64
www.haberpodium.com / 15 Mayıs 2015 / Yıl 3 / Sayı 25

HaberPodium- 25

Embed Size (px)

DESCRIPTION

HaberPodium dergisi İsviçre`de yayın hayatını sürdüren ve okuyucularına İsviçre merkezli haberler aktaran aylık bir dergidir. HaberPodium ist eine Monatliche Zeitschrift, das Schweizerische Nachrichten auf Türkisch anbietet und für die türkischsprachige Bevölkerung der Schweiz zur Verfügung stellt. Zielsetzung ist die Förderung und die soziale Integration der türkischsprachigen Bevölkerung in ihre Umgebung und ein besseres gegenseitiges Verständnis.

Citation preview

Page 1: HaberPodium- 25

www.haberpodium.com / 15 Mayıs 2015 / Yıl 3 / Sayı 25

Page 2: HaberPodium- 25

29rp bağlantı ücreti geçerlidir

Müthiş TarifeTürkiye’ye

cep telefonları6rp

/dksabit hatlar0rp

/dk

Hemen SAVE yaz ve 2525 ’e SMS gӧnder

Kunden müssen für die Teilname per SMS ACT SAVE an 2525 senden um die unteren Sonderkonditionen zu erhalten. Opt-in- Spartarif Promotion ist gültig bis 31.05.2015 Verbindungsgebühr - 29rp Förderfähige EU Länder Österreich, Belgien, Bulgarien, Kroatien, Zypern, Tschechische Republik, Dänemark, Estland, Finnland, Frankreich, Deutschland, Griechenland, Ungarn, Irland, Italien, Lettland, Litauen, Luxemburg, Malta, Niederlande, Norwegen, Polen, Portugal, Rumänien, Slowakei , Slowenien, Spanien, Schweden, Vereinigtes Königreich. Lycamobile Superspar-Pakete (‘Das Angebot’) Zuschüsse werden für Anrufe und Textnachrichten in der Schweiz, in die Standard Schweizer Festnetze und zu anderen Mobilfunknummern berücksichtigt, um eine ausgewählte Standard EU Festnetze und Mobile ( es sei denn, es wird als Mobile angegeben), und für die Mobile Internet-Nutzung in der Schweiz. Andere Nutzung wird zu den Standard Preisen berechnet. Zuschüsse sind gültig für 30 Tage ab Kaufdatum. Anrufe werden auf die nächstmögliche Minute ab oder aufgerundet, für diesen Zwecke werden von den verbleibende Zuschüssen berechnet. Ein Kunde kann nur ein Angebot auf sein Konto haben und kann während der 30-tägigen Gültigkeitsdauer kein anderen dazu kaufen. Jede verbleibende Restminuten nach 30 Tagen, können nicht in die nächsten 30 Tagen übertragen werden , wenn der Kunde den Bündel erneuert. Lycamobile behält sich das Recht vor, das Angebot oder diese AGB zu ändern oder zu ersetzen oder das Angebot jederzeit zu angemessenen Frist zurücktretet. Das Angebot ist für nicht-kommerzielle , private, persönliche verwenden zu benutzen - Lycamobile behält sich das Recht zum Rücktritt oder das Angebot auszusetzen oder Ihnen zu trennen, wenn wir vermuten, dass dieses Angebot für kommerzielle Zwecke verwendet werden, für Konferenzen, oder wenn es nicht in ein Mobiletelefon benutzt wird ( in einer SIM-BOX zum Beispiel), oder wenn es für Tethering verwendet wird. Änderung und Irrtürmer mit Vorbehalt.Jeder Rückzug erfolgt auf www.lycamobile.ch Angebot gültig von 03/02/2015.

www.lycamobile.ch 077 900 01 22, 044 555 23 23

Verfügbar hier :

4G

Artık mevcut

EU39 Paketi

İsviçre içi SINIRSIZ SMS

2GB İnternet

SINIRSIZ KONUŞMAAvrupa ve İsviçre ile

(her yöne)

CHF 39 30 gün

geçerlidir

Sadece

Satın almak için: EU39 yaz 3535 ’e SMS gӧnderveya *139*1002# tuşla ve ekranı takip et.

LM_SWISS_Newspager_21.6x30.3cm_Turkish.indd 1 07/05/2015 17:14

Page 3: HaberPodium- 25

Bernerstrasse Nord 224 / 8064 Zürich Tel : +41 43 321 77 70 Fax : +41 43 321 77 [email protected]

LIVE MUSIK

Jeden Freitag und Samstag jeweils in den Abendstunden traditionelle Türkische Music

Montag : Geschlossen Dienstag-Freitag : 11.30-14.00 Uhr 17.00-24.00 UhrSamstag : 17.00-24.00 UhrSonntag : 17.00-24.00 Uhr

Page 4: HaberPodium- 25

İsim:

Soyisim:

Firma:

Faaliyet alanı:

Dergi teslim Adresi:

Posta Kodu/ Şehir:

Telefon:

E-Mail:

Meslek:

Doğum tarihi:

İmza

75 Sfr. ödeyerek 1 yıllık abone olmak istiyorum. Gerekli bedeli ödemem için bana makbuz yollayın.

BANKA HESAP NUMARAMIZ: KONTO 60-648799-5

IBAN: CH59 0900 0000 6064 8799 5

ArgeMedia-HaberPodiumBollstrasse 15Postfach 4588405 Winterthur-CH+41 (0) 52 514 11 00+41 (0) 76 343 80 74

/haber.podium

İ s v i ç r e g ü n d e m i n i

b i z i m l e t a k i p e d i n !ABONE OL,

DERGiN HER AY

ADRESiNE GELSiN!

1 yıllık Abonelik ücreti

sadece 75 Sfr.

Dergimize web sitesinden de abone olabilirsiniz. www.haberpodium.com

Page 5: HaberPodium- 25

İsviçre’de gündem 25. Dönem Milletvekilliği Genel Seçimleri. 8 Mayıs'ta başlayan oy verme işlemi 31 Mayıs’a kadar sürecek.

İsviçre'de ikamet eden ve yurtdışı seçmen kütüğüne kayıtlı olan T.C. vatandaşları bu tarihler arasında, hafta sonları dahil olmak üzere, her gün 10.00-19.00 saatleri arasında oylarını kullanabilecekler. Oylama-lar dahilinde; T.C. Bern Büyükelçiliği binasında iki, Zürich Başkonso-losluğu’nda dört, Cenevre Başkonsolosluğu’nda bir sandık kuruldu.

Yüksek Seçim Kurulu tarafından güncellenen son verilere göre, İsviçre'de seçmen niteliği taşıyan 91 bin 647 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yaşarken, 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oyunu kullananların sayısı 8 bin 790’da kaldı. Bu rakam oy kullanma ile ilgili duyarsızlığı ortaya koymaya yetiyor. Umarız bu seçim sürecinde oy kullanma oranı yükselir.

Bu arada İsviçre’de oyunu kullanamayacak olanların, 8 Mayıs -7 Hazi-ran tarihleri arasında, YSK tarafından belirlenen gümrük kapılarında da oy kullanabileceklerini hatırlatmadan geçmeyelim.

.....

Bu sayıdan itibaren aramıza yeni yazarlarımız katılacak. Çıktığı ilk sayıdan bu yana İsviçre’de yaşayan insanlarımızı en iyi şekilde bilgilendirme amacı taşıyan HaberPodium, içeriği ile okuyucularını bilgilendirirken, aynı zamanda bilgi ihtiyacına katkı sunabilecek bir misyon da üstlenmeye çalıştı. Bu düşünceden hareketle; aramıza katılan yeni yazarlarımızın aktaracağı farklı alanlardaki bilgilerin, okuyucularımıza farklı bakış açıları sunacağını umuyoruz. Daha önce yazılarını okuyucularımızla paylaşan kıymetli yazarlarımız da, her ay olduğu gibi bilgilerini bizimle paylaşmaya devam edecekler.

Aramıza katılan arkadaşlarımızı okuyucularımıza kısaca tanıtmak istiyorum;

Deniz Yüksel: Hamburg Üniversitesi'nde Ortadoğu Bilimi, Sosyoloji ve Pedagoji okuyan Deniz Yüksel şu an Zürich Üniversitesi'nde asis-tan olarak çalışıyor. Öğretim görevlisi olarak üniversite öğrencilerine değişik seviyelerde Türkçe dersleri de veren Yüksel, aynı zamanda Zürich Kantonu Entegrasyon Dairesi’nde Türkiye'den yeni gelenlere yönelik projelerde yer alıyor.

Dr. Meral Acar: Gelişim psikolojisi ve pedagoji uzmanı olan Meral Acar, Türkiye ve Almanya’da çeşitli üniversitelerde doçent olarak çalıştı. Zürich’te yaşayan Dr. Meral Acar, şu anda Postdoc çalışması dahilinde 'Çocuklarda okuma sosyalleşmesi' konusunda araştırmalar yapıyor.

Şener Arslan: Basel Üniversitesi’nde finans dalında eğitimini tamamlayan Şener Arslan daha sonra UBS’de calışmaya başladı. Finans alanının önde gelen firmalarından Amerikan CFA sınavını başarıyla tamamlayan Arslan, 2015 yılın başından bu yana Gigant Swiss Consulting AG isimli bir yatırım şirketinde yönetici olarak çalışıyor.

Berna Çoban: Diyetisyen olan Berna Çoban, eğitimini Trakya Üniversitesi’nde tamamladı ve aynı üniversitenin Tıp Fakültesi’nde klinik diyetisyeni olarak çalıştı. Selçuk Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi’nde klinik, poliklinik ve toplu beslenme hizmetinde de bulunan Berna Çoban, sağlıklı kilo verme, sağlıklı kilo alma, diyabet, hipertansiyon gibi pek çok konuda beslenme danışmanlığı yapıyor.

Künye / Impressium

HaberPodium ist eine Monatliche Zeitschrift, das Schweizerische Nachrichten auf Türkisch anbietet und für die türkischsprachige Bevölkerung der Schweiz zur Verfügung stellt.

Zielsetzung ist die Förderung und die soziale Integration der türkischsprachigen Bevölkerung in ihre Umgebung und ein besseres gegenseitiges Verständnis.

ArgeMediaHaberPodiumBollstrasse 15Postfach 4588405 Winterthur-CH

Tel +41 (0) 52 514 11 00Tel +41 (0) 76 343 80 74E-Mail [email protected] Web www.haberpodium.com

Inserate [email protected] Bankverbindung KONTO 60-648799-5 IBAN CH59 0900 0000 6064 8799 5

Sahibi / HerausgeberArgeMedia

Genel Yayın Yönetmeni / ChefredaktorAydın Yıldırım

Haber Müdürü / NachrichtenchefSadık Bagadur

Yazı İşleri / RedakteurinGülter Locher

Fransız kantonları sorumlusu / Leiter französischen KantoneSavas Kulug

Hukuk Danışmanı / RechtsberaterinDerya Özgül LL.M

Yazarlar / AutorenBerna ÇOBANB. Nazan Walpoth Can DündarDeniz YükselDerya ÖzgülEdibe GölgeliElif ŞafakMehmet MeralMeral Acar Savaş ŞengülŞener Arslan

Baskı / DruckArgeMedia

Türkiye SorumlusuKurtuluş Karaşın

Online / InternetGünay Zenderlioglu

Yayın Periyodu / PeriodeYılda 12 Adet, her ayın 15'i 12 Mal Jährlich, jeder 15. des MonatsDie Verwendung von Texten, Fotos und Inhalten von haberpodium.com ist nur mit Quellenangabe (www.haberpodium.com) gestattet. Jede Verwendung oder Reproduktion ohne Genehmigung von haberpodium.com ist untersagt und verletzt die Autorenrechte. Die Redaktion behält sich das Recht vor, erhaltene Artikel, Fotos oder andere Arten von Dokumenten nicht zu publizieren.

Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir ve reklamların içeriğinden reklam verenler sorumludur. Doğacak hukuki sorumluluk hiçbir şekilde dergimizi ve sitemizi bağlamaz. Dergi ve sitemizde yer alan yazı, resim, ilan ve reklamlar ismimiz belirtilmek suretiyle ya da izin alınarak kullanılabilir.

HaberPodium basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder.

Redaksiyon kapanış: Her ayın 3`ü. Dergimizde yayınlanmasını istediğiniz haber, duyuru ve reklamlarınızı her ayın 3`üne kadar göndermeniz gerekmektedir.

Verdikleri ilanlarla sponsor desteği sunan firmalarımıza teşekkür ediyoruz.

Aydın [email protected]

Page 6: HaberPodium- 25

8

14 Çocuklarda Diş ve Çeneyi Bozan Alışkanlıklar

15 Selahattin Demirtaş İsviçre'deydi

18 Can DÜNDAR: Karadut mektupları

19 Kara Para Bildiriminde Rekor

ALTIN KURALI13

16

Suisse AG

22 Nazan Walpoth: Ölümcül bir durum; Atardamar Yırtılması

24 Deniz Yüksel: Çocuklara karşı ilgimizin değeri

25 İsviçre'de 1 Mayıs Kutlamaları

10 İsviçre'de Bölgelere Göre Kira Bedelleri

12 Elif ŞAFAK: Kitap Kervanı

20

25

Page 7: HaberPodium- 25

32 Meral Acar: Herşeyin başı eğitim

33 İsviçre Merkez Bankası'nın 30 Milyar Franklık Kaybı

35 İABF 9. Kongresini Gerçekleştirdi

36 Zurich'te Yaşantı

38 Şener Arslan: Was prägt die Entwicklung unserer Währung?

40 Ressam Halit Altuncevahin'in fırçasından İzdüşümler

46 Mehmet Meral: Narsizm ve narsistik kişilik bozukluğu

49 İnsan Beynini Geliştiren 10 Roman

26

42

34

44

54 Gezi Rehberi: Plättli Hayvanat Bahçesi

56 Masal: Güzel ve Çirkin

58 Yeni Çıkan Kitaplar

59 Etkinlik Takvimi

60 Yemek Tarifi

61 Bulmaca & Eğlence

50

52

Page 8: HaberPodium- 25

8

Referandum

İsviçre’de 14 Haziran’da Federal düzeyde 4 ayrı Referandum yapılacak. Referandumlara ilişkin detaylar şöyle;

Aşılama Öncesi Genetik Tanı İnisiyatifi

İnisiyatif sorusu: 12 Aralık 2014 tarihli Federal Kararname, Aşılama Öncesi Genetik Tanı- Federal Tıbbi Üreme ve İnsani Gen Tekniği anayasa hüküm değişimini kabul ediyor musunuz?

Anayasa değişikliği ile, belirli çiftlerin aşılama öncesi

genetik tanılarının başarılı bir şekilde yapılmasının koşulu yaratılacak.

Federal Hükümet ve Parlamento Anayasa değişikliğinin kabul

İnisiyatif ile, eğitim burslarının kan-tonların sorumluluğundan çıkarılıp, Federal Hükümet sorumluluğu altına alınması talep ediliyor. İnisiyatife göre, Üniversite ve Yüksek Okul öğencileri İs-viçre genelinde geçerli kriterlerle asgari yaşam standardını garanti eden burslar almalılar.

Federal Hükümet ve Parlamento bu inisiyatifin kabul edilmemesini öneriyor. Federal Hükümet ve Parlamento’ya

edilmesini öneriyor. Federal Hükümet ve Parlamento, ağır hastalık taşıyan çiftlerin çocuklarına bu hastalıkları devretmemeleri ve çocukları doğal yollarla olmayan çiftlerin çocuk sahibi olmaları şansını yükseltmek için bu referandumun kabul edilmesi gerektigini ifade ediyorlar.

göre Kantonlar öğrencilerinin ihtiyaç-larını daha iyi tanıyor oldukları için bu görevin kantonlarda kalması gerekiyor. Ayrıca Hükümet’in bu görevi üstlenme-si durumunda, yeni bir bütçelendirme yapılması zorunlu iken, bunun da paha-lıya mal olacağı ifade ediliyor.

Şu an Federal Hükümet, kantonlar arası burs eşitliliği sağlanabilmesi için kantonlara yeterli destek sunuyor.

Burs İnisiyatifi

İnisiyatif sorusu: Burs İnisiyatifi referandumunu kabul ediyor musunuz?

Page 9: HaberPodium- 25

Bu İnisiyatif ile ulusal veraset ve intikal vergisi talep ediliyor. Buna göre, 2 milyon frankın üzerinde olan veraset ve intikallerde vergi oranı yüzde 20 olmalı. Buradan oluşan gelirin yüzde üçte ikisi AHV'a, üçte biri ise kantonlara akmalı. 2 Milyon frankın altında ki miraslarda vergi uygulaması olmayacak.

Federal Hükümet ve Parlamento bu ini-siyatifin kabul edilmemesini öneriyorlar. Şu an veraset ve intikal vergisi kan-

tonlar tarafından belirleniyor. Hemen hemen her kantonda bir vergi sistemi bulunurken, Waadt, Nuechatel ve Ap-penzell İnnerrhoden kantonları dışında kalan tüm kantonlarda eşlere bırakılan miras vergilendirilmiyor.

Parlamento ve Hükümet, sistemin oldugu gibi kalması gerektigini ifade ederken, kantonların görevini üstlen-mek istemediklerini açıklıyorlar.

Veraset ve İntikal Vergi Reformu - AHV‘larımız için Mirasları Vergilendirelim

İnisiyatif sorusu: Veraset ve İntikal Vergi Reformu inisiyatifini kabul ediyor musunuz?

İnisiyatif sorusu: 26 Eylül 2014 Federal Radyo ve Televiyon Yasa Değişikliği’ni kabul ediyor musunuz?

Yasa değişikliği ile, şu an geçerli olan cihaza bağlı ücretlendirme yerine genel bir vergilendirme talep ediliyor. SRG geliri şu anki gibi yerel radyo ve televiz-yon istasyonlarına akacak.

Federal Hükümet ve Par-lamento inisiyatifin kabul edilmesini öneriyorlar. Şu an televizyon ve radyosu bulunan evler ya da işyerleri radyo ve televizyon ücreti ödemek zo-rundalar. Bu ücretlendirmeler ile radyo ve televizyon istasyonları destekleniyor.

Radyo ve televizyon haricinde; cep telefonu, tablet ve bilgisayar-lar sayesinde de komunikasyon

hizmetlerinden faydalanılıyor. Bundan dolayı cihaza bağlı ücretlendirme yerine herkes için

geçerli olacak olan "genel ver-gi" talep ediliyor. Ayrıca yıllık

462 frank olan ödeneğin 400 franka indirilmesi talep ediliyor. Böylelikle her hane bu oranı ödemek zorunda kala-cak. Yıllık cirosu düşük olan iş yerleri bu uygulamadan muaf tutulacak.

9

Page 10: HaberPodium- 25

10

Güncel

İsviçre’de ev kiraları yerleşim yer-lerine göre ciddi farklılıklar göste-riyor.

Karşılaştırmalı veriler sunan Com-paris isimli araştırma şirketinin bir çalışması, İsviçre’de kira bedelleri arasındaki farkları, 15 ayrı yerle-şim birimine göre şu şeklide ortaya koyuyor;

Zürich’te 3,5 oda bir dairenin ortalama kirası 2’432 frank. Kira bedellerinin pahalı olmasının nedeni Zürich’in finans merkezi olması.

Kanton Neuchatel’e bağlı La Cha-ux-de-Fonds beldesinde oturanlar,

aynı büyüklükte bir daireye, Züri-ch’te ödenen kira bedelinin yaklaşık yarısı olan 1111 frank ödüyorlar.

İsviçre’nin diplomasi şehri olan Cenevre, Zürich’ten sonra kira be-delinin yüksek olduğu ikinci şehir. Burada metrekareye ödenen kira bedeli 33 frank iken, 3,5 odalık bir evin büyüklüğü diğer şehirlerdeki evlere oranla daha küçük. Cenev-re’de 3,5 odalık bir dairenin orta-lama kirası 2029 frank. Bu oranı 1864 frank ile Lozan takip ederken diğer yerleşim birimlerinde ödenen kira bedelleri sırası ile şöyle;

Winterthur : 1748 Fr.

Bern : 1690 Fr.

Basel : 1674 Fr.

Luzern : 1803 Fr.

Freiburg : 1468 Fr.

St. Gallen : 1395 Fr.

Biel : 1340 Fr.

Schaffhausen : 1335 Fr.

La Chaux-de-Fonds : 1111 Fr.

Comparis’in yaptığı araştırma son 2 yıllık bir süreyi kapsarken, bu süre zarfında 35 bin ev ilanı değerlendi-rildi.

Güncel

10

Page 11: HaberPodium- 25
Page 12: HaberPodium- 25

12

Güncel

İlkokul yıllarınızı hatırlar mısınız? 1970 sonlarında habire şöyle bir laf dolaşırdı ortalıkta: "Çocuklara muhakkak kitap okuma alışkanlığı aşılamak lazım." Ben o zamanlar 7-8 yaşlarındaydım. Tüm yaşıtlarım gibi kaygıyla dinlerdim bu lafları. Aşı ki her çocuğun en korktuğu "Top Ten Öcü"ler arasındadır. Bize ne aşılayacaklardı acaba? Tetanos aşısı, verem aşısı gibi bir şeydi kitap okuma alışkanlığı aşısı da. Sınıfta sıraya girip, tek tek aşımızı olacak; kollarımıza pamuk bastırıp salya sümük ağlayacağız zannederdik. Nitekim sınıfın bir köşesinde duran ve nedense camları paket kağıdıyla kaplı (içerideki kitaplar görünmesin diye herhalde) ve adına "kütüphane" dediğimiz büfeye fazla yaklaşmazdık. Ne olur ne olmaz. İçeride mahzun, boynu bükük bizi beklerdi Robinson Crusoe ve Cuma.

