176
MALARI DER S ÇALI MALARI DER S ISSN: 2148-6166 Turkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı: 2 / Vol:18 Issue: 2 Cilt:18 Sayı: 2 / Vol:18 Issue: 2 TJSS RISK BY DESIGN: CHILDREN AND URBAN PLANNING IN PAKISTAN Tasarlanan Risk: Pakistan’da Çocuklar ve Kentsel Planlama ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN ŞEHİR VE GÜVENLİK ALGISI: ANKARA ÖRNEĞİ e Perception of City and Security of University Students: e example of Ankara TERÖR OLAYLARINDA COĞRAFİ YAKINLIĞIN ETKİSİ-KOİNTEGRASYON ANALİZİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİ e Effect of Geographical Proximity in Terror Events- Cointegration Analysis: e Case of Turkey ASSESSING THE EFFECTS OF SUPERVISORY COMMUNICATION, JOB SATISFACTION, AND PERCEIVED ORGANIZATIONAL SUPPORT ON ORGANIZATIONAL COMMITMENT Örgütsel İletişim, İş Doyumu ve Algılanan Örgütsel Desteğin Örgütsel Bağlılık Üzerindeki Etkilerinin Değerlendirilmesi THE DEMOCRATIC UNION PARTY (PYD), PKK’S SYRIA PROJECT Demokratik Birlik Partisi (PYD), PKK’nın Suriye Projesi NIGERIA’S BOKO HARAM: CHILD VICTIMS AND PERPETRATORS Nijerya’da Boko Haram: Çocuk Kurbanlar ve Failleri KRİMİNOLOJİ BİLİM DALINDA SUÇLULUĞUN “COĞRAFİ” BÖLGESEL TAHLİLİ YÖNÜNÜN ORTAYA ÇIKMASI VE GELİŞİMİ e Emergence and Development of Criminality As A Perspective of Regional “Geographical” In e Field of Criminology Science KİTLE PSİKOLOJİSİ VE PSİKOLOJİK HAREKÂT Mass Psychology and Psychological Operation Imdad HUSSAIN İbrahim DURSUN Recai AYDIN Hasan Hüseyin TEKİN Yunus Emre KARAMANOĞLU Recep TAYFUN Bülent ULUTÜRK Ebubekir ERTUĞRUL Oscar Edoror UBHENIN Nazım ALIYEV Yusuf PARLAK CHILD TRAFFICKING IN BELARUS: IMPROVING THE SYSTEM OF CHILD TRAFFICKING PREVENTION Belarus’ta Çocuk Kaçakçılığı: Çocuk Kaçakçılığının Önlenmesi Sisteminin Geliştirilmesi Aleksandra DIKAN

IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

  • Upload
    others

  • View
    8

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

MALARI DER S

ÇA

LIM

ALA

RI DER

S

ISSN: 2148-6166

Turkish Journal of Security Studies C

ilt:18 Sayı: 2 / Vol:18 Issue: 2

Cilt:18 Sayı: 2 / Vol:18 Issue: 2

T J S S

RISK BY DESIGN: CHILDREN AND URBAN PLANNING IN PAKISTANTasarlanan Risk: Pakistan’da Çocuklar ve Kentsel Planlama

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN ŞEHİR VE GÜVENLİK ALGISI: ANKARA ÖRNEĞİ The Perception of City and Security of University Students: The example of Ankara

TERÖR OLAYLARINDA COĞRAFİ YAKINLIĞIN ETKİSİ-KOİNTEGRASYON ANALİZİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİThe Effect of Geographical Proximity in Terror Events- Cointegration Analysis: The Case of Turkey

ASSESSING THE EFFECTS OF SUPERVISORY COMMUNICATION, JOB SATISFACTION, AND PERCEIVED ORGANIZATIONAL SUPPORT ON ORGANIZATIONAL COMMITMENTÖrgütsel İletişim, İş Doyumu ve Algılanan Örgütsel Desteğin Örgütsel Bağlılık Üzerindeki Etkilerinin Değerlendirilmesi

THE DEMOCRATIC UNION PARTY (PYD), PKK’S SYRIA PROJECTDemokratik Birlik Partisi (PYD), PKK’nın Suriye Projesi

NIGERIA’S BOKO HARAM: CHILD VICTIMS AND PERPETRATORSNijerya’da Boko Haram: Çocuk Kurbanlar ve Failleri

KRİMİNOLOJİ BİLİM DALINDA SUÇLULUĞUN “COĞRAFİ” BÖLGESEL TAHLİLİ YÖNÜNÜN ORTAYA ÇIKMASI VE GELİŞİMİThe Emergence and Development of Criminality As A Perspective of Regional “Geographical” In The Field of Criminology Science

KİTLE PSİKOLOJİSİ VE PSİKOLOJİK HAREKÂTMass Psychology and Psychological Operation

Imdad HUSSAIN

İbrahim DURSUNRecai AYDIN

Hasan Hüseyin TEKİN

Yunus Emre KARAMANOĞLU

Recep TAYFUNBülent ULUTÜRK

Ebubekir ERTUĞRUL

Oscar Edoror UBHENIN

Nazım ALIYEV

Yusuf PARLAK

MALARI DER S

ÇA

LIM

ALA

RI DER

S

ISSN: 2148-6166

Güvenlik Dergis iTurkish Journal of Security Studies

Tel: +90 (312) 462 90 65 / 92 Fax: (312) 462 90 95

Turkish Journal of Security Studies C

ilt:17 Sayı: 1 / Vol:17 Issue: 1

Cilt:17 Sayı: 1 / Vol:17 Issue: 1

T J S S

KAMU DÜZENİ, GÜVENLİK VE DEMOKRATİKLEŞMEPublic Order, Security and Democratization

BİR POST-SOVYET DÖNÜŞÜM HİKAYESİ: MAHALLE ÖLÇEĞİNDE GÜVENLİĞİN ÜÇ GÖRÜNÜMÜ A Story of Post-Soviet Transition: Three Views of Security at the Neighborhood Scale

FOREIGN TERRORIST FIGHTERS (FTF): BREAK & END OF VIOLENT EXTREMISM, RADICALISM (BEVER)Yabancı Terörist Savaşçılar (YTS): Şiddete Varan Aşırıcılık ve Radikalizm’in Son Bulması

TEŞKİLAT-I MAHSUSA’NIN ANATOMİSİAnatomy Of The Teskilat-ı Mahsusa (Special Organization)

HUKUKİ METİNLERDEN UYGULAMAYA KOLLUK ZOR KULLANMA MODELİThe Model of The Use of Coercion of Law Enforcement Officials: From Judicial Texts to Practice

TÜRK POLİS TEŞKİLATINDA POLİS MEMURLARININ İŞE ALIM VE TEMEL EĞİTİM SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİFit To Be A Policeman: A Study On The Selection And Training Of Non-Ranking Police Officers In Turkish National Police

KİTAP İNCELEMESİ: POLİTİK PARANOYA NEFRETİN PSİKOPOLİTİĞİYazarlar; Robert S. Robins ve Dr.Jerrold M.Post, çev:İnci Kurmuş, Doğan Yayıncılık , 2001 İstanbul, 406 sayfa (yeni baskısı bulunmuyor)

Hamit Emrah BERİŞ

Ayşe Çolpan KAVUNCU

Ufuk AYHAN

Yücel YİĞİT

Cenker Korhan DEMİR Engin AVCI Talha ÖVET

Hakan İNANKUL

Yakup ŞAHİN

CHILD TRAFFICKING IN BELARUS: IMPROVING THE SYSTEM OF CHILD TRAFFICKING PREVENTIONBelarus’ta Çocuk Kaçakçılığı: Çocuk Kaçakçılığının Önlenmesi Sisteminin Geliştirilmesi

Aleksandra DIKAN

MALARI DER SISSN: 2148-6166

ÇA

LIM

ALA

RI DER

STurkish Journal of Security Studies

Cilt:18 Sayı: 2 / Vol:18 Issue: 2

Cilt:18 Sayı: 2 / Vol:18 Issue: 2

T J S S

RISK BY DESIGN: CHILDREN AND URBAN PLANNING IN PAKISTANTasarlanan Risk: Pakistan’da Çocuklar ve Kentsel Planlama

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN ANKARA ALGISIAnkara Perception of University Students

TERÖR OLAYLARINDA COĞRAFİ YAKINLIĞIN ETKİSİ - KOİNTEGRASYON ANALİZİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİ� e E� ect of Geographical Proximity in Terror Events- Cointegration Analysis: � e Case of Turkey

ASSESSING THE EFFECTS OF SUPERVISORY COMMUNICATION,JOB SATISFACTION, AND PERCEIVED ORGANIZATIONAL SUPPORT ON ORGANIZATIONAL COMMITMENTÖrgütsel İletişim, İş Doyumu ve Algılanan Örgütsel Desteğin Örgütsel Bağlılık Üzerindeki Etkilerinin Değerlendirilmesi

THE DEMOCRATIC UNION PARTY (PYD), PKK’S SYRIA PROJECTDemokratik Birlik Partisi (PDY), PKK’nın Suriye Projesi

NIGERIA’S BOKO HARAM: CHILD VICTIMS AND PERPETRATORSNijerya’da Boko Haram: Çocuk Kurbanlar ve Failleri

KRİMİNOLOJİ BİLİM DALINDA SUÇLULUĞUN “COĞRAFİ” BÖLGESEL TAHLİLİ YÖNÜNÜN ORTAYA ÇIKMASI VE GELİŞİMİ� e Emergence and Development of Criminality As A Perspective of Regional “Geographical” In � e Field of Criminology Science

KİTLE PSİKOLOJİSİ VE PSİKOLOJİK HAREKÂTMass Psychology and Psychological Operation

CHILD TRAFFICKING IN BELARUS: IMPROVING THE SYSTEM OF CHILD TRAFFICKING PREVENTION Belarus’ta Çocuk Kaçakçılığı: Çocuk Kaçakçılığının Önlenmesi Sisteminin Geliştirilmesi

Imdad HUSSAIN

İbrahim DURSUN,

Recai AYDIN

Hasan Hüseyin TEKİN

Yunus Emre

KARAMANOĞLU

Recep TAYFUN

Bülent ULUTÜRK

Ebubekir ERTUĞRUL

Oscar Edoror UBHENIN

Nazım ALIYEV

Yusuf PARLAK

Aleksandra DIKAN

MALARI DER S

ÇA

LIM

ALA

RI DER

S

ISSN: 2148-6166

Turk�sh Journal of Secur�ty Stud�es

Tel: +90 (312) 462 90 65 / 92 Fax: (312) 462 90 95

Turk�sh Journal of Secur�ty Stud�es Vol:17 Issue: 1

Vol:17 Issue: 1

T J S S

KAMU DÜZENİ, GÜVENLİK VE DEMOKRATİKLEŞME

BİR POST-SOVYET DÖNÜŞÜM HİKAYESİ: MAHALLE ÖLÇEĞİNDE GÜVENLİĞİN ÜÇ GÖRÜNÜMÜ

FOREIGN TERRORIST FIGHTERS (FTF): BREAK & END OF VIOLENT EXTREMISM, RADICALISM (BEVER)

TEŞKİLAT-I MAHSUSA’NIN ANATOMİSİ

HUKUKİ METİNLERDEN UYGULAMAYA KOLLUK ZOR KULLANMA MODELİ

TÜRK POLİS TEŞKİLATINDA POLİS MEMURLARININ İŞE ALIM VE TEMEL EĞİTİM SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

KİTAP İNCELEMESİ: POLİTİK PARANOYA NEFRETİN PSİKOPOLİTİĞİ

baskısı bulunmuyor)

Ayşe Çolpan KAVUNCU

Ufuk AYHAN

Yücel YİĞİT

Cenker Korhan DEMİR

Talha ÖVET

Hakan İNANKUL

Yakup ŞAHİN

Güvenlik Çalışmaları Dergisi

Page 2: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

Güvenlik Çalışmaları DergisiTurkish Journal of Security Studies

Cilt: 18 (2) Volume: 18 (2)

2016

Page 3: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

II Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

ISSN : 2148-6166

Güvenlik Çalışmaları DergisiTurkish Journal of Security Studies

İmtiyaz Sahibi / Published byProf. Dr. Yılmaz ÇOLAK, Polis Akademisi Başkanı

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü / Managing EditorNihat DUYGU, 3. Sınıf Emniyet Müdürü

Danışma Kurulu / Advisory Board

Prof. Dr. Nawal AMMAR, Ontario, CANADAProf. Dr. Mark COLVIN, Ohio, USA.Prof. Dr. Leslie W. KENNEDY, New Jersey, USAProf. Dr. Robert D. McCRIE, New York, USAProf. Dr. Robert REINER, London, UKProf. Dr. Doğan SOYASLAN, Çankaya Üniv.Prof. Dr. Feridun YENİSEY, Bahçeşehir Üniv.Prof. Dr. Minoru YOKOYAMA, Tokyo, JAPANProf. Dr. Şule TOKTAŞ, Kadir Has ÜniversitesiProf. Dr. Ruşen KELEŞ, Ankara ÜniversitesiProf. Dr. Eyüp G.İSPİR , TODAİ.Prof. Dr. Kemal GÖRMEZ, Gazi ÜniversitesiProf. Dr. Onur Ender ASLAN, TODAİDoç. Dr. Burak TANGÖR, TODAİDoç. Dr. M. Akif ÖZER, Gazi Üniv.Doç. Dr. Peter MOSKOS, USA

Yayın Kurulu / Editorial Board

Prof. Dr. Ali BİRİNCİ, Polis AkademisiProf. Dr. Şafak Ertan ÇOMAKLI,Polis AkademisiProf. Dr. Birol AKGÜN, Necmettin Erbakan Üniv.Prof. Dr. Ali Resul USUL, Stratejik Araştırmalar Mrk.Prof. Dr. Ahmet İÇDUYGU, Koç ÜniversitesiDoç. Dr. Ali BALCI, Sakarya ÜniversitesiDoç. Dr. Mesut ÖZCAN, Diplomasi AkademisiDoç. Dr. İbrahim DURSUN, Polis AkademisiDoç. Dr. Bayram Ali SONER, Polis AkademisiDoç. Dr. Ufuk AYHAN, Polis AkademisiDoç. Dr. Hamit Emrah BERİŞ, Gazi ÜniversitesiDoç. Dr. Mehmet ŞAHİN,Gazi Üniversitesi

Editör / Editor in ChiefEditör Yrd.-Dil Editörü / Associate Editor (Language Editor)Sekreterya / Secretary

: Yrd. Doç. Dr. Seda ÖZ YILDIZ: Arş.Gör.Mehmet DEMİRBAŞ: Oya KONCAGÜL ERDOĞAN

Her hakkı saklıdır. © Güvenlik Çalışmaları Dergisi yılda üç kez yayınlanan hakemli ve süreli bir yayındır. Güvenlik Çalışmaları Dergisi’nde yayınlanan makalelerdeki görüş ve düşünceler yazarların kendi kişisel görüşleri olup, hiçbir şekilde Polis Akademisinin veya Emniyet Genel Müdürlüğünün görüşlerini ifade etmez. Makaleler sadece dergiye referans verilerek akademik amaçla kullanılabilir. Güvenlik Çalışmaları Dergisi’ne gönderilen makaleler iade edilmezler.

Güvenlik Çalışmaları Dergisi, EBSCOhost, Criminal Justice Abstracts,TÜBİTAK ULAKBİM Sosyal Bilimler Veri Tabanı, Akademia Sosyal Bilimler İndeksi (ASOS Index) ve arastirmax Bilimsel Yayın İndeksi’nde yer almaktadır.

Yazışma Adresi / For Correspondence: Güvenlik Çalışmaları Dergisi

Güvenlik Bilimleri Enstitüsü MüdürlüğüPolis Akademisi, 06580 Anıttepe, Ankara / TÜRKİYETel: +90 (312) 462 90 65 Faks: +90 (312) 462 90 95

E-posta: [email protected]

Grafik / Tasarım / BaskıPolis Akademisi Başkanlığı Basım ve Yayım Şube Müdürlüğü

Fatih Sultan Mehmet Bulvarı No:218 06200 Yenimahalle - Ankara

Page 4: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

IIIJournal of Security Studies

İçindekiler

Editörden ................................................................................................... V

Imdad HUSSAINRISK BY DESIGN: CHILDREN AND URBAN PLANNING IN PAKISTANTasarlanan Risk: Pakistan’da Çocuklar ve Kentsel Planlama .................... 1

Recep TAYFUN-Bülent ULUTÜRKASSESSING THE EFFECTS OF SUPERVISORY COMMUNICATION, JOB SATISFACTION, AND PERCEIVED ORGANIZATIONAL SUPPORT ON ORGANIZATIONAL COMMITMENTÖrgütsel İletişim, İş Doyumu ve Algılanan Örgütsel Desteğin Örgütsel Bağlılık Üzerindeki Etkilerinin Değerlendirilmesi .................................. 15

İbrahim DURSUN- Recai AYDIN- Hasan Hüseyin TEKİNÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN ŞEHİR VE GÜVENLİK ALGISI: ANKARA ÖRNEĞİThe Perception of City and Security of University Students: The example of Ankara .................................................................................................. 37

Ebubekir ERTUĞRULTHE DEMOCRATIC UNION PARTY (PYD), PKK’S SYRIA PROJECTDemokratik Birlik Partisi (PYD), PKK’nın Suriye Projesi ..................... 59

Yunus Emre KARAMANOĞLUTERÖR OLAYLARINDA COĞRAFİ YAKINLIĞIN ETKİSİ-KOİNTEGRASYON ANALİZİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİThe Effect of Geographical Proximity in Terror Events- Cointegration Analysis: The Case of Turkey .................................................................. 73

Oscar Edoror UBHENINNIGERIA’S BOKO HARAM: CHILD VICTIMS AND PERPETRATORSNijerya’da Boko Haram: Çocuk Kurbanlar ve Failleri ......................... 101

Page 5: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

IV Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Nazım ALIYEVKRİMİNOLOJİ BİLİM DALINDA SUÇLULUĞUN “COĞRAFİ” BÖLGESEL TAHLİLİ YÖNÜNÜN ORTAYA ÇIKMASI VE GELİŞİMİThe Emergence and Development of Criminality As A Perspective of Regional “Geographical” In The Field of Criminology Science ........... 117

Yusuf PARLAKKİTLE PSİKOLOJİSİ VE PSİKOLOJİK HAREKÂTMass Psychology and Psychological Operation .................................... 133

Aleksandra DIKANCHILD TRAFFICKING IN BELARUS: IMPROVING THE SYSTEM OF CHILD TRAFFICKING PREVENTIONBelarus’ta Çocuk Kaçakçılığı: Çocuk Kaçakçılığının Önlenmesi Sisteminin Geliştirilmesi ........................................................................ 151

GÜVENLİK ÇALIŞMALARI DERGİSİ YAZIM KURALLARIYayın İlkeleri .......................................................................................... 167

Page 6: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

VJournal of Security Studies

Editörden

Türkiye’de güvenlik alanında son dönemde yaşanan gelişmeler ekseninde artık iç ve dış güvenlik ayrımının giderek manasını kaybettiği, terörün kır-saldan kente daha fazla sirayet ettiği ve devlet güvenliği ile birey güvenli-ği arasındaki bağın daha fazla hissedildiği bir noktaya doğru gitmekteyiz. Ülkemizdeki bu sıcak gelişmelerin akademik çalışmalarda karşılığını bul-ması ise güvenlik çalışmalarının önemini bir kez daha göstermekte… Bu sayıda yer alan çalışmalarda da kent güvenliği, terör ve yeni suç olguları-nın ortak bir odak noktası olarak ele alındığını görmekteyiz.

Yeni sayımızın ilk makalesinde Imdad Hussain, şehir planlaması ile şehir güvenliği arasında yakın bir bağ kurarak güvenlik konusunu çocuklar üze-rinden daha kapsamlı olarak ele almaktadır. İbrahim Dursun, Recai Aydın ve H.Hüseyin Tekin ise ortak çalışmalarında Ankara’yı yaşayan üniversi-te öğrencileri üzerinden tanımlamaya çalışarak kente ve kentliliğe ilişkin farklı bir perspektif ortaya koymaktalar.

Son dönemde ülke güvenliğinin başat unsurlarından biri haline gelen terör de bu sayımızda ele alınan konulardan biri… Ebubekir Ertuğrul, PYD’nin organizasyonunu, bölgesel aktör olarak gelişmesini ve son zamanlardaki gelişmelere karşı tutumunu analiz ederken, Yunus Emre Karamanoğlu ise çalışmasında ülkemizdeki dokuz il örneği üzerinden 2001-2012 yılları ara-sında gerçekleşen PKK eylemlerinin birbirleriyle ilişki düzeyini farklı bir perspektiften analiz etmektedir. Terörün Nijerya’daki ciddi bir yansıması olarak Boko Haram ise Oscar Edoror Ubhenin tarafından çocuk fail ve mağdurları üzerinden kapsamlı bir değerlendirmeye tabi tutulmaktadır.

Güvenlik çalışmalarının önemli alt başlıklarından biri olan suç ve suçluluk konusunda ise bu sayımızda Azerbaycan Polis Akademisi Başkanı Nazım Aliyev’in krimonoloji alanındaki çalışması oldukça dikkat çekici. Giderek daha fazla önem taşıyan coğrafya ve güvenlik çalışmalarının kesişim ala-nını bu çalışmada gerek kronolojik, gerekse gelecek perspektifi açısından izlemek mümkün. Yine güvenlik alanında gelecek vaadeden bir çalışma alanı olarak psikolojik harekat meselesi, Yusuf Parlak tarafından betim-leyici ve yorumlayıcı bir biçimde ele alınmış. Son olarak, insani güvenlik perspektifinde dünyada önemli tehdit unsurlarından biri olan çocuk ka-çakçılığı sorunsalı, Belarus örneği üzerinden Aleksandra Dikan tarafından irdelenerek konunun akademik alanda daha fazla çalışılması gerekliliğinin altı çizilmiş.

Page 7: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

VI Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Güvenlik Çalışmaları Dergisi’nin bu sayısının hazırlanmasına katkıda bu-lunan değerli akademisyenlerimize ve tüm yayın ekibimize teşekkür edi-yor, dergimizin akademisyenler, araştımacılar, eğitimciler ve okuyucular için önemli bir kaynak olmasını umuyoruz. Bir sonraki sayıda sizlerle ye-niden buluşmak dileğiyle,

Yrd. Doç. Dr. Seda ÖZ YILDIZ

Page 8: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

1Journal of Security Studies

RISK BY DESIGN: CHILDREN AND URBAN PLANNING IN PAKISTAN

Tasarlanan Risk: Pakistan’da Çocuklar ve Kentsel Planlama

Imdad HUSSAIN*

Abstract

Children in many cities of Pakistan are at risk of physical and psycholog-ical injuries and intimidations. As a result, a lot of parents perceive public spaces unsafe and unfit for the children. They also feel their children may be exposed to violence if they are licensed to move independently in the cities. These fears do not let children realize their childhood. The children are exposed to risk despite a significant expansion of institutions of urban modernity such as law, schooling, policing, and child welfare. The ques-tion is why urban modernity and its institutions in the country do not make children safe? International agencies working on children rely on two ex-planatory schemes: legal-institutional and educational. They contend chil-dren can be protected by adequate laws and their implementation; and, by raising awareness on child rights. Recently, these measures are in place to some degree and with some measure of effectiveness also but still the rates of risk against children remain high. I contend that the risk against children can be explained by explicating the silences of the official Pakistani urban planning practices regarding children. I also contend that significant part of this violence can be reduced by changing urban planning...

Keywords: Risk, Silence, Urban Planning, Modernity, Urban Design

Öz

Pakistan’ın birçok şehrinde çocuklar fiziksel ve psikolojik zarar görme riski altındadır. Sonuç olarak pekçok ebeveyn kamu alanlarını çocukları için emniyetsiz görerek uygun bulmamaktadır. Aynı zamanda ebeveynler, çocukları kent içerisinde bağımsız hareket ettiğinde şiddete maruz kalaca-ğını düşünmektedir. Tüm bu korkular ise çocukların çocukluklarını yaşa-

* Asst. Prof., Forman Christian College (A Chartered University) Lahore, [email protected] Geliş Tarihi: 01.12.2015 Makale Kabul Tarihi: 08.04.2016

Page 9: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

2 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

masına engel olmaktadır. Çocuklar kentsel modernitenin hukuk, okullaş-ma, polislik ve çocuk refahı gibi genişleyen kurumlarından faydalanmak yerine bunların riskli yönüyle yüzleşmektedir. O halde soru şudur: Kentsel modernite neden çocukları daha güvenli kılmamaktadır? Çocuklar üzerine çalışan uluslararası kurumlar temelde iki açıklayıcı plan üzerinde hareket etmektedir: yasal-kurumsal ve eğitim boyutu. Çocuk hakları farkındalığını yükselterek yasal uygulamalar üzerinden çocuklar korunabilmektedir. An-cak son zamanda bu yasal düzenlemelerin tam anlamıyla çocuk güvenliği-ni sağlayamadığı gözlemlenmektedir. Bu makalede çocuklara yönelik risk kavramının, çocuklara yönelik olarak düzenlenen Pakistan’ın resmi kentsel planlamanın baskı mekanizması pratikleri üzerinden açıklanabileceği öne sürülmektedir. Böylelikle kentsel planlamanın değiştirilmesiyle bu şiddet biçiminin azaltılabileceği ileri sürülmektedir.

Anahtar Kelimeler: Risk, Baskı, Kent Planlaması, Modernite, Kent Tasarımı

Introduction

This article attempts to provide an explanation of how and why urban plan-ning creates risk for children. The central proposition of this study is that legal and educative arrangements are less relevant than the belief systems of urban planning officials about the children and childhood. At the core of these beliefs are the views of child and childhood as vulnerable, malleable, object of discipline, and always in the making. These beliefs act against the ability of the children to shape physical environment according to their own aspirations. These beliefs deny children agency, identity and autono-my. They make children accept whatever social order and urban spaces is given by adults/planners to them. Aided by law and policing power, these constructions/beliefs exclude children and repress their voices. Since these beliefs inform the arrangement of officially designed and regulated urban public spaces and urban social order, it is important to deconstruct them to contribute to the emancipation of children. In this paper, I make an effort to bring history and practice of colonial urban planning into conversation with the study of contemporary risks children face in Pakistani cities. By locating the origins of current exclusions of children in the colonial prac-tices of urban planning, I argue we can gain insights into how Pakistani urban children remain at risk of violence and intimidation. And we can also learn how to see the cities and their planning through the eyes of children.

Page 10: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

3Journal of Security Studies

1. The Problem Explained

Children in many cities of Pakistan are at risk. The cases of their kidnappings, killings, sexual abuse, intimidation, accidents, injuries and intimidation are reported almost daily by Pakistani electronic and print media. The children on drugs, the children involved in thefts, the children behaving in ostensibly unsocial manners can also be viewed as victims because they lack autonomy and because they are manipulated by adults. In 2010, 3,000 children went missing in Karachi. (Azhar, 2013) News report estimates suggest thousands of children go missing in Pakistani cities only to be found later in forced prostitution, begging, and forced labor. Increasing number of children gets injured in traffic accidents across the country’s cities. No doubt, these cases point to a grim reality. There are other problems, however, which media does not report. A lot of children in Pakistani cities feel stressful, fearful, and scared of public spaces. Besides topophobia among children, the visibility of middle-class children in the urban public spaces is reducing. A lot of parents perceive public spaces unsafe and unfit for children. They also feel their children may be exposed to violence if they are licensed to move independently in the cities. These fears are not without bases in everyday life. Children face difficulties in living their childhood appropriately because of violence or its fear. The irony is that the children are exposed to risk despite a significant expansion of institutions of urban modernity such as law, schooling, policing, and child welfare. Even a cursory look at the Pakistani newspapers tells that country’s urban children are increasingly becoming unsafe. Most of these kidnappings, accidents, and stresses happen outside their homes, in the public space. It is strange in a country where children are expected to be the concern of communities and where modern institutions are also put in place. (For more information, see Jabeen 2014)

Why the significant expansion of the institutions of urban modernity such as law, schooling, policing, and child welfare did not make children safe? A number of theoretical explanations are available to understand this question. International agencies working on children rely on two explanatory schemes: legal-institutional and educational. They contend children can be protected by adequate laws and their implementation; and, by raising awareness on child rights. Recently, these measures are in place to some degree and with some measure of effectiveness also but still the rates of risk against children remain high. I think there is a need to go beyond the available explanations of children protection. It is because these explanations are ahistorical and aspatial. They accord primacy to the social and legal arrangements.

Page 11: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

4 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

2. Theoretical Framework

2.1. Ideal Child/Ideal Childhood

Understanding children is important to understand a society, as George (2014: 1887) asserts: “As such, childhood offers a window into the work-ing of social order, social difference, and social inequality.” But this insight is generally ignored. Anthropologist Elizabeth Chin (2001: 134) admits: “despite anthropology’s strong—although uneven—tradition of studying children (or more commonly, childhood) children are a topic that is both overtly and covertly regarded as less then serious.” Shwartzman (2001) supports this view by arguing that anthropologists rarely took children as researchable subjects. Sen (2005) asserts that children and childhood have been on the margins of academic inquiry. It could be due to unfavorable attitude towards studying children that it is not widely known that the co-lonial state had moral anxieties about the place of children in Empire. As a result, it constructed ideas and developed practices about the ideal child-hood fit for the empire. But these ideas were troubling.

The idea of childhood and imperial project in India were closely related yet is has not been paid adequate scholarly attention. Colonialists imagined Indians as infants or children akin to childishness, hence in need of training (Sen, 2005). James Mill thought India was at a stage of infancy. Charles Trevelyan professed Indians would be uplifted to the status of man. By imagining Indians as childish, the British could assume the role of parent. (Topdar, 2010: 4-5) Working in the framework of the state, missionaries also followed the suit. A comment from the 1853 speech of Samuel Wilber-force, Bishop of Oxford illustrates this point:

the vocation of the British people was to leave as the impress of their inter-course with inferior nations, marks of moral teaching and religious train-ing, to have made a nation of children see what it was to be men – to have trained mankind in the habits of truth, morality and justice, instead of leav-ing them in the imbecility of falsehood and perpetual childhood…(Quoted by Chapman, 2006: 11)

Based on these views, colonial state established multiple sites of construct-ing ideal child and childhood. The fields of education, moral law and sports supplied technologies to discipline children during colonial period. Colo-nial moral laws constituted child as legal subject and enforced colonial norms of appropriateness such as restriction of child marriages and sexual-ity. These laws also gendered childhood by prescribing different norms of play and socialization for boys and girls. Colonial state emphasized chil-

Page 12: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

5Journal of Security Studies

dren belonged to the domestic space. Its promotion of modern sports and provision of officially regulated places for them contributed to the down-playing of folk games. The colonial idea that Indian children could elevate themselves by playing modern sports in officially regulated playgrounds contributed to the disappearance of children from the neighborhood streets. The working assumptions behind these ideas and practices were that colonial state could mould the children into useful/civilized and order-ly subjects. (Sen, 2005) The practice of these ideas set a process in motion to gradually reduce/eliminate playfulness among children by constructing play in instrumental terms, as activities intended to achieve civilization. Huizinga’s (1949) observation of inseparability of playfulness and life can helps us guess how Indian society could have been forced to change with the introduction of modern, regulated play. His remark “[p]lay is older than culture” as animals also play points to the centrality of playfulness in hu-man life. (p. 1) The colonial state damaged playfulness by equating it with immorality, uncouthness and inferiority. (Ehrenreich, 2007)

2.2. Ideal Built Forms

Colonial state also produced ideas of built form where, among other things, ideal colonial childhood could be produced. Therefore, it is important to understand the place of built form/architecture in colonial project to make sense of the role public spaces played/playing in creating risk for children in Indian/Pakistani cities. In popular imagination, public spaces are con-sidered neutral (Guillén, 2008) as an expression of built form. Generally, the built forms “seem to lie outside of political dispute, and thus can seem as inevitable as the natural order.” (Mukerji 2010:404) But this idea is no more tenable and has been aptly deconstructed by many scholars. Deny-ing neutrality myth, Dovey (2010: 45) asks: “the question is not weather architecture constructs identities and stabilizes meanings, but how and in whose interests.” Jones (2011: 166) asserts “that architectural production is always and everywhere a political practice that has deep-rooted connec-tions to social order.” Heidegger (1951/1977) asserted that built form is the material expression of the meanings of life world. In fact, the colonial state employed architecture and built form to control cities (Glover, 2005-2007). Home (1997/2005: 63) also contends that the purpose of colonial urban planning was “to impose a controllable public space upon socie-ties which had different traditions and often mingled public with private space.” King (1990: 151) asserts that “[t]he economic institutions of colo-nialism were expressed in physical and spatial form.” Mukerji (2010: 51) has given considerable attention to understand “the use of material world for political effect.” He regards the power of built forms as different from

Page 13: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

6 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

the Weberian legal-social power and terms it as “logistical power.” He be-lieves logistical power

works through the material order, creating the cultural context of collec-tive life that gives social practices meaning and animates political logics. Because logistical power is normally wielded by those who already have strategic power, logistical activity usually seems an outgrowth of social relations of power. But dominating people for political effect or using the material world for political advantage are fundamentally different modes of exercising power. (Mukerji, 2010: 51)

It is generally though that people have power over built forms but its re-verse could be true.

Much of what we know of institutions, the distribution of power, social re-lations, cultural values, and everyday life is mediated by the built environ-ment...Architecture, then, as discourse, discipline, and form, operates at the intersection of power, relations of production, culture, and representation and is instrumental to the construction of our identities and our differences, to shaping how we know the world.” (Dutton & Mann, 1996: 1)

Dovey (1999) has convincingly argued that urban design mediates power. It shapes and structures human lives. Lefebvre (1991: 11) has also argued that people experience their lives in and through spaces. He asserts that space is not a “passive locus of social relations, rather he regards it “oper-ation and instrumental.” These deconstructions of the space and buildings are helpful in understanding how the ideas such as childhood are given materiality. These ideas also help us comprehend that built spaces are not merely passages and places to inhabit and play but can act as technologies of control, discipline and domination. A study of colonial public places and playgrounds reveals that colonial state used these spaces to create ideal child stripped of agency and autonomy.

2.3. Children, Childhood and Urban Planning

By now we may have come to grips with the appreciation of discursive and material constructions of childhood and built environment as ideological projects of the colonial/postcolonial state(s) intended to dominate people. Though considerable literature is available on urban development but the influence of views of childhood held within the urban planning agencies on creating child-unfriendly cities remains unexplored. It is not difficult, in the light of discussion above that the “built environment as physical

Page 14: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

7Journal of Security Studies

form that is embedded in discursive formation.” (Elshahed, 2015: abstract) The colonial ideas of childhood influenced the practice of urban planning in India in profound ways and, therefore, they continue to shape cities in contemporary Pakistan. The colonial idea of childhood was constructed to remake various social practices in Indian society. Kjørholt (2004:4) asserts that “[t]he space of childhood is constructed by different discourses not exclusively related to children and childhood, but closely interwoven with other discursive fields in society.” Commenting on the centrality of chil-dren in colonial urban practices in Africa, George (2014: 1885) asserted: “rather than being incidental to ideas of African modernity and urbanity, children were one of the platforms on which the condition of being a mod-ern urban subject was achieved and expressed.” The ideas of childhood were used by Western colonizers to remake cities in many parts of the world. Pomfret’s study illustrates this point well.

