24
Sunan: GÖKHAN SATICI Kitap: ORTA DOĞU

Gökhan satıcı orta doğu

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Gökhan satıcı   orta doğu

Sunan: GÖKHAN SATICI

Kitap:

ORTA DOĞU

Page 2: Gökhan satıcı   orta doğu

Yapıt:

Page 3: Gökhan satıcı   orta doğu

Bernard Lewis• İngiliz-Amerikan bir tarihçidir.

• Ortadoğu ve Afrika üzerine yaptığı çalışmalarla bilinmektedir.

• Princiton Üniversitesi'nde emeritus profösörüdür.

• George Bush yönetimine bir dönem danışmanlık yapmıştır.

Page 4: Gökhan satıcı   orta doğu

Bizans İmparatorluğu

Page 5: Gökhan satıcı   orta doğu

Temel Özellikler• Bizans'ta ilk yüzyıllarda imparatorlar, görevlerinin evrensel

olduğunu düşünmektedir. Temel görevleri, Tanrı tarafından gönderilen tek doğru dinin yayılmasını sağlamaktır. Bu kapsamda altın sikke, evrensel imparatorluğun sembolüdür. Bu altı sikke ise sadece Roma Sezar'ı ya da Bizans Autokratör'ü adına basılmıştı ve bütün dünya tarafından bilinmekte ve tanınmaktaydı.

• III. Yy'da yaşanan çatışmalar ve kaos sonucunda Bizans zayıflamıştır. Bu duruma karşı Konstantin'in başlattığı ve ondan sonra gelenlerin de devam ettiği reformlarla imparatorluk hükümetinin gücü artmıştır.

• Bu reformlarla imparator eyaletleri küçültülerek sayıları arttırılmış ve her eyalet bir vali yönetiminde dört büyük eyalete bölünmüştür. Reformların başarıya ulaşması ile Roma devleti gücünü toparlamış ve Perslere karşı üstünlük sağlamıştır.

• Fatih Sultan Mehmet İstanbul'un fethinden sonra ilk altın sikkenin basılmıştır.

• Fener Rum Patrikhanesi tarafından II. Mehmet'e Kayzer-i Rum (Roma Sezarı) ünvanını verilmiştir.

Page 6: Gökhan satıcı   orta doğu

Sasaniler

Page 7: Gökhan satıcı   orta doğu

Temel Özellikler• Pers Krallık kuramı dini temeller üzerine

kurulmuştur. Bir tür devlet din adamlığı kurulmuştur. Bu kuruluş kraliyet iktidarın kutsuyor, siyasi ve toplumsal yaşamda etkin rol oynuyordu.

• Aristokratik bir toplum olan Sasani İranı'nda statü, kapalı üst sınıflara üye olmaktan gelirdi. Bu tür bir toplumun kusurları olduğu gibi iyi özellikleri de vardı Bunların en başında genellikle Greko-Romen dünyasında olmayan şövalyelik ve saygı geleneği gelirdi.

• VI. yy sonrasında bu aristokratik temel güçsüzleşmiş ve İslamiyet'in gelişi ile birlikte ölümcül bir darbe alıştır.

Page 8: Gökhan satıcı   orta doğu

Orta Doğu’da Ekonomi• Geleneksel olarak Ortadoğu tarımı iki türdür. İlki ve daha önemlisi nehir vadisi (Fırat-

Dicle, Nil) tarımıdır. İran ve Türkiye'nin bazı bölgelerinde de ikinci tür, yağmura bağlı tarım yapılır.

• Bölgeye çay ilk olarak 8. yy'da Moğollar tarafından getirilmiştir. Ancak çay üretimi ise XX. yy'da Türkiye ve İran'da devlet teşviki ile gerçekleşir.

• Ortadoğu'da e büyük beceri, kanal sisteminin inşasında, yani sulama alanında gerçekleşmiştir. Ancak bu gelişme devlet eliyle, bürokratların ve teknokratların katkılarıyla gerçekleşmiştir.

