18

 · Iarına ayrıca Mahmud Raif Efendi'nin eserinde3 de yer verilmiş olduğu bilinmektedir. Avusturya'da ordu mühendisliğinin temelleri Prens Eugen tarafından Viyana yakınlarındaki

  • Upload
    others

  • View
    8

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1:  · Iarına ayrıca Mahmud Raif Efendi'nin eserinde3 de yer verilmiş olduğu bilinmektedir. Avusturya'da ordu mühendisliğinin temelleri Prens Eugen tarafından Viyana yakınlarındaki
Page 2:  · Iarına ayrıca Mahmud Raif Efendi'nin eserinde3 de yer verilmiş olduğu bilinmektedir. Avusturya'da ordu mühendisliğinin temelleri Prens Eugen tarafından Viyana yakınlarındaki
Page 3:  · Iarına ayrıca Mahmud Raif Efendi'nin eserinde3 de yer verilmiş olduğu bilinmektedir. Avusturya'da ordu mühendisliğinin temelleri Prens Eugen tarafından Viyana yakınlarındaki
Page 4:  · Iarına ayrıca Mahmud Raif Efendi'nin eserinde3 de yer verilmiş olduğu bilinmektedir. Avusturya'da ordu mühendisliğinin temelleri Prens Eugen tarafından Viyana yakınlarındaki
Page 5:  · Iarına ayrıca Mahmud Raif Efendi'nin eserinde3 de yer verilmiş olduğu bilinmektedir. Avusturya'da ordu mühendisliğinin temelleri Prens Eugen tarafından Viyana yakınlarındaki

270

Türk Denizcilik Tarihi Cilt- 2

kapsamı ve kalitesi genişletilmeye çalışılmıştır. Ordunun teknik sahalardaki zafiyetini gidermek beklen­

tisiyle açılan okulların da işlerlik kazanması zaman içinde mümkün olabilmiştir. Viyana'da Humbamhane

(Bombardierkorp) ve Yüksek Topçuluk Okulu (Höhere Artillerischule) ancak 1786'da açılabilmiştir.

Askeri liseler (Militiirrealschule) 1887 gibi geç bir tarihte açılmaya başlanmıştır. Dört senelik bir eğitim

programına sahip olan bu liseler özellikle memur çocukları arasında revaç bulmuş, bu okullardan mezun

olanlar Askeri Akademi'ye devam etmişlerdi.

Prusya'cla subay yetiştirilmek üzere Genel Askeri Okullar (AI/gemeinc Militiirschule) 18 I O'cla açılmış

ve 1914 'te kadar kurmay heyetlerini yetiştirmek üzere kuruluşundaki statüyü sürdürerek devam ede gel­

miştir. Askeri eğitim vermek üzere okuilaşma XVII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren başlamış ve soy­

luların askeri eğitimi için 1653 'te Ritterakademie açılmışsa da bu uzun zaman ayakta kalamamıştır.

ll. Frieclrich zamanında ( 1740-1787) ve Yedi Sene Savaşları sonrasında ( 1763) orduların yenielen yapı­

lanmasının bütün Avrupa devletleri için kaçınılmaz olduğu görülmüştür. 1763-1765 arasında devam eden

bu büyük Avrupa savaşına katılan devletlerin hepsi (Fransa-Avusturya-Rusya-Prusya) subay kadrolarının

yetersiz olduğuna şahit olmuşlardır. Oysa o zamana kadar yalnızca savaş eleneyimine sahip olmanın ye­

terli olduğu sanılıyorclu. Savaştan sonra bilimsel eğitimin önemi ortaya çıktı ve tüm Avrupa'da yeni

askeri eğitim kurumları açılmaya başlandı. Bu anlamda 1765 'te I I. Friedrich, Berlin' ele genç soyluların

askeri ve mülki sahada hizmet vermek üzere eğitilecekleri Academie des Nobles veya Academie Militaire

adıyla askeri bir okul açmıştır. Okulun eğitim programında yer alan dersler genelde bu tür kurumlara .

örnek teşkil etmiştir: Tarih, coğrafya, felsefe, retorik, matematik-geometri, istihkam (Fort{fikation), gra­

matik, Fransızca, taliın, beden eğitimi, binicililc Öğrenciler, subay yetiştiren okullardan (Kadettenans­

talten) veya doğrudan dışarıdan tedarik edilmekteycliler. Okuldan en yüksek derece ile mezun olan

12 genç bizzat II. Friedrich tarafından eğitilmek üzere Potsclam'a gönderilmekte, eğitimleri bittiğinde

GenelKurmay Subayları olarak istihdam eclilmekteycli. I 801 'den itibaren bu seçkin subayların eğitimine

"Piyade ve Siivari Genç Subaylar Akademisi" içinde devam eclilcli. Üç yıllık olan bu okul 21 Haziran

1804 'te Enstitü haline getirilerek kalıcı bir statüye kavuşturuldu. 1 Eylül ve 31 Mart arasındaki nazari

eğitimin ardından öğrenciler kıt'a eğitimine alınmaktayclılar. Okulun yönetimini elinele tutan General­

quartiermeister daha sonraki modern orduların Genelkurmay başkanlarının öncüsü olmuştur. 1806 se­

nesindeki IV. Koalisyon Savaşları esnasında bu akademi kapanmış ve Fransız istilası ve devletin yıkımı

gibi büyük felaketler sebebiyle tekrar kurulamadan tarihe karışmıştır. I 8 I O'cla Berlin-Königsberg ve

Breslau'cla üç Harp Okulu açılarak subay eğitimine devam edilmiştir. Burada yılın üç ayı kıta hizmeti

uygulamalı eğitime ayrılmış olarak üç senelik bir ders programı tatbik edilmiş, dersler, askeri bilimler,

matematik, kimya, fizik ve yabancı dil ağırlıklı olarak belirlenmiştir. Okula önceleri sınavla daha son­

raları orducia üç yıl hizmet etmiş olma şartı ile öğrenci kaydı yapılmıştır. Berlin'deki üst düzey subay

yetiştirmeyi amaçlayan okulda öğrenci sayısı 55'ti. Napolyon dönemi Fransız istilası sebebiyle 1813-

1815 arası kapalı kalan okul, l816'cla Genel Savaş Okulu (Affgemeine Kriegsschule) adıyla tekrar açıl­

mıştır. 1859'cla Prusya Kraliyet Harp Akademisi (Königlich Preussische Kriegsakademie) adını almıştır.

Avrupa 'da da sivil mühendislik askeri hizmetin vazgeçemeyeceği bir sahayel ı. Ancak bağımsız olarak

askerimühendislik eğitimi veren okullar bu dönemele henüz mevcut değildi. Ordu mühendisleri XVII.

yüzyılda ortaya çıkınaya başlar ve ordu kurmay heyetiyle beraber çalışıriard ı. Böyle olmakla beraber btm­

lar askeri rütbelere sahip değildir ve yalnızca isimleriyle anılırlarclı. Ordunun teknik sını f1arı mühendislik

hizmetlerini ele üstlenmek zorundaydı lar. Bu anlamda humbaracı ve lağımcılar öne çıkmaktadır. 1787-88

Osmanlı-Avusturya Savaşı esnasında Avusturya ordusunda 500 humbaracı ve lağımcı bulunmaktaydı.

XVIII. Yüzyıl Başından XX. Yüzyıla Kadar

Page 6:  · Iarına ayrıca Mahmud Raif Efendi'nin eserinde3 de yer verilmiş olduğu bilinmektedir. Avusturya'da ordu mühendisliğinin temelleri Prens Eugen tarafından Viyana yakınlarındaki

Türk Denizcilik Tarihi Cilt- 2

Buna rağmen Josefstadt (.Josefow) kalesi inşaası için toplam 200 madencinin devreye sokulması gerek­

miştir. Schemnitz (Banska Stiavnica, Slovakya) maden mühendisi Comeli us I-lell idaresindeki madenciler

de ordu hizmetine alınmışlardır. Böylece madencilerden istifade etmenin Orta Çağlar'dan beri devam

eden bir gelenek olduğu görülmektedir. Sultan ll. Mehnıed'in İstanbul ımıhasarası esnasında da Nova

Brdo'daki Sırp madencilerinden istifade edildiği bilinnıektedir 1 •

XVII. yüzyılın ikinci yarısında Fransa mühendislik ve kale yapıım konusunda üstünlüğü ele geçmiştir.

XIV. Lu i' nin başmühendisi olarak Sebastian Le Prester de Vauban ( 1633-1707) bu sahanın en önemli

ismidir. Fransa'da profesyonelmühendislik ocağı, yeterli eğitimi ve askeri rütbe ve maaşlarıyla Vauban

tarafından teşkil edilir ve kendisinin idaresinde olarak Fransa sınırları bir dizi modern planlarıyla dikkat

çeken ve kısa zamanda saiı·Avrupa devletleri tarafından da taklit edilecek olan kalelerden oluşan müs­

tahkem bir kuşakla çevrilirdi. Sultan III. Selim'in Osmanlı kalelerinin yeniden yapılanmasında Vauban

planlarını esas aldığı ve buna ilişkin üç eseri Türkçe'ye tercüme ettirterek bastırdığı2 , böyle kale plan­

Iarına ayrıca Mahmud Raif Efendi'nin eserinde3 de yer verilmiş olduğu bilinmektedir.

Avusturya'da ordu mühendisliğinin temelleri Prens Eugen tarafından Viyana yakınlarındaki Laim­

grube'de kurulan akademiyle atıldı ( 1717). Bunun benzeri I 718'de Brüksel'de ve ardından Prag'ta açıldı.

Ancak bu okullardan eğitimli ve iş görebilecek elemanlar yetiştirilememiştir. Hocaların kalitelerinin dü­

şüklüğü, hayatlarında herhangi bir ımıhasaraya katıimam ış olmaları yanında, dersleri izleyenierin de or­

duda daha süratle terfi olanağına fırsat veren piyade ve subay olarak görev yapmayı tercih etmeleri

başarısızlığın sebepleri arasında yer sayılmıştır. Maria Theresia 6 Şubat l747'de Avusturya'ya ait Alman,

Macar, İtalyan ve Hollanda bölgelerinden oluşmak üzere 4 terkipten (Brigad) meydana gelen bir Askeri

Mühendis Heyeti (Jnginieurkorps) kurulmasına karar vermiştir. Bunun 20 Temmuz'da kanunnamesi çık­

mış olmakla beraber başlangıçta zayıf ve eksik kadrolarla çalışmak zorunda kalındı. Ordu ve salıra is­

tihldimı içinde istihdam edilen ve diğer subaylarla eşit konuma sahip olan mühendisler, mevcut

, müstahkem mevkilerin ve kalelerin durumdan sorumluydular ve kendilerinden bunlarla ilgili planlar

yapmaları beklenmekteydi. Ancak mühendis zabitlerin sayıları yetersizdir. Mesela sözü edilen Mühendis

Birliği'nde toplam 98 subay bulunmaktaydı. Bununla beraber l758'de iş görebilecek durumda ancak

30 mühendisin olduğu görülmüştür. Bunun sebebi kayırma ve kadroların liyakate önem verilmeden dol­

durulmuş olmasında yatmaktaydı. Sorumluluk sahibi subaylar bu durumu eleştirnıekte ve açıkça dile

getirnıekteydiler. Durumların birçok hususlarda Osmanlı devletinde gözlenen ve dile getirilen zafiyet

halleriyle'örtüşnıekte olması dikkat çekicidiı.4.

Silezya Savaşları esnasında ( 1740-1745) çarpışmalar genelde müstahkem mevkilerin çok daha az

olduğu yerlerde cereyan etmiş bulunuyordu. Ancak Yedi Sene Savaşları'nın (1756-1763) başlamasıyla

birlikte şartların değişmiş olduğu görüldü. Savaş Prusya'nın zabtına uğrayan ve müstahkem kalelerin

yoğun bir şekilde yer aldığı Şilezya'dü geçti. Avusturya ordusu bu sebepten ötürü büyük bir zafiyet içine

düşmüştür. Uygun ve işe yarar mühendis ve subay çıkartılamadığından, mesela 1757'deki Schweidnitz

Muhasarası uzmanca sürdürülememişti. Bu durunıda müttefik Fransa'dan getiriilen teknik sınıfların bu

iş için kullanılması öz konusu olımış ve bu durum Avusturya için ağır bir aşağılanma olarak algılanmıştır.

