3
MU ALLAK Muallak hadis senedinde kopukluk bu- için da onu eserine alan alimin metoduna bakarak hüküm vermenin daha uygun sahih hadisleri toplamak ya- eserlerdeki muallak hadislerin kita- müellifine göre sahih kabul edilebile- ileri Ancak bu konu tar- Bu tür rivayetlerin kitap içindeki müsned hadisler olma- ise kesindir. öte yandan hadis- lerin cezm muallak olarak riva- yet edilmesi uygun bu ha- dislerin muallak olarak rivayet zaman temrlz nakledilmesi ge- Bu tür ri vayetler, bilhassa Buharl'nin bir göre 1341 adet olup büyük bir yerlerinde senedieriyle bir- likte sadece ri- vayetine eserin hiçbir bölümünde rast- Hacer ei-Askalanl, Bu- harl'nin mual- lak hadislerin rivayetlerini tes- bit Fet]J.u'l-bdri'nin ilgili yerlerinde ve bu Hedyü 's -sdri mukaddimesinde Tag- li]su't-ta'lil{te bir araya Bu- har( bu tür hadisleri ya cezm veya tern- riz Cezm olanlar bir sahabiden Bu- harl'ye göre sahihtir. Sahabiden sonraki bir raviden raviye nisbet edilmesi sahih demektir. Bu durumda ra- vi ile ondan önceki raviler incelenip ona göre hüküm verilmelidir. Temrlz nakledilenlerin sahih olsalar bile musan- nifin ölçülere veya mana ile rivayet ya da oldu- Müslim'in çok az muallak hadis Eserin mukaddi- me sonra bir bölümde rivayeti sadece bir muallak hadis Bunun Hacer'in tesbitine göre bir ha- disin senedine (mütabaat) et- mek muallak, da b- hem hadis Hadisi muallak olarak rivayet etmenin sebepleri Bir eserdeki mual- lak hadis o bir yerinde mut- olarak hacmini için ta'lik yolu Bunun nakledilen hadisin kitap benimsenen ölçülere uymama- bir kitaptan sadece senedin bir yerindeki bir mesele- ye getirmek için hadisin o 310 verilmesi zarureti ya da hadisin alimiere göre sahih olsa da müelli- fe göre gibi sebepler söz ko- nusudur. Bilhassa temrlz nakle- dilen muallak hadislerin ya veya manen rivayet yahut ha- fif bir illeti için bu nak- : s. 20-21, 61· 64, 164; Nevevi, Müslim, I, 16 vd.; ibn Ha- cer, Hedyü 's-siJ. rf(Sa' d).l , 15-18; ll, 223 ; a.mlf .. en-Nüket 'ala Kitabi RebT' b. Hadi Umeyr). Medine 1404/ 1984,1, 323-354; ll, 599-603; a.mlf., Taglfku 't-Ta'lik Said Ab- durrahman Musa ei-Kazeki ), Beyrut - Arnman 1405/1985, I, 283-309; ll, 7-13;Zeynüd- din el-lraki. et- Takyid ve'l-fi:a/J., Beyrut 1991 , s. 36-40, 89-93; es-Sehiivl, Feti].u ' l- Ali Hüseyin Ali), Beyrut 1412/1992, 1, 61 vd.; SüyQtl, Tedrfbü'r-ravf Abdülveh- habAbdü llatif). Kahire 1385/1966, 1, 117-121, 219-221; ll, 70; Ali el-Karl, Nul].beti'l-fi- ker; istanbul 1327, s. 106-108, 191 ; Emir es- San'ani, Tavi:fi].u '1-e{kar M. Muhyiddin Ab- dülhamid), Medine, ts. (el-Mektebetü's-selefiy- ye). I, 134-150; Leknevi, :?aferü'l-emanf Abdülfettah EbO Gudde), Beyrut 1416, s. 133 vd., 224 vd.; Tecrid Tercemesi, Mukaddime , 1, 157 -162; Haldun ei-Ahdeb, Esbabü il].tilafi'l- Cidde 1405/1985, 1, 326-342. r Iii ABDULLAH AYDINLI MU ALIAKAT Cahiliye döneminde yedi (veya on) ait seçkin kaside koleksiyonuna verilen ad. L Sözlükte "bir irtibatlan- bir ilgilenip onu ve sevmek" alak (alaka) kö- künden türeyen muallaka kelimesinin olan muallakat için herkesin bir yere ser- gilenen demektir (Lisanü'l-'Arab, •ocall5" md .). Kelime ilk defa muhtemelen, IV. (X.) ilk telif edilen Ebu Zeyd Cemheretü görülür. Yedi bölümden antolojide birinci bölümü "Mual- lakat" sekiz muallaka rinin kasideleri Bu ler için (yedi uzun kaside). "sümut" (dizili inciler). "müzehhebat" (yal- "seb'iyyat" (yedi kaside) ve daha yeni eserlerde "mukalledat" devredilen eski "müsemmetat" (inc i dizileri) isimleri de Rivayete göre muallakat, Cahiliye dev- ri Arap yörelerinde . kurulan U kaz vb. düzenle- n en süzgecin- den (Nicholson, s. 109). keten bezinden tomariara suyu ile Kabe'nin Edebiyat tenkitçisi Ebu Ca; fer en- Nehhas, ll. (VIII.) eski Arap derleyicisi Hammad er-Raviye'nin ilk de- fa yedi muallaka kasidesi an- cak Kabe yo- lundaki rivayetin kesin belirt- mektedir (EbO Bekir ibnü'I-Enbart, s. 35; ei-Esed, s. 169 vd . ). ve Kabe du- hususunda gibi hangi bu derlerneye dahil konusunda da ler ortaya Abdürabbih mu- allakat olarak isimleri zikreder: b. Hucr, Tarafe b. Abd, Haris b. Hillize, Amr b. Külsum. Züheyr b. EbO Sülma, Antere ve Lebld b. Rebla '1-ferfd, V, 269-270). Ma'mer b. Müsen- na, Antere ve Haris'in yerine Nabiga ez- Zübyanl ile Meymun b. Kays ko- yar el-Kayrevanl, 96). Ebu Zeyd Abdürabbih'in liste- sinden Haris b. Hillize'yi Nabiga ve ilave etmek suretiyle sekize yükseltir ( Cemhere, s. 2 3 vd.). Kuteybe bu Abid b. Eb- da ekler ( I, 268 ). Muallaka Nehhas do- kuza, Hatlb et-Tebrlzl ve Ahmed Emin ona Haldun bu Alkame b. Abede'yi ekler (Mukaddime, 253) . Ebu Bekir ile Hü- seyin b. Ahmed ez-Zevzenl, Abdürabbih' in listeye en es- kisi. miladi VI. ilk kabul edilen b. Hucr'dur. bu ikinci hayat Bunlardan sadece Lebld b. Rebla müslüman ve devrin- de de uzun müddet Muallakat klasik kaside tar- ile yüz be- yit kasidelerin bütün beyitlerinde katiyenin tekrar edilmesidir. Genellikle ilk beytin her iki "musarra"' verilen kafiye düzenine sahip olur. Kaside, eski sevgilisinin anmaya romantik bir (neslb, Bu tür ilk defa kullanan ülkays söylenir. gelen hemen hepsi kaside yazma hu- susunda onu taklit Sadece Amr b. ilk sekiz beyti ilgilidir.

