Upload
others
View
6
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
International Journal of Language Academy ISSN:2342-0251
DOI Number: http://dx.doi.org/10.18033/ijla.4145
Research Article
Volume 7/2 June 2019
p. 192/237
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
A WORK WRITTEN IN OLD ANATOLIAN
TURKISH: ÖMEROĞLU’S MESNEVI OF
DESTAN-I MUHAMMED
Eski Anadolu Türkçesine Ait Bir Eser: Ömeroğlu’nun
Destân-ı Muhammed Mesnevisi
Serhat KÜÇÜK1
Abstract Although the story is considered as a modern fictional type, the works composed in the narrative style are as old as the history of humanity. By utilising oral or written forms, people have told significant events and situations that affect their lives deeply, thus transferred these forms to the next generation. The tradition of epic in Turkish literature is also an art of storytelling and its history dates back to ancient times. The titles of many epics, rather than their presence, have reached today. In the ancient Anatolian Turkish period, there was a rich narrative tradition. During this period, many subjects were storified in the Islamic religious framework and narrated by the meddahs in public assemblies. These stories usually narrate Allah, the Quran, the Prophet Muhammad, four caliphs, companions, religious elders, wars for religion, the principles of religion. Furthermore, mostly Iran and partly Byzantine literature influences are observed in the stories of this period. Ömeroğlu was one of the storytellers, formerly known as meddah, who wrote his works in Old Anatolian Turkish. Ömeroğlu has only one recognised work that has reached us: Destan-i Muhammed. There is no source other than this work about his life. The fact that the stories taking the same place with the work ordinarily carry the characteristics of old Anatolian Turkish indicates that the artist lived in a period close to the 14th century. This study aims to examine all aspects of Ömeroğlu's "Destan-i Muhammad". For this purpose, transcription text, translation and index of the work will be presented, and important language features will be examined. By this study, Ömeroğlu's "Destan-i Muhammad" will be illuminated for the first time and will be introduced to the science world. Key Words: Story, Epic, Islamic religion, Hz. Muhammad, Turkish language, Old Anatolian Turkish, Omeroglu, Masnavi.
Öz Hikâye türü modern bir tür olarak yeni olsa da hikâye etmeye dayanan eserler insanlık tarihi kadar eskiye gitmektedir. İnsanlar her dönem kendileri için önemli olan ya da kendi hayatlarını derinden etkileyen olay ve durumları sözlü ya da yazılı olarak hikâyeleştirmiş ve sonraki nesillere aktarmışlardır. Türk edebiyatında da bir çeşit hikâye etme sanatı olan destancılık geleneği çok eskilere dayanır. Birçok destanın kendisi değilse bile adları günümüze kadar ulaşmıştır. Eski Anadolu Türkçesi döneminde de Anadolu’da zengin bir hikâyecilik geleneği vardır. Bu dönemde İslam dinî çerçevesinde çok sayıda konu meddahlar tarafından hikâyeleştirilerek halk meclislerinde okunmuştur. Allah, Kur’an, Hz. Muhammed, dört halife, sahabeler, din büyükleri, din uğruna yapılan savaşlar, dinin esasları hep kendilerine bu hikâyelerde yer bulmuşlardır. Ayrıca bu dönem hikâyelerinde İran ve az da olsa Bizans edebiyatlarının da etkisi vardır. Eski Anadolu
1 Dr. Öğr. Üyesi, Kocaeli Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümü, E-posta: [email protected]
ArticleHistory: Received
01/06/2019
Received in revised form 01/06/2019
Accepted 29/06/2019
Available online 30/06/2019
Eski Anadolu Türkçesine Ait Bir Eser: Ömeroğlu’nun
Destân-ı Muhammed Mesnevisi
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
193
Türkçesi döneminde eser veren meddahlardan biri de Ömeroğlu’dur. Ömer¬oğlu’nun günümüze kadar ulaşan ve bilinen tek bir eseri vardır: Destân-ı Muhammed. Ömeroğlu hakkında bu eser dışında hiçbir kaynak yoktur. Eserin birlikte olduğu hikâyelerin genelde Eski Anadolu Türkçesi özellikleri taşımasından dolayı 14. yüzyıla yakın bir dönemde yaşadığı düşünülebilir. Bu çalışmada Ömeroğlu’nun Destân-ı Muhammed adlı mesnevisi ele alınarak eserin transkripsiyonlu metni, çevirisi, dizini verilerek eserin belli başlı dil özelliklerine değinilecektir. Bu çalışmayla birlikte bu eser ilk kez gün ışığına çıkmış olacak ve ilim âlemine tanıtılacaktır. Anahtar Kelimeler: Hikâye, Destan, İslam Dini, Hz. Muhammed, Türk Dili, Eski Anadolu Türkçesi, Ömeroğlu, Mesnevi.
GİRİŞ
Eski Anadolu Türkçesi, Türkiye Türkçesinin Anadolu Selçuklu Devleti’nin kuruluşundan sonra 13-15. yüzyıllar arasında gelişme kaydeden ilk dönemdeki yazı dilinin adıdır. Eski
Anadolu Türkçesi terimi için aynı dönemi ifade etmek üzere “Eski Osmanlıca, Eski Türkiye Türkçesi ve Tarihî Türkiye Türkçesi” gibi terimler de kullanılmıştır. Eski Anadolu Türkçesi dönemi Anadolu Selçuklularının son dönemini, beylikler ve Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarını içine alır. Bu dönemde dilde yabancı unsurların çok olmadığı sade bir Türkçe kullanılmıştır. Bu dönemde dilde kullanılan Arapça ve Farsça kelimeler hem çok değildi hem de daha çok günlük hayatla ilgili basit kelimelerdi (Özkan, 1995: 34).
Anadolu sahasında Oğuz Türkçesiyle ilk eserlerin görüldüğü 13. yüzyılın ikinci yarısından itibaren hikâye türüne ait örnekler de görülmeye başlar. Eski Anadolu Türkçesi Dönemi dediğimiz daha çok beylikler ve Osmanlı Devleti’nin kuruluş devrine ait bu yıllarda (13-15. yy.) Anadolu’da ciddi bir edebî faaliyet de vardır. Eski Türk destancılık geleneğini devam ettiren hikâyeciler yazdıkları eserleri daha çok köy ve kasabalarda halk meclislerinde okumuşlardır. Bu hikâyecilere genelde meddâh, şeyyâd, kıssahân, fâkih, şehnâmehân vb. adlar verilmektedir. Bu hikâyeciler genellikle dinî konularda ortaya koydukları hikâyeleri aynı zamanda halk meclislerinde okuyarak icra ediyorlardı. Basit halk ruhuna uygun olarak yazılan bu hikâyeler çok canlı ve akıcı bir halk diliyle yazılmışlardır. Amaç insanlara bazı basit dinî bilgileri öğretmek ve onlara yapılacak olan fetihlerde bir heyecan kazandırmaktır. Bu dönemde başta din olmak üzere halk kültürünü besleyen her türlü konu bu hikâyelerde kendine yer bulmuştur (Korkmaz & Korkmaz Bulut, 2019: 481).
Eski Anadolu Türkçesi döneminde yaşayan ve eser veren meddahlardan biri de Ömeroğlu’dur. Ömeroğlu adı ilk olarak bu eserle birlikte geçmektedir. Daha önce Vasfi Mahir Kocatürk, Türk Edebiyatı Tarihi adlı çalışmasında, eser hakkında özet bilgiler
vermişse de Ömeroğlu ve Destân-ı Muhammed mesnevisi derli toplu olarak ilk kez bu çalışma ile ele alınmıştır. Bu çalışmada eser, nüsha ve yazar hakkında bilgiler verilerek eserin transkripsiyonlu metni, çevirisi ve dizini yapılmıştır. Son olarak eserin dil ve anlatım özellikleri ve sonucu belirtilerek çalışma tamamlanmıştır.
ESERİN KONUSU VE İÇERİĞİ
Destân-ı Muhammed mesnevisi İslami dönemde yazılmış, manzum bir halk hikâyesidir. Eser Arap harfli Türkçe ile 125 beyit olarak yazılmış küçük bir mesnevidir. Mesnevide bir olaydan ziyade karşılıklı diyologlar hâlinde gelişen konular ele alınmıştır. Hikâyede, Hz. Muhammed’in kıyamet vakti ümmetinin durumunun ne olacağını düşünmesi ve bu durumu düşünüp ağlaması ile başlayan bir olay anlatılmaktadır. Hikâyede Hz. Muhammed; sırasıyla Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Fatma ve Hz. Ayşe’ye ümmeti için ne yapacaklarını sorup onlardan ümmetine yardımcı olmalarını
istemektedir. Onlar da sırasıyla ümmet için neler yapacaklarını dile getirmişlerdir. Hikâye
Serhat KÜÇÜK
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
194
en son Cebrail’in yere inip Hz. Muhammed’in yanına gelmesi ve Allah’ın ümmetini Ayşe için bağışladığını söylemesi ile son bulmaktadır.
Hikâye dinî bir konuda yazılmış ve daha çok lirik yanı ağır basan bir mesnevidir. Burada Hz. Muhammed’in ümmetine olan sevgisi, onların geleceğini düşünüp endişelenmesi ve Allah’ın Hz. Muhammed’in ve Hz. Ayşe’nin hatırı için ümmeti bağışlaması anlatılmıştır. Hikâyenin sonunda yüce Allah, Cebrail vasıtası ile Hz. Muhammed’e kullarını ne kadar çok sevdiğini ve onların bütün günahlarını affettiği anlatılmaktadır. Eser, İslamiyet’in
henüz tam algılanmadığı ve insanların çoğunun okuma yazma bilmediği bir dönemde insanlara İslamiyet’i sevdirmek, onlarda bir heyecan oluşturmak için kaleme alınmıştır. Eser basit halk ruhuna uygun olarak son derece akıcı ve anlaşılır bir halk dili ile yazılmıştır. Ayrıca Anadolu’da fetihlerin yapıldığı ve Oğuz boylarının Anadolu’yu yurt edinme sürecinde meddahların ve kıssahânların yazdığı bu tür hikâyeler halkta ve askerlerde bir coşku ve dinamizm oluşturmaktadır.
Destân-ı Muhammed mesnevisinin bilinen tek bir nüshası vardır. Ankara Millî Kütüphane Yazmaları Koleksiyonu 06 Mil Yz A 3881 numaralı yazma içindedir. Eser, Vasfi Mahir Kocatürk’ün kütüphaneye bağışladığı yazmalardan birisidir. Vasfi Mahir Kocatürk bu yazmadaki hikâyeleri Türk Edebiyatı Tarihi adlı eserinden ayrıntılı olarak ele almıştır. Kocatürk, bu tür hikâyeler hakkında şunları dile getirmektedir:
“Divan şiirinin halka inmiş bir kolu sayabileceğimiz, aruz vezniyle mesnevi şeklinde yazılmış epik ve didaktik dinî eserler, bu devir Türk edebiyatının en karakteristik ve en bol mahsullerindendir. İslami bilgisi geniş olmayan, fakat bu dine karşı saf ve samimi bir iman taşıyan Türk kitleleri, Allah’ın kudretine, peygamberin hayatına, ilk Müslümanların savaşlarına ve aşk maceralarına, ahiret âlemlerine ait hikâyeleri büyük bir merak ile takip etmiş; devrin Müslüman misyonerleri durumunda olana fakihler, şeyyâdlar, meddahlar, bu meraktan faydalanarak halk için birçok eserler meydana getirmişlerdir. Bu eserler umumiyetle Arap-İslam kaynaklıdır.” (Kocatürk, 1964: 143).
Vasfi Mahir Kocatürk, Türk Edebiyatı Tarihi adlı eserinde Destân-ı Muhammed mesnevisi
hakkında şu bilgileri vermektedir:
Devrin dinî destanlarındandır. Elimizde bulunan bir yazmaya göre eserin konusu şudur:
Bir gün Muhammed, ahrette ümmetinin hâlinin nice olacağını düşündü. Üzülerek zarı zarı ağladı. Etrafında bulunan Ebubekir, Ömer, Osman, Ali, Fatma ve Ayşe bu duruma çok üzülüyorlar. Peygamber kendilerini ahrette ümmeti için ne yapacaklarını soruyor. Onlar, Peygamber’i teselli ederek her biri bir türlü şefaatte ve büyük fedakârlıklarda bulunacaklarını söylüyorlar. Nihayet, Cebrail Tanrı katından gelerek Peygamber’e ümmetinin suçlarının sonunda affedileceğini ve cennete gireceklerini müjdeliyor. Eserin sonunda müellifinin Ömeroğlu adında bir meddah şair olduğu açıklanmaktadır (Kocatürk, 1964: 148).
Ömeroğlu adı mesnevinin 120. beytinde açıkça belirtilmektedir:
120 Ey ʿömeroġlı dilerseŋ Ḥaḳḳ’a
İrişesin bulasın ʿömr-i bekā
Eski Anadolu Türkçesine Ait Bir Eser: Ömeroğlu’nun
Destân-ı Muhammed Mesnevisi
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
195
[Ey Ömeroğlu, sen de Allah’a ulaşmak istersen ebedî hayatı bulursun.]
Ömeroğlu adı bu mesnevi ile birlikte ilk kez kayda geçmektedir. Bu eser dışında ona ait bir eserle şu ana kadar yazılı literatürde karşılaşılmamıştır. Hayatı ve kişiliği hakkında da bu eser dışında hiçbir bilgi yoktur. Bu eserin içinde bulunduğu diğer mesnevilerin çoğu 14. yüzyıl ve Eski Anadolu Türkçesi dönemine aittir. Onun da 14. yüzyıl veya bu döneme
yakın bir zamanda yaşaması muhtemeldir. Eserlerinde son derece saf, yalın ve akıcı bir dil kullanmıştır. Diğer meddah şairler gibi daha çok dinî ve ahlaki konularda ve halk meclislerinde okunmak için eser verdiği anlaşılmaktadır. Kaynaklar tarandıkça Ömeroğlu’na ait yeni eserler de gün ışığına çıkabilir.
ESERİN NÜSHASI
Eserin tek bir nüshası vardır. Vasfi Mahir Kocatürk’ün Millî Kütüphaneye bağışladığı bir
yazmadır. Yazma, Ankara Millî Kütüphane 06 Mil Yz A 3881 numaralı ile kayıtlıdır. Yazma, bir hikâye mecmuasıdır. Ciltsizdir. İçinde 11 manzum halk hikâyesi vardır. Bu hikâyeler şunlardır: Dâstân-ı Kesikbaş, Dâstân-ı Güvercin, Dâstân-ı Geyik, Mevt-i
Muhammed-name, Dâstân-ı Hazret-i İsmail, Dâstân-ı Hatun, Dâstân-ı Ejderhâ, Dâstân-ı Cimcime Sultân, Dâstân-ı Muhammed, Dâstân-ı Hazret-i İbrahim, Dâstân-ı Fatıma.