Fransa Kralı'nın 1758'te ordusunun en güzide topçu ve mühendis albayı olan Johann Babtist Gribeauval'i

göndermesi, Osmanlı hizmetine alınan Tott ve Lafitte-Clave örnekleriyle benzerlik arzeder. Gribeauval'in

Viyana'daki Saray Savaş Ştırası'nın (Ho.fkriegsrat) talebiyle takdim ettiği raporlar, teknik ihtiyaçların

giderilmesi için neler yapılması gerektiğinin altını çizdi ve köklü adınılar atılmasına yol açtı. Bu geliş­

meler özellikle Mühendis Birliği'nin ıslahına girişilmesinde etken oldu. 1759'da Feldnıareşal Dauıı

XVIII. Yüzyıl Başından XX. Yüzyıla Kadar

ı Bir Yeniçerinin Hatımtı. çeviren ve yayımiayan Kemal Beydilli.lstanbul1003, s. XII. 58.

1 Bkz. Kemal Beydilli, Tür/ı Bilim Taribinde Mülıendis/ıane. Mülıendislıane Matbaası ve Kütrip/mnesi.lstanbul1995, s.1Bl-B6.

3 Kemal Beydilli-lihan Şahin. Malımud Raif ve Nizam-ı Cedid'e dair Eseri. TTK Ankara 1001. Fransızca metin s. 38-39 arası.

4 Avusturya'daki teknik okulların. mühendislmnelerin, askeri kurumların ve teşkilalının ayrıntılı gözlemlemeleri 1791'de elçi olarak gönderilen Ebu Bekir Ral ıp Efendi tarafından yapılmıştır. Bkz. Sema Arılmn. EbuBekir Ratip Efendi'nin "Büyük Layilm''sı, llü, Sosyal Bilimler Enstitüsü basılmamış Ool\lora Tezi), Istanbul 1996.

271

Page 7:  · Iarına ayrıca Mahmud Raif Efendi'nin eserinde3 de yer verilmiş olduğu bilinmektedir. Avusturya'da ordu mühendisliğinin temelleri Prens Eugen tarafından Viyana yakınlarındaki

5 Bcydllli, "Ilk Mülıcndislmimizdcn Scyyid Mustafa ve Nizam-ı Ccdid'c Dair Risalcsi", Tarili Enstiliisü Dergisi, Xllll19871. s.lı3Z; Ayrıca bkz. Bcydilli, Mülwndisliano, s. 60.

6 Bcydilli, Mülwndislian~. s. 53, not Z.

272

Türk Denizcilik Tarihi Cilt- 2

tarafından, Yedi Sene Savaşları 'na katılmış, birçok kal ey i şahsen ımıhasara ve zabt etmiş, Königsgratz

Kalesi planlarını bizzat çizmiş, savaş meydanlarında edindiği tecrübelerle kendisini yetiştirmiş bir subay

olan Perdinand Philipp Harsch'ın "Tüm Mühendislik İşleri Baş Nazırı" (Genera/-Pro-Direktor des Ge­

niewesen) unvanıyla bu kurumun başına getirmesi bir dönüm noktası oldu. Harsch, 17 ı 5 'te Gumper­

dof'ta özel bir kurum olarak açılmış olan mühendislik mektebinin idaresi 1760'ta kendisine havale

edilmiş olarak işlerlik kazandırdı ve müstakbel genç mühendis adaylarını bmada ancak tam bir eğitimden

· geçirildilcten sonra ordu hizmetine verilmelerini sağladı.

O dönemlerde, zaferin elde edilmesinde payları büyük olmakla beraber mühendislerin ordu içindeki

itibarı genelde düşüktü. Mühendislerin çoğu özellikle soylu olmadıklarından ötürü ordudaki sair subaylar

tarafından hakir görülmekteydiler. Emirler genelde tehdit üslubuyla verilmekte ve hakarete maruz bıra­

kılınaktaydılar. Daha da önemlisi bunların teknik önerilerine de bu anlamda itibar edilmemesiydi. Mü­

hendislerin bulunmadığı yerlerde istihld\m tertibi ordu subayları tarafından yapılmakta olduğundan,

doğal olarak her zaman beklenilen sonucu vermemekteydi. Mühendislerin mevcut olmaları halinde de,

kendini beğenmişlikleri içindeki soylu subaylar bunların önerilerine kulak asmamaktaydılar. Küçümse­

mede, belirli bir eğitimden geçmiş olmalarından ötürü yeni teknik uzmanlara karşı duyulan ve büyük

ölçüde iş rekabetinden kaynaklanan tedirginlik önemli bir rol oynamış olmalıdır. Alaylı-mektepli çekiş­

mesi bu anlamda Osmanlı uygulamalarında da kendisini gösteren bir husus olmuştur. 1795 'ten sonra

Hasköy'de faaliyet gösteren Kara Mühendishanesi'nin, başlarındaki hocalarıyla açık arazide ölçme (me-'

saha) talimlerinde bulunan mühendis öğrencilerine karşı, kendilerini seyreden eski ocak mensuplarının

"savaş/ann cetvel ve pergelle kazamlmadığı" haldemdaki sözlü sataşmaları5 veya Nizam-ı Cedid döne­

minin sonunda ( 1807) "Mühendis lazım değildir"6 diyerek, mühendishanedeki hocaların işlerine son ve­

rilmesi altındaki siirtüşme boyutunun, genelde Avrupa'daki ilk dönem ömeklemeleriyle benzerlik arz

etmekte olması ilgi çekicidir.

Prusya'da Mühendis birlikleri 1729'da kurulduysa da Mühendishane (Ecole de Genie) açılması ve bir

Fransız hocanın idaresine devredilmesi için 1775'te alınan karar uygulanamadı. ı 788'de kurulan Mühen­

dislik Akademisi (Ingenieur Akademie) de istenilen gelişmeyi gösteremedi. 1809'de tekrar denenen Mü­

hendis birlikleri ancak 56 kişiden oluşmaktaydı. Alman prensliklerinden Hannaver'de mühendislik

birlikleri 1732'de kuruldu ve 20 bin kişilik ordusu içinde yalnızca 17 mühendis bulunmaktaydı. Buralarda

da aynı başlangıç problemleri yaşanmaktaydı: Mühendislik birliği ihmal edilmekte, "amel-mande hurda­

haşlw·" (abgelebte Greisen) elinde kalmaktadır. Ücretler düşüktür, yükselme imkanı diğerlerine nazaran

kısıtlıdır, dolayısıyla talibi az, olanları da niteliksizdir, emeklilik haldG ise mevcut değildir. Okuilaşma

yeterli olmadığından genelde gençler tecrübeli yaşlılar tarafından eğitilir (Alay/ı Eğitim). Yabancı uz­

manlardan istifade eskiden beri başvurulan bir yol olmuştur. XVI. yüzyılda İtalyanlar çoğunlukta olup,

daha sonraki yüzyılda Hollanda ve XVIII. yüzyıl başlarında Fransızlar öne çıkarlar. Bu dönemde özellikle

Vauban hemen her ülkede saygın bir isim haline gelmiştir.

Fransa'da mühendislik okulları XVIII. yüzyıl ortalarında gelişme arz eder. Ordudaki köprüeli ve

yolcu birliklerini (Coıps des Ponts et Chaussees) ıslah ve mektepli hale getirilmek üzere bunun 1747'de

Eco!e des Ponts et Chaussees (Köprü ve Yol İnşaiyye Mektebi) adıyla okulu ve ertesi sene Mezieres'de

Eco/e du Genie (Mühendishane) açılır. Yaklaşık aynı tarihlerde La Fere, Chalons ve Brienne'de topçu

okulları kurulmuştur. 1789'dan sonraki yeni Fransız ordusununveEco/e Polytechnique 'in banisi sayılan

Caı·not Mezieres' de yetişmiştir.

XVIII. Yüzyıl Başından XX. Yüzyıla Kadar

Page 8:  · Iarına ayrıca Mahmud Raif Efendi'nin eserinde3 de yer verilmiş olduğu bilinmektedir. Avusturya'da ordu mühendisliğinin temelleri Prens Eugen tarafından Viyana yakınlarındaki

Türk Denizcilik Tarihi Cilt- 2

Genelde ordulardaki süvarİ, topçu gibi diğer sınıfların eğitim ihtiyaçları ve subay yetiştirilme zarureti,

mühendislik sahası yanında daha ağırlıklı bir yer tutmaktaydı. Mühendis birlikleri sayı itibariyle kıyas­

lanmayacak derecelerde az olduğundan bunlar için ayrı bir okul açma miill açıdan ekonomik görülme­

mekteydi. Bu tersanedeki Bahri Mühendishanesi'nde, başka bir okul olmaması sebebiyle kale inşası,

istihkiim başta olmak üzere kara mühendisliği sahasındaki derslere de yer verilmek zorunda kalınmasıyla

örtüşen bir durumdur. Bu sebepten ötürü mühendis adayları, piyade, süvarİ subayları, sivil inşaat mü­

hendisliği için ortak bir program uygulayan okullar öne çıkmakta ve bu anlamda ortak ders programları

oluşturulmaktaydı:

A- Ortak temel dersler: Matematik, Geometri, trigonometri, topografik ve planimetrik mesaha ve

harita ve planlar üzerinde çalışmalar.

B- Mühendis ve askeri hizmete geçecek olanlara ilave edilen dersler: Sahra istihkiimiitı, şehirlerin

tahkimi, teorik topçuluk, kale savunması ve kaleye saldırı, savaş taktikleri.

C- Özellikle mühendis ve sivil inşaat ve suyolcusu fenninde yetişmek isteyenlere ayrıca: cebir, Yük­

sek geometri, topogralya, tesviyeverakım tespiti, mekanik, hidrolik, sivil inşiiiye.

Prusya'da 1788'da başlayan mühendislik eğitiminde yukarıdaki bu program esas alınmıştır.

Askeri Akademi ders programları ise genelde şu derslerden oluşmaktaydı:

1. Dönem: sahra tahkimatı, istihkiim ve köprü istihkiimı fenni, topçuluk, yüksek matematik.

2. Dönem: kale yapımı fenni ve kale muhasarası, topçuluk, yüksek matematik, kimya.

3. Dönem: İnşa-ı kıl'a ve ımıhasarası, topçuluk, uygulamalı geometri ve riyazl coğrafya, teknik topçuluk.

Denizcilikte Durum Osmanlı Devleti ile ilişkileri itibariyle XVIII. yüzyıl içinde fevkalade önem kazanacak devletlerin

başında gelen ve Osmanlı kara ordusu ve deniz gücünün yeniden ele alınması ve düzenlenmesinde arz

' ettiği hayati tehdit sebebiyle en önemli etkiyi gösteren Rusya'da, muhafazakarlığın odağı haline gelmiş

olan eski İster! iç Ocağı'nın kanlı bir şekilde imhasından sonra çeşitli Avrupa ülkelerinden gelen uzman­

larla düzenlenmeye çalışılan kara ordusu yanında önemli bir deniz gücünün Petro (ö. 1 725) zamanında

oluşturulduğu bilinmektedir. Voroneş'de kurulan tersanede çalıştırılan 25.000 işçi, her biri 20-25 kişilik

birlikler halinde olmak üzere birer Barlee (altı düz nehir kayığı) inşa edeceklerdi. 1696 babarına kadar

1300 Barlee hazırlandı, ayrıca 30 kadırga ve 100 sal (Flösse) tamamlandı. 18 Temmuz 1 696'da Azak'ın

ele geçirilmesiyle burası Rusya'nın ilk deniz savaş limanı oldu. Voroneş Rus donanmasının beşiği olımış

ve 1696-1712 arası Rus amimiliğinin merkezi görevini sürdürmüştür.

