret etmiştir.

Irkçılık, emperyalist politikaların en güç-lü ideolojisi olmuştur. Modern soykırım,

34 Çetin, s.3135 Çetin, s.3236 Bauman, Modernite ve Holocaust, s.98

bir amacı olan soykırımdır. Soykırım nihai amaca giden bir araçtır. Nihai amaç ise daha iyi ve kökten farklı bir toplumun bü-yük hayalidir. Modern soykırıma karar veren yönetenlere göre toplum bir planlama ve bilinçle tasarlama konusudur. Toplum ye-niden oluşturulabilir, bilimsel olarak tasar-lanmış genel bir plana uymaya zorlanabilir ve tüm bunlar yapılmalıdır.37 Ancak toplumu yeni baştan yaratma, düzene koymaya bir kez girişildi mi kendinizi adam öldürürken bulabilirsiniz.38 Bu sebeple ırkçılık modern bir olgudur ve modern bürokrasi ve teknolo-ji olmadan düşünülemez. Ancak ırkçılık po-litikasının temelleri yabancıların, sakatların, eşcinsellerin, başarısızların önce toplum ta-rafından ahlaken kınanmasında ve bu şekil-de meşrulaştırılmasında yatar. Toplumdan destek almayan tek başına bir ırk politikası-nın istenilen amaca ulaşmayacağını düşün-mek gerekir. Bu nedenle Campanella’nın düşlediği devlet düzeninde bu yoğunlukta olmasa bile bir ırk politikasının var olduğu-nu söylemek mümkündür.

Çalışmanın en başında Campanella’nın bu eserinde en çok Platon’un Devlet eserin-den etkilendiğini belirtmiştim. Gerçekten de Campanella’da, Platon’un tasarladığı devlet düzeninin izlerini görmek mümkündür; an-cak şunu da belirtmek gerekir ki her iki dü-şünürün tasarladığı devlet düzeni birbirinin aynısı olmayıp totaliterlik yanı daha ağır ba-san eser kuşkusuz Güneş Ülkesi’dir.

Platonun “Devlet”inde de savaşı, kaos ve karmaşayı yaratan, insanın başkalarından çok mal edinme hırsıdır.39

Yine eğitim de Platon’un merkez kav-ramlarından biridir. Bu sebeple gençlerin çocukluktan itibaren iyiyi, doğruyu, güzeli öğrenmelerini ister. Ona göre kusursuz bir eğitim ve öğretimden değerli varlıklar çıkar.

37 Age. , s.128-12938 Bauman, Modernlik ve Müphemlik, s.34439 Platon (Eflatun), Platon (Eflatun), Devlet, çev. Sabahattin Eyu-

boğlu- M. Ali Cimcoz, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2002, s.61

Page 12: TOPLUMSAL İLİŞKİLER EKSENİNDE GÜNEŞ ÜLKESİ · PDF fileSosyalizm gibi komünizm de, iyi ... ve geleceğin ütopik nitelikleri üstünde dur-maktan hiç geri kalmayan rejimler

Makaleler MakalelerMakaleler

> 77

Devletin bekçileri, eğitimin bozulmama-sına bakacaklar ve ne beden ne de kafa eğitiminde kurulmuş düzene aykırı hiçbir yeniliğe izin vermeyecekler.40 Bireyler, arit-metiğe, geometriye ve bütün bilimlere daha çocukken başlamalı ve öğrenim zorla yap-tırılmamalıdır. Hür insan hiçbir şeyi köle gibi öğrenmemelidir. Eğitimin onlar için bir oyun olması sağlanmalıdır. Böylece onların yaradılıştan neye yatkın oldukları daha iyi anlaşılır.41

Platon üreme faaliyetleri ilgili olarak ise şunları belirtmektedir: Koruyucularla aynı özelliklere sahip olan kadınları aynı özellik-lere sahip erkeklere eş yapılmalıdır.42 Bek-çilerin kadınları, hepsinin arasında ortak ol-malı, hiçbiri hiçbir erkekle ayrı oturmamalı, çocuklar da ortak olmalıdır.43