Iii - ktu.edu.tr

  • Upload
    others

  • View
    12

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Iii - ktu.edu.tr

MU ALLAK

Muallak hadis senedinde kopukluk bu­lunduğu için zayıf sayılırsa da onu eserine alan alimin metoduna bakarak hüküm vermenin daha uygun olacağı söylenmiş, sahih hadisleri toplamak maksadıyla ya­zılan eserlerdeki muallak hadislerin kita­bın müellifine göre sahih kabul edilebile­ceği ileri sürülmüştür. Ancak bu konu tar­tışmalıdır. Bu tür rivayetlerin aynı kitap içindeki müsned hadisler ayarında olma­dığı ise kesindir. öte yandan zayıf hadis­lerin cezm slgalarıyla muallak olarak riva­yet edilmesi uygun görülmemiş, bu ha­dislerin muallak olarak rivayet edileceği zaman temrlz slgasıyla nakledilmesi ge­rektiği belirtilmiştir.

Bu tür rivayetler, bilhassa Buharl'nin el-Cdmi'u'ş-şa]J.i]J.'inde bir sayıma göre 1341 adet olup bunların büyük bir kısmı Şa]J.i]J.'in diğer yerlerinde senedieriyle bir­likte verilmiş, sadece 160'ının muttasıl ri­vayetine eserin hiçbir bölümünde rast­lanmamıştır. İbn Hacer ei-Askalanl, Bu­harl'nin el-Cdmi'u'ş-şa]J.i]J.'indeki mual­lak hadislerin muttasıl rivayetlerini tes­bit etmiş , bunları Fet]J.u'l-bdri'nin ilgili yerlerinde ve bu şerhin Hedyü 's-sdri adlı mukaddimesinde zikretmiş , ayrıca Tag­li]su't-ta'lil{te bir araya getirmiştir. Bu­har( bu tür hadisleri ya cezm veya tern­riz slgasıyla nakletmiştir. Cezm slgasıyla olanlar eğer bir sahabiden gelm işse Bu­harl'ye göre sahihtir. Sahabiden sonraki bir raviden nakledilmişse raviye nisbet edilmesi sahih demektir. Bu durumda ra­vi ile ondan önceki raviler incelenip ona göre hüküm verilmelidir. Temrlz slgasıyla nakledilenlerin sahih olsalar bile musan­nifin öngördüğü ölçülere uymadığı veya mana ile rivayet edildiği ya da zayıf oldu­ğu anlaşılır.

