16
37 SOSYAL B L MLER Y l:2003 Cilt:1 Say :1 Celal Bayar Üniversitesi S.B.E. MAN SA iir-Efsane-Menk be li kisi Ve Niyâzî-i M srî nin Menk belerine Göre Baz iirlerinin Hikâyesi * Yard. Doç. Dr. Kenan ERDO AN Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyat Bölümü, Manisa ÖZET Bu bildirimizde, önce efsanenin tan m , önemi ve tasnifi k saca özetlenmi , sonra efsane- menk be- iir ili kisi ele al narak edebiyat m zdan örnekler verilmi ard ndan da Niyazi-i M srî'nin menk belerine göre baz iirlerinin hikâyeleri üzerinde durularak örneklenmi tir. Anahtar Kelimeler: Niyâzî-i M srî, iir, efsane, menk be. The Relationship Among Poetry, Legend And Story About Blessed People(Menk be) And The Stories Of Niyaz-I M sri s Some Poems According To His Sacred Life(His Menk be) ABSTRACT n this notice, we summarized the importance of legend and its classification before defination of the legend. Then examples had been given from our literature, base on connection between legend and poet. After this -according to Niyâzî M sri s legends- we gave a few examples on his some poets stories. Key words: Niyâzî-i M srî, poet, legend, epic. I. Efsane, Tan m , Önemi ve Tasnifi: Efsane veya fesane Farsça as ll bir kelime olup sözlüklerde söylenti; masal; dedikodu; as ls z hikâye; bo söz; saçmasapan lak rd ; olmayacak ey, hurafe; ün salm dillere dü olay; destan; eski ça lardan beri söylenegelen olaganüstü varl klar , olaylar konu edinen imgesel öykü; söylence; bir tabiat olay n , bir varl n meydana geli ini, tabiat elemanlar n n birinde olan de i ikli i, ak ld , ola anüstü aç klamalarla anlatan hikâye.. vb. gibi bir çok manada kullan lmaktad r 1 . Genel olarak efsane, bir inan , bir hadiseyi inand rmak maksad yla klayan, belli bir tarihe, ahsa ve mekana ba lamaya çal an ve belirli ekilleri olmayan k sa anlatmalard r . Efsaneler bir inan etraf nda te ekkül ederler ve ola anüstü unsurlar ta rlar. Ancak ola anüstülük her zaman efsanelerin vazgeçilmez bir niteli i de ildir. * Bu makale 18 Eylül 1997 günü IX. Millî Türkoloji Kongresi ne bildiri olarak sunulmu ancak yay mlanmam t r. 1 Bu konuyla ilgili bir çok sözlük say labilirse de dipnotu gereksiz yere kabartmaktan çekinerek a a dakileri anmakla yetiniyoruz: emseddin Sami, Kamus- Türkî, st. 1987; Türk Dil Kurumu Sözlü ü, C.1, Ank. 1983; Ferit Devellio lu, Osmanl ca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, Ank. 1986; M.Nihat Özön, Osmanl ca-Türkçe Sözlük, st.1987; Ayn yazar, Edebiyat ve Tenkit Sözlü ü, st. 1954; T.Nejat Gencan vd.. Söylence , Yaz n Terimleri Sözlü ü, Ank.1974.

iir-Efsane-Menkbe likisi Ve Niyâzî-i Msrînin Menkbelerine ...isamveri.org/pdfdrg/D02669/2003_1_1/2003_1_1_ERDOGANK.pdfher obje bir anlam kazanr, manevîleir. Artk o kaya ve ta geliigüzel,

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • 37

    SOSYAL B L MLER Y l:2003 Cilt:1 Say :1 Celal Bayar Üniversitesi S.B.E. MAN SA

    iir-Efsane-Menk be li kisi Ve Niyâzî-i M srî nin Menk belerine Göre Baz iirlerinin Hikâyesi *

    Yard. Doç. Dr. Kenan ERDO AN Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyat Bölümü, Manisa

    ÖZET Bu bildirimizde, önce efsanenin tan m , önemi ve tasnifi k saca özetlenmi , sonra efsane-

    menk be- iir ili kisi ele al narak edebiyat m zdan örnekler verilmi ard ndan da Niyazi-i M srî'nin menk belerine göre baz iirlerinin hikâyeleri üzerinde durularak örneklenmi tir.

    Anahtar Kelimeler: Niyâzî-i M srî, iir, efsane, menk be.

    The Relationship Among Poetry, Legend And Story About Blessed People(Menk be) And The Stories Of Niyaz-I M sri s Some Poems According To His Sacred Life(His Menk be)

    ABSTRACT n this notice, we summarized the importance of legend and its classification before

    defination of the legend. Then examples had been given from our literature, base on connection between legend and poet. After this -according to Niyâzî M sri s legends- we gave a few examples on his some poets stories.

    Key words: Niyâzî-i M srî, poet, legend, epic.

    I. Efsane, Tan m , Önemi ve Tasnifi: Efsane veya fesane Farsça as ll bir kelime olup sözlüklerde söylenti;

    masal; dedikodu; as ls z hikâye; bo söz; saçmasapan lak rd ; olmayacak ey, hurafe; ün salm dillere dü mü olay; destan; eski ça lardan beri söylenegelen olaganüstü varl klar , olaylar konu edinen imgesel öykü; söylence; bir tabiat olay n , bir varl n meydana geli ini, tabiat elemanlar n n birinde olan de i ikli i, ak ld , ola anüstü aç klamalarla anlatan hikâye.. vb. gibi bir çok manada kullan lmaktad r1.

    Genel olarak efsane, bir inan , bir hadiseyi inand rmak maksad yla aç klayan, belli bir tarihe, ahsa ve mekana ba lamaya çal an ve belirli ekilleri olmayan k sa anlatmalard r . Efsaneler bir inan etraf nda te ekkül ederler ve ola anüstü unsurlar ta rlar. Ancak ola anüstülük her zaman efsanelerin vazgeçilmez bir niteli i de ildir.

    * Bu makale 18 Eylül 1997 günü IX. Millî Türkoloji Kongresi ne bildiri olarak sunulmu ancak yay mlanmam t r. 1 Bu konuyla ilgili bir çok sözlük say labilirse de dipnotu gereksiz yere kabartmaktan çekinerek a a dakileri anmakla yetiniyoruz: emseddin Sami, Kamus- Türkî, st. 1987; Türk Dil Kurumu Sözlü ü, C.1, Ank. 1983; Ferit Devellio lu, Osmanl ca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, Ank. 1986; M.Nihat Özön, Osmanl ca-Türkçe Sözlük, st.1987; Ayn yazar, Edebiyat ve Tenkit Sözlü ü, st. 1954; T.Nejat Gencan vd.. Söylence , Yaz n Terimleri Sözlü ü, Ank.1974.

  • K. Erdo an / iir- Efsane- Menk be li kisi ve Niyâzî-i M srî nin Menk belerine Göre Baz iirlerinin Hikâyesi

    38

    Efsaneler; halk n özlemlerini, dünya görü ünü, muhayyilesinde yaratt ideal insan tipi ni di er edebî türlerden daha kesin bir biçimde ortaya koyar.

    Efsanelerde tarihle halk muhayyilesi veya tarihle bir airin ilham birle mi tir. Efsaneler, içinde ola anüstü unsurlar ta mas bak m ndan masal ve destanlara benzerler. Ancak masallar n özel bir üslûbu vard r ve genellikle masallar mutlu bir sonla biterler. Destanlar kendilerine has üslûplar ve uzunluklar yla efsanelerden ayr l rlar.. Efsaneler ise, özel bir üslûbu olmayan, sade halk diliyle bir inan dile getiren k sa anlatmalard r.

    Efsaneler genel olarak dört ana grupta incelenir: 1. Yarat l Efsaneleri (cosmogonie) : Bu efsaneler, tabiat varl klar n n

    meydana geli i, kainat n sonu, mah er ve k yamet (eschatologie) ile ilgilidir. Bunlar n içinde dönü üm efsaneleri ile (etiolojique) nedenleri aç klay c efsaneler de bulunur. Ünlü Latin airi Ovidius un Dönü ümler (Frans zca Metamorphoses) adl kitab ndaki iirler eski ça daki bu tür efsanelerden olu ur.