Destân-ı Muhammed mesnevisi yazmanın 80a-85a varakları arasındadır, her sayfada 13 satır vardır, toplam 125 beyittir. Harekeli nesih yazıyla yazılmıştır. Yazmanın ölçüleri 225x158 (180x110 mm). Söz başları ve cetveller kırmızı renklidir. Yazmada yer yer rutubet lekeleri vardır. Yazma künyesinde eserin yazarı olarak Kâdî Asker Şerîf Mehmed Molla Efendi (ö. 1308 (1890) yazılıysa eserin yazarı 120. beytinde Ömeroğlu olarak açıkça geçmektedir. Söz konusu kişi pek çok yazmada geçtiğine göre yazmanın sahibi olsa gerektir. Ayrıca yazmada verilen hikâyeler genellikle 13-14. yüzyıllara aittir. (Detaylı bilgi için bk. www.yazmalar.gov.tr).
ESERİN DİLİ VE ANLATIMI ÜZERİNE NOTLAR
Eserin yazılış tarihi yazmada açıkça kaydedilmemiştir. Ancak hem yazmanın dil özellikleri
hem de mecmuadaki diğer eserlerin genellikle 14. yüzyıla ait olmasından dolayı rahatlıkla Eski Anadolu Türkçesi dil özellikleri taşıdığını söyleyebiliriz. Halk hikâyesi özelliği taşıyan bu yazmada; ölçü ve kafiyeye zaman zaman uyulmadığı görülmektedir: Bazı beyitlerde kafiyeye (012), bazı beyitlerde ölçüye (016, 019, 027, 086, 089), bazı beyitlerde ise hem ölçü hem kafiyeye uyulmadığı görülmektedir (017, 023)vb. Ölçü sayısının tutmadığı bazı beyitlerde müstensih tarafından yazılmayan, unutulan, eksik ek/ekler veya kelime/kelimelerin olduğu düşünülmektedir (062, 091). Birkaç beyitte anlam bütünlüğünü korumak amacıyla müstensihten kaynaklandığı düşünülen yazımla ilgili hatalar dipnotla gösterilmiştir(025, 084).
Yazma en erken 13. yüzyılın ikinci yarısı en geç 15. yüzyılın birinci yarısına ait olabilir. Yazmanın dil, yazım ve anlatım özellikleriyle ilgili bazı notlar maddeler hâlinde yer almaktadır.
1. Bildirme görevindeki “durur” kelimesi > -dur/-dür şekline dönüşmüştür ve metinde 4 kez geçmektedir: ıraḳ+dur (019), ol+dur (002, 003, 005).
2. Eski Anadolu Türkçesinin en karakteristik özelliklerinden biri olan yuvarlak ünlü taşıyan kelimeler metnimizde de vardır: girü (035), götür- (025, 032), ḳamu (005, 021, 023), kendü (017, 018) vb.
3. Ünsüz değişimi ile ilgili bazı örnekler şu şekildedir: eyt-ür [eydür] (009, 017, 031), yazıḳ+ [yazıġın] (024), n’it-eyin [n’ideyin] 019 vb.
Serhat KÜÇÜK
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
196
4. Türkçede ünlü ile biten bir kelime ünlü ile başlayan bir kelime ile yan yana geldiğinde bazen büzüşme (contraction) olur ve bu ünlülerden zayıf olanı düşer. Metnimizde bu duruma ilişkin iki örnek vardır: n’it-eyin [n’ideyin] (019), n’eyle- (033).
5. Eski Anadolu Türkçesinde kapalı é sesi taşıyan kelimeler bazen i, bazen e’li olarak iki şekilde yazılır. Bu duruma örnek kelimeler şunlardır: di- (004, 013, 014, 022, 023), girü (035), imdi (007, 030).
6. Eserde çokluk eki -lar/-ler isim çekim ekiyle yapılmıştır. Bazı örnekler şu şekildedir:
duʿā+lar (034), ḳul+lara (011), yazıḳ+larından (032), niçe+ler (021), zebānī+ler (027), ümmet+lerüŋ (033) vb.
7. İsmin hâl ekleri metinde şu şekilde geçmektedir:
a) Yalın Hâl: ḳıyāmet (039), muṣṭafā (046), yarınki (050) vb.
b) Yaklaşma Hâli: ʿalem+e (025), biz+e (005), derd+e (002), dīn+e (015) vb.
c) Belirtme Hâli: ciger+in (013), anlar+ı (027, 033), yol+ı (018, 019)
d) Bulunma Hâli: gövde+de (002), sen+de (010).
e) Ayrılma Hâli: kimse+den (012), ʿömer+den (030), sebeb+den (014), sen+den (023) vb.
f) İlgi Hâli: ümmetiniŋ (024).
g) Eşitlik Hâli: olduḳ+ça (032).
h) Vasıta Hâli: dil+-ile (001), gül+-ile (001).
8. Eski Anadolu Türkçesinde iyelik ekleri 1. ve 2. tekil/çoğul şahıslarda yuvarlak, 3. tekil/çoğul şahıslarda hep düz şekildedir. Eserde iyelik ekleri bu şekilde geçmektedir. Kural dışı kullanımlar çok azdır. Bunlar genellikle eserin geç dönemde istinsahından kaynaklanmaktadır. Bazı örnekler şu şekildedir: ümmet+üm (019), yürek+üm (015), çalāb+um (033), ḥışm+uŋ (010), cān+ımuz (002), dermān+ımuz (002), yazıḳ+ları 033 vb.
9. Eserde fiil kip ekleriyle ilgili bazı örnekler şu şekildedir:
A) Bildirme Kipleri
1. Görülen geçmiş zaman: di-di (013, 014, 023, 036), ḳıl-dı (009, 016, 024, 029, 034, 035), aġla-dum (017).
2. Öğrenilen geçmiş zaman: dur-mış (045), yaradıl-mış (051).
3. Geniş zaman: durur (086), durursın (104).
4. Şimdiki Zaman: Bu dönemde şimdiki zaman ifadesi daha çok geniş zaman ve istek kipi ile karşılanmaktaydı. -yor ekinin ortaya çıkışı daha sonradır.
5. Gelecek zaman: ol-ısar (010), di-y-iser (022).
B) Tasarlama Kipleri
1. Şart kipi: ḳıl-sa (018, 020), degül+sen (007).
2. Gereklilik kipi: Metnimizde örnegi yok. Eski Anadolu Türkçesinde daha çok -a/-e istek ekine gerek, gerekdür kelimeleri eklenerek yapılır.
Eski Anadolu Türkçesine Ait Bir Eser: Ömeroğlu’nun
Destân-ı Muhammed Mesnevisi
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
197
3. İstek kipi: götür-em (025, 032), eyle-y-em (114), vir-esiz (004), idegör-esin (084).
4. Emir kipi: diŋle-gil (034), söyle-gil (047), eyle-gil (047), ḳurtar-alum (075) vb.
10. Eserin anlatımı basit, halk ruhuna uygun olarak yapılmıştır. Son derece yalın, duru ve akıcı bir halk dili kullanılmıştır. Eserdeki cümle düzeni basit ve anlaşılırdır. Bu tür eserler yüzyıllarca halk meclislerinde sevilerek okunmuştur. Eserden birkaç beyit örneği şu şekildedir:
002. Kim oldur her derde dermānımuz
Gövdede ḳan hem damarda cānımuz
090. Ḳapısın yapdı yüzin urdı yire
Diŋle imdi ne diyiserdür yire
11. Metinde bazı yazım farklılıkları ile ilgili dikkat çeken birkaç örnek şu şekilde görülmektedir:
a. Aḥmed kelimesinin yazılışında elif ( ا ) ḥ ( ح ) ile birleşmiştir.
83a/073
b. Anne anlamındaki “ana” yazımlarında nun ( ن ) ile yazılması gerekirken bazı örneklerde kef ( ك ) ile yazıldığı görülmektedir.
83a/080,082
c. Eser içerisinde bazı aynı sözcüklerin farklı yazılışlarına rastlanılmaktadır. Örneğin Çalab, yazuk vs.
Calab / Çalāb / Çalab
c. 81a/024, 83a/073
ç. 81b/033, 82b/065, 83a/072
12. Doğu Türkçesinde de aynı anlamda karşılaşılan “yap-” fiilinin “kapatmak, örtmek” anlamında kullanıldığı görülmektedir.
TRANKRİPSİYONLU METİN VE ÇEVİRİ
[80a] Haẕā Destān-ı Muḥammed
Bismillāhirraḥmānirraḥīm
Muhammed Destanı
-Bağışlayan ve esirgeyen Allah’ın adı ile-
001 Ẕikr idelüm Allāh adın dil-ile
Yolında cān virelüm gül-ile
Allah adını dil ile söyleyelim, yolunda gülerek can verelim.
Serhat KÜÇÜK
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
198
002 Kim oldur her derde dermānımuz
Gövdede ḳan hem damarda cānımuz
Çünkü her derde çaremiz odur; hem gövdede kanımız hem de damarda canımızdır.
003 Oldur dili revān söz söyleden
Derdi ol virdi dermānın
Dili akıcı bir şekilde konuşturan odur. Derdin dermanını o verdi.
004 ͑Işḳ-ıla vir bilesiz selām
Dāʾimā di ṣalāvat ve kelām
Aşk ile (O’na) eşsiz selam verin, daima ilâhî sözleri söyleyip salavat getirin.
005 Bize oldur şefāʿat ḳılıcı
Ḳamu andan şefāʿat umucı
Bizi bağışlayacak olan odur, herkes ondan bağışlanma bekler.
[80b]
006
Bir ḫaber geldi dilüme ki arı
Vir ṣalāvat şāẕ ḳıl peyġamberi
Dilime temiz bir haber geldi, bir salavat ver, peygamberi mutlu et.
007 Gel degülsen ġaflet içre bī-ḫaber
Diŋle imdi eyideyin muʿteber
Gaflet içinde (olan bitenden) habersiz değilsen, gel şimdi (sana) değerli (bir hikâye) anlatayım, dinle...
008 Bir gün ol taŋrı ḥabīb Muṣṭafā
Ol ḥaḳīkiŋ kānı maʿdeni ṣafā
Bir gün o Allah dostu Mustafa, o hakikat kaynağı ve cevheri, o arınmış insan Muham-
med Mustafa,
009 Ümmet-içün endīşe ḳıldı ʿaẓīm
Taŋrıya yalvar-ıdı eydür ey ʿalīm
Ümmeti için çok endişelendi ve Allah’a yal-vardı: “Ey her şeyi bilen Allah’ım,
010 Ḥāl nite olısar ümmetümüŋ
Andan aŋa olısar sende ḥışmuŋ
Bu ümmetimin durumu nasıl olacak? Sonra senin onlara öfken (nasıl) olacak?
011 Ol ḳıyāmet günlerinden ey raḥīm
Bu günāhkār ḳullara sensin raḥīm
Ey merhamet sahibi (Allah’ım), o kıyamet gü-nünde bu günahkâr kullarına merhamet edecek olan sensin.
012 Kimseden olmayısar dermān
Sen esirge ümmetümi ey aḥad
Kimseden (onlara) çare gelmez. Ey bir olan (Allah’ım), ümmetimi sen koru!”
013 Böyle didi zārı zārī aġladı
Aġlamaġ-ıla cigerin ṭaġladı
Böyle deyip inleyerek ağladı, ağlayarak ciğerini dağladı.
Eski Anadolu Türkçesine Ait Bir Eser: Ömeroğlu’nun
Destân-ı Muhammed Mesnevisi
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
199
014 Ol Ebū Bekir didi yā Muṣṭafā
Aġladuġın ne sebebden ey ṣafā
O Ebubekir: “Ey Mustafa, ey huzurlu (insan) senin ağlamanın sebebi nedir?”
015 Aġlama yüregüm döymez ey ḥabīb
Kim yazıḳlar derdine sensin ṭabīb
Ey Allah’ın sevgilisi, ey insanlara derman veren ağlama yüreğim dayanmaz. Çünkü günahlıların derdinin hekimi sensin.
016 Ḥaḳḳ seni peyġamber ḳıldı yā Muṣṭafā
Senüŋ ile ʿālem oldı ẕī ṣafā
Ey Mustafa, Allah seni peygamber yaptı; kâinat seninle neşe buldu.
017 Aḥmed eydür ṣıddīḳa ey ṭoġrı yār
Aġladı neden kendü żaʿīf bī-çāre
Ahmed, Ebubekir’e şöyle der: “Ey doğru dost, bu zayıf ve çaresiz kendi kendine neden ağladı? (Biliyor musun?)”
018 Kim ne ḳılsa yarın anda hep bula
Yolı aġır kendü żaʿīf bī-çāre
Her kim ne yaptıysa yarın orada karşılığını bulur. Yolları güç, kendileri zayıf ve çaresiz (olanlar).
[81a]
019
Aġlamayın n’ideyin ben zārı zār
Ümmetüm yolı ıraḳdur ne çāre
Ben inleyerek ağlamayayım da ne yapayım? Ümmetimin yolu uzaktır ve (ben bu konuda) çaresizim.
020 Kim ne ḳılsa yarın anda hep ola
Ṣorulsun mı her biri ḳıldan ḳıla
Her kim ne yaptıysa yarın orada karşılığını bulur. Her bir günahları inceden inceye sorulmayacak mı?
021
Anda kim ḳamu ḫalāyıḳ ḥaşr ola
Ey niçeler aŋa ḥayrān ola
Bütün herkes orada bir araya toplanacak. Birçokları ona hayran olacak.
022 Nefsi nefsi diyiser her bir kişi
Niçe ola ümmetümüŋ anda işi
Her bir kişi orada nefs yüzünden diyecek. Ümmetimin orada işi nasıl olacak?”
023 Ol Ebū Bekri didi kim yā Resūlallāh
Senden olur ḳamu maḫlūḳa umul
O Ebubekir şöyle dedi: “Ey Allah’ın peygam-beri, bütün yaratılanlara umut senden olur.
024 Göŋlüŋi ḫoş dut ki yarın Ḥaḳḳ Calab
Ümmetiniŋ yazıġın ḳıldı ṭaleb
Gönlünü hoş tut, çünkü yarın mahşerde yüce Allah ümmetinin günahlarını isterse
Serhat KÜÇÜK
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
200
025 Götürem yazu2 ḳalınıŋ yāresin
Ḳıldı raḥmet Allāh ʿāleme nāmūsın
Yarıda kalanın yarasını ortadan kaldırayım. Allah yeryüzüne kanunlarını rahmet olarak gönderdi.