Müslim'in el-Cdmi'u'ş-şa]J.i]J.'inde çok az muallak hadis vardır. Eserin mukaddi­me kısmından sonra başka bir bölümde muttasıl rivayeti verilmemiş sadece bir muallak hadis vardır. Bunun dışında İbn Hacer'in tesbitine göre muttasıl bir ha­disin farklı senedine (mütabaat) işaret et­mek maksadıyla alfı muallak, altı da mü b­hem hadis zikredilmiştir.

Hadisi muallak olarak rivayet etmenin bazı sebepleri vardır. Bir eserdeki mual­lak hadis o kitabın başka bir yerinde mut­tasıl olarak verilmişse, kitabın hacmini büyütınemek için ta'lik yolu seçilmiştir. Bunun yanında nakledilen hadisin kitap yazılırken benimsenen ölçülere uymama­sı, doğrudan bir kitaptan alınmış olması, sadece senedin bir yerindeki bir mesele­ye açıklık getirmek için hadisin yalnız o

310

kısmının verilmesi zarureti ya da hadisin başka alimiere göre sahih olsa da müelli­fe göre zayıf olması gibi sebepler söz ko­nusudur. Bilhassa temrlz slgasıyla nakle­dilen bazı muallak hadislerin ya kısaltıldı­ğı veya manen rivayet edildiği yahut ha­fif bir illeti bulunduğu için bu şekilde nak­ledildiği söylenmiştir.

BİBLİYOGRAFYA :

ibnü 's·Saıah , 'UICımü'l·fJ.adfş, s. 20-21, 61· 64, 164; Nevevi, Şeri].u Müslim, I, 16 vd.; ibn Ha­cer, Hedyü 's-siJ.rf(Sa'd).l , 15-18; ll , 223; a.mlf .. en-Nüket 'ala Kitabi ibni'ş-ŞaliJ. /J. (nşr. RebT' b. Hadi Umeyr). Medine 1404/ 1984,1, 323-354; ll , 599-603; a.mlf., Taglfku 't-Ta'lik (nşr. Said Ab­durrahman Musa ei-Kazeki ), Beyrut - Dımaşk ­

Arnman 1405/1985, I, 283-309; ll , 7-13;Zeynüd­din el-lraki. et-Takyid ve'l-fi:a/J., Beyrut 1991 , s. 36-40, 89-93; Şemseddin es-Sehiivl, Feti].u 'l­muglş (nşr. Ali Hüseyin Ali), Beyrut 1412/1992, 1, 61 vd.; SüyQtl, Tedrfbü'r-ravf (n ş r. Abdülveh­habAbdüllatif) . Kahire 1385/1966, 1, 117-121, 219-221; ll , 70 ; Ali el-Karl, Şeri].u Nul].beti'l-fi­ker; istanbul 1327, s. 106-108,191 ; Emir es­San'ani, Tavi:fi].u '1-e{kar (nşr. M. Muhyiddin Ab­dülhamid), Medine, ts . (el-Mektebetü's-selefiy­ye). I, 134-150; Leknevi, :?aferü'l-emanf (nşr. Abdülfettah EbO Gudde), Beyrut 1416, s. 133 vd., 224 vd.; Tecrid Tercemesi, Mukaddime, 1, 157 -162; Haldun ei-Ahdeb, Esbabü il].tilafi'l­mui].addişfn, Cidde 1405/1985, 1, 326-342.

r

Iii ABDULLAH AYDINLI

MU ALIAKAT (..:.ı!Qbıf)

Cahiliye döneminde yedi (veya on) şaire ait seçkin

kaside koleksiyonuna verilen ad. L ~

Sözlükte "bir şeyi diğeriyle irtibatlan­dırmak, bir şeyle ilgilenip onu beğenmek ve sevmek" anlamındaki alak (alaka) kö­künden türeyen muallaka kelimesinin çoğulu olan muallakat "beğenildiği için herkesin görebileceği bir yere asılan, ser­gilenen şiirler" demektir (Lisanü'l-'Arab, •ocall5" md.). Kelime ilk defa muhtemelen, IV. (X.) yüzyılın ilk yarısında telif edilen Ebu Zeyd ei-Kureşl'nin Cemheretü eş­'ari 'l~'Arab'ında görülür. Yedi bölümden oluşan antolojide birinci bölümü "Mual­lakat" başlığı altında sekiz muallaka şai­rinin kasideleri oluşturmaktadır. Bu şiir­ler için "es-seb'u't-tıval" (yedi uzun kaside). "sümut" ( dizili inciler). "müzehhebat" (yal­dızlı şiirler), "seb'iyyat" (yedi kaside) ve daha yeni eserlerde "mukalledat" (asırlardan

devredilen eski şiirler). "müsemmetat" (inci dizileri) isimleri de kullanılmaktadır.