    2. Tarihi Efsaneler : Menk be denilen türü meydana getirirler. Bunlardan ba ka tarihî binalar, defineler, adlar belli yerler, büyük âfetler, me hur ahsiyetler, a k kahramanlar , â k airler, bilginler, eyh ve mür itlerle ilgili

    olanlar bu gruba girerler. 3. Ola anüstü ki iler, varl klar ve güçler hakk ndaki efsaneler : Bu

    grupta da al nyaz s , ölüm ve ötesi, tekin olmayan yerler, tabiat parçalar , cinler, periler, ejderhalar, al kar s , eytan, hastal k ve sakatl k getiren varl klar, ola anüstü gücü olan ki iler (büyücü, v.s.) mitik (mythique) hayvan ve bitkilerle ilgili olan efsaneler yer al r.

    4. Dinî Efsaneler : Çe itli dinî inan lar ve din büyüklerinin hayat , sava ve mücadeleleri bu grupta de erlendirilir. Burada daha çok dinî kaynak ve kitaplara göre anlat lan dini de il, halk n alg lad din anlay n buluruz. Tarihî efsaneler içinde geçen tarihî ahsiyetlerden din büyükleri, eyhler, evliya ve erenlerin hayat etraf nda geli en efsanelerin bu k s mla da ili kisi vard r.

    Efsaneler, halk n çaresizliklerini, umutlar n , özlemlerini, dünya görü lerini aç k bir ekilde göstermesi bak m ndan önemlidir; çünkü inan konusudurlar. Onlar saçma ve ak l d diye nitelemek ayd nlar n halk anlamas na engel olaca gibi, halktan uzakla malar na da sebep olur. Kald ki efsanelerin bir k sm inand r c l n yitirseler bile, masallardaki imgeler gibi varl klar n yine devam ettirebilirler. Efsaneler bu özellikleriyle iir, resim ve tiyatro gibi bir çok sanat dal na gür bir kaynak olmas bak m ndan da önem ta rlar2.

    Türk efsanelerinin, yarat l ve türeyi le ilgili olanlar hariç, slâmiyetten sonra genellikle slâmî bir muhtevaya büründü ü söylenebilir. Ancak, bu muhtevaya di er kutsal kitaplardan gelen efsanevî k ssalarla, peygamberler tarihi,

    u, Bozkurt, Ergenekon, Türeyi , Göç efsaneleri gibi millî destanlara kaynakl k

    2 Efsane ile ilgili genel bilgiler u kitap, makale ve maddelerden özetlenmi tir: P.Naili Boratav, 100 Soruda Türk Halk Edebiyat , st.1982, s.98-108; ükrü Elçin, Halk Edebiyat na Giri , Ank. 1986, s.314-315 vd. ; Bilge Seyido lu, Erzurum Efsaneleri, Ank. 1985 ; ayn yazar, Efsane , Türk Dünyas El Kitab , C.3, Ank. 1992, s.315-320.; Ziya Bak rc o lu, Efsane , Türk Dili ve Edebiyat Ans. C.3, st. 1978, s.7-8.

  • Sosyal Bilimler 1 / 1 (2003) s.37-52

    39

    edenleri, Dede Korkut Hikâyeleri ni, kom u kültürlerden, özellikle Arap ve Fars kayna ndan gelen Leylâ ile Mecnun, Ferhad ile irin gibi k ssa ve hikâyeleri de ilâve etmek gerekir.

    Efsanelerde insanl k, do ruluk, dürüstlük, cesaret, fedakârl k, cömertlik, iyilikseverlik Allah n kudretine iman gibi ahlakî davran lar ve de erler yüceltilir. Bulunduklar mekan, co rafya -kaya, da , ta , göl, ova, bina- ile insan aras nda s cak, yumu ak bir ili ki kurulur, bunlar mûnis ve millî hâle getirilir. Bir yandan co rafya vatan olurken, öbür yandan efsanenin sihirli de ne inin de di i her obje bir anlam kazan r, manevîle ir. Art k o kaya ve ta geli igüzel, s radan bir kaya de ildir; bir hikâyesi vard r, gelin kayas yahut a layan kaya d r.. vs.

    Efsaneyi anlatan ve dinleyen ona gerçek nazar yla bakar. Ama bu gerçek objektif bir gerçek de ildir.

    Efsanelerin gizli, esrarengiz bir âlemi vard r. Bu âlemin s rlar na ak lla eri ilemez. Efsanelerin dünyas ola anüstülük ve kutsall klarla doludur.

    Efsaneler tarihi devirler içinde te ekkül etmi lerdir. Konusu tarihî bir olay, dinî bir ahsiyet, yahut belli bir mekan olabilir. Tarihî devirler içinde te ekkül etmeleriyle mitlerden ayr l rlar. Çünkü mitlerin zaman , ba lang ç zaman olup, kahramanlar tanr , yahut yar tanr lard r. Mitolojiler ilkel dönem ve kültürlerin mahsulü oldu u halde, efsaneler günümüzde de olu abilir.

    Anonim halk edebiyat nda söylenegelen say s z efsane vard r. Halk hikâyesi diye bildi imiz hikâyelerin ço u bir efsane etraf nda do up geli mi lerdir. Karakoyun efsanesinde a an n k z na â k olan çoban, günlerce tuz yalayan koyunlar dereden su içirmeden geçirmekle s nan r. Ta Bebek efsanesinde Allah n kudretine duyulan iman sayesinde ta canlan r. Genç Osman , Bo Be ik efsaneleri iir ekline dönü meden önce dilden dile anlat larak bir efsanele me süreci ya ar. Nihayet bir air bunu nazma çekerek iir ve efsaneyi bir kav ak noktas nda bulu turur.

    Halk edebiyat derlemeleri içinde efsanelerin büyük bir yeri vard r. Efsaneler bir nevi tarihe, co rafyaya, zaman ve mekâna vurulan damgad r. Böyle oldu u için kimi milletler buna çok önem vermi lerdir. Meselâ srail de mekânla ilgili alt bin efsane derlenmi tir3. Çok zengin bir kültür tarihi ve co rafyas na sahip bir millet olarak bu sihirli dünyam z yeterince derleyip de erlendirdi imizi söylemek zordur. Saim Sakao lu nun bir motif üzerinde çal mas ndan sonra4, Bilge Seyido lu nun Erzurum Efsaneleri5, A. Ya ar Ocak n Evliya Menk beleri6... gibi kitap çap nda ciddi bilimsel yay nlar n azl na kar l k, efsaneyle ilgili bir hayli yay n, makale ve derleme yap lm t r7.

    3 Bilge Seyido lu, Erzurum Efsaneleri, Belli Yerlere Ba l Olarak Derlenmi Efsaneler Üzerinde Bir nceleme, Ank. 1985, s.5. 4 Anadolu-Türk Efsanelerinde Ta Kesilme Motifi ve Bu Efsanelerin Tip Katalo u, Ank. 1980. 5 Seyido lu, a.g.e. 6 Türk nançlar nda ve Edebiyat nda Evliya Menk beleri, Ank.1984. 7 Millî Folklor Enstitüsü nün yapt bir ara t rmaya göre 1975 y l na kadar Türkiye de efsane ile ilgili 50 den fazla kitap, 300 den fazla da makale yay nland tesbit edilmi tir. TDEA.Ans. C.3, s.8.

  • K. Erdo an / iir- Efsane- Menk be li kisi ve Niyâzî-i M srî nin Menk belerine Göre Baz iirlerinin Hikâyesi