Across empires, childhood was invoked in planning and urban policies launched at the highest if the colonial state. In this way, during the early twentieth century, enclaves moved in from the periphery to become new centers from which elite authority could be relaunched. (Pomfret, 2013: 103)

As a result, the children have suffered the oppression of urban design much more than relative to the adults, women and other marginalized categories of colonial societies. Sen (2005) proposes to consider children as margin-alized people. This marginality may have been produced by the fact that colonial discourses did not consider children as full citizens. Nandy (1987: 66) argues that “children bore the brunt of conflicts precipitated by colonial politics, Westernized education and exogenous social institutions.” The colonial constructions of the childhood are still used in combination with international norms of childhood in postcolonial Pakistan. The examples of this discourse can be seen in The State of Pakistan Children (Fayyazud-din, Jillani, Jillani)Top of Form Bottom of Form —a report prepared in 1998 and NGO-advocacy-like sympathy literature such as The Carpet Boy’s Gift (Shea, 2006). Both imply that children are vulnerable, unable to make choice and decisions and always in a need of protection using the modern institutions.

3. Ideal Childhood and City Making

The colonial state pursued its hegemonic project by disciplining colonial children using social and material ideas. The discursive and legal prac-tices of the colonial state gradually separated children from adults, and

Page 15: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

8 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

made children dependant on adults. By gendering childhood discourses, colonial state separated boys and girls. Olsen argues that “[t]he child, and in particular the boy, was expected to play a major role in safeguarding civilization, and its pinnacle, Britain and its Empire…Looming in the background was a fear of the wayward adolescent, the ‘dangerous’ boy who could become a societal threat as a man.” (Olsen, 2014: 20) Coloni-al laws such as The Madras Children Act 1920, The Apprentices Act of 1850, Reformatory Schools Act 1876, Indian Penal Code Act 1860, Code of Criminal Procedures 1898 had and continue to have provisions to dis-cipline Indian children through the coercive power of law. Even in the industrial cities of Britain, the children were gradually removed from the “public places of the streets and workplace to their homes, schools and organized entertainments” between 1850 and 1914. By 1914, Cockburn reveals, police assumed role to ask unaccompanied children of why they were moving alone. (Cockburn, 1995:14) City Police Act 1902 proscribed play, music and performances in the streets and public spaces. The Music in Muslim Shrines Act 1942 banned music and girls dances at Muslim shrines. The increasing control of children’s independent movements was partly inspired by a mood “that was concerned with the training of young citizens into future participants in the electorate and dependencies of the Empire.” (Cockburn, 1995:14) These ideas were materialized by the urban planners not only in the public space but the domestic space.

Colonial state feared public space, and the most feared space was street and tried to reorder it. As Ravi Sundaram (2010) shows that colonial state would fear the street because of its being a site of people’s gatherings in festivals, processions, and riots. This colonial knowledge was easily incor-porated without any conflict into postcolonial urban planning in India and Pakistan. Le Corbusier, for example, wanted to eliminate street (Dunnett, 2000: 56-79; Richards, 2003: 46). Though Constantinos Doxiadis appreci-ated the vernacular practices of built form, yet he designed Islamabad city in the image of Pakistani military (Haines, 2013). He designed buildings in Lahore and Karachi using the same mental outlook. Aderinto (2015:8) has shown that in Colonial Nigeria “urban children withdrew more and more from public spaces and concentrated their leisure time and energies on the green turf in front of their homes and schools.” This also happened in In-dia. Writing about Bombay, Kidambi (2004:5) reveals that “[u]rban street life also became the focus of colonial anxieties for other reasons during the late 1890s.” He also argues: “If colonial civic renewal sought to reorder urban space, colonial policing focused on its regulation,” (Kidambi, 2007: 11) The colonial state separated children from the adults by introducing modern sports. Aderinto (2015:8) remarked:

Page 16: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

9Journal of Security Studies

New playing grounds and parks designed to conform to European standards reflected the colonialists’ notion of an ideal childhood. Government-built parks, equipped with modern toys and play items, regimented children’s activity and introduced new notions of socialization and safety.

The modern sports promoted instrumental use of play based on teams and competition. These sports could legitimately be played using the spaces/playgrounds created by the urban planning. The control over making of space was appropriated by the planners who invented formulas for allocat-ing and making space for various sports. The local sports were disallowed in the planned play grounds. As the colonial rule expanded so did the prac-tice of modern sports. The urban planners increasingly came to define what counted an appropriate play and where. A profession which claimed to design urban space actually took on a role of policing play time for chil-dren. Few scholars (Islam, 1978; Lok Virsa, 2012) have narrated the story of vanished folk plays/games in India. Those games were not competitive. They did not require detailed rules, toys, and a specialized playing field. None of the urban planning efforts in Pakistan have ever considered de-signing public spaces/parks to accommodate these folk games. As the co-lonial urban planning documents portrayed folk plays/games as idiotic, the postcolonial Pakistani urban planning also downplays folk plays.

This discussion makes it clear that colonial urban planning was intertwined with policing to create colonial urban order and to bring public space activ-ities under the control of colonial government.

4. Cities, Ideal Children, Postcolonial Pakistan

If an ideal colonial child did not claim agency and did not question adults, the postcolonial cities in Pakistan continue to foster these ideas. A good Pakistani child stays at home, goes out only with his parents or close adult relative. A good child does not play in the street. A good child plays with modern toys. And a good child is a gendered child—S/he does not like to play whatever is not fit for his/gender. These constructions are widespread in the school textbooks (Interview with historian/textbook analyst Amir Riaz, 10 August 2014), media and literature (Interview with Punjabi novel-ist Kahlid Mehmood, Lahore, 13 October 2015) and government agencies working on youth, children and sports. They are strengthened by the inter-national norms on children. The child protection policy and NGOs advoca-cy is justified within the conceptual apparatus of UNCRC (United Nations Conventions on the Rights of Children). But as Ennow (2002, 2011) Bur-man (1996) and Montgomery (2008) aptly demonstrate that UNCRC flows

Page 17: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

10 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

from the Western views of childhood which are biased. UNCRC focuses on protection and compulsory education but does not give right to a child to opt out of compulsory education. As a result, the discrepancy between the official urban planning and everyday realities of children continues to be strong in postcolonial Pakistan.

Let us look how these discursive formations are given physical shape. The Master Plan documents of Lahore and other metropolitan cities provide standards for play grounds only for the officially approved games. Parks and Horticulture Authority, which design spaces and gardens for the city, also follow the colonial/Western standards while designing parks. These parks provide regulated and monitored spaces for children. Playing other than prescribed games can be proscribed. A child can only play as pre-scribed following the official rules. The planned settlements in Lahore are increasingly becoming gated: Anis ur Rahman (2011) has shown gated communities are rising in Pakistani cities. He laments the fact that ex-pansion of gated communities has consequences. As a result of restricted opportunities and spaces to play, the children have been locked in their homes. And some of them dare to play in streets and roads which expose them to dangers. For Dovey (1999: 153-54), limiting children to the gated communities is unfair. He remarks:

the gated community produces new and stronger forms of ideological con-trol and social engineering. This is a particular issue for children who have not chosen such totalizing controls and have a right to grow up in a pub-lic community. Through the eradication of difference the enclave breeds ignorance, intolerance and homogeneity among its children. Ultimately it produces and reproduces a generation stunted in their abilities to deal with a diverse and problematic world.

Many people choose to live in gated communities in cities across Pakistan on the pretext of making the lives of their children safer. However, isolating children from larger society does not necessarily help isolated children.

Conclusion

But after knowing how the colonial constructions of childhood have con-tributed to the risks children face in Pakistani cities, or after all this decon-struction, what can we do? Does it mean anything for the practical politics/advocacy of the child-centered cities? The possibility of reconstruction starts with the deconstruction. I would like to suggest the following ideas:

Page 18: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

11Journal of Security Studies

Ennow & Kruger (2003) propose scholars and practitioners start taking children as agents. There are many others who think children and compe-tent, thinking, wise and forward-looking. A number of ethnographies have demonstrated that childhoods are culturally embedded and differ from place to place and over time. The Japanese children from early on learn to deal with difficulties of life. Inuit children learn aspects of life at the age of three Intuit children, as young as three year olds are expected to compre-hend the harsher realities of life. The gypsy children of India were taught to live with unfamiliar lands, people and customs. Evers, Notermans, & Om-mering (2011) have powerfully demonstrated that negative constructions of children such as weak, victim and vulnerable as inappropriate. They have deconstructed these images by showing the contributions of African children to many important fields of social life. Learning from these nar-ratives, it is important to free the international organizations/NGOs from the child-controlling ideas they practice. They need to respect not only the diverse notions of childhood but also the children’s definitions of them-selves. They need to abandon to portray homeless/working children as vic-tims, sick and deviants. Instead the studies of the childhood should be built on the actual lives of the children.

Recently, Erin Davis’s brilliant documentary The Land (2015) makes a case that overprotection have made children less safe because they are un-able to deal with the risks and problems. Sennett (1994: 20) argues: “Disor-derly, painful events’ in the city are worth encouraging, because they force us to engage with ‘otherness’, to go beyond one’s own defined boundaries of self, and are thus central to civilized and civilizing social life.” If we rehabilitate the dignity to the plural and diverse conceptions of childhoods, we may move to rework cities for the children. In doing this, we may start looking at the city through the eyes of children. It is also important to free children sports/games from excessive regulations: instead we need to en-courage what Ehnrenreich (2007) calls ‘collective joy’ by which she means group festivities of music, ecstasy, spontaneous acts leading to a feeling of loss of self.

Finally, I want to extend Right to the City debate to incorporate children as competent agents of city making. I should reiterate that it is important to acknowledge that adults i.e. social scientists, planners and educationists have been looking at children and planning using a perspective designed to control and govern children rather than serving their needs, we should listen to the voices of the children and remake cities which give respect and dignity to the children.

Page 19: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

12 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

References Aderinto, Saheed. (2015). “Introduction: Colonialism and the Invention of Modern

Nigerian Childhood”, Children and Childhood in Colonial Nigerian Histories, Ed. Saheed Aderinto, Palgrave Macmillan, New York.

Azher, Mobeen. (2013). “Child Victims of Pakistan’s ‘Begging Mafia,’ 1 June. Retrieved 10 October 2015. http://www.bbc.com/news/magazine-22729351

Bartlett, Sheridan. (1999). “Children’s Experience of the Physical Environment in Poor Urban Settlements and the Implications for Policy, Planning and Practice”, Environment & Urbanization, Vol. 11, No. 2, pp 63-73.

Burman, Erica. (1996). “Local, Global or Globalized? Child Development and International Child Rights Legislation”, Childhood, Vol. 3. pp. 145-66.

Chapman, Mark. (2006). Anglicanism: A Very Short Introduction, Oxford University Press, New York.

Chin, Elizabeth J. (2001). “Feminist Theory and the Ethnography of Children’s Worlds: Barbie in New Haven, Connecticut”, Children and Anthropology: Perspectives for the 21st Century. Ed. Helen Schwartzman, Bergin and Garvey, Westport. pp. 129-148.

Cockburn, Tom. (1995). “The Devil in the City: Working Class Children in Manchester 1860-1914.” Paper Presented at BSA Conference, University of Leicester, 11 April.

Davis, Erin. (2015). The Land: An Adventure Play (DVD), Dovey, Kim. (2010). Becoming Places: Urbanism / Architecture / Identity / Power,

Routledge, New York. Dovey, Kim. (1999). Framing Places Mediating Power in Built Form, Routledge,

New York. Dunnet, James. (2000). “Le Corbusier and the City without Streets”, The Modern

City Revisited,. Thomas Deckker, Spon Press, London.Dutton, Thomas A. & Mann, Lian Hurst. (1996). “Modernism, Postmodernism,

and Architecture’s Social Project”, Reconstructing Architecture: Critical Discourses and Social Practices, Ed. Thomas A. Dutton & Lian Hurst Mann, University of Minnesota, Minneapolis. pp. 1-2

Ehrenreich, Barbara. (2007). Dancing in the Streets: A History of Collective Joy, Granta Books, London.

Elshahed, Mohamed. (2015). Revolutionary Modernism? Architecture and the Politics of Transition in Egypt 1936-1967,Doctoral Dissertation Submitted to New York University.

Ennew, Judith. (2011). “Has Research Improved the Human Rights of Children? Or Have the Information Needs of the CRC Improved Data about Children?”, The Human Rights of Children From Visions to Implementation, Ed. Antonella Invernizzi & Jane Williams, Ashgate, Surrey.

Ennew, Judith. (2002). “Outside childhood: street children’s rights”, The New Handbook of Children’s Rights Comparative Policy and Practice, Ed. Bob Franklin, Routledge, London.

Page 20: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

13Journal of Security Studies

Ennew, Judith & Kruger, Jill Swart. (2003). “Introduction: Homes, Places and Spaces in the Construction of Street Children and Street Youth”, Children, Youth and Environments, Vol. 13, No. 1. Retrieved on 15 November 2015 from http://colorado.edu/journals/cye.

Evers, Sandra, Notermans, Catrien, & Ommering, Erik van. (2011). Not Just a Victim: The Child as Catalyst and Witness of Contemporary Africa, Brill, London.

Fayyazuddin, Samra, Jillani, Anees & Jillani, Zarina. (1998). The State of Pakistan’s Children, 1997, A.P.H Publishing Corporation, New Delhi.

George, Abosede A. (2014). Making Modern Girls: A History of Girlhood, Labor, and Social Development in Colonial Lagos, Ohio University Press, Ohio.

Glover, William. (2005). “Objects, Models, and Exemplary Works: Educating Sentiment in Colonial India”, The Journal of Asian Studies, Vol. 64, No. 3. pp. 539 – 566.

Guillén, Mauro. (2006). The Taylorized Beauty of the Mechanical: Scientific Management and the Rise of Modernist Architecture, Princeton University Press, Princeton.

Haines, Chad. (2013). “Islamabad is an Authoritarian City”, Interview, Daily Dawn, 01 September.

Heidegger, M. (1951/1977). Basic Writings, Routledge, London. pp. 319–340. Home, Robert. (1997/2005). Of Planting and Planning: The Making of British

Colonial Cities, E&FN Spon, London. Huizinga, J. (1980/ 1949). Homo Ludens: A Study of the Play Element in Culture, Routledge & Kegan Paul, London.Islam, Mazhar ul. (1978). Lok Punjab (Folk Punjab) in Urdu with Punjabi Text,

Lok Virsa, Islamabad. Jabeen, Tahira. (2014). “Child Protection Data: An Analysis of Newspapers

Coverage of Child Protection Issues in Pakistan”, South Asian Studies: A Research Journal of South Asian Studies, Vol. 29, No. 1, pp. 123-135.

Jones, Paul. (2011). The Sociology of Architecture: Constructing Identities, Liverpool University Press, Liverpool.

Kidambi, Prashant. (2004). “‘The Ultimate Masters of the City’: Police, Public Order and the Poor in Colonial Bombay, c. 1893-1914”, Crime/Histiorie & Societes/Crime, History & Societies, Vol. 8, No. 1. pp. 27-47.

Kidambi, Prashant. (2007). The Making of an Indian Metropolis: Colonial Governance and Public Culture in Bombay, 1890-1920, Ashgate, Hampshire.

King, Anthony. (1990). Urbanism, Colonialism, and the World-Economy: Culture and Spatial Foundations of the World Urban System, Routledge, New York.

Kjørholt, Anne Trine. (2004). Childhood as a Social and Symbolic Space: Discourses on Children as Social Participants in Society, Doctoral Dissertation Submitted to Department of Education / Norwegian Centre for Child Research Faculty of Social Sciences and Technology Management Norwegian University of Science and Technology, NTNU Trondheim.

Page 21: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

14 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Lefebvre, Henri. (1991). The Production of Space, Blackwell, Oxford. Lok Virsa. (2012). Children Folk Games of Pakistan and Norway, Lok Virsa,

Islamabad. Lok Virsa. (1977). Folk Heritage of Pakistan, Lok Virsa, Islamabad. Molnar, Virag. (2013). Building the State: Architecture, Politics, and State

Formation in Postwar Central Europe, Routledge: New York.Montgomery, H. (2008). An Introduction to Childhood: Anthropological

Perspectives on Children’s Lives, Blackwell, Oxford. Mukerji, Chandra. (2014). “The Material Construction of State Power: Artifacts

and the New Rome”, Objects and Materials: A Routledge Companion, Ed. Penny Harvey et al, Routledge, New York, pp. 50-60.

Nandy, Ashis. (1987). Traditions, Tyranny and Utopias,Oxford University Press, Delhi.

Olsen, Stephanine. (2014). “Adolescent Empire: Moral Dangers for Boys in Britain and India, c. 1880-1914”, Juvenile Delinquency and the Limits of Western Influence, 1850-2000, Ed. Heather Ellis, Palgrave Macmillan, Basingstoke. pp. 19-41.

Pomfret, David. (2013). “Beyond Risk of Contagion: Childhood, Hill Stations, and the Planning of British and French Colonial Cities”, Imperial Contagions: Medicine, Hygiene, and Cultures of Planning in Asia, Ed. Robert Peckham & David M. Pomfret, Hong Kong University Press, Hongkong. pp. 81-103.

Rahmaan, Anis Ur. (2011). The Imperatives of Urban And Regional Planning: Concepts and Case Studies from Developing Countries, Center for Urban, Regional, Environmental and Social-Studies, Lahore.

Richards, Simon. (2003). Le Corbusier and the Concept of Self, Yale University Press, New Heaven.

Sennet, Richard. (1994). Flesh and Stone, Fable, London. Schwartzman, Helen B. (2001). “Children and Anthropology: A Century of

Studies”, Children and Anthropology: Perspectives for the 21st Century, Ed. Helen B. Schwartzman, Bergin & Garvey, Westport. pp. 15-37.

Sen, Satadru. (2005). Colonial Childhoods: The Juvenile Periphery of India, 1850-1945, Anthem Press, London.

Shea, Pegi Deitz. (2006). The Carpet Boy’s Gift, Tilbury House Publishers, Thomaston.

Sundaram, Ravi. (2010). “The Street as Image: From Planning to Digital Surface”, Paper presented at Streets: A Workshop, NIAS, Bangalore.

Topdar, Sudipa. (2010). Knowledge and Governance: Political Socialization of the Indian Child within Colonial Schooling and Nationalist Contestations in India (1870-1925), Doctoral Dissertation Submitted at the University of Michigan.

UNESCO. (2013). Introducing Traditional Games: Honing Skills and Dexterity, UNESCO, Islamabad.

Page 22: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

15Journal of Security Studies

ASSESSING THE EFFECTS OF SUPERVISORY COMMUNICATION, JOB SATISFACTION, AND PERCEIVED ORGANIZATIONAL SUPPORT ON

ORGANIZATIONAL COMMITMENT

Örgütsel İletişim, İş Doyumu ve Algılanan Örgütsel Desteğin Örgütsel Bağlılık Üzerindeki Etkilerinin Değerlendirilmesi

Doç. Dr. Recep Tayfun*Dr. Bülent Ulutürk**

Abstract

The main purpose of this study is to explore the nature of organizational commitment among private security officers and to investigate the effects of supervisory communication, perceived organizational support, and job satisfaction on organizational commitment. A self-administered question-naire was completed by private security guards (N=1585) in a private se-curity company, in Istanbul, Turkey. The results of this study showed that employees have a medium level of affective and continuance commitment. The results indicate that there is a significant and positive relationship between the variables. Furthermore, the results revealed that superviso-ry communication, perceived organizational support, and job satisfaction were significant predictors of organizational commitment. These findings suggest that managers should understand the importance of employees’ contribution to the organization, employee well-being, supporting employ-ees, and developing effective communication. The implications of these findings for management practices and future research are discussed.

Keywords: Superior-Subordinate Relationship, Communication, Organi-zational Commitment, Job Satisfaction, Perceived Organizational Support.

Öz

Bu çalışmanın temel amacı, özel güvenlik görevlileri arasında örgütsel bağlılık düzeyini incelemek ve örgütsel bağlılık üzerindeki örgütsel ileti-

* Doç.Dr.Recep Tayfun, Başkent Üniversitesi** Dr.Bülent Ulutürk, Emniyet Genel MüdürlüğüMakale Geliş Tarihi: 25.11.2015 Makale Kabul Tarihi: 04.04.2016

Page 23: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

16 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

şim, algılanan örgütsel destek ve iş tatmininin etkilerini araştırmaktır. Bu çalışma İstanbul’da faaliyet gösteren özel bir güvenlik şirketinde görev yapan güvenlik görevlilerine uygulanan anket sonuçlarına dayanmaktadır. Bu çalışmanın sonuçları, çalışanların duygusal ve devamlılık bağlılıkları-nın orta düzeyde olduğunu göstermektedir. Bulgular, değişkenler arasında anlamlı ve pozitif bir ilişki olduğunu göstermektedir. Ayrıca, bulgular ör-gütsel iletişim, örgütsel algılanan destek ve iş doyumunun örgütsel bağlılık üzerinde önemli belirleyiciler olduğunu ortaya koymuştur. Bu bulgular, yö-neticilerin çalışanlarının örgüte olan katkılarının, çalışanlarının refahının, desteklerinin ve etkili iletişim yolları geliştirmenin önemini göstermek-tedir. Alandaki uygulamalara yönelik öneriler ve gelecekte yapılabilecek araştırmalar tartışılmıştır.

Anahtar Sözcükler: Ast-Üst Ilişkisi, İletişim, Örgütsel Bağlılık, İş Doyu-mu, Algılanan Örgütsel Destek.

Introduction

The subject of organizational commitment has attracted a large amount of attention for decades since commitment has become an essential element in understanding the employees’ job-related behaviors in organizations (Mowday, Steers, & Porter, 1979; Wagner & Hollenbeck, 2015). Public, private, and nonprofit organizations try to persuade their employees to achieve the organizational goals (Simon 1991). For this reason, commit-ment is considered as one of the desired organizational outcomes (Luthans, Baack, & Taylor, 1987) and one of the key elements of organizational ef-fectiveness (Schein, 1970; Steers, 1975). Therefore, committed employees may be more willing to work with dedication and contribute to organiza-tional success (Meyer & Allen, 1997; Mowday, 1999). There are many studies in the literature on the determinants of organizational commitment among public and private sector (Perryer & Jordan, 2005; Steijin & Leis-ink, 2006). The literature indicates a positive relationship between higher level of organizational commitment and work-related outcomes such as higher job performance (Mowday et al.1979; Porter, William, & Smith, 1976; Steers, 1977), lower turnover (Porter et al. 1976; Larson & Fukami, 1984), and lower absenteeism (Steers, 1977; Larson & Fukami, 1984), (Liou & Nyhan, 1994).

Thus, these findings encouraged researchers to investigate the antecedents of organizational commitment in order to decrease turnover and strength-en commitment of employees (Meyer & Allen, 1988). Many researchers have examined the factors contributing to the commitment in four groups

Page 24: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

17Journal of Security Studies

(Mowday, Porter, & Steers, 1982): personal characteristics, role-related characteristics, work experiences, and structural characteristics (Meyer & Allen, 1988). Of these groups, role-related characteristics and work ex-periences have been the most studied variables since they are considered to be within the control of organizations and can be changed to enhance organizational commitment (Meyer & Allen, 1988).

Furthermore, recent research suggests that there is a positive relationship between organizational commitment and job satisfaction (Ahmad & Or-anye, 2010; Dirani & Kuchinke, 2011; Hakkak, Gashti, & Nawaser ,2014), perceived organizational support (Hakkak et al. 2014; Celep & Yilmazturk, 2012), and supervisory communication (Su, Bakar, & Mohamad, 2009; Bakar & Connaughton, 2010). However, these variables have not been studied together. Therefore, this research tries to fill the gap in the literature by examining the influence of these factors on organizational commitment.

In terms of organizational commitment among security sector employees, researchers have focused on either police or military officers (Mathieu, 1988; Dornstein & Matalon, 1989, Beck & Wilson, 1997; Dick & Meltca-fe, 2001; Brunetto & Farr-Wharton, 2003; Allen, 2003; Currie & Dollery, 2006; Frost, 2006; Johnson, 2012); however, very little research has ad-dressed the commitment attitudes of employees working for private securi-ty organizations (Cayiragası & Ozpolat, 2013; Mushtaq Ahmad, & Shafiq, 2015).

In this regard, the purpose of the current study was to examine the relation-ships between job satisfaction, perceived organizational support, supervi-sory communication, demographic factors and organizational commitment among private security guards working in a private security company in Istanbul, Turkey. The benefits of this study are twofold: first, this study can improve our understanding of organizational commitment in the private security sector; secondly, it will shed light on the effect of various factors on employees’ organizational commitment.

1. Literature Review

Organizational Commitment: Organizational commitment has been de-fined as “the relative strength of an individual’s identification with and in-volvement in a particular organization” (Mowday et al. 1979: 226). Meyer and Allen (1991: 67) defined organizational commitment as “a psycholog-ical state that (a) characterizes the employee’s relationship with the organ-ization and (b) has implications for the decision to continue or discontinue

Page 25: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

18 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

membership in the organization”. According to Yoon, organizational com-mitment is “an individual and a psychological bond between an employee and an organization, which includes loyalty to and identification with an organization” (2003: 867).

Researchers mostly view organizational commitment from either an atti-tudinal or a behavioral approach (Liou & Nyhan, 1994). The behavioral approach focuses on the process by which an individual develop a belong-ing to their own actions (Liou & Nyhan, 1994; Oliver 1990; Staw, 1976; Becker, 1960). From an attitudinal approach, commitment refers to “an individual’s psychological attachment that links an individual to an organ-ization” (Yoon 2003: 868). Porter et al. (1974) characterize organizational commitment by three factors: (1) “a strong belief in and acceptance of the organization’s goals and values; (2) a willingness to exert considerable effort on behalf of the organization; and (3) a strong desire to maintain membership in the organizations” (p. 604). According to Meyer and Al-len (1997: 3), “a committed employee stays with the organization, attends work regularly, puts in a full day, protects companies goals and believes in the organization”.

On the other hand, Meyer and Allen (1987) developed the most compre-hensive model of commitment: Affective, continuance, and normative. Affective commitment is concerned with the emotional attachment of em-ployees, their identification and involvement in the organization (Meyer & Allen, 1991). Individuals with a strong affective commitment remain with their organizations because they want to do so. Continuance commit-ment deals with the perception of the costs linked to leaving the organi-zation. Employees with a strong continuance commitment stay with the organization because they need to do so. Normative commitment refers to a feeling of obligation to remain with the organization (Meyer & Allen, 1991). Meyer and Allen state that ‘employees with a high level of norma-tive commitment feel that they ought to remain with the organization (91: 67). Meyer and Allen (1991) view affective, continuance, and normative commitment as components rather than types and argue that an employee might experience varying degrees of each of these components of commit-ment. Meyer and Allen (1991) developed scales in order to measure the three components of commitment because, according to Meyer and Allen (1991), organizational commitment questionnaire (OCQ; Mowday et al. 1979) can be used to measure the affective commitment.

Supervisory Communication: A growing body of research suggests that communication between the superior and their subordinates is very im-

Page 26: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

19Journal of Security Studies

portant (Bakar, Dilbeck, & McCroskey, 2010). Communication is one of the essential elements of social relationships (Duck, 1994) and very im-portant to the success of the organization (Bakar et al. 2010). Supervisory communication is one of the eight communication variables developed by Jablin (1987) that influence the organizational commitment. A positive re-lationship between supervisory communication and commitment has been documented in existing literature (Bakar & Mustaffa, 2003; Bakar & Con-naughton, 2010; Bakar et al. 2010). Based on previous studies (Huseman, Hatfield, Boulton, & Gatewood ,1980; Jablin, 1979; Miles, Patrick, & King 1996), Bakar and colleagues (2010: 639) defined supervisory communica-tion as “an exchange of information and influence among organizational members where one of those has official authority to direct and evaluate other members of organizational activities”

The concept of supervisory communication was first developed by Katz and Kahn (1978). They differentiated three types of internal communica-tion. According to Katz and Kahn (1978), downward communication con-tains information on “job instruction, job rationale, procedures and prac-tices, feedback, and indoctrination of goals”. On the other hand, upward communication contains information on “information about themselves, their performance and their problems, their co-workers’ problems, organ-izational practices and policies, and what needs to be done and how it can be done” (Katz & Kahn, 1978: 446). The horizontal communication occurs between peers and enables coordination of organizational activities between them (Katz & Kahn, 1978).

Building on Katz and Kahn’s (1978) concept of supervisory communica-tion, Huseman and colleagues (1980), created seven types of superior-sub-ordinate communication: direction, information, rationale, feedback, posi-tive expression, negative expression, and participation (Bakar et al. 2010). Miles, Patrick, and King (1996) used Huseman et al.’s measure in their study and found four types of supervisory communication: positive rela-tionship communication, negative relationship communication, upward openness communication, and job relevant communication (Bakar & Con-naughton, 2010). According to Miles, Patrick, and King (1996), positive relationship communication focuses on supervisor seeking feedbacks from subordinates, demonstrating a sincere interest in them as people, develop-ing casual relationships with subordinates, and allowing them to express their ideas and thoughts on important decisions. Negative relationship communication focuses on the manner in which a supervisor ridicules sub-ordinates or criticizes them in the presence of other employees. Upward openness communication focuses on whether a subordinate can questions

Page 27: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

20 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

a supervisor’s instructions and disagree with his or her supervisor. Final-ly, job relevant communication includes information about rules and poli-cies, job instructions, supervisor’s feedback on performances (Miles et al. 1996).

Job Satisfaction: Job satisfaction has been one of the most studied var-iables in the field of organizational behavior (Spector, 1997) and in the business literature (Naumann, 1993). Much of the interest in analyzing job satisfaction stems from its association with organizational effective-ness (Naumann, 1993). The most widely accepted definition of job satis-faction is Locke’s (1976), who defined job satisfaction as “a pleasurable or positive emotional state resulting from the appraisal of one’s job or job experiences” (p. 1304). Balzer, Kihm, Smith, Irwin, Bachiochi, Robie, Si-nar defined the concept as “the feeling a worker has about his or her job experiences in relation to previous experiences, current expectations, or available alternatives” (1997: 7). Spector simply defined job satisfaction as “the extent to which people like (satisfaction), or dislike (dissatisfaction) their jobs” (1997: 2).

It is noteworthy to point out that there are some differences between or-ganizational commitment and job satisfaction. According to Mowday and colleagues (1979: 226), “organizational commitment is more global, re-flecting a general affective response to the organization as a whole”; while, job satisfaction “reflects one’s response either to one’s job or to certain aspects of one’s job”. Mowday et al. (1979) state that commitment under-lines connection to employing organization, including organizational goals and values; whereas, satisfaction underlines the unique task environment in which an employee performs his or her duties.

A positive relationship between job satisfaction and organizational com-mitment has been documented in existing literature (Meyer, Stanley, Her-scovitch, & Topolnytsky 2002; Williams & Hazer 1986; Mannheim, Baru-ch, & Tal, 1997; Top & Gider, 2013). Although some researchers argue that organizational commitment is one of the factor affecting job satisfaction (Bateman & Strasser, 1984; Vandenberg & Lance, 1992), most researchers commonly considered and studied job satisfaction as an antecedents of or-ganizational commitment (Mowday et al. 1982). Furthermore, job satisfac-tion has been related to enhanced job performance, high level of employee motivation, positive work values, and lower rates of absenteeism, turnover and burnout (Begley & Czajka, 1993; Tharenou, 1993; Chiu, 2000).

Perceived Organizational Support: Perceived organizational support has attracted a significant amount of research interest in the fields of or-

Page 28: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

21Journal of Security Studies

ganizational psychology and management (Rhodes & Eisenberger, 2002). Eisenberger, Huntington, Hutchison, & Sowa (1986) defined perceived or-ganizational support (POS) as “employee beliefs about the extent to which the organization values and cares about their well-being” (p. 504). The existing research on perceived organizational support suggests that there is a positive relationship between POS and organizational commitment (Ei-senberger et al. 1986; Eisenberger, Fasolo, & Davis-LaMastro ,1990; Dick & Metcalfe , 2001). Eisenberger and his colleagues (1986) argued that em-ployees who perceive high levels of POS would also have high levels of affective commitment. Consequently, Eisenberger et al. (1986) considered POS as an important determinant of organizational commitment.

Fischer (2004) emphasizes the importance of the employee perception about the organization. Employees clearly consider that the organization has positive or negative attitudes toward their employees (Rhodes & Ei-senberger, 2002). Kiewitz, Restubog, Zagenczyk, and Hochwarter (2009) argued that when organizations meet the needs of their employees, em-ployees believe that they are cared for and valued by employing organiza-tion, which, in turn, increases the level of POS. Similarly, when employees feel the employer commitment, employees might have a feeling of obliga-tion to repay their organization with high performance. (Eisenberger et al. 1986; Armeli, Eisenberger, Fasolo, & Lynch, 1998). Material and symbolic rewards are considered positive evaluation of employee performance by employing organization (Fischer, 2004). Furthermore, Eisenberger et al. (1986) highlights the importance of sincerity of the donor and argued that increases in symbolic rewards and material rewards which are attributable to voluntary decisions might increase the level of perceived support.

In this study, the researchers studied organizational commitment in the context of the Integration Model of Organizational Behavior of Colquit, Lepine, and Wesson (2009), who explain that job satisfaction has a signif-icant effect on organizational commitment. In addition, the research was guided by the theory of Kreitner and Knicki (2007), explain that commu-nication has a direct and positive impact on organizational commitment (Siburian, 2013).

Some prior research has examined the influence of supervisory communi-cation, perceived organizational support, and job satisfaction on organiza-tional commitment. Nevertheless, these variables have never been studied in unison. In this article, we tested the following hypotheses:

Page 29: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

22 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

H1. Positive communication is positively related to (a) affective and (b) continuance organizational commitment.H2. Upward communication is positively related to (a) affective and (b) continuance organizational commitment.H3. Job relevant communication is positively related to (a) affective and (b) continuance organizational commitment.H4. Job satisfaction is positively related to (a) affective and (b) continuance organizational commitment.H5. Perceived organizational support is positively related to (a) affective (b) continuance organizational commitment.

2. Method

The purpose of the current study is to investigate the relationship between supervisory communication, job satisfaction, perceived organizational support, demographic factors, and organizational commitment within the private security sector. The data (N=1585) for this study were collected from private security guards. The current study is carried out in the TAV Private Security Company, serving in Istanbul Ataturk Airport, Turkey. Af-ter receiving permission for the study from the senior management of the company, a total of 1585 questionnaires were distributed to all employees by administrative officers. A letter was attached to each questionnaire de-scribing the purpose of the study as well as assuring confidentiality and an-onymity of participants. The survey was conducted from December 2014 through January 2015. A total of 1326 completed questionnaires were re-turned, for a response rate of 83%. The data were analyzed using SPSS (Statistical Package for Social Sciences) version 21.

Of the respondents (Table 1), 60.4 percent were male and 37.9 percent were female. About 46 percent of the respondents were in their twenties, 48 percent were in their thirties, and 3.4 percent were in their forties or fifties. Of these, 48.6 percent were married and 47.4 percent were unmarried. The majority of them (74.6%) had high school diploma. Moreover, only 17.6 percent of the respondents have been at their current company for less than 1 year.

