Upload
others
View
12
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
MU ALLAK
Muallak hadis senedinde kopukluk bulunduğu için zayıf sayılırsa da onu eserine alan alimin metoduna bakarak hüküm vermenin daha uygun olacağı söylenmiş, sahih hadisleri toplamak maksadıyla yazılan eserlerdeki muallak hadislerin kitabın müellifine göre sahih kabul edilebileceği ileri sürülmüştür. Ancak bu konu tartışmalıdır. Bu tür rivayetlerin aynı kitap içindeki müsned hadisler ayarında olmadığı ise kesindir. öte yandan zayıf hadislerin cezm slgalarıyla muallak olarak rivayet edilmesi uygun görülmemiş, bu hadislerin muallak olarak rivayet edileceği zaman temrlz slgasıyla nakledilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Bu tür rivayetler, bilhassa Buharl'nin el-Cdmi'u'ş-şa]J.i]J.'inde bir sayıma göre 1341 adet olup bunların büyük bir kısmı Şa]J.i]J.'in diğer yerlerinde senedieriyle birlikte verilmiş, sadece 160'ının muttasıl rivayetine eserin hiçbir bölümünde rastlanmamıştır. İbn Hacer ei-Askalanl, Buharl'nin el-Cdmi'u'ş-şa]J.i]J.'indeki muallak hadislerin muttasıl rivayetlerini tesbit etmiş , bunları Fet]J.u'l-bdri'nin ilgili yerlerinde ve bu şerhin Hedyü 's-sdri adlı mukaddimesinde zikretmiş , ayrıca Tagli]su't-ta'lil{te bir araya getirmiştir. Buhar( bu tür hadisleri ya cezm veya ternriz slgasıyla nakletmiştir. Cezm slgasıyla olanlar eğer bir sahabiden gelm işse Buharl'ye göre sahihtir. Sahabiden sonraki bir raviden nakledilmişse raviye nisbet edilmesi sahih demektir. Bu durumda ravi ile ondan önceki raviler incelenip ona göre hüküm verilmelidir. Temrlz slgasıyla nakledilenlerin sahih olsalar bile musannifin öngördüğü ölçülere uymadığı veya mana ile rivayet edildiği ya da zayıf olduğu anlaşılır.
Müslim'in el-Cdmi'u'ş-şa]J.i]J.'inde çok az muallak hadis vardır. Eserin mukaddime kısmından sonra başka bir bölümde muttasıl rivayeti verilmemiş sadece bir muallak hadis vardır. Bunun dışında İbn Hacer'in tesbitine göre muttasıl bir hadisin farklı senedine (mütabaat) işaret etmek maksadıyla alfı muallak, altı da mü bhem hadis zikredilmiştir.
Hadisi muallak olarak rivayet etmenin bazı sebepleri vardır. Bir eserdeki muallak hadis o kitabın başka bir yerinde muttasıl olarak verilmişse, kitabın hacmini büyütınemek için ta'lik yolu seçilmiştir. Bunun yanında nakledilen hadisin kitap yazılırken benimsenen ölçülere uymaması, doğrudan bir kitaptan alınmış olması, sadece senedin bir yerindeki bir meseleye açıklık getirmek için hadisin yalnız o
310
kısmının verilmesi zarureti ya da hadisin başka alimiere göre sahih olsa da müellife göre zayıf olması gibi sebepler söz konusudur. Bilhassa temrlz slgasıyla nakledilen bazı muallak hadislerin ya kısaltıldığı veya manen rivayet edildiği yahut hafif bir illeti bulunduğu için bu şekilde nakledildiği söylenmiştir.