• Mali belgelere ve raporlara göre, tarım ürünleri ve onlardan sağlanan gelirlerin Roma'nın son dönemlerinden itibaren azaldığını göstermektedir.Bunun temel nedeni, Arap istilalarının artması ve devleti yönetenlerin, üst sınıfların ve bir ölçüde dinin, toprağı işlemeyi ve işleyenleri aşağı görmesidir.

• Ortadoğu'da göçebeler ile köylüler arasında daha eski çağlardan gelen bir çatışma ve ayrılık söz konusudur. Bu çatışma ile ilgili olarak Habil ile Kabil'in hikayesi gösterilmektedir.

• Öteki uygarlıklarda sanayi üretimi için önemli bir itici güç olan ulaşım, İslam topraklarında o kadarda önemli değildi. Büyük bir olasılıkla odunun ve madenin az olması nedeniyle tekerlekli araçlar çok az kullanılırdı ve onlar için çok az yol yapılmıştı.

• Devlet, fiyatları belirlemek için kimi zamanlar ekonomik yaşama müdahale ederdi. Hz.Muhammed'in bir hadisinde “Fiyatları yalnızca Allah belirler” (Bu da lassez-faire ekonomisinin veciz bir ifadesidir) denilmesine karşın Müslüman yetkililer, çoğunlukla Ortaçağ ekonomistlerince adil bir fiyat olarak adlandırılan fiyat belirlemesi yapmaya çalışmışlardır. Bazı hükümdarların fiyat belirlemesinden öte, tekelleşme girişimleri olmuştur. Mısır Memluk Sultanı Baybars'ın devlet tekellerinde aşırılığa gitmesi, transit ticaretin bozulmasına neden olmuş ve Portekizliler, Afrika'nın çevresinden dolaşmak zorunda kalmıştır.

• Faiz yasağının katı bir şekilde uygulanması kredinin, dolayısıyla büyük ölçekli ticaretin gelişimini önlemiştir.

Page 9: Gökhan satıcı   orta doğu

Yönetim-Halifelik• Germenler, Batı Roma İmparatorluğu'nu istila ettiklerinde, kendi hiyerarşisi, hukuku ve

kurumları olan bir devletle karşılaşmışlardı. İstilacılar bu devleti ve dini ilke olarak kabul etmiştir. Ancak Bizans'ı ve İran'ı istila eden Araplar ise çok daha farklı bir biçimde hareket ederek eski sistemin kurumlarını yıkmış ve kendi egemen kurumların kurmuşlardır.

• Bu dönemde halifeliğin dini bir görevi bulunmamaktadır. Eğitim ve tecrübe açısından ulemadan değildi. Görevi dini yorumlamak değil, onu korumak ve tebaasının bu dünyada iyi bir Müslüman olarak yaşayarak öteki dünyaya hazırlanacağı koşulları sağlamaktı.

• Hıristiyanlığın aksine, İslamiyet egemenlik unvanlarında, genellikle etnik durum ve toprakla ilgili bir ad yoktur. Batılı ülkelerdeki kralların eşdeğeri bulunmaz. Osmanlı sultanı ile İran şahı 16. yy'da bu unvanları birbirini aşağılamak için kullanmışlardır. İkiside kendi ülkelerinde Müslümanlar'ın hükümdarı ve Tanrı'nın dünyadaki tek temsilcidir. Düşmanı, bir isyancı, bir muhalif ya da en fazla yerel bir hükümdardı.

• En otokratik hükümdarlar zamanında bile bir tür halk meclisi bulunurdu. Bazı hanedanlardan halifelerce halk toplantıları düzenlenir, bu toplantılarda çeşitli toplumsal sınıflardan temsilciler, hükümdarın ya da onun yerine üst rütbeli bir memurun yanına çıkartılır ve dilekçe vermelerine izin verilirdi. (Divan-ı Hümayun)

• Divan-ı Hümayunun yanı sıra meşveret adında toplantılarda bulunmaktaydı. Osmanlı'nın kuruluşunun meşveret toplantısına bağlı olduğu savunulur. Belgelere göre meşverette toplanan beyler lider olarak Osman beyi seçmiştir.