Rivayete göre muallakat, Cahiliye dev­ri Arap yarımadasının çeşitli yörelerinde

. kurulan U kaz vb. panayırlarda düzenle-

n en şiir yarışmalarında eleştiri süzgecin­den geçerekseçilmiş (Nicholson, s. 109). keten bezinden yapılmış tomariara altın suyu ile yazılıp Kabe'nin duvarına asıl­mıştır. Edebiyat tenkitçisi Ebu Ca;fer en­Nehhas, ll. (VIII.) yüzyılda eski Arap şiiri derleyicisi Hammad er-Raviye'nin ilk de­fa yedi muallaka kasidesi derlediğini, an­cak şiirlerin Kabe duvarına asıldığı yo­lundaki rivayetin kesin olmadığını belirt­mektedir (EbO Bekir ibnü'I-Enbart, s. 35; Nasırüddin ei-Esed, s. 169 vd.).

Muallakatın adiandıniması ve Kabe du­varına asılması hususunda olduğu gibi hangi şairlerin şiirlerinin bu derlerneye dahil edildiği konusunda da farklı görüş­ler ortaya çıkmıştır. İbn Abdürabbih mu­allakat şairleri olarak şu isimleri zikreder: İmruülkays b. Hucr, Tarafe b. Abd, Haris b. Hillize, Amr b. Külsum. Züheyr b. EbO Sülma, Antere ve Lebld b. Rebla (el-'İ~­dü '1-ferfd, V, 269-270). Ma'mer b. Müsen­na, Antere ve Haris'in yerine Nabiga ez­Zübyanl ile Meymun b. Kays ei-A'şa'yı ko­yar (İbn Reşll5 el-Kayrevanl, ı . 96). Ebu Zeyd ei-Kureşl, İbn Abdürabbih'in liste­sinden Haris b. Hillize'yi çıkarıp Nabiga ve A'şa'yı ilave etmek suretiyle şairlerin sayısını sekize yükseltir ( Cemhere, s. ı 2 3 vd.). İbn Kuteybe bu şairlere Abi d b. Eb­ras'ı da ekler ( eş-Şi'r ve'ş-şu'ara', I, 268 ). Muallaka şairlerinin sayısını Nehhas do­kuza, Hatlb et-Tebrlzl ve Ahmed Emin eş­Şinkitl ona çıkarır. İbn Haldun bu şairlere Alkame b. Abede'yi ekler (Mukaddime, ııı. 253) . Ebu Bekir İbnü 'I-Enbarl ile Hü­seyin b. Ahmed ez-Zevzenl, şerhlerinde İbn Abdürabbih'in 1 verdiği listeye bağlı kalmışlardır. Muall~kat şairlerinin en es­kisi. miladi VI. yüzyılın ilk yarısında yaşa­dığı kabul edilen İmruülkays b. Hucr'dur. Diğerleri bu asrın ikinci yarısında hayat sürmüştür. Bunlardan sadece Lebld b. Rebla müslüman olmuş ve İslam devrin­de de uzun müddet yaşamıştır.

Muallakat tamamıyla klasik kaside tar­zında nazmedilmiştir. Altmış ile yüz be­yit arasında değişen kasidelerin özelliği bütün beyitlerinde aynı katiyenin tekrar edilmesidir. Genellikle ilk beytin her iki mısraı "musarra"' adı verilen aynı kafiye düzenine sahip olur. Kaside, şairin eski sevgilisinin hatırasını anmaya çağırdığı romantik bir girişle (neslb, teşblb) başlar. Bu tür girişi ilk defa kullanan şairin İmru­ülkays olduğu söylenir. Ardından gelen şairlerin hemen hepsi kaside yazma hu­susunda onu taklit etmiştir. Sadece Amr b. Külslım'un muallakasının ilk sekiz beyti işret eğlencesiyle ilgilidir. Başlangıçtan

Page 2: Iii - ktu.edu.tr

sonra muallakaların en uzun bölümü tas­vir kısmıdır. Burada şairin atı veya deve­si, çöl hayvanları, çöldeki olaylar ve bedevi hayatından sahneler anlatılır. Ardından kasideler methiye ve fahriye kısımlarıyla sona erer. Muallakat metinlerinin bazı kı­sımlarından tarihi malfımat elde etmek mümkündür. Bu konuda en güvenilir bil­giler daha çok Züheyr'in muallakasında bulunmaktadır. Kabile kavgasında barışı

sağlamak için büyük gayret sarfeden Mürre kabilesinin reisi hakkında yazılan bu methiye, olayın bütün ayrıntılarını ortaya koyan bir kaynak durumundadır (Beeston,IIl 119791. s. 419-427) .