Page 30: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

23Journal of Security Studies

Table 1: Social Demographic Characteristics of Respondents

Characteristics Number of Samples

Percent

Date of Birth1990 and later 188 14.21986 – 1990 420 31.71981 – 1985 424 32.01975 – 1980 222 16.71970 – 1974 37 2.81969 and earlier 8 0.6GenderFemale 502 37.9Male 801 60.4Marital StatusMarried 644 48.6Not Married 629 47.4Education levelPrimary Education 5 0.4High School Diploma 984 74.2Associates Degree 228 17.2Bachelor’s Degree 80 6.0Graduate Degree 6 0.5Job TenureLess than 1 year 233 17.61 - 2 years 305 23.03 - 4 years 224 16.95 - 6 years 122 9.27 -8 years 127 9.69 -10 years 156 11.8More than 10 years 108 8.1

3. Measures

Measures used in this study were drawn from validated measures devel-oped by Miles, Patrick, and King (1996), Huseman, Hatfield, Boulton, and Gatewood (1980), Brayfield and Rothe (1951),Yoon and Thye (2002), Meyer and Allen (1997), Eisenberger et al. (1986). Measures were translat-ed into Turkish and then back-translated into English. Furthermore, several survey items were removed or modified based on feedback from the pilot study. Participants were asked to rate their agreement with each item on a

Page 31: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

24 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

5 point Likert-type scale with 1 representing strongly disagree and 5 rep-resenting strongly agree. Principal components analysis and Cronbach’s alpha test of reliability were used prior to scale construction.

Organizational commitment. Organizational commitment was measured using Meyer and Allen’s (1997) revised version of organizational commit-ment scale. Meyer and Allen (1991) developed a three-component model of organizational commitment: affective, normative and continuance. In this study, affective and continuance commitment subscales (six items per subscale) were adapted from original scale. A principal components analy-sis of twelve items produced two factors with eigenvalues greater than 1.00 (eigenvalues = 5.460 and 1.902). Loadings on these factors range from 0.79 to 0.85 for affective commitment and 0.53 to 0.80 for continuance commitment.

The scale items for affective commitment (α = .93) are; ‘I would be very happy to spend the rest of my career with this organization,’ ‘I really feel as if this organization’s problems are my own,’ ‘I feel like part of the family at my organization,’ ‘I feel emotionally attached to this organization,’ ‘This organization has a great deal of personal meaning for me,’ ‘I feel a strong sense of belonging to my organization.’ Continuance commitment (α = .79) is measured by six items: ‘It would be very hard for me to leave my organization right now, even if I wanted to,’ too much in my life would be disrupted if I decided I wanted to leave my organization now,’ ‘right now staying with my organization is a matter of necessity as much as desire,’ ‘I feel that I have too few options to consider leaving this organization,’ ‘one of few serious consequences of leaving this organization would be the scarcity of available alternatives,’ ‘one of the major reasons I continue to work for this organization is that leaving would require considerable personal sacrifice-another organization may not match the overall benefits that I have here.’

Supervisory communication. Miles et al.’s (1996) 24-item supervisory communication scale was used to measure one’s communication with su-pervisor for the current study. Originally, the scale, developed by Huseman et al. (1980), consisted of 56 items. In addition, one item ‘My supervi-sor talks to me about his/her interests outside of work’ was adopted from Huseman et al.’s instrument. The instrument represents four dimensions, namely, the positive relationship communication, upward openness com-munication, job-relevant communication, and negative relationship com-munication. Results from the pilot study suggested that three items of negative relationship communication were inappropriate; thus, these items were excluded from this study.

Page 32: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

25Journal of Security Studies

Loadings on these factors range from 0.48 to 0.79 for positive communi-cation, 0.49 to 0.73 for job-relevant communication, and 0.49 to 0.81 for upward openness communication.

The items measuring the positive relationship communication (α = .93) in-clude the extent to which a supervisor seeks suggestions from subordinates and the extent to which a supervisor have casual conversations with them. The items measuring upward openness communication (α = .84) include the extent to which a subordinate makes suggestions or questions super-visors’ instructions. The items measuring job-relevant communication (α = .87) include the extent to which a supervisor gives recognition for good work, gives clear instructions, and keeps them informed about the rules and policies (Bakar et al. 2010). Several items were removed from the overall scale because of low communalities (<.40).

Job satisfaction. Since measurements of global job satisfaction is consid-ered more useful in research than measurements of job facet satisfaction (Russell, Spitzmuller, Lin, Stanton, Smith, & Ironson, 2004), one of the global job satisfaction measures was used in the current study. Participants’ job satisfaction was measured by using a five-item scale. The original 18-item overall job satisfaction scale (Brayfield & Rothe ,1951) was shortened by Yoon and Thye (2002). Because of low communality, one of the items was excluded from the scale. A principal components analysis of these four items produced a single factor solution. Loadings on this factor range from 0.89 to 0.92. The items are as follows; ‘I am often bored with my job,’ ‘I feel fairly well satisfied with my present job,’ ‘I am satisfied with my job for the time being,’ and ‘Most days I am enthusiastic about my work.’ The Cronbach’s alpha for the scale was 0.92.

Perceived organizational support. The shortened nine-item version of the scale developed by Eisenberger et al. (1986) was used to measure partic-ipants’ perception of organizational support. Although principal compo-nents analysis resulted in a two-factor solution, only one factor produced a reliable scale (α = 0.92). Therefore, 7 items were used for further analysis: ‘The organization strongly considers my goals and values,’ ‘help is availa-ble from the organization when I have a problem,’ ‘the organization really cares about my well-being,’ ‘the organization is willing to extend itself in order to help me perform my job to the best of my ability,’ ‘the organiza-tion cares about my general satisfaction at work,’ ‘the organization cares about my opinions,’ and ‘the organization takes pride in my accomplish-ments at work.’

Page 33: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

26 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Control variablesMarital status (married =1, otherwise = 0), gender (female =1, male = 0), education level (primary education = 1, high school diploma = 2, Associate’s degree = 3, Bachelor’s degree = 4, graduate degree = 5), job tenure (less than 1 year = 1, 1-2 years = 2, 3 - 4 years = 3, 5 - 6 years = 4, 7 - 8 years = 5, 9 - 10 years = 6, more than 10 years = 7), date of birth (1990 and later = 1, 1986 – 1990 = 2, 1981 – 1985 = 3, 1975 – 1980 = 4, 1970 – 1974 = 5, 1969 and earlier = 6) were included as control variables in the current study. Education level (less than high school = 0, high school and more = 1) age (DOB is earlier than 1980 = 1, DOB is 1981 or later = 0), job tenure (4 years and less = 0, more than 4 years = 1) were dummy coded for the regression analyses.

4. Results

Vari

able

s

Mea

nSD 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

1

Affe

ctiv

e C

omm

itmen

t

19.2

05.

98 -

2

Con

tinua

nce

Com

mitm

ent

18.1

25.

33

.460

**

-

3

Posi

tive

Com

mun

icat

ion

26.0

18.

99

.586

**

.417

**

-

4

Upw

ard

Com

mun

icat

ion

19.5

45.

35

.522

**

.391

**

.768

**

-

5

Job

Rel

evan

t C

omm

unic

atio

n

17.6

84.

50

.527

**

.386

**

.752

**

.721

**

-

Page 34: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

27Journal of Security Studies

6Jo

b Sa

tisfa

ctio

n

13.9

34.

03

.687

**

.454

**

.567

**

.520

**

.547

**

-

7

Perc

eive

d O

rg.

Supp

ort

19.8

97.

20

.653

**

.453

**

.720

**

.698

**

.603

**

.657

**

-

8

Age

(G

ener

atio

n X

=1)

.21

.40

.111

**

.044

.066

*

.018

.030

.061

*

.048 -

9

Gen

der

(F

emal

e=1)

.39

.48

-.022

.059

*

-.017

.009

-.005

.033

-.009

-.181

**

-

10

Mar

ital s

tatu

s (M

arrie

d=1)

.51

.50

.023

.037

-.005

-.022

-.022

.035

-.043

.208

**

-.073

**

-

11

Educ

atio

n (A

.D a

nd a

bove

=1)

.24

.42

-.027

-.078

**

-.071

*

.001

-.035

-.037

-.074

**

-.109

**

.114

**

-.095

**

-

12

Tenu

re (4

yea

rs a

nd m

ore=

1)

.40

.49

-.017

.011

-.044

-.066

*

-.061

*

-.073

*

-.107

**

.324

**

-.040

.330

**

-.097

**

Table 2. Means, Standard Deviations and Pearson’s Zero Order Correlations

** Correlation is significant at the 0.01 level (2-tailed).* Correlation is significant at the 0.05 level (2-tailed).

Page 35: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

28 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Table 2 indicates the average commitment scores for participants. The mean scores of both affective and continuance commitment scales indicat-ed that private security guards had a medium level of commitment to their employing organization. Additionally, the mean score for affective com-mitment was found to be slightly higher than continuance commitment. This result indicated that private security guards remain with the organi-zation because of emotional attachment rather than a sense of obligation.

Table 2 presents the descriptive statistics and correlations among the study variables. The Pearson product-moment correlation coefficient was used to determine the strength of the relationships between supervisory commu-nication, perceived organizational support, job satisfaction, demographics, and organizational commitment. Affective commitment was found to be positively associated with positive communication (r = .58), upward open-ness communication (r = .52), job-relevant communication (r = .52), job satisfaction (r = .68), perceived organizational support (r = .65), and age (r = .11). In addition, continuance commitment was found to be positively associated with positive communication (r = .41), upward openness com-munication (r = .39), job-relevant communication (r = .38), job satisfaction (r = .45), perceived organizational support (r = .45), gender (r = .05), and negatively associated with education level (r = -.07). Furthermore, there was a positive relationship between affective and continuance commitment (r = .46).

Hierarchical multiple regression analyses were performed to examine whether positive communication, job-relevant communication, upward openness communication, job satisfaction, and perceived organization-al support predicted organizational commitment among private security guards after controlling for relevant demographic variables. In the first step, the five variables of age, gender, marital status, education level, and job tenure were entered into the regression equation. Then, positive com-munication, job-relevant communication, upward openness communica-tion, job satisfaction, and perceived organizational support were added in the second step. The results of hierarchical regression analyses are shown in Table 3.

For the regressions on affective commitment, of the five control var-iables, respondents’ age accounted for 1% (p=0.062) of the variance in affective commitment, while predictor variables explained an addition-al %57 (p=0.000) of the total variation in the level of affective commit-ment. The result indicates a significant increase in R² value. (ΔR²=0.57, F= 248.91, p<0.001). Model 1b indicates that positive communication (β =

Page 36: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

29Journal of Security Studies

0.12 p<0.01), job relevant communication (β = 0.08 p<0.05), job satisfac-tion (β = 0.442 p<0.001), and perceived organizational support (β = 0.26 p<0.001), are positively related to affective commitment, which suggests that H1a, H3a, H4a, and H5a are supported, but H2a was not supported.

Regarding the regression on continuance commitment, the control varia-bles accounted for 1% (p=0.01) variance in continuance commitment, when gender (β = 0.07 p<0.05) and education level (β = -0.09 p<0.01) contrib-uted significantly. Also, predictor variables explained an additional %27 (p=0.000) of the total variation in the level of continuance commitment. Upon adding predictor variables into the regression equation, the result indicates a significant change in R² value. (ΔR²=0.27, F= 69.31, p<0.001). Model 2b shows that job relevant communication (β = 0.09 p<0.05), job satisfaction (β = 0.21 p<0.001), and perceived organizational support (β = 0.23 p<0.001), are positively related to continuance commitment, which suggests that H3b, H4b, and H5b are supported; however, H1b and H2b were not supported.

Table 3: Hierarchical Regression Analysis for Variables Predicting Affective and Continuance Commitment

Notes: *p<.05 **p<.01 ***p<.001.

Page 37: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

30 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

5. Discussion

The purpose of this study was to explore the organizational commitment of private security guards and examine various organizational factors that influence organizational commitment. Data for this study were obtained from the entire population in a private security company. It was found out that private security guards who work for a private security company in Istanbul had a medium level of affective and continuance commitment. Furthermore, we focused on three organizational variables (supervisory communication (positive communication, upward openness communica-tion, job-relevant communication), perceived organizational support, and job satisfaction) and hypothesized that they would influence the employee commitment. The findings indicated a positive relationship between posi-tive communication, upward openness communication, job-relevant com-munication, job satisfaction, perceived organizational support, and organ-izational commitment.

In order to determine the extent to which positive communication, upward openness communication, job-relevant communication, perceived organi-zational support, and job satisfaction influence employees’ organizational commitment, two hierarchical multiple regression analyses were conduct-ed after controlling for relevant demographic variables. The results indi-cated that positive communication, job-relevant communication, job satis-faction, and perceived organizational support were significant predictors of affective commitment. Additionally, job-relevant communication, job satisfaction, and perceived organizational support were found to be signif-icant predictors of continuance commitment.

The findings suggest that supervisory communication is a significant pre-dictor of organizational commitment. It was found that positive communi-cation was a significant predictor of affective commitment, while job-rele-vant communication was found to be a significant predictor of both affec-tive and continuance commitment. This finding is consistent with the find-ings of previous studies in which supervisory communication is positively associated with organizational commitment (Miles et al. 1996; Bakar et al. 2010; Bakar & Connaughton, 2010). The current study suggests that when supervisors seek recommendations from subordinates, demonstrate a sin-cere interest in them, develop casual relationships with subordinates, and allow them to express their ideas and thoughts on important decisions, it will accordingly influence employee’s organizational commitment (Bakar & Mustaffa, 2003).

Page 38: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

31Journal of Security Studies

The findings indicate that job satisfaction was the most important factor contributes to the prediction of employee commitment. This finding is con-sistent with the findings of previous studies (Meyer et al. 2002; Williams & Hazer, 1986; Mannheim et al. 1997; Top & Gider, 2013). The results also suggest that perceived organizational support has a significant positive ef-fect on employees’ affective and continuance commitment. This finding is consistent with previous findings indicating that perceived organizational support is a significant predictor of employees’ commitment (Eisenberger et al. 1990; Dick & Metcalfe, 2001; Rhodes & Eisenberger, 2002).

The findings of this study support the theory of Kreitner and Knicki (2007), by indicating that communication has a significant impact on organizational commitment. Moreover, the findings support the Integration Model of Organizational Behavior of Colquit et al. (2009), which points out that job satisfaction significantly affect organizational commitment.These results have important implications for practice. Based on the findings, it is concluded that supervisory communication, job satisfaction, and perceived organizational support are important in affecting employee commitment. Consequently, management should encourage organization members to participate in the decision making process, make them feel that they are valuable for the organization, and most importantly, facilitate open communication between supervisors and subordinates. To conclude, if supervisors improve the quality of communication, subordinates will have a higher level of organizational commitment. This research had some limitations and future research should be conducted to understand employee commitment and the factors affecting organizational commitment. First, the present study was conducted among private security guards working in a private security company in Istanbul; therefore, researchers should replicate this study using different types of agencies. Second, because it is not possible to design out all possible confounding variables in one study, the researchers focused on a limited number of variables for this study. More research needs to be conducted by using possible confounding variables such as organizational justice, organizational culture, trust, and leadership style. Third, a cross-sectional study design was used in this study; hence, causal relations were not sought in the present study. Researchers should also conduct longitudinal studies to identify causal relationship between study variables.

Page 39: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

32 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

References Ahmad, N., & Oranye, N. O. (2010). Empowerment, job satisfaction and

organizational commitment: A comparative analysis of nurses working in Malaysia and England. Journal of Nursing Management, 18 (5): 582–91.

Allen, N. J. (2003). Organizational Commitment in the Military: A Discussion of Theory and Practice. Military Psychology, 15(3), 237–253.

Armeli, S., Eisenberger, R., Fasolo, P., & Lynch, P. (1998). Perceived Organizational Support and Police Performance: The Moderating Influence of Socioemotional Needs. Journal of Applied Psychology, 83(2), 288-297.

Bakar, H.A., & Mustaffa, C.S. (2003). Relationship between Superior-Subordinate Relationships Quality and Group Commitment: The Mediating Factor of Superior-Subordinate Communication. Malaysian Journal of Communication, 24, 20-33.

Bakar, H.A., Dilbeck, K.E., & McCroskey, J.C. (2010). Mediating Role of Supervisory Communication Practices on Relations between Leader-Member Exchange and Perceived Employee Commitment to Workgroup. Communication Monographs, 77(4), 637-656.

Bakar, H.A., & Connaughton, S. (2010). Relationships between Supervisory Communication and Commitment to Workgroup: A Multilevel Analysis Approach. International Journal of Strategic Communication, 4, 1-19.

Balzer, W.K., Kihm, J.A., Smith, P.C., Irwin, J.L., Bachiochi, P.D., Robie, C., Sinar, E. F., & Parra, L. F. (1997). User’s Manual for the Job Descriptive Index (JDI; 1997 revision) and the Job in General Scales. Bowling Green, OH: Bowling Green State University.

Bateman, T. S., & Strasser, S. (1984). A longitudinal Analysis of the Antecedents of Organizational Commitment. Academy of management journal, 95–112.

Beck, K., & Wilson, C. (1997). Police Officers’ Views on Cultivating Organizational Commitment: Implications for Police Managers. Policing: An Internatıonal Journal of Police Strategies & Management, 20 (1), 175-195.

Becker, H.S. (1960). Notes on the Concept of Commitment. American Journal of Sociology, 66, 32-42.

Begley T., & Czajka, J. (1993). Panel Analysis of the Moderating Effects of Commitment on Satisfaction, Intent to Quit and Health following Organisational Change. Journal of Applied Psychology, 78, 552-556.

Brunetto, Y., & Farr-Wharton, R. (2003). The Commitment and Satisfaction of Lower-ranked Police Officers: Lessons for Management. Policing: An International Journal of Police Strategies & Management, 26(1), 43–63.

Cayiragasi, F. and Ozpolat, A. (2013). Özel Güvenlik Sektöründe Çalışanların Örgütsel Bağlılık, İş Motivasyonu, İş Performans Düzeyleri ve Bir Uygulama. The Third National Symposium on Private Security. Turkey.

Celep, C., & Yilmazturk, O.E. (2012). The Relationship among Organizational Trust, Multidimensional Organizational Commitment and Perceived

Page 40: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

33Journal of Security Studies

Organizational Support in Educational Organizations. Social and Behavioral Sciences, 46, 5763-5776.

Chiu R. (2000). Does Perception of Pay Equity, Pay Satisfaction, and Job Satisfaction mediate the Effect of Positive Affectivity on Work Motivation? Social Behavior and Personality, 28(2),177-184.

Coulquitt, J. A, Jeffery A. Le Pine & Michael, J. W. (2009). Organizational Behavior. Improving Performance and Comitment in the Workplace. New York: McGraw-Hill International Edition.

Currie, P., & Dollery, B. (2006). Organizational Commitment and Perceived Organizational Support in the NSW Police. Policing: An International Journal of Police Strategies & Management, 29(4), 741–756.

Dick, G., & Metcalfe, B. (2001). Managerial factors and organisational commitment-A comparative study of police officers and civilian staff. International Journal of Public Sector Management, 14(2), 111–128.

Dirani, K. M., & Kuchinke, K. P. (2011). Job Satisfaction and Organizational commitment: Validating the Arabic Satisfaction and Commitment Questionnaire (ASCQ), Testing the Correlations, and Investigating the Effects of Demographic Variables in the Lebanese Banking Sector. The International Journal of Human Resource Management, 22 (5): 1180-1202.

Dornstein, M., & Matalon, Y. (1989). A Comprehensive Analysis of the Predictors of Organizational Commitment: A study of Voluntary army Personnel in Israel. Journal of Vocational Behavior, 34(2), 192–203.

Duck, S. (1994). Meaningful Relationships: Talking, Sense, and Relating. Thousand Oaks, CA: Sage Publications.

Eisenberger, R., Huntington, R., Hutchison, S., & Sowa, D. (1986). Perceived Organizational support. Journal of Applied Psychology, 71(3), 500–507.

Eisenberg, R., Fasolo, P., & Davis-LaMastro, V. (1990). Perceived Organizational Support and Employee Diligence, Commitment, and Innovation. Journal of Applied Psychology, 75(1), 51–59.

Fischer, R. (2004). Rewarding Employee Loyalty: An Organizational Justice Approach. International Journal of Organizational Behavior. 8 (3), 486-503.

Frost, J. A. (2006). Predictors of Job Satisfaction and Turnover in Police Organizations: A Procedural Approach. University of Illinois at Chicago.

Hakkak, M., Gashti, M.A.H., & Nawaser, K. (2014). The Relationship between Perceived Organizational Support & Job Satisfaction with Organizational Commitment. Entrepreneurship and Innovation Management Journal, 2(3),194-202.

Huseman, R.C., Hatfield, J.D., Boulton, W.R., & Gatewood, R.D. (1980). Development of a Conceptual Framework for Analyzing the Communication-Performance Relationship Proceedings of the Academy of Management, 178-182.

Page 41: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

34 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Jablin, F.M. (1979). Superior-Subordinate Communication: The State of Art. Psychological Bulletin, 8(9), 1201-1222.

Jablin, F.M. (1987). Organizational Entry, Assimilation, and Exit. In F.M. Jablin, L.L. Putnam, K.H. Roberts, & L.W. Perter (Eds). Handbook of Organizational Communication: An Interdisciplinary Perspective (pp.679-740). Newbury Park, CA: Sage Publications.

Johnson, R. (2012). Police Organizational Commitment: The Influence of Supervisor Feedback and Support. Crime and Delinquency, Eprint, doi: 10.1177/0011128712466887

Katz, D. & Kahn, R.L. (1978). The Social Psychology of Organizations (2nd ed.). New York: Wiley.

Kiewitz, C., Restubog, S. L. D., Zagenczyk, T., & Hochwarter, W. A. (2009). The Interactive Effects of Psychological Contract Breach and Organizational Politics on Perceived Organizational Support: Evidence from Two Longitudinal Studies. Journal of Management Studies, 46(5), 806-834.

Kreitner, R. & Kinicki, A. (2007). Organizational Behavior. New York: McGraw Hill.

Larson, E.W. & Fukami, C.W. (1984). Relationships between Worker Behavior and Commitment to the Organization and Union. Proceedings of the Academy of Management, 1, 222-226.

Liou,K., & Nyhan, R.C. (1994). Dimensions of Organizational Commitment in the Public Sector: An Empirical Assessment. Public Administration Quarterly, 18(1), 99-118.

Locke, E. A. (1976). The Nature and Causes of Job Satisfaction. In M. D. Dunnette (Ed.), Handbook of Industrial and Organizational Psychology (pp. 1297-1349). Chicago, IL: Rand McNally.

Luthans, F., Baack, D., & Taylor, L. (1987). Organizational Commitment: Analysis of Antecedents. Human Relations, 40(4), 219-236.

Porter, L. W. William, J.C., & Smith, F. J. (1976). Organizational Commitment and Managerial Turnover: A Longitudinal Study. Organizational Behavior and Human Performance, 15, 87-98.

Mannheim, B., Baruch, Y., & Tal, J. (1997). Alternative Models for Antecedents and Outcomes of Work Centrality and Job Satisfaction of High-tech Personnel. Human Relations, 50(2), 1537-1562.

Mathieu, J. E. (1988). A Causal Model of Organizational Commitment in a Military Training Environment. Journal of Vocational Behavior, 32(3), 321–335.

Meyer, J. P., & Allen, N. J. (1988). Links between Work Experiences and Organizational Commitment during the First Year of Employment: A Longitudinal Analysis. Journal of Occupational Psychology, 61, 195-209.

Meyer, J. P., & Allen, N. J. (1991). A Three-Component Conceptualization of Organizational Commitment. Human Resource Management Review, 1(1), 61–89.

Page 42: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

35Journal of Security Studies

Meyer, J. P., & Allen, N. J. (1997). Commitment in the workplace: Theory, Research, and Application. Sage Publications.

Meyer, J. P., Stanley, D. J., Herscovitch, L., & Topolnytsky, L. (2002). Affective, Continuance, and Normative Commitment to the Organization: A Meta-analysis of Antecedents, Correlates, and Consequences. Journal of Vocational Behavior, 61(1), 20–52.

Miles, E.W., Patrick, S.L., & King, W.C. (1996). Job Level as Systematic Variable in Predicting the Relationship between Supervisory Communication and Job Satisfaction. Journal of Occupational and Organizational Psychology, 69, 277-292.

Mowday, R. T., Steers, R. M., & Porter, L. W. (1979). The Measurement of Organizational Commitment. Journal of Vocational Behavior, 14, 224-247.

Mowday, R. T. (1999). Reflections on the Study and Relevance of Organizational Commitment. Human Resource Management Review, 8(4), 387–401.

Mowday, R., Porter, L., & Steers, R. (1982). Employee-Organization Linkages: The Psychology of Commitment, Absenteeism, And Turnover. New York: Academic Press.

Mushtaq, A., Ahmad, N., & Shafiq, M. (2015). Job Satisfaction and Work Commitment among Security Agencies of Kashmir: A Comparative Study. European Academic Research, 2(11),14660-14673.

Naumann, E. (1993). Organizational Predictors of Expatriate Job Satisfaction. Journal of International Business Studies, 24(1), 61-80.

Oliver, N. (1990). Rewards, Investments, Alternatives and Organizational Commitment: Empirical Evidence and Theoretical Development. Journal of Occupational Psychology, 63 (March), 19-31.

Perryer, C., & Jordan, C. (2005). The Influence of leader behaviors on Organizational Commitment: A Study in the Australian Public Sector. International Journal of Public Administration, 28(5-6), 379–396.

Porter, L.W., Steers, R.M., Mowday, R.T., & Boulian, P.V. (1974). Organizational Commitment, Job Satisfaction, and Turnover among Psychiatric Technicians. Journal of Applied Psychology, 59, 603-609.

Rhoades, L., & Eisenberger, R. (2002). Perceived Organizational Support: A review of the Literature. Journal of Applied Psychology, 87(4), 698.

Russell, S.S., Spitzmuller, C., Lin, L.F., Stanton, J.M., Smith, P.C., & Ironson, G.H. (2004). Shorter can also be better: The Abridged Job in General Scale. Educational and Psychological Measurement, 64, 878–893.

Schein, E. (1970). Organizational Psychology. Englewood Cliffs, NJ: Prentice-Hall.

Siburian, T.A. (2013). The Effect of Interpersonal Communication, Organizational Culture, Job Satisfaction, and Achievement Motivation to Organizational Commitment of State High School Teacher in the District Humbang Hasundutan, North Sumatera, Indonesia. International Journal of Humanities and Social Science, 3(12), 247-264.

Page 43: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

36 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Simon, H. A. (1991). Organizations and Markets. The Journal of Economic Perspectives, 5(2), 25-44.

Spector, P. E. (1997). Job Satisfaction: Application, Assessment, Cause and Consequences. Thousand Oaks, CA: Sage Publications.

Staw, B. M. (1976). Knee-Deep in the Big Muddy: A Study of Escalating Commitment to a Chosen Course of Action. Organizational Behavior and Human Performance, 16, 27-44.

Steers, R. M. (1975). Problems in Measurement of Organizational Effectiveness. Administrative Science Quarterly, 20, 546-558.

Steers, R. M. (1977). Antecedents and Outcomes of Organizational Commitment. Administrative Science Quarterly, 22(1), 46–56.

Steijn, B., & Leisink, P. (2006). Organizational Commitment among Dutch Public Sector Employees. International Review of Administrative Sciences, 72(2), 187–201.

Su, C., Bakar, H. A., Mohamad, B. (2009). The Supervisory Communication-Commitment to Workgroup Model: Example of a Malaysian Organization. Intercultural Communication Studies, 18(1), 205-220.

Tharenou, P. (1993). A Test of Reciprocal Causality of Absenteeism. Journal of Organizational Behavior, 14, 269-290.

Top, M., & Gider, O. (2013). Interaction of Organizational Commitment and Job Satisfaction of Nurses and Medical Secretaries in Turkey. The International Journal of Human Resource Management, 24(3), 667-683.

Vandenberg, R. J., & Lance, C. E. (1992). Examining the Causal Order of Job Satisfaction and Organizational Commitment. Journal of Management, 18(1), 153–167.

Wagner, J.A., & Hollenbeck, J.R. (2015). Organizational Behavior: Securing Competitive Advantage. NY: New York, Routledge.

Williams, L. J., & Hazer, J. T. (1986). Antecedents and Consequences of Satisfaction and Commitment in Turnover Models: A Reanalysis using Latent Variable Structural Equation Methods. Journal of Applied Psychology, 71(2), 219.

Yoon, J. and Thye, S. R. (2002). A Dual Process Model of Organizational Commitment: Job Satisfaction and Organizational Support, Work and Occupations, 29(1), 97-124.

Yoon, Jong-In. (2003). Organizational Commitment. In J. Rabin (Ed.). Encyclopedia of Public Administration and Public Policy. (pp. 867-872). NY, New York. Marcel Dekker.

Page 44: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

37Journal of Security Studies

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN ŞEHİR VE GÜVENLİK ALGISI: ANKARA ÖRNEĞİ*

The Perception of City and Security of University Students: The example of Ankara

İbrahim DURSUN **Recai AYDIN ***

Hasan Hüseyin TEKİN ****

Öz

Üniversiteler bulunduğu şehirle toplumsal etkileşimin yoğun olarak yaşan-dığı yerlerdir. Özellikle büyük şehirlerde kurulmuş olan köklü üniversite-ler şehrin sadece soysal ve kültürel yönden değil ekonomik- teknolojik ve daha birçok boyutta kendini yenilemesini ve gelişmesine katkı sağlamışlar ve sağlamaktadırlar. Özellikle şehir esnafının arz ettiği mal ve hizmetleri satın alan öğrenciler şehrin ekonomik yapısına katkı veren önemli bileşen-lerden birisidir. Bu bağlamda şehrin yerlisi olmayan öğrenciler belirli bir süre kalacakları şehirle karşılıklı sıkı bir etkileşim yaşamaktadırlar. Çalış-ma, bu etkileşimi ölçmeyi ve Ankara’da okuyan öğrencilerin şehri nasıl algıladıklarını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda kent yöneti-cilerine şehir için oluşturulacak stratejiler ve projeler için yol gösterici bir rehber sunulmuştur.

Anahtar Sözcükler: Algı, Şehir Algısı, Ankara, Üniversite Öğrencileri.

Abstract

Universities represent places which are in rich social interaction with the cities they are located in. In particular, deeply-established universities do not only allow the cities to develop and renew it selves in the social and cultural sense, but also in terms of economy, technology as well as many other aspects. Especially students who buy goods and services offered by artisans of those cities are an important constituent which supports their

* Bu çalışma Ankara Kalkınma Ajansı’nın desteklediği, Doç.Dr. İbrahim Dursun tarafından yürütülen, An-kara Düşünce ve Araştırma Merkezi (ADAM) Derneği “Üniversite-Kent Entegrasyonu: Sorunlar ve Çözüm Önerileri” projesi kapsamında yapılan anketlerden yararlanılarak hazırlanmıştır. ** Polis Akademisi Öğretim Üyesi, Doç.Dr. e-mail: [email protected]*** Polis Akademisi Öğretim Üyesi, Doç.Dr. e-mail: [email protected]**** Polis Akademisi Öğretim Üyesi, Yrd. Doç.Dr. e-mail: [email protected] Geliş Tarihi: 13.05.2016 Makale Kabul Tarihi: 27.05.2016

Page 45: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

38 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

economic structure. In this context, students who are non-residents of the said cities conduct a very firm interaction with them due to the fact that they will be staying there for a certain period of time. This study aims to measure this interaction and lay out the way that students who study in An-kara perceive the city. In this accord, useful guidelines have been presented for the city authorities to create strategies and projects thereof.

Keywords: Perception, Perception of City, University Students.

Giriş

Üniversiteler bir şehrin kültürel birikimine en önemli katkıyı sunan eğitim ve öğretim merkezleridir. Sadece kendi sınırları içinde yaşayan insanlara değil çevre illerden ve hatta ülkelerden bilimsel bilgisini artırmak isteyen insanlara da kapısını açan bilim merkezleridir. Bu yönüyle üniversiteler bulunduğu şehirle toplumsal etkileşim ve iletişimin yoğun olarak yaşandı-ğı yerlerdir. Özellikle büyük şehirlerde kurulmuş olan köklü üniversiteler şehrin sadece soysal ve kültürel yönden değil ekonomik teknolojik ve daha birçok boyutta kendini yenilemesini ve gelişmesini sağlamaktadır.

Üniversitelerin şehirlerde kurulmaya başlanmasıyla birçok Anadolu şehri kendi dar çerçevesinden sıyrılıp şehirlerarası hatta uluslararası bir nitelik kazanmaya başlamıştır. Üniversiteye okumak için gelen öğrenciler bir süre sonra şehre alışarak hayatlarının geri kalanını geçirmek üzere o şehrin da-imi sakini olabilmektedirler. Bunun örneklerini özellikle üç büyük şehri-mizde görmek mümkündür.

Göçün bir yönünü oluşturan eğitim göçü sadece öğrenciler için değil aka-demisyenler için de geçerlidir. Öteden beri bilim öğrenmek için şehirden şehre gezen insanların yerini şimdilerde üniversite öğrencileri almıştır. Yine akademik araştırma yapmak ve edindiği akademik birikimi öğrenci-leri ile paylaşmak isteyen öğretim üyeleri de çeşitli vesilelerle gerek kısa süreli gerekse kalıcı uzun süreli göçlerle mekân değişiminde bulunmakta-dırlar.

Eğitim göçü batıda modernleşmeyle beraber daha fazla hız kazanmıştır. Özellikle bilim ve teknolojide hızla ilerleyerek belli bir aşamaya gelen batı Avrupa ve Amerika üniversiteleri çok sayıda öğrenciyi kendilerine çek-mektedirler. Bu göç sadece öğrencileri değil aynı zamanda araştırmacıları ve öğretim üyelerini de içermektedir. Günümüzde birçok batı Avrupa men-şeli üniversite hedef kitlesindeki yabancı uyruklu öğrencilere yabancı dil ve üniversite eğitimi pazarlamaktadır. Aynı zamanda kültürler arası etkile-

Page 46: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

39Journal of Security Studies

şimin ve yeni oluşumların zeminini hazırlamaktadır. Güçlü olan kültürlerin zayıfları kendi potasında erittiği kültürel etkileşimin de bir boyutunu orta-ya koymaktadır. Üniversitelerde okuyan öğrenciler uluslararası bir nitelik kazanmakta hatta bu nitelik uluslara arası evliliklerle ömür boyu sürecek bir boyuta dönüşmektedir. Üniversite eğitimi sonrasında da birçok farklı ülkeden gelen öğrencilerin tanıştığı ve kaynaştığı mekânlar olarak ulusla-rarası öğrencilerin okuduğu üniversiteler sadece şehir için değil o şehirde üniversite okuyan öğrenciler için de çok boyutlu kazanımları içinde ba-rındırmaktadır. Üniversiteler yoğun kültürel alışverişin yaşandığı sosyal mekânlardır.

Kurulduğu şehirlere birçok açıdan artı değer sağlayan üniversiteler zaman-la şehrin en köklü kurumları haline gelmektedirler. Öğrencilerine sağladık-ları eğitim yoluyla meslek edindirme imkânı yanında şehrin genel sosyal ve kültürel ihtiyaçlarına yönelik faaliyetlerde bulunarak yetişkin eğitimi ve sanatsal faaliyetlerle de şehre katkılar sağlamaktadırlar.

Kuruluşunda ciddi maddi kaynaklar ve emekler isteyen ve zamanla geli-şimlerini tamamlamaya çalışan sürekli kendini yenileyen ve geliştiren bu-nun için yeni desteklere ihtiyaç duyan eğitim mekânları olan üniversiteler, harcanan maddi kaynakları ve manevi emeklerin karşılığını ziyadesiyle vermektedir. Ülke insanlarının ve dünya toplumunun eğitimi için harcanan paralar ve emeklerin her zaman fazlasıyla geri dönüşümü olmuştur.