Her iki cinsin de en iyilerinin en fazla, en kötülerinin de en az çiftleşmeleri gerekir. En kötülerin değil en iyilerin çocukları büyü-tülmelidir ki devlet düzeni bozulmasın. Bu sebeple evlenecekleri çok dikkatli şekilde seçmek gerekir. Savaşta ve başka işlerde yararlık gösteren gençlere ödüller verilmeli, onların herkesten daha çok kadınla yatma hakları olmalıdır. Çocuklar gürbüz çağdaki insanlardan üretilmelidir. Kadın yirmisin-den kırkına kadar çocuk vermeli, erkekse elli beşine kadar. Eğer bir kimse bu yaşların altında veya üstünde çocuk yaparsa bu du-rum devlete ve dine karşı bir suç sayılmalı-dır. Kadın ve erkekler çocuk verme çağını geçirdikten sonra erkekler kızları, anaları, torunları ve büyükanaları; kadınlar ise oğul-ları, babaları, torunları ve büyükbabaları ha-ricinde istedikleriyle birleşebilirler.44

Görüldüğü gibi Platon’dan başlayarak üreme faaliyetlerinin bir devlet düzeni tasa-rısında ne kadar önemli olduğu ortaya çık-maktadır. Campanella’da da bunun izlerini

40 Age. , s.10341 Age. , s.20342 Age. , s.13143 Age. , s.13344 Age. , s.135-136

görmekteyiz. Ancak Platon’a göre üreme fa-aliyetlerinin devlet tarafından düzenlenme-si bekçilerin ya da koruyucuların devamını sağlamak için getirilmiştir. Bu nedenle ka-dın ve bunun sonucu olarak çocuk ortaklığı sadece bekçiler arasında olmalıdır. Bu sa-yede bekçiler iş arkadaşlarına yabancı gö-züyle bakmayacaktır. Platon’a göre bu ka-dın ortaklığı belli yakın akrabalarla ilişkiler haricinde söz konusu olabilmektedir. Oysa Campanella üreme faaliyetlerinin düzen-lenişini tüm topluma yaymaktadır, sadece yöneticilerle yetinmemiştir. Ayrıca belli ya-kınlıktakilerle ilişkiye girmenin de insan do-ğasına aykırı olmadığını dile getirmiştir. Bu anlamda Campanella’nın Platon’a nazaran daha ileriye gittiğini ve yeni devlet ve top-lum tasarısını tüm topluma yaymak istediği-ni söylemek mümkündür.

Platon’a göre mal-mülk ayrımı sadece koruyucu veya bekçiler için yasaklanmıştır. Koruyucuların gerçekten birer bekçi olabil-meleri için kendi evleri, toprakları, malları, mülkleri olmayacaktır.45 Bu noktada da Campanella’nın Platon’dan ayrıldığı görüle-cektir. O, kadın ve çocuk ortaklığında oldu-ğu gibi mal-mülk ortaklığını da tüm toplum-dan beklemektedir.

Üreme faaliyetlerinin bu kadar önemli olması düzen inşasının bir gereğidir ve sa-dece Platon ve Campanella’da görülme-miştir. Nüfus hizmetleri adı altında Nazi Almanya’sında da yapılmak istenen aynen Güneş Ülkesi’nde yapılmak istenendir. Nazi projesine göre insan yaşamı değerli ve de-ğersiz olmak üzere ikiye ayrılıyordu. Beden-sel ve ruhsal engelliler zor bir vaka oluştur-dular ve yeni, orijinal bir politikayı gerekli kıldılar.46

Bauman’a göre modern kültür bir bahçe kültürüdür. Kimliğini, doğaya duyduğu gü-vensizlikten alır. Modern soykırım ise bah-çıvanlık işidir. Toplumu bahçe gibi gören görüşlere göre toplumsal varlığın bazı bö-

45 Age. , s.13946 Bauman, Modernite ve Holocaust, s.99

Page 13: TOPLUMSAL İLİŞKİLER EKSENİNDE GÜNEŞ ÜLKESİ · PDF fileSosyalizm gibi komünizm de, iyi ... ve geleceğin ütopik nitelikleri üstünde dur-maktan hiç geri kalmayan rejimler