    40

    II. Efsane-Menk be li kisi ve Baz Menak pnameler: Menk beye ve efsane-menk be aras ndaki ili kiye gelince, daha önce

    efsaneleri gurupland r rken onlar n, dinî ve tarihî efsaneler içinde yer ald n ve dinî muhteva ta yanlar na bu ismin verildi ini söylemi tik. Ancak Saim Sakao lu V. Milletleraras Türk Halk Kültürü Kongresi nde sundu u Efsane-Menk be Ba ba l kl bildirisinde8 efsane ve menk be ili kisini tart rken, önce terimlerin tan m ndan yola ç karak sözlüklere (yaz m z n ba nda ald m z gibi) göre efsaneyi ele al r. Sakao lu burada bir kaç para rafla T. N. Gencan ve arkada lar n n daha önce atasözlerinin bir türü olan diction yerine kulland klar söylence yi 8 y l sonra demece diye de i tirerek bu defa efsane için

    kullanmalar n , menk be için de övge kelimesini ileri sürmelerini do ru bulmayarak terim karma as n n böyle oldu unu söyler. Daha sonra da menkabe ve menk be kelimelerindeki ikilik üzerinde durarak A. Ya ar Ocak tan naklen Arapça nekabe (isabet etmek, bir eyden bahiste bulunmak yahut haber vermek)

    kökünden türeyen menk be nin (ço ulu menak b) sözlükte, ö ünülecek güzel i , hareket ve davran manalar na geldi ini ekler9. Ancak Saim Sakao lu na göre, menk be kelimesi -sözlüklerde bu ekliyle olmad hâlde- (do rusu menkabe eklindedir) dilimize yerle ti i için galat- me hur kavlince de erlendirilmeli,

    menkabe de il, menk be ekli tercih edilmelidir. Sakao lu, efsane-menk be ili kisini örnekler vererek inceledikten sonra

    sonuç olarak; keramet ad n verdi imiz hârikulâde olaylara yer veren küçük hikâyelere menk be denildi ine göre, içinde bu tür olaylar n yer almad , sadece bir tabiat olay n , bir varl n meydana geli ini anlatan küçük hikâyelere de efsane denilmesi gerekti ini söyler10. Ancak -verilen örneklerde oldu u gibi- bunlar yine de birbirinden ay rmak pek kolay de ildir. ..Bu güne kadar gerek efsaneler gerekse menk beler, bir kaç istisnan n d nda daima efsane ba l alt nda toplanm t r. Yay mlanan pek çok efsane kitab nda az msanmayacak menk be metni de yer alm t r. Bundan böyle efsane olduklar na kesin gözüyle bakt klar m za efsane , menk be gözüyle bakt klar m za da menk be demeliyiz; tereddüde dü ülenleri ise, imdilik efsane ana ba l alt nda ele almal , bulunacak yeni örneklerine göre as l yerini belirlemeye çal mal y z.

    der11.

    8 Halk Edebiyat Seksiyon Bildirileri II, Ank.1997, s.241-246. 9 Daha geni bilgi için bkz. Ocak, a.g.e. s.27,37 vd. 10 Sakao lu nun bu ayr m kelimenin olumsuz anlamlar n ve mahzurlar n da ortadan kald rmaktad r. Çünkü efsane kelimesinin sözlük ve halk aras nda saçma sapan söz, lâk rd , hurafe.. gibi olumsuz anlamlar da ta mas ve halk aras nda menk be, k ssa gibi kelimelerle an lan Peygamber mucizeleri ve evliya kerametlerinin efsane kelimesiyle nitelenmesi bir kavram karga as do uruyor. Ayr ca arast rmac lar olarak bünyemize uygun yerli terimler kullanmak, tasnifler yapmak tercih edilmelidir. 11 Saim Bey in konuyla ilgili bir teklifi de vard r: ..Efsane ve menk belerin bütün örneklerini içine alacak bir tip katalo u haz rlamak . Bu çözümü kolayla t racakt r. Ancak, ara t r c n n i i bununla da bitmez, masal tasnifinde as l masallar n içinde de erlendirilen efsane tarz ndaki masallara, yani; masal-efsane ili kisine de e ilmek zorundad r. Hatta, efsane-hikâye ve efsane-destan ili kisini de irdelemeli, kesi en noktalardaki örnekleri incelemelidir. Bkz.a.g.m. s.245.

  • Sosyal Bilimler 1 / 1 (2003) s.37-52

    41

    Menk beler, anonim halk edebiyat nda oldu u gibi yaz l ve ferdî mahsuller aç s ndan da çok büyük bir zenginlik arzetmektedir. Kültür tarihimizde çok say da menak pname vard r. Onlarca yaz l menak pname dil, edebiyat, sosyal ve kültür tarihi, dinler sosyolojisi, din psikolojisi, folklor.. gibi sahalar n uzmanlar taraf ndan de erlendirilebilir.

    Menk belerin en çok bulundu u eserler ve müstakil menak bnameler ise, Siyer ve K sas- Enbiyadan ba layarak Tezkiretü l-Evliyalar, Maktel-i Hüseyinler, baz tarihler, Hamzaname, Ebâ Müslimnâme, Battalname, Dani mendname, Saltukname, skendername. gibi dinî-destanî bir özellik ta rlar. Bu menak pnamelerden baz lar unlard r: Satuk Bu ra Han, Hace Ahmed Yesevî, Lokman- Perende, Seyyid Harun- Veli, Sadreddin-i Konevî, Seyyid Mahmud- Hayranî, Hac Bekta - Velî, Hac m Sultan, Ahi Evran Menak pnameleri, Menak b- Sipehsalar, Menak bu l-Arifîn, Menak bu l-Kudsiyye fî Menas bi l- Ünsiyye, Abdal Musa, Seyyid Ali Sultan, Sultan ucaaddin, Otman Baba Vilayetnameleri; Menak b- eyh Bedreddin, Menak b- Emir Sultan, Menak b- Kemal Ümmî, Menak b- brahim Gül enî, Menak b- eyh Safiyyyüddin Erdebilî, Menak b- Hac Bayram- Velî, Menak b- Ak emseddin, Menak b- Kaygusuz Abdal, Menak b- Pîrî Baba, belli bir ahs n de il, çe itli kalenderî me rep zümrelerin anlat ld Menak b- Hâce-i Cihan ve Netice-i Can, Menak b-

    eyh Üftade, Menak b- eyh aban- Velî, Menak b- eyh Mahmud el Üsküdarî, Menak bname-i M srî, Vak ât- Pîr-i rû en-zamîr Hazret-i M srî ve Tuhfetü l-Asri fî Menak bi l- M srî (bu son üç menak pname Niyâzî-i M srî ye dairdir), Menak b- eyh Vefa, Menak b- E refzâde Rumî, Menak b- eyh Mahmud Murad Buharî, Menak b- Melâmiyye-i Bayramiyye... Bunlar, çe itli ki i ve zümrelerin tek tek veya toplu anlat ld klar menak pnamelerdir12.

    III. iir-Efsane-Menk be li kisi ve Baz Örnekler: Makalenin ba nda efsaneleri grupland r rken Yarat l Efsaneleri

    konusunda olu um, dönü üm ve nedenleri aç klay c (etiolojique) efsanelerden bahsederken ünlü Latin airi Ovidius un Dönü ümler (Frans zca Metemorphoses) isimli kitab nda bu tür efsanelere yer verdi ini söylemi tik. Türk edebiyat nda da baz destan ve halk hikâyelerinin, halk türkülerinin ba lang çta birer efsane iken, zamanla tür ve üslûp de i tirerek mensur veya manzum farkl bir kal ba girdi ini görüyoruz. Genç Osman, Köro lu, Ferhat ile irin, Kerem ile Asl , Kara Koyun, Bo Be ik, Ta Bebek bunlara örnek verilebilir. Tarihte bir çok â k ve airin, tarihî ahsiyetin içinde bulundu u, etraf nda te ekkül etti i onlarca (hikâyeli diyebilece imiz) iir-efsane örne i gösterilebilirse de biz Sakao lu nun bildirisinden sonra bizim inceledi imiz Niyâzî nin durumuna uygun olarak daha çok dinî-tasavvufî iirler ve onlar n airleri üzerinde durarak, onlardan örnekler verece iz.

    Niyâzî-i M srî ye gelinceye kadar dinî-destanî edebiyat m zda bir çok manzum menak pname yaz lm t r. Ayr ca dinî-tasavvufî edebiyat m z n

    12 Ocak, a.g.e. s. 40-60.

  • K. Erdo an / iir- Efsane- Menk be li kisi ve Niyâzî-i M srî nin Menk belerine Göre Baz iirlerinin Hikâyesi

    42

    kurucular Ahmed Yesevî, Yunus, Mevlânâ.. ve di er mutasavv f airlerin ço unun hayat öylesine menk belerle sar lm t r ki, Köprülü den beri âdetâ bunlar n hayat n n incelenmesinde tarihî hayat yan nda, menk bevî hayat na yer vermek bir gelenek, bir mecburiyet halini alm t r. Meselâ Orta Asya Türk Tasavvuf Edebiyat n n ilk kurucusu ve en büyük airlerinden olan Ahmed Yesevî nin hayat menk beler halesi ile örülmü tür. Çok say da menk besi yüzy llarca anlat lm , bunlar n bir k sm yaz ya geçirilmi , hatta Divan ndaki hikmet lerde yer alm t r. Bu menk belerden baz lar unlard r:

    Menk beye göre babas da keramet sahibi bir eyh olan A. Yesevî, daha do madan yüzy llarca önce Cebrail in cennetten getirdi i hurma, Hz. Peyamber taraf ndan Aslan Baba ya emanet edilmi , O da çocukken bu hurmay isteyerek alm t r. Yine rivayete göre, Hz. Peygamber'den intikal eden sofras yla binlerce insan doyurmu , duas yla Karacuk Da n ortadan kald rm t r. Hoca n n kendi eliyle yapt ka k ve kepçeyi götürüp satan ve para vermeyenin pe inden ayr lmayan bir de öküzü vard r. A.Yesevî turna k yafetine de girmi tir. Meclisinde kad n erkek birlikte zikrediyor diye tenkit edenlere bir hokkaya pamuk ve ate i koyarak göndermek suretiyle cevap vermi tir. A.Yesevî nin daha bir çok menk besi varsa da amac m z bunlar saymak olmad için, Divan- Hikmet inden O nun Hz. Peygamber in vefat etti i ya olan 63 ya nda tekkenin bir kö esinde mezar gibi bir kuyu kazd rd ve uzun y llar burada ya ad n n anlat ld bir dörtlük ile yedi ya nda iken Aslan Baba dan hurmay ald n anlatan bir dörtlü ünü almakla yetiniyoruz.

