40
ilim 23. SAYI TEMMUZ-AĞUSTOS 2017 23 د العد1438 ذو القعدةISSN:2146-7781 AYLIK DİNÎ DÜŞÜNCE VE KÜLTÜR E-DERGİSİ Kur’an Tövbeyi Nasıl Anlatır? Umut Kapın Nereyse Tövbe Kapın Orasıdır Beyaz Çarşaflar Bir Şahsiyet Formatlaması: Nasuh Tövbesi Beş Soruda Tövbe İlk Nesil Müslümanların Tövbe Anlayışı Fakihlere Göre Aşk ve Sevgi Müslüman Sanatçı Nasıl Olur? 20 Soruda Kurban İbadeti TÖVBE ilimdergisi.org

ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

ilim23. SAYI TEMMUZ-AĞUSTOS 2017ذو القعدة 1438 العدد 23

ISSN:2146-7781

AYLIK DİNÎ DÜŞÜNCE VE KÜLTÜR E-DERGİSİ

Kur’an Tövbeyi Nasıl Anlatır?

Umut Kapın Nereyse Tövbe Kapın OrasıdırBeyaz Çarşaflar

Bir Şahsiyet Formatlaması:

Nasuh Tövbesi

Beş Soruda Tövbeİlk Nesil Müslümanların Tövbe AnlayışıFakihlere Göre Aşk ve SevgiMüslüman Sanatçı Nasıl Olur?20 Soruda Kurban İbadeti

TÖVBE

ilimdergisi.org

Page 2: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

ilimDİNÎ DÜŞÜNCE VE KÜLTÜR E-DERGİSİ

İmtiyaz sahibi: Muhammed Yazıcı

Editör: Mustafa Alp

İlim Dergisi, Dâru’l-İlim İslamî İlimler Merkezi ve İlimevleri hocaları tarafından yayına hazırlanmaktadır.

Derginin tüm sayılarını online okumak için: ilimdergisi.org

Görüş ve makale gönderimi: [email protected]

Dâru’l-İlim web adresi: darulilim.com

İlimevleri web adresi: ilimevleri.com

TÖV-BE

KULUN FABRİKA AYARLARINA DÖNMESİ

Page 3: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

SERBEST YAZILAR

FAKİHLERE GÖRE AŞK VE SEVGİ } DR. AHMET ŞAKİRÎ ED-DİNÎ

MÜSLÜMAN SANATÇI NASIL OLUR? } MURAT UÇAR

20 SORUDA KURBAN İBADETİ } ADEM ÖZÇELİK

DOSYA YAZILARI

KUR’AN TÖVBEYİ NASIL ANLATIR?} EMRE GÜNDOĞDU

İLK NESİL MÜSLÜMANLARIN TÖVBE ANLAYIŞI } FATİH YAZICI

UMUT KAPIN NEREYSE TÖVBE KAPIN ORASIDIR } MUSTAFA ALP

BEYAZ ÇARŞAFLAR } ABDULLAH KÖŞGEN

BEŞ SORUDA TÖVBE } MUHAMMED YAZICI HOCA İLE KAPAK KONUSU

BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN

30

35

37

6

1013

17

27

20

Gelecek sayı konusu:

“Tevekkül.”

Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

[email protected]

adresine mail atabilirsiniz.

Page 4: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

ilim Temmuz-Ağustos 2017 Sayı: 234

EDİT

ÖR بسم الله الرحمن الرحيم

Rabbimize hamdolsun, Resulüne selam olsun. Dostlar, 23. sayımızla ağustos ayından hepinize sevgi ve saygıla-rımızı sunuyoruz. Rabbim şimdiden önümüzdeki kurban bayramınızı mübarek eylesin, ibadetlerinizi kabul buyur-sun! Kurban ibadetiyle alakalı gerekli fıkhî bilgileri 37. sayfamızda bulabilirsiniz.

Evet, takva dosyasından sonra bu kez, tövbe konusunu kapağa taşıdık. İstiğfarla birlikle kulun Rabbi karşısındaki acziyetinin itirafı olan, nefsi her daim muhasebe eden ve insanın fıtrat kodlarına, adeta fabrika ayarlarına dönüşü-nü ifade eden tövbe… Egoların tavan yaptığı ve “özür dile-rim” sözcüğünün artık mumla arandığı bir devirde tövbe o kadar önemli ki sevgili okurlar! Özellikle türlü günahların isi çarşı pazar üzerimize yağıyorken… Rabbe karşı minnet ve mahcubiyet hasletini bize unutturacak onca teknolojik ve sosyal uyuşturucu etrafımızı kuşatmışken…

Tövbe en temelde kulun zaaflarıyla mücadelesini ilgilendir-diği için vahiy kitabımızda o kadar çok uyarı ve müjde yer alıyor ki onunla alakalı. Bir tarafta her tür mükemmelliğin menbai, engin merhametli Rabbimiz, diğer yanda türlü nakısanın muhatabı, taşkın ihtiraslı biz kullar… Şu halde Rabbin azamet, kudret ve lütfuna karşı elimizde acziyeti ibrazdan, kusuru itiraftan başka ne var? Yeniden tövbe kapısında yakarış eşiğini beklemekten başka ne var?

En’am suresinin 54. ayeti ne güzel anlatır tövbeyi: “Ayet-lerimize inananlar sana gelince onlara de ki, Selam size! Rabbiniz merhametliliği üzerine görev yazdı. Buna göre içinizden kim bilmeyerek bir kötülük işler de arkasından

Page 5: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

العلم5 ذو القعدة 1438 العدد:23

23. sayıdan

merhaba

tövbe edip kendini ıslâh ederse, hiç kuşkusuz, Allah bağışlayıcıdır, merha-metlidir.”

Öyleyse günah ve hataların bizde karakter halini almasına fırsat vermeden tövbeye sarılmalıyız. Tövbe istiğfarsız geçen her gün, nefis ve hevânın tan-rılaşmasına doğru hızlı bir adımdır. “Allah’ın kabul edeceğine söz verdiği tövbe, bilmeden bir kabahat işleyip uzun süre geçmeden pişman olanların tövbesidir. (…) Yoksa günah işleyip de kendisine ölüm gelince: ‘İşte ben şimdi tövbe ettim.’ diyen kimselerin tövbesi kabul edilmez. Kâfir olarak ölenlerin de tövbeleri kabul edilmez.” (Nisa, 17-18)

Tövbenin kul ile Rabbi arasındaki anlatıla galen veçhesini biliriz; lakin onun sosyal yaşantımızdaki iyileştirici gücüne nedense kulak asmayız. Oysa töv-be kişinin ailevî ilişkilerinden ticarî münasebetlerine, mensup olduğu cema-atten bindiği arabaya kadar her noktada kendini özeleştiriye tabi tutması; eylem ve söylemlerini sürekli hukuk ve vicdan süzgecinden geçirmesidir. Tam burada Rabbin iradesi dışında, kulun kişisel gayreti devreye giriyor. Kendimizi düzeltmeye ne kadar hazırız? Şahsiyetimizdeki arızaların ıslahı için nelerden vazgeçebiliriz?

Elleri duaya kalkıp “Allah’ım, günahlarımızı affeyle!” diyen nice kişi, bunun için ödemesi gereken şahsî bedeli ödemeye yanaşmaz. Sanki çevresindeki-lere karşı kibirli davranması, haksız yere milletin emeğini çalması, ailesine karşı kaba hareketleri ve iş arkadaşlarının arkasından kuyu kazması…, bü-tün bunlar kendi gayretinden bağımsız, adeta sihirli değnek dokunuşuyla düzelecekmiş gibi inanır. Ne boş bir hülya! Ne beyhude vehim!

Tövbelerin yegane muhatabı Rabbimizdir, evet; lakin Rabbimiz bizi içimizde bulunan araç gereçler üzerinden tedavi eder. Ahlak ameliyatı için gerekli ön hazırlık bellidir: Bir parça gözyaşı, bir parça özeleştiri ve hayatında temiz bir sayfa açmak için kararlılık…

[email protected] ilimdergisi.org

Page 6: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

Kur’an TövbeyiNasıl Anlatır?Emre Gündoğdu

Bazı insanlar vardır ki hatasız olmak peşindedirler. Kendilerini ellerinden geldiğince kusursuz bir insan gibi göstermeye ve görmeye çalışırlar. Çünkü hata yaptıklarını kabul ettiklerinde küçük düşeceklerin-den korkmaktadırlar. Onlara göre ideal insan, kendi-sine hiçbir hatayı yakıştırmayan insandır.

Oysa sözünü ettiğimiz bu “hatasızlık” arayışı, batıl inançtan başka bir şey değildir. Nitekim Kuran’da biz-lere böyle bir mümin modeli örnek gösterilmez. Böyle bir modelin yaşanması mümkün de değildir. Çünkü insan, Allah karşısındaki acizliğinin bir sonucu ola-rak, hayatı boyunca birçok hata yapabilir, günah iş-leyebilir. Elbette bunlardan kaçınmalı, Allah’ın dinini uygulama konusunda hata işlememeye ve günaha girmemeye gayret göstermelidir. Ancak, Allah’ın aciz bir kulu olduğu için, hatadan tamamen kurtulmayı da başaramaz. Bu nedenle, aşağıdaki ayette, yeryü-zündeki her insanın Allah’a karşı hata ve günah işle-yebileceği şöyle haber verilir:

“Eğer Allah insanları yapıp ettikleri yüzünden (hemen) hesaba çekecek olsaydı, yer üzerinde bir tek canlı (in-san) bırakmazdı; ama onları sonu yasayla belirlenmiş bir süreye kadar erteliyor; fakat süreleri dolunca artık anlarlar ki Allah kullarını her daim görüp gözetmek-tedir.” (Fâtır, 45)

Bu ilahi hüküm gereği, Allah insanların hataları veya günahları olabileceğini, ancak bunda direnmemelerini

Kuran’da bildirmiştir. Müminden beklenen, işlediği tüm hata ve günahlar için sürekli Allah’tan bağışlan-ma dilemesidir.

İnkâr edenler ile müminleri birbirlerinden ayıran en önemli vasıflardan biri işte budur. İnkârcılar kendile-rini hatasız ve günahsız saymaya çalışırlar. Oysa mü-minlerin böyle bir iddiası yoktur. Elbette Allah’a karşı hiçbir günah işlemek istemezler. Ancak insan yara-tılışı gereği, kimi zaman geçici olarak nefsine uyup günaha girebilir. Allah’ın hükümlerini uygulamada gevşeklik göstermek gibi bir gaflete düşebilir. Ama sonuçta tüm bunlardan pişman olup Allah’a yönel-mesi ve O’ndan bağışlanma dilemesi önemlidir.

Kuran’a baktığımızda Allah’tan bağışlanma dileme-nin doğal ve daimi bir mümin vasfı olduğunu görü-rüz. Bu durum yine bizlere müminlerin hiçbir zaman kendilerini günahtan müstağni görmediklerini, aksi-ne kusur ve eksikleri için sürekli Allah’ın rahmetine sığındıklarını göstermektedir. Bir ayette tövbe etmek, müminin en önde gelen vasıflarından biri olarak sa-yılmaktadır:

“Tövbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, (İslam uğrunda) seyahat edenler, rükû edenler, secde eden-ler, iyiliği emredenler, kötülükten sakındıranlar ve Allah’ın sınırlarını koruyanlar; sen (bütün) müminleri müjdele.” (Tevbe, 112)

ilim Temmuz-Ağustos 2017 Sayı: 236

Page 7: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

Kuran’a Göre Tövbe Eden Kimsede Bulunması Gerekenler

a) Salih Amel: “Kim tövbe edip, salih amellerde bu-lunursa şüphesiz o, Allah’a (c.c) gereği gibi yönelmiş olur.” (Furkan, 71)

b) İnanmak: “Kötülük işleyip ardından tövbe eden ve inananlar, bilsinler ki Allah imandan sonra muhak-kak onları bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (A’raf, 153)

c) İyiliği Emredip, Kötülükten Alıkoymak: “Tövbe edenlere, abidlere (ibadet edenlere), hamd edenle-re, rükû edenlere, secde edenlere, iyiliği emredenle-re, kötülükten alıkoyanlara ve Allah’ın hükümlerini koruyan müminlere cenneti müjdele!” (Tevbe, 112)

d) Pişmanlık: “Ey İman edenler! Yürekten tam bir piş-manlık içerisinde tövbe ederek, Allah’a dönün. Olur ki Rabbiniz kötülüklerinizi mağfiretiyle örter ve sizi al-tında ırmaklar akan cennetlere koyar.” (Tahrim, 8)

Tövbenin Kazandırdıkları

a) Cennet İle Mükâfatlandırılma: “Sonra arkaların-dan namazı bırakıp, şehvetlerine uyan kötü bir nesil geldi. İşte bunlar azgınlıklarının cezasına uğraya-caklardır. Ancak tövbe edip, iman eden ve yararlı işler yapanlar bunun dışındadır. Çünkü bunlar, hiç-bir haksızlığa uğratılmadan cennete gireceklerdir.” (Meryem, 59-60)

العلم7 ذو القعدة 1438 العدد:23

Page 8: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

b) Kötülükleri İyiliğe Çevrilir: “… Ancak tövbe eden, İman edip yararlı işler işleyen kimse müstesnadır. Çünkü Allah bunların kötülüklerini iyiliği çevirir. Al-lah çok bağışlayan ve esirgeyendir.” (Furkan, 69-70)

c) Ebedi Lanetten Kurtulur: “Bu lanete, ebedi olarak maruz kalacaklardır. Azapları hafifletilmez ve yüzle-rine bakılmaz. Ancak onun ardından tövbe edip, du-rumlarını düzeltenler hariç.” (Al-i İmran, 89)

d) Bereket ve Kuvvet: “Ey Milletim! Rabbinizden bağışlanma dileyin. Sonra da ona tövbe edin ki size gökten bol bol yağmur yağdırsın, kuvvetinize kuvvet katarak sizi çoğaltsın. Günah işlemeye devam ederek imandan yüz çevirmeyin.” (Hud, 52)

e) Hidayet Bulma: “Şüphesiz ki ben, tövbe edip iman edenlere, salih işlerde bulunanlara, hidayeti gösteri-rim.” (Taha, 82)

f) Allah’ın (c.c) Sevdiklerinden Olma: “Şüphesiz Allah, tövbe edenleri ve temiz olanları sever.” (Bakara, 222)

Tövbesi Kabul Edilmeyenler

a) Kâfirler ve Son Anda Tövbe edenler: “Devamlı ola-rak günah işleyip de ölüm gelince, ben şimdi tövbe ettim, diyenlerin tövbesi kabul edilmez. Kâfir olarak ölenlerin tövbesi de kabul edilmez. Biz öylelerine acı bir azap hazırlamışızdır.” (Nisa, 18)

b) Mürtetler: “İman ettikten sonra kâfir olup, sonra da küfürlerini artıranların tövbeleri kabul edilmez. İşte onlar sapıktırlar.” (Al’i İmran, 90)

Şunu da belirtmek gerekir ki tövbe, Allah’ın biz kul-ları için açtığı bir kurtuluş kapısıdır. Bundan ötürü işlediğimiz günahlardan ümitsizliğe düşmememiz gerekir. Fakat bu kurtuluş kapısını biz aksi yönde

ilim Temmuz-Ağustos 2017 Sayı: 238

Page 9: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

kullanıp ‘nasıl olsa tövbe ederim’ şeklinde tevillerle günah işlersek, sadece kendimizi kandırmış oluruz. Hatta kişi bu teville yapacağı tövbenin samimiliğini yok edecektir. Buradaki ince ayrıma dikkat etmek gerekir. Bir insan, bilgisizliğinden, nefsine olan düş-künlüğünden, gafletinden dolayı günah işler, sonra yaptıklarının farkına varıp tövbe ederse, bu insan samimi biri olabilir. Ve Allah’ın da kendisini bağışla-masını umabilir.

