64
www.haberpodium.com / 15 Eylül 2015 / Yıl 3 / Sayı 28

Haberpodium sayı 28 eylül 2015

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Isvicre`de doğru, güvenilir ve güncel haberin kaynagi ; HaberPodium HaberPodium dergisi İsviçre`de yayın hayatını sürdüren ve okuyucularına İsviçre merkezli haberler aktaran aylık bir dergidir

Citation preview

Page 1: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

www.haberpodium.com / 15 Eylül 2015 / Yıl 3 / Sayı 28

Page 2: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

Dimes Suisse AG’den yenilikAdrese teslim uygulama!

Online satış sitemizden ya da telefon numaramızdan siparişinizi verin Erikli sularınız ayağınıza kadar gelsin! www.erikli.ch 044 371 00 00

1 Koli Yedigün

Kutu Mandalina

1 Koli KızılayMaden Suyu

veya

veyaveya

Online satış sitemizden ya da telefon numaramızdan

veya

BEDAVA

10 Koli 1,5 litrelik Erikli Suyu sipariş edenlere

15 Koli 1,5 litrelik Erikli Suyu sipariş edenlere

1 Koli Uludağ Kutu

Portakal

1 Koli Dimes Meyve Suyu

1 Koli Yedigün

Şişe Mandalina

1 Koli KızılayMaden Suyu Mandalina

1 Koli Dimes Meyve Suyu

1 Koli Yedigün

Mandalina Mandalina

1 Koli Uludağ

KURBAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN!

Page 3: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

Hemen arayın

052 238 07 07Royal Sana GmbH - Sefkan Tosunim Hölderli 10, 8405 Winterthur+41 (0) 52 238 07 07 www.royal-sana.ch [email protected]

Güvenilir Sigortanız

Page 4: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

İsim:

Soyisim:

Firma:

Faaliyet alanı:

Dergi teslim Adresi:

Posta Kodu/ Şehir:

Telefon:

E-Mail:

Meslek:

Doğum tarihi:

İmza

75 Sfr. ödeyerek 1 yıllık abone olmak istiyorum. Gerekli bedeli ödemem için bana makbuz yollayın.

BANKA HESAP NUMARAMIZ: KONTO 60-648799-5

IBAN: CH59 0900 0000 6064 8799 5

ArgeMedia-HaberPodiumBollstrasse 15Postfach 4588405 Winterthur-CH+41 (0) 52 514 11 00+41 (0) 76 343 80 74 /haber.podium

/haberpodium

İ s v i ç r e g ü n d e m i n i

b i z i m l e t a k i p e d i n !ABONE OL,

DERGiN HER AY

ADRESiNE GELSiN!

1 yıllık Abonelik ücreti

sadece 75 Sfr.

Dergimize web sitesinden de abone olabilirsiniz. www.haberpodium.com

Page 5: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

Ekim ayında hem Türkiye’de hem de İsviçre’de yapılacak olan Meclis seçimlerine odaklanacağız. Seçimlere dair buradan yapacağımız çağrı; “Oylarınızı mutlaka kullanın“ olsun.

1 Kasım Türkiye Seçimleri

İsviçre’de yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları oylarını 8-25 Ekim 2015 tarihleri arasındaki 18 gün boyunca, Büyükelçilik ve Başkonsolosluk binalarında kurulacak olan toplam yedi sandıkta kullanabilirler. Oylamalar dahilinde; T.C. Bern Büyükelçiliği binasında iki, Zürich Başkonsolosluğu’nda dört, Cenevre Başkonsolosluğu’nda bir sandık kuruldu.

Vatandaşlar, yurtdışı seçmen kütüğüne kayıtlı olmak kaydı ile, belirtilen tarihler arasında, hafta sonları dahil olmak üzere her gün 10.00-19.00 saatleri arasında sandık başına gidebilirler.

Yüksek Seçim Kurulu tarafından güncellenen son verilere göre, İsviçre'de seçmen niteliği taşıyan 91 bin 647 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yaşıyor. Son seçimlerde İsviçre’de kullanılan oy oranı yüzde % 44,09’da kalmıştı. Umarız bu seçimlerde oy kullanma oranı daha da artar.

18 Ekim İsviçre Seçimleri

18 Ekim’e kadar yapılacak olan oylamalarda, Federal Meclis yenilenecek. Bu yılki seçimlerde göçmen potansiyelinin etkisi büyük olacak. Birçok göçmen kökenli politikacı adaylıklarını açıklarken, bu yarışta biz de varız dediler.

Geçen sayımızda Federal Parlamento seçimlerine aday olan Türkiye kökenli milletvekili adaylarımızı tanıtmıştık. Adaylar hakkında geniş bilgi almak isteyen okuyucularımız güncel haber portalımız www.haberpodium.com’dan yararlanabilirler.

Oy Pusulaları

Eylül ayı ortasında seçmenlere, içinde oy pusulalarının olduğu birer zarf gönderildi. Zarfların içerisinde, oy pusulaları ile birlikte seçmenlere oylarını nasıl kullanacaklarına dair kırmızı kitapçıklar da bulunuyor. İlk kez oy kullanacak olanlar, 18 Ekim tarihine kadar yapılacak oylamalarda bu kitapçıklardan faydalanabilirler.

Seçim ve referandum dönemlerinde oy kullanımının düşük seviyelerde olduğunu bilen politikacılar, seçmenlerini oy kullanmaları yönünde ikna edebilmek için yoğun çabalar harcıyorlar. Görüştüğümüz adaylar, oyların sağlıklı kullanılması için gerekli desteğe ve yardıma her zaman hazır olduklarını belirtiyorlar. Dileyen okuyucularımız adaylarla, doğrudan ya da bizim üzerimizden temasa geçebilirler.

Biz de adayalarımızın bu çabalarını göz önünde bulunduruyor, herkesin oyuna sahip çıkıp iradesini sandıklara yansıtması gerektiğini savunuyoruz.

Sevgiyle.

Künye / Impressium

HaberPodium ist eine Monatliche Zeitschrift, das Schweizerische Nachrichten auf Türkisch anbietet und für die türkischsprachige Bevölkerung der Schweiz zur Verfügung stellt.

Zielsetzung ist die Förderung und die soziale Integration der türkischsprachigen Bevölkerung in ihre Umgebung und ein besseres gegenseitiges Verständnis.

ArgeMediaHaberPodiumBollstrasse 15Postfach 4588405 Winterthur-CH

Tel +41 (0) 52 514 11 00Tel +41 (0) 76 343 80 74E-Mail [email protected] Web www.haberpodium.com

Inserate [email protected] Bankverbindung KONTO 60-648799-5 IBAN CH59 0900 0000 6064 8799 5

Sahibi / HerausgeberArgeMedia

Genel Yayın Yönetmeni / ChefredaktorAydın Yıldırım

Haber Müdürü / NachrichtenchefSadık Bagadur

Yazı İşleri / RedakteurinGülter Locher

Fransız kantonları sorumlusu / Leiter französischen KantoneSavas Kulug

Hukuk Danışmanı / RechtsberaterinDerya Özgül LL.M

Yazarlar / AutorenBerna ÇOBANB. Nazan Walpoth Can DündarCavit AkbuğaDeniz YükselDerya ÖzgülEdibe GölgeliElif ŞafakHaşim SancarMehmet MeralMeral Acar Savaş ŞengülŞener Arslan

Baskı / DruckArgeMedia

Türkiye SorumlusuKurtuluş Karaşın

Online / InternetGünay Zenderlioglu

Yayın Periyodu / PeriodeYılda 12 Adet, her ayın 15'i 12 Mal Jährlich, jeder 15. des MonatsDie Verwendung von Texten, Fotos und Inhalten von haberpodium.com ist nur mit Quellenangabe (www.haberpodium.com) gestattet. Jede Verwendung oder Reproduktion ohne Genehmigung von haberpodium.com ist untersagt und verletzt die Autorenrechte. Die Redaktion behält sich das Recht vor, erhaltene Artikel, Fotos oder andere Arten von Dokumenten nicht zu publizieren.

Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir ve reklamların içeriğinden reklam verenler sorumludur. Doğacak hukuki sorumluluk hiçbir şekilde dergimizi ve sitemizi bağlamaz. Dergi ve sitemizde yer alan yazı, resim, ilan ve reklamlar ismimiz belirtilmek suretiyle ya da izin alınarak kullanılabilir.

HaberPodium basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder.

Redaksiyon kapanış: Her ayın 3`ü. Dergimizde yayınlanmasını istediğiniz haber, duyuru ve reklamlarınızı her ayın 3`üne kadar göndermeniz gerekmektedir.

Verdikleri ilanlarla sponsor desteği sunan firmalarımıza teşekkür ediyoruz.

Aydın [email protected]

Page 6: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

10 Elif ŞAFAK: Ben olmayan Elifler

17 Sağlık sigortalarını değiştirmek için son aylar 30 Can Dündar: Keşke...

820

12

14

18 Büyük yatağa geçiş

26 Şener Aslan: Yükselen Frank

22 Meral Acar: Kendimizi iyi ifade edebilmekle başlar, İLETİŞİM

23 Göçmen nüfus artıyor

23 SVP çifte vatandaşlığın kaldırılmasını istiyor

24

28

Page 7: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

58 Kral ve Yoksul Şekerci

59 Bulmaca & Eğlence

60 Ayın Kitapları

62 Etkinlik Rehberi

48 Mehmet Meral: Huzursuzluğun kaynağı olarak ölüm

50 Özge Süslü: Yemek tarifleri

52 BMW'den yeni konsept; M4 GTS

54 Ford'tan kamera destekli gelişmiş aydınlatma sistemi

32

36 Haşim Sancar: Engelliler alanında bakıcı (asistant) yardımı

40 Berna Çoban: Sağlıklı beslenme yolculuğunda karabuğday

41 Kardiyologlardan Şekerli ve Gazlı İçecek Uyarısı

41 Sünnet Karşıtı Kampanya

38

42

44 B. Nazan Walpoth: Suda boğulmalar

46

53

56

Page 8: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

8

Seçim-İsviçre

18 Ekim’de yapılacak olan Federal Parlamento

seçimlerinde birçok Türkiye kökenli politikacı, partileri tarafından milletvekilliği için aday gösterildi. Geçen ayki sayımızda seçim konusuna dair özel bir dosya hazırlamı, adaylarımızı tanıtmıştık. Bu ayki sayımızda konuyu bir kez daha ele almak ve parlamento seçimlerine aday olan Türkiye kökenli isimleri bölgelerine göre yeniden tanıtmak istedik. Buna göre partileri tarafından aday gösterilen isimler kantonlara göre şöyle;

Mustafa Atıcı Kanton Basel Stadt

SP

Sibel ArslanKanton Basel Stadt BastA! (Yeşil Birlik)

Haşim Sancar Kanton Bern

Yeşiller Partisi (Grünen)

Soner Yaprak Kanton Solothurn

SP

Yabgu Ramazan Balkaç Kanton Solothurn

SP

Page 9: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

Zürich

Hüseyin Kürekci Kanton Bern

PdA

Aliye Gül Kanton Thurgau

SP

Deniz Şimşek Kanton Zug

SP

Ali Uzdiyen Kanton Zürich Piraten Partei

Nesrin Ulu Kanton Zürich

PdA

Yusuf Barman Kanton St. Gallen

FDP

Adaylar hakkında geniş bilgi almak isteyen okuyucularımız güncel haber portalımız www.haberpodium.com’dan yararlanabilirler.

9

Page 10: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

10

Bir arkadaşımla sohbet ediyorum. Gün-cel bir konuda, yakın zamanda söyle-diğim sözler hakkında ilginç yorumlar yapıyor. İlginç ve biraz da sürreel bir durum, çünkü neden bahsettiğini bile bilmiyorum. Hayretle dinliyorum: "Ben mi demişim bunları?" diye soruyorum. "E, evet."

Derken bir şüphe düşüyor içime, "Nere-de okudun peki?"

"Basında herhalde" diyor. Şimdi hayret etme sırası onda.

"Peki basın bunları nereden okuyor?

"Facebook'tan" diyor.

"İyi de ben Facebook'ta yazmıyorum ki."

"Nasıl yani?" diyor uzun bir esten sonra. "Ama senin sayfan var, her gün yazıyorsun orda!"

"Facebook'tan bahsediyorsak değil tek satır, tek kelime yazmadım şimdiye kadar" diyorum. "Sadece Twitter'da ya-zıyorum, o kadar. Resmi websitemden (www.elifsafak.com.tr) yönlendirilen Twitter adresi doğru. Ama Facebook'ta yazdığım yok."

"Hadi ya" diyor kıkırdayarak. "Desene fena halde kandırıldım. Desene ben bunca zaman yanlış Elifi okudum."

"Valla kimi okuyorsun bilmiyorum ama isminin Elif olduğu bile meçhul."

Aynı gün Londra'da benimle söyleşi yapan bir İngiliz gazeteci internetin tüm dünyada gelişen öneminden, hatta Mı-sır'daki isyanda bir ailenin yeni doğan bebeklerine "Facebook" ismini verdi-ğinden bahsetmeye başlayınca ilgimi çe-kiyor konu haliyle. Laf arasında kimleri takip ettiğini soruyorum. "Sahte David Cameron, sahte Elton John, sahte Nick Hornby ve birkaç kişi daha" diyor.

"Peki sahte olduklarını biliyorsanız niye bu insanları okuyorsunuz?"

İşin içinde ve özünde insanları kan-dırmak olmasa üzerinde durmam bu meselenin. "Bu da modern hayatın bize bir armağanı" der geçerim. "Bu da bir insan hikâyesi işte." Ama sahte Face-book ve Twitter kullanıcıları düpedüz okurları kandırıyor. Başka bir insanmış gibi yaparak, sanal âlemde kendileri-ne bir kimlik, bir kişilik yaratıyorlar; bununla da kalmayıp o kimlik üzerin-den arkadaşlıklar kuruyor ya da bazen potlar kırıyorlar. Sonra sahtelerin ettiği lafların pirincini ayıklamak gerçek olan-lara düşüyor. Birincilerin ettiği laflar üzerinden ikinciler eleştiriliyor. Gel de çık işin içinden.

Öbek öbek Elif Şafak

Ben kendi adıma sahte Elif'leri inceleyip üç temel gruba ayırdım. Birinciler, bence hiçbir art niyet taşımadan, tamamen olumlu ya da naif duygularla, biraz da can sıkıntısından, durduk yerde bu işe başlayanlar; belki de hayatlarını renk-lendirme ihtiyacından dolayı, günde bir saatliğine de olsa kimlik değiştirmek isteyenler. İkinciler, hakikaten bir baş-kası olmak ya da okurları kandırmak isteyenler. Bunların yazılarında bire bir benim kelimelerimi ve üslubumu taklit var. Üçüncüler ise biraz da benimle dalga geçmek için yazanlar, hem sevip hem diş geçirenler. Bir tokat bir gül, bir tokat bir gül.

Böylece öbek öbek, çeşit çeşit Elif Şafak'lar var ortada. Sadece benim değil binlerce insanın, sanatçı, akade-misyen, edebiyatçı, politikacı, futbolcu ve profesyonelin sahteleri gece gündüz hikâyeler yazıyor internette.

Hangi gruptan olursa olsun "Ben olmayan Elif'ler"i lütfen ben zannetme sevgili okur! Seni temin ederim ki Fa-cebook'ta bir şey yazmıyorum. Ne tek satır, ne tek yorum bana ait. Biz en iyisi ya temiz temiz Twitter'da buluşalım ya da salt romanlarda. O ayrı bir dünya. Öylesi daha güzel. Yalanlardan yanılsa-malardan kandırmacalardan uzak...

Cevabı ilginç: "Sahtelerini okumak gerçeklerini okumaktan daha keyifli, daha renkli de ondan. Gerçeklerinin ne dediğini zaten biliyoruz. Üç aşağı beş yukarı aynı."

Hadi buyrun. Yanlış anlamalar ve yanıl-samalar yüzyılında yaşıyoruz ne de olsa. Bir yanıyla böyle bir dünya sanal âlem. Bunu biliyor, kabulleniyoruz. Gene de kavramakta güçlük çekiyorum. Bir insan bile bile sahte Lady Gaga, sahte Paulo Coelho ya da sahte Angela Mer-kel'i neden okur mesela, okuduğunun gerçek kişi olmadığını, sadece yalanlar ve kurgular sunduğunu göre göre? Peki ya sahteleri gerçek zannederek okuyan-lar, ya onlar ne olacak? Hadi bu İngiliz gazeteci kimlerin sahte olduğunu ayırt ediyor ya da öyle zannediyor. Ama ya ayırt edemeyenler? Bilmeden sahte kişilerin takipçisi olanlar ve onların her dediğine inananlar. Ya onlar? Meselenin bir de öteki yüzü var tabii. Kendinizi taklit edilen kişinin yerine koyun. İnsan sarf etmediği sözleri ordan burdan duyarsa ne hisseder? Kime ne anlatabi-lir? Bilhassa Türkiye'de. Filanca söyle demiş, böyle demiş'ler üzerinden zaten ne çok dedikodu yapılıyor memlekette. Ne çok zan üretiliyor. Herkes için, her konuda. Böyle bir ortamda ne hisse-dersiniz etmediğiniz laflar üzerinden eleştirilince?

Hayal güçleri engin

Ertesi gün yayınevim Doğan harekete geçiyor hemen. Resmi kanallardan işlemler başlatılıyor. Bir de bakıyoruz Facebook sahte Eliflerle dolu. Gayet de üretkenler hani Allah için. Yaz yaz bit-memiş. Destan gibi. Hikâyeler kurmuş-lar. Kimi sahte Elif'ler roman yazmanın zorluklarından dem vurmuş, kimileri göçebe hayatın iniş çıkışlarından ya-kınmış, kimi sahte Elif'ler ise okurlarla ahbap olmuş bile. Hayal güçleri gayet engin. Kimileri biraz soğuk, kimileri gayet sevecen.

Ben olmayan Elifler

Elif Ş[email protected]

10

Page 11: Haberpodium sayı 28 eylül 2015
Page 12: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

Güncel

12

Güncel

Sizin için neyin önem taşıdığını ve doğru olduğunu biliyorsanız eğer, karar vermeniz hiç de zor olmayacaktır.

Seçim zarfım şu an

ulaşamayacağım bir yerde?

Ailenize mektubu A-Post pulu ile yollamalarını söylerseniz eğer, bir gün sonra zarf elinizde olur.

İsviçre'de seçimlere katılım oranlarının düşük olduğu herkes tarafından biliniyor. Özellikle tembel seçmenler oy pusulalarını doldurmayı hep ileri bir tarihe erteliyorlar. Sonrasında oylar kullanılmazken, ortaya da şöylesi bahaneler çıkıyor.

Ve tabii ki, oylamanın son hafta sonu yoğunluğu nedeniyle unutuluyor.

İstemediğimiz o kadar çok iş yapıyoruz ki, mecbur olduklarımız da dahil. Ancak siz oy kullanmazsanız, başkası sizin için kullanır.

Oyumu son hafta sonunda kullanıyorum!

Ben siyasi bir tip

değilim!

Çokkarışık!

instagram/haberpodium

Bizi Instagram'dan da takip edebilirsiniz.

Page 13: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

13

Güncel

13

O zaman bu durumu değiştirmenin zamanı geldi.

Benim oyumfark yaratmaz!

Hayır, herkesin oyu fark yaratabilir.

Arkadaşım benim kullandığım oyun tersini kullanıyor,

böylelikle oylarımız boşa düşüyor!

Oy kullanmazsanız, arkadaşınız kazanır. Oy kullanırsanız, arkadaşınızın kazanmasını engellersiniz.

Pazar günü seçim bürosuna gidip orada da oyunuzu kullanabilirsiniz.

Satılmış siyasetçilerin istediği oluyor

hep!