• Selçuklu Dönemi'nde Sultan ile halife arasındaki otorite ayrımı çok kesindi. Selçuklular'ın güçsüz olduğu bir dönemde halife siyasi otoritesini bağımsız olarak uygulamaya kalktığında sultan ve sözcüsü bunu sultanlık yetkilerine müdahale olarak kabul ederek protesto etmişlerdir. Halifenin görevlerin en iyisi ve dünyanın yöneticilerinin koruyuculuğu olan imamlık görevini yapmayı sürdürmesini, devleti yönetme görevini de bu görevin verildiği sultanlara bırakmasını belirtmişlerdi.

• Güç, sultan; otorite ise Halife tarafından temsil ediliyordu. Sultan Halife'ye güç veriyor, karşılığında halifede ona yetki veriyordu. Halife hükmediyor ama yönetmiyordu, sultan ise ikisini de yapıyordu.

Page 10: Gökhan satıcı   orta doğu

Seçkinler• İslamiyet'te eşitlik ilkesi vardır. Bir müminin başka

bir mümine, doğum, soy, ırk, milliyet ve sosyal duruma göre bir üstünlüğü olamaz.

• Ancak her fetih, fatihleriyle aynı etnik kökenden gelenlere belli bir ayrıcalık sağlamıştır, ama bu ayrıcalık iki istisna dışında kısa süreli olmuştur. İstisnalardan biri, İslam devleti oluşturup bir süre yönetmiş Araplar, diğeri de Ortaçağ sonlarından modern çağlara dek neredeyse tamamen bir siyasi egemenlik ve komutanlık tekeli oluşturmuş Türkler'dir.

• Bürokrasi bellik pratik gereksinimlere, özellikle nehir vadisi toplumlarındaki sulama sistemlerinin oluşturulması ve devam ettirilmesine dayanır. Bu nedenle bürokrasinin ilk Ortadoğu’dan çıkma olasılığı vardır. Firavunlar döneminde hükümetin ve yönetimin gelişmesi ve tapınakları ile sarayların yapılması için bir muhasebe ve kayıt sistemi gerekliydi. Bu yeni gereksinimi karşılamak için uzmanlık gerektiren bir gizem olarak görülen yazı, beraberinde yeni yazıcılar toplumsal sınıfı oluşturmuştur.

Page 11: Gökhan satıcı   orta doğu

• Klasik İslam edebiyatının önemli bir çoğunluğu, bürokratlarca, bürokratlar için yazılmıştır ve kendilerinin mesleki özellikleriyle mesleki endişe ve ilgilerini yansıtmaktadır. Bu edebiyatta hiyerarşik bir düzen içinde bir bürokrasi resmedilir.

• Doğal olarak, bürokratların da makam ve güce sahip olan herkes gibi avantajlarını çocuklarına bırakmak istemeleri, eğitim alanında önemli sonuçlara yol açmıştır. Kollayan-kollanan ilişkisi ortaya çıkmış ve bütün toplumda en önemli ve etkili ilişki olarak sürmüştür.

• İslamiyet'te bir ruhban sınıfın bulunmadığı sıkça belirtilir ve bu, teolojik açıdan da doğrudur. Böylelikle din adamları hiyerarşisinde yoktur. Din adamlığı görevi için bir atanma sistemi yoktu. Ancak hem Museviler hem de Müslümanlar bir sertifika verme sistemi geliştirdiler. Böylece bu kişilerin dinsel bilimlerde deneyimli ve uzman oldukları onaylanmaktaydı.

Page 12: Gökhan satıcı   orta doğu

Ordu• Ortadoğu İslam dünyası, yaratılan güçlü ordular sayesinde

Haçlıları alt etmiş ve çok daha tehlikeli olan Moğolları durdurmuştur.

• Köle orduları onlara sahip olan hükümdarlarına bir tek açıdan hayal kırıklığı yaşatmıştır. İlke olarak köle olan askerler hükümdarlarından başkalarına sadakat göstermezlerdi ama uygulamada alaylarına ve komutanlarına sadıktılar.

