19
T ürk Ceza Kanunu’nun (TCK) mimarlarından hukukçu Prof. İzzet Özgenç, piyasada ‘itiraflar’ olarak dolaşan hapiste- ki yargı mensuplarının ifadelerine bakarak, bunların suç teşkil etme- diğini söyledi. Prof. Özgenç’e göre, eğer bunlar suçsa,en başta hükü- metteki ve mevcut bürokrasideki isimlerin de tek tek hesap vermesi gerekiyor. Bu yerinde bir uyarı, zira şu anda koltuğunu kaybetmemek için canhıraş bir şekilde AKP’nin suçlarına ortak olanlar, ileride, hu- kuk geri geldiğinde nelerle yargıla- nacaklarını iyi bilmeliler. WWW.TR724.COM — @TR724COM GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 38 29 KASIM 2016 SALI ERMAN YALAZ’IN HABER DOSYASI 2, 3 VE 4’TE AKP nelerle yargılanacak? Semih Ardıç yazdı Öyle yağma yok! Krizin fâili Saray’da. Nazif Apak yazdı Diktatör mü? Tarık Toros yazdı O iyi insanlar, o güzel atlara... 05 13 15 © Fotoğraf: AFP

GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 38 — … · 87 MİLYAR EUROLUK KARA PARA DAVASI 17 Aralık’ta Reza Zarrab ile 4 AKP’li bakan ve çocuklarının merkezinde yer aldığı 87 milyar

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • T ürk Ceza Kanunu’nun (TCK) mimarlarından hukukçu Prof. İzzet Özgenç, piyasada ‘itiraflar’ olarak dolaşan hapiste-ki yargı mensuplarının ifadelerine bakarak, bunların suç teşkil etme-diğini söyledi. Prof. Özgenç’e göre, eğer bunlar suçsa,en başta hükü-

    metteki ve mevcut bürokrasideki isimlerin de tek tek hesap vermesi gerekiyor. Bu yerinde bir uyarı, zira şu anda koltuğunu kaybetmemek için canhıraş bir şekilde AKP’nin suçlarına ortak olanlar, ileride, hu-kuk geri geldiğinde nelerle yargıla-nacaklarını iyi bilmeliler.

    WWW.TR724.COM — @TR724COMGÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 38

    29 KASIM 2016 SALI

    ERMAN YALAZ’IN HABER DOSYASI 2, 3 VE 4’TE

    AKP nelerle yargılanacak?

    Semih Ardıç yazdıÖyle yağma yok! Krizin fâili Saray’da.

    Nazif Apak yazdıDiktatör mü?

    Tarık Toros yazdıO iyi insanlar, o güzel atlara...

    WWW.TR724.COM — @TR724COM

    29 KASIM 2016 SALI

    05 13 15

    © F

    otoğ

    raf:

    AF

    P

  • 02

    Düşünmüş olmalılar ki, başka çare görmeyip iktidara sımsıkı tutunuyorlar. 17-25 Aralık’ta kapalı kapılar arkasında çevirdikleri dümenler ortaya çıkınca başladı bu ‘tutunma’ hâli. Belki sadece 4 bakanla sınırlı kalsa, onlar feda edile-bilirdi ama soruşturma Bilal Erdoğan’a uzanın-ca üstüne beton döküldü. Bir kez suç sarmalına girince, geri dönüş mümkün olamadı. Muhalif-leri, medyayı susturma, sermayeye el koyma, gasplar peşi sıra geldi. 15 Temmuz sonrasında ise adeta bir uçurumdan yuvarlandı Türkiye.

    Ancak tek suç, 17-25 Aralık yolsuzluk soruştur-maları değildi. Üzeri böylesine örtülmek istenen çok başka ‘suç dosyaları’ da mevcut. Normal bir ülkede her biri iktidarı bir gecede değiştirir ancak Türkiye’de üzerine bir de hamaset bina ediliyor. İşte o dosyalardan belli başlı olanları...

    1: 17 ARALIK: 87 MİLYAR EUROLUK KARA PARA DAVASI

    17 Aralık’ta Reza Zarrab ile 4 AKP’li bakan ve çocuklarının merkezinde yer aldığı 87 milyar Euro’luk kara para, rüşvet ve yolsuzluk trafiği polisin ve adaletin ağına takıldı. AKP, atadı-ğı polis ve savcılarla takipsizlik kararı verdirse de dosya 5 Mayıs 2014 ile 5 Ocak 2015 tarihle-ri arasında 15 kişilik TBMM soruşturma komis-

    yonu kayıtlarına girdi. 4 bakanın Yüce Divan’a gönderilmesi AKP’li üyelerin oylarıyla engel-lendi. Ancak gerek TBMM kayıtları gerek süreci tersine çevirerek emniyet ve yargı mensupları-na yönelik tutuklama dosyalarında 17 Aralık’ın orijinal iddianame ve bilgileri mevcut. 71 sanıklı dava, hukukun normal işlediği günlerde açıla-cak.

    2: 25 ARALIK: 100 MİLYAR DOLARLIK İHALE VE USULSÜZLÜK DOSYASI

    İstanbul’da Savcı Muammer Akkaş’ın yürüttü-ğü ve 1.5 yıl süren rüşvet ve yolsuzluk soruş-turmasında kara para aklama, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma ve yolsuzluk incelemeye alındı. Mali değeri 100 milyar doları bulan dosya kap-samında 28 büyük ihale ve usulsüz işlem yakın takibe alındı. Urla villaları, El-Kaide ile şaibeli ilişkileri olduğu iddia edilen Yasin el-Kadı’nın korunması, medyayı ele geçirmek için 600 mil-yon dolarlık rüşvet havuzu oluşturulması gibi ciddi suçlamaların soruşturulması engellendi.

    3: OSLO GÖRÜŞMELERİ, HABUR OLAYI, ÇÖZÜM SÜRECİ İTİRAFLARI

    Kürt Sorununu çözmeye yönelik adımlar çerçe-vesinde başlayan ve içinde Oslo görüşmeleri, Habur olayı gibi kritik gelişmeleri de barındıran

    Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) bugünlerde Anayasa’yı rafa kaldırmış, yasaları uygulanmaz hâle getirmiş, yargıyı da Saray’a bağlamış olabilir ama bugünden geriye doğru bakınca ‘suç çetelesini’ görebiliyor mudur? Bir gün ellerindeki güç kayıp giderse, nelerle karşı karşıya kalacaklarını hiç düşünmüşler midir?

    Hukuk geri geldiğinde AKP’ye bunların hesabı sorulacak...

    29 KASIM 2016 SALI

    ERMAN [email protected]

    HABER DOSYA

  • 03

    süreçte önce inkar politikası izlendi. Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan İmralı’da PKK lideri Abdullah Öcalan ve Oslo’da PKK-MİT görüşme-lerini uzun süre ‘ihanet’, ‘şerefsizlik’ gibi güçlü sözlerle reddetti. Oslo’da PKK’ya verilen sözler ile Habur Sınır Kapısı’nda 19 Ekim 2009’da 34 PKK’lının teslim olup serbest bırakılmaları sü-recinde anayasa ve yasaların çiğnendiği tartı-şılıyor.

    ERDOĞAN: VALILERE ÜZERINE GITMEYIN DEDIK, SILAH YIĞDILARÇözüm sürecinde PKK’nın evleri ve şehirleri silah ve bomba yığına yaptı. 16 Eylül 2015’te Tayyip Erdoğan önce “Çözüm süreci içerisin-de valilerimize ‘operasyon yapmayın’ talimatı verdik” sonra 21 Mart 2016’da “Valilere üzerine gitmeyin dedik, silah yığdılar” itirafında bulun-du. CHP, Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve çözüm sürecinde görev alan bakanlar hakkında “teröre yardım ve yataklık yaptıkları” gerekçesiyle Savcılığa suç duyurusunda bulundu. AKP’li eski İçişleri Ba-kanı İdris Naim Şahin, 100’den az terörist grup görülürse müdahale edilmeyeceği talimatı ve-rildiğini teyit etti.

    ASKERIN OPERASYON TALEBINI VALILER VE HÜKÜMET ENGELLEDIĞI BELGELENDI2013’te yazılan yeni görev emri ile PKK’nın sınır dışına çıkışlarına göz yumulması istendi. Polis ve askerin yetkileri daraltılırken, önce 2015’te askerin PKK’ya yönelik 100’den fazla operasyon talebine izin verilmediği ortaya çıktı. MHP’li Ok-tay Vural, çözüm sürecindeki bu tavizin sayısını “1000 operasyon” olarak açıkladı. Örgüt şehir-lere 80 bin silah ve bomba yerleştirirken buna göz yumulduğu, askerin yazılı izin taleplerine cevap verilmediği ortaya çıktı.

    ANAYASAYI IHLAL EDEREK ŞEHIRLERI YIKMA EMRI, MILYONLARA SÜRGÜN7 Haziran 2015 seçimlerinde tek başına iktidarı kaybeden AKP, Güneydoğu’da terörü aktifleş-tirdi. Çözüm sürecinde askere kırsalda bile ope-rasyon izni vermeyen AKP iktidarı bu kez Ana-yasa’yı şehir ve ilçeleri tanklarla bombalayarak askıya aldı. Diyarbakır Sur, Silopi, Şırnak, Yük-sekova, Silvan, Lice, Hani, Hazro, Bismil, Dicle, Bağlar, Kayapınar, Yenişehir, Kocaköy gibi ilçe-lerin bir kısmında taş taş üstünde kalmadı. Milyonlarca insan göç etti. En az 400 sivil, 2

    bine yakın polis ve askerin şehit edildiği, bir o kadar PKK’lının öldürüldüğü bir süreç yaşandı. Bölgesel Sıkıyönetim ve OHAL’ler, faili meçhul cinayetler ile bölge 1990’lı yıllardan daha kötü günler yaşadı.