Şimdi Rasulullah’ın bize tövbeyi daha iyi kavraya-bilmemiz için anlattığı şu hadisi okuyalım. Ebu Said (r.a.) anlatıyor: Resûlullah (s.a.v) buyurdular ki:

“Sizden önce yaşayanlar arasında doksan dokuz ki-şiyi öldüren bir adam vardı. Bir ara yeryüzünün en bilgin kişisini sordu. Kendisine bir râhib tarif edildi. Ona kadar gidip, doksan dokuz kişi öldürdüğünü, kendisi için bir tövbe imkânının olup olmadığını sor-du. Râhib: ‘Hayır yoktur!’ dedi. Herif onu da öldürüp cinayetini yüze tamamladı. Adamcağız, yeryüzünün en bilginini sormaya devam etti. Kendisine âlim bir kişi tarif edildi. Ona gelip, yüz kişi öldürdüğünü, kendisi için bir tövbe imkânı olup olmadığını sordu. Âlim: ‘Evet, vardır, seninle tövben arasına kim perde olabilir?’ dedi. Ve ilâve etti: ‘Ancak, falan memleke-te gitmelisin. Zira orada Allah’a ibadet eden kimse-ler var. Sen de onlarla Allah’a ibadet edeceksin ve bir daha kendi memleketine dönmeyeceksin. Zira orası

kötü bir yer. Adam yola çıktı. Giderken yarı yola varır varmaz ölüm meleği gelip ruhunu kabzetti. Rahmet ve azap melekleri onun hakkında ihtilâfa düştüler. Rahmet melekleri: ‘Bu adam tövbekâr olarak geldi. Kalben Allah’a yönelmişti.’ dediler. Azap melekleri de: ‘Bu adam hiçbir hayır işlemedi.’ dediler. Onlar böyle çekişirken insan suretinde bir başka melek, yanlarına geldi. Melekler onu aralarında hakem yaptılar. Ha-kem onlara: ‘Onun çıktığı yerle, gitmekte olduğu yer arasını ölçün, hangi tarafa daha yakınsa ona teslim edin.’ dedi. Ölçtüler, gördüler ki, gitmeyi arzu ettiği (iyiler diyarına) bir karış daha yakın. Onu hemen rah-met melekleri aldılar.” (Buharî, Enbiya 50; Müslim, Tövbe 46)

Madem tövbe bu denli büyük bir ibadettir ve insa-nın ebedi kurtuluşu için bu denli büyük bir önem taşımaktadır, insanın bu kapıyı sonuna dek açma-sı gerekir. İnsan büyük günahlar işlemiş, büyük isyankârlıklar yapmış, Allah’a ve dine aykırı bir hayat geçirmiş olabilir. Ancak Allah o denli geniş bir rah-met sahibidir ki kişi tek bir samimi tövbeyle ahiretini kurtarabilir. Bir ayette, Allah’ın tövbe yoluyla insan-lara yaydığı büyük şefkati şöyle duyurulur:

“Ayetlerimize inananlar sana gelince, Size selam ol-sun. Rabbiniz merhametli davranmayı prensip edin-di. Bunun için, her kim cehaletle işlediği bir kötülükten sonra tevbe ederek kendini düzeltirse, bilsin ki O Ba-ğışlayandır, Rahimdir.” (En’am, 54)

العلم9 ذو القعدة 1438 العدد:23

Page 10: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

ilim Temmuz-Ağustos 2017 Sayı: 2310

Tövbe bu dünyada insana verilmiş en büyük nimet-lerden biridir. Onun ile arınır, onun ile temizleniriz. Onun ile yepyeni sayfalar açarız. Beyaz, berrak, saf, duru, karalanmamış sayfalar... İnsana hayatı öğreten, olgunlaştıran yaptığı hatalardır. Yapılanın hata olduğu-nu bilerek yapmak ise günahtır ve günah kategorisinde değerlendirilir. Önemli olan yaptığın hatanın farkına varıp, onu tekrar etmemektir. Yeni yeni araba sürmeyi öğrenen kişinin kaza yapması normaldir. Fakat sürme-yi öğrendikten sonra ilk yaptığı hataları tekrar etmesi deliliktir.

Kimsenin fıtratına usta bir şoför kabiliyeti yerleştiril-memiştir. Kişi kendi çaba ve gayretleri ile araba sürme-sini öğrenir. Sürmeyi daha yeni öğrendiği için acemidir. Bundan dolayı ilk arabasıyla birçok kaza yapar. Fakat kazalar onu usta bir şoför olması için hazırlar. Ve so-nunda usta bir şofördür. Bundan dolayı artık daha te-miz, daha lüks bir arabaya binebilir. Kaza yapma oranı oldukça da düşer, tabi kurallara uyarsa. Tövbe eden kişi de hurda bir arabadan inip sıfır km. lüks bir arabaya binmiş gibi olur.

Tövbeye ilk rastlantımız Hz. Âdem’e dayanmaktadır. Hz. Âdem, tövbenin ilk mümessilidir. Bir peygamber olmasına rağmen o da hata yapmıştı. Hemen hatası-nın farkına vardı ve Rabbine gece gündüz şu sözler ile bağışlanma diledi; “Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmet-tik, eğer bizi bağışlamaz ve bize rahmetinle muame-le etmezsen muhakkak hüsrana uğrayanlardan olu-ruz.” (Âraf, 7/23) Allah onun bu haykırışlarını karşılıksız

İlk Nesil Müslümanların Tövbe AnlayışıFatih Yazıcı

Page 11: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

العلم11 ذو القعدة 1438 العدد:23

bırakmayıp affetmiştir. Benzer bir örneği Hz. Yunus’ta görmekteyiz. Hz. Yunus, yunus balığının karnında kırk gün kırk gece şu sözler ile af dilemiştir; “Senden başka İlâh yoktur. Sen her şeyden münezzehsin. Mu-hakkak ki ben zalimlerden oldum.” (Enbiye 21/87)

Tövbe, gerek hak dinler gerekse batıl dinler olsun ge-nel olarak herkes tarafından benimsenmekte, yapılan hataların affı için tek yol olduğunda ittifak edilmek-tedir. Biz bu yazımızda ilk Müslümanların tövbe ile ilgili tutumlarından bahsedeceğiz.

İlk Nesil Müslümanların Tövbe Anlayışı

Müslümanların tövbe ile ilgili en büyük hazinele-ri Kur’an’dır. Tövbe ile ilgili bilgilerinin dayandığı yegâne ikinci kaynak ise hadislerdir. Tövbe ile ilgili bilgileri bu iki kaynağın etrafında dönmektedir.

Peygamber Efendimizin tövbe ile ilgili birçok hadi-si bulunmaktadır. Bunlardan birkaçını zikredelim; “Tevbe-i Nasuh, işlenen günahtan pişman olmak, Allah-ü Teâlâ’dan mağfiret dilemek, bir daha öyle bir günah işlememek demektir.” (Beyhakî) “Vallahi ben gün-de yetmiş defadan fazla Allah’tan beni bağışlamasını diler, tövbe ederim.” (Buhari, Daavât/3)

Peygamber Efendimizin günah işlemekten korunmuş olduğu biliyoruz. Peki, neden yetmiş kere istiğfar ve tövbe ediyor? Öncelikle tövbenin hayatımızın olmaz-sa olmazı olduğunu dile getirmektedir. Aynı zaman-da kişi hata yapıp yapmadığının farkında olmayabi-

lir. Bundan doyalı her anımızın istiğfar ve tövbe ile geçmesi gerektiğini öğretmektedir.

Hz. Ömer’in konu ile ilgili şöyle bir sözü nakledil-mektedir; “Günahlarından tövbe edenlerle beraber bulunun. Çünkü onlar hassas yürekli olur.” (İbn Ebu’d-

Dünya) Her anı tövbe ile geçen kimse artık günahların-dan feragat etmiş olur. Günahsız kişi ince ruhlu olur. Narin ve zarif olur.

Bir de Cüneyd-i Bağdadi’nden dinleyelim tövbeyi; “Bir gün Seriyyü´s-Sakati´nin yanına gittim. Onu de-ğişik (üzgün) bir halde gördüm ve bu halinin sebebini sordum. Seriyyü´s-Sakati şöyle dedi: Yanıma bir genç geldi ve tövbenin mahiyeti hakkında soru sordu. Ben ise ona ‘Tövbe, günahını unutmamandır.’ diye cevap verdim. Fakat genç adam cevabı makul bulmayarak itiraz etti ve ‘Bilakis tövbe, günahını unutmandır.’ dedi. Halimin değişik (üzgün) olması bundandır. Bu-nun üzerine Cüneyd şöyle der: Ben ise ‘Benim gö-rüşüm de o gencin görüşü gibidir.’ dedim. Nedenini sorunca şu cevabı verdim ‘Allah beni günahkâr olma halinden tövbe haline nakletse, tövbe halinde güna-hı hatıra getirmem günah olmaz mı?’ Bu sözü işiten Seriyyü´s-Sakati sukut etti.” (Risaletü’l-Kuşeyri)

Sehl b. Abdullah et-Tusterî; “Tevbe kötü olan hare-ketleri, güzel olan hareketlerle değiştirmektir.” buyur-maktadır. Bunların ancak şu üç şey yapılırsa tam olacağını savunur; 1- Halvete çekilmek 2- Susmak 3- Helâl gıda tüketmek. (İhyâu Ulûmi’d-Din)

Page 12: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

ilim Temmuz-Ağustos 2017 Sayı: 2312

İmam Nevevi ise kul ile Allah arasındaki günahtan tövbenin kabul olması için üç şart koşmaktadır. Bun-lar; 1- O günahı terk etmek 2- Yaptığı şeyden dolayı pişmanlık duymak 3- O günaha bir daha dönmeme-ye azmetmek. Bunların biri eksik olduğunda tövbe-nin geçerli olmayacağını bildirmektedir. Şayet günah kul hakkını ilgilendiriyorsa, bu üç şarta ilaven bir şart daha koşmuştur ki o da; eğer herhangi birinin malına zarar vermiş ise o malı temin etmesi, iftira attığı kişi o iftiradan dolayı ceza almışsa aynı cezayı alması, gıy-bet etmiş ise helallik istemesi gerekir. (Riyazu’s-Salihin)

Tövbe edildikten sonra kişi o hataya tekrar döndüğü vakit tekrar tövbe etmesi gerekir. Kabul olmaz en-dişesiyle tövbe etmekten geri durması ise başka bir

hatadır. Nitekim Said b. Müseyyeb şöyle buyurmak-tadır; “Elbette Allah kendine dönüp tevbe edenleri bağışlayıcıdır’ (İsra, 17/25) ayeti günah işleyip sonra tövbe eden, yine günah işleyip sonra tövbe eden, yine günah işleyip sonra tövbe eden bir kimse hakkında nâzil oldu.” (İhyâu Ulûmi’d-Din)

Yazımızı Yahya bin Muaz’ın şu duası ile noktalaya-lım; “Ya ilahî! Huyumu bildiğim için (günahıma) tövbe ettim, bir daha (hatalarımı) tekrar etmeyeceğim, de-miyorum. Aczimi bildiğim için, günahları terketmeyi garanti ediyorum da demiyorum, fakat şunu söylüyo-rum; Belki tekrar günah işlemeden ölürüm de günaha dönmem.” (Risaletü’l-Kuşeyri)

Page 13: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

العلم13 ذو القعدة 1438 العدد:23

Tövbe ve istiğfar en basit şekliyle kulun yamukları-nı onarma gayretidir. Bunu Rabbini merkeze alarak, O’na yapılan yanlışın her şeye karşı yanlış yapmak olduğunu, dolayısıyla O’ndan af dilemenin bütün varlıklara özür beyanı anlamına geldiğini bilerek ya-par.

Varlığın Kâdir-i Mutlak’tan neşet ettiğini, bütün gü-zel ve iyiliklerin O’ndan sadır olduğunu hesaba ka-tarsak, Allah’tan af dilemenin, her şeye karşı yeniden temiz bir sayfa açma arzusu taşıdığını fark ederiz.

Acziyet Bilinci Olarak Tövbe İstiğfar

Allah’tan affımızı istemek ve O’nun rahmetine iltica etmek, sadece günah işlediğimizde gündeme gelmez. Yaşantımızın her anı O’nun lütuf ve keremiyle örülü olduğu, sahip olduğumuz her şey en temelde O’nun merhameti sayesinde imkân sahasına kavuştuğu için tövbe ve istiğfarla O’na karşı şükranımızı, daha doğ-rusu şükrandan bile takatsiz kaldığımızı göstermiş oluruz.

