4
Geleneksel Okçuluk Geleneksel Okçuluk ve İCAZET FACEBOOK Bu yazı geleneksel okçuluğumuzu atalarımızın yaptığı şekilde sürdürmek için kaleme alınmıştır. GELENEKSEL OKÇULUK VE İCAZET ÜZERINE DENEME

Geleneksel Geleneksel Okçuluk ve İCAZET Okçuluk · Şurasının bir gerçek olduğu artık aşikardır. Türkiye’de Türk Okçu - luğuna İCAZET verebilecek manevi donanıma

  • Upload
    others

  • View
    8

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

GelenekselOkçuluk

Gel

enek

sel O

kçul

uk v

e İC

AZET

F A C E B O O K

Bu yazı geleneksel okçuluğumuzu atalarımızın

yaptığı şekilde sürdürmek için kaleme

alınmıştır.

G E L E N E K S E L O K Ç U L U K V E İ C A Z E T Ü Z E R I N E D E N E M E

Atlı okçuluk icazeti nedir?

İCÂZETİcâzet kelime olarak bir şeyi uygun ve makul görmek, izin vermek, müsâade

etmek, bir maddenin uygunluğunu kabul etmek manalarına gelmektedir. İcazet

kelimesinin günümüzdeki karşılığı diploma anlamına gelen bir kelimedir fakat

manası diploma kelimesinin ihtiva ettiği manadan da çok geniştir. Günümüzde

aldığımız akademik dereceleri nasıl bu diplomayı önceden almış bir üst heyet

karar veriyorsa aynen öyle de icazet almış kişiler ancak icazet verebiliyorlar.

Yukarıda bahsettiğimiz gibi icazetin manası o kadar geniş ki bir kaçı aşağıda

özetlenmiştir;

İcazet, fıkıhta daha ziyade bir kimsenin önceden izni olmadığı halde yapıldıktan

sonra bir şeyi kabûl ve tasdik etmesi manasında kullanılır. İslâm hukuku dilinde

buna, arkadan gelip yetişen-ulaşan icazet anlamında, “icâzet-i lâhika” denir.

Meselâ bir kimse diğer birinin malını sattıktan sonra mal sahibine haber verir, o

da bunu kabul ederse bu bir “icâzet-i lâhika” olur (1).

Usûl-i Hadis ilminde ise söz konusu olan icazet, bu ilim dalında üstadın/

hocanın talebesine, duyduklarını veya kitaplarını rivâyet etmesine izin

vermesi demektir. Meselâ; bir hadis âliminin talebelerinden birine, “Sana

Kütüb-i Sitte’yi rivâyet etmek üzere icazet verdim” demesi gibi… (2)

Bir başka ifadeyle tasavvufta icazet, irşad makamına-mertebesine ulaşan

müridlerin, şeyhleri tarafından bu işe yetkili olduklarını göstermek için

verilen bir belgedir. Bu belgelere de “icazetnâme” veya “hilâfetnâme” adı

verilir. (3)

Umumi manada icâzetlerde;

- Okunan ders programları,

- İlmin ve okumanın değeri,

- İlmî ve ictimaî münâsebetler,

- Kitâbiyat (bibliyoğrafya) ve ilmin usûlüne, tahsil tarzına (öğrenim

biçimine) dair bilgiler bulunur.

Tirendaz ekibinin çalışmalarında “Tekke” adı verilen kurumlarda sistemli olarak okçu-

luk verildiğini ve hatta okçuluk taliplerinin kabulü ve icazet almaları için belli törenler

yapıldığı belirtilmektedir.

Grubun aynı çalışmasında Tekke’nin sözlük anlamının dervişlerin tasavvufi esaslara göre

eğitildiği yer olduğunu belirtmekle birlikte başka bir anlamının daha olduğunun altını

çizmektedirler. Bu anlamı ise güreş, okçuluk gibi sporların öğretildiği ve icra edildiği

Buraya kadarki yazılanlar tanım ve problemlerden ibaretti. Yani bir şekilde hastalığın tedavisi

konuldu peki tedavi nasıl olmalıydı? Bu konuda insanlar ortaya fikir koymaktan çekinir olmuş

zira yeni fikir getirenler direkt düşman gözüyle bakmak neredeyse camiada gelenek haline

gelmiş. Yukarıda bahsettiğim ham insanlar yukarıdaki bahsi geçen eğitimi almadıklarından

Egolarıyla konuşur hale gelerek üstelerinde ataların kıyafeti olmasına rağmen edepten

yoksun oluşları camianın kalitesini düşürmektedir.

Biz yine de yeni fikirlere açık olan insanlar için bu yazıya devam ediyoruz. Zira yukarda

bahsedilen ham insanlar bu yazıya da düşmanlık besleyeceklerini tahmin etmek çok güç

olmayacaktır. Yazının devamı problemle kalıcı çözüm olacak bir

fikri üretmeye yönelik olacaktır. Yukarıda bahsettiğim gibi kulüp

başkanlarının bu çözüme çok sıcak bakacaklarını sanmam lakin

ileri de belki bu probleme mantıklı çözüm arayacak insanların

olabileceği ümidiyle yazıya dökülmüştür.

