14
Makaleler > 25 I -Kavramlar İki bilim dalından beslenen Tıp Hukuku bakımından, tıbbi uygulamaların ve sebep oldukları sorumlulukların anlaşılabilmesi için temel belli kavramların açıklanması ge- rekecektir. 1)Hekim Hekim, hukuk düzeni tarafından kendi- sine tıp mesleğini icra etme ve dolayısıyla tıbbi müdahalelerde bulunma yetkisi tanın- mış pratisyen veya uzman , insan sağlığı ile uğraşan ve hastalıkları tanımayı ve iyileştir- meyi kendine uğraş edinen kimsedir. Hekimler mesleki faaliyetlerini serbest meslek şeklinde veya özel sağlık kuruluşları ile başkaca kurumların sağlık servislerinde özel hukuk sözleşmesi içinde ya da devlet teşkilatına dahil bir kurumda kamu görevlisi olarak yürütürler. 1 1 Ahmet Taşkın, Organ ve Doku Nakillerinde Hekimin Cezai Sorumluluğu , Ankara, Adil Yayınevi, 1997, s:132. HEKİMİN TIBBİ UYGULAMA HATALARINDAN DOĞAN CEZAİ SORUMLULUĞU Hekimin cezai sorumluluğu geniş anlamda hekimin tıp mesleğini icra ederken işlediği suçlarla, bu mesleğin icrası dolayısıyla işlemiş olabileceği suçlardan dolayı sorumluluğunu ifade eder. Bu çalışmamızda daha dar anlamda olmak üzere hekimin tıbbi uygulama hataları sebebiyle ortaya çıkan cezai sorumluluğu üzerinde duracağız. Merve DUYSAK Stj. Avukat

hekimin tıbbi uygulama hatalarından doğan cezai sorumluluğu

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: hekimin tıbbi uygulama hatalarından doğan cezai sorumluluğu

Makaleler MakalelerMakaleler

> 25

I -Kavramlar

İki bilim dalından beslenen Tıp Hukuku bakımından, tıbbi uygulamaların ve sebep oldukları sorumlulukların anlaşılabilmesi için temel belli kavramların açıklanması ge-rekecektir.

1)Hekim

Hekim, hukuk düzeni tarafından kendi-sine tıp mesleğini icra etme ve dolayısıyla tıbbi müdahalelerde bulunma yetkisi tanın-mış pratisyen veya uzman , insan sağlığı ile

uğraşan ve hastalıkları tanımayı ve iyileştir-meyi kendine uğraş edinen kimsedir.

Hekimler mesleki faaliyetlerini serbest meslek şeklinde veya özel sağlık kuruluşları ile başkaca kurumların sağlık servislerinde özel hukuk sözleşmesi içinde ya da devlet teşkilatına dahil bir kurumda kamu görevlisi olarak yürütürler.1

1 Ahmet Taşkın, Organ ve Doku Nakillerinde Hekimin Cezai Sorumluluğu , Ankara, Adil Yayınevi, 1997, s:132.

HEKİMİN TIBBİ UYGULAMA HATALARINDAN DOĞAN CEZAİ SORUMLULUĞU

Hekimin cezai sorumluluğu geniş anlamda hekimin tıp mesleğini icra ederken işlediği suçlarla, bu mesleğin icrası dolayısıyla işlemiş olabileceği suçlardan dolayı sorumluluğunu ifade eder. Bu çalışmamızda daha dar anlamda olmak üzere hekimin tıbbi uygulama hataları sebebiyle ortaya çıkan cezai sorumluluğu üzerinde duracağız.

Merve DUYSAKStj. Avukat

Page 2: hekimin tıbbi uygulama hatalarından doğan cezai sorumluluğu

> Makaleler26 MakalelerMakaleler

Temelde dokunulmaz olarak kabul ettiği-miz insan vücudu, hekimin uygulama alanı-nı teşkil etmektedir.Bu nedenle de hekimlik mesleği diğer mesleklerden farklı ve ağır risk taşıyan bir meslektir.Zira hekimin en ufak bir dikkatsizlik ya da tedbirsizliği insan hayatını, sağlığını, bir başka deyişle yaşam hakkını ve sağlık hakkını tehlike altına so-kabilmektedir.

Hekim hasta ilişkisi tıbbi uygulama hata-larının esasını oluşturmaktadır; çünkü he-kimin hastayı ilk görmesinden başlayarak anamnez2, tanı, tedavi ve izleme aşamala-rında hekimin hastayla kurduğu ilişki tıbbi uygulamalarda temel yapıyı oluşturmaktadır.

2) Hasta

Hasta,sağlık hizmetlerinden faydalanma ihtiyacı bulunan kimseyi ifade etmektedir.3

Öğretide hasta kavramının Farsça “yor-gun” anlamına geldiği ve “bir tedavi işlemi-ne, bir cerrahi müdahaleye rıza gösteren, müdahalenin pasif tarafı olan kişi” olarak tanımlanabileceği açıklanmaktadır.4

3) Aydınlatılmış Onam

Hastanın bilgilendirilmiş onayı herhangi bir tıbbi girişimin ön koşuludur. Kişinin vü-cudu üzerindeki hakları göz önünde bulun-durulduğunda, tıbbi girişimlerde hastanın rızası, bir hukuka uygunluk nedeni olarak aranmaktadır.

Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan “Tıbbi Müdahalelerde Bilgilendirilmiş Rıza Alınması Yönetmeliği Taslağı’nda “bilgilen-dirme” başlığı ile aydınlatma,”bilgilendirilmiş rıza” başlığı ile de aydınlatılmış onam ta-nımlanmıştır:

“Bilgilendirme: Bireyin; sağlık durumu,

2 Anamnez; doktorun hastaya teşhis koyma amaçlı olarak sorduğu sorular sonucu elde etti-ği, hastanın öyküsüdür.

3 Hasta Hakları Yönetmeliği md. 4/b4 Hatemi, Hüseyin “Özel Hasta Gruplarının Hak-

ları” Sağlık Hakkı, S.1, Nisan 2006 , s:42

kendisine uygulanacak vücut bütünlüğüne müdahale gerektiren tanı ve tedavi yön-temleriyle, bunların faydaları ve muhtemel riskleri, diğer tıbbi müdahale ve tedavi yön-temleri, tedavinin kabul edilmemesi halin-de ortaya çıkabilecek muhtemel sonuçları ve hastalığın seyri, neticeleri ve öngörüle-meyen acil durumlarda önerilen tedavinin dışına çıkma konularında ayrıntılı ve yazılı olarak bilgilendirilmesini (md. 4/b);

Bilgilendirilmiş Rıza; bireyin, tıbbi mü-dahale öncesinde ayrıntılı bir şekilde yazılı olarak bilgilendirdikten sonra yine rızasının bilinçli, gönüllü ve yazılı olarak alınmasını ifade eder(md 4/ğ).”

Tıbbi müdahalelerde hastanın rızası ge-rekir. Hasta küçük veya mahcur ise velisin-den veya vasisinden izin alınır. Hastanın velisinin veya vasisinin olmadığı veya hazır bulunamadığı veya hastanın ifade gücünün olmadığı hallerde, bu şart aranmaz.5

Kanunen vekalet verilmeyen ancak tıb-ben girişimin gerekli olduğu bir durumda, girişim mahkeme kararı ile yapılabilir. Du-rum acil ise ve kişinin hayatı ya da hayati organlarından biri tehlikede ise mahkeme kararı da beklenmeyebilir.6

Hastanın onamı alınmadan kendisine hiçbir müdahalerde bulunulamayacağı gibi, hasta bilgilendirilmeden alınan onam da ge-çerli değildir.