> Makaleler78 MakalelerMakaleler

lümleri yabani ottur. Bunlar diğer otlardan ayrılmalı, kısıtlanmalı, yayılmaları önlenme-li, yerinden çıkarılmalı, toplum sınırlarının dışında tutulmalı, tüm bu yollar yetersiz kalırsa öldürülmelidir.47 Nazi Almanya’sında da Yahudilerin zararlı otlardan biri olduğu ortadaydı. Fakat başka zararlı otlar da var-dı: doğuştan hastalıklılar, zihinsel ve beden-sel özürlüler.48 Bu zararlı otların toplumdan ayıklanması modernliğin aradığı tektiplilik için gereklidir. Bu ise ayrı bir totaliter poli-tikayı gerektirir. Bu sayede kamu düzeni karmaşadan kurtulur ve fiziksel imha ve üremenin denetlenmesi gibi tedbirlerin iş-birliği ile mahkeme masrafları, hapishane masrafları, özürlülere ayrılan bütçeler ve yoksullara yapılan harcamalar azalır ve ulus da bundan faydalanır.

4. SONUÇTotalitarizm, yeni bir düzen inşasını amaç

edinen, bunun için de modernliğin getirdiği imkanları nesnellik ve rasyonellik kabuğu altında insanlara mutlak iyi, mutlak doğru şeklinde dayatan bir olgudur.

Feodalizmin yıkılmaya başlayıp yerini yeni bir devlet düzeninin aldığı yüzyıldan başlayarak gelişmeye başlayan ve giderek daha da güçlenen modern devlette, bilimsel rasyonalizm, dünyanın belirsizliği ve karışık-lığı üzerine inşa edilerek dünyayı yaşana-bilir kılma politikasını hayata geçirecek bir araçtır. Daha doğru deyişle rasyonellik, yeni düzen inşasının olmazsa olmazı, onun meş-ruiyet kaynağıdır. Rasyonellik fikrinin geliş-mesi ile ortaya çıkan ve hızı kesilmeyen ve kesilmesi de istenmeyen bilim ve teknoloji, normatif düşüncenin; yani din ve ahlakın toplum hayatındaki etkilerini yok ederek oluşturulmak istenen toplum ve devlete giden adımı kolaylaştıran etmenler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilim olmasaydı yir-minci yüzyılda karşı karşıya kaldığımız in-sanlık dışı uygulamalar da hiç kuşkusuz bu

47 Age. , s. 129-13048 Bauman, Modernlik ve Müphemlik, s.44

ölçüde yoğun olmayacaktı.

Tam da bu noktada yine modern bir olgu olan bürokrasi totaliter zihniyete gi-den yolu daha da pekiştirmeye yaramıştır. Modern bürokrasinin esas kaygısı ahlakı susturmaktır.49 Eylemi parçalara bölmek, görevleri uzmanlık alanlarına göre ayırmak bürokrasinin başarısıdır. Bürokraside ahla-kın yerini sadakat, görev ve disiplin alır. Bu şekilde düzene aykırı kabul edilen insanla-rın, toplumdan dışlanması ve bir süre sonra da imha edilmesi toplum üyelerini rahatsız etmeyecek, zararlı görülen insanlar toplum-dan uzaklaştırıldığı için ahlaken ve dinen bir sorumluluk hissedilmeyecektir.

Totaliter düzen mutlak anlamda bir itaat düzenidir. Bu düzen tek başına, özgürlüğü ortadan kaldırmakla yetinemez; gerçeği çarpıtıp bağımlılığın özgürlük biçiminde al-gılanılmasına çalışmak zorundadır; bunu gerçekleştirdiği için de var olmaya devam etmektedir. Bağımlılığın özgürlük biçiminde algılanması için de yeni ve farklı politikalar yürütülmesi gerekmektedir. Bu politikaların bazıları halkın zevk ve eğlenceye düşürül-mesi, boş şeylerle oyalanmaya yönlendi-rilmesi, iktidarın halka belli maddi çıkarlar sağlamasıdır.50 Bu şekilde oluşan kulluk etme alışkanlığı, insanda bir çeşit özgürlük biçimini alır. Eğitim ve alışkanlıkla kazanıl-mış her şey doğal kabul edilir ve yabancılaş-mış, yozlaşmış insan yaratılmış olur. Boyun-duruk altında doğan insanlar, kulluk, kölelik içinde büyütülüp eğitilirler. Dolayısıyla bu insanlar, oluşturulan yeni düzeni sorgula-maya çalışmazlar.