Bu yönüyle tövbe ve istiğfar, acziyet bilincidir ve bü-tün kulluk sürecine eşlik etmelidir. Bunun içindir ki en derin pişmanlık denebilecek nasuh tövbesi, kişi-nin Rabbine karşı en çaresiz ve en içtenlikle hissettiği pişmanlık halidir.

İstenen Belgeler Getirilmeden Rab O Tövbeye İmza Atmaz

İtiraf edelim, ortada bir ikiyüzlülük var. Çoğumuz tövbeyi pasif eylem olarak algılama tutarsızlığına dü-şüyoruz. Mesela hiçbirimiz “Allah’ım, bana rızık ver” diye dua ettiğimizde işi tamamen Allah’a bırakmaz, gidip çalışıp para kazanmanın yollarına bakarız. Ki doğru olan da budur; fakat nedense “Allah’ım, günah-larımı affet” diye tövbe istiğfar ettiğimizde, işi bütü-nüyle Allah’a bırakır, günah ve kusurlarımızı kişisel gayretimizde onarmaya yanaşmayız. Bu sahtekârlık tabi ki Allah’tan kaçmaz. Yamuklarımızı düzeltmeye yarayan tövbe, aksine bunların kalıcılaşmasına ne-den olur.

Oysa tövbe ve istiğfarda bütün espri, kişinin kendi kendini onarma teşebbüsüdür. Allah sahip olduğu-muz ruhsal aletler üzerinden şahsiyet mikroplarımızı tedavi eder. Bir parça gözyaşı, bir parça hak sahiple-rinden helallik isteme ve bir parça yeniden doğuş ka-rarlılığı olmadan Allah kulunu ahlak ameliyatından geçirmez. Hikmete aykırıdır bu.

Ey Bağışlanma Dileyen! Sen Neleri Bağışladın?

Allah’ın seni bağışlamasını mı istiyorsun? Gel o hal-de, trafikte aracına sürttüğü için özür dileyen kişiyi

Umut Kapın NereyseTövbe Kapın OrasıdırMustafa Alp

Page 14: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

ilim Temmuz-Ağustos 2017 Sayı: 2314

bağışla. Senin partine ya da cemaatine ithamlarda bulunan muhalifini bağışla. Yanlışlıkla halıya meyve suyu döken çocuğunu bağışla. Senin işini görmeyen ve fakat bir gün nasılsa sana işi düşen adamı bağışla.

Sahiden Allah’tan bağışlama mı diliyorsun? Bakalım, ciddi misin. Banka hesabından birazını ilaçsızlıktan ölen bebeklere bağışla. Bu ay maaşının bir kısmını hani o sokağın köşesindeki yoksul teyzeye bağışla.

“Allah’ım, bizi kibirden, gururdan koru” mu diyorsun? Kolayı var, neden olmasın! Kartvizitindeki unvanı kullanmadan git huzur evlerine misafir ol. Bakım-sız yaşlıların yemeklerini yedir, kişisel temizliklerini yap. Bencilliğini ve azgınlığa kaçmanı affetmesini mi istiyorsun Rabbinin? Ne güzel! Bu akşam yemeğini şantiye işçileriyle ye ve kirli elbiselerini topla, evde yıkat, getir. Nasıl, komik mi geldi? Allah’ın seni affe-deceğini sanman da böyle komik işte.

Yamuk taraflarımı düzeltmeye yanaşmazsam, töv-be ve af dileklerimin Rab katından hiçbir karşılığı olmaz. Bu nedenle tövbe günümüzde ezber istiğfar

dualarından, süslü sözcüklerle cemaate caka satmak-tan öteye geçmiyor. Karakterimizin sinir hücrelerine dek işlemiş kibir, bencillik, cimrilik ve ihtiras virüsle-ri varlıklarını bir güzel sürdürüyor.

Gücünü Gündelik Yaşantıda Hissetmediğimiz Al-lah, Artık Tövbe Kapısı Değil, Folklor Kapısı

Peki, bugün ideal tövbe ve istiğfarın yerini ne aldı? Allah yerine kimlere ve nelere pişmanlık arz ediyo-ruz?

Şurası bir gerçek: Gücünü gündelik yaşantıda hisset-mediğimiz Allah, bizim için artık tövbe kapısı değil, folklor kapısı olmuştur. Yüzyılların gelenek ve gö-reneklerinin keyfe keder icra edildiği millî bir öge… Çünkü çağdaş Müslümanın somut pratiklerinde Allah’ın gücü yok. Güneşin, ayın, yağmurun, çığın, toprakta ekilen mahsulün, sağlığın vs. bir alternati-fi varsa, orada Allah’ın her şeyi sevk ve idare eden Rabliğini istenen biçimde, yalın ve dolaysız olarak müşahede edemeyiz. Söz konusu boşluğu bugün bankalar, sigorta acenteleri, güvenlikli siteler, sağlık

Page 15: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

العلم15 ذو القعدة 1438 العدد:23

kompleksleri almıştır. İnsanlar kaderlerine doğrudan müdahalesi olan bu mecralardan merhamet talep eder, buralara acziyet izhar eder hale gelmişlerdir.

Gözü Yaşlı Dualar Yerine İş Bitiren Dilekçeler

Bu nedenle dostlar, eğer mesela kibrim sıhhî ve malî açıdan beni bir kayba uğratmıyorsa, daha ne diye onun tedavisi için Allah’a el açıp af dileyeceğim? Böylesi bir kayıp olursa, zaten gider ilgili kurum ve kişilerden merhamet dilenirim. Bugün gibi herhangi ahlakî bir zaafım, şahsiyet eksikliğim beni toplum-sal dalgaya entegre olmaktan alıkoymuyorsa, yapa-bileceğim bütün şey, hâlihazırdaki küçük tövbe ve istiğfar rollerinden başkası değildir. Çünkü karşılığı yok. Yaşantımda kayıp ve güvensizlik yoksa, yaratıcı da olmaz. Dolayısıyla tövbe için gereken gözü yaşlı dualara, uzun secdelere değil, iş bilen avukatlara, iş bitiren dilekçelere, iş getiren siyasî bağlantılara ihti-yacım olur.

Ödülü Kimden Alacaksan, Özrü Ondan Dilersin

Bu yazının modern zamanlardaki yüzlerce çözülme-den birini işleyen tipik serzenişlerden olmasını iste-mem. Öyleyse, tövbeyi ideal veçhesiyle yeniden kul-luk dağarcığımıza nasıl kazandıracağız?

Basit bir kural: Ödülü kimden alacaksan, haliyle özrü ondan dilersin. Ona yaranmaya gayret edersin. Müs-lüman yaptığı iyiliklerden genel şahsiyet duruşuna, hesabını Allah’la görendir. Bugün bu kıble tersine döndü. Bir taraftan dünyevî menfaatleri, kariyer he-saplarını kollarken diğer taraftan Rabbin eşiğinde af dileyemezsin.

Bedenin kıblesi birçok koşulda şaşabilir. Bu durumda ikna olduğun herhangi bir yöne namaz kılabilirsin; fakat kalbin kıblesi şaşamaz. Başka hiçbir makama kulluk yapamazsın.

Şimdi söyle bana, umut kapın neresi? Tövbe kapın neresi?

Page 16: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

ilim Temmuz-Ağustos 2017 Sayı: 2316

Page 17: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

العلم17 ذو القعدة 1438 العدد:23

Beyaz ÇarşaflarTövbekârların Hikâyeleri Abdullah Köşgen

Dönüş sürekli arzulanan, merakla beklenen, döneni bile hayrette bırakabilendir. Çünkü giden arkasında eksiklikler bırakarak yol alır. Her ne kadar yapabile-ceğinin en iyisini yapmış olsa da insan, kendine karşı pek insafsızdır. Bu dönüşlerden biri Allah’a dönüş, günahtan dönüştür; tevbe Etmektir.

Bu yazımızda hidayete ermiş insanların hikâyelerini okuyacağız. Her biri beyaz çarşaflar gibi pırıl pırıl ve tertemizler. Hidayetten öncesinin kiri, pisliği onlar için bir şey ifade etmez. Onlar artık arınmış su gibi pek saftırlar.

* Abdulhakim kendi anlattığına göre Hristiyan bir ai-lenin evladıdır. 14 yaşına kadar her Hristiyan çocuk gibi kiliseye gider, gelir. Meğer oranın âdeti öyleymiş. Çocuk en verimli, en çok iletişime ihtiyacı olduğu çağda kiliseden uzaklaştırılırmış. İbadet etmek için yaşlanmayı beklerlermiş. Tıpkı yaşlanınca namaza başlayan yaşlı amcalarımız gibi.

Kiliseden ayrıldıktan sonra yaşantısını çevresine bağlar Abdulhakim. Arkadaş çevresinin bozukluğu,

içki gibi etkenler onu kötü yola sürükler. Bu şekil-de devam eden hayatının dönüm noktası Samir ile tanışmasıyla başlar. Onun sayesinde hidayete erer. Samir direkt İslam’ı anlatmamasına rağmen yolun sonu İslam’a varan sorular sorar. Samir’in soruları Abdulhakim’i sıkar. Çünkü o, cehaletin saadetinde yüzmektedir. Mutlu ve dertsizdir. Çünkü onun zevk ve sefaya dayalı dünyasında kafasını meşgul edecek bir şey yoktur. Kuran-ı Kerim’in tercümesini okuma-ya başlar. Sorular bir bir cevabını bulur. Bu okuma-dan sonra Kuran’ın Allah tarafından gönderildiğine kalbi mutmain olur. 14 yaşından sonraki yaşadıkları, bu dünyası için kötü bir başlangıç olmuştur. Ancak Samir ile tanışması, hem bu dünyasının hem ahiret hayatının kurtuluşuna vesile olmuştur. Gençliğinin şuursuz döneminde çevresinden etkilenen bir bün-yeye sahipken, Müslüman olmasıyla birlikte ailesi-nin de doğru yolu bulmasında etkin rol oynar.

* İtalyan Elisa İslam’ın güzel ahlakını görerek tanı-maya başlar. Üniversitedeyken hocası Museviliği araştırmasını isteyince, evindeki Kuran-ı Kerim’den

Page 18: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

ilim Temmuz-Ağustos 2017 Sayı: 2318

faydalanabileceğini düşünür. Kuran’ın insan yaşan-tısı ile ilgili tespitleri onun dikkatini çeker. Ama bu yüzeysel okuma onu fazla etkilemez. Onu asıl etki-leyen Mısırlı arkadaşı Meryem ve ailesinin yaşan-tısıdır. Onların yanındayken kendini güvende ve huzurlu hisseder. Anlattığına göre İtalya’daki aileler rekabet içerisinde ve problemlidir. Ama Meryem’in ailesinde böyle bir rekabet yoktu. Sürekli Allah’ı hatırlıyorlardı. Arabadayken, yemek yerken, iş ya-parken... Ama bu yaşadıkları da Elisa’ya Müslüman olması için yeterli gelmez.

Ta ki Meryem’in camide tanıştırdığı Şeyh Emin ile karşılaşana kadar. Elisa’nın zihni karışmaya başlar. Şeyh Emin son peygamber, teslis inancı ve insanlara kefaret olarak Hz. İsa’nın ölmesi ile ilgili beyin ya-kıcı sorular sorar. Sorulara kendi bir cevap bulama-yınca, papaza gider. Ancak yasak bölgeye girmemesi söylenir. Eğer irademizin inancımız üzerinde etkisi yoksa neden inanıyoruz ki? Başka bir papaza gider. Bu kez beklemediği cevaplar duymaya başlar. Papaz aynı sorulara kendisinin de cevap bulamadığını, an-cak İslam’ı araştırmasını salık verince Müslüman bir ülkeye gitmenin daha verimli olacağını düşünür.

Bu süreçte yanında Kuran’ı Kerim ve İncil bulun-durarak kıyaslama yapar. Müslüman oluşu ise ilk defa ezanı duyunca gerçekleşir. Ezanın ne dediğini anlamasa da o an içinden secde etmek isteği gelir. Bir camiye giderek dakikalarca secde eder. Bu ola-yın gecesi rüyasında kendisini kötü bir yerde bulur.

Ve kıbleye dönerse huzura ereceğine dair bir işaret alınca bu arayış ile uyanır. Ve sabah mescide giderek Müslüman olur.

* Jamaikalı Bilal hayata kötü bir başlangıç yapar. Ço-cukluktan itibaren uyuşturucu ile hemhal olmuştur. Önceleri satın alıp kullanır. Biraz büyüyünce kul-lanmayı bırakıp ticaretini yapar. Saha sonraları ufak işlerden el ayak çekerek yurtdışına satmaya başlar. Para kazanmaya başladığı o dönemlerde her türlü hazzı doruklarda yaşar. Ama bu durum, meyve atış-tıran insanlara benzer. Hiçbir zaman tam olarak bir doyum sağlamaz. Bu boşluğun farkına varan Bilal, diğerleri gibi hengameli arayışa sürüklenir. Malcom X’in filmini seyreder. Arkadaşları gibi Malcom X’in

Page 19: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

العلم19 ذو القعدة 1438 العدد:23

siyahi olması İslam’ın siyahlar için, Hristiyanlığın ise beyazlar için olduğu fikrine ulaştırır kendisini. Daha sonra arkadaşları vesilesiyle Ahmed Deedat adında Müslüman bir davetçinin kasetine ulaşır. Dinledikle-rinden sonra Hristiyanlığı terk etmeyi ve İslam’ı be-nimsemeyi düşünür.

Ancak bu Kasetler de yetersiz kalır. Uyuşturucu sat-maya devam etmesine rağmen Kuran-ı Kerim okur ve cevap bulmaya çalışır. İçindeki doyumsuzluğa son verecek bir cevap arar. Okudukça geçmiş günahla-rını hatırlaması korkuya sürüklediği için Kuran’dan uzaklaşır. Eski hayatına devam eden Bilal, bir davetçi tarafından sohbete davet edilir. Korkusu devam ettiği için gitmek istemese de ısrar üzerine gider.