026 Ben daḫı çoḳ aġlayam zārī ḳılam
Ol seniŋ ümmetüŋe yārī ḳılam
Ben de çok ağlayıp feryat edeyim, senin üm-metine yardım edeyim.
027 Ol zebānīler elinden alam anları
Aġlamaġıl ey cihānıŋ serveri
Onları o zebanilerin elinden kurtarayım. Ey dünyanın peygamberi, sen ağlama.
028 Ümmetüŋ ḳurtıla ey ṣafā
Ümmet-içün aġlama yā Muṣṭafā
Ey güzel insan, ümmetin kurtulacak. Ey Mustafa, ümmet için ağlama.”
029 Ḫoş duʿā ḳıldı aḥmed ṣıddīḳa
Göŋli ḫoş oldı şükür ḳıldı Ḥaḳḳ’a
Ahmed, Ebubekir’e güzel dualar etti. Gönlü memnun oldu, Allah’a şükretti.
030 Döndi ʿÖmer’den yaŋa dutdı yüzin
Diŋle ʿÖmer’üŋ daḫı imdi sözin
Dönüp Ömer’den tarafa yüzünü çevirdi. Şimdi Ömer’in sözünün ne olduğunu dinle.
031 ʿÖmer eydür yā Resūlallāh ben de eyidem
Ol Ebū Bekir itdügi ḳanda eyidem
Ömer: “Ey Allah’ın peygamberi, ben de söyle-yeyim, ancak o Ebubekir’in söylediği gibi
nasıl söyleyeyim.
[81b]
032
Ṭāḳat olduḳça idem yardum aḫī
Götürem yazıḳlarından ben daḫı
Kardeş gücüm olduğunca yardım edeyim. Ben de onları günahlarından gidereyim.
033 N’eyleye ümmetlerüŋ yazıḳları
Yarlıġaya Ḥaḳḳ Calābum anları
Ümmetin günahlarını ne yapsın. Yüce Allah’ım onları bağışlasın. ”
034 Yine ḳıldı ḫoş duʿālar ol ḥabīb
Diŋlegil sen bu ḥikāyet der ġarīb
Yine o Allah’ın sevgilisi güzel dualar etti. Bu garibin söylediği hikâyeyi, sen de dinle.
035 Bu kezin ʿOs̱mān yüzine ol ṣafā
Ḫoş nażar ḳıldı girü ol Muṣṭafā
O temiz insan Muhammed Mustafa, bu kez Osman’ın yüzüne güzel bir şekilde baktı.
036 Döndi ʿOs̱mān’a didi ey dīn yüzi
Ümmetüme sen daḫı eyle yārī
Osman’a dönüp: “Ey dinin yüzü, sen de ümmetime yardım et!
2 Müstensihten kaynaklı bir yazım hatası yapıldığı düşünülmektedir. Metin bağlamına bakıldığında “yaru” olması gereklidir.
Eski Anadolu Türkçesine Ait Bir Eser: Ömeroğlu’nun
Destân-ı Muhammed Mesnevisi
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
201
037 Ey ḫayā issi cüvān-merdī menhī
Bir ʿatā ḳıl ümmetüme sen daḫı
Ey edep sahibi, asil ve dinin yasaklarına uyan kimse, sen de ümmetime bir lütufta bulun.”
038 Döndi ʿOs̱mān Muṣṭafā’ya söyledi
Muṣṭafā göŋlini ʿaẓīm ḫoş eyledi
Osman dönüp Mustafa’ya (şöyle) söyledi. Mustafa’nın gönlünü hoşnut etti.
039 Didi yarın ol ḳıyāmet çün ḳopa
Enbiyā evliyā anda bir ola
“Yarın o kıyamet günü olunca peygamberler ve erenler orada bir araya gelecek.
040
Ḳorḳudan anları ḥayrān ide
Ḳamusınıŋ ʿaḳlı başından gide
Hepsi korkudan hayretler içerisinde kala-caklar, akılları başından gidecek.
041 Ol cezā güninde ben bir iş idem
Ol ümmetüŋe ḳarşu gidem
O hesap gününde ben bir iş yapacağım ve ümmetine doğru gideceğim.
042 Varam ol miskinlerüŋ yazuḳlarum
Götürem arḳama ellerin dutam
Gidip o âcizleri günahlarından arındırayım ve ellerini tutup arkama (saklayayım).
043 Virmem zebānīlere anları
Ṭaŋrıyu hem seni sevenleri
Onları (asla) zebanilere vermem. Tanrı hem seni hem de seni sevenleri sever.”
044 Girü ḫoş ḳıldı duʿālar Muṣṭafā
Ümmet içün perk idüp ṣıdḳ ı ṣafā
Mustafa, o temiz gönüllü insan yine güzel dualar etti ve ümmetin işini sağlamlaştırdı.
[82a]
045
Döndi ʿAlī yüzine ḳıldı naẓar
Durmış-ıdı ol da şöyle muntaẓır
Sonra Ali’ye dönerek ona baktı, o da hazır bir şekilde beklemekteydi.
046 Muṣṭafā ʿAlī’ye didi yā ʿAlī
Bil seniŋ ḳatındadur mürüvvet yolı
Mustafa, Ali’ye: “Ey Ali, bil ki yiğitlik ve mertlik yolu senin katındadır.
047 Şol mübārek himmetinden söylegil
Ümmetüm ḥaḳḳında bir luṭuf eylegil
Şu kutlu, manevi lütfundan söyle, ümmetim hakkında bir iyilikte bulun.
048 Ümmetüm ḥaḳḳında sen de n’idesin
Niçe dürlü çāre tedbīr eyidesin
Ümmetin hakkında sen ne yapabilirsin, kaç çeşit çaresi vardır, diyesin.”
Serhat KÜÇÜK
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
202
049 ʿAlī çünki işidür Muṣṭafā sözin
Zārī ṭuṭup ḥażrete dutdı yüzin
Ali, Mustafa’nın sözünü duyunca ah ederek yüzünü Peygamber’e çevirdi.
050 Didi bir iş idem yarınki gün
N’ideyin ben size bunda bugünki gün
“Ben yarın öyle bir iş edeceğim ki ben size bugün burada nasıl söyleyeyim.
051 Çünki Allāh daʿvāsın ola tamām
Ḳara yirden yaradılmış ḫāṣ u ʿām
Çünkü Allah davasının tamamlanması gerek. Zengin fakir herkes kara topraktan yara-tılmıştır.
052 Ger olur ise Taŋrı’nıŋ ḫışmı ḳatı
Artarısa pādişāhıŋ heybeti
Eğer Allah’ın gazabı çok olursa, eğer o sultanın heybeti çoğalırsa.
053 Ger ṣırāṭa uġrayalar ḫāṣ u ʿām
Ben ṣırāṭuŋ bir yanın ṭudam ṣunam
Eğer zengin fakir herkes Sırat Köprüsü’nden geçerse ben Sırat’ın bir yanını tutup onlara elimi uzatayım.
054 Şāẕ ol sen yarın maḥşerde sen
Ümmet-içün çoḳ dürişem ben
Sen yarın mahşerde mutlu ol, (çünkü) ben ümmetin için çok çalışıp çabalayacağım.
055 Ümmetüŋe cān fedā ḳılam seniŋ
Yüzüm ḥażrete uram ol sübḥānuŋ
Senin ümmetine canımı feda edeyim, yüzümü o Allah’ın huzurunda yere koyayım.”
056 Muṣṭafā ḳıldı ʿAlī’ye çoḳ s ̱enā
Sözine geldi işit imdi yine
Mustafa, Ali’ye çok övgüde bulundu. Yine kendi sözüne geldi, şimdi dinle.
057 Fāṭıma ḳıldı naẓar dīn serveri
Didi ey Fātıma gözüm nūrı
O dinin önderi Fatma’ya baktı: “Ey Fatma, gözümün nuru
[82b]
058
Sen daḫı ümmet ḥaḳḳında n’idesin
Aḫiretde baŋa yardım idesin
Ümmetim hakkında sen ne yapacaksın, ahirette bana yardımda bulun.
059 Ümmetüm endīşesinden dün ü gün
Uyumazam ne olısar yarınki gün
Ümmetimi düşünmekten gece gündüz uyuyamıyorum, mahşer günü ne olacak?”
060 Fātıma Aḥmed’e eydür yā ata ana
Ümmetimi ger zebānīler duta duta
Fatma, Ahmed’e: “Ey atam, zebaniler ümme-tini tutup
Eski Anadolu Türkçesine Ait Bir Eser: Ömeroğlu’nun
Destân-ı Muhammed Mesnevisi
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
203
061 Getüricek terāzüye anları
Taŋrı’ya īmān getüren ḳulları
Onları -günahkâr ve Allah’a iman eden kullarının hepsini- teraziye getirecekler.
062 Ger aġır gele yazuġı bunlaruŋ
ʿÖmri sensin ḳamu maḫlūḳıŋ
Bütün bu yaratılanların ömrü, (yaşama sebe-bi) sensin. Eğer bunların günahları ağır gelirse
063 Ḥasan’ıŋ ol aġu göŋlegini
Elüme alam terāzüye anı
O Hasan’ın zehirli gömleğini elime alıp onu teraziye koyacağım.
064 Ümmetüm müzdine ḳoldaş idem
Ol terāzüye ʿaceb ṭuŋ iş idem
Ümmetin sevabına onu arkadaş edeceğim, o teraziye gizli bir iş edeceğim.
065 Ger aġır gelür ise müzdeleri
ʿAfv ḳılmaz ise Çalabum anları
Eğer sevapları daha ağır gelirse ve Allah’ım onları affetmezse
066 Ol Ḥüseyin’iŋ ḳanlu göŋlegüŋ alam
Getürem terāzü ḳatına gelem
O Hüseyin’in kanlı gömleğini alarak terazinin yanına geleyim.
067 Ümmetüm müzdi üstine anı
Ḳoyam idem yā raḥīm ayaġın
Ümmetin sevapları üstüne onu koyup şöyle diyeyim: ‘Ey esirgeyen Allah’ım,
068 Bu şehīdler ḳatına sensin ata
Sen kerīmsin dāʾimā bize ḫaṭā
Bu şehitler katının babası sensin. Sen lütuf sahibisin, biz ise daima günahkâr kullarız.
069 İşbu göŋlek ḫāṭırıçun yā kerīm
Ümmetüme sen raḥmet eyle yā raḥīm
Ey bağışlayıcı ve lütuf sahibi Allah’ım, işte bu gömleğin hatırı için ümmetime sen merhamet et.
070 Başımıŋ derincügin alam ele
Başumı terāzüye ben de bile
Başımın örtüsünü elime alıp ben bile başımı teraziye koyayım.
[83a]
071
Ṣaçumı ben aşikāre ḳılam maḫlūḳa
Kim beni Ḥayyü’l-beḳā esürgeye
Saçımı bütün herkese açıkça göstereyim. O ebedî hayat sahibi Allah, beni bağışlasın.
072 Ümmetüm baġışla baŋa Çalāb
Hem ḳılalar anda duʿā müstecāb
Ey yüce Allah’ım bana ümmetimi bağışla. O zaman Allah’ katında geri çevrilmeyen dualar ederler.
Serhat KÜÇÜK
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
204
073 Aḥmed eydür ey cānum cānı
Yarlıġaya Ḥaḳḳ Calab her dem seni
Ahmed: “Ey benim canımın canı, yüce Allah seni devamlı olarak bağışlasın.” der.
074 Uçmaḳ içinde saŋa virsün duraḳ
Düzü ḳılsun saŋa yüz biŋ duraḳ
Cennet içinde sana makam versin, sana yüz bin makamı yapıversin.
075 Ḳaravaşuŋdur ümmetüm yā enninī(?)
Cehd idelüm ḳurtaralum ümmeti
Ey Fatma, ümmetim senin cariyendir. Çalışıp ümmeti kurtaralım.
076 Seyyidü’l-kevneyn bir gün kim sınadur
Diŋle bir dem ġafleti gözden gider
İki cihanın efendisi (Hz. Muhammed) bir gün (karşısındakileri) sınar. Bir dem gaflete düş-meden dinle.
077 Seniŋ içün gör ne ḳılur ol yāra
Vir ṣalavāt sen daḫı peyġambere
Ey dost, senin için ne yapar, bak. Sen de peygambere bir salavat getir.
078 Baḳdı bu kez ʿĀyişe’niŋ yüzine
Ol şefāʿat başı geldi gözine
O şefaatçilerin önderi (Hz. Muhammed) bu kez Ayşe’nin yüzüne bakar, bakınırken o gözüne geldi.
079 Didi yā ʿĀyişe ümmü’l-müʾminīn
Ana olduŋ Müslimān’a Müslimīn
“Ey inançlı insanların annesi, sen Müslüman-lara anne oldun.
080 Ümmetüm çün aŋa didiler saŋa
Oġluŋa ne iş idersin di baŋa
Ümmetim sana anne dediler, bu çocukların için ne edersin, bana söyle.
081 Hem şefāʿat Andan ol oġullara
Böyledür ḳānūn budur nūru yarā
Ey dost, evlatlarını bağışlama ondandır. Düzen böyledir, Allah’ın tecellisi budur.
082 Dilemez aŋa oġul ola helāk
Hem ḫayr[a] döner olur dilek
Anne, evlatları yok olup gitsin istemez, hem de onun dilekleri iyiliğe döner.
083 Hem maḥabbet analarda çoḳ olur
Yā şefāʿat anda niçe yoḳ olur
Annelerde sevgi çok olur, ya bağışlama duygusu onlarda nasıl olmaz!
[83b]
084
İdegöresin sen daḫı ümmete meded
Oġluŋ çoḳ bī-ḥesābı bu3 ʿaded
Sen de ümmete yardım edegör, evlatların çok ve sayısızdır.
3 Müstensihten kaynaklı bir yazım hatası yapıldığı düşünülmektedir. Metin bağlamına bakıldığında “bī” olması gereklidir.
Eski Anadolu Türkçesine Ait Bir Eser: Ömeroğlu’nun
Destân-ı Muhammed Mesnevisi
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
205
085 Sen anasın analıġı işlegil
Yarun n’idesin söylegil
Sen annesin, anneliğini yerine getir. Yarın (mahşer günü) ne yapacaksın, (bana) söyle!”
086 ʿĀyişe eydür yā resūl benüm sözüm
Var durur ol Ḥaḳḳ ile gizlü sözüm
Ayşe: “Ey peygamber, benim O yüce Allah ile bir sırrım var.