Yapılan ilk gemiler Hollanda örneğine göre inşa edilmişlerdir. Talebin yüksekliğinin de etkisiyle

genel olarak kaliteleri düşük, işçilikleri kötü olmuştur. Bunda Rus yapım ustalarının tecrübesizliği ve

yetersiz kalmaları da önemli bir rol oynamıştır. Yeterince bekletilmemiş olarak kullanılan taze kerestelerin

rutubetli oluşu şekillerini kısa zamanda bozmuştur. Demir yerine ağaç çivilerin kullanımı sebebiyle de.

kısa zamanda bakıma ihtiyaç duyulmaktaydı. Petro, kaliteyi yükseltmek amacıyla 1 696'dan itibaren ya­

bancı uzmanları devre-ye soktu. Yine de ağırlık çeşitli yörelerden gelen Rus zanaatkiirlardaydı. 4 Kasım

1 704'te büyük bir tersane kurulmuş olan Sent Petersburg'ta 10.000 Rus işçi gemi yapımında çalıştı ve

burası kısa zamanda Rusya 'nın en büyük gemi yapı m merkezi haline geldi. Petersburg yanında zamanla

diğer tersane mahalleri de oluştu: Reva! ( 1 71 0), Helsinki yakınlarında 1 722 'den itibaren Sveaborg, Are­

hangelsic ve Astrachan. Limanlar ve tersane 171 8'den itibaren Tersane Eminliği (Am irailik Kollogyumu)

idaresi altındadır. Petro zamanında irili ufaklı her cinsten 1 OOO'den fazla gemi yapılmış, Baltık fılosu

XVIII. Yüzyıl Başından XX. Yüzyıla Kadar

273

Page 9:  · Iarına ayrıca Mahmud Raif Efendi'nin eserinde3 de yer verilmiş olduğu bilinmektedir. Avusturya'da ordu mühendisliğinin temelleri Prens Eugen tarafından Viyana yakınlarındaki

7 Andmas Bodo, Die Flottenpolilik Kallmrinas und die Konilikle mil Sclnveden und der Türkei /1768-7792/. Wiosbadon 1979, s. 11-13.

n lsveç lercümanı Mouradgea O'Oiısson ile olan söyleşisindeıı, Bode, Die Flollenpolilik, s. 161, nol397.

9 Bunlar için bl\z. Mustafa Kaçar, Osmanli Devleti'nde Bilim ve Eğitim Anlayişmda Değişmeler, 110. Sosyal Bilimler Enstitüsü, basılmamış Doktora Tezi!, lstanlıul1996, S, iı3-59.

274

Türk Denizcilik Tarihi Cilt- 2

ıçın 1701-1722 arası 49 tanesi kalyon, 27 firkateyn, 437 kadırga ve 96 diğer tiplerde IdiçUk gemiler

olmak üzere 600, Azak Iii os u için 215, Volga ve Hazerdenizi için 162 gemi yapıln~ıştır7 . Gemi inşaatı, Osmanlı örneklemesiyle de gösterilebileceği üzere yerli sanayinin canlanmasına yol

açmıştır. Diğer kalemlerin yanında özellikle büyük kısmı kara ve gemi topları için kullanılan dökme

demir imalatı belirgin bir artış göstermiştir. Silahianma ise genelde her devlet için önemli harcamalara

yol açan bir unsurdur. Bu, Osmanlı devleti için olduğu gibi özellilde Rus_ya için de büyük meblağları

· yutan bir harcama kalemi teşkil etmiştir. Rusya'da kara ordusu ve donanma için yalnızca 1710 senesi

içinde toplam 3 milyon ruble harcanmıştır. Gerçi Petro'nun ölümünden sonraki dönemlerde gemiler,

kullanma alanı oluşmaması sebebiyle atıl ve önemli bir kısmı tamamen çürümeye terk edilmiş olarak

kalsa da 1730' da Baltık filosu hala 36 kalyon, 12 fırkateyn, 9 korvet ve 240 kadırgaya sahipti ve mah­

zenlerde yarım kalmış inşaatlara rastlanmaktaydı. Azak filosunun bir kısmı ise 1 7 1 3 Edirne barışı ar­

dından Osmanlı Devleti'ne satılmış ve geri kalanlar Don kıyısında yer alan Stravrov bölgesinde karaya

çekilmiş olarak kendi hallerine terk edilmişlerdi. Donanmanın küçülmesi tayfaların sayılarında da azal­

maya sebebiyet verdiğinden yetişmiş insan kıtlığını arttırdı. 1740'da tayfaların tahmini sayısı 9000 ol­

makla beraber, ihtiyaç anında bunların ancak 4000 kadarı ortaya çıkabilmekteydi. Yetişmiş eleman kıtlığı

ll. Katharina donanmasının en önemli zafıyetini oluşturmuştur. 1741 'deki İsveç Savaşı genelde karada

cereyan etmişti.

17 Kasım 1763 tarihli donanma işlerini düzenlemek üzere çıkartılan nizamname, özellikle yetişmesi ·

zaman alan subayların yeterli sayılarda oluşturulmasını hedeflemiş bulunuyordu. IL Katharina başlan­

gıçtaki ihtiyacın İngiltere'den karşıtanmasını düşünüyordu. Aynı şekilde Danimarka ve Malta denizci­

lerinden de istifade edilmesi söz konusu olmuştur. 25 Ağustos 1764 tarihli yeni idari nizamname

Petro'nun hazırlattığı düzenlemenin yerini almıştır. Donanma özellikle Türk savaşları sebebiyle IL Kat­

harina 'nın sürdürdüğü dış politikanın etkili bir aleti haline dönüşmüştür.

Osmanlı Imparatorluğu'ndaki Gelişmeler XVI. yüzyıldan itibaren dış siyasetin etkili bir silahı olarak ağırlığını giderek kaybetmeye başlayan

Osmanlı donanmasının, yeniden oluşturulmasına öncelik verilmesi, özellikle Rus filosu tarafından Çeş­

me'de vurulan ağır darbeden ( 1770) sonra kaçınılmaz olmuştur. Deneyi me dayanan uzmanlaşma, döne­

min teknik ihtiyacının karşılanmasında hala en büyük yeri tutmalda beraber, Avrupa'da görüldüğü gibi

giderek mektepleşme ve yapılacak işin eğitimini alma ihtiyacı da kaçınılmaz olarak hissedilmeye baş­

lamıştır. 1772'de Reisülküttap İsmail Bey'in, savaş için maddi ve manevi her hangi bir noksanlık içinde

bulunulmadığı ancak sevk ve idareele büyük sıkıntı çekildiğine dair teknik hizmetteki yetersizliğe işaret

eden beyanı8 , Yedi Sene Savaşları 'ndan sonra Avrupa'da mevcut subay kadrolarının zafıyetinin ve mek­

tepleşmenin zorunluluğunun hissedilmesi ile aynı çizgide olan bir tespittir. Ordunun teknik sınıflarının

özellikle topçu ve humbaracıların çağın gereksinimlerine uygun hale getirilmesi daha erken tarihlerde

Bonneval-To tt önderliğinde bir takım girişimleı-le gerçekleştiı-ilmeye çalışılmış9 , denizcilik alanındaki

eğitim ise 1774'de biten Rus savaşının hemen akabinde açılan küçük bir eğitim kurumunda ele alınmıştır.

Bununla beraber bu ilk dönemdeki teknik yenileşmelere dair Osmanlı kaynakları fevkalade yetersiz, içe­

rik itibariyle karmaşık ve verdiği bilgiler açısından da gayet kısıtlıdır, dolayısıyla gelişmelerin açık bir

şekilde takip edilmesine elverişli değildir. Bu nedenle konu ile ilgili o !:ırak yapılan aniatılar genelde aynı

şeyleri tekrar etmekten öteye geçememektedir. Bu alanda, teknik hizmete davet edilen Fransız yabancı

uzmanların ve elçilerin, çalışmalarına ilişkin mensup oldukları devlet merkezleriyle yaptıkları yazışmalar,

XVIII. Yüzyıl Başından XX. Yüzyıla Kadar

Page 10:  · Iarına ayrıca Mahmud Raif Efendi'nin eserinde3 de yer verilmiş olduğu bilinmektedir. Avusturya'da ordu mühendisliğinin temelleri Prens Eugen tarafından Viyana yakınlarındaki

Türk Denizcilik Tarihi Ci lt- 2

vermiş oldukları raporlar en önemli ve özgün bilgi kaynağını teşkil etmektedir ve bunlar ele alınmadan

dönemin Osmanlı dünyasmdaki teknik sahadaki zaruret ve zafıyetinin ve kat ettiği gelişmelerin takip

edilmesi mümkün değildir.

Tersane'de, "Dm·ağacJmahallinde" eski gemilerin çekildiği göz veya çeşm anlammdaki hangariarın

birinde başlatılan Bahri eğitim, kurum olarak "Hendesehane", veya "Riyaziye mektebi" adıyla anılmak­

taydı ve bu ilk yıllarda "Mühendis hane" ismi ne pek layık görülmemekteydi. Okulun açılış tarihiyle ilgili

olarak yapılan yeni belirlemenin hala yaygmlık kazanamam ış olması, tarihçi lerimizin literatür takibindeki

zafıyetinden kaynaklanmakta olup, doğru tarihlendirmenin 29 Nisan 1775 olduğu artık tartışılmamalı­

dıı·10. Okulun açılışı ile ilgili olarak Baron de Tott'a atfedilen hizmetin ise abartılı olduğu ve Tott'un ha­

tıratınm güvenle kullanılamayacağı ve hatta bütünüyle kendi kaleminden çıkmış olabileceğine dair ciddi

şüphelerin duyulduğu ayrıca dikkate alınmalıdır Verilen bilgiler de bu anlamda ihtiyat ile karşılanmalı

ve Baron de Tott'un Hendesehane'nin açılışı sırasında kaydedilecek öğrencilerin sınavı hakkında anlattığı

ve Avrupa'da Türklerin cahilliğine bir örnek olarak kullanılmış ve yaygınlık kazanmış olan kaydm da

("Üçgenin iç açilan mn top/ann" sorusuna verilen "üçgen ine göre değişir" cevabının) nedeni i doğru ol­

duğu sorgulanmalıdır. Tott'un hatıı·atı 1784'te önce Fransızca olarak yayminnmış ve üç yıl sonra bu

yayın esas almarak İngilizce ve Almanca 'ya çevrilmiştir. Ancak Almanca nüshada bu imtihan sahnesi

gülmecesi, sorulan soru ve alınan cahillik cevabına yer verilmemiştir. Almanca önsözde bu anlamlı ta­

sarrufa dair bir açıklama yapılmamış olmakla beraber, bu iptal in, nakledilen hikayenin abesliğine işaret

etmek isteyen ve Tott'un güvenilirliğini sorgulayan biri tarafmdan yapılmış olduğuna şüphe yoktur1 1.

Tersane'deki bu okulun durumunu aksettiren belgelerin azlığı ve var olanlardan da fazla bir şeyler

öğrenmenin mümkün olmaması cihetiyle, Küçük Hüseyin Paşa 'nın 3 Şubat 1 797 tarihinde III. Sel im' e

sunduğu ve konuya nispeten açıklık getirenlayihası önemini hala korumaktadır. Burada," donanma ge­

m ilerinde hendese ve coğrafj;a ilmine vdlqf' olanların bulunması gerektiğini, "Hendese Odasi'' olarak

· vasıflandırdığı bu okulun açılış gerekçesi olarak göstermesi çarpıcıdır. Okula 1 O öğrenci kaydedilmiş

olduğu, bir hoca, bir yardımcı hoca (halife) ve bir alet sorumlusu tayin edildiği ve bunlara yapılacak

ödemelerin belirlendiği ayrıca ifade edilmektedir. Burada haftada beş gün eğitim verilecek ve iki gün

tatil yapılacaktır. Böylece eğitime başlayan "okul"da dersler hendese ve deniz haritaları üzerinde nazari

bilgiler verilerek yürütülmekteydi. Hocalığa ise, okulu "miihendishiine" olarak isimlendiren Cezayirli

Hasan Hoca getirilmiştir. Sqfinat a/-Fikar Maşhuna bi '1-Durar isimli gemi mühendisliği ve inşaatıyin

ilgi mütercem eserinde Hasan Hoca kendisini ve okulu şöyle tanıtmaktadır: "Hasan Hoca Cezayir/ umür-1

de!J'a ve sair u/üm ta '/imi hususunda Mühendishane ~ve hoca nasb ve tayin buyurulmağm ... "12• Daha

sonraki tarihlerde kendisiyle çalışan And re Joseph de Lafıtte-Ciave'nin beyanma göre İtalyanca bilmekte

ve konuşamamakla beraber Fransızca aıılamaktaydı. Cezayir'de kaptanlık yapmış olduğundan Cezayirli

olarak bilinen Hasan, günün birinde Fransa 'ya gitmek hayalini ktırmaktadır 13 . Okulu 1 78 1 'de ziyaret

eden Toderini, öğrenci sayısının 50 kadar olduğuna işaret etmektedir. Ancak bu rakam dinleyici olarak.

gelenlerle beraber oluşan yaklaşık sayıyı ifade eder, zira okula resmi kayıt ve devam mecburiyeti gibi

günümüz ölçeğindeki uygulamaların söz konusu olmadığı ve o dönemlerde Avrupa'da da buna benzer

ihtiyar! ziyaretiere yer verildiği hatırlanmalıdır. Öğrencilerin devam zorunluluğu olmadığı gibi sonunda

verilecek bir smavla mezun olma statüsü de taşımadığı anlaşılan okul, Halil Hamid Paşa'nm sactareti es­

nasmda ( 1 782-1 785) tekrar ele al ın mıştır. Önce Tersane Zindanı yanında üç ambarlı kalyonların yapıldığı

mahal civarında birkaç oda! ı müstakil bir bina inşasına girişiimiş ve okul Kasım 1 784'te mevcut hoca

ve öğrencileriyle buraya nakledilmiştir. Bu binanın 1797 senesindeki onarımı vesilesiyle verilen bilgiler

XVIII. Yüzyıl Başından XX. Yüzyıla Kadar

ın fransız arşiv belgelerine göre okul Boron de Totı nczorctimlc, Kermovon idamsinde ve Ingiliz mühlcdisi ICampbclll Muslola Ağa yardımcılığında olarak 19 Nisan 1775'lc oçılmışlır.ll'Ecolc dcTheoric o etP. ouvcrllc 19 Avril 1775 dernicr a Arsenal sons Ic dimclioıı du Gillcs Jean· Maric Brazzer ıle Kermovon cl d' un mncgol anglois ııommc Muslopho Ago avcc la survcillancc de M. De Totı 1. Mııslala Kaçar, Osman/i Oevletiiıde Bilim, s. 61.