Büyükler anlamazdı bu ruh halimizi. Bize tepeden bakmaya devam ederlerdi. "Ağaç yaşken eğilir," derlerdi mesela. Benimse hep kafamı kurcalardı. "İyi de kim neden bir ağacı eğme gereği duysun ki!" Ağaç dediğin zaten kendi kendine büyür, serpilir, uzar gider. Eğmeye lüzum var mıydı acaba? Üstelik bize kitap okumanın sonsuz erdemlerinden bahseden, bu konuda uzun ve kuru nutuklar atan anne-baba-amca-teyze-komşular'ın kitap okuduğunu pek görmezdik. Kendilerinin yapmadığı bir şeyi bizim yapmamızı niçin isterlerdi acaba? Orta halli mahallelerin orta halli evlerinde, televizyon büfelerinin içinde cilt cilt ansiklopediler dururdu. Sırtları siyah üzerine altın sarısı. Onları da kimse okumazdı. Ama rafları iyi doldururlardı. Uzaktan bakınca güzel süs olurlardı. Anneler tek tek tozlarını alır, üzerlerine dantel örtüler örterlerdi. Böyle böyle okuma sevgisinin gelişmesi beklenirdi. Nafile!

almanın bir yolunu bulmuştu. Yaklaşık 400 deveyi peş peşe alfabetik sıraya göre dizmek kaydıyla bir kitap kervanı oluştururdu. Böylece hem yolculuk yapabilir hem okuyabilirdi.

Gizli edebiyatçılar ülkesi Türkiye. Ortaya çıkmamış, henüz eserini üretmemiş ama hayalinden vazgeçmemiş "potansiyel yazarlar ve şairler ülkesi". Kitap okuma alışkanlığının görece sınırlı olduğu birçok ülkede, buna paralel olarak şair ya da romancı veya aydın olma arzusu da düşük kalır. Başka meslekler revaçtadır. Gençler de bunlara meyleder. Halbuki bizde durum tam olarak böyle değil. Türkiye'de kitap okuma alışkanlığı yeterince gelişmiş olmasa da, kitap yazma arzusu hayli yaygındır.

Böyle bir ortamda sık sık "Nasıl kitap yazarım? Yazdığım kitabı nasıl yayınlatırım?" içerikli sorulara muhatap oluyorum. Bilhassa gençlerden. Doğrusu, beni zorlayan sorular bunlar. Çünkü her insanın hayatı ve kişiliği, mayası ve kimyası nasıl farklıysa, yazı serüveni de farklı olacaktır. Birine uyan reçete diğerine uymaz ki. Gene de sorular gelmeye devam ediyor. Sanki bildiğim ve kendime sakladığım bir formül var. Coca-Cola'nın açıklanmayan terkibi gibi...

Yaratıcılık, yaratıcı yazarlık doğuştan gelen bir kabiliyet mi yoksa sonradan edinilen bir meziyet mi? Kanımca işin yetenek kısmını fazla efsaneleştiriyor, romantikleştiriyoruz. Eğer bir oran vermek gerekse yüzde 33 derim. En fazla yüzde 40. Gerisi emek emek emek. Okumak gerek. Büyüklerimiz bunu bize aşıladıkları için değil. Okumanın keyfine, zevkine, aşkına kendi imkânlarımızla vardığımız için.

Gene de okurduk biz. Büyükler istediği için değil, büyüklere rağmen okurduk. Kemalettin Tuğcu, Gülten Dayıoğlu, Charles Dickens, Victor Hugo... Birbirinden heyecanlı macera kitapları: Gizli Yediler, Afacan Beşler ve çizgi romanlar: Asteriks, Süpermen, Örümcek Adam, Tommiks Teksas hayalgücümüzü geliştiren, bizi başka diyarla başka zamanlara taşıyan. Büyükler çizgi romanları küçümsemeye ve kitap okuma üzerine söylevler vermeye devam etsin biz çocuklar bir hayal âleminin kapılarını aralamıştık, el yordamıyla.

***

Kitap okumak, aşılanması gereken bir virüs değil. Keza bir "hobi" de değil. Ezberlerimizi bozalım artık. Kalıplarımızı sarsalım. Okumak, boş zamanlarımızda yaptığımız bir şeyden ibaret olsa, büfe rafı doldurmaya benzer bu da. Halbuki okumak bir tutkudur. İptiladır. Aşk-ı muhabbettir. İnsan aşkına mazeret arar mı?

Okuyan bir insanın zihni daha farklı çalışır. Kitaplar görsel düşünme yeteneğimizi pekiştirir. Beynimizi. Düşünce sistematiğimizi. Hayal gücümüz kanatlanır. Okudukça empati yeteneğimiz derinleşir. Başkalarının hikâyelerini hissedebilmek, kendini "öteki"nin yerine koyabilmek yüreğimizde kapılar açar. Katmer katmer, karanfil gibi.

Dünyanın ünlü tarihçilerinden Alberto Manguel ilginç bir hikâye aktarır. 10. yüzyılda İran'da kitaplara son derece düşkün bir vezir yaşardı. Tam bir kitap kurduydu. Meraklı, âlim. 117 bin kitabı vardı. Hem de o dönemde, o şartlarda. Bu vezir, ne zaman uzak seferlere çıkması gerekse, kitaplarından ayrılmak istemediği için hepsini yanına

Kitap kervanı

Elif Ş[email protected]

Page 13: HaberPodium- 25

Sağlık

1 Gerçekleri görün-kendinize dürüst olun. Birşey istediğiniz gibi olmuyorsa, bahane aramaktansa neden olmadığını öğrenmeye çalışın.

2 Çalışma ortamınız stres yaratıyorsa, işin size uygunluğunu sorgulayın. Belki de kapasitenizin üstünde bir iş yapıyorsunuz ve bu da sizi zorluyordur. Bazen geri adım atmak gerekebilir.

3 Herşeyi siz yapmak zorunda değilsiniz, bazen elinizdeki işi başkalarına devretmelisiniz.

4 "Hayır" demeyi öğrenin ve arada bir kullanın.

8 Suçluluk duygusundan kurtulun. Etrafınızdaki herkesi memnun etmeniz mümkün değil, hele de kendinizi suçlu hissedecekseniz. Bu sadece stresinizi arttırır.

9 Elinizdeki seçenekler size mi ait, yoksa başka biri tarafından mı ikna edildiniz? Bunu bir düşünün. Kararınızı sadece kendiniz verdiyseniz mutlu olursunuz.

10 Olumlu düşünmeyi öğrenin. Genellikle birçok şey düşündüğünüz kadar kötü değildir. Sorun ettiğiniz durumlara zaman harcamanız, zaman kaybından başka birşey olmayacaktır.

İstemediğiniz birşeyi yapmak zorunda değilsiniz.

5 Kendinize hergün kendinize zaman ayırın. Sevdiğiniz bir meşguliyet ya da hiç birşey yapmamak için de olabilir bu zaman.

6 Sorunlarınızı ailenizle/ arkadaşlarınızla paylaşın. Bu durumda hem içinizi boşaltırsınız hem de başka fikirler alırsınız. Bu paylaşımlar sorununuza başka bir açıdan bakmanıza yardımcı olacaktır.

7 Sevmediğiniz işleri saatlerce ya da günlerce ertelemeyip hemen yapmaya bakın. İşiniz erkenden biterken, sürekli aklınıza getirmekten kurtulursunuz.

ALTIN KURALI

Günümüz yaşam koşullarında herkes, bazılar daha sık olmak üzere, kendini stresli hissedebiliyor. Uzmanlar uzun süreli stresin zihinsel ve fiziksel sağlığımıza zarar verebildiğini belirtiyorlar. Başağrısı, konsantre bozukluğu, yorgunluk, cinsel

istemsizlik uzun süreli stresin çokça görülen şikayetleri olarak sıralanıyor. Bunların yanısıra, egzama ve aşırı hassaslık gibi dış görünüm sorunları da sıkça dillendirilen şikayetler arasında.

13

Page 14: HaberPodium- 25

14

Güncel

14

Çocuk

Ne yapmalı?

Çocuklarda sık görülen yalancı em-zik, solunum şekli, diş gıcırdatma ve tırnak yeme gibi alışkanlıklar zama-nında terk edilmezse çene yapısını bozan ciddi ortodontik sorunlara neden olabiliyor. Uzmanlar, çocuk-ların bu alışkanlıklarının bıraktırıl-masında anne, baba, ortodontist ve pedodontistin birlikte çalışması ve uygun psikolojik yaklaşımı göster-meleri gerektiğini söylüyorlar.

Parmak emme ve yalancı emzik 4 yaşından önce bırakılmalı

Hemen hemen her bebeğin ihti-yaç duyduğu yalancı emzik ya da parmak emme alışkanlığı ilerideki sürede terk edilmediği takdirde dişlerin dizilimini bozacak etkiler yaratabiliyor. Parmak emme alış-kanlığı, yalancı emzik kullanmayan bebeklerde ya da yalancı emzikten vazgeçirilen çocuklarda kendiliğin-den ortaya çıkarken, doğası gereği parmak emme alışkanlığı daha zor terk ediliyor.

4 yaşından sonra telkinlere rağmen bu alışkanlıklar ailenin gayretiyle

dana gelirken, bu olumsuzluklar çocukların yüz tipini değiştirebilir. Aileler, böyle bir durumda ortodon-tiste müracaat etmelidirler.

Tırnak yeme dişleri bozar

Tırnak yeme, kalem ısırma gibi alışkanlıklar da hem ağız hijyeni-ni olumsuz etkiler hem de dişleri bozar.

3 yaşından itibaren diş doktoruyla tanışılmalı

Çocuklarınızı 3 yaşından itiba-ren diş doktoruyla tanıştırmanız önemli. Bu sayede sağlıklı bir ağız ve çeneye sahip olmanın ilk adımı atılmış olacaktır.

Erken yaşta diş doktoruyla iletişime geçen bir çocuk korkmadan diş kol-tuğuna oturabilir ve ileride ortaya çıkabilecek pek çok soruna erken dönemde çözüm bulunabilir.

Erken dönemde yapılan bu kontrol-lerde, koruyucu flor uygulamaları yapılarak çürük oluşma ihtimali azaltılırken, ortodontik problemler erken tespit edilebilir.

bıraktırılamıyorsa mutlaka diş dok-toru hatta bir ortodontiste başvu-rulması gerekir. Ağıza uygun olarak hazırlanan ve emmeyi engelleyen çeşitli aygıtlar, değişik telkin ve uy-gulamalar ile çocuğun bu alışkanlığı bırakması sağlanabilir.

Ağızdan nefes almak çene ve yüz şeklini bozuyor

Çocukların çene yapısını ve yüz şeklini kalıcı olarak etkileyecek bir diğer önemli sorun da ağızdan nefes almak. Çocuğun burun yollarında bulunan tıkanıklık en önemli prob-lemlerden biridir. Burun solunumu tam anlamıyla gerçekleşmediğinde çocuk sürekli ağızdan nefes alır. Bu durum uzun süre devam ettiğinde kalıcı etkiler oluşabilir.

Çocuğunuzda ağız solunumu sorunu olup olmadığını daha çok istirahat ederken, televizyon seyrederken ya da ders çalışırken anlayabilirsiniz. Bu çocuklarda gece horlaması da görülürken yastıkta tükürük olur.

Ağız solunumunun neticesinde üst çenede darlık ve çapraşıklık mey-

Page 15: HaberPodium- 25

15

Güncel

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, genel seçim çalışmaları kapsamında Fribourg’da

düzenlenen bir gecede seçmenlerine seslendi. Gecede, SP yöneticileri ve çok sayıda İsviçreli sivil toplum örgütü tem-silcisi de hazır bulundu.

Fribourg Forum’da düzenlenen mitinge katılan yaklaşık 7 bin kişiye hitap eden Demirtaş, "Umut ediyorum ki bu tarihi dönemde Avrupa’nın tümünde, ülke dışında, dünyanın bütün ülkelerinde, özellikle İsviçre’de partimiz HDP'nin çınarına gönül vermiş, HDP’nin ortaya koyduğu kardeşlik barış projesine gönül vermiş, Türkü, Kürdü, Çerkezi, Arabı, Lazı, Boşnağı, Alevisi, Sünnisi, Hristiyanıyla bütün ezilenlerin umudu haline gelmiş partimizi burada birinci parti yap-acaksınız" dedi. Konuşmasında Hükümeti eleştiren Demir-taş, "Ülkemiz hala dünyanın en yoksul ülkeleri arasında. Sadece son altı ayda dolar karşısında dünyada en fazla değer kaybeden Türk lirası oldu. Yani, 'Biz ülkeyi ileri demokrasiye taşıdık, dünyanın en büyük 18. ülkesi yaptık' diyenler, Tür-kiye’yi bütün dünyada en hızlı değer kaybeden ülkesi haline getirdiler" ifadesini kullandı.

Seçim sonuçlarının açıklanacağı tarihe işaret eden Sela-hattin Demirtaş: "7 Haziran akşamındaki zafer anını düşüneceğiz. Sandıklar açıldığında uzun zamandır özlemini çektiğimiz, ülke hayaline bir adım daha yaklaşmış olmanın heyecanıyla çalışacağız" şeklinde konuştu.

Demirtaş, "Sizler burada izleyeceksiniz, sandıklar açılma-ya başlandığında göreceksiniz ki verdiğiniz hiçbir oy boşa gitmemiş. Göreceksiniz attığınız hiçbir slogan boşa gitmemiş, göreceksiniz yaptığınız hiçbir yürüyüş boşa gitmemiş, sandık-tan zafer olarak çıkmış. O sizin zaferiniz olacak. O zafer bizzat sizin emeğinizin sonucu olacak“ diyen Demirtaş seçim barajına değinip sözlerini şöyle sürdürdü: "Barajı geçer miyiz geçmez miyiz, çalışmaya, emeğe bağlıdır. Çalıştığımız zaman kazanılabileceğini defalarca ıspatladık. Yeter ki bu disiplinle büyük bir ciddiyetle çalışmamızı sürdürelim."

SP’den destek

Geceye katılan SP Milletvekili Beat Jeans da İsviçre’de yaşayan seçmenlerin HDP için sandık başına gitmesi ger-ektiğini söyledi. HDP’nin özgürlüklerin ve demokrasinin merkezi olduğunu kaydeden Jeans, SP olarak HDP ile her zaman dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

Mitingin kültür programında ise MED Kültür Merkezi sanatçıları, Nuarin, Cihan Çelik ve Zöhre Kurtalan sahne aldılar.

Güncel

Dipl. Kosmetikerin,Tuba ÖztürkKempttalstrasse 44 / 8320 Fehraltorf

Tel. 079 932 79 [email protected] / www.flawless.ch

Laser Epilasyon Soğuk Lipoliz Kavitasyon Selülit ve Vücutta Sıkılaşma Tedavileri Cilt ve Vücut Bakımı Kırışık Giderme (Anti - Aging) Nem Dengesi Bakımı Vitamin KürüPeeling Uygulamaları Microdermabrasyon Rejevünasyon Laseri İğnesiz Mezoterapi Sivilce / Akne Tedavisi Laser ile Dövme Silme Laser ile Catlak Tedavisi Laser ile Kılcaldamar Tedavisi Cilt ve Yaşlılık Lekelenmesi TedavisiPigment Tedavisi Burun ve Elmacık Çevresinde Kızarıklık Giderme Rozase / Gül Hastalığı Tedavisi Laser ile Varis Tedavisi Protez (Gel) Tırnak Uygulaması

15

Page 16: HaberPodium- 25

16

Güncel

2. Dünya Savaşı’nda, Naziler tarafından bir hücreye yiyeceksiz-susuz ve çırılçıplak bırakılan tutsak 7 askerin

yaşam savaşı... 11. günde kura çekerek, diğer yoldaşlarının yaşayabilmeleri adına, içlerinden birini "yeme" yargısı... Kurtarıldıkları 66. günde geriye sağ kalan yalnızca iki kişi... Bilincini yitirmiş binbaşı Rubin ve yüzbaşı Vukhov... Vukhov’un başlarından geçenleri askeri heyete (izleyiciye) rapor etmesi ve hakkında verilecek yargıyı beklemesi...

Güncel

16

Page 17: HaberPodium- 25

17

Güncel

HaberPodium’un medya sponsorluğunu üstlendiği oyunun organizesi Theater Kartal tarafından yapılırken, oyun sonrasında Zafer Diper ile kısa bir söyleşi yapma imkanı yakaladık;Yargı’yı kaçıncı kez oynadınız?Sayısını bilemiyorum artık ama 29 yıldır oynuyorum bu oyunu.

Oldukça ağır bir oyun. Yargı’yı oyanmak nasıl bir motivasyon gerektiriyor? Yargı'nın oynanmasına bir gün kala dünya ile ilişkilerim kopuyor diyebilirim. Ta ki oyun bitene kadar. Ancak o zaman rahatlayabiliyorum.

İzleyicilerinizin ilgisi nasıladı sizce?İzleyiciler olağanüstüydü. Soluksuz izlediler.

Tek kişilik oyunların zorluğundan bahsedebilir misiniz?Tek kişilik oyunlar dünyanın en zor oyunlarıdır bence. Hele "Yargı... Ama benim Yargı’ya pek "oyun" diyesim gelmiyor. Nedir bilemiyorum, başka bir şey bu...

Daha önce de Zürich'e geldiniz. Hangi oyunları oynadınız burada?Daha önce Zürich'te "Hoşgeldin Bebek", "Özkıyım" isimli oyunları oynadım. 11 yıl önce de "Yargı"yı oynamıştım burada.

Barry Collins’in yazdığı, Enver Özer’in çevirdiği ve

Zafer Diper’in yönetip ve oynadığı Yargı, 12 Ni-

san Cumartesi günü Zürich’te seyircisiyle buluştu.

Volkshaus’da, bir buçuk saat boyunca soluksuz bir

şekilde izlenen oyunda, tüyler ürpertici bir insanlık

dramı Zafer Diper’in olağanüstü oyunculuk perfor-

mansıyla yansıtıldı.

Savaşın tüm acımasızlığıyla sergilendiği bu oyun-

da, Zafer Diper dramatik oyunculuğuya adeta

insanlığa ayna tuttu. Tek kişilik oyununda, vücut

dili ve büyüleyici göz oyunculuğu ile, savaşın ve

tutsaklık psikolojisinin bir insanı ne hale getire-

bileceğini başarıyla yansıtan Diper, oyunda seyir-

cisini yargıç yerine koyarken, yüzyılımızın adalet

anlayışını da sorguladı.

Zafer Diper’in 50 yılllik bir tiyatro geçmişi bulunuyor. 34 yıl önce kurduğu Bizim Tiyatro ile çalışma-larına devam eden sanatçı sinema ile ilgili deneyimlere de sahip.

17

Page 18: HaberPodium- 25

18

Güncel

Bir telefon geldi; İş Sanat’tan... "Bir sergi hazırlıyoruz. Adı: Biz Mektup Yazardık’- Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Çağdaşlarından Mektuplar, 1930- 1974)"

Harika haber!

Bedri Rahmi’nin el yazısı mektupları sergilenecek. Hem de kimlerle: Nâzım Hikmet, Ahmet Hamdi Tanpınar, Fikret Muallâ, Âşık Veysel, Adalet Cimcoz, Orhan Veli, Necip Fazıl, İbrahim Çallı, Andra Lhoté, Fahrünnisa Zeid, Abidin Dino, Reşat Nuri Güntekin, Cemal Tollu, Nurullah Berk, Arif Kaptan ve diğerleri...

Tanıdığımız, sevdiğimiz şairlerin, ressamların, romancıların el yazısı mektupları, ilk kez gün ışığına çıkacak, bizlerle buluşacak. Bedri Rahmi’nin gelini Hughette Eyüboğlu’nun aile arşivini açmasıyla 3 yılda hazırlanan sergi, İş Sanat Kibele Galerisi’nde açılacak. 500 sayfalık kitabı da hazır...

Aşk mektupları

Doğrusu, mektupların hepsini merak ettim; ama yukarıdaki listede olmayan birini sordum ilkin:

"Karadut’un yazdıkları var mı?"

‘Var’ dediler; verdiler.

10 yıl önce, "Yüzyılın Aşkları" belgesel serisi içinde (Can Yayınevi) Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun eşi Eren Eyüboğlu ile aşkını işlemiştim. O aşk, mektuplara kazılıydı. Ancak gün gelmiş, usta ressam ve şair, gönlünü bir başka kadına kaptırmış, evliliği sarsılmıştı. O kadının adı, Mari Gerekmezyan’dı.

Bedri Rahmi, Eren’den bir çocuk sahibi olduktan hemen

Seven kaybediyor

10 Eylül 1945. İşte yine atelyedeyim! İşte yine Çebişten hiçbir haber yok! Canım Bedir anlamıyorum ne diye cevap vermiyorsun?

Vapurun kalkıncaya kadar bekledim, sonra atelyeye dönüp sana uzun bir mektup yazmış ve o günküyle postaya atmıştım. Daha sonra Perşembe günü senin onlarla beraber döneceğine o kadar inanmıştım ki, tek! Geç vakitlere kadar hep seni bekledim. Cumartesi:

‘Neyleyim!..’ diye bir telgraf çektim.

Hâlâ susuyorsun canım Bedir nen var? Yoksa hasta mısın? Hemen yaz ve eğer kabilse üç gün için buraya gel de yaz geçmeden çebişler birbirlerini bir daha görsünler.

Gel gör, senin çebiş tam bir çingene kızı oldu. Fazla yazamayacağım fena halde asabım bozuk. Ben zaten kötü kötü şeyler düşünürken bir de üstelik...

‘Seven kayıp ediyor!’

Halikarnas da burada. Üç gün için bir şey icat et olur mu Karacam? Geleceğin günü telle de iskeleye geleyim.