087 Benüm sözüm esürge söyleyem
Sırrına Ḥaḳḳ’ıŋ münācāt eyleyem
Benim sözümü bağışla, söyleyeyim. (O) Alla-h’ın sırrını dileyeyim.
088 Ḳomayam ben ümmeti ḳıyāmete
Hele bir dem ben gidem ḫalvete
Ben ümmeti kıyamet gününe bırakmayayım, hele bir zaman (yalnız kalıp) halvette buluna-yım.”
089 Öyle didi durdı yerinden örü
Girdi bir evden bir eve içerü
Öyle diyerek yerinden ayağa kalktı, bir evden çıkıp diğer eve girdi.
090 Ḳapısın yapdı yüzin urdı yire
Diŋle imdi ne diyiserdür yire
Kapısını kapatıp yüzünü yere kapadı. Ne diyeceğini şimdi, dinle!
091 Didi yā Allāh yā Ḥayyü’l-beḳā
Yüz urup iydür Ḥaḳḳ’a
Yere kapanarak Allah’a şöyle der: “Ey ebedî ve ezelî olan Allah’ım!
092 Yarlıġa ümmet-i Muḥammed’üŋ
Ḳullarıŋa çoḳdur luṭfıŋ senüŋ
Senin kullarına lütuf ve iyiliğin çoktur, Muhammed’in ümmetini bağışla, merhamet et!”
093 Eyle diyüben ṭopraġa urdı yüzin
Gözyaşı-y-ıla ṭopraġa virdi kendüzin
Öyle diyerek yüzünü toprağa koydu, gözyaş-ları dökerek kendini toprağa verdi.
094 Didi ey Ḥaḳḳ ṣıġınuram ben saŋa
Çünki ümmü’l-müminīn dirler baŋa
“Ey Allah’ım ben sana sığınırım, çünkü bana müminlerin annesi derler.
095 Sen bıraḳdun anlaruŋ sevgüsini
Bu sözüm göŋlim içre yā ġanī
Ey gerçek zenginlik sahibi (Allah), sen onların sevgisini bıraktın; bu söylediğim söz
gönlümün içindedir.
096 Ben dilerem hep gireler cennete
Hem dilerem irişeler raḥmete
Ben isterim ki hepsi cennete girsinler hem de hepsi bağışlansınlar.
Serhat KÜÇÜK
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
206
[84a]
097
Çün iledeler [cennete] anları
Ol günāhlu bī-cezā miskinleri
O günahkâr (ve) cezalandırılmamış âciz kulların hepsini cennete götürsünler.”
098 Ol ḳadar aġladı anda ʿĀyişe
Ḳüllī geydügi donlar badtı yaşa
Ayşe o vakit o kadar çok ağladı ki giydiği elbiselerin hepsi yaş içinde kaldı.
099 Gökler üstinde ol feriştehler
ʿĀyişe ile cümlesi aġlaşdılar
Gökler üstündeki o melekler Ayşe ile hep birlikte ağlaştılar.
100 İtdiler zārılıḳ ey yavluḳ arı
Aġlamaḳdan dolmış-ıdı hep gözleri
O kadar çok içten ağladılar ki ağlamaktan hepsinin gözleri dolmuştu.
101 Ol sāʿat Cebrāʾīl irdi ḥażrete
Bir naẓar ḳıl bu ʿacāyib ḳudrete
O vakit Cebrail, yüce Allah’ın yanına geldi. Bu şaşırtıcı kudrete bir bak.
102 Ḥaḳḳ didi Cebrāʾīl’e kim yā emīn
Aḥmed içün üstüme nūr-u zemīn
Allah, Cebrail’e şöyle dedi: “Ey güvenilir kişi, (o) Ahmed yeryüzünün aydınlığıdır.
103 Anuŋ-içündür bu ḳamu şefāʿat cemāʿat
Destūr oldı kim ḳıla ol şefāʿat
Bütün bu topluğa bağışlama hep onun içindir. Ona izin verildi, (dilediğini) bağışlasın.
104 Tīz iriş benden selām ilet aŋa
Ne durursın tīz irüş direm saŋa
Çabuk git, benden ona selam götür. Ne
bekliyorsun hemen ona ulaş diyorum sana!
105 Aġlamasun göŋlini dutsın ṣafā
Şöyle didi ʿĀyişe Muṣṭafā
Ağlamasın, gönlünü ferah tutsun.” (Allah, o vakit) Ayşe ve Mustafa’ya şöyle dedi:
106 Çünki maḥşer ola yarın göreler
Maḫlūḳāt ḳamusı yirden duralar
“Ne zamanki kıyamet günü olur, o zaman herkes onu görecek ve yaratılanların hepsi yerden kalkacaklar (dirilecekler).
107 Çün analar oġullardan ayrıla
Ol analar ne ḳadar reʾfet göre
O vakit anneler evlatlarından ayrılacak. O anneler ne kadar acı görecekler.
108 Revā degil ayrıla anları
Dost ülfeti birbiriyle cānları
Onların birbirinden ayrılması uygun değil. Dostluk ve muhabbet gereği onların canları birbiriyledir.
Eski Anadolu Türkçesine Ait Bir Eser: Ömeroğlu’nun
Destân-ı Muhammed Mesnevisi
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
207
109 Ümmeti ʿĀyişeye baġışladum
Anuŋ-ıla işbu luṭfı işledüm
Ümmeti Ayşe’ye bağışladım, onun için bu iyi-liği yaptım.
[84b]
110
ʿAfv ḳıldum ṣuçların ben anlaruŋ
Ol benüm dostlarum sevenlerüm
Ben, o benim dostlarımın ve sevenlerimin hepsinin suçlarını affettim.
111 Taḥt üzere her biri sulṭān ola
Ḳarşu baḳup gördügi sübḥān ola
Her biri taht üzerinde sultan olsunlar, karşıda bakıp gördükleri de kusursuz olsun.
112 Uçmaġa gire bunlar hep şāḏ-mān
Ol kişi getüre saŋa īmān
Bunların hepsi, o sana iman edenler mutlu bir şekilde cennete girsinler.
113 Ẕevḳ ideler uçmaḳ içre tā ebed
Kim diler dāʿimā küfüven eḥad
Kim ki Allah’ın birliğini ve hiç kimsenin ona denk olmadığını diler cennet içinde sonsuza kadar zevk içinde yaşasın.
114 Ḳullaruma raḥmetüm dūş eyleyem
Anlara olmaz uzun yaş eyleyem
Kullarıma merhametimi denk getireyim, onlara tahmin edemeyecekleri kadar uzun ömür vereyim.
115 Maḳṣūdını ḥāṣıl idem ümmetlerüŋ
Kim ey Aḥmed ḫoş ola göŋle seniŋ
Ümmetinin isteklerini yerine getireyim, ta ki ey Ahmed senin gönlün hoş olsun.
116 Ne ḳadar sen severseŋ ümmetüŋi
Ben severem anları senden ḳatı
Sen ne kadar ümmetini seversen ben onları senden daha çok severim.
117 Ḳullarumdur hem raḥmet idem
Ne ḳılursa ṣuçların baġışlayam
Onlar benim kullarımdır, onlara merhamet edeyim. Ne kadar günah işleseler de günahlarını bağışlıyayım.
118 ʿĀyişe’niŋ göŋlini ḫoş eyleyem
Ḳullaruma raḥmetim düş eyleyem
Ayşe’nin gönlünü memnun edeyim, kullarıma merhametimi denk getireyim.”
119 Çün işitdi ol ṣaḥābī bu sözi
Şükür idip Ḥaḳḳ’a dutdı yüzi
Sahabeler o sözü işittikleri zaman şükredip derhal yüzlerini Allah’a çevirdiler.
120 Ey ʿÖmeroġlı dilerseŋ Ḥaḳḳ’a
İrişesin bulasın ʿömr-i beḳā
Ey Ömeroğlu, sen de Allah’a ulaşmak ister-sen ebedî hayatı bulursun.
Serhat KÜÇÜK
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
208
121 Emrini dut daḫı söz sünnetin
Kim şefāʿat ideler saŋa yarın
Allah’ın emrini, peygamberin söz ve sünnetini yerine getirirsen yarın (kıyamet gününde) seni bağışlarlar.
122 Sen kerīmsin yā ilāhü’l-‘ālemīn
Biz ṣuçumuz bilelüm ancaḳ hemīn
Ey âlemlerin Rabbi, sen kerem ve lütuf sahi-bisin. Biz hemen günahlarımızı bilelim.
[85a]
123
Yazanı oḳıyanı diŋleyeni
Raḥmet ile yarlıġaġıl yā ġanī
Ey gerçek zenginlik sahibi (Allah), (bu hikâyeyi) yazanı, okuyanı ve dinleyeni merhametinle bağışla.
124 Yā İlāhī ṭoġrı yoldan ayırmaġıl
Ṣoŋ nefesde īmāndan ayırmaġıl
Ey Allah’ım bizi doğru yoldan ayırma ve son nefesimizde imandan ayırma.
125 Çün tamām oldı bu nūrı yāra
Vir ṣalavāt ʿışḳ-ıla peyġambere
Ey dost, (bu hikâye) burada tamamlandı, aşk ile gönülden peygambere bir salavat ver!
Fāʿilātün Fāʿilātün Fāʿilāt Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilât.
GRAMATİKAL DİZİN
A
ʿacāyib (A.) sıf. Garip, alışılmamış,
tuhaf.
ʿa. 84a/101
ʿaceb (A.) sıf. Hayranlık uyandıracak,
şaşkınlık yaratacak, garip, tuhaf
(şey).
ʿa. 82b/064
ad i. İsim, ad.
a. ın 80a/001
ʿaded (A.) i. Sayı.
ʿa. 83b/084
ʿafv (A.) i. Kusur ve günahları
bağışlamak.
ʿa. ḳıl- Bağışlamak, affetmek.
82b/065, 84b/110
aġır i. Tartıda çok gelen.
a. 80b/018
a. gel- Tartıda ağır olmak. 82b/062,
82b/065
aġla- Göz yaşı dökmek, ağlamak
a.-dı 80b/017, 84a/098
a.-duġın 80b/014
a.-ma 80b/015, 81a/028
a.-maġ 80b/013
a.-maġıl 81a/027
a.-maḳdan 84a/100
a.-masun 84a/105
a.-mayın 81a/019
a.-yam 81a/026
Eski Anadolu Türkçesine Ait Bir Eser: Ömeroğlu’nun
Destân-ı Muhammed Mesnevisi
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
209
→ zārı zārī aġla- 80b/013
aġu i. Zehir.
a. 82b/063
aġlaş- Birlikte ağlamak.
a.-dılar 84a/099
aḥad (A.) i. “Tek, bir” anlamında Allah’ın
güzel isimlerindendir.
a. 80b/012
aḫī (A.) i. Arkadaş, dost.
a. 81b/032
aḫiret (A.) i. Öbür dünya, ahiret.
a. de 82b/058
ʿaḳl (A.) i. Akıl, us.
ʿa.ı başından gid- Aklı başından
gitmek, kendinden geçmek.
81b/040
al- 1. Almak. 2. Kurtarmak.
a.-am 82b/063, 82b/066, 82b/070
→ elinden al- 81a/027
ʿālem (A.) i. Cihan, dünyâ.
ʿa. 80b/016
ʿa. e 81a/025
‘ālemīn (A.) i. Alemler.
→ ilahü’l-‘ālemīn 84b/122
ʿalīm (A.) sıf. Bilen, çok bilen. Allah’ın
sıfatlarından.
ʿa. 80b/009
Allāh Allah, Tanrı.
a. 80a/001, 81a/025, 82a/051,
83b/091
ʿām (A.) i. Avam tabakası, halk tabakası.
→ ḫāṣ u ʿām 82a/051, 82a/053
ana i. Anne.
a. 82b/060, 83a/079, 83a/080,
83a/082,
a. lar 84a/107, 84a/107
a. larda 83a/083
a. sın 83b/085
aŋa zm. Ona
a. 80b/010, 81a/021, 84a/104
analıḳ i. Annelik.
a. ı 83b/085
ancaḳ bağ. Lâkin, ama, yalnız.
a. 84b/122
anda i. 1. Orada 2. O zaman, o vakitte.
a. 80b/018, 81a/020, 81a/021,
81a/022, 81b/039, 83a/072,
83a/083, 84a/098
andan i. Ondan.
a. 80a/005, 80b/010, 83a/081
anı zm. Onu.
a. 82b/063, 82b/067
anlar zm. Onlar.
a. a 84b/114
a. ı 81a/027, 81b/033, 81b/040,
81b/043, 82b/061, 82b/065,
84a/097, 84a/108, 84b/116
a. uŋ 83b/095, 84b/110
anuŋ zm. Onun, onun için.
a. 84a/103, 84a/109
arı i. Güzel, temiz, saf.
a. 80b/006, 84a/100
arḳa i. Arka, sırt.
a. ma 81b/042
art- Artmak, Çoğalmak.
a.-arısa 82a/052
aşikāre (F.) i. Açık, belli, meydanda.
Serhat KÜÇÜK
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
210
a. ḳıl- Ortaya çıkarmak, belli etmek.
83a/071
ata i. Baba.
a. 82b/060, 82b/068,
ʿatā (A.) i. Bağış, ihsan.
ʿa. ḳıl- Bağışta bulunmak. 81b/037
ayaġ i. Ayak.
a. ın 82b/067
ayır- Uzaklaştırmak.
a.-maġıl 85a/124, 85a/124
ayrıl- Ayrılmak, uzaklaşmak.
a.-a 84a/107, 84a/108
ʿaẓīm (A.) i. Büyük, ulu.
ʿa. 80b/009, 81b/038
B
bad- Batmak, suya gömülmek.
b.-tı 84a/098
baġışla- Affetmek.
b. 83a/072
b.-dum 84a/109
b.-yam 84b/117
baḳ- Bakmak.
b.-dı 83a/078
b.-up 84b/111
baŋa zm. Ben zamirinin yönelme hali,
bana.
b. 82b/058, 83a/072, 83a/080,
83b/094
baş i. Baş, kafa.
b. ı 83a/078
b. ımıŋ 82b/070
b. umı 82b/070
→ ʿaḳlı başından gid- 81b/040
beḳā (A.) i. Bâki olma, ebedîlik, yok
olmama.