11 Totı ilc ilgili son değerlendirme için bkz. Virginia Alrson, Ollaman W<ırs 1700·1870, An Empire Besieged, Pearson Eılucolion limited 1007, s. 199·101. 211, nol36, 37.

11 Osman/i Askerlik Lilerüliirii Tarilıi, IRCICA, lstonbul1001ı, 1, 39.

13 lofitıc·Ciovc, Journal d'un ollicier Fmnçais ;i

Consatıtinople en 1784·1788, IArchivcs du Ministem de lo Gucrm, Paris. Dcpôl du Geııic, Art. llı, nr. 118. Burada arşivıle mohfuz yazma Journafin D. Anayolis-Pele tarafındon hazırlanon dairtiloya çekilmiş ve sayfa numarası verilmiş metni kullonılmokloılırl s. 30: Dörllison iltolyonco, Ispanyolca, Ingilizce, fransızcal bildiğini söyleyen Tmlerini her halde yanılıyor.

275

Page 11:  · Iarına ayrıca Mahmud Raif Efendi'nin eserinde3 de yer verilmiş olduğu bilinmektedir. Avusturya'da ordu mühendisliğinin temelleri Prens Eugen tarafından Viyana yakınlarındaki

14 Kemal Bcydilli, Mülıendislıane, s. 11,. 15 Lafilte-Clave, journal .. s. 195. 16 lafilte-Clave, Journal, s. 1,0, 11 lafilte-Clave, Journal, s. 11; 10-11

öğrenciden oluşan ilk derste bir islilıkamın cephe görünümünün kağıda aksellirilmesi l10nusu işlenmiştir !Kaçar, Bilim ve Eğilim Anlayişmda Değişmeler, s. 791. Journal e göre ikinci giin öğrenci sayısıl 0-11 olarak gösterilmektedir, s.13.

10 lafilte-Clave, Journal, s. 179. 19 lafitte-Clave, Journal, s. 15. 10 lafilte-Clave, Journal, s. 33-3lı. 11 Lafiltc-Clave, Journal, s. 36. 11 lafilte-Clave.Jonrnals. 83,181. 13 AbdulAman şeklinde yazılıdır, lafiıtc-Clave,

Journal.s. 117. 14 lafilte-Clave, Journal, s. 137. 15 Mülıcndislıanc-Berri başlıocası ve matbaa

yöneticisi, bkz. Bcydilli, Mülıendisilane, s. 3/ı, not3.

16 lafiltc-Clave, Journal, s. 153; Kaçar, Bilim ve Eğilim Anlayişmda Değişmeler,

s.110. 11 lafittc-Clave, Journal, s. 130.

276

Türk Denizcilik Tarihi Ci lt- 2

dahilinde 189 ın (9x21 ın.) olmak üzere iki kat halinde yapılmış olduğu anlaşılmaktadır 14 • Ders progra­

mmda yeni düzenlemelere gidilmiş, eğitim kadrosu da Fransa'dan getirilen Lafıtte-Ciave ve Joseph Gab­

riel Monnier tarafından takviye edilmiştir. 1 Nisan 1784/31 Temmuz 1788 arası Türkiye'de bulunan ve

geriye bu yıllardaki hizmetini gözler önüne seren bir Journal bırakan Lafıtte-Cia ve, okuldan "Ecole des

Matluimatiques, (riyaziye mektebi) Ecole de Fort{fication" (istihkam mektebi) olarak bahsetmekle be­

raber, genelde demek istediği "Ecole du Gen i e" karşılığı olarak, özellikle Şubat 1787 tadhli notunda ilk

defa Türkçe imlasıyla kayelettiği "Muhendisch-Hane"dir 15 • Ayrıca bu okulda Monnier'in "İkinci Mü­

hendis" kendisinin ise "Başmiihendis" sıfatını taşıdığını belirtmektedir16. Dersler Pazartesi ve Perşembe

günleri yapılmaktaydı. Lafitte-Clave burada özellikle istihkam (Fort{fication) dersleri vermiş, Monnier

ise Boğaziçi ve Marmara denizinin haritasının çıkartılması, gerekli yerlere yeni müstahkem mevkiler

inşasıyla boğaz girişlerinin tahkimi ve İstanbul'un özellikle bir Rus saldırısına karşı savunulur hale ge­

tirilmesi amacını taşıyan ve bazıları Tott tarafından başlatılmış veya yapılmış işleri yeniden ele alarak du­

rumlarını güncelleştirmek ve daha iyi hale getirmek gibi okul dışı hizmetler için de görevlendirilmiştir.

28 Ekim (Perşembe) 1 784'te, "içinde biraz kitap ve bazı hendese aletleri, Türk tarz1 dokuzsedirve san­

dalye bulunan bir oda" şeklinde tasvir ettiği, 1 O öğrencinin bulunduğu sınıfta ilk dersini vermiştir. Bir is­

tihkamm cephe görünümü olmak üzere bir altıgen çizıniş, öğrenciler bunu kopya etmiş ve içlerinden bir

tanesi daha sonra bunu Tersane Emini olan Çelebi Mustafa'ya götürerek göstermiş ve aferin almıştır 17 •

Son dersini de 29 Aralık 1786'da yapmıştır 18 • Fransız hocalar tarafından verilen dersler uygulamalı '

("amelf") olarak vasıflandırılmakta, resmi tercüman Ermeni Gregoire Miran tarafmdan Türkçe'ye akta­

nlmakla ve öğrenciler genelde not tutmaktaydılar. Gerçekten Aynalılmvak Sarayı bahçesinde hazırlanan

istihkam maketi ve bunun üzerinde yapılan çalışmalar uygulamalı dersler anlamını taşıyordu. Nazari ders­

ler ("asıl hendese dersleri") ise Cezayir! i Hasan Hoca dışında Gelenbevi İsmail ve Kasabbaşızade (Jour­

nal' de Bebekli) İbrahim Efendi'ler tarafından verilmekteydi. 1787'de İsınail Efendi yerini Palabıyık

Mehmed Efendi'ye, Hasan Hoca ise Seyyid Osman'a bırakmıştır. Daha sonra da Bahar Efendi Palabıyık'm

yerine geçmiştir. İbrahim Efendi'nin kardeşi Salih de hendese ile ilgilenmiştir. Gelenbevi ise okulun baş

riyaziye (maftre de mathematiques) hocası idi. Uygulamalı dersler için gereken istihkam maketinin yapımı

24 Aralık 1784'te tamamlanmıştır 19 • I. Abdülhaınid bu maketi görmek için 16 Ocak 1785'te Aynalılmvak

Sarayı'na gelmiştir20 • Okulun durumundan oldukça memnun kalan Lafıtte-Ciave, bir matbaanm olma­

masmı büyük bir eksiklik olarak görınüştüı21 . Belki bu ihtiyacın da karşılanabilmesi amacıyla Fransız el­

çiliğindeki matbaanm Türkçe h urufat ile takviyesi ve mevcuda iki basım tezgahı ilavesi söz konusu olmuş

ve Fransa'dan sipariş edilen malzemeler ve Türkçe (Arapça) hurufat Nisan 1 786'da gelmiştir22 .

Okulun öğrencileri olarak görünen, genelde eski okuldan kalma ve bu sebepten ötürü de bilgi açısm­

dan epey yol almış oldukları anlaşılan Yakub ve oğlu Canib, üçgen hesapları (sinüs, kosinüs, tanjant) ile

ilgilenmekte, matematik ve logaritma çalışmaktadırlar. Hasköylü İbrahim, Müftizade Hoca Osman, yine

Müftizade Emir Seyyid Burhan öğrenciler arasmda görünmektedirler. 15 Kasım 1785'teki 86. derste or­

taya çıkan Abdurrahman Efendi23, Ağustos 1786'daki kayda göre iki aydır cebir öğretmektediı24 veAı:alık

1785'ten beri Etietme Bezout'nun riyaziye kilabmdan (Cow·s de Mathematiques), eserincebir ile ilgili

3. kısmından bir bölümü tercüme etmektedir. Bunun 1795'te açılan Kara Mühendishanesi baş hocası mü­

derris Abdurrahman Efendi olduğunu tahmin etmek güç değildiı25 . Abdurrahman Efendi'nin o sıralarda

Fatih Sultan Mehıned camii kilereisi (iınaret kati bi) ve ayrıca "miiderris" olduğu belirtilmektediı26 . Diğer

ilgi çekici bir zat olan Cezayiı·li Hacı Abdullah 93. derste ortaya çıkar (I 3 Aralık 1785)27. Lafitte-Cla­

ve'nin, onun hakkmda verdiği bilgilere göre, Marsilya'da dümenci (Pilotage) eğitimi almış ve son savaşta

XVIII. Yüzyıl Başından XX. Yüzyıla Kadar

Page 12:  · Iarına ayrıca Mahmud Raif Efendi'nin eserinde3 de yer verilmiş olduğu bilinmektedir. Avusturya'da ordu mühendisliğinin temelleri Prens Eugen tarafından Viyana yakınlarındaki

Türk Denizcilik Tarihi Ci lt- 2

bir Fransız gemisinde çalışmış, çatışmalara katılmış ve yaralanmış bir Fransız hayramdır. Son yıllannda

Osmanlı gemilerinde kaptanlık yapmış, 16 yıl İspanya' da esir kalmıştır. Daha sonra ailesini görmek üzere

geri dönmüştür. Bilgili bir zat. Türkler halelemda pek hayranlığı yoktur. Hükümetin makamlan para kar­

şılığmda dağıttığmı ve yetenek ve liyakate önem ve öncelik vermediğinden yakmınıştır.

Kassabbaşızade İbrahim, Lafıtte-Ciave'nin istihkam risalesinden (Castranuitation? 8 bazı kısıınlan,

kardeşi Salih ise dörtgen ve beşgen kalelere dair kısmı tercüme etmiştiı29 ; bunu denetleyen Fransız elçilik

terelimanı Joseph Fonton çeviriyi uygun bulmuştur30 . Öyle anlaşılıyor ki bir Rus savaşma hazırlanmakta

olan devlet, İstanbul'un savunulması açısmdan önem arz eden Boğazlar yanmda Karadeniz'deki ınüs­

tahkem yerlerin tahkimine de olağanüstü çaba göstermekteydi. Okulun hocalanndan istifade edildiği

gibi yetişmiş öğrencilerin de bu anlamda katkıda bulunmak istedikleri görülmektedir. Bu ınünasebetle

Lafıtte-Clave'nin hazırladığı Anapa kalesi planını Sadrazam Koca YusufPaşa beğenmiştir. Öğrencilerden

Hasköylü İbrahim 'in hazırladığı başka bir Anapa planını Kaptamderya Cezayirli Hasan Paşa incelemiş­

tir3 1. Salih Efendi'nin çizdiği Anapa plam kabataslak olduğu için Kah ya Bey tarafından beğenilmeıniştir.