Arap yarımadasının neresinde yazılmış olursa olsun zamanımıza ulaşan mualla­kaların hepsi ortak şiir diliyle (fasih dil) kaleme alınmış olup çeşitli lehçelere ait kelimeler ve ifade özellikleri yoktur. Me­sela İmruülkays'ın veya Tarafe'nin mual­lakalarının kendi yörelerine ve kabileleri­ne ait lafızları içerdiğini söylemek müm­kün değildir. Theodor Nöldeke, Wilhelm Ahlwardt, William Muir, Rene Basset, Charles James Lyall, David Samuel Mar­goliouth gibi şarkiyatçıların ve Taha Hü­seyin gibi (Fi'l-Edebi'l-Cahill, s. 65, 93-94)

Doğulu bazı şiir eleştirmenlerinin eski Arap şiirinin, dolayısıyla m uanakaların uy­durma olduğu yolundaki görüşlerini ihti­yatla karşılamak gerekir (geniş bilgi için bk. Nasırüddin el-Esed, s. 352-428; Çetin,

s. 48 vd.). Son incelemeler, Cahiliye dev­rinde yazı kullanma geleneğinin varlığını ispat ettiği gibi o dönemde yaygın olan sözlü rivayetlere de inanılabileceğini ka­nıtlamıştır. Bu rivayetler şairle birlikte ge­

zen ve görevi onun şiirlerini ezberleyip aktarmak ve yaymak olan ravilerden gel­miştir. Sözlü rivayetler daha sonra yazı­ya geçirilerek zamanımıza ulaşmıştır.

Genellikle Cahiliye şiirinden ve bilhas­sa muallakalardan Arap nahiv ve Iugatı ile Kur'an'ın tefsiri ve garlb kelimelerinin açıklanmasında şevahid olarak birinci de­recede istifade edilir. Slbeveyhi 'nin el­Kitab'ında 1 oso şahid beyit arasında sa­dece yirmi dördünün muallaka şiirlerin­den olmasına karşılık (Abdül.3.1 Salim M ek­rem, s. 70-71) daha sonra gelen gramer alimleri, muallaka şairlerinin hem bu ka­sidelerinden hem diğer şiirlerinden bir­çok şevahide yer vermiştir. Abdülkadir el­Bağdadl'nin, İbnü 'l-Hacib'in el-Kôfiye fi'n-naJ:ıv adlı eserineRadi el-Esteraba­dl tarafından yazılmış şerhin şevahid izahına dair kaleme aldığı Ijizanetü'l­edeb'inde muallaka şairleri şevahid yo­ğunluğu bakımından birinci dereceyi iş­gal etmektedir (XIII, indeks, s. 162-163,

186,224,225-226,250,294-295,3 16-317,

355). Haricireisi Nafi' b. Ezrak'ın. Kur'an'­da geçen 200 kadar garlb kelimenin an­lamına dair Abdullah b. Abbas'a sorduğu sorular üzerine onun eski Arap şiirinden

Hüseyin b. Ahmed ez-Zevzeni'ye ait Şer!Ju'I-Mu'alla~ati's-seb'in ilk iki sayfası (Millet Ktp. , Feyzullah Efendi, nr. 1661)

MUALLAKAT

getirdiği şevahidie yaptığı açıklamaları

ihtiva eden Mesa'ilü Nôfi' b. el-Ezral(­ta (DİA, I, 79) yer alan şevahidin çoğunu muallaka şairlerinin sözü edilen kaside­leriyle diğer şiirlerinden alınmış beyitle­rin oluşturduğu görülmektedir (SüyOtl, el-İtkan, II. 55-88).

Muallakatın Şerh ve Tercümeleri. Mu­allakat üzerine bilhassa lll. (IX.) yüzyıl­dan itibaren birçok şerh kaleme alınmış­tır. Bazıları bu kasidelerin çoğunu veya

tamamını. bir kısmı da birini veya birka­çını şerhetmiştir. Zamanımıza ulaşan tam muallakat şerhleri arasında Ebfı Bekir İbnü'l-Enbarl, Ebfı Ca'fer en-Nehhas, Hü­seyin b. Ahmed ez-Zevzenl, Hatlb et-Teb­rlzl. Ali b . Ali es-Safipfırl. Reşldünnebl b. Hablbünnebl, Feyz el-Kureşl, Ahmed Emin eş-Şinkitl, Ebfı Firas en-Na'sanl. Ahmed Tercanlzade, Mevlana Muham­med İsmail es-Selefi ve Fevzi Atavl tara­

fından yazılanlar neşredilmiştir. Ebfı Said Ahmed b. Halid ei-Cürcanl. İbn Keysan, Mevhfıb b. Ahmed el-Cevallki, Kemaled­din el-Enbarl, Ahmed b. Fakih, Muham­med b. İbrahim ei-Hadraml. Muhammed b. Bedreddin el-Avfi, Abdülkadir b. Ah­med el-Fakihl, Osman b. Abdurrahman et-Tenfıhl. Muhammed b. Ali et-Taberl, Ahmed b. Muhammed el-Mfısevl, Ahmed b. Muhammedel-Muata en-Nahvl ve Ab­durrahman b. Abdülkerlm'in kaleme al­dığı tam muallakat şerhleri ise yazma halindeç!ir (Tülücü, VI!1986J. s. 253-266) .