Seni iskelede bekleme arzuma kötü hatıralar karışmış olmasına rağmen içimde bir yerde öyle canlı ve tertemiz duruyor ki! Bunu olsun Çebişinden esirgeme. Zavallı Çebiş vapur kalkıncaya kadar ürpere ürpere orada demir parmaklığın arkasında bekledi... bekledi...

Hâlâ bekliyor! Çebişe.

(Yahya Kemal in büstü de seni bekliyor! Burgaz da seni bekliyor! Her şey seni bekliyor.)

sonra tanışmıştı bu genç Ermeni sanatçıyla... Güzel Sanatlar Akademisi’nin heykel bölümüne misafir öğrenci olarak gelmişti. Bedri Rahmi de orada asistandı.

Karadutum, çatalkaram

1940’lar başlamıştı. Savaş yıllarıydı. Bedri Rahmi, Mari’yle gizliden gizliye buluşur olmuştu. Sırılsıklam âşıktı ona..."Sigara paketlerine resmini çiziyor, körpe fidanlara adını yazıyordu".

"Karadutum, çatalkaram, çingenem, Daha nem olacaktın bir tanem, gülen ayvam, ağlayan narımsın. Kadınım, kısrağım, karımsın" şiirini -karısına değil- ona yazmıştı.

Pek çok tablo vardı bu ilişkiden artakalan; pek çok şiir... Bedri Rahmi onun portrelerini çizmişti; Mari, Bedri Rahmi’nin büstünü yapmıştı.

Kanatlı attaki sevdalılar

Ve usta ressam, düşsel bir tabloda sevdalısıyla kendisini, gökyüzünde kanat açan iki atlı olarak resmetmişti.Ancak ikilinin tutkusunu kanıtlayan, o ünlü şiirdeki aşkı belgeleyen bir mektup ortaya çıkmamıştı.

Şimdi çıkıyor

20 Haziran’a kadar İş Sanat’a giderseniz Mari’nin mektuplarını görebilir ya da Bennu Yıldırımlar’ın sesinden dinleyebilirsiniz. Ama ondan önce, Mari’nin hasret satırları ilk kez burada yayımlanıyor.

Bedri Rahmi’nin belgeselini yapmış biri sıfatıyla, "Karadut mektupları"na erken ulaşma ayrıcalığına kavuşuyor ve bu tutkulu aşkın satırlarını sizlerle paylaşıyorum:

Karadut mektupları

Page 19: HaberPodium- 25

/haber.podium

İsviçre Federal Polisi FEDPOL’den yapılan ya-zılı açıklamada, İsviçre’de kara para aklama

bildirimlerinde geçen sene, 2013 yılına kıyasla yüzde 24 artış olduğu belirtildi.

2014 yılında günde 7 kara para aklama bildirimi aldık-larını açıklayan FEDPOL, her 5 bildirimin dördünün Zürich, Bern, Cenevre ve St. Gallen kantonlarından geldiğini açıkladı. FEDPOL’ün verilerini doğrulayan İs-viçre Kara Para Aklama Bildirim Ofisi MROS geçen yıl gerçekleşen 3,4 milyar dolar değerindeki 1753 şüpheli işlemle, 2013 yılına kıyasla yüzde 24 artışla tarihinin en fazla kara para aklama işlemi olduğu bildirdi. FED-POL, kara para aklama bildirimlerinin yüzde 85'inin bankacılık sektöründe yapıldığını da duyurdu.

Federal Parlamento kara para aklamalarının önüne geçmek için geçtiğimiz Aralık ayında yasal bir düzen-leme gerçekleştirmişti. Federal Hükümet tarafından da onaylanan bu düzenleme 2016 yılında yürürlüğe gire-cek. Düzenleme ile birlikte, isviçre kara para aklama ile mücadele kapsamında uluslararası uzman kurumlarla birlikte çalışacak ve şeffaflığı esas alacak.

Daha az vergi ödemek için ne yapmalıyım?

Çocuğum doğru ve güvenilir bir sigorta güvencesi altında mı?

Sabit giderlerimi nasıl düşürebilirim?

Benim için en uygun ve en iyi sağlık sigortası hangisi?

Herhangi bir danışmanlık ya da randevu için, günün her saatinde

078 899 94 71 numaralı telefondan bana ulaşabilirsiniz.

Hochbordstrasse 1 / 8600 DübendorfLöwenstrasse 1 / 8001 Zürich

+41 (0) 44 552 35 00+41 (0) 78 899 94 71

Tel :Mobil :

İsteğe göre evlerde de danışmanlık hizmeti sunulur.

Bütün bu soruların cevabını ve daha fazlasını ücretsiz danışmanlık

hizmetlerimizden edinebilirsiniz.

[email protected] / www.life-gate.ch

Page 20: HaberPodium- 25

20

Sektör

Suisse AG

10 yıllık bir geçmişe sahip olan şirket, sunduğu kaliteli hizmetler

sayesinde alanında hızla büyüyen bir trend ortaya koyuyor. Cash and Carry (CCA) gibi İsviçreli toptancı firmalara ve bazı zincirlere Türkiye imalatlı ürünler vermekte olan Dimes Suisse AG, Coca Cola İsviçre ile özel çalışmaları bulunan ender firmalardan biri. Coca Cola’nın "Top Resmi Partner" listesinde olan Dimes

AG, Türkiye’den gelen bir çok farklı içeceğin İsviçre dağıtımını

da üstleniyor.Özlem Gökalp

vendiğimiz için Erikli sularının İsviçre temsilciliğini aldık. Bu suların kalitesiyle ilgili tereddümüz olmadığı için bu kararı almakta zorlanmadık. Bundan sonra ki süreçte amacımız Erikli sularının tadını ve kalitesini İsviçre’de yaşayanlara sunmak. Yöntem olarak da evlere ve ofislere sipariş usulü ile çalışacağız. Bu vesile ile bir Online satış sistemi de kuruyoruz. Kısa bir zaman sonra bu da hayata geçecek. Ama-cımız tüm İsviçre’yi kapsayacak satışlar gerçekleştirmek." diyor ve çalışmaları ile ilgili sorularımızı şöyle yanıtlıyor;

Özlem hanım, ilk olarak firmanızın İsviçre’deki potansiyelinden bahsedebilir misiniz bize?

Ürün dağıtım bölgemiz genel olarak Zürich ve çevresi olarak geçiyor. Son 5 yıllık süre zarfında potansiyelimiz oldukça arttı. Müş-terilerimiz arasında büyük İsviçreli toptan

satıcı şirketler haricinde özel bürolar ve cateringler de bulunuyor. Etnik pazarda ise marketler, bakkallar, restoranlar, imbiss ve take-awaylerle çalışıyoruz.

Sattığınız ürünlerden bahsedebilir misiniz? Ne tür ürünler satıyorsunuz?

Şirketimiz müşterilerine alkollü ve alkolsüz ürünler sunmaktadır. Alkollü içecek olarak; Rakı, bira ve şarap çeşitleri bulunmakta-dır. Alkolsüz içeceklerden ise; Coca Cola Schweiz AG’nin ürettiği tüm ürünler, Dimes meyve suları, Türkiye Pepsi gurubunun ürettiği ürünler, Türkiye Erbak firmasının ürettiği Uludağ gibi gazlı içecekler, Kızılay maden suları ve çeşitleri, Erikli doğal kaynak suyu, San Pellegrino ürünleri, Michel Rivella gurubu ürünleri ve italyan soda içecekleri bulunmaktadır. Bu içeceklerin yanı sıra, ithal helal tavuk ürünleri ve çeşitli donmuş gıdalar da satmaktayız.

Dimes Suisse AG Erikli sularını ayağınıza kadar getiriyor!

Suisse AG

İçecek, konserve ve donmuş gıda gibi ürünlerin dağıtımında hizmetler sunan Dimes Suisse AG, son olarak Erikli sularının İsviçre temsilciliğini üstlenerek kendi alanında bir yeniliğe imza attı.

Dimes Suisse AG’nin amacı, İsviçre’de evlerine su taşımakta zorlanan tüketicilerine "Adrese teslim" hizmeti sunmak ve tüketici-sinin işini kolaylaştırmak.

Dimes Suisse AG yetkililerinden Özlem Gökalp: "Daha önce de Erikli sularını satıyorduk. Erikli’nin kalitesine gü-

Page 21: HaberPodium- 25

21

Erikli Suları

Kaynağı Uludağ’ın 2300 metre zirve noktasında bulunan Erikli Doğal kaynak suları el değmeden üretilen

memba su özelliği taşıyor. Dünya’da 87 Ülkede düzenlenen ve 2 yılda bir gerçekleştirilen Nielsen ölçüm-

lerine göre, 2012 yılı Süper markaları arasında yer alan Erikli sularının; Almanya Avusturya, Belçika,

Danimarka, Birleşik Arap Emirlikleri, Hollanda, İngiltere, KKTC ve Azerbeycan ve İsviçre’de temsilcilikleri

bulunuyor. Erikli Pet su Grubunda; 0,22 Lt, 0,33 Lt, 0,5 Lt, 1,5 Lt, 5 Lt, 8 Lt, 10 Lt gibi farklı boyutlarda

ürün çeşitleri mevcut.

Erikli Doğa Kaynak suyunun Avrupa İthalat, Pazarlama ve Dağıtım Sorumlusu Rıdvan Serter ile de görüştük.

Erikli sularının İsviçre’de tüketimi açısından 5 yıldır yoğun bir çaba safrettiklerini belirten Serter: "İsviçre gibi bir su ülkesi pazarında yer edinebilmek pek de kolay olmadı. Şu anda İsviçre’de; 0.33,0,5 Lt ve 1,5 Lt lik ürünlerimizi tüketicinin beğenisine sunmakdayız. Hedefimiz, İsviçre genelinde 1.5 Lt ve 5 Lt ürünlerle ev ve ofislere kapı teslimi hizmeti de vermek ve servislerimizi geliştirmek." diyor.

hem telefon yolu ile hem de internet sitemiz üzerinden sipariş verebilecekler.

Dağıtımı yavaş yavaş tüm İsviçre bölgesinde gerçekleştireceğiz. Fiyatları ve teslim şart-larını müşterilerimiz bizimle irtibata geçip öğrenebilirler.

Erikli sularının kalitesinden bahsede-bilir misiniz biraz?

Erikli suyu, 2005 yılında Nestle Waters ile birleşmiştir. Erikli Doğal Kaynak Suyu’nun üretimi, Bursa ili Kestel ilçesindeki Uludağ tesislerinde gerçekleşmektedir. Kalite Yönetim Sistemleri gereği, Fransa'daki Nestle©Waters Laboratuvarı'na belirli periyotlarda ambalaj malzemesi örnekleri, kaynak suyu ve bitmiş ürün numuneleri gönderilerek detaylı testlerin yapılması sağlanıyor.

Böylece, Dünya Sağlık Örgütü ve Avrupa Birliği Yönetmeliği'ne uygunluğu belgelen-miş oluyor.

Coca Cola ile nasıl bir çalışma şekli-niz var?

Coca Cola İsviçre'nin resmi partneriyiz. Res-mi partner olarak diğer firmalara göre fiyat avantajımız bulunmak-tadır. Ayrıca özel anlaşmalı sadık müşte-rilerimize, Coca Cola'dan bazı avantajlar sağlanması konusunda yardımcı oluyoruz ve onları yönlendiriyoruz.

Firmanızın müşterilerine sunduğu yenilikler nelerdir?

Kısa süre önce ürün yelpazemize ambalaj çeşitlerimizi de kattık. Mayıs ayından itiba-ren Erikli sularının ev-ofis dağıtımını başlatı-yoruz. Bunun için damacana malzemelerini bedava veriyoruz.

Müşterinin ilk makul siparişinde verdiği tutarın yarısı kadar da şirketimizin diğer içeceklerinden; Dimes, Uludağ, Yedigün, Kı-zılay gibi ürünleri de suyun yanında bedava vereceğiz. Müşterilerimiz ve tüm ilgilenenler

Rıdvan Serter

Page 22: HaberPodium- 25

22

Aort, kalpten çıkan ve bütün vücuda kanın yayılmasını sağlayan ana damardır.

Aort dıseksiyonu hastalığı, büyük atardamar duvarının bir sebeple iki tabakaya ayrılması ve bu iki tabaka arasına kan ve pıhtı dolmasıdır. Bu durumda ki damarın yırtılma riski artar, organ ve dokulara giden atardamarların tıkanmasına neden olabilir.Dıseksiyonlarda durum

birbirinden ayırır. Böylece kanın aktığı 2 kanal oluşur. Biri gerçek, diğeri yalancı kanal. Kan akımı iki kanalda da yetersizdir. Akut Aort yırtılması erkeklerde kadınlara göre daha sık görülmekteyken, kadınlar-da prognozu daha kötüdür. Belirti-lerin çok tipik olmaması nedeniyle teşhis sıklıkla geciktirilir ve bu da hasta için tehlikeli sonuçlar doğura-bilmektedir.

duvarın tam kat yırtılmasına kadar ilerleyebileceği için hayati tehlike söz konusu. 100 hastadan 10’u has-taneye ulaşamadan yaşamını yitirir

Aort yırtılması neticesi ölen ün-lülere örnek; A. Einstein, Turhan Selçuk, Savaş Dinçel verilebilir.

Tıbbi adı “aort diseksiyonu” olan hastalıkta, yırtılan damarın içine giren kan, her kalp atımında ilerle-yerek damar cidarının katmanlarını

Psikoloji

Doç. Dr. B. Nazan WalpothBern Üniversitesi Tıp Fakültesi HastanesiKardiyoloji Bölümü Öğretim Üyesi [email protected]

22

Page 23: HaberPodium- 25

Daha alt seviye, özellikle karın bölgesi diseksiyonları cerrahi mü-dahale olmadan da, ilaçla (optimal kan basıncı) stabilize edilebilir. Bu vakalarda nadiren stabilizasyon sağlanamazsa, girişimsel olarak ana atardamara içten geçirilen bir pro-tez yöntemi gündeme gelir. B Tipi dışeksiyonda açık cerrahi çok az olarak kateter ile tedavi edilemeyen durumlarda uygulanır. Son yıllarda B Tipi (Aorta inen kısmında gelişen) dıseksiyonlu vakalarda da da erken dönemde kateter ile protez uygulan-masının prognoza (tam yırtılma ve ölüm) olumlu etkisi olduğu yönün-de yayınlar vardır. Fakat bu henüz standart değildir.

Ameliyat sonrası nelere dikkat edilmeli?

Hipertansiyon tedavisi çok önem-lidir. Ağır kaldırma, şiddetli ıkın-ma geçici de olsa tansiyonu çok yükseltebilir. Hastanın çocukları ve kardeşleri aort genişlemesi bakı-mından kontrol edilmeli. Yine de Aort keseleşmeleri (Anevrizma) risk faktörleri olanlarda her noktadan yeniden görülebildiği için kontrol önemlidir. Yapılan tedavi şekline bakılmaksızın tüm hastalar ömür boyu kontrol altında kalmalıdırlar Kontrollerinin sıklığını Kalp Damar Cerrahi/ Kardiyoloji Klinikleri belirler.

Teşhiste acilde yemek borusundan yapılan Eko (transözofajial TEE) ve CT (Bilgisayarlı tomografi) en hızlı tanıya götüren yöntemlerdir.

Bazen yükskek derecede aort disek-siyonu şüphesi olan hastalar hemen ameliyathaneye transfer edilmekte ve direk ameliyathane masasın-da,hastanın yemek borsundan eko yapılıp kesin teşhis konulmaktadır. Hasta teşhis kesinleşince de anestezi alıp ameliyat edilmektedir.

Kalbe yakın aort yırtılmasında (A Tipi diseksiyon) acil tedavi

Çok tehlikeli olan bu durum, tüm katmanların tam yırtılmasına sebep olup büyük iç kanamaya sebep ola-bilir. Bu yüzden kalbe yakın bölge aort dıseksiyonu (aort yırtılması) düşünülen ve görülen hastalarda hiç vakit kaybetmeden hemen acilen ameliyat edilir. Ameliyatsız bu hastaların hayattta kalma şansı çok düşüktür. Aort diseksiyonu cerrahisi kompleks bir cerrahidir ve ameliyat edilenlerin % 20 si kaybedilir.

Genelde seçilen yöntem açık cer-rahidir. Ameliyatta cerrah, kalbin görevini geçici olarak kalp akciğer makinesine devreder. Aortun ge-nişlemiş/yırtılmış bölgesinin yerine sentetik bir kumaştan yapılmış, uy-gun boyda bir tüp yerleştirilir. Eğer kapakta, aorttan çıkan dallarda sorun varsa onlar da onarılır.

Aort diseksyonu gelişmesi için uygun Risk Faktörleri;

Uzun yıllardır var olan hipertan-siyon (hastaların % 75’i), sigara, uyuşturucu (kokain, amfetamin), kolesterol yüksekliği, damar bağ dokusunu etkileyen doğmalık hastalıklar (marfan, iki parçalı aort kapağı, aort istmus darlığı, marfan benzeri diğer hastalıklar), Travma (trafik kazasında göğüse çarpma, yüksekten düşme), damarın yangı hastalıkları (tüberküloz, frengi, dev hücreli arter yangısı)

Aort yırtılmasının sıklıkla ilk işareti çok ani görülen göğüs ağrısı ile sırtta kürek kemikleri arasında olan dayanılmaz ağrıdır. Sırt ağrısı bel bölgesine kadar yayılabilir. Diseksi-yon yan dal damarların kapanma-sına sebep olabileceğinden; koro-nerlere, beyine ve karın bölgesine az kanın gitmesine bağlı şikayetler ve bulgular olabilir.

Yırtılma kalbe yakınsa kalp ile ilgili belirtiler de görülebilir (koroner yetmezlik, aort kapak yetmezliği, kalp çevresi kesesinde kan birikimi gibi).

Acil müdehale önemli

Çok ölümcül bir durum olduğu görüldüğü/düşünüldüğü an acil müdehale edilmelidir. Bu bakımdan ilk saatlerde teşhis çok önemlidir. Fakat ne yazık ki sadece hastaların % 39’una ilk 24 saatte doğru teşhis konulabilmektedir. Bunun nedeni-ni aort diseksiyonunun diğer kalp damar hastalıkları acilleri gibi çok sık görülmesinden ve şikayetlerin çok tipik olmamasındadır ( akut koroner sendromlar 100 binde 440, akciğer embolisi 100 binde 69 , akut aort yırtılması (dıseksiyonu) 100 binde 4) .

Kadınlarda, hipertansiyonu olma-yan hastalarda ve de daha önce kalp ameliyatı olmuş kişilerde diğerlerine göre daha çok teşhis gecikmeleri görülmektedir.

23

Page 24: HaberPodium- 25

24

Güncel

Çocukları hepimiz se-veriz diye düşünürüz genel olarak. Ama bu

gerçekten öyle midir? Orta Avrupa ülkelerini Akdeniz ülkeleri ile kıyaslayınca bu konuda oldukça farklı bir durum ortaya çıkıyor.

Çocuk sahibi olma ve çocuklara karşı ilgi ve davranış hakkında bir kaç kez karşılaştığım, ilgimi çeken ve düşündüren bazı davranışlara şahit olmuştum. Bundan dolayı da çocuk büyütmenin mekanlara ve kültürlere göre ne kadar farklılık arzettiğini anladım.

Bu yazımın amacı, çocukların bir toplum için neden önemli olduğunu tartışmak değil. Ancak, madem ki çocukların değerlerini biliyoruz ve sevdiğimizi düşünüyoruz, o halde var olmaları ve onlara karşı nasıl ilgi göstermemiz gerektiği konusu-nu biraz düşünelim;

Mısırlı bir erkekle evli olan ve araştırmaları için sık sık Mısır’a gitmesi gereken üniversiteden iş arkadaşım, geçenlerde bana, ilk kez 1,5 yaşındaki kızı ile birlikte Mısır’a gittiğini ve orada yaşadıkla-rını anlattı. Arkadaşımın Mısır’daki bütün akrabaları onun kızı ile o kadar çok ilgilenmişler ki, çocuğun sürekli dışarıda gezdirilmesinden dolayı, kızının kiminle ve nerede olduğunu bilemez olmuş. Herkes çocukla seve seve ilgilenmiş. Kimi zaman, araştırmaları için organi-zasyonlarla görüşmelere giderken kızını da götürmüş. O görüşmelerde

çocuklarla ilgili hesaplanamaz durumların ortaya çıkmasına izin vermiyor. Çocukların var olması adeta zaman ve kontrol kaybına sebep oluyor.

Peki o zaman neden ortamlar-da yapılan konuşmalarda ya da etkinliklerde çocuk bakılacak yerler ayarlanmaz? Üniversitelerde ve iş yerlerinde; çocuklu öğrencilere, çalı-şanlara neden daha büyük kapsam-da şanslar tanınmaz?

Bu da burada çok önem verdiğimiz fırsat eşitliğinin bir parçası ve özel-liği değil midir? Çocukların çevrede rahatsızlık yarattığı düşüncesi yay-gın olduğu sürece çocuklu insanlar fırsat eşitiliğinden daima mahrum kalacaklardır.

"Biz ne yapabiliriz bu konuda?" diye düşünüyorsanız bir önerim var;

Burada yaşayan Türkiye kökenli insanlar olarak, bizden buraya dair uyumlu yaşamamız isteniyorsa, bi-zim de buradaki topluma bir değeri geri getirmemiz gerekiyor. Akdeniz ülkelerine özgü olan, çocuklarımıza karşı davranış ve bakış açılarımızı muhakkak buradaki yaşama da katabiliriz. Bu özellik bizde de var. Görüştüğünüz insanlara bunu göstermenizin verimli olacağını düşünüyorum.

Çünkü İsviçre’nin yaşam kalitesi oldukça yüksek iken, çocuklara karşı var olan olumsuz bakış açıları bu ülkenin olumsuz yönüdür.