Çevremdeposta kutusu

yok!

Daha sonrayaparım!

Ben göçmenim!

Bu işin daha sonrası yok, oylama günü belli zaten.

Şartlarınız uyuyorsa mutlaka vatan-daş olun ve haklarınızı kullanın.

Sonuç; oy kullanmak için hiçbir şey bahane olamaz.

Page 14: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

14

Bizim Hikayemiz

1945 yılında Ürgüp’ta doğan Nigâr Yazgaç, İstanbul Vefa Lisesi’nde okudu.1965 yılından bu yana İsviçre’de yaşayan Yazgaç, buraya ilk gelişini şöyle anlatıyor;

"Türkiye’de muhasebeciydim. O zaman Turist olarak geldim buraya, 3 ay kalma iznim vardı. Burada işçiye ihtiyaç olduğunu öğrenince gidip işçi kurumuna başvurdum. İngilizce bildiğim için kolayca kabul edildim ve çalışma izni aldım. İlk olarak 3 yıl boyunca bir hastanede çalıştım. Daha sonra da UBS bankasında çalışmaya başladım. Oradan da emekli oldum."

Page 15: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

Bu kadar çok yönlü olmanızı neye bağlıyorsunuz?

Güçlü bir iradem var aslında. Bu irademle herşeyi başarıyorum.Yeter ki birşeyi yapmak isteyeyim. Bu irade sadece bana özel değil, herkeste var. Bunun için kütüphane gibi yerler çok iyi olanaklar sunu-yor size. Kendimi bir okul olarak tanımlarsam eğer, okulumda ken-dimi geliştirmeye özen gösterdim hep. Benim okulum paha biçilmez okuldur aslında. Çünkü bu okul tamamen deneyimlemelerle oluştu.

Yaşam felesefenizden bahseder misiniz biraz?

Yaşamımda paraya hiç yer yerme-dim. Öncelikli tutmadım. Çünkü para ara bozuculuk yaratır, başka bir işe yaramaz. Paradan öte insan kazanmayı hedefledim hep. Para çabuk biter, ancak insan bitmez. Yaşamım boyunca hep bilimleri omuzlamaya çalıştım bir de. Bi-limler, mutlu günlerimde varlığım, mutsuz günlerimde ise barınağım oldular. Bu yaşımda bile her

50 sene öncesinden bahsedebilir misiniz biraz? Türkiye’den gelen çok insan var mıydı burada?

O zamanlar Türkiye’den gelen çok az insan vardı. Olanlar ise 1945 yılında buraya gelenlerdi. Bunlar o zaman Türkiye-İsviçre Derneği kurmuşlardı. Onlarla tanıştım. Dernektekilerin hepsi de iyi eğitimli meslek sahibi insanlardı. Doktor-lar, mühendisler vardı aralarında. O sıra İsviçrelilerle evlenmek modaydı. Çok çabuk evlenir, çok çabuk ayrılırlardı. Bir süre sonra da etkilerini yavaş yavaş yitirdiler. O zamanlar Bern’de temsilcilik olarak sadece Askeri Ataşelik vardı. Bir işi-miz olduğunda Bern’e giderdik hep.

Çok yönlü özellikleri olan Yazgaç, adeta bir atölye haline getirdiği evinde yaptığı eserlerle, kendini hobi sanatçısı olarak tanımlıyor ve amatör düzeyde yazılar yazıyor. Şiir, resim ve görsel sanatların yanısıra; bilim, psikoloji, felsefe, astronomi gibi çok çeşitli alanlara da ilgi duyuyor. Bu alanlarda birçok farklı çalışmaya imza atan Nigâr Yazgaç, Almanca, İngilizce, Fransızca ve Fince dillerini biliyor.

Resim sanatına özel bir ilgi duyan Yazgaç, yağlı boya ve akrilik resimler yapıyor. Ebru ve seramik sanatlarıyla da uğraşan Yazgaç, kendi yaptığı dantel örgü türü el işleriyle ilgili çalışmalara imza atmış. İsviçre Astronomlar Birliği’ne üye olan Nigâr Yazgaç, atlı sporlarla da uğraşırken, piyano, mandolin ve kaval gibi enstrümanlar çalıyor.

15

Page 16: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

16

aslında. Sözleri gerçek, yönlendir-meleri dürüst ve adildir. Tutum ve davranışlarında kendisine karşı dürüst olan kişi diğer insanlara kar-şı da dürüst olur. Ancak bu durum bilge kişiye acılar da çektirirken, gördüğü haksızlıklar karşısında onu çaresiz de bırakır. Tıpkı su gibi...Besleyiciliği ve yararlığı ile yaşam

günümü yeni bir ömür gibi yaşama-ya çalışırken, yavaş yavaş ömrümün sonuna geldiğim için kendimi biraz da bir konuk gibi ağırlayarak yaşa-maya çalışıyorum. Ömrüm boyunca kimsesiz ve korunmaya muhtaç çocuklara yardım yaptım, onları korudum. Paylaşmak, ihtiyacı olana vermek en güzel şey.

"Hayatın kaynağı olan su, doğa-nın tüm koşullarına uyumludur. Soğuk, sıcak, buhar, bulut,yağmur, kar, dolu, buz, çığ gibi özellikleriyle değişkendir su. Biz insanlar da su gibi yaşadığımız ortama uyumlu ve yararlı olabiliriz. Anadolu’da bir söz söyle der; “Gittiğin bir köydeki bütün insanların birer gözü körse, sen de bir gözünü kırp da bak“. İn-sanları değiştiremeyiz ancak yararlı olmak adına kendimizi değiştirebi-liriz.

Bilge olan insan da diğer insanlarla yaşarken suyun hallerine benzer

sunan su, kimi zaman kirlenir, mikrop tutar, acı olur, tuzlu olur,-kireçlenir ve doğanın nice şamarını yer. Ancak istenci kırılmazken tüm engelleri de aşabilir.

Dünya ile içiçe yaşarken, uyumlu ve yararlı olabilmenin gerçek yolları doğallıktan, bilimsellikten, bilge-likten, sanatçılıktan geçiyor. Bütün bu yolları arayıp bulmak, tanımak, görmek, öğrenmek gereklidir sürek-li. Uyumlu, yararlı olabilen insanlar dünyanın en saygın insanlarıdır. Saygın olan insanlar ise sevilen insanlardır."

Türkiye’deki yoksul öğrencilere yaptığı yardımlardan dolayı T.C. Başbakanlık kurumu kendisine teşekkür bir belgesi sunuyor. Burada İsviçrelilerle sıkı bir bağ kuran Yazgaç’a İsviçreli arakdaşları “Heidi“ şeklinde hitap ediyorlar. Bu derece kabul görmekten mutlu olan Nigâr Yazgaç, bunda paylaşımların büyük etkisinin olduğunu ifade ediyor.

Yazgaç 5 yıl kadar da Finlandiya’da da kalmış. Oraya dair sevgiyle bahseden Yazgaç orada da kendisine, Finlandiya’nın en güzel kızı “Satu“ şeklinde hitap edildiğini söylüyor. Şu sıra sağlıkla ilgili problemler yaşayan Nigâr Yazgaç buna rağmen üretkenliğine halâ devam ediyor. Sanatsal çalışmalarını sürdüren Yazgaç, Almanca-Türkçe olmak üzere iki dilli şiirler ve hikayeler yazıyor. Nigâr Yazgaç, 50 yıllık bir süre boyunca İsviçreli toplumlarla birlikte yaşıyor olmasını “Doğal uyum ve yararlılık“ isimli yazısıyla şöyle ifade ediyor;

Ölwechsel: 49.90 Sfr. (Exkl. Motor Öl)

Klima Service: ab 80.00 Sfr.

Reifen Wechsel: ab 15.00 Sfr.

• Neuwagen und Occasionen • Karosserie• Spritzwerk • Reparaturen aller Marken • Service • Reifenservice • Klimaservice • 24h Abschleppdienst • Pneu Einlagerung • Bremsprüfstand • Verkauf und Einbau von

Zubehör

İbrahim OğulkanmışTössfeldstrasse 358406 WinterthurT: 052 203 34 66F: 052 203 34 64M: 078 854 35 [email protected]

Page 17: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

Nelere dikkat etmeli?

Şu ara sağlık sigortası sektöründe bir yandan gelecek yılın poliçeleri hazırlanırken, diğer yandan da sigortalarını değiş-tirecek olanların işlemleri yapılıyor. Bu işlemleri sigortalılar için bir çok hataya sebep de olabiliyor. Sigortalılar için ortaya çıkacak olan muhtemel hataları önlemek adına şu önerileri sıraladık;

Temel sağlık sigortası için çıkış verme

Bu sigorta şeklini herkesin yaptırması zorunlu. Eğer sağlık sigortanızdan menmun değilseniz ve çıkış vermek istiyorsanız, çıkış verme tarihi yıl sonundan bir ay kadar önce yapılma-lısınız. Buna göre Kasım ayının son iş gününe kadar iptal mektubunuzun sigorta şirketinin elinde olması gerekiyor.

Ek sağlık sigortası

Bu sigorta şekli daha çok gönüllü olarak yapılıyor. Ek sigor-taların süresi genellikle en az bir yıldır. Bununla ilgili çıkış verme tarihi bir yılı geçtikten sonra, yıl sonundan 3 ay önce-dir. Yani bu sigorta türünde, çıkış vermeniz için gerekli olan son tarih Eylül ayının sonu. Burada dikkat etmeniz gereken şey ise şu; Ek sigortalar genellikle 5 yıl için yapılıyor ve ona göre indirimler uygulanıyor. 5 yıllık yapılan sağlık sigortaları istenildiği an iptal edilemiyor.

Bunu 5 yılı doldurmadan 3 ay önce iptal etmeniz gerekiyor. Aksi takdirde bu sigortanın bir 5 yıl daha uzatılması duru-mu ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Bazı durumlarda,örneğin ödenen primin artması ile birlikte. bu sigorta türünün iptalini talep edebilirsiniz.

Bilmeniz gerekenler

- Yeni bir sağlık sigortası şirketine başvurduğunuzda, onlara eski poliçenizi de yollayın.

- Kabul onayı gelmediği taktirde, hala eski sigorta şirketiniz-de sigortalısınızdır. Yeni şirket temel sağlık sigortası için sizi mecburi olarak kabul etmek zorundadır. Ancak ek sigorta yapma mecburiyeti bulunmuyor. Bazı şirketler ek sigortalar için önceden sağlık raporlarını değerlendirmek istiyorlar.

- Temel sağlık sigortası ve ek sağlık sigortası ayrı ayrı şirket-lerde yaptırılabilir. Ancak bunu onlara özellikle belirtmeniz gerekiyor.

- Yurtdışına taşındığınızda, yukarda belirtilen sürelerin hük-mü ortadan kalkıyor. Bu durumda herşey otomatik olarak iptal edilmiş oluyor.

Page 18: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

18

Çocuk

Çocuğunuz ilk gecelerde bir kaç defa yatağından çıkabilir. Hem yataktan çıkıyor olabilmesinin başarı duygusu hem de eski yatağına olan özlemi bu alışma sürecini biraz geciktirebilir. Bu durumda yapacağınız en iyi şey çocuğunuzu rahatlatmak olsun. Onu tekrar yeni yatağına götürün ve eski yatağına artık giremeyeceğini açıklayın.

Çocuğun uyku saatini ve uykuya dayalı düzenini değiştirmemeye özen gösterin. Emin olun ki, uyku düzeninde oluşacak bir eksikliği çocuğunuz size karşı en iyi şeklide kullanacaktır.

İkinci bebek mi geliyor?Bebeğin doğumundan hemen sonra ilk çocuğunuzu yeni yatağına geçmesi konusunda zorlamayın. Siz aceleyle yeni bir düzen kurmaya çalışırken, o ise kendini dışlanmış hisseder ve kıskançlık duyguları ile birlikte daha büyük sorunlar yaşayabilirsiniz. En iyisi bebek doğmadan uzun bir süre önce bu geçişi yapmanız.

Bazı çocuklar daha özgür olabilecekleri büyük bir yatağa hazırlarken, bazıları

ise güvenli parmaklıklar arkasında uyumayı tercih edip, küçük bir alanda kalmak isterler. “Çocuk düşer“ korkusu ya da “Her gece 10 defa yataktan çıkar“ söylemiyle anne babalar da bazen bu geçişi ertelerler. Aslında bu, anne-babalar için işin kolayına kaçmaktır biraz da.

Yatakla ilgili her değişime çocuğunuzu da katmanızda fayda var. Bunun için yapacaklarınız çok basit;

Öncelikle çocuğunuzla birlikte yeni yatak almaya gidin ve onu birlikte kurun. Döşeğin çarşafını, yorganın nevresimini birlikte takın mesela. Küçük adımlarla ilerlemek istiyorsanız eğer orta boy bir yatak alın.

Yatak koruyucusu kullanmanızda fayda var. Bu hem çocuğun yataktan düşmesini önler hem de çocuğun kendini güvende hissetmesine yarar.

Çocuğunuz için büyük yatağa geçiş kocaman bir adım.

instagram/haberpodium

Bizi Instagram'dan da takip edebilirsiniz.

Page 19: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

Empfangsschein / Récépissé / Ricevuta

Einzahlung für/Versement pour/Versamento per

Royal Döner Stiftung8404 Winterthur

Royal Döner Stiftung8404 Winterthur

CH65 0900 0000 6155 9657 5 CH65 0900 0000 6155 9657 5

Einzahlung für/Versement pour/Versamento per Zahlungszweck/Motif versement/Motivo versamento

Enzahlung Giro Versement Virement Versamento Girata

61-559657-5CHFKonto/Compte/Conto

Einbezahlt von/Versé par/Versato da

Die AnnahmestelleL’office de dépôtL’ufficio d’accettazione

185000006 0560/1002

61-559657-5

105

615596575>

615596575>

CHFKonto/Compte/Conto

Einbezahlt von/Versé par/Versato da

Einbezahlt von/Versé par/Versato da

BL 0

8.20

1460

1944

(151

206)

(441

.02.

1) P

F

Page 20: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

20

Seçim-Türkiye

İsviçre’de 26. Dönem Milletvekilliği Genel Seçim oylamalarıyla ilgili takvimler netleşti. Buna göre, İsviçre’de yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları oylarını 8-25 Ekim 2015 tarihleri arasındaki 18 gün boyunca, Büyükelçilik ve Başkonsolosluk binalarında kurulacak olan toplam yedi sandıkta kullanabilecekler.

İsviçre’de oyunu kullanamayacak olanlar, YSK tarafından belirlenen gümrük kapılarında da oy kullanabilecekler.

Oylamalar dahilinde; T.C. Bern Büyükelçiliği binasında iki, Zürich Başkonsolosluğu’nda

dört, Cenevre Başkonsolosluğu’nda bir sandık kurulacak.

Zürich Bölgesi T.C. Zürich Başkonsolosluğu

Bern Bölgesi T.C. Bern Büyükelçiliği

Cenevre Bölgesi T.C. Cenevre Başkonsolosluğu

Seçmenler oylarını hafta sonları da dahil her gün

saat 10.00-19.00 saatleri arasında kullanabilecekler.

Oy kullanacakların Yurtdışı Seçmen Kütüğü’ne

kayıtlarının olup olmadığı göz önünde

bulundurulacak.

20

Page 21: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

7 HAZİRAN SEÇİMLERİ'NDE NE OLMUŞTU?

7 Haziran seçimleri için yapılan oylamalarda

İsviçre’de ve gümrüklerde 40'542

seçmen oy kullanmıştı. Kullanılan toplam oy oranı ise % 44,09’a

tekabül etmişti.

Oyların % 47,51'ini alan Halkın Demokrasi Partisi

(HDP) sandıktan birinci parti olarak çıkmıştı.

İkinci parti ise oyların % 25,11'ini alan Adalet ve

Kalkınma Partisi (AKP) olmuştu. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) %

17.46, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) % 6.77

oranında oy almıştı. % 3.1'lik oy ise diğer

partilere verilmişti.

7 HAZİRAN SEÇİMLERİNDE

KULLANILAN OY ORANI

% 44,09

7 HAZİRAN 2015İSVİÇRE SEÇİM SONUÇLARI

Yüksek Seçim Kurulutarafından güncellenen

son verilere göre, İsviçre'de seçmen

niteliği taşıyan 91 bin 647

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yaşıyor.

DİĞER

Alınan oylar 17.012 2.425 1.1266.2508.991

21

facebook/haber.podium

Page 22: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

22

Kendimizi iyi ifade edebilmekle başlar, İLETİŞİM

50`li yıllara kadar Türkiye toplumsal yapısının kırsal ekonomiye dayalı

olması sebebiyle toplumda gele-neksel ve geniş aile yapısı hakimdi. Sonraki yıllarda sanayileşmenin hızlı gelişim ve büyüme göstermesi ile birlikte, köylerden kentlere ve yurt-dışına göçler baslamıştır. Böylece geniş ve geleneksel aileden ayrılma-lar yaşanırken, toplumun en küçük birimi olan aile yapısında da degişik-likler olmuştur.

Sanayileşme ve kentleşme ile birlikte toplumların dışa açılmaları, top-lumdaki genel düşünce şekillerini ve anlayışlarını da çeşitlendirmeye başlamış, bunun sonucu olarak da ge-leneksel değer ve yargılarda degişik-likler meydana getirmiştir. Ailedeki geleneksel tutumlara, ülkemizde ve dünyada menfi bakılmaktadır. Aile-deki geleneksel tutumlar, otoriter ve baskıcı tutumlar olarak kabul edilir. Bunun karşıtı olan modern tutum-lar ise demokratik tutumlar olarak değerlendirilir.

Çocuğun gelişiminde anne-ba-banın etkisi

Gerek geleneksel gerekse de modern tutumlar olsun, anne ve baba tutum ve davranışlarıyla kültür aktarıcı görevlerini isteyerek veya istemeyerek yerine getirir. Buna göre kişi kendi anne ve babasından aldığı eğitimi bilinçli veya bilinçsiz olarak kendi ço-cuğuna aktarır. Zaman zaman, -bunu çocukları olanlar için söylüyorum-, kendi anne ve babasında eleştirdiği ve hatta büyük öfke duyduğu davra-nışları, çocuğuna farkında olmadan uygular. Sonra da bunu niçin yaptığı-nı düşünerek kendine kendine hayret eder, “ay aynı annem gibi konuştum”

içinde gören, kalıplaşmış benlik yapısı olan insanlar yetişir. Ailedeki roller esnek ise, dünyayı cok boyutlu görebilen, hoşgörülü insanlar yetişir. Birey davranışlarıyla içinde bulundu-ğu aileyi yansıtır. Çocuğun kendini değerli bulması, çocuğun kendisine güvenli ortam sunulması, ailesinden sürekli yakınlık ve dayanışma duygu-su hissetmesini sağlayacak ortamların hazırlanmasi, çocukta sorumluluk duygusunun geliştirilmesi ve destek-lenmesi gibi gereksinimleri karşılayan aile saglıklı bir insan, aksi durumda ise sağlıksız bir insan yetiştirir.Kişilik gelişimi; doğum öncesi ve sonrası fiziksel-ruhsal koşullar, çevrenin kişi üzerindeki etkisi, olgunlaşma ve ög-renmelerle baglantılı düşünülmelidir.

Sağlıklı iletişim

Değerli okuyucular. Suçlu cocuklar üzerinde yapılan istatistiklerde, çocu-ğun suça itilmesinde, otoriter babanın baskıcı ve katı disiplin anlayışının etkili olduğu net bir biçimde ortaya konulmaktadır. Ailedeki sorunların oturulup açıkça tartışıldığı ve hep bir-likte çözümler arandığı aile ortamları-na sağlıklı aile diyoruz. Sağlıklı ailede ilişkilerin açık ve esnek olmasıyla çocuklarımıza iyi bir rehber olabiliriz. Yine saglıklı ailede kurallar açık ve net bir şekilde belirlenmiştir. Böyle bir aile ortamında, çocuk ailede kendi rolünü bilir. Çocuk, ilişkilerde neyin nasıl olduğunu bildiği için, çevresi ile de sağlıklı iletişim becerilerini doğru şekilde kullanabilir.