M uanakatın Farsça 'ya yapılan tercüme­lerinden biri Millet Kütüphanesi'nde Zev­zenl'nin şerhinin de bulunduğu bir mec­muada kayıtlıdır ( Feyzullah Efendi, nr. 1661 ). Mütercimi belli olmayan eserin 723 ( 1323) yılından önce yazıldığı sanıl­maktadır. Ayrıca İmruülkays ve Züheyr'in muallakaları Abdülewel Cavnpfırl tara­fından Seb'a-i Mu'alla)Sa adıyla Arapça metin, önsöz ve notlarla birlikte Fars­ça'ya ve Hintçe'ye çevrilmiştir (CavnpOr 1900). Son zamanlarda muallakatın ta­mamını Arapça metinle beraber Abdül­muhammed Ayetl Farsça'ya tercüme etmiştir (Mu'allakat-i Seb', Tahran 1345 hş . ). Mevlana Muhammed İsmail es-Se­Iefi'nin ŞerJ:ıu'l-Mu'alla]Sö.ti's-seb' adıy­la Arapça kaleme aldığı şerh de Urduca çevirisiyle birlikte yayımlanmıştır (Lahor 1399/1979). Muallakatın tam olarak Türk­çe'ye tercümesi ilk defa M. Şerefettin Yaltkaya tarafından gerçekleştirilmiştir (Yedi Askı, istanbul 1943,1985, 1989) .

İsmet Zeki Eyüboğlu (Yedi Askı, Arap Şiirinin İlk Parlak Dönemi, istanbul 1 985) ve Sadık Yalsızuçanlar da ( Muallakat-ı

311

Page 3: Iii - ktu.edu.tr

MUALLAKAT

Seb'a-Yedi Askı, istanbul I 998) mual­lakatı tam olarak nazmen Türkçe'ye çevirmişlerdir. Şemseddin Sami'nin el­Muallakö.tü's-seb' adlı çevirisi henüz basılmamıştır. M uanakatın Türkçe'ye ya­pılmış kısmi tercümeleri de bulunmak­tadır (a.g.e., a.y).

Muallakatın Latince (F. A. Arnold, Le­ipzig 1850). İngilizce (Sir William Jones, London I 783; E E. Johnson, Bombay !893, London I 894; Lady Anne Blunt- Scawen Blunt, London I 903; A.). Arberry, London­New York I 957). Almanca (A. T. Hartmann, Münster ! 80 1; P. Wolft, Rotweil I 857; L. Abel, Berlin 1891). ispanyolca (Federico Corriente. Madrid 1974) ve Lehçe'ye (). Danecki , Warsaw ı 98!) tam veya kısmi çevrileri yapılmıştır (diğerleri için b k. Sez­gin, GAS IArJ, 1!/1, s. 74vd.).