Bu sohbetler Kuran’ı tekrar okumasına vesile olur. Rahmet ayetleri içindeki korkuyu giderir. Müslüman olmaya kararlıdır, ama hazır değildir. Çünkü bir şeyin kültürü o şeyden önce gelirdi. Hem günahlarına de-vam edip hem de İslam’a giremeyeceğini düşünüyor-du. Neyse ki mensup olduğu uyuşturucu çetesinin dağılması Bilal’in işine yaramıştı. Arkadaşının hedi-ye ettiği Harun Yahya’nın kitapları Bilal’i etkilemiş ve bu sayede Müslüman olmuştur. Maddi temizlik bir yana ruhunu da tasavvuf ile temizlemek istiyordu. Çevresinde yaygın bir tarikata girerek nefsiyle nasıl mücadele edeceğini öğrendi. İç dünyasını bu sayede keşfetti.

Page 20: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

k

Muhammed Yazıcı Hoca ile Kapak Konusu Sorular ve Düzenleme: Adem Özçelik

Beş SorudaTövbe

1. Âdetimiz üzere tövbenin tanımıyla baş-layalım üstadım. Tövbeyi nasıl anlamalıyız?

Tövbe insanın ilk yaratılış haline, fabrika ayarlarına, özüne; özündeki Rabbine dönüşü-dür. Malum, her insan İslam fıtratıyla doğar. Her günah fıtrattan çıkıştır. Tövbe insanı fıt-rat yörüngesine yeniden oturtma ameliyesi-dir. Modern hayat günah üzerine kurulu bir düzense, insan bu düzenin iradesiz mahkûmu. Günahsız yaşamanın imkânsız olduğu bir dün-yada tövbe bir kaçış koridoru, bir acil çıkış ka-pısıdır. İnsan günahla insanlıktan, yani raydan çıkar. Tövbe raydan çıkmış bir trenin yeniden raya yerleştirilmesi gibi, zaman zaman günah ve isyanla yoldan çıkan insanın yeniden iman rayına oturmasıdır. Tövbe kaç defa gittiysen git, hep ilk defa gelmişsin gibi karşılandığın bab-ı rahmettir.

Yine tövbe bir yenilenme halidir. İnsanın ezelde yapmış olduğu kulluk sözleşmesini ha-tırlaması ve halini o sözleşmeye uygun şek-le döndürmesi demektir. İnsan melekliğin ve şeytanlığın tam ortasında, her ikisine elverişli

bir formata sahip. Melekliğin de şeytanlığın da bir sınırı yok. işte tövbe şeytanlığa meyleden iradeyi içindeki Allah’a döndürür. Ayeti hatır-layalım: “Nefse ve onu düzgün bir biçimde şe-killendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki nefsini arındıran kurtuluşa ermiş demektir.” (Şems, 7-8)

Bir çarpışma durumuna benzetebiliriz töv-beyi. İnsanın içindeki Allah ve şeytanın, iyilik ve kötülüğün mütemadi savaşında şeytana ka-zandırdığı mevzileri geri almak için bir adım geri çekilerek hataları tespit edip kendini ye-nilemiş bir vaziyette, yeni bir stratejiyle yeni-den harekete geçirmesi planıdır tövbe. Diğer taraftan tövbe bir öz eleştiridir. İnsanın bir şeyi eleştirmesi için ona dışardan bakması gerekir. Dışardan bakmak için de onun dışında olması iktiza eder. Öz eleştiri insanın kendine ken-di söz ve davranışlarına dışardan bakarak ve gayri indi bir tarzda ölçüp biçme imkânı verir. Kendine göre değil, hakikate göre hareket edip etmediğini insan ancak bu şekilde gözlemleye-bilir.

ilim Temmuz-Ağustos 2017 Sayı: 2320

Page 21: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

Günde kırk defa Fatiha’yı okuyor olmamı-zın insanın tövbeye olan ihtiyacı açısından çok derin bir anlamı var. İnsan günde kırk defa in-hirafa uğrama, yoldan çıkma haliyle malul ol-duğundan kırk defa gelip o kapıya yüz sürüp ahd u peyman tazeliyor. Adeta her namazda, hatta her rekâtta bir kere daha özür dileyerek düzeleceğine söz veriyor.

Tövbe bir yenilenme süreci, bir iç restoras-yondur. Deformasyonlardan sonra iç safveti yeniden kazanmak için ruha arız olmuş günah lekelerinden arınmayı ifade eder. İnsan günah işlemekten korunamayacağı için tövbeden bir an bile dûn olamaz. Doğruluğu teorik ve de-neysel olarak ispatlanmış entropi kanunu var-dır bilirsiniz. Albert Einstein bütün bilimlerin birinci kanunu olarak tanımlar. Termodinami-ğin ikinci yasasıdır. Entropi kâinatta düzenden kaosa, intizamdan bozulmaya doğru sürekli bir yönelişin adıdır. Eğer dış müdahale olmazsa, kâinatta bozulma kaçınılmazdır. Eğer sıcağı beslemezseniz, soğuk olur. Bir yeri düzenli ola-rak temizlemezseniz, pis olur. İşte tövbe bu dış

kontrolün adıdır. Eğer insan sürekli tövbeyle kendini yenilemez, arınma kurnasına koşup ruhunu tazeleyemezse, bozulması kaçınılmaz-dır. Çünkü en değerli şey bozulduğunda en değersiz olur. Bir salatalığın bozulması sadece buzdolabını kokutur. Etin bozulması evi koku-tur. İnsanın bozulması ise hiçbir şeye benze-mez. Bir ağaçtan bir milyon kibrit çıkar, ama bir kibrit bir milyon ağacı yakmaya yeter. Öy-leyse bir insanın bozulması, bütün insanlığın bozulması kadar tehlikelidir. Bu noktada tövbe insanın aslî hüviyetine dönüşünü ifade eder. Demek ki tövbe pasif değil, aktif bir eylemdir.

2. Aktif bir eylemdir demişken, tövbenin kul ile Rabbi arasındaki canlı boyutundan bahseder misiniz? Belki bu bağlamda Hıristi-yanlıkla kıyas ederek kilisenin tövbe otorite-sine atıfta bulunabiliriz.

Öncelikle tövbeyi ritüel boyutuna hasret-meyip yaşam biçimi olarak genellemek gereki-yor. Ona belli zaman ve mekândaki pratikleri yerine getirerek yapılan bir uygulama olarak bakmamak lazım. Evet, onun da bir usulü var,

العلم21 ذو القعدة 1438 العدد:23

Page 22: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

fakat tövbe daha temelde bir yaşam biçimidir. İnsanın sürekli Rabbi karşısında boynunu bü-kük mahcup durması, af dileme halinde olması demektir. Hıristiyanlıkla kıyaslamaya gelince, İslam’da tövbenin kabul olmasının bağlı ol-duğu zaman ve mekân yoktur. Belli zaman ve mekânlar tövbenin kabule karin olmasını sağ-lar, ama asla garanti etmez ve tövbe için şart da değildir. Bu uygulama din adamlarının elin-de tahrif edilmiş bir Hristiyanlık âdetidir. İti-raf veya diğer adıyla günah çıkarma, kişilerin zaaflarının kilise tarafından bilinerek toplumu daha rahat kontrol altına tutmak için icat edil-miş bir tezgâhtır. Kilisenin topluluklar üzerin-de hegemonyasını sürdürmesinde bu uygula-manın yeri büyüktür. Üstelik günah çıkarma işine bir de belge icat edilmiştir.

Oysa İslam insanın günahı sadece Allah’a itiraf etmesini emreder. Hatta günahın başka-sına anlatılması af edilme olasılığını zorlaştıran bir şeydir. Abdullah İbni Ömer anlatıyor: Ben Resulullah’dan şöyle buyurduğunu işittim: Mü-min kul Rabbine yaklaşır ve Rabbi onun üzeri-ne örtüsünü koyar ve “işlediğin falanca günahı biliyor musun” der. Kul “evet, yarabbi” diyerek suçunu itiraf eder. Tam cehenneme gideceği korkusu onu kaplamışken Rabbi ona “sen işle-diğin günahı insanlardan gizledin. Bunun üze-rine ben de seni dünyada rezil etmediğim gibi bugün burada bu günahlarını gizleyerek seni affediyorum” der. (Müslim, Kitabuttevbe, 6)

Aslına bakarsak, insanı helake götüren gü-nah değil, tövbesizliktir. Çünkü tövbeden uzak durmak ya ümitsizliği ya da umursamazlığı ifade eder ki ikisi de küfrün bir başka veçhesi-dir. Efendimiz buyuruyor: “Her kul günah işler.

Günah işleyenlerin en hayırlısı tövbe edenler-dir.” (Tirmizi, kıyamet, 49; İbni Mace, zühd, 30) En büyük günah, yaptıklarının affolmayacağı inancıdır. Tövbe bununla birlikte insanın geçmişiyle he-saplaşmasıdır. Bundan dolayı tövbe eden sa-dece affedilmez, aynı zamanda ödüllendirilir.

Peki, nedir bu ödüller? Üç avantajdan bahse-debiliriz. Birincisi tövbenin kendisi. Yani kişiye tövbe etme fırsatının verilmiş olması. İkincisi g ü n a h l a r ı -nın silinmesi. Üçüncüsü ise işlediği gü-nahların iyi-liğe dönme-si, yani her günah kendi cinsinden iyi-liğe tekabül edip kayıtlara öyle geçiyor. E f e n d i m i z buyuruyor ki: “Nefsim elinde olana yemin ederim ki eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder, si-zin yerinize günah işleyen, ardından tövbe eden bir topluluk getirirdi.” (Müslim, tevbe) Gerçekten de ardından tövbe gelen günah, açık denizdeki fırtınaya benzer. Gemiyi sarsar, ama güverte-de pislik bırakmaz. Kriz fırsatın öteki adıdır, denir. Bu açıdan günah, insanın günah öncesi durumdan daha iyi bir yere gelmesine vesile de olabilir. Hatırlayalım, insan olmamız, irade nimetiyle ödüllendirmemiz, cennete namzet kılınmamız, kainatın Rabbini tanımamız gibi bir dizi nimet Hz. Adem’in günahının netice-leridir.

Ardından tövbe gelen günah, açık denizdeki fırtınaya benzer. Gemiyi sarsar, ama güvertede pislik bırakmaz. Kriz fır-satın öteki adıdır, denir. Bu açıdan günah, insanın günah öncesi durumdan daha iyi bir yere gelme-sine vesile de olabilir.

ilim Temmuz-Ağustos 2017 Sayı: 2322

Page 23: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

3. Hz. Adem’in ve hatta Hz. Musa’nın ve Hz. Yunus’un tövbelerinde biraz duralım di-lerseniz. Kuşkusuz Kur’an bunları bize kıs-sa ediyor. Bu vesileyle Tövbe kelimesinin Kur’an’daki yerini de konuşmuş oluruz.

Kur’an’da 86 yerde tövbe kelimesi ve türev-leri geçer. Bunların hemen tamamında tövbe etmenin insanı yüceltmesinden bahsedilir. Ayet-i celileler müminlerden bahsederken

“onlar günah i ş l e m e y e n kimselerdir” demez. Aksi-ne “çirkin bir amel işledik-lerinde, nefis-lerine zulmet-tiklerinde…” sözleriyle gü-nah işlemenin değil, haddini bilmemenin,

yani günahı itiraf etmemenin mümin olmaya aykırı olduğunu ifade eder. İçlerinden çarpı-cı bir ayet şunları beyan buyurur: “Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah’ı hatırlayıp günahların-dan dolayı hemen tövbe istiğfar ederler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler.” (Bakara, 135)

Şeytanla Hz. Adem arasındaki farka dik-kat ederseniz, ikisi de kusur işlemiştir. “Adem Rabbine asi oldu ve yoldan çıktı.” (Taha, 121) Fakat Adem günahını itiraf ederek adam, iblis gü-nahta ısrar ederek şeytan olmuştur. “Her ikisi

de (Adem ve eşi) ey bizim Rabbimiz, zulmettik kendimize. Bizi bağışlamaz, bize merhamet et-mezsen, hüsrana uğramışlardan oluruz.” (Araf,

23) Keza Hz. Musa bir adam öldürmüş ve ardın-dan lafı hiç eğip bükmeden direk suçunu itiraf ederek tövbe etmiştir: “Musa halkının farkına varmadığı bir sırada şehre girdi. İki adamı kav-ga ederken buldu. Biri kendi taraftarlarından, diğeri düşmanları tarafından (Mısırlı) biri idi. Kendi taraftarlarından olan, düşmanına karşı Musa’dan yardım isteğinde bulundu. Musa da bir yumruk attı ve Mısırlıyı öldürdü. Ardından “bu şeytan işidir. Şüphesiz o insanı saptıran açık bir düşmandır” dedi. Rabbine yönelerek “ey Rabbim, muhakkak ki ben kendime zulmet-tim. Beni bağışla” diye yalvardı. Rabbi de onu bağışladı, çünkü o çok bağışlayan, çok merha-met edendir.” (Kasas, 15-16)

Diğer örnekte Hz. Yunus bir hata etti. Emr-i ilahî gelmesini beklemeden kendisini dinle-meyen kavmini terk etti. Balığın karnında di-rek konuyu kendi suçuna getirerek kendini şikâyet etti Rabbine: “Senden başka ilah yok. Seni her türlü noksanlıktan tenzih ederim. Ben zalimlerden oldum.” (Enbiya, 87) Hâlbuki asıl suç kavminindi, ama o başkalarının suçuna değil, kendi günahına odaklandı. “Evet, benim de yanlışlarım olmuştur, ama işi bu raddeye, beni bu duruma onlar getirdi yarabbi” diyebilirdi. Bunu söylemekte yerden göğe kadar hakkıy-dı, fakat o değil suçlu aramak, kavmini şikâyet edip serzenişte bulunmak; tövbe ederken tek bir kelimeyle bile bunlardan bahsetmeden di-rek kendini zalim olmakla suçladı ve af diledi. Buradan anlıyoruz ki tövbe tedavidir, itiraf teş-his. Eğer tedavi görmek istiyorsak, önce teşhisi koymalıyız.