    Ya m yitti altm üçke bir künçe yok Vâ-dirîgâ Hak n tapmay könglüm s nuk Yir üstide sultan min dip boldum uluk

    âkir bolup yir ast ga kirdim muna

    Yiti ya da Aslan Bab ga birdim selâm

    Hak Mustafa emânetin k l ng in am U ol vaktda ming bir zikrin k ld m tamam Nefsim ölüp lâ-mekânga a t m muna13

    A. Yesevî nin, vefat ndan sonra da etkisi ve kerametleri devam etmi tir. Meselâ ; me hur Timur, A. Yesevî yi rüyada görmü , ve Yesevî, Timur a zaferini müjdelemi ve bu yüzden O na güzel bir türbe yapt rm t r. Timur un hayat n n anlat ld bir kitapta O nun, Yesevî Divan ndan tefe ül etti i bir rubaîyi 70 defa okuyup du a ederek zaferi kazand anlat l r. Rubaî udur:

    Yeldâ giceni em -i ebistân itkan Bir lahzada âlemni gülistan itkan Bes mü kül i im tü üptür âsân itkan Ey barçan mü kilini âsân itkan14

    Anadolu Tasavvuf Edebiyat n n kurucusu ve en büyük airi Yûnus

    13 Ahmed-i Yesevî, (Haz. Kemal Eraslan), Divan- Hikmet'ten Seçmeler, Ank.1991, s.54, 106. 14 Fuat Köprülü, Türk Edebiyat nda lk Mutasavv flar, Ank. 1981, s.41.

  • Sosyal Bilimler 1 / 1 (2003) s.37-52

    43

    Emre'nin de bütün bir hayat efsanelerle-menk belerle sar lm t r. Hatta menk bevî hayat n n yan nda tarihî hayat çok silik ve yok gibidir. Menk bevî hayat n n teferruat na kar l k tarihî hayat hakk nda bildiklerimiz çok çok azd r. O nun hangi tarihte ve nerede do up-öldü ünü bile tam olarak bilemiyoruz. Bilebildiklerimiz de menk belerinin yard m yla ortaya ç km olanlard r: O nun k tl kta bu day almak için Hac Bekta Velî ye gitmesi ve srarla bu day yerine nefes verilmek istenmesini kabul etmeyip, sonra pi man olarak geri dönmesi ve manevî kilidinin Taptuk Emre ye verilmesi ve O na k rk y l hizmet etmesi, bu süre içinde tekkeye odun ta rken e ri odun bile getirmemesi; eyhinin duas ve himmetiyle dilinin çözülüp air olmas ..vs. hepsi menk belerdeki Yûnus u verir. Bu menk belerin bir k sm iirlerine de yans m t r. Meselâ, Taptuk Emre nin tarihî ahsiyeti tam olarak bilinmedi i, hatta ya ad ndan üphe duyuldu u, mecazî anlamda olabilece i.. gibi görü lere ra men O, menk be ve iirlerde canl bir ekilde ya amaktad r:

    Vard m z illere ol safa gönüllere Halka Taptuk manîsin saçt k elhamdülillâh .......... Yûnus yine esrüdi Taptuk yüzün görelden Me er anun elinden bir cür a erbet içmi 15

    Menk beler, Yûnus un airli inin de Taptuk Emre nin bir kerameti sonucu ba land n anlat r: Rivayete göre bir gün bizim Yûnus un da bulundu u bir mecliste Yûnus- gûyende diye birisi vard . Taptuk, bir kaç defa, evkimiz var, biraz terennüm et dedi i halde söylemeyince, oduncu Yûnus a dönerek haydi, durma sen söyle der kilidini açar ve böylece air olur16.

    Bir ba ka rivayete göre ise Taptuk ona a k arab n vermi ve bunu insan aya de meyen bir yere dök demi . Yûnus dönüp dola m böyle bir yer bulamay nca kafas na dikmi ve böylece air olmu tur. lk iiri de,

    Ad m ad m ileri bu âlemden içeri On sekiz bin âlemi gördüm bir da içinde

    diye ba layan iiridir17. Yûnus un iirleriyle ilgili çok bilinen bir ba ka menk be de öyledir: Yûnus

    üç bin iir yazarak bir Divan tertip etmi . Sonradan Molla Kas m isimli birisi bu Divan bir deniz kenar nda okumaya ba lam . uras eriata uymuyor, buras uymuyor

    diyerek bin tane iiri y rtm ve yakm . Art k yakmaktan usan nca bu defa bin iirini de suya atm . Ancak bu s rada kar s na

    Dervi Yûnus bu sözü e ri bü rü söyleme Seni sigaya çeken bir Molla Kas m gelir

    beyti ç k nca onun bir ermi oldu unu anlam , yapt ndan vazgeçmi ama i i ten geçmi . Gerçi iirler suya at lm , yak lm ama o günden bu güne

    15 Köprülü, a.g.e.s.268-270. 16 Köprülü, a.g.e.s.260. 17 Ça atay Uluçay, Yûnus Emre nin Mezar , ?, 1943, s. 10. ; Abdülbaki Gölp narl , Yûnus Emre ve Tasavvuf, st. 1961, s.60.

  • K. Erdo an / iir- Efsane- Menk be li kisi ve Niyâzî-i M srî nin Menk belerine Göre Baz iirlerinin Hikâyesi

    44

    Yûnus un bin iirini denizde bal klar, binini gökte melekler, binini de insanlar okur olmu lar18.

    Yûnus tan sonra tasavvuf edebiyat m z n en co kun airlerinden biri olan Seyyid Nesimî de bir çok menk besi olan efsanele mi airlerden biridir. Bunlardan iir-efsane kav a nda bulunan sadece bir ikisini buraya alaca z. Rivayete göre Nesimî, Hallac- Mansur gibi Ene l-Hak diyerek Vahdet-i Vücud ve hurufî inanc n yayarken karde i âh Handan, O na;

    Gel bu s rr kimseye fa eyleme Hân- hâss ammeye a eyleme

    diye temkin tavsiye etmi , Nesimî ise karde ine; Derya-y muhit cu a geldi Kevn ile mekân huru a geldi

    diye ba layan me hur mesnevisiyle cevap vermi tir19. Nesimî nin u menk besi de O nun feci sonunu anlatmas bak m ndan

    önemli oldu u kadar, â k (sûfî) ve zâhid tiplerinin çizilmesi bak m ndan da önemlidir.