→ Ḥayyü’l-beḳā 83a/071, 83b/091;
ʿömr-i beḳā 84b/120
ben zm. Teklik birinci şahıs zamiri, ben.
b. 81a/019, 81a/026, 81a/031,
81b/032, 81b/041, 82a/050,
82a/053, 82a/054, 82b/070,
83a/071, 83b/088, 83b/088,
83b/094, 83b/096, 84b/110,
84b/116
b. den 84a/104
b. i 83a/071
b. üm 83b/086, 83b/087, 84b/110
bıraḳ- Terk etmek, bırakıp gitmek.
b.-dun 83b/095
bī-cezā (F.+ A.) i. Günahsız, suçsuz.
b. 84a/097
bī-çāre (F.) i. Çaresiz, zavallı.
b. 80b/017, 80b/018
bī ʿaded (F.) i. Sayısız.
b. 83b/084
bī-ḫaber (F.+ A.) i. Bilgisiz, habersiz.
b. 80b/007
bī-ḥesāb (F.+ A.) i. Sayısız.
b. ı 83b/084
bil- Anlamak, idrak etmek.
b. 82a/046
b.-elüm 84b/122
bile zf. Beraber, birlikte, eşli.
b. 82b/070
bilesiz zf. Karşılıksız, eşsiz.
b. 80a/004
bir sıf. Bir.
Eski Anadolu Türkçesine Ait Bir Eser: Ömeroğlu’nun
Destân-ı Muhammed Mesnevisi
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
211
b. 80b/006, 80b/008, 81a/022,
81b/037, 81b/041, 82a/047,
82a/050, 82a/053, 83a/076,
83a/076, 83b/088, 83b/089,
83b/089, 84a/101
b. i 81a/020, 84b/111
b. ol- Eşit olmak. 81b/039
birbiri i. Birbiri, yekdiğer.
b. yle 84a/108
biz zm. Çokluk birinci şahıs zamiri, biz.
b. 84b/122
b. e 80a/005, 82b/068
böyle i. ve zf. Böyle, bu şekilde.
b. 80b/013
b. dür 83a/081
bu sıf. ve zm. Bu.
b. 80b/011, 81b/034, 81b/035,
82b/068, 83a/078, 83b/095,
84a/101, 84a/103, 84b/119,
85a/125
b. dur 83a/081
bugün zf. İçinde bulunulan gün, içinde.
b. ki 82a/050
bul- 1. Elde etmek, kazanmak. 2. Nâil
olmak, ulaşmak.
b.-a 80b/018
b.-asın 84b/120
bunda i. Burada.
b. 82a/050
bunlar Bu işaret zamirinin çokluk eki
almış şekli, bunlar.
b. 84b/112
b. uŋ 82b/062
C
Calab bk. Çalāb
c. 81a/024, 83a/073
cān (F.) i. Can, ruh, hayat, yaşayış.
c. 82a/055
c. ı 83a/073
c. ımuz 80a/002
c. ları 84a/108
c. um 83a/073
c. vir- Can vermek, bir şey uğrunda
ölmek. 80a/001
Cebrāʾīl (A.) i. Allah ile peygamberler
arasında elçilik görevi yapan
melek.
c. 84a/101
c. e 84a/102
cehd (A.) i. Çalışma, çabalama.
c. id- Çalışmak, gayret etmek.
83a/075
cemāʿat (A.) i. Topluluk, cemaat.
c. 84a/103
cennet (A.) i. Cennet, bahçe.
c. e 83b/096, 84a/097
cezā (A.) i. Ceza, kötü karşılık.
c. 81b/041
ciger (F.) i. Ciğer, bağır.
c.in ṭaġla- Dayanılmaz bir üzüntü
vermek. 80b/013
cihān (F.) i. Dünya, cihan.
c. ın 81a/027
cümle (A.) sıf. Bütün, hep.
c. si 84a/099
cüvān-merdī (F.) i. Asil, temiz, cömert
yaratılışlı, yiğit kimse.
Serhat KÜÇÜK
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
212
c. 81b/037
Ç
Çalāb / Çalab i. Tanrı, Allah.
c. 83a/072
c. um 81b/033, 82b/065
çāre (F.) i. Tedbir, derman, güç.
ç. 81a/019, 82a/048
çoḳ 1. i. ve sıf. Çok, fazla. 2. zf. Çok
fazla.
ç. 81a/026, 82a/054, 82a/056,
83a/083, 83b/084
ç. dur 83b/092
çün (F.) bağ. Çünki, gibi, ne zaman ki,
...dığı zaman, dolayı.
ç. 81b/039, 83a/080, 84a/097,
84a/107, 84b/119, 85a/125
çünki (F.) bağ. Çünkü, zira, madem ki,
...dığında, ...dığı vakit, ...ınca.
ç. 82a/049, 82a/051, 83b/094,
84a/106
D
da bağ. Dahi, bile, hatta, üstelik.
d. 82a/045
daḫı e. Da, de, ve, dahi, daha, ayrıca,
üstelik, artık, bundan başka, o
kadar, hâlâ.
d. 81a/026, 81a/030, 81b/032,
81b/036, 81b/037, 82b/058,
83a/077, 83b/084, 84b/121
dāʾimā (A.) zf. Devamlı olarak, sonsuz.
d. 80a/004, 82b/068, 84b/113
damar i. Damar.
d. da 80a/002
daʿvā (A.) i. İddia, dava, çözülmesi
gereken mesele.
d. sın 82a/051
de bağ. Da, de, hatta, üstelik.
d. 81a/031, 82a/048, 82b/070
de- Demek, söylemek.
d.-r 81b/034
degil i. Değil krş. degül
d. 84a/108
degül i. Değil krş. degil
d. sen 80b/007
dem (F.) i. An, zaman, vakit, devir, nefes,
soluk.
d. 83a/073, 83a/076, 83b/088
derd (F.) i. Keder, sıkıntı, tasa, kaygı,
üzüntü.
d. e 80a/002
d. i 80a/003
d. ine 80b/15
derincük i. Baş örtüsü.
d. in 82b/070
dermān (F.) i. Çare, ilaç, derman.
d. ımuz 80a/002
d. ol- Çare olmak. 80b/012
d. vir- Çare vermek. 80a/003
destūr (F.) i. Müsaade, izin.
d. ol- İzin vermek. 84a/103
di- Demek, söylemek.
d. 83a/080
d.-di 80b/013, 80b/014, 81a/023,
81b/036, 81b/039, 82a/046,
82a/050, 82a/057, 83a/079,
83b/089, 83b/091, 83b/094,
84a/102, 84a/105
Eski Anadolu Türkçesine Ait Bir Eser: Ömeroğlu’nun
Destân-ı Muhammed Mesnevisi
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
213
d.-diler 83a/080
d.-rler 83b/094
d.-rem 84a/104
d.-yiser 81a/022
d.-yiserdür 83b/090
d.-yüben 83b/093
→ ṣalāvat di- 80a/004
dil i. Tat alma organı, dil.
d. 80a/001
d. i 80a/003
d. üme 80b/006
dile- Arzu etmek, talep etmek, istemek,
rica etmek.
d.-mez 83a/082
d.-r 84b/113
d.-rem 83b/096, 83b/096
d.-rseŋ 84b/120
dilek i. İstek, arzu, ihtiyaç.
d. 83a/082
dīn (A.) i. Din, inanç, iman.
d. 81b/036, 82a/057
diŋle- Dinlemek.
d. 80b/007, 81a/030, 83a/076,
83b/090
d.-gil 81b/034
d.-yeni 85a/123
dol- Dolmak.
→ gözleri dol- 84a/100
don i. Don, giysi.
d. lar 84a/098
dost (F.) i. Yakın arkadaş, ahbap, dost.
d. 84a/108
d. larum 84b/110
dön- 1. Kendini olduğu yerde çevirmek,
bir tarafa doğru yönelmek. 2.
Başka bir şey halini almak,
dönüşmek.
d.-di 81a/030, 81b/036, 81b/038,
82a/045
d.-er 83a/082
döy- Dayanmak, katlanmak, tahammül
etmek.
d.-mez 80b/015
duʿā (A.) i. Dua, Allah’a yalvarma,
yakarış, yakarma.
d. ḳıl- Dua etmek. 81a/029,
81b/034, 81b/44, 83a/072
dur- 1. Kalmak, durmak, beklemek. 2.
Dikilmek, ayakta beklemek.
d.-mışıdı 82a/045
d.-ursın 84a/104
→ örü dur- 83b/089; yirden dur-
84a/106
duraḳ i. Mertebe.
d. 83a/074, 83a/074
düriş- Uğraşıp gayret etmek, çalışıp
çabalamak.
d.-em 82a/054
dūş i. Rastlama, tesâdüf etme.
d. eyle- Karşı karşıya getirmek,
tesadüf ettirmek. 84b/114,
84b/118
dut- 1. Elle kavramak, tutmak. 2.
(Yönünü, yüzünü, gözünü bir
tarafa) çevirmek.
d.-am 81b/042
d.-dı 81a/030, 82a/049, 84b/119
Serhat KÜÇÜK
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
214
d.-sın 84a/105
→ emr dut- 84b/121; ḫoş dut-
81a/024
d.a duta zf. Tutarak.
d. 82b/060
dün i. Gece.
d. ü gün Gece gündüz. 82b/059
dürlü sıf. Türlü.
d. 82a/048
düz- Tanzim edilmek, tertip etmek,
yapmak, meydana getirmek,
hazırlamak.
d.ü ḳıl- Tertip etmek, yapmak.
83a/074
E
ebed (A.) i. Sonu olmayan gelecek
zaman, sonsuz.
e. 84b/113
el i. El.
e. e 82b/070
e. lerin 81b/042
e. üme 82b/063
e.inden al- Kurtarmak. 81a/027
emīn (A.) i. Güvenilen kimse.
e. 84a/102
emr (A.) i. Buyruk, emir.
e. dut- Buyruğu dinlemek, emri
yerine getirmek. 84b/121
enbiyā (A.) i. Müstakil şeriat sahibi
olmayan peybamberler.
e. 81b/039
endīşe (F.) i. Düşünce, endişe, tasa.
e. sinden 82b/059
e. ḳıl- Endişe etmek. 80b/009
enninī (?)
e. 83a/075
esirge- / esürge- Korumak, kayırmak,
gözetmek, himaye etmek.
e. 80b/012, 83b/087
e.-ye 83a/071
ev i. Mesken, hane, içinde yaşanılan yer,
ev.
e. den 83b/089
e. e 83b/089
evliyā (A.) i. Veliler, ermişler, evliyâ.
e. 81b/039
ey ünl. Hitap edilen kimsenin dikkatini
çekmek veya anlamı
güçlendirmek için kullanılır.
e. 80b/009, 80b/011, 80b/012,
80b/014, 80b/015, 80b/017,
81a/021, 81a/027, 81a/028,
81b/036, 81b/037, 82a/057,
83a/073, 83b/094, 84a/100,
84b/115, 84b/120
eyd-/ eyid-Söylemek, demek.
e.-em 81a/031, 81a/031
e.-esin 82a/048
e.-eyin 80b/007
e.-ür 80b/009, 80b/017, 81a/031,
82b/060, 83a/073, 83b/086
eyle- Etmek, yapmak anlamında
yardımcı fiil.
e. 83b/093
→ düş eyle- 84b/114, 84b/118; ḫoş
eyle- 81b/038, 84b/118; luṭuf
eyle- 82a/047; münācāt eyle-
Eski Anadolu Türkçesine Ait Bir Eser: Ömeroğlu’nun
Destân-ı Muhammed Mesnevisi
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
215
83b/087; raḥmet eyle- 82b/069;
yārī eyle- 81b/036; yaş eyle-
84b/114
F
fedā (A.) i. Bir şey uğrunda değerli bir
şeyden vazgeçme, uğruna verme.
f. ḳıl- Bir şeyi diğer bir şey uğruna
vermek. 82a/055
ferişteh (F.) i. Melek.
f. ler 84a/099
G
ġaflet (A.) i. Gafillik, habersiz olma.
ġ. 80b/007
ġ. i 83a/076
ġanī (A.) i. Zengin anlamında Allah’ın
sıfatlarındandır.
ġ. 83b/095, 85a/123
ġarīb sıf. Kimsesiz, yalnız, zavallı.
ġ. 81b/034
gel- 1. Gelmek. 2. Yardımcı fiil olarak
süreklilik fiilleri yapar.
g. 80b/007
g.-di 83a/078
g.-em 82b/066
→ aġır gel- 82b/062, 82b/065; ḫaber
gel- 80b/006; sözine gel- 82a/056
ger (F.) e. Eğer, şayet.
g. 82a/052, 82a/053, 82b/060,
82b/062, 82b/065
getür- Gelmesine sebep olmak, iletmek,
nakletmek.
g.-em 82b/066
g.-icek 82b/061
→ īmān getür- 82b/061, 84b/112
gey- Giymek.
g.-dügi 84a/098
gid- Gitmek, uzaklaşmak.
g.-em 83b/088
→ ʿaḳlı başından gid- 81b/040; ḳarşu
gid- 81b/041
gider- Ortadan kaldırmak, yok etmek.
g. 83a/076
gir- (Bir yere) girmek.
g.-di 83b/089
g.-e 84b/112
g.-eler 83b/096
girü i. Tekrar, yine, yeniden.
g. 81b/44, 81b/035
gizlü sıf. Gizli, saklı.
g. 83b/086
gök i. Gökyüzü, gök.
g. ler 84a/099
göŋül i. Gönül, sengi, istek, kalpte oluşan
duyguların kaynağı.
g. e 84b/115
g. i 81a/029
g. im 83b/095
g. ini 81b/038, 84a/105, 84b/118
g. üŋi 81a/024
göŋlek i. Elbise, gömlek.
g. 82b/069
g. ini 82b/063
g. üŋ 82b/066
gör- 1. Görmek, bakmak. 2. Yaşamak,
geçirmek.
g.- 83a/077
g.-dügi 84b/111
g.-e 84a/107
Serhat KÜÇÜK
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
216
g.-eler 84a/106
götür- 1. Gidermek, ortadan kaldırmak.
2. (Bir şeyi) hareket ettirip bir
yere koymak.
g.-em 81a/025, 81b/032, 81b/042
gövde i. İnsan bedeni, gövde.
g. de 80a/002
göz i. Göz.
g. den 83a/076
g. ine 83a/078
g. üm 82a/057
g.leri dol- Çok duygulanıp ağlayacak
duruma gelmek, gözleri
yaşarmak. 84a/100
gözyaşı i. Yaş, gözyaşı.
g. y 83b/093
gül- Gülmek.
g.- 80a/001
gün i. 1. Gün. 2. Gündüz.
g. 80b/008, 82a/050, 82a/050,
82b/059, 83a/076
g. inde 81b/041
g. lerinden 80b/011
→ dün ü gün 82b/059
günāhkār (F.) sıf. Günah işleyen,
günahkâr.
g. 80b/011
günāhlu sıf. Günah işlemiş olan,
günahkâr.
g. 84a/097
H
ḫaber (A.) i. Bilgi, havadis, haber.