    4: SURİYE’DEKİ İÇ SAVAŞA TAŞINAN SİLAHLAR

    Adana Savcılığı’nın talimatıyla 19 Ocak 2014’te ihbar üzerine Jandarma’nın durdurduğu tırlar-da 1,000 havan, 1,000 top mermisi, 50 bin ma-kineli tüfek mermisi, 30 bin ağır makineli tüfek mermisi ele geçirildi. MİT’le ilişkili olduğu inkâr edilmeyen TIR’larda önce ilaç gibi insanî yar-dım malzemesi olduğu söylendi. Ancak daha sonra silahların da görüntüleri çıktı.

    Bu tırlardan yüzlercesine izin verildiği, Suriye iç savaşına silah ve mühimmat sevkiyatı ya-pıldığı belirlendi. Operasyon yapan jandarma, savcı ve hakimler tutuklandı. Ancak medyanın yakın takibi ile suç belgeleri ve görüntüleri de-şifre oldu. Uluslararası savaş suçları kapsamına giren bu olayı Erdoğan ve iktidarı savunmaya devam ediyor.

    TERÖR SUÇLUSU IŞID’LILERI TAKAS VE SALIVERMEEkim 2014’te İngiliz Times gazetesi, Türkiye’nin terör örgütü IŞİD militanlarının elinde tutulan 49 kişinin serbest bırakılması için örgütle mü-zakere ettiği ve bu müzakereler sonucunda aralarında iki İngiliz vatandaşının da bulundu-ğu 180 IŞİD militanını serbest bıraktığını yazdı. Olay yalanlanmadı.

    IŞİD, Türkiye’deki ilk kanlı eylemini 20 Mart 2014’te gerçekleştirdi. Niğde’nin Ulukışla ilçe-sindeki bu olayda, bir astsubay, bir polis ve bir kamyon şoförü hayatını kaybetti. Failler yaka-landı. Ankara Cezaevi’nde tutuklu olduğu söy-lenen ancak davaya katılmayan Benyamin Xu, Çendrim Ramadani, Muhammed Zakiri’ye mü-ebbet hasip cezası verildiği açıklandı. Ancak sanıkların yüzleri görülmedi, mahkemeye dahi çıkmadan hüküm ihdas edildi.

    5: 15 TEMMUZ İHMAL, İŞKENCE, GASP VE OHAL HUKUKU

    15 Temmuz 2016 gecesi başlayan darbe girişi-mi, henüz sabaha ulaşamadan bastırıldı. Ancak hâlâ darbenin kimler tarafından planlandığı,

    2. SAYFADAN DEVAM

    HABER DOSYA29 KASIM 2016 SALI

  • darbeyi gerçekleştiren kişilerin amaçlarının ne olduğu ortaya çıkmış değil. Dahası, ortaya çı-kan bilgilere göre darbenin geleceği önceden bilindiği hâlde önlem alınmamış ve 250’ye ya-kın insan ‘ihmal’ ya da daha kötüsü ‘kasıt’ se-bebiyle hayatını kaybetmiş.

    4,5 aydır darbenin komutanları dahi tespit edi-lemezken, 100 bin kişi gözaltına alındı 40 bine yakını tutuklandı. Hakkında suçlamaları dahi bilmeden hapis yatan 170 gazeteci, 2 bin 400 yüksek yargıç, on binlerce polis ve asker var. Darbeleri Araştırma Komisyonu, darbenin en kritik isimlerini dinlemedi. Şu ana kadar din-lenen isimlerse meseleyi aydınlatmaktan çok başka tartışmalar açtı. Belli ki bağımsız bir ko-misyonun darbenin arka planını araştırması is-tenmiyor. Bir de SADAT isimli paramiliter grup-larla hareket ettiği ileri sürülen ve 15 Temmuz cinayeterinden sorumlu tutulan bir yapının, Jİ-TEM davası gibi enine boyuna icraatları masaya yatırılsın istenmiyor.

    15 TEMMUZ’DA LINÇ EDILEREK ÖLDÜRÜLEN ASKERÎ LISE ÖĞRENCILERI VE ASKERLERDarbe girişimi esnasında ‘sivil görünümlü’ kimselerin iki askeri lise öğrencisi ve bir erin, linç ederek, kafaları kesilerek öldürdüğü ile-ri sürüldü. Ekim 2016’da, Boğaz Köprüsünde 15 Temmuz gecesi vahşice boğazlanan kişinin, harp okulu öğrencisi 21 yaşındaki Murat Tekin olduğu ortaya çıktı. Otopsi raporu ve ailesinin beyanlarıyla kesinleşen bu cinayete ilişkin so-ruşturma açılıp açılmadığı bilinmiyor. Diğer iki olay ve ölümlerin de üstü kapatıldı. AKP yöne-ticilerinin bu linç ortamının oluşmasına yaptığı katkılar, dava konusu.

    6: 15 TEMMUZ İŞKENCELERİ, OHAL VE MÜLK GASPLARI

    İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW), AF Örgütü, İnsan Hakları Derneği, sanık avukatları ve yakınlarının beyanı ile yüzlerce insana işken-ce edildiği ortaya çıktı. Cezaevi, gözaltı ya da görevden alma aşamalarında 25’i geçen şüp-heli intiharlar soruşturulmadı. OHAL ve KHK’lar bahane edilerek, hukuk askıya alında. Avukat ve yakınlarıyla görüştürülmeyen insanların ev, araba, fabrika ve holdinglerine hiçbir somut suçlama getirilmeden el konuldu. Gasp edilerek TMSF’ye devredilen holding sayısı bile 300’leri geçti. Binlerce şirkete el konurken, Hizmet Ha-

    reketi ile irtibatı nedeniyle 2 binden fazla eği-tim kurumu, 15 üniversite, onlarca hastane ka-patıldı. Yüz binlerce hasta, öğrenci, öğretmen, çalışan mağdur edildi.

    7: MEDYAYA HUKUKSUZ KAPATMA, YANDAŞ MEDYAYA USULSÜZ HİBE

    AKP, iktidarını pekiştirmek için önce yandaş medya oluşturmaya başladı. Ardından TRT ve Anadolu Ajansı gibi devlet kurumlarını ‘yan-daşlaştırdı’. Son hamle, muhalif medyayı çeşitli bahanelerle kapatmak oldu. Koza-İpek Med-ya’ya kayyım eliyle çökülmesinin üzerinden bir yıldan az bir zaman geçti ama bu süreçte Samanyolu ve Zaman Grubu, Özgür Gündem, İMC TV gibi kanallar ve toplamda 200’e yakın medya organı kapatıldı.

    Buna karşın TMSF ve Sulh Ceza hakimlikleri eliyle alınan kararlarla medya AKP yandaşı ha-line getirildi. 10 televizyondan 7’si iktidar bora-zanı hale geldi. Muhalifler susturulurken, yan-daşlar reklam ve kamu kaynaklarıyla beslendi. Örneğin sadece Sayıştay raporlarına konu olan kamu bankalarının son 5 yıllık reklam bütçesi de 1 milyar TL’yi aştı. Bu bütçenin çoğunluğu Sabah, Star, Yeni Şafak, Akşam, Güneş, Takvim, Yeni Akit ve Türkiye gazeteleri arasında dağıldı. Yine A Haber, Ülke Tv, TV Net, 360 TV, 24 TV, Beyaz TV’ye reklamlarla ihya edildi. TRT ve AA bütçeleri ve harcamaları denetim dışı kaldı.

    8: HAVUZ İŞADAMLARI, USULSÜZ İHALELER,KİT VE SAYIŞTAY DENETİMSİZ TÜRKİYE

    TOKİ, Karayolları, TCDD, DMO alım ihaleleri başta olmak üzere on milyarlarca dolarlık iha-lelerde AKP’nin işadamı havuzu hep önde oldu. 3. köprü, 3. havalimanı, Hızlı Tren, İzmir Demir-yolu, Diyanet Vakfı’nın karıştığı yolsuzluklar, torpilli ihaleler araştırılmadı. Kayseri, İstanbul, Ankara, Hatay, Fatih belediyelerinde onlarca yolsuzluk iddiası ya mahkemelerde ya da İçiş-leri Bakanlığı müfettişleri eliyle örtüldü.

    Sayıştay denetim raporları son 4-5 yıldır TBMM’den kaçırılmak suretiyle, kamu harcamaları tamamen denetim dışı tutuldu. En akılda kalan denetimsiz kamu harcamaları arasına Beştepe’deki Cum-hurbaşkanlığı Sarayı ve MİT bütçesi girdiği halde denetim yapılmadı. Kamu ihalelerinde yüzlerce kurum için denetim devre dışı bırakıldı. Devlet ihaleleri yandaş şirketlere peşkeş çekildi.

    043. SAYFADAN DEVAM

    HABER DOSYA29 KASIM 2016 SALI

  • 29 KASIM 2016 SALI 05 YORUM

    Öyle yağma yok!Krizin fâili Saray’da

    Yine o bildik taktik... Yine o usta manevralar... Yine 14 senedir iktidarda değil de sokakta hal-kın arasında dolaşıyormuş da olup bitenden zerre kadar haberi yokmuş gibi ıslık çalmalar... AKP’nin her sahada müflis siyasetinin faturasını başkalarına yıkma gayretinin tipik emareleri.

    Dolar, kasım başında 3 TL iken ekonomiyi yere göğe sığdı-ramayanlar 40 kuruştan fazla artışı görünce diline yine Ce-maati dolamaya yeltendi. Siz, “Dolara yatırım yapan yaya kalır” demiyor muydunuz? Ekonomi o kadar sağlamdı ki dünya kıskanıyordu. Hatta size itimat ettiği için bankadaki do-larını bozdurup TL alanları mi-sal olarak gösteriyordunuz. Aynı vatandaş sizin yüzünüz-den dili yandığı için her fırsatta dolar alıyor. O gün vatanperver dedikleriniz bugün vatan hai-ni, öyle mi?

    Siz de biliyorsunuz ki ekonomiyi temellerinden sarstınız, batırdınız. Kimyasını bozdunuz. Kural-larını, müesseselerini yerle bir ettiniz. Bahane-niz de hazırdı: “Hızımıza ayak uyduramıyorlar. Ayak bağı oluyorlar.”