Hasta, sağlık durumu, kendisine uygu-lanacak tıbbi girişimler, bunların yararları ve olası sakıncaları, diğer tıbbi girişim yön-temleri, tedavinin kabul edilmemesi duru-munda ortaya çıkacak muhtemel sorunlar, hastalığın gidişi ve sonuçları konusunda bilgilenmelidir. Hastanın anlayabileceği şekilde, mümkün oldukça tıbbi terimler kullanılmadan, tereddüt ve şüpheye yer vermeyecek şekilde, hastanın ruh durumu-na uygun olarak bilgi verilmeden bir onam

5 Hasta Hakları Yönetmeliği md.246 Polat; s:91

Page 3: hekimin tıbbi uygulama hatalarından doğan cezai sorumluluğu

Makaleler MakalelerMakaleler

> 27

alınmış ise, bu tıbbi girişim yasal değildir. 7

Uygulamada rıza konusunda rastlanılan en büyük sorunlar rızanın açıklanma şekli noktasındadır. İspat kolaylığı bakımından en sağlıklı şekil, rızanın konusunun spesifik ola-rak belirtilmesi ve yazılı olarak alınmasıdır. 8

Bazı acil hallerde ise hasta aydınlatılacak veya rızasını ifa edecek durumda olmayabi-lir. Bu gibi durumlarda, hekimin rızayı bekle-meden hastaya tıbbi müdahelede bulunma-sı gerekmektedir. Ör: Trafik kazaları, koma hali vb.

Zira hekimler, resmi ve insani görevleri ve tıbbi deontolaji kuralları gereğince hasta-yı iyileştirme amacına yönelik gerekli müda-halelerde bulunmakla yükümlüdürler. Tıbbi Deontolaji Nizamnamesi’nin 18. maddesi-ne göre de, hekim: “zorunlu ve acil durum-larda hastaya tıbbi yardımda bulunmak” yükümlülüğündedir.9

Rızanın şekli bakımından çeşitli düzenle-meler bulunmasına karşın, aydınlatmanın şekline ilişkin hukukumuzda genel, geçer-li, bir hüküm bulunmamaktadır, hekime bırakılmıştır. Aydınlatmanın kapsamı, ge-nel geçerli bir kural koyarak değil, somut olayın özelliklerine gore ortaya konmalıdır.Somut hasta ölçü olarak alınmalı, müdaha-lenin gerekliliği ve rizikoların ağırlığı da ay-dınlatmanın kapsamı bakımında belirleyici olmalıdır.10

“..Bu tür muayenelerde bazen kızlık zarı-nın bozulabileceği tıbbi adli raporunda açık-lanmıştır. Diğer bir deyimle bu muayene

7 Hasta Hakları Yönetmeliği md.15 ve 188 Biyotıp Sözleşmesi md.5, 1219 Sayılı Tababet

ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Ka-nun md.70, 2238 Sayılı Organ ve Doku Alın-ması Saklanması Hakkında Kanun md.6, Hasta Hakları Yönetmeliği md.5-25.)

9 Sunay Akyıldız ,”Hekimin Cezai Sorumluluğu Bakımından Uygulamada Sorunlar”, V.Türk-Alman Tıp Hukuku Sempozyumu, s. 981, 976

10 Hakan Hakeri, Tıp Hukuku, Ankara, Seçkin, 2007, s. 133.

sonunda her halde kızlık zarının bozulacağı tıbben kabul edilmemiştir. O halde nadiren de olsa bu böyle bir sonucun yani riskin meydana geleceği açık olarak davacıya bil-dirilmeliydi. Olayımızda davalı hekim, aydın-latma görevini yerine getirdiğini, bütün veri ve sonuçları tıp bilimine uygun olarak dava-cının anlayacağı biçimde bildirdiğini iddia ve ispat etmediğine göre meydana gelen ve Türk Ceza Kanununda da mayubiyet olarak nitelenen zararlı sonuçtan sorumludur…”

4) Tedavi ve Tıbbi Uygulama

Tıbbi müdahale veya tıbbi girişim olarak da kullanılan tıbbi uygulama kavramı, teda-vi kavramıyla yakından ilgilidir.

Yargıtay verdiği bir kararda tıbbi uygula-ma kavramına değinmiştir:

“Hekim tababeti yerine getirirken, tıb-bı uygularken kişinin yaşamasını düzen-lemek, sağlığını sağlayabilmek amacıyla çeşitli faaliyetlerde bulunmaktadır. Bu fa-aliyetler hastalığın teşhisi, gerekli ilaçların verilmesi, cerrahi müdahalelerin yapılma-sı, hastalığın devamlı olarak gözetilmesi, gerektiğinde yan etkili tedavi yollarına, yeni usullere başvurması gibi çeşitli konu-ları kapsamaktadır…” 11

Hastalıklardan korunma tedbirlerini, has-talığı belirlemeye yönelik teşhisi, hastalık-tan sonraki bakımı da içine alan “tedavi” kavramı, esas itibarıyla ise hastalığın iyileş-tirilmesi, hafifletilmesi veya ortadan kaldırıl-ması olarak belirlenmektedir. Bu tanımda-ki geniş anlamda tedaviye yönelik olarak, kişiye aşı yapılması, hastalığın teşhisi için gerekli tahlil ve klinik muayenelerin gerçek-leştirilmesi, cerrahi müdahalelerde bulunul-ması, hastanın gözetim altında tutulması ve ruhsal hayatının düzenlenmesi tıbbi müda-hale olarak adlandırılmaktadır.12

11 4.HD, 7.3.77, 6297/2541 YKD 1978,906.12 Bayraktar,Köksal, Hekimin Tedavi Nedeniyle

Cezai Sorumluluğu, İstanbul, 1972, s:5,231.

Page 4: hekimin tıbbi uygulama hatalarından doğan cezai sorumluluğu

> Makaleler28 MakalelerMakaleler

Acil tedavi, hayatı tehlikede olan ve erken müdahele ile kurtarılması mümkün olan has-talar ya da yaralılar için söz konusudur. Acil tedavide hekimin hem kısa sürede belli bir disiplin içinde pek çok şey yapması birçok bilgi ile dolu olması ve öncelikle hayatı kurta-racak şekilde hareket etmesi beklenmekte, hem de hukuki sorumluluklarından hiç ödün vermemesi ve hukuk kurallarını eksiksiz ola-rak yerine getirmesi istenmektedir. Hekimler acil durumdaki hastaya yardım etmekle yü-kümlüdürler. Eğer hekim acil durumdaki bir hastaya yardım etmez ve hastanın ölümüne, hastalığının ağırlaşmasına veya hastanın ağır durumunun sürmesine neden olursa “kusurlu etkili eylem” veya adam öldürme-den sorumlu olacaktır.(Yüksek Sağlık Şura-sı25.02.1970/6324, Yargıtay 4.Ceza Daire-si 28.02.1970,28.02.1945/1394. 6)13

Kamu kuruluşlarında veya tüzel kişiliği olan kurumlardaki hekim ve diğer sağlık mensupları hastayı kabul etmek zorunda-dır. Özel olarak çalışmasını yürüten bir he-kim bir yerde yalnız çalışıyorsa hastayı ka-bul etmemezlik yapamaz.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 09.01.1991 tarih, E1, K1 Sayılı kararı, acil durumlarda hekimin hastaya gitmek zorun-da olduğunu, aksi halde sorumlu tutulaca-ğını kabul etmektedir. İlk yardım ve acil te-davi yerel olanaklara ve koşullara en uygun biçimde yapıldıktan sonra hekim tarafından gerekli görülürse hasta bir hastaneye sevk edilir. Yerel olanakların kısıtlılığından gelişe-cek durumlardan hekimin kanuni sorumlu-luğu söz konusu edilemez.

5 ) Malpraktis(Malpractice)

Malpraktis (malpractice), latince “mala praxis” sözcüklerinden köken alır. İlaç kul-lanımından hastane enfeksiyonlarına kadar tıbbi bakımın her aşamasında ortaya çıkabi-lecek ve hastaya zararı dokunan tıbbi kusur veya hataları kapsamına almaktadır.