Seyyid Burhan'nın çizdiği plan ise teknik olarak mükemmel olduğundan kabul görmüştüı32 .

Okula öğrenci sağlamada Gelenbevi etkin bir rol oynamakta ve şehirdeki en iyi öğrencileri onun sağla­

dığmı Seyyid Burhan ifade etınektedi~3 . 1786 Mart'mda okula yeni öğrenci olarak Mimar Ağa'nm 15-16

yaşlarındaki oğlu katılmış olup34, 2 Mayıs'taki 130. derste Gelenbevi'nin gönderdiği 2 yeni öğrenci gelmiş­

tiı35. Okula devam edenlerin sayısı değişkendir, yoklama ve devam mecburiyeti olmadığı anlaşıimalctadır.

Ancak çeşitli nedenlerle devamsıziıle hali Türk hocalar için de söz konusudur. Mesela derslere her zaman

katılınayan Gelenbevi, 27 Haziran 'da ( 1786) başlayacak Ramazan ınünasebetiyle üstelik bayram sonrasma

kadar derslere gelıneyeceğini bildirmiştiı36. Tam katılıınlı bir ders örneklemesi yapmak gerekirse, 146 ve

148. derslerde (Bayram ertesi, Ağustos 1786) olduğu gibi şu ınanzara göze çarpacalctır: Kassabbaşızade İb­

rahim ve kardeşi Salih trigonometri çalışmaktadır. Gelenbevl ve bu arada haceganlığa yükseltilen Canib

Efendi mevcutlar arasmdadır. Salih, Osman ve Can i b trigonometri, logaritma hesapları üzerindeki çalışma­

tanım devam etınektedirle~7 • Bir süredir Graphoınetre (mesahada/arazi ölçümünde köşe ölçer) kullammı

için ders alınaleta olan Salih, artık Nirengi (Triangulation) Metodu38 ile üçgenin açılarını hesaplayabilmekte

ve ıneridyenle perpendikuler (şakfıli) arasındaki uzaklığı (Meridyen Kavisi) tespit ederek arazi ölçümleri ya­

pabilmektedi~9. Canib, Graphoınetre aletini getirip, nasıl kullamldığını gösteriyor40. Yakub ve Mehmed ve

diğer bazıları harita üzerinde eğitime taliptir, bunlardan Hüseyin Ağa'mn gayet zeki biri olduğu belirtilmek­

tedir. Sabık Şeyhiilislamın oğlu da okula devam etmek istemektedir (6 Mayıs 1787)41 . Lafıtte-Ciave, ınat­

baayı görınek isteyen Bekir ve Mehıned ile beraber Fransız elçiliğine gider ( 1 O Ekim 1786)42.

Derslere başlanması üzerinden iki yıldan fazla bir zaman geçmiş olmasına rağmen okulun henüz bir

nizamnamesi yoktur. Kassabbaşızade İbrahim yeni tayin edilen sadrazam Koca YusufPaşa ile tanışıldığı

olan bir zattır ve bu ilişkisini okuluı1 hayrına kullanmak üzere harekete geçer. Mora'da ınühre nail olan

Yusuf Paşa 23 Şubatta 1786 Davudpaşa'ya gelerek resmen göreve başlar. Sadrazam hemen Şubat'ıı~

27'sincle Tersane'yi ziyareteder ve Kaptamderya Cezayirli Hasan Paşa ile görüşür. 10 Mart'ta İbrahim

Efendi Sadrazam ile buluşarak okulun daha iyi bir duruma sokulması ricasmıdile getirir ve görüşlerini

aktarır. O sıralarda okulun öğrenci sayısı 12 olarak öngörülmektedir. Bunların üç kısma bölünerek, ilk

dört öğrenciye ayda 25, ikinci dört öğrenciye ı 5 ve üçüncü gruptaki 4 öğrenciye ise 1 O kuruş maaş ve­

rilmesi düşünülmektedir43 . Tersane Emini'nin ise akimdan sırasıyla 20, 15, ı O kuruş verilmesi geçmek­

tedir. Okulun matematik hocası ve nazırı 60'ar kuruş alacaklarından, okul için ayda toplam 300 ve

dolayısıyla senede 3600 kuruş tahsisat ayrılınası gerekmektedir. Konu hakkmda, o sıralarda donanma

XVIII. Yüzyıl Başından XX. Yüzyıla Kadar

zn Elt!menl de Caslramt!lalion el de Forlificalion Passagere. Bu eser Usülü'l·maiirif fi tertib·i Ordu ve Talisiniiii Muvakkalen ndıyln Türkçe'ye çevrilerek 1101'de 11706-07) fransız elçilik ınntbnasındn bnsılınıştır.

19 lnfitte-Cinvc. Journal. s. 75. Salih Efendi'nin ayrıca portresi ynpıtınış. bittiğinde öğrencilerle gelip seyretıniştir. Resiın fnuvel tarnfındnn rcnklendirilınişlir.

30 lnfitte-Ciavc, Journal, s. 136. ıı O Ocak 1706, lnfitte-CtavUournal, s. 1/ıl. 31 10Arntık 1705, lnfitle·CiavUournal, s.131. 33 3 Şubal1706, lafitte-Cinvc, Joninal, s. 157. 34 lnfitte-Ctnvc, Journal, s. 160. 35 lafitte-CtnvUournal, s.107. 36 lnfitte-Ctnvc, Journal, s.117. 11 lnfitte-Ctnvc, Journal, s.1lı1. 36 Nircngi ITrinngulation) Metodu ilk defn

Hoıtandnlı Sneıtius tatbik elıniştir 116151. Nircngi metodunun gayesi, yeryüzünde ölçütınesi istenen ıneridyen knvisinin etrnfındn bazı görünür rıokinlan bir takıın üçgenler Imiinde bağinmak INirengi teşkil etınek) ve bu üçgenter ynrdıınıyln o knvisin uzunluğunu hesap etmektir. Besiın Dnrkol, Karlografya Oersleri.lstnnbut 1939, s.13. !Bu konudaki teknik bilgi uyarısı için Prof. Dr. Metin Tuncer' e teşekkür edcriın.l

39 lafitte-Ciavc, Journal, s.191. 46 lnfitte-Ciavc, Journal, s.1lıl-lı1. 41 lnfitte-Ciavc, Joumal, s.179. 41 lafitte-Ciavc, Journal, s.161ı. 41 lafitte-Ciavc, Journal, s.160.

277

Page 13:  · Iarına ayrıca Mahmud Raif Efendi'nin eserinde3 de yer verilmiş olduğu bilinmektedir. Avusturya'da ordu mühendisliğinin temelleri Prens Eugen tarafından Viyana yakınlarındaki

" Teylesmıizfıde 1/afız Ahrlullalı Efeudi Tarihi. yay. Feridun Emecen, istanbul 2003,1,237-39. Tersane Zinilanı'nda ip ile boğularak idam edilen Cezayirli Hasan Hoca alim 1\işiliği ile bir anlamda Piri Rcis'in mulmddcratını paylaşmış gibidir.

45 lafittc-Clavc, Journal, s. 182. 44 10 Haziran 1786'da 7 ay 13 giin Rcisüll@lalı

oldu. '~ lalittc-Clavc, Joumal, s. 25. ıu 26 Scptcınbre Pulılication du Rcglcmcnt

rl'ccolc de lortification ct namination de 7 clevcs, cnrcgistrc le 11 de la lıınc de Zilcadc, cc qui revicnt aıı15 Scpternbre, l<\littc-Clavc, Journal, s. 255.

" Bunların isimleri için bkz. lafittc-Clavc, Jotmml. s.154-155; Bcydilli, Mtilıendislmne, s.15, not 1; Kaçar, Bilim ve Eğitim Anlaytşmda Değişmeler, s. 11 O.

50 Lalittc-Ctavc, Joumal, s. 154. Selim Ağa, Cczayirli Ilasan Paşa ilc birlil1tc 1. Abdiilham id aleyhine !~astı olduğu lölımctiylc Halil Ham id Paşa'nın ortadarı kaldırılmasının 117351 baş aklörterinden biridir.

278

ı.ı lafittc-Ciavc, Journal, s. 264. 51 lafittc-Clavc. Journal, s. 114. 1'1 lafittu-Clavc, Joumal, s. 179.

Türk Denizcilik Tarihi Cilt- 2

gemilerine "m iri kaptan" olarak Kapudaneliğe yükselen ve savaş ilanından sonra Rus lilosu karşısında

Kılburun 'da yaşanan ağır yenilginin faturasını idam edilerek ( 12 Kasım 1 787) ödemek zorunda kalacak

olan okulun baş hocalarından Cezayirli Hasan Hoca ile görüşülür44 ve Kaptanıderya Cezayirli Hasan

Paşa'nın da onayı alınır. Okulun ihmal edilmesi ve destek verilmemesi sebebiyle öğrencilerin moralle­

rinin bozuk olduğunun belirtilmekte olması dikkat çekicidir. Ancak İbrahim Efendi, Sadrazam Yusuf

Paşa ile görüşmesinde (9 Haziran 1 786), bayram ertesi okulun durumu ile ilgileneceği vaadini almıştır45 .

· İbrahim Efendi okulun sağlam temeller üzerine oturlulmak üzere ele alınacağını ve mal'i açıdan destek­

leneceğini, öğrencilerin maaşa bağlanacağını ve bütün bu işler için tahsisat ayrılacağını bildirmesi mem­

nuniyet yaratmıştır. O sıralarda henüz Tersane Emini olan Mehmed Ataullah Efendi46 Fransız seJ'areti

terelimanı Testaile okulun nizamnamesine dair bir görüşmede dahi bulunur. Nihayet sonbaharda okuldaki

ders !ere devam etmekte olan kıdemli 6 öğrencinin maaşa bağlanması işi gerçekleşme aşamasına gelir (5

Eylül 1 786) ve bu gelişmede İbrahim Efendi kadar Gelenbevl'nin ve Canib Efendi'lerin de himmetinden

söz edilir. Gerçekten bu üç hoca okulun gerekliliği üzerine bir layiha kaleme almış ve yeni Tersane Emini

Ahmed Nazif Efendi'ye takdim etmişlerdir (8 Eylül 1 786). Layihada ayrıca oluıla öğrenci bulunması

iş inip bizzat devlet tarafından üslenilmesi üzerinde durulmuştur. Layihayı inceleyen Tersane Emini oku­

lun bir nizamnameye (Reglement) kavuşturulacağı sözünü vermiş, ancak konunun sadrazam ile görü­

şülmesi gerektiğini belirtmiş, bununla ilgili olarak ağırlığını koyacağı vaadinde bulunmuştur. Nihayet

19 Eylül'de Sacirazamın hazırlanan okul nizamnamesini onayladığı ve işin mal'i cephesini defterdara ha- ,

vale ettiği haberi gelir. 156. ders belki de bu yüzden kalabalık olmuş, hatta derse Tersane Emini'nin iki

zenci hadımağası bile katılmıştır47 .

15 Eylül 1786 (22 Zilkade 1 200) tarihli olarak çıkan nizamniime, 26 Eylül'de ilan edilmiş48, bir gün

evvel, 25 Eylül'de bumünasebetle okulda bir tören yapılmış ve belirlenen 7 öğrenciye birer berdi verilerek

ayda 10 kuruş maaş alacakları bildirilmiştir (29 Eylül)49. Bir sonraki yani 159. derste bu öğrenciler La­

fıtte-Clave 'yi kutlar ve Fransız hoca buna çok memnun olur. Statü itibariyle Tersane 'ye bağlı olarak eğitim

verecek olan okulun nizamniimesinin çıkmasında, padişah nezdinde babası Selim Ağa sebebiyle hatırlı bir

yeri olan Ahmed Nazif'in önemli rol oynamış olduğu kabul edilir50. Bu gelişme okula olan ilgiyi arttırmış

gözükmektedir, zira 1 O Ekim' de yapılan 168. derse pek çok eğitimsiz hevesli gelmiş ve derslere katılmak

istemişlerdir5 1• Bunu diğer günlerde gelenler izlemiş, mesela 24 Ekim' de Amedci' in ka ynı gelmiş Lafıtte­

Clave'nin ders verdiği sınıftan ayrılmaz olmuştur. 17 Ekim 'de Lafıtte-C la ve Kaşsabbaşızade İbrahim

Efendi refakatinde olarak bizzat Nazif Efendi 'yi ziyarete giderek kendisine teşekkür etmiştir.

lll. Selim'in Hasköy'deki mühendishaneyi şahsen ziyaret ederek onurlandırmasına karşın pek çok

kez Tersane'ye gelen I. Abdülhamid'in okulu ziyaret etmesi söz konusu olmamıştır. Nitekim az öğren­

cinin olduğu ve Gelenbevl'nin bulunmadığı 142. ders esnasında padişahın tebdilen Tersane'ye geldiği

öğrenilir. Atla okulun önünden geçen padişah, oraya bir bakış atfetmekle yelinmiştir ( 13 Haziran 1786)52.