Eski insanların hayat hikâyelerini dinlediğimizde askerlikten başka kendi köyünden dışarı çıkmayan örneklerle karşılaşılıyordu. Kitle iletişim araç-larının etkisiyle Dünyanın giderek küçüldüğü günümüzde insanları özel-likle de gençleri fiziki olarak sosyal hareketliliğe zorlayan etkenlerden biri de üniversitelerdir. Fizyolojik, sosyal psikolojik ve bilişsel gelişimin en ha-reketli çağında bulunan gençler için üniversiteler kendilerini ispat etmeleri ve bir ömür boyu ihtiyaç duyacakları farklı bilgi birikimiyle donandıkları mekânlardır.

Üniversiteler sadece öğrencilere değil kuruldukları şehirlere de katkı sağ-larlar. Özellikle şehir esnafının arz ettiği mal ve hizmetleri satın alan öğ-renciler şehrin ekonomik yapısına katkı sağlayan önemli bileşenlerden bi-risidir. Bu bağlamda şehrin yerlisi olmayan öğrenciler minimum dört yıl kalacakları şehirle karşılıklı sıkı bir etkileşim yaşamaktadırlar.

Bu etkileşimi farklı boyutlarıyla öğrencilerin perspektifinde ölçmeye ça-lıştığımız bu çalışmada şehirlerin sosyal ve kültürel anlamda önemli bir mekânını oluşturan üniversitelerin ve onların bulunduğu şehirlerin durumu ele alınmaya çalışılmıştır.

Page 47: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

40 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Bu çalışma başkent Ankara’nın aynı zamanda eğitim ve kültürün de baş-kenti olup olmadığını öğrencilerin algıları üzerinden ortaya koymaya ça-lışacaktır. Şehre okumaya gelen öğrenciler üniversite eğitiminin yanı sıra şehrin onlara kattığı sosyal ve kültürel imkânlarla kendilerini daha da geliştirebiliyorlar mı sorusuna cevap aranacak ve şehir algısı ölçülmeye çalışılacaktır. Bu bağlamda şehir yöneticilerine gerek mülki idare gerek belediye anlamında önemli veri kaynağı oluşturacağını düşündüğümüz bu çalışma aynı zamanda üniversite yönetimlerinin de ortaya koydukları per-formansın ölçülmesi açısından da önem arz etmektedir.

Öğrenci üniversite ve şehir arasındaki ilişki sadece gelip geçici bir ilişki olmayıp ömür boyu izleri silinmeyecek derecede kadim bir ilişkidir. Bu bağlamda dört yıllık süreyi kısa ve gelip geçici olarak görüp değerlendir-mek meseleye sığ bakmak olarak görülebilir. İnsan hayatının en verimli ve aktif olan gençlik döneminin bir üniversite ve şehirde geçirilmesi o üniver-site ve şehir için bir avantaja dönüştürülmesi mümkündür. Başkent Anka-ra’da bulunan kamu ve özel üniversitelerin sayısı hatırı sayılır derecededir. Ülkenin çeşitli şehirlerinden hatta dünyanın farklı ülkelerinden üniversite eğitimi için Ankara’ya gelen genç nüfusu burada barındırmak ve eğitmek karşılıklı bir sinerjiyi aktif hale getirmek her iki taraf için de iyi değerlen-dirilebilirse kazanç hanesine eklenecek bir durumdur.

Kentler, cazibe merkezleri oluşturdukları sürece ekonomilerine dışarıdan kaynak sağlama potansiyeline sahiptirler. Kentlerin doğal cazibe merkez-lerinin insanları kente çektiği bilinmektedir. Doğal ve tarihi güzellikleri-nin bulunması kente gelebilecek insan potansiyelini sayıca artırmaktadır. Dünyadaki pek çok kent doğal cazibesi olmadığı halde sonradan geliştiril-miş ve farklılaştırılmış, olaylar, kişiler, yerler, kavramlar gibi konseptler oluşturarak cazibe merkezi haline gelmiştir. Doğal ve tarihi güzelliklerinin yanında bu tür geliştirilebilmiş bir cazibe unsuru bulunan kentlerin ünleri ise daha kalıcı bir şekilde yayılmaktadır.

Diğer cazibe merkezlerinin yanına eklenerek ya da tek başına üniversiteler birer cazibe merkezi olmakta ve kentlere dışarıdan çok sayıda insanın gel-mesine neden olmaktadır. Üniversiteler, doğal ve tarihi güzellikleri ziyare-te gelenlerden farklı olarak daha kalıcı misafirler gelmesini sağlamaktadır. Diğer bir ifadeyle üniversiteye gelen kişiler; gerek öğrenciler ve gerekse çalışanlar o kentin zorunlu turistleridir. Üniversiteye eğitimini tamamla-mak için gelen gençlerin kalma süresi ve kent ekonomisine katkısı çok önemli boyuttadır. Ayrıca kente gelen öğretim elemanları ve öğrencilerle, idari personelin ekonomik katkı dışında sosyal ve kültürel olarak da katkı sağladıkları gözlenmektedir.

Page 48: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

41Journal of Security Studies

Cazibe merkezi olarak düşünülen üniversitelerin kentin ziyaret edilerek tanıtılmasına ve ekonomik, sosyal ve kültürel olarak değişmesine katkıda bulunması anlaşılabilen ve tahmin edilebilen bir gelişmedir. Peki, üniversi-teye gelerek kentte kısa ya da uzun süre kalan kişiler kenti diğer insanlara, üçüncü kişilere nasıl yansıtmaktadırlar? İşte bu nokta araştırmanın amacını oluşturmaktadır. Öğrencilerin öğrenim gördükleri kente ilişkin algısı nasıl-dır? Araştırmanın temel sorusu budur. Başarılı bir şehir markası inşa etme-ye, öncelikle şehrin mevcut imajı ve kimlik özelliklerinin araştırılması ile başlamak gerekir. Böylece eksikler tespit edilecek ve uygun bir strateji ve yol haritası çıkarılabilecektir (Çalışkan vd., 2014: 25).

Yerel yöneticilerin en önemli görevlerinden birisi şehrin siluetinin ko-runması ve iyileştirilmesi, şehrin yaşanılır kılınması olmalıdır. Zira bu unsurlar o şehirde yaşayan insanların refahı ve yaşam kalitesi açısından önemli faktörlerdir. Şehir, insanların yaşam kalitesini doğrudan etkileyen unsurlardan biridir. Şehirle ilgili politikalar dizayn edilirken bu unsur göz önünde bulundurulmalıdır. Ancak çoğu zaman şehir için projeler geliştiril-meden önce şehirde yaşayanların ihtiyaçlarını ve tercihlerini belirlemeye yönelik sistematik çalışmalar yapılmamaktadır. Bu yüzden de kaynaklar israf edilebilmektedir. İşte bu çalışma yerel yöneticilere Ankara özelinde yol gösterici sonuçları ve önerileri ortaya koymaktır.

1. Konuyla İlgili Literatür

Üniversitelerin temel işlevleri, öğrenim (bilgi geliştirme), eğitim (bilgi aktarma) ve üretilen veya edinilen bilgilerin toplum hizmetine sunulması olarak görülmektedir (Gürkaynak ve Kasımoğlu, 2004: 149). Günümüz-de üniversitelerin bu temel işlevlerin ötesinde etkileri ve amaçları vardır/olmalıdır. Üniversiteler kuruldukların şehirlerin sosyal yapısını olduğu ka-dar, ekonomik ve sınaî yapısını da etkilemektedir. Bu etkinin sağlıklı bir şekilde olması açısından üniversite öğrencilerin şehir algısının ve şehrin de üniversite algısının doğru bir zemine oturması gerekir. Zira üniversitelerin şehirle etkileşimi iki yönlüdür. Gerek üniversitelilerin şehir algısı, gerekse şehrin üniversite ve üniversiteli algısı konusunda ve üniversitelerin şehre sosyo-kültürel ve ekonomik etkilerini inceleyen çeşitli çalışmalar mevcut-tur. Bununla birlikte bu çalışmaların ekserisi şehrin üniversite(li) algısına ya da üniversitenin şehre ekonomik, sosyal ve kültürel etkilerine yöne-liktir. Bu çalışmada ise hedef üniversitelilerin şehir algısını ve şehirden beklentilerini ortaya koymak ve yerel yöneticilere şehre yönelik projelerin hazırlığı aşamasında yön göstermektir.

Page 49: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

42 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Şehrin altyapısı gelişimi açısından uygun olduğunda o şehrin ekonomik açıdan gelişimi üniversitenin de katkısıyla hızlanacaktır. Dolayısıyla yerel yöneticilerin iyi ve yaşanılabilir bir şehir inşası için bu tür çalışmaları dü-zenli olarak yaptırmalarında fayda vardır. Lynch (1981: Llinares vd. 2013 içinde) iyi bir şehrin özelliklerini fark edilebilirlik, yaşanabilirlik, kolay ulaşılabilirlik, kontrol edilebilirlik ve iyi bir yerleşime sahip olma olarak tanımlamıştır. Lennard (1987: Llinares vd. 2013 içinde) de şehirlerin ba-şarılı bir tasarıma sahip olmasının sosyal yaşam kalitesini ve refah hissini arttırdığını ifade etmiştir.

Aşağıda kent üniversite ilişkisini analiz eden çalışmalardan sadece bir ka-çına yer verilecektir. Zira bu çalışmaların büyük çoğunluğu aynı zemine dayanmakta, sadece farklı şehirle için yapılmış çalışmalar niteliğini taşı-maktadırlar.

Çalışkan, Tutar ve Sallan (2014) yılında Serhat Kalkınma Ajansı için ha-zırladıkları çalışmada Kars’ın marka algısını, fiziksel imaj unsurları, so-yut imaj unsurları, şehrin insanları ve şehri çağrıştıran diğer imaj unsur-ları Kars dışında yaşayan insanların (halkın ve potansiyel yatırımcıların) perspektifinden ölçülmüşlerdir. Araştırmacılar yaptıkları çalışma ile Kars şehrinin ve Kars görsel kimliğine ilişkin günümüz itibariyle öne çıkan en belirgin özelliklerini tespit etmişlerdir.

Tunçel (2008) V. Ulusal Coğrafya Sempozyumunda sunduğu çalışmasında Elazığ’daki bir cadde örneklemi üzerinden lise ve üniversite öğrencisi, ev hanımı, memur, öğretmen, akademisyen, esnaf gibi çeşitli nüfus grupları-nın zihin haritalarında, alışveriş mekânlarının nasıl algılandığını ve bu al-gılamada nüfus gruplarıyla ilişkili bir farklılık söz konusu olup olmadığını bunun nedenlerini sorgulamıştır.

Gürkaynak ve Kasımoğlu (2004) Türkiye’de üniversite ve komşu çevre (şehir) etkileşimini inceledikleri çalışmalarında üniversitelerin şehirle il-gili sorumlulukları üzerinde durmuşlardır. Yazarlar çalışmalarında başarılı bir çalışma alanı oluşturulabilmesi için üniversitenin temel amaçlarından birinin komşu çevreye faydalı olmak olmasının yararlı olacağını belirtmiş-lerdir. Bunun için komşu çevrenin üniversite ile kolaylıkla iletişim kurabil-mesi gerektiğini vurgulamışlardır (Gürkaynak ve Kasımoğlu, 2004: 160).

Taşçı vd. (2011) Eskişehir halkının üniversite algısı tespite yönelik ça-lışmalarında Anadolu Üniversite’sinin, farklı kentlerden gelen öğrencile-re hizmet sunmanın yanı sıra ailelerinin ekonomik durumu iyi olmayan öğrencilerin öğrenim hayatlarını Eskişehir’de sürdürmelerini sağlayarak

Page 50: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

43Journal of Security Studies

önemli bir fırsat eşitliği yarattığını belirtmişlerdir. Yazarlar ayrıca komşu çevredeki gençlerin Eskişehir’den ayrılmamalarını sağlamanın yanı sıra, kente okumak için gelen öğrencilerin Eskişehir’de yaşamlarını sürdürdük-lerini tespit etmişlerdir.

Sankır ve Demir Gürdal (2014), 800 kişiye uyguladıkları anketlere dayalı olarak yaptıkları çalışmalarında Türkiye’deki çalışmaların çoğunda olduğu gibi Zonguldak halkının üniversite algısını tespit etmeyi amaçlamışlardır. Bu çalışmaya katılanların büyük çoğunluğu (% 78,6) üniversitenin gerek ekonomik anlamda gerekse modern yaşamın gelişimi anlamında şehre kat-kı yaptıklarını belirtmişlerdir. Yazarlar, Zonguldak halkının üniversite öğ-rencilerinin kente sosyal ve kültürel zenginlik kattığını düşündüğünü ve bu anlamda onları kabullenerek olumladığını tespit etmişlerdir.

Ergun (2014) ise çalışmasında Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrenci-lerinin şehri (Burdur) nasıl algıladıklarını tespit etmeye çalışmıştır. Yazar Burdur’da sosyal aktivite, alışveriş, eğlence vb. etkinlik alanlarının bulun-mamasının, kiralık konut bulma ve yerel halkla ilişkilerde yaşanan sıkıntı-ların, kentin altyapısal olarak üniversite öğrencilerinin ihtiyaçlarına cevap veremediği sonucuna ulaşmıştır.

Karadağ ve Turut (2013) yaptıkları çalışmada, üniversite öğrencileri üze-rinden İzmir temalı kentsel çevre algısının nasıl farklılaştığını ve bu fark-lılaşma üzerinde etkili faktörlerin ne olduğunnu ve nasıl işlediğini, uy-gulanan anket formu ve öğrenciler tarafından hazırlanan “İzmir” temalı zihinsel haritalarının analizi ile ortaya koymaya çalışmışlardır. Araştırma-dan elde edilen verilere göre, üniversite öğrencilerinin İzmir kentsel çevre algısı ve üzerinde etkili faktörler şöyle özetlenebilir. Büyük bölümü üni-versite eğitimi amacıyla İzmir’e gelip yerleşen, ya da başından bu yana İz-mir’de yaşayan ve eğitimlerini de aynı kentte sürdüren öğrencilerin İzmir kentsel çevre algısında; “ferahlatan havası, denizi”, “kent yaşamı içinde bireylerin dilediği gibi davranmasını sağlayan özgürlükçü, medeni ve hoş-görü düzeyi yüksek yaşam anlayışı”, “körfez vapurdan martılarla payla-şılan yada kordonda çayla birlikte İzmir sabahlarına ayrı bir lezzet katan boyozu, gevreği”, “sıcakkanlı insanları ile iletişime açık modern yapısı”, “kentin en önemli buluşma noktalarından biri olan Saat kulesi” ve “kentin kanıksanmış, batıya dönük sosyal demokrat duruşu” gibi tanımlamalar öne çıkmaktadır. Bunun yanısıra, örneklem grubuna dahil öğrenciler tarafından “İzmir’de kent sakinleri için günlük yaşamının daha çok ev dışında kurgu-lanması” ifadesi ile kent yaşamının hareketliliğine özel bir vurgu yapılmış-tır (Karadağ ve Turut, 2013: 49).

Page 51: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

44 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

2. Yöntem

Araştırmada Ankara’daki üniversitelerde okuyan öğrencilerin Ankara ken-ti algılaması tespit edilmeye çalışılmaktadır. Öğrencilerin kent, kentteki cazibe merkezleri ve halk hakkındaki algılamaları ölçülmüştür.

Araştırma kapsamında Ankara, Gazi, ODTÜ, Bilkent, Hacettepe, Yıldırım Beyazıt ve Turgut Özal üniversitelerinde okuyan öğrencilere anket uygu-lanmıştır. Ankara’da yüksek öğrenim gören öğrenci sayısı 201.000 civarın-dadır (Ankara Kalkınma Ajansı, 2012). % 99 güven düzeyinde örnek küme sayısı 666 olarak hesaplanmakla birlikte yaklaşık 1000 (% 4,9) öğrenciye anket uygulaması yapılmıştır. Yapılan kontroller neticesinde sağlıksız bu-lunan anketler elendikten sonra örnek küme büyüklüğü 968 (% 4,8) ol-muştur. Pilot uygulamalar neticesinde aşağıdaki 6 ana bölümden oluşan bir anket formu oluşturulmuştur:

Uygulanan anket şu bölümlerden oluşmaktadır:

Kelime çağrışım bölümü: Bu bölümde öğrencilerden Ankara denildiğinde ilk akla gelen üç kelimeyi yazmaları istenmiştir. Herhangi bir yönlendirme olmaksızın Ankara kenti ile özdeşleştirilen kelimelerin bulunması amaç-lanmıştır.

Kent ve Cazibe Merkezlerinin tanınmışlığı: Genel olarak hemen her kentte bulunabilecek özelliklerin iyi ya da kötü olarak değerlendirilmesini amaç-layan bu bölümde semantik farklılık ölçeği kullanılarak 21 değişken ile ölçme yapılmıştır.

Ankara kentinin algılanması: Ankara kentine bazı sıfatlar yakıştırılarak 5’li Likert ölçeği ile ölçme yapılmıştır. Bu grupta yer alan değişken sayısı 7’dir.

Ankara halkının algılanması: Ankara halkı algısını ölçmek için de çeşitli sıfatlar belirlenerek katılımcıların bu sıfatlara katılma dereceleri 5’li Likert ölçeğinde 14 değişken ile belirlenmeye çalışılmıştır.

Kentte gelecek planlaması: Ankette ayrıca öğrencilerin Ankara’da gelecek tahayyülleri olup olmadığını anlamaya yönelik ve kısmen de çapraz kont-rol sağlayacak bir bölüm oluşturulmuştur. Bu bölümde de 5’li Likert ölçeği kullanılmıştır.

Açık uçlu soru:Araştırmada veri toplama aracı olarak kullanılan anket for-munun sonunda, katılımcıların görüşlerini serbestçe bildirmelerini sağla-

Page 52: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

45Journal of Security Studies

mak amacıyla boş bir alan bırakılmıştır. Açık uçlu olarak yazılan ifadeler de değerlendirmeye alınmıştır.

Deney grubundan toplanacak veriler için şu yöntem izlenmiştir: Öğren-cilerden üniversitenin değişik birimlerinde yüzyüze anketler yapıldı. Bu yöntemle veri toplanırken gerek üniversiteler bazında gerekse fakülteler bazında kotalar uygulandı. Fakülteler, mühendislik, sağlık bilimleri, fen bilimleri, sosyal bilimler, hukuk ve dil olarak sınıflandırıldı. Araştırmada toplanan veriler, SPSS programı yardımıyla değerlendirilip frekans analizi, varyans analizi ve ki-kare testleri uygulanmıştır.

3. Araştırma Bulguları ve Analiz

3.1. Örneklem

Ankete katılan 968 üniversite öğrencisine doğum yerleri ve ikamet ettikleri şehirler sorulmuştur. Ankete katılanlar neredeyse tam bir Türkiye kompo-zisyonu oluşturmaktadır. Zira doğum yeri itibariyle, Tunceli hariç bütün illerde doğanlar bu araştırma kapsamında kent, halk ve cazibe merkezleri hakkındaki düşüncelerini belirtmişlerdir. Ayrıca yurtdışında doğduğunu ifade eden katılımcılar da örneklem içinde yer almaktadır. Katılımcıların ikamet ettikleri illerin sayısı ise 78’dir. İkamet edilen şehirler itibariyle ör-neklem içinde yer almayan üç il ise Siirt, Tunceli ve Kilis’tir. Araştırmaya katılan öğrencilerden 507’si (% 52,4) büyükşehirlerden birinde, 460’ı ise (% 47,5) diğer şehirlerden birinde ikamet ettiğini beyan etmiştir.

Ankete katılan öğrencilere ait üniversite, alan ve sınıf bilgileri Tablo 1’de gösterilmektedir.

Tablo 1: Öğrencilerin Üniversite, Alan ve Sınıf Dağılımları

Page 53: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

46 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Örnekleme ait demografik özellikler şu şekildedir: Ankete katılan öğren-cileri 433’ü kadın (% 44,7), 533’ü ise erkektir (% 55,1). Ankete katılan-ların 675’i 19-22 yaş aralığında bulunmaktadır. Bu da % 70 oranını ifade etmektedir. 23-26 yaş aralığında ise 212 katılımcı vardır (% 22). Ankete katılanların (gelirini belirtmeyenler dikkate alınmadığında) yaklaşık % 42’si ¨500’nin altında aylık gelire sahip olduklarını belirtmişlerdir. (Yine aynı kayıtla) yaklaşık olarak % 26’sı da 501-750 TL aralığında gelirleri olduğunu belirtmişlerdir.

Tablo 2: Örnekleme Ait Demografik Özellikler

Tablo 3: Ankete Katılanların Gelir Düzeyleri

4. Kelime çağrışım bölümü

Bu bölümde Ankara kentinin bilinen temel özelliklerinin tespit edilmesi amacıyla “Ankara denince aklınıza gelen ilk üç kelimeyi yazınız” şeklin-deki bir ifadeyle veri toplanmıştır. Bu soru ile toplanan veriler toplamda 18 kategoriye indirilmiştir. Kavramlara ilişkin bilgiler Tablo 4’te gösterilmek-tedir. Buna göre Ankara denince akla ilk gelen kelimenin “kar ve soğuk” olduğu tespit edilmiştir. Kış mevsiminin oldukça çetin geçmiş olması göz

Page 54: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

47Journal of Security Studies

önüne alınarak bu kavram göz ardı edildiğinde öğrencilerimizin aklına ilk gelen kavramın üniversiteleri ve barındıkları mekânlar olduğu görülmekte-dir. Analizle ulaşılan noktada en çarpıcı sonuç öğrencilerimizin önemli bir kısmının aklına ilk gelen kavramlardan birinin de Ankara nüfusunu oluş-turan memurların, onların giyim tarzlarının ve resmi davranış kalıplarının olduğu görülmektedir.

Tablo 4: Ankara Denince Akla İlk Gelen

Bu soruyla hedeflenen amaç Ankara’yı diğer kentlerden ayıran özellikle-ri ve Ankara’nın bir marka olarak konumlandırılmasında kullanılabilecek unsurları tespit etmek idi. Ancak elde edilen bulgular öğrencilerimizin şeh-ri çok da cazip bulmadıklarını göstermektedir.

5. Kentin Avantajları

Kentin başka kentlerle kıyaslanabilecek özellikleri 5’li semantik farklılık ölçeği kullanılarak ölçeklendirilmiştir. Öğrencilerden kendilerine verilen, kente ve cazibe merkezlerine ilişkin kavramları “Çok kötü/zayıf”tan “çok

Page 55: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

48 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

iyi”ye kadar değişen 5 farklı kategoriye göre değerlendirmeleri istenmiştir. Bu şekilde Ankara kentinin hangi avantajlara sahip olduğunu netleştirmek hedeflenmiştir. Buna göre Ankara kentinin en önemli avantajları, üniversi-telerin kampüs yaşamı, eğitim imkânları ve AVM’leridir. Şehirlerarası ula-şım ve sağlık imkânlarının iyi oluşu da Ankara’nın avantajlı olduğu konu-lar arasında sayılabilir. Bunların yanı sıra sanatsal ve kültürel etkinliklerin de öğrenciler tarafından tatmin edici düzeyde bulunduğu görülmektedir.

Ankara kentinin en zayıf olduğu konular ise iklimi, doğal güzelliklerinin bulunmayışı (bilinmeyişi), yiyecek fiyatlarının yüksekliği ve bir kent mut-fağının oluşturulamamış olmasıdır. Kent ve cazibe merkezleri kullanılarak oluşturulacak bir kent imajında üniversitelerin cazip kampüs yaşantısı ve sundukları eğitim kalitesi, başkent olmasından kaynaklanan şehirlerarası ulaşım kolaylıkları, sağlık imkânları ve sanatsal etkinliklerin beğenilirliği önemli bir avantaj oluşturabilecektir.

Grafik 1. Kentin avantajları1: Çok kötü/zayıf - 5: Çok iyi

Page 56: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

49Journal of Security Studies

6. Ankara Kenti

Bundan sonraki bölümde Ankara kentine verilmiş sıfatlara katılımcıların katılma oranları verilmektedir.

Dışa açıklık: Dışa açıklık yabancı insanların ve yatırımcıların kent insa-nınca kabulü anlamına gelmektedir. Dışa açık şehirlere yerleşmek için ve yatırım yapmak için gelenler olacaktır. Dışa açık olmayan yerler ise bu algıdan dolayı potansiyel kayıplarının ne olduğunu ölçme fırsatı bile bu-lamayacaktır. Bu nedenle dışa açık olma, kent imajı oluşturmada oldukça önemli bir konudur. Ankara kentinin dışa açıklığı konusunda katılımcıların % 39’u Ankara kentinin dışa açık olduğu kanaatini taşımaktadır. % 29’u ise bu kanaate katılmamaktadır. Dışa açık bulma oranı bu kavramın zıddı olan dışa kapalı bulma oranından fazla çıkmış olsa da anketteki açık uçlu soru dikkate alındığında Ankara’nın ve Ankara halkının bu konuda eksik-likleri olduğunu göstermektedir.

Gelişmişlik: Gelişmiş olmak da kentin oluşmuş bir imajıdır. Bu imaj dışa-rıdan insanları buraya çekme gücüne sahiptir. Katılımcıların % 21’i Anka-ra kentinin gelişmiş bir kent olmadığı, % 55’i ise gelişmiş bir kent olduğu kanaatindedirler.

Kentin gelişmişliği göreceli bir kavramdır. Katılımcıların istemeseler de kendi bulundukları (ikamet ettikleri) şehir ile Ankara kentini mukayese etmekte olduklarından dolayı bu algıya sahip oldukları düşünülmektedir. Bunu test etmek için büyükşehirlerde yaşayanlar ile diğer illerde yaşayan-ların algıları arasında fark olup olmadığına bakılmıştır. Buna göre büyük-şehirlerde yaşayanların % 24,6’sı, diğer illerde yaşayanların ise %16,3’ü Ankara’nın gelişmiş bir kent olduğu fikrine katılmadığını belirtmektedir. Ankara’nın gelişmiş bir kent olduğu fikrine katılma oranı ise büyükşehir-lerde yaşayanlarda % 48,9, diğer illerde yaşayanlarda da % 61’dir.

Güvenlik: Katılımcılara Ankara kentine ilişkin yönelttiğimiz sorulardan biri de kentin güvenliğine ilişkindi. Buna göre öğrencilerin % 47’si Anka-ra’yı güvenli bir kent olarak tanımlarken %26’sı Ankara’yı güvenli bir kent olarak tanımlamamaktadır.

Modernlik: Analiz sonucuna göre Ankara kentinin modern insanlardan oluştuğu kanaatine katılımcıların % 26’sı katılmadıklarını belirtmişlerdir. Ankara kentinin modern bir kent olduğu kanaatine ise katılanların oranı % 40’dır.

Page 57: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

50 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Temizlik: Temiz olan kentler akılda kalmakta, takdir edilmektedir. Ankara kentini temiz bulanların oranı % 29’dur. Temiz bulmayanların oranı ise % 40’tır. Ankara’nın temizlik açısından olumsuz bir şekilde algılandığı söy-lenebilir. Anketteki açık uçlu sorulara verilen cevaplar dikkate alındığında çöp kutularının olmaması ve küçük miktardaki çöplerin zorunlu olarak so-kaklara bırakıldığını göstermektedir. Bu durum Bir kent imajı oluşturmada zaaf noktalarından birisi olarak değerlendirilebilir.

Ucuzluk: Kentleri dışarıdaki insanlara cazip hale getiren unsurlardan birisi de kentin ucuz olarak algılanmasıdır. Gerçekten ucuz olsun ya da olmasın ucuz olarak algılanmak bir avantaj olarak değerlendirilebilir. Ankara kenti ucuz bir kent olarak algılanmamaktadır. Zira katılımcıların 61’i Ankara’yı ucuz bir şehir olarak tanımlamamıştır. Bu durum Ankara için bir dezavan-tajdır. Ankara kentini ucuz bulanların oranı sadece % 13’tür.

Sakinlik: Sakinlik, içinde yaşadığımız yüzyılda, iletişim araçları, ulaşım araçları ve kalabalık içinde, aranan bir özellik olmuştur. Özellikle hem me-deniyetin imkânlarından yararlanmak hem de sakin bir hayat sürdürmek hemen herkesin isteyeceği bir özelliktir. Ancak Ankara kenti bu açıdan da avantajlı bir algılamaya sahip değildir. Katılımcıların % 41’i Ankara’yı sa-kin bir kent olarak algılarken, tersini düşünenlerin oranı da % 37’dir.

7. Ankara Halkı

Kentler sadece sokakları ve binalarıyla değer ifade etmezler. İçinde yaşa-yan halkın davranış biçimleri ve tutumları da diğer insanlar tarafından de-ğerlendirmeye alınmaktadır. Kent insanının herhangi bir zaman diliminde çok kısa süreliğine de olsa kent dışından insanlarla karşılaşması, onlarda kalıcı bir davranış eğilimi oluşturabilmektedir. Bu davranış eğilimleri çoğu zaman kalıcı olmaktadır. Ne zaman ve kim tarafından nasıl oluşturulduğu tam olarak belirlenemeyen bu davranış eğilimleri kent için avantajlı bir durum oluşturabileceği gibi dezavantajlı bir durum da oluşturabilir.

Araştırmanın bu bölümünde Ankara halkının dışarıdan nasıl algılandığı-nı ölçmek üzere sıfatlar verilmiştir. Bu sıfatlara katılımcıların verdikleri değerlerle bir sonuca ulaşılmaya çalışılmıştır. Genellikle verilen sıfatlar olumlu sıfatlardır. Ancak değerlendirmede olumlu sıfatlara katılmıyorum şeklinde verilen cevapların bu sıfatların zıddını oluşturacağını söylemek yanlış olmayacaktır.

Cömertlik: Ankara halkının cömertliği konusunda cömert olduğunu düşü-nen katılımcıların oranı yalnızca % 12’dir. Buna karşılık cömert olmadığı-nı düşünen katılımcıların oranı ise % 58’dir.

Page 58: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

51Journal of Security Studies

Yenilikçilik: Bir halkın yeniliklere açık olması ile kentin dışa açık olması benzer şeylerdir. Ancak yenilikçi olmak dünyada gelişen teknolojik, eko-nomik, sosyal hadiseleri çabuk kabullenme, hatta bu yeniliklere öncülük etme yeteneğinin var olup olmadığıyla ilgilidir. Ankara halkı için bu sıfat değerlendirildiğinde katılımcıların Ankara halkını yenilikçi bulanların ora-nı yalnızca % 16’dır. Yenilikçi bulmayanların oranı ise % 52’dir.

Dindarlık ve Tutuculuk: Dindar kavramı bazılarında olumlu bir çağrışım yaparken bazılarında olumsuz algılanmaktadır. Bu açmazı ortadan kaldıra-bilmek düşüncesiyle anket formuna “dindar” sıfatının hemen altına “tutu-cu” sıfatı yerleştirilmiştir. Bu iki kavrama ilişkin sonuçlar aşağıda birlikte değerlendirilmiştir.

Buna göre katılımcıların % 33’ü Ankara halkının dindar olduğunu, % 34’ü ise tutucu olduğunu düşünmektedir. Ankara halkının dindar olduğu düşün-cesine katılmayanların oranı % 26 iken, tutucu olduğu düşüncesine katıl-mayanların oranı ise % 30’dur. Ankara halkının dindarlığı ya da tutuculuğu konusunda katılımcıların kararsız olduğu dikkati çekmektedir.

Dürüstlük: Araştırma bulgularına göre Ankara halkını dürüst olarak algı-layanların oranı sadece % 18’dir. Ankara halkının dürüst olmadığını düşü-nenlerin oranı ise % 36’dır. Kararsızların çokluğu da önemlidir.

Girişimcilik: Katılımcıların ¼’ü Ankara halkını girişimci olarak algıla-maktadır. Ankara halkını girişimci olduğu kanaatine katılmayanların oranı ise % 30’dur. Burada da kararsızlar önemli bir paya (% 45) sahiptirler.

Samimiyet: Samimiyet, ilgi, dürüstlük, çalışkanlık da içeren bir duygu ol-duğu için oldukça önemlidir. Katılımcıların % 24’ü Ankara halkını samimi olarak algılarken; % 42’si ise Ankara halkının samimi olduğu fikrine katıl-madıklarını ifade etmişlerdir.

Geleneksellik: Bir kent halkının geleneksel olması iki anlam taşıyabilmek-tedir. Birincisi halkın bir geleneğinin olmasıdır. Halkın geleneğinin olması bir avantajdır. Gelenekler sosyal hayatı kuşatarak belirsizlikleri ortadan kaldırırlar. Hatta bazı gelenekler diğer yerleşim merkezlerinden farklılığı oluşturabileceği için kent imajı oluşturmada ve kent pazarlamasında kul-lanılabilecek bir unsurdur. Diğer taraftan geleneksellik yenilikçiliğin zıddı olarak ele alındığında ise olumsuz bir anlam yüklenebilmektedir. Sonuç nasıl yorumlanırsa yorumlansın katılımcıların % 40’ı Ankara halkını gele-neksel olarak algılarken % 25’lik bir kısmı da Ankara halkının geleneksel olmadığını düşünmektedir.

Page 59: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

52 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Nezaket: İnsan ilişkilerinde karşı taraftan moral bozucu bir tepki almama, tersine onurlandırıcı tepkiler alma olarak tanımlanabilecek nezaket, insan ilişkilerinde önemsenen bir sosyal olgudur. Genellikle kültürel farklılıklar nezaketsizlik olarak algılanabilmektedir. Nazik olmanın zıddı “kaba ol-mak” olarak düşünüldüğünde Ankara halkı için “nazik değil” nitelendir-mesini kullananların söylemek istedikleri daha net anlaşılmaktadır. Araş-tırma bulgularına göre katılımcıların sadece % 18’i Ankara halkını nazik bulurken, % 52’si nazik bulmamaktadır.

Sıkıcılık: Araştırmada metodolojik olarak bir hata yapmamak için bazı olumsuz bir sıfatlar da araştırmada bir değişken olarak yer almıştır. Sı-kıcılık sıfatının zıddı “eğlenceli” olarak düşünülürse bu sıfatın kent imajı oluşturmada ve bu imajı pazarlamada nasıl kullanılabileceği hakkında fikir edinilmiş olur. İnsanlar sakin de olsa eğlenceli yerleri tercih etmektedirler. Sıkıcı yerler sakin de olsa tercih edilen yerler değildir. Katılımcılar önemli bir oranda (% 47) Ankara halkını sıkıcı olarak nitelemektedir. “Sıkıcı de-ğil” şeklinde niteleyenlerin oranı ise % 22’dir.

Sıcaklık: Sıcaklık sıfatı insanlar için düşünüldüğünde çabuk ilişki kurulabi-len, ilişkilerinde itici davranışlar sergilemeyen anlamı yüklenebilmektedir. Bir kent halkının sıcak bulunması, dışarıdan gelen insanların yabancılık çekmeden rahat hareket etmelerine ve çabucak kaynaşmaya işaret etmek-tedir. Bu nedenle kent halkının sıcaklığı da kent imajının oluşturulmasında etkili bir unsurdur. Yukarıdaki sonuca paralel olarak katılımcıların % 23’ü Ankara halkını sıcak olarak değerlendirirken, % 48’i ise Ankara halkını sıcak bulmamaktadır.

Çalışkanlık: Araştırmamızda kent halkının değerlendirilmesinde kullanı-lan diğer bir sıfat çalışkanlık sıfatıdır. Araştırma bulgularına göre Ankara halkı, ankete katılanların % 30’u tarafından çalışkan olarak nitelendirilir-ken, % 25’i tarafından“çalışkan değil” şeklinde nitelendirilmiştir.

Misapirverlik: Bir kent halkının misafirperver olması kente gelen, ya da sonradan orada yaşamaya başlayan insanlar tarafından oldukça önemlidir. Bu açıdan değerlendirildiğinde katılımcıların % 25’i halkın misafirperver olduğunu düşünürken, % 35’i ise böyle olmadığını düşünmektedir.