    EKONOMİYİ TEK ADAMA BAĞLADINIZNasıl olsa sermaye akışı mevsim normallerinin fevkindeydi. Amerika ve AB, krizden çıkmak için şirketlerini, bankalarını paraya boğdukça siz ne nasipleniyordunuz. Bol bol dolar geliyordu. Hal

    böyle iken ekonomi yönetimini tek adama bağ-lamanın ne mahsuru olabilirdi? Nitekim bağla-dınız gitti!

    Sıcak paranın yetişmediği yerde ‘hayırsever Reza’nın önüne yattınız. Onun uçak dolusu dolarları imda-dınıza yetişti. Rüşvet, pardon komisyon mukabili gelen çil çil altınlarla gözleriniz kamaş-tı. Müteahhitler üzerinden pi-yasaya aktardınız kara parala-rı. Servetiniz banka hesapları-na sığmaz oldu. Artık açık de-nizlerde iri tankerlerden mü-teşekkil filo olarak yüzüyor komisyon kırıntısı servetleri-niz.

    Panama gibi kara para aklama merkezlerinde, İsviçre ban-

    kalarında nedense hep sizlerin, şehzadelerini-zin, hısım–akrabanızın isimlerine rastlanıyor. Ceyhan’dan kalkan kaçak petrol yüklü tanker-lerinizle Akdeniz’de mekik dokudunuz. İsrail’e müteşekkir kalacaksınız. Sayesinde kasalarınız hiç boş kalmadı.

    Artık memleketin ekonomisi, vatandaşın derd-i maişeti şahsi servetinizin idaresinden sonra ge-liyordu.

    FAİZ LOBİSİNE 715 MİLYAR TL Şimdi ne sıcak para var ne de hayırsever Reza. Yakında IŞİD’in kanlı petro dolarları da kalma-yacak. Suriye ve Irak’tan gelen kirli, kanlı petrol

    SEMİH ARDIÇ[email protected]

    14 senedir iktidar-da değil de sokakta

    halkın arasında do-laşıyormuş da olup bitenden zerre ka-dar haberi yokmuş

    gibi ıslık çalmalar... AKP’nin her sahada

    müflis siyasetinin fa-turasını başkalarına yıkma gayretinin ti-

    pik emareleri.

  • 29 KASIM 2016 SALI 06 YORUM05. SAYFADAN DEVAM

    paraları ile Reza’nın yokluğunu fazla hissetme-diniz. Sıcak paranın sahipleri düne kadar Hizmet Hareketi’ne reva gördüğünüz zulmü görmez-den geliyordu. Zira “Faiz lobisine boyun eğme-yeceğiz” diye meydanları inlettiğiniz günlerde bile en yüksek reel faizi verdiniz onlara. AKP ik-tidarında her sene ortalama 55 milyar TL faize ödendi. 13 senede 715 milyar TL’yi faize ödeyen-lerin faiz lobisine karşı olduğunu söylemesinden daha büyük palavra olamaz.

    Devran döndü. Sıcak para fonlarını yönlen-direnlerin nezdinde sizin vereceğiniz paranın Amerika’nın vaat ettiği sağlam kazancın yanın-da kıymeti yok. Merkez Bankası’nda verecek para da kalmadı. TÜİK’in yalanlarına hepsinin karnı tok. Merkez Bankası’nı Saray’ın şamar oğ-lanına çevirdiniz. Elinizde ne kadar işe yaramaz adam kaldıysa hepsi için BDDK, Hazine, SPK ve TMSF tam bir arpalığa dönüştü.

    TEK LİYAKATLERİ VAR O DA SARAYIN KAPI KULU OLMAKBaşında bulundukları müesseselerin ne işe ya-radığını sual etseniz iki satır dâhi yazılı cevap veremeyecek kadar mevzua Fransız zevatı bu makamlara ekonomiyi ihya etmeleri için tayin etmediğinizi herkes biliyor. Onlara, oyuncula-rı ve kuralları ile beraber serbest piyasayı ahenk içinde işletme vazifesini vermediniz. Bilakis Saray’ın sevk ve idare ettiği kan davasının tetik-çileri olacaklardı.

    Yazlıkların, Çekmeköy’de havuzlu villaların, ha-nım ve veletlerine varıncaya dek hediye ettiği-niz lüks arabaların, kabarık banka hesaplarının diyetini ancak böyle ödeyebilirlerdi. Şu ana dek Saray için tuttukları en büyük balık Bank Asya oldu. Onu Koza İpek, Boydak, Kaynak, Naksan, Alfemo, Süvari takip etti.

    ZAMAN’I BATIRAN KAYYIMLARZaman Gazetesi, Cihan Medya Dağıtım ve Cihan Haber Ajansı’na el koyup kasada ne var ne yok harcadıktan sonra TMSF’ye devretmelerindeki kurnazlığı da göz ardı etmesin efendileri! KHK ile temmuz sonunda kapatılan Zaman’ın abone-lerinin kredi kartlarından kasım ayına kadar üc-ret kestiler. Bu paralar da bitince gazeteyi fona devrettiler.

    Haram para yemede, şirket batırmada hüner-leri Saray için referans olacaktır. AKP’nin gözde kayyımları Hasan Ölçer, Hüdai Bal, Ümit Ünal, Sezai Şengönül, Tahsin Kaplan ve Metin İlhan sosyal medya hesaplarında profillerine ‘itina ile şirket batırıp markaları buharlaştırılır’ yazsın ki bu kabiliyetleri herkesçe bilinsin.

    TMSF TUZAĞA DÜŞÜRÜLDÜBilvesile hatırlatmakta fayda var. Kayyımlar, ba-tırdıkları şirketlerin sahiplerinden korkuyorlar. Ama kurnazca davranarak topu TMSF’ye atıyor-lar. Kasayı tam takır kuru bakır yaptıktan sonra cenazeyi TMSF’ye kaldırtmaktan farkı yok son devirlerin. Kayyımlar, TMSF’ye devir ettikleri bi-lanço değeri üzerinden asıl sahiplerine tazminat ödeneceğini zannede dursun!

    Neticede o şirketlerin sahipleri hâlâ hayatta. Şir-ketleri gasp edildiğinde nasıl bir piyasa ya da marka değerine sahip olduğunu hesaplamak hiç zor değil. O hesap bilirkişilerin veya PwC, Deloitte, KPMG gibi yatırım danışmanlık şirket-lerinin iki gününü almaz. Sadece Kentbank’ta 4,5 milyar dolar ödemeye mahkum edilen Tür-kiye Cumhuriyeti Hazinesi, Hizmet Hareketi’ne yakın şirket ve kuruluşlara bu rakamın kat be kat üzerinde tazminat ödemek mecburiyetinde kalacak.

    BU KRİZE HERKES BORÇLU YAKALANDITürkiye bugün eşine az rastlanır bir krizle boğu-şuyor. 2001 krizinde ne vatandaş ne de şirketler bu kadar borçlu idi. Sadece vatandaşın banka-lara olan borcu 360 milyar TL. Doların artışı se-bep değil netice. Yandaşa aktarılan kaynaklar yüzünden içi boşaltılan bir ekonomide en son arzu edilecek şey sermaye göçüdür. Maalesef Türkiye bu arzusuna nail oldu, yerli veya yaban-cı her yatırımcı kaçıyor. Borçluluk yüksek iken döviz şokunu atlatamazsınız.

    AKP hükümeti fâili olduğu krizi Cemaatin ya da başkalarının üzerine yıkarak kurtulamaz. O çok itimat ettikleri seçmen cebinden eksilen para-nın hesabını kimlere soracağını gayet iyi bilir. 2001 krizini müteakip ilk seçimde koalisyon or-takları DSP, MHP ve ANAP’ın üçünü de büyük bir zevkle sandığa gömmüştü. Bu kez nasıl bir tavır takınacağını kestirmek daha da güç…

  • Türkiye yargısız infazın her türünün yaşandı-ğı bir zulümhaneye dönüştü. Her gün ülkenin dört bir köşesinden kitlesel gö-zaltı, keyfi tutuklama, tecavüz, işkence, intihar ve infaz haber-leri geliyor. Erdoğan’ın, şim-dilik 3’er aylık periyotlarla da olsa, ebediyen sürdümek için can attığı OHAL’i istismar ede-rek ferman gibi dayattığı zu-lüm KHK’ları ülkeyi tam anla-mıyla bir hapishaneye çevirdi. Keyfi ve uzun süreli gözaltılar boyunca feryatların yükseldi-ği polis merkezleri, ciddiyetsiz soruşturmalarla onbinlerce in-sanın tıkıldığı cezaevleri işkence ve infaz mer-kezleri oldu.

    En son Öğretmenler Günü’nün ertesi günü 47 yaşındaki öğretmen Ergülü Yıldız’ın canına kıy-dığı duyuldu. Hizmet Hareketi’ne sempatisiyle

    bilinen yılların öğretmeni Yıldız, yolsuzlukta su-çüstü yakalanmış Erdoğan’ın bir safsatası olan

    “FETÖ”ye üyelik suçlamasıyla önce açığa alınmış, daha son-ra gözaltına alınıp adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı. Yaşını başını almış saygın bir öğretmenin adi bir suçlu gibi mutat şekilde polis karakoluna giderek imza vermek zorunda bırakılmasının bile nasıl zulüm olduğunu ve nasıl bir yıkıma yol açtığını tahmin etmek zor olmasa gerek. Bu psikolojik yı-kımın büyüklüğünü, tabii bu ölümler gerçekten intiharsa,

    masum mümin insanların intihara sürüklenme-sinden çıkarmak da mümkün. ŞÜPHELİ ÖLÜMLERİN SAYISI 25’İ GEÇTİUzmanlara göre, insanlar genelde üstesin-den gelemedikleri yoğun bir acıyı veya acıları

    AKİF UMUT AVAZ [email protected]

    Erdoğan rejimi

    tarafından intihar

    süsü verilen

    infazlar

    07

    Türkiye yargısız infazın her türünün yaşandığı bir zulümhaneye dönüştü. Her gün ülkenin dört bir köşesinden kitlesel gözaltı, keyfi tutuklama, tecavüz, işkence, intihar ve infaz haberleri geliyor. Erdoğan’ın, şimdilik 3’er aylık periyotlarla da olsa, ebediyen sürdümek için can attığı OHAL’i istismar ederek ferman gibi dayattığı zulüm KHK’ları ülkeyi tam anlamıyla bir hapishaneye çevirdi. Keyfi ve uzun süreli gözaltılar boyunca feryatların yükseldiği polis merkezleri, ciddiyetsiz soruşturmalarla onbinlerce insanın tıkıldığı cezaevleri işkence ve infaz merkezleri oldu.