Şurasının bir gerçek olduğu artık aşikardır. Türkiye’de Türk Okçu-

luğuna İCAZET verebilecek manevi donanıma sahip, okçuluğu iyi

bilen ve bir ustadan icazet almış tek bir şahıs dahi bulunmamak-

tadır. Peki bu durumda icazet silsilesi hiç mi devam etmesin?

Hayır!,

tam aksine devam etmeli ve yeniden canlandırılmalıdır.

mekan veya kurumlar olduğudur. Aynı kaynak, tekkeleri günümüzün spor kulüplerine ben-

zetse de bizler aynı görüşte değiliz. Belki yapı olarak benzeyebilir fakat içerik olarak tek-

keler günümüzün spor kulüplerinden çok uzaktır. En başta tekkelerin nasıl icazet veren bir

makamı yani şeyhi varsa işte bu makam günümüzün spor kulüplerinde bulunmamaktadır.

Spor kulüp başkanları, genelde bulundukları şehirde okçuluk ile ilgili gönüllü insanların

bulunmayışından fedakarlık yaparak bu işi üstlenmişler veya başka kulüplerdeki insanlarla

iyi ilişkilerde olmadıkları için ayrılıp kendi kulüplerini kuran icazet almamış ve icazet verme

yetkisi olmayan insanlardan oluşmaktadır (6).

Atlı okçuluğa hevesli gönüllüler bir bilir kişi tarafından bir törenle kabul edilirdir ki bu

törene “küçük kabza alma töreni” denirdi. Ustası gönüllünün ustalığının yeteri kıvama

ulaştığını düşünürse icazet vaktinin geldiğini bildirir ve “büyük kabza alma töreni” adındaki

bir törenle icazeti verilirdi.

Gerek Okmeydanı olsun gerekse yukarıda bahsettiğimiz tekkelere abdest almadan giril-

mez ve büyük saygı gösterilirdi (6). Şimdilerde hangi kulüp buna dikkat ediyor? Genelde

buna dikkat edilmediği gibi bazı kulüp başkanları kendi nefsi heveslerini kulüp üyeleri

üzerinde kullanarak suni bir şeyh havası vermeye çalıştıkları da herkesin malumu. Bunlar

icazet almamış olmanın yan etkileri olarak görülebilir. Sadece şekil olarak atalara benze-

meye çalışan fakat içerik ve manevi yönü bakımından çok zayıf veya boş olan bu kişiler

çevresindekilere de büyük zararları dokunur ve bu yönlerini geliştirmek isteyen yeni

kemankeşlere engel oldukları bilinen bir gerçek haline gelmiştir. Daha kendisi ham yani ol-

mamış bir kişinin ise kendinden sonra bu işe gönül veren bir başkası hakkında olmuş veya

olmamış konusunda fikir beyan etmesinin yanlış olacağı aşikardır, ederse sadece haddi

aşmak olduğu kanaati hasıl olabilir.

Peki icazet sorununa kalıcı çözüm önerisi ne olabilir?

Türkiye’de bu işe gönül vermiş ve kendisini tarih kitaplarından okuduklarıyla geliştirip

donanımlı bir hale getirmiş insanlar mevcut. İsimlerini zikretmekte bir sakınca

görmüyorum çünkü okçuluk camiası onları yakından tanır. Sami GENEL, Hilmi ARINÇ,

Murat ÖZVERİ gibi isimler ve bu isimlere eklenecek 5-6 kişilik bir heyet oluşturulsa

ve bu heyet her sene iki kez kabzalığa kabul etse ve her sene bir kez Büyük Kabza

Töreninde sınava tabi tuttuklarına icazet verse. Bu şekilde hem bayram havasında

icazetin tadı çıkar hem de heyetten icazet alan öğrenciler kendi ekiplerini oluşturup

vakti zamanı gelince kendi öğrencilerine icazet vermeye başlasalar kaybettiğimiz

bu İCAZET değerini de bir kaç sene içerisinde tekrar canlandırmış ve devam ettirmiş

olabileceğimizi düşünüyorum.

Yukarıda kabaca bahsettiğim çözüm yolu ise kesinlikle projelendirilip B planlarının

oluşturulup ileriye dönük olabilecek açıklar önceden belirlenip dikkatli bir şekilde

yapılmalıdır. Fakat öncesinde bu modelin tanınması ve kabul edilmesi gerektiğinden

detaylarına girmiyorum. Bu icazet modelinin kesinlikle Federasyonlardan ve herhan-

gi bir siyasi partinin desteklediği kurumlardan da uzak durmasına kesinlikle dikkat

edilmesi gerektiği düşüncesindeyim. Okçuların olsun sadece kimseden destek ve

minnet almadan.

Tek ihtiyacımız yeni fikirlere açık olmak.

Saygılar.

(1) Merginânî, el-Hidâye, 3, 69.

(2) Subhi Salih, Hadis İlimleri ve Istılâhları Terc. Kandemir, Yaşar, İst. 1973, s. 76.

(3) Pakalın, M. Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1971, 2, 19, 20.

(4) Kur’ân-ı Kerim, Bakara sûresi, 2/31.

(5) Hânî, Muhammed b. Abdullah, Behcetü’s-Seniyye, Kahire, 1308, s. 45.

(6)http://www.tirendaz.com/tr/makaleler/arsiv-2008/turk-geleneksel-okculugu-bolum-1/

K A Y N A K L A R