Asosyallik: Asosyallik sıfatı iletişim becerilerinin eksikliğini ve diğerini dışlamayı ifade eden bir sıfattır. Halkın kente gelenlerce asosyal olarak ni-telendirilmesi o kentin marka imajı açısından olumsuz bir etki doğuracak-tır. Katılımcıların % 30’u Ankara halkının asosyal olmadığını düşünürken, % 37’si asosyal olduğunu belirtmiştir.

Page 60: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

53Journal of Security Studies

8. Kentte gelecek planlaması

Bu bölümde öğrencilerin eğitim gördükleri ve hayatlarının en dinamik dö-nemlerini geçirdikleri Ankara kentinde gelecek beklentileri analiz edilme-ye çalışılmıştır. Bölümde öğrencilere 8 farklı cümle verilmiş ve bunlara katılım düzeylerini belirtmeleri istenmiştir. Anketin bu bölümüne ilişkin veriler Tablo 4’te topluca verilmiş, ancak ilk seçenek olan; “kendimi An-karalı hissediyorum” seçeneği ikametgâhı Ankara olanlar ve olmayanlar şeklinde ikiye ayrılarak grafiklerle ayrıca belirtilmiştir.

Tablo 4’ten de görülebileceği üzere, katılımcıların yaklaşık % 23’ü “ken-dimi Anakara’da değerli hissediyorum” önermesine katıldıklarını ifade et-mişlerdir. Yaklaşık % 46’sı da bu önermeye katılmadığını ifade etmiştir. “Ankara’da becerilerimi geliştirmek için fırsatlar olduğuna inanıyorum” cümlesine katılımcıların % 56’sı olumlu cevap vermiştir. Öğrenciler An-kara’yı gerek şehircilik gerekse toplumsal yapı itibariyle beğenmedikle-rini ifade etseler de burada ortaya çıkan oran kentin gelecek için fırsatlar sunabileceğine inandıklarını göstermektedir. Öğrencilerin % 21’i gelecek beklentisi olmadığını ifade etmiştir. Yine yüksek bir oranda % 52’si okul sonrasında Ankara’da uygun bir iş bulabileceğine inanmaktadır. %21’i ise bu konuda umutsuzdur.

Öğrencilerimiz becerilerini geliştirmek, gelecek için ve uygun bir iş bul-mak için kentin fırsatlar sunduğuna inansalar da meslek yaşantılarını An-kara’da geçirme noktasında çok da istekli gözükmemektedirler. Zira “Mes-lek Yaşantımı Ankara’da Geçirmekten Memnuniyet Duyarım” cümlesine öğrencilerin sadece % 36’sı olumu cevap vermiştir. % 38’i de meslek ya-şantılarını Ankara’da geçirmek istemediklerini ifade etmiştir.

Öğrenciler Ankara’da iyi bir eğitim aldıkları, Ankara’nın kendileri açı-sından güvenli bir kent olduğu ve barınma sorunu yaşamama konularında yüksek oranlarda olumlu düşünce beyan etmişlerdir. Bu oranlar sırasıyla % 73, % 61 ve % 67’dir.

Page 61: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

54 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Tablo 5: Kentte Gelecek Planlaması

Kendimi Ankaralı hissediyorum:

Bu soru ile öğrencilerin kenti sahiplenmeleri ya da kentin kendilerini sa-hiplenmesine ilişkin düşünceleri anlaşılmaya çalışılmıştır. Bu bölüm analiz edilirken ikamet ettiği ili Ankara olarak belirtenler dikkate alınmamıştır. Buna göre katılımcıların yaklaşık % 67’si kendini “Ankaralı” hissetmedi-ğini belirtmektedir. Ankara’da ikamet etmeyip de kendini Ankaralı hisse-denlerin oranı ise % 20’dir. Bu sonuçtan daha ilgi çekici olanı Ankara’da ikamet edenler arasında kendisini Ankaralı hissedenlerin oranının % 56’da kalmasıdır. Ankara’da ikamet ettiğini belirtenlerin % 33’ü kendisini Anka-ralı hissetmediğini beyan etmektedir.

9. Kente İlişkin Beklentiler ve Sorunlar

Bu bölümde öğrencilerden, kendilerine ayrılan alana kentten ve yetkili-lerden beklentileri, sorunları ve ihtiyaçlarına yönelik ifadeleri yazmaları istenmiştir. Doğal olarak çok farklı kavramlar ve ifadeler ortaya çıkmıştır. Ancak mümkün olduğunca benzer kavramları bir araya toplanıp sınıflan-dırmaya çalışılmıştır. Tablo 5’te bu sınıflandırma ve ilgili sorunu dile geti-ren öğrenci sayıları verilmiştir.

Page 62: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

55Journal of Security Studies

Tablo 6: Beklentiler, Sorunlar ve İhtiyaçlar

Tablodan da görüleceği üzere öğrencilerin önemli bir kısmının dile getir-diği sorun, kendilerinden öğrenci kimliği dışında bir de her yıl satın almak zorunda oldukları paso istenmesidir. Öğrencilerin ulaşıma ilişkin olarak belediye otobüslerinin kalabalıklığını, yetersizliğini ve otobüs şoförlerinin kabalığını dile getirmektedirler.

Sonuç

Kentler, pazarlamaya konu birer ürün olarak değerlendirilebilir. Bu du-rumda üründen faydalanan müşterilerin memnuniyeti esastır. Müşterilerin bu üründen sağlayabilecekleri faydayı maksimize etmek kent yöneticileri-nin görevleri arasındadır. Kentler fiziki yapıları, altyapıları, günümüzden geçmişe ve geleceğe uzanan boyutları ve içinde yaşayan insanlarıyla ve bu insanların tek tek ya da birlikte olmaktan dolayı oluşturdukları değerleriy-le pazarlamaya konu olabilecek bir üründür. Bu ürünün değerinin artması kentin paydaşlarının kazancını artırıcı bir etken olarak karşımıza çıkacak-tır. Bu nedenle kentin paydaşlarından her birinin bu kentin değerini artırıcı çabalar içinde yer alması gerekmektedir.

Bu çalışmada Ankara kentinin Ankara’da okuyan üniversite öğrencilerince nasıl algılandığı belirlenmeye çalışılmıştır. Yapılan veri toplama ve analiz çalışmalarından sonra başlıca şu sonuçlara ulaşılmıştır. Ankara kenti fiziki yapıdan oluşan kent yapısıyla ve belediyecilik açısından olumlu bir imaja sahip olmasa da öğrenciler tarafından dışa açık, gelişmiş, güvenli, modern ve sakin bir şehir olarak nitelenmiştir. Bununla birlikte Ankara’nın temiz-lik ve ucuzluk açısından olumsuz bir imajı söz konusudur. Ankara halkının öğrenciler gözündeki imajı ise çok daha kötüdür. Kullanılan sıfatların zıt anlamları düşünüldüğünde Ankara halkı cimri, yeniliğe kapalı, samimiyet-siz, nezaketsiz (kaba) ve sıkıcı olarak nitelenmektedir. Ankara halkı yine dürüst ve girişimci olmayan bir halk olarak algılanmaktadır.

Page 63: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

56 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Ankara kentinin, kentin ismiyle özdeşleşmiş mekânları Anıtkabir, Atakule, Hacı Bayram, Hamamönü gibi yerlerdir. Bununla birlikte bu mekânların Tablo 3’teki paylarına baktığımız da bilinirliklerinin düşük oranda kaldığı-nı görmekteyiz. Bu unsurların daha iyi pazarlanması (tanıtımlarının yapıl-ması) gerekmektedir. Son dönemde gerek Hacı Bayram, gerekse Hamamö-nü’ndekirestorasyon çalışmaları bu anlamda önemli projelerdir.

Ankara kenti pazarlanabilecek bu unsurlar yanında, üniversitelerinin gerek fiziki yeterlilikleri gerek eğitim kaliteleri, şehirlerarası ulaşım kolaylığı, yeşil alanlar, düzen ve güven gibi avantajlara sahip bir kenttir. İlgili pay-daşların bu unsurları kullanarak daha olumlu bir kent imajı oluşturmaları mümkün görünmektedir. Dahası bu unsurların birlikte değerlendirilmesin-den oluşacak sinerji ile kent daha büyük bir cazibe oluşturabilecektir. Ka-tılımcıların üniversiteleri için daha olumlu düşündükleri tespit edilmiştir. Ancak bunun dışında kalan konularda Ankara kenti ve halkı olumlu bir kent imajı oluşturmak istiyorsa öğrenciler üzerindeki tutumlarını değiştiri-ci girişimlerde bulunmalıdır.

Çalışmanın kısıtları ve bundan sonraki çalışmalar için öneriler

Çalışmada büyük bir örneklem ile çalışma fırsatı bulunmuştur. Araştır-mada ankete katılan öğrencilerin çok farklı illerden Ankara’ya geldiği gö-rülmüştür. Bu durum değerlendirmelerin çok farklı illerle karşılaştırılarak yapıldığını göstermektedir. Öğrencilerin görüşlerini beyan ederken kendi geldikleri iller ile kıyaslama yaptıkları varsayılmakla birlikte bundan sonra yapılacak çalışmalarda birkaç kentin imajlarının karşılaştırılması yapılabi-lir. Bu çalışmada toplanan verilerle yapılan analizlerin ve bulunan ulaşılan sonuçların diğer illerle karşılaştırılması daha anlamlı bir sonuç elde edil-mesini mümkün kılacaktır. Bundan sonraki çalışmalarda araştırmacılara, iki temel gruptan veri toplanması tavsiye edilmektedir. Birincisi kent çev-resindeki illerden veri toplama, diğeri ise bağlantısı olmayan büyükşehir-lerden veri toplama. Böylece gerçek değerlendirmeler yapılabilecektir.

Bu tür çalışmaların belirli aralıklarla yapılması kentin imajının olumlu ya da olumsuz yönde değişip değişmediğini ve bu değişimin nedenlerini tespit etmeyi mümkün kılabilecektir.

Page 64: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

57Journal of Security Studies

KaynakçaÇalışkan, U, Tutar, H. ve Sallan, S. (2014). Kars Algısı İmajı ve Marka Kimliği

Araştırması. T.C. Serhat Kalkınma Ajansı.Ergun, C. (2014). Üniversite ve Kent İlişkisi Üzerine Görüşler: Mehmet Akif Ersoy

Üniversitesi Örneği. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Eylül 2014, Sayı 31, 216 – 237.

Gürkaynak R. M. ve Kasımoğlu M., (2004) Türkiye’de Üniversite Komşu Çevre Etkileşimi: İşbirliği İçin Bir Ön Çalışma. Amme İdaresi Dergisi, Cilt 37(3), 147-162.

Karadağ, A. ve Turut H., (2013). Üniversite Öğrencilerinin Kentsel Çevre Algısı Üzerine Bir Araştırma: İzmir Örneği. Coğrafi Bilimler Dergisi, Cilt 11 (1), 31-51.

Llinares, C.,Page, A. ve Llinares, J., (2013). An approach to defining strategies for improving city perception. Case study of Valencia, Spain. Cities, Vol. 35, 78–88.

Sankır, H., DEMİR GÜRDAL, A. (2014). Bülent Ecevit Üniversitesi’nin Zonguldak’a Etkileri ve Kentin Üniversite Algısı. Yükseköğretim ve Bilim Dergisi, Cilt 4 (2), Ağustos2014; 90-98.

Taşçı vd., (2011). Kentin Üniversite Algısı: Anadolu Üniversitesi ve Eskişehir Örneği. Amme İdaresi Dergisi, Cilt 44 (2), Haziran 2011, 131-146.

Tunçel, H., (2008). Kentsel Mekânın Algılanması: Elazığ Örneği. Ankara Üniversitesi V. Ulusal Coğrafya Sempozyumu (16-17 Ekim 2008) Ankara.

Page 65: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:
Page 66: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

59Journal of Security Studies

THE DEMOCRATIC UNION PARTY (PYD), PKK’S SYRIA PROJECT

Demokratik Birlik Partisi (PYD), PKK’nın Suriye Projesi

Ebubekir Ertugrul*

Abstract

This article aims to analyze the relationships that The Democratic Union Party (PYD), which established by terrorist organisation The Kurdistan Workers’ Party (PKK) to organize among Syrian Kurds, developed with regional actors and the attitude it adopted towards recent developments. In particular, the political and military activities that PYD has been carrying out since the outbreak of Syrian civil war in 2011 are examined.

Keywords: KCK, PYD, PKK, Syria, Syrian Kurds

Öz

Bu çalışmanın amacı terörist organizasyonu olan Kürdistan İşçi Parti-si (PKK) tarafından kurulan Demokratik Birlik Partisi (PYD)’nin Suriye Kürtleri üzerindeki organizasyonunu, bölgesel aktör olarak gelişmesini ve son zamanlardaki gelişmelere karşı tutumunu analiz etmektir. Özellikle, 2011 Suriye iç savaşının başlamasından beri PYD’nin yapmış olduğu poli-tik ve askeri aktiviteler incelenecektir.

Anahtar Kelimeler: KCK, PYD, PKK, Suriye, Suriye Kürtleri

Introduction

US military intervention of Iraq in 2003 within the scope of Greater Mid-dle East Project, and major world powers’ interests in the Middle East, also started a new era for the Kurds in Syria.

Syrian Kurds, who hadn’t got any political existence until the 2000s, influ-

* Master's Degree in International Relations, Ufuk University, TurkeyMakale Geliş Tarihi: 16.12.2015. Makale Kabul Tarihi: 03.02.2016

Page 67: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

60 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

enced by new international conjuncture, for the first time began to assume a political attitude against Syrian Ba’ath Regime in 2004 and from that time has become an active actor in the internal politics of the country. When so-cial events called Arab Spring began to show its influence in Syria after the year 2011, also in the areas inhabited by Syrian Kurds political activities occurred. In this new period, Syrian Kurds attempted to determine their positions regarding the process by establishing new roof organizations.

Syrian Arab Spring crisis process that took place domestically between Nusayri Ba’ath government and Sunni Arabs within the framework of the new relationships that regional actors established with each other triggered an environment of attaining power rapidly for Kurdish terrorist organiza-tion PKK, which is a radical and leftist party and has a Marxist-Leninist ideology. In this process PKK, via it’s Syrian branch PYD, became the most powerful organization in the region, and so, in this current situation poses a security threat to Turkey’s southern border.

1. The Establishment of The Democratic Union Party (PYD)

The dramatic political changes in Northern Iraq created by the U.S. mili-tary intervention of Iraq in 2003 also affected the areas inhabited by Kurds in Northern Syria. Within this period, Syrian Kurds, for the first time, be-gan to conduct political activities against authoritarian Ba’ath Regime, and engaged political close-ups with Iraqi Kurds. The relationships Syrian Kurds developed with Masoud Barzani the current president of the Iraqi Kurdistan Region consequently damaged PKK’s Syria projects, and PKK, to accelerate more organized activities in Syria, declared the establishment of PYD (Caves, 2012). Within this framework, PYD was founded by a number of PKK members under the leadership of Fuad Omer in 2003 (Pol-lock, 2012).

PYD is a (official) member of “Koma Civakên Kurdistan” (KCK) (Group of Communities in Kurdistan) that carries out pro-PKK activities in Syria was established by Abdullah Ocalan in Imralı prison in 2005. The main purpose of KCK is to gather the Kurds in Iraq, Iran, Syria and Turkey un-der a confederation aiming for independence (Wilgenburg, Tanir, & Hossi-no, 2012).

Being passive in the early years of its foundation, PYD’s radical rise has begun with the new vision it generated through its recent relationships with Bashar al-Assad government since 2011. One of the most compelling rea-son for the regime to actualize the project of deploying PYD as the buffer

Page 68: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

61Journal of Security Studies

zone across Turkish border as a way of reprisal is that Turkey has not sup-ported the Assad Government during the Syrian civil war.

PYD’s grass-root in Syria came into existence from the Kurds who migrat-ed to Syria from Turkey due to the events such as Dersim and Agri upris-ings which occurred during the establishment of the Republic of Turkey, and because of Turkey-based political activities that PKK has carried out since 80s among Syrian Kurds. Hence, PYD’s indirect relationship with Ba’ath Regime, as a result of the dynamics of the 80s, stems from this Kurdish base that both PYD represents now and those who influenced by Syrian government in 80’s (Erdemol, 2012)..

While the Assad Regime was holding Sunni Arab opponents under heavy arms fire; meanwhile, it allowed the PYD to prepare for state building in Southern Syria, establishing an army and governing the region autono-mously. Evidently, the government doesn’t see PYD activities as separatist or against the unity of the state, and have apparently interpreted their ac-tions as a kind of homeland defense. This has led to rumors and allegations of an alliance between Bashar al-Assad and the PYD.

That the PYD have taken advantage of the opportunities in this conjecture, and their release of a statement claiming they don’t have any ties with the PKK organization, makes it difficult to understand the real nature of the or-ganization and leads to confusion on this issue, both regionally and within the international arena. Since PYD is aware of the fact that if they execute political and military activities as an offshoot of PKK on the border of Tur-key, it will give legitimacy for military intervention by Turkey, they claim that PYD acts in the interests of Syrian Kurds alone. In this way, PYD evokes the perception that they have no agenda for Turkey and there are only ideological links with the PKK (International Crisis Group, 2013: 1).

However, the PYD’s founding philosophy, regulation and activities clari-fied PYD-PKK affiliation confessedly.

Some of many examples that show the correlation between PYD and PKK are as follows:

• The section of “What is the Organization?” in the party regulation which clearly expresses the purpose of the establishment of the party is: “The Democratic Union Party (PYD) sees Abdullah Ocalan as it’s leader, People Congress as top umbrella of people of Kurdistan and KCK West as the best democratic system for Kurdish population in Syria”. (Reziknama Partiya Yekitiya Demoqrat (PYD))

Page 69: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

62 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

• It is demonstrated by the evidences in the indictment of the ongoing case in Turkey regarding Koma Civakên Kurdistan (KCK, or the Group of Communities in Kurdistan) that activities are being con-ducted for the purpose of “United Independent Kurdistan” in four different countries (namely Turkey, Syria, Iraq and Iran), and PYD has its role related to Syria in this project (KCK İddianamesi, 2012).

• There are a lot of press releases from PKK directly stating that PYD belongs to their group. Here are two:

- In a statement from KKK (Koma Komalên Kurdistan, the pre-decessor of the KCK) released for Syrian Kurds through the official press organ of the PKK “Serxwebun” for Newroz Day celebration in 2006, the PYD’s Party Congress in Syria was de-scribed as a PKK organisation which operates in Syria through the activities of PYD. In the statement there is also an announce-ment that as for being under the instructions of Abdullah Ocalan for nearly 20 years, Syrian Kurds were reflected as the optimal community which had adopted the ideology and style of PKK, and as the best representative of the PKK. Northern Syria was indicated as the most appropriate field for the first pillar of the future “Democratic Confederalism”. In the celebration message, the KKK urged Syrian Kurds to act in accordance with the prin-ciples of democratic confederalism (Serxwebun Dergisi, 2006).

- In the memory of terrorists who had lost their lives for PKK, KKK Executive Council Presidency used the following expres-sions in the declaration released in PKK official press organ “Serxwebun” in February 2007;

“...Comrade Chilan… had been to Iraq several times... in fact, Chi-lan’s field was Syria but because she was sought by the Syrian Re-gime, staying in Iraq with the perspective of the movement, it was seen that it would be more appropriate to carry out the activities there. Chilan was to coordinate the activities of PYD from Iraq. ...Comrade Chilan played a major role in the development of the PYD organization. Within this context, a recovery and a tenacious spirit has emerged in PYD. ...If PYD today still stands and performs its third congress, it owes this to our martyr Chilan” (Serxwebun Dergisi, 2007).

Unlike other groups in Syria, PYD with the foundation “Tevdera Civaka Gel” (TEVDEM) carried out cultural, political and economic activities that are parallel to specified actions of KCK constitution (Chromani, 2012).

Page 70: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

63Journal of Security Studies

Considering NGOs, political parties and subsidiary organs of PKK it clear-ly reveals that PYD is an official organ of KCK. PYD’s regulation, posture, activities and reactions to the events rise the general framework and nature of PYD as a front of KCK. (Erkmen, 2012a: 20).

• All organizations of PYD that was established in Suleymaniah in 2003, were governed by Shahin Jilo (Ferhat Abdi- also known as adopted son of Abdullah Ocalan) for a certain period. Seyfettin Zor-lu’s son Seyfi, with whom Abdullah Ocalan crossed the Syrian bor-der together for the first time, had led PYD activities in accordance with the instructions of Jamil Bayık a member of Central Committee of PKK (Söylemez, 2013).

• The ideological association between PYD-PKK, beside the organic link, comes to light if one considers the sympathetic relations of PYD with all leftist parties of Syria and its politics with Communist Labour Party, Nusayri Arab Union Party and Democratic Marxist Party under the roof organization “National Coordination Com-mittees”. Although nearly all Syrian Kurds are Sunni Muslim, they shape their social life around Sunni religious orders and they are under the oppression of the Ba’ath Regime as Kurds for decades, PYD’s common politics with these Ba’ath backed-leftist parties make it difficult to assert PYD just as an Kurdish organization that does politics on behalf of Syrian Kurds.

• The structure of Turkey-based organization KCK proves PYD as its official Syria front beyond being an organization that founded by Syrian Kurds to protect their rights and have issues just related to Syrian Kurds.

• The periods that Turkey takes tougher line against PYD, a large in-crease in attacks of PKK is observed in Turkey (Caves, 2012: 20).

• There has been an intense terrorist transition between PYD area and Qandil where The People’s Protection Units (YPG) (Kurdish: Yekîneyên Parastina Gel) militants receive military trainings in PKK camps (Arslan, 2013).

Founded in 2003, PYD took a historic opportunity with Arab Spring and has become one of the most powerful actors in Syrian territory although lack of its institutional infrastructure.

With the deliberate withdrawal of the regime from the region and thanks to its military wing the People’s Protection Units (YPG) which was founded officially in 2011 to control the Kurdish populated areas in Syria PYD took

Page 71: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

64 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

the control of Kurdish settlements such as Afrin, Kobani, Serê Keniyê, Dêrik and Ras El Ayn. (İmrağ, 2012). Here, also by giving the control of the region to PYD, the regime tried to fortify the basis of the Nusayri state which they consider to establish on the coast of Mediterranean Sea after a possible division (Badran, 2012).

PYD and Assad government have conducted the following politics on key issues since the eruption of social events triggered by the Arab Spring in Syria:

- Creating democratic autonomy in the Kurdish regions without regime change,

- Opposing external intervention to Syria and the strengthening of the Muslim Brotherhood in the region (Erkmen, 2012a).

Kurdish politician and writer Ibrahim Guclu stated that, “Even though it seems that PYD is ruled by a local team, since the administration center of PKK is located in Qandil, the actual center of PYD is also Qandil where is, indeed, directed by Syria and Iran (Çevikalp, 2012).

2. PYD-Bashar Al Assad Government Relations

When the Sunni Arab opposition revolted by the influnce of the Arab Spring, The Assad Regime transferred the control of the Kurdish region to PYD and began to support the party publicly (Stratfor, 2012) in order to prevent the Kurdish opposition to get strong in the region.

The popularity of the PYD among Kurds rose with the bomb attack in July 2012 which resulted in the deaths of four senior Syrian regime members in Damascus. This created the largest mobility in the regions inhabited by Kurds. After this event, Ba’ath Regime gave the control of Kurdish set-tlements including Kobani, Afrin, Amude, Derik and Qamishli at first and later El Ma’abde, Ayn Al Arab, Ras Al Ayn, Dirbasiye settlements to PYD forces (Gutman, 2012). By this support from the Assad regime, PYD was transformed into the most effective actor on the borders of the Republic of Turkey in a very short time.

By becoming a member of “Kurdish Supreme Committee” (Renad, 2012: 4) by signing the Erbil Agreement with KNC in Erbil the capital city of Kurdistan Regional Government in July 2012, PYD both internationally and locally evoked the perception that they were separated from the Assad regime. As time passed, however it was noticed that the PYD-KNC agre-

Page 72: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

65Journal of Security Studies

ement was never applied (applicable) in practice and was just a tactical strategy to save face for both the Assad Regime and PYD.

Since May 2013, PYD began to increase the pressure on Kurds in the re-gion publicly. PYD’s kidnapping and torturing 51 members of the most powerful party among Syrian Kurds, the Barzani-backed KDP-S, pleased only the Assad regime.

In fact, bilateral relations between Assad and the PKK stemmed from their historical ties. The Assad regime has used the PKK against Turkey as a trump card from its founding, although recently forced into a hard stance against PKK by the deportation of Abdullah Ocalan. The government again started to use this card effectively after 2011 Syrian civil war.

Activities which show the native of the relationship between PYD and the Ba’ath regime can be listed as follows:

• Transfer of the arsenals and the weapons in the regions inhabited by the Kurds from the government to PYD,

• The sudden amnesty for all PYD prisoners under the Assad regime who were sentenced to life imprisonment, including PYD chairman Salih Muslim,

• The transfer of the governance of many of cities inhabited by Kurds to PYD without any armed conflict.

• The political choice of PYD, whose preference is not to be with other Kurdish groups under KNC but to be under the umbrella of “National Coordination Committees”, an umbrella organization in-cluding leftist and Nusayri parties.

• The wish of the Assad regime to secure the border with Turkey.

• A number of activities that show PYD and the Assad regime have common interests in the region, for instance, the leader of Kurdish Future Movement Mashaal Tammo who previously threatened by PYD widely believed to be killed by intelligence service of Syria, the Mukhabarat (Kurdwatch, 2012).

• The regime’s suppression of the groups in the region who are poten-tial rivals to the PYD.

• The activities that PYD carries out to weaken rebellions against the Assad regime.

Page 73: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

66 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

In their public statements PYD and the regime did not express clearly the nature of their relations. PYD denies its common activities with the regime, and the regime too indicates that Syria will fight against PYD for the lands that PYD got from the regime. In an interview with the BBC, to cover up their relationships, PYD leader Salih Muslim said “If the regime comes back to this area again, of course we will fight to defend” (Guerin, 2012).

In an interview with “Ortadogu Analiz” on 26 February 2013, Syria’s lead-ing Kurdish politician Salah Badruddin claimed that ;

- “The strengthening of PYD which is beside the point in the first eight month after breaking out the social events in Syria was a process-oriented project of the regime that put into action after a meeting conducted between the regime and PKK in the city of Sulaymaniyah in Iraq. Syria’s Military Intelligence Chief Asif Shaukat who is also married to Bashar al-Assad’s sister joined the meeting in the name of the regime. After this agreement, the regime provided arms for PKK and gave permission to enter the country. For now, PKK doesn’t operate just on Kurdish issues and generally the organization works for the interests of the re-gime, PYD’s programs are not intended to Syria but to Turkey” (Ortadogu Analiz).

Hence, in an interview of “Rudaw”, the TV channel of Kurdistan Region-al Government, Syria Reconciliation Minister Ali Haydar, formally an-nounced;

- “There is an agreement between PYD and the regime, Syrian army supports PYD against it’s opponents, as the goverment we are pleased with the activities of PYD in northern Syria. Espe-cially, in the conflicts of Til Kocer region, the military troops of the regime fought together with PYD against PYD’s opponents”

(Timeturk.com, 2013).

Therefore, the claims about the ones that were considered as provocateurs because of spreading the rhetorics that PYD does not accept the legitimacy of the Ba’ath Regime and that there is a cooperation with the regime were refuted by the offical sources.

The alliance between PYD and Bashar al-Assad government became of-ficial by January 2014 with the autonomous government that was estab-lished in the region by PYD. After a meeting conducted in January 2014 PYD declared a text that they named as “Democratic Self-Government” constitution.

Page 74: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

67Journal of Security Studies

In this text, Syrian Regime is defined as a parliamentary democracy, the northern Syria is separated to 3 cantons (Cizîr, Kobanê, Efrîn) and the can-tons are connected to Syria. Some of provisions of this constitution are as follows: (Xqwnews.Com Web Site, 2014)

• Democratic Self-Government is a part of Syria that will be estab-lished in the future as a decentralized system.

• Democratic Self-Government consists of three cantons (Cizîr, Kobanê, Efrîn) and is a part of Syria.

• Qamishli is the capital city of Cizîre Canton in Democratic Self-Gov-ernment and this canton is the shared government of Kurds, Assyri-ans, Armenians, Chechens, Muslims, Christians and Ezidîs.

• The official languages of the Canton of Cizîre is Kurdish, Arabic and Syriac.

• Canton relations between governments and headquarters are real-ized according to the principles of democratic autonomy.

• The military defense power is YPG.

3. PYD’s Relations With Other Kurdish Groups In Syria

One of the most active of the two actors in the region inhabited by Kurds in Syria is Kurdish National Council (KNC) which consists of 15 Kurd-ish parties, and the other one is Democratic Union Party (PYD). Although both are a political organization; PYD, unlike KNC, also has an armed wing YPG. This feature of PYD makes it more powerful than KNC in the region and except Qamishli in Syria-Turkey border enhance PYD to keep the control of an area around 20 thousand square kilometers in hands (Söylemez, 2013).

Although KNC and PYD basically pursue the same goal -to work towards the establishment of the autonomous Kurdish region- they have deep disa-greements in practice.

The disagreements between the two groups can be listed as follows:

• KNC claims that PYD is in cooperation with the government and accuses PYD for not allowing other Kurdish groups to operate on the ground. On the other hand, PYD accuses KNC for not operating in favour of Syrian Kurds (Harvey, 2012) and of working in cooper-ation with Turkey against PYD.

Page 75: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

68 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

• KNC does not take part in the democratic autonomous administra-tion that PYD declared and because of that PYD accuses KNC of joining to the fight against Kurds.

• KNC wants to bring a number of martial Kurds who had a military training in Kurdistan Regional Government to the region to create an armed wing but PYD objects to this formation which can be an opponent to YPG in the future (Gutman, 2012).

• PYD is trying to stay away from the opponents of the Arab Ba’ath Regime as a key principle, and often clashes with them. Howev-er; KNC believes the need of moving with Arab opposition in the framework of common policies to overthrow Bashar al-Assad gov-ernment (Loveday, 2012).

• While PYD stays distant towards Turkey in accordance with PKK-KCK ideology, KNC sees Turkey as a gateway to the West, as a helpful factor that can overthrow Assad and as a protector in this new process full of uncertainties.

In June 2012, in Erbil, PYD and Barzani-backed KNC which consists of 15 parties with the encouragement of Massoud Barzani signed Erbil Agree-ment which created the Kurdish Supreme Committee as the governing body of all Kurdish controlled areas (Markus, 2012).

Frequently having had conflicts in the past, being doubtful against each other in general, Erbil Agreement led to public confusion about the nature of the dynamics of the region. Erbil Agreement which was signed between the socialist PYD and conservative KNC was thought that could change the balance in Syria. However the agreement was not implemented in prac-tice and this created the perception of that Erbil Agreement is just strategic and was signed as a political tactic in public.

Actually, each of these organizations emerged to prevent the strengthening of one another. The reason of the 15 parties joining together to form the KNC is the anxiety caused by strengthening of PKK ideology among Syri-an Kurds through the PYD. Likewise, one of the most important reasons of PYD establishment in 2003 is Barzani’s gaining popularity among Syrian Kurds by these KNC parties after the U.S. military intervention of Iraq. Hence the signing of Erbil Agreement has created a power balance among Syrian Kurds, rather than an ideological unity among the Kurdish parties,

Erbil Agreement, after several violations, was signed in July 2012 for the second time with the efforts of Massoud Barzani. By this agreement, Kurd-ish Supreme Committee was established in which both sides are equally

Page 76: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

69Journal of Security Studies

represented. The Council consists of five people from both sides equally

(Renad, 2012).

In the Council, three subcommittees were formed: the Protection Commit-tee, the Foreign Relations Committee and the Services Committee. The sides came together in Erbil in September 2012 to ensure the full imple-mentation of Erbil Agreement.

Here are the decisions from the meeting:

Giving control of the border crossings to Kurdish Supreme Committee

Accepting Qamishli as the center of Kurdish Supreme CommitteeOpening branch offices of Committee in Amude, Derik, Afrin,

KobaniThe establishment of a new committee for humanitarian assistanceThe establishment of a Justice Commission (Wilgenburg, Tanir, &

Hossino, 2012: 8).

The Agreement did not last long, it ended with PYD’s kidnapping of 51 member of el-Parti (KDP-S), which is the main party of KNC, in May 2013. Kurdistan Regional Government closed the border crossings of around 20 kilometers, which is under the control of PYD (Sabah Gazetesi, 2013). Barzani and KNC claimed that PYD confiscates the helps entering through border crossings and doesn’t allow to reach to the other Kurds, besides, PYD receives income from these crossings and preventing other Kurdish groups to exploit from the transition point. The only condition that Kurdistan Regional Government impose for opening the border is ensuring a common management unification of Syrian Kurds and the right to be represented by 50 percent between PYD and other groups, yet PYD does not accept the 50 percent sharing (Söylemez, 2013).

PYD’s attitude towards other Kurdish groups apart from KNC is very tough. Kurdish Future Party (SEPAL) leader Masha’l Tammo and then Tammo’s nephew Ciwan Xelef were both assassinated because of their ac-tivities against KCK and their leading role in the Kurdish revolt against the Bashar al-Assad government, these assassinations both were considered to be plotted by PYD. In addition to that, PYD organized many armed attacks against other Kurdish groups. For instance, in June 2013, YPG troops at-tacked with heavy machine guns to the Kurds who were organizing oppo-sition rallies against Bashar al-Assad government and killed many of them.

Page 77: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

70 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Recently, to assure the participation of the two groups under the common roof of Kurdish Supreme Committee in the Geneva Talks, Kurdish leading politicians have made some contacts in Erbil.

Conclusion

Mobilizing the Middle East Arab Spring has also led to rapid political changes and transformations in the regions inhabited by the Syrian Kurds. Kurdish community in Syria which is divided in three main political lines, since the bloody events that occurred during a football match between an Arab team and a Kurdish one in 2004, is moving towards becoming an effective political actor in Syrian territory. These three different groups are pro-PKK group PYD, Kurdish elements acting together with the Arab Op-position and the other parties that have affiliation with Kurdistan Regional Government.

Gathered in Erbil in 2012, Syrian Kurds signed the Erbil Agreement. Al-though each looks like engaging in politics, the atmosphere of uncertainty that Middle East politics get in, are also embodying the possibility of a potential conflict among Syrian Kurds. Since the beginning of the process of the Arab Spring, Kurdistan Regional Government was in search of gath-ering Syrian Kurds under just one organization.

There is a close relationship between PYD and the government. Regime’s transferring control of the military and strategic locations such as oil rigs and administrative management of important cities to PYD which was es-tablished just a few years ago and could not even create its proper insti-tutional infrastructure increased political uncertainty in the region in the context of its relations with neighboring countries (Iraq and Turkey).

Page 78: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

71Journal of Security Studies

ReferencesArslan, S. (2013, July 24). Bahoz ve 200 PKK’li Suriye’de. Sabah Gazetesi.Badran, T. (2012, July 27). Alawistan. Foreign Policy.Caves, J. (2012, December 06). Syrian Kurds and Democratic Union Party (PYD).