13 Polat, s. 297.

Hekim ya da sağlık çalışanlarının tıbbi uy-gulamaları sırasında hastada oluşturdukları her türlü zarar iyotrojenez olarak isimlen-dirilir. İyatrojenez içinde olmak üzere tıbbi uygulamanın bakım standartlarına uygun olmasına rağmen ortaya çıkabileceği ilgili çevrelerce kabul edilmiş olan veya her türlü tedbirin alınmasına rağmen ortaya çıkma-sından kaçınılamayan zararları, komplikas-yon olarak; ihmal, bilgi ve beceri eksikliği vb. nedenlerle ortaya çıkan bakım standart-larından bir sapmayı da içeren ve hastada bir zararla sonuçlanan, hatalı olduğu kabul edilen tıbbi uygulamayı ise, tıbbi uygulama hatası olarak kabul etmek gerekir.14

“Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisiz-lik nedeni ile bir hastanın zarar görmesi “hekimliğin kötü uygulanması” anlamına gelir.”15

“Tıbbi yanlış uygulama ile tıbbi bakım ve tedavi sırasında görülen ve hekimin hatası olmayan durumlar ayrılmalıdır.

a)Tıbbi yanlış uygulama(malpractice), doktorun tedavi sırasında standart uygula-mayı yapmaması, beceri eksikliği veya has-taya tedavi vermemesi ile oluşan zarardır.

b)Tıbbi uygulama sırasında; öngörüle-meyen bilgi ya da beceri noksanlığı sonucu oluşan ise istenmeyen sonuçtur ve bunda hekimin sorumluluğu yoktur.“16

Tıbbi uygulama hataları ile ilgili yapılan araştırmalar ortopedinin tıbbi uygulama hatası suçlamaları ile en fazla karşılaşan uzmanlık alanlarından biri olduğunu göster-mektedir. Ortopedide karşılaşılan tıbbi uy-gulama hatalarının arasında tanının atlan-ması ya da gecikmesi, aydınlanmış onam eksikliği, tedavide ilgisizlik, tıbbi materyal

14 Polat, s:3115 Türk Tabibler Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kural-

ları md. 1316 Dünya Tabibler Birliği(The World Medical

Association)’nin Tıpta Yanlış Uygulama Konulu 1992 tarihli Duyurusu(Malpractice) md.2

Page 5: hekimin tıbbi uygulama hatalarından doğan cezai sorumluluğu

Makaleler MakalelerMakaleler

> 29

unutulması, alçıya alma ve turnikeler ile il-gili komplikasyonlar sayılabilir.17

II -Tıbbi Uygulama Hatalarında Bilirkişilik

Sağlık çalışanlarının kusur durumları ko-nusunda bilirkişilik yapan kuruluşlar baş-lıca; Yüksek Sağlık Şurası(YSŞ) ve Adli Tıp Kurumu(ATK)’nun ilgili ihtisas kurullarıdır. CMK düzenlemesine göre aslında hakim bu konuda herhangi bir hekimi de bilirkişi ola-rak görevlendirebilir; ancak genel eğilim bu iki bilirkişilik kuruluşunun kararları doğrul-tusunda hüküm kurmak yönündedir.

1)Yüksek Sağlık Şurası(YSŞ)

Yüksek Sağlık Şurası (YSŞ), Sağlık Bakanlığı'nın sürekli kuruludur. Yüksek Sağlık Şurası, 1219 Sayılı yasa, 1593 Sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu (Genel Sağlık Ya-sası) ve 181 Sayılı Sağlık Bakanlığı'nın Teş-kilat ve Görevlerine Dair Kanun Hükmünde Kararname’nin ilgili hükümlerine göre faa-liyet göstermektedir.

Sağlık Bakanlığı içinde bulunan YSŞ, he-kimler hakkındaki adli olaylarda bilirkişilik görevi olan bir kuruldur, tabiplerin mesle-ğe ilişkin kusur ve durumlarını belirlemeye yetkilidir.18

1219 Sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatla-rının Tarzı İcrasına Dair Kanun‘un 75.mad-desine göre, hekimlerin kusurlu tıbbi uygu-lamalarına ilişkin açılan ceza davalarında, mahkemenin bilirkişi olarak Yüksek Sağlık Şurası’na başvurma zorunluluğu vardır.Mahkemeler ayrıca uygun gördüğü başka bir kişi veya kurumun (ATK veya üniversite-lerin ilgili birimleri) görüşünü de alabilir.

Ceza mahkemeleri için bağlayıcı niteli-ği olan bu husus, hukuk mahkemeleri için geçerli değildir. Bu doğrultuda tıbbi yardım ve müdahaleler sonrası oluşan durumlar-

17 Polat; s: 297,188,189,19018 Dr. İ. Hamit Hancı,Dr. Aytaç Koçak ,”Yüksek

Sağlık Şurası Nedir?”(http://www.istabip.org.tr/icerik/yuksek-saglik-surasi-nedir-dr-i-hamit-hanci-dr-ayt/)

da açılan tazminat davalarında mahkeme YŞŞ’nin görüşünü almadan diğer bilirki-şilerin görüşü doğrultusunda da hüküm kurabilir.19

Y1.CD 12.12.1967 tarihli kararında: "Tıb-bi mesuliyette (sorumlulukta) Yüksek Sağ-lık Şurasına gidilmesi mecburidir. Ama bu sorumluluk başka bilirkişilere başvurmak ve mahkemelerin değerlendirme yapmak hakkını ortadan kaldırmaz." denilmektedir.

2) Adli Tıp Kurumu(ATK)

Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 14.04.1982 tarih ve 2659 Sayılı kanun ile Adalet Bakanlığı’na bağlı olarak, adalet işlerinde bilirkişilik görevi yapmak üzere kurulmuş-tur. Adli Tıp Kurumu, mahkemeler ile hakim-likler ve savcılıklar tarafından gönderilen Adli Tıp ile ilgili konularda bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmekle yükümlüdür.

III - HEKİMİN CEZAİ SORUMLULUĞU

Hekimlerin tıbbi girişimlerinin ceza huku-ku bakımından konumunu belirleyebilmek adına suçun bütün olarak unsurlarıyla ince-lenmesi yerinde olacaktır.

1 )Suçun Unsurları

Suçun analitik biçimde incelenmesi, esas itibariyle iki teorinin doğmasına neden olmuştur. İkili ayrım adı verilen geleneksel teoriye göre suç “kusurlu irade ile işlenen bir fiil”dir; dolayısıyla suçun biri maddi (ob-jektif) diğeri manevi (subjektif) olmak üzere iki genel kurucu unsuru vardır. Üçlü ayrım adı verilen ve Almanya’da doğan, İtalya’da da büyük taraftar bulan teoriye göre ise, suç “hukuka aykırı ve kusurlu bir insan fiili”dir; dolayısıyla suç, biri tipik fiil, diğeri hukuka aykırılık ve üçüncüsü de kusurlu-luk olmak üzere üç genel kurucu unsurdan oluşmaktadır.20

Bu ayrımlar, hukuka aykırılığın suçun

19 Polat,sf:294.20 Nevzat Toroslu, Ceza Hukuku Genel Kısım, An-

kara, Savaş Yayınevi, 2005, s.106.

Page 6: hekimin tıbbi uygulama hatalarından doğan cezai sorumluluğu

> Makaleler30 MakalelerMakaleler

ayrı bir unsuru olarak kabul edilip edil-memesi noktasında önemlidir.İkili ayrımı kabul eden görüş bakımından, hukuka aykırılık, fiilin bir hukuk kuralı ile çatışma halinde olduğu konusundaki bir yargıdan, bir değerlendirmeden ibarettir. Hukuka ay-kırılık, dünyaya ait fenomenler olan fiil ve kusuruluktan farklı cinstedir ve bunlar ara-sında bir koordinasyon sağlanması müm-kün değildir.21 Öğretide hukuka aykırılığın bağımsız bir kimliği olduğunu ileri süren görüş bakımından, bu unsur, eylemin tüm hukuk düzeni ile çelişki halinde bulunması anlamına gelecek ve yasallık, maddi unsur, kusurluluk veya cezalandırma kapsamında sayılamayacaktır.22

Hukuka aykırılığın yerinin ve kapsamının belirlenmesi önemlidir. Hukuka aykırılık un-suru, özel hukukun yansıması olarak, ba-ğımsız bir unsur kabul edilirse, her suçun oluşumu bakımından hukuka aykırılığın tes-piti sorunu yaşanacaktır. Suçun varlığının kabulu için hukuka aykırılığın bağımsız bir unsur olduğu iddia edilse de diğer unsurlar-dan yararlanmadan ortaya çıkarılması güç-tür. Hukuka aykırılığın ayrı bir unsur olarak aranmasına karşı çıkan görüşler bakımın-dan, hukuka aykırılığın varlığı kural olarak kabul edilmiş, fakat hukuka aykırılığı orta-dan kaldıran nedenlerin bulunmaması şartı aranmıştır.