• Kölelikten gelen komutanlar, kısa bir sürede eyaletin, hatta başkentin bile gerçek efendileri haline gelmişler ve artık güçsüz kalan halieler üzerinde de egemenlik kurmuşlardı.

• Savaş tekniklerinin değişmesi ve ateşli silahların kullanılmaya başlamasıyla eski biçimiyle köle ordusu artık geçersiz olmuştu. Büyük köle ordularının sonuncusu olan Osmanlı yeniçerileri 19. yüzyıla kadar varlığını sürdürmüştür.

Page 13: Gökhan satıcı   orta doğu

Halk • İslamiyet'in ilkeleri ve başlangıçtaki uygulamaları, İran'ın sınıf feodalizmini,

Hindistan'ın kast sistemi, Bizans ve Latin Avrupa'nın ayrılıkçı aristokrasileri gibi çevresindeki ülkelerdeki uygulamalarla kıyaslandığında gerçekten de İslam dininin eşitlik ilkesi taşıdığı söylenebilir.

• Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam, pek çok önemli açıdan köleyi, çocuğu, kadını ve inanmayanı aşağı görmüştür. Üçünün de bu aşağı durumun ortaya çıkması ve sonlandırılmasıyla ilgili kuralları vardır. Köleyi efendisi azat edebilir; inanmayan gerçek dini kabul edip inançsızlığından kurtulabilir; çocuk nasılsa zamanı geldiğinde yetişkin olacaktır. Geleneksel dini dünya görüşünde sadece kadın aşağı durumdan kurtulamaz.

• İslam hukukunda ve uygulamasında özgür insanların köle yapılması kısıtlanmış ve bunlar savaşlarda ele geçirilen gayrimüslimlerle sınırlanmıştır.

• Kanunen geçerli olan çok eşlilik, dört kadınla sınırlanmıştır ama bu sınırlama güçlü ve zengin olanlar dışında nadiren uygulanmıştır. Evlenmemiş olan köle kadınlar sahibinin emrinde olurdu. Özgür olan bir kadın, erkek köle sahibi olabilir ama üzerinde herhangi bir hakka sahip olamazdı.

• İslam devletinde inanmayanlar, zimmi ya da ehl-i zimma, anlaşma insanı olarak adlandırılırdı. Bu kişilerin statülerini belirten zimma, Müslüman hükümdar ile gayrimüslim toplumlar arasındaki bir anlaşma sayılırdı.

• Ancak zimmiler aşağı statüde bulunuyorlardı ve bunu unutmalarına izin verilmezdi. Tazminatla ilgili konularda Müslümanların yarısı değerinde kabul edilirlerdi. Müslüman kadınlarla evlenirlerse cezası ölüm olurdu. Zimmilerin kıyafetlerine sınırlama getirilmişti ve üzerlerinde durumlarını tanımlayacak işaretler bulundurmak zorundaydılar. Yalnızca katıra ve eşeğe binebilirlerdi.

Page 14: Gökhan satıcı   orta doğu

Hukuk ile Din • İslam teriminin birincil anlamı Hz. Muhammed'in Kuran aracılığıyla ve

kendi hükümleriyle getirdiği, sonraki nesillerin görüş ve uygulamalarıyla öğrendiği din demektir. Bu süreç boyunca giderek sonraki nesillerin Hz. Muhammed'in öğrettikleri ve ona affedilen hadislerle geliştirdikleri karmaşık din bilimi, hukuk ve görenek sistemi anlamı da kazanmıştır. Müslümanların “Şeriat” adını verdikleri kutsal kanunu ve “Kelam” adını verdikleri İslami teolojiyi kapsar. Genel anlamda İslam, Müslüman inanç ve toplumunun himayesinde gelişen büyük zengin uygarlığı ifade eder. Bu anlamıyla “İslam” Müslümanların neye inandıklarını veya inanmalarının beklendiğinden çok, aslında ne yaptıklarını, yani tarihten anlaşıldığı kadarıyla bugünkü haliyle İslam uygarlığını anlatmaktadır.