ISW Institue For The Study of War, Backgrounder.Chromani, K. (2012, September 11). PKK Policies in Syria.Çevikalp, M. (2012). PYD’nin Kalbi Kandil. Aksiyon Dergisi.Erdemol, M. K. (2012, Temmuz 20). Özerklik Savaşı. Cumhuriyet Gazetesi.Erkmen, S. (2012a, August). Suriye’de Kürt Hareketleri. ORSAM(127).Erkmen, S. (2012a, Kasım). Türkiye ve Suriyeli Kürtler: Guven Bunalimi,

Tikanmislik ve Bir Arada Yasama. Ortadogu Analiz, 4(47).Guerin, O. (2012, August 16). Kurds Seek Autonomy In a Democratic Syria. BBC

News.Gutman, R. (2012, july 26). Assad hands control of Syria’s Kurdish areas to PKK,

sparking outrage in Turkey. McClatchy DC.Harvey, M. (2012, Temmuz 31). Turkish Worries over Syria Blamed on ‘Kurdish

Phobia’. New York Times.İmrağ, R. (2012, July 24). Binlerce Kürt Peşmerge Suriye’ye Geçti. Radikal

Gazetesi .İmrağ, R. (2012, July 24). Binlerce Kürt Peşmerge Suriye’ye Geçti. Radikal

Gazetesi.International Crisis Group. (2013, January 22). Syria’sKurds: A Struggle Within a

Struggle. Middle East(136).KCK İddianamesi. (2012, April 03). May 15, 2013 tarihinde Ankara Strateji:

www.ankarastrateji.org/haber/kck-iddianamesi-tam-metni-144/ adresinden alındı

Kurdwatch. (2012, May 26). Interview with Zahida Rashkilo, Kurdish Politician,. June 28, 2013 tarihinde Kurdwatch Web Site: http://www.kurdwatch.org/syria_article.php?aid=2557&z=en&cure=240 adresinden alındı

Loveday, M. (2012, October 25). The War for Free Kurdistan. Foreign Policy.Markus, A. (2012, August 22). Kurds in the New Middle East.Ortadogu Analiz. (tarih yok). Kurt Halkin Birligi Partisi’nin Eski Lideri Salah

Bedrettin ile Soylesi. May 31, 2013 tarihinde ORSAM: http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2013510_soylesisalahbedrettin.pdf adresinden alındı

Pollock, D. (2012, July 31). Syria’s Kurds Unite Against Assad, but Not with Opposition. Washington Institute for Near East Policy.

PYD Official Web Site. (tarih yok). April 10, 2013 tarihinde PYD Official Web Site: www.pydrojava.net/ku/index.php?option=com_content&view=section&layout=blog&id=24&Itemid=73 adresinden alındı

Page 79: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

72 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Renad, M. (2012, September 19). The Role of Iraqi Kurdistan in the Syrian-Kurd Pursuit of Autonomy. Al Jazeera Centre for Studies Report.

Sabah Gazetesi,. (2013, May 20). Barzani Sınırı PKK’ya Kapattı. Sabah Gazetesi.

Serxwebun Dergisi. (2006, March). Kürt Halkı Demokratik Konfederalizm Bayrağı Altında Özgür ve Demokratik Yaşamını Kuracaktır. Serxwebun Dergisi(291).

Serxwebun Dergisi. (2007, February). Viyanlaşmak Apocu Fedai Ruhla Görevlere Sahip Çıkmaktır. Serxwebun Dergisi(302).

Söylemez, H. (2013, January 07). Erbil’de Kurt Satranci. Aksiyon Dergisi.Stratfor. (2012, July 28). Global Intelligence. June 28, 2013 tarihinde Stratfor:

http://www.lebanonwire.com/1207MLN/12072810STR.asp adresinden alındı

Tattersall, N., & Ece Toksabay. (2012, August 21). Turkey Probes Possible Syrian Involvement in Car Bomb. Reuters.

Timeturk News Web Site (2013, October 31). İslamcilara Karsi Suriye Ordusu PYD’nin Yaninda. November 01, 2013 tarihinde Timeturk Web Site: http://www.timeturk.com/tr/2013/11/01/islamcilara-karsi-suriye-ordusu-pyd-nin-yaninda.html adresinden alındı

Wilgenburg, W. v., Tanir, İ., & Hossino, O. (2012, December). Birlik mi PYD’nin Güc Gosterisi mi? Erbil Anlasmasindan Sonra Suriye Kurt Dinamikleri. ORSAM(138).

Xqwnews.Com Web Site. (2014, January 06). Rojava Yeni Anayasa ile Uc Kantona Ayrildi. January 09, 2014 tarihinde XQWNews Web Site: http://xqwnews.com/rojava-yenianayasa-ile-uc-kantona-ayrildi/ adresinden alındı

Page 80: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

73Journal of Security Studies

TERÖR OLAYLARINDA COĞRAFİ YAKINLIĞIN ETKİSİ-KOİNTEGRASYON ANALİZİ:

TÜRKİYE ÖRNEĞİ

The Effect of Geographical Proximity in Terror Events- Cointegration Analysis:

The Case of Turkey

Yunus Emre KARAMANOĞLU*

Öz

Çalışmada; seçilen dokuz ilin (Ağrı, Bingöl, Diyarbakır, Hakkâri, Iğdır, Kars, Siirt, Şırnak, Tunceli) kırsal alanlarında 2001-2012 yıllarında meyda-na gelen terör olay sayıları (Mayınlama, Pusu, Yakın Taciz, Uzak Taciz, Yol Kesme, vb.) temel alınarak bölgesel kointegre ilişkiler incelenmektedir. Türkiye’nin kırsal bölgelerinde meydana gelen terör olay sayıları göz önü-ne alınarak bölgelerin birbirleri üzerindeki etkileşimleri analiz edilmek-tedir. Dokuz bölgenin birbirleri arasındaki ilişkileri tek tek incelenmekte, yapılan otuz altı eşleşme sonucunda kointegre ilişkiler belirlenmektedir. İlişkilerin belirlenmesinde Engle-Granger (1987) metodu kullanılmaktadır. Terör olay miktarı açısından iller arasında etkileşimin olup olmadığı ortaya konulmaktadır. Coğrafi yakınlığın terör olaylarının oluşumuna etkisi ince-lenmektedir. Seçilen dokuz il bazında terör olaylarının coğrafi olarak yakın olan bölgelerde kointegre ilişkiler içerdiği gösterilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Zaman Serileri, Kointegrasyon, Engle-Granger Metodu, Terör Olayları.

Abstract

In this study; regional cointegrated relations are investigated in terms of the amount of terrorist events (The Mining, Ambush, Close Harassment, Far away Harassment, Road Closing, etc.) occurred in the rural areas of selected nine cities (Ağrı, Bingöl, Diyarbakır, Hakkâri, Iğdır, Kars, Siirt, Şırnak, Tunceli)between years 2001-2012. The interactions of the regions

* Dr. J.Yb., İl Jandarma Komutanlığı, Bitlis, Email: [email protected] Geliş Tarihi: 02.11.2015 Makale Kabul Tarihi: 06.01.2016

Page 81: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

74 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

to each other are analyzed by taking account the number of terrorist events occurred in the rural areas of Turkey. The relations between nine regions are examined one by one; the cointegration relations are put forth by the help of thirty six matches. In determining the relationship Engle-Granger (1987) method is used. Whether or not there is an interaction between the cities in terms of the amount of terrorist events is put forth. The effect of the geographical proximity to the formation of the terror incidents is studied. On the basis of selected nine provinces; it is shown that the terror events have cointegration relations in the regions that are geographically close to each other.

Keywords: Time Series, Cointegration, Engle-Granger Method, Terror Events.

Giriş

Latince “terrere” sözcüğünden gelen terör; «korkusuzca sarsıntı geçirme, korkudan dehşete düşmeye sebep olma» anlamlarım taşır. Türk Dil Kurumu Sözlüğüne göre Türkçedeki karşılığı da «korkutma, yıldırma, tedhiş» olarak kabul edilebilir.1

Terör, herhangi bir amaca (bu amaç çoğunlukla siyasaldır) ulaşmak için, sivillerin veya güvenlik görevlilerinin, propagandaya yönelik, ses getirici eylemlerle öldürülmesidir (Bal, 2006: 34). Terör; “korku ve dehşet” yay-mak suretiyle baskı olarak algılandığında belki günümüzden epeyce eski-lere götürülebilir, ancak stratejileri bakımından modern çağın bir ürünüdür (Bal, 2006: 33).

Prof. Dr. Sulhi Dönmezer›e göre «Şiddetin, sosyal, ulusal, ırki, dinsel, fesat çıkarıcı ve diğer maksatlarla ve sosyal sınıflar arasında çatışma ve savaşı tahrik etmek üzere planlı ve hukuk dışı olarak kullanılması» terördür (Korkmaz, 1998).

Öte yandan terörizm, kitlelere yönelik hedef ayırımı gözetmeyen şiddet eylemleriyle, toplumun güven duygusunu ortadan kaldırarak, halkın can derdine düşmesini ve olaylara tepkisiz kalmasını amaçlamaktadır. Böylece kitlelerin terörizme karşı duyarlılıklarını yitirmesi, terörü kanıksaması ve devletle toplum arasında güven açısından büyük bir uçurumun oluşturulması umulmaktadır (Gençtürk, 2012: 5).

1 Türkiye Barolar Birliği, (2006), Türkiye ve Terörizm, Türkiye Barolar Birliği Yayınları:107, Birinci Baskı, Ankara.

Page 82: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

75Journal of Security Studies

Suçların önlenerek daha huzurlu bir toplum yapısının oluşturulması ve in-sanların güven içinde yaşamasının sağlanması devletin vazgeçilmez görev-leri arasındadır. Devlet, öncelikle vatandaşının güvenliğine karşı gelecek tehditleri bertaraf etmeli ve sonrasında toplumun gelişmesini sağlayacak uygulamaları hayata geçirmelidir. Ülkeler, toplum yapısına zarar veren suç ve suçun önlenmesi kavramlarına önem vermektedir (Dönmezer, 1994).

Terör olayları üzerinde analizlere yönelik çalışmalar icra etmek veri yeter-sizliği ve bilgilere ulaşılamaması gibi nedenlerle yapılamamaktadır. An-cak ülkemizin yıllardır süre gelen en büyük sorunu olan konuya yönelik bilimsel analizlerin yapılması gelecek dönemlerde takip edilecek strateji-ler açısından önemlidir. Çalışmayla; bu yöndeki literatüre katkı sağlamak, terör olaylarını daha bilimsel irdelemek ve konuya yönelik yeni çalışma alanlarına ışık tutmak amaçlanmaktadır.

Terörün hüküm sürdüğü, huzurun sağlanamadığı ortamda toplumun temel güvenlik ihtiyacı sağlanmadığından ilerleme ve gelişmeyi sağlamak ya da sürekli kılmak zorlaşacaktır. Terör olaylarının yapısını incelemek, moti-vasyon kaynaklarını ortaya çıkarmak, bölgeler arasındaki etkileşimleri be-lirlemek vb. analizlerin yapılması önemlidir. Ayrıca toplum güvenliğinin sağlanabilmesi amacıyla terör olaylarının oluşmadan önlenmesi ya da ön-ceden kestirilebilmesi; güvenlik güçleri açısından istenmeyen kayıpların önüne geçilmesi ve gelecek saldırılara daha hazırlıklı olmayı sağlamak, vatandaş açısından daha huzurlu bir toplumda yaşamak anlamına gelmek-tedir. Çalışmanın motivasyon kaynakları da bu fikirlerdir.

Terörle mücadelede sloganlar yerine, istatistikler ve kavramsal analizle-re dayalı çalışmaların ortaya çıkması, ucuz komplolar yerine; alın terine, bilimsel metotlara dayalı analizlerin yapılması terörle mücadele koordi-natlarını daha anlaşılır ve güçlü kılacaktır. Bunun sonucu, mücadelenin geleceğinin de daha öngörülebilir hale gelmesi söz konusu olacaktır (Bal, 2006: 4).

Kolluk birimlerince bilimsel metotların kullanılarak terörü engellemeye yönelik tedbirlerin alınması toplumdaki güvenlik algısını da geliştirecektir. Gelişen güvenlik algısı neticesinde terörün önlenmesi adına atılacak tüm adımlara toplumdan da destek verilecektir.

Yapılan çalışma seçilen beş ilin kırsal alanlarında meydana gelen terör olayları miktarlarını kullanarak iller arasındaki etkileşimi ortaya koymak-tadır. Terör olaylarının oluşumunda bölgelerin birbirine yakın olmalarının bir önemi var mıdır? Coğrafi yakınlık illerde meydana gelen terörist faali-

Page 83: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

76 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

yetlerde nasıl bir etki yapmaktadır? Komşuluk içinde bulunan bölgelerde meydana gelen terör olaylarının değerlendirilmesinde sonuçlar nasıl yo-rumlanabilir? Türünde ki soruların teröre karşı uygulanacak stratejilerde düşülmesinin gerekli olduğu değerlendirilmektedir.

Çalışmada Türkiye’nin 9 ilinin (Ağrı, Bingöl, Diyarbakır, Iğdır, Kars, Hakkâri, Siirt, Şırnak, Tunceli) kırsalında meydana gelen 2001-2012 dönemini kapsayan terör olayları (Mayınlama, Pusu, Yakın Taciz, Uzak Taciz, Yol Kesme, vb.) verisi kullanılmaktadır. 9 bölgenin kırsal alanları arasındaki kointegre ilişkiler incelenmektedir. Hangi bölgenin diğer bölge-lerle terör olayları açısından etkileşim içinde olduğu ortaya konulmaktadır. Coğrafi olarak yakın olan illerin terör olayları bakımından etkileşim içinde olup olmadıkları sorusu cevaplandırılmaya çalışılmaktadır.

Bölgeler arasındaki kointegre ilişkiler incelenirken Engle-Granger (1987) yöntemi kullanılmaktadır. Toplam 36 kointegre ilişkinin belirlenmesiyle, iller arasındaki terör olaylarının etkileşimleri analiz edilmektedir. Söz ko-nusu dönem içerisinde rastlanan terör olaylarının seçiminde Jandarma Ge-nel Komutanlığı yıllık faaliyet raporları göz önüne alınmakladır.

1. Literatür

Gerek Türkçe gerek yabancı yazında yapılan literatür araştırmasında terör olayları verilerine zaman serileri analizlerinin uygulandığı çalışmalar bu-lunmasına rağmen, kointegrasyon analizinin bu çalışmadaki gibi yapıldığı türde bir çalışmaya rastlanılamamıştır. Genel bir değerlendirme yapıldı-ğında eserlerin büyük oranda ekonometri, sosyoloji vb. türdeki literatü-re katkı sağladığı görülmektedir. Literatürde yapılan çalışmaların büyük çoğunluğu; terör olaylarıyla ülkenin veya incelenen toplumun ekonomik, sosyal, demografik, adalet ve güvenlik koşullarının ilişkilerini ortaya koy-maya yöneliktir.

Türkiye’de suçla ilgili çalışmalar Cumhuriyetin ilk yıllarında görülmeye başlamıştır. Çeşitli dönemlerde istatistikçiler ve ceza hukukçuları tarafın-dan, üniversitelerin ve resmi kurumların desteğiyle suçlar üzerine ciddi araştırmalar yapılmıştır (İçli vd., 2011).

Krueger ve Maleckova (2003), çalışmalarında terör suçlarının oluşumuyla eğitim ve yoksulluk arasındaki ilişkiyi ele almaktadır. Çalışma yüksek eği-tim düzeyi veya yoksulluk faktörlerinin terörizmle doğrudan ilişki içinde olmadıklarını ortaya koymaktadır. Çalışmada Hizbullah militan kollarının birçok mensubunun ekonomik olarak iyi seviyede oldukları ve birçok te-

Page 84: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

77Journal of Security Studies

rörist eyleme katılan aşırı grup üyelerinin eğitimli ailelerden oldukları tar-tışılmaktadır.

Fearon ve Laitin (2003), terör saldırılarının temel nedenlerinin yoksulluk, politik tutarsızlık, çevresel yozlaşma ve büyük popülasyonlar olduğunu or-taya koymaktadır.

Abadie (2004), ülkenin teröre yönelik risk seviyesinin ekonomik değişken-lerle doğrudan ilişkili olmadığını, fakat politik özgürlük dikkate alındığın-da bazı doğrudan olmayan ilişkilerin olduğunu belirtmektedir.

Testas (2004), sivil savaşların, kişi başı gelirin ve eğitimin terörizmde ha-yati rol oynadığını ve bu durumun yükselen ve tartışmalı bir konu olduğu-nu belirtmektedir.

Li ve Schaub (2004), çalışmalarında toplam 112 ülkeyi içine alan ve 1975 -1997 yılları arasını kapsayan zaman serilerini kullanmıştır. Çalışma ülke ticaretinin, yatırımlarının, ithalat ve ihracatlarının ülke sınırları içindeki terör olaylarının artışıyla doğrudan bir bağının olmadığını ortaya koymak-tadır.

Azam and Thelen (2008), yaptıkları çalışmada eğitimin önemine odaklan-makta ve bir ülkede terörizmi azaltmayı desteklemek amacıyla genel büt-çede yer alan miktar yerine eğitim yardımının artırılmasının sağlanmasını tartışmaktadır.

Yıldırım ve Öcal (2011), 1990-2006 dönemini dikkate alınarak mekânsal boyutla terör olaylarının belirleyicilerini araştırmaktadır. Geleneksel reg-resyon analizini takiben, mekânsal değişimler ve farklı parametre tahmin-leri elde ederek coğrafi ağırlıklı regresyonu (GWR) kullanmaktadır.

Subrahmanian vd. (2012), Google ve Amazon gibi büyük firmaların web servis kullanıcılarının ve müşterilerinin davranışlarını modellemek için çok büyük verileri kullanma yöntemlerine benzer şekilde dünyadaki te-rörist örgütlerin davranışlarını incelemektedir. Bilgisayar bilimi, sosyal bilimler ve kamu siyaseti araştırmacılarının kullandığı metotların karışı-mının kullanıldığı çalışmada farklı disiplinlerden metodolojiler yardımıyla terör örgütünün davranışı ve onlara karşı yürütülecek hareket tarzları orta-ya konulmaktadır.

Kahn (2012), çalışmasında Pakistan’da 1972-2008 dönemine ait zaman serisi verisini kullanarak mevcut terör olaylarıyla ekonomik büyüme, dal-galanmalar ve okuma yazma oranı rolü arasındaki ilişkiyi incelemektedir.

Page 85: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

78 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Uzun vadede değişkenlerin bağını göstermek için Johansen kointegrasyon yöntemini kullanmaktadır. Çalışma, ekonomik koşulların uzun vadede te-rör olaylarının motivasyon kaynağı olmadığı sonucuna varmaktadır. Çalış-mada, terörle eğitimin ilişkisi de araştırılmaktadır.

Uluslararası alanda terör ve terörizme yönelik olarak birçok çalışma ger-çekleştirilmektedir. Ülkelerin en büyük problemlerinden biri terörizmle mücadeledir. Bu nedenle teröre yönelik olarak her geçen gün daha fazla tedbir alınmakta ve analizler yapılmaktadır. Ülkemizin yıllardır en büyük sorunu olan terör olaylarına farklı açılardan bakmak, değişik metotları kul-lanarak incelemek bu nedenle gereklilik oluşturmaktadır.

Literatürde cevabı araştırılan bazı sorular; “Sosyal yapıyla terör arasında ilişki nasıldır?”, “Ekonomik gelişimin teröre yönelik etkileri nasıl model-lenir?”, “Demografik yapının terör olaylarına etkileri nelerdir?”, “İşsizlik terörü nasıl etkiler?”, “Gelir adaletsizliğinin teröre etkisi nedir?” şeklin-dedir. Terör ve terörizm hakkında elde edilecek her yeni verinin terörle mücadelede ilgili birimlerin etkinliklerini artıracağı düşünülmektedir.

2. Metodoloji

Engle ve Granger (1987) Yönteminde regresyondan elde edilen artıklar se-risinin birim köklü olup olmadığı sınanmaktadır. Kointegrasyonun tanımı gereği değişkenlerin aynı mertebeden entegre olmaları gerekmektedir. Bu yöntem pratikliği açısından en çok uygulanan yöntemlerden biridir (Akdi, 2010).

Yöntem, kointegre değişkenleri içeren tek denklemli modeller için iki aşa-malı bir tahmin yöntemidir (Bozkurt, 2007). Modelde yer alan değişken-lerin aynı mertebeden entegre ve dengesizlik hatası ( )tu yani kalıntıların durağanlık özelliğini göstermesi varsayımı altında ilk aşamada uzun dö-nem denge değerleri en küçük kareler yöntemi kullanılarak tahmin edil-mektedir. İkinci aşamada ise bu tahminlerden faydalanılarak kısa dönem denge değerlerine ulaşılmaktadır (Thomas, 1997).

Yöntemde ilk olarak birim kök testleri kullanılarak değişkenlerin enteg-rasyon mertebeleri belirlenmektedir. Engle-Granger yönteminde artıklar serisinin durağanlığını sınamak maksadıyla Dickey-Fuller dağılım tablola-rını kullanmak yerine, buradaki test istatistiğinin dağılımlarını kullanmak gerekir. Kritik değerler farklıdır, çünkü her ikisi de regresyon parametre-lerinin dağılımına bağlı olmasına rağmen bu iki regresyondaki bağımlı ve açıklayıcı değişkenler farklıdır.

Page 86: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

79Journal of Security Studies

Engle-Granger yönteminin Dickey-Fuller birim kök sınamasından farkı; Dickey-Fuller birim kök sınamasında tX ’nin 1tX − üzerine regresyonu ya-pılırken, Engle-Granger yönteminde 2,tX ’nin 1,tX üzerine regresyonunun yapılmasında yatmaktadır (Akdi, 2010).

Bu yaklaşım, iki değişkenli bir model üzerinde aşağıdaki şekilde gösteri-lebilir;

t t tY Z e= β +

t t te Y Z= −β

[ ] tt

t

Y1 e

Z

−β =

t tX u′α =

Eğer tX vektörünün bütün bileşenleri ( )I d ve t tu X I( d b ),b 0− = − >� olan bir ′α vektörü ( 0)′α ≠ var ise tX vektörünün bileşenleri ( )d b− ’inci mertebeden kointegredir. α vektörü, kointegre eden vektörü göstermekte ve tX CI( d ,b )� ile ifade edilmektedir (Göktaş, 2005).

Aynı mertebeden entegre olan değişkenlerin daha düşük mertebeden en-tegre olan ( )d b d− < şeklinde doğrusal kombinasyonu var ise α vektö-rüne kointegrasyonu gerçekleştiren vektör denilmektedir (Göktaş, 2005).

Farklı mertebeden entegre olan iki değişken arasında hiçbir zaman koin-tegrasyon ilişkisi olmaz. tX serisi (0)I iken tY serisi (1)I ise bu iki de-ğişken arasında bir ilişki bulunmamaktadır. Durağan olan seri (0)I sabit bir ortalamaya sahip iken birinci mertebeden entegre olan seri de ortalama zaman içinde sabite yönelmektedir. Yani aralarındaki hatanın zaman içinde son derece büyük olması beklenmektedir.

Değişkenler aynı mertebeden kointegre ise durağan doğrusal bir kombinas-yonlarının bulunması gerekmektedir. tY ve tX değişkenler olmak üzere;

(1) t 0 1 t tY X e= β +β +

(2) t t 0 1 tˆ ˆe Y X= −β −β

eşitliklerinde (1) numaralı model ele alındığında tY ve tX değişkenleri ya-pılan birim kök testleri sonucunda aynı mertebeden entegre iseler bu de-ğişkenlerin kointegre olabilmesi için artıklardan oluşturulan ( te ) serisinin durağan (0)I olması gerekmektedir (Göktaş, 2005).

Page 87: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

80 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Her bir bileşeni (1)I olan çok değişkenli bir zaman serisinin kointegras-yonlu olup olmadığını sınamak için Engle-Granger (1987) tarafından ge-liştirilen test dört aşamalıdır. Bileşenleri tX ve tY olan birinci dereceden bütünleşik iki serinin (1,1)CI olup olmadığını sınamak için aşağıdaki adımlar sırasıyla uygulanmalıdır (Akdi, 2010);

Adım-1: Önce her iki serinin de aynı dereceden bütünleşik olup olmadığı sınanmalıdır. Seriler farklı dereceden bütünleşikse bu durumda verilen çok değişkenli zaman serisinin kointegrasyonlu olmadığı söylenir.

Adım-2: Serilerin aynı dereceden bütünleşik olduğu sonucu elde edildik-ten sonra

t 0 1 t tY X e , t 1,2,3,....,n= β +β + =

regresyon modeli göz önüne alınır. Regresyon parametreleri tahmin edilir ve artıklar serisi tˆ( e ) oluşturulur. Artıklar serisi üzerinden

t 1 t 1ˆ ˆe e t 1,2,3,...,n−∇ = α =

regresyon denklemi göz önüne alınır. Bu son seri, regresyondan elde edi-len artıklar serisi olduğu için kesim noktasının modele eklenmesi gerekli değildir. Artıklar AR(p) olarak modellenmiş ise;

p 1

t 1 t 1 i t 1i 1

ˆ ˆ ˆe e e t 1,2,3,...,n−

− −=

∇ = α + α ∇ =∑

regresyon denklemi göz önüne alınarak 0H : 0α = yokluk hipotezi test edilir. Bu hipotezin reddedilmesiyle artıklar serisinin durağan yani iki de-ğişkenli vektör zaman serisinin kointegrasyonlu olduğu söylenebilir.

Adım-3: Hata düzeltme modelinin parametreleri tahmin edilir. Sistem ko-integrasyonlu ise artıklardan kurulan regresyon denklemi ile hata düzeltme modelinin parametreleri tahmin edilir. Bileşenleri tX ve tY olan iki değiş-kenli zaman serisi (1,1)CI şeklinde kointegrasyonlu ise değişkenler,

p p

t 1 y t 1 1 t 1 11 t i 12 t i yti 1 i 1

Y (Y X ) ( i ) Y ( i ) X− − − −= =

∇ = α +α −β + α ∇ + α ∇ + ε∑ ∑p p

t 2 x t 1 1 t 1 21 t i 22 t i xti 1 i 1

X (Y X ) ( i ) Y ( i ) X− − − −= =

∇ = α +α −β + α ∇ + α ∇ + ε∑ ∑

Page 88: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

81Journal of Security Studies

şeklinde hata düzeltme formuna sahiptir. Burada 1β parametresi birinci adımda sözü edilen regresyondaki parametre ile aynıdır. ytε ve xtε hata terimleri olup kendi aralarında ilişkili olabilir. Diğer lk ( i )α ’lerin hepsi pa-rametredir.

Adım-4: En son elde edilen hata düzeltme modelinin uygunluğunun kont-rol edilmesi gerekir. Bunun için ilk olarak hata düzeltme modelindeki ar-tıkların beyaz gürültü serisi olup olmadığının sınanması gerekir. 2 0α = ve bütün i’ler için 21( i ) 0α = ise tY∇ ve tX∇ ’nin nedenseli olamaz. tX ve tY serileri kointegrasyonlu ise yα ve/veya xα sıfırdan farklı olmalıdır. Her ikisi birden sıfır ise, bu iki seri kointegrasyonlu değildir.

3. Veri Seti ve Bulgular

Türkiye’nin 9 ilinin kırsal alanlarında 2001-2012 yılları arasında meydana gelen terör olaylarına ilişkin veriler Jandarma Genel Komutanlığı’nın res-mi kayıtlarından2 elde edilerek çalışmada kullanılmıştır.

Durağan olmayan vektör zaman serilerinde, serinin bileşenleri arasında durağan bir lineer ilişki bulunabiliyorsa, böyle seriler kointegrasyonlu (eş-bütünleşik) serilerdir (Akdi, 2010). Herhangi bir tX zaman serisi d adet birim köke sahip olabilir. Bu tür bir serinin gösterimi ( )tX I d� şeklinde-dir. Çalışmaya konu olan bölgesel asayiş olayı sayılarının her biri farklı zaman serilerini oluşturmaktadır. Buna göre t , yılın aylarını göstermek üzere her bir bölge;

( ) 1,2,...,12tİl Adı t

şeklinde gösterilebilir. Aynı dereceden bütünleşik iki farklı yere ait t( İl A) I( d ) ve t( İl B ) I( d ) serileri göz önüne alınsın. Genel olarak

durağan olmayan bu serilerin herhangi bir birleşiminin de ( )I d olması beklenir. Ancak t( İl A) I( d ) ’nin t( İl B ) I( d ) üzerine regresyonundan elde edi-len artıklar serisi daha düşük dereceden bütünleşik oluyorsa 0b > için

( )I d b− Engle-Granger (1987) bu serileri ( , )d b dereceli eşbütünleşik seriler olarak tanımlamaktadır. Yani;

( , ) ( , )t tİl Adı A İl Adı B CI d b

olarak gösterilebilmektedir. Böylece incelenen iki coğrafi bölge arasında asayiş olay sayıları açısından kointegre bir ilişkinin olduğu söylenebilir.

2 Kayıtlar J.Gn.K.lığının 10 Ağustos 2012 tarihli HRK.:0410-356118-12/Asyş.D.Asyş.Ş. Asyş.Suç.Kıs. sayılı bilgi talebi kapsamında yazar tarafından sadece çalışma kapsamında yapılan analizde kullanılmak üzere temin edilmiştir.

Page 89: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

82 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Şekil-1’de verilen harita incelendiğinde komşu iller ya da coğrafi olarak yakınlığa sahip iller arasında genel olarak bir kointegre ilişkinin olması beklenir.

Örneğin; Bingöl ilinde meydana gelen terör olaylarının; Tunceli, Şırnak ve Diyarbakır’da meydana gelen terör olaylarıyla kointegre bir ilişkisi var mıdır? Farklı bir açıdan bakıldığında; “Kointegre ilişkiler her zaman iki komşu il arasında mı gerçekleşmektedir?” yoksa “Hakkâri ve Tunceli gibi iki uzak bölge arasında da terör olay sayıları göz önüne alındığında koin-tegre ilişkiden bahsedilebilir mi?” soruları da sorulabilir. Bir diğer soru ise “Bölgeler arasında meydana gelen terör olayı sayıları açısından etkileşim-den söz etmek mümkün müdür?” sorusudur.

Şekil-1: İncelenen İllerin Coğrafi Konumu.

İncelenen dokuz ilin birbirleri üzerine regresyonları yapılarak modeller elde edilmiştir. Buna göre bağımlı değişken olarak Bingöl; bağımsız değişkenler olarak sırasıyla Diyarbakır ve Tunceli illeri olmak üzere bulunan (1) ve (2) numaralı regresyon modelleri aşağıdadır.

t tˆBingöl 6,3369 0,42Diyarbakır

(1)

Standart Hata t Değeri Pr > |t|0.65025 9.75 <.00010.05843 0.086 <.0001

R-Kare Uyarlanmış R-Kare0.1417 0.1356

Page 90: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

83Journal of Security Studies

t tˆBingöl 4,0518 0,5Tunceli= +

(2)

Standart Hata t Değeri Pr > |t|0.58146 6.97 <.00010.07767 6.45 <.0001

R-Kare Uyarlanmış R-Kare0.2264 0.2209

Gujarati (2005); (1) ve (2) numaralı regresyon modellerinin zaman serisi kullanmaları nedeniyle bulgularının yüzeysel olarak gayet iyi görünebile-ceklerini, ama biraz deşilince kuşku uyandıracak şekilde “düzmece” ya da kuşkulu bulgular elde etme olasılığını da içerebileceklerini belirtmektedir. Granger (1986) ise; eşbütünleşim sınamasının “düzmece regresyondan” sakınmak için bir ön sınama olarak düşünülebileceğini belirtmiştir.3

Buna göre örneğin “Şırnak” ve “Hakkâri” zaman serileri durağan olma-malarına rağmen iki değişkenin doğrusal bileşimleri durağan olabilir (Ek A’da incelenen tüm bölgeler arasındaki durağanlık test sonuçları verilmek-tedir.) (2) numaralı regresyon modeli

t t tHakkari Şırnak e

şeklinde yazılıp te ’nin (0)I ya da durağan olduğu bulunursa “Şırnak” ve “Hakkari” değişkenlerinin kointegre oldukları söylenebilir. Gujarati (2005) bu tip değişkenleri aynı dalga boyunda olarak nitelendirmektedir. Zaman serisi kullanan bu tip regresyonlarda kalıntıların (artık-residual)

(0)I durağan olup olmadıklarına bakmak şartıyla geleneksel regresyon yöntemleri zaman serisi verilerine uygulanabilmektedir. Birim kök, eşbü-tünleşim vb. kavramların yardımıyla regresyon kalıntılarının durağan olup olmadıkları belirlenebilmektedir. Enders (1995) kointegre ilişkinin belir-lenmesinde Engle-Granger (1987) yönteminin adımlarından birinin { }ty ve { }tx aynı dereceden bütünleşik zaman serileri ve te beyaz gürültü se-risi olmak üzere;

t 0 1 t ty x e= β +β +

uzun dönem dengesini gösteren eşitliğin tahmin edilmesi olduğunu belirtmektedir. Değişkenlerin kointegre olup olmadıkları belirlenmek is-

3 Gujarati, 2005:726’dan alınmıştır.

Page 91: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

84 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

tenirse bu eşitlikten t( e ) ile artıklar serisi belirlenir. Böylece, t( e ) uzun dönem ilişkinin öngörülen artıklarının serisidir (Enders, 1995:374).

Artıklar serisinin birim köklü olup olmadığını sınamak için parametrele-rin en küçük kareler tahmin edicisinin dağılımına dayanan Dickey-Ful-ler test yönteminin uygulanması doğru değildir (Akdi, 2010). Bu nedenle asayiş olay sayılarının bölgesel olarak kointegre olup olmadıklarını ortaya koymak amacıyla Engle-Granger (1987) tarafından önerilen yöntem kulla-nılmaktadır. Her bir bileşeni (1)I olan çok değişkenli bir zaman serisinin kointegrasyonlu olup olmadığını sınamak için Engle-Granger (1987) dört aşamalı bir test yöntemi önermektedir.

Çalışmada dokuz bölge arasındaki kointegre ilişki sırayla incelenmekte-dir. Modellerin sabit terimsiz, sabit terimli, sabit terimli ve trend içeren olmak üzere üç şekli de ortaya konmakta ve test aşamasında sabit terimli modellerin %5 anlam seviyesindeki kritik değerleri kointegre ilişkilerin belirlenmesinde göz önüne alınmaktadır. Tüm bölgelerde aynı yöntem kullanıldığından Bingöl ilinin Diyarbakır iliyle etkileşim sonuçlarına yer verilmekte, diğer bölgeler için elde edilen sonuçlar tablolar halinde sunul-maktadır.

3.1. Örnek: Bingöl - Diyarbakır Bölgesi Kointegre İlişkisi

İki değişken arasındaki uzun dönemli bir ilişki araştırılırken modelde kul-lanılan tüm değişkenlerin aynı mertebeden durağan olduğu varsayılmak-tadır. Öncelikli olarak değişkenlerimiz Bingöl ve Diyarbakır illerinin aynı dereceden durağan olmaları sağlanmalıdır. Daha sonra bu durağan değiş-kenlerle yeni bir regresyon modeli kurulup bu regresyonun kalıntılarının yani hata terimlerinin düzey değerlerinde durağan olup olmadıkları incele-nir. Eğer düzey değerlerinde durağan iseler değişkenler arasında kointeg-rasyon vardır sonucuna ulaşılır (Akdi, 2010).

Regresyon denkleminden elde edilen kalıntıların durağan olmaları duru-munda Bingöl ve Diyarbakır bölgelerinin kırsal bölgelerde meydana gelen terör olay sayıları açısından uzun dönemde dengeye gelecekleri söylenir. Bingöl ve Diyarbakır Bölgelerinde 2001-2012 yılları arasındaki dönemde meydana gelen terör olay miktarlarına ait grafikler Tablo-1’dedir.4

4 Tüm bölgelerin incelenen dönemlerdeki olay sayılarına ait grafikler Ek B’dedir.

Page 92: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

85Journal of Security Studies

Tablo-1: Bingöl ve Diyarbakır 2001-2012 Yılı Terör Olay Miktarı.