İletişim becerilerini sağlıklı kullanan bireyler, bulundukları toplumda kendilerini daha iyi ifade edebilirken, gerek okul gerekse de iş hayatında topluma daha uyumlu olurlar.

der. Bu davranış şekilleri birçok farklı sözden ibaret olabileceği gibi; misafir ağırlama, yeme-içme adabı veya eşle-rin kendi aralarındaki ilişkilerinde de kendini gösterebilir.

Çocuklarda kişilik oluşumunun ilk ve en önemli belirleyicisi olan sosyal çevre “aile” dir. Çocuklarda yerleşen ve süreklilik gösteren birçok davranış ebevenylerini model almaları sonu-cunda oluşmaktadır. Çocukların eğiti-minde ve gelişiminde aile yol gösterici ve kuralları öğretici bir rol oynar. Ço-cuğun doğru ve yanlışı öğrenmesinde olduğu gibi cinsel kimliğini kazanma-sında da ailenin rolü çok büyüktür.

Kişiliği tanımlamak istersek; kişinin kendini, çevresini, olayları algılama şekli ve bunlara verdiği tepkiler kişi-lik özelliklerini oluşturur. Aile içinde-ki roller katı ise, dünyayı kategoriler

Dr. Meral ACARGelişim psikoloğu ve [email protected]

Page 23: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

23

Güncel

Dipl. Kosmetikerin,Tuba ÖztürkKempttalstrasse 44 / 8320 Fehraltorf

Tel. 079 932 79 [email protected] / www.flawless.ch

Laser Epilasyon Soğuk Lipoliz Kavitasyon Selülit ve Vücutta Sıkılaşma Tedavileri Cilt ve Vücut Bakımı Kırışık Giderme (Anti - Aging) Nem Dengesi Bakımı Vitamin KürüPeeling Uygulamaları Microdermabrasyon Rejevünasyon Laseri İğnesiz Mezoterapi Sivilce / Akne Tedavisi Laser ile Dövme Silme Laser ile Catlak Tedavisi Laser ile Kılcaldamar Tedavisi Cilt ve Yaşlılık Lekelenmesi TedavisiPigment Tedavisi Burun ve Elmacık Çevresinde Kızarıklık Giderme Rozase / Gül Hastalığı Tedavisi Laser ile Varis Tedavisi Protez (Gel) Tırnak Uygulaması

SVP, çifte vatandaşlığa sahip olanlar için yeni bir uygulama talep ediyor. Buna göre çifte vatandaşlığa sahip olanlar ya asıl ait oldukları ülkenin vatandaş-lığını ya da İsviçre vatandaşlığını seçmeliler.

SVP’ye göre başka bir ülke vatandaşı olmak İs-viçre’ye bağlılık anlamında bir güvensizlik tehdidi yaratırken, çifte vatandaşlar, vatandaşı olunan iki ülke arasında herhangi bir husumet yaşanması durumunda gerginlik yaratabilirler.

İsviçre’de çifte vatandaşlık statüsüne sahip olanla-rın oranı yarım milyondan fazla.

Federal Göçmenler Sekreterliği (SEM)'in ver-diği rakamlara göre 2015’in ilk yarı yılında İsviçre'ye 72.000 kişi göç etti. Aynı zaman

diliminde 34.000 göçmen de İsviçre’yi terk etti.

SEM’in bildirdiği rakamlara göre, Haziran ayı sonu itibariyle İsviçre’de vatandaş olmayan 1 milyon 975 kişi yaşıyor. Bu rakam önceki yıla göre 35.000 kişi daha fazla iken, isviçre’yi terk edenlerin sayısı geçen yıla oranla artış gösteriyor. Göçmen oranının yaklaşık % 70'i AB ve EFTA üyesi ülke vatandaşla-rından oluşuyor.

Bu rakamlara kısa süreli ya da geçici oturum sahip-leri dahil olmazken, iltica prosedürleri devam eden yaklaşık 40.000 kişi de göçmen rakamının dışında bırakılmış.

Page 24: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

24

Röportaj

Sayın Walpoth, bize ilk olarak STAV’ın kuruluş aşamasından bahsedebilir misiniz? Hangi ihtiyaçtan yola çıkılarak kuruldu STAV?

STAV, 1995 yılında, Türkiye’den gelmiş ve İsviçre’de görev yapan birkaç gönüllü hekim tarafından kuruldu. Kuruluş amacı, İsviçre’de yaşayan hekimler arasında ileti-şim sağlayıp mesleki paylaşımları çoğalt-maktı. O dönem sağlık alanında çalışanlar arasında ciddi kopukluklar vardı. STAV ile bu kopukluluğu gidermeyi amaçlamıştık.

Neler yaptınız şu ana kadar?

Sağlığın her alanında çalışan akademisyen-leri ve öğrencileri biraraya getirmek için birçok bilimsel toplantı düzenledik.

Ayrıca bilgilendirme amacıya, halka yönelik koruyucu hekimlik ağırlıklı sempozyumlar ve konferanslar verdik. Şu an İsviçre Sağlık Bakanlığı ve Göçmenler Dairesi’nde Türki-ye kökenli sağlık akademisyenlerini temsil eden bir meslek örgütüyüz. Bu kapsamda

göçmenlerin sağlık sorunlarına yönelik ola-rak ortaya konan sağlık projelerine katkıda bulunup danışmanlık hizmetleri sunuyoruz.

Bünyenizde şu an kaç üyeniz var?

STAV’ın şu anda 300 üyesi var. Bu sayı geç-miş yıllarda 150 iken, son 10 yıl içinde, Av-rupa Birliği üyesi ülkelerden gelen hekimler ve akademisyenlerle birlikte arttı ve üyelik sayımızda adeta bir patlama yaşandı. Buna rağmen, İsviçre’de çeşitli nedenlerle inaktif olan ya da bizlerden haberdar olmayan birçok sağlık akademisyeni meslektaşımız var hala. Burada yaşayan sağlık çalışanala-rımızın rakamının 600`ün üzerinde oldu-ğunu düşünüyoruz. Amacımız bunlara da ulaşmak.

STAV’ın temel özelliği akademisyen doktorlardan oluşması mıdır? Diğer sağlık alanında çalışanlar da bu kuruma üye olup, çalışmalarınıza katkı sunabilirler mi?

STAV’ın şu anki yönetim kurulu Kasım 2014’de yapılan olağanüstü genel kurul ile

İsviçre’de 1995 yılından bu yana aktif olarak hizmet sunan bir akademisyen hekimler derneği var. Kısa adı STAV olan İsviçre- Tür-

kiye Hekimler ve Akademisyenler Derneği, İs-viçre’de yaşayan Türkiyeli akademisyen hekim-lerin bir araya gelerek kurdukları bir oluşum.

Bünyesinde 300 kadar üye barındıran STAV, mesleki hizmetlerin sağlıklı bir şeklide sunul-masının yanısıra, sağlık alanında yer alanları biraraya getirme, sosyal ve kültürel ortamlar yaratma gibi çalışmalar açısından da önem taşıyor.

STAV ile ilgili merak ettiklerimizi, STAV’ın ku-rucularından biri olan ve aynı zamanda şu anki Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürüten Doç. Dr. B. Nazan Walpoth’a sorduk. Bern Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji Bölümü Öğretim Üyesi olan Doç. Dr. B. Nazan Walpoth dergimizde her ay yer alan yazıları ile de okuyucularımızın yakından tanıdığı bir isim.

Doç

. D

r. B.

Naz

an W

alpo

th

Page 25: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

25

Son olarak size ileriye dönük hedeflerinizi soralım.

En önemlisi meslek örgütü olmanın hakkını verebilmek tabii. Küçüm-senmeyecek bir potansiyeli ve üye sayısı ile İsviçre Sağlık Bakanlığı’nın ciddiye aldığı bir meslek örgütü olarak kalabilmemiz önemli.

Bunun yanısıra; meslektaşlarımızın ihtiyaçları yönünde etkinliklerimizi genişletmek, genç arkadaşlarımıza maddi ve manevi destek sunup onları kariyer mücadelelerinde yalnız bırakmamak, Türkiye’den gelen insanlarımızın göçmenlik ve buna bağlı sağlık sorunlarına eğilmek gibi çalışmalarımız devam edecek.

İsviçre -Türkiye Hekimler ve Sağlık Akademisyenleri Derneği STAV ile ilgili daha fazla bilgi edinmek iste-yen okuyucularımız www.stav.ch isimli siteden yararlanabilirler.

Bunun yanında çalışmalarımız diğer göçmen hekimlere de örnek oldu. Şu aralarda Arnavutluk’tan gelen hekimler de bizlerin yaptığı şekilde bir meslek örgütlenmesi oluşturmak istiyorlar. Bunun için bize geldiler.

STAV’ın İsviçre boyutu ile etkisi nedir şu anda? İsviçreli hekimlerle nasıl bir çalışma şekliniz var?

Üyelerimiz arasında İsviçreli he-kimler de var. Türkiye’den gelen vatandaşlarımızı ilgilendiren pek çok sağlık projesinde, Kalp Vakfı ve sigara ile mücadele dernekleri ile birlikte, İsviçreli meslektaşlarımız da bizimle birlikte çalışıyor.

İsviçre’de üstlenmek istediğiniz misyon nedir?

Bizler İsviçre Sağlık Bakanlığı’nda ve Göçmenler Dairesi’nde mes-lektaşlarımızı ve halkımızı temsil ediyoruz. Oradaki göçmen projele-rine bilgilerimiz ışığında daha fazla destek olmak istiyoruz. Sağlık ko-nusunda insanlarımızı bilgilendir-mek için daha fazla yazılı ve görsel materyal gerekiyor. Anadilde hizmet kapsamında, burada yaşayan he-kimlerimizle insanlarımız arasında bir köprü olmak istiyoruz.

STAV gibi bir kurumun Türkiye’den gelen ve burada yaşayan doktrolara katkısı ne oldu?

Şimdiye kadar gözlemlediğimiz kadarıyla STAV’ın, iletişim ağının genişlemesi, sorunların tartışılma-sı ve çözüm üretilmesi yönünde birçok katkısı oldu. Genç arkdaşla-rımıza yol göstermek, onlara destek olmak kendi başına ayrı bir kazanç.

seçildi. Kurul’da alınan yeni karar gereği, daha önce sadece tıp doktor-larına hizmet eden meslek örgütü-müz, diş hekimleri, eczacılar, sağlık eğitmenleri ve kimya mühendisleri gibi diğer sağlık akademisyenlerine de kapısını açmaya başladı. Tıp öğrencileri zaten hep üye olabili-yorlardı. Ayrıca STAV’a üye olmak isteyen ve sağlık ile indirek bağ-lantılı işlerde çalışan yüksekokul mezunlarına da yönetim kurulu onayı şartı ile, özel statülü üyelik hakkı tanıyoruz.

Bizler İsviçre Sağlık Bakanlı-ğı’nda ve Göçmenler Dairesi’n-de meslektaşlarımızı ve halkı-mızı temsil ediyoruz. Oradaki göçmen projelerine bilgilerimiz ışığında daha fazla destek ol-mak istiyoruz.

Şimdiye kadar gözlemlediği-miz kadarıyla STAV’ın, iletişim ağının genişlemesi, sorunların tartışılması ve çözüm üretil-mesi yönünde birçok katkısı oldu. Genç arkdaşlarımıza yol göstermek, onlara destek olmak kendi başına ayrı bir kazanç.

Page 26: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

26

Ekonomi

Şener Arslan

Ekonomi ve Yatırım UzmanıWirtschafts und Anlagespezialist

[email protected]

Genel ekonomi araştırma verilerine bakarsak, aslında ekonominin küçülmesi ve

İsviçre ekonomisinin adeta daral-ması bekleniyordu. Son yıllarda sabit bir şekilde gelişen İsviçre, merkez Bankası’nın 2015 başında aldığı kararla aniden şok oldu ve ilk çey-rekte ekonomisi yüzde 0.5 küçüldü (İsviçre Merkez Bankası frangın Euro karşısındaki 1.20’lik müdahale ku-runu (cap) yılın başında kaldırmaya karar verdi).

İlk çeyrekte gördüğümüz yavaşla-ma, son olarak 2011 yıllının üçüncü çeyreğinde görülmüştü. O zamanlar Avrupa’da yaşanan ekonomik daral-manın İsviçre’yi etkileyeceği korkusu hakimdi. Yatırımcılar parasını sağlam limana getirmek için İsviçre frangına yatırıp, EURCHF paritesini 1.40’dan 1.10’un altına indirmişlerdi.

2011’de gördüğümüz soğumayı durdurmak için, İsviçre Merkez Bankası parasının değerini düşürüp, 1.20 bağladı ve ekonomisi 2011’den sonra yine büyüyen ihracatlar ile birlikte canlandırmayı başardı. Aynı zaman içinde Avrupa Birliği halen küçülmekteydi ve ekonomik soğuması yatırımcıları zorluyordu. Bu neden-den dolayı, birçok yabancı yatırımcı parasını halen İsviçre frangına yatırıyordu. Bu tür yatırmalar, İsviçre

Ekim 2014 Aralık 2014Kasım 2014 Ocak 2015 Mart 2015 Mayıs 2015 Temmuz 2015 Eylül 2015

Şubat 2015 Nisan 2015 Haziran 2015 Ağustos 2015

10.000

İSVİÇRE BORSASI

Kaynak: www.tradingeconomics.com

9.500

8.500

7.500

9.000

8.000

İsviçre’nin ekonomisi ikinci çeyrekte ekonomik durgunluğunu üstünden atmayı başardı ve ikinci çeyrekte İsviçre ekonomisinde yüzde 0.2 büyüme görüldü.

Page 27: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

maya göre, İsviçreli tüketiciler, ekonomik gelişmeye pek de olumlu bakmıyorlar.

Bu rakam son ayların en düşük rakamıydı. İsviçre’deki gıdaları Almanya ile karşılaştırırsak eğer, İsviçre’deki gıdaların çoğunun, yüzde 30-40 oranında daha palı olduğunu görüyoruz.

Son aylarda küresel ticaret, Çin Cumhuriyeti’nin ekonomiye etkisi ve dünyadaki politik sorunlarla birlikte yeniden soğumaya başladı. Bu soğuma, kesinlikle şirketlerin ve İsviçre ticaretinin aleyhine olacak-tır. İsviçreli şirketlerin çoğu, son aylarda CHF paslaşmasıyla birlik-te, yüzde 4.5 oranında fiyatlarını düşürmek zorunda kaldı. ”Bu fiyat indirmeleri uzun vadeli tutulabilir mi?” gibi bir soru işareti hep ola-caktır.

Son olarak, küresel piyasaların son haftalarda büyük dalgalanmalar gördüğünü belirtmek isterim. SMI, İsviçre’nin önde gelen ve en büyük 20 şirketini taşıyan endeks, bu dalgalanmadan kaçamadı. Bu tür dalgalanmalar ne şirket yöneticil-er için ne de tüketici içinde fazla cesaret vermemektedir.

Güçlü şirketlere ve tüketiciye güvenerek, üçüncü çeyreğin olumlu kapanacağı umudunu taşıyorum.

sektörleri göstermiş oldu. Şirketler, gecen çeyrekle karşılarsak, yüzde 0.5 artış gösterdi. Bunun çoğun-luğu ilaç, kimya ve saat endüs-trisine bağlı idi. Hatırlatmak için belirtelim; İsviçre’nin önde gelen şirketlerinden Novartis, Nestle, Roche, Swatch, ABB, Richemont ve Syngenta gibi dünya ölçeğinde satış yapan firmaların ürünleri çoğu ülkelerde geçerli.

Servis ve Turizm sektörüne bakar-sak, bu kez de yüzde 0.9 ihracat görmekteyiz. Lakin ithalat burada yüzde 3.0 olduğu için, net eksi gayri safi yurtiçi hasılayı yüzde 2.1 oranında etkiledi. Şirketlerin yeni makine ve bilgisayar programları aldıklarını ve araştırmalara yatırım yaptıklarını gördük. Bu gelişim genellikle şirket yöneticilerinin ekonomiye pozitif baktığını gösterir.

Her ne kadar İsviçre Frangı diğer para birimlerine karşı değer kazan-mış olsa da, yurtiçindeki tüketici halen güçlü ve ekonomiyi destekle-mektedir.

Bu gelişme tüm yıl için tutar mi ya da İsviçre üçüncü çeyrekte yine bir soğuma görür mü diye tahmin etmek zor olacak. Unutmayalım ki, SECO’nun son yaptığı bir araştır-

frangı, bono ve hisse senetlerine yapılıyor. Son istatistiklere bakar-sak; örneğin, bugünkü İsviçre hisse senedi piyasasının yüzde 18’i İs-viçre’de yasayan halkın elinde. Geri kalan yüzde 82 yatırımcı ise yurt dışından İsviçre’ye yatırım yapmak-ta. İsviçre’de aynı zamanda, 10 yıl boyunca hazine bonosuna nega-tif faiz de ödemekte. Yani İsviçre devletine 10 yil borç vermek isteyen birey, üstüne birde ceza ödemekte. Bu yatırımların nedeni sadece kriz olmasa da Avrupa’da yaşanan belir-sizlik kesin bir rol oynamaktadır.

Son yıllarda Avrupa Merkez Bankası, Avrupa’daki soğumayı durdurmak ve ekonomisini can-landırmak için, bilançosunu geliştirmiş ve piyasayı Euro ile doldurmuş durumdadır. Tabii ki bu gelişme İsviçre Merkez Bankasını da zorlarken, bu durum Merkez Bankası’nın müdahale kurunu bu yılın başında bırakmasına sebep olmuştu.

EURCHF 1.10’in altına olan kur, “İsviçre yeniden krize doğru gider mi?” korkusu yaratırken, yurt-dışına ihracat eden şirketler, bu pahalılaşma üzerine acaba yeterli satış yapılıp yapılmayacağı korku-su taşıyorlardı. Ancak son veriler sağlam ve gelişen bir ihracat yapan

EURO BÖLGESİ BÜYÜME HIZI

Temmuz 2012 Temmuz 2013Ocak 2013 Ocak 2014 Temmuz 2014 Ocak 2015 Temmuz 2015

0.6

0.2

0

-0.2

-0.4

-0.6

0.4

27

Page 28: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

28

Kültür&Sanat

Sanatçı Avşar Timuroğlu’nun kısa bir Ud dinletisi sun-duğu etkinlik, Hacivat ile Karagöz oyunu ile devam etti. “Yar bana bir eğlence” ile başlayan oyunda, Haci-vat ile Karagöz arasında ilginç diyaloglar yaşanırken, başta çocuklar olmak üzere katılımcıların gösteriye olan ilgileri dikkatlerden kaçmadı.

Gölge oyunu gösterisinin ardından bu kez de kukla oyunlarına geçildi. Ömercik, Michael Jackson, An-karalı Seğmen gibi farklı tiplemelerinin yer aldığı bu müzikli kukla gösterisi izleyenlerine unutulmaz anlar yaşattı. Ud dinletisi ile son bulan gölge ve kukla gösterilerinin ardından, Anadolu mutfağından sunulan lezzetler ikram edildi.

“Kukla ve Gölge Oyunları Tanıtım Etkinliği” adıyla organize edilen bu sanatsal sunum, Türkiye’den gelen Vural Arısoy ve Hakan Arısoy isimli sanatçı kardeşler tarafından icra edilirken, katılımcılara ve müze ziya-retçilerine gölge oyunları, Hacivat ile Karagöz Sanatı ve geleneksel kukla yapımı konularında bilgiler verildi.