BİBLİYOGRAFYA :
ibnü 's·Saıah , 'UICımü'l·fJ.adfş, s. 20-21, 61· 64, 164; Nevevi, Şeri].u Müslim, I, 16 vd.; ibn Hacer, Hedyü 's-siJ.rf(Sa'd).l , 15-18; ll , 223; a.mlf .. en-Nüket 'ala Kitabi ibni'ş-ŞaliJ. /J. (nşr. RebT' b. Hadi Umeyr). Medine 1404/ 1984,1, 323-354; ll , 599-603; a.mlf., Taglfku 't-Ta'lik (nşr. Said Abdurrahman Musa ei-Kazeki ), Beyrut - Dımaşk
Arnman 1405/1985, I, 283-309; ll , 7-13;Zeynüddin el-lraki. et-Takyid ve'l-fi:a/J., Beyrut 1991 , s. 36-40, 89-93; Şemseddin es-Sehiivl, Feti].u 'lmuglş (nşr. Ali Hüseyin Ali), Beyrut 1412/1992, 1, 61 vd.; SüyQtl, Tedrfbü'r-ravf (n ş r. AbdülvehhabAbdüllatif) . Kahire 1385/1966, 1, 117-121, 219-221; ll , 70 ; Ali el-Karl, Şeri].u Nul].beti'l-fiker; istanbul 1327, s. 106-108,191 ; Emir esSan'ani, Tavi:fi].u '1-e{kar (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamid), Medine, ts . (el-Mektebetü's-selefiyye). I, 134-150; Leknevi, :?aferü'l-emanf (nşr. Abdülfettah EbO Gudde), Beyrut 1416, s. 133 vd., 224 vd.; Tecrid Tercemesi, Mukaddime, 1, 157 -162; Haldun ei-Ahdeb, Esbabü il].tilafi'lmui].addişfn, Cidde 1405/1985, 1, 326-342.
r
Iii ABDULLAH AYDINLI
MU ALIAKAT (..:.ı!Qbıf)
Cahiliye döneminde yedi (veya on) şaire ait seçkin
kaside koleksiyonuna verilen ad. L ~
Sözlükte "bir şeyi diğeriyle irtibatlandırmak, bir şeyle ilgilenip onu beğenmek ve sevmek" anlamındaki alak (alaka) kökünden türeyen muallaka kelimesinin çoğulu olan muallakat "beğenildiği için herkesin görebileceği bir yere asılan, sergilenen şiirler" demektir (Lisanü'l-'Arab, •ocall5" md.). Kelime ilk defa muhtemelen, IV. (X.) yüzyılın ilk yarısında telif edilen Ebu Zeyd ei-Kureşl'nin Cemheretü eş'ari 'l~'Arab'ında görülür. Yedi bölümden oluşan antolojide birinci bölümü "Muallakat" başlığı altında sekiz muallaka şairinin kasideleri oluşturmaktadır. Bu şiirler için "es-seb'u't-tıval" (yedi uzun kaside). "sümut" ( dizili inciler). "müzehhebat" (yaldızlı şiirler), "seb'iyyat" (yedi kaside) ve daha yeni eserlerde "mukalledat" (asırlardan
devredilen eski şiirler). "müsemmetat" (inci dizileri) isimleri de kullanılmaktadır.
Rivayete göre muallakat, Cahiliye devri Arap yarımadasının çeşitli yörelerinde
. kurulan U kaz vb. panayırlarda düzenle-
n en şiir yarışmalarında eleştiri süzgecinden geçerekseçilmiş (Nicholson, s. 109). keten bezinden yapılmış tomariara altın suyu ile yazılıp Kabe'nin duvarına asılmıştır. Edebiyat tenkitçisi Ebu Ca;fer enNehhas, ll. (VIII.) yüzyılda eski Arap şiiri derleyicisi Hammad er-Raviye'nin ilk defa yedi muallaka kasidesi derlediğini, ancak şiirlerin Kabe duvarına asıldığı yolundaki rivayetin kesin olmadığını belirtmektedir (EbO Bekir ibnü'I-Enbart, s. 35; Nasırüddin ei-Esed, s. 169 vd.).