Cezai sorumluluğun kaynağını belirle-me bakımından klasik ayrımdan hareket edersek; suçun genel kurucu unsurları, biri maddi unsur (veya maddi fiil), diğeri manevi unsur (veya kusurlu irade) olmak üzere iki unsurdan ibarettir. Birincisine ob-jektif unsur, ikincisine subjektif unsur da denilmektedir.23

21 Antolisei, Manuale di diritto penale, par. gen., Milano 1980, s.171 ;Mantovani, Diritto pena-le, Padova 1979, s.133.

22 Centel, Zafer, Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, İstanbul, Beta, 2005, s.293.

23 Toroslu, s.107.

A ) Maddi Unsur:

Suçun maddi unsurunu oluşturan fiil maddi yönden çeşitli unsurların varlığını ge-rektirir. Gerçekten objektif olarak nazara alı-nan fiil, iki grup unsuru içermektedir.Birinci-ler pozitif unsurlar; yani bulunması gereken unsurlardır. Bunlar: davranış,kanunun ge-rekli gördüğü hallerde sonuç ve bu ikisi ara-sındaki nedensellik ilişkisidir. İkinciler ise negatif unsurlar; yani bulunmaması gere-ken unsurlardır. Bir başka deyişle, hukuka uygunluk sebeplerinin bulunmaması, yani suçun meşru savunma, zorunluluk durumu ve benzeri24 durumların kabulüne imkan vermeyen bir durumda gerçekleşmemesi gerekir.25

Hukuka uygunluk anlamında bir hakkın kullanılmasına ilişkin bazı özel düzenleme-leri, özelliklerinden ve önemlerinden ötürü ayrıca incelemek gerekmektedir. Hekimlik mesleğinin icrası tıp mesleğinin kurallarına uygun olarak uygulandığında hukuken koru-nan bir değer veya menfaatin ihlaline vücut vermediğinden, hukuka uygunluk nedeni-dir, hekimin davranışı herhangi bir suç oluş-turmaz. Mesleğinin kurallarına uymayan, aykırı davranan hekim, teşhis ve tedavi ne-deniyle işlediği her fiilinden sorumludur.26

Kanundaki şartları yerine getiren heki-me diploma ile birlikte tıbbi müdahalelerde bulunabilme yetkisi tanınmaktadır. Böylece tıbbi müdahaleler, “kanundan doğan hak-kın icrası” olarak adlandırılan hukuka uy-gunluk sebebine dayanmaktadır.27

24 Ceza sorumluluğu açısından hukuka uygunluk se-bepleri;

-Kanun emrinin yerine getirilmesi (TCK md.24/1) -Amirin emrini ifa (TCK md. 24/2) -Meşru savunma ve zorunluluk hali (TCK md. 25/1) -Bir hakkın icrası (TCK md.26/1) -İlgilinin rızası (TCK md.26/2)(Tıp hukuku anlamın-

da “aydınlatılmış onam”)25 Mantovani, s. 130.26 Hafızoğulları, Z.: Hukuka Uygunluk Neden-

leri (http://www.abchukuk.com/cezahukuku/hukuka-uygunluk.html).

27 Cemal Öztürkler, Hukuk Uygulamasında Tıbbi

Page 7: hekimin tıbbi uygulama hatalarından doğan cezai sorumluluğu

Makaleler MakalelerMakaleler

> 31

B ) Manevi Unsur:

Suçun manevi unsuru, uzun bir süredir kusurluluk deyimi ile ifade edilmektedir. Hareketin ve ihmalin mutlaka bilinçli ve ira-di olmasını gerektiren bu unsur iki biçimde ortaya çıkar, bunlar kast ve taksirdir.

Ceza Hukuku bakımından suçun oluşma-sı kastın varlığına bağlıdır. Bunun yanında istisna bir konumda bulunan taksirle işle-nen fiiller, kanun açıkça belirtmişse ceza-landırılacaktır. Taksir ve kast, suça vücut veren fiilin bilinmesi ve istenmesi bakımın-dan fark gösterir. Kastın varlığı için kişinin fiilinin antisosyal bir davranış olduğunu ve suça vücut vereceğini bilmesi ve bu fiilin gerçekleşmesini istemesi gerekir. Kastın türleri bakımından bilme veya isteme unsu-runun daha ağır bastığı durumlar söz konu-su olacaktır. Failin gerçekleşmesini istediği sonuçlara ilişkin kastı doğrudan kasttır; yani sonuç failin istediği sınırlar içinde kalmış ise, isteme unsuru baskınsa, doğrudan kast söz konusudur. Buna karşın fail tarafından muhtemel, hatta sadece mümkün olarak öngörülen sonuçlara ilişkin, bilme unsuru-nun baskın olduğu kast, dolaylı kasttır, ye-ter ki fail bu sonuçları önleyebileceği inan-cıyla hareket etmiş olmasın.(TCK md 21)

Taksirle işlenen fiillerde kişi fiilinin an-tisosyalliğini bilir; fakat gerçekleşmesini istemez; ya sonucun gerçekleşebileceğini öngöremez ya da öngördüğü halde kendi becerilerine güvenerek neticenin gerçek-leşmesini engelleyeceğine dair bir inançla hareket eder. Bilinçli taksir, failin sonucu öngördüğü fakat gerçekleşmesini istemedi-ği hallerde söz konusudur. Bilinçli taksirde failin, neticeyi öngörmesine rağmen hare-kete devam etmesinin sebebi, bu neticenin gerçekleşmeyeceğine inanç duymasıdır. Ya kişisel yetenekleriyle, ya aldığı önlemlerle neticeye engel olabileceğini düşünmüştür;

Sorumluluk,Teşhis,Tedavi ve Tıbbi Müdahale-den Doğan Tazminat Davaları, Ankara, Seçkin Yayınevi, 2006, s.235.

gerçekleşmeyeceğine inandığı için harekete devam etmiştir. Basit taksir ise failin gere-ken dikkat ve özeni göstermemiş olması do-layısıyla suçun kanunda belirtilen neticesini öngöremediği hallerde söz konusudur. Tak-sirin hangi türü olursa olsun, taksir varsa suç vardır, yargısına varamayız. Zira taksir sorumluluğu kast sorumluluğundan farklı olarak, kanunda taksirli halin düzenlendiği hallerde doğabilecektir (TCK md 22).

a) Hekimin Kasti Davranışından Doğan Cezai Sorumluluğu

Hekim, yapacağı tıbbi müdahalelerde, tedavi amacı ile hareket etmelidir. Hekimin başka bir amaçla hareket etmesi durumun-da kasıtlı sorumluluğundan bahsedilecek-tir. Hasta üzerinde tedavi amacını taşıma-dan, öldürmek ya da sağlık durumunu daha kötüleştirmek için hareket eden hekim, kas-ten adam öldürme ya da müessir fiil suçun-dan sorumlu olacaktır.

Hekim kasten işlediği suçlarda, diğer kimselerden farklı bir durumda bulunma-maktadır, onun kastından dolayı sorumlulu-ğu tıbbi uygulama hataları bakımından bir özellik taşımaz.28

b) Hekimin Taksirli Davranışından Do-ğan Cezai Sorumluluğu

Türkiye’de sağlık elemanlarının meslek uygulamalarından doğan cezai sorumlu-luğu, diğer meslek gruplarında olduğu gibi TCK’nin “taksirli suç” kavramı içinde değer-lendirilmektedir. Hekimden beklenen, olası risklere karşı gerekli olan önlemleri alması ve tıbbi uygulama esnasında yeterli dikkat ve özeni göstermesidir.