Açılış konuşması Zürich Kültür ve Tanıtma Ataşesi Hilal Demirel tarafından yapılan etkinliğin temel amacı Karagöz ile Hacivat gibi gölge oyunlarını İsviçre kamuoyuna tanıtmaktı. Hilal Demirel, konuşmasında Karagöz ile Hacivat’ın 2009 yılından bu yana İnsanlı-ğın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi’n-de yer aldığı bilgisini de aktardı.

Anadolu’nun kültürel zenginliğinin ve geleneksel sanatının en önemli göstergelerinden biri olan gölge oyunu Karagöz ile Hacivat, 5-6 Eylül tarihlerinde Aarau Kanto-nu’na bağlı Baden şehrinde sergilendi.

Zürich Kültür ve Tanıtma Ataşeliği’nin, İsviçre Çocuk Müzesi (Schweizer Kindermuseum) ile birlikte organize ettiği bu etkinliğe her yaştan ve her kesimden yoğun bir katılım vardı.

Vural Arısoy

Page 29: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

Müzede, Karagöz Tasvirleri ve Kukla Sergisi de gerçekleş-tirilirken, gölge sanatında kullanılan malzemeler ve aletler çocukların hizmetine sunuldu. Arısoy kardeşler gün içerisinde çocuklarla çeşitli atölye çalışma-ları gerçekleştirdiler.

Gösteri sonrasın-da Kukla ve Gölge Oyunları Sanatçısı Vural Arısoy ile kısa bir görüşme yaptık. 20 yıldır Kukla ve Gölge oyunlarıyla uğraşan Vural Arısoy Uluslararası Kukla ve Gölge Oyunları Birliği’nin Türkiye Başkanı. Sanatsal gösteriler amacıyla İsviçre’ye 6. kez gelen Arısoy, burada daha önce birçok kez kukla ve tiyatro festivallerine katıldıklarını söylüyor.

Gösterilerinizde daha çok İsviçreli izleyiciler vardı. Nasıl buldunuz ilgiyi?

İsviçrelilerin sanatla ilgili olmaları ve tiyatroyu seviyor olmaları

bizim için bir avantaj. Burada iki gün boyunca çok güzel bir

ilgiyle karşılaştık. Var olan ilgiden oldukça memnunuz. Sanatın

insanları birleştiren kendine has bir dili vardır. Burada onu

gördük. Çok farklı kültürdeki insanlar sanata karşı aynı noktada

buluştular. Biz de bu sanatı kullanarak birbirimiz arasındaki

barışı ve kardeşliği pekiştirelim istedik. Ayrılıklarımıza rağmen,

daha çok ortak paydalarımızı ön plana çıkarmanın kaygısını

taşıyoruz biz.

Genel izleyici kitleniz kimlerden oluşuyor daha çok? Çocuklar mı yetişkinler mi?

Çocuklar gibi görünüyor ama büyükler

de çocuklar kadar ilgililer gösterilerimi-

ze. Yetişkinler aslında çocukları bahane

ediyor biraz da, kendileri daha çok ilgi

gösteriyorlar. Demek ki yediden yetmişe

herkes seyredebiliyor bu oyunları.

Buraya dair başka bir çalışmanız olacak mı?

Şu sıra Mutlu Prens isimli bir tiyatro çalışmamız var. Onun

üzerinde çalışıyoruz. İlerleyen zamanlarda bu oyunu burada

sergilemek istiyoruz.

Page 30: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

30

Güncel

Teypte eski bir Cohen şarkısı:

"Yolumu gözleyen bir kadını terk ettim

Karşılaştık bir süre sonra

'Gözlerinin feri sönmüş' dedi bana:

'Aşkım, ne oldu sana?'

Böyle gerçeği söyleyince

ben de doğru söylemeye çalıştım ona

'Senin güzelliğine ne olduysa' dedim,

'benim gözlerime de o oldu'.

* * *

8 - 10 dizeye sıkışmış hazin bir aşk hikayesi... Buruk; kırılmış oyuncaklar kadar... Ve yenik; "keşke"li cümleler gibi...

Bu sözcüğü kaç konuşmanızın başına eklemişseniz onca ıskalamışsınızdır hayatı...

Dört mevsimlik bir sene olsa ömür, "keşke", onun güzüne denk gelir.Hepten vazgeçmek için erkendir, telafi etmek için geç...

Mağlubiyetin takısıdır "keşke"...Kaçırılmış fırsatların, bastırılmış duyguların, harcanmış hayatların, boşa yaşanmış ya da hakkıyla yaşanamamış yılların, gecikmiş itirafların ağıtıdır.

Çarpılıp çıkılmış bir kapıda, yazılıp yollanmamış bir mektupta, göz yumulmuş bir haksızlıkta, vakit varken öpülmemiş bir elde, dilin ucuna gelip ertelenmiş bir sözdedir.

Feri sönmüş bir çift gözde ya da yitip gitmiş bir güzelliğin ardından iç çekişte...

"Yolunu gözlemeseydim", "öyle demeseydim", "terk edip gitmeseydim", "en güzel yıllarımı vermeseydim" diye diye sızlanır gider.

* * *

"Keşke"nin panzehiri "iyi ki"dir.İlki ne kadar pısırıksa, ikinci o denli yiğittir.

"Keşke", çoğunlukla bir "ahh"la kopup gelir ciğerden... esefler, hayıflanmalar, yerinmeler sürükler peşinden...

"İyi ki" ise, muzaffer bir "ohh'la büyür; cüretiyle övünür.

"Keşke"li cümlelerde nasıl yaşanmamışlığın, yarım kalmışlığın o ezik tuzu kuruluğu varsa, "iyi ki"lilerde de göze alabilmişliğin, riske girebilmişliğin, tadına varabilmişliğin mağrur yaraları kanar.

Okulu hiç kırmamışsınızdır, sinemada öpüşmemişsinizdir; dokundurtmamışsınızdır kendinize, bir kez olsun gemileri yakmamışsınızdır.

Keşke...

Konuşmanız gerektiğinde susmuş, koşacağınız zaman durmuş, sarılacağınız yerde kopmuşsunuzdur.

Bir insana, bir işe, bir davaya ömrünüzü adamışsınızdır. O insanın, o işin, o davanın, bunu hak etmediğini sezmenin hayal kırıklığındadır "keşke"...

"Şimdiki aklım olsaydı" dövünmesindedir.

Geriye dönüp baktığınızda, ayıplara, yasaklara, korkulara, tabulara feda edilmiş, "Ne derler"e kurban verilmiş, son kullanma tarihi geçmiş bir yığın haz, bilinçaltından el sallar.

"Keşke"cilerin hayatı, kasvetli bir pişmanlıklar mezarlığıdır. "İyi ki" öyle mi ya!... Onda, yara bere içinde de olsa, yana yana, ama doyasıya yaşamış olmanın iç huzuru ve haklı gururu haykırır.

* * *

"İyi ki"lerinizi toplayın bugün ve "keşke"lerinizden çıkartın. Fazlaysa kardasınız demektir. Aldırmayın yüreğinizdeki kramplara, mahzun hatıralara... Rüzgârlarla koştunuz ya...

"Keşke"leriniz, "iyi ki"lerden çoksa...Telafi için elinizi çabuk tutun. Tutun ki, yolunuzu gözlerken terk ettiğinizle bir gün yeniden karşılaştığınızda siz susarken, feri sönen gözleriniz "keşke" diye nemlenmesin...

Page 31: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

31

Güncel

Page 32: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

32

utanç verici. İsviçre’den ve AB üyesi ülkelerden bazı kesimlerin,; “iyi olmuş, burada sadece devlet desteği almaya geliyorlar“, “önce kendi insanı-mız“ şeklinde yaptıkları yorumlar dikkatlerden kaçmadı.

Geceleri üzerlerine örtecek battaniyeleri bile olmayan, günlerce yorgunluk ve açlıktan dolayı ağlayan çocuklara rağmen, ölümü göze alarak çıkıyor bu insanlar bilinmezlik yollarına. Herşey daha güvenli bir ülkeye ulaşmak uğruna.

Çok kısa bir süre önce Avusturya’da bir kamyon kasasında 71 (!) ceset bulundu. Savaştan kaçıp kendine, ailesine güvenli bir yaşam arayanlar ka-ranlık bir kamyon kasasında havasızlıktan dolayı hayatlarını kaybettiler. Binlerce insan Akdeniz’in sularında boğuldu. Fransa’dan İngiltere’ye gitmek için binlerce insan Calais’te her gün hayatınlarını riske atıyor. Buna rağmen insanlar hala; “Onlar mülteci değil, bizim sosyal sistemimizden fayda-lanmak istiyorlar“ diyebiliyorlarsa orada insanlık

Kısa bir süre önce gördüğüm bir video ile başlamak istiyorum. Almanya sokakla-rından yayın yapan bir televizyon sunu-

cusu 4-5 yaşlarında bir çocuk görüyor ve yanına çağırıyor:

S: Adın ne senin?

Ç: Nicholas

S: Ana okula gidiyor musun?

Ç: Evet

S: Peki okul nasıl?

Ç: İyiiii

S: Okulunda göçmenler var mı?

Ç: Yooo sadece çocuklar var!

Bazı insanlar kendilerine uzak konularda empati kurmakta zorlanıyorlar. Bu konulardan bir tanesi de mülteciler. Haftalardır televizyonlarda, gaze-telerde, internette dehşet verici görüntülere yer veriliyor. Konuyla ilgili yapılan kimi yorumlar ise

Derya Özgül LL.MHukukçu [email protected]

Page 33: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

koyacak güçlü bir ses de yok maalesef. SVP’li yetkililer bir adım daha ileri

giderek, mülteci sorunun çözmek

için mültecilerden sorumlu bakanlığı

üstlenmek istediklerini belirtiyorlar.

Yeşiler Partisi - GRÜNEN: Konuyla ilgili olarak tepkisini ortaya koyan Yeşiller Partisi; “Mültecilerin kovalanmaya değil, korunma ihtiyacı var“ kampanyası başlattı. Yeşiller, SVP nin başlattığı kampanyaya ve yanlış bilgilerinin yayılmasına karşı çıkıyorlar.

SP: SP, konuyla ilgili olarak her zamanki gibi sessiz kalmayı ve

2014 yılında 23.000 idi. Doksanlı yıllarda yaşanan Balkan savaşı döneminde İsviçre’ye yapılan başvuru sayısı bu rakamın iki katı idi. İsviçre’de iltica davaları konusunda sorunlar yaşanmasına rağmen medyada koparılan yaygaranın aksine pek de bir kaos durumu yok asılnda. Buradaki asıl sorunlar; davaların çok uzun sürmesi, kampların yaşanılmaz halde olması, mültecilere istedikleri alanlarda çalışamamaları ve eğitim izinlerinin verilmemesi gibi şeyler.

ölmüştür! Ve tabii küçük Aylan’ın dramı...Sahile vuran, küçücük mülteci Aylan’ın cansız bedeninin dramını yazmak için söz bile yok.

İSVİÇRE'DE MÜLTECİ TAR-TIŞMALARI

İsviçre’de 18 Ekim’de genel seçimler yapılacak. Seçimlerde öne çıkacak olan ana konularından biri de mül-teciler. Seçimler yaklaşırken İsviçre basını konuyu SVP öncülüğünde “mülteci kaosu“ olarak vermeye başladı bile.

Peki gerçekten de İsviçre basınının dillendirdiği şeklide İsviçre’de bir mülteci kaosu var mı ya da böylesi bir kaosun yaşanma ihtimali olabilir mi? İsviçre basınının geçen ay ki konusu mülteci kamplarında yer olmaması ile birlikte, askeri çadırların kurulması ve mültecilerin bu çadırlara yerleştirilmesi idi. Bu ayın konusu ise AB ülkelerine “akın akın” gelen mülteciler.

DÜNYA GENELİNDE 60 MİL-YON, İSVİÇRE'DE İSE 23.000 MÜLTECİ VAR

Birleşmiş Milletler raportörlerinin açıkladığı son rakamlara göre, tüm dünyada şu an 60 milyondan fazla insan, yerini-yurdunu terketmiş mülteci konumunda bulunuyor. Bu rakamdan İsviçre’ye düşen pay ise

SEÇİM DÖNEMİNDE SİYASİ PARTİLERİN MÜLTECİLERE YÖNELİK TUTUMLARI

Geçen yıl İsviçre’ye gelen 23.000 mül-teci sayısı, başka bir politika sürdüre-meyen ve muhalif olmak adına başka bir konu bulamayan Sağ görüşlü siyasetçilere, seçim döneminde iyi bir konu malzemesi olacak.

SVP: Mültecilerin İsviçre’ye alınmaması konusunu ilk olarak dile getirenler SVP’liler olurken, uzun bir süre diğer partilerden pek ses çıkmadı. SVP sürekli olarak negatif haberler yayarken, son dönemde görülen mülteci akını sağcı partinin ekmeğine yağ sürecek. Yaşanan bu insanlık dışı duruma el atılması gerekirken, kirli bir siyaset yürüten SVP’ye karşı tepkisini ortaya

izlemeyi tercih ediyor. Her ne kadar SP seçmeni kendi partisinde, Yeşiller Partisi’nin çıkışı türünden bir tepki beklediyse de bunun karşılığını maalesef bulamadı. Yeşiller Partisi’nin başlattığı kampanya sol seçmenlerin beklentilerini karşılayabilir. Bu durumda SP seçmeni yeşillere kayabilir.

CVP ve FDP partileri ise iltica yasalarının daha da sıkılaştırılmasından yanalar.

SORUNUN KAYNAĞI MÜL-TECİLER Mİ?

Asıl sorun mülteciler değil, mültecileri başka ülkelere gitmeye zorlayan kaos ortamları aslında. Gelişmiş ülkelerin alacakları sorumluluklar yaşanan bu insanlık dramının son bulmasında

33

Page 34: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

önem taşıyor. Bunun için yapılması gereken ilk şey silah satışlarının durdurulması. Bundan sonraki aşama ise, sava-şın hakim olduğu alanlarda barış, huzur ve kalkınmaya destek sunmak olmalı. Özellikle AB ülkelerinden daha aktif bir rol şart. UNO’nın ver-diği bilgilere göre ülkelerinden kaçan 60 milyon mültecinin yüzde 80’i komşu ülkelere sığınıyor. Çok az kişi AB sınırlarına girebiliyor. Uluslararası Göç Örgütü’ne göre bu yıl Ortadoğu ve Afrika’da savaş ve yoksulluktan kaçıp Avrupa’da daha iyi bir hayat arayışına giren 350 binden fazla göçmen, büyük tehlikelere rağmen Akdeniz’i geçmeyi başardı.

AVRUPA'NIN TUTUMU

Avrupa, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük göçmen dalgasıyla karşı karşıya. Bu durum her ne kadar AB-ülkelerini zorlasa da, o insanla-rı dışarıda bırakmak, gaz sıkmak, trenlerle geri yollamak, döverek caydırmak, hatta mülteci kampları-nı yakmak çözüm olmaktan uzak. Üstellik Avrupa’da çok küçük bir mülteci grubu var. Bu rakamın küçük olmasına rağmen mültecilerin siyasete konusu olması da ilginç. Mülteciler-den kaynaklı olarak, Avrupa ülkele-rindeki aşırı sağ hareketlerde artışlar da görülmeye başlandı.

Tam da bu dönemde Almanya’nın ve İsviçre’nin silah ihracatları tavan yaparken; İngiltere, Avusturya, Ma-caristan gibi ülkeler istemsizliklerini yasalarını sıkılaştırarak göstermiş oldular. Tartışmalarda hiç bir tepki vermeyen Fransa, iltica prosedürle-rini uzatarak gelen insanları kendi bölgesinden uzak tutmaya çalışıyor.

“Terör örgütleri kurarak, eğiterek, silahlandırarak bölgeleri destabilize eden ve kendi kurmuş oldukları terör ör-gütlerine karşı sözde

savaşan, milyonlarca sivil insanın ölümüne ve

mülteci konumuna düş-mesine sebep olan ülkeler!

Vicdanınız rahat mı?”

MÜLTECİLERE DESTEK ARTIYOR

Bütün bunlara rağmen umut veren şeyler de var tabii ki.

Olaylara seyirci kalmayan vicdan sa-hibi insanlar sağcı politikalara tepki gösteririken, mültecilere kapılarının herzaman açık olduklarını haykırı-yorlar. Avrupa’da mültecilere “hoşgel-diniz” diyenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Özellikle Almanya’nın Frankfurt ,Avusturya’nın Viyana kentlerinde binlerce kişi mültecilere yönelik kötü muameleye protesto etti. Finlandiya Başbakanı sığınmacılara kendi evini açacağını söylerken, Ams-terdam’da halk, mültecileri “hoşgel-diniz” paketleri ile karşıladı. İzlanda halkı kendi hükümetini protesto eder-ken, 13.000’den fazla kişi evlerini mültecilere açacaklarını açıkladı.

İsviçre’de ise internet üzerinden bir kampanya başlatıldı. Kampanya ile, insanların o korkunç ve zor yolları tepmelerine gerek kalmadan, internet üzerinden iltica başvuruları yapabil-meleri talep ediliyor.

http://switzerland-asylum.strikingly.com/ linkini tıklayarak Federal Konsey Başkanı Simonetta Som-maruga’ya yönelik yazılan açık bir mektubu imzalayabilir, kampanyaya destek sunabilirsiniz.

Bu kampanyanın yanısıra, bazı siyasi partilerin yerel kollarının ve sivil gönüllülerin başlatıkları özel yardım kampanyaları da yürütülüyor.

Slovakya’da geçen yıl sadece 14 kişiye iltica statüsü verildi. Buna rağmen Neo-nazi’ler sokağa çıkıp bu durumu protesto ettiler. Çek Cumhuriyeti’nde sağcılar göçmen karşıtı imza toplu-yorlar. Macaristan sınırlarını kapatı-yor. İtalya ve Yunanistan’dan bahset-meye gerek bile yok.

ABD konuya dair AB ülkelerine danışmanlık yapabileceklerini, ancak fazladan mülteci kabul edemeyecek-lerini açıklarken, AB’ye; “ Siz bunu kendiniz halledebilirsiniz, bunun için kapasiteniz var” mesajı iletti.

AB içinde en fazla mülteci sayısına sahip olan Almanya, konuya dair çözüm arayışında olan en aktif ülke-lerden birisi. Özellikle Macaristan’ın yükü hafifletmek isteniyor.

Fransa ve İtalya ile birlikte,ülke büyüklüklerine göre“mülteci konten-janı” konulması gerektiğini söyle-yen Alman yetkililerinin, Letonya, Litvanya ve Slovakya gibi söz konusu kontenjana karşı çıkan ülkeleri nasıl ikna edecekleri merak konusu.

Aslında konuyla ilgili tartışmalar bekleniyordu. 3 yıldır süren Suriye savaşının nasıl başladığını ve devam ettiğini AB ülkeleri çok iyi biliyor.

AB ülkeleri SavaşI durdurmak için çaba harcayacaklarına, şu an kapıları-na dayanan “sorun” ile karşı karşıya kaldılar. Alman Sol Parti Milletvekili Sahra Wagenknecht’ın dediği gibi:

34

Page 35: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

Aile ortamında türkü dinlemenin keyfini yaşayın!

Page 36: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

36

şartı ile, psikolojik engelliler ve okula giden çocuklar da bu olanaktan yararlanabilirler.