Muallakatın adiandıniması ve Kabe duvarına asılması hususunda olduğu gibi hangi şairlerin şiirlerinin bu derlerneye dahil edildiği konusunda da farklı görüşler ortaya çıkmıştır. İbn Abdürabbih muallakat şairleri olarak şu isimleri zikreder: İmruülkays b. Hucr, Tarafe b. Abd, Haris b. Hillize, Amr b. Külsum. Züheyr b. EbO Sülma, Antere ve Lebld b. Rebla (el-'İ~dü '1-ferfd, V, 269-270). Ma'mer b. Müsenna, Antere ve Haris'in yerine Nabiga ezZübyanl ile Meymun b. Kays ei-A'şa'yı koyar (İbn Reşll5 el-Kayrevanl, ı . 96). Ebu Zeyd ei-Kureşl, İbn Abdürabbih'in listesinden Haris b. Hillize'yi çıkarıp Nabiga ve A'şa'yı ilave etmek suretiyle şairlerin sayısını sekize yükseltir ( Cemhere, s. ı 2 3 vd.). İbn Kuteybe bu şairlere Abi d b. Ebras'ı da ekler ( eş-Şi'r ve'ş-şu'ara', I, 268 ). Muallaka şairlerinin sayısını Nehhas dokuza, Hatlb et-Tebrlzl ve Ahmed Emin eşŞinkitl ona çıkarır. İbn Haldun bu şairlere Alkame b. Abede'yi ekler (Mukaddime, ııı. 253) . Ebu Bekir İbnü 'I-Enbarl ile Hüseyin b. Ahmed ez-Zevzenl, şerhlerinde İbn Abdürabbih'in 1 verdiği listeye bağlı kalmışlardır. Muall~kat şairlerinin en eskisi. miladi VI. yüzyılın ilk yarısında yaşadığı kabul edilen İmruülkays b. Hucr'dur. Diğerleri bu asrın ikinci yarısında hayat sürmüştür. Bunlardan sadece Lebld b. Rebla müslüman olmuş ve İslam devrinde de uzun müddet yaşamıştır.
Muallakat tamamıyla klasik kaside tarzında nazmedilmiştir. Altmış ile yüz beyit arasında değişen kasidelerin özelliği bütün beyitlerinde aynı katiyenin tekrar edilmesidir. Genellikle ilk beytin her iki mısraı "musarra"' adı verilen aynı kafiye düzenine sahip olur. Kaside, şairin eski sevgilisinin hatırasını anmaya çağırdığı romantik bir girişle (neslb, teşblb) başlar. Bu tür girişi ilk defa kullanan şairin İmruülkays olduğu söylenir. Ardından gelen şairlerin hemen hepsi kaside yazma hususunda onu taklit etmiştir. Sadece Amr b. Külslım'un muallakasının ilk sekiz beyti işret eğlencesiyle ilgilidir. Başlangıçtan
sonra muallakaların en uzun bölümü tasvir kısmıdır. Burada şairin atı veya devesi, çöl hayvanları, çöldeki olaylar ve bedevi hayatından sahneler anlatılır. Ardından kasideler methiye ve fahriye kısımlarıyla sona erer. Muallakat metinlerinin bazı kısımlarından tarihi malfımat elde etmek mümkündür. Bu konuda en güvenilir bilgiler daha çok Züheyr'in muallakasında bulunmaktadır. Kabile kavgasında barışı
sağlamak için büyük gayret sarfeden Mürre kabilesinin reisi hakkında yazılan bu methiye, olayın bütün ayrıntılarını ortaya koyan bir kaynak durumundadır (Beeston,IIl 119791. s. 419-427) .
Arap yarımadasının neresinde yazılmış olursa olsun zamanımıza ulaşan muallakaların hepsi ortak şiir diliyle (fasih dil) kaleme alınmış olup çeşitli lehçelere ait kelimeler ve ifade özellikleri yoktur. Mesela İmruülkays'ın veya Tarafe'nin muallakalarının kendi yörelerine ve kabilelerine ait lafızları içerdiğini söylemek mümkün değildir. Theodor Nöldeke, Wilhelm Ahlwardt, William Muir, Rene Basset, Charles James Lyall, David Samuel Margoliouth gibi şarkiyatçıların ve Taha Hüseyin gibi (Fi'l-Edebi'l-Cahill, s. 65, 93-94)
Doğulu bazı şiir eleştirmenlerinin eski Arap şiirinin, dolayısıyla m uanakaların uydurma olduğu yolundaki görüşlerini ihtiyatla karşılamak gerekir (geniş bilgi için bk. Nasırüddin el-Esed, s. 352-428; Çetin,
s. 48 vd.). Son incelemeler, Cahiliye devrinde yazı kullanma geleneğinin varlığını ispat ettiği gibi o dönemde yaygın olan sözlü rivayetlere de inanılabileceğini kanıtlamıştır. Bu rivayetler şairle birlikte ge
zen ve görevi onun şiirlerini ezberleyip aktarmak ve yaymak olan ravilerden gelmiştir. Sözlü rivayetler daha sonra yazıya geçirilerek zamanımıza ulaşmıştır.