• Hukukun Allah tarafından yaratılıp Peygamber tarafından yürürlüğe konulduğunun kabul edildiği bir yerde, din bilimciler ve hukukçular aynı mesleğin farklı dallarını izliyorlardı. Devlet memuru olmayan, bağımsız kişiler olan Şeriat uzmanlarının kararları ne resmen bağlayıcı ne de ittifakla alınmış olurdu. Devlet tarafından atanan kadı, mahkemesinde adalet dağıtırdı. Kadının görevi kanunu yorumlamak değil, uygulamaktı. Bu görev müftünündü ve onun fetva olarak adlandırılan kararları ya da düşünceleri, kanun olmasa da, hukuki otorite olarak kabul edilebilirdi.

Page 15: Gökhan satıcı   orta doğu

Kültür • Ortadoğu sahnesinin özelliklerinden biri çeşitlilik, diğeri de

süreksizliktir. Çin uygarlığının en eski kayıtlarından bugünkü Halk Cumhuriyeti'ne dek, birçok yerel farklılıklar olmuş ama Çin uygarlığının tüm alanlarındaki ortak öz bilinç, sürekliliğini korumuştur. Daha az olsa da aynı durum Hindistan içinde geçerlidir. Hint uygarlığı Çin'deki gibi kapalı ve homojen olmasa da, birleştirici bir güç olmayı sürdürmektedir.

• Eski Ortadoğu'da bu şekilde bir birlik ve süreklilik bulunmuyordu.

• Hindistan ve Çin'de sürekli bir inceleme geleneğiyle hala geçmişlerine ait belgeler korunarak öğrenilmeye devam edilirken, eski Ortadoğu kaybolup unutulmuştur. Dilleri ölmüştür, yazılanları kimse okuyamaz.

• Bölgenin sırasıyla Helenleştirilmesi, Romalılaştırılması, Hıristiyanlaştırılması ve İslamlaştırılması sürecinde yaşadığı çok büyük değişiklikler, eski Ortadoğu kültür ve geleneklerinin yok olmasının en önemli nedenidir.

Page 16: Gökhan satıcı   orta doğu

Dil etkileşimi

• Exertius (latince) – asker

• Strata (Roma)- street (İngilizce) – sırat

• Haraç – keraga (Arami) – khoregia (Yunanca)

Page 17: Gökhan satıcı   orta doğu

Modern Çağın Meydan OkumasıOsmanlılar-Batı Yönetimi

Page 18: Gökhan satıcı   orta doğu

• Müslümanlar için Avrupalılarınkine benzer bir görevi olan ve rakip gördükleri bir dünya dini vardı. Rakipleri de kendilerinin Tanrı'nın son vahyine sahip oldukları ve bunu tüm insanlığa yayma görevli üstlendikleri inancındaydılar. Hıristiyan dünyasında da İslam dünyasındaki gibi, bu inancın yayılması için pek çok yöntem kullanıldığı gibi, bu uğurda savaşan büyük krallıklar ve imparatorluklar kurularak askeri ve siyasi destek de sağlanmıştır.

• 15. yy'dan önceki yüzyıllarda Müslümanlar, Batı ve Kuzey Avrupa'daki barbar kafirlerden korkmamışlar ve onlara saygı da duymamışlardı. Onları tehdit olarak görmemiş, kölelikten başka bir işe yaramayan kaba ve ilkel insanlar olarak görmüşlerdi. Bu görüşleri Hıristiyanların karşı saldırısı, Güney İtalya ve İber Yarımadasını yeniden ele geçirmeleri, Haçlı Seferleriyle Hıristiyan ordularının Levant'a girmeleri ve Hıristiyanlık için kutsal olan yerleri almak üzere sonuçsuz çabalarıyla değişmeye başlamıştır.

• 16. ve 17. yüzyıllarda silah ticaretine yönelik kilisenin kesin bir tavrı bulunmaktaydı. Papalık fermanlarında askeri ve denizcilik malzemelerini, Türklere ve başka Hıristiyan düşmanlarına satanların aforoz edileceği ve lanetleneceği belirtilmiştir.