    HABER DOSYA29 KASIM 2016 SALI

    Erdoğan’ın, ebediyen

    sürdümek için can attığı OHAL’i istismar ederek,

    ferman gibi dayattığı zulüm KHK’ları ülkeyi tam anlamıyla

    bir hapishaneye çevirdi.

  • dindirmek için intihar ederler. İntihar, kesif bir çaresizlik duygusu içerisindeki kişinin bir çe-şit yardım çığlığıdır. Bu psikolojiye kendilerini kaptıranlar başka seçenekleri olmadığını dü-şünürler. İntihar girişiminde çoğu zaman amaç ölmek değil, hissedilen acıyı dindirmektir.

    Tabii bütün bu söylediklerimiz gözaltı ve tu-tukluluk hali dışında uğranılan zulüm, baskı ve haksızlıklar yüzünden yaşanan intihar vakaları ile ilgili. Bir insanın başkasına veya kendisine en ufak zarar verme imkanı bulunmayan gözaltı ve tutukluluk hallerinde yaşanan ölümlerin in-faz olduğundan şüphe duymak için ise her tür-lü sebep ve buna çok müsait bir vasat var. Bu yüzden Erdoğan rejimi dışarıdaki ölümlerden bir sorumluysa, gözaltı ve hapishanelerdeki ölümlerden bin sorumludur.

    Bir zulüm ve soykırım makinasına dönüştürdü-ğü devletin ceberrut gücünü kullanarak yüz-binlerce masum insanı mağdur eden, onbinler-cesine zindanlarda zulmeden Erdoğan rejimi yüzünden hayatını kaybedenlerin sayısı daha şimdiden büyük bir yekûn tutar hale geldi. Açık kaynaklardan tespit edebildiğim kadarıyla 15 Temmuz’dan bu yana cezaevlerinde, gözaltın-da, gözaltına alınmaya çalışılırken veya açığa alındıktan sonra intihar/infaz ed(il)enlerin sa-yısı 25’i çoktan geçti. Haksızlık ve zulümler kar-şısında aşağılık mı aşağılık birer dilsiz şeytana dönüşenler, Albay Ali Tatar’ın acıklı intiharına dair çıkardıkları haklı sesin milyonda birini bile kasten ve teammüden öl(dürül)en bu insanlar için çıkarmadılar.

    “BIZ SIZI ASMADAN GIDIN INTIHAR EDIN” İntihar kamuflajıyla öldürülen bu insanlardan özellikle 30 günlük gözaltı süreleri veya gayr-i nizami tutuklulukları sırasında ölenlerin ne tür işkenceler neticesinde hayatlarını kaybettikleri bir sır olarak duruyor. Saray’ın adi bir aparatçı-ğı işlevi gören ilgili komisyonun AKP’li Başka-nı Mehmet Metiner’in, işkence iddialarını duy-mazdan geleceklerine ve araştırmayacaklarına dair beyanları ve darbe girişiminin ertesi günü (16 Temmuz 2016) gözaltında alınan askerlere “Size bir tavsiyem var: Biz sizi asmadan gidin intihar edin” denilen videoların ortalıkta dolaş-tığı bir gözüdönmüşlük ortamında kimi kime şikayet edeceksiniz?

    ZALIMLERIN YATACAK YERI YOKZalimler, ölmüşlerin türlü acılar ve travmalar içerisinde geride bıraktıklarının vebalini de bo-yunlarında taşıyorlar. Yakınlarını intihar netice-sinde kaybedenlerin yaşadıkları büyük acıların bir tarifi var mıdır? Bir intihar sonucu hayatın yitirenlerin yakınlarını da üstesinden gelmek-te güçlükler yaşayacakları çok sıkıntılı süreçler bekler. Üzüntünün yanında suçluluk duygusu, pişmanlık, öfke gibi çok değişik duygular işin içine girer. Toplumdan uzaklaşma ve içine ka-panma eğilimi gösterirler. Olaydan kendilerini sorumlu tutar tekrar aynı olaya sebebiyet ver-me korkusu yaşarlar.

    İşin özeti, masum insanların kanına eli bulaş-mış, geride bıraktıkları yakınlarını tarifi imkân-sız büyük acılara gark etmiş zalimlerin, büyük-lerimizin ifadesiyle, yatacak yeri yok!

    087. SAYFADAN DEVAM

    HABER DOSYA29 KASIM 2016 SALI

    15 TEMMUZ’DAN BU YANA YAŞANAN ŞÜPHELI INTIHARLAR/INFAZLAR

    01 ASTSUBAY FERHAT DAŞ (15 TEMMUZ)Tankçı Uzman Çavuş İbrahim Donat 15 Temmuz gecesini anlattığı ifadesinde, Astsubay Çavuş Ferhat Daş’ın vatandaşların “Siz vatan evladı değil misiniz? Darbe yapılıyor’’ sözleri üzerine ‘’Biz vatan haini değiliz’’ diye bağırdığını ve bey-lik tabancasıyla alttan çenesine doğru bir el ateş ederek intihar ettiğini söyledi.

    02 YARBAY HASAN YÜCEL (20 TEMMUZ) Genelkurmay Hizmet Tabur Komutanı Yarbay Hasan Yücel, 15 Temmuz gecesini Genelkurmay

    Karargâhı’nda yaşayan subaylardan biriydi. Gir-diği bunalım sonucu Yarbay Yücel’in 20 Temmuz 2016 günü sabah 10:30’da Karargâh’taki odasın-da yaşamına son verdiği iddia edildi. Hem de ya-nında iki arkadaşının bulunduğu sırada beylik ta-bancasını kalbine dayayıp tetiği çekerek. İntihar mı, infaz mı anlamak pek mümkün değil tabii.

    03 KAYMAKAM NECMI AKMAN (20 TEMMUZ)Darbe girişiminin ardından anında duyulan ilk in-tihar haberi Manisa’nın Ahmetli ilçesinden geldi. Darbecilikle suçlanarak görevden uzaklaştırılan

  • 098. SAYFADAN DEVAM

    HABER DOSYA29 KASIM 2016 SALI

    Kaymakam Akman koruma polisinin tabanca-sıyla kendisini başından vurdu.

    04 KOMISER YARDIMCISI MUTLU ÇIL (20 TEMMUZ) Aynı gün 2. intihar haberi Ankara’dan geldi. An-latılanlara göre, Ankara Emniyet Müdürlüğü’n-de açığa alınan 900 emniyet mensubu arasında yer alan Güdül Emniyet Müdürü hakkında işlem yapılırken, Komiser Yardımcısı Mutlu Çil silah-la kendisi vurarak intihar etti. Acaba gerçekten kendisini vurarak mı, yoksa vurularak mı öldü-ğünü hiçbir zaman bilemeyeceğiz.

    05 EMNIYET MÜDÜRÜ MUHAMMET MERTOĞLU (22 TEMMUZ)Darbe girişimi sonrası Bartın’ın Ulus ilçesine ata-nan Muhammet Mertoğlu, 22 Temmuz’da oda-sında yapılan arama sırasında “Benden de mi şüpheleniyorsunuz?” diyerek intihar etti. Mer-toğlu, darbe gerekçesiyle tutuklanan Emniyet Müdürü Levent Mustafaoğlu’nun yerine, göre-ve getirilmişti. Hikayenin inandırıcılığı insafınıza kalmış.

    06 YARBAY LEVENT ÖNDER (22 TEMMUZ)Siirt’teki 3’üncü Komando Tugay Komutanlığı Kurmay Başkanvekili görevini yürüten Yarbay Levent Önder’in intihar ettiği iddiası da benzer bir tutarsızlıkla malül. İddiaya göre, darbe girişi-mi sırasında Siirt’te yaşanan gelişmeleri önleye-mediği için bunalıma giren Önder, beylik taban-cası ile intihar etmişti. Oysa Yarbay Önder, darbe girişimi nedeniyle tutuklanan Albay Alican Erki-litlioğlu’nun yerine atanmıştı.

    07 POLIS MEMURU HALIL GÖK (22 TEMMUZ): Düzce’nin Akçakoca ilçesinde, İlçe Emniyet Müdürlüğü’nda görevli polis memuru Halil Gök, darbe girişiminin ardından açığa alına-cağını öğrenince intihar etti. İddialara göre, binanın bodrumunda bulunan malzeme de-posuna giden Gök, tabancasını başına daya-yıp ateşledi.

    08 YARBAY ISMAIL ÇAKMAK (23 TEMMUZ)En şüpheli ölümlerden biri de Yarbay Çakmak’ın-ki. Darbe girişiminde bulunduğu gerekçesi ile tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne konulan Yarbay Çakmak, resmi iddialara göre, koğuşta kendini asarak intihar etmişti.

    09 EMNIYET AMIRI MITHAT AYNACI (25 TEMMUZ)Erdoğan’ın darbe söylemine inandırıcılk katmak-ta kullandığı en tartışmalı malzemelerden biri olan eski İstanbul Güvenlik Şube Müdürü Mithat Aynacı’nın intiharı da bünyesinde pek çok soru işaretini barındırıyor. Cezaevinde ölü bulunan Aynacı’nın İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nü ele geçirmek isteyen askerlere yardımcı olduğu öne sürülmüştü. Aynacı, 1 Kasım 2014’te ihraç edil-diği mesleğine açtığı dava sonucunda geri dön-müş, ancak kendisine yeni görev verilmemişti.

    10 POLIS MEMURU HIDAYET MERAL (30 TEMMUZ)Buyrun Bartın’ın Ulus ilçesinde şüpheli bir infaz/intihar hikayesi daha. İlçe Emniyet Müdür Veki-li’nin intihar ettiği ilçenin kaymakamı olan Sel-çuk Şakar da tutuklanmıştı. İddilara göre intihar eden 32 yaşındaki Meral, bu kaymakamın koru-ma polisiydi.