Şeytanla Hz. Adem ara-sındaki farka dikkat ederseniz, ikisi de kusur işlemiştir. “Adem Rabbine asi oldu ve yoldan çıktı.” (Taha, 121) Fakat Adem güna-hını itiraf ederek adam, iblis günahta ısrar ederek şeytan olmuştur.

العلم23 ذو القعدة 1438 العدد:23

Page 24: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

Peygamberimize gelelim. Kur’an çok yerde Peygamber Efendimizi de tövbe etmeye davet etmiştir. “Allah seni affetsin! Niçin onlara izin verdin?” (Tövbe, 43) “Kendi günahın ve mümin er-kek ve kadınların günahı için af dile, istiğfar et!” (Muhammed, 19) Hadislerde onun aff u mağfiret di-leği daha belirgindir: “Ey insanlar! Allah’a töv-be edip ondan af dileyiniz. Zira ben ona günde yüz defa tövbe ederim.” (Müslim, Zikir, 42)

Özellikle günahtan azade bir hayat yaşamanın tama-men imkânsızlaştığı bir çağda günahla alûde ruhları tövbey-le temizlemek, en önemli kul-luk vazifemizdir. Zira Rabbi-miz “sen onların içindeyken ve onlar istiğfar ettiği müddetçe, Allah onlara azap edecek de-ğildir” buyuruyor. (Enfal, 33) Ar-tık Efendimiz içimizde değil. Topyekûn bir ümmet olarak azaptan korunmanın istiğfar-dan başka yolu kalmamıştır.

4. Kur’an’da tövbeyi ko-nuştuk. Bir de yine Kur’an’ın gündeme getirdiği nasuh tövbesi var. Nefsi muhase-be ile birlikte düşünürsek, bunun bildiğimiz tövbeden nasıl bir farklılığı söz konusu?

Nasuh kelimesi Arapça mübalağa kalıbıdır. İhtiva ettiği mananın en ziyadesini ifade eder. Lügatte bir söküğü dikmek, elbisedeki bir yır-tığı onarmak, tamir etmek gibi anlamlara gelir. Istılahtaki manası ise samimiyettir. “Din sa-mimiyettir” hadisindeki en-nasîha kelimesi-nin samimiyet manasını ifade etmesi de buna

delildir. Peki, tövbenin nasuh olması ne de-mektir? Farz olan ibadetler bile zamanla özün-den kopup âdete dönüştüğü gibi, tövbe de gerçek anlamını yitirip bir ağız alışkanlığına dönüşebilir. Tövbe için söylenmesi gereken sözleri telaffuz ederek gerçekten tövbe ettiği kanısı oluşabilir kişide. Dolayısıyla kişi işlediği cürmden hicap duyup Rabbi karşısında ruhen ıstırap hissetmeden sadece “estağfirullah” de-

mekle tövbe etmiş olmaz.

Bu yönüyle nasuh, töv-benin ruhudur. Hakikatte işlediği her günahı hatırladı-ğında kişiyi hicaptan kıvran-dırmayan tövbe geçerli ol-maz. Efendimizin “tövbenin alameti nedir” sorusuna “piş-manlıktır” demesi bunun en açık delilidir. Tövbe-i nasûh hulûs-i kalp ve hüsn-i niyet-le kişinin pişmanlığı en de-rinden hissederek günahtan pişmanlık duyması ve ade-ta ciğeri yırtılırcasına inim inim inleyerek yakarmasıdır. İnsan ruhunu arındırıp dup-duru hale getirecek böyle bir tövbe, ilahî iradeyi de dev-

reye sokacak, rahmet-i Rahman kendisine bir daha günah işleme fırsatı tanımayacaktır.

Nefis muhasebesinin tövbeyle münasebeti-ne gelecek olursak, muhasebe duygusu insanın sürekli kendisini kontrol etmesini, tövbe şuu-ru ise bu kontrol neticesinde eğer bir bozulma ve kokuşma oluştuysa, hiç tereddüt etmeden hemen geri adım atmasını sağlar. Bir türlü

Bir türlü mensup olduğu hareketi ya da temsil ettiği ideolojiyi bıraka-mayan insanlar, tövbe şuuru gelişmemiş insan-lardır. Onlar aynı yerde kırk yıl bulunmakla övü-nür, hiç değişmemekle iftihar ederler. İçlerinde bulunduğu durumdan bir kere olsun şüphe etmez, düşünce ve söylemlerini bir kere gözden geçirip öz eleştiri yapmazlar.

ilim Temmuz-Ağustos 2017 Sayı: 2324

Page 25: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

mensup olduğu hareketi ya da temsil ettiği ideolojiyi bırakamayan insanlar, tövbe şuuru gelişmemiş insanlardır. Onlar aynı yerde kırk yıl bulunmakla övünür, hiç değişmemekle ifti-har ederler. İçlerinde bulunduğu durumdan bir kere olsun şüphe etmez, düşünce ve söylemle-rini bir kere gözden geçirip öz eleştiri yapmaz-lar. Eleştiri elemek, elekten geçirmektir. Öz eleştiri insanın kendi duygu, düşünce ve dav-ranışlarını elekten geçirip çü-rüğü sağlamdan ayırmasıdır.

Günümüzde maalesef kendini değiştirmek bir ke-nara, halini hiç bozmama durumu çok makbul bir du-rum gibi takdir edilir. Hâlbuki Efendimizin davetine en sert mukabelede bulunanların te-mel argümanları da buydu. Aralarında benzer bir psikolo-ji söz konusu. Onu dinlemeyi hiç düşünmediler, anlamaya çalışmadılar. Tek söyledikle-ri, atalarının üzerine olduğu şeyin mutlak hakikat oldu-ğuydu. Peygamberin davetini reddederken de bundan baş-ka makul hiçbir dayanakları yoktu.

Düşünün, Hz. Ömer al-tıncı yılda Müslüman oldu ve İslam’a girmesine vesile olan Peygamberin mucizesi Kur’an ayetleriydi. Taha suresinin ilk ayetlerini duyduğunda adeta beyninde şim-şekler çakmış, kendinden geçmişti. Bu demek-tir ki altı yıldan beri reddettiği bir inancın ne

getirdiğine, ne söylediğine bir kere olsun dönüp bakmamıştı. Bu durum, o gün Mekke’deki azılı müşriklerin tamamının ortak tavrıydı aslında. Neticede altı yıl sonra Hz. Ömer Mekke’deki önyargı duvarını yıkmıştır. Bundan dolayı on-dan sonra Mekke’de Müslümanların sayısı hız-la artmıştır. Hz. Ömer’e faruk sıfatının verilme-sinin hikmeti de budur.

5. Buraya kadar ferdin tövbesinden bah-settiniz. Toplumsal bir töv-beden ya da mesela düşünsel tövbeden söz edebilir miyiz bugün? Bu konuda neler söylersiniz?

Güzel bir nokta. Tövbe-nin toplumsal boyutu vardır tabi. Tıpkı bir ferdin heva ve hevesine uyarak günah işle-mesi gibi, bazen de topyekûn bir millet yoldan çıkıp yanlışa düşebilir. Bu bazen sürü psi-kolojisiyle, bazen toplumun tamamına tesir etmiş travma-tik bir hadisenin etkisiyle, ba-zen genel kabule karşı koyma korkusuyla gerçekleşir. Böy-le bir durumda hiç tereddüt etmeden toplu halde tövbe edip hatadan dönmek gerekir. Kur’an’da Hz. Yunus kıssası bir topluluğun karıştığı isyanı

ve yine toplu tövbeyi anlatır. Bu anlamda top-lumsal tövbe örneğidir Hz. Yunus kıssası: “Ne yazık ki, Yunus toplumundan başka, (bütün bireyleriyle topyekûn) imana erişen ve böylece imanının (vereceği huzur ve güvenliği) tadan

Tıpkı bir ferdin heva ve hevesine uyarak günah işlemesi gibi, bazen de topyekûn bir millet yoldan çıkıp yanlışa dü-şebilir. Bu bazen sürü psikolojisiyle, bazen toplumun tamamına tesir etmiş travmatik bir hadisenin etkisiy-le, bazen genel kabule karşı koyma korkusuyla gerçekleşir. Böyle bir durumda hiç tereddüt etmeden toplu halde tövbe edip hatadan dön-mek gerekir.

العلم25 ذو القعدة 1438 العدد:23

Page 26: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

herhangi bir cemaat çıkmadı he-nüz. (Yunus’un soydaşları) inan-dıkları zaman, dünya hayatında (sürüklenebilecekleri) alçalmanın, bayağılaşmanın yol açacağı acıyı ve sıkıntıyı onlardan uzaklaştır-dık ve belli bir süre varlıklarını sürdürmeleri için kendilerine fır-sat verdik.” (Yunus, 98)

Hz. Yunus’un kavmi gibi topyekûn bir tövbe hareketi ol-masa da Emeviler dönemindeki Tevvâbûn hareketini de burada anmak yerinde olacaktır. Kı-saca hatırlayacak olursak, Hz. Hüseyin’i, Emeviler’e karşı hare-kete geçmek için ısrarla Kûfe’ye çağıran halk, Hz. Hüseyin’in bu davete icabet ederek Kûfe’ye doğ-ru yola çıkıp yakınlarıyla beraber Kerbela’da katledilmesine göz yumdu. Zamanla yaptıkları hata-nın büyüklüğünün farkına vara-rak tövbe ettiler ve tövbelerinin kabul olması için Hz. Hüseyin’in intikamını almaları ya da bu uğurda ölmeleri ge-rektiğini insanlara anlatmaya başladılar. Kısa za-manda hatırı sayılır kitleye ulaşan ve aralarında çeşitli sahabîlerin de bulunduğu bu hareket, ken-disine tövbe edenler anlamında Tevvâbûn adını verdi. Nitekim Hz. Hüseyin’in intikamını almak için gerçekleştirilen bu ilk önemli teşebbüs, kanlı bir şekilde sonlandırıldı. Hz. Yunus’un kavmin-den farklı olarak bu hareketin siyasi bir yönü de bulunmaktadır. Toplu olarak yaptıkları hatanın farkına vararak tövbe etmeleri ise iki kavmin de ortak noktasıdır.

Bunun dışında düşünsel tövbeden de bah-setmek mümkündür. Tarih, toplum ve tabiatın

etkisinden çıkarak salt hak arayışı in-sanı en sonunda gerçeğe götürecektir. Yine de gerçeğin keşfi yeterli değil. Hak tecelli ettikten sonra hakka tabi olmak, tövbe bilincinin gelişmiş olmasıyla doğ-rudan alakalıdır. Bir insan hakikati keş-fetse ya da bütün çıplaklığıyla hakikat tecelli etse, eğer tövbe bilinci gelişme-mişse, o güne kadar söyledikleri ve yap-tıklarını elinin tersiyle bir kenara iterek, “ben hakka tabi oluyorum, zira hak tabi olunmaya en müstahak olandır” deme-diği müddetçe hakkın kişiye hiçbir fay-dası olmayacaktır. Roger Garaudy’in ta-biriyle, bir nehir denize doğru aktığında, kaynağına ve fıtratına sadık kalır.

Söz konusu hakikat arayışı ve fikrî çaba son derece önemlidir. Ancak yola koyulmuş bir insan düşebilir. Düşmek aynı zamanda yürüdüğünün de delilidir. Yola koyulmayan düşemez. Bir şey yap-mayan hata da yapamaz. Hata yapmak iş yapanlara mahsus bir durumdur. Pey-gamberin günde yüz defa istiğfar etme-sinin bir anlamı da peygamber olmasına

rağmen sürekli korku ve ümit arasında olmasıdır. Kendinden emin olmama halidir bu. Tabi bura-dan ümitsizliğin tehlikesini fark ediyoruz. Öyle ya şeytanın tövbe eden bir insana günah işletme-deki asıl maksadı, günah işledikten sonra insanın ruhuna arız olan ümitsizlik hali yani kendinden ümit kesmesidir. Her defasında tövbe etmesine rağmen yine günah batağına düşen kişi, bir vakit sonra “daha düzelmem ben” deme noktasına ge-lirse, işte şeytanı günah işletmedeki asıl hedefine ulaşmış olur. Merhum Akif ne güzel demiş: “Yeis öyle bir bataktır ki düşersen boğulursun. Azmine sarıl sımsıkı, bak ne olursun!”

Bir insan hakikati keşfetse ya da bütün çıplaklığıy-la hakikat tecelli etse, eğer tövbe bilinci gelişme-mişse, o güne ka-dar söyledikleri ve yaptıklarını elinin tersiyle bir kenara iterek, “ben hakka tabi oluyorum, zira hak tabi olunma-ya en müstahak olandır” demediği müddetçe hakkın kişiye hiçbir fay-dası olmayacak-tır.

ilim Temmuz-Ağustos 2017 Sayı: 2326

Page 27: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

العلم27 ذو القعدة 1438 العدد:23

Samimi bir pişmanlığın adıdır tövbe, kalbin derin-liklerinde esen nedamet rüzgârı. Herkesin rahatça yüzdüğü soğuk hayat denizinde yanmaktır, bir kulaç daha atmaya mecal aramaktır. Bazen kırılan orağa bağlanan çaput, bazen yanan yaraya sürülen mer-hemdir tövbe. Kanayan kalbe şifa bir şerbettir, ölü-me ramak kala hayata bulunan mecaldir. Altında ezildiğin günahlarla yüzleşmektir. Geçmişin üzerini kalın bir perde ile örtmektir. Temiz bir geleceğe ant içmektir. Vicdanı saran huzur atmosferidir tövbe.

Nefsi yüzü üstü yakalama operasyonu ve benliği ha-yat masasında siygaya çekme ameliyesidir. İhmal edilen ibadetlere bir özürdür. Yürümeyi zorlaştıran prangalardan kurtulmaktır. Hayatın sıktığı boyun bağını gevşetmenin, yanan kor zerine bir avuç su serpmenin adıdır tövbe. Bir meczubun dediği gibi; kalp havanında tevhit tokmağı ile dövülüp, insaf ele-ğinden geçirilip, gözyaşı ile yoğrulduktan sonra aşk fırınında pişirilen şeydir tövbe.