Bingöl ve Diyarbakır illerine ait zaman serileri verisi durağandır.5 Aynı de-receden durağan olan Bingöl ve Diyarbakır terör olayları zaman serilerinin kointegre olup olmadıkları Engle-Granger (1987) yöntemiyle incelenmek-te, her iki bölgenin birbiri üzerine regresyon modelinden artıklar serisi elde edilmektedir. Buna göre;

t t tBingöl Diyarbakır e t 1,2,3,...,12

regresyon denklemine göre bulunan α ve β değerleri aşağıdadır.

t tˆBingöl 2,7768 + 0,34Diyarbakırs.e. (0,71485) (0,06959)t ist. (3,88) (4,84)

Elde edilen artıklar serisi kullanılarak Engle-Granger (1987) yönteminde belirtilen adımlar takip edilmekte ve her iki bölge arasında kointegre iliş-ki olup olmadığı belirlenmektedir. Regresyondan elde edilen artıklar seri-sinin birim köklü olup olmadığının sınanmasına dayanan Engle-Granger (1987) yöntemi pratikliği açısından en çok kullanılan yöntemlerden biridir (Akdi, 2010).

Bu yöntemde artıklar serisinin durağanlığını sınamak için Dickey-Fuller dağılım tablolarını kullanmak yerine, Engle-Granger (1987) test istatistik dağılımlarını kullanmak gerekir. Kritik değerleri farklıdır çünkü her ikisi de regresyon parametrelerinin dağılımına bağlı olmasına rağmen, iki reg-resyondaki bağımlı ve açıklayıcı değişkenler farklıdır (Akdi, 2010).

Artıklar serisinin grafiklerinden otokorelasyonların üstel olarak azaldığı, kısmi otokorelasyonların da birinci gecikmeden sonra belirlenen aralıkta 5 Durağanlık test sonuçları Ek A’dadır.

Page 93: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

86 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

seyrettiği gözlenmektedir. Böyle bir görünüm, artıklar serisinin AR(1) ola-rak modellenebileceğini göstermektedir. Artıklar serisine ait bu yargı AIC veya SBC istatistiklerinin değerleri ile kontrol edilebilir.

te artıklar serisini göstermek üzere,

t 1 t 1ˆ ˆe e t 1,2,3,...,n−∇ = α =

regresyon modeli göz önüne alındığında 0 1: 0H α = yokluk hipotezi red-dedilirse artıklar serisinin durağan olduğu, dolayısıyla Bingöl ve Diyarba-kır terör olayları zaman serisinin kointegrasyonlu olduğu söylenir. Artıklar serisine ait test sonuçları sırasıyla sabit terimsiz, sabit terimli, sabit terim-li ve trend içeren modeller olmak üzere Tablo-2’dedir. Tabloda bulunan t-istatistiği değerleri sırasıyla sabit terimsiz, sabit terimli, sabit terimli ve trendli modellerin t-istatistiği değerleridir. Kritik değerler ise genel incele-me kriteri olan sabit terimli modelin kritik değerleridir.

Tablo-2: Bingöl ve Diyarbakır Artıklar Test Sonuçları.

Model Kritik Değerler t-İstatistiği KointegrasyonSabit Terimsiz 1% -4.07 -2.923122

Sabit Terimli 5% -3.37 -3.018972 Kointegre Değil

Sabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -6.145229

Tablo-2’de verilen sabit terimli modelin %1, %5 ve %10 anlam seviyele-rindeki kritik değerleri ile sabit terimli modelin t-istatistiği değeri karşılaş-tırıldığında elde edilen artıklar serisinin sabit terimli model için durağan olmadığı belirlenmiştir.

Bu sonuçlara göre Bingöl ve Diyarbakır arasında hiçbir anlam seviyesinde terör olayları açısından kointegre bir ilişkinin bulunmadığı söylenebilir. Genel inceleme kriteri olan sabit terimli modelin %5 anlam seviyesindeki kritik değeri (-3.37) ve t-istatistiği değeri (-3.018972) karşılaştırıldığında bölgeler arasında terör olayları açısından kointegre bir ilişki bulunmadığı ortaya konulmaktadır.

Ek C’de tüm bölgeler arasındaki terör olayları açısından kointegre ilişkiler verilmektedir.

Bölgeler arasındaki artıklar (residual) test sonuçları Ek D’dedir.

Page 94: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

87Journal of Security Studies

Sonuç ve Değerlendirme

Terör olayları ülkemizin gündemini meşgul etmeye devam etmekte olan en önemli problem sahalarından biridir. Türkiye terörizmle mücadele alanın-da ulusal bir konsept yaratmaya çalışmaktadır. Buna karşılık, başta TSK olmak üzere iç güvenlik güçleri görev alanlarıyla ilgili konseptler oluştur-maktadırlar.

Terörizm sorununu çözümleyebilmek için öncelikle “Terörizmin sebep-lerini kaldırmak gerekmektedir. Teröristleri tutuklayarak hapse koymanın caydırmaz bir etkisi olmaz ve terörizme karşı alınacak sert önlemler sa-dece terörizmi arttırır” şeklinde ileri sürülen anlayışlardan kurtulunması gerekmektedir. Sorunun çözümünde kullanılabilecek farklı stratejilerden bahsedilebilir. Teröre karşı; iyi istihbarat, bu istihbarata dayanarak hareket etme yeteneği ve eyleme geçme hususunda stratejiler geliştirilmelidir (Al-tuğ, 1995: 145).

Çalışmada dokuz bölgeye yönelik terör olaylarının kointegre ilişki içinde olup olmadığı incelenmektedir. Yapılan analiz sonuçlarından coğrafi ola-rak birbirine yakın olan bölgelerin6 terör olayları açısından kointegre ilişki içinde bulunduğu anlaşılmaktadır.

Örneğin Bingöl ili Diyarbakır ve Tunceli illeriyle coğrafi olarak yakın iller olarak terör olayları açısından etkileşim içindedir. Benzer şekilde Hakkâri ve Şırnak illeri de terör olayları açısından kointegre ilişki sergilemektedir. Kars ili, Iğdır ve Ağrı illeriyle terör olayları açısından kointegre ilişkiye sahiptir.

Analiz sonuçlarından elde edilen en ilginç sonuç Diyarbakır ilinin coğrafi olarak komşuluk ya da yakınlık ilişkisi içermemesine rağmen Siirt, Şırnak ve Hakkâri illeriyle kointegre ilişki içermesidir. Elde edilen bu sonuca göre Diyarbakır bölgesinde meydana gelen terör olaylarıyla Siirt, Hakkâri ve Şırnak illerinde meydana gelen terör olaylarının etkileşim içinde olduğu söylenebilir.

Siirt ili coğrafi olarak yakınlık ilişkisi içinde olmasına rağmen Şırnak iliy-le; coğrafi olarak komşu olmasına rağmen Hakkâri iliyle terör olayları açı-sından kointegre ilişkiye sahip değildir.

Toplam dokuz bölge için yapılacak genel değerlendirmede coğrafi olarak yakın olan ya da komşu olan illerin terör olayları açısından kointegre ilişki içerdiği anlaşılmaktadır. 6 Aynı kümenin elemanı olarak değerlendirilebilir.

Page 95: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

88 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Analize konu edilen bölgelerin kendi içindeki ve grup dışındaki kointegre ilişkileri toplu olarak Şekil-2’dedir.

Şekil-2: Seçilen İller Arasındaki Kointegre İlişkiler.

Analiz sonuçlarından da görüldüğü gibi Diyarbakır bölgesi terör olayla-rı bakımından diğer bölgelerle en fazla kointegre ilişkiye sahip bölgedir. Diyarbakır ilinin bu kapsamda kilit role sahip bir bölge olduğu değerlen-dirilmektedir. Genel olarak coğrafi yakınlığın terör olayları açısından etki-leşime neden olduğu görülmektedir. Bu durum aynı zamanda terör örgüt-lerinin bölgesel yapılanmalarının kointegre ilişkilerde etkin rol oynadığı şeklinde yorumlanabilir.

Suç araştırmaları ile istatistik biliminin beraber kullanılması konuya yö-nelik problemlerin çözümüne müspet katkılar sağlamaktadır. Var olan so-runa farklı pencerelerden bakabilme becerisinin devreye girdiği bu gibi durumlarda süre gelen rutinler yıkılarak yaratıcı çözümler elde edilmek-tedir. Önemli bir uğraşı alanı olan suçlara yönelik model oluşturma, suç-ları ekonomik olarak modelleme ve modeller yardımıyla öngörü yapma çalışmaları da gün geçtikçe gelişmektedir. İstatistik, ekonometri ve suç araştırmaları bilimleri aynı potada eritilerek sorunlara ilişkin farklı çözüm metotları ortaya konulmaktadır (Karamanoğlu, 2014: 77).

Dokuz il bazında toplam 36 kointegre ilişkiye bakılarak yapılan değerlen-dirmede terör olaylarının coğrafi olarak yakın olan bölgelerde kointegre ilişki içerdiği gösterilmektedir. Muhtemel çalışma alanı olarak söz konusu kointegrasyon analizlerinin daha çok bölgeyle yapılması durumunda terör olaylarıyla coğrafi konum ilişkisinin daha etkin bir şekilde ortaya konula-cağı, benzer kointegre ilişki içeren bölgelerin kümeleştirilebileceği değer-lendirilmektedir. Aynı küme içine düşen bölgelerin terör olayları açısından

Page 96: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

89Journal of Security Studies

neden kointegre ilişkiye sahip olduğunun incelenmesi de ayrı bir çalışma alanı olarak ortaya çıkmaktadır.

Konuyla ilgili diğer bir çalışma alanı; terör olayları açısından kointegre ilişki içeren bölgelerin terör örgütlerinin uyguladığı taktik ve teknikler, bölgenin demografik yapısı, ekonomik gelişmişlik düzeyi, bölgedeki işsiz-lik oranı vb. açılardan incelenmesinin yapılmasıdır. Muhtemel yapılabile-cek başka bir çalışma ise, coğrafi olarak yakınlık içeren bölgelerde mey-dana gelen terör olaylarındaki etkileşimle terör örgütünün sözde bölgesel yapılanmalarının etkilerinin incelenmesidir.

Terör olaylarına ilişkin ortaya konulacak bu tip analizler, sonuçları ve bu yöndeki çalışmalar terörle mücadelede devlet kurumlarının faaliyetlerine olumlu etki yapacak, yeni stratejilerin oluşumunda etkin rol oynayacaktır.

Page 97: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

90 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Kaynakça

Abadie, A. (2004). Poverty, Political Freedom, and the Roots of Terrorism, Harward University and NBER.

Akdi, Y. (2010). Zaman Serileri Analizi (Birim Kökler ve Kointegrasyon), Ankara, Gazi Kitapevi.

Altuğ, Y. (1995). Terörün Anatomisi, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul.Azam, J. P., Thelen, V. (2008). The Roles of Foreign Aid and Education in the War

on Terror, Public Choice, 135, 375-397.Bal, A.M. (2003). Modern Devlet ve Güvenlik, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstan-

bul.Bozkurt, H. (2007). Zaman Serileri Analizi, Bursa, Ekin Kitapevi.Dönmezer, S. (1994). Kriminoloji, İstanbul, Beta Yayınları.Enders, W. (1995). Applied Econometric Time Series, Canada, John Wiley and

Sons.Fearon, J. D., Laitin, D. D. (2003). Ethnicity, Insurgency, and Civil War, American

Political Science Review, 97(1), pp. 75-90.Gençtürk, T. (2012). Terör Kavramı ve Uluslararası Terörizme Farklı Yaklaşım-

lar, Başkent Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi.Göktaş, Ö. (2005). Teorik ve Uygulamalı Zaman Serileri Analizi, İstanbul, Beşir

Kitapevi.Granger, W.C.J., Newbold, P. (1974). Spurious Regressions in Econometrics,

Journal Of Econometrics 2, 111-120.Gujarati, D. (2005). Temel Ekonometri, (Çev. Ümit ŞENESEN ve Gülay Günlük

ŞENESEN), İstanbul, Literatür Yayıncılık.İçli, T. (1992). Türkiye’de Suçlular, Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Özellikleri,

(2.Baskı), Ankara, Bizim Büro Basımevi.Jandarma Genel Komutanlığı Faaliyet Raporu, 2012.Kahn, H. (2012). Determinants of Terrorism in Pakistan: A Time Series Analysis,

Master Thesis, Master’s Program in Economics, UMEA University.Karamanoğlu, Y.E. (2014). Türkiye Kırsalı Bölgesel Suç Verilerinin Analizi: Za-

man Serileri Yaklaşımı, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Kara Harp Okulu, Savunma Bilimleri Enstitüsü, Ankara.

Korkmaz, G. (1998). Tanımı Sorunlu Bir Kavram: Terör, Polis Dergisi, S: 14.Krueger, A. B., Maleckova J. (2003). Education, Poverty, and Terrorism: Is There

a Causal Connection?, Journal of Economic Perspectives, 17(4), pp. 119-144.

Li, Q., Schaub, D. (2004). Economic Globalization and Transnational Terrorism, Journal of Conflict Resolution, 48(2), pp. 230-258.

Subrahmanian, V.S., Mannes, A., Sliva, A., Shakarian, J., Dickerson, J.P. (2012). Computational Analysis of Terrorist Groups: Lashkar-e-Taiba, Springer, New York.

Page 98: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

91Journal of Security Studies

Testas, A. (2004). Determinants of Terrorism in the Muslim World: An Empirical Cross-Sectional Analysis, Terrorism and Political Violence, 16(2), pp. 253-273.

Türkiye Barolar Birliği, (2006), Türkiye ve Terörizm, Türkiye Barolar Birliği Ya-yınları:107, Birinci Baskı, Ankara.

Yıldırım, J., Öcal, N. (2013). Analyzing the Determinants of Terrorism in Turkey using Geographically Weighted Regression, Defense and Peace Economi-cs, 24(3), 195 -209.

Ek A: Durağanlık Test Sonuçları7

İl AdıADF (Sabit

Terimsiz)

Kritik Değerler (%1, %5,

%10)

ADF (Sabit

Terimli)

Kritik Değerler (%1, %5,

%10)

ADF (Sabit

Terim ve Trendli)

Kritik Değerler (%1, %5,

%10)

Ağrı -3.461527-2.581349

-5.622428-3.476472

-9.347402-4.023506

-1.943090 -2.881685 -3.441552-1.615220 -2.577591 -3.145341

Bingöl -2.923882-2.581349

-6.375221-3.476472

-6.352023-4.023506

-1.943090 -2.881685 -3.441552-1.615220 -2.577591 -3.145341

Diyarbakır -2.367488-2.581466

-7.662056-3.476472

-7.613499-4.023506

-1.943107 -2.881685 -3.441552-1.615210 -2.577591 -3.145341

Hakkâri -9.644007-2.582465

-9.790732-3.480038

-7.779697-4.025426

-1.943247 -2.883239 -3.442474-1.615122 -2.578420 -3.145882

Iğdır -0.571715-2.581349

-1.650178-3.476472

-9.187085-4.023506

-1.943090 -2.881685 -3.441552-1.615220 -2.577591 -3.145341

Kars -6.715251-2.581349

-9.132296-3.476472

-9.339401-4.023506

-1.943090 -2.881685 -3.441552-1.615220 -2.577591 -3.145341

Siirt -2.763437-2.581349

-9.137817-3.476472

-9.106052-4.023506

-1.943090 -2.881685 -3.441552-1.615220 -2.577591 -3.145341

Şırnak -0.711631-2.581705

-5.559690-3.476472

-5.883005-4.023506

-1.943140 -2.881685 -3.441552-1.615189 -2.577591 -3.145341

Tunceli 0.427247-2.582599

-6.175847-3.476472

-6.2484174.023506

-1.943266 -2.881685 -3.441552-1.615111 -2.577591 -3.145341

7 Durağanlık testlerinde modellerin %5 anlam seviyeleri dikkate alınmıştır.

Page 99: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

92 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Ek B: 2001-2012 Dönemi Terör Olay Sayı Grafikleri8

8 Sol ölçek 0-500 arasındadır.

Page 100: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

93Journal of Security Studies

Ek B: 2001-2012 Dönemi Terör Olay Sayı Grafikleri 9

9 Sol ölçek 0-100 arasındadır.

Page 101: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

94 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Ek B: 2001-2012 Dönemi Terör Olay Sayı Grafikleri 10

10 Sol ölçek 0-500 arasındadır.

Page 102: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

95Journal of Security Studies

Ek C: Bölgelerin Kointegre İlişkileri Tablosu

SIRA NO İL ADI İL ADI KOİNTEGRE

YAPISI

MODEL VE ANLAM

SEVİYESİ1 Ağrı Bingöl Kointegre Değil

Sabit Terimli, %5

2 Ağrı Diyarbakır Kointegre Değil3 Ağrı Hakkâri Kointegre Değil4 Ağrı Iğdır Kointegre5 Ağrı Kars Kointegre6 Ağrı Siirt Kointegre Değil7 Ağrı Şırnak Kointegre Değil8 Ağrı Tunceli Kointegre9 Bingöl Diyarbakır Kointegre10 Bingöl Hakkâri Kointegre Değil11 Bingöl Iğdır Kointegre Değil12 Bingöl Kars Kointegre Değil13 Bingöl Siirt Kointegre14 Bingöl Şırnak Kointegre Değil15 Bingöl Tunceli Kointegre16 Diyarbakır Hakkâri Kointegre17 Diyarbakır Iğdır Kointegre Değil18 Diyarbakır Kars Kointegre Değil19 Diyarbakır Siirt Kointegre20 Diyarbakır Şırnak Kointegre21 Diyarbakır Tunceli Kointegre22 Hakkâri Iğdır Kointegre Değil23 Hakkâri Kars Kointegre Değil24 Hakkâri Siirt Kointegre Değil25 Hakkâri Şırnak Kointegre26 Hakkâri Tunceli Kointegre Değil27 Iğdır Kars Kointegre28 Iğdır Siirt Kointegre Değil29 Iğdır Şırnak Kointegre Değil30 Iğdır Tunceli Kointegre Değil31 Kars Siirt Kointegre Değil32 Kars Şırnak Kointegre Değil33 Kars Tunceli Kointegre Değil34 Siirt Şırnak Kointegre Değil35 Siirt Tunceli Kointegre Değil36 Şırnak Tunceli Kointegre Değil

Page 103: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

96 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Ek D: Artıklar (Residual) Test Sonuçları11

İl adı Model Kritik değerler t-istatistiği Kointegrasyon

Ağrı-Bingöl

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -2.923672

Sabit Terimli 5% -3.37 -4.981223 Kointegre DeğilSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -6.782313

Ağrı-Diyarbakır

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -3.233233

Sabit Terimli 5% -3.37 -4.017443 Kointegre DeğilSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -5.938109

Ağrı-Hakkâri

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -2.758799

Sabit Terimli 5% -3.37 -4.337651 Kointegre DeğilSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -6.187686

Ağrı-Iğdır

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -1.743536

Sabit Terimli 5% -3.37 -2.730755 KointegreSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -5.493843

Ağrı-Kars

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -1.923672

Sabit Terimli 5% -3.37 -2.981223 KointegreSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -6.782313

Ağrı-Siirt

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -3.233233

Sabit Terimli 5% -3.37 -4.017443 Kointegre DeğilSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -5.938109

Ağrı-Şırnak

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -2.718571

Sabit Terimli 5% -3.37 -3.682253 Kointegre DeğilSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -7.015923

Ağrı-Tunceli

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -1.923672

Sabit Terimli 5% -3.37 -2.981223 KointegreSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -6.782313

Bingöl-Diyarbakır

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -2.123671

Sabit Terimli 5% -3.37 -3.019845 KointegreSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -5.457495

11 Kointegrasyonu belirlemek için sabit terimli modelin %5 anlam seviyesi kullanılmıştır.

Page 104: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

97Journal of Security Studies

Bingöl-Hakkâri

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -3.233233

Sabit Terimli 5% -3.37 -4.017443 Kointegre DeğilSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -5.938109

Bingöl-Iğdır

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -2.874439

Sabit Terimli 5% -3.37 -4.342112 Kointegre DeğilSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -6.003425

Bingöl-Kars

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -2.193847

Sabit Terimli 5% -3.37 -3.115433 Kointegre DeğilSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -6.192283

Bingöl-Siirt

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -1.764743

Sabit Terimli 5% -3.37 -2.770221 KointegreSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -4.993422

Bingöl-Şırnak

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -2.866022

Sabit Terimli 5% -3.37 -3.980032 Kointegre DeğilSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -5.089584

Bingöl-Tunceli

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -2.562321

Sabit Terimli 5% -3.37 -3.176575 KointegreSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -5.958475

Diyarbakır-Hakkâri

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -2.991534

Sabit Terimli 5% -3.37 -3.112672 KointegreSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -6.645374

Diyarbakır-Iğdır

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -1.221456

Sabit Terimli 5% -3.37 -4.454566 Kointegre DeğilSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -6.192355

Diyarbakır-Kars

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -2.022771

Sabit Terimli 5% -3.37 -4.586168 Kointegre Değil

Sabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -5.698143

Page 105: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

98 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Ek D: Artıklar (Residual) Test Sonuçları12

İl adı Model Kritik değerler t-istatistiği Kointegrasyon

Diyarbakır-Siirt

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -2.110925

Sabit Terimli 5% -3.37 -3.041663 KointegreSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -5.905845

Diyarbakır-Şırnak

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -2.746384

Sabit Terimli 5% -3.37 -3.104244 KointegreSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -5.293761

Diyarbakır-Tunceli

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -2.164301

Sabit Terimli 5% -3.37 -3.003213 KointegreSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -5.367214

Hakkâri-Iğdır

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -3.234328

Sabit Terimli 5% -3.37 -4.087767 Kointegre DeğilSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -6.914155

Hakkâri-Kars

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -3.400028

Sabit Terimli 5% -3.37 -4.165417 Kointegre DeğilSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -7.983746

Hakkâri-Siirt

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -3.984363

Sabit Terimli 5% -3.37 -4.999212 Kointegre DeğilSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -6.248474

Hakkâri-Şırnak

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -2.064332

Sabit Terimli 5% -3.37 -3.001028 KointegreSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -6.551247

Hakkâri-Tunceli

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -2.124984

Sabit Terimli 5% -3.37 -4.118473 Kointegre DeğilSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -6.024432

Iğdır-Kars

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -1.960527

Sabit Terimli 5% -3.37 -2.960776 KointegreSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -5.171187

12 Kointegrasyonu belirlemek için sabit terimli modelin %5 anlam seviyesi kullanılmıştır.

Page 106: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

99Journal of Security Studies

Iğdır-Siirt

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -3.233238

Sabit Terimli 5% -3.37 -4.017543 Kointegre DeğilSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -5.938133

Iğdır-Şırnak

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -2.870031

Sabit Terimli 5% -3.37 -4.572187 Kointegre DeğilSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -6.476383

Iğdır-Tunceli

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -2.983440

Sabit Terimli 5% -3.37 -4.812741 Kointegre DeğilSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -6.274042

Kars-Siirt

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -3.233239

Sabit Terimli 5% -3.37 -4.017442 Kointegre DeğilSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -5.908109

Kars-Şırnak

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -3.827363

Sabit Terimli 5% -3.37 -4.667484 Kointegre DeğilSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -5.904326

Kars-Tunceli

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -3.034244

Sabit Terimli 5% -3.37 -5.000231 Kointegre DeğilSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -7.332103

Siirt-Şırnak

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -3.265208

Sabit Terimli 5% -3.37 -4.111449 Kointegre DeğilSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -5.934331

Siirt-Tunceli

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -1.938474

Sabit Terimli 5% -3.37 -3.680121 Kointegre DeğilSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -5.021233

Şırnak-Tunceli

Sabit Terimsiz 1% -4.07 -3.670543

Sabit Terimli 5% -3.37 -4.345288 Kointegre DeğilSabit Terimli ve Trendli 10% -3.03 -6.249079

Page 107: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:
Page 108: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

101Journal of Security Studies

NIGERIA’S BOKO HARAM: CHILD VICTIMS AND PERPETRATORS

Nijerya’da Boko Haram: Çocuk Kurbanlar ve Failleri

Oscar Edoror UBHENIN*

Abstract

On 14 April 2014, the dreaded Islamist group Boko Haram (BH) allegedly abducted 276 girls of the Government Day Secondary School in Chibok, Borno State of Nigeria. The schoolgirls were preparing to sit for their West African School Certificate Examination when the unfortunate occurred. Save for few that managed to escape, most of the girls are still being held. This scenario gives a heightened sense of the conflicts that have ravaged Nigeria for decades. The BH uprising emerged in the north-eastern part of Nigeria on 26 July 2009, and subsequent attacks have further increased the number of persons who have lost their lives to sectarian clashes. Debates suggest that the uprising sets a precedent and reinforces attempts by Islam-ic conservative elements to impose a variant of Islamic religious ideology on a rather secular state. The prevailing economic dislocation, advent of party politics, ambivalence of some vocal Islamic leaders, and growing global Islamic fundamentalism are also considerations. As recent as the BH history, a good number of scholarly debates have emerged in the field. However, none has focused on the experiences of children both as vic-tims and perpetrators. This paper will fill the gap by analyzing the engage-ment of children as victims and perpetrators in the war-torn north-eastern Nigeria. It is based upon the people-centered human security framework, emphasizing individual’s fears and needs over those of a country. It estab-lishes links between the security system and society-at-large, focusing on threats to individuals’ socio-economic and political conditions, including communal and personal safety.

Keywords: Boko Haram, Chibok Schoolgirls, Child Victims and Perpetrators, Violent Conflicts

* Lecturer, Ambrose Alli University, Ekpoma (Nigeria), [email protected], [email protected] Geliş Tarihi: 23.11.2015 Makale Kabul Tarihi: 12.04.2016

Page 109: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

102 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Öz

Korkunç İslamcı grup olarak adlandırılan Boko Haram iddialara göre 14 Nisan 2014 günü, Nijarya’nın Chibok Kasabasındaki bir ortaokuldan 276 kız öğrenciyi kaçırdı. Talihsiz olay gerçekleştiğinde, öğrenciler Batı Afri-ka Sertifika Sınavı hazırlığında bulunuyorlardı. Az sayıda öğrenci kurtul-mayı başarsa da kız öğrencilerin çoğu halen Boko Haram’ın elinde tutsak durumda. Bu olay, son 10 yıldır Nijarya’nın yükselen çatışmasını göster-mektedir. Boko Haram, 26 Temmuz 2009’da Nijarya’nın kuzeydoğusun-da ortaya çıktı ve mezhep savaşları ile çatışmalarını arttırdı. Tartışmaların temelindeki bir diğer konu da laik devlet yerine İslam ideolojisine dayalı bir devlet yapısını empoze etme konusudur. Yaygın ekonomik bozukluklar, siyasi partiler, bazı İslami liderlerin çelişkileri ve büyüyen küresel İslami tutuculuk da diğer hususlar olarak gösterilebilmektedir. Boko Haram hak-kında yakın tarihite yapılmış pek çok çalışma mevcuttur. Ancak, yapılan çalışmalardan hiçbiri bu çatışmalarda yer alan çocuklar hakkında bu ma-kaledeki bakış açısına sahip değildir. Bu çalışma bu alandaki boşluğu dol-durma amaçlı savaşın parçaladığı Kuzeydoğu Nijerya’daki çocukları fail ve kurban perspektifinden ele alacaktır. Çalışma, insan merkezli güvenlik çerçevesinde bireylerin korkuları ve ihtiyaçlarını vurgulamaktadır. Ayrıca, toplum ve güvenlik arasında bağlantıyı kuracak ve bireylerin toplumsal ve bireysel güvenliklerini de kapsayarak sosyo-ekonomik ve siyasi şartlara da odaklanacaktır.

Anahtar Kelimeler: Boko Haram, Chibok Kız Öğrenciler, Çocuk Kurbanlar ve Failler, Şiddet Çatışmaları

Introduction

The dreaded Islamist fundamentalist group, Boko Haram (hereafter called BH) staged an uprising, on July 27, 2009, in ten-fold attacks against a customs office, police headquarters, police stations, a primary school, a prison, a state employment bureau, a number of churches and local resi-dences in Borno State (Maiduguri), in Nigeria’s north-east. Originally la-beled the Nigerian Taliban due to its ideology and methods, BH translates to ‘western education is forbidden’. BH’s other name is ‘Jama’atu Ahlis Sunna Lidda’awati wal-Jihad (or JAS), meaning ‘people committed to the propagation of the Prophet’s teachings and jihad’. The July 2009 event was a major tragedy, but it is one little of many others that have followed in succeeding years. BH’s founding leader, the cleric Mohammed Yusuf, inspired by the 14th century fundamentalist scholar Ibn Taymiyyah, died in police custody in controversial circumstances in July 2009. One year

Page 110: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

103Journal of Security Studies

later, former BH’s second-in-command, Abubakar Shekau released a video depicting his assumption of leadership and promising attacks. The more violent Shekau has kept his promise. BH’s tactics began with hit-and-run attacks targeted at government establishments and religious organizations, which later evolved into take-and-hold attacks, controlling large swaths of Nigeria.

BH has persisted in its attacks on civilian population in the three north-east-ern states of Adamawa, Borno and Yobe. Major attacks have also been recorded in Bauchi, Gombe, and Kano States as well as Federal Capital Territory. BH’s take-and-hold tactics is in furtherance of its goal to occupy territories, thereby carving out a separate state for governance in agree-ment with the interpretation of Islamic Law. Thus at the beginning of year 2015, BH had become a mini Islamic state controlling about 20,000 square miles of territory across the affected states, with about 1.8 million inhabit-ants, an area the size of Belgium (Blair, 2015). But the occupied territories have since been restored back to the Nigerian State by the deployment of significant military assets and organization of airstrikes by the armed forc-es, multilateral forces, complemented with the efforts of local vigilante, popularly called Civilian Joint Task Force (CJTF). As at November 2015, only Borno State (Abadam) was still under BH’s occupation (Akinyemi, 2015). Please, see appendix on prominent BH’s take-and-hold and Nige-ria’s territorial gains.

BH is either affiliated to, or working with, dreaded organizations in Af-ghanistan, mainly Afghani Taliban and Al-Qa’ida Central, in Mali, such as Al-Qa’ida in the Lands of the Islamic Maghreb (AQLIM, or AQIM), Ansar Al-Dine, and the Movement for Oneness and Jihad in West Africa (MUJAO), and in Somalia, majorly Al-Shabaab. In January 2012, Ansaru (Jama’atu Ansarul Muslimina Fi Biladis Sudan) broke away from BH on account of ideological differences. Particularly, AQLIM, or AQIM is said to have assisted BH with leveraging of funds from organizations based in Great Britain and Saudi Arabia. Other funding sources for BH are kid-napping for ransom, bank robberies, and extortion, using its rather auton-omous individual cell commands (National Consortium for the Study of Terrorism and Responses to Terrorism, 2014).

BH has earned itself the reputation of shooting men of fighting age, looting any supplies they require, burning houses and government buildings to the ground. BH elements often round up schools and communities to take young girls away. Human Rights Watch estimate that between July 2009 and July 2014, more than 7,000 civilian have died due to BH conflict (Hu-

Page 111: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

104 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

man Rights Watch, 2014). The world remains shocked at the abduction of 276 girls of the Government Day Secondary School in Borno State (Chi-bok), on April 14, 2014. The schoolgirls were preparing to sit for their West African School Certificate Examination when the unfortunate occurred. Very few of them (57) managed to escape: some jumped from moving trucks, others were allowed to run after the BH elements realized they did not have space for them. This brings the number of Chibok schoolgirls still being held to 219. BH’s leader Shekau claimed they have been married off after their conversion to Islam. In September 201, BH elements also ab-ducted another 100 young women and girls from raids in Adamawa State.

Perhaps the lost territories informed BH’s concentration on suicide bomb-ing campaigns, including pockets of attacks on villages, worship centres and markets, alluding to the erstwhile asymmetrical or guerilla warfare, which is more difficult to contain (Okereke, 2015). It can also be argued that the abducted girls are gradually being released by BH to unleash terror on the already traumatized civilian populations. Perhaps the girls are being pushed to take on suicide missions after satisfying the emotional desires of BH elements. As revealed by those who escaped from the BH dens, those who refuse to comply with BH’s instructions are killed. But there is cheer-ing news: the combined efforts of the state military, Multinational Task Forc, and CJTF have helped in securing the release of nearly 700 women and girls from the BH’s stronghold in Sambisa Forest in the second quarter of year 2015. For example, out of 178 victims rescued on August 2, 2015, 101 were children, while 67 were women. Out of another 338 victims res-cued on October 28, 2015, 192 were children, 138 were female, and eight were male (Soriwei, 2015).

Current literature suggests that BH the uprising reinforced attempts by Is-lamic conservative elements at imposing an alternative Islamic religious ideology on a secular state (Adesoji, 2010). It is also clear from the litera-ture that the prevailing economic dislocation in the country, the advent of party politics (including the desperation of politicians for political power), the ambivalence of some vocal Islamic leaders, and the growing Islamic fundamentalism around the globe aid religious sensitivity of Nigerians to provide fertile ground for the breeding of BH. The continued loss of lives and property, the growing fear and animosities among Nigerians, the threat-ened secularity of the Nigerian state, the gallantry of the BH elements, the spread and swiftness of its military organization, the belief of its leader-ship, and the continued recurrence of the uprising are enough justification for a careful consideration and documentation of the phenomenon (Ades-oji, 2010). Succinctly, efforts to mitigate and/or abate the violent effects of

Page 112: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

105Journal of Security Studies

these conflicts often result in over-reliance on the agencies of government as well as the use of force and judicial means (Imobighe, 2003). As recent as the history of BH, a good number of scholarly debates have emerged in the field. However, none has focused on the experiences of children, both as victims and as perpetrators. This paper addresses the gap by interrogat-ing the involvement of children as victims and perpetrators in the war-torn north-eastern Nigeria. The paper is based upon the people-centred human security framework, which emphasizes individual’s fears and needs over those of a country. It establishes links between the security system and society-at-large, focusing on threats to individuals’ socio-economic and political conditions, and on communal and personal safety.

1. Literature Review

There are numerous empirical studies that would help in situating the sub-ject matter, but only two were selected for review in this paper. In order to provide an inroad into the human security framework, the empirical review was supported by a grasp of the conceptual ‘childhood’, ‘non-international armed conflict’, ‘internally displaced persons’, and ‘vulnerability’.

A three-year study into the linkages between protection and livelihoods in conflict situations entailed the formulation of foundational hypothesis: “closer linkages between protection and livelihoods approaches could lead to more effective action to reduce risks to both livelihoods and protection” (Jaspars and O’Callaghan, 2010: 1). Components of the study were lit-erature review, agency interviews, and case studies in Darfur, Sri Lanka, Chechnya and the Occupied Palestinian Territories. Central to the study was how livelihood and protection threats affected different communities or livelihood groups, and responses to the risks posed. Having been vali-dated in a stakeholders’ workshop, the findings showed that “the threats to people’s livelihoods and protection are linked, as is people’s vulnerability to these threats and their capacity to respond” (Jaspars and O’Callaghan, 2010: 31). It recommended the deployment of greater efforts by the hu-manitarian community to link its protection and livelihoods analysis and action. To the extent that it did not focus majorly on threats to children in conflict, the study is rather not robust. However, it provides a basis for un-derstanding the relationship between livelihoods and protection in conflict situations.