• Haçlı seferlerinin ardından Ortadoğu’ya ilk seferi 1798 yılında Bonapart Mısır'a düzenledi. Ancak bu mücadele Türk-Fransız çatışmasından çok İngiliz-Fransız eksenindeydi.

• Batı Avrupa ülkeleri 19. yy'ın ilk yarısında Ortadoğu'da daha çok ticaretle ve diplomasiyle, özellikle de kendi aralarındaki rekabetle ilgilediler (1830'da Fransa'nın Cezayir'i, 1839'da İngiltere'nin Aden'i işgali)

Page 19: Gökhan satıcı   orta doğu
Page 20: Gökhan satıcı   orta doğu

Değişim• 19. yy'da Ortadoğu, savaşın hızla yarattığı karmaşa ve silahlanma

gerekliliği yüzünden artan bir maliyetle karşı karşıyaydı. 16-17. yy'daki yüksek enflasyon ekonomiyi etkilemiş, sonrasında da fiyat artışları görülmüştür. Dış ticaret, yeni deniz yolları ile sarsılmış, transit ticaretin düşmesi de Ortadoğu bölgesinin önemini azaltmıştır.

• 17. yy sonrasında Türklerin Avrupa ticaretindeki paylarında hızlı bir düşüş gözlemlenmiştir.

• Osmanlı'da nakit ihtiyacı baş göstermiştir. İltizam yöntemine başvurulması tımar sisteminin bozulmasına e merkezi otoritenin sarsılmasına neden olmuştur.

• Osmanlı'da yeniliklerin uygulanamamasının sebebi ideolojik ve kurumsal engellerle baş edememek ile gösterilmektedir. Sovyetler birliği ile Osmanlı'nın çöküşü bu açıdan birbirine benzetilmektedir.

• Kırım Savaşı sonrasında Osmanlı dış borç almaya başlamıştır. 1854-1874 döneminde dış borç 200 milyon sterline ulaşmıştır.

• 6 Ekim 1875 tarihinde Osmanlı devleti anapara ve faizleri ödeyemez duruma geldi ve ekonomisi iflas etti. 1881 yılında Duyun-u Umumiye kuruldu.

Page 21: Gökhan satıcı   orta doğu

Karşılık ve Tepki

• 17. yy'da Osmanlı'da görülen ilk yenilik hareketleri orduda başlamıştır. Sorunun kaynağı ordu merkezli görülmüş ve idari, kültürel reformlar gerçekleşmemiştir. Askeri reformlardan sonra 1729 yılında ilk matbaa kurulmuş ancak 1742 yılında kapatılmıştır.

• Batı'nın kültürel etkinliği genellikle mimarlık alanında görülmüştür. Dolmabahçe ve bu dönemde yapılan camilerde neo-barok etkisi görülmektedir.

• Batılı reformların uygulanmaya başlaması dini tepkilere yol açtı. Ortaya çıkan hareket, İslamiyet bünyesindeki bozulmaya, dinin saflığından uzaklaşmaya karşı yapılan protestolardı. Bu hareketlerden ilki Nakşibendi tarikatıydı ve Sufi kökenliydi.

• Bununla birlikte 1860-70'lerde meşrutiyet düşüncesi güçlenmiştir. Özerk bir hanedan olan Tunus Beyliği tarafından kabul edilen anayasa bir İslam ülkesine ait ilk anayasadır. Osmanlı'da başlayan meşrutiyetçilik akımı 1876 yılında II. Abdülhamit'in başa geçerek meşrutiyeti ilan etmesi ile sonuçlandı.

Page 22: Gökhan satıcı   orta doğu

Yeni Düşünceler• Halkların düşünce ve eylem süreçleri de bir değişiklik

başlatan Fransız devrimi ise, Ortadoğu'da ilk kez önem kazanan bir Avrupa düşünce hareketidir. Bunun nedeni, Avrupa'da düşüncelerin Hıristiyan terimleriyle anlatılmadığı ilk büyük ayaklanmaydı. Hatta bazı savunmacılar tarafından, Hıristiyanlık karşıtı dahi olduğu öne sürülüyordu.