Bir Şahsiyet Formatlaması:

Nasuh Tövbesiİbrahim Türkan

Page 28: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

ilim Temmuz-Ağustos 2017 Sayı: 2328

* Büyük mutasavvıf Beyazıd-ı Bestami Hazretleri bir gün tımarhanenin önünden geçiyordu. Tımarhane hizmetçisinin tokmakla bir şeyler dövdüğünü görüp:

- Ne yapıyorsun? diye sordu. Hizmetçi:

- Burası tımarhanedir. Delilere ilaç yapıyorum, dedi. Beyazıd-ı Bestami Hazretleri:

- Benim hastalığıma da bir ilaç tavsiye eder misin? dedi. Hizmetçi hastalığının ne olduğunu sordu. Beyzad-ı Bestami Hazretleri:

- Benim hastalığım, günah hastalığı. Çok günah işli-yorum, dedi. Hizmetçi:

- Ben günah hastalığından anlamam. Ben delilere ilaç hazırlıyorum, diye cevap verdi. Tam bu sırada tımar-hane parmaklığının arasından konuşulanları duyan bir deli, Beyazıd-ı Bestami Hazretlerine:

- Gel dede, gel. Senin hastalığının çaresini ben söy-leyeyim, diye seslendi. Beyazıd-ı Bestami Hazretleri delinin yanına sokularak:

- Söyle bakalım, benim derdime çare nedir? dedi. Meczup şu ilacı tavsiye etti:

- Tövbe kökü ile istiğfar yaprağını karıştır. Kalp ha-vanında tevhit tokmağı ile döv, insaf eleğinden geçir, gözyaşıyla yoğur, aşk fırınında pişir. Akşam-sabah bol miktarda ye. O zaman göreceksin senin hastalı-ğından eser kalmaz, dedi. Bu ilacı öğrenen Beyazıd-ı Bestami hazretleri:

- Hey gidi dünya hey! Demek, seni de deli diye bura-ya getirmişler, deyip oradan ayrıldı.

Meczup günahlara deva tövbe ilacını ne güzel tarif etmiş. İnsanoğlunun mayası değişmedikçe değişme-yecek, eskimeyecek bir tarif… Emellerin ve içi boş hayallerin, sonu gelmez isteklerin ve doymak bilmez nefsin çürüttüğü kalbi onaracak, yeniden yapılandır-maya vesile olacak bir tarif… Bir şahsiyet formatla-masının tarifi, tövbe-i istiğfarın, tövbe-i nasuhanın tarifi…

* Meşhur âlimlerimizden İmam-ı Nevevi, Riyazü’s Salihin adlı hadis derlemesinde tövbe için şunları söyler: “Âlimler günahın her çeşidinden tövbe etmek gerekir, demişlerdir. Eğer günah, kul ile Allah arasın-da olup kul haklarıyla ilgili değilse, bu günahtan töv-benin üç şartı vardır:

Birincisi; günahtan tamamen uzaklaşmaktır.

İkicisi; bu günahı işlediğine pişmanlık duymaktır.

Üçüncüsü ise; bir daha bu tövbeden dönmemeye ke-sin karar vermektir.

Bu üç şarttan bir tanesi bulunmazsa kişinin tövbesi kabul olmaz. Eğer günah kul hakkı ile ilgili olursa, ilk üç şartla birlikte, hak sahibinden helallik almak da gerekir. Eğer bu hak mal ve benzeri bir şey ise sahibi-ne geri verilir.

İmam-ı Nevevi’nin Hazretlerinin söylemiş olduğu şartlar nasuh tövbesinin şartlarıdır aynı zamanda. Nasuh tövbesi pişman olunan günaha ebediyen yüz çevirmektir. Bir daha o günahı işlememeye ant iç-mektir. Kalbi o günahtan arındırdıktan sonra bir daha o günaha bulaşmamanın adıdır tövbe-i nasuha.

Page 29: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

العلم29 ذو القعدة 1438 العدد:23

Page 30: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

Fakihlere Göre Aşk ve SevgiDr. Ahmet Şakirî ed-Dinî

Tercüme: Abdullah Köşgen

Şairler ve şarkıcılar sevgiden, arzudan ve âşıkların ahvalinden bahseden sözler mırıldanırlar. Ancak bu hususta şer’i hudutlar ile bekârlar ve gençler üzerin-de söyledikleri sözlerin etkilerini göz önünde bulun-durmazlar. Özellikle de müziğin, edep dışı sözlerin, dansın, çalgı aletlerinin, çıplak kadınların ve şehvet uyandıran içeriklerin bulunduğu zamanlar... İşin doğrusu, bu sebepsiz gürültü, hoş sevgi ile hayâ ve iffet çağında yayılıp mazur görülen aşkı öldürür. Ve bu duyguların yerini zina, beden dili ve çıplaklık alır. Sonra da genç erkekleri, kadınlarda en son bakacak-ları yere ilk önce bakarken yakalarsın. Tabi daha gü-zel birine rastlarlarsa, bakışlarını derhal ona yöneltir-ler. Böylece kadınlar, bu dönemde umdukları kişiyi elde etmek için çekici yönlerini ortaya çıkartmada ustalaştı ve soyunmaya gayret gösterdiler.

Selefin Yaşadığı Aşk

Aşk ve sevgi hususunda, İslam’ın önde gelen imamlarının birçok risalesi mevcuttur. Misal ve-rilmesi gerekirse, İbn-i Hazm’ın “Güvercin Ger-danlığı”, İbn-i Kayyim’in “Sevgililerin Bahçesi ve Özlem Çekenlerin Gezintisi“ ve “Dert ve Deva”

kitapları bunlardan bazılarıdır. Bu son kitap, aşkın görünüşüne müptela olanların sorularına cevap ola-rak kaleme alınmıştır. Âlimlerin bu meseledeki fetva-ları ise sayılmayacak kadar çoktur. Sevgiyi tarif eder, ardından kötü görülen, tavsiye edilen ve mübah olan çeşitlerini açıklarlar. Aralarından en meşhuru, fıkıh mezhebi kurucusu olan Davud ez-Zahirî’nin aşk ha-disesidir. Kendisinin hadis, tefsir ve edebiyatla ilgili birçok eseri vardır.

* Nıftaveyh şöyle diyor: Ölüm hastalığına yakalandığı sırada Davud ez-Zahirî’nin yanına vardım. Dedim ki; “Kendini nasıl buluyorsun?” Dedi ki; “Bildiğiniz kişi-nin sevgisi beni bu hale getirdi.” Dedim ki; “O cazibe-ye sahip olmana rağmen seni bu işten ne alıkoydu?” Dedi ki; “İki şekilde sahip olabilirdim. İlki, mübah ba-kış. İkincisi ise yasaklanan zevktir. Mübah bakış var ya, işte beni bu hale o soktu. Yasaklanmış zevkten alı-koyan ise İbn-i Abbas’ın şu rivayetidir: Kim âşık olur da bunu gizler, kendine mukayyet olur ve sabrederse Allah onu affeder ve cennetine koyar.”

Davud ez-Zahirî âşık olduğu kişi sebebiyle ez-Zehra kitabını telif etmiştir. Bir gün genç bir kız kendisine şunların yazılı olduğu bir kâğıt getirir: Ey İbn-i Da-vud! Ey Irak Fakihi! / Bize göz bebeği katilleri hak-kında ruhsat ver! / Gözünün önüne gelen her şey aleyhine midir? / Yoksa ona âşıkların kanı helal mi-dir? Bunun üzerine Davud ez-Zahirî iki beytin altına kendi el yazısıyla şu cevabı yazmıştır: Bende âşıkların sorularının cevapları vardır. / Özleyen kişinin yürek yarasından dinle bunları. / Sen bu konuları sorunca elim ayağıma dolaştı. / Gözyaşı, akacak yeri olmasa da aktı.

ilim Temmuz-Ağustos 2017 Sayı: 2330

Page 31: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

* Bir başka hikâye Ömer b. Abdülaziz ile meşhur sevdalısı ve eşi Fatma bint-i Abdülmelik’in cariyesi hakkındadır. Bu cariye maharetli ve pek güzel biriydi. Ömer b. Abdülaziz de bu cariyeyi eşinden istiyor ve hibe etmesini umuyor, ancak eşi kabul etmiyordu. Ne zaman ki halife oldu, o zaman eşi cariyeye süslenme-sini emredip kocasının yanına getirdi ve şöyle dedi; ”Ey müminlerin Emiri! Artık nefsim onu sana tercih ediyor.” Cariye elbiselerinin çıkartırken Halife cari-yeye sorar; “Fatma’nın emrine nasıl girdin?” Der ki; “Haccac Küfe’de bir işçiye borç verdi. Ben de bu iş-çinin kölesiydim. Beni alıp Abdülmelik’e gönderdi. O da Fatma’ya verdi.” Ömer b. Abdülaziz bunu duyunca “Üstünü giy ve ait olduğun yere git.” dedi. Cariye aile-sinin yanına gidince, kızın halifeye gitmesinin daha iyi olacağını söylediler. Cariye onun yanına dönün-ce “Bana olan sevginiz ne durumda?” der. O da “Hiç eksilmedi.” diye yanıtlar. Bundan sonra cariye halife vefat edinceye kadar yanından ayrılmaz.

* Diğer taraftan Efendimiz’in (s.a.v) Hz. Aişe’ye sevgi-si herkesin malumudur. Hatta “Rasulullah’ın sevgili-si” diye isimlenir. “En çok hangi insanı seviyorsun?” diye sorulduğu zaman Efendimiz; “Aişe” dermiş. “Er-keklerden kimi peki?” denirse “Babası” dermiş.

Selef Âşıklara Nasıl Yaklaşırdı?

Efendimiz (s.a.v) âşıklara tavsiyede bulunarak “Sevgi-liler için nikâhtan daha iyi bir yol görmüyorum.” bu-yuruyor. Yani aşkın ilacı, güç yetirenin evlenmesidir. Zinaya gelince, bu sevgiyi köreltir. Sahabeden Mü-ğis, hanımını (Berire) çok seviyordu. Ancak hanımı, Müğis’e pek ilgi göstermiyordu. Bu ilgiden sıkılınca

hanımı ayrılıp gitti. Ama Müğis onu dar yollarda bile takip ediyor ve arkasından ağlıyordu.

* Buhari sahîhinde Berire kıssasını şöyle anlatır: Berire’nin kocası, ayrılıklarından sonra hanımının peşinden takip ederdi ve sürekli ağlardı. Efendimiz şöyle derdi; Ey Abbas! Müğis’in Berire’yi sevmesi; Berire’nin de ondan nefret etmesi seni şaşırtmıyor mu? Sonra Efendimiz Berire’ye “Ona geri dönsen n’olur?” dedi. O da “Emrediyor musun?” dedi. Efendi-miz “Sadece tavsiye ediyorum.” dedi. Berire son ola-rak “Ona ihtiyacım yok.” dedi.

İbn-i Kayyım dedi ki; Efendimiz Müğis’i aşkından alıkoymadı, çünkü bu aşka tutulmuşken aklı başında değildi. Sonra dedi ki; Efendimizin bu tavsiyesi sev-gili için en hoş tavsiyedir. Ve bu tavsiye, tavsiyelerin en önemlisi ve Allah katında en faziletlisidir. Bundan dolayı İblis ve ordusunun en çok sevdiği şey iki sev-gilinin ayrılmasıdır. Diğer Halifeler de bu yolu takip etmişlerdir.

* Hz. Ebubekir halifelik zamanlarında Medine’nin yollarında yürüyordu. Değirmeninde bir şeyler öğü-ten bir kıza rastladı. Kız şöyle mırıldanıyordu; Mus-kamın kopmasından önce gönül bağlamıştım./ Ço-banın değneğinin görülmesi gibi./ Ayın parıltısı, sanki onun yüzünün parıltısıdır./ Haşim’in tepelerinde ar-tıyor ve yükseliyor.

Bu sözleri duyan Halife, kapıyı çalar. Kız kapıyı açın-ca, “Ne ayıp! Hür müsün köle mi?” der. Kız “Köle-yim.” der. Halife, “Sevdiğin kişi kim?” deyince “Allah aşkına bana bunları sormasan?” diye yalvarır. Halife ise “Rica etmiyorum, Beni tanımıyor musun?” der.

العلم31 ذو القعدة 1438 العدد:23

Page 32: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

Kız başlar bir şeyler mırıldanmaya; Aşkın kalbiyle oy-nadığı kız benim. / Ve Muhammed b. Kasım’ın aşkıyla katledildim.

Hz. Ebubekir mescide gidip kızın efendisini arar ve ücretini verip Muhammed b. Kasım’ın yanına gön-derir. Ve ayrılırken der ki: Bunlar erkeklerin kafasını kurcalar. Nice değerli insan kadınlar yüzünden helak olmuştur. Nice halim-selim erkek onlara kızmıştır.

* Said b. Cübeyr şöyle anlatır: Ömer b. Hattab akşam olduğu zaman değneğini alıp şehri kolaçan ederdi. Yanlış bir şey görse düzeltirdi. Gecelerden birinde dam üstünde bir kadın gördü. Kadın kendinden geç-miş, şiir söylüyordu: Gece uzadı ve kapkaranlık oldu./

Sevgilimin yokluğu beni ağlatır. Yoksa gece onunla bir oyun peşinde mi? / Vallahi, Allah olmasaydı, ondan başka Rabbim olmazdı. / Elbette yanları bu döşekte sürekli oynardı. / Rabbimden korkum ve vefam beni alıkoyar. / Merkeplere ulaşmaktansa şu halimi şerefli sayarım.