Çocuklara karşı gösterdiğimiz ilgiy-le, yaşadığımız mekanı daha kaliteli bir yer haline getirebiliriz.

bile çocukla ilgilenmişler ve arkada-şımın işlerini kolaylaştırmışlar.

Böylesi bir durumu Akdeniz ülke-lerinden gelen herkes muhakkak yaşamıştır.

Buralarda, çocuklar hemen hemen her yerde ve her zaman kolayca entegre ediliyor yaşama. Başkaları-nın onlarla ilgilenmesi rahatsız edici bulunmuyor.

Almanya'da ve İsviçre’de yaşadıkla-rım ve gördüklerim çoğu zaman bu olumlu davranışların tersini yansı-tıyor diyebilirim. Çocuklara karşı hoşgörü pek de yok.

Geçen akşam bir toplantıya git-miştim. Herkes büyük bir ilgiyle toplantıdaki konuşmacıları dinler-ken, dinleyiciler arasında babasıyla birlikte orada olan bir çocuk dik-katimi çekti. Çocuk ilk olarak bazı sesler çıkarıp daha sonra da birden ağlamaya başladı. Herkesin ilk tepkisi dönüp öfke ile çocuğa doğru bakmak oldu. Konuşmacı dahil herkes rahatsız olmuştu. Yanımda oturan kadının; "Neden çocuğuyla evde kalmıyor? " diye kendi kendi-ne mırıldandığını duydum.

O anda şu şeklide düşünmeden edemedim; "Bu adam da buradaki herkes gibi bu konuşmayı dinlemek istiyor, ama çocuğa bakacak kim-sesi yok... Neden o kadar az insan çocuklarını böyle yerlere getirir? Neden çocuklara karşı rahatsızlık oluşuyor?"

Buradaki yaşamımız çocuklara pek de yer vermiyor doğrusu. Her işin verimli olması ve çabuk bitirilmesi gerektiği, zamanımızın kısıtlı olması

Çocuklara karşı ilgimizin değeri

Deniz YükselZürich Üniversitesi Araştırma Gö[email protected]

Page 25: HaberPodium- 25

25

Güncel Güncel

1 Mayıs İşçi Bayramı vesi-lesi ile İsviç-re'nin birçok

kentinde kutlamalar yapıldı.

Asgari bir yaşam için çalışanların ücretlerinin arttırılması talebinde bulunu-lan kutlamalarda katılımın en yoğun olduğu yerlerden biri Zürich'ti. Zürich’te sabah saat 09.00’da Helvetia Platz’da bir araya gelen katılımcılar Opera Platz’a doğ-ru yürüyüşe geçtiler. Opera Platz'da düzenlenen miting-de yapılan konuşmalarda, kapitalizmin sömürü, savaş ve özgürlüğü engelleyen politikalar protesto edildi.

PYD Eş Başkanı Salih Müslim Zürich’teydi

Zürich’te kötü hava şartlarına rağmen kutlamalara yaklaşık 10 bin kişi katılırken, 1 Mayıs'ın bu yılki ana konuşmacısı PYD Eş Başkanı Salih Müslim idi. Salih Müslim konuşmasında Kobanê’de yaşanan gelişmeleri değerlendirirken, bölgede gelişen İŞİD tehdidinden bahsetti ve şöyle devam etti: "20’nci yüzyılda Kürtler yok sayıldı ve 21’inci yüzyılda da aynı şeyler deneniyor. Biz Kürtlerin kendimizi savunmaktan başka bir çaresi yok. İnsani değerlerimizi ve özgürlüğümüzü müdafaa etmek zorundayız. Bu mücadelede hakları yenilen bütün toplumların yanında olacağız."

Birçok sivil toplum örgütünün ve siyasi partilerin katıl-dığı 1 Mayıs kutlamarına dünyanın çeşitli bölgelerinden farklı halk toplulukları da destek sundu.

Kutlamalar çerçevesinde 3 gün boyunca Zeughaus’ta ve Kasernen Areal’da paneller ve konserler verilirken, program dahilinde, Türkiye’den gelen Vardiya isimli müzik grubunun konseri de oldu.

İsviçre posta hizmetleri şirketi Swiss Post, bu yaz Drone isimli küçük hava araçları ile paket teslimi uygulamasını test edecek. Uygulama ilk olarak,

ulaşımı zor olan dağlık alanlarda ikamet edenler için düşünülüyor. Havadan paket teslimi testi için, Swiss International Air Lines ve Amerikan Drone üreticisi Matternet firması ile işbirliği yapıldı.

Swiss Post ilk olarak Drone araçlarını ulaşımı zor ve uzak olan alanlarda yaşayan müşterilerinin paketlerini ulaştırmak için kullanacak. Dağlık bölgelerde kullanılacak olan bu araçların araba kullanımından daha karlı olacağı düşünülüyor.

Tanesi 5 bin dolar olan Drone aracı 1 kiloluk bir paket ile 20 km kadar yol alabiliyor.

Uygulama yeni değilAslında uygulama pek de yeni değil. İnternet üzerinden satışlar yapan Amazon firması müşterilerine paketlerini uzun süredir Drone araçları yardımıyla ulaştırıyor. Amazon, Drone kullanımı ile ilgili olarak eski NASA ve Boeing çalışanlarını görevlendirmişti.

Drone kullanımında başarılı olan Amazon şirketinin şu anki hedefi, müşteri siparişi sonrasında paketi en geç yarım saat içinde adrese teslim etmek.

Amazon dışında Alman DHL posta şirketi de Drone aracını kullanan firmalardan biri.

25

Page 26: HaberPodium- 25

26

Röportaj

Avrupa’da sık sık konserler veren Metin- Kemal Kahraman kardeşlerin geçtiğimiz günlerde Zürich’te de konserleri vardı. Bugüne kadar Meyman, Deniz Koydum Adını, Renklerde Yaşamak, Ferfecir, Yaşlılar Dersim Türkülerini Söylüyor,

Sürella, Çevere Hazaru, Şahmaran- Saé Moru, Oğul gibi albümlere imza atan Metin-Kemal Kahraman kardeşler, verdikleri konserle dinleycilerine hem müzik ziyafeti sunuyor hem de sözlü bir kültürün tanıklığını ve taşıyıcılığını yapıyorlar.

Sanatsal, sosyolojik, kültürel ve inançsal boyutları ile çalışmalar ortaya koyan Kahraman kardeşlerin çalışmaları adeta Anadolu’nun kalbine yapılan kazılar niteliğinde. Kahraman kardeşlerin yaptıkları müzikler; mana arayışları, hakikatin peşine düşmeleri ve bunu sözlü kültür çalışmalarıyla desteklemeleri açısından farklılıklar içeriyor.

Page 27: HaberPodium- 25

Şu sıra Ağıtlar isimli bir albüm hazırlığı içinde olan Kahraman kardeşlerle, konserleri öncesinde çalışmaları üzerine konuştuk. Kardeşlerden Kemal Kahraman, 22 yıl önce Almanya’ya geldi ve bu kadar süre zarfından sonra ilk kez bu yıl Türkiye’ye döndü.

K.K.: Evet, 10 aydır Türkiye’ye sık sık gidip geliyorum artık. İstanbul’da Ankara’da, İzmir’de, Diyarbakır’da, Dersim’de bazı konserlerimiz oldu.

İlgi nasıldı?

K.K.: Çok iyi bir ilgi vardı. Hem biz özlemişiz oraları hem de insanlar özlemiş bizleri. Beklediğimizden fazla bir ilgiyle karşılaştık.

22 yıl süren bu ayrılık süresince Türkiye’deki değişimi nasıl gördünüz?

K.K.: Çok şey değişmiş tabii. Özellikle İstanbul, İzmir, Diyarbakır gibi büyük şehirlerde...Kentsel dönüşümler şehirlerin tüm hafızalarını etkilemiş. Bütün yaşanılmışlıklara dokunulmuş. 30-40 katlı bloklar yapılmış mesela. İşin tuhaf yani ise, bu tür blokların birçok yerde olması. Yüzlerce blok yanyana... En çok dikkatimi bu yapılaşmalar çekti. Korkunç buldum bu manzarayı. Bunun ileride çok ciddi sosyal sorunlara yol açacağını düşünüyorum. Burada, Avrupa’da özellikle Fransa’da yaşandı bazı şeyler. Banliyölerde Cezayirli gençlerin yaşadığı ve olayların çıktığı yerler bu türden yerlerdi. Sorunun en büyük kaynağı gettolaşmaydı. Büyük şehirlerde olan çok katlı binalar insanların sosyal yönlerini zayıflatıyor, birbirine yabancılaştırıyor. Bir de bu binalar daha çok zengin kesimler için yapılan binalar.Bu da tuhaf. Toplumsal bir ayrışma da söz konusu. Güvenliği bile kendi içinde düşünülmüş, duvaraların üzeri tel örgülerle yükseltilmiş. Cezaevi tarzı yapılar bunlar.

Avrupa’da kaldınız, müziğinizi burada yaptınız. Avrupa’ya çıkış sebebiniz neydi?

K.K.: Aslında 90’lı yılların başında Avrupa’ya gelirken kendimle ilgili sorularım vardı. Dilimizle, müziğimizle ilgili sorular...Bu soruları sorduran

27

Page 28: HaberPodium- 25

28

ve Türkiye’nin diğer bölgelerinde kayıtlar yapıyordu. Bu kayıtları yanına alıp ayda bir, iki ayda bir Almanya’ya gelirdi. Bunları izler, dinler ve çalardık.

Şimdi döndünüz, ilerisi için düşündüğünüz projeleriniz neler?

K.K.: Yaptığımız iş müzik sınırlarını zorlayan bir iş. Biz bir dille bir kültürle ve bu dil ve kültürle aktarılmış bir birikimle muhattabız. Yani duaları, beyitleri, masalları,

sosyalizasyonun dışına çıkarak cevap aramak istedim. Türkiye’de o dönemde müziğimiz üzerinde baskı vardı. O baskından bağımsız daha özgür bir ortamda sorularımıza cevap bulabilir miyim diye çıktım. Almanya’daki süreç tam da isteğim gibi değildi ama yine de oldukça verimli bir 20 yıl geçirdim. Burada da konserlerimiz oldu. Elbette Türkiye’de konser verememenin eksikliğini yaşadık. İşlerimizin bir kısmı eksik kaldı. Birlikte sahneye çıkamadık mesela.

Türkiye’de olsaydınız daha iyi olabilir miydi?

K.K.: Daha iyi olamazdı Türkiye’de. Orada olamadığı için yutdışına çıkmak zorunda kaldım zaten. O zamanlar kendi diliniz ve kültürünüzle ilgili sorular sorduğunuzda ona uygun cevaplar bulmaya imkan yoktu.

Çalışmalarınızı nasıl yürüttünüz peki?

K.K.: Bu süre boyunca Metin hep Türkiye’deydi. Sürekli Dersim’de

gülbenkleri, ağıtları, aşk türküleri, konuşmaları, dilin kendisi, doğumu, ölümü, yani o kültürün tüm hayat alanları ve hayattaki karşılıkları bizim çalışma alanlarımız. Bunların herbiri soru işaretleriyle dolu. Bu soruların cevaplarını aramamız, anlamamız gerekiyor. 2006’da Çevere Hazaru isimli bir albüm yaptık.

O albümde Dersim’in inanç literatürünü aktardık. Onun devamına ilişkin çalışmalarımız olacak.

Son albümlerinizde daha çok Dersim bölgesinden ve oradaki inanç kültüründen geleneksel çalışmalar aktarıyorsunuz. 90’lı yıllarda yaptığınız albümlerinizde daha çok modern müzikler hakimdi. Bu değişimin sebebi nedir?

M.K.: 90’lı yılların başında "ilk Zazaca-Kürtçe müziği biz yapacağız" diye hevesle yol çıktığımızda o zaman genelde sanat piyasasında, Kürtçe ve Zazaca ile ilgili şöyle bir önyargı vardı;

"bunlarla sadece folklor olur, birşey anlatamayız, bu dillerle köy ve dağ hayatı anlatılabilir sadece", "bu dil dünü anlatmaya yetmiyor", "bu diller insanı anlatamaz, anlatmıyor."

Dolayısı ile 90’lı yıllarda Zazaca şarkılar yapma yönündeki hevesimiz daha çok yeni şarkılar yapmak şeklindeydi. Nitekim ilk çalışmalarda kendi bestelerimiz öne çıktı; "Deniz Koydum Adını", " İlklerde Yaşamak" gibi...Daha sonraki yıllarda birikimimiz de

Yaptığımız iş müzik sınırlarını zorlayan bir iş. Biz bir dille bir kültürle ve bu dil ve kültürle aktarılmış bir birikimle muhattabız.

Kemal Kahraman

Page 29: HaberPodium- 25

Bu çalışmanızın devamı nasıl gelecek?

M.K.: 2006’dan sonra Şahmaran, Oğul gibi çalışmalarımız çıktı. Bunları aynı eksende görmemiz mümkün. Şahmaran çok önemli bir tartışmaya zemin hazırladı. Şahmaran sadece bir anlatı, destan değildir, çok köklü bir kültür ürünüdür. Kökleri ta Sümer dönemi Gılgameş’a kadar gider. Gılgameş ise insanının elindeki en eski yazılı metindir. Ve insanoğlunun en temel var oluş sorularına yanıt arar. Yani;

Aleviliğe ve Dersim bölgesine dair farklı tezler de dillendiriliyor?

K.K.: Alevilik ile ilgili çalışmalarda herkes tarafından kabul görmüş bazı tezler var maalesef. "Aleviliğin ibadet dili Türkçedir", "Alevilik 10. ve 11. yüzyıllardan itibaren sadece Anadolu’da şekillenmiş bir ibadet ya da inanç öğretisidir". "Alevilik eklektik, heterodoks bir kültürlenme yığınıdır" gibi bazı ifadeler bir çok akademik çalışmada tartışmasız kabul gören

99’u Alevidir ifadesi de o derece meşrudur. Oranın özel bir durumu var. Dolayısı ile Alevilik olmadan, inanç öğretisi olmadan Dersim bölgesini anlamaya imkan yok.

Kürtçe –Zazaca dua ve gülbengler vardır, Aleviliğin ibadet dili sadece Türkçe değildir. Kendi çocukluğumuzda da bizzat şahit olduk bunlara. Bizim pirimiz Türkçe bilmezdi mesela. Zazaca cemlerini çocukluk dönemimde hatırlıyorum ben.

tezler haline gelmiş. Bu gelenek Irene Melikoff, Ahmet Yaşar Ocak, Reha Çamuroğlu, Martin Van Bruinessen, Krisztina Kehl Bodrogi gibi isimlerle temsil olundu. Biz de canlı kaynaklardan yola çıkıp; "Alevilik eklektik, senkretik, heterodoks bir kültürlenme yığını değildir" diyoruz. Adından bahsettiklerim hiçbir zaman sözle aktarılan birikime bakmadılar. Mesela Irene Melikoff bir tane yaşlı insanı kaynak göstermez, gider Fuat Köprülü’yü kaynak gösterir.

ben kimim? Hayat neden var? Ölüm neden var? Ölümsüzlük mümkün mü? Hayat yaşanacaksa ne için yaşanmalı? Aşk için yaşanacaksa ilahi aşk mı, fani aşk mi?... Bu tür temel sorulara cevap arayan bir metindir Şahmaran. Bu anlamda çalışmalarımız yarım kalmış çalışmalardır. Çevere Hazaru’nun dışında, hazırladığımız 300 sayfalık bir dökümentar dua ve gülbengler çalışmamız var. Bu çalışmamız da bitti. Ayrıca her biri 75’er dakika olmak üzere 2 CD’lik dokümentar kayıtlarımız var.

arttıkça Dersim bölgesi kültürüne dönük derlemelerimiz ve kayıtlarımız oldu.

Bu tür çalışmalar arttıkça, günümüze kadar gelmiş bu birikimi insanlarla paylaşma zorunluluğu doğdu bu kez. Çevera Hazaru bunlardan biridir örneğin. Bu albümümüzdeki en önemli tezlerden birisi şudur; Dersim bölgesi Alevilik ile özdeşleşmiş bir coğrafyadır. Türkiye’nin yüzde 99’u Müslümandır ifadesi ne kadar meşru bir ifade ise, Dersim’in yüzde

Yazmaya başladığı-mız andan itibaren unut-maya başladık. Sözün çok güçlü ve çok sahici bir hafızası var. "Bizim yazımız yok, perişanız, hiç bir işe de yaramayız" gibi önyargılardan kur-tulmamız gerekiyor.

Metin Kahraman

29

Page 30: HaberPodium- 25

30

Egemen olan resmi ortodoks inançlar hep tarihi kendileri ile birlikte var etmişler. Çünkü yazı gibi bir güce dayanıyorlar. Ancak burada sözlü kültürün çok büyük bir avantaj olduğunu söylemeliyim. Çünkü yazmaya başladığımız andan itibaren unutmaya başladık. Sözün çok güçlü ve çok sahici bir hafızası var. "Bizim yazımız yok, perişanız, hiç bir işe de yaramayız" gibi önyargılardan kurtulmamız gerekiyor bence. Burada söz üzerinden aktarılmış bilgi bütününü sunduk biz. Bu sunduklarımız hakikate çok daha yakındı, çünkü bu bir toplumun hafızası idi söz konusu olan. Bu hafızayı aktarıcıdan duyuyoruz, herhangi bir kitaptan değil. Bu hafıza yalana, dolana, talana, üçkağıda müsaade etmiyor. Birbirini tamamlayan bir yönü de var hem. Herhangi bir

Albümde sekiz ağıt yer alacak. Bunun altısı geleneksel ağıt, ikisi de bizim bestemiz. İnsanlar bin yıllar boyunca tarihsel hafızayı kuşaktan kuşağa sözle aktarmışlar. Ağıtlar da bunun en temel aracı. Bu çalışma birikimimizi daha da arttırdı. Çalışmalarımızı belli kategoriler çervecevesinde yayınlama hedefimizi sürdürüyoruz.

Ne tür kategoriler bunlar?

K.K.: Daha önceki albümlerimizde duaları, gülbenkleri inançsal boyutu ile sunduk. Aşiret kavgalarında, devletle çatışmalarda, savaşlarda ölenlere yönelik yakılan ağıtlar bir başka çalışma kategorisi idi. Bundan sonra ki aşamada; düğün müzikleri, aşk müzikleri, masallar gibi kategorilerimiz olacak. Bunları kendi solo çalışmalarımızdan fırsat buldukça başlıklar haline yayınlayacağız. Bunu 15 sene önce önümüze koymuştuk. O çerçevede çalışma yürütüyoruz şu an.

Kültürel ve inançsal boyutu ile daha çok sözlü geleneği aktarıyorsunuz dinleyicilerinize. Yazılı eserlere de yöneldiniz mi hiç?

M.K.: Aslında bütün inançların tarihleri yöntem olarak bir şeklide yazılı bir şekle bürünüp, yazılı belgeler üzerinden yükselmiş.

Bunları imkansızlıklardan dolayı şu ana kadar yayınlayamadık ancak yayınlayacağız şimdi. Bu çalışmada Şahmaran’ı dokümentar kaynak olarak sunacağız.

Kaynak edinme konusunda nasıl bir yöntem izlediniz?

M.K.: Bu çalışmamızda bizzat yaşlılarla konuştuk. Her söylediğimiz mutlaka canlı bir kaynağa dayanıyor. Uzun ve yorucu zaman alan araştırmalar yaptık. Elimizde 3 bin saatlik kayıtlar var. Bundan yola çıkarak dinleyicilerimize Şahmaran’ı kaynağından direk aktaracağız. Biz nasıl muhattap olmuşsak, dinleyiciler de o şeklide muhattap olacaklar kaynakla. Bu şeklide daha iyi anlatabileceğimizi düşünüyoruz.

Şu sıra Ağıtlar isimli bir albüm üzerinde de çalışıyorsunuz. Bu çalışmanızdan bahsedebilir misiniz?

K.K.: Bu albüm üzerinde 4-5 senedir çalışıyoruz ve bitme aşamasında. Muhtemelen birkac aya yayınlarız. Albümde Osmanlı - Rus Savaşı, 1. Dünya Savaşı, Çanakkale Savaşı, Ermeni Soykırımı, Koçgiri ve Dersim 38 olayı, 1950 Kore Savaşı ve 74 Kıbrıs Harekatı’nda ölen insanlarla ilgili ağıtlar yer alıyor.

Daha önceki albümlerimizde duaları, gülbenkleri inançsal boyutu ile sunduk. Aşiret kavgalarında, devletle çatışmalarda, savaşlarda ölenlere yönelik yakılan ağıtlar bir başka çalışma kategorisi idi. Bundan sonra ki aşamada; düğün müzikleri, aşk müzikleri, masallar gibi kategorilerimiz olacak.

facebook/haber.podium

Kemal Kahraman

Page 31: HaberPodium- 25

Araştırmalarınızı kitaplaştırmak gibi bir düşünceniz var mı?

M.K.: Sadece CD ile aktarılacak şeyler değil bunlar. Kitaba da dönüştürmek istiyoruz bu çalışmaları. Aleviliği hem teolojik olarak, hem ibadet takvimi olarak hem de ritüel olarak sunmak istiyoruz. Bu çalışmayı yaparken de ne bir kelime ekleyeceğiz anlatılanlara ne de bir kelime çıkaracağız. Bizim işimiz var olanı tespit etmek ve olduğu gibi aktarmak.

Son olarak müzikle uğraşanlara neler söylemek isterseniz?

K.K.: Halk müziği ile ilgilenenler direk kaynağa, yani ozanlara ya da dengbejlere erişmeli onlardan destek istemelidirler. Böylelikle daha sağlıklı bir çalışma ortaya çıkacaktır.