ḫ. gel- (Birine bir şey hakkında) bilgi
erişmek. 80b/006
ḥabīb (A.) i. (Habîbullah “Allah’ın
sevgilisi” sözünün kısaltılmışı
olarak) Hz. Muhammed.
ḥ. 80b/008, 80b/015, 81b/034
Ḥaḳḳ (A.) i. Allah, Hudâ.
ḥ. 80b/016, 81a/024, 81b/033,
83a/073, 83b/086, 83b/094,
84a/102
ḥ. a 81a/029, 83b/091, 84b/119,
84b/120
ḥ. ıŋ 83b/087
ḥaḳīk (A.) i. Haklı, hak kazanmış.
h. iŋ 80b/008
ḥaḳḳında zf. Üzerine, için, husûsunda.
ḥ. 82a/047, 82a/048, 82b/058
ḥāl (A.) i. Durum, vaziyet, oluş, bulunuş.
ḥ. 80b/010
ḫalāyıḳ (A.) i. Mahlûklar, yaratıklar,
insanlar.
ḫ. 81a/021
ḫalvet (A.) i. Tenhaya çekilme, yalnız
kalma, tenha yer.
ḫ. e 83b/088
ḫāṣ (A.) i. Seçkin kimseler.
ḫ. u ʿām i. Seçkin kimseler ve halk,
herkes. 82a/051, 82a/053
ḥāṣıl (A.) i. Meydana gelen, olan, ortaya
çıkan.
ḥ. id- Meydana gelmek, ortaya
çıkmak. 84b/115
ḥaşr (A.) i. 1. Toplama, bir araya
getirme.
Eski Anadolu Türkçesine Ait Bir Eser: Ömeroğlu’nun
Destân-ı Muhammed Mesnevisi
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
217
ḥ. ol- Toplanmak, kıyâmet günü
dirilip bir araya gelmek.
81a/021
ḫaṭā (A.) i. Günah, kusur, kabahat.
ḫ. 82b/068
ḫāṭır (A.) i. Bir kimsenin biri üzerindeki
saygılı etkisi, îtibar.
ḫ. 82b/069
ḫayā (A.) i. Ar, nâmus, edep.
ḫ. 81b/037
ḫayr (A.) i. İyilik, fayda.
ḫ. (a) 83a/082
ḥayrān (A.) i. Şaşkın, şaşırıp kalmış,
hayrette kalmış.
ḥ. id- (Karşısındakinde) hayranlık
duygusu uyandırmak. 81b/040
ḥ. ol- Şaşırıp kalmak, çok beğenmek,
hayranlık duymak. 81a/021
Ḥayy (A.) i. Allah’ın isimlerinden olup
ebedî diriliğini ifade eder.
Ḥ.’ül beḳā Ebedî ve hakîkî hayat
sâhibi. 83a/071, 83b/091
ḥażret (A.) i. 1. Bir saygı ve ululama
ifadesi olarak büyük zatlara
verilen unvan, zat. 2. Tapı, ilahi
huzur, kat, huzur.
ḥ. e 82a/049, 82a/055, 84a/101
helāk (A.) i. Ölme, mahvolma, yok olma.
h. ol- Mahvolmak, yok olmak, ölmek.
83a/082
hele (F.) bağ. Özellikle, bu durumda, hiç
olmazsa, her şeyden önce,
sonunda.
h. 83b/088
hem (F.) zf. Üstelik, bir de, şu da var ki,
zaten.
h. 80a/002, 81b/043, 83a/072,
83a/081, 83a/082, 83a/083,
83b/096, 84b/117
hemīn (F.) zf. Yerine göre, ancak,
hemen, her zaman.
h. 84b/122
hep zf. Tamamıyla, tamamen.
h. 80b/018, 81a/020, 83b/096,
84a/100, 84b/112
her (F.) sıf. Her, herbir, tamamı, bütünü.
h. 80a/002, 81a/020, 81a/022,
83a/073, 84b/111
heybet (A.) i. Ululuk, büyüklük, azamet,
gösteriş.
h. i 82a/052
ḫışm (F.) i. Kızgınlık, öfke.
ḫ. ı 82a/052
ḫ. uŋ 80b/010
ḥikāyet (A.) i. Hikâye.
ḥ. 81b/034
himmet (A.) i. Yardım, himmet, iyilikle
davranma.
h. inden 82a/047
ḫoş sıf. Güzel, hoş.
ḫ. 81a/029, 81b/034, 81b/035,
81b/44,
ḫ. dut- Memnun etmek. 81a/024
ḫ. eyle- Hoşnut etmek. 81b/038,
84b/118
ḫ. ol- Rahat olmak, rahatlamak,
huzura kavuşmak. 81a/029,
84b/115
Serhat KÜÇÜK
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
218
I
ıçun e. İçin.
ı. 82b/069
ıla bağ. İle.
ı. 80a/004, 80b/013, 83b/093,
84a/109, 85a/125
ıraḳ i. Uzak.
ı. dur 81a/019
ʿışḳ (A.) i. Muhabbet, sevgi, aşk.
ʿı. 80a/004, 85a/125
İ
iç i. İç, dahil.
i. inde 83a/074
içerü i. İçeri, içeriye, iç taraf, dahil.
i. 83b/089
içre i. İçinde, arasında, ...de.
i. 80b/007, 83b/095, 84b/113
içün e. İçin.
i. 81b/44, 80b/009, 81a/028,
82a/054, 83a/077, 84a/102
i. dür 84a/103
id- / it- Yapmak, etmek, kılmak
anlamında yardımcı fiiller yapar.
i.-dügi 81a/031
i.-em 82b/067
→ cehd id- 83a/075; ḥāṣıl id-
84b/115; ḥayrān id- 81b/040; iş
id- 81b/041, 82a/050, 82b/064,
83a/080; ḳoldaş id- 82b/064;
perk id- 81b/44; raḥmet id-
84b/117; şefāʿat id- 84b/121;
şükür id- 84b/119; yardım id-
82b/058; yardum id- 81b/032;
ẕevḳ id- 84b/113; zārılıḳ it-
84a/100; ẕikr id- 80a/001
idegör- Edegörmek.
→ meded idegör- 83b/084
ilāh (A.) i. Allah, Tanrı.
i.’ül ‘ālemīn 84b/122
İlāhī ünl. “Ey benim Allah’ım”
anlamında Allah’a hitap sözü.
i. 85a/124
ile 1. e. Beraberlik, hal tarz ve benzeri
anlamlarda zarf yapar. 2. bağ. İki
kelime veya öbeği birbirine bağlar.
i. 80a/001, 80a/001, 80b/016,
83b/086, 84a/099, 85a/123
iled-/ ilet- Götürmek, ulaştırmak,
iletmek.
i.-eler 84a/097
→ selām ilet- 84a/104
īmān (A.) i. İnanma, inanç.
ī. dan 85a/124
ī. getür- Müslümanlığı kabul etmek:
82b/061, 84b/112
imdi zf. Şimdi, artık, o halde, bundan
sonra.
i. 80b/007, 81a/030, 82a/056,
83b/090
ir- Ulaşmak, erişmek, varmak,
kavuşmak.
i.-di 84a/101
iriş-/ irüş-Ulaşmak, erişmek, vasıl
olmak.
i. 84a/104, 84a/104
i.-eler 83b/096
i.-esin 84b/120
Eski Anadolu Türkçesine Ait Bir Eser: Ömeroğlu’nun
Destân-ı Muhammed Mesnevisi
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
219
ise bağ. İse.
i. 82a/052, 82b/065, 82b/065
issi i. Sahip, malik.
i. 81b/037
iş i. İş, amel, çalışma, hareket, davranış.
i. i 81a/022
i. idür 82a/049
i. id- İş yapmak. 81b/041, 82a/050,
82b/064, 83a/080
işbu sıf. Bu.
i. 82b/069, 84a/109
işit- Duymak, işitmek.
i. 82a/056
i.-di 84b/119
işle- Yapmak.
i.-gil 83b/085
→ luṭf işle- 84a/109
iyd- bk. eyd-
i.-ür 83b/091
K
ḳadar (A.) e. Kadar, miktar, ...denli,
...derece.
ḳ. 84a/098, 84a/107, 84b/116
ḳal- (Tasarlanan bir iş) Olmamak,
gerçekleşmemek.
→ yaru ḳal- 81a/025
ḳamu i. Herkes, hepsi.
ḳ. 80a/005, 81a/021, 81a/023,
82b/062, 84a/103
ḳ. sı 84a/106
ḳ. sınıŋ 81b/040
ḳan i. Kan.
ḳ. 80a/002
ḳ. ı 80b/008
ḳanda zf. Nerede, nereye.
ḳ. 81a/031
ḳanlu i. Kan bulaşmış, kanlı.
ḳ. 82b/066
ḳānūn (A.) i. Düzen, kanun.
ḳ. 83a/081
ḳapı i. Kapı.
ḳ. sın 83b/090
ḳara sıf. Siyah, kara.
ḳ. 82a/051
ḳaravaş i. Cariye, hizmetçi.
ḳ. uŋdur 83a/075 ḳarşu i. Karşı.
ḳ. 84b/111
ḳ. gid- ...e doğru gitmek. 81b/041
ḳat i. Huzur, yan, nezd, kat.
ḳ. ına 82b/066, 82b/068
ḳ. ındadur 82a/046
ḳatı zf. Çok, pek, fazla, gayet.
ḳ. 82a/052, 84b/116
kelām (A.) i. Söz.
k. 80a/004
kendü zm. Kendi, kendisi.
k. 80b/017, 80b/018
kendüz zm. Kendisi.
k. in 83b/093
kerīm (A.) i. Kerem sahibi, cömert.
k. 82b/069
k. sin 82b/068, 84b/122
kevneyn (A.) i. İki âlem.
→ seyyidü’l-kevneyn 83a/076
kez i. Kere, defa, kez.
k. 83a/078
k. in 81b/035
Serhat KÜÇÜK
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
220
ḳıl i. Kıl.
ḳ. a 81a/020
ḳ. dan 81a/020
ḳıl- “Yapmak, etmek, eylemek, kılmak”
anlamında yardımcı fiiller yapar.
ḳ.-dı 82a/056
ḳ.-sa 80b/018, 81a/020
ḳ.-ur 83a/077
ḳ.- ursa 84b/117
→ ʿafv ḳıl- 82b/065, 84b/110;
aşikāre ḳıl- 83a/071; ʿatā ḳıl-
81b/037; duʿā ḳıl- 81a/029,
81b/034, 81b/44, 83a/072; düzü
ḳıl- 83a/074; endīşe ḳıl- 80b/009;
fedā ḳıl- 82a/055; ḫoş ḳıl- 81b/44,
81b/034; nażar ḳıl- 81b/035,
82a/045, 82a/057, 84a/101;
peyġamber ḳıl- 80b/016; raḥmet
ḳıl- 81a/025; şāẕ ḳıl- 80b/006;
şefāʿat ḳıl- 84a/103; şükür ḳıl-
81a/029; ṭaleb ḳıl- 81a/024; yārī
ḳıl- 81a/026; zārī ḳıl- 81a/026
ḳılıc i. Kılıç.
ḳ. ı 80a/005
ḳıyāmet (A.) i. Kıyamet, dünyanın sonu.
ḳ. 80b/011
ḳ. e 83b/088
ḳ. ḳop- Kıyâmet günü gelip bütün
yatarılmışlar yok olmak.
81b/039
ki (F.) bağ. Ki, için, maksadıyla, zira.
k. 80b/006, 81a/024
kim zm. 1. Ki. (bağlama zamiri). 2. Kim
(soru zamiri).
k. 80a/002, 80b/015, 80b/018,
81a/020, 81a/021, 81a/023,
83a/071, 83a/076, 84a/102,
84a/103, 84b/113, 84b/115,
84b/121
kimse i. Hiç kimse.
k. den 80b/012
kişi i. Kişi, kimse, insan.
k. 81a/022, 84b/112
ḳo- Bırakmak.
ḳ.-mayam 83b/088
ḳoldaş i. Arkadaş.
ḳ. id- Arkadaş etmek. 82b/064
ḳop- Ortaya çıkmak, meydana gelmek,
zuhur etmek.
→ ḳıyāmet ḳop- 81b/039
ḳorḳu i. Korku.
ḳ. dan 81b/040
ḳoy- Bir şeyi bir yere bırakmak.
ḳ.-am 82b/067
ḳudret (A.) i. Güç, kudret.
ḳ. e 84a/101
ḳul (A.) i. Kul, köle, hizmet eden.
ḳ. lara 80b/011
ḳ. ları 82b/061
ḳ. larıŋa 83b/092
ḳ. laruma 84b/114, 84b/118
ḳ. larumdur 84b/117
ḳurtar- Kurtarmak.
ḳ.-alum 83a/075
ḳurtıl- Kurtulmak, selamete çıkmak,
rahata ermek.
ḳ.-a 81a/028
küllī (A.) sıf. Bütün, hep, tamam.
Eski Anadolu Türkçesine Ait Bir Eser: Ömeroğlu’nun
Destân-ı Muhammed Mesnevisi
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
221
k. 84a/098
L
luṭuf (A.) i. İyilik, lutuf.
l. ıŋ 83b/092
l. eyle- İyilik etmek, lutufta
bulunmak. 82a/047
l. işle- İyilik yapmak. 84a/109
M
maʿden (A.) i. Cevher.
m.-i ṣafā Saf maden 80b/008
maḥabbet (A.) i. Sevgi, sevme,
muhabbet.
m. 83a/083
maḫlūḳ (A.) i. Yaratılmış şey, insan,
hayvan, yaratık.
m. a 81a/023, 83a/071
m. ıŋ 82b/062
maḫlūḳāt (A.) i. Yaratılmış olan şeyler,
bütün yaratıklar, mahlûklar.
m. 84a/106
maḥşer (A.) i. Âhiret hayâtında bütün
insanların, dünyâda
yaptıklarının hesâbını Allah
huzûrunda vermek üzere tekrar
dirilip toplanacakları yer.
m. 84a/106
m. de 82a/054
maḳṣūd (A.) i. İstenen, niyet edilen,
istek, arzu, maksut.
m. ını 84b/115
meded (A.) i. Yardım, çare, imkân.
m. idegör- Yardım edegörmek.
83b/084
menhī (A.) i. Yapılması yasaklanmış.
m. 81b/037
miskin (A.) i. Zavallı, beceriksiz, âciz.
m. leri 84a/097
m. lerüŋ 81b/042
muntaẓır (A.) i. Bekleyen, yol gözleyen.
m. 82a/045
muʿteber (A.) sıf. İtibarlı, hatırı sayılır,
saygın.
m. 80b/007
mübārek (A.) sıf. Uğurlu, kutlu, hayırlı.
m. 82a/047
müʾminīn (A.) i. İslam dinine inanmış
olanlar, Müslümanlar.