Hekimin tıp sanatının kurallarına uyması halinde doğabilecek zararlı sonuçlardan so-rumlu tutulamayacağı kuşkusuzdur. Bu gibi hallerde hekimi cezalandıramanın nedeni kusurluluğun olmamasıdır. Nitekim hekim, tıp sanatının bütün kurallarına uymuş ve

28 Öztürkler, s. 238.

Page 8: hekimin tıbbi uygulama hatalarından doğan cezai sorumluluğu

> Makaleler32 MakalelerMakaleler

buna rağmen öngörülebilen ve fiilen öngö-rülmüş bulunan zararlı sonuç doğmuş ise kusurluluktan söz edilemez. Buna karşılık tıp sanatının kurallarına uyulmamış fakat buna rağmen olumsuz bir sonuç doğmamış ise, hekimi yine herhangi bir suçtan sorum-lu tutmak mümkün değildir. Öyle ise heki-min taksire dayalı cezai soumluluğu ancak tıp sanatının kurallarına uymak sureti ile önlenebilecek zararlı sonuçlar bakımından mümkündür. Ancak bu ilkenin uygulanabil-mesinin bir ön şartı vardır. Bu ön şart da he-kimin tedavi amacı ile hareket etmesidir.29

Hekimin hareketi değerlendirilirken yine TCK 22. madde ölçüsüne başvurulacaktır.Hekimin kusuru diye bağımsız bir kusur şekli yoktur. Burada sadece hekimin sub-jektif durumu ile tıp biliminin veri ve kural-ları dikkate alınmalıdır. Hekim belirli bir risk taşıyan tıbbi müdahalesinde, riskin muhte-mel sınırları içinde kalmışsa sorumlu tutu-lamaz. Yargıtay bazı kararlarında bu husu-sa değinmiştir.

Örneğin; 1967 tarihli bir kararında “Yapı-lan ameliyat, beklenen iyi sonucu vermemiş olsa dahi, tıp ilminin kabul edilen kuralları-na uygun müdahale yapılmış ise, hekime kusur izafe edilemeyeceğinden meydana gelen sonuçtan dolayı sorumluluğu yoluna gidilemeyeceğini...”

1977 tarihli bir kararında ise “Tıp mesle-ğini yasaca yürütmeye yetkili hekim, tıbbın uygulayıcı olarak bütün faaliyetlerinde tıp biliminin kurallarını ve verilerini uygulamak, mesleğin özel görevlerine yeteri kadar uy-mak, yasaların öngördüğü kuralları gözet-mek ve böylece tıbbın amacını gerçekleştir-mek zorundadır, aksi davranış sorumluluğu gerektirir.” demektedir.

Hekimin taksire kaynak teşkil edecek tıb-bi işlemleri genel olarak şunlardır:

-Teşhise ilişkin işlemler (yanlış teşhis ve

29 Keyman,S.:Hekimin Cezai Sorumluluğu (http://der-giler.ankara.edu.tr/dergiler/38/307/2929.pdf).

buna bağlı yanlış tedavi seçimi)

-Doğru bir teşhisten sonra tedavi konu-sunda yanlış bir seçim yapmak

-Tedaviyi yanlış uygulamak ve tedavide gecikmek

-Tehlikeli anestezi maddesinin kullanıl-ması veya elverişsiz anestezi kullanmak

-Gerektiğinde acil tedbirlere başvurma-mak

-Hastanın klinik bulgularının aksine ola-rak, tavsiyeye şayan bulunmayan bir cerrahi müdaheleye tabi tutma30

Transplantasyon yapan bir hekim, mesle-ğini icra ederken kast veya taksirle TCK kap-samında bir suç işleyebilir. Ancak söz konu-su hekimler, diğer hekimlerden ayrı olarak yaptıkları transplantasyona yönelik eylemle-rinde dolayı da 2238 Sayılı kanun gereğin-ce sorumlu tutulurlar. Organ ve doku alan, saklayan, aşılayan ve nakleden bir hekimin eylemi, 2238 Sayılı kanunla, başka bir ka-nunu ihlal etmeleri halinde eylemleri daha ağır cezayı gerektirmedikleri takdirde, 2238 Sayılı kanuna göre cezalandırılır. Hekimin fi-ili daha ağır bir cezayı gerektirirse, bu ceza uygulanacak ve 2238 Sayılı yasadaki ceza tatbik edilmeyecektir.

-Taksirle Öldürme (Görevli Mahkeme: As-liye Ceza31)

Taksirle öldürme suçunun takibi şikâyete bağlı değildir; yani ölen kimsenin yakınları hekimin yargılanmasını talep etmeseler dahi, hekim savcının re’sen yürüteceği so-ruşturma sonrasında, suçun işlendiği husu-sunda yeterli şüphe varsa açılan bir kamu davasında yargılanabilecektir. Bu nedenle, dava açıldıktan sonra hastanın yakınlarının

30 Öztürkler, s. 239,24031 Asliye ceza mahkemesinin görevi ,5235 Sayılı

Kanun md.11 - Kanunların ayrıca görevli kıldığı haller saklı kalmak üzere, sulh ceza ve ağır ceza mahkemelerinin görevleri dışında kalan dava ve işlere asliye ceza mahkemelerince bakılır.

Page 9: hekimin tıbbi uygulama hatalarından doğan cezai sorumluluğu

Makaleler MakalelerMakaleler

> 33

şikayetçi olmamaları da hekimin yargılan-masını önlemeyecektir.

Hekim hastasının ölümüne yol açmışsa ve hâkim 2 yıldan başlayan cezanın asgari haddinden ceza tayin etmişse (TCK 85/1), bu takdirde bu cezanın ertelenmesi müm-kündür:

Bunun için, Türk Ceza Kanunu’nun 51/1. maddesine göre hekimin “daha önce ka-sıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması” ve “suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması” gerekir.

Cezanın ertelenmesi mağdurun uğradığı zararın giderilmesi koşuluna bağlanabilir (TCK 51/2). Cezası ertelenen hekim hak-kında hâkim, “bir yıldan az, üç yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirler”. Hekim bu süre zarfında kasıtlı bir suç işle-mediği takdirde, cezası infaz edilmiş sayılır ve bu suçtan dolayı artık cezaevine girme-si söz konusu olamaz (TCK 51/8). Ancak hekim bu süre içinde kasıtlı bir suç işlerse, ertelenen cezanın kısmen veya tamamen cezaevinde çektirilmesine karar verilir (TCK 51/7) (Ayrıca yeni suçtan dolayı verilecek ceza da bu cezaya eklenecektir).

Görüldüğü gibi, taksirle bir kimsenin ölü-müne neden olan hekim, olağanüstü bazı durumlar söz konusu olmadığı müddetçe, cezanın asgari haddinden cezalandırılır ve bu ceza ertelenir.32

-Taksirle Yaralama (Görevli Mahkeme: Sulh Ceza33)

32 Hakan Hakeri, Taksirle Öldürme Suçunun Taki-bi ve Cezanın Ertelenmesi (http://www.medima-gazin.com.tr/mm-taksirle-oldurme-sucunun-takibi-ve-cezanin-ertelenmesi-ky-51043.html).

33 Sulh ceza mahkemesinin görevi,5235 Sayılı Ka-nun md. 10. - Kanunların ayrıca görevli kıldığı haller saklı kalmak üzere, iki yıla kadar (iki yıl dahil) hapis cezaları ve bunlara bağlı adli para cezaları ile bağımsız olarak hükmedilecek adli para cezalarına ve güvenlik tedbirlerine ilişkin

Taksirle öldürme suçundan farklı olarak taksirle yaralama suçunun takibi şikâyete bağlıdır; yani savcı taksirle yaralama eylemi-ni gerçekleştiren sağlık personeli hakkında doğrudan soruşturma yürütemez ve dava açamaz. Hastanın bu yönde bir talebinin olması gerekir. Ayrıca hasta, hekimin (sağ-lık personelinin) cezalandırılması yönünde talepte bulunsa bile, bu talebini geri alabi-lir ve böylece hekim hakkında açılan dava düşer. 34Bununla beraber, fiil bilinçli taksirle işlenmişse ve TCK md. 89/5 kapsamına gi-ren yaralama söz konusu değilse suçun ko-vuşturması savcılık tarafından re’sen, doğ-rudan yapılır, soruşturma ve dava açılması için şikâyet aranmaz (TCK 89/5). Kanun, 2006 değişikliği ile artık birinci fıkra kap-samına giren yaralamalarda, bilinçli taksir basit taksir ayrımına gitmeden şikayet ara-maktadır.