özellikle Maraş, Elbistan, Dersim, Sivas gibi, iç Torostlar olarak bilinen bölgede yaşayan Zaza, Kırmanç, Türkmen... farketmez, Alevi kesiminin dedesinden, pirinden, anne babasından duyulan yalan yanlış da olsa mutlaka yazıya geçirilmeli. Kendi kültürümüzü ve kimliğimizi kayıt altına aldığımız bu tarihi anlatmalıyız. Yaşlı kuşaklarla birlikte bir âlem ölüyor. Bizim bir an evvel yaşlılarımıza gitmemiz ve kaydedebildiğimiz kadarını kaydetmemiz gerekiyor. Kollektif bir çalışma olmalı bu.

yerde duyduğum bir cümleyi başka bir yerde duyduğumda bazı şeyler puzzle gibi birbirini tamamlıyor o zaman. Bu şeklide bir resmi tamamlıyorsunuz. Örneğin biz Şahmaran masalıyla uğraşırken, bu masalın sözlü gelenekle anlatılan versiyonlarının çok daha derin bir hafıza taşıyıcısı olduğunu gördük.

Bu çalışmaları geniş bir coğrafyada bir başınıza nasıl yapacaksınız?

M.K.: Bir başımıza yapamayız evet ama yapılması gereken şudur;

Alevi kesiminin dedesinden, pirinden, anne babasından duyulan yalan yanlış da olsa mutlaka yazıya geçirilmeli. Kendi kültürümüzü ve kimliğimizi kayıt altına aldığımız bu tarihi anlatmalıyız.

Kemal Kahraman

Gülbenk: Alevilik inancına göre yapılan duaDengbej: Kürtçe’de söz aşıkları için kullanılan tabirÇevere Hazaru: Binler Kapısı

31

Page 32: HaberPodium- 25

32

Güncel

İnsanlar doğuştan belli donanımlar ile doğarlarken, varolan potansiyelleri

kullanılabilir, geliştirilebilir ya da tam tersine kullanılamaz ve geriler. Toplumumuzda çok kullanılan "Her şeyin başı eğitim" cümlesi ile vugulanmak istenen, "eğitim olmadan olmaz" inancıdır ve eğitime verilen önemdir.

Çocukların eğitimsel gelişimi ilk olarak ailede başlar. Aileden alınan bu temel eğitim okulda devam eder. İlk eğitim ortamı olan ailede iyi bir eğitim; anne ve babaların çocuklarını tanımaları, dinlemeleri, rehberlik yapmaları ve sağlıklı bir iletişimle mümkün olabilir.

Ebeveynlerin en büyük istek ve idealleri; değer yargılarına bağlı, kendine güvenen, düşünen, başarılı çocuklar yetiştirmektir. Mutlu ve sağlıklı bir iletişimin hakim olduğu ailede bu hedeflere ulaşmak mümkündür.

Bir anne ve babanın çocuğunun bakımı, korunması, beslenmesine önem verdiği kadar, çocuklarına sevgi göstermesi, zaman vermesi ve onunla ilgilenmesi de bir o kadar önemlidir.

Eğitimcilerin sürekli önemini savundukları ilk 0-6 yaş döneminde çocuklar daha çok taklit yolu ile öğrenirler. Aile ortamında çocuk yaparak ve yaşayarak öğrenir. Böylece çocuğun duygusal, sosyal,

Çocuk Ne Yaşarsa Onu Öğrenir

Eğer bir çocuk sürekli eleştirilmişse,

Kınama ve ayıplamayı öğrenir.

Eğer bir çocuk kin ortamında büyümüşse,

Kavga etmeyi öğrenir.

Eğer bir çocuk alay edilip aşağılanmışsa,

Sıkılıp utanmayı öğrenir.

Eğer bir çocuk sürekli utanç duygusuyla eğitilmişse,

Kendini suçlamayı öğrenir.

Eğer bir çocuk hoşgörüyle yetiştirilmişse,

Sabırlı olmayı öğrenir.

Eğer bir çocuk desteklenip yüreklendirilmişse,

Kendine güven duymayı öğrenir.

Eğer bir çocuk övülmüş ve beğenilmişse,

Takdir etmeyi öğrenir.

Eğer bir çocuk hakkına saygı gösterilerek büyütülmüşse,

Adil olmayı öğrenir.

Eğer bir çocuk güven ortamı içinde yetişmişse,

İnançlı olmayı öğrenir.

Eğer bir çocuk kabul ve onay görmüşse,

Kendini sevmeyi öğrenir.

Eğer bir çocuk aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse,

Bu dünyada mutlu olmayı öğrenir.

Dorothy Law Nolte 1975,

Children Learn What They Live

zeka ve dil gelişiminin temelleri ailede atılmış olur.

3- 6 yaş döneminde kızlar annelerini, erkekler de babalarını taklit ederek, cinsel kimliklerini ayırt ederler. Birçok anne ve baba çocuklarına bol bol anlatarak, öğütler vererek birşeyler öğretmeye çalışırlar. Aslında anne ve babanın onlara davranışlarıyla örnek olmaları çok daha etkileyici ve kalıcı olacaktır. Ayrıca 0-6 yaş döneminde çocuklar zeka gelişimlerinin %70' ini tamamlarlar.

Bu da, evde eğitici araç gereçlerle hazırlanmış bir ortamın çocuğa sunulması açısından faydalıdır. Çocukların odalarına televizyon köşesi yapmak yerine, kitap köşesi oluşturulup eğitici kartlı oyunlar, yap-bozlar koyarsak onların sağlıklı gelişimi için gerekli ortamı hazırlamış oluruz.

Ailede eğitimde diğer bir konu ise çocukların hata yapmalarına izin verme özgürlüğüdür. Hata yapmadan doğruyu öğrenmek yalnızca çocuklar için değil, yetişkinler için de geçerlidir. Dolayısıyla çocukları eleştirmeden koşulsuz sevgi ile onlara yaklaşarak onların meraklarını gidermek, araştırma ve deney yapmalarına izin vererek keşifler yapmalarını desteklemek, gereklidir.

Çocuklar, büyük bir merakla ve araştırmacı ruhuyla çevrelerini keşfe çıkmış küçük araştırmacılardır. Anne ve babalara düşen görev ise onları izlemek ve yanlarında bulunmaktır.

Herşeyin başı eğitim

Dr. Meral ACARGelişim psikoloğu ve [email protected]

Page 33: HaberPodium- 25

Güncel

Buna rağmen Thomas Jordan’ın aldığı kararı savunan ekonomist ve siyasiler de var. Merkez Bankası’nın özerkliğini hissettirerek piyasalar-da tekrar serbest döviz politikası uygulayan Jordan, ABD doları karşısında sürekli değer kaybeden euroya karşı bir nevi kendi gücünü göstermiş oldu.

2015’in ilk üç aylık döneminde İsviçre frankı karşısında; euro yüz-de 13, Kanada doları yüzde 10,7, sterlin yüzde 6,9, yen ise yüzde 2,3 oranında değer kaybetti.

Frank için bu çalkantılı dönemde serbest dalgalanmaya bırakılması-nın ekonomi politikaları açısından en isabetli metot olduğu ifade ediliyor.

Öte yandan altın stokları değişme-yen Merkez Bankası’nın, piyasalar-daki fiyat değişiminden ötürü altın alanında da 1 milyar franklık bir değer kaybı yaşadığı ifade ediliyor.

Ocak ayında sürpriz bir kararla İsviçre frankının euro karşısındaki alt limitini serbest bırakan İsviçre Merkez Bankası’nın, 2015 yılının ilk döneminde kur değişiminden do-layı 29, 3 milyar frank zarar ettiği açıklandı. Açıklanan zarar miktarını fazla bulan ekonomistler, bu zararın beklenen bir durum olduğunu ifade ediyorlar.

Merkez Bankası Başkanı Thomas Jordan’ın 15 Ocak tarihinden almış olduğu limit kararı, o günden bu yana piyasaların bir numaralı gün-demi olarak yerini koruyor. Alınan karar doğrultusunda İsviçre frankı euro karşısında yüzde 15 seviyele-rinde değer kazanmıştı.

Frankın halen dünya piyasalarında çekiciliğini koruması ve güvenli bir liman olarak rağbet görmesi, Merkez Bankası’nın eksi faiz uygu-lamasını da destekliyor. Özellikle iş dünyasında ihracat ağırlıklı çalışan firmalar, küçük ve orta büyüklükte-ki girişimciler mevcut şartlardan en çok etkilenen kesimler.

Page 34: HaberPodium- 25

34

Güncel

İsviçre’de iş gücü piyasasında var olan eksiklik-ler şimdiye kadar ya kadınlar ya da yaşlılarla kapatılmak isteniyordu. Ancak başka bir yerde

hazır bir potansiyel daha bulunuyor; göçmenler…

Açıklanan son istatistiki verilere göre, İsviçre’de 50 bin civarında yüksek eğitimli ve vasıflı göçmen yaşıyor. İsviçre’de yaşayan bu vasıflı göçmenlerin neredeyse yok sayılan büyük bir iş gücü potansi-yelini temsil ettiği ifade ediliyor.

İsviçre yardım kuruluşu HEKS’in talebi doğrultusunda, BSS Enstitüsü tarafından hazırlanan bir araştırma raporu, iş piyasasında yer alabilecek bu vasıflı insanların büyük ölçüde yok sayıldığını açıkca ortaya koyuyor. Söz konusu araştırmada, vasıflı çalışana acil ihtiyacı olan şirketlerin çeşitli engellerle karşı karısıya kaldıkları da vurgulanıyor. Rapor sonucunda, Federal Hükümet’e üçüncü ülkelerden gelen göçmenlerin ise alımlarının kolaylaştırılması çağrısında bulunuluyor.

Söz konusu raporda yer alan vurgular Basel SP Senato üyesi Anita Fetz tarafından da dillendirilip

destekleniyor. Fetz, Almanya örneğini vererek, iş gücü eksikliğinin farklı yöntemlerle etkisizleştiril-mesi gerektiğini söylüyor.

Almanya’daki uygulama

Almanya’da konu ile ilgili olarak şu an iki veri tabanı oluşturulmuş durumda. Bu veri tabanla-rında, göçmenlerin eğitim dereceleri ve mesleki yeterlilikleri Alman eğitim derecesi ve nitelikleri ile kıyaslanabiliyor. (www.anabin.kmk.org ve www.bq-portal.de)

Anabin Veri Tabanı Almanya’da 10 yılı aşkın bir süredir yürürlükte iken, bünyesinde; 180 ülkeden 25 bin’den fazla Enstitüyü, 22 bin Yüksek okulu-nu ve 6 bin meslek eğitim okulunu bulunduruyor.

HEKS: Anabin Veri Tabanı uygulması İsviçre’de de kullanılabilir.

HEKS, Anabin Veri Tabanı uygulması eğitim se-viyelerine göre uyarlandıktan sonra İsviçre’de de kullanılabilir hale getirilmesini talep ediyor.

Senato üyesi Anita Fetz, HEKS’in veri tabanı oluşturulması fikrinin dikkate alınması gerektiği-ni söylerken, bu uygulamanın şirketlerin iş gücü eksikliğinin giderilmesinde önemli bir avantaj sağlacağını ifade edip, iş dünyasında eşit fırsatlar oluşturulmasına katkı sunacağını dile getiriyor.

HEKS Başkanı Ueli Locher ise: "Birşey yapılmazsa eğer, İsviçreli şirketlerin uygun personel bulmadaki sıkıntıları devam edecektir. Üçüncü ülkelerden İsviçre’ye gelen yüksek eğitimliler bugün çoğunlukta ya işsizler ya da kendi niteliklerinin çok altında olan işler yapıyorlar."diyor.

In der Schweiz leben rund 50'000 hochqualifizierte Migrantinnen und Migranten aus Drittstaaten, die laut einer Studie kaum beachtet werden. Das Hilfswerk der Evangelischen Kirchen Schweiz fordert den Bundesrat nun auf, die Rekrutierung von Migrantinnen und Migranten aus Drittstaaten zu erleichtern.

Page 35: HaberPodium- 25

Tel: 076 284 62 [email protected]

[email protected]

Gelin

çan

tanızı birlikte tasarlayalım

!

Farklı büyüklüklerde ve farklı renklerde

kişiye özel yaratıcı çanta tasarımları

İsviçre Alevi Birlikleri Federasyonu 26 Nisan Pazar günü, Kanton Aargau'ya bağlı Mägenwilen'de 9. olağan kongresini gerçekleştirdi.

Federasyon’a bağlı 9 dernekten 96 delegenin hazır bulunduğu kongrenin açılış konuşması İABF Başkanı Duran Mor tarafından yapıldı. Konuşmasında birilik ve beraberlik vurgusu yapan Duran Mor, yapılacak olan çalışmalarla kurumlaşmaların daha da güçlendirilme-si gerektiğini aktardı. Duran Mor’un konuşmasının ardından, eski yönetim kurulunun iki yıllık çalışma raporu okundu ve kabul edildi. Kongreye SP Kanton Basel Milletvekili Mustafa Atıcı da katıldı. Atıcı yap-tığı kısa konuşmasında: "Burada kalıcıyız artık. Kalıcı olduğumuz için de sorunlarımızın tespitini yapıp ciddi şekilde tartışmalıyız. Gelecek nesillere ciddi bir miras bırakmamız adına enerjimizi doğru yerde kullanmamız gerekiyor" dedi.

Kongrede, geç saatlere kadar süren tartışmaların ardın-dan 2 yıllık görev alacak olan yeni yönetim kurulunun seçimine geçildi. İsviçre Alevi Birlikleri Federasyonu Yönetim Kurulu’na seçilen yeni isimler şöyle oldu;

Yönetim Kurulu: Esmender Çöceli, Seyit Erdoğan, Cem Bitnel, Aziz Solmaz, Savaş Aslan, Veli Kesler, Mahir Al-tıner, Ali Karapolat, Tülün Yanardöner, Binali Sağlam, Kenan Küçük, Metin Sırımsı, Mehmet Ali Çelik

Denetleme Kurulu: Mustafa Bekçi, Erkan Çınak, Ali Bitnel

Disiplin Kurulu: Serpil Şahin, Halis Ateş, Şengül Sağ-lam, Ceren Şahin

Haber: Demo Temirci

Page 36: HaberPodium- 25

36

Röportaj

Kadınlar için bilgilendirme kursları

Zürich şehrinin yaşantısına etkin bir şeklide katılmak, kültürel, sosyal, tarihi ve

hukuki konular hakkında bilgilenip yeni ilişkiler kurmak ister misiniz?

Zürich’te ikamet ediyorsanız ve bu sorulara vereceğiniz cevap evet ise, size Zürich’te Yaşantı isimli kursa katılmanızı tavsiye ederiz.

Zürich’te Yaşantı isimli kurs kadınlara yönelik bilgilendirmeler sunan bir çalışma. Zürich şehri bünyesinde

sunulan bu hizmetin amacı, İsviçre’ye yeni gelen ve dil sorunu yaşayan kadınları sosyal yaşama dahil etmek. Burada Türkçe dahil olmak üzere, 10 ayrı dilde bilgilendirme kursları sunuluyor.

Kursla ilgili olarak, Feride Altıntren ile görüştük. Feride Altıntren Zürich'te Yaşantı kursunun Türkçe sorumlu-su. Sosyal pedagog olan Altıntren 10 yılı aşkın bir süredir entegrasyon çalışmalarında yer alıyor.

Feride Altıntren

Page 37: HaberPodium- 25

ancak tahmin yürütebiliyoruz. 3 ay boyunca haftada bir kez gerçekle-şen bu kurslar herhalde kimisinin gözünü korkutuyor.

Bu durumu neye bağlıyorsunuz?

Bazı bayanlar burada ciddi bir kültür şoku da yaşıyorlar. Kendi ülkelerinde rahat ve kendinden emin bir hayat yaşayabiliyorken burada evden çıkmaya çekinebili-

yorlar. Kendilerini sınırlayan duvarları yıkmak uzun zaman alıyor. Bu aşamada kursumuz o kadar işe yarıyor ki...Hem yaşanılan yalnızlığa hem de yanlış bilgilenmelere karşı ilaç gibi geliyor. Tabii ki bazen sağlık sorunları veya ağır çalışma temposu haklı olarak mazeret olabiliyor. Biz yine de bir şekilde çözüm bulmaya çalışıyoruz.

Kurslarınız daha çok kadınlara hitap ediyor. Erkekler için herhangi bir kurs düşündünüz mü?

"Zürich’te Yaşantı" kadın-lara yönelik bir kurstur. Bunun nedeni de ‚anneliğin’ önemi... Annenin bilgisizliği çocuğunun hayatını olumsuz etkiliyor. Yani anne ne kadar bilgiye sahipse çocuğuna o derecede destek olup onu yönlendirebilir.

Erkekler ise genelde tam mesai çalışıyorlar. Çalışma ortamında bilgi alışveriş imkanları daha iyi oluyor. Bu sebeple öncelik haklı olarak kadınların. Bununla birlikte akşamları sunulan ve ilgi çekici konuları işleyen toplan-tılarımıza herkes katılabilir tabii.

Kursunuza katılım şartları nelerdir?

Kurslarımıza katılım için hiçbir şartımız yok. Ayrıca bayanlarımız çocuklarını da

yanlarında getirebilirler. Burada kreşimiz de var.

Son olarak kurs ücretlerini soralım size.

3 ay süren kurs ücretimiz 60 Frank, kreş ücretimiz ise 30 Frank. Ancak Zürich şehrinin dışından kurs-larımıza katılanların ücreti daha yüksek.

Zürich'te Yaşantı kursundan bahsedebilir misiniz?

Kursun amacı İsviçre’ye, özellikle Zürich’e yerleşen göçmen bayanlara ulaşmak. Dil yetersizliği, gerekli bilgi-leri edinmek için önemli bir engel olabiliyor. Bu nedenle "Zürich’ te Yaşantı" kursu 10 çeşit dilde sunuluyor. Kurs aynı zamanda Zürich’te oturan ve şehrin yaşantısına etkin bir şekilde katılmak isteyen kadınlara da yönelik. Burada; kültürel, sosyal ve hukuki konuların yanında, günlük hayat ve toplum-sal konulara dair sorulara cevaplar arıyoruz. Kursumuz başka kadınlarla buluşmak, yeni arkadaşlıklar kurmak için olanaklar da sunuyor.

Kurslarınızın içeriği nasıl?

13 dersten oluşan 3 aylık kurslarımız var. İsviçre’nin eğitim ve sağlık sistemin-den, tarihi ve siyasi yapısına kadar farklı farklı konuları işliyoruz. Bunu sadece kurs yerimizde değil ilgili makam-lara yaptığımız ziyaretlerde ve eğitim gezilerinde de ya-pıyoruz. Mesela şehir meclisi toplantısı programımızın çok ilgi gören bir bölümü!

Ne kadar zamandır var bu kurslar?

Zürich şehri bu kursları 1993 yılından beri sunuyor. Kur-sun içeriği bayanların ihtiyaçlarına göre sürekli geliştirildi ve bugünkü kapsamlı haline ulaştı.

Kurslarınıza ilgi ne durumda?

Japon bayanları sabırsızlıkla kurs için yer beklerken Türkçe dilindeki kursumuzu nadir oluşturabili-yoruz. Kursa katılımın neden bu kadar düşük olduğu konusunda

Zürich’te Yaşantı kursuna başvurmak isteyenler aşağıdaki iletişim bilgilerden faydalanabilirler;Integrationsförderung der Stadt Zürich Stadthaus (4. kat)

Stadthausquai 17Postfach 8001 Zürich Tel: 044 412 37 37 integrationsfoerderung @zuerich.ch www.stadt-zuerich.ch/integration

37

Page 38: HaberPodium- 25

38

Güncel

Für die Gesellschaft ist die Lan-deswährung, in der sie sich auf-hält, massgebend. Spätestens im

Urlaub wird festgestellt, dass der Wert und damit der Preis einer anderen Währung nicht immer gleichbleibend ist. Die Gründe für diese Unterschiede zu verstehen, ist aber nicht trivial. Be-griffe wie schwache Wirtschaft, hohe Schulden, Währungskrieg, Deflation, Inflation etc. werden häufig in diesem Zusammenhang verwendet. Diesen Bezeichnungen jedoch einen Sinn zu geben und richtig einzuordnen, ist komplex. So können Fragen entstehen, wie: „Welchen Zusammenhang hat die Währung mit der Wirtschaftsentwic-klung? Wer bestimmt den Wert der Währung eines Landes?“ Diese und weitere Fragen werden in den folgen-den Artikeln beantwortet. Einen be-sonderen Fokus muss hier jedoch auf die Aktivität der grossen Notenbanken gelegt werden, die im letzten Jahrzehnt massgeblich die Währungsentwicklun-gen geprägt haben.

Lassen Sie uns dazu jedoch zuerst einen kleinen Exkurs in den Sommer 2007 machen. Zu diesem Zeitpunkt platzte in den Vereinigten Staaten von Amerika die Immobilienblase. Der Grund für diese Krise und deren de-taillierten Auswirkungen, werde ich in zukünftigen Artikeln aufnehmen. Der wirtschaftliche Abschwung geschah erstmals in den USA und entwickelte sich anschliessend zu einer Angelegen-heit, welche die ganze Welt beeinflus-ste und wurde somit zu einer Weltwirt-schaftskrise. Dies zeichnete sich mit stagnierenden und schrumpfenden Wachstumszahlen, hoher Arbeitslosig-keit und Wertvernichtungen auf den Finanzmärkten, aus. Damit sich die Krise nicht noch schlimmer ausweitete

USD in den darauffolgenden Jahren. Der Wert des USD hat in der Tendenz von 2007 bis 2011 abgenommen, um fast 20% gegenüber den wichtig-sten Handelswährungen. Durch den Aufschwung der US-Wirtschaft und der lockernden Geldpolitik in Europa und Japan wurde dieser Trend in den letzten Jahren wieder gestoppt.