Genellikle Cahiliye şiirinden ve bilhassa muallakalardan Arap nahiv ve Iugatı ile Kur'an'ın tefsiri ve garlb kelimelerinin açıklanmasında şevahid olarak birinci derecede istifade edilir. Slbeveyhi 'nin elKitab'ında 1 oso şahid beyit arasında sadece yirmi dördünün muallaka şiirlerinden olmasına karşılık (Abdül.3.1 Salim M ekrem, s. 70-71) daha sonra gelen gramer alimleri, muallaka şairlerinin hem bu kasidelerinden hem diğer şiirlerinden birçok şevahide yer vermiştir. Abdülkadir elBağdadl'nin, İbnü 'l-Hacib'in el-Kôfiye fi'n-naJ:ıv adlı eserineRadi el-Esterabadl tarafından yazılmış şerhin şevahid izahına dair kaleme aldığı Ijizanetü'ledeb'inde muallaka şairleri şevahid yoğunluğu bakımından birinci dereceyi işgal etmektedir (XIII, indeks, s. 162-163,
186,224,225-226,250,294-295,3 16-317,
355). Haricireisi Nafi' b. Ezrak'ın. Kur'an'da geçen 200 kadar garlb kelimenin anlamına dair Abdullah b. Abbas'a sorduğu sorular üzerine onun eski Arap şiirinden
Hüseyin b. Ahmed ez-Zevzeni'ye ait Şer!Ju'I-Mu'alla~ati's-seb'in ilk iki sayfası (Millet Ktp. , Feyzullah Efendi, nr. 1661)
MUALLAKAT
getirdiği şevahidie yaptığı açıklamaları
ihtiva eden Mesa'ilü Nôfi' b. el-Ezral(ta (DİA, I, 79) yer alan şevahidin çoğunu muallaka şairlerinin sözü edilen kasideleriyle diğer şiirlerinden alınmış beyitlerin oluşturduğu görülmektedir (SüyOtl, el-İtkan, II. 55-88).
Muallakatın Şerh ve Tercümeleri. Muallakat üzerine bilhassa lll. (IX.) yüzyıldan itibaren birçok şerh kaleme alınmıştır. Bazıları bu kasidelerin çoğunu veya
tamamını. bir kısmı da birini veya birkaçını şerhetmiştir. Zamanımıza ulaşan tam muallakat şerhleri arasında Ebfı Bekir İbnü'l-Enbarl, Ebfı Ca'fer en-Nehhas, Hüseyin b. Ahmed ez-Zevzenl, Hatlb et-Tebrlzl. Ali b . Ali es-Safipfırl. Reşldünnebl b. Hablbünnebl, Feyz el-Kureşl, Ahmed Emin eş-Şinkitl, Ebfı Firas en-Na'sanl. Ahmed Tercanlzade, Mevlana Muhammed İsmail es-Selefi ve Fevzi Atavl tara
fından yazılanlar neşredilmiştir. Ebfı Said Ahmed b. Halid ei-Cürcanl. İbn Keysan, Mevhfıb b. Ahmed el-Cevallki, Kemaleddin el-Enbarl, Ahmed b. Fakih, Muhammed b. İbrahim ei-Hadraml. Muhammed b. Bedreddin el-Avfi, Abdülkadir b. Ahmed el-Fakihl, Osman b. Abdurrahman et-Tenfıhl. Muhammed b. Ali et-Taberl, Ahmed b. Muhammed el-Mfısevl, Ahmed b. Muhammedel-Muata en-Nahvl ve Abdurrahman b. Abdülkerlm'in kaleme aldığı tam muallakat şerhleri ise yazma halindeç!ir (Tülücü, VI!1986J. s. 253-266) .