Taksirle yaralama suçu, kanunda sayılan uzlaşma yoluna gidilebilecek suçlardandır.Uzlaşma sağlanırsa uyuşmazlık dava yo-luna gidilmeksizin çözülecektir. (CMK md. 253, 254).

Türk Ceza Kanunu’nda yeniden düzen-lenen taksirle adam öldürme ve taksirle adam yaralama hükümlerinde eski Türk Ceza Kanunu’na oranla daha ağır yaptırım-lar getirilerek kemik kırılması ve bitkisel ha-yata girme gibi yeni ağırlaştırıcı nedenler yer almış ve sekize bölünmüş kusur oranı kav-ramı bırakılmıştır. Hekimlerin cezai sorum-luluğu anlamında diğer bir önemli düzenle-me ise Türk Ceza Kanunu md.53/6’da yer alan belirli bir meslek veya sanatın icrası sırasında hasıl olan dikkat ve özen yüküm-lülüğüne aykırılığın, taksirli suça vücut vere-ceği hükmüdür.35

hükümlerin uygulanması, sulh ceza mahkeme-lerinin görevi içindedir.

34 Hakan Hakeri, Taksirli Yaralama Suçunun Takibi, (http://www.medimagazin.com.tr/mm-taksirle-yaralama-sucunun-takibi-ky-51112.html)

35 Akyıldız ,Tıp Huk. Semp, sf. 983.

Page 10: hekimin tıbbi uygulama hatalarından doğan cezai sorumluluğu

> Makaleler34 MakalelerMakaleler

2) Muhakeme

Kendilerine yapılan tıbbi uygulamada hekimin kusuru ve ihmali neticesinde za-rar gören, hakları ihlal edilen hasta ve hasta yakınlarının doğrudan hekimin ce-zai sorumluluğuna müracatla Cumhuriyet Savcılıkları’na şikayette(ihbarda) bulunma hakları mevcuttur. Bu hakkın kullanımı için hastanın ya da yakınlarının suç teşkil eden hususlarda Cumhuriyet Savcılığı’na ya da hekim kamu kurum ve kuruluşunda çalışı-yorsa Memurun Muhakematı Kanunu’na göre bağlı olduğu kuruma (idareye) başvur-ması gerekmektedir.

A) Memur Hekimler Bakımından:

TCK uygulamasında “kamu görevi” yapan kişiler memur sayılırken,“kamu hizmeti” yapanlar memur sayılmamaktadır. Bu görü-şe göre TCK uygulamasında, bakanlıklar, il özel idareleri, belediye, köy ve tüzel kişile-rine bağlı hastaneler ve sağlık ocaklarında çalışan hekimler memur hekimdirler. Kamu iktisadi teşebbüsleri ve kamu özerk kuruluş-larında çalışanlar ise TCK uygulamasında memur sayılırlar; ancak yargılama usulu ba-kımından memur sayılmazlar (Sadece özel kanunlarında yazılı rüşvet, zimmet ve irtikap gibi suçlarda memur sayılmaktadırlar.).

Serbest çalışan doktorlar ceza kanunu uygulamasında memur sayılmazlar; ancak serbest meslek sahibi olarak kendi faaliyet-leri devam ederken, geçici olarak devletin ve kurumların sağlık hizmetinde, salgın has-talıklar sırasında ya da aşı kampanyasında çalışan serbest hekimler bu görevleri sıra-sında işledikleri suçlardan dolayı ceza ka-nunu uygulamasında memur sayılırlar.36

1982 Anayasasının md.129;

“…Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılması, kanunla belirtilen istisnalar dışında, kanunun gös-

36 Polat, s. 262

terdiği idari merciin iznine tabidir…”

657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu md.24;

“Devlet memurlarının görevleri ile ilgili veya görevleri sırasında işledikleri suçlar-dan dolayı soruşturma ve kovuşturma ya-pılması ve haklarında dava açılması özel hükümlere tabidir.”

Sayılan hükümler nedeniyle memurlar ve diğer kamu görevlileri bakımından, istisna-lar dışında, haklarında kovuşturma yapıla-bilmesi özel usule bağlanmıştır.

04 Şubat 1913 tarihli Memurin Muha-kematı Hakkında Kanunu Muvakkat’ı yü-rürlükten kaldıran 4483 Sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun’da memurların soruşturul-ması iznini verecek mercileri ve yargılama usulünü öngören özel bir düzenlemedir.

4483 Sayılı Kanunun Kapsamı

Öğretim üyesi ve asker hekimler özel soruşturma ve kovuşturma usülüne tabi olduklarından, 4483 Sayılı Kanun kapsamı dışında bırakılmıştır. Sözleşmeli personel, geçici personel ve işçi statüsünde kamuda çalışan hekimler de kanunun kapsamı dı-şındadır.

4483 Sayılı Kanun, memurların “görev sırasında” işledikleri fakat görevle ilgisiz suçlarını kapsam dışı bırakmış ve sadece “görev sebebiyle” işledikleri suçlarla ilgili uygulama esaslarını düzenlemiştir.37Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali de genel hü-kümlere tabidir. Bazı kanunlarda düzenlen-miş özel bazı suçlar da soruşturulması izne tabi olmayan suçlar olarak bu kanun kapsa-mı dışında tutulmuştur.38

37 Görevi ihmal ve görevi kötüye kullanma suçları, memur hekim tarafından işlenebilecek tipik gö-rev suçlarıdır.

38 3628 S.Yolsuzlukla Mücadele Kanunu’na göre işlenen suçlar,5816 S. Kanuna göre Atatürk aleyhine işlenen suçlar, 298 S. Kanun kapsa-mında seçimlere ilişkin suçlar, 625 S. Kanun

Page 11: hekimin tıbbi uygulama hatalarından doğan cezai sorumluluğu

Makaleler MakalelerMakaleler

> 35

Cumhuriyet başsavcıları, bir memurun görevi sebebiyle suç işlediğini ihbar, şika-yet veya başka bir yolla öğrendiğinde, suç isnadı yapılan kamu görevlisinin 4483 Sa-yılı kanun kapsamında bir memur olup ol-madığını, eğer kanun kapsamına giriyorsa işlediği suçun görev sebebiyle işlenmiş olup olmadığını araştırmalı, ivedilikle toplanma-sı gereken ve kaybolma ihtimali bulunan delilleri topladıktan sonra, başka bir işlem yapmaksızın evrağın bir örneğini soruştur-ma izni vermeye yetkili mercie göndererek soruşturma izni talep etmelidir.

Memur hekim hakkında yapılan ihbarı öğrenen yetkili idari merci (vali-kaymakam), bizzat veya görevlendireceği kişi/kişiler ara-cılığıyla olay hakkında inceleme başlatır.

Yetkili idari merci, 30 gün ve zorunlu hal-lerde 45 gün içerisinde ihbar konusu olayla ilgili soruşturmayı tamamlayarak, hakkında ön inceleme yapılan memur hekim hakkın-da soruşturma izni verilmesi veya verilme-mesi yönünde bir karar vermek zorundadır.Ön inceleme görevlisi gerekli bilgi ve bel-geleri toplayıp, görüşlerini içeren bir rapor düzenleyerek durumu izin vemeye yetkili merciye sunar.