→ ümmü’l-müʾminīn 83a/079,
83b/094
münācāt (A.) i. Yalvarma, yakarış.
m. eyle- Yalvarmak, yakarmak.
83b/087
mürüvvet (A.) i. İnsaniyet, yiğitlik,
cömertlik.
m. 82a/046
müslimīn (A.) i. Müslümanlar.
m. 83a/079
müslimān (A.) i. İslâm dininde olan,
müslüman.
m. a 83a/079
müstecāb (A.) i. Kabul olunmuş.
m. 83a/072
müzd (F.) i. Sevap.
m. eleri 82b/065
m. i 82b/067
m. ine 82b/064
N
nāmūs (A.) i. Kanun, nizâm.
Serhat KÜÇÜK
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
222
n. ın 81a/025
nażar (A.) i. Bakma, bakış.
n. ḳıl- Bakmak. 81b/035, 82a/045,
82a/057, 84a/101
ne 1. sıf. Ne, hangi. 2. zf. Nasıl, neden,
niçin.
n. 80b/014, 80b/018, 81a/020,
81a/019, 82b/059, 83a/077,
83a/080, 83b/090, 84a/104,
84a/107, 84b/116, 84b/117
neden i. Niçin, ne sebepten.
n. 80b/017
nefes (A.) i. Soluk, nefes.
n. de 85a/124
nefis (A.) i. Arzu, istek, heves, nefis.
n. 81a/022, 81a/022
n’eyle- Ne yapmak, ne etmek.
n.-ye 81b/033
niçe 1. sıf. Kaç, ne kadar. 2. zf. Nasıl. 3.
zm. Birçok.
n. 82a/048, 83a/083
n. ler 81a/021
n. ol- Nasıl olmak. 81a/022
n’id- Ne etmek, ne yapmak.
n.-esin 82a/048, 82b/058, 83b/085
n.-eyin 81a/019, 82a/050
nite zf. Nasıl, niçin.
n. ol- Nasıl olmak. 80b/010
nūr (A.) i. Aydınlık, parıltı.
n. ı 82a/057, 85a/125
n. u 83a/081
n.-u zemīn Yeryüzünün aydınlığı.
84a/102
O
oġul i. Evlat, çocuk, oğul.
o. 83a/082
o. lara 83a/081
o. lardan 84a/107
o. uŋ 83b/084
o. uŋa 83a/080
oḳı- Okuyup öğrenmek.
o.-yanı 85a/123
ol 1. sıf. İşaret sıfatı.
o. 80b/008, 80b/008, 80b/011,
80b/014, 81a/023, 81a/026,
81a/027, 81a/031, 81b/034,
81b/035, 81b/035, 81b/039,
81b/041, 81b/041, 81b/042,
82a/055, 82b/063, 82b/064,
82b/066, 83a/077, 83a/078,
83a/081, 83b/086, 84a/097,
84a/098, 84a/099, 84a/101,
84a/103, 84a/107, 84b/110,
84b/112, 84b/119
ol 2. zm. Tekil üçüncü şahıs zamir.
o. 80a/003, 82a/045,
o. dur 80a/002, 80a/003, 80a/005
ol- Olmak, bulunmak, meydana gelmek,
erişmek, gerçekleşmek.
o.-a 81a/020, 84a/106
o.-duḳça 81b/032
o.-duŋ 83a/079
o.-ısar 80b/010, 82b/059
o.-maz 84b/114
o.-ur 81a/023, 82a/052, 83a/082,
83a/083
→ bir ol- 81b/039; dermān ol-
80b/012; destūr ol- 84a/103;
Eski Anadolu Türkçesine Ait Bir Eser: Ömeroğlu’nun
Destân-ı Muhammed Mesnevisi
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
223
ḥaşr ol- 81a/021; ḥayrān ol-
81a/021; helāk ol- 83a/082; ḫoş
ol- 81a/029, 84b/115; niçe ol-
81a/022; nite ol- 80b/010; sulṭān
ol- 84b/111; sübḥān ol- 84b/111;
şāẕ ol- 82a/054; tamām ol-
82a/051, 85a/125; yoḳ ol-
83a/083; ẕī ṣafā ol- 80b/016
Ö
ʿömr (A.) i. Hayat, ömür, yaşama,
yaşama süresi.
ʿö. i 82b/062
ʿö.-i beḳā Ebedî hayat. 84b/120
örü- Ayağa kalkamak.
ö. dur- Ayakta durmak. 83b/089
öyle zf. O kadar, öyle.
ö. 83b/089
P
pādişāh (F.) i. Padişah, sultan,
hükümdar.
p. ıŋ 82a/052
perk (berk) i. Sağlam, sıkı, kuvvetli, sert.
p. id- Sağlamlaştırmak. 81b/44
peyġamber (F.) i. Peygamber, Allah
tarafından haber getiren.
p. e 83a/077, 85a/125
p. i 80b/006
p. ḳıl- Peygamber yapmak. 80b/016
R
raḥīm (A.) i. “Âhirette mümin kullarına
acıyan, merhamet eden” Allah’ın
sıfatlarından biridir.
r. 80b/011, 80b/011, 82b/067,
82b/069
raḥmet (A.) i. Acıma, esirgeme, koruma.
r. 85a/123
r. e 83b/096
r. im 84b/118
r. üm 84b/114
r. eyle- Acımak, esirgemek. 82b/069
r. id- Acımak, esirgemek. 84b/117
r. ḳıl- Acımak, esirgemek. 81a/025
reʾfet (A.) i. Acıma.
r. 84a/107
resūl (A.) i. Peygamber.
r. 83b/086
resūlallāh Hz. Muhammed.
r. 81a/023, 81a/031
revā (F.) i. Uygun, yerinde, yakışır.
r. 84a/108
revān (F.) i. Akan, akıp giden.
r. 80a/003
S
sāʿat (A.) i. Saat, vakit, zaman.
s. 84a/101
ṣaç i. Saç.
ṣ. umı 83a/071
ṣafā (A.) i. Ferahlık, gönül rahatlığı,
huzur, zevk, eğlence.
ṣ. 80b/014, 81a/028, 81b/035,
84a/105
→ maʿdeni ṣafā 80b/008; sıdḳ ı ṣafā
81b/44; ẕī ṣafā ol- 80b/016
ṣaḥābī (A.) i. Hz. Muhammed’i görmüş
olan mü’min kimse, sahabe.
ṣ. 84b/119
ṣalāvat (A.) i. Peygamberimiz Hz.
Muhammed’e ve onun soyundan
Serhat KÜÇÜK
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
224
gelenlere saygı bildirmek için
okunan dua.
ṣ. di- Dua söylemek. 80a/004
ṣ. vir- Dua okumak. 80b/006,
83a/077, 85a/125
saŋa zm. Sen zamirinin yönelme hali,
sana.
s. 83a/074, 83a/074, 83a/080,
83b/094, 84a/104, 84b/112,
84b/121
sebeb (A.) i. Sebep.
s. den 80b/014
selām (A.) i. Selâm, hayır sua, esenlik.
s. ilet- Selam göndermek. 84a/104
s. vir- Selam vermek. 80a/004
sen zm. Tekil ikinci şahıs zamiri.
s. 80b/012, 81b/034, 81b/036,
81b/037, 82a/048, 82a/054,
82a/054, 82b/058, 82b/068,
82b/069, 83a/077, 83b/084,
83b/085, 83b/095, 84b/116,
84b/122
s. de 80b/010
s. den 81a/023, 84b/116
s. i 80b/016, 81b/043, 83a/073,
83a/077
s. iŋ 81a/026, 82a/046, 82a/055,
84b/115
s. sin 80b/011, 80b/015, 82b/062,
82b/068
s. üŋ 80b/016, 83b/092
s̱enā (A.) i. Övme, övgü.
s̱. 82a/056
server (F.) i. Ulu, büyük kişi, reis,
başkan.
s. i 81a/027, 82a/057
sev- Muhabbet beslemek, sevmek.
s.-enleri 81b/043
s.-enlerüm 84b/110
s.-erem 84b/116
s.-erseŋ 84b/116
sevgü i. Sevgi.
s. sini 83b/095
seyyid (A.) i. Baş, önder.
s.ü’l-kevneyn Alemlerin efendisi, Hz.
Muhammed. 83a/076
ṣıddīḳ (A.) sıf. Hz. Ebû Bekir’in lakabı.
ṣ. a 80b/017, 81a/029
ṣıdḳ (A.) i. Doğruluk, gerçeklik.
s. ı ṣafā Gönül temizliği. 81b/44
ṣıġın- Sığınmak, güvenmek, iltica etmek.
ṣ.-uram 83b/094
sına- Denemek, tecrübe etmek.
s.-dur 83a/076
sırr (A.) i. Gizli tutulan şey, sır.
s. ına 83b/087
ṣırāṭ (A.) i. Sırat köprüsü.
ṣ. a 82a/053
ṣ. uŋ 82a/053
siz zm. Çoğul ikinci şahıs zamiri siz.
s. e 82a/050
ṣoŋ sıf. Son, nihayet.
ṣ. 85a/124
ṣor- Sormak, sual etmek.
ṣ.-ulsun 81a/020
söyle- Demek, söylemek, konuşmak.
s.-di 81b/038
Eski Anadolu Türkçesine Ait Bir Eser: Ömeroğlu’nun
Destân-ı Muhammed Mesnevisi
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
225
s.-gil 82a/047, 83b/085
s.-yem 83b/087
söyled- Konuşturmak, söylemek.
→ söz söyled- 80a/003
söz i. Kelam, söz, ifade, konuşma.
s. 84b/121
s. i 84b/119
s. in 81a/030, 82a/049
s. üm 83b/086, 83b/086, 83b/087,
83b/095
s.ine gel- Bir kimsenin haklı
olduğunu anlayıp kabul etmek.
82a/056
s. söyled- Konuşturan, söylettiren.
80a/003
ṣuç i. Hata, kabahat, kusur.
ṣ. ların 84b/110, 84b/117
ṣ. umuz 84b/122
sulṭān (A.) i. Hükümdar, padişah.
s. ol- Padişah olmak. 84b/111
ṣun- Vermek, arzetmek, sunmak.
ṣ.-am 82a/053
sübḥān (A.) i. “Her türlü kusurdan,
noksandan uzak olan”
anlamında Allah’ın sıfatların-
dandır.
s. uŋ 82a/055
s. ol- Kusursuz olmak. 84b/111
sünnet (A.) i. Hz. Muhammed’in sözleri,
işleri ve hareketlerinin bütünü.
s. in 84b/121
Ş
şāḏ-mān (F.) sıf. Sevinçli, şâd.
ş. 84b/112
şāẕ (F.) i. Sevinçli, neşeli.
ş. ḳıl- Neşelenmesini, sevinmesini
sağlamak. 80b/006
ş. ol- Sevinçli olmak. 82a/054
şefāʿat (A.) i. Bağışlama, şefaat.
ş. 80a/005, 80a/005, 83a/078,
83a/081, 83a/083, 84a/103
ş. id- Bağışlamak. 84b/121
ş. ḳıl- Birinin suçunun bağışlanması
veya dileğinin yerine getirilmesi
için aracılık etmek. 84a/103
şehīd (A.) i. Din veya yüksek bir ülkü
uğrunda ölen kimse, şehit.
ş. ler 82b/068
şol sıf. Şu.
ş. 82a/047
şöyle zf. Şöyle, öyle, şu şekilde, o
şekilde.
ş. 82a/045, 84a/105
şükür (A.) i. Allah’a duyulan minneti dile
getirme, şükür.
ş. id- Şükretmek. 84b/119
ş. ḳıl- Şükretmek. 81a/029
T
tā (F.) zf. Kadar, dek, nihayet, sonunda,
için, diye.
t. 84b/113
ṭabīb (A.) i. Doktor, hekim, tabip.
ṭ. 80b/015
ṭaġla- Vücuda kızgın demir vurmak.
→ cigerin ṭaġla- 80b/013
taḥt (F.) i. Taht.
t. 84b/111
ṭāḳat (A.) i. Kuvvet, güç, direnç.
Serhat KÜÇÜK
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
226
ṭ. 81b/032
ṭaleb (A.) i. Arzu, istek.
ṭ. ḳıl- İstemek, tslep etmek. 81a/024
tamām (A.) i. Bitme, sona erme, son.
t. ol- Tamamlanmak, bitmek.
82a/051, 85a/125
Taŋrı i. Allah, Yaratan, Tanrı.
t. 80b/008
t. nıŋ 82a/052
t. ya 80b/009, 82b/061
t. yu 81b/043
tedbīr (A.) i. Çare, tedbir, hazırlık.
t. 82a/048
terāzü (F.) i. Terazi, ahirette günah ve
sevapların ölçüleceği manevi
terazi.
t. 82b/066
t. ye 82b/061, 82b/063, 82b/064,
82b/070
tīz zf. Çabuk, tez, acele, derhal.
t. 84a/104, 84a/104
ṭoġrı sıf. Doğru, gerçek, dürüst.
ṭ. 80b/017, 85a/124
ṭopraġ i. Toprak, hâk.
ṭ.a 83b/093, 83b/093
ṭud- Denetim altına almak.
ṭ.-am 82a/053
ṭuŋ i. Gizli.
ṭ. 82b/064
ṭuṭ- (Ağlama) musallat olmak,
yakalamak.
ṭ.-up 82a/049
U
uçmaḳ i. Cennet.
u. 83a/074, 84b/113
u. a 84b/112
uġra- Gitmek, varmak.
u.-yalar 82a/053
umucı i. Bekleyen, ümit eden kişi.
u. 80a/005
umul i. Umut.
u. 81a/023
ur- Vurmak, sürmek.
u.-am 82a/055
u.-dı 83b/090, 83b/093
u.-up 83b/091
uyu- Uyumak.
u.-mazam 82b/059
uzun sıf. Uzun, kısa olmayan.
u. 84b/114
Ü
ülfet (A.) i. Ahbaplık, dostluk.
ü. i 84a/108
ümmet (A.) i. Bir peygambere tâbi olup
onun yolundan giden cemaat,
ümmet.