Bayan A. daha önce yardıma muhtaçlık tazminatı almak için girişimde bulunmuş, ancak kendisinin verdiği eksik bilgiler sonucu (herhalde zorunlu Heim‘e gönderilmesi korkusundan), bu haktan yararlanamamış. Bayan A.nın hemfikirliliği ile durumu gözden geçirdik ve başvuru formunu birlikte doldurarak yeni bir müracaatta bulunduk. Gelen cevap bu kez olumlu oldu ve Bayan A.’ya hafif muhtaçlık tazminatı hakkı verildi. Bu yeni durum ile bakıcı yardımına başvurma hakkını elde etmiş bulunmaktayız.

Bakıcı yardımı başvuru formu (Selbstdeklaration), birçok detayı içerirken, formun oldukça titiz bir şeklide okunması ve dikkatlice

doldurulması gerekiyor. Ne zaman, hangi konuda, ne

kadar zamana (dakika hesabı üzerinden) ihtiyaç bulunmakta?

Daha sonra Kantonal IV kurumu görevli bir kişiyi

Engelli bir kişi, kendi bakımı için işveren statüsü ile bakıcı (asistant) tutabiliyor.

45 yaşındaki Bayan A., borçlanmış bir şekilde yardım aramak amacı ile Pro Infirmis’e müraacat eder. Bayan A. ile temel iletişim dilimiz Fransızcadır. Yürüme zorluğu çekmesi sebebi ile malülen emeklidir ve ekonomik durumunun iyi olmamasından dolayı, tamamlayıcı ödemeler (Ergänzungsleistungen) de almaktadır. Kendisine son dönemde yüklü bir vergi hesabı gelen Bayan A., malulen emekliliğe müraacat ettiğinde bir süre beklemek zorunda kalmış ve bu süre içersinde sosyal yardım almıştır. Daha sonra malulen emeklilik bağlandığında, geçmiş süre için kendisine birikmiş bir meblağ ödenmiştir. Ancak o süreçte sosyal yardım aldığı için bu para sosyal büroya gitmiştir.

Konuyu incelediğimde, gelen verginin sosyal yardıma giden

meblağa tekabül ettiğini testip ettim. Bundan dolayı da bir itirazla, gelen verginin kaldırılması girişiminde bulundum. Vergi dairesi mazereti kabul edip vergi borcunu kaldırmayı kabul etti.

Bayan A. hareket kabiliyetinin kısıtlı olmasından dolayı, şu an sağlık sigortasınının (Krankenkasse) ödediği Spitex yardımından faydalanıyor. Ancak, alış-veriş, banyo ve gündelik hijiyenik yıkanmaları gibi konularda da yardım ihtiyacı duymakta.

2012 yılından bu yana Malulen Emeklilik Sigortası’nda Asistanlık hizmeti mevcut

Bayan A.’nın ihtiyaç duyduğu bu tür yardımlara, Malulen Emeklilik Sigortası‘nın (IVG) 2012 yılından beri yasaya aldığı bakıcılık yardımı (Assistenzbeitrag) ile cevap verme olanağı bulunmaktadır.

Bakıcılık yardımı alabilmek için kişinin daha önce yardıma muhtaçlık tazminatı alması gerekirken, bu yardım türü özellikle fiziksel bir engelliliği olan kişilere yöneliktir. Burada en önemli kıstas, kişinin kendi evinde yaşamasıdır. Kendi evi dışında (Heim’de) yaşayan engelliler bu haktan yararlanamıyorlar. İstisnai durumlarda, evde yaşamak

Engelliler alanında bakıcı (asistant) yardımı

Engelliler

Haşim SancarPro Infirmis YöneticisiBern Engelliler Konferansı Yönetim Kurulu Üyesi

36

Page 37: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

edilmiyor. Bakıcı yardımı, malülen emekli maaşı alan kişinin, kendisine yardım etmesi için, iş kontratı ile sosyal sigortalarını da ödediği, kişilere aktarması gereken bir yardımdır. Bu yardım için alınan para, iş kontratı ile üçüncü bir kişiye atkarılmadığı zaman, bu yardım verilmez. Bakıcı yardımı için iş kontratı, birinci dereceden yukarıya ve aşağıya akrabalar (anne, baba, çocuklar), evli ve kayıtlı eşler ile yapılamaz (kardeşler için olanaklı). Yani bakıcı yardımı ile malülen emekli kişi, bir nevi işveren konumuna geliyor. Parayı IV’den (Malülen Emeklilik Kurumu) alıp, kendisine bakan kişiye aktarıyor. Kullanılacağı alanlar: Ev işleri, alış veriş, boş zamanları değerlendirme, eğitim, çocuk bakımı ve günlük ihtiyaçları giderme (tuvalet, yıkanma vs.). Bakıcı yardımı için saat ücreti tatil parası da (Fr, 2.50) dahil olmak üzere Fr. 32.90 öngörülüyor.

Genel bilgiler, bakıcı yardımı için müraacatlar, kontratların düzenlenmesi, saat ücretlerinin hesaplanması ve diğer dikkat edilmesi gereken hususlar ile bakıcıların bulunması konularında, bulunduğunuz bölgedeki Pro Infirmis büroları sizlere yardımcı olacaklardır.

www.proinfirmis.ch

Bayan A.’nın evine gönderir. Görevli formda yer alan aynı soruları bir kez daha sorup, özellikle ihtiyaç duyulan zaman konusundaki kendi kanaatini bir rapor haline getirir. Bu görüşme sırasında, bizim de yaptığımız gibi, konu hakkında bilgisi bulunan ve yetkin olan üçüncü bir kişinin de bulunmasında hayli bir yarar var.

Tüm bunların sonucunda, Bayan A.’nın bakıcı yardımı alma hakkına sahip olup olamayacağı, olabilecekse ayda ne kadar zaman hesaplanması gerektiğini belirten bir karar verildi. Gelen bu cevap Bayan A.’nın lehine bir karardı ki, olması gereken de buydu.

Bakıcı yardımı, Engelliye yardım etmek üzere, Engelli kişi tarafından iş kontratlı bir veya birden fazla kişiyi işe almaya olanak sağlıyor.

Bayan A. ’ya gelen Spitex’in masraflarını halen hastalık sigortası karşılıyor. Aldığı hafif yardıma muhtaç tazminatı ile herhangi bir kurumun karşılamadığı masrafları kendisi karşılayabiliyor. Bakıcı yardımı ise, kendisine yardım etmek üzere iş kontratlı bir veya birden fazla kişiyi işe almasına olanak veriyor. Bayan A., bu şekli ile olanakları ölçüsünde kendi yaşamını kendisi organize edebiliyor.

Yardıma muhtaçlık tazminatı (Hilflosenentschädigung)

İsviçre’de oturan ve günlük yaşamını sürdürürken başka insanların yardımına muhtaç malulen emekli herkes, örneğin; giyinmede, yemek yemede veya vücut bakımında, ya kısmi ya da sürekli bakıma muhtaç ise, yardıma muhtaçlık tazminatı alabilir. Bu tazminat, yardıma muhtaçlık derecesine bağlıdır, kişinin gelir ve mal varlığına bağlı değildir. Yardıma muhtaçlık tazminatını almış olanlar, bunu emeklilik yaşında da, AHV‘ ya ek olarak aynı miktarda alırlar.

Tamamlayıcı ödemeler

Tamamlayıcı ödemeler, yalnızca AHV ve IV için verilen maddi destektir. Tamamlayıcı ödemeler, eğer AHV ve IV maaşları, mevcut diğer gelirlerle birlikte geçimi sağlamak

için yetmiyorsa yapılır. İsviçre’de kesintisiz en az on sene yaşamış herkesin tamamlayıcı ödemeler alma hakkı vardır.

Bakıcı yardımı (Assistenzbeitrag)

Bakıcı yardımı, henüz 65 yaşını doldurmamış, malulen emekli maaşı alan ve ek olarak yardıma muhtaçlık tazminatı (Hilflosenentschädigung) alan kişilere (en az 10 saat çalışanlara da) ödenmektedir. Bakıcı yardımı alan malulen emekli bir kişi, emeklilik yaşına geldiğinde bu hakkı birlikte emekliliğe taşıyabiliyor (Besitzstandsgarantie). Emeklilik yaşından sonra, bakıcı yardımına yeni müraacatlar ne yazık ki kabul

Intouchables filmi

Regisör Olivier Nakache ve Éric Toledano tarafından, gerçek bir hikayeden sinemaya derlenen ve başröllerini Omar Sy ile François Cluzet‘in paylaştıkları, 2011 yapımlı “Intouchables” filmini muhakkak görmenizi tavsiye ederim. Nefis bir film görmekle kalmayıp, aynı zamanda da kendinizi bakıcı konusunda bilgilendirmiş olacaksınız.

37

Page 38: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

38

Şu anki yaşamını iki çocuğu ile birlikte mülteci kampalarında

sürdürmeye çalışan E. K. böyle başlıyor sözlerine. İsteği, ülkesinden hiç ay-rılmamakmış ancak yaşa-dıklarını anlatınca neden hayatlarının buralara kadar sürüklendiğini daha iyi anlayabiliyoruz.

İki çocuk sahibi olan E.K., eşinin aldığı politik bir ce-zadan sonra, iki çocuğu ile birlikte yurtdışına çıkmak zorunda kalıyor. İsviçre’ye kaçak yollardan gelen E.K. bir yıldır burada yaşıyor. He-nüz oturumunu alamayan E.K.’nin eşi ise iki yıl önce gelmiş İsviçre’ye. Geldiğinde ilk olarak Basel’de bu-lunan ve 50 numara olarak bilinen başvuru merkezinde kalan E.K. orada yaşadıklarını şöyle anlatıyor;

"2 çocukla o kalabalıkta yaşamak, daha doğrusu yaşamaya çalışmak tarif edilecek gibi değil. Düşünün bir; 15 kişilik bir odada çocuğunuz gece yarısı ağlayarak uyanıyor. Bir tarafdan onu susturmaya çalışırken diğer tarafdan da uyandırdığınız için insanlardan özür dilemeye çalışıyorsunuz. Az miktarda verilen tatsız tuzsuz yemekleri çocuklarını-

Buradan başka bir yere gönderildiniz. Gittiğiniz yerde koşullarınız biraz düzeldi mi?

Biraz daha iyi koşul-larda yaşamayı öyle istedim ki... Ama olmadı.

1 ay sonra Aargau Kantonu’na trans-fer olduk. Buchs’ta

bulunan dağıtım kampına... Burada tuvatler öyle kötü durumdaydı ki tuvaletlere giremiyorduk bile. İki çocukla alışveriş merkezine taşı-nıyordum. Kalabalık insan grubu ve sidik kokan döşekler bizim için normaldi artık. Yataklarımız ranza şeklindeydi ve yatakları yere sermek yasaktı. Çocuklar ranzadan düştü düşecek korkusu ile uyuyamazdım pek. Hiç unutmuyorum, bir aile yatağını odada yere serdi diye bir tamirci çağırıp ranzalari duvara sa-bitlediler. Ama aylardır bozuk olan tuvalet için tamirci çağırmadılar. Burada doktora dahi gidemiyorduk.

Daha sonra buradan da başka yere gönderildiniz?

Evet, Aarau’da bulunan şimdiki kampımıza transfer olduk. Artık

za zorla yedirmeye çalışıyorsunuz. Çocuklar hastalanıyor ve sağlık görevlisi olmayan kişilerin verdiği ilaçları çocuklara verip vermeme kararsızlığı yaşıyorsunuz. Çocuklar için akşamları az miktarda süt veri-yorlardı bize. Akşamları verilen süte ek olarak biraz daha süt istedim bir ara.

Kızım aç kaldığı için gece kalkıp ağlıyordu çünkü. O sütü bana vermediler ve kızım o gece aç yattı. Kampa yiyecek, içecek, telefon dahi sokamıyorduk. Bu hapisane koşul-larında onların verdiğiyle doymak zorundaydık. Çocuklar olmadan bu süreci biraz daha kolay atlatabilir-dim belki ama bu süreç hem bende hem de çocuklarda büyük izler bıraktı."

Hazırlayan: Cavit Akbuğa

Page 39: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

önünde yüzlerce insan çadırlarda. Kış geliyor ne yapacaklar diye dü-şünüyorum şimdi.

Bir de geçen burada Neo-naziler gelip çadırları taşlamış. Çadırda bulunanlar da onları kovalarken mültecilerden birine araba çarpmış. Yaralının durumu belirsiz."

Mülteci Hayatlar devam edecek...

bitiriyor. En son bir ay önce ifadeye çağırmışlardı. Bekliyoruz.

Geçiminizi sağlayabiliyor musu-nuz?

Haftalık verdikleri az miktarda para ile geçinmeye çalışıyoruz. İki çocuğumun geleceklerine dair kaygılarım var. Onlara kötü şeyler olmasından korkuyorum.

E. K., kısa bir süre önce kaldıkların binanın bahçesin çadırlar kurul-duğundan bahsediyor. Yüzlerce insanın bu çadırların içinde konul-duğunu aktaran E.K. şöyle devam ediyor;

"Normal şartlarda bile yetersiz olan tuvalet, duş ve mutfak kullanılmaz halde. Çadırlarda yaşayanlar için dışarıya tuvalat ve duş koydular ama bunlar da ihtiyacı karşılamıyor. Artık başıma daha kötü ne gelecek diye düşünüyorum. Pencerimin

daha kötüsünü bekliyordum. Burası üç katlı, büyük ve eski bir bina. Bu-raya ilk geldiğimde binanın önünde çocukların oynaması için ayrılmış bir baraka vardı. İlk etapta orada kalacağımızı düşünmüştüm. Daha sonra bu odayı verdiler, iki çocukla birlikte buraya sığıştık.

Çocuklar bu durumdan nasıl etkileniyorlar?

Kötü etkileniyorlar tabii ki. Artık psikolojimin bozulduğunu hisse-diyorum. Çocukları kimbilir nasıl etkiliyordur bir düşünün. Bütün bu süreçte beni en çok üzen şey büyük kızımı okula gönderememek olmuş-tu. Buraya geldikten sonrada bunun için çok uğraştım. Bu dönem kızım yeni okuluna başladı.

İltica prosedürünüz ne aşamada?

Belirsizlik var. En büyük problem de bu zaten. Bu durum insanı yiyip

Bu kurs çocuk psikolojisini teori ve pratik yolu ile aktaran patentli eğitim programıdır.

Hedef: Ebeveynlere çocuk yetiştirme konusunda destek vermek ve özgüveni artırmak.

Güçlü Anne-Babalar Güçlü Çocuklar® Kursu

BERN 24, 31 Ekim, 7, 14 Kasım 2015 9:30-12:00 Cumartesi Kinderschutz Schweiz Seftingenstrasse 41, 3007 BE Ücret: CHF 15.- (15.- bir kurs günü katılımı) Kanton destekli

ZÜRİCH5, 12, 19 ve 26 Kasım 2015 19:00 - 21:30 PerşembeGZ Loogarten, ChemineeraumSalzweg 1, 8048 ZHÜcret: CHF 15.- (15.- bir kurs günü katılımı)

ÖFKE SEMİNERİ20 Ekim 2015 Salı Saat 09.30-10.30 ZÜRİCH’te aynı mekanda Ücret CHF 30.-

Eğitmen: Didem Ray Latourİletişim: 079 419 85 00 [email protected]

ANN

E - B

ABA

EĞİT

İM P

RO

GR

AMLA

RI

Kurs süresi 4 gün

39

Page 40: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

40

Güncel

Sağlıklı beslenme yolculuğunda karabuğday

Son dönemde sağlıklı besinlere olan ilginin vebilincin artmasıyla dikkatleri üzerine çeken bitkilerden bir tanesi de Karabuğday (Fagopyrum esculentum Moench)’dır.

Dyt. Berna Çoban

[email protected]

Günümüz dünyasında hayatımız, gelişen bilim, teknoloji ve ekonomi ile kolaylaşırken diğer yandan da olumsuz birtakım değişikliklere sebep oluyor. Sedanter yaşamın ve stres faktörünün artmasına paralel bir şekilde beslenme alışkanlıklarımız da farklılaştı. Besin kaynakları etkin bir şeklide kullanılamadığı ve modern dünyaya en hızlı şekilde ayak uydurmak gerektiği için yüksek kalorili ve besin değeri düşük yiyecekler tercih edilmeye başlandı. Buna bağlı olarak obezite, kalp-damar hastalıkları, kanser, barsak hastalıkları, diyabet gibi küresel sağlık sorunları hayatımızı hergün biraz daha tehdit etmeye başladı. Bu hastalıkların tedavisinde en önemli nokta ise sağlıklı beslenmek.

Son dönemde sağlıklı besinlere olan ilginin ve bilincin artmasıyla dikkatleri üzerine çeken bitkilerden bir tanesi de Karabuğday (Fagopyrum esculentum Moench)’dır.

Farkındalığı ve popülerliği gün geçtikçe artan karabuğday; Çin, Rusya, Polonya, Kanada, Japonya, Fransa, ABD (Kanada, Brezilya), Güney Afrika ve Avustralya’da yetişirilmektedir. İyi bir kimyasal kompozisyona sahip olması, özellikle lif ve protein iceriği bakımından zengin olması ile tahıllardan ayrılmaktadır. Kalitesini belirleyen kimyasal bileşiminin, biyolojik ve fiziko-kimyasal özelliklerinin daha iyi anlaşılmasıyla kullanım alanları da her geçen gün yaygınlaşmaktadır. Yüksek düzeyde protein, özellikle

ürünler hazırlamak için uygun bir besindir.

- İnsan vücudunda bağırsakların çalışmasını destekleyen, vücutta yağ toplanmasını engelleyen kalp hastalıklarına ve kansere karşı koruyucu etkisi olduğu bilinen lignan maddesini içeren karabuğday, plazma lipitini düşürdüğü için hiperlipidemi tedavisinde etkindir. Kolesterol düşürücü etkisi vardır ve antiaterojenik bir etkiye sahiptir. Safra taşı oluşumunu engellemede yardımcıdır.

- Yüksek antioksidan aktivitesi vardır. Bu nedenle kanser tedavisinde de olumlu bir katkısı vardır.

- Diyet lifi açısından zengin olması, gastrointestial sistem üzerinde anlamlı bir etki sağlamaktadır.

- Düşük glisemik indeksi nedeniyle kan şekerinin daha iyi bir biçimde kontrolünü sağlayan ve bu özelliğiyle diyabet (şeker) hastalığına iyi gelen karabuğdayın, açlık duygusunu bastırmada da işlevi büyüktür. Bu nedenle obezite tedavisinde de kullanılabilir.

Karabuğdayın tüm bu özellikleri ve kaliteli besin içeriği nedeniyle, bu ürünü günlük diyetlerde tüketmek yararlı olacaktır. Karabuğdayın sağlıksız birçok gıda karşısında çok iyi bir seçenek olduğunu unutmamak gerekir. Doğanın gücünü kabul ederek çıkılan bu sağlıklı beslenme yolculuğunda karabuğday tüm bu övgüleri hakediyor sanırım. Geleceğinizi karabuğday gibi sağlıklı besinlerle inşa edebilmenizi diliyorum.

tahıllarda sınırlı miktarda bulunan ve temel aminoasitlerden biri olan lisin, diyet lif, vitamin (B1 ve E), mineral madde ve linoleik asit gibi temel çoklu doymamış yağ asitlerini içerir. Ayrıca rutin ve quercetin antioksidanlarını da bünyesinde bulundurur. İçerdiği protein vücutta en etkili ve yaralı biçimde kullanılır. Bu kadar önemli bir besin olması da biyo yararlanımının oldukça yüksek olmasından kaynaklanmaktadır. Çeşitli mineraller açısından zengindir.

İnsan sağlığına yaptığı olumlu katkılar yadsınamayacak kadar büyük olan karabuğday; ekmek, makarna gibi ürünlerin besin değerinin arttırılmasında ve ürün çeşitliliğinin sağlanmasında kullanılmaktadır.