    11 IŞADAMI VEDAT SAVLU (2 AĞUSTOS)Tartışmalı darbe teşebbüsü gerekçesiyle Ispar-ta’da Hizmet Hareketi sempatizanlarına yöne-lik soruşturmada hakkında gözaltı kararı verilen işadamı Savlu, resmi açıklamaya göre, güya evi-ne gelen polis ekiplerinden kaçmaya çalışırken 4. kattan düşmüştü. Polisin çağırdığı ambulansla hastahaneye götürülmesine rağmen kurtarıla-mamıştı. Rahmetli 4. kattan kaçmayı düşünecek kadar bir ”Süpermen” falan olmalı. Ya da...

    12 ÖĞRETMEN GÖKHAN AÇIKKOLU (5 AĞUSTOS)23 Temmuz günü gözaltına alınan öğretmen Gökhan Açıkkolu, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü nezaretha-nesinde gözaltındayken yaşamını kaybetti. Has-ta olduğu halde işkence ve kötü muameleyle nezarethane koşullarında tutularak ölümüne yol açılan Açıkkolu, ölümünden sonra da Despot Er-doğan’ın haysiyetsiz yaltakçılarının insanlık dışı zulümlerine maruz kaldı. Dini usullere uyulmak-sızın Kadir Topbaş’ın icadı olan “Hainler Mezarlı-ğı”na gömülmek istendi.

    13 EMNIYET AMIRI AHMET BEŞLI (10 AĞUSTOS)Resmi söyleme göre, Emniyet Amiri Beşli de po-lislerin gözü önünde intihar etmişti. İddialar Ha-

  • 109. SAYFADAN DEVAM

    HABER DOSYA29 KASIM 2016 SALI

    tay’da gözaltına alınmak istenen Beşli’nin, polis-lerinin gözü önünde beylik tabancasıyla başına ateş ederek intihar ettiği yönündeydi.

    14 İNFAZ KORUMA MEMURU ÖMER ÇUBUKLU (1 EYLÜL)Resmi açıklamaya göre, Despot Erdoğan uydur-ması ”FETÖ” kapsamında tutuklanmasına karar verilen infaz koruma memuru Ömer Çubuklu, İz-mir 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde tek başına tutuldu-ğu geçici kabul bölümünde ayakabı ve eşorfman bağcığı ile kendisini asıp intihar etmişti. Ayakka-bı bağcığı ve eşofman bağcığı cezaevlerinde ne zamandan beri serbest acaba?..

    15 ÖĞRETMEN MUSTAFA GÜNEYLER (2 EYLÜL)Bilecik’in Osmaneli ilçesinde açığa alındıktan sonra meslekten ihraç edilen öğretmen Mustafa Güneyler intihar etti. Güneyler’in Erdoğan rejimi-nin aynı gece 672 sayılı KHK ile meslekten ihraç edilmesinin ardından bunalıma girdiği ve evinde tüp gazı açarak intihar ettiği açıklandı.

    16 SAVCI SEYFETTİN YİĞİT (16 EYLÜL)Bursa’da görev yapan Cumhuriyet Savcısı Sey-fettin Yiğit, ’FETÖ’ soruşturması kapsamında tutuklanarak konulduğu Bursa E Tipi Cezaevi’n-de ölü bulundu. Çamaşır ipiyle intihar ettiği ileri sürülen Yiğit’in ailesi, savcının ölümünün intihar değil, cinayet olduğunu öne sürdü.

    17 ÖĞRETMEN ALİ DEREBAŞI (19 EYLÜL)Kayseri’de anaokulu öğretmeni Ali Derebaşı öğ-retmen eşinin Hizmet Hareketi mensubu oldu-ğu iddiasıyla alınmasından sonra görev yaptığı okulda 19 Eylül’de yaşamına son verdi.

    18 POLİS MEMURU EMRAH OĞUZ (3 EKİM)Açığa alınan 12 bin 800 polis arasında adı ge-çen Bayburt Emniyet Müdürlüğü’nde görevli 32 yaşındaki Oğuz, intihar etti. Oğuz, iddialara göre tabancasını teslim etmek için gittiği Bayburt Em-niyet Müdürlüğü yakınlarında tabancayla başına ateş ederek intihar etmişti.

    19 POLİS MEMURU ADEM TIRAŞ (4 EKİM)Mersin’de açığa alınan polisler arasında yer alan 26 yaşındaki Adem Tıraş, parkta tabancayla ba-

    şına ateş ederek yaşamına son verdi.

    20 ASTSUBAY ÖNDER IRMAK (10 EKİM): Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğü tarafından ‘FETÖ’ ile bağlantısı olduğu iddiasıyla gözaltına alınan 39 yaşındaki Astsubay Kıdemli Başçavuş Irmak, iddialara göre, nezarette bulunduğu sıra-da götürüldüğü tuvalette bulunan temizlik mal-zemelerini içerek yaşamına son verdi.

    21 İMAM HASAN TAŞTAN (11 EKİM)Hizmet’e yönelik operasyonda öğretmen oğlu Mersin’de tutuklanan cami imamı 53 yaşındaki Hasan Taştan, yaşamına son verdi.

    22 İNFAZ KORUMA MEMURU ENVER ŞENTÜRK (13 EKİM)Adıyaman’da açığa alınan Adıyaman Cezaevi İn-faz Kurumu’nda görevli gardiyan, 31 yaşındaki, Enver Şentürk oturduğu binanın 8. katında ken-dini asmış halde bulundu.

    23 MİT MENSUBU A.O. (1 KASIM)Yazar Saygı Öztürk’ün iddialarına göre, 15 Tem-muz sonrası görevden alınan MİT mensubu A.O. Türkiye’ye diplomatik plakalı bir araçla döndü. Ancak, A.O. 1 Kasım’dan bu yana kayıplara ka-rıştı. Bu tarz başka kaybolma olaylarının da ya-şanmış olabileceğini belirten Öztürk, bunların ve intiharların araştırılması gerektiğini vurguladı.

    24 MÜHENDİS BURAK AÇIKALIN (8 KASIM)Kırıkkale’nin Hacılar Beldesi’ndeki F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Burak Açıkalan’ın intihar ettiği duyuruldu. Açıkalın, Twitter feno-meni Fuat Avni’ye istihbarat sağladığı iddiasıyla 15 Temmuz sonrası tutuklanan İstihbarat Daire Başkanlığı’nda görevli mühendisler arasındaydı. İntihar olduğu iddia edilen Açıkalın’ın ölümü de cezaevinde infaz şüphelerinin odaklandığı vaka-lar arasında.

    25 ÖĞRETMEN ERGÜLÜ YILDIZ (25 KASIM)15 Temmuz sonrası açığa alınan öğretmen Ergü-lü Yıldız intihar etti. Çorum’un Sungurlu ilçesin-de bir okulda müdür yardımcısı olan 47 yaşın-daki Yıldız, Hizmet Hareketi’ne mensup olduğu gerekçesiyle önce açığa, sonra gözaltına alınmış, ancak adli kontrolle serbest bırakılmıştı.

  • NATO’daki ‘eski’ Türk subayları 15 Temmuz ve sonrası hakkında ne düşünüyor?

    ALI MIRZA [email protected]

    Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) gö-revlerinden alınan personelin bazıları Türki-ye’ye dönmedi. Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde olduğu düşünülen Türk subaylarından son gün-lerde haberler geliyor. Geçen Cuma NATO Ge-nel Sekreteri Jens Stoltenburg, NATO’da görev yapan bazı Türk subaylarının Avrupa’dan iltica talebinde bulunduklarını açıklamıştı. NATO’nun Almanya’daki hava kumanda strateji biriminin başındaki General Mehmet Yalınalp ise, geçen hafta Reuters’e konuştu.

    BIR LISTEDE ISMI GEÇTI DIYE15 Temmuz darbe girişiminde rol aldığı iddia-sıyla görevine son verilerek Türkiye’ye çağrı-lan Yalınalp, hakkındaki iddiaları yalanlarken, şu anda devam eden tasfiyelerin Türk Silahlı Kuvvetleri’ni zayıflattığını iddia etti. “Ordu za-yıflıyor. Süresiz şekilde tutuklandıkları için per-sonelimizi kaybediyoruz” ifadelerini kullanan General Yalınalp, toparlanmanın on yıllar süre-ceğini belirtti.

    1 Ağustos’ta yayınlanan yeni bir KHK ile gö-revine iade edildiği haberini alan Yalınalp, buna rağmen Türkiye’ye dönmemiş. Çünkü dönenlerden bazıları tutuklanmış. Reuters’e konuşan bir Türk yetkili de Yalınalp hakkında tutuklama kararı olduğunu doğruluyor. Yalı-nalp’e göre, tutukluluk gerekçesi ‘darbeci as-kerlerden birinde’ ele geçirilen bir ‘generaller listesi’. Bu listede ismi geçenlerden bazıları hâlâ görevinin başında ancak Yalınalp için bu geçerli değil.

    EĞITIMLI ASKERLER TASFIYE EDILDI“Eski sınıf arkadaşlarımdan bazıları şimdi tu-tuklu, bu generaller darbe günü tatildeydiler... Çok eğitimli kimseler” diyen Yalınalp, görev-den alınan, tutuklanan 5 binden fazla subayın Türk Ordusu’ndaki en eğitimli kesim olduğunu vurguluyor. Bir generalin yetişmesi için 25, 30 yıl gerektiğini söyleyen General Yalınalp, 240 F16 jeti uçuracak yalnızca 200 pilot kaldığını da kaydediyor.

    15 Temmuz başarısız darbe girişiminin ardından başlatılan ‘cadı avı’ sonrası, en belirsiz duruma düşen gruplardan birisi, Avrupa’daki NATO karargâhlarında çalışan Türk subaylar oldu. Bir rivayete göre 56 Türk NATO personelinden sadece 7’si görevinde kalabildi. Bir başka rivayete göreyse, Almanya, Belçika, Hollanda ve İngiltere’deki karargâhlarda görevli 149 TSK mensubundan sadece 9’u yerinde.