    Nesimî, derisi yüzülürken sarar r. Niye sarard n diye sorduklar nda ise Ben a k fecrinden do an güne im. Güne batarken sarar r , der. Ayr ca onun

    derisinin yüzülmesine fetva veren müftü parma n sallayarak, bunun kan pistir, bir uzva damlasa kesilmesi gerekir demi . Ancak tam bu s rada Nesimî nin bir damla kan müftünün parma na s çramaz m ! Hemen orda bulunan biri, fetvan za göre sizin de parma n z n kesilmesi lâz m dedi inde, nesne

    gerekmez, biraz suyla temizlenir demi . Bunu duyan Nesimî nin kanlar içinde, Zâhidin bir parma n kessen dönüp Hak tan kaçar Gör bu miskin â k serpâ soyarlar a lamaz

    gazelini okudu u söylenir20. iir-efsane-menk be ili kisine halk iiri ve tarihten yine çok bilinen bir

    örnek verebiliriz: Rivayete göre IV. Murad n Ba dat sava na kat larak fethinde büyük yararl klar gösteren henüz b y terlememi civan delikanl Genç Osman, kelle koltu unda üç gün sava t ktan sonra sanca kalenin bedenine dikmi , ancak ehit de olmu tur. Onun için saz airi Kay kç Kul Mustafa n n düzüp ko tu u

    efsanevî destan ndan da bir dörtlük al yoruz. btidâ Ba dat a sefer olanda

    Atlad hende i geçti Genç Osman Vuruldu sancaktar kapt sanca letti bedene dikti Genç Osman21

    18 Gölp narl , a.g.e.s.60. Gölp narl ayn hece ve redifte birkaç iiri olmas na ra men yukardaki beytin Yunus Divan nda olmad n , yaln z Bekta iler in bu beytin içinde bulundu u bir nefesi söylediklerini ve yeni yazma Yunus Divanlar nda bulundu unu ; ikinci beytin de Molla Kas m n Yunus a naziresi oldu unu söylüyor. Öyle olsa bile bizim için önemli olan halk n gönlündeki dervi ve ermi Yunus tur, efsanevî Yunus tur. Kald ki bunlar isbat etmek de çok zordur. 19 Latîfî, Tezkire, st.1314, s.332-333. ; Hüseyin Ayan, Nesimî Divan , Ank. 1990, s.25-26. 20 A. Gölp narl n n, Nesimî, Usûlî, Ruhî isimli kitab ndan, Ayan, a.g.e. s.24. 21 A. ükrü Esen, (yay na haz rlayan P.N.Boratav) Anadolu Destanlar , Ank.1991, s.101-102.

  • Sosyal Bilimler 1 / 1 (2003) s.37-52

    45

    Divan iirinde de iir-efsane-menk be çizgisinde ele alabilece imiz pek çok örnek vard r. Meselâ Divan iirinin kurucular ndan eyhî için anlat lan u menk be, Yûnus un menk besine ne kadar benzer: Rivayete göre Fatih in hocas ve Hac Bayram n müntesibi Ak emseddin, bir gün halvette sûfiler ile otururken ans z n Aferin Germiyan Türkü! der ve susar. Sonra sebebini sorduklar nda seyr-i sülûkümde unsurlar mertebesinden felekler mertebesine ç kt mda

    dördüncü katta meleklerin u beyti okuduklar n gördüm: Ey kemâl-i kudretin nefhinde âlem bir nefes V ey celâl-i izzetin bahrinde dünya keff ü has

    Bu beyti niye okursunuz? dedim. Dediler ki, Germiyan ilinde eyhî derler bir air vard r, bu beyti o söyledi. Allâhu Tealâ ya ho geldi, bize buyurdu, bu beyti tesbih eyledik22. Bu rivayette iirin melekler taraf ndan tesbih yerinde okunmas , ona bir kutsall k kazand rd gibi, sahibine de bir ermi lik ve makbuliyet vermektedir.

    Ayn ekilde Türk halk aras nda çok sevilen ve a a daki rivayette görülece i gibi âdetâ bir ermi gibi kabul edilen bir di er âirimiz de hikemî tarz n büyük temsilcisi Nabî dir. O nun,

    Sak n terk-i edebden kûy- mahbûb- Hudâ d r bu Nazar-gâh- ilâhîdir makâm- Mustafâ d r bu

    matla l gazelinin menk besi manevî makam na bir delil say l r. Rivayete göre Nabî nin de içinde bulundu u Hac kafilesi Medîne ye yakla t nda vakit gecedir. Nabî nin hürmet ve heyecandan gözüne uyku girmedi i halde, rical-i devlet aya n Kâbe ye do ru uzatm yatmaktad r. air bu durumdan üzülerek muhtemelen yüksek sesle ve irticalen bu iiri okur. O zat uyan r ve toparlan r. Biraz sonra kafile Ravza-i Mutahhara ya iyice yakla nca Mescid-i Nebî nin bütün minarelerinden müezzinler ezan öncesi bu na t okurlar. Çünkü Hz. Peygamber müezzinlerin rüyalar na girmi ve bu na t okumalar n istemi tir23.

    Özellikle bu son iki rivayet gibi rivayetler bu ah slara oldu u kadar genel olarak Divan iirine de bir manevî makam ve sayg nl k kazand r yor ve bu iire bak aç s nda etkili oluyordu. Çünkü bu iir ve beyitler Allah ve Peygamber in takdirine mazhar olmu , kabul görmü oluyordu.

    XVII. yüzy l n ünlü kaside ve hiciv airi Nef î için anlat lan a a daki rivayet ise, onun bir kerameti ve erafeti de il, tam tersi yapt i in yani, hicvin kötü bir ey oldu unun bilinmesi için semavî bir ikaz gibidir. Bilindi i üzere babas n bile hicvetmi olan Nef î, sevmedi i birçok kimseyi âdetâ küfre varan a r hakaret ve sövgülerle yerin dibine bat rd Sihâm- Kazâ adl kitab n yazm ve padi aha sunmu . Kitab okurken padi ah n yan na dü en y ld r m, Nef'î'nin u ursuzlu una yorulmu ve Nef'î padi ah taraf ndan bir daha hiciv yazmama a yemin ettirilerek yan ndan uzakla t r lm , fakat verdi i sözü tutamay p yine hiciv yazmas üzerine öldürülmü tür. Bu hadise üzerine ça da airlerden birinin

    22 F.Kadri Timurta , eyhî, Hayat ve Eserleri, st.1968, s.65. ; Cemal Kurnaz, Divan Edebiyat Yaz lar , Ank. 1997, s.20-21, 34. 23 Abdülkadir Karahan, Nabî, Ank. 1987, s.10.

  • K. Erdo an / iir- Efsane- Menk be li kisi ve Niyâzî-i M srî nin Menk belerine Göre Baz iirlerinin Hikâyesi

    46

    söyledi i u beyit bu duruma çok uygun dü mü tür: Gökden nazire indi Sihâm- Kazâ s na Nef î diliyle u rad Hakk n belâs na24

    iir-efsane-menk be ili kisine verebilece imiz örnekler sadece me hur ve mutasavv f airlerle de s n rl de ildir ve çok fazlad r. Osmanl padi ahlar ndan da bu gibi rivayetler nakledilir. Zaten onlar n ço u da air de il midir? Meselâ a a daki beytin, sevdi i IV. Mustafa taraf ndan bo durulan III. Selim in cebinden ç kt söylenir:

    Kendi elimle yare kesip verdi im kalem Fetvâ-y hûn- nâ-hak m yazd ibtidâ25

    Günümüz edebiyat nda da çe itli efsane ve menk belerin iirle tirle tirldi ini görmekteyiz. Asaf Halet Çelebi'nin, "Om Mani Padme Hum",

    Be ir Ayvazo lu'nun, "Kaknus" ve " iirler", Hilmi Yavuz'un "Söylen iirleri" gibi eserlerinde bunlar n örneklerini görmek mümkündür.

    IV. Niyazî-i M srî'nin Menk belerine Göre Baz iirlerinin Hikâyesi: Niyâzî-i M srî nin baz iirlerinin menk bevî hikâyelerine gelince, bunlar,

    M srî Menak pnameleri diyebilece imiz yazma ve matbu eserlerde bulunmaktad r26. Tabi bu menak pnamelerde M srî nin konumuzla do rudan ilgisi olmayan pek çok keramet ve menk besi de bulunmaktad r. Biz bu bölümde yaln z O nun iirleri ile ilgili menk belerine yer verece iz.