Düzen bir kere oluşturulduktan sonra on-dan sıyrılmak çok güçtür. Çünkü düzen mo-derniteden beslenir ve gücünü ondan alır. Yeni politikalarla bütüncül bir anlayış, nesil-den nesile yayılır ve bunun devamı için bir takım dayatmalar karşımıza çıkarılır. Buna

49 Bauman, Modernite ve Holocaust, s.4550 Mehmet Ali Ağaoğulları, Mehmet Ali Ağaoğulları, La Boetie ve Siyasal

Kulluk, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fa-kültesi Dergisi, Cilt XL, 1985, s.202

Page 14: TOPLUMSAL İLİŞKİLER EKSENİNDE GÜNEŞ ÜLKESİ · PDF fileSosyalizm gibi komünizm de, iyi ... ve geleceğin ütopik nitelikleri üstünde dur-maktan hiç geri kalmayan rejimler

Makaleler MakalelerMakaleler

> 79

karşı gelenler ise bazı yakıştırmalara maruz bırakılarak toplumdan dışlanırlar.

İşte totaliter zihniyete giden yol ve onun yaratmış olduğu düzenin özellikleri ve so-nuçları bunlardır. Ancak bu sonuçlar bitmiş ve bir daha karşı karşıya kalmayacağımız türden sonuçlar değildir. Bauman’ın da be-lirttiği gibi yirminci yüzyılda çok şiddetli ve yoğun bir şekilde karşılaştığımız insanlık dışı uygulamaların bizler de her an hem failleri hem de mağdurları olabiliriz. Failleri olmamız kişisel niteliklerimizden değil bü-rokrasinin yarattığı emir-itaat zincirinin top-luma yayılmış olmasından kaynaklanır. An-cak insanlar böyle bir eyleme giriştiklerinde sorumluluğu emri verenlere atmamalıdırlar. Bu tür eylemlere karşı korunabiliriz. Kimi ya-zarların belirttiği gibi şiddet doğal bir dürtü olmayıp sonradan öğrenilen bir davranıştır ve ona karşı konulabilir. Bu sayede totaliter düzen anlayışının bir sonucu olan şiddettin sonuçları daha aza indirgenmiş olacaktır.

KAYNAKÇAAnkara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakül-

tesi Dergisi, Cilt XL, Ocak- Aralık 1985

Arendt, Hannah, Totalitarizmin Kaynak-ları/2 Emperyalizm, İstanbul, İletişim Ya-yınları, 1998

Ataöv, Türkkaya, Bilimsel Araştırma El Kitabı, Alkım Yayınevi, 2006

Bakunin, Tanrı ve Devlet, İstanbul, Belge Uluslararası Yayıncılık, 1998

Bauman, Zygmunt, Modernite ve Holoca-ust, Versus Kitap, 2007

Bauman, Zygmunt, Modernlik ve Müp-hemlik, İstanbul, Ayrıntı Yayınları, 2003

Bülent Tanör Armağanı, Legal Yayınları, 2004

Campanella, Güneş Ülkesi, İstanbul, Sos-yal Yayınları, 1996

Çetin, Halis, Totalitarizm: İdeolojik Kö-kenleri Ve Toplumsal İnşa Araçları, Cum-

huriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, s.15-43, Mayıs 2002

Friedrich, Carl J. , Brzezinski Zbigniew K. , Totaliter Diktatörlük ve Otokrasi, Ankara, Ayyıldız Matbaası, 1964

Giddens, Anthony, Ulus Devlet Ve Şiddet, Kalkedon Yayınları, 2008

Güriz, Adnan, Feminizm Postmodernizm ve Hukuk, Ankara, Ankara Üniversitesi Hu-kuk Fakültesi Yayınları, 1997

Kapani, Münci, Kamu Hürriyetleri, Anka-ra, Yetkin Yayınları, 1993

Kapani, Münci, Politika Bilimine Giriş, Ankara, Bilgi Yayınevi, 2005

Linz, Juan J. , Totaliter ve Otoriter Rejim-ler, İstanbul, Liberte Yayınları, 2008

Platon (Eflatun), Devlet, İstanbul, Türkiye İş Bankası Yayınları, 2002

Rousseau, J. J. , Toplumsal Mukavele, İs-tanbul, Sosyal Yayınları, 2005

Yalçınkaya, Ayhan, Eğerden Meğere Ütopya Karşısında Türk Romanı, Ankara, Phoenix Yayınevi, 2004