    11 HABER29 KASIM 2016 SALI

  • Yakın zamanda, darbe soruşturmalarında ismi geçen bazı pilotların, gündüz adli kontrole gi-rip ardından Suriye’de göreve gittikleri medya-ya yansımıştı. Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, 15 Temmuz’dan bu yana 3 bin 665 personelin ihraç edildiğini, 16 bin 423 öğrencinin de TSK ile ilişiğinin kesildiğini açıkladı.

    BAŞARISIZ OLACAĞI BAŞINDAN BELLI BIR DARBEYalınalp’e göre görevleri başındaki askerler hâlâ nefret mektupları alıyorlar ve bu da orduda tu-tuklanma korkusunun sürdüğünü gösteriyor. Onu Türkiye’ye dönmeyip Almanya’da doktora pozisyonuna başvurmaya iten sebep, Washin-gton’daki bir meslektaşının, General Yavuz Çe-lik’in emekliliği kabul ederek Türkiye’ye dön-düğü hâlde tutuklanması.

    Yalınalp, bu tecrübedeki generallerin ‘başından itibaren başarısız olacağı belli’ böyle bir darbe teşebbüsüne dâhil edilseler bile kabul etmeye-ceklerinin de özellikle altını çiziyor.

    ARAFTA KALAN TÜRK SUBAYLARIReuters’in haberinden kısa süre sonra Ameri-kan bağımsız haber radyosu NPR da, 15 Tem-muz sonrası işini kaybeden Brüksel’deki NATO subaylarıyla konuştu. Güvenlik gerekçesiyle isimleri gizli tutulan subayların, isimleri KHK’da görevden alınanlar arasında çıkınca, pasaport-ları iptal edilmiş ve Türkiye’ye dönüş için gerekli doküman iletilerek ülkeye girmeleri beklenmiş.

    Subaylardan biri, durumu şöyle açıklıyor: “İki emir vardı. İlki bize görevimizin sona er-diğini söylüyordu; 221 isim vardı bu listede. Birkaç gün sonra, ikinci bir emirde daha faz-la isim eklenmişti ve hepimizin soruşturma

    altında olduğunu, acilen ‘vatana’ dönmemiz gerektiğini belirtiyordu. Verilmiş bir ceza yok-tu henüz.”

    İlk etapta hiçbiri ne yapacağını bilememiş. NA-TO’daki meslektaşları ile vedalaşıp Türkiye’ye dönmeyi ve masum olduklarını ispatlamayı düşünmüşler. Ancak ilk giden 17 arkadaşlarının tutuklandığını görünce, bu karardan vazgeç-mişler. Böylece arafta kalmışlar: Artık NATO çalışanı değiller, ülkeleri, işleri ve yasal bir sta-tüleri de yok.

    TOPLANTI TUZAĞIYLA TUTUKLAMABu arada, ismi listede olmayan NATO’daki bir Türk subayı 12 Ekim’de Ankara’da toplantıya çağrılır. Bir günlük bir iş gezisidir bu. Yaşanan-ları gördükleri hâlde karı-koca bir şeyden şüp-helenmez ancak ertesi gün subay Brüksel’e dönmeyince, karısı durumu anlar. NATO’daki üsleri dâhi Türkiye’den haber alamaz. Nihayet arkadaşları aracılığıyla bir haber gelir: Toplantı tuzaktır, subay tutuklanmıştır.

    ‘BIR TÜRK SUBAYININ SESSIZ ÇIĞLIĞI’NATO’daki meslektaşlarına “Bir Türk subayının sessiz çığlığı” başlığı ile bir veda mektubu ya-zan eski NATO çalışanı şunları kaydetmiş:“Diğer Türk meslektaşlarım gibi, görevden alınmam sadece işimi kaybetmem anlamına gelmiyor. Bütün askerî kimliklerimi, pasa-portumu, sosyal haklarımı, sağlık güvencemi, banka hesaplarımı, emeklilik primimi, çalışma hakkımı vs. kaybettim. Daha da üzücü olanı, geçmişsiz ve maalesef geleceksiz olarak kendi başıma bırakıldım.”

    Bu mektubun yazarı, NPR’a verdiği röportajda, Türkiye’nin insan onurunu, demokrasiyi, huku-kun üstünlüğünü ve insan haklarına saygıyı kay-bettiğini, “Türkiye’nin kayıplarının yanında kendi kayıplarının hiçbir şey olduğunu” vurguluyor.

    NATO’NUN DEĞERLERITürk subaylarından birisi, NATO’nun içine düş-tüğü durumu ise şöyle açıklıyor: NATO’ya üye 28 ülkenin toplam gücü, en zayıflarının gücü kadardır ve bu şu anda Türkiye’dir. Bir başka subay da, NATO’nun kuruluş metninde insan haklarına saygıya referans verildiğini, eğer bu Türk subayları yanlışlıkla ‘ihanet’ suçlamasıyla başbaşa bırakırsa, kendi değerlerini terk ettiği anlamına geleceğini söylüyor.

    1211. SAYFADAN DEVAM

    HABER29 KASIM 2016 SALI

    Yeni bir KHK ile görevine iade edildiği haberini alan

    Yalınalp, buna rağmen Türkiye’ye dönmemiş.

    Çünkü dönenlerden bazıları tutuklanmış.

  • 29 KASIM 2016 SALI 13 YORUM

    DİKTATÖR MÜ?

    Uzun zamandır Türkiye’de diktatörlük tar-tışılıyor. Konu her açıldığında “Bu ülkede diktatörlük olsaydı, bunları yazamazdınız, konuşamazdınız” gibi cevaplar verilirdi bir zamanlar. Ne oldu sonra? Eleştiri yayınlaya-bilecek gazete kalmadı, ekranlar karartıldı. Birileri hala “Yok canım; bu ülkede demok-rasi var” diyor. Şimdi cüm-le biraz değişmiş; “Ben dik-tatör olsaydım sen kaça-mazdın” diyorlar yazarlara. Aslında şöyle demek daha doğru: Gazeteciler demok-ratik rejimlerde kaçmaz; an-cak antidemokratik sistem-lerde kaçmak zorunda bıra-kılır...

    BİR ELBİSE DİKELİMAslında bu tartışmanın kişiselleştirilmeden tartışılması lazım. Diktatörlük standartları-nın belirlenmesi gerekiyor ki daha soğuk-kanlı sonuçlara ulaşılabilsin. Kimdir diktatör, ne iş yaparlar, nasıl yaşarlar, geride ne bıra-kırlar gibi sorular art arda sorulur ve somut örnekler üzerinden cevaplar aranırsa mevzu

    daha objektif bir standarda kavuşabilir. O ölçüler belli olur, diktatör prototipi ete ke-miğe bürünürse o elbiseyi kişilere uyarlarsı-nız; eminim, bazılarına cuk diye oturur, ba-zılarına da dar gelir...

    DİKTATÖRÜN BİR GÜNÜYüzlerce araştırmaya, anıya, belgesele bakınca rahatlıkla söyleyebiliriz ki bütün dik-tatörlerin ortak bazı özel-likleri var. Sadece bir bel-geselden kısa özetler ya-pıp bir-iki küçük yorum ek-leyim; siz gerisini düşünün. Youtube’dan rahatlıkla bu-labileceğiniz bir belgesel-den bahsediyorum: Dikta-

    törün Bir Günü/ A Day in Life of Dictator. Üç diktatörün hayatındaki bir günü mercek al-tına yatırıyor belgesel. Stalin, İdi Amin ve Kaddafi örneklerinden hareketle diktatör-lerin psikolojisini ortaya koyuyor. Modern teknolojinin sağladığı olanakları iyi kullanan yapımcılar, mekanları, şahısları orijinal hal-lerine uygun bir şekilde canlandırmış. Bi-

    NAZİF [email protected]

    Sovyet lideri Josef Stalin ormanların içinde inşa edilmiş

    özel bir sarayda ya-şıyordu. Üç bin kişi-

    lik bir koruma ordusu vardı.

  • 29 KASIM 2016 SALI 14 YORUM13. SAYFADAN DEVAM

    rinci dereceden olaylara tanıklık etmiş kişi-lerden de sıkça görüş alınmış. Bakalım, bu belgeselde yer alan bazı bilgiler size de bir şeyler çağrıştıracak mı?

    STALİN’İN LİSTELERİSovyet lideri Josef Stalin ormanların içinde inşa edilmiş özel bir sarayda yaşıyordu. Üç bin kişilik bir koruma ordusu vardı. Her gün binlerce kişinin yer aldığı kara liste getirilir, Stalin karar verir; böylece insanlar tutukla-nır, hapse atılır, işten çıkarılır, sürgün edilir-di. Her gün listeyi temize çeken ve Stalin’e sekreterlik yapan Ekaterina Katoukova bir gün eve döndüğünde kocasının da tutuk-landığını gördü. Stalin’e yalvarması boşu-naydı; kocasını bir daha göremedi, kendisi de 2 ay sonra tutuklandı, işkence gördü, te-cavüze uğradı. Ve bütün bu olup bitenler Stalin’in em-riydi. 20 milyon insanı kat-letti, yine de doymadı kana. İstihbarat servisinin başın-daki Yezhov’a listeler yap-tırdı, ölüm ve sürgün emir-leri verdi; sonra onu da iş-kenceler eşliğinde idam et-tirdi...

    TUTUKLATMA HASTALIĞIKaddafi’nin özel fotoğrafçısı Muhammed Glivan listeler yapma ve insanları hapse at-tırma alışkanlığının Kaddafi’de de olduğu-nu ayrıntısıyla anlatıyor ve diyor ki “Kadda-fi sadece Devletin başı değildi; aynı zaman-da yargıçtı, polisti. Her gün tek tek kimin tutuklanacağına karar verirdi.” Kaddafi’nin de binlerce koruma görevlisi ile etrafı du-varlarla çevrilmiş, içinde yüzlerce odası olan bir mekanda yaşaması, ilginç bir benzer-lik olsa gerek. Tanıkların anlattıklarına göre Kaddafi’nin bir de televizyon stüdyosu gibi çok geniş bir odası vardı ve tutsak ettiği medyayı oradan yönetiyordu.