    Menak pnamelerine göre Niyâzî nin hayat nda rüyalar çok önemlidir. Mesela, O'nun

    A k n meyine ben kana geldim evk n oduna ho yana geldim

    beytiyle ba layan iiri, eyhini önce rüyada, sonra da gerçek hayatta görmesi üzerine kar la t klar nda söylenmi tir. Rivayete göre M srî, sonradan eyhi olan Ümmî Sinan görmek için Antalya n n Elmal kazas na giderken, rüyas nda bir kalayc ya gider. Kalayc mü terilerle dolup ta maktad r. O da gü ümünü (Tuhfe'de abdest ibri ini) kalaylatmak için verdi inde kalayc , "d n herkes kalaylar, maharet içini kalaylamakta" diyerek gü ümü (ibri i) kolayca ikiye böler,

    24 Karahan, Nef î Divan ndan Seçmeler, Ank. 1985, s. 7. 25 skender Pala, airlerin Dilinden, st.1996, s.121 vd. Pala'n n Ak betlerini Bilen airler isimli bu makalesinde ayr ca baz yaz lar nda ço u uara Tezkireleri nden al nm konumuzla ilgili bir çok malzeme bulunmaktad r. 26 Bunlardan birincisi M srî nin vefat ndan 55 y l sonra halifelerinden Mehmed Dede nin yeti tirmesi brahim Râk m(ö.1163/1749) n kaleme ald Vâk ât- Pîr-i Rû en- Zamîr Hazret-i M srî (Sül Ktp. zmir No, 792) adl yazma eser; ikincisi Bursa daki M srî eyhlerinden Mustafa Lûtfî nin yukar daki eseri baz de i ikliklerle düzenleyerek Bursa da 1309/1891 de Tuhfetü l-Asrî fî Menâk bi l-M srî ad yla yay nlad eser ve üçüncüsü de M srî dergâh n n son eyhi M. emseddin (Ulusoy) Efendi (1867-1936) nin Gülzâr- M srî adl yazma eseridir. Bu arada

    emseddin Efendi nin yak n dostu Hüseyin Vassâf Efendi (1872-1929) de Sefîne-i Evliyâ (Sül. Ktp. Yazma Ba lar, No.2309) adl eserinin 2. Cildinin 70 ila 140. sayfalar n M srî ve M srîyye ye ay rm ve o da M srî menk belerine çok yer vermi tir. Biz bundan sonra bu eserleri tekrar tekrar yazmamak için Vâk ât, Tuhfe, Gülzâr ve Sefîne eklinde k saltarak verece iz. Bu bildiride Niyazi-i M sri ye ait iirler günümüz Türkçe'sine uygun ekilde yaz lm t r.

  • Sosyal Bilimler 1 / 1 (2003) s.37-52

    47

    iç ve d n kalaylar ve yap t rarak geri verir. Daha sonra U ak ta Ümmî Sinan' gördü ünde bu kalayc ustan n o oldu unu anlar. eyh Mehmed dervi bu kalayc a lacak biri de il mi diyerek rüyas n ke fedince de O'na biat eder. Yukardaki iir bunun üzerine söylenm tir27.

    Yine rivayete göre eyhiyle Elmal ya birlikte gitmi ler ve Elmal göründü ünde de

    Dost illerinin menzili key âlî göründü Derd-i dile dermân olan Elmal göründü

    diye ba layan ilâhîsini söylemi tir28

    M srî nin dilinin çözülerek âdetâ air oldu unu anlatan a a daki menk be ise Yûnus unkine çok benzemektedir. Rivayetlere göre, dokuz y l büyük çilelerle sülûkünü tamamlayan M srî Efendi'den Elmal halk na son defa vaaz ve nasihat etmesi istenir. M srî konu mak için kürsüye ç kar. Fakat dili tutulur, konu amaz. Sonunda eyhi, "M srî Efendi, bundan böyle durma ve susma, konu " deyince dili çözülür, güzelce va'z eder. Niyâzi sonradan bunu anlat rken, " eyhimin bu izin ve himmetiyle hâlâ konu ur, söyleriz. Bize korku yoktur" dermi 29. Bu hadise üzerine M srî'nin, eyhini metheden a a daki ekilde ba layan iirini irticalen söyledi i rivayet edilir30.

    Eylesin Allâha çok tahiyyât

    Ana kim verdi ilm-i gâyât

    Gizli sultând r s rr- Sübhând r Mür id-i când r hep makâlât

    Niyâzî nin, menâk pnâmelerine göre, tarikattaki seyr-i sülûkü esnas nda çe itli manevî makamlara kavu mas da iirlerine yans m t r. Meselâ kutbiyet makam verilmesi üzerine

    bu mazhariyetini, Ol benim kim vâk f- esrâr- ilm-i Ademim Kâ if-i genc-i hakîkat hem hayât- âlemim

    iiriyle ifade etmi tir31. Fakat daha sonra kutbiyet makam n n çok mesuliyetli oldu unu görerek bu

    vazifeden affedilmesi için Allah a yalvarm ve bunun üzerine kutbiyet makam ndan al nm t r. A a daki beyitle ba layan iirini de bu s rada söyledi i rivayet edilir32.

    bn-i vaktim ben ebe l vakt olmaz m

    27 Vâk ât, v.7; Tuhfe, s.10; Gülzâr, s.11-12. 28 Niyâzî nin Bursa Orhan Ktp.690 numarada bulunan kendi el yaz s yla yaz lm Mecmuas nda bu iirinin ba nda: (v.89b) "Elmal 'da azîzüm Ümmî Sinan hazretlerini ziyârete giderken Elmal

    göründükde tulû itmi idi bu ilâhî" kayd bulunmakatad r. 29 Vâk ât, v.60 ; Tuhfe, s.20-21 30 Mustafa Tatç , "Elmal l Bir Mutasavv f âir: Ümmî Sinan Halvetî", Türk Dünyas Ara t rmalar , st.1992, S.81, s.187

    31 Vâk ât, v.83. Tuhfe, s.27-28 ; Baha Do ramac , Niyâzî M srî, Ank.1988, s.7-8. 32 Gülzar, 75-76.

  • K. Erdo an / iir- Efsane- Menk be li kisi ve Niyâzî-i M srî nin Menk belerine Göre Baz iirlerinin Hikâyesi

    48

    Abd-i mahz m ben tasarruf bilmezim

    Niyâzî nin hayat ile ilgili bir çok konunun da menk be ve iirlerine yans d n görüyoruz. Meselâ, k z Fât ma dünyaya geldi inde Niyâzî'nin söyledi i u tarih onun bir kerâmeti olarak görülmü tür33.

    Dediler Fât ma târîhin ister Dedim ki Fât ma târîh içinde

    Menk belere göre O nun mahlas da bir keramet sonucu al nm t r. Müritlerinden Kavala eyhi Mustafa Efendi den nakledildi ine göre M srî, ömrünün miktar n (ne kadar ya ayaca n ) ke fedince buna ebced hesab yle denk dü en Niyâzî mahlas n alm t r. A a daki bir m sra Arapça olan mülemma beyit bunu anlatmaktad r34.

    Yetmi sekize erdi ya m eyledik hteyere yehteyirü ihtiyâr

    Üç anahtar gibi masal motiflerinin ve formel rakamlar n bulundu u a a daki 1275 tarihinden, kurban ve koçtan, Yahya dan ve gelecekten bahseden ilginç ve kehanet dolu iir hakk nda ise baz küçük farklarla iki ayr rivayet vard r. Biri udur: K r m Sava 'na karar veren Sultan Abdülmecid, baz ulema ve eyhlerin de duas n almak istemi ve mabeyinci muhasibi Yahya'y , devrinin

    me hur eyhlerinden Ku adal brahim Halvetî'ye bu maksatla göndermi . Ku adal , hayattayken kendisine iyi davran lmayan ve Osmanl aleyhinde bedduas bulunan, hatta "Osmanl 'n n ink raz için dördüncü semâya bir kaz k çakt m, benden ba kas ç karamaz" diyen ve aya nda buka s ile defnedilen N. M srî'nin gönlünün al nmas gerekti ini söyleyerek üç k l (ba ka bir rivayette üç anahtar) vermi . Padi ah, Yahya'y 40 koyun ve bir koç ile birlikte Limni'ye göndermi , bunlar kesilerek fakirlere da t lm . Yâni, bir nevi özür dilenerek r zas al nm . M srî'nin aya ndaki buka (pranga) çözülmü . Sava kazan lm . Buka ile birlikte, orada bulunan ve getirilip tefe'ül edilen Niyâzî Divan 'ndaki u esrarengiz iirin anlam da çözülmü :

    Oldum smail gibi teslîm-i Hak itdi hemîn Bin ikiyüz dahi yetmi be de bir kurban bana

    Anlad m zebh-i azîme bir i âretdir bu koç Hem be âretdir gele Yahyâ ile mihmân bana

    Bununla ilgili di er bir rivayette ise Sultan Abdülmecid, 1260'da Selanik'e giderken f rt naya tutularak Limni'ye gelmi , türbeyi ziyaret ederek bilgi alm , dua etmi ve sava n kazan lmas için manevî himmet ve yard m istemi , orada bulunan Niyâzî Divan n n tefe'ülünde yukar daki beyitlerin geçti i gazel ç km ,

    33 Vâk ât, v.73 Ebced hesab yla "târîh" kelimesinin rakam de eri 1211'dir. Fât ma ise 135 eder. Kaideye göre büyük say dan küçük say ç kar l nca 1211-135=1076 tarihi ç kar ki k z n n bu tarihte do du u anla l yor. 34 Vâk ât, v.41 ; Tuhfe, s.92-93 ; Gülzâr, s.51

  • Sosyal Bilimler 1 / 1 (2003) s.37-52

    49

    sava n kazan lmas ndan sonra da koç kurban ederek, türbeyi tamir ettirmi tir35. Niyâzî nin gaipten haber veren u menk beleri de iirlerine yans m , yahut

    tâbi ve müntesipleri bu iirlerde Niyâzî nin bir kerameti bulundu una inanm lard r.