ü. 81b/44, 80b/009, 81a/028,
82a/054, 82b/058
ü. e 83b/084
ü. i 83a/075, 83b/088, 84a/109
ü. imi 82b/060
ü. iniŋ 81a/024
ü. lerüŋ 81b/033, 84b/115
ü. üm 81a/019, 82a/047, 82a/048,
82b/059, 82b/064, 82b/067,
83a/072, 83a/075, 83a/080
ü. üme 81b/036, 81b/037, 82b/069
ü. ümi 80b/012
Eski Anadolu Türkçesine Ait Bir Eser: Ömeroğlu’nun
Destân-ı Muhammed Mesnevisi
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
227
ü. ümüŋ 80b/010, 81a/022
ü. üŋ 81a/028
ü. üŋe 81a/026, 81b/041, 82a/055
ü. üŋi 84b/116
ü.-i Muḥammed i. Muhammed’in
ümmeti. 83b/092
ümm (A.) i. Anne.
ü.ü’l-müʾminīn i. Müminlerin
annesi, Hz. Muhammed’in
zevceleri. 83a/079, 83b/094
üst i. Üst, üzeri, üst taraf.
ü. inde 84a/099
ü. ine 82b/067
ü. üme 84a/102
üzere i. Üzerine, üzerinde, üstüne.
ü. 84b/111
V
var i. Mevcut olan, bulunan.
v. durur 83b/086
var- Gitmek, varmak.
v.-am 81b/042
ve (A.) bağ. Ve.
v. 80a/004
vir- 1. Vermek. 2. Fedâ etmek.
v.-di 83b/093
v.-mem 81b/043
v.-sün 83a/074
→ cān vir- 80a/001; dermān vir-
80a/003; ṣalāvat vir- 80b/006,
83a/077, 85a/125; selām vir-
80a/004
Y
yā (A.) ünl. Ey.
y. 80b/014, 80b/016, 81a/023,
81a/028, 81a/031, 82a/046,
82b/060, 82b/067, 82b/069,
82b/069, 83a/075, 83a/079,
83a/083, 83b/086, 83b/091,
83b/091, 83b/095, 84a/102,
84b/122, 85a/123, 85a/124
yalvar- Allah’a içten yalvararak dua
etmek, niyaz etmek.
y.-ıdı 80b/009
yan i. Taraf, cihet.
y. a 81a/030
y. ın 82a/053
yap- Kapatmak, örtmek.
y.-dı 83b/090
yār (F.) i. Arkadaş, dost.
y. 80b/017
y. a 83a/077, 83a/081, 85a/125
yaradıl- Yaratılmak, halkedilmek.
y.-mış 82a/051
yardım/ yardum i. Yardım.
y. id- Yardım etmek. 81b/032,
82b/058
yāre i.Yara.
y. sin 81a/025
yarın/ yarun 1. zf. Sonraki günde veya
günlerde. 2. i. Kıyamet günü.
y. 80b/018, 81a/020, 81a/024,
81b/039, 82a/054, 83b/085,
84a/106, 84b/121
y. ki 82a/050, 82b/059
yārī (F.) i. Yardım.
y. eyle- Yardım etmek. 81b/036
y. ḳıl- Yardım etmek. 81a/026
Serhat KÜÇÜK
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
228
yarlıġa- Affetmek, bağışlamak.
y. 83b/092
y.-ġıl 85a/123
y.-ya 81b/033, 83a/073
yaru zf. Yarı, yarım.
y. ḳal- Tamamlanamamak, eksik
kalmak. 81a/025
yaş (I) i. Gözyaşı.
y. a 84a/098
yaş (II) i. Ömür, yaş.
y. eyle- Ömür vermek. 84b/114
yavluḳ zf. Çok, pek çok, gayet.
y. 84a/100
yaz- Yazmak, nakşetmek.
y.-anı 85a/123
yazıḳ/ yazuḳ i. Günah, suç.
y. ı 82b/062
y. ın 81a/024
y. lar 80b/015
y. ları 81b/033
y. larından 81b/032
y. larum 81b/042
yer/ yir i. Yer, mevki, mekân.
y. den 82a/051
y. e 83b/090, 83b/090
y. inden 83b/089
y.den dur- Yerden kalkıp, dirilmek.
84a/106
yine zf. Tekrar, yeniden, yine.
y. 81b/034, 82a/056
yoḳ i. Mevcut olmayan, yok.
y. ol- Yok olmak. 83a/083
yol i. 1. Yol, tarik. 2. Uğur, gaye, ideal,
maksat.
y. dan 85a/124
y. ı 80b/018, 81a/019, 82a/046
y. ında 80a/001
yüreg i. Gönül, kalp, yürek.
y. üm 80b/015
yüz i. Çehre, yüz.
y. 83b/091
y. i 81b/036, 84b/119
y. in 81a/030, 82a/049, 83b/090,
83b/093
y. ine 81b/035, 82a/045, 83a/078
y. üm 82a/055
yüz bin sıf. Yüz bin.
y. 83a/074
Z
żaʿīf sıf. Aciz, güçsüz.
ż. 80b/017, 80b/018
zārī (F.) i. Ağlayıp sızlama.
z. 82a/049
z. ḳıl- Ağlamak, inlemek. 81a/026
z. zār İçin için ağlama. 81a/019
z. zārī aġla- Ağlayıp inlemek, feryat
etmek. 80b/013
zāriliḳ i. Ağlayıp inleme, feryat.
z. it- Ağlayıp, inlemek, feryat etmek.
84a/100
zebānī (A.) i. Cehennemlikleri ateşe
atmakla görevli melek,
cehennem bekçisi.
z. ler 81a/027, 82b/060
z. lere 81b/043
zemīn (F.) i. Yer.
→ nūr-u zemīn 84a/102
ẕevḳ (A.) i. Şevk, zevk, haz.
Eski Anadolu Türkçesine Ait Bir Eser: Ömeroğlu’nun
Destân-ı Muhammed Mesnevisi
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
229
ẕ. id- 84b/113
ẕī (A.) sıf. Önüne geldiği kelimelere
“sahip, -li” anlamı katarak
birleşik kelime yapar.
ẕ. ṣafā ol- Neşe sahibi olmak.
80b/016
ẕikr (A.) i. Anma, anılma, hatıra getirme.
ẕ. id- Anmak, hatıra
getirmek, zikretmek. 80a/001
ÖZEL İSİMLER DİZİNİ Aḥmed a. 80b/017, 81a/029, 83a/073, 84a/102, 84b/115 a. e 82b/060
ʿAlī ʿa. 82a/045, 82a/046, 82a/049 ʿa. ye 82a/046, 82a/056 ʿĀyişe ʿā. 83a/079, 83b/086, 84a/098, 84a/099, 84a/105 ʿā. niŋ 83a/078, 84b/118 ʿā. ye 84a/109 Ebū Bekir e. 80b/014, 81a/031 e. i 81a/023 Fāṭıma f. 82a/057, 82a/057, 82b/060 Ḥasan ḥ. ıŋ 82b/063 Ḥüseyin ḥ. iŋ 82b/066 Muḥammed → ümmet-i Muḥammed 83b/092 Muṣṭafā
m. 81b/44, 80b/008, 80b/014, 80b/016, 81a/028, 81b/035, 81b/038, 82a/046, 82a/049, 82a/056, 84a/105 m. ya 81b/038 ʿOs̱mān o. 81b/035, 81b/038 o. a 81b/036 ʿÖmer ö. 81a/031 ö. den 81a/030 ö. üŋ 81a/030 ʿÖmeroġlı ö. 84b/120
Serhat KÜÇÜK
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
230
SONUÇ
Anadolu’da 13. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yaygın olarak Oğuz Türkçesi ile eserler kaleme alınmaya başlamıştır. Anadolu Selçuklu Devleti’nin son dönemi, beylikler ve Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu içine alan bu döneme Türk dil tarihinde “Eski Anadolu Türkçesi” denmektedir. Bu dönemde İslam dininin ve İran edebiyatının geniş çerçevesi içinde bazen tercüme, bazen adapte, bazen de telif yoluyla oluşturulan pek çok eser günümüze ulaşmıştır. Bu dönemdeki eserlerin bazıları günümüze kadar gelmişse de
bütün yazar ve eserler o kadar şanslı olamamıştır. Tek bir eseri, tek nüsha hâlinde günümüze ulaşmayı başaran isimlerden biri de meddâh şair Ömeroğlu’dur. Ömeroğlu’nun bu tek eseri dışında hakkında ona ait hiçbir bilgi yoktur.
Ömeroğlu’nun Destân-ı Muhammed adlı mesnevisi üzerine yapılan çalışmada ulaşılan sonuçlar şunlardır: Eserin giriş kısmında Eski Anadolu Türkçesi kavramından
anlaşılanlar özetlenerek dönemin hikâyecilik anlayışı hakkında bilgiler verilmiştir. Daha sonra eserin konusu ve içeriğine değinilerek eserin kısa bir özeti ve Ömeroğlu hakkında bazı bilgiler verilmiştir. Buna göre Ömeroğlu, “Eski Anadolu Türkçesi” dönemi dediğimiz 13. yüzyılın ikici yarısı ile 15. yüzyılın ilk yarısı arasında muhtemelen 14. yüzyıla yakın bir dönemde yaşamıştır. Şairin bilinen tek bir eseri vardır. Fakat arşiv araştırmaları sonucu yeni eserleri bulunabilir. Eserin dili ve anlatımı üzerine notlar kısmında 125 beyitlik bu eserin kısa bir dil incelemesi yapılmış, eserin dili ile ilgili bazı örnekler verilmiştir.
Eserin trankripsiyonlu metni ve günümüz Türkçesine yapılan çevirisi çalışmanın merkezini oluşturmaktadır. Çeviride, eserin ana çizgisinden kopmadan aslına sadık kalarak günümüz Türkçesine çevrilmesine özen gösterilmiştir. Dizin kısmında, eserde geçen tüm kelimeler metin içindeki anlam veya anlamları esas alınarak madde başları ve alt maddeleri sıralananıp gramatikal dizini alınmıştır. Eserde geçen özel isimler ana dizinden ayrılarak alfabetik sıralanmıştır. Eserin beş varaklık ve 125 beyitlik tıpkıbasımı çalışmanın sonuna eklenerek çalışma tamamlanmıştır. Eserin bilinen tek nüshası Ankara Millî Kütüphane Yazmalar Koleksiyonu 06 Mil Yz A 3881 numarada kayıtlıdır.
Ömeroğlu’nun Eski Anadolu Türkçesi dil özellikleri taşıyan Destân-ı Muhammed adlı mesnevisi üzerine yapılan çalışmanın ilim dünyasına katkı sağlayacağı umulmaktadır.
KAYNAKÇA
06 Mil Yz A 3881/9: Ankara Millî Kütüphanesi Yazmalar Koleksiyonu. Aksoy, Hasan (2013). Yûsuf Meddah. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C. 44.
Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları. Ayverdi, İlhan (2006). Misalli Büyük Türkçe Sözlük I-III. İstanbul: Kubbealtı Yayınları. Çağbayır, Yaşar (2007). Ötüken Türkçe Sözlük I-V. İstanbul: Ötüken Yayınları. Çelebioğlu, Amil (1999). Türk Mesnevi Edebiyatı (Sultan II. Murad Devri 1421-1451).
İstanbul: Kitabevi Yayınları. Demirci, Ümit Özgür & Korkmaz, Şenol (2008). Şeyyâd Hamza, Yûsuf ve Zelîhâ (Giriş-
Metin-Günümüz Türkçesine Aktarma-Dizin ve Sözlük-Tıpkıbasım). İstanbul: Kaknüs Yayınları.
Derleme Sözlüğü I-XII (1963-82). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Devellioğlu, Ferit (2007). Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Sözlük. Ankara: Aydın Kitabevi. Hikâye (1981). Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, C. 4. İstanbul: Dergâh Yayınları.
Eski Anadolu Türkçesine Ait Bir Eser: Ömeroğlu’nun
Destân-ı Muhammed Mesnevisi
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
231
Korkmaz Bulut, Türkan & Korkmaz, Şenol (2019). Yûsuf-ı Meddâh’ın Kadı ile Uğru Hikâyesi: Günümüz Türkçesine Çeviri. Hırsızlık Kitabı (Ed. Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali). İstanbul: Kitabevi Yayınları, s. 479-510.
Küçük, Serhat (2013). XVI. Yüzyıla Ait Bir Tezkiretü’l-Evliya Tercümesi (Giriş-Metin-Sözlük-Tıpkıbasım). İstanbul: Kesit Yayınları.
Küçük, Serhat (2014). Kitab-ı Güzide: Akaîdü’l-İslam (Giriş-Metin-Sözlük-Tıpkıbasım). İstanbul: Kesit Yayınları.
Örnekleriyle Türkçe Sözlük I-IV (1995-96). Ankara: Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları. Özkan, Mustafa (1995). Türk Dilinin Gelişme Alanları ve Eski Anadolu Türkçesi. İstanbul:
Filiz Kitabevi. Steingass, Francis Joseph (1975). A Comprehensive Persian-English Dictionary. Beirut:
Librairie du Liban Publishers. Şemseddin Sâmi (1985-86). Temel Türkçe Sözlük I-III. (Sadeleştirilmiş ve Genişletilmiş
Kâmûs-ı Türkî). İstanbul: Tercüman Gazetesi Yayınları. Tarama Sözlüğü I-VIII (1963-77). (Haz.: Ömer Asım Aksoy-Dehri Dilçin). Ankara: Türk Dil
Kurumu Yayınları.
Tulum, Mertol (2011). XVII. Yüzyıl Türkçesi ve Söz Varlığı. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Türk, Vahit vd. (2014). Eski Anadolu Türkçesi Dersleri. İstanbul: Kesit Yayınları. Akalın, Şükrü Haluk vd. (2011). Türkçe Sözlük (2011). (11. Baskı). Ankara: Türk Dil
Kurumu Yayınları. Yağcı, Şerife (2001). Süheylî'nin Acâibü'l-Meâsir ve Garâibü'n-Nevâdir'i, Metin ve Küçük
Hikâye Üzerine Teorik Bir İnceleme. İzmir: Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü (Basılmamış Doktora Tezi).
Serhat KÜÇÜK
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
232
TIPKIBASIM4
4 Görseller, Ankara Milli Kütüphane 06 Mil Yz A3881/9 numaralı yazmadan alınmıştır.
Eski Anadolu Türkçesine Ait Bir Eser: Ömeroğlu’nun
Destân-ı Muhammed Mesnevisi
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
233
Serhat KÜÇÜK
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
234
Eski Anadolu Türkçesine Ait Bir Eser: Ömeroğlu’nun
Destân-ı Muhammed Mesnevisi
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
235
Serhat KÜÇÜK
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
236
Eski Anadolu Türkçesine Ait Bir Eser: Ömeroğlu’nun
Destân-ı Muhammed Mesnevisi
International Journal of Language Academy Volume 7/2 June 2019 p. 192/237
237