Yetkili idari merci, bu rapor üzerine ge-rekçeli olarak soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine karar verir.Soruşturma izni verilmesine ilişkin karara karşı, hakkın-da ön inceleme yapılan memur hekimin; so-ruşturma izni verilmemesine ilişkin karara karşı ise Cumhuriyet Başsavcılığı ve ihbar veya şikayette bulunanın 10 gün içinde iti-raz hakkı vardır.39

Soruşturma izni verilmesine ilişkin kara-ra yapılan itirazın reddi veya soruşturma izni verilmemesine ilişkin karara yapılan itirazın

kapsamında özel öğretime ilişkin suçlar, rüşvet, zimmet ve kaçakçılık suçları.

39 İtiraz incelemesi yetkili merciin bulunduğu yer Bölge İdare Mahkemesi, istisnai olarak da Da-nıştay 2. Dairesi tarafından yapılır. İtirazlar ön-celikle incelenir ve 3 ay içinde karara bağlanır.

kabulu üzerine yetkili merci, soruşturma ev-rakını Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderir.Görevli Cumhuriyet Başsavcılığı hazırlık so-ruşturmasını yürütüp sonuçlandırır. Yapılan hazırlık soruşturması sonucunda, Cumhuri-yet Başsavcısı, gerekli görürse iddianame hazırlayarak mahkemede kamu davası açar ve yargılama sürecini başlatır.

B ) Öğretim Üyesi Hekimler Bakımından

Öğretim üyesi hekimlerin görev sebebiy-le işledikleri suçlar yanında görev sırasında işledikleri suçları da kapsayacak özel bir so-ruşturma usulü vardır.

2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu, dokuzuncu bölümünde Disiplin ve Ceza İşleri’ni düzenler: md 53:

“c. (Değişik: 14/4/1982 - 2653/3 md.) Ceza soruşturması usulü:

Yükseköğretim üst kuruluşları başkan ve üyeleri ile yükseköğretim kurumları yö-neticilerinin, kadrolu ve sözleşmeli öğretim elemanlarının ve bu kuruluş ve kurumların 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi memurlarının görevleri dolayısıyla ya da gö-revlerini yaptıkları sırada işledikleri ileri sü-rülen suçlar hakkında aşağıdaki hükümler uygulanır:

(1) İlk soruşturma40:

40 Soruşturmacıların Yetkileri 2547 Sayılı Kanunda veya onun atıf yaptığı

4483 Sayılı Kanunda soruşturmacı olarak gö-revlendirilenlerin yetkileri konusunda bir dü-zenleme yoktur. Ancak 4483 Sayılı Kanunun 6. maddesinde soruşturma yapılması sırasında bu Kanunda açıklık bulunmayan hallerde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerine göre işlem yapılacağı belirtildiğinden, soruşturma-cıların yetkileri bu kanuna göre belirlenecektir. Buna göre soruşturmacıların yetkileri şöyle sıra-lanabilir.

-Tanık çağırmak, tanık dinlemek ve tanığı zorla getirtmek.

-Bilirkişiye başvurmak. -Keşif yaptırmak. -Muayene ve otopsi yaptırmak. -Zorla el koymak. -Arama yapmak. -Sanığın tutuklanmasını istemek.

Page 12: hekimin tıbbi uygulama hatalarından doğan cezai sorumluluğu

> Makaleler36 MakalelerMakaleler

Yükseköğretim Kurulu Başkanı için, ken-disinin katılmadığı, Milli Eğitim Bakanı’nın başkanlığındaki bir toplantıda, Yükseköğ-retim Kurulu üyelerinden teşkil edilecek en az üç kişilik bir kurulca, diğerleri için, Yük-seköğretim Kurulu Başkanı’nca veya diğer disiplin amirlerince doğrudan veya görev-lendirecekleri uygun sayıda soruşturmacı tarafından yapılır.

Öğretim elemanlarından soruşturmacı tayin edilmesi halinde, bunların, hakkında soruşturma yapılacak öğretim elema-nının akademik unvanına veya daha üst akademik unva-na sahip olmaları şarttır.

(2) Son soruştur-manın açılıp açılma-masına;

..d) Öğretim ele-

manları, fakülte, enstitü ve yükse-kokul sekreterleri hakkında üniversite yönetim kurulu üyele-ri arasından oluşturula-cak üç kişilik kurul,

e) 657 Sayılı Devlet Memur-ları Kanununa tabi memurlar hak-kında, mahal itibariyle yetkili il idare kurulu karar verir.

f) Yükseköğretim Kurulu ile üniversite yönetim kurullarınca oluşturulacak kurul-larda görevlendirilecek asıl ve yedek üyeler bir yıl için seçilirler. Süresi sona erenlerin tekrar seçilmeleri mümkündür.

(3) Son soruşturmanın açılıp açılmaması-na karar verecek kurullar üye tamsayısı ile toplanır. Kurullara ilk soruşturmayı yapmış

-Yakalama emri vermek. -Sanığı sorguya çekmek, sorguya gelmek iste-

meyenleri zorla getirtmek. -Her türlü bilgiyi görevlilerden almak. -İstiktap yaptırmak.

olan üyeler ile haklarında karar verilecek üyeler katılamazlar. Noksanlar yedek üyeler-le tamamlanır. Diğer hususlarda bu Kanu-nun 61 inci maddesi hükümleri uygulanır.41

(4) Yükseköğretim Kurulu ve Yükseköğ-retim Denetleme Kurulu Başkan ve üyele-ri hakkında Danıştay’ın 2’nci Dairesi’nde verilen lüzum-u muhakeme kararına itiraz ile men-i muhakeme kararlarının kendili-ğinden incelenmesi Danıştay’ın İdari İşler Kurulu’na aittir. Diğer kurullarca verilen

lüzum-u muhakeme kararına ilgililerce yapılacak itiraz ile men-i mu-

hakeme kararları kendili-ğinden Danıştay 2’nci

Dairesi’nce incelene-rek karara bağlanır. Lüzum-u muhake-mesi kesinleşen Y ü k s e k ö ğ r e t i m Kurulu ve Yükse-köğretim Denetle-me Kurulu Başkan

ve üyelerinin yar-gılanması Yargıtay

ilgili ceza dairesine, temyiz incelemesi Ceza

Genel Kuruluna, diğer gö-revlilerin yargılanmaları su-

çun işlendiği yer adliye mahkeme-lerine aittir.

(5) Değişik statüdeki kişilerin birlikte suç işlemeleri halinde soruşturma usulü ve yetkili yargılama mercii görev itibariyle üst dereceliye göre tayin olunur.

41 Oylama: Madde 61 - Bu kanunda sözü geçen juri ve kurullarda, her üye oyunu kabul veya ret yoluyla vermekle görevlidir. Çekimser oy kullanılamaz.

Yükseköğretim Kurulu dışında yer alan kurulla-rın toplantı nisabı kurul üye tamsayısının yarı-dan fazlasıdır.

Bütün kurullarda kararlar toplantıya katılanla-rın salt çoğunluğu ile alınır.

Üçüncü turda salt çoğunluğun sağlanamadığı hallerde dördüncü turda oy çokluğu esası uy-gulanır.

Page 13: hekimin tıbbi uygulama hatalarından doğan cezai sorumluluğu

Makaleler MakalelerMakaleler

> 37

(6) Yükseköğretim Kurulu Başkanı ve rektörlerin 1609 Sayılı Bazı Cürümlerden Dolayı Memurlar ve Şerikleri Hakkında Ta-kip ve Muhakeme Usulüne Dair Kanun kap-samına giren suçlarından dolayı yapılacak ceza soruşturmasında yukarıda belirtilen ceza kovuşturması usulü tatbik edilir. Bun-lar dışında kalan tüm görevliler için 1609 Sayılı Bazı Cürümlerden Dolayı Memurlar ve Şerikleri Hakkında Takip ve Muhakeme Usulüne Dair Kanun hükümleri uygulanır.

1609 Sayılı Bazı Cürümlerden Dolayı Memurlar ve Şerikleri Hakkında Takip ve Muhakeme Usulüne Dair Kanun kapsamına giren suçlarından dolayı kanuni kovuştur-ma için gereken izin, Yükseköğretim Kurulu üyeleri ile Yükseköğretim Denetleme Kuru-lu başkan ve üyeleri ve bu kuruluşların me-murları (Üniversitelerarası Kurul memurları dahil) hakkında Yükseköğretim Kurulu Baş-kanından, üniversite yöneticileri ve öğretim elemanları ile memurlar hakkında üniversi-te rektörlerinden alınır.