M uanakatın Farsça 'ya yapılan tercümelerinden biri Millet Kütüphanesi'nde Zevzenl'nin şerhinin de bulunduğu bir mecmuada kayıtlıdır ( Feyzullah Efendi, nr. 1661 ). Mütercimi belli olmayan eserin 723 ( 1323) yılından önce yazıldığı sanılmaktadır. Ayrıca İmruülkays ve Züheyr'in muallakaları Abdülewel Cavnpfırl tarafından Seb'a-i Mu'alla)Sa adıyla Arapça metin, önsöz ve notlarla birlikte Farsça'ya ve Hintçe'ye çevrilmiştir (CavnpOr 1900). Son zamanlarda muallakatın tamamını Arapça metinle beraber Abdülmuhammed Ayetl Farsça'ya tercüme etmiştir (Mu'allakat-i Seb', Tahran 1345 hş . ). Mevlana Muhammed İsmail es-SeIefi'nin ŞerJ:ıu'l-Mu'alla]Sö.ti's-seb' adıyla Arapça kaleme aldığı şerh de Urduca çevirisiyle birlikte yayımlanmıştır (Lahor 1399/1979). Muallakatın tam olarak Türkçe'ye tercümesi ilk defa M. Şerefettin Yaltkaya tarafından gerçekleştirilmiştir (Yedi Askı, istanbul 1943,1985, 1989) .
İsmet Zeki Eyüboğlu (Yedi Askı, Arap Şiirinin İlk Parlak Dönemi, istanbul 1 985) ve Sadık Yalsızuçanlar da ( Muallakat-ı
311
MUALLAKAT
Seb'a-Yedi Askı, istanbul I 998) muallakatı tam olarak nazmen Türkçe'ye çevirmişlerdir. Şemseddin Sami'nin elMuallakö.tü's-seb' adlı çevirisi henüz basılmamıştır. M uanakatın Türkçe'ye yapılmış kısmi tercümeleri de bulunmaktadır (a.g.e., a.y).
Muallakatın Latince (F. A. Arnold, Leipzig 1850). İngilizce (Sir William Jones, London I 783; E E. Johnson, Bombay !893, London I 894; Lady Anne Blunt- Scawen Blunt, London I 903; A.). Arberry, LondonNew York I 957). Almanca (A. T. Hartmann, Münster ! 80 1; P. Wolft, Rotweil I 857; L. Abel, Berlin 1891). ispanyolca (Federico Corriente. Madrid 1974) ve Lehçe'ye (). Danecki , Warsaw ı 98!) tam veya kısmi çevrileri yapılmıştır (diğerleri için b k. Sezgin, GAS IArJ, 1!/1, s. 74vd.).
BİBLİYOGRAFYA : Usiinü 'I-'Arab, '"al~ " md.; İbn Kuteybe, eş
Şi'r ve'ş-şu'arii', 1, 268; İbn Abdürabbih, ei-'İI>dü'l-ferfd, V, 269-270; Ebü Bekir İbnü'l-Enbarl, Şerf:ıu '1-/>aşii'idi 's -seb'i 't-twiili '1-Ciihiliyyiit (nşr. Abdüsselam M. Harün) , Kahire 1963, s. 35; EbQ Ca'fer en-Nehhas, Şerf:ıu '1-J>aşii'idi 't-t(s'i'lmeşhuriit(nşr.Ahmedel-Hattab). Bağdad 1393/ 1973, 1-11; ayrıca bk. neşredenin girişi , 1, 51-55; Ebu Zeyd ei-Kureşl, Cemhere (FaCir) , s. 123 vd.; İbn Reşil5 el-Kayrevanl, ei-'Umde (nşr. M. Muhyiddin Abdülham]d). Kahire 1383/1963, 1, 96; Hüseyin b. Ahmed ez-Zevzeni, Şerf:ıu'l-/11u'allal>iiti 's-seb'a, Beyrut 1382/1963; Hatib et-Tebriz!, Şerf:ıu'l-/>aşii'idi'l-'aşr (nş r. Abdüsselam elHavf]). Beyrut 1405/1985; İbn Haldun, fl1ukadd ime (tre. Zakir Kadiri Ugan). istanbul 1970, lll, 253; Süyfıti, ei-İt/>iin (Ebü'I-Fazl). ll, 55-88; a.mlf., el-f\1üzhir {i 'ulUmi 'l-luga ve envii'ihii (nşr. M. Ahmed Cade lmevla v.dğr.), Kahire, ts. (Daru ihyai'l-kütübi'l-Arabiyye), ll, 480; Keş(ü';ç;çunun, ll , 17 40-1 7 41; Abdülkadir ei-Bağdadi, ljiziinetü 'l-edeb, Muallaka şairlerinin geçtiği yerler için bk. İndeks, XIII, 162-163, 186, 224, 225-226, 250, 294-295, 316-317, 355; Ahmed Emin eş-Şinkiti. Şerf:ıu'l-fl1u'allaJ>ati'l-'aşr ve af:ıbiiru şu'arii'ihil., Beyrut, ts. (Darü'l-Endelüs); Brockelmann, GAL, 