Kommen wir zu Europa, der grösste Handelspartner der Schweiz. Es war nicht überraschend, dass nachdem sich die Wirtschafts- und Schuldenkrise in Europa ausweitete im 2011, auch die Schweiz direkt betroffen war. In Euro-pa kam zu der Wirtschaftskrise noch dazu, dass sich einzelne Länder in der

und ein ähnliches Mass annahm, wie in der Weltwirtschaftskrise um 1929, haben die Zentralbanken im Jahr 2007 und den darauf folgenden Jahren massiv auf die bedrohliche Situation reagiert. Sie haben in diesem Zusam-menhang die Zinsen gesenkt, Staatsan-leihen sowie angeschlagene Kreditpa-piere von den Banken aufgekauft und die Wirtschaft mit Liquidität überflu-tet. Dies wirkte sich stark auf die mo-netäre Basis bzw. der in der Wirtschaft eingepumpter Liquidität aus, wie hier am Beispiel der US-Zentralbank FED ersichtlich. Aufgrund des hohen USD-Angebots, das durch die FED si-chergestellt wurde, entwertete sich der

Ekonomi

Şener Arslan

Ekonomi ve Yatırım UzmanıWirtschafts und Anlagespezialist

[email protected]

Page 39: HaberPodium- 25

Zentralbank (EZB) einen erneuten Start mit massiver Liquiditätsschwem-me in Europa gestartet hatte. Dieser Umstand hätte die CH-Wirtschaft und Geldpolitik nochmals stärker von Europa und deren Krisen (Wirt-schaft-/Schuldenkrise, Griechenland) abhängig gemacht. Seither sind wir in einer Preisfindungsphase für den EUR / CHF. Die SNB hat negative Zinsen einführt, um für ausländische Investo-ren und Grossinvestoren den CHF et-was weniger attraktiv zu machen. Dies gelingt ihr mit mässigem Erfolg, weil die Grossinvestoren in CHF Bundeso-bligationen weiterhin und sogar noch stärker investieren, welche neuerdings bis zu 10 Jahre negativ rentieren. Ein Novum in der Geschichte der Finan-zmärkte.

Für die privaten Haushalte ist ein starker CHF willkommen, weil man dadurch günstiger im Ausland einkau-fen oder reisen kann. Aus Sicht der Gesamtwirtschaft ist dies jedoch ge-genteilig der Fall, da mit einem starken Franken unter anderem die Export-wirtschaft und die Tourismusbranche der Schweiz leiden.

Deswegen bleibt zu hoffen, dass der Euroraum nach sechs Krisenjahren endlich wieder belebt wird und damit den EUR gestärkt wird. Die ersten An-zeichen eines positiven Wachstums aus Deutschland, Spanien und Irland sind bereits sichtbar. Nun ist zu hoffen, dass die seit längerem angespannte Si-tuation in Griechenland, ohne weitere Kollateralschäden bewältigt werden kann.

Ich wünsche Ihnen einen kostengünsti-gen Sommerurlaub, dank des starken CHF.

denen Kollateralschäden werden in diesem und in den nächsten Artikeln näher erläutert.

Die globalen Finanzmärkte sind eng mit einander vernetzt. Die Investoren suchen immer neue Anlegemöglich-keiten, welche idealerweise ein tiefes Risiko und hohen Renditen abwerfen. Wenn in Europa und den USA eine Krise herrscht und die Anleger verun-sichert sind, werden sie folglich ihre Gelder in Ländern angelegt, in denen die Wirtschaft sicherer ist. Länder, mit kleinen Finanzmärkten, werden dann plötzlich mit Liquidität aus dem Ausland überschwemmt. Die Nachfra-ge nach diesen Märkten, wie wir es in Dänemark oder der Schweiz sehen, lassen die Währungen dieser Länder, stark aufwerten. Die Zentralbanken dieser Länder versuchen ihrerseits die eigene Währung gegenüber den Handelspartnern möglichst wieder zu schwächen. Dies scheitert jedoch häufig durch die geringe Grösse des Landes (gemessen an dem Bruttoin-landprodukt).

Am Beispiel der Schweiz ist gut ersichtlich, dass das Verhalten der unterschiedlichen Zentralbanken und Anleger dazu führte, dass sich der CHF gegenüber dem EUR massiv überbewertet hat. Der EUR/CHF sollte gemessen, an der Kaufkraftparität bei ca. 1.30 liegen. Dies war auch längere Zeit der Fall. In der Krise brach dieser Zustand jedoch ein, da der CHF im Vergleich zum EUR als sicheren Hafen gegolten hat. Um die eigene Export-wirtschaft nicht zu stark zu beinträch-tigen, wurde der CHF durch die SNB auf das künstliche Niveau von 1.20 gehalten. Die Untergrenze von 1.20 musste anfangs 2015 jedoch aufge-hoben werden, weil die Europäische

Gemeinschaftswährung, mit weniger Erfolg, an den Maastrichter Regeln von 1992 gehalten haben. Insbesonde-re die Länder Portugal, Irland, Italien, Griechenland und Spanien, welche ge-meinsam als die PIIGS bekannt wur-den, hatten strukturelle Defizite im Land. Sie waren überschuldet, hatten gleichzeitig mit einer schrumpfenden Wirtschaft zu kämpfen. Entscheidende Reformen für einen Wachstum wurden nicht eingeführt. Dies führte dazu, dass die Zinsen für neue Verschul-dungen/ Kredite dementsprechend anstiegen. In der Hochphase der Krise im Jahr 2012 bezahlte beispielsweise Spanien 7% Zinsen für ihre 10 Jähri-gen Staatsanleihen. Zum damaligen Zeitpunkt berichteten die Medien über einen potentiellen Zusammenbruch des EUR als gemeinsame Währung. Vor allem Mario Draghi war es, der mit einer ultralockeren Geldpolitik und hoffnungsvollen Versprechen, die Märkte massiv beruhigte. Aus die-sem Grund ist es heute möglich, dass sich Spanien mit 1.5% verschuldet. Die Absicht hinter dieser expansi-ven Geldpolitik, ist es einerseits den schwächeren Ländern dabei zu helfen neue Investitionen kostengünstiger zu tätigen und andererseits mehr Zeit für Reformen zu gewinnen. Zudem sollte die Geldschwemme den EUR sch-wächen und Länder mit einer starken Exportwirtschaft, wie Deutschland, unterstützen. Die Schwächung der Währung gelang in diesem Fall, im Vergleich um US FED, auch der europäischen Notenbank. Vor zwei Wochen meldete Spanien für das Jahr 2015 eine Wachstumsprognose von 2.9%, während dem es im Jahr 2013 um 2.5% schrumpfte. Das Eingreifen der Zentralbanken hat jedoch nicht nur positive Auswirkungen. Dieses übermässige Eingreifen lässt unab-dingbar neue Blasen in den Finanzmä-rkten und Realwirtschaft entstehen. Für Unternehmen steht billiges Geld zur Verfügung, allerdings kann über die Erträge und Renditemöglichkeiten der Investitionsprojekte nur spekuliert werden. Die Zentralbanken blähen ihre Bilanzen aus, aber wie kann der Ausstieg aus dieser Schuldenfinan-zierung durch öffentliche Instanzen eingeleitet werden? Die dabei entstan-

39

Page 40: HaberPodium- 25

40

Röportaj

1980 yılından bu yana İsviçre’nin Aarau Kantonu’nda yaşayan Halit Altuncevahir çevresinde yaptığı resimler ve sosyal aktivitelerle tanınan bir isim. Resim yapmanın dışında fotoğrafçılık ve şiire ilgi duyan Halit Altuncevahir çocuk hikayeleri de kaleme alıyor.

Resim konusunda oldukça yetenekli olan Halit Altuncevahir, tuallerine genellikle doğayı ve insan yaşamını taşıyor. Resimlerine tüm detayları yansıtmaya özen gösteren sanatçı, resim yapmada serbest bir çalışma şekline sahip olduğunu belirtip, kendini bazen iki çizgi ile de ifade ettiğini söylüyor.

Halit Altuncevahir ile resim çalışmaları üzerine konuştuk.

Page 41: HaberPodium- 25

Resime olan ilginiz nasıl oluştu?

Ortaokul ve lise yıllarında ciddi resimler yapıyordum. Lisede resim öğretmenim yaptığım resimleri çok beğeniyordu. Benim kafamda lise sonrası hukuk okumak vardı. Resim öğretmenim birgün bana: "Oğlum, sen hukuk falan düşünme. Resim yapmada çok yeteneklisin, lise sonrası mutlaka güzel sanatlara git, iyi bir ressam olursun" demişti. Ama onun dediği şeklide olmadı. The Beatles grubunun ünlü solisti John Lenon: "Yaşam, biz geleceğe

dair başka planlar yaparken başımıza gelenlerdir. Yaşam varsa umut da vardır" demişti. Resime profesyonel olarak yönelemeyişim bana hep bu sözü hatırlatır.

Ne kadar zamandır resim yapıyorsunuz?

Geçmişte yaptığım çalışmaları amatör ya da karalama olarak gördüğümü söylemeliyim. Aradan geçen kırk küsür yıldan sonra, ciddi anlamda yeniden resim yapmaya 2003 yılında başladım.

Resim ve çizim konularından eğitim aldınız mı?

Resim konusunda detaylı bir eğitim almadım. Ama bu konuda çok kitap okudum, araştırma yaptım diyebilirim. İsviçre’de uzun yıllardır ressam arkadaşlarımla birlikte düzenli olarak çalışmaktayız. Sanırım, geçmişte kalan bilgi eksikliğimi ve teknik açığımı fazlasıyla kapattım.

birkaç karma resim sergim oldu. Bunların dışında, Zürich ve Aarau kantonlarının çeşitli bölgelerde bireysel resim sergileri açtım.

Resimlerinizde ön plana çıkan konu ağırılık olarak Doğa. Bunun sebebi nedir?

Ben insanı, doğayı ve doğada bulunan her şeyi seviyorum. Nazım Hikmet bir şiirinde, o zamanlar daha resim yapmakta yeni olan Abidin Dino’ya "Sen mutluluğun resmini yapabilir misin?" diye sorar. Ben mutluğun olmasa da kendimi mutlu edecek resimler yapmaya çalışıyorum. Bu bazen bir insan, bazen bir tek lale, bir kırmızı karanfil, gece gündüz hiç durmadan yol alan bir ırmak, doruklarına kar yüklemiş bir dağ, bazen de yüz yıl öncesinden kalmış, ama hep inadına ayakta kalmak için direnmiş eski bir bina olabilir.

Resimlerinizi çizerken ilhamınızı nelerden alıyorsunuz?

Önümüzdeki günlerde bir sergi açmayı planlıyorum. Sergi açmam için, İsviçre içinden ve yurtdışından birçok teklif geliyor. Bu çalışmalar zaman istediği gibi maddi bir yük de getiriyor tabii. Altından kalkmak kolay olmadığı için bu tür projelere katılmayı çok istediğim halde ertelemek ya da katılamamak zorunda kalıyorum.

Resim sanatına yönelmek isteyenlere mesajınız ne olur?

Korkmayın derim onlara, durmadan bir şeyler karalayın derim. Gelin birlikte birşeyler üretelim. Bunun zemini nasıl, nerede ne şekilde olur bilmiyorum ama amacım yetenekli ressamları bulup toplumun önüne çıkaracak bir çalışma yapmak. Benim için resim yapmak bir tutku. Bu tutkuyu birileriyle paylaşmak bana daha büyük bir haz verir.

Bir ilhamdan söz etmekten ziyade, o an gördüğünüz bir objeye ve resim yapma arzusuna bağlı bir durumdur bu. Bazen yolda ya da ormanda yürürken bir çiçek, bir ağaç, zirvesine çıktığınız bir dağ, bir nehir kenarında dolaşırken, bir şehri gezerken gördüğünüz eski bir bina sizi rahat bırakmaz, ilginizi çeker. Sizi resim yapmaya zorlar. Bunu adı ilham mıdır gerçekten bilmiyorum. Adı her neyse güzel, karşı konulmaz sihirli bir etkisi olduğunu söyleyebilirim.

Yeni projeleriniz olacak mı?

Ne tür boyalar kullanıyorsunuz?

Ben lisedeyken yağlı ve suluboya çalışırdım. Şimdi ise Suluboya ve Akrilik çalışıyorum.

Şu ana kadar kaç resim çalışmanız oldu?

Tam sayısını bilmiyorum ama kaba-ca 250’nin üzerinde diyebilirim.

Resimlerinizi sergileme imkanınız oldu mu hiç?

İsviçre’nin çeşitli bölgelerinde, değişik ressam ve gruplarla

41

Page 42: HaberPodium- 25

42

Güne 1 bardak suyla başlayın

Güne bir bardak ılık su ile başlamak sindirim sisteminizi uyaracağı için kilo verme sürecinde daha başarılı olmanızı sağlayacaktır. Ancak ılık suyun yağları yakması gibi bir etki söz konusu değildir. Sadece metabolizmanızı yeni güne uyandırmanın en sağlıklı yoludur.

Düzenli kahvaltı alışkanlığı ile bir adım önde olun

Kahvaltı öğününün atlanması, metabolizma hızının yavaşlamasının ve kilo artışının temel sebeplerinden biridir. Gece boyu aç kalan vücudunuzu kahvaltı yaparak ödüllendirmeli ve metabolizmanızın çalışması için en önemli adımı atmalısınız.

Böylece metabolizma hızınızı arttırmanızın yanı sıra hem iş ve okul yaşamında başarınızı arttıracak hem de motivasyonunuzun sürekli olmasını sağlayacaksınız. Yeterli zaman bulamamaktan şikayet ediyor ve pratik önerilere ihtiyaç duyuyorsanız; peynirli bir sandviç, süt müsli ikilisi, tam tahıllı grisini, yoğurt ve meyve ile hazırlayacağınız kahvaltılar kurtarıcınız olabilir.

Soğuk kış günlerinde bazal metabolizma hızının düşmesi ve yeterli fiziksel aktivite yapılamaması fazla kiloları da beraberinde getirir. Bahar tüm renkleri ve enerjisiyle

geldiğinde ise yaza formda girmenin telaşı başlar. Ancak yaza girerken kısa sürede kilo vermek ve daha ince görünebilmek için uygulanan yanlış diyetler verilen kiloların kısa sürede geri alınmasına ve beden sağlığınızın olumsuz etkilenmesine neden olabilir. Yazı ideal kilonuzla karşılamanızın yolu ise bir diyetisyen yardımı almaktan geçiyor.

Peki fazla kilolara meydan okumak ve yavaşlayan metabolizmayı hızlandırmak için neler yapılabilir?

Berna Çoban

[email protected]

Sağlık

Page 43: HaberPodium- 25

43

Güncel

43

işleve sahip olan vitamin ve minerallerin doğal yollarla tüketimini arttırmak önemlidir. İhtiyacınızı karşılamak için sofranızda bütün besin gruplarına yer açmanız gerekir. Süt ürünlerine, az yağlı etlere, tam tahıl ürünlerine ve en az 5 porsiyon olacak şekilde sebze ve meyvelere sofranızda yer vermelisiniz.

İçecek seçiminde daha dikkatli olun

İçeceklerinizi doğru seçmek, vücudunuza gereksiz kalori yüklemesi yapmanıza engel olacaktır. Şekerli ve karbondioksitli içecekler, hazır meyve suları, enerji

içecekleri gün içerisinde aldığınız kaloriyi arttırıp size farketmeden kilo aldıran besinler aslında. İçecek seçimlerinizi ayran, bitki çayları, küçük porsiyonlarda taze sıkılmış meyve suyu, şekersiz limonatadan yana kullanmanız sağlıklı kalmanızı ve kilo yönetiminde daha başarılı olmanızı sağlar.

Öğünlerin glisemik indeksini azaltın

Yüksek glisemik indeksli besinler kan şekerini hızlı yükseltir ve hızlı düşürürler. Kan şekeri düşmesi, açlık hissinin artmasına ,tatlı krizlerine ve sonrasında insülin dengesinin bozulmasıyla abdominal (göbek çevresinden) yağlanmaya sebep olur.

Besin seçimlerinizde basit şekerler yerine kompleks karbonhidratlara yer vermeniz (kepekli pirinç,

vaktiniz olmadığını düşünüyorsanız günlük hayatınızda kısa mesafelerde araç kullanmayabilirsiniz. Mesela asansör yerine merdivenleri tercih edebilir, ev içerisinde daha aktif olabilir ya da keyifle dans edebilirsiniz.

Sağlıklı yaşamın anahtarı, sağlıklı beslenme alışkanlıklarını hayatınıza adapte etmeniz ve yapabileceğiniz ölçüde fiziksel aktiviteleri yaşam şekli haline getirmenizdir.

Mutlu ve sağlıklı bir bedenle formda bir yaz geçirmeniz dileğiyle…

Günlük 2,5 -3 litre su tüketmeye özen gösterin

Vücut fonksiyonlarının normal sürdürülmesi, metabolik artıkların atılması, dolaşım ve sindirim sistemlerinin daha sağlıklı çalışabilmesi için su çok önemlidir. Metabolizma hızının arttırılmasında ve kilo yönetiminde su tüketimine özen gösterilmelidir. Havaların ısınmasıyla birlikte terleme ile kaybedilen su miktarı da artacağından günlük olarak 2.5-3 litre su içmelisiniz.

Öğün sayısını ve sıklığını arttırın

Metabolizmanızın daha iyi çalışmasını sağlamak için öğün

sayınızı arttırmaya gayret edin. Ana öğünler dışında tüketeceğiniz bir porsiyon meyve, yogurt, 5-6 adet çiğ fındık, badem veya küçük bir peynirli sandviç, kan şeker regülasyonunu sağlayacaktır. Gün içerisinde uzayan açlıklar kan şekerinizin düşmesine, akabinde besin alımında kan şekerinizin bir anda pik yapmasına neden olur. Ara öğünler ile diyeti zenginleştirmek tatlı krizini önlerken açlığınızı yatıştırır ve bir sonraki öğünde aşırı miktarda besin tüketmenizi engelleyip; hem porsiyon hem de hız kontrolünü sağlamanızda etkili olur.

Vitamin minerallerini arttırın

Vitaminler ve mineraller vücut fonksiyonlarının normal sürdürülmesinden sorumludurlar ve metabolizmanın çalışması için gereklidirler. Vücutta düzenleyici

bulgur, tam tahıllı ekmekler gibi), öğünlerinizde karbonhidratlı besinler yanında proteinli besinlere yer vermeniz ve salata tercih etmeniz diyetinizin glisemik indeksini azaltarak kilo verme sürecinizi kolaylaştıracaktır.

Fiziksel aktivitenizi arttırın

Metabolizmayı hızlandıran en temel faktörlerden biri de fiziksel aktivitenin arttırılmasıdır. Fiziksel aktivite yapmak kas gücü ve esnekliğini arttırıp daha zinde olmanızı sağlar. Haftalık 150 dakika orta tempoda yürüyüş beden ve ruh sağlığınız için çok önemlidir. Düzenli spor yapacak

Page 44: HaberPodium- 25

44

Bakım

Güzellik uzmanları göz makyajı konusunda kadınlara önemli tavsiyelerde bulunuyorlar.

Bu tavsiyeler uzun süredir yapılan kapsamlı çalışmaların sonuçlarını da yansıtıyor. Uzmanlar, farklı tarzlarda makyaj yapıldıktan sonra, kadınların gözyaşı tabakası içerisinde göz kalemi parçacıklarının hareketini ve ortaya çıkan sonuçları gözlemlemek ve karşılaştırmak için, video kaydı dahil olmak üzere birçok tıbbi test uygulamışlar.

Page 45: HaberPodium- 25

45

Güncel

45

lanacağı gerçeğidir. Bir günden uzun süre gözde kalan ve günlük olarak silinmeyen göz makyajları gözde adeta bir bakteri limanı oluşturur-lar. Eğer her makyaj uygulamasından önce göz kaleminin ucunu iyice keskinleştirir ve kalemi dibine kadar kullanmadan biten kalemleri atarsanız gözünüzü zararlı bakterilerden korumak için önleminizi almış olursunuz.

Çevirmeli uçla açılan göz kalem-lerinde, her kullanımdan önce son kullanılanın kısımdan biraz kesmeniz faydalı olacaktır.

Ayrıca yatmadan önce makya-jınızın tamamen silindiğinden emin olmanız çok önemlidir.

Genellikle göz kalemi içerisinde bulu-nan maddelerde; balmumları, yağlar, silikonlar, göz kalemini göz kapağına yapıştırmaya ve gözde kalacağı zaman periyodunu uzatmaya yardımcı doğal yapıştırıcılar bulunur.

Gözyaşı tabakasına giren makyaj malzemeleri göz kuruluğuna veya parçacıkların yarattığı rahatsızlıktan dolayı gözün hassaslaşmasına neden olurlar. Göz kaleminin bir günden fazla kullanılması durumunda, göz kalemi yağları ve mumları, kontakt lenslere yapışırlar. Gözde oluşacak tahriş ve kızarıklık, göz kaleminden gelen zararlı bakterilerin göze geçmesi ve bazı vaka-larda görülen göz enfeksiyonları ya da bulanık görme, ortaya çıkabilecek problemlerden bazılarıdır.

Ortaya çıkan Diğer çarpıcı bir sonuç ise; göz kalemi sürdükten sonra kontakt lens takıldığında, gözyaşı tabakasındaki partiküllerden dolayı lenslerinin bulut-

Gözyaşı tabakasına giren makyaj malzemeleri göz kuruluğuna veya parçacıkların yarattığı rahatsızlıktan dolayı gözün hassaslaşmasına neden olurlar.