    1. Yûnus un, ya mad r alan als n redifli iirine nazire olarak söylenen Sevdim seni hep var m ya mad r alan als n Gördüm seni efkâr m ya mad r alan als n

    matlal iiri, rivayete göre Limni de sürgünde bulundu u s rada Bursa Ulu Cami deki dolab ndan kitaplar n n çal n p ya malanmas üzerine söylenmi tir ve M srî nin bir kerametidir36.

    M srî, tarikatlara kar olumsuz fikirleri olan Vanî Mehmed Efendi (ö.1685) hakk nda yazd ,

    Zevale gün sal nd

    Kal a-i Van al nd

    diye ba layan hicviyyesini de rivayetlere göre O nun ölümü üzerine Limni'de iken bir keramet ve ke if sonucu yazm t r.

    Niyâzî, Kassâb elinde koyunum ya o beni ya ben onu Cellâd elinde boyunum ya o beni ya ben onu

    diye ba layan iirini nas l yazd n ise elyazmas mecmuas nda öyle anlat r: "Limye Camiinde isneyn gün ta ra ç km idim. Biri bir söz okur, bana i ittirerek, "ya o beni ya ben on " deyu. "Ne ho kafiye olur una ilâhî olsa!" dirken bu zuhûr itdi. Sonra didiler ki ol ç plak idi . Burada halk airleri gibi mutasavv f airlerin de kafiye konusundaki rahat davran lar n görme yan nda, bir deliye, meczup birinin sözlerine önem vererek, söyleyene de il, söyletene bak sözü gere i onun sözlerini iirin hareket noktas kabul etti ini ve ilâhîsini söyledi ini görüyoruz37.

    Rivayetlere göre Nesimî nin karde i ah Handan n O na, Gel bu s rr kimseye fa eyleme Hân- hâss âmmeye a eyleme

    beytiyle temkin ve ihtiyat tavsiye etti i gibi Niyâzî ile ayn yüzy lda ya ayan smail Hakk Bursevî(ö.1725) de Niyâzî ye ayn iire yap lm 7 beyitlik bir

    nazire ile temkin tavsiye etmi tir38. . Hakk n n yazd söylenen bu iirden üç beytini buraya al yoruz.

    Gel bu s rr M sriyâ fâ eyleme Hân- hâss ammeye a eyleme

    Açma Yûsuf yüzünü a'mâlara

    35 Sefîne, s.96 ; Gülzâr, s.81-82 ; Do ramac , s.19 ; Gölp narl , a.g.m. s.189 ; Mehmet Önez, Bursa Evliyalar , st. Üni Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bl. mezuniyet tezi, 1973, No 1076, s.18. Buradaki üç anahtar n Frans z, ngiliz ve talya n n Osmanl taraf n tutmas n temsil ettti i söylenmektedir. 36 Tuhfe, s.52; Gülzâr, s.77 37 N.M srî, Mecmua, Bursa Orhan Küt. 690,v.83b 38 Ayan, Hüseyin, Nesimî Divan , Ank. 1990, s.26. ; Sefîne, s.89; Bu iir Bursal smail Hakk Divan nda bulunmaktad r. Haz rlayan Dr. Murat Yurtsever, Bursa 2000, s.325.

  • K. Erdo an / iir- Efsane- Menk be li kisi ve Niyâzî-i M srî nin Menk belerine Göre Baz iirlerinin Hikâyesi

    50

    Çe m-i nâ-bînâlar ya eyleme

    Nûn içinde gizle bu gevherleri Virme nâdâna an ta eyleme

    A a daki beyitlerin bir nevi hikâyele tirilmi ekli diyebilece imiz u ilginç rivayet ise Niyâzî nin halk taraf ndan nas l alg land n göstermesi bak m ndan çok tipik bir örnektir. Buna göre Niyâzî, H ristiyanlar aras nda slâmiyeti yayan çok büyük bir velidir.

    Rivayete göre M srî, Limni de gezerken bir kilisenin önüne gelmi . Bir kalabal k görünce de içeri girmi . Me er o gün onlar n dinî bayram imi . Papaz ayin yapmak, va z vermek istemi ancak söyleyece ini unutmu . ncil e bakm yaz lar silik. Neresini açm sa böyle. Bakm ki yabanc birisi var. Cemaata aralar nda bir yabanc oldu unu söylemi . M srî ye de, Bu gün bizim bayram m z, Allah ve sa y gücendirmeyiniz, müsaade edin ayinimizi yapal m demi . M srî de, Yâ öyle mi! Vah, vah!. Büyük hata etmi im. Özür dilerim Allah ve sa n n r zas n almak için öyleyse ayinden sonra ben kilisenin e i ine yataca m. Bütün kilisede bulunanlar benim üstüme bas n geçin diyerek srar etmi . Onlar da kabul etmi ler. Âyin sonunda üstüne basarak geçenlerin hepsi ehadet getirerek müslüman olmu . Papaz, aman efendim, hatan z, kusurunuz

    affoldu. Kalk n. Bizi k rk y ll k dinimizden döndürüyorsunuz demi . (Di er bir varyantta ise o da basm ve istemedi i halde ehadet ve salâvat getirerek müslüman olmu .) M srî de o zaman,

    Dervi lerin en alça Bu day içinde burça

    M srî gibi bir balç Her bir ayak basmak gerek

    nutkunu (ilahi) söylemi 39. Niyâzî nin Arapça, Tesbî -i Kasîde-i Bürde(Bür e) adl eserinin hikâyesi

    de kutsall k kayna bak m ndan bu kasidenin airi mam Busîrî ninkine benzemektedir. Busîrî(1211-1296?), rivayete göre hayat n n sonlar na do ru felç geçirmi , bu kasideyi yazd ktan sonra Hz. Peygamber'i rüyas nda görmü ve Hz. Peygamber (Ka b b. Züheyr e yapt gibi) onu h rkas yla örtmü ve bu rüya üzerine iyile mi tir40.

    Niyâzî ye gelince gerek Mecmuas nda gerekse Mevâid ve Menak pnâmeleri nde anlat ld na göre bu eserini yazmak için ne kadar u ra t ysa da ba aramam , sonra safî-kalb birisinin, "sahibinden izin ald n m ?" demesi üzerine "1075 senesi muharreminin a r- sânîsinde dua ve niyazlarla istihâreye yatarak rüyas nda Hz.Peygamberi görmü ve onun i areti üzerine k sa zamanda yazm t r41.

    Niyâzî nin iirleriyle ilgili menk belerini bunlarla s n rlamak mümkün

    39 Gülzâr, s.78-79 ; Sefîne, s.96; Önez, s. 15-18. 40 Turgut Kut, Kaside-i Bür e, Türk Dili ve Edebiyat Ansiklopedisi, C.5, s.213, st.1982. 41 Bursa, Orhan Küt. No.690, v.47a ; Mevâid, s.44-46 ; Vâk ât, v.6 ; Tuhfe, s.30-33 ; Sefîne, s.81-82 ;Gülzâr, s.8-9

  • Sosyal Bilimler 1 / 1 (2003) s.37-52

    51

    de ildir. Çünkü onun her nutku tabilerince bir hikmete mebnî söylenmi kabul edilmi , bir makama i aret say lm , âdetâ ilm-i hâl-i tarikat telakkî edilmi tir42. Yazma Niyâzî divanlar ndan bir grup te kil eden baz nüshalarda ise daha ilk sayfada, "bu divançe eyh M srî'nin ibtidâ sülûkünden tâ nihâyetine var nca kalbine tulû iden vâridât- ilâhiyyedür. Baz s mübtedîli i, baz s nihâyeti hâlinde tulû ve baz s evsat- sülûkünde zuhûr itmi dür. Ol tertib terk olunup hurûf- hecâ üzre cem'oldu. Evvelki tertîbi hâl ehline malumdur, i aret lâz m de il, li-M srî" eklindeki bir notta bunlar n eski tertibinin s radan olmad özellikle ifade edilmi tir.