Son dönemlerde artan sağlık problemlerinin birçoğunda sağlıksız beslenme büyük bir etken oluşturmaktadır. Toplumun da bunu farketmesi sonucunda sağlıklı beslenme, organik gıda, sağlıklı gıda arayışına yönelik algı artmıştır. Bu nedenle yapılan çalışmalarla karabuğdayın yüksek besin kalitesine sahip olması, pek çok hastalık üzerindeki olumlu etkisi, bu besinin daha da dikkat çekmesine neden olmuştur.

Peki karabuğdayın insan sağlığına yararları nelerdir?

- Karabuğday serbest gluten içermemesi nedeniyle özellikle çölyak hastaları için umut vaat eden önemli bir besin maddesidir. Çölyak hastaları için sınırlı besin kaynaklarına alternatif oluşturmaktadır. Glutensiz un, glutensiz

Page 41: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

Verein Pro Kinderrechte (Çocuk Hakları Derneği) cinsel bütünlüğün ciddi bir şekilde ihlal edildiği gerekçesiyle bebeklik yaşlarda yapılan sünnetlere karşı çıkıyor.

2012 yazında Köln Mahkemesi’nin verdiği bir karar ile tartışılmaya başlanan sünnet konusu İsviçre’de de gündeme getirildi.

2015 yılın başında kurulan Verein Pro Kinderrechte Schweiz’ın gündeme getirdiği tartışmalarda, din ve inanç boyutunun ötesinde, tıbben gereksiz olan sünnetler üzerinde duruluyor.

Dernek yetklilerine göre, yılda yaklaşık 6.000 çocuk gereksiz yere sünnet edilirken, sünnetin sadece deri daralması durumunda yapılması gerektiği ifade ediliyor. Derneğe göre sağlıklı bir cinsel yaşam için ön deri şart iken, sünnet cinsel bütünlüğe ihlal ediyor.

Konuyla ilgili bir kampanya başlatılırken, kampanya dahilinde şu ana kadar 130 imzanın toplandığı bildirildi. Bu kampanya ile, Federal Hükümet tarafından sünnete yasak getirilmesi istenirken,“ Fiziksel bütünlüğe yönelik anayasal hak“ talep ediliyor.

Kampanya’ya karşı çıkanlar ise, doğru uygulanan ameliyatlarda herhangi bir sağlık riski doğmadığını açıklarlarken, özellikle Afrika’da AIDS virüsünün sünnet sayesinde yüzde 50 oranında azaldığını söylüyorlar.

Şekerli ve “light“ içecekler hali hazırda diyetislerin kara

listesinde yer alırken, buna bir destek de kardiyologlardan geldi. Yapılan 5 günlük bir kongre sonucunda şekerli ve gazlı içeceklerin kalp sağlığına aşırı derecede zarar verdiklerini ortaya koyan Avrupalı Kardiyologlar, bu tür içeceklerin daha dikkatli tüketilmesi konusunda uyarıda bulundular.

Mevcut olan verilere göre, Avrupa’da her yıl yaklaşık 133.000 kişi şeker hastalığından, 45.000 kişi kalp rahatsızlığından, 6.450 kişi ise kanserden ölüyor. Bu ölümlerin kanıtlanabilir nitelikteki nedeni ise şekerli içecekler.

Bilim insanları kısa bir süre önce de “light“ içeceklerin kilo yaptığını kanıtlamışlar, günlük olarak gazlı içecek içen biri ile hiç içmeyen arasında 3 kat daha fazla yağ oranı farkı olduğunu ortaya koymuşlardı.

Kardiyologların ortaya koyduğu bu tespitten sonra gazlı içeceklerin piyasadaki payı daralmaya başladı.

O halde bize yazın, haberlerinizi sizin imzanızla yayınlayalım.

İsviçre gündemine dair önemli gördüğünüz gelişmeleri ve çevrenizde olup bitenleri geniş okuyucu kitlesine aktarmak, insanları haberdar etmek istemez misiniz?

BİZE YAZIN!

41

Page 42: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

42

Moda

Renk birçok tasarımcıyı etkilerken, catwalklarda ve moda piyasasında yüz-leri güldürmüştü. Marsala, bu Sonbahar ve Kış modasının da ana rengi olacak.

Kızıl ile toprak renginin karışımı olan Marsala rengi, ismini İtalya’nın Sicilya adasında üretilen bir şarap çeşidinden alıyor.

Her yıl bir rengi seçerek modada trend yaratan Pantone, 2015 için kızıl tonlar içeren bu şarap kırmızısını seçti.

Bordonun ağır bastığı Marsala rengi, geçen senenin rengi olan orkide ile karşılaştırıldığında çok daha fazla kabul göreceğe benziyor. Kadınlar kadar er-kekler de modada bu renge ilgi göster-

Page 43: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

43

Pantone Renk Enstitüsü, 2015 yılı rengini marsala olarak açıklamıştı.

meye başladılar bile. Pantone’ye göre bu renk; zihni, bedeni ve ruhu zenginleştici bir etkiye de sahip.

Kıyafetlerinizde olduğu kadar aksesu-arlarınızda da marsala rengine bir şans verin. Özellikle ayakkabı ve çanta mo-dellerinde önünüze çok fazla alternatif çıkacak.

Modacıların favorisi marsalayı ton-sur-ton olarak kullanmak, yani baştan ayağa tek renk olmak. Ancak siz bunu biraz fazla bulduğunuzda, en güzeli yeşil ve ten rengi ile kombine etmek. Bu rengin seçilmesin-deki etkenlerden birinin moda akımları içerisinde ağırlığı fazlaca hissedilen “Bo-hem Akımı“ olduğu söyleniyor. O yüzden renkleri birlikte kullanmaktan korkmayın.

Page 44: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

44

Yüzme havuzunda boğulmaların % 75'i 0-4 yaş grubunda görüldüğünden dolayı, bu grupta ölümün azaltılmasında ebeveynlerin eğitimi önemli bir rol oynamaktadır. Bu yaş grubunda önemli olan ve vurgulanması gereken; çocukların suya düştüklerinde çır-pınmamaları, bağırmamaları ve sessizce suya batıp boğuluyor olmalarıdır. Sürekli gözlem altında olmayan bir çocuk kalabalıklar ara-sında bile kolayca boğulabilir.

Yetişkin hastalarda suda boğulma olgula-rının % 30’unda alkol kullanımı sorumlu tutulmuştur.

Her tip su ve derinlikte boğulma olayı görülebilir (deniz, göl, nehir, yüzme havu-zu, banyo küveti, su birikintisi vs). Tatlı veya tuzlu suda olan boğulmalarda eskiden farklı osmolaritelere sahip su tipinin serum elektrolit konsantrasyonları acısından farklı boğulmalara neden olduğuna inanılırdı. Gü-nümüzde bu farkın acil müdehale açısından önemi olmadığı bilinmektedir. Her iki tip boğulmada kliniği ve gidişatı belirleyen şey oksijensiz kalma süresidir

Suda boğulma sırasında ne olur?

Kaza sırası su yüzeyinde başkaları tarafın-dan gözlenebilen panik durumu ile oluşan aşırı hareketlilik 60 saniye kadar sürer . Asıl önemli aşamalar ise su altında kimsenin fark edemediği bir şekilde gelişir. Kazazede su altında nefesini tutmaya çalışır ancak

Eski literatürde boğulmalar kişinin yüzünün suya batması nedeniyle 24 saat içinde asfiksi (nefes borusuna su, kusmuk kaçması, nefes borusu girişinin kapanması) sonucu ölümü-ne «drowning», kazadan sonra daha en az 24 saat yaşaması durumuna da «neardrow-ning» denirdi.

Son yıllarda WHO (Dünya Sağlık Örgü-tü) tanımlamasında, Türkçe`de olduğu gibi sadece suda boğulma deniliyor. Burada ölümcül boğulmalar, ölümcül olmayan sekel bırakan (ağır,orta,hafif derecede) ve sekel bırakmayan ölümcül olmayan boğulmalar olarak sınıflandırılmaktadır.

Bir başka sınıflama da boğulmaları kuru (nefes borusuna su kaçmadan nefes boru-su spazmi nedeniyle olan) veya yaş (nefes borusuna şu kaçarak olan daralma, spazm) olan boğulmalar diye ayrırır. Dalma kazala-rı, dekompresyon konusuna burada değinil-memektedir.

Suda boğulmalar halen dünyada en önemli kaza nedeniyle olan ölüm nedenleri arasın-dadır. İsviçre’de ölümcül boğulmalar ortala-ma olarak yılda 40-50 kişi arasındadır. Bo-ğulanların % 50’si 40 yaşından daha genç, % 25’I ise 4 yasından küçüktür . Boğulma durumu erkeklerde kadınlara göre dört kat daha fazla görülmektedir. Suda boğulmala-rın nedenleri arasında ebeveynlerin bilgsizili-ği,epilepsi, alkol, uyuşturucu kullanımı, kalp krizi ,beyin felci geçirme, adele krampi, pa-nik atak, soğuğun neden olduğu aşırı allerjik reaksiyon (anaflaksi) ve intihar teşebbüsü gibi etklenler sayılabilir.

Sağlık

Doç. Dr. B. Nazan WalpothBern Üniversitesi Tıp Fakültesi HastanesiKardiyoloji Bölümü Öğretim Üyesi [email protected]

Bu yazıdaki anahtar mesaj, istisnasız herkesin temel reanimasyon (kalp damar masajı ve suni solunum) ya-

pabiliyor olmasının önemidir.

Page 45: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

45

Güncel

45

Prognozu (seyri)

Suda boğulma vakalarında prognoz (seyri), primer olarak beynin oksi-jensiz kaldığı süreye ve nörolojik hasarın derecesine bağlıdır. On da-kikadan daha kısa süren reanimas-yon gerektiren olguların % 95'inde nörolojik hasar çok azdır veya yok-tur. Suya batma ya da reanimasyon süresi 25 dakikadan uzun olanlar-da prognoz çoğunlukla kötüdür. Hipotermik (donma) gibi olgularda (vücut ısısı <28°C) prognoz (seyir) daha iyidir ve reanimasyon vücut ısısı normotermik (normal vucut ısısı) değerlere gelene kadar devam edilmelidir. Hipotermik (donma) olgularda dikkat edilmesi gereken aşırı hareketin periferde olan soğuk sivinin merkeze akımını kolaylaştı-rıp kalbi durdurabildiğidir (yavaş horizontal hareketler öneriliyor).

Acil durumlarda herkes kalp-damar masajı ve suni solunum yapabilir

Bu yazıdaki anahtar mesaj, aslında istisnasız herkesin temel reanimas-yon (kalp damar masajı ve suni solunum) yapabiliyor olmasının önemi ve profesyonel yardım ge-linceye kadar geçen bu çok önemli zamanın hayat kurtarıcı olabilece-ğinin bilinmesidir. Son yıllarda suni solunum yapılmadan yapılan bir kalp masajının (dakikada en az 100 kompresyon) hayat kurtarabildiğini biliyoruz.

Son olarak, herkesin kendisini gelişitirip gereken durumda en temel yardımı yapabilecek duruma gelmesi gerektiğini önemle vurgula-mak istiyorum.

dığına bakılıp vakit kaybetmeden reanimasyona (kalp masaji ve solunum) başlanmalıdır. Hastanın prognozunu; oksijensiz kalma süre-si, suyun ısısı, reanimasyona (kalp masajı ve suni solunum) başlama zamanı ile etkinliği, hastanın yaşı ve yandaş hastalık varlığı gibi faktör-ler belirlemektedir.

Kurtarıcı kendini de tehlikeye atma-dan bir yandan kazazedeyi sudan

bu arada su yutar. Kusma ve nefes almaya çalışma durumu aynı anda gelişebilir. Nefes alırken su ve kus-muk nefes borusuna kaçar larink-si (nefes borusu girişi) irite eder ve orada larinks şişerek kapanır (larinks spazmi). Oksijen kıtlığı ile sara tipi nöbeti gelişirken ardından ölüm durumu görülür. Oluşacak hasarın derecesi ise oksijensizliğe maruz kalma süresi belirler.

Hemen yapılması gerekenler

Beynin hipoksiye (oksijensizliğe) dayanma süresinin dakikalarla kısıtlı olduğu göz önüne alınacak olursa hızlı reaksyion önemlidir. Hipoksiye en hassas olan iki organ beyin ve kalptir. Kişiler arasında farklılık olmakla birlikte, nöronlar-da irreversibel (geri döndürülemez) değişiklikler, genellikle oksijensizli-ğin 4. dakikasında başlamaktadır. Kalp kası hücresi ise oksijensizliğe (hipoksiye), irreversibel bir deği-şiklik oluşmadan, 30 dakika kadar dayanabilir.

Beyin hücrelerinin hipoksiye dayanabilirliğini belirleyen önemli bir başka faktör de suyun ısısıdır. Soğuk suda (<20°C) boğulmalarda hücre metabolizması yavaşlamakta ve hücrelerin oksijen kullanımı azal-maktadır. Bu da beyin hücrelerine daha uzun süre oksijen temin edilip, iskemik hasarın daha geç oluşması-na neden olur.

Boğulma vakası ile karşılaşıldığın-da, zaman kaybedilmeden hızla nabzın ve solunumun olup olma-

çıkarmaya uğraşırken, diğer yandan da ağızdan ağıza suni solunum uygulamalıdır (tartışmalı olsa da yönergeler böyle yazıyor). Özellikle atlama sırasında meydana gelen kazalarda boyun hasarı olasılığı ha-tırlanmalı ve pozisyon verilmesi ve transport sırasında hastaya gerekli özen gösterilmelidir.

Sudan çıkarılan kazazedenin akci-ğerlerine dolan suyun boşaltılması ile ilgili çelişkili görüşler mevcuttur. Sanıldığının aksine, (akciğerler tamamen su ile dolmaz) aspire edilen sıvı mikatri 22 ml’yi geçme-meketedir. Bu bakımdan nabzın ve solunumun durduğu durumda hemen reanimasyona başlamanın, sıvı drenajından çok daha önemli olduğu bilinmektedir.

Reanimasyon devam ederken ilk fır-satta olaya tanık olan kişiden kazanın detaylı bir öyküsü, suya batma süresi, suyun ısısı ve niteliği hakkında bilgi alınmalı ve ayrıca kazazedenin önceki sağlık durumu sorgulanmalıdır. Yan-daş travma değerlendirilmelidir. Bu bilgiler gelecek profesyonel ekibe çok yardım edecektir.

O halde bize yazın, haberlerinizi sizin imzanızla yayınlayalım.

İsviçre gündemine dair önemli gördüğünüz gelişmeleri ve çevrenizde olup bitenleri geniş okuyucu kitlesine aktarmak, insanları haberdar etmek istemez misiniz?

BİZE YAZIN!

Page 46: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

46

Röportaj

Babam İzmir Atatürk Lisesi'nde beden eğitimi öğretmenliğinin yanı sıra, aktif ve profesyonel olarak müzikle de ilgiliydi. Murat Göğebakan,

Kıvırcık Ali & Arzu, Yavuz Bingöl gibi birçok sanatçı albümlerinde babamın eserlerini

başarıyla seslendirdiler. Dedem Türk Sanat Müziği ile yakından ilgiliydi ve cümbüş

ile harika eserler icra ederdi. Babamın tek erkek kardeşi yani amcam profesyonel gitar

virtiözüydü. Evimizde sürekli Elektro piyano, keyboard, bağlama, mandolin, gitar, cümbüş,

ud gibi birçok enstrüman olası bir yangında ilk kurtarılması gerekenler listestesinde

ilk sıralarda yer alırdı. Dolayısıyla böylesi buram buram müzik kokan bir atmosferde ve

aile hayatında müzik ile tanışmam çok geç olmadı. Çocukluğumdan bu yana klavyeli enstrümanlarla olan sıkı fiki flörtüm halen

devam etmekte.

Müzisyen bir aileden gelen ve 9 yaşından bu yana müzikle uğraşan Barış Kula, Bakü’de ve Türkiye'de uzun yıllar öğretim görevlisi olarak çeşitli müzik okullarında vazifelerde bulunmuş Ali Asker Abbasov'dan uzun yıllar armoni, solfej, nota ve piyano eğitimi alıyor. Profesyonel olarak piyano ve keyboard çalan Barış Kula, bunların yanı sıra bağlama, akordeon ve gitar gibi enstrümanlar da kullanıyor.

Müzikle ilgili çalışmalarına şu an Zürich’te devam eden Kula ile çalışmaları hakkında görüştük.

Page 47: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

Çocukluğunuzdan bu yana içli dışlı olduğunuz müziğin duygularınızdaki yeri nedir?

Müzik benim duygusal anlamda dünyayı algılama ve ifade etmem için kullandığım en uygun aracım. Bu benim doğuştan gelen yaradılışımla ilgili bir durum. Dolayısıyla, hoşuma giden bir müzik eseriyle karşılaşmam-la, örneğin güzel bir resim görmem arasında oldukça büyük bir fark var. Yani müzikle duygusal olarak etkilenmem daha kolay oluyor. Aynı şekilde duygularımı ifade etmem açısından da önemli. Genel kanının aksine müzikle bütün duygusal dünyanızı ifade etmeniz pek mümkün değil tabii. Çünkü müzik dinlenme ve yaratılma açısından huzur, sakinlik ve incelik gerektiren bir vasıta. İnsanın doğasında müziğe uygun olmayan, karmaşık, şiddetli ve yaratmaktan alıkoyan karanlık bir yön de var. Bu her sanatçıda görülen bir durumdur. Günlük hayatınızda yaratıma kapalı, suskunluk ve korku içeren zamanlar oluyor. Bir de yaratma hevesinizin en tepede olduğu o hasat zamanları. Bu bakımdan yaratıma açık olduğunuzu hissettiğiniz anlar sakinliği ve huzuru en fazla talep ettiğiniz anlar oluyor. Karmaşayı, gürültüyü bir kenara bırakmak, odanıza tabir-i caizse kimseyi sokmak istemediğiniz anlar. İşte bu zamanlarda incelikli duygu-larınızı müziğe nakşedersiniz. Elbette öfkenizi, korkunuzu da ifade edebil-irsiniz müzikle. Fakat bu ifade biçimi de günlük hayattaki çıplak duygu-lardan çok farklı olmalıdır. Çünkü hayatın ve duyguların gerçekliğiyle kurgusal bir düzlem olan müziğin gerçekliği, paralel olmasına karşın yine de farklıdır.

Kimi zaman kendinizi müzikle ifade ettiğinizi düşündünüz mü hiç?

Elbette. Çünkü ben bir müzisyenim. Müzik benim kendimi ifade etme bakımından ana aracım. Bir ressam nasıl paleti ve fırçasıyla içsel yol-culuğunu tuvale yansıtıyorsa, bir heykeltraş nasıl yontu aracılığıyla hissettiklerini dışarıya aktarabili-yorsa ben de kendi yaşantılarımı notalara dökmekteyim. Doğal olarak

karşılaşmalar olma olasılığı insana heyecan veren bir şey. Öte yandan, bu söz konusu ürünlerin bir parça dejenere olmuş versiyonlarının in-sanlar tarafından adeta tüketildiğine şahit olmak bir parça umutsuzluk ve üzüntü veriyor insana. Bu anlamda bu dejenerasyonun bir parçası olmak istemiyorsunuz. İsviçre'de müzik yap-mak bu anlamda çok da çekici değil ve oldukça zorlu. Çünkü bildiğiniz türküler ve şarkılar, ürettiğiniz eserler burada mesleğiniz gereği icra etmek zorunda olduğunuz müziklerle pek de uyuşmuyor. Bu içinizdeki müziksel güzellikleri rahatça ifade edemey-eceğiniz anlamına gelmekte ki bir müzisyen için en çetin zorluklardan biridir bu. Ben bu zorluğu, buraya geldiğim ilk zamanlardan beri deney-imlemekteyim.