    UMUT OLARAK GELMİŞLER

    Belgeselde adı geçen üç diktatör de bir umut olarak ortaya çıkmış, başlangıçta gü-zel hayaller vaat ederek geniş bir destek al-mış ama sonra güç zehirlenmesine maruz kalarak temizleme/arındırma adı altında (purge) yapmadık zulüm bırakmamışlardı. Psikologlar, genelde diktatörlerin kişilik bo-zukluğu yaşadığını, erken yaşta (genellikle babalarından) gördükleri şiddetin ilerideki zulümlerinde etkili olduğunu, fakirlik için-de büyüyüp güç elde edince mal mülk sahi-bi olmayı istedikleri, bunun da saray yaptır-mak, zengin insanlara hükmetmek gibi yan-sımalarının olduğunu vs. söylüyor.

    HAPİSHANE BASKINIGüçlerini katlayabilmek için kah suikast ba-hanesi uydurmuş, kah ayaklanma tehdi-

    di savunarak ‘hainler’ in ce-zalandırılması ve idam edil-mesini savunmuşlardı. Me-sela Kaddafi, 1996’da Ebu Selim Hapishanesi’nde is-yan çıktı bahanesiyle 269 mahkumu katletti. Libya’nın en güvenli hapishanesinde isyan nasıl çıkmış, mahkum-lar gardiyanları nasıl esir al-mış, anahtarları nasıl ele geçirmişti? Hâlâ bilinmiyor.

    İsyan bahanesiyle yüzlerce gardiyan hapis-haneye girerek mahkumları tek tek katlet-ti. İftar saatlerine denk getirilen ve televiz-yonda canlı yayınlanan idam cezaları uygu-landı. O korkunç infazlar yapılırken Kadda-fi taraftarları zafer sloganları atıyordu. Bü-tün bu vahşetler yaşanırken insanlar kor-kudan ne yapacağını bilemiyor, çaresiz kal-dıkları günlerin bir an önce bitmesi için dua ediyordu.

    Bitti de! Bütün Firavunlar gibi bütün dik-tatörler de bir gün çekip gitti. Arkaların-da sorgusuz sualsiz hapse atılanlar, açlığa mahkum edilenler, işkenceyle öldürülenler kaldı. Ve hiçbir diktatör, mücadeleyi kaza-namadı; geçici olarak galip görünseler bile!

    Kaddafi’nin özel fo-toğrafçısı Muhammed

    Glivan: “Kaddafi sa-dece Devletin başı de-

    ğildi; aynı zamanda yargıçtı, polisti. Her

    gün tek tek kimin tu-tuklanacağına karar

    verirdi.”

  • 29 KASIM 2016 SALI 15 YORUM

    O İYİ İNSANLAR,O GÜZEL ATLARA…

    Geçen bindiğim taksinin şoförüne hayran oldum. İlkokul mezunu olduğunu saklama-yacak kadar alçakgönüllü bir adamdı. Şa-şırtıcı derecede konulara hâkimdi. Ona göre en temel sorun, yöneticilerin “akşam başka sabah başka konuşması”.

    “Bunların” dedi, “Son kalkınma planların-daki dolar kuru tahmini 2 TL bile değildi.” “Hadi canım” dedim. “Gazetecisin, araştır bak” diye mırıldandı, yakasını silkerek.

    Kalkınma Bakanlığı’nın internet sitesine gir-dim, 2013’te Resmi Gazete’de yayımlanan “Onuncu beş yıllık kalkınma planı”nı bul-dum. Taksici haklı çıktı:

    Plan, 2014-2018 yıllarını kapsıyor. Dolar kurunun 5 yılda sadece 10 kuruş artarak 2018’de “1.97 TL” olacağı varsayılmış. Büyü-me oranı 5.9’a, kişi başına milli gelir 16 bin dolara yükseliyor, işsizlik oranı ise yüzde 7.2’ye düşüyor.

    2015 seçimlerinden önce tek tek çıkarmış-tım. Siyasal iktidar 2011 vaatlerinin yüz-de 70’ten fazlasını tutmamış. Buna rağmen o sene iki seçimi de kazandı. Son kalkınma planına bakıyorsunuz, baştan sona hikâye anlatılmış. Planda tüm finansal hesaplama-lar “dolar” üzerinden. Öyle ki, dolar kelime-si tam 73 kez geçiyor. “Türk Lirası” ise sade-ce bir kez, o da şurada: “Türk Lirası’nın aşırı dalgalanmalardan korunmasına ilişkin uy-gulamalar..”

    Aman canım sende. Gerçek gündem “terör” değil mi nasılsa. Dün, “Terörle mücadele kıyamete kadar sürecek” diyenler… OHAL’i

    kalıcı hale getirdi. Bugün diyorlar ki, “Her gün terör eylemi yapılan bir ülkeye terör-le mücadele yapma demek dükkânı kapa-tıp git demek.”

    Dükkânı kapatıp gidemezler! Bırakamazlar! Bakın,

    tepedekilerin ülkeyi yönetmek gibi bir perspektifi yok.

    Perspektifleri “kendilerini kurtarmak” üzerine kurulu.

    Dükkânı kapatıp gidemezler! Bırakamaz-lar! Bakın, tepedekilerin ülkeyi yönet-mek gibi bir perspektifi yok. Perspektif-leri “kendilerini kurtarmak” üzerine ku-rulu. Yegâne motivasyonları bu ve bugü-ne kadar kazanımlarından asla ve kat’a geri adım atmazlar, atamazlar. Çünkü su-çüstü yakalandılar. Ülkeyi hallettiler, şimdi ABD’ye, Avrupa’ya meydan okumalarının nedeni de bu. Hırsızlıklarını, yolsuzluk-larını, hukuksuzluklarını, işledikleri tüm insanlık suçlarını dünya da tescil etmek üzere, tüm panikleri bundan.

    Olan ülkeye, millete oluyor. Tarih, suça bu-laşanları olduğu kadar, onlara çanak tutan-ları, suskun kalanları, gemisini yürüten kap-tanları, sinen korkakları, iftiracıları, kelepir-cileri, hepsini kaydediyor. Ülke, hırsıza arsı-za bırakılmayacak kadar değerli lakin süre-cin çarkları beyinleri öğütüyor.

    Yaşar Kemal’in “Demirciler Çarşısı Cinaye-ti” romanından o meşhur alıntıyla bitirelim: “O iyi insanlar, o güzel atlara bindiler çe-kip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçi-ne kaldık.”Şimdi mazlum mesajları:

    TARIK [email protected] | @TarikToros

  • 29 KASIM 2016 SALI 16 YORUM15. SAYFADAN DEVAM

    TÜKENDİM GENÇ YAŞTA!“Tarık bey, bu satırları size bitmiş ve tükenmişlik için-de yazıyorum. Biliyorum benden daha kötü durumda olan nice insan var, bu halime de şükür fakat yine de çok kötü durumdayım psikolojik olarak. Ben 27 ya-şında bekar, 15 Temmuz’dan önce İngilizce öğretmeni olarak çalışan biriyim. Alanımda uzman sayılırım. Gir-diğim YDS sınavlarından 95’in altında not almadım. Hep kendimi geliştirdim, hiç durmadım. Fakat ar-tık devam edecek gücü kendimde bulamıyorum. Tam evlilik çağımda bir arkadaş ricasıyla girdiğim sendi-ka yüzünden ihraç oldum. Şimdi ne işim var, ne gü-cüm. Bi kız sevsem ‘mesleğin ne’ diye soracaklar, ve-recek cevabım yok. Tarık bey ben mesleğime ne za-man dönerim? 6-7 sene sürse bu iş, ben o zamana kadar ne yapıcam. Yurt dışına gideyim diyorum, ara-bam var satayım diyorum ama ihraçtan dolayı pasa-port vermezler gibime geliyor. Ne yapacağımı bilmi-yorum. Tükendim genç yaşta. Sizce ne kadar sürer bu zulüm?”

    20 GÜNLÜK YİYECEK KALDI“İhraç edilmiş memurum. Rızkı veren Allah’tır. Kula minnet eylemeyiz. Ama bunların iftiralarını, yalanları-nı sineye çekebilirken, iki yüzlülüklerini çekemiyorum. Kendime yediremiyorum. Kışa giriyoruz, 3 çocuğumla ortada kaldım. Kredi borçlarım, piyasa borçlarım var, ev kredisi ödüyorum. Daha doğrusu ödeyemiyorum. Bunları umursamıyorum. Ama bu aldatılmayı sindire-medim. Evimde 20 günlük yiyecek, cebimde 10 gün-lük ekmek parası var. Maddi olarak bittim ama inanın umurumda değil. Bu aldatılmanın acısını çekemiyo-rum.”

    ÇOCUKLAR ANNESİZ-BABASIZ“Eşi bulunamadığı için tutuklanan bir anne, iki ay-dır çocuklarıyla görüştürülmüyor. Korucu ailesinden bahsediyorum. 6 ve 10 yaşındaki çocukların suçu ne? Hukuk bir yana, vicdanlar kararmış.”

  • SPOR DOSYA1729 KASIM 2016 SALI

    Futbolcu olarak adım attığı kulüpte uzun yıllar kalacağını bilmiyordu. 27 yaşında dizindeki sakatlıktan dolayı kariyerine nokta koyarken yeni görevi kulüp genel menajerliği olmuştu. Teknik adamlar değişirken, değişmeyen isim olarak bu görevde tam 30 yıl kaldı. Menajerlikten sonraki basamağı kulüp başkanlığı oldu. Başarı merdivenlerini teker teker tırmanıp zirveye ulaşan bu isim Uli Hoeness’ten başkası değil. Kariyerinin finaline yaklaşırken hayatının hatasını yaparak 62 yaşında demir parmaklıların arkasına düştü. Suçu vergi kaçırmaktı. “Almanya’da vergi kaçıran kim olursa olsun hak ettiği cezayı alır” prensibi, Hoeness için de geçerliydi.