Page 46: HaberPodium- 25

46

Psikoloji

Mehmet Meral

lic. phil. Psychologe FSPSystemischer [email protected]

Batı toplumunda bireyin özerkliği ve önemi vurgusu her ne kadar

gözümüzün içine sokulsa da, özünde öyle olmadığını bil-memizle beraber, her dönem bireylerde kendi karakter yapısının aşırıya kaçmış halini temsil eden özel hastalık türlerini üretir.

sinde katkıda bulunacak ilişkilerin oluşmasına ve özünde özerkliğini yitirmiş bireyleri bir para kazanma nesnesi olarak görmektedirler. Te-rapistler bu iki bozukluğu yaşayan danışanlarında oldukça zorlanmak-tadırlar ve terapi süreci de sıklıkla kesintiye uğrayabilmektedir.

Daha önce ki bir yazımda Borderli-ne kişilik bozukluğu’nu ele almış-tım. Bu yazımda ise narsistik kişiliği ele alacağım.

Çağımızda‚ 'özerk birey’ adı altında iki yaygın patolojik kişilik yapısı kendisini çoğunlukla kadınlarda‚ borderline kişilik bozukluğu’, er-keklerde ise ‚narsistik kişilik bozuk-luğu’ olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu patolojik hallerin giderilme-sinde batı ülkelerinde yaygın olan psikoterapide gidenlere kendi arzu ve isteklerine göre yaşamalarını önerilirken, öte yandan danışanla-rın terapistlere bağımlı hale gelme-

Page 47: HaberPodium- 25

narsizm duygusu içinde yüzerken, kendilerini teyit edecek, övecek ve elle gösterilecek şekilde görülme arzusuyla yaşamaktadırlar. Kısa ya da uzun vadeli ilişkiler, yakınlık ya da uzaklık, samimiyet ya da içtenlik gibi konulara mesafeli kalarak, bütün hallerde kendilerini merke-ze koyarak kendilerini yaşamayı hedeflerler. Beraberliklerindeki eşlerini dahi ‘gel beraber olalım ama bir tek beni sevelim’ gibi-sinden yaşarlarken, en küçük bir eleştiriye en küçük bir yanlışlarının yüzlerine vurulmasına tahammül etmezler. Narsistik yaralanmaları olan kişilerin yapamayacakları tek şey kendileriyle yüzleşmeleridir. Yaptıklarından dolayı asla pişman olamazlar ve aynada kendilerine bakamazlar.

Sosyal medya ağlarında sahip oldukları arkadaşlıkların kendisi nicelik yönünden ağır basarken, kendisini dilediğince öne çıkararak öteki üzerinde etki yaratabilmenin peşindedirler. Çok çabuk birilerini bir klavye tuşuyla arkadaşlıktan atabilir ve çok çabuk bir şekilde kendini takdir eden ilişkilere de yelken açabilirler. Kendini sunar-ken denetimin daima kendilerinde olduğu duygusunu yaşamak isterler. Başkalarının onay ve beğenisini ka-zanmak için çırpınırlarken, başkala-rına ilgi ve empati gösterememeleri en büyük handikaplarıdır. Herkesin onay ve takdirini alıp, kutsanmala-rını beklerken, kutsarken, ötekilerin kendisi tarafından onaylanmaları ve kutsanmaları gereksizdir. Kendisini saygı duyulacak kişi olarak kabul ederken, başkasına saygı duymaya gerek duymaz. Otoriteyi temsil eden üst düzeyde kişilerle iletişim kura-rak, bu kişilerin (profesör, başhe-kim, hakim, komutan vs.) fikirlerine daha fazla önem verirler.

Başka birilerine içinde bulundukları durumdan dolayı aşağılayıcı, küçük düşürücü, ilgisiz ve hafife alır bir ta-vır sergileyebilir, birilerinin başarı-

görmeleri ve bu sahne de kendileri-ni gösterirken, çoğunlukla yüzyüze karşılıklı ilişkilerde samimiyet ve içtenlik hallerinin kaybolması, yakınlık ve uzaklık duyguları içiçe geçerek karmaşık hale gelmiştir.

Bilindiği gibi sanal alemdeki ya-kınlık aynı zamanda bir uzaklıktır. Zygmunt Baumann bir tespitinde günümüz insanın teknoloji ile bera-ber yakınlık ve uzaklığının görece olduğunu, bir yandan fiziksel kom-şuluk yakınlığın tarifine yetmezken, öte yandan sanal alemdeki uzaklık-ta yakınlığın yerine geçebilmektedir. Bütün bu ilişkilerde bireyler kendi benliklerini alabildiğine yücelterek

Narsizm nedir?

Narsizm, erişkinliğin erken dönem-lerinde başlayan, beğenilme ihtiyacı, üstünlük hisleri ve kendilerini öteki-nin yerine koyamayıp, insanlararası uygun yaklaşımda bulunamama ile seyreden bir kişilik bozukluğudur.

Narsistik kişilik bugün batı toplum-larında başarılı insan tipinin abar-tılmış ve şişirilmiş halinden başka bir şey değildir. Bu halin kendisine günümüzde en çok sanal alemde ve sosyal medyada karşılaşıyoruz. Tek amacı görünmek ve göstermek üzerine kurulu bu ruh halinin ken-dine aşık ya da sevdalı olması, bu insanların hayatı bir sahne olarak

47

Page 48: HaberPodium- 25

48

havlu atıp gidenlerden değil, emek verip sevginin galip geldiğini gören-lerden olmak için, bu uzun soluklu birlikteliğin sonunda sevgininde galip deldiği anlarda mümkün ola-bilmektedir.

Tedavi

Tedaviye başvurduklarında, tera-pistten şahsına özel, tedavi alan diğer kişilerden farklı bir tedavi uygulanacağı düsünceleri ve davra-nışları içindedirler. İlk görüşme için randevu aldıklarında terapisti kendi oturduğu yere en yakın kişi olduğu-nu vurgulayarak seçtiklerini de be-lirtebilirler. Ya da kendilerinin diğer kişilerle bir sayılmaması konusunda uyarılarda bulunurlar.

Bireysel uygulanacak psikoterapi-de, kişiliğe ait abartılı beklentiler, duygular, düşünceler ve davranışlar daha gerçekçi ve uygun olanlarla değiştirilmeli, insanlararası yak-laşımların düzeltilmesi ve kişideki kırılgan yapının güçlendirilmesi hedeflenmelidir. Tedaviler genellikle uzun yıllar alabilmektedir.

olması şart. Sancılı da olsa, ilişki-nin bizler tarafından bitirilmemesi, kapının daima açık olduğunu be-lirterek, kendi benliğimizinde zarar görmemesi için duyarlı olmalıyız. Kendi duygu dünyamızı iyi koruya-rak narsistik kişilik profiline sahip birinin ancak uzun vadede ‘sağlıklı’ bir iletişim ve ilişkiye sahip olabile-ciğimizi kendimize hatırlatmalıyız. Eleştirilerimizi yaparken daha çok dozajlı ve genelleştirerek kişiyi hedef almayan, ama düşünmeye de sevk edecek hamleler halinde olma-sına dikkat etmeliyiz.

Şayet narsist bir kişi yaşamımızda yeri değişebilir bir niteliğe sahipse, bu gibi durumlarda öncelikle bu kişiyi eğitmek, değiştirmek ya da etkilemek gibi bir sevdadan vaz geç-meliyiz. İlişkideki zorlukları aşmada uzman yardımı almayı tercih etmek ve buna katkısı olabilecek her adımı teşvik etmeliyiz. Bu kişiye karşı yine kendimize has içten ve samimi duruşu sergileyerek, ona üstünlük duygusu vermeden onu kendimizle eşit ve bir sayarak ilişkimizi uzun soluklu bir maraton koşusu ola-rak düşünmeliyiz. Meseleye çabuk

larını çekemeyip, kendisininde bunu kolayca başarabileceğini düşünürler. Dostluk ilişkileri kısa ömürlü olur, benmerkezci ve hesaplayıcı düşün-ce tarzlarından dolayı, birilerine bağlanmaları, güven ve sadakat duyguları geliştirmeleri zordur.

Narsistler kendilerinin özel ve benzerlerinin olmadığına inanırlar. Kendilerini ancak zeki ve üstün niteliklere sahip insanların anla-yabileceğini düşünürler ve sadece bu tür insanlarla ilişkiler kurup, dostluklarını bu kişilerden seçmeyi düşünürler. Konuşmalarda genel-likle kendilerinden bahsederler ve ötekinin anlatacak bir şeyleri olup olmadığıyla pek ilgilenmezler.

Narsist bir insanla ilişkilerimiz nasıl olmalı?

Her şeyden önce bu kişi hayatımız-da değiştiremeyeceğimiz birisi ise, özelikle babamız/annemiz, karde-şimiz ya da evladımız ise, bu tür durumlarda kendi özerkliğimize saygı duyulması ve kabul görmesi-ni talep etmemiz ve ilişkinin inişli çıkışlı bir seyir izlemesine baştan tahammülümüzün ve kabülümüzün

Page 49: HaberPodium- 25

Edebiyatın ‘iyileştirici’ niteliğinden yola çıkan bir grup bilim insanı, nitelikli romanların insan beynini geliştirip keskinleştirdiğini, sosyal bağları güçlendirerek kişiliği değiştirdiğini ve ilişki kurmayı kolaylaştırdığını belirledi.Toronto Üniversitesi öğretim üyesi psikiyatr Keith Oatley ve Ingrid Wickelgren tarafından Scientific American’da yazılan bir makaleye göre; roman kahramanlarıyla özdeşleşmek, hem hayal dünyasını zenginleştiriyor, hem de sosyal bağları güçlendiriyor.Nitelikli bir roman, bu etkileriyle insan beynini de keskinleştiriyor ve insan davranışlarına ilişkin bilgiler veriyor.

Toni Morrison

Sevgili (1987)

J.M. Coetzee

Utanç (1999)

İki bilim insanı, insan beynini en fazla geliştiren 10 romanı şöyle sıralıyor;

Muhsin Ham

idGönülsüz Köktendinci (2007)

Johann von Goethe Genç W

erther’in Acıları (1787)

George Eliot M

iddlemarch (1870)

Gustave Flaubert M

adam Bovary (1856)

Jane Austen Aşk ve Gurur (1813)

Leo Tolstoy Anna Karenina (1877)

Virginia Woolf

Bayan Dalloway (1925)

Nathaniel Hawthorne

Kızıl Dalga 1850

49

Page 50: HaberPodium- 25

Güncel

50

Otomobil

Volkswagen C Coupe GTE konseptinin üzerin-deki örtüyü Çin’de düzenlenen Şangay Oto-mobil Fuarı’nda kaldırdı.

Beş metreden daha uzun olan ve 22 inçlik jantların üzerinde yer alan konsept otomobil, markanın gele-cekte üreteceği lüks sedanların nasıl görünebileceğini gözler önüne seriyor.

Otomobil,1.930 mm genişliği ve 3.001 mm’lik cömert aks aralığı ile dikkat çekerken, Volkswagen’in verdiği bilgiye göre Passat ve Phaeton’un arasında konumlan-dırılacak bir model olarak karşımıza çıkabilir.

Aracın iç mekanı her ne kadar son jenerasyon Pas-sat’tan çok da farklı olmasa bile, iç mekanda yer alan tamamen dijital gösterge paneli ve büyük dokunmatik ekran fonksiyonelliğin artmasına yardımcı oluyor. Arka koltukta oturan yolcular kendi orta konsolları üzerinden otomobilin pek çok fonksiyonuna erişebi-lirken, aynı zamanda arka koltuk eğlence sisteminin keyfini de çıkarabiliyorlar.

Yeni otomobilin derisinin altında dört silindirli TSI turboşarjlı benzinli motor, 8-ileri otomatik şanzıman ve elektrikli motordan oluşan plug-in hibrit sistem yer alıyor. Geleneksel motor 210 bg güç üretirken, elektrikli motor 124 bg güç üretiyor ve C Coupe GTE otobilinin toplam 245 bg güce ve 500 Nm torka sahip olmasını sağlıyor. Lityum-iyon pilleri de bünyesinde barındıran konsept otomobil, sadece elektrik modun-da 50 km’lik menzile sahip oluyor.

Volkswagen yeni otomobilinin 2.3 lt/100km’lik orta-lama yakıt tüketim değerine sahip olduğunu, 0-100 km/s hızlanmasını 8.6 sn’de tamamladığını ve maksi-mum 232 km/s hıza ulaşabildiğini iddia ediyor.

Page 51: HaberPodium- 25

51

Güncel

Mercedes-Benz, BMW X4’e rakip olacak yeni modelinin "neredeyse üretime hazır" konsept versiyo-

nunu tanıttı. Gelecek yıl içerisinde ortaya çıkması beklenen yeni crossover, (artık GLC olarak adlandırılacak olan) ikinci jenerasyon GLK ile aynı platformu paylaşacak. Fotoğ-raflarından küçük bir GLE Coupe’yi andıran konsept crossover 4.73 metre uzunluğunda. Ayrıca 2.83 metrelik aks aralığına sahip olan Concept GLC Coupe 21 inçlik alaşım jantla-rın üzerinde duruyor. Tamamen LED farla-rının yanı sıra plastik gövde kaplamalarına

da sahip olan yeni konsept gövdeye gömül-müş olan kapı kulpları ile de dikkat çekiyor. Mercedes-Benz konsept crossover’ının arka kısmının tıpkı ağabeyi GLE Coupe’de olduğu gibi "markanın coupe mirasına sahip olduğu-nu" söylüyor.

Mercedes-Benz Concept GLC Coupe’nin kaputunun altında 3-litre hacimli çift turbolu V6 motor yer alıyor. 5500 d/d’de 367 bg güç ve 1400-4000 d/d aralığında 520 Nm tork üreten bu motor, ürettiği güç ve torku 9-ileri otomatik şanzımanı ve 4MATIC dört teker-lekten çekiş sistemi üzerinden yere aktarıyor.

Mercedes’ten, BMW X4’e rakip model

51

Page 52: HaberPodium- 25

Peugeot ortaya çıkan sonucun "sü-per otomobil performansına sahip bir aile hatchback’i" olduğunu söylüyor. Bu cümle sayılara tercüme edildiği zaman ise 308 R HYb-rid’in 0-100 km/s sprintini 4 sn’de tamamladığı ve maksimum elektro-nik olarak sınırlandırılmış 250 km/s hıza ulaşabildiği ortaya çıkıyor.

70 g/km’lik CO2 emisyon değerine sahip olan süper hatchback dört farklı sürüş moduna sahip. Hot Lap modu hibrit sistemin bütün po-tansiyelini sürücünün sağ ayağının altına sunuyor. Track modu ana olarak benzinli motoru kullanıyor ve toplam 400 bg güç ve 530 Nm tork üretilmesini sağlıyor. Özel ola-rak yol için geliştirilen Road modu toplam 300 bg güç ve 400 Nm tork üretirken, ZEV modunda otomo-bili hareket ettirme görevi yalnızca elektrik motorlarına düşüyor.

Peugeot, beğenilen hatchback modelinin yeni ultra sportif bir konseptini ortaya çıkardı.

Marka tarafından "en üst seviye 308" sözleri ile betimlenen 308 R HYbrid konsepti genişletilmiş çamurlukları, 19 inçlik jantları, büyük hava girişleri ve kendine has mavi-siyah rengi ile markanın 308 R ve Quartz konseptlerine de gönderme yapıyor.

308 R HYbrid’in derisinin altın-da her biri otomobili tek başına hareket ettirebilen üç motorun birbiri ile eşlenmesi ile ortaya çık-mış plug-in hibrit sistem yer alıyor. Dört silindirli 1.6-litre THP benzinli motoru ve her iki aksın üzerinde yer alan 115 bg’lik iki elektrikli motoru bünyesinde barındıran bu sistem yalnızca kombine olarak 500 bg güç ve 730 Nm tork üretmiyor, ayrıca dört tekerlekten çekişli olma-sını da sağlıyor.

52

Page 53: HaberPodium- 25

53

Güncel

Page 54: HaberPodium- 25

54

Gezi Rehberi

Hava sıcaklıkları artarken, hafta sonunda çocuklarınızı da yanınıza alıp hem piknik yapmak hem de çocuklarınızı

çeşitli hayvanlarla tanıştırıp eğlendirmek istemez misiniz? Frauenfeld’de bulunan Plättli Hayvanat Bahçesi size bu konuda bazı olanaklar sunuyor.

Çok büyük olmamasına rağmen, çocuklarınızla birlikte çeşitli hayvanları görebileceğiniz ve piknik yapabileceğiniz bir mekan Plättli Hayvanat Bahçesi.

Burada Loui und Lisa isimli aslanları güneşin altında miskin miskin uyurken görebileceğiniz gibi, hemen köşede Django und Joya isimli Pumaları da izlemeniz mümkün. Pumaların karşısında bir papağan evi yer alıyor. Farklı renklerde ve özellikteki papağanlar çıkardıkları seslerle dikkatleri çekiyorlar.

Page 55: HaberPodium- 25

55

Güncel

55

Hertenstrasse 41 8500 Frauenfeld052 720 81 91

Ve küçük ziyaretçiler için...

Piknik alanı...

Tavşanlar, köstebekler, keçiler ve kuzuların yanısıra, gölette bulunan balıklar ve kaplumbağalar da huzurun ve sessizliğin tadını çıkarırken görülebilirler. Çocuklar eski hayvanat bahçesinin olduğu bölümde, kaplumbağaları öğle yemeklerini yerken gözleyebilirler.

Lamalar, kangurular gelen ziyaretçilerine meraklı bakışlar atmadan duramıyorlar. Panorama yolunda yapacağınız çevre

gezisinde baykuşları görecek, daha sonrasında ise hindilerle karşılaşacaksınız.Hayvat bahçesinin arka tarafında sizleri develer bekliyor. Sonrasında ise hayvanat bahçelerinin vazgeçilmezi, sempanzeler ve yaban domuzları...

Karşılaşacağınız midilli atlara, keçi ya da eşeklere çocuklarınızla birlikte yem verebilirsiniz. Mekanın yıldızlarından rakun, sizin tarafınızdan beslenmek için can atacaktır.

Bir piknik alanı da bulunuyor burada. Ziyaretçiler burada oturup dinlenebilir, yanlarında getirdikleri etleri gril yerinde pişirip yiyebilirler.

Burada gril için yeterince odun bulmanız mümkün. Ancak yiyeceklerinizi beraberinize götürmek zorundasınız. Gril yeri için herhangi bir rezervasyon yapmanıza gerek yok.

İsteyenler yan tarafta bulunan restoran bahçesinde de oturup doğanın tadını da çıkarabilirler.

Son olarak, burada çocuklar için eğlenceli oyun alanlarının bulunduğunu hatırlatmadan geçemeyelim.

Page 56: HaberPodium- 25

56

Masal

Bir varmış bir yokmuş, bir zamanlar zengin bir tüccar varmış. Üç kızı olan bu tüccarın kızlarının ikisi son derece bencilmiş. Ama üçüncüsü, yani adı Güzel olanı hem iyi hem de sevgi doluymuş. Bir gün tüccar, gemilerinin şiddetli bir fırtınada battığı haberini almış. Zavallı adam varını yoğunu kaybetmiş, geriye bir tek kasabadaki küçük evi kalmış. Açgözlü iki kardeş bu durumdan hiç hoşlanmamış-lar. Yatakta yatmak ve oflayıp puflamaktan başka bir şey yapmaz olmuşlar. Evin bütün işleri Güzel’e kalmış.

Bir zaman sonra tüccar kayıp gemilerinden birinin limana ulaştığını duymuş. Haberin doğru olup olmadığını öğ-renmek için yola çıkmadan önce kızlarına, dönüşte size ne hediye getireyim, diye sormuş. Açgözlü iki kardeşin neşeleri hemen yerine gelmiş."Elbiseler ve mücevherler!" isteriz demişler. "Peki ya sen Güzel?" diye sormuş tüccar. "Bir gül. O bana yeter," demiş Güzel.

Birkaç gün sonra tüccar evine dönmek üzere üzgün üzgün yola koyulmuş. Yine yoksulmuş, çünkü son gemiden ona ka-lan paraları da dolandırıcılara kaptırmış. Akşam karanlığı bastırırken bir ormana varmış. Orman hem karanlık, hem de soğukmuş. Şimşekler çakıyor, rüzgâr yerden karları havalandırıyormuş. Uzaklardan kurtların uluma sesleri geliyormuş.

Tüccar nereye gitiğini bilmeden atıyla birlikte karların üzerinde bata çıka saatlerce yol almış, derken birden ileride pencerelerinden dışarı parlak ışıklar sızan son derece güzel bir şato görmüş. Ama bu çok garip bir şatoymuş, çünkü şöminelerinde harıl harıl ateş yanmasına, bütün odaları gün gibi aydınlık olmasına rağmen ortada kimsecikler yokmuş. Tüccar seslenmiş, seslenmiş, ceap veren olmamış. Sonunda, beklemenin bir anlamı olmadığını anlayınca, atını ahıra bağlamış ve salondaki uzun masanın üzerinde hazır bekleyen yemeği yemiş. Sonra bir yatağa yatıp uyumuş.

Sabah uyandığında onun için bırakılmış yeni giysiler bulmuş yanıbaşında. Aşağıda da güzel bir kahvaltı onu bekliyormuş.

"Bu şato, bana acıyan iyi kalpli bir periye ait herhalde," demiş tüccar.

"Ona bir teşekkür edebilseydim keşke."

Tüccar şatodan ayrılırken, bahçedeki gülleri fark etmiş. ‘Hiç yoksa Güzel’e verdiğim sözü yerine getireyim,’ demiş içinden. Güllerden birini koparmış. Ama koparır koparmaz müthiş bir kükremeyle inlemiş her yan. Çalıların arkasın-dan korkunç görünüşlü bir canavar çıkmış. Öylesine kor-kunçmuş ki, tüccar neredeyse korkusundan bayılacakmış.