BİBLİYOGRAFYA : Usiinü 'I-'Arab, '"al~ " md.; İbn Kuteybe, eş­

Şi'r ve'ş-şu'arii', 1, 268; İbn Abdürabbih, ei-'İI>­dü'l-ferfd, V, 269-270; Ebü Bekir İbnü'l-Enbarl, Şerf:ıu '1-/>aşii'idi 's -seb'i 't-twiili '1-Ciihiliyyiit (nşr. Abdüsselam M. Harün) , Kahire 1963, s. 35; EbQ Ca'fer en-Nehhas, Şerf:ıu '1-J>aşii'idi 't-t(s'i'l­meşhuriit(nşr.Ahmedel-Hattab). Bağdad 1393/ 1973, 1-11; ayrıca bk. neşredenin girişi , 1, 51-55; Ebu Zeyd ei-Kureşl, Cemhere (FaCir) , s. 123 vd.; İbn Reşil5 el-Kayrevanl, ei-'Umde (nşr. M. Muh­yiddin Abdülham]d). Kahire 1383/1963, 1, 96; Hüseyin b. Ahmed ez-Zevzeni, Şerf:ıu'l-/11u'alla­l>iiti 's-seb'a, Beyrut 1382/1963; Hatib et-Tebri­z!, Şerf:ıu'l-/>aşii'idi'l-'aşr (nş r. Abdüsselam el­Havf]). Beyrut 1405/1985; İbn Haldun, fl1ukad­d ime (tre. Zakir Kadiri Ugan). istanbul 1970, lll, 253; Süyfıti, ei-İt/>iin (Ebü'I-Fazl). ll, 55-88; a.mlf., el-f\1üzhir {i 'ulUmi 'l-luga ve envii'ihii (nşr. M. Ahmed Cade lmevla v.dğr.), Kahire, ts. (Daru ihyai'l-kütübi'l-Arabiyye), ll, 480; Keş(ü';ç­;çunun, ll , 17 40-1 7 41; Abdülkadir ei-Bağdadi, ljiziinetü 'l-edeb, Muallaka şairlerinin geçtiği yerler için bk. İndeks, XIII, 162-163, 186, 224, 225-226, 250, 294-295, 316-317, 355; Ahmed Emin eş-Şinkiti. Şerf:ıu'l-fl1u'allaJ>ati'l-'aşr ve af:ı­biiru şu'arii'ihil., Beyrut, ts. (Darü'l-Endelüs); Brockelmann, GAL, 1, 18-20; Suppl., ı , 34-36; İziif:ıu'l-meknun, ll, 3, 229, 513 vd.; Nasırüddin ei-Esed, /11eşiidirü'ş-şi'ri'I-Cil.hil1, Kahire 1962, s. 169 vd. , 352-428; Taha Hüseyin, Fi 'I-Edebi'I­Ciihili, Kahire 1968, tür. yer.; R. A. Nicholson, A Uterary History o( the Arabs, Cambridge 1969, s. 101 vd., 1 09; Nihad M. Çetin, Eski Arap Şiiri, istanbul 1973, s. 31, 32, 48 vd.; Mustafa Sadık er­Rafıi, Tiirif:ıu adiibi'I-'A rab, Beyrut 1394/1974, lll, 183-189; M. İsmail es-Selefi, Şerf:ıu'l-fl1u'al­la/>iiti's-seb'a, La hor 1399/1979; Sezgin, GAS (Ar.). 11/1, s. 70-85; Sa'd İsmail Şeleb!, ei-Uşü­lü'l-fenniyye li 'ş-şi'ri'I-Ciihi/1, Kahire 1982, s. 132-150; Abdülal Salim Mekrem, Şeviihidü Si­beveyhi mine 'l-mu'alla/>iit {i mizil.ni'n-na/>d, Beyrut 1407/1987, s. 28-30, 69-101; D. S. Mar­goliouth, "The Origins of Arabic Poetry" , JRAS ( 1925). s. 417 -449; J. Robson. "The Meaning of the Title ai-Mu<alJaqat", a.e. ı 1936). s. 83-86; Abdülmüteal es-Saidl. "el-Mu<alJa~t. re'yün cedid fiha" , er-Risil. le, sy. 56 (1353/1934). s. 1263-1264; Suhaillbn Salim Hanna, "Notes on

312

the Historiography of the Pre-Islamic Odes", IS, V/3 (1966), s. 305-313; M. J. Kister, "The

· Seven Odes. Some Notes on the Compilation of the Mucallaqat", RSO, XLIV ( 1970). s. 27 ·36; inci Koçak, "Mu<alla~a'larda Oyun", DTCFD, XXVIII/3-4 ( 1970). s. 333-337; a.mlf., "Mu<alJa­~a'lardaki Bazı Yabancı Sözcükler", DDI., ll / 3 ( 1977), s. 185-194; M. Bakir Alwan, " Is Ham­mad the Collector of the Mu<alJaqat ?", /C, XLV ( 1971). s. 263-265; A. F. L. Beeston, "Mu<alla­~at" (tre. Süleyman Tü i ücü). İİFD, lll ( 1979), s. 419-427; Süleyman Tüıücü, "Mu<alla~t. Şerh ve Baskıları, Tercümeleri", EAÜİFD, VI (1986). s. 253-266; G. Lecomte, "al-Mu<alla~at", EJ2 (İng.). VII, 254-255; İsmail L. Çakan- Muham- · med Eroğlu, "Abdullah b. Abbas b . Abdülmut­talib", DİA,I, 79.

li] SüLEYMAN TüLÜCÜ

r

L

MUALLEL (Jkıf)