    ‘BAVYERA’NIN EFSANESİ’ YENİDEN SAHNEDE

    SAKATLIKLAR PEŞINI BIRAKMADIHoeness kardeşlerin büyüğü olan Uli, 5 Ocak 1952’de doğdu. Bayern Münih ve Nürnberg for-malarını giydi. 250 lig maçında 86 gol attı. Sa-katlıklar bir türlü peşini bırakmadı. Futbolunun en verimli çağı olan 27 yaşında yeşil sahalara veda etti. Bayern Münih formasıyla 3 lig ve 3 Avrupa kupası sevinci yaşadı. 1974 Dünya Ku-pası’nı kazanan kadroda yer aldı. 1976 Avrupa Şampiyonası finalinde Çekoslovakya’ya karşı kaçırdığı penaltıyla kupayı kaybettiren oyuncu oldu. Milli formayı 35 maçta giydi.

    Futbolu bırakır bırakmaz Ba-yern Münih’e menajer oldu. 1982’de geçirdiği uçak ka-zansından mucize eseri son anda kurtuldu. Uçaktaki di-ğer 4 kişi hayatını kaybet-mişti.

    Teknik adamlar değişirken, 30 yıl menajerlik koltuğunda oturarak gücünü herkese kabul ettirdi. Franz Beckenbauer, Karl-Heinz Rum-menigge ve Uli Hoeness üçlüsü sırasıyla kulüp başkanlığı görevinde bulundu. Alman futbolu-na yön veren bu üçlü sayesinde Bayern Münih, dünyanın sayılı kulüpleri arasına girdi.

    BAYERN MÜNIH’IN ALTIN YILLARIUli Hoeness, 2009’da başkanlık koltuğuna oturdu. İlk yılında Münih ekibi ligi şampiyon olarak bitirdi. 2012-13 sezonunu Bundesliga, Almanya Kupası, Şampiyonlar Ligi, Süper Kupa

    ve Kıtalarası Kupa’yla ka-patan Alman devi, tarihinin en parlak günlerini yaşadı. Bu başarının mimarlarından Hoeness’in kâbus günleri ise henüz sezonun ortalarında başlamıştı.

    Uli Hoeness, teknik adamlar değişirken,

    30 yıl menajerlik koltuğunda oturarak

    gücünü herkese kabul ettirdi.

    EFE YİĞİ[email protected]

  • 18 SPOR DOSYA17. SAYFADAN DEVAM

    29 KASIM 2016 SALI

    KENDINI IHBAR ETTI‘Bavyera’nın Efsanesi’ lakaplı Uli Hoeness, İs-viçre bankalarına yatırdığı milyonlarca Euro’yu beyan etmediği için Ocak 2013’te ceza indiri-minden yararlanabilmek umuduyla kendini maliyeye ihbar etti. Ünlü futbol adamı, o gün-leri, Mayıs 2013’te haftalık Die Zeit gazetesine şöyle açıklıyordu: “Savcılar 20 Mart’ta, sabahın 7’sinde evimin kapısını çaldığında benim için cehennem başladı. Geceleri yatağımda dönüp duruyorum, uyku tutmak bilmiyor. Gece-gün-düz yaptığım hatayı, ailemi içine düşürdüğüm zor durumu düşünüyorum. Büyük aptallık yap-tım. Kötü bir insan değilim.”

    Savcılık, Hoeness hakkında 30 Temmuz’da dava açılmasına karar verirken, mahkemeye sunulan iddianame kasım ayının başında kabul edildi. Ho-eness, kaçırdığı verginin 3 milyon Euro olduğunu iddia ediyordu. Ancak savcılık araştırması bu ra-kamı doğrulamıyordu. Hoeness tam 10 yıldır ‘dü-zenli’ vergi kaçırmıştı. Suçunu kabul etmesinden dolayı mahkeme hızlı ilerlerken 4 celse sonunda karar açıklandı. Hoeness’in kaçırdığı miktar 27,2 milyon Euro’ydu. 3,5 yıl hapis cezasına çarptırılan Hoenes’in yargılandığı Münih Bölge Mahkeme-si’nin önünde toplanan çok az sayıdaki Bayern Münih taraftarı, “Yalnız değilsin” mesajı vermişti.

    ‘HATAMIN SONUÇLARINA KATLANACAĞIM’Kararı temyize götürmeyen Hoeness, şöyle dedi: “Ailemle yaptığım görüşmeler sonunda mahkeme kararını kabul etmeye karar verdim. Bu benim terbiye anlayışımla ve kişisel sorum-luluğumla uyuşmaktadır. Vergi kaçırmış olmak benim hayatımın hatasıydı. Bunun sonuçlarına katlanacağım. Kulüpteki tüm görevlerimden is-tifa ediyorum.” Bu istifayla birlikte 44 yıllık Ho-eness-Bayern Münih birlikteliği sona ermişti.

    2 Haziran 2014’te cezaevine giren Hoeness, cezasının yarısını çektikten sonra geçtiğimiz Şubat ayında şartlı tahliye talebinde bulundu. Augsburg’daki Eyalet Mahkemesi, talebi ye-rinde bularak mart başında Uli Hoeness’in 3 yıl sürecek denetimli serbestlikle tahliyesine karar verdi.

    VE GERI DÖNÜŞ…Artık herkesin ortak düşüncesi hapis cezasıyla birlikte Uli Hoeness efsanesinin futbol tarihine karıştığıydı. Geçtiğimiz günlerde yapılan Ba-yern Münih’in başkanlık seçimine Onursal Baş-kan Franz Beckenbauer’in desteğiyle adaylığı-nı koyan Uli Hoeness, 7 bin 152 üyenin katıldığı oylamada, 6 bin 986 üyenin oluruyla yeniden başkanlığa getirildi.

    Uli Hoeness, Futbolu bırakır bırakmaz Bayern Münih’e menajer oldu. 1982’de geçirdiği uçak kazansından mucize eseri son anda kurtuldu. Uçaktaki diğer 4 kişi hayatını kaybetmişti.

  • KÜNYE

    The Lancet isimli tıp dergisinde yayınlanan araştırma ekibine, Cambridge Üniversitesi’n-den Emanuele Di Angelantonio başkanlık etti. Angelantonio, araştırma sayesinde fazla kilolu veya obez olmak ile erken ölüm arasında ke-sin bir bağlantı olduğunu ortaya koyduklarını, fazla kilo ile bu riskin de hızlı bir şekilde artığını söylüyor.

    Bu konudaki en kapsamlı çalışma özelliğini taşıyan araştırmaya göre, obez insanlarda 70 yaşından önce ölüm riski yüzde 50. Kalp has-talıkları, felç, kanser ve solunum yolu rahatsız-lıklarına yakalanmak artan kilo ile daha yüksek bir ihtimal haline geliyor. Raporda, fazla kilo-dan erken ölüm riskinin erkeklerde kadınlardan daha yüksek olduğuna da dikkat çekiliyor. Faz-la kilolu insanların normal kilolu olmasının sağ-lanması halinde, örneğin Kuzey Amerika her beş erken ölümden birinin, Avrupa’da da her yedi erken ölümden birinin engellenebileceği vurgulanıyor.

    Zayıflamaya yardımcı olduğu için kullanılan sentetik tatlandırıcıların aslında mide enzimlerini engelleyerek zayıflamayı önlediği ortaya çıktı. ABD’deki Massachusets Üniversitesi Harvard Medical School öğretim görevlilerinden Prof. Dr. Richard Hodin başkanlığındaki araştırma ekibi, tatlandırıcılarda yaygın olarak kullanılan maddelerin başında gelen Aspartam‘ı inceledi. Zira, piyasada şekersiz diye satılan pek çok içecek ve gıda maddesinde Aspartam bulunuyor.

    Elde etikleri sonuçları Uygulamalı Fizyoloji, Beslenme ve Metabolizma Bilimsel Dergisinde yayımlayan araştırma ekibi, Aspartam’ın za-yıflatıcı etkisi olduğu inancının hiçbir bilimsel dayanağının olmadığını belirledi. Aksine, söz konusu maddenin ‘İntestinal Alkalik Fosfataz’ olarak adlandırılan mide enzimini bloke etti-ğini kanıtladı. Bu şu demek; tatlandırıcı içeren yiyecek ya da içecekleri, zayıflamaya yardımcı olmak bir yana, obezite ve yüksek şekeri te-tikliyor.

    GÜNLÜK E-GAZETE29 KASIM 2016 SALISAYI: 38

    Bir grup gazeteci tarafından kendi imkânları ile yayın hayatına başlattığı Tr724.com Basın Meslek İlkeleri ve uluslararası medya etik kurallarına uygun habercilik yapmaktadır. Yayınlanan makale ve yorumlardan yazarları sorumludur. Tr724’de yayımlanan tüm haber, yazı, yorum ve analizler kaynak gösterilerek kullanılabilir.

    Genel Yayın Yönetmeni Selim GÜNDÜZ | [email protected]

    Haber Direktörü Sefer CAN | [email protected]

    Yayın Koordinatörü Ali Mirza YAZAR | [email protected]

    Yazıişleri Müdürü Erman YALAZ (Web) | [email protected] Kemal AY (e-gazete) | [email protected]

    Tasarım Alper UYANIK | [email protected] Zülfikar ALİ | ZulfikarAli@ Tr724.com

    Sosyal Medya Editörü Ömer Özdemir | [email protected]

    İmtiyaz Sahibi Temsilcisi ve Hukuk Danışmanı Mehmet YILDIZ | [email protected]

    Reklam | [email protected] E-gazete | [email protected]

    @[email protected] /Tr724comegazete.Tr724.com www.Tr724.com

    Uluslararası bir araştırma ekibinin milyonlarca hastanın verilerini inceleyerek hazırladığı rapora göre, fazla kilolar ömrü kısaltıyor.

    ARKA SAYFA

    Fazla kilo ömrü kısaltıyor

    Tatlandırıcılar zayıflamayı engelliyor

    mailto:[email protected]:[email protected]:[email protected]:[email protected]:[email protected]:[email protected]:zulfikarali@ Tr724.commailto:[email protected]:[email protected]:[email protected]:[email protected]