"Seni değer bilmez adam!" diye kükremiş Canavar. "Ha-

yatını kurtardım! Seni besledim, giydirdim! Sen kalkmış güzel güllerimi çalıyorsun. Hemen ölmeyi hak ettin!"

Tüccar Canavar’ın karşısında diz çökmüş. "Gülü kızlarım-dan birine götürecektim efendim," demiş.

"Ben efendi falan değilim, bir Canavar’ım," diye hırlamış yaratık. Sonra tüccarın tepesine dikilmiş. "O değerli kız-larına gelince... Git, sor bakalım onlara, hayatına karşılık içlerinden biri gelip benimle birlikte yaşar mı? Bu teklifi-mi kabul eden olmazsa, üç ay içinde öleceksin."

Tüccar gün ışığıyla aydınlanmış ormanın içinden, üzgün bir şekilde atını sürüp evine dönmüş. Evde iki bencil kız kardeş babalarının başından geçen korkunç maceraları dinlerken kıllarını bile kıpırdatmamışlar. Babala-rı onlara giysi ve mücevher getirmedi diey küplere binmişler. Ama Güzel onlar gibi yapmamış.

"Baba, izin ver ben gide-yim," demiş hiç tereddüt etmeden.

"Tabii sen gidecek-sin, suç senin," demiş kardeşleri. "Gül isterim diye tutturmasaydın, Canavar babamızı öldürmeyi dü-şünmeyecekti."

Üç ay geçince tüccar şatoya Güzel’le birlikte gitmiş. Her şey orayı ilk gör-düğü gibiymiş: etrafta yine kim-secikler yokmuş, sofra hazırmış. Yemeklerini yemeyi bitirdiklerinde Cana-var ortaya çıkmış. Gü-zel korkusundan tir tir titremeye başlamış, çünkü Canavar babasının anlattığı kadar korkunçmuş, hatta daha da korkunç!

"Buraya kendi isteğinle mi geldin?" diye sormuş Canavar.

"Evet," demiş Güzel.

"O zaman baban sabah olunca buradan gidecek ve bir daha buraya hiç gelmeyecek."

Sabah olup da babası gidince Güzel tek başına kalmış. Önce bir süre ağlamış, ama sonra gördüğü rüyayı hatırla-yıp biraz olsun rahatlamış. Rüyasında bir peri, "Üzülme, babanın hayatını kurtarmak için gösterdiğin bu cesaret karşılıksız kalmayacak," demiş ona.

‘Belki de bu yaşama alışırım,’ diye düşünmüş, neşesi yerine gelmiş azıcık. Bahçede dolaşmış, güllere bakarken içi hüzünle dolmuş. Sonra şatonun içini gezmiş. Oda kapıla-

Page 57: HaberPodium- 25

57

sin. Ama eğer fikrini değiştirir de dönmek istersen, yüzü-ğünü yatağının yanındaki sehpaya koyman yeterli. Sabah olduğunda şatomda açacaksın gözlerini."

"Bir hafta sonra döneceğim, söz," demiş Güzel.

Ertesi sabah Güzel, babasının evinde, kendi yatağında açmış gözlerini. Babası onu karşısında görünce çok sevin-miş, kendini daha iyi hissetmiş. O gün öğleden sonra, kısa süre önce evlenmiş olan kız kardeşleri babalarını ziyare-te gelmişler. Eve geldiklerinde babalarının biricik kızını karşılarında görünce kıskançlıktan ve öfkeden çatır çatır çatlamışlar.

"Dinle!" demiş iki kardeşten biri. "Ona bir oyun oynaya-lım. Burada bir hafta daha kalmasını sağlayalım. O zaman Canavar gelip onu öldürür." Bağırıp çağırıp onu kötülemek yerine, iki kardeş gözlerine soğan sürüp Güzel’in karşısına yaşlı gözlerle çıkmışlar ve ondan ayrılmak istemedikleri için ağladıklarını söylemişler. Güzel bir hafta daha kalma-ya söz vermiş.

Çok geçmeden Güzel, Canavar’ı babasını özlediği kadar özlediğini fark etmiş. Bir gün rüyasında Canavar’ı şatonun bahçesinde kaskatı ve cansız yatarken görmüş. Uyandığın-da, ‘Benim yaptığım düpedüz acımasızlık!’ diye düşünmüş. Hemen yüzüğünü parmağından çıkarıp, başucundaki sehpa-nın üzerine koymuş. Sabah gözlerini Canavar’ın şatosunda açmış.

O günün akşamı Canavar’ı beklemiş. Saat dokuz olmuş. Canavar gelmemiş. Dokuzu çeyrek geçmiş, ortalarda yok. Birden endişe içinde koşa koşa şatodan bahçeye çık-mış. Canavar bahçede boylu boyunca yatıyormuş. ‘Onun ölümüne neden oldum!’ diye düşünmüş Güzel. Hemen ona sarılmış. Canavar’ın kalbi hâlâ atıyormuş!

"Artık dönmezsin diey düşündüm. Yemeden içmeden kesi-lip ölmeye hazırlandım," demiş Canavar fısıltılı bir sesle.

"Ama ben seni seviyorum Canavar!" demiş Güzel. "Seninle evlenmek isityorum."

O anda tuhaf bir şey olmuş. Birden sanki şato daha bir güzel, daha bir ışıltılı hale gelmiş. Güzel bir süre etrafına bakınmış, sonra tekrar Canavar’a çevirmiş başını. Fakat Canavar yerinde yokmuş. Yattığı yerde şimdi genç ve yakışıklı bir prens duruyormuş.

"Ben Canavar’ı istiyorum," diye ağlamaya başlamış Güzel. Prens bu sırada ayağa kalkmış.

"Canavar benim," demiş. "Kötü bir peri bana büyü yapmış-tı. Beni yüzüne bakılamayacak kadar çirkin bir yaratığa dönüştürmüştü. Bana benimle evlenmek istediğini söyle-meseydin, hayatımın sonuna kadar öyle kalacaktım."

Prens Güzel’i şatoya götürmüş. Şatoda Güzel, babası ve rüyasında gördüğü iyi periyle karşılaşmış.

"Gösterdiğin cesaretin ödülünü aldın," demiş iyi peri Güzel’e.

Peri sihirli değneğini sallamış. Birden şatodaki herkes Prens’in topraklarında bulmuş kendini. Orada halk coşku ve alkışlarla karşılamış Prens’i. Çok geçmeden Güzel ve Canavar evlenmişler. Düynanın gelmiş geçmiş en mutlu Prens ve Prenses’i olmuşlar.

rından birinin üzerinde adının yazılı olduğunu görünce çok şaşırmış. Kapıyı açıp içeri bakmış. Oda tam istediği gibi döşeliymiş, kitaplarla, müzik aletleriyle doluymuş.

‘Canavar beni burada rahat ettirmeye çalıştığına göre, bana zarar vermez herhalde," diey düşünmüş Güzel.

Sonra bir kitap almış eline. Kitabın üzerinde altın yaldız-la, "Sevgili Kraliçem. Her isteğin emirdir benim için," diye yazıyormuş.

"Şu anda babamı görebilseydim keşke!" demiş Güzel yüksek sesle Bunu der demez odanın öte ucundaki aynada babasının görüntüsü belirmiş. Böylece Güzel’in yalnızlık duygusu ve ev hasreti biraz olsun geçmiş.

O gece yemekte Canavar ortaya çıkmış. "Seni iz-lememe izin verir misin Güzel?" diye sormuş.

"Buranın sahibi sizsiniz," demiş Güzel.

"Hayır," demiş Canavar. "Şatom senin emrindedir. İstersen

hemen giderim." Canavar bir an duraksamış. "Yalnız bir

şey soracağım. Beni çok mu çirkin buluyorsun?"

Güzel ne diyeceğini bil-memiş önce. Sonra ba-şını kaldırıp Canavar’a bakmış. "Bunu söyle-mek istemezdim, ama doğruyu söylemem gerek. Evet, çirkin buluyorum," demiş.

Güzel, yemeğini biti-rince Canavar, "Be-nimle evlenir misin?" diye sormuş.

"Hayır Canavar, asla," demiş Güzel.

Canavar derin bir iç ge-çirirken çıkardığı ses, tüm

şatoda yankılanmış.

Her gece saat dokuzda Cana-var konuşmak için Güzel’in yanına

geliyormuş. Güzel, gün geçtikçe Ca-navar’a alışmaya başladığını fark etmiş.

Hatta geç kaldığında onu merak bile ediyor-muş. ‘Keşke,’ diyormuş, ‘bu kadar çirkin olmasay-

dı! Keşke ikide birde bana evlenme teklif etmeseydi! Çünkü Güzel, Canavar’ın, evlilik teklifini geri çevirdiğinde çıkardığı o sesten çok korkuyormuş.

Canavar bir gün, "Beni sevmeyebilirsin ama, beni bırakıp gitmemeye söz vermelisin," demiş. Her günü birbirine benzeyerek üç ay böyle geçmiş.

Derken bir gün Güzel aynada babasının hasta olduğunu görmüş. Hemen Canavar’a babasına bakmak için eve git-mek istediğini söylemiş.

"Gidebilirsin, Güzel," demiş Canavar. "Ama geri dönmez-sen kederimden öleceğimi biliyorsun, değil mi? Korkarım ki, babanın yanında kalmak isteyeceksin ve dönmeyecek-

Page 58: HaberPodium- 25

İN Sabri UzunKırmızıkedi Yayınları

"Sabri Ağabey yakın dönemin önemli olaylarının şahitlerinden biri. Yaşananların arka planını çok iyi biliyor. Devlet geleneğini bozmamak adına görevdeyken öğrendiklerini uzun süre paylaşmak, yayımlamak istemedi. Sahip olduğu bilgilerin bir kısmının devlet sırrı değil 'Paralel Devlet Yapılanması'nın suçları olduğunu anlayınca da yazmaya karar verdi. Yazdıklarının çok önemli olduğu kanaatindeyim. İçeriğinin bir kısmını tahmin etsem bile İN benim için de yeni ve aydınlatıcı olacaktır." Hanefi Avcı

Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi eski Başkanı Sabri Uzun'dan, uzun süredir beklenen kitap... İN, Emniyet'te 40 yıl görev yapan bir İstihbaratçının, teşkilat içinde yuvalanan Cemaat'le yüzleşmesini, mücadelesini, kurulan tuzak ve komploları anlatan, gündemi sarsacak bir çalışma... İN, polis ve yargı içindeki çetenin karanlık faaliyetlerine isim isim, olay olay ışık tutuyor.

Deniz Baykal'a komployu kimler kurdu?

Gizli kayıt yapılan evlerin kapılarını kim açtı?

Hrant Dink cinayeti "tuzak içinde tuzak" mı?

MHP yöneticilerinin seks görüntüleri nasıl kaydedildi?

Recep Tayyip Erdoğan'a suikast yalanları ne işe yaradı?

Ergenekon, Balyoz, Odatv davaları aslında ne zaman başlayacaktı?

Tertiplerde rol alan basın mensubu Cemaat şakirtleri kimler?

Kırık PatikaÜmran DüşünselBabek yayınları

Dışımızdaki hayatın varlığımızın mutlak zemini olduğu gerçeğini bir an bile unutmadan yapılan bir çağrı Kırık Patika. Nicedir gözlediği yol açılsın diye, karlara kül serperek baharı erkene almak isteyen annenin çabası kadar muhteşem bir şey. Hem de rayiha ve iğde kokulu.

Masala, düşe ihtiyacımız var. İnsanlığın değil sadece, hayatı temsil eden bütün çevrenin ihtiyacı var bu düşe. Bu düşü örmekte önemli, çok önemli bir çabadır yazmak. Israrla bunu hatırlatıyor Ümran. Müthiş titiz, müthiş estetik bir dil ile. Bir arada, yan yana bitişik renklerle. Güler yüzle hatırlatıyor, güler yüzlü öykülerle. Alt alta yazılsa şiir kitabı olur, bu kadar da naif bir dil. Zaten okuyunca filmlerini de izlemiş olacaksınız. Işığın, seslerin, kokuların hatta dağ uğultularının bile bu kadar belirgin fark edildiği az sayıda nitelikli çalışmalardan biri Kırık Patika.

Kırık Patika, bir yaz ikindisinde süren arkadaş sohbeti gibi. Çaylar birikiyor, saatler geçse de zaman dursa diye düşünüyor insan. Uzaklaştıkça ona koştuğunuz çocukluk günleri, karıncalar, kuşlar ve yarı çıplak bir doğa büyüyor öykülerde. O zaman insan insana, edebiyat da hayata iyi geliyor… Ahmet Büke

Özgürleşme MakineleriDeleuze ve MarxOtonom Yayınları

Deleuze'ün politik bir düşünür olduğunu reddetmek için en sık başvurulan strateji, onun Marx'la olan ilişkisinin dışsal bir ilişki olduğunu öne sürmektir. Oysa bu derlemedeki bütün katkılar, bu iki düşünür arasındaki ilişkiyi doğrudan onları oluşturan bir parça, bir eğilim olarak ele alır.

Böylece Marx, Deleuze'ün kavramsal makinesine ancak Anti-Ödipus'la dâhil olan bir eklenti olmaktan çıkar; Deleuze'ün üretimin üretimine dayalı yeni materyalizminin soybilimindeki bir düğüm haline gelir.

Deleuze ise düşünceyi bir savaş makinesine, kavrama müdahale eden bir çarpışma aygıtına dönüştüren hareketi çoktan başlatmıştır. Bu yüzden onun kapitalizm eleştirisi, doğrudan militan praksisin imgesindeki bir dönüşüme açılır: bilinmeyenin yaratılışı için bilinenin muazzam yıkımı.

Marx ve Deleuze'ün parçalarından özgürleşme makineleri toplamak böyle mümkün olur. Her ikisi için de üretimin olduğu yerde çatışma vardır.

Feldbergstrasse 334057 Basel

061 691 24 [email protected]

58

Kültür&Sanat

Page 59: HaberPodium- 25

Etkinlik Takvimi (15 Mayıs - 15 Haziran)

24 Mayıs 2015PAZAR

Stimme der FarbenYeşilçam MüzikleriSaat: 20.00 im Restaurant Drei KönigeKleinhüningeranlage 394057 Basel

6 Haziran 2015CUMARTESİ

Xenix’de Jübile KutlamasıSinema Xenix 35. Doğum gününü kutluyor! Film, tiyatro ve müzik- Kutlamada büyük ve küçüklere eğlenceler yer alıyor. Ziyaretçiler yanlarında getirdikleri t-şirtlerini veya çantalarını bastırabilir, Xenix’in sunduğu lezzetli yemekleri tadabilirler.Saat: 15:00’den itibaren. Giriş ücretsiz. Yer: Kino Xenix. Kanzleistrasse 52, Zürichwww.xenix.ch

29 Mayıs 2015CUMA

Zürich'te Çocuk KültürüZürich’te 12 yaşına kadar çocuklar ve anne-babaları için büyük bir kültür etkinliği düzenleniyor. Tiyatro, müzik, film, dans, müze veya sirk – online ajanda çocuk kültürü için kapsamlı bir bakış sağlıyor. KulturLegi ile birçok etkinlikte indirimler yer alıyor. www.kikuka.ch

26 Mayıs 2015SALI

Stimme der FarbenYeşilçam MüzikleriSaat: 20.00im Atrium GZ HeuriedDöltschiweg 1308055 Zürich

05 Haziran 2015CUMA

Konser Konser

"Open Rooms" Dini Geleneklere BakışBugün Fluntern ve çevresinde yer alan dini kuruluşlar kapılarını açıyor ve dinlerine bir bakış imkanı sağlıyorlar. Saat: 14:00-20:00. Katılım ücretsiz. www.openrooms.ch

31 Mayıs 2015PAZAR

KutlamaKutlama

Solinetz Altstetten’de mülteciler için Al-manca kursu. Her Pazartesi, 10:00-12:00. Katılım ücretsiz. Ücretsiz çocuk bakımı. Chilehuus Grünau, Bändlistrasse 15. Zürichwww.solinetz-zh.ch

25 Mayıs 2015PAZARTESİ

Almanca Dersi

Tiyatro

Adalet, SizsinizSaat: 14.00Hotel Töss, Zürcherstrasse 1068406 Winterthur

17 Mayıs 2015PAZAR

Unutulmayan NağmelerTurk Musikisi KonseriSaat: 14.00Yer: Seestrasse 83, 8703 Erlenbach ZH

Konser17 Mayıs 2015PAZAR

Uluslararası Müzeler GünüUluslararası müzeler gününde İsviçre müzeleri yaşayan kültür etkinliği yapıyor. "Yaşayan gelenekler – dün bugün yarın" konusu altında birçok müze sizleri sergi ve turlara davet ediyor. www.museums.ch

Kültür

Kültür

23 Mayıs 2015CUMARTESİ

Tiyatro

Komik BelirsizlikKaranlık bir dünya aynı zamanda korkutucu ve komik. Saat: 20.30 Theater Winkelwiese Winkelwiese 4. Zürichwww.winkelwiese.ch

Page 60: HaberPodium- 25

Fırında KarnıbaharMalzemeler: 1 adet karnıbahar, 1 su bardağı yoğurt, 2 adet yumurta, 1/2 çay bardağı sıvıyağ, 1 yemek kaşığı un, peynir rendesi, tuz, pulbiber

Hazırlanışı: Karnıbaharları çiçeklerinde koparılarak tuzlu suda haşlanıyın. Derince bir kapta peynir hariç tüm malzeme karıştırın. Haşlanan karnıbaharlar hazırlanmış olan sosa batırılıp yağlanmış borcama dizin ve kalan harcı üzerine dökün. 200 derecede 20 dakika kadar fırında pişirdikten sonra rendelenmis peyniri ekleyip tekrar fırına sürün. Peynir eriyip kızarana kadar pişirin. Afiyet olsun…

60

Yemek Tarifleri

Bahar SalatasıMalzemeler: 500 gr semiz otu, yarım demet dereotu, yarım demet maydonoz, yarım demet nane, 1 taze soğan, 1 yesil biber, 1 büyük domates, 1 büyük salatalık, tuz, zeytinyağı

Hazırlanışı: Öncelikle semizotunuzu yıkayıp daha sonra domates ve salatalığı ince ince doğrayın. Dereotu, maydonoz ve naneyi de ince ince kıydıktan sonra büyükçe bir tabağa hepsini koyup yağa tuz ilave ettikten sonra karıştırın. (Dilediğiniz sebzeleri ve baharatları tarife ekleyebilirsiniz.)

Afiyet olsun

Page 61: HaberPodium- 25

61

Güncel

Yapılacak olan çekilişte anahtar sözcüğünü bulan 3 abonemize Özgür Kitapevi’nden Ayın Kitapları sayfasında tanıtımları yapılan kitaplardan hediye edilecektir. Çekilişe katılmak için anahtar kelime ile kendi adres bilgilerinizi [email protected] adresine yollayin.

Geçen ayki bulmacamızın anahtar kelimesi: BİLİKİD / Geçen Ayın Kazananları: Hüseyin Atcı, Merve Tümer, Necati Demirkan

1 532 64 7 109 128 11ANAHTAR SÖZCÜK

Resimdekioyuncu Donanma

On erkumandanı

Avusturya’nınbaşkenti

Çukur fırın

Ay ışığı

Bunalım Zevk Yakarış

Bir işekarar verme

gücü

Boyun eğenKabile,

klan

Bir peygamber ismi

Mayasıl Birinci

Ödenti

Antalya’nınilçesi

Eski dildeay

Tanınmış,ünlü

Büyüksahrada

bölge

Bir türzehirliböcek

Şaşma sözüÜst

karşıtıHint felsefe

sistemi

Dalgalı, kıvrımlı, kıvrılmış

BaşlıkKurtuluş,kurtulma

Egemenliğitanıma

İki yüzeyinkesiştiği yer İlgeç Hoş

kokulu

Lorentiyumsimgesi Bir cins

iri at Kan azotu

Tayyare

Recep ayının kandil olarak

kutlanan ilk cuma gecesi

Görme organı

Kumarda ortaya konulan para

İleri gelme

Sarp geçit Ehemmiyet Geçerli olanyürürlükte

olanKuran sürelerini oluşturan kısımlar Arka karşıtı

HücreAktimyumsimgesi

Platin simgesiFelsefede düşünce

Hafif yel

Taş atmaaracı

Eski dildekış

Bir tahılölçeği

Nazi askeripolis gücü

Divan

Cet Koyun postu

1

3

2

4

5

6

7

8

9

10

11

12

Page 62: HaberPodium- 25

Bollstr.15 Postfach 458 8405 Winterthur-CH +41(0) 76 343 80 74 +41 (0) 52 514 11 00

[email protected]

Page 63: HaberPodium- 25

• Hedef kitleye doğrudan erişim• Firma imajı yaratma• Marka değerini yükseltme özelliği• Düşük maliyet• Farklı formatlarda sabit tanıtım

AVANTAJLARINIZ

İlanlar için Tel: 076 343 80 74 Firmanıza, HaberPodium sayfalarında yer vermek icin hemen arayın!

[email protected]

HaberPodium dergisine reklam veren firmalarımıza,

www.haberpodium.com sitesinden Banner Reklamı Bedava!

/haber.podium

Page 64: HaberPodium- 25

Şarapta yoğun aroma, zengin buke mi arıyorsunuz?

Anadolu lezzeti artık kapınıza geldi!

Online alışveriş sitemizden siparişinizi hemen verin.

www.anatolianwinesandmore.ch

İstediğiniz tüm özellikleri en yüksek kalitede Anadolu Şaraplarında bulabilirsiniz.