Kadın bunları dedikten sonra biraz nefeslendi. Gece gece karşılaştığı bu olay Ömer b. Hattab’a önemsiz geldi. Kapıyı çaldı. Kadın “Bu saatte kaybolup gitmiş bir kadının evine gelen kimdir?” der. Hz. Ömer “Aç ka-pıyı.” der. Israrına rağmen açmak istemeyince, “Eğer Emiri’l-Müminin bunu duysaydı, cezanı verirdi.” der. Hz. Ömer iffetini görünce “Aç kapıyı! Ben Emiri’l-Mümininim.” der. Kadın yalan konuştuğunu söyler.

ilim Temmuz-Ağustos 2017 Sayı: 2332

Page 33: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

Hz. Ömer kızıp sesini yükseltince durumu anlar ve kapıyı açar. Kadından söylediklerini tekrarlamasını ister. O da tekrar eder. Bu sefer “Kocan nerede?” diye sorar. Kadın da “Sefere gönderildi.” der. Hz. Ömer hemen adam gönderip kocasının getirilmesini ister. Sonra kızı Hafsa’nın yanına gelir. “Kadın kocası ol-madan ne kadar dayanabilir?” der. Kızı şöyle der: “Bir ay sabreder, iki ay sabreder, üç ay sabreder, dördün-cü ayda sabır tükenir.” Hz. Ömer bu müddeti askerler arasında seferden gönderilme vakti tayin eder.

Aşkın Çaresi

Efendimizin “Sevgililer için nikâhtan daha iyi bir yol görülmemiştir” sözü kaynaklarda geçmektedir. Bun-dan dolayı o, gençleri evlenmeye teşvik etti. Dedi ki: “Ey gençler! Evliliğe güç yetiren evlensin. Evlilik gözü dışarıdan alıkor ve iffeti korur.” Fakihler de bu yolu takip etmiştir. İbn-i Kayyım, “Kendi içinizden birbiri-nize ısınasınız diye eşler yaratması, Onun ayetlerin-dendir.” ayeti hakkında, hazzın bedenin bütün uzuv-larıyla tadılmadıkça anlaşılamayacağını söyler. Göz bakarak, kulak işiterek, burun kokuyu içine çekerek, dudak öperek ve el de dokunarak tat alır. Her kadın kendisinde arzulanan isteğe uyum sağlar. Bunun zıddına dair bir şey olsaydı, ruh bu hale uyum sağ-layamaz, sevgilinin yanında huzura eremezdi. Hatta Arap dilinde erkeğin huzura erdiği yer olarak kadına “huzur bulunan yer (seken) “ denmiştir.

Fakihlerin bu tarifine rağmen onlar, zinayı aşkın çö-zümü olarak ifade etmezler. Çünkü günahla karışan duygular, sevgililere düşündüklerinin aksi neticeler doğurabiliyor. Sonuç olarak, aşk nefrete ve çirkinliğe

dönüşüyor. Hakiki âşıklar ise bu muhabbet sürecin-de sabra ve nefsi muhasebeye ulaştırır. İmam Ebu’l-ferec b. el-Cevzi’ye beyit halinde sorular sorulur:

Ey Âlim, bakınca ne gözüküyor?/ Bir aşığa ki duy-duğu histen eriyip yok oluyor./ Narin ve zayıf düşen ceylanın aşkından/ Gönülden biraz uzak tutmak ko-laydır./ Peki, sen onu öpmeme izin verir misin?/ Ya-nağından, gözlerinden ve dudağından./ Edepsizliğe kaçmayacağımdan şüphen olmasın./ Bilakis basit bir sarılma gibi olacak./ Eğer bana izin vermiyorsan, o zaman ben,/ Coşkunluğumdan dolayı haykırır ve yardım dilerim.

İmam el-Cevzi yazılanlara şöyle cevap verir: Ey kalbi eriyen kişi!/ Kötülüğe sığınıp, gayrete vefa eden!/ Ve-rilen kararı nasihat verenden dinle;/ Nasihatiyle rüşte ulaştırır./ Aşkın gerçekten varolsaydı, bana gelmez-din./ Soru sorup, yardım dilemezdin./ Hakiki âşık sevgisinden dolayı/ Bana sorulanları umursamaz./ Aşk onun aklını alır. Onu bakarsan,/ Aşk içinde yü-züyordur da, görülmez./ Sorduklarının hepsini,/ Biz-zat Allah kullarına haram kılmıştır./ Ancak Rabbimi-zin helal kıldıkları müstesna,/ Nikah ile şeriatta olan hali/ Heva ve hevesin yollarından dön!/ Sadece bir kişinin kapısında dur./ Ondan iste, sana şifa verir. Mahcup bırakmaz./ Kalbin azap ve keder ile bekle-mez./ Aşk hakkında tövbe dile. Ona yönelme./ Sabret ve var gücünle ağzını sıkı tut./ Eğer düşünerek ve sab-rederek yaşarsan,/ Yarın ebedi cennete ulaşırsın.

Âşıkların İffeti

* Sahih hadiste, mağarada kayanın sıkışmasıyla mah-sur kalan üç kişiden bahsedilir. Bunlar amellerini

العلم33 ذو القعدة 1438 العدد:23

Page 34: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

vesile kılarak Allah’a yalvarmışlardır. Bir tanesi şöyle niyaz eder: Allahım, benim bir tane amca kızım var-dı. Onu öyle seviyordum ki benim kadar kimse bir kadını bu şekilde sevmemiştir. Ona ulaşmak istedim, ama yüz vermedi. Ta ki muhtaç duruma düştü ve benden borç istedi. Tekrar onu kendime istedim, yine yüz vermedi. Sonunda ihtiyacı olan yüz dinarı ona verdim. Bunun sonucunda ilişkiye girmek için ken-disine yaklaşınca bana “Ey Allah’ın kulu! Allah’tan kork! İffeti gayr-i meşru şekilde bozma!” dedi. Bunun deyince hemen yanından uzaklaştım, parayı da geri almadım. Eğer benim bu ameli senin rızan için yap-tığımı biliyorsan, bizi bu kayadan kurtar.” Adamın bu sözleri üzerine Allah, mağaranın ağzını açtı.

* İbn-i Ahmar anlatır: Bir gün Kâbe’yi tavaf ediyor-dum. Tavaf eden peçeli bir kadın gördüm. Şöyle sa-yıklıyordu: Allah sevdiğinden amel kabul etmez./ Aşığının sinirle kaçtığı günde./ Aşkını öldürmek için birini tutmaz./ Ama aşkı öldürmekle görevlidir. Ben de dedim ki: Burada mı söylüyorsun bunları? Dedi ki: Sevgim seni alakadar etmez. Bunun üzerine ben; aşk nedir? diye sordum. Dedi ki; Vallahi! O gizli kalır. Gören de onu gizler. O, taşların arasındaki köz gibi-dir. Hareket ettirsen de, ettirmesen de tutuşur. Sonra tekrar şiir söylemeye koyuldu: Nazik kibar hanıme-fendiler, gösterişe ihtimam göstermezler./ Mekke’nin avlanmanın yasak olduğu tepeleri gibi.

* Reca b. Amr En-Nehaî şunu söyler: Kufe’de yüzü güzel, ibadetini aksatmayan bir genç vardı. Oturduğu beldenin etrafında dolanıyordu. Birden bir genç kız gördü. Ona vuruldu. Sonra kızı takip edip babasına vardı. Başladı anlatmaya. Babası ise kızın amca oğlu

ile nişanlandığını söyledi. Ne zaman ki kız ve gence aşk acısı fazla geldi, kız gence biriyle mesaj yolladı; Beni ne kadar sevdiğini duydum. Senin yüzünden acılarım bitmek bilmiyor. İstersen senin yanına geli-rim, istersen de evime gelmeni sağlarım. Genç, sözü getirene dedi ki; “Rabbime (şehvetimden dolayı) isyan edersem, şiddetli günün azabından korkarım.” Ateşi sönmeyen, alevi yok olmayan azaptan korkuyorum. Söz taşıyan olayı kıza anlatınca, kızın aklı başına gel-di ve “Kullar bu azapta ortaktır, kimse kurtulamaz.” dedi. Sonra kız şevkle ibadete sarıldı. Bu haliyle bir-likte yine de erkeği unutamıyordu.

Bir zaman sonra kız ölümü tattı. Genç, kızın kabri-ne gitti ve ağladı. Onun için dua etti. O gün kabrinin yanında genç gözlerini kaybetti. Gece rüyasında kızı çok hoş bir şekilde gördü. Dedi ki: Nasılsın? Benden sonra ne yaşadın? Kız da şiirle cevap verdi; Evet, Ey arzuladığım kimse, istediğim tek şey aşkındır. Öyle bir aşk ki hayra ve güzelliğe ulaştırır. Genç dedi ki: Peki sonra nereye vardın? Kız cevap verdi: Ebedi cennette nimetlere, sonu olmayan hayata ve sonu ol-mayan mülke…

Genç ona şöyle dedi ki: Beni unutma. Ben seni hep hatırlıyorum. Kız tekrar cevap verdi: Ben de seni unutmadım. Rabbimden bizi birleştirmesini istedim. Genç hemen sordu: Ne zaman seni göreceğim? Kız da dedi ki: Bize yakında ulaşacaksın. Genç bu rüyadan yedi gece sonra vefat etti. İmam İbni Kayyım bu kıs-sayı Ravzatü’l-Muhibbîn kitabında nakletmiştir.

Yazı, Dr. Ahmet Şakirî ed-Dinî’nin hesperss.com’daki 8 Şubat 2016 tarihli makalesinden tercüme edilmiştir.

ilim Temmuz-Ağustos 2017 Sayı: 2334

Page 35: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

العلم35 ذو القعدة 1438 العدد:23

ahmet kalkan’ın “sanat bilinci”nden madde madde islam sanatının karakteristiği

- diğer ekseriya din/ideoloji bağlılarındaki traje-di, karamsarlık ve kuşkuculuk müslüman sanat-çıda sükûnet, iyimserlik ve tatmine dönüşür. bu doğrultuda batılı sanatçı benmerkezci, asi ruh-lu ve uyumsuzdur. bu batı düşünce-sanatının da hazımsızlığın ürünü olduğu anlamına gelir. müslüman-doğulu sanatçıysa rikkat (hassasi-yet) sahibidir; çocuk derecede saftır. ilahî sanat karşısında sürekli hayret ve şükür-memnuniyet halindedir. bu ise onu olumlu, akışa uyumlu ve dingin kılar.

- müslüman sanatçı sanatı/sanatsal veriyi put-laştırmaz. putlaştırmak demek, onu allah’ın önü-ne geçirmek/ kulluk bilincini yitirmek ya da ona allah’ı karıştırmamaktır. bunu yaparken bir

müslüman

sanatçı

nasıl olur?murat uçar

Page 36: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

ilim Temmuz-Ağustos 2017 Sayı: 2336

sanatçı olarak kendini de putlaştırmaktan kaçınıp “ben”ini gizler.

- önceki maddenin uzantısı olarak: diğer ideoloji-lerdeki “yaratmak” sözcüğü yerine müslüman bunu yalnız allah’a mahsus bir sıfat olarak bilir. aksine o kendine bahşedilen yeti ve materyalleri sentezleye-rek “keşfetmiş/farketmiş” olur. yani müslüman sa-natçı güzelliği keşfeden aracıdır; batılı sanatçıysa gü-zeli yaratan asıl. bir bakıma mümin sanatkar kendini güzelde bulan/konu eden obje, nesne; gayri müslim sanatkar güzeli kendinde bulan/ kendine konu eden özne, subjedir.

- müslüman sanatçı “sanat sanat içindir” başıboşlu-ğuna kendini kaptırmaz. çünkü bu anlayış hem sa-natın önünde sanatın kendi gerçekleri dışında bir meşruiyet aracı/kural, yasak kabul etmez, hem de sanatı topluma yarar sağlamaktan uzaklaştırıp lüks ve fantezi olarak sayar.

- allah yolunun estetik seyyahı ilerledikçe huzurlu-dur; diğer yolların seyyahları ilerledikçe sıkıntılı. il-kinin cevapları ve şükran dolu hayreti artar; öteki-nin soruları ve isyan dolu kuşkusu. ikisinde de yolun sonu dünyadan el eteği çekmedir; ama ilkinde sufi-likle/zühdle, diğerinde delirmeyle/intiharla…

- islam sanatında allah’ın yaratmasını taklid yoktur. yani benzetme değil, yansıtma/simgeleme esas-tır. batılı sanatsa allah’ın yaratmasını taklid eder. yani benzetme/aynılık-yaratanla boy ölçüşme esas-tır. bu yüzden batı vucut detaylarına kadar insanı

resmetmeye, canlı suretine, heykele geniş yer verir-ken; islam sanatı yalnızca minyatür, soyut resim gibi metodları kullanır.

- tüm islamî olgularda olduğu gibi dinî sanat da tev-hid/allah’ın birliği eksenlidir. her yerde rabbinin eş-sizliğini duyumsayan sanatçı her şeyinde yine onun eşsizliğini duyumsatır. her yerde rabbin eşsizliğini duyumsamak engin gönül, ince zeka yanında yoğun dini yaşantı da gerektirdiğinden müslaman sanatçı-nın gözünde dinin getirdiği sınırların, yasakların bü-yük önemi vardır.

- müslüman sanatçı dinen menedilen şeylerde gü-zellik aramaz ve saf zihinleri bulandırır endişesiyle kötü olanı -ibretlik için bile olsa- fazla detaylı betim-lemez.

- tevhidî sanat içkindir; ruhta özümler. pagan sanatsa aşkındır; dışavurur /dışta kendini bulur. ilki yoğun, diğeri çeşitlidir. ilkinin sanat tarihi bu nedenle yavaş ve kesin çizgilerle ilerler, diğerinin hızlı ve komplike.

- müslüman sanatçı dinin estetik misyoneri, sanatsal tebliğcisidir. bu nedenle kavramlar, akımlar, hayaller dünyasında değil; nesneler, gerçekler, hadiseler dün-yasında yaşar. halktan kopuk fildişi kulesinde iş icra etmez. ölümü pahasına hakka/hakikate taraf olur ve dünyalar pahasına kendini/sanatını haksız tarafa satmaz.

Page 37: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

1- Orijinal ismiyle “udhıye” nedir?

Cevap: Aslında öğleden önceki kuşluk vakti (duhâ), kesilen hayvan anlamına gelirken, sonraları ibadet niyetiyle kurban bayramı günlerinde, belli yaş ve özellikteki hayvanların kurban edilmesine kullanıl-mıştır.