• 1797 yılında Fransa'nın Adriyatik'te bazı adaları alarak Yunanistan'a komşu olması bölge halkının devrimci fikirlerden etkilenmesine neden olmuştur. “Antik Yunanistan” dönemi anımsatılarak bölgedeki Ortodokslar cumhuriyetçilik için kışkırtılmıştır.

• 19. yy'da Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Hıristiyan azınlıklar, Osmanlı devletinde yaşayan Müslüman çoğunlukla aynı haklara sahip eşit yurttaşlık hedefindeydiler. Ancak bu hedef sonrasında özerklik ve bağımsızlığa dönüşmüştür.

Page 23: Gökhan satıcı   orta doğu

Savaştan Savaşa • Osmanlı devletinin meşruluğuna karşı gelebilen tek Arap hareketi

Vahhabilik olmuştur. Hareketin lideri olana Abdülvahab, saf İslamiyet'e geri dönülmesini istemiştir. Necid'de Dariye emiri Muhammed ibn el-Suud, Abdülvahab'ı desteklemiştir ve askeri yeteneğiyle Arabistan'ın büyük bir bölümünü ele geçirmiş, Suriye ve Irak sınırlarını tehdit etmiştir. Ancak Osmanlı'nın askeri üstünlüğü karşısında yenilmişlerdir.

• İran 19.yy'da Ermenistan topraklarını Rusya'ya verdikten sonra sınırlarında kayda değer bir azınlık grup kalmamıştır. Bu nedenle milliyetçilik hareketlerinin İran'da etkisi görülmemiştir. Merkezileşme önlemlerinin aşiret ve bölge tavırlarıyla engellenmesi, rakip imparatorlukların ilerleyişinin engelleme amacına ulaşamamasına neden olmuştur.

• 1919-21 Ortadoğu'da Türkiye ve İran için dönüm noktasıdır. Çünkü yazara göre Türkiye'de kapsamlı bir modernleşme ve laikleşme süreci başlamıştır. 1921 yılında ise Rıza Han, İran'da kendi yönetimini kurmuş, Atatürk'ün uyguladığı modernleşme ve merkezileşme politikasını uyguladı. Ancak laikleşme sürecini İran'da başlatmamıştır.

• 1941 yılında Raşid Ali el Geylani adında bir Iraklı siyasetçi, Mihver ülkeler yanlısı bir rejimi Bağdat'ta kurmuştur. Raşid Ali rejimine destek amaçlı Suriye'de bir komite kuruldu. Bu komite, gelecekte Baas partisinin çekirdeği olacaktı.

Page 24: Gökhan satıcı   orta doğu

Özgürlükten Özgürlüğe• 1965-75 yılları arasında parçası olduğu Umman Sultanlığı'dan

ayrılmak isteyen Dofar'daki uzun süreli çatışmaya, Yemenliler de katılmıştır. Şahın gönderdiği yardımla bastırılan bu ayrılıkçı isyan, o dönemde Sovyetlere yakın bir Marksist devlet olan Güney Yemen de isyana müdahale ettiği için çok büyük önem taşıyordu.

• 1958 yılında, Pan-Arabizm ideali kapsamında, Mısır ve Suriye'nin birleşmesiyle Birleşik Arap Cumhuriyeti kurulmuştur. Ancak 1961'de Suriye ayrılmıştır.

• Filistin'in geleceği, İngilizler tarafından BM'ye bırakılmıştı 29 Kasım 1947 tarihinde Genel Kurul tarafından Filistin bir Musevi devleti, bir Arap devleti ve Kudüs şehrinin ayrı bir birim şeklinde ayrılmıştır.

• 17 Aralık'ta Arap Birliği Konseyi bu karara karşı çıktı ve gerekirse şiddet kullanacağını açıkladı.

• 1952 Yılında Türkiye ve Yunanistan, NATO'ya kabul edildi. 1955 yılında da Irak hükümeti, Türkiye, İran ve İngiltere'yle Bağdat Paktı adı verilen yeni bir ittifak kurması için ikna edildi. Bu durum Arap ülkelerinde, bölgesel güçler dengesinin Mısır aleyhine değişmesine neden oldu.