9 yıldır İsviçre’de yaşayan Kula, müzikal faaliyetlerine aralıksız devam ediyor. Şarkı sözü yazan ve beste yapan Kula, bu çalışmalarının yanısıra stüdyo ve sahne çalışmaları da yürütüyor. İsviçreli müzisyenlerle birlikte konserlere katılan Barış Kula sanatçıların albüm çalışmalarında aranjörlük yapıyor. Zürich'te bir ses kayıt stüdyosuna sahip olan Kula, burada reklam & tanıtım müzikleri, albüm kayıt çalışmalarına imza atıyor.

kimi zamanlar bu yansıtış kusursuz olamayabiliyor. Hatta diyebilirim ki, ürettiğiniz şeyde kendinizi tam olarak göremeyebiliyorsunuz. Müziksel yaratım zorlu bir macera. Fakat elbette elinizde kendinizi iyi ifade ettiğiniz eserler de olabiliyor bu zorlu süreçten sonra. Bu aslında insana çok büyük bir keyif veriyor. Çünkü insanlara keyif veren melodileri kendi iç dünyanızı da yansıtacak biçimde kurgulamanız insana yeni doğmuş çocuğunuzu elinize alıp sevmek ben-zeri bir hazzı veriyor.

Sanatçı, 2006 yılında, eserlerin çoğunun kendisine ait olduğu 11 şarkılık bir albüm hazırlığı içerisine giriyor. Albüm çalışmasından kısa bir süre sonra ani bir sürprizle Zürich’e gelen ve burada yaşamaya karar veren Barış Kula, albümün herhangi bir şekilde bir yapımcı ve sponsor ile el sıkışma şansı olamadığını ifade ediyor.

İsviçre'de müzik yapmak nasıl? Zorluklar yaşıyor musunuz?

Burada müzik yapmak oldukça keyifli. Çünkü büyüdüğünüz toprağın insanının duygusal dünyasının ürün-leri olan melodileri, bunları hiç duy-mamış kitlelere sunmanın heyecanı, merakı ve hazzı var. Yeni sentezler,

Piyano, nota, solfej ve şan dersleri de veren sanatçı ile irtibata geçmek isteyenler, [email protected] mail adresinden faydalanabilirler.

Bir ressam nasıl paleti ve fırçasıyla içsel yolculuğunu tuvale yansıtıyor-sa, bir heykeltraş nasıl yontu aracılığıyla hissettiklerini dışarıya aktara-biliyorsa ben de kendi yaşantılarımı notalara dökmekteyim.

47

Page 48: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

48

Psikoloji

Mehmet Meral

lic. phil. Psychologe FSPSystemischer [email protected]

insan sevdiği birini kaybettiğinde arıyor ve onun yokluğunu daima derin hissediyor. Ölenler ortadan yok olurlar, bizi terk ederler ve bir daha geri gelmezler. Onları soran olduğunda ya mezarları, ya duvarda kalmış resimleri ya da öteki taraf diye tabir ettiğimiz yerleri gösteririz.

Yapılan psikolojik araştırmalarda ölüm korkusunun insanlarda kendini çok boyutlu olarak gösterdiği or-taya konurken, en çok karşılaşılan boyutlar araştır-malarda şöyle sıralanmış; Ölüm anındaki bilinmez-lik, geride yalnız kalma korkusu, geride kalanlar için kaygılanma, ölüm anında çekilecek ızdırap, bedenin toprak altında kalması, yok olma korkusu ile berba-ber ölümden sonra cezalandırılma korkusu.

Genellikle seanslarda danışanlarımın bir kısmınında bu sayılan korkunun boyutlarını yaşadıklarını söyleyebilirim.

C. G. JUNG’a göre, ölümden çok korkan insanlar, yaşamaktan da çok korkarlar. Yaşama korkusu olan insanlarda genellikle de kendini tam anlamıyla yaşamaya bağlayamamaları, sosyal ve ruhsal olarak uyumsuz olmaları dikkat çekmektedir.

Ölüm korkusunun insanın hayatında oldukça köklü ruhsal etkileri vardır. Ölüm düşüncesi karşısında bireylerın korkuları ve bu korkuya karşı gösterdikleri dirençler de aynı düzeyde değildir. Bir düşünüre göre en temelinde insanı korkutan şeyin, yaşamın devam ettiği hissi değil, onun bir yerde biteceği kaygısıdır.

Bu konuda 2003 yılına ait iyi bir anektod vardır. İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığı’nın anakapısının girişinde yazılı olan "Her canlı tadacaktır ölümü" polemiklere sebep olmuştu. Birçok vatandaşın Şişli Belediyesi’ne telefon açarak "o yazının orada olması şart mı?" diye sitem ettiği ve her sabah işe giderken o yazının okunmasının morallerinin bozulmasına sebep olduğu belirtilmişti. Bazıları da o yazının oradan kaldırılması için şikayetlerde bulunmuşlar. Bu sebeplerden dolayı bazı insanlar için ölüm hala korkutucu ve ürpertici yanıyla toplumda devamlılık göstermektedir. Öte yandan "Dünyada ölümden başkası yalan" demiş bir ozan.

İnsanlar çalışırlar, maddi olarak bir şeyler kazanırlar, para biriktirirler, evler yaparlar, sahip olma hırsıyla yaşamlarını sürdürür giderler. Ölümün kendisi gelip çattığında tüm bu yapılan ve edilenleri bu ozan koca bir yalan olarak görmüş. Herkes ölümlülüğün ve öleceginin farkındadır ama günlük hayatın akışı içinde insanlar ölümün kendisini yadsırlar ve bastırırlar. Bir bakıma koruyucu bir yanı da var bu tutumun, yoksa bu hayatın tadını başka türlü çıkarabilir mi insan?

Yunus’un deyimiyle; "Ten fanidir can ölmez, gidenler gene gelmez, ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil". Bu dünyadan bizi fiziksel olarak terk eden sevdiklerimizi bir daha göremeyeceğimizi ama onların ruhlarının devamının olduğunu vurgulayarak biraz olsun teselli gibi gelir sözler. Ancak günlük hayatın akışında

İnsanın ömrünü sürdürürken yaşamı boyunca karşılaştığı ve karşı koya-madığı tek gerçekliktir ölüm. Ölüm

korkusu ya da ölümün verdiği huzursu-zluk bütün bireylerde var olan, psikolojik açıdan diğer korkulardan farklı yaşanılan bir olgudur. Mutlak bir gerçeklik olan ölüm, kişinin narsistik yapısından dolayı duygusal olarak kabul görmez. İnsan kendisine ölümün hatırlatılmasından hoşlanmaz pek.

Page 49: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

bir şey olacak korkusunu yaşayan bu insanlar soluğu genellikle hastaha-nelerin acil hasta kabul bölümünde almaktadırlar. Kimilerinde de genel-leştirilmiş korku bozukluklarına sebep olurken, hayatlarında bir şeylerin iyi gitmeyeceğine, sanki kendilerine ya da sevdiklerine kötü bir şeyler olacakmış gibi korkuların başında en temel şikayet ölüm korkusunun verdiği huzursuzluk olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bazı insanlarda manevi gücü inançlarda arayarak ölümün üstesinden gelmeye çalışmaktadırlar. İnançsal tecrübelerin özel biçimi olan mistik yaşam tarzını benimseyenlerde ölüm korkusunun az ya da hiç olmadığını görüyoruz. Kimi-leri için ölüm bir "uyanma", bazıları içinse "kutsal bir buluşma anı" olarak görülmektedir. Tasavvuf açısından ele alındığında, Allah’a kavuşma aşkıyla yanan Derviş’i Hakk’a ulaştıracak yega-ne andır ölüm.

Ölüm korkusu herkeste olan ve bir biçimiyle herkesin hayatında karşısına çıkan bir gerçekliktir. Bu gerçeklikle duygusal ve bilişsel olarak sıkıntılar yaşıyorsanız bir uzmadan mutlaka destek almanız gerekebilir.

ni ve çok üzüleceğini söyleyen bu kız çocuğunu, baba nasıl yatıştıracaktı? Son bir hamle yaparak aslında ölüm-den sonrada hayatın devam ettiğini, yukarıda herkesin yeniden buluşarak bu hayatı sürdüreceklerini söylemesi kızını biraz yatıştırmıştı.

Artan yaşla beraber ölüm korkusu-nun kendisi de artmaktadır. Sigmund FREUD yaşam enerjisini Libido olarak tanımlarken, bunun karşısındaki olum-suz enerjinin Thanatos (ölüm enerjisi) olduğunu ve insanlarda yirmi yaşlarına kadar yaşam enerjisinin üst düzeyde seyir ettiğini, yirmi yaşından sonra bu enerjinin giderek düştüğünü ve buna paralel yirmi yaşlarından önce çok düşük seviyede seyir eden ölüm enerji-sinin yirmi yaşından sonra yükseldiğini belirtmiştir. Yükselen ölüm enerjisiyle beraber insanda huzurluğun artmasının da kaçınılmaz olduğunu söylemiştir.

Bazı durumlarda stres duygusunun artmasıyla beraber yok olma korkusu-nun arttığını da gözlemleyebiliyoruz. Özellikle bazı hastalarda panik ataklara sebep olan bu yok olma korkusu, korku bazukluklarına sebep olurken, en temel şikayet ölüm korkusudur. Kendisine

İnsanın ölümsüzlük arzusu yüzyıllar boyunca destanlara ve hikayeler konu olmuştur. "Ab-ı Hayat" suyunun peşinden giden nice kahramanlarla doludur bu hikayeler. İnsanoğlu ölümsüzlük arzusu gereği yaşamı boyunca sahip olduğu sosyal çevreden ve maddi imkanlardan ayrılmak istemez. Dolayısıyla hayatın bir yerde biteceği düşüncesi, onu duygusal ve bilişsel olarak huzursuz eder.

Yetişkinleri ölüm meselesinde en çok küçük çocuklar beklenmedik sorularıyla sıkıntıya sokarlar. Çocuklar bu sorula-rını sorarken genellikle hayatın sürüp gideceğinden şüphe etmezler. Çocuğun öğrenmek ve üstesinden gelmek olduğu şey, ölüm gerçeğinin kendisidir. Özellik-le bazı çocuklar bu dünyadaki emniyet/güven duygularını pekiştirmek için sorarlar. En çok arzuladıkları sevdik-leriyle beraber kalabilmek ve onlardan hiç ayrılmamaktır. Sekiz yaşındaki bir kız çocuğu babasına ne zaman öleceğini sorduğunda, baba büyük bir ustalıkla onun huzursuz olmaması için ölümün kendisini saçına ve sakalına beyazlar düştükten sonra geleceğini söylemesi yetmemişti. Çünkü büyük babasını çok sevdiğini ve onun ölmesini istemediği-

Herkes ölümlülüğün ve öleceginin farkındadır

ama günlük hayatın akışı içinde insanlar ölümün kendisini yadsırlar

ve bastırırlar. Bir bakıma koruyucu bir yanı da var bu tutumun, yoksa bu hayatın tadını başka türlü

çıkarabilir mi insan?

49

Page 50: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

50

Hazırlayan:

Özge Süslü

Sağlıklı beslenirken hep aynı tariflerden bıkıp arada değişik tatlar arayanlar için...

Kinoa KöftesiMalzemeler: 2 bardak pişmiş kinoa (kinoayı iyice yıkayın ve 2 bardak kinoayı, 4 bardak su veya organik et suyu ile 15 dakika pişirin), 2 yumurta, 1 çay kaşığı tuz, 1/3 bardak ince doğranmış frenk soğanı, 1 orta boy ince doğranmış kuru soğan, 2 dış ince kıyılmış sarımsak, 1 bardak yulaf unu (ya da kepekli galeta unu), 1 kaşık zeytinyağı

Hazırlanışı: Pişirdiğiniz kinoaya iki yumurtayı çırpıp ilave edin. Karışımınıza tuz, sarımsak, frenk soğanı, kuru soğan, un ve zeytinyağını ilave edin. Soğuyunca elinizle küçük kofeteler yapın. Eğer karışım kuruysa bir miktar su ilave edebilirsiniz. Tavada, orta ateşte kinoa köftelerini çevirerek 8-10 dakika kadar pişirip servis edin.

*Bu yemeğin yanında mango-köri soslu mantar ve kuşkonmaz da sunabilirsiniz.

Page 51: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

51

Güncel

51

Malzemeler: 200 gram ıspanak, 2 haşlanmış yumurta, 5 siyah zeytin (çekirdekleri çıkartılmış), 2 adet küp şeklinde doğranmış havuç, 3 Adet yeşil kuşkonmaz (5 cm’lik kesilmiş), 3 Adet beyaz kuşkonmaz, 4 cherry domates (ortadan ikiye kesilmiş), 2 adet manter (jülyen doğranmış). Zevkinize göre tuz, nar ekşisi, limon, filizlendirilmiş nohut ve mercimek.

Salata ile doymam diyenler için...

Bu tarif 2 kişiliktir. Malzemelerin miktarlarını kişi sayısına göre değiştirebilirsiniz.

Mutlu Salata

Serinletici ve hafif öğünler istiyorum diyenler için...

Pembe DetoxBu detox içeceğin içerisinde mucize meyve olarak bilinen ve pek çok faydası bulunan Pitaya (ejder meyvesi) bulunmaktadır. Bu meyve yerine kivi kullanılarak da yeşil ve çıtırtılı bir lezzet sağlayabilirsiniz. Tüm malzemeleri blenderda çırpın. Üzerini nane ile süsleyip bekletmeden tüketin.

Malzemeler: 1 pitaya meyvesi, yarım muz, yarım çay bardağı hindistan cevizi suyu, bir çay kaşığı tarçın.

Page 52: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

52

Otomobil

Toplam ağırlığı ve ağırlık merkezi, bazı gövde panellerinde karbon fiber takviyeli plastik kullanılarak düşürülen otomobilde ayarlanabilir ön splitter'a ve arka spoylere yer verilmiş. Ayrıca M4 GTS'in önündeki geniş hava girişinin, hava akışını optimize ettiği ve ön akstaki kaldırma kuvvetini minimum seviyeye indirdiği açıklanıyor.

BMW, M4 GTS konseptinin ön ve arka aksında farklı ebatlarda jantlara yer vermiş. Otomobilde, önde 265/35 R19 ebadında, arkada ise 285/30 R20 ölçülerinde Michelin Sport Cup2 lastikler bulunuyor. M4 GTS, motor gücünde ve maksimum torkta artış sağlayan su enjeksiyon sistemine sahip. BMW M mühendislerinin eseri olan bu sistem, suyun soğutucu etkisinden faydalanarak motorun daha verimli çalışmasını sağlıyor. Suyu püskürterek emme manifolduna enjekte eden bu sistem, emilen havayı soğutma görevini üstleniyor. M4 GTS'in sıralı altı silindirli turbo motorunun gücünün 460 bg olacağı tahmin ediliyor.

BMW, tıpkı E92 M3 gibi M4'ün de GTS versiyonunu hazırladı.

BMW M4'ün GTS versiyonu daha hafif ve aerodinamik bir gövdeye

sahip.

Page 53: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

53

Güncel

53

Mercedes, orta sınıftaki C-serisinin Coupe gövde tipini hazırladı. Önden bakıldığında C-serisi sedan ile aynı ifadeye sahip olduğu görülen C-Coupe'nin arka tasarımıysa markanın S-serisi Coupe modeliyle büyük bir benzerlik gösteriyor. Sedan C-serisinden 15 mm daha alçak süspansiyonlara sahip olan C-serisi Coupe, standart olarak 17 inçlik jantlarla sunulacak, ancak daha büyük jant seçenekleri de opsiyon listesinde olacak. Bir önceki C-serisi Coupe'den 95 mm daha uzun ve 40 mm daha geniş bir gövdeye sahip olan otomobilin dingil mesafesinde de 80 mm'lik bir fazlalık bulunuyor ki; bu da yeni C-Coupe'nin selefinden daha geniş bir iç mekana sahip olduğu anlamına geliyor.

Dinamik açıdan da selefinden daha iyi bir noktada olduğu açıklanan

C-serisi Coupe, 0.26 Cd'lik sürtünme katsayısıyla oldukça

aerodinamik bir gövdeye sahip. Yeni modelin selefinden daha hafif olduğu da açıklanıyor. Adaptif süspansiyon opsiyonu

sunan yeni Coupe'nin motor gamıysa şimdilik dört benzinli

ve iki dizel üniteden oluşuyor. Benzinli versiyonlar 156 beygirlik C

180, 184 beygir gücünde C 200, 211 beygirlik C 250 ve 245 beygir gücündeki C 300'den oluşuyor. C 180'de 1.6 litrelik moıtor görev yaparken diğer benzinli seçeneklerde ise 2-litrelik motor bulunuyor. Otomobilin dizel gamıysa 170 ve 204 beygirlik iki farklı motordan oluşuyor.

Yeni C-serisi Coupe'nin bu yılın sonunda yollara çıkması bekleniyor.

Page 54: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

54

Ford, geliş-tirdiği yeni aydınlatma

teknolojisi ile yaya-lar, bisikletliler ve diğer canlıları al-gılayarak karanlık yollarda yaşanan kazaları azalt-mayı hedefliyor. Kamera Destekli Gelişmiş Aydın-latma Teknolojisi, virajlar ve yol kesişim noktaların-da da etkili olarak potansiyel tüm riskleri en düşük seviyeye taşıyor. Bu sistem dahilinde yeni geliştirilen “Spot Aydınlatma Sistemi” yakın

kesişimlerini de önceden aydınlat-maya imkan veren Kamera Destekli Gelişmiş Aydınlatma Sistemi, rotayı hafızasında tutarak sonradan aynı yoldan geçecek diğer sürücülere de aynı aydınlatmayı sunuyor.

Kamera Destekli Gelişmiş Aydın-latma Sistemi ve Spot Aydınlatma Sistemi ön ızgaraya yerleştirilmiş olan infra-red kamera ile (Kızılötesi Kamera) beraber çalışıyor. 120 met-relik bir menzili tarayabilen kame-ra, 8 canlıyı aynı anda algılayabilme özelliğine sahip.

Sis lambalarının yanına yerleştiril-miş olan LED lambalar ile sürü-cünün görüş mesafesindeki olası tehlikeleri ön plana çıkartan sistem, tespit edilen canlıları gösterge pane-line yansıtarak sürücüyü uyarıyor. Güzergah üzerindeki canlıları, ya-kınlıkları ve büyüklüklerini hesap-layarak gösteren sistem, tehlike seviyesini de kırmızı veya sarı renk-lerde araç ekranına aktarıyor.

dönemde pek çok Ford modelinde kullanılacak.

Karanlık yollarda bir anda önleri-ne çıkan canlılardan dolayı panik yaşayan sürücülerin artık daha güvenli bir yolculuk yapabilecek-lerini belirten Ford Ar-Ge Başkan Yardımcısı Ken Washington, “Hem yolda hem de yol kenarındaki canlı-ları tespit edebilen sistem sayesinde riski minimuma indirmeyi hedefli-yoruz” dedi.

Kamera Destekli Gelişmiş Aydınlat-ma Sistemi, Ford’un güncel model-lerinde sunduğu Dinamik ön far sistemi ve Trafik Levhası Tanıma ve Uyarı sistemleri ile beraber çalışıyor. Bu sistemler, virajlar ve yol kesişim noktalarındaki trafik levhaları-nı algılayarak sürücüyü gösterge paneli üzerinden uyarıyor. Navi-gasyon sistemi kullanılarak yapılan seyahatlerde GPS üzerinden bilgi alarak, rotadaki virajları ve yol

54

Page 55: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

55

Güncel

Page 56: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

56

Gezi Rehberi

600’den fazla türden yaklaşık 7000 hay-vanın misafir edildiği Basel Hayvanat Bahçesi (Basel Zoo), şehir merkezinde bulunuyor. Bölge halkı tarafından “Zolli” olarak da tanımlanan bu hayvanat bahçe-sinde; aslanlardan fillere, gergedanlardan farklı maymun türlerine, farklı özellikteki kuşlardan sürüngenlere ve deniz canlıla-rına kadar birçok farklı hayvan türü kendi yaşam alanlarında görülebilir.