2- Kurban kesmenin hükmü nedir?

Cevap: Kendisine fıtır sadakası düşecek kadar, yani 90 gram altın değerinde mala sahip olan kadın erkek her Müslümana zorunludur (vacip).

3- Kurban ibadetinin Kuran-ı Kerim’den delilleri nelerdir?

Cevap: Özellikle şu iki ayettir: “Rabbin için namaz kıl ve kurban kes” (Kevser, 2) “Biz her ümmete (Kurban kes-meye uygun) hayvan cinsinden kendilerine rızık ola-rak verdiklerimiz üzerine Allah’ın adını ansınlar diye kurban kesmeyi gerekli kıldık.” (Hacc, 34)

4- Hazreti Peygamberimizin sünnetinde kurbanın önemi nedir?

Cevap: Peygamber Efendimizin şu iki hadisi bu iba-detin önemini anlamaya yeterlidir: “İmkânı olup da kurban kesmeyen bizim namazgâhımıza yaklaşma-sın” (İbn Mace, Ahmed bin Hanbel) “İnsanoğlu kurban gü-nünde kurban kanı akıtmaktan Allah’a daha sevimli gelen bir şey yapamaz. Kıyamet günü kurban boynu-zuyla, kıllarıyla ve tırnaklarıyla gelecektir. Kurbanın kanı yere düşmeden Allah katında bir yere düşer. O halde gönül hoşluğuyla kesin kurbanlarınızı.” (Tirmizi,

İbni Mace)

5- Peki hikmeti nedir kurbanın?

Cevap: Her ibadet gibi bilip bilmediğimiz sayısız hik-meti vardır kurbanın. Başlıca şunları sayabiliriz:

a-) Allah Teâlâ’ya yaklaşmak: “De ki, Şüphesiz be-nim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (En’am, 162)

b-) Peygamberlerin atası ve tevhid yolundakilerin imamı Hazreti İbrahim’in güzel âdetini yaşatmak: Bir vakit Rabbi ona, oğlu İsmail’i kurban etmeyi vahyetmiş, sonra onun yerine kesmesi için bir koç

20 Soruda Kurban İbadetiAdem Özçelik

العلم37 ذو القعدة 1438 العدد:23

Page 38: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

indirmiştir. “Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik.” (Sâffât, 107)

c-) Bayram günü aile fertlerine cömertlik sergilemek ve toplumdaki fakirlere karşı merhametin yayılması: Hazreti Peygamberimiz “… Kurban etinin bir kısmını eşiniz dostunuzla yiyin, bir kısmını ailenize ayırın, bir kısmını da fakirlere sadaka verin” (Müslim) diyerek bu noktayı vurgulamıştır.

d-) Kurbanlık hayvanları hizmetimize verdiği için Allah Teâlâ’ya şükretmek: “Onlardan hem kendiniz yiyin, hem de ihtiyacını gizleyen-gizlemeyen fakirlere yedirin. İşte bu hayvanları şükredesiniz diye sizin isti-fadenize verdik.” (Hacc, 36)

6- Kimlerin kurban kesmesi zorunludur?

Cevap: Yolcu olmayan, akıl sahibi, buluğ çağına ermiş ve kurban alacak maddi güce sahip olan her Müslü-manın kurban kesmesi zorunludur (vacip).

7- Kurban kesme vakti nedir?

Cevap: Kurban kesme vakti, bayram günü bayram namazının hemen peşine başlar, bayramın üçün-cünü günü gün batımına kadar devam eder. Bunlar Zilhicce ayının onuncu, on birinci ve on ikinci gün-leridir. En faziletlisi, ilk gün kesmektir. Hazreti Ömer, Hazreti Ali, İbni Abbas, İbni Ömer, Enes ve Ebu Hu-reyre radıyallâhü anhüm şöyle demişlerdir: “Kurban kesme günleri üç gün, en faziletlisi ilk gündür.” (Benzer

lafızla Muvatta)

8- Hangi hayvanlar kurban edilebilir?

Cevap: Bunlar koyun, keçi, sığır, manda ve devedir.

9- Kurban edilecek hayvanlarda yaş sınırı var mı-dır?

Cevap: Vardır. Koyun ve keçinin bir yaşını, manda ve sığırın iki yaşını, devenin beş yaşını doldurması ge-rekir. Altı aylık kuzu annesinden ayırt edilemeyecek kadar büyümüşse o da kurban edilebilir. Allah Rasü-lü Aleyhisselam “Yaşını doldurmuş hayvanları kur-ban edin.” buyurmuşlardır. (Müslim)

10- Kurbanlarda hangi fiziksel kusurlar kesime en-geldir?

Cevap: Genel prensip olarak, hayvandan iyi şekilde istifade etmeye engel olan kusurlar kurban olmaya da engel teşkil ederler. Buna göre, bir veya iki gözü kör, kemiğinde ilik kalmayacak kadar zayıflamış, kesileceği yere gidemeyecek derecede topal, kulak veya kuyruğunun yarıdan fazlası kesilmiş veya kop-muş, boynuzunun çoğu kırılmış, memelerinden teki sütten kesilmiş koyun-keçi ile ikisi sütten kesilmiş sığır-deve, dört ayağından biri veya burnu kesilmiş olan hayvanlar kurban olmaya elverişli değildirler. İmam Ahmed ve beş sünen sahibi Hazreti Peygam-ber Efendimizden bunların kurban olamayacağını rivayet etmişlerdir.

11- Bu kusurlar ya hayvan alındıktan sonra oluştu ise?

Cevap: Bu kusurların hayvan satın alındıktan sonra oluşması durumunda, zengin kimseye yerine başka hayvan kurban etmesi gerekirken fakire böyle bir ge-reklilik yoktur. Satın alındıktan sonra kurban edilme-den ölen, kaybolan veya çalınan hayvanda da aynı

ilim Temmuz-Ağustos 2017 Sayı: 2338

Page 39: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

ayrım geçerlidir. Ne var ki hayvanın kesim anında oluşan sorun ve kusurlar kurbana engel değildir.

12- Kurbanın kasaplığını kimin yapması gerekir?

Cevap: Elbette insanın kurbanını kendi eliyle kesme-si daha faziletlidir. Ama kesimden anlamayan kişi, bu işi iyi yapan birine vekâlet yoluyla bırakmalıdır. Bu kişi akil baliğ ve kitap ehli olduktan sonra kadın erkek, Yahudi veya Hristiyan olması fark etmez. Bu takdirde yine kesim anına şahit olması daha fazilet-lidir. Allah Rasülü Aleyhisselam, Hazreti Fatıma’ya şöyle buyurmuşlardır: “Ey Fatıma, kalk ve kurbanına şahit ol; zira akıtılan ilk kanla birlikte işlediğin günah-lar affolunur. Kesim anında şu ayeti oku: De ki; benim namazım, kurbanım, yaşamım ve ölümüm âlemlerin rabbi Allah içindir. Onun hiçbir ortağı yoktur. Bunun-la emrolundum ve ben Müslümanların ilkiyim.” (Hâkim,

Müstedrek)

13- Ehli kitap olan Yahudi ve Hıristiyanların kes-tikleri her koşulda yenir mi?

Cevap: Kesim anında Allah’ın ismini anarlarsa mek-ruh olmakla birlikte onların kestiklerini yemek he-laldir. Eğer kesim anında Allah dışında mesela Rab olarak (haşa!) Mesih İsa’nın, haçın adını anarlarsa kestiklerinden yemek helal olmaz.

14- Kişi kasap ücretini kurbandan verebilir mi?

Cevap: Kurban bütünüyle Allah rızası için olsun diye insan kurbanını kesen kasaba ücret olarak hayvanın eti veya derisini vermez. Aksine ücretini nakit para olarak öder. Aynı şekilde kişi kurbanını kesmeden önce sütünden ve yününden istifade edemez. Eğer

ederse o miktarın bedelini sadaka olarak verir ve yaptığı yanlıştan dolayı Allah’tan af diler. Kesimden sonra bunlardan dilediği gibi istifade edebilir.

15- Hayvanın derisini ne yapmalıdır?

Cevap: Kendisi için döşek ve kilim yapımında kul-lanabilir, hayır ve iyilik yolunda bağışlayabilir, satıp parasını sadaka verir veya onun karşılığında faydala-nabileceği bir şey alabilir.

16- Kurbanın etini nasıl dağıtmak gerekir?

Cevap: En güzeli üçte birini zengin olsun fakir olsun dost ve ahbabıyla yemesi, üçte birini evinde sakla-ması, kalan üçte birini de fakir yakınlara dağıtması-dır. Allah Rasülü Aleyhisselam “Kurban etinden yi-yin, yedirin ve saklayın.” buyurmuşlardır. (Buhari, Müslim) Tabi, maddi durumu iyi olmayan kişinin, kurbanın tümünü ailesi için saklamasında bir mahzur yoktur.

17- İnsan yanlışlıkla arkadaşının kurbanını keser-se bu sayılır mı?

Cevap: Anlaşıp helalleştikleri takdirde sorun olmaz. Eğer anlaşamazlarsa iki taraf birbirine etin bedelini öder ve aldıkları bedeli sadaka olarak dağıtırlar.

18- Kesilen kurbanın karnından çıkan yavrusu ye-nir mi?

Cevap: Evet, yenir. Annesinin kurban edilmesi yav-ru için de dinî bir kesilme sayılır. Hazreti Peygamber Aleyhisselam “Annenin tezkiyesi (kanının akıtılması) yavrunun da tezkiyesi yerine geçer.” buyurmuşlardır. (Tirmizi, Ebu Davud)

العلم39 ذو القعدة 1438 العدد:23

Page 40: ilim...BİR ŞAHSİYET FORMATLAMASI: NASUH TÖVBESİ } İBRAHİM TÜRKAN 30 35 37 6 10 13 17 27 20 Gelecek sayı konusu: “Tevekkül.” Yazılarınızı değerlendirilmek üzere

19- Kurban ibadeti en güzel şekilde nasıl yerine ge-tirilir?

İmkânlar el verdiği takdirde kurbanlık, bayram gün-leri öncesinden eti lezzetli, fiyatı da pahalı olan hay-vanlardan seçilir; satın alınıp bağlanır. Ayrıca hay-vanın kurbanlık olduğu bilinecek şekilde boynuna gerdanlık takmak güzel görülmüştür.

Hayvanı satın alırken fiyat konusunda satıcılarla pa-zarlık yapılabilirse de, fiyatı çok fazla düşürmek için bunda aşırıya kaçılmamalıdır. Kişinin durumu müsa-it olduğu takdirde kurbanlık hayvanları düşük fiyatla almak için -ilk gün kurban kesme faziletini kaçırma pahasına- bayramın üçüncü gününü beklemesi uy-gun bir davranış değildir.

Yukarıda türü, vasıfları ve yaşı belirtilmiş olan kur-banlık hayvan, kesileceği yere eziyet vermeden gö-türülmelidir. Mümkün olduğu takdirde bayramın ilk günü, sahibi tarafından yüzü ve gözü kıbleye gelecek şekilde sol tarafına yatırılır ve aşağıda metnine yer verilen kurban duasını okuduktan sonra, “Bismillâhi Allâhü Ekber” denilerek çenesi altında bulunan iki kan damarıyla; yemek ve nefes borusunun tamamı büyük ve keskin bir bıçakla kesilir. Kurban, sahibi tarafından kesilemeyecekse işin ehli bir Müslümana kestirilir; sahibi de başında bulunarak Hazreti Pey-gamber Efendimiz (s.a.v.)’in kurban keserken okudu-ğu rivayet edilen şu duayı okur:

Kurban Duası:

من أنا وما حنيفا رض وال موات الس فطر ذي لل وجهي هت وج إني رب العالمين * المشركين * إن صلتي ونسكي ومحياي ومماتي ل

ل المسلمين ل شريك له وبذلك أمرت وأنا أو

“Ben yüzümü, gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ve ben ortak koşanlardan değilim. Şüphesiz benim na-mazım, kurbanım ve diğer ibadetlerim; diriliğim ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. O’nun hiçbir ortağı yoktur.” (En‘âm: 79. ve 162. ayetler. Hadisi şerif için

bkz. İbn Mâce, Edâhî, 3121.)

Hayvanın boğazı belirtilen yerden kesildikten sonra, hayvan canını tamamen teslim edinceye kadar başı kopartılmamalıdır. Kesim işlemi bittikten sonra deri-si, hayvan canını tamamen teslim edip, sükûnet bul-duktan sonra soyulmalıdır. Ayrıca kurban sahibinin ilk yiyeceğini, kurbanın ciğerinden yemesi dînen gü-zeldir (mendup). (Ömer Nasuhi Bilmen, İlmihal, 486-487.)

20- Son olarak günümüzde bazı hayvan hakları savunucuları, Müslümanların kurban kesiminde hayvanların eziyet gördüğünü iddia ederek, bıçak yerine elektrik, şok veya yüksek darbeli modern yöntemlerle hayvanın bir anda bilincinin yok edil-mesinin onun için daha rahatlatıcı olduğunu ileri sürüyorlar. Bu düşünceye nasıl bakmalıyız?

Cevap: Gerçeği bilselerdi elbette Allah ve Rasülü’nü dinler, aksine kendi önerdikleri yöntemlerin hayva-na eziyet verdiğini anlarlardı. Hayvanları yaratan Allah Azze ve Celle’dir. Elbette onları hangi kesimin rahatlatacağını en iyi O bilir. Şerî yolla boğazından kesilen hayvan bundan acı değil, zevk ve rahatlık duyar. Tam da böylesi modern itirazlara cevap ve-rir gibi buyurmuş, ne güzel buyurmuş Efendimiz ve Önderimiz Aleyhisselam: “Kuşkusuz Allah her şeyin güzellikle yerine getirilmesini takdir buyurmuştur. O halde öldürürken güzelce öldürün. Kurban keserken güzelce kesin. Kurban kesecek kişi, bıçağını iyice bile-sin ve hayvanını rahatlatsın.” (Müslim)

ilim Temmuz-Ağustos 2017 Sayı: 2340