28 Ekim 1 784-29 Aralık 1 786 tarihlerinde ve Pazartesi ve Perşembe günleri olmak üzere toplam 1 82

ders yapmış olan Lafitte-Clave, derslerin içeriğiyle ilgili olarak !'azla bilgi vermez ve genelde "mutad

ders (Leçon de.fort(flcation a !'ordinaire) yapıld1" veya "Fort(flkasyona devam edildi" gibi tanımlama­

lada yetinmiş olarak ayrıntıya girmez. 29 Aralık'taki son dersten itibaren, Salı ve Cuma günleri arazide

yapılmak üzere haftada iki gün uygulamalı dersler konulmuş olup araziye çıkılarak yapılan bu derslerin

Sadrazam Koca Yusuf Paşa 'nın isteği doğrultusunda gerçekleşmiş olduğu anlaşılmaktadır53 . Böylece

2 Ocak 1787 Salı günü Okmeydanı'nda tüm öğrencilerin iştirakiyle ve plançetelerle uygulamalı ilk derse

başlanmıştır. 5 Ocak'ta (Cuma) ikinci ders olmak üzere arazide yapılan uygulamalı derslerin sayısı

XVIII. Yüzyıl Başrndan XX. Yüzyrla Kadar

Page 14:  · Iarına ayrıca Mahmud Raif Efendi'nin eserinde3 de yer verilmiş olduğu bilinmektedir. Avusturya'da ordu mühendisliğinin temelleri Prens Eugen tarafından Viyana yakınlarındaki

Türk Denizcilik Tarihi Cilt- 2

2 Ocak-23 Nisan 1787 arasında olmak üzere 23 'tür. 3 Nisan'da öğrencilere veda eden Lafitie-Clave

yerini Monnier'e bırakarak Özü kalesi tahkimi ile ilgili yeni vazifesine yönelmiştir54 . Arazide yapılan

dersler sebebiyle Pazartesi-Perşembe derslerinin akıbeti hald<ında Journal'de açıklama getirilmemekle

beraber, bu derslerin yapıldığına dair artık kronolojik kayıt düşülmemiş olması, sınıf derslerinin yerini

arazi derslerine bırakmış olduğu neticesini vermektedir.

Rusya ile savaşa hazırlanmakta olan devletin, özellikle müstahkem yerlerin tahkimiyle ilgili olarak

başta Fransız mühendisleri olmak üzere yabancı uzmanların yol göstermeleri ve müdahaleleri yanında

kendi kadrolarıyla da savunma önlemlerini yeterince yerine getirebilecek durumda olduğu, top döküm­

hanelerinde işin ince noktalarının gösterilmesi kaydıyla imalatın en iyi derecelerde gerçekleşebildiği,

kale yapımında teknik planların çizimlerinde okuldaki hoca ve öğrencilerin katkılarından yararlanıldığı

görülmektedir. Savaşa hazırlanan devletin Kaptanıderya Cezayirli Hasan Paşa'nın emriyle ı 786 bahar

aylarında hazır olmak üzere 30 gemi inşasına giriştiği55 ve bunların çizimlerinin Fransız mühendisler

kadar yerli mühendisler eliyle de gerçekleşmekte olması, okuilaşma girişimlerinin, mevcut bilgi dağar­

cığın ın mutlak şekilde yetersiz kaldığı anlamını taşımadığını göstermesi bakımından önemlidir. ı 0-15

öğrencisi üç-beş hocasıyla mühendishane adıyla ortaya çıkan bir kurumun sağlayacağı teknik bilgiyle

bir imparatorluğun savaş mekanizmasının azametti bir düşmana karşılık vermek üzere faaliyet göster­

mesini beklemek herhalde gerçekçi bir yaklaşım olamaz. Ayrıca Küçük Hüseyin Paşa'nın layi11asında

da belirtmiş olduğu gibi Fransız hocalar genelde istihkam ve kale işlerinden anlayan "kale mühendis/eri"

idiler ve "Tersane ile münasebetleri yoktur". Bu i11ıde kara mühendisliği alanında da bir şeyler yapılması

gereğine işaret etmesi bakımından anlamlıdır. Tersane'deki mevcut mühendishane dışında başkaca bir

eğitim kuruımınun bulunmaması sebebiyle, Bahri ve Ben·! her iki branşın uzun yıllar aynı çatı altında,

aynı hoca ve öğrencilerle yürütülmesi zorunluluğu meydana gelmiştir. Okuldaki dersleri izleyenler için

kullanılmakta olan "müdavi m" ve "heveskar" gibi tanımlamalar, belirli bir kayıt işlemi, devam zorunlu-

, !uğu ve öğrenim sonunda yapılacak imtihan neticesinde verilecek mezuniyet belgesinden oluşan bir sis­

temin mevcut olmadığını ifade eder. Bir takım hoca ve öğrencilere belirli maaşlar bağlanması, artık

devam zorunluluğu olan kayıtlı bir sistemin başlamış olmasına işaret etmektedir. Okuldaki eğitimi zo­

nınlu olarak takip edecek küçük de olsa maaşa bağlanmış bir öğrenci nüvesinin oluşturulması, bunların ·

daha sonraları mekan ve kadro olarak gelişecek okul bünyesinde hoca namzedi (hal(fe) olarak vazife

alabilecek derslerde yetişmelerine yol açacaktır. Bununla beraber, eğitim meselesini, hoca, öğrenci ve

öğrenim temelinde gideremeyen, eğitimi bütün kademeleri ve aşamalarıyla bir bütün halinde ele alama­

yan bu zafıyet hali, yalnız Bahri için değil 1 795'te yeni olarak açılan Mühendishane-Berrl için de uzun

zamanlar söz konusu olarak kalacak ve bu her iki kurum da Avrupa örneklerinde olduğu gibi istenilen

düzeydeki bir gelişmeyi gerçekleştiremeyeceklerdi. Bunda her kurumun ait olduğu bütünün -dolayısıyla

devletin genel durumunun- bir parçası olduğu ve bütünün zafıyet veya mükemmelliğinin ayımsı vazifesini

gördüğü gerçeğinin büyük payı olduğuna şüphe yoktur. III. Selim zamanında başlayan yenilenme ve ye-.

niden yapılanma girişimleriniri (Nizam-ı Cedid), askeri sahalar dışında mülki idare dahil olmak üzere

devletin bütün aksamını yenileştirme amacını taşımakta olması bu anlamda rastlantı değildir.

Lafıtte Clave ve Monnier gibi kara mühendisleri yanında, denizcilik ve gemi yapımı konusunda da

uzmanlar sağlanması için Fransa'ya yapılan başvuruya olumlu cevap verilmiş, böylece gemi inşasında

önemli hizmetler görecek olan Jan-Jacques Sebastian le Roy Eylül 1 784'de, yardımcısımühendis Durest

ve marangoz, b urgu cu ve kalafatcı kal11ı ve ustalarından oluşan yedi kişiyle İstanbul 'a gelmiş ve

kendilerine maaş ve tayinat bağlanmış olarak Tersane'de işe başlamışlardır. "Ser ka{fa-yı kalyon" sıfatını

XVIII. Yüzyıl Başından XX. Yüzyıla Kadar

fi& lafitte·Ctave, Journal. s. 313. 55 lafitte-Ctave, Joumal. s. 131.

279

Page 15:  · Iarına ayrıca Mahmud Raif Efendi'nin eserinde3 de yer verilmiş olduğu bilinmektedir. Avusturya'da ordu mühendisliğinin temelleri Prens Eugen tarafından Viyana yakınlarındaki

sı Slıaw, "Otloman Navy". s. 116. 1'7 Kaçar, Bilim ve Eğitim Anlayl~lmla Deği~meler,

s. 07·?0. '"Oeydilli, "Seyyiil Mustafa", s. !,01, not 36. 59 Oeydilli, "Seyyiil Mustafa", s. /ı01. ıo Karai, "Selim lll. Oevrinde Osmanlı Bnhriyesi

Ilaldunda Vesikatar", Tarili Vesikalan, 1/3. Ankara 1 ?lıl, s. 106·0; Oeydilli, "Seyyid Mustafa", s.lı01.

' 1 Kemnl Oeyililli·llhaıı Şahin, Ma/ımılfl Raif ıı Karai, "Osmanlı Bahriyesi Halıkında", s. 108.

280

Türk Denizcilik Tarihi Cilt- 2

taşıyan Le Roy ve ekibinin teknik yardımlarıyla ı 788 yılına kadar geçen dört yıl içinde, yeni tipte (on

modern lines)56 çeşitli sınıflarda (2 firkateyn, 4 koı·vet, ı pereme, ı galyot, çeşitli boy ve donanımda 53

bombarde, 16 topçeker başta olmak üzere) 112 kadar gemi inşa etmişlerdir57 . Bunlardan en önemlisi

mühendisliğinin Le Roy'un yaptığı 74 toplu "Mukaddeme-i Nusret" adını taşıyan kalyondur. 1787'cle

yapılan bu gemi 1 SOO'de köhneliği sebebiyle çürüğe çıkartılarak bozdunılımıştur58 . Le Roy faaliyet gös­

terdiği dört sene içinde kendi başlarına gemi inşa edecek derecelerde ustalaşan Türk mühendislerinin de

yetişmesine katkıda bulunmuştur. Nitekim Fransız mühendis ve ustalarının Rus-Avusturya savaşı sebe­

biyle memleketlerine dönmeleri (Eylül 1 788) üzerine, Tersane'deki mühendishaneele '~j'e1111-i de1ya ve

harita-i coğra.fjJa" dersleri vermekte olan Osman Hoca'nın asistanlarından Seyyicl Mustafa ve Ahmed

Hoca gibi isimlerin özellikle 1 793 'te hizmete başlayan Le B nın döneminde artık kendi başlarına kalyon

inşa etmişlerdir. Bunların Le Brun'dan "nisbet-i hendesiyye üzere sefain inşaas!'' konusunda yararlan­

dıkları ve edindikleri bilgileri de başkalarına aktardıkları iüıde edilmektedir59. Seyyid Mustafa, Kalas'ta

inşa ettiği "Bii/heves" adını taşıyan 275 mürettebatlı firkateyn 40 top taşımaktaydı ve alt kısmı bakırla

kaplanmıştı. Aynı şekilde Ahmed Hoca'nın Midilli'de yaptığı kalyona "Ziver-i Bahrf'' adı verilmişti,

700 mürettebatlı ve 68 topa sahip bulunuyordu. Altı yine bakırla kaplanmıştı60 . 1 796'da yapılan bu ge­

milerin birer resimleri Mahmud Raif'in eserinde yer almaktadır61 . Yine Mahmud Raif'te resmine yer

verilen, Sinop'ta 1 797'de "Hediyetii '1-miilük" adında 200 mürettebatlı, 46 toplu, altı yine bakır kaplı bir

firkateyn inşa eden Çavuşoğlu Mustafu62 da Le Brun'un öğrencilerindendi.

1 795'cle Hasköyde Kara Mühendishanesi'nin açılmasından sonra kara ve deniz bilimlerinin Tersane

mühendishanesindeki öğrenimi önemli değişikliğe uğradı ve iki mühendishane her biri yalnızca kendi

konularında eğitim vermek üzere birbirinden ayrıldı. "Kalyon inşas1 ve de1ya.fenn!eri" Bahri'ye, "nis­

bet-i hendese üzere !ala inşas1" ve kara harbine dair olan bilimlerin öğrenilmesi Berı·i'ye tahsis edildi.