(7) İdeolojik amaçlarla Anayasada yer alan temel hak ve hürriyetleri, devletin ül-kesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü veya dil, ırk, sınıf, din ve mezhep ayrılığına dayanılarak nitelikleri Anayasa’da belirtilen Cumhuriyeti ortadan kaldırmak maksadıy-la işlenen suçlarla bunlara irtibatlı suçlar, öğrenme ve öğretme hürriyetini doğrudan veya dolaylı olarak kısıtlayan, kurumların sükün, huzur ve çalışma düzenini bozan boykot, işgal, engelleme, bunları teşvik ve tahrik, anarşik ve ideolojik olaylara ilişkin suçlar ile ağır cezayı gerektiren suçüstü hal-lerinde, yukarıda yazılı usuller uygulanmaz; bu hallerde kovuşturmayı Cumhuriyet Sav-cısı doğrudan yapar.

(8) Bu Kanunda yer almamış hususlarda 4 Şubat 1329 tarihli Memurin Muhakematı Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.42

42 Yükseköğretim personeli görevden doğan ve görevleri sırasındaki işledikleri suçlardan dolayı 2547 Sayılı kanunun 53/c maddesi hükmü ge-

Vakıf Üniversiteleri

2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun ek maddelerinde vakıf üniversitelerinin ku-ruluş ve işleyişlerine ilişkin düzenlemeler açıklandıktan sonra, devlet yükseköğretim kurumlarından farklı olarak 5. maddede; vakıflarca kurulacak yükseköğretim kuru-munun vakıf yönetim organı dışında vakıf idare uzvu tarafından seçilen ve en az 7 kişiden oluşan bir mütevelli heyeti olaca-ğı, vakıf yükseköğretim kurumunun tüzel kişiliğini temsil eden bu mütevelli heyetin vakıf yükseköğretim kurumlarının yöneti-cilerini Yükseköğretim Kurulu’nun olumlu görüşünü alarak atayacağı, Yükseköğretim Kurumu’nda görevlendirilecek yöneticiler ile öğretim elemanları ve diğer personelin sözleşmelerini yapıp atamalarıyla görevden alınmalarını onaylayacağı belirtilmiş, ek 8. madde de; vakıfça kurulacak yükseköğ-retim kurumundaki akademik organlar ve öğretim elemanlarının niteliklerinin devlet Yükseköğretim Kurumu’ndakiler gibi düzen-leneceği hükme bağlanmıştır.

Bahsi geçen hükümlerde vakıf üniversi-teleri mensuplarının 2547 Sayılı Yüksek-öğretim Kanununun 53-c maddesinde öngörülen soruşturma usulüne, Memurin Muhakematı Hakkında Kanuna veya 4483 Sayılı Kanun’a tabi olacaklarına ilişkin bir

reğince soruşturulacaklardır. Kanunun 53/c-8. maddesinde “ bu kanunda yer almamış husus-larda 4 şubat 1329 tarihli Memurin Muhakema-tı Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı” hüküm altına alınmıştır. 4.12.1999 tarihinde yürürlüğe giren 4483 Sayılı memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yargılanması hakkında ka-nunun 18. maddesi ile, MMHK yürürlükten kal-dırılmıştır. Ancak aynı kanunun 16. maddesinde “Kanunlarda Memurin Muhakematın hakkında kanunu Muvakkatı uygulanacağı belirtilen hal-lerde bu kanun hükümleri uygulanır” hükmü ge-tirildiğinden 2547 Sayılı kanunun MMHK’a yap-tığı atfın 4483 Sayılı kanuna yapılmış saymak gerekmektedir. Yani 2547 Sayılı kanunda bulun-mayan hususlarda 4483 Sayılı kanun hükümleri uygulanacak ve her iki kanunda da bulunmayan hususlarda, yine 4483 Sayılı kanunun 6. mad-desi uyarınca CMK hükümleri uygulanacaktır.

Page 14: hekimin tıbbi uygulama hatalarından doğan cezai sorumluluğu

> Makaleler38 MakalelerMakaleler

hüküm yer almamıştır. Buna göre vakıf üni-versiteleri personeli hakkında yukarıda anı-lan kanunlar uyarınca özel soruşturma usu-lünün uygulanabilmesi, buna imkan veren bir yasa hükmünün mevcudiyetine bağlı bu-lunmaktadır. Böyle bir düzenleme bulunma-dığı için de vakıf üniversiteleri personelinin üstlerine atılan suçlarından dolayı soruştu-rulmaları genel hükümlere göre Cumhuriyet Savcılarınca yapılacaktır.

Danıştay, bir vakıf üniversitesinde dekan yardımcısı olan sanık hakkında yetkili kurul tarafından verilen kararın incelenmesi ama-cıyla gelen dosyada “sanık hakkında 2547 Sayılı Kanunun 53-c maddesi uyarınca so-ruşturma yapılmasına ve karar verilmesine hukuken olanak bulunmadığından meni muhakemesi yolunda verilen ... üniversite-si kurulu kararının bozulmasının, hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve genel hükümlere göre işlem yapılmak üzere dos-yanın yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesi için yerine geri çevrilmesine” şeklinde karar vermiştir (Danıştay 2. Daire-sinin 16.4.1999 gün ve E. 1998/1517, K. 1999/1062 Sayılı kararı). Dolayısıyla vakıf üniversiteleri personeli de kanunun istisna-sını oluşturmaktadır.

Yararlanılan Kaynaklar

-Taşkın, Ahmet, Organ ve Doku Nakille-rinde Hekimin Cezai Sorumluluğu , Ankara, Adil Yayınevi, 1997.

- Hatemi, Hüseyin “Özel Hasta Grupları-nın Hakları” Sağlık Hakkı, S.1, Nisan 2006.

- Akyıldız, Sunay ,”Hekimin Cezai Sorum-luluğu Bakımından Uygulamada Sorunlar”, V.Türk-Alman Tıp Hukuku Sempozyumu.

- Bayraktar, Köksal, Hekimin Tedavi Ne-deniyle Cezai Sorumluluğu, İstanbul, 1972.

- Polat, Oğuz, Tıbbi Uygulama Hataları, Ankara, Seçkin Yayınları , 2005.

- Dr. İ. Hamit Hancı,Dr. Aytaç Koçak ,”Yük-

sek Sağlık Şurası Nedir?”(http://www.ista-bip.org.tr/icerik/yuksek-saglik-surasi-nedir-dr-i-hamit-hanci-dr-ayt/).

- Toroslu, Nevzat, Ceza Hukuku Genel Kı-sım, Ankara, Savaş Yayınevi, 2005.

- Centel, Zafer, Çakmut, Türk Ceza Huku-kuna Giriş, İstanbul, Beta, 2005.

- Hafızoğulları, Z. Hukuka Uygunluk Ne-denleri (http://www.abchukuk.com/ceza-hukuku/hukuka-uygunluk.html).

- Öztürkler, Cemal, Hukuk Uygulamasın-da Tıbbi Sorumluluk, Teşhis, Tedavi ve Tıb-bi Müdahaleden Doğan Tazminat Davaları, Ankara, Seçkin Yayınevi, 2006.

- Keyman, S.: Hekimin Cezai Sorumluluğu

(http://dergiler.ankara.edu.tr/dergi-ler/38/307/2929.pdf).

- Hakeri, Hakan, “Taksirle Öldürme Suçu-nu Takibi ve Cezanın Ertelenmesi” (http://www.medimagazin.com.tr/mm-taksirle-o ldurme-sucunun-takibi -ve-cezanin-ertelenmesi-ky-51043.html).

- Hakeri, Hakan, Taksirli Yaralama Suçu-nun Takibi, (http://www.medimagazin.com.tr/mm-taksirle-yaralama-sucunun-takibi-ky-51112.html).

- Hakeri, Hakan, Tıp Hukuku, Ankara, Seçkin, 2007.