1, 18-20; Suppl., ı , 34-36; İziif:ıu'l-meknun, ll, 3, 229, 513 vd.; Nasırüddin ei-Esed, /11eşiidirü'ş-şi'ri'I-Cil.hil1, Kahire 1962, s. 169 vd. , 352-428; Taha Hüseyin, Fi 'I-Edebi'ICiihili, Kahire 1968, tür. yer.; R. A. Nicholson, A Uterary History o( the Arabs, Cambridge 1969, s. 101 vd., 1 09; Nihad M. Çetin, Eski Arap Şiiri, istanbul 1973, s. 31, 32, 48 vd.; Mustafa Sadık erRafıi, Tiirif:ıu adiibi'I-'A rab, Beyrut 1394/1974, lll, 183-189; M. İsmail es-Selefi, Şerf:ıu'l-fl1u'alla/>iiti's-seb'a, La hor 1399/1979; Sezgin, GAS (Ar.). 11/1, s. 70-85; Sa'd İsmail Şeleb!, ei-Uşülü'l-fenniyye li 'ş-şi'ri'I-Ciihi/1, Kahire 1982, s. 132-150; Abdülal Salim Mekrem, Şeviihidü Sibeveyhi mine 'l-mu'alla/>iit {i mizil.ni'n-na/>d, Beyrut 1407/1987, s. 28-30, 69-101; D. S. Margoliouth, "The Origins of Arabic Poetry" , JRAS ( 1925). s. 417 -449; J. Robson. "The Meaning of the Title ai-Mu<alJaqat", a.e. ı 1936). s. 83-86; Abdülmüteal es-Saidl. "el-Mu<alJa~t. re'yün cedid fiha" , er-Risil. le, sy. 56 (1353/1934). s. 1263-1264; Suhaillbn Salim Hanna, "Notes on
312
the Historiography of the Pre-Islamic Odes", IS, V/3 (1966), s. 305-313; M. J. Kister, "The
· Seven Odes. Some Notes on the Compilation of the Mucallaqat", RSO, XLIV ( 1970). s. 27 ·36; inci Koçak, "Mu<alla~a'larda Oyun", DTCFD, XXVIII/3-4 ( 1970). s. 333-337; a.mlf., "Mu<alJa~a'lardaki Bazı Yabancı Sözcükler", DDI., ll / 3 ( 1977), s. 185-194; M. Bakir Alwan, " Is Hammad the Collector of the Mu<alJaqat ?", /C, XLV ( 1971). s. 263-265; A. F. L. Beeston, "Mu<alla~at" (tre. Süleyman Tü i ücü). İİFD, lll ( 1979), s. 419-427; Süleyman Tüıücü, "Mu<alla~t. Şerh ve Baskıları, Tercümeleri", EAÜİFD, VI (1986). s. 253-266; G. Lecomte, "al-Mu<alla~at", EJ2 (İng.). VII, 254-255; İsmail L. Çakan- Muham- · med Eroğlu, "Abdullah b. Abbas b . Abdülmuttalib", DİA,I, 79.
li] SüLEYMAN TüLÜCÜ
r
L
MUALLEL (Jkıf)
Sened veya metninde herkesin göremeyeceği bir kusuru
bulunan hadis. _j
Sözlükte "illeti açığa çıkarılmış" anlamındadır. Terim olarak ilk bakışta kusursuz göründüğü halde araştırıldığında sıhhatini yok edebilecek gizli bir sebebe dayalı kusuru bulunan hadis için kullanılır. Bu tür hadisler ma'lfil ve muall diye de anılmakta olup Buhari, Tirmizi, Darekutni ve Hakim en-Nisaburi gibi muhaddisler ma'lfıl terimine yer vermişlerdir. Hem ma'lul hem mualleli dil kuralları açısından doğru bulmayan. mual kelimesinin bu anlamı daha iyi karşıladığını söyleyenler varsa da İbnü's-Salah eş-Şehrezuri'den önceki dönemde birçok m uhaddis tarafından kullanılan, terimierin yerleşmesinden sonra da bu şekilde kabul gören muallel tercih edilmiştir ( Tecrid Tercemesi, I, ı 76). Bir rivayeti muallel yapan gizli kusura illet, bu illeti ortaya çıkaran kimseye muallil, bu tür rivayetleri konu edinen ilim dalına da ilelü'l-hadis denir. İlk devirlerden itibaren muhaddisler hadislerin doğru bir şekilde rivayet edilmesi için birtakım esaslar belirlemişse de zaman zaman hatalar yapılmış ve bazı hadislerde bir kısmı ilk bakışta farkedilen, bir kısmı da ancakaraştırmalar sonucu ortaya çıkan kusurlar (illetler) meydana gelmiştir.