Bahri'deki dersler ise iki ana şubeye ayrılmış bulunuyordu: 1) Gemi yapım mühendisliği ve 2) Harita

ve coğrafya bilimi (de1ya.fennleri). Gemi yapım mühendisliği dersleri (inşa-y1 sefa 'in) Le Brun'un uh­

clesinde kalmış ve kendisine Ahmed Hoca başasistan, Seyyid Mustafa da ikinci asistan (hal{fe) olarak

verilmiştir ( 1 797). Deniz mühendishanesinde "harita ve coğra.fjJa" dersleri ise 1794 'te, ertesi sene elers­

Iere başlayan kara mühendishanesincleki hoca kaclrosuna atanan ve sonradan (ı 797) Bahri'ye tekrar geri

dönen Seyyicl Osman Efendi tarafından yapılmaktadır. Le Brun'un, Fransa'nın Temmuz 1 798'cle Mısır'a

salclırmasıyla başlayan savaş sebebiyle memleketine dönmek zorunda kaldı ( l 799). Onui1 ayrılmasıyla

oluşan boşluk mühendis Jean-Babtiste Benoit ile clolclurulmaya çalışıldı. Nazari dersler için Ahmed ve

Mustafa hocalardan istifaele eelilmeye devam edilmiş, elenizeilikle ilgili uygulamalı (dmeli) dersler Fran­

sız mühendis Parale tarafından verilmiş, bu arada hoca, reis ve hizmetiiierin çocuklarından oluşan 20

kişilik bir öğrenci kitlesi eğitime dahil edilmiştir. Parale'nin ele savaş sebebiyle işten ayrılması üzerine

uygulamalı dersler öğrencilerin sefere çıkan gemilerele çalıştınlmaları suretiyle yapılmıştır.

Le Brun'un lll. Selim zamanında oluşturulan yeni fılonun gerçek mimarı ve başmühendisi olduğuna ve

çok büyük hizmetlerele bulunduğuna şüphe yoktur. Nitekim 1796-1799 yıllarında 19 kalyon, 15 firkateyn,

13 korvet olmak üzere 47 parça gemi inşa edilmiştir. Bunların içinele 1200 kişi ve 62 top taşıyan üç anbarlı

Selimiye kalyon u; 900 mi.irettebatlı 82 toplu Tavus-I bahri isimli kapuelane kalyon u; 850'şer mürettebatlı ve

76'şar toplu Heybet-endaz ve Beşdret-nüma isimleri verilen Patrone ve Riyale kalyonları; 900 mürettebatlı

82 toplu Bddi-i nı1sret ve 850 mürettebatlı 76 toplu Aslan-I Bahri isimli kalyonlar dahil olmak üzere 9 büyük

kalyon Tersane'de bizzat Le Brun tarafından inşa edilmiştir. İstanbul dışındaki tersane mahallerinde (Bodrum,

Gemlik, Kal'a-i Sultaniyye, Midilli, Sinop, Rodos, Ereğli, Limni, Korfu, Rodos, Kalas, Sohum) çeşitli

XVIII. Yüzyıl Başından XX. Yüzyıla Kadar

Page 16:  · Iarına ayrıca Mahmud Raif Efendi'nin eserinde3 de yer verilmiş olduğu bilinmektedir. Avusturya'da ordu mühendisliğinin temelleri Prens Eugen tarafından Viyana yakınlarındaki

Türk Denizcilik Tarihi Cilt- 2

mühendisler tarafından yapılan gemilerin büyük kısmının yine Le Brun'un onayladığı planlar dahilinde ("en­

dôzesiy/e") inşa edilmiş olduğu bilinmektedir. Mühendis-mimarlar içinde Fransız Benoit, Yenedildi Joseph,

İsveçli Klinteberg, mimar Philip ve Antuan gibi yabancılar dışında, I. Abdülhamid zamamnda Tersane'de

başmimar olan İsmail kalfa ile mimar Papaço kalfa, ayrıca mimar Dimitri kalfa, Nikola kalfa, Nevsim kal fa,

Kara Yorgi kalfa, Çakır Ali, Fidanoğlu ve Mehmet kalfalar ile Mühendishane'den Ahmed ve Mustafa hoca­

ların isimleri zikredilmektedir63 . Bu listeye yukarıda adı geçen Çavuşoğlu Mustafa da eklenmelidir. Oluştu­

rulan filonun subay ve eratı 20.495, top sayısı ise 2329 olarak hesaplanmaktadır64 .

Böylece, Anadolu sahilleri bir yana Çanakkale boğazını dahi savunmaktan aciz bir duruma düşmüş

olduğu vurgulanan Osmanlı deniz gücü, III. Selim zamanında ciddi şekilde güçlenmiş ve yenilenmiş

oluyordu. Deniz gücünün durumu hakkında daha önceki tarihlerde yapılan tespitler pek de parlak bir

görüntü vermemekteydi. 1784'de çıktığı araştırma seyahati vesilesiyle İstanbul'a da gelen Fransız su­

baylarından Bonneva165 ; Osmanlı bahriyesine ilişkin kaleme aldığı raporunda oldukça karanlık bir tablo

çizmiştir. Denizciliğe dair biraz bilgisi olan herkesin, kaptanlıkları bir borsa eshamı gibi para ile satın

aldığı, kaptanların devlet tahsisatını çeşitli yollarla, -özellikle gemi İstanbul Limanı 'ndan çıkınca mü­

rettebatın yarısını karaya çıkartıp, bütün sefer boyunca devletin bunlar için verdiği maaş ve tahsisatı

cebe indirerek- zimmetine geçirdikleri, gemi seyrinden habersiz oldukları, genelde Rumlardan oluşan

kılavuzların tecrübeye dayalı birikimleri dışında bir şey bilmedikleri, dolayısıyla karayı gözden kaybet­

meleri halinde yollarını bulamadıkları, pusula kullanılmasının bilinmediği, bu zafiyetten ötürü mesela

bir harp gemisinin önce İzmir veya Rodos'a uğradığı, oradan da memur olduğu mahallere gitmek üzere

peşine takılacağı bir Frenk gemisi aradıkları gibi hususlar abartılı olabilir; ancak Ömer Faik Efendi'nin,

o dönemlerde, "gemisini Tophane 'den kaldmp Sarıyer 'e götüren bir kaptam n, usta kaptan sayildığ!''66

yolundaki beyanı karşısında doğruluk payının yüksek olduğu açıktır. Gemilerin güvertesindeki kargaşaya

dikkat çeken Bonneval, burasının bir baştan bir başa tahtadan yapılmış barakalarla ve kıç küpeştenin ise

subaylara mahsus pek çok kulübelerle dolu olduğuna, dolaşacak yer kalmadığına, geminin her tarafında

ateş yakıldığına, deniz savaşına dair talim ve top atışı alıştırmaları yapılmadığına, gemilerin savaş dü­

zeyine geçmelerinin fevkalade zor olduğuna, top ve top güllesi uyuşmazlık ve kargaşasına işaret etmek­

tedir67. Bunların, tersane ve donanma ile ilgili olarak çıkartılan kanunnamelerde ve bunlara yer veren

Nuri, Vas rf ve Cevdet tarihlerinde68, Mahmud Raif Efendi 'nin 1798 basım lı eserinde69 tekrarlanmakta

olması, Bonneval'in 22 Nisan 1784 tarihli bu rapordaki tespitierin doğruluğunu kanıtlamaktadır.

Bonneval'in verilerine göre, 2 adeti 74, 12 tanesi 64, 1 O tanesi 54 toplu olan eldeki 24 kalyondan

ancak I 6'sının durumu iyiydi; bunların 9 tanesi donatılmış durumdaydı; dolayısıyla diğerleri kullanıma

hazır değildir. 15 firkateynden I 2 'sinin durumu iyi olmakla beraber ancak 9 tanesi kullanıma hazırdı.

!Giçük gemilerin hali de bunlardan daha iyi değildj1°_ Gemilerin bakımının yeterince yapılınadığı ve iyi

kalafatlanmadıklarından ötürü ömürlerinin kısa oldukları ve az zaman içinde çüriiğe çıkarıldığının ifade

edilmiş olması da önemlidir. Bu zafiyetin giderilmesi için III. Selim zamanında büyük bir kuru havuz.

yapılmasına (1797-1800) gil'işilecektir7 ı.

XVIII. yüzyılın ikinci yarısı itibariyle yaşanan nisbi barış dönemi, yalnızca kara ordusunun ehil ku­

mandan ların da artık hayatta olmamalarının etkisiyle derin bir zafiyet içine düşmesine yol açmamış,

aynı zamanda donanmanın da zamanla işe yaramaz bir hale gelmesi sonucunu vermiştir. Her sene baharcia

Akdeniz'e açılan donanma yalnızca adalar ahalisini soymaktan başka bir işe yaramamı ş olarak ("adalar

redyds1 derd-mendi erini soymaktan başka bir işe yaramaz ")72 geri gelmekteydi. Kapdanpaşalar ise ele­

seriye "umı/r-1 bahriyyeden bi-haber" olup, bahri mansıpların tevcihinde de ehliyet ve liyakat asla

XVIII. Yüzyıl Başından XX. Yüzyıla Kadar

63 Karai ... Osmanlı Bahriyesi Hakkında ... s. 103-11: Buradan. S. Show, .. Oıtoman Navy", s.113.

64 Karai. .. Osmanlı Bahriyesi Haklonda ... s.10iı. 65 Bu zal13 Marl171ı7'de ölen Humharacı

Alımed Paşa !Koni de Bonnevall ilc. karıştırılmamalıdır.

" Ömer Faik, Niziimü'/ atik, 10. Klb. nr. 5B36, vr. 19a/s. 37 Mail ters derkenar notu. Ayrıca bkz. Beyililli, .. Küçük Kaynarca'dan Tanzimara lslfilıfil Oüşünceleri .. , ilmi Araşiirma/ar Dergisi, Vllll19991. s. lı O.

67 Koral, .. Osmanlı Tarihine Dair Vesikalar", Bel/elen. IV/1lı-15INisan-Temmuz 19lıOI. s. 175-B9; .. Bonneval'in Osmanlı Bahriyesine Dair Raporu ... s. 175-61.

68 Nuri Jarilli.IO. Kıb. nr. 5996, vr. 96a-b; V-ısli Jarilli,IO. Ktlı. nr. 5981, vr. 66a-69b; Cevdet T.ırilli.l. 158-59,161: VI, 57-56.

69 Beydilli-Şalıin. Mahmud Raif Efendi. s. 5lı-5B. 7° Koral, .. Selim lll Devrinde ... s. 161. Benzer lıir

tespit için bkz. Show ... Oıtoman Navy ... s.116, not ı.

11 ldris Bostan, .. Tcrsanede Büyük Havuz lıışası, 179lı-1800 ... Beylikten lmparatorluğa

Osmanli Oenizciliği. Istanbul 1006, s. 11H6. 11 Cevdet Tari/li. 1, 15B.

281

Page 17:  · Iarına ayrıca Mahmud Raif Efendi'nin eserinde3 de yer verilmiş olduğu bilinmektedir. Avusturya'da ordu mühendisliğinin temelleri Prens Eugen tarafından Viyana yakınlarındaki

'IJ Cevdet Tarihi, ı. 159. n Cevdet T.ırihi.l. 159. 75 Cevdet Tari/ii. V. 286-88; Slıaw.

"Ottoman Navy". s. 21 B. "" Cevdet T.ırihi, VI. 57 -58; Slıaw,

"Ottoman Navy". s. 228. 77 Cevdet T.ırilıi, V. 286-87. 78 Cevdet Tarihi, VI. 58; V. 288. 19 Beydilli-Şalıin. Malımud Riiif. s. 51,-58.

282

Türk Denizcilik Tarihi Cilt- 2

aranmamakta ve hatta deniz seferlerinin birçok "u/ı/nı ve nıaar(le" ihtiyaç duydu~u bilinmemekteydi.