Sened veya metninde herkesin göremeyeceği bir kusuru

bulunan hadis. _j

Sözlükte "illeti açığa çıkarılmış" anla­mındadır. Terim olarak ilk bakışta kusur­suz göründüğü halde araştırıldığında sıh­hatini yok edebilecek gizli bir sebebe da­yalı kusuru bulunan hadis için kullanılır. Bu tür hadisler ma'lfil ve muall diye de anılmakta olup Buhari, Tirmizi, Darekut­ni ve Hakim en-Nisaburi gibi muhaddis­ler ma'lfıl terimine yer vermişlerdir. Hem ma'lul hem mualleli dil kuralları açısın­dan doğru bulmayan. mual kelimesinin bu anlamı daha iyi karşıladığını söyleyen­ler varsa da İbnü's-Salah eş-Şehrezuri'­den önceki dönemde birçok m uhaddis ta­rafından kullanılan, terimierin yerleşme­sinden sonra da bu şekilde kabul gören muallel tercih edilmiştir ( Tecrid Terceme­si, I, ı 76). Bir rivayeti muallel yapan gizli kusura illet, bu illeti ortaya çıkaran kim­seye muallil, bu tür rivayetleri konu edi­nen ilim dalına da ilelü'l-hadis denir. İlk devirlerden itibaren muhaddisler hadisle­rin doğru bir şekilde rivayet edilmesi için birtakım esaslar belirlemişse de zaman zaman hatalar yapılmış ve bazı hadisler­de bir kısmı ilk bakışta farkedilen, bir kıs­mı da ancakaraştırmalar sonucu ortaya çıkan kusurlar (illetler) meydana gelmiş­tir.

Hadis kitaplarında muallel hadisin çe­şitli örnekleri bulunmaktadır. Hakim en­Nisaburi'nin Musa b. Ukbe- Ebu İshak es-Sebii- Ebu Bürde ei-Eş'ari- Ebu Mu­sa ei-Eş'ari senediyle naklettiği , Hz. Pey­gamber'in. "Ben günde yüz defa Allah'­tan af diliyor ve ona tövbe ediyorum" de­diğine dair hadis (Ma'rifetü 'ulumi'l-f:ıa-

dfş, s. ı ı 4) bunlardan biridir. Bu hadis ilk bakışta gerek sened gerekse metin açı­sından kusursuz ve sahih görünmektey­se de derinlemesine araştırıldığında ba­bası Ebu Musa ei-Eş'ari'den çeşitli riva­yetleri bulunan Ebu Bürde'nin bu hadisi ondan nakletmediği, Müslim'in es-Şa­J:ıiJ:ı'inde olduğu gibi Ebu Bürde- Egar el­Müzeni senediyle rivayet ettiği farkedil­miştir (Müslim, "Zikir", 41 , 42). Senedde Egar ei-Müzeni yerine yanlışlıkla Ebu Mu­sa el- Eş' ari'nin zikredildiği ancak rivayet­lerin derlenip araştırılmasıyla açığa çık­mış ve hadisin muallel olduğu anlaşılmış­tır ( Tecrid Tercemesi, I, ı 84- ı 85). Bir riva­yetteki illeti ortaya çıkarma işi, hadis ilim­lerinin en karışık ve en ince konularından biri olup bunu ancak geniş bir anlayış, güçlü bir hafıza, ravilerin dereceleri hak­kında tam bir bilgi. isnad ve metinlere dair kuwetli bir meleke sahibi alimierin yapması mümkündür (İbn Hacer el-As­kalani, Nüzhetü'n-na?ar, s. 89-90).

Bir hadiste illet bulunduğu muhaddis­lerin tesbit ettiği usul çerçevesinde belli olmaktadır. Bunun için muhaddis ele al­dığı hadisin bütün tariklerini bir araya ge­tirir. Her bir ravisini adalet ve zabt açısın­dan inceler. İsoadlardaki hoca ve talebe­lerin birbirinden olan rivayetlerini araştı­rır. Tedlis ve irsal yapan ravilerle ihtilata konu olanları bulup ortaya çıkarır. Sema ve arz yoluyla alınan rivayetler le icaze ve münavele yoluyla alınanları ve bunların eda sigalarını gözden geçirir. Ravinin ha­disi tek başına rivayet edip etmediğini ,

kendisinden daha güvenilir ravilere mu­halefetinin bulunup bulunmadığını araş­tırır. Aynı şekilde ravinin vehm, mürsel veya münkatı' rivayetleri muttasıl gös­terme yahut hadisleri birbirine karıştırma gibi bir kusuru varsa bunu gösterir. An­cak bu çalışmalardan sonra sened veya metninde illet tesbit edilen hadisin mu­aile! olduğu söylenebilir (İbrahim b. es­SıddTk, !, 50-61).

Hadisi muallel kılan gizli illetler pek çok olup Hakim en-Nisaburl bunlardan on ta­nesini zikretmiştir (Ma'rifetü 'ulumi'l-f:ıa­dfş, s. ı 19). Bu tür hadislerde illet genel­likle isnadda bulunmakla beraber bazan metinde, bazan hem senedde hem me­tinde görülebilir. isnaddaki illet hem isna­dın hem metnin s1hhatini zedeleyebilir (İbnü's-Salah, s. 91) Senedde illet daha çok ravinin mürsel hadisi mevsfıl, mevsu­lü mürsel, mevküfu merfu, merfuu mev­küf olarak rivayet etmesi, iki hadisin se­nedini birbirine katması, isim, künye ve nisbeteri benzeyen ravileri birbiriyle ka-