Hadis kitaplarında muallel hadisin çeşitli örnekleri bulunmaktadır. Hakim enNisaburi'nin Musa b. Ukbe- Ebu İshak es-Sebii- Ebu Bürde ei-Eş'ari- Ebu Musa ei-Eş'ari senediyle naklettiği , Hz. Peygamber'in. "Ben günde yüz defa Allah'tan af diliyor ve ona tövbe ediyorum" dediğine dair hadis (Ma'rifetü 'ulumi'l-f:ıa-
dfş, s. ı ı 4) bunlardan biridir. Bu hadis ilk bakışta gerek sened gerekse metin açısından kusursuz ve sahih görünmekteyse de derinlemesine araştırıldığında babası Ebu Musa ei-Eş'ari'den çeşitli rivayetleri bulunan Ebu Bürde'nin bu hadisi ondan nakletmediği, Müslim'in es-ŞaJ:ıiJ:ı'inde olduğu gibi Ebu Bürde- Egar elMüzeni senediyle rivayet ettiği farkedilmiştir (Müslim, "Zikir", 41 , 42). Senedde Egar ei-Müzeni yerine yanlışlıkla Ebu Musa el- Eş' ari'nin zikredildiği ancak rivayetlerin derlenip araştırılmasıyla açığa çıkmış ve hadisin muallel olduğu anlaşılmıştır ( Tecrid Tercemesi, I, ı 84- ı 85). Bir rivayetteki illeti ortaya çıkarma işi, hadis ilimlerinin en karışık ve en ince konularından biri olup bunu ancak geniş bir anlayış, güçlü bir hafıza, ravilerin dereceleri hakkında tam bir bilgi. isnad ve metinlere dair kuwetli bir meleke sahibi alimierin yapması mümkündür (İbn Hacer el-Askalani, Nüzhetü'n-na?ar, s. 89-90).
Bir hadiste illet bulunduğu muhaddislerin tesbit ettiği usul çerçevesinde belli olmaktadır. Bunun için muhaddis ele aldığı hadisin bütün tariklerini bir araya getirir. Her bir ravisini adalet ve zabt açısından inceler. İsoadlardaki hoca ve talebelerin birbirinden olan rivayetlerini araştırır. Tedlis ve irsal yapan ravilerle ihtilata konu olanları bulup ortaya çıkarır. Sema ve arz yoluyla alınan rivayetler le icaze ve münavele yoluyla alınanları ve bunların eda sigalarını gözden geçirir. Ravinin hadisi tek başına rivayet edip etmediğini ,
kendisinden daha güvenilir ravilere muhalefetinin bulunup bulunmadığını araştırır. Aynı şekilde ravinin vehm, mürsel veya münkatı' rivayetleri muttasıl gösterme yahut hadisleri birbirine karıştırma gibi bir kusuru varsa bunu gösterir. Ancak bu çalışmalardan sonra sened veya metninde illet tesbit edilen hadisin muaile! olduğu söylenebilir (İbrahim b. esSıddTk, !, 50-61).
Hadisi muallel kılan gizli illetler pek çok olup Hakim en-Nisaburl bunlardan on tanesini zikretmiştir (Ma'rifetü 'ulumi'l-f:ıadfş, s. ı 19). Bu tür hadislerde illet genellikle isnadda bulunmakla beraber bazan metinde, bazan hem senedde hem metinde görülebilir. isnaddaki illet hem isnadın hem metnin s1hhatini zedeleyebilir (İbnü's-Salah, s. 91) Senedde illet daha çok ravinin mürsel hadisi mevsfıl, mevsulü mürsel, mevküfu merfu, merfuu mevküf olarak rivayet etmesi, iki hadisin senedini birbirine katması, isim, künye ve nisbeteri benzeyen ravileri birbiriyle ka-