1874 yılında kurulan, bugün dünya-nın en eski ve en büyük hayvanat bahçeleri arasında yer alan Ba-sel Hayvanat Bahçesi kar amaçlı olmayan bir özellik taşıyor. Yılda 1, 8 milyon kişinin ziyaret ettiği bu hayvanat bahçesinden elde edilen gelir hayvanat bah-çesinin düzenlenmesinde ve yenilenmesinde kullanılıyor.

Page 57: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

57

Güncel

57

Binnengerstrasse 404054 BaselTel: 061 295 35 35www.zoobasel.ch

Burayı ziyaret etmek isteyenler asağıdaki bilgilerden yararlanabilirler.

Akvaryum (Vivarium)

Bünyesindeki hayvanların üremesi konusunda kayda değer bir başarı elde eden Akvaryum (Vivarium), 1972 yılında açılmış. Burada yaklaşık 5000 hayvan türü barındırılıyor.

Yenilikler

Filler Evi

2016 yılında hayvanat bahçesi dahilinde bulunan büyük bir alanda Filler Evi hizmete girecek. Çalışmaların hızla sürdüğü Filler Evi için, ziyaretçilerine unutulmaz anlar yaşatacak olan bir çok yenilik öngörülüyor.

Panda

İlerleyen zamanlarda buraya büyük bir pandanın getirileceği ifade ediliyor.

Genişletme çalışmaları

Merkezde bulunan ve etrafı binalarla kaplı olan Basel Zoo’nun büyütülmesi düşünülüyor. Hayvanat bahçesinin şehir merkezinde olması nedeniyle, genişletme imkanı olarak sadece alandaki park yerleri göz önünde bulunduruluyor. Park alanının hayvanat bahçesine dahil edilip, bahçenin altında da yer altı parkı olanaklarının yaratılması burası için hayata geçirilmek istenen projeler arasında yer alıyor.

Ozeanium- Seacliff Projesi

2019 yılında Basel Zoo bünyesinde İsviçre’nin ilk büyük akvaryumu açılacak. 30 farklı akvaryum ile misafirlerine okyanus hissini yaşatmak isteyen Basel Zoo, bu proje için 9 katlı bir bina öngörüyor. 5’i üst kat, 4’ü de alt kattan oluşacak olan bu binada akvaryumların üçte ikisi yer altında inşa edilecek. Böylece misafirler 900 metre uzunluğundaki spiral bir gezinti ile okyanus yaşamını tanıyacaklar.

Page 58: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

58

Masal

Bir varmış bir yokmuş. Ülkenin birinde kendi halinde yoksul bir şekerci ile güzeller güzeli karısı yaşarmış. Şekercinin karısı öyle güzelmiş ki, o ülkede ondan güzel kadın olmadığı söylenirmiş. Her gün evinin mutfağında şeker yapan yoksul şekerci, daha sonra da bu şekerleri sokaklar-da satarmış. Yoksul şekerci ve güzel karısı fakir ama huzurlu bir hayat sürerlermiş. Paraları az olsa da birbirlerini çok sever, birbirlerini mutlu etmeye çalışırlarmış. Ama bu mutluluk-ları uzun sürmemiş!

Bir gün şekercinin karısı bahçede çiçeklerini sularken kralın adamları sokaktan geçiyorlarmış. Güzeller gü-zeli kadını görünce gözler-ine inanamamışlar. Derhal saraya dönüp efendile-rinin huzuruna çıkmışlar. “Kralımız! Bu kentte, yoksul bir mahallenin en yoksul evinde yaşayan ay parçası gibi bir kadın var. Böylesine güzel bir kadın ancak sizin eşiniz olabilir. Emir verin size getirelim, onun güzelliğine ancak siz layıksınız.”

Kral tabii ki bu fikri çok beğenmiş. Derhal adamlarına, kadını saraya getirm-elerini emretmiş. Biraz sonra güzel kadını saraya getirmişler. Kral kadının anlatılamaz güzelliğine vurulmuş. Kalbinin bütün varlığıyla kadına aşık olmuş. Ama kralın kadına aşık olması, onun kalbini kazan-masına yetmiyormuş.

O kimseyle konuşmuyor, bütün gün mahzun bir şekilde bahçede oturuyor, ya da kederle

muş. Sarayın önünde bağırmaya başlamış: “Akide şekeri taze, alın, tadın, buyurun…”

Kadın, kocasının sesini tanımış. Pencereye koşmuş. Gülümsemesi bir güneş gibi sarayın salonunu aydınlatıvermiş.

Adamları krala sevgili gözdesi-nin yoksul bir şekerciyi görünce güldüğünü müjdelemişler. Kral

şekerciyi huzuruna ge-tirtmiş. O gülümsemeyi görebilmek, güzel kadı-na kendini sevdirmek için her şeyi yapabil-irmiş.

“Derhal bana elbiselerini ver! Sen de benimkileri giy!”

Kral yoksul şekercinin elbis-esini giyip sokağa çıkmış.

“Kestane şekeri taze”

Ama kadın kralı tanımış ve planını da anlamış. Nöbetçil-

eri çağırarak sarayın dışında bağırıp herkesi rahatsız eden

o adamı derhal uzaklaştırma-larını, sadece kentten değil, bütün ülkeden kovmalarını emretmiş.

Kral, “ben kralınızım ap-tallar, ne yapıyorsunuz!” diye

bağırıyormuş, ama ne fayda! Nöbetçiler krallarını tanımamışlar. Şekercinin karısı, kral elbiselerini

giyen kocasını yanına alarak tahta oturmuş. Kimse kralın değiştiğini anlamamış. Hatta insanlar seviniyorlarmış bile. Çünkü eski zalim kral bir günde değişmiş, iyi kalpli oluvermiş. Yoksul şekerci o ülkeyi güzel karısıyla birlikte çok güzel yöne-tiyormuş.

pencerelerden dışarıyı seyredi-yormuş. Kral kadını eğlendirmek için ziyafetler düzenliyor, ti-yatrocuları ve soytarılarını çağırıyor, ama sarayda kimse evinden zorla koparılan bu yoksul kadının birazcık gülümsediğini bile görmüyormuş.

Zavallı şekerci ise günlerce evinde oturmuş, sevgili karısının geri gelmesini beklemiş. Sonun-da artık dayanamamış ve bir gün yeniden akide şekeri yapıp, kralın sarayının önüne gitmiş. Belki de karımı uzaktan da olsa birazcık görebilirim diye umutlanıyor-

Page 59: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

59

Güncel

Yapılacak olan çekilişte anahtar sözcüğünü bulan 3 abonemize Özgür Kitapevi’nden Ayın Kitapları sayfasında tanıtımları yapılan kitaplardan hediye edilecektir. Çekilişe katılmak için anahtar kelime ile kendi adres bilgilerinizi [email protected] adresine yollayin.

Geçen ayki bulmacamızın anahtar kelimesi: PRO İNFİRMİS / Geçen Ayın Kazananları: Murat Özlü, Azad Yılmaz, Berdan Karaduman

Resimdekisunucu Yadsıma

KasetçalarGüzel uyumlu

ses, ezgi,melodi

İnkılapçı

Irgat

Aracı kuruluş

Büyük Sahra'da bölge Ulak

Mercek

Güç, iktidar Sanayide kullanılan sıvı Bir ilimiz

Bir kandil Birinci Avrupa YayınBirliği

Yunanistan sınırımız olan

akarsu

Cezayir Plakası

Dahi

Lübnan plakası

Akım İstek, arzu,ilgi

Hayli

Dişi çocuk Hac haricikutsal yer

ziyaretiBağırsaklar

Eskrimdebir tür kılıç

Çağrı, tellalile duyurma

Ehemmiyet Pişmemiş

Önem

Ut çalan

Seslenme sözü

Bunama

Berilyumunsimgesi

Çayın istenilen durumu

Yaklaşık olarak

İzin,müsaade

Hayalhülya

Birbirinin içine girip karışmış

Tanrıtanımaz

Engelli Piston Cet Acep

Epilepsi

ÖdünBütün,

eksiksizSomurtkan

Yetiştirici,müstahsil

İlişik

Tedirgin, bezmiş, usanmış

ArgodaAlçak yumuşak

oturacak

KazaBebekd

doğurtkanhemşire

Bireyintoplumdaki

konumu

Kuşlardauçmaorganı

1 532 4 7 1098 11ANAHTAR SÖZCÜK

6

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

Page 60: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

Hiçten Az

(Hegel ve Diyalektik Materyalizmin Gölgesi)

Slavoj Zizek

İdeolojinin Yüce Nesnesi kitabıyla felsefe dünyasına deyim yerindeyse bir meteor taşı gibi düşmüştü Zizek. O zamanın felsefi müesses nizamınca artık neredeyse sorgusuz sualsiz kabul edilen varsayımları sarstı ve dünyayı onu dönüştürme hedefini bir yana bırakmaksızın anlamaya çalışanlar için bir fener ışığı oldu.

Güncel meseleler hakkında yazdığı kamusal müdahale niteliği taşıyan yazılar, dünyanın dört bir köşesinde verdiği konferanslar, hakkında çekilen belgeseller unutturmuş olabilir ama Zizek bir felsefeci, hem de büyük bir felsefeci. İşte Hiçten Az bu ihtişamı hatırlatacak cinsten bir teşebbüste bulunuyor ve bugünkü ideolojik felsefi alanı meydana getiren dört ana konumun kapsamlı eleştirisine soyunuyor: bir yanda demokratik materyalizm ve söylemsel tarihselcilik; öte yanda bunlara tepkileri oluşturan New Age "Batı Budizmi" ve Heidegger'de doruğuna varan transandantal sonluluk düşüncesi. Zizek “belki de hayatımın esas eseri bu” dediği kitabında, Fichte ve Marx'tan Spinoza ve Badiou'ya, kuantum fiziği ve cinsel farktan bilişselcilik ve dine kadar bir dizi şahsiyeti ve meseleyi kılı kırk yararcasına irdeliyor. Ama tüm bunları kendi teorik çerçevesini de eleştirel bir süzgeçten geçirerek, bir nevi felsefi muhasebe defteri çıkararak yapıyor.

Lafın kısası, Zizek düşünmeye ve soru sormaya devam ediyor...

Himalaya Şamanı(İngiltere'den Nepal'e Uzanan Gerçek Bir Dönüşüm Hikayesi)

David Charles Manners

Kadim ve mistik bir kültürden hayata dair bir Şaman öğretisi kitabı. Bir macera romanı tadında okuyacağınız bu kitap gerçek bir hikâyeye dayanıyor. 20'li yaşlarındayken akrabalarını bulmak için İngiltere'den çıkıp Himalayalar'a giden David Manners'ın yoluna Nepalli bir Şaman çıkınca hayatı müthiş bir değişime, dönüşüme uğruyor. Bir Jhankri, bir bilge olan Kushal Magar bu Batılı genci sarp dağların kadim geleneğiyle tanıştırarak kim olduğunu, ne olduğunu keşfetmesini sağlarken aynı zamanda zorlu sınavlardan da geçiriyor.

Zihnine ve isteklerine nasıl yoğunlaşacağını, korkusuz ve keyifle nasıl yaşayacağını, nasıl bir amaç edineceğini ve kendini nasıl tanıyacağını öğretiyor. Bu dağlardaki Şamanların "Dört Yaşam Amacı" diye nitelendirdikleri Dharma, Artha, Kama ve Moksha'nın ne olduğunu anlatırken bunları yaşamına nasıl uygulayacağını da gösteriyor. Himalayalar'da gerçekleşen bu süreç, yaşam dersleri olarak aktarılırken, "Zenginlik neye sahip olduğumuzla değil, nasıl sevdiğimizle ölçülür" diyen bu kadim uygarlık ve bu mistik kültür daha yakından ilgilenenlere çok şey katacak, yaşamlarını biraz daha zenginleştirecektir.

Felsefenin Kısa Tarihi

Nigel Warburton

Felsefe gerçekliğin doğası ve nasıl yaşamalıyız sorularıyla başlar. Felsefenin Kısa Tarihi, görünüş ve gerçek, benliğin doğası, tanrının varlığı ve hem birey hem de toplumun bir üyesi olarak nasıl yaşamamız gerektiği gibi felsefenin ana temalarına odaklanıyor. 2000 yıllık Batı felsefesini Sokrates'ten hayvan hakları hareketine kadar ana hatlarıyla sunuyor. Warburton çoğumuzun gözünü korkutan ve anlaşılmaz bulduğu felsefeyi herkesin anlayabileceği ve günlük hayatında kullanabileceği bir konu haline getiriyor. Batı felsefesinin büyük düşünürlerini kronolojik sırayla tanıyacağınız, zevkle okunacak mükemmel bir giriş kitabı.

Batının düşünce tarihiyle ilgilenmek isteyenler için en uygun başlangıç noktası (Publishers Weekly).

Felsefe öğrenmek isteyenler için paha biçilmez bir klasik. Felsefenin sanıldığı kadar karışık ve zor olmadığını, tam tersine güzel bir zihin alıştırması olduğunu kanıtlıyor (Oxford Times).

Batı felsefesi tarihinde bir gezinti, öğretici ve eğlenceli (Sacramento News and Review).

Feldbergstrasse 334057 Basel

061 691 24 [email protected]

60

Kültür&Sanat

Page 61: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

• Hedef kitleye doğrudan erişim• Firma imajı yaratma• Marka değerini yükseltme özelliği• Düşük maliyet• Farklı formatlarda sabit tanıtım

AVANTAJLARINIZ

İlanlar için Tel: 076 343 80 74 Firmanıza, HaberPodium sayfalarında yer vermek icin hemen arayın!

[email protected]

/haber.podium

Page 62: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

62

Etkinlik Takvimi (15 Eylül - 15 Ekim)

22 Eylül 2015SALI

Anadolu Kültür Festivali (25-27 Eylül)

Üç gün boyunca Anadolu'nun eşsiz müziklerinden ve danslarından örnekler sergileniyor. Sinema gösterimleri, seminer sunumları, edebiyat akşamları ve Anadolu mutfağının eşsiz lezzetleri sizleri bekliyor.

Festivalde, Sakina, Mikail Arslan, Denge Dinan ve Rose Blanche gibi sanatçılar dinleyicilerine müzik ziyafetleri de sunacaklar.

Rue de mont BrillienParc de Grottes - CenevreIletişim: 022 732 37 33

25 Eylül 2015CUMARTESİ

Festival

14. Irkçılığa Karşı Koşu Günü

1997 yılından bu yana yapılan Irkçılığa Karşı Koşu Günü’’nde İsviçre’de yaşayan göçmenlerle dayanışma duygusu sergileniyor. Siz de bu koşuya katılıp dayanışma içerisine girebilirsiniz.

Baslangıç Saati: 10.00Baslangıç yeri: BäckeranlageHohlstrasse, 8004 ZürichInfo: [email protected]

27 Eylül 2015PAZAR

Koşu

Danışmanlık

Danışma Yeri Welcome Desk

Kısa bir süredir Zürich’te yaşıyor ve göç, entegrasyon ya da Zürich’te yaşam gibi konularda sorularınız mı var? "Welcome Desk" size bu konularda ücretsiz bilgi ve kısa danışmanlık hizmeti sunuyor. Ön koşul: Zürich şehrinde ikamet etmek.

Pazartesi.-Perşembe, Saat: 14:00-18:00, Kayıt gerekmiyor.

Stadthaus, Büro 401a. Stadthausquai 17, Zürich, www.stadt-zuerich.ch

16 Eylül 2015ÇARŞAMBA

19 Eylül 2015CUMARTESİ

Şarkı söyleyerek Almanca öğreninBu koro projesinde katılımcılar şarkı söylü-yor ve bununla birlikte Almanca öğreniyor-lar. Katılım için müzik bilgisi gerekmiyor. Her Çarşamba: 17:00-18:45. Bilgi ve kayıt için Claudia Flütsch: 043 317 16 27 veya [email protected]: MAXIM Theater, Ausstellungsstr. 100, Zürich, www.maximtheater.ch

GZ Heuried’de Tamir Atölyeleri

Kıyafet, bisiklet tekerleği, küçük mobilyalar veya ev aletleri... Bozuk eşyalarınızı "RepairCafé Friesenberg"e getirin. Gönüllü yardımcılar sizlerle birlikte bozuk eşyalarınızı tamir ediyorlar. Bazı yedek parçalar buradan satın alınabilir. Katılım ücretsiz, kayıt gerekmiyor.

Her ayın üçüncü Cumartesisi, Saat: 10:00-14:00

GZ Heuried, Döltschiweg 130. Zürich, www.gz-zh.ch/gz-heuried

Koro Atölye20 Eylül 2015PAZAR

Masal Anlatı

"Fabylon" İki Dilde Bir Masal

Her ay 4 yaşından itibaren çocuklar çeşitli dillerde masallar dinliyor ve sonrasında birlikte el işi yapıyorlar. Bugün de "Rumpelstiltskin" masalı Vietnamca ve İsviçre Almancası dilleriyle anlatılacak.

Saat: 15:30, El işi etkinliği için 2.-CHF.

GZ Bachwiesen. Bachwiesenstrasse 40 Zürich, www.gz-zh.ch/gz-bachwiesen

23 Eylül 2015ÇARŞAMBA

Festival11. Zürich Film Festivali (24.09 - 04.10. 2015)

Onlarca fimlin gösterildiği bu festivale tanınmış bir çok film oyuncusu ve yönetmeni de katılıyor. Info: www.zff.com

24 Eylül 2015PERŞEMBE

Film Festivali

Tiyatro "Yeşil Kedi"

Tiyatro oyunu altı gencin hikayesini ve onların hayatın anlamına, duruşa, aşk ve güvene özlemini anlatıyor.

Saat: 20:00, info: 044 415 65 89Schiffbau, Matchbox. Schiffbaustrasse 4, Zürichwww.junges.schauspielhaus.ch

29 Eylül 2015SALI

Tiyatro

Afrika Kültür Festivali (23.09-03.10)

"Pas de Problème" festivali Afrika’yı Wiedikon’a getiriyor. Müzikal gösteriler, tartışmalar, tiyatro ve daha birçok şey sunulanlar arasında. "Open Stage"’de (açık sahne) yer alan performanslar ücretsiz.

Başvuru: [email protected], Info: www.pasdeprobleme.org.Kulturmarkt. Aemtlerstrasse 23 Zürich

Tiyatro - Adam Adam

Ankara Tiyatro Fabrikası tarafından gösterime sunulan bu tiyatro oyununda güncel konulara değiniliyor. Saat: 19:30Volkshaus - Weiser Saal, Staufacherstrasse 60, 8004 ZürichInfo: 079 944 91 31

10 Ekim 2015CUMARTESİ

Tiyatro

Page 63: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

Bollstr.15 Postfach 458 8405 Winterthur-CH +41(0) 76 343 80 74 +41 (0) 52 514 11 00

[email protected]

Page 64: Haberpodium sayı 28 eylül 2015

e-mail: [email protected] www.robimoebel.com

Hochbergerplatz 1 4057 Basel

Tel: 061 631 04 47

12 AY TAKSİTLE FAİZSİZ ÖDEME KOLAYLIĞI / ÜCRETSİZ NAKLİYAT VE MONTAJTÜM ÜRÜNLERİMİZDE 2 YIL GARANTi

BİTMEDİ, DAHASI VAR...!

% 20 İNDİRİMTüm ürünlerimizde