    Ayr ca onun müritleri aras nda bulunan Azbî Mustafa Çavu , Bursa Ulu Cami mam ve müezzini gibi air ve musikî inas bir çok kimse onun kerametleri ve ilham eseri olan iirleri kar s nda ona ba lanarak müridi olmu lard r.

    Meselâ; O nun dervi lerinden ve zakirba lar ndan olan ve çok miktarda ilahiyi besteleyerek musikî tarihinde büyük bir yere sahip olan Dervi Ali

    irugani, eyhinin ilâhîlerini bestelerken bunu çok büyük bir kolayl kla yapt n , sanki bu ilahilerin âlem-i manada kesilip biçilip dikildi ini kendisine bir giydirmesi kald n söyler43.

    Niyâzî nin etkilerinin vefat ndan sonra da çok yayg n bir ekilde devam etti ini biliyoruz44. O nun bütün iirlerini sohbetlerinde erhederek takrir eden Muhammed Nûru l-Arabî nin45 gelece ine de yukar daki bana redifli iirin beyitlerinde i aret etti i rivayetler aras ndad r. 1275 te öhreti yayg nla an, Muhammed Nuru l-Arabi ye i aret etti i söylenen ayn gazelin beyti udur:

    Oldum smail gibi teslîm-i Hak etti hemîn Bin iki yüz yetmi be de dahî bir kurban bana46

    Bütün bunlardan sonra sonuç olarak biz bu bildirimizde efsanelerin tan m , önemi ve tasnifinden sonra iir-efsane-menk be çizgisinde daha çok dinî inançlar n bulundu u menk belere, mutasavv f airlerin menk belerinin iirle tirildi i parçalara ve Niyâzî-i M srî nin menk belerinin iirlerine yans d

    örneklere yer verme e çal t k. Bizce menk belerin efsaneler içinde de erlendirilerek böylece isimlendirilmesi ve tasnif edilmesi yanl t r. Biz de Sakao lu gibi içinde olu um, dönü üm ve mit bulundurmayan, kerametlerin bulundu u küçük hikâyelere menk be demenin en do rusu oldu una inan yoruz. Bu menk belerin ç k nda onun ma dur pozisyonunda olmas önemli bir rol oynayaca gibi bu menk belerin nas l iir eklinde ifade edildi i veya tam tersi bu iirlerin nas l menk be ekline dönü tü ü sorusu ise kar m zda durmaktad r. kisinin de mant ken mümkün oldu unun47 pe inen kabul edilmesi yan nda bu

    42 Gülzâr, s.84, 89 43 Gülzâr, s.52 44 Niyâzî ile ilgili daha geni bilgi için bkz. Kenan Erdo an, Niyâzî-i M srî, Hayat , Edebî Ki ili i, Eserleri ve Divan n n Tenkitli Metni, Erzurum 1993. (Bas lmam Doktora Tezi). 45 Seyyid Muhammed Nûr, M srî Niyâzî Dîvân erhi (Haz. Mahmut S. Bilginer), st.1982. 46 Abdülbaki Gölp narl , Melâmîlik ve Melâmîler, (T pk bas m) st.1992, s.246-247. 47 P.Nâili Boratav n hikâye ve efsane konusunda verdi i iki örnekle bunun mümkün, hatta vaki oldu unu görüyoruz. öyleki, Balkan Sava s ras nda Türk ordusuna yard ma gitti i söylenen

  • K. Erdo an / iir- Efsane- Menk be li kisi ve Niyâzî-i M srî nin Menk belerine Göre Baz iirlerinin Hikâyesi

    52

    menk belerin iirin okunurlu unu da art rd kanaatindeyiz.

    KAYNAKÇA: AHMED- YESEVÎ, (Haz. Kemal Eraslan), Divan- Hikmet'ten Seçmeler, Ank.1991. AYAN, Hüseyin, Nesimî Divan , Ank. 1990. BAKIRCIO LU, Ziya, Efsane , Türk Dili ve Edebiyat Ans. C.3, st. 1978. BURSALI SMA L HAKKI D VANI, Haz rlayan Dr. Murat Yurtsever, Bursa 2000. BORATAV, P.Naili, 100 Soruda Türk Halk Edebiyat , st.1982. -------------------, Folklor ve Edebiyat II , st. 1983. DO RAMACI, Baha, Niyâzî M srî, Ank.1988. DEVELL O LU, Ferit, Osmanl ca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, Ank. 1986. ELÇ N, ükrü, Halk Edebiyat na Giri , Ank. 1986. ERDO AN, Kenan, Niyâzî-i M srî, Hayat , Edebî Ki ili i, Eserleri ve Divan n n Tenkitli Metni,

    Ank.1998. ESEN, A. ükrü (yay na haz rlayan P.N.Boratav) Anadolu Destanlar , Ank.1991. GENCAN, T.Nejat vd. Yaz n Terimleri Sözlü ü, Ank.1974. GÖLPINARLI, Abdülbaki, Yûnus Emre ve Tasavvuf, st. 1961. --------------------------, Melâmîlik ve Melâmîler, (T pk bas m) st.1992. Halk Edebiyat Seksiyon Bildirileri II, Ank.1997. HÜSEY N VASSÂF EFEND , Sefîne-i Evliyâ (Sül. Ktp. Yazma Ba lar, No.2309) C.2.. BRAH M RÂKIM Vâk ât- Pîr-i Rû en- Zamîr Hazret-i M srî (Sül Ktp. zmir No, 792)

    KARAHAN, Abdülkadir, Nef î Divan ndan Seçmeler, Ank. 1985. -------------------------, Nabî, Ank. 1987. KÖPRÜLÜ, Fuat, Türk Edebiyat nda lk Mutasavv flar, Ank. 1981. KURNAZ, Cemal, Divan Edebiyat Yaz lar , Ank. 1997. KUT, Turgut, Kaside-i Bür e , Türk Dili ve Edebiyat Ansiklopedisi, C.5, s.213, st.1982. Latîfî, Tezkire, st.1314 MUSTAFA LÛTFÎ, Tuhfetü l-Asrî fî Menâk bi l-M srî Bursa da 1309/1891 M. EMSEDD N (ULUSOY) EFEND (1867-1936) Gülzâr- M srî N YÂZÎ- MISRÎ, MECMUA- KEL MÂT-I KUDS YYE, Bursa Orhan Ktp.No. 690. OCAK, Ahmet Ya ar, Türk nançlar nda ve Edebiyat nda Evliya Menk beleri, Ank.1984. ÖNEZ, Mehmet, Bursa Evliyalar , st. Üni. Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü. mezuniyet tezi,

    1973, No 1076, ÖZÖN, M.Nihat, Edebiyat ve Tenkit Sözlü ü, st. 1954. ----------------- Osmanl ca-Türkçe Sözlük, st.1987. PALA, skender, airlerin Dilinden, st.1996 SAKAO LU, Saim, Anadolu-Türk Efsanelerinde Ta Kesilme Motifi ve Bu Efsanelerin Tip

    Katalo u, Ank. 1980. SEYIDO LU, Bilge, Erzurum Efsaneleri, Ank. 1985. ------------------- Efsane , Türk Dünyas El Kitab , C.3, Ank. 1992. SEYY D MUHAMMED NÛR, M srî Niyâzî Dîvân erhi (Haz. Mahmut S. Bilginer), st.1982.

    EMSEDD N SAM , Kamus- Türkî, st. 1987. TATÇI, Mustafa, "Elmal l Bir Mutasavv f âir: Ümmî Sinan Halvetî", Türk Dünyas Ara t rmalar ,

    st.1992, S.81, s.187 F.KADR T MURTA , eyhî, Hayat ve Eserleri, st.1968. Türk Dil Kurumu Sözlü ü, C.1, Ank. 1983. ULUÇAY, Ça atay, Yûnus Emre nin Mezar , ?, 1943.

    Yaral Top Efsanesi halk airi Müdâmî taraf ndan nazma çekilmi (Boratav, Folklor ve Edebiyat II , st. 1983 , s328-333. ) ; yahut tam tersi Karacao lan n bir iiri (karg ) nin yorumlanarak aç klanmas sonucu da Karacao lan le smikân Sultan isimli halk hikâyesi olu mu tur. Bkz.a.g.m. 100 Soruda Türk Halk Edebiyat , st.1982, s.65.