Bu yüzden Avrupa devletlerinin donanmaianna ımıkabele etmek şöyle dursun, Akdeniz'de dolaşan kor­

sanları tepelemeye dahi ımıldedir olamamaktaydı. Bu yüzden Mısır tarafına gidip gelen hacılar ve tüccar

korsan korkusundan müste'men gemilerinden medet umar bir hale gelmişlerdi. 73 . Gemi yapımı ekonomik

olmayıp, üç-beş misli pahalıya getirilmekte ve kereste tedarik etmekle vazifeli kazalar da zaman içinde

bu yükümlülüklerini yerine getiremeyecek hale düşürülmüş bulunuyordu .. Kalyonlann-kıç taralları mü­

teaddit kulübelerle dolu olarak muharebeye uygun olmayan bir durumdaydılar. Güvertelerdeki yığıntılar

sebebiyle savaşmak şöyle dursun dolaşmak bile müşkülat arz etmekteycli. Keresteleri yaş iken mıhlan­

dıklarından gemiler birkaç sene içinde suyu çekilip açılırdı. Kalyoncu adıyla anılan deniz askerleri ise

disiplinsiz ve edepsiz davranışlarıyla ahaliye yük olurlar ve bir işe de yaramazlarclı. Eleseri etraftan zorla

toplanmış ırgat ve çiftçi makulesi mürettebat, gemi kullanmak ve savaşta ımıharebe etmekten aciz olup,

biraz dalga görseler ayakta durmaya mecalleri kalmazdı. Kaptanlıklar rüşvetle deniz işlerinden anlama­

yanlara verilir ve satılırdı. Bunlar kalyoncu ulufesi adıyla devletin ödediği paraları aralarında paylaşır­

lardı. Çeşme yenilgisi bu durumun bir neticesinden başka bir şey değildir74 . Görüldüğü gibi Cevdet

Paşa'nın bu notları Bonneval'den daha olumsuz bir tablo çizmel<tedir.

14 Ocak 1793 (1 Cemaziyelevvel 1207) tarihli olarak Başmuhasebe'ye kaydedilen Bal11·iye Kanun­

namesi ile bir önceki sene 1 1 Temmuz I 792 (2 I Zilkaade I 206) tarihli olarak Tersane'ye verilmiş olan

nizama 75 ek olmak üzere donaımıayla ilgili yeni düzenlemelere gidildi76 • Burada donaımıada hizmet•

veren deniz subaylarının (zdbitdn-1 bahriyye) sayısı 3000 olarak gösterilmiştir. Bunların içinde yer alan

baş reis, yelkenci, ikinci ve üçüncü reisler, gemi ağası ve topçubaşıların maaş ve tayinatlarında iyileştir­

meler yapılmış ve ne kadar maaş alacakları belirtilmiş; bunların ve kaptanların ':fen n inde nıdhir ve ehliyeti

zdhir" olmaları ve atamaların yapılacak bir sınav sonucunda olması şartı getirilmiştir77 • Kaptanlıkların

boşalması halinde, kaptanlığın kapuelane baş reisierine verilmesi, böylece silsile yürütülerek, patrone

başreisi patroneye, karavele reisierinden yeteneldi olanı riyaleye başreis olması öngörülınüştür. Ancak

başreisiilc yeterli bilgi sahibi olmayı icap ettiren bir iş olduğundan, sair gemilerde daha "mütefennin" ve

"mahir" başreisi er bulunması söz konusu olabileceğinclen, otomatik olarak silsile yürütmek yerine dışa­

rıdan dahi olsa daha ehil olanın tercih edilmesi uygun görülerek, bir önceki yıl çıkan Tersane kanununun

buna ilişkin hükmü bu yönde değiştirilmiştir. Dolayısıyla bundan böyle kaptanlıklar da boşaldığında en

ehil olanın tespiti sancak kaptanları tarafından yapılacak bir sınav sonucunda belirlenecek ve atanacak­

lardı. Keza diğer atamalarda da liyakat ve beceri aranma düzeni getirilmiştir. Böylece tersane ve derya

işlerinde liyakati olmayanların ittimas ile işe alınmasına son verilmişti 78 .

Mahmud Raif Efendi'nin Nizdnı-1 Cedid döneminde yapılan reformları tanıtan eserinde yer alan Ter­

sane Nizdnu kısmında 79, 1798 tarihi itibariyle denizcilik sahasında varılan son nokta genel bir değerlen­

dinneye tabi tutulmakta ve 1792'den beri yapılanların bir özeti verilmektedir. Ehil olmayanların

kaptanlıkları satın almalarının önlenmiş olması ve bununla bağlantılı olan suiistimallerine bir son verildiği

burada öncelikle vurgulanmaktaclır. Her kaptanın bilgi ve becerisine uygun düşecek şekilde Kalyon, Fir­

kateyn ve Şehtiye türü gemilere atanıp işi ve kimlikleri koruyarak bu gemilere siivari (kaptan) olarak

tayin edilmiştir. Bunların işten alınmalarını gerektiren suçlar işlemeelikleri sürece aynı gemide uzun zaman

çalışmaları sağlanmış, atamalarda rüşvet olgusuna bir son verilmek istenmiştir. Maaşlarında iyileştirme

yapılmış ve gemilere ayrılan mühimmat belirli denetim usullerine bağlanarak, zimmete geçirilmelere

engel olunmuştur. Gemi m ürettebatının sefer esnasındaki yemek ve iaşe sorunlarına da bir düzen getirildi.

Eskiden geminin birçok yerlerinde maltız ocakları yakılarak herkes kendi yemeğini kendi pişirirdi, şimdi

XVIII. Yüzyıl Başından XX. Yüzyıla Kadar

Page 18:  · Iarına ayrıca Mahmud Raif Efendi'nin eserinde3 de yer verilmiş olduğu bilinmektedir. Avusturya'da ordu mühendisliğinin temelleri Prens Eugen tarafından Viyana yakınlarındaki

Türk Denizcilik Tarihi Cilt- 2

bu usule son verildi ve geminin güvertesinde uygun bir yerde bir mutfak kurularak, nıürettebat için

yemek pişirilmesi yoluna gidildi. Etraftaki su varilieri ve kumanya sandıkları kaldırılarak, güvertelerdeki

kargaşaya son verildi. Tersane işçilerinin maaşları da dışarıda iş tutmalarına hacet kalmayacak derece­

lerde yükseltildi. Gemilerin kalafatlannıası, özellikle kuru havuzun inşasıyla beraber bakını ları, çok daha

iyi yapılmaya başlanmış, kalafat işçi açığı Mısır'dan 200 Arap kalafatçı getirtilnıek suretiyle giderilmeye

çalışılmıştır. Jvlukaddeme-i Nusret Gemisi'nin çürüğe çıkartılması örneğinde olduğu gibi hizmet yılları

bakınıının gereği gibi yapılanıanıası sebebiyle kısıtlı olan gemilerin 60 yıla varan ömürleriyle en az İn­

giltere' de olduğu gibi uzun yılar kullanınıda kalmaları sağlanmak istenmiştir. Gemilerin atlarımn bakır

ile kaplanmaya başlanması yine bu anlanıdadır. Gemilerin savaş Topkapı, Beşiktaş veya Aynalı Kavak

Sarayı önlerinde ikişer adet halinde sıralanarak harp oyunları sergilemeleri ve deniz savaşındaki bece­

rilerini göstermeleri, rüzgara karşı gemi çevirmek ve düşman rüzgarı dışına çıkmak (01·saya Çikmak),

birbirlerini rüzgar altına almak gibi çeşitli nıariJ'etlerde bulunurlar, padişahın taltifıne mazhar ve ödülle­

rine nail olurlardı. istanbul'a getirilen zahirenin ve diğer ihtiyaç mallarını nakleden tüccar gemileri sayıca

çok olduklarından gereken malların yaz-kış temini hususunda herhangi bir zorluk çekilmemekle beraber,

yabancı tüccarlam bağımlı olma haline son vermek amacıyla yerli taşımacılığın teşvik edilmesi bazı

devlet ricalinin ve zengin kişilerin gemi satın alarak veya inşa ettirerek deniz taşımacılığının güçlendi­

rilmesi söz konusu olmuştur. Nitekim I 795 senesine gelindiğinde bu şekilde oluşturulan ticaret fılosun­

daki gemi sayısı 82'yi bulımıştur80 . Tersane mühendishanesinin de -yukarıda belirtildiği üzere- iki şube

halinde eğitim vermek üzere yeniden yapılandığı ayrıca belirtilnıektedir81 •

İnşa edilen yeni stil gemilerin özellikleri ayrıca dile getirilir. Eski tarz gemiler oran bakımından boy­

larına kıyasla daha geniş olduklarından orsaya çıkanıamakta, dolayısıyla yandan esen rüzgarı arkalarma

alamadıklarından ve rüzgara karşı gemiyi çeviremediklerinden, düşman rüzgarı altında kalnıaktaydılar.

Ayrıca eski tarz gemilerin alet ve edevatı ağır olduğundan kullanılması zor ve hareket kabiliyeti zayıftır.

, Dolayısıyla eski stilde ağır ve hantal gemilerin yerine, Fransız stilinde hafif ve s üratli gemiler yapılmaya

başlandı. İstanbul'daki Fransa temsilcisi Pierre Ruffın Ocak 1806 tarihli raporunda Osmanlı donanmasını

20 kalyon, 20 fırkateyn ve I 4 korvet olarak rapor etmekte ve bu sırada İstanbul, Rodos, Bodrum, Sinop ve

Gemlik'te 5 adet kalyonun inşa halinde olduğunu bildirmekteydi. Ocak I 807'de İngiltere'nin İstanbul

elçisi James Arbuthnot Osmanlı donanmasının mevcudunu 9 kalyon, I 4 fırkateyn, 1 O korvet ve bir takım

küçük gemilerden ibaret olarak göstermekteydi. Cevdet Tarihi'nde de 20 kalyon, 22 fırkateyn ve 15 korvet

olarak belirtilmektedir82. Bu sayısal tespitler yanında özellikle donanmanın niteliğiyle ilgili olarak yapılan

değerlendirmeler önemlidir. İngiliz elçisinin hükümetine yolladığı Haziran I 803 tarihli raporundaki beya­

my la, Fransız stilincieki çağdaş mimari ölçüleri ve teknik donanımlarıyla yeni inşa edilen Osmanlı donan­

ması, daha önceleri hiç olmadığı kadar ve zamanının en iyilerinden ('~finesfleets") biri durmmındadır83 .

Denizcilik işlerindeki gelişmeler büyük harcamalara yol açmakta olduğundan, I 804'te yeni bir ör­

gütlenmeye gidildi ve özellikle nıfıl'i konularda yeni düzenlemeler yapıldı. Tersane Eminfiği kaldırılarak

yerine Unıı/r-1 Ba/ıriye N ezaret i kuruldu. Harcamalar için bağımsız bir fon ( Tersane Hazinesi) oluşturuldu

ve çeşitli vergiler bu fona ayrıldı. Tersane Dellerdarlığı adı altında kurulan mali büro nezaı·et idaresiyle

birleştirildi ve başına Paris'te ilk daimi elçi olarak vaziJ'e görmüş olan Esseyyid Ali Ef'endi getirildi84 .

Bahriye Nezareti ile Kaptanpaşa arasında iş bölümü ve yetki dairelerinin belirlenmesiyle yeni teşkilat­

lanma tekemıniii etti. Ancak Nezaretin faaliyet yılları fazla uzun sürmedi ve lll. Selim'in tahtan indiril­

mesiyle (29 Mayıs '1807) gelişen olaylar sırasında kaldırıldı. Unıür-ı Bahriye Nezareti eskisine benzer

vaziJ'e yükümlülükleri altında I 7 Mart I 867'de tekrar kurulnıuştur85 .

XVIII. Yüzyıl Başından XX. Yüzyıla Kadar

"" Sandel Öner. isveç Devlet Arşivi'nde Malifaz i. M. 0'0/Jsson Evmla T.ısnif ve Tahlili.

llü. Sosyal Bilimler Enslilüsü, lıasılınamış Yüksek lisans Tczil. islanlıul1999, s. 151: K. Bcydilli. "Karadcniz'iıı Kapalılığı Karşısında Avrupa Küçük Devielleri ve Mi ri Ticarcı Tcşclılıüsü", Belleten.lV!111ı 119911. 687·755.

nı Bcydilli·Şalıin, Mahmnd Raif. s. 5lı-58. "1 Cevdet Tarihi, VII. 292-91,. "3 Slıaw. "Olloınan Navy", s. 116, nol1. "' Ali ilısan Gencer, Bahriyeile Yapilanlslalmt

Hareketleri ve Bahriye Nez,ireliilin Karuluşu [17BP-1867/. Ankara 10011• s. 66 vd.: Show. "Olloman Navy", s.119 vd.

"5 Gencer. a.g.e .. s. 311 vd.

283