Between 2013 and 2015, the human rights group, Amnesty Internation-al conducted six field investigations in Nigeria’s north-east, and one in Cameroon. Physical and telephone interviews were conducted with more

Page 113: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

106 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

than 412 respondents, including victims and their relatives, eyewitnesses, human rights activists, doctors, journalists, lawyers and military personnel. The research process was complemented with content analysis of 729 mil-itary documents, 800 official documents, reports, legislations, court doc-uments, transcripts of debates by Nigeria’s national assembly, numerous photographs and more than 90 videos. This was triangulated with inter-view of witnesses who could independently verify the contents of analyzed videos.In order to assess the impact of the armed conflict on the ground, satellite images of sites of five incidents (both before and after) were stud-ied. The report says more than 1,200 people have been executed extra-ju-dicially, at least 20,000 people have been arbitrarily arrested, and at least 7,000 people have died in military detention, due to starvation, extreme overcrowding and denial of medical assistance. Also, countless young men and boys have suffered from acts of torture and have become victims of enforced disappearance. Expectedly, report, ‘Stars on the shoulders: Blood on their hands’ (Amnesty International, 2015) has received bashing from the Nigerian military authorities. Perhaps, the study would have been bet-ter with specifics on children, either as victims or as perpetrators. Yet, the report is an eye-opener for the subject matter of this article.

The concern for the well-being of the coming generation has become a ba-sis for social justice, and the provision for child’s rights represents attempt to secure the future. Children count among the voiceless: they cannot rate or put forward their demand or organize for action (Waldschmidt, 2012). It is not surprising that for well over two decades, children have become im-portant subject of historical inquiry. Studies conducted in the western hem-isphere show childhood as an expression of general developments (Fass, 2014). Childhood is a period of heavy reliance on parents and society for the purpose of survival, protection, education, health, and socialization of the child. The UN Convention on the Rights of the Child (UN CRC) de-fines a child as any person below the age of 18 years. The UN CRC, and African Union Charter on the Rights and Welfare of the Child (AU CRWC) have been ratified by the Nigerian state. These institutions, in addition to the 1999 Constitution of the Federal Republic of Nigeria, form the basis for the enactment of the Child Rights Act (2003). The child rights include right to life, identity, good health, communication and information, priva-cy, freedom of association, protection against discrimination, leisure and recreation, education, and protection against all forms of exploitation. Till date, however, the Nigerian child is still being abused, and is also suscep-tible to victimhood of communal clashes (Ubhenin, 2013).

The recruitment and use of children in BH conflict attracted the United Nations to formally establish a Country Task Force on children affected by

Page 114: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

107Journal of Security Studies

armed conflict in December 2014. This followed the designation of BH as a foreign terrorist organization by the US Department of State on Novem-ber 13, 2013. The United Nations Task Force has received many reports, which indicate the recruitment and use of boys and girls by BH in support roles and combat, including as human shields to protect BH elements. In-creasing use of girls in suicide bombing is also a consideration.

At least since May 2013, when it became fierce, the BH conflict has been described as a ‘non-international armed conflict’, particularly by the Office of the Prosecutor of the International Criminal Court. It refers to “pro-tracted armed confrontations occurring between governmental armed forc-es and the forces of one or more armed groups, or between such groups arising on the territory of a State. The armed confrontation has reached a minimum level of intensity and the parties involved in the conflict must show a minimum of organisation” (International Committee of the Red Cross, 2008). The Nigerian state is bound by its obligations under interna-tional human rights law. The regional and international protocols ratified by the Nigerian state seek to guarantee the protection of residents from ab-duction, violence, torture and other forms of ill-treatment, slavery, forced prostitution, and discrimination based on gender. Where there are serious human rights abuses, the state should adopt effective measures for victim’s protection, case investigation, as well as prosecution and punishment of offenders. It is also within this purview that the Nigerian state should guar-antee the right to education and highest attainable standard of health. In addition, the state is bound to “provide redress and reparations to victims of serious human rights abuses” (Human Right Watch, 2014: 54). Deep humanitarian challenge has trailed the BH conflict. This brings to fore, the issue of ‘internally displaced persons’ (IDPs). For the purpose of ‘Guiding Principles on Internal Displacement’, defines IDPs as:

Internally displaced persons are persons or groups of persons who have been forced or obliged to flee or to leave their homes or places of habit-ual residence, in particular as a result of or in order to avoid the effects of armed conflict, situations of generalized violence, violations of human rights or natural or human-made disasters, and who have not crossed an internationally recognized State border (United Nations Office for the Co-ordination of Humanitarian Affairs, 2003, p.2).

IDPs are among the world’s most vulnerable or defenceless people. In 2014, a record-breaking 38 million people were forcibly displaced with-in their own country by violence (Okereke, 2015). Nigeria is host to the highest number of persons displaced by conflicts in Africa, ranking behind Syria and Colombia. The United Nations High Commission for Refugees

Page 115: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

108 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

regional representative to West Africa, Ms Liz Ahua says this is alarming and the current IDP population of 2.2 million could amount to the pop-ulation of other smaller African countries (Vanguard, 2015). Yet, more children are being born into the world in IDP camps. The IDPs are at risk of ill-health and malnutrition, and children in camps also suffer due to ex-ploitation, malfeasance, corruption and misappropriation of funds, diver-sion of food and other consumables. Other issues pertain to drug addiction and prostitution, threats of eviction, and reported cases of child trafficking and rape within the IDP camps (Dickson, 2015). The people living in the BH conflict-affected north-east have lost their productive assets, including their capability to work. These are pointers to ‘vulnerability’ defined in development circles as “exposure to risks and the inability to cope with the consequences of those risks” (Maxwell, Sadler, Sim, Mutoni, Egan, & Webster, 2008: 12). It is the sensitivity to livelihood shocks, such as crop failure, droughts, floods, illness, job loss, and economic downturns, but less emphasis on outcomes, such as malnutrition and starvation, would suggest more focus on hazards or causal factors, such drought and flood-ing. A most recent report shows 18 percent threshold of malnutrition in IDP camps in Nigeria, which is higher than the global emergency threshold of 15 percent (United Nations Children’s Fund, 2015).

Perhaps the most appropriate framework for this analysis should focus on the array of factors that would threaten the society, either acting sep-arately or together at different spatial scales. This is the idea behind ‘hu-man security’, originating from the 2000 UN Secretary General’s call fora world ‘free from want’, and ‘free from fear’. In response, the Japanese Government initiated the Independent Commission on Human Security (CHS), comprising twelve members, with Sadako Ogata (former UN High Commissioner for Refugees) and Amartya Sen (1998 Nobel Economics Prize Laureate) as co-chairs. The CHS’s 159 page report illustrates hu-man security as seeking “to protect people against a broad range of threats to individuals and communities and, further, to empower them to act on their own behalf” (CHS, 2003: 2). The concept of human security has five characteristics: ‘people-centered’, ‘multi-sectoral’, ‘comprehensive’, ‘context-specific’ and ‘prevention-oriented’ (UN Trust Fund on Human Se-curity, 2015). It is ‘people centred’ because the individual is placed at the ‘centre of analysis’. It gives consideration to a broad range of conditions threatening the survival, livelihood and dignity of human life. It identifies the threshold below which human life is ‘intolerably threatened’. Second, human security hinges on a ‘multi-sectoral’ understanding of insecurities. It considers the threats to economic, food, health, environmental, personal, community, and political securities.

Page 116: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

109Journal of Security Studies

Based on the UN Development Programme Human Development Report (1994) and the Human Security Unit typologies (see UN Trust Fund on Human Security, 2015: 6), persistent poverty and unemployment are main threats to economic security; hunger and famine are main threats to food security; deadly infectious diseases, unsafe food, malnutrition, and lack of access to basic health care are main threats to health security; environ-mental degradation, resource depletion, natural disasters, and pollution are main threats to environmental security. In the same vein, physical violence, crime, terrorism, domestic violence, and child labour are main threats to physical security; inter-ethnic, religious and other identity based tensions are main threats to community security; and political repression, human rights abuses are main threats to political security. Third, human securi-ty involves comprehensive approaches that emphasize co-operative and multi-sectoral responses. Thus, actors of security, development and human rights are brought together. This suggests that human insecurities cannot be tackled in isolation. Fourth, human security acknowledges the variations in insecurities across different settings. Thus the solutions to insecurities are context-induced to particular situations. Finally, human security serves a dual purpose in protection and empowerment, which are ‘mutually rein-forcing’. As a top-down approach, protection captures the norms, process-es and institutions needed to protect people from severe and widespread threats. As a bottom-up perspective, empowerment seeks to develop the capabilities of individuals and communities for resilience to different sit-uations. Thus people are allowed to find ways of participation in solutions to achieve human security for themselves and others. The CJTF and oth-er vigilante groups in the region would fit into this perspective. Perhaps, children in BH conflict can be rescued if the women develop resistance mechanisms.

2. The Child in Nigeria’s Boko Haram Conflict

Children in armed conflict, such as the BH, risk being either killed or in-jured, can become orphans, and are victims of outright violation. They are left with emotional burden, due to loss of loved ones, playmates, and out-right dispossession of their homes and belongings. Generally, the impacts of conflict on children are loss basic resources, disrupted family relation-ships, stigma and discrimination, pessimism, and violence. They flee from gunfire, trek long distances, sometimes, without food or water. The child in BH conflict has watched the killing of their parents. Two representative cases would suffice here. 10-year-old Esther Habila lives at Internation-al Christian Centre for Missions, Edo State (Urhogua), which currently serves as an IDP camp to 1,300 victims, including 900 children. “She spent

Page 117: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

110 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

one month, two weeks with BHin Borno State (Gwoza) (sic). She escaped with some people and they trekked to Cameroon for four days, and then to Yola. Her parents were butchered in her presence, so the trauma has been there. She hardly talks, just cries and screams” (cited in Ebegbulem, 2015). 12-year-old Suleiman Dauda from Adamawa State (Askira Uba) is currently at IDP camp in Yola. In his words, “I saw them kill my father, they slaughtered him like a ram. And up until now I don’t know where my mother is” (Abdulaziz and Umar, 2015).

Children in BH conflict have reduced access to health facilities, due to in-security of health workers, and increased maternal mortality in the region. In terms of schooling, BH conflict has caused persistent threats, leading to reduced access to education, increased closure of schools, desertion of work by teachers, and withdrawal of children from schools. School fa-cilities have been attacked, looted and destroyed. Students and teachers have been killed, threatened and abducted. BH also attack children in their schools. Between January 2012 and December 2014, 314 school children were reportedly killed. In February 2014, 59 schoolboys were either shot or buried to death in their dormitory, during a night raid attack in Yobe State (Buni Yadi). In November 2014, 47 school children were killed, and 117 others injured when a suicide bomber disguised in a school uniform in Yobe State (Potiskum). It has been revealed by the Nigeria Union of Teachers that 611 teachers have been killed, and 19,000 displaced since the beginning of the BH conflict (Ogunmola, 2015).

Children in BH conflict have also been presented as perpetrators. Young boys and girls are being recruited and used in support roles and combat. They serve as human shields to protect BH elements. In 2014 alone, there were reported 26 suicide bombings in the Nigeria’s north-east. In the first five months of year 2015, 27 cases were recorded. Of these 53 incidents, women and children were used to prosecute nearly three-quarters of them (A World at School, 2015).

Apart from BH elements, the CJTF and other pro-government vigilan-te groups also involve children either voluntarily or forcibly, to serve as checkpoint keepers, and intelligence gatherers. Most of the children volun-tarily join the CJTF to avoid or erase the suspicion that they either sympa-thize or they are with the other side. The United Nations Children’s Fund Representative in Nigeria, Jean Gough has argued that suicide attacks are not instigated by children. Rather, children are being “used intentionally by adults in the most horrific way”. He added that “they are first and foremost victims - not perpetrators” (cited in Mail Online, 2015). One may ask, what are the enables transiting children from victims to perpetrators of the

Page 118: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

111Journal of Security Studies

BH conflict. Denying children access to schooling serves as a weapon of war. Children occupy a strategic place in modern warfare, and this is being exploited by non-state armed groups around the world. They have a sub-stantial population, and can easily be manipulated and molded to suit the ethno-religious doctrines of armed groups. Children are compatible with smaller, lighter, and easier to use weapons. They can easily be forced into holding a weapon. “A ten-year old girl is likely to escape detection” (Me-dia for Social Justice, 2015: 2).

Children can be used to prolong the ambition of armed groups in conflict. Apparently, the survivors may become future leaders, while the loss of children may be accepted as sacrificial and inspirational. Children may be compelled to join the struggle, apparently to avoid starvation. Finally, children’s involvement in some regular army is a conviction to terrorist groups that children can also be relevant to their campaigns. On the whole, presenting the child perpetrator of violence would potentially threaten chil-dren, such as subjection to the danger of retaliation. This was demonstrated at the beating to death of a teenage girl in Bauchi State, she refused to be frisked with a metal detector. “Her attackers believed she was carrying explosives in two plastic bottles strapped to her waist” (Kaplan, 2015). Finally, the child perpetrator would jeopardize their chance of returning home after conflict.

Conclusion

From the benefits of hindsight, the Nigerian state has done not enough towards human security. The norm is more of a statist approach. BH el-ements were once children who probably did not get the necessary and sufficient care from the state. The weakness of the state has provided a budding ground for BH to sprout. The state failed to ensure their protection from threats to survival, livelihood and human dignity. The implication of this finding is that the factors that facilitate transition from child victims to child perpetrators would also serve to transit child perpetrators to adult perpetrators in conflict. Today’s child perpetrators would become tomor-row’s adult perpetrators in conflict. Therefore, government should make concerted efforts towards reintegration of affected children in BH conflict. More should be done on security mapping, and risk assessments of the conflict-affected areas. Finally, the human security framework should be adopted by all legitimate parties to the BH conflict.

Appendix: Prominent BH’s take-and-hold and Nigeria’s territorial gains

Page 119: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

112 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Source: Developed by author from various newspapers (2015)

Page 120: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

113Journal of Security Studies

ReferencesAbdulaziz, I., & Umar, H. (2015). Too many bodies to count: ‘Deadliest massacre’

in history of Boko Haram killed thousands, Amnesty International says. The Associated Press. January 10. Retrieved from http://news.nationalpost.com/news/toomanybodiestocountdeadliestmassacreinhistoryofbokoha-ramkilledthousandsamnestyinternationalsays

Adesoji, A. (2010). The Boko Haram uprising and Islamic revivalism in Nigeria. Africa Spectrum. 45(2), 95-108.

Akinyemi, D. (2015). Only one LGA now in Boko Haram territory, says Borno Speaker. Vanguard. November 27. Retrieved from

http://www.vanguardngr.com/2015/11/onlyonelganowinbokoharamterritorysays-bornospeaker/

Al Jazeera (2015). Nigerian military: 234 more women, girls rescued from Boko Haram. May 2. Retrieved from http://america.aljazeera.com/watch/shows/live-news/2015/4/displaced-nigerians-fearful-to-return-home-becau-se-of-boko-haram.html

Amnesty International (2015). Stars on their shoulders. Blood on their hands. War crimes committed by the Nigerian military. London: Author. A World at School (2015). Shocking increase in use of child suicide bombers by Boko Haram. May 27. Retrieved from http://www.aworldatschool.org/news/entry/shocking-increase-in-use-of-child-suicide-bombers-by-boko-ha-ram-1989

Blair, D. (2015). Boko Haram is now a mini-Islamic state, with its own territory. Telegraph. January 10. Retrieved from

http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/africaandindianocean/nige-ria/11337722/BokoHaramisnowaminiIslamicStatewithitsownterritory.

Commission on Human Security (2003). Human security now. New York: Author.Dickson, C. (2015). Grim tales of rape, child trafficking in displaced persons cam-

ps. International Centre for Investigative Reporting. January 29. Retrieved from

http://icirnigeria.org/grimtalesofrapechildtraffickingindisplacedpersonscamps/Ebegbulem, S. (2015). Boko Haram orphans: We ate grass, drank urine. Vanguard.

June 21. Retrieved from http://www.vanguardngr.com/2015/06/bokohara-morphansweategrassdrankurine/

Fass, P.S. (2014). How Americans raise their children: Generational relations over two hundred years. Bulletin of the German Historical Institute. 54, 7-19.

Human Rights Watch (2014). “Those terrible weeks in their camp”: Boko Haram violence against women and girls in northeast Nigeria. USA: Author.

Imhonde, O., & Adesina, A.A. (2007). Children in the heat: Psychological disor-ders and conflict. In Adagbonyin, A.J., & Akpotor, A.S. (eds.). Peace and conflict management studies in Africa (pp.63-67). Ekpoma: Ambrose Alli University, Division of General Studies.

Page 121: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

114 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Imobighe, T.A. (2003). Ethnicity and ethnic conflicts in Nigeria: An overview. In Imobighe, , T.A. (ed.). Civil society and ethnic conflict management in Nigeria (pp.13-35). Ibadan: Spectrum Books Limited.

International Committee of the Red Cross (ICRC) (2008). “How is the Term ‘Ar-med Conflict’ Defined in International Opinion Paper, March.

Jaspers, S., & O’Callaghan, S. (2010). Challenging choices: Protection and live-lihoods in conflict. Overseas Development Institute, Humanitarian Practice Group. Policy Brief 40, May 2010.

Kaplan, S. (2015). How Boko Haram is turning children into weapons. The Was-hington Post. May 27. Retrieved from https://www.washingtonpost.com/news/morning-mix/wp/2015/05/27/how-boko-haram-is-turning-child-ren-into-weapons/

Mail Online (2015). UN says alarming spike in female suicide bombings in Ni-geria. May 26. Retrieved from http://www.dailymail.co.uk/wires/ap/artic-le-3097435/UN-says-alarming-spike-female-suicide-bombings-Nigeria.html

Maxwell, D., Sadler, K., Sim, A., Mutoni, M., Egan, R., & Webster, M. (2008). Emergency food security interventions. London: Good Practice Review by the Humanitarian Practice Network, no.10.

Media for Social Justice (2015). Children and modern warfare: Nothing new under the sun. February 10. Retrieved from http://proof.org/latestnews/2015/2/10/childrenandmodernwarfarenothingnewunderthesun

National Consortium for the Study of Terrorism and Responses to Terrorism (2014). Boko Haram Recent Attacks. START Background Report. May. Retrieved from paper. Retrieved from www.start.umd.edu/gtd.

Ogunmola, O. (2015). World teachers’ day: 600 teachers killed, 19,000 displa-ced by Boko Haram. The Nation. October 6. Retrieved from http://thena-tiononlineng.net/world-teachers-day-600-teachers-killed-19000-displa-ced-by-boko-haram/

Okereke, D. (2015). Let’s preserve the dignity of internally displaced persons in Nigeria. August 6.

Olakanpo, T. (2007), No child left behind, The Guardian, Thursday, 25 October, p.49.

Soriwei, F. (2015). Soldiers kill 30 Boko Haram militants, rescue 338 victims. The Punch. October 28. Retrieved from http://punchng.com/2015/10/1933

UN Office for the Coordination of Humanitarian Affairs (2003). Guiding prin-ciples on internal displacement. Retrieved from http://www.reliefweb.int/ocha_ol/pub/idp_gp/idp.html

United Nations (2010). Reconstructing public administration after conflict: Chal-lenges, practices and lessons learned. World Public Sector Report 2010, New York: United Nations.

Page 122: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

115Journal of Security Studies

United Nations Children’s Fund (2015). Missing childhoods: The impact of armed conflict on children in Nigeria and beyond. New York: Author.

United Nations Trust Fund for Human Security (2015). An overview of the human security concept and the United Nations Trust Fund for Human Security. Human Security Unit.

United Nations Office (2015). Nigeria. Based on the Report of the Secretary Ge-neral on Children and Armed Conflict (A/69/926-S/2015/409) issued on 9 June. United Nations Office of the Special Representative of the Secretary General for Children and Armed Conflict. Retrieved from https://childre-nandarmedconflict.un.org/countries/nigeria/

Vanguard (2015). Boko Haram: IDP population rises to 2.2m, says UNHCR. No-vember 19. Retrieved from http://www.vanguardngr.com/2015/11/bokoha-ramidppopulationrisesto22msaysunhcr/

Waldschmidt, B. (2012), From civil rights to children’s rights: Marian Wright Edeliman, the Children’s Defense Fund, and the Institutionalization of the Civil Rights Movement, GHI Bulletin Supplement 8, pp.69-70.

Page 123: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:
Page 124: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

117Journal of Security Studies

KRİMİNOLOJİ BİLİM DALINDA SUÇLULUĞUN “COĞRAFİ” BÖLGESEL TAHLİLİ YÖNÜNÜN ORTAYA

ÇIKMASI VE GELİŞİMİ

The Emergence and Development of Criminality As A Perspective of Regional “Geographical” In The Field of

Criminology Science

Nazım ALIYEV*

Öz

Makalede suçluluğun coğrafi (bölgesel) tahlili kriminoloji biliminin ve kriminolojik araştırmaların yeni dalı olarak gözden geçirilmiştir. Krimi-noloji biliminde bu dalın yaranması ve gelişimi tarihi-hukuki bakımdan tahlil edilmiştir. 19.yüzyıldan beri suçluluğun bölgesel-coğrafi görüşlerden kriminolojik tahlil alanında yapılan araştırmaların kısa özeti ve tahlili veril-miş, suçluluğun «coğrafi» kriminolojik araştırmasının önemi gösterilmiştir.

Anahtar kelimeler: Kriminoloji, Suçluluk, Bölgesel Suçluluk, Suçluluğun coğrafi analizi

Abstract

In this study, criminality of region or geographic is revised as a new branch of criminology science and criminological research. As a perspective of criminological science research, this study is analyzed in the point of his-tory and juristic issues. Also, criminology of geographic aspect is briefly examined from 19th century until today and the importance of studying and researching criminology is tried to clarify throughout the study.

Keywords: Criminology, Criminality, Regional Criminality, Analyzed of Criminality

Suçluluk seviyesinin yükseldiği, yapı ve dinamiğinde tehlikeli eğilimlerin gözlemlendiği, kriminal eylemin, aynı zamanda organize suç eylemleri-nin siber suç, insan ticareti vb. gibi yeni şekil ve çeşitlerin ortaya çıktı-

* Azerbaycan Polis Akademisi BaşkanıMakale Geliş Tarihi: 27.04.2015 Makale Kabul Tarihi: 21.12.2015

Page 125: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

118 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

ğı globalleşen dünyada bu tür olumsuz sosyal-hukuki olaylarla mücadele faaliyetleri özellikle gerçekleşmiş, suçluluğun kriminoloji tahlilinde yeni bilimsel-teorik ve metodoloji yaklaşımların hazırlanması gerekliliği yaran-mıştır. Son yıllarda suçluluk gibi olumsuz, komplike, çokyönlü sosyal-hu-kuki olayın kriminolojik tahlili yönünde oluşan bu tür önemli yaklaşım-lardan birisi kısmında bölgesel yaklaşım, coğrafi bakımdan suçluluğun ve suç luluğun farklı çeşitlerinin istatistik-kriminolojik incelenmesi yer alıyor (Ростов, 1998: 4-5).

Coğrafi çevre şartları, belli bir arazi bölümünün mevcut ekonomik, sos-yal, siyasi koşulları ile orada yaşayan insanların, karakteri, davranışı, aynı zamanda suçlu davranışları arasındaki ilişki eski çağlardan beri insanları düşündürmüştür. Mesela, Hipokrat beden ve ruh durumunun genel ola rak insan karakterinde farklılıklara yol açtığını, bunların da coğrafi çevreyle ilişkili olduğunu bil dirmiştir. Siseron, Platon gibi filozofların eserlerinde de bu gibi düşüncelere rastlamak müm kündür.

Ş. Monteskye, «Kanunların ruhu hakkında» (1748) kitabında genel olarak insan davranışının, özel durumlarda ise suçlu davranışı etkileyen etkenler gurubunun ülkenin fiziki-coğrafi özellik lerini, iklimini, toplumun yaşam tarzını, dini inancını, nüfus sayısını, belli bir bölgede yaşayan ahalinin ka-rakterlerini, örf-adetlerini kapsadığı anlatılıyor. Ş. Monteskye, kanunların «ülke nin fiziki özelliklerine, iklimine – soğuk, sıcak veya ılık olmasına, toprağın verimli olup olmamasına, konumuna ve ölçülerine, bu arazide yaşayan ahalinin yaşam tarzına – avcı, hayvan yetiştiricisi veya çiftçi ol-malarına, mevcut siyasi sistemin izin verdiyi özgürlük derecesine, ahalinin dini inancına, örf ve adetlerine uyum sağlaması gerektiğini» (Монтескье, 1955: 168) yazıyor.

Ş. Monteskye insan karakterlerinin, örf-adetlerinin, yönetim şekillerinin ve kanunların fiziki ve coğrafi şartlarla fonksiyonel olarak ilişkili olduğu fikrindeydi. O, kuzey ikliminde kusur ve eksiklikleri az, sadelik ve do-ğallığı fazla olan insanların daha çok olduğunu görüşündeydi. Güneye doğru yaklaştıkca ise ahlaklılıktan uzaklaşma gözlemleniyor, ihtiyaçların çoğalmasıyla işlenen suçların sayısı da artıyor. Güneyde yani sıcak ülke-lerde hareket ve davranış biçimleri sabit olmayan insanlar daha fazladır, çünkü buradaki iklimin özellikleri burada yaşayan insanların karakterle-rinde ve özelliklerinde dengesiz unsurların kök salmasına neden oluyor (Монтескье, 1955: 352).

Arazi görüşlerinin suçluyu ve sonuç olarak suçluluğu etkilemesi hakkında Ç.Lombrozo da yazmıştır. O, bu veya diğer suçluluk çeşidini iklim, rölyef, nüfus sayısı ve diğer coğrafi-demografik etkenlerle doğrudan ilişkilendi-

Page 126: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

119Journal of Security Studies

riyordu. Ç. Lombrozo dağlık arazilerde hayat ve sağlık aleyhine işlenen suçların daha yüksek seviyede olduğu görüşündeydi. O, Avrupa’nın güne-yinde kuzeyine nazaran daha çok suç işlendiğini belirtiyordu. Kriminolo-jide antropoloji dalın temelini atan İtalyan bilim adamı kendi eserlerinde farklı farklı cinayet çeşitlerinin iklim, rölyef, nüfus sayısı ve diğer coğrafi unsurlarla doğrudan orantılı olduğunu söylüyordu (Ломброзо, 1994: 16).

Ç. Lombrozonun fiziki, biyopsikolojik, sosyolojik, demografik vb. karak-terli 16 unsur gurubunun tahlilini yerine getirdiği (göç, nüfus sayısı, eği-tim, yaş ve cinsiyet, doğum ve ölüm, işsizlik, arazi tipi (şehir veya köy), mevsimler, iklim) «Suçlar, nedenleri ve mücadele araçları» (1899) kitabı-nın basılması sıcaklığın, dağ ve düzlerin, bataklıkların, toprağın özellikle-rinin, mev sim lerin, diğer etkenlerin yani insanları kapsayan sosyal, ekono-mik, psikoloji ve fiziki-coğrafi çev renin suçluluğu ne derecede etkilediğini yeniden gündeme getirdi.

Ç.Lomborzo, topladığı en değişik karakterli deneyimsel dosyaların tahli-line dayanarak coğrafi-geolojik etkenin kişilik ve mülkiyet aleyhine olan suçları etkilemesi hakkında sonuca varıyor.

Suçluluğa, farklı nefis-zoraki cinayetlere dağların, düzlerin, ormanlı ve dere-tepe yerlerin etkisini araştırarak Lombrozo, dağlarda eşkıyalık ve soygunculuk gibi cinayetlerin daha fazla işlenmesinin, dağlık arazilerde pusuda beklemenin daha kolay olması ile ilişkilendiriyordu. Lombrozo, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde birçok cinayetin coğrafi en ve uzunlukla orantılı olarak yayılmasının coğrafi harıtasını düzenlemişti. Lombrozo sı-caklık etkeninin suçluluğun coğrafi dağılımını, aşırı sıcak veya tam tersi aşırı soğuk iklim gibi uç sıcaklıkların insanların karakterini ve davranışla-rını belli seviyede etkilediğini belirtiyordu.

O, kuzey insanlarının daha sakin ve sabırlı, sabit karakterli olduklarını be-lirtiyor ve bu durumu bu bölgelerde yaşayan insanların sinir sistemlerine soğuk havanın etkisinden ileri gelmesiyle açıklıyordu. Güneyliler ise tam tersi kendilerini doğuştan keyifli hissederler – güneş ve hava - onlar için doğal alkol yerine geçiyor. Lombrozo güney ülkelerinde yaz mevsiminde, sıcak ay lar da ve günlerde kişilik aleyhine suçların daha fazla işlendiğini böyle açıklıyordu.

Belirtelim ki Ş.Monteskye, Ç.Lombrozo ve diğerlerinin konumları, düşün-ce ve bakış açıları 19.yüzyılda ciddi eleştirilere maruz kalmıştır. Şöyleki, İtalyan hukukçu Kolyani, kuzeyde ve güneyde en sıcak ve en soğuk ık-limde Gayet temiz, saf ve samimi insanların yaşadığını söylüyordu; itibar, saygınlık ve edepsizlik en çeşitli fiziki etkenlerde, herhangi coğrafi en ve

Page 127: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

120 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

uzunlukta oluşabilir veya kayıp olur: hırsızlık, kasten adam öldürme, eş-kiyalık, soygunculuk, diğer hırs ve zoraki cinayetler her hangi bir ülkenin müstesna özelliği değildir ve bu ülkede yaşayan halkların manevi ve di-ğer niteliklerinin göstericisi, değerlendirme ölçüsü olamaz (Гернет, 1974: 263-265).

19.yüzyılın sonu ve 20.yüzyıla ait kriminolojik düşüncenin en bilinen tem-silcilerinden birisi, «Cinayet sosyolojisi» kitabının yazarı ve kriminolojide «biyososyal» dalın öncüsü E.Ferri şöyle diyordu: «“Hiç şüphesiz memeli hayvanlar hava yani oksijen olmadan yaşayamazlar; fakat şu da belliki hat-ta oksijen olsa bile onlar ciğerleri olmadan yaşayamazlar.” Bu şunu göste-riyor, cinayetler aynı zamanda biyolojik, fiziki-coğrafi ve sosyal-ekonomik köklere sahip komplike bir olaydır. Cinayetlerin ayrı-ayrı biyolojik, sosyal ve diğer konuya ait olması hakkında diğer teorilerin başlıca eksikliği ve kusuru onların tek taraflı ve yüzeysel olmasıdır» (Ферри, 1966: 29-31).

Q.Ferri hayat ve sağlık aleyhine özellikle ağır suçların (kasten adam öldür-me, sağlığa zarar verme) güney bölgelerde, hırsızlık suçlarının ise kuzey bölgelerde daha çok gözlemlendiğini belirtmiştir.

Suç istatistiğinin öncülerinden biri olan, Paris Temyiz Mahkemesinin veki-li A. Herri, «Fransa’nın manevi istatistiğinin incelenmesi» (1833) eserinde Fransanın çeşitli bölgeleri ile ilgili 1825-1830 lu yılları kapsayan süre içe-risinde suçluluk hakkında istatistik bilgilerin tahliline dayanarak «benzer sosyal-ekonomik ve doğal ortamları olan bölgelerde suçluluğun sadece sayı ve şekiller değil aynı zamanda suçluların cinsiyet ve yaş grupları, suç-ların mevsimlere göre eşit dağılımı ile tanımlandığı, belirli sınıfa ait suç sayılarının ise hemen hemen denkleştiği» sonucuna varmıştır.

Böylece Q. Ferri suçluluğun bölgesel istatistik tahlilini yerine getiren araş-tırmacıları acele kararlardan, bilimsel ve deneyimsel bakımdan tam ka-nıtlanmayan sonuçlar çıkarmaktan uzaklaştırıyordu. «Bölgenin tüm para-metreleri ve özelliklerini dikkate almadan, onların derin ve bilgilendirici incelemesini yerine getirmeden, suçluluğun coğrafi dağılımını yansıtan istatistik bilgilerin yüzeysel tahlili suçluluğun gerçek manzarasının bozul-masına, kabaca yapılan hatalara neden olmakla, suçluluğun gerçek neden-lerini ve koşullarını açığa çıkarmaya izin vermeyecektir» (Ферри, 1996: 32-33).

Sosyal fiziğin veya güncel dilde desek sosyolojinin öncülerinden, istatistik teorinin yaratıcılarından birisi olan Belçikalı A. Ketle (1796-1874) suçlu-luğu sosyal olay gibi öğrenmeye çalışmıştır.

Page 128: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

121Journal of Security Studies

1826-1831 yıllarına ait Fransız suçluluk istatistiği bilgilerine dayanarak Ketle çeşitli biyolojik, psikofizyolojik, fiziki, sosyolojik, iktisadi, demog-rafik, ve diğer etkenlerin suçluluğun azalmasına veya artmasına karşı olan etkisini belirlemeye çalışmıştır. Ketle, suçluluğu istatistik yönteme daya-narak incelemiş, iklimin, mevsimlerin, yaşın, cinsiyetin, eğitimin, mesle-ğin, ırkın, sanayinin, ticaretin, yoksulluk seviyesinin, ekmek fiyatlarının, alkollü içeceklerin ve diğer etkenlerin suçluluğun durumu, yapısı ve di-namiğine olan etkisini değerlendirmek için çaba göstermiştir. (Kazımov, 1996: 20-21).

Dış doğa etkenlerinin, coğrafi çevrenin suçluluğa dolaylı, aracılı etki gös-terdiğini E.Şur, R.Klark, K.Ueda, V.Foks, G.Şnayder gibi ünlü kriminolog-lar da belirtmişlerdir (1995: 36-60). Bu yönde olan araştırmalar K. Şou ve G. Makkey (ABD), S. Lotye ve R. Çilton (Büyük Britanya), Y. Xelmer, K. Şmid ve G. Şvind, (Almanya) ve diğerleri tarafından yerine getirilmiştir. Adı geçen bilim adamları ve diğerleri farklı bölgelerin sosyal-demografik, coğrafi, ekolojik ve diğer özelliklerinin incelenmesine dayanarak suçlu-luğun mekan ve zamana göre dağılımını, aynı zamanda buna dayanarak bölgesel planlama, hukuki-muhafaza faaliyetlerinin güncelleştirilmesi ile ilgili sorunları çözmek için çabalamışlardır (Абызов, 2004: 16).

20.yüzyılın başında Chicago üniversitesinde kurulan «ekolojik okulun» temsilcileri E. Ber dics, K. Şou ve diğerleri tarafından suçluluğa dair arazi farklarının ve bu farkların oluşma nedenlerinin araştırılması hayata geçiri-limiştir. Belirtelim ki, Chicago bilim adamları şehirlerde suçluluğun dağı-lımının fonksiyonel ve coğrafi özellik ve farklarının yalnızca gösterimi ile yetinmemiş bu fenomenin genel tahlilinin teorik temellerini çalışıp hazır-lamışlardır (Kazımov, 1996: 20-21).

Rusya’da suçluluğun arazi farklarının oluşmasına yol açan neden-koşul kompleksinin öğrenilmesi ile ilgili araştırmalar 19.yüzyılın sonu 20.yüz-yılın başlarından itibaren yapılmaya başlamıştır.

Genellikle bu ülkede 1874 yılından başlayarak Adalet Bakanlığı tarafından suçluluk hakkında istatistik bilgiler derlemesi basılıyordu. Bu bilgilerin yeteri kadar derin incelemesini E. N. Tarnovski, A. İ. Çuprov, A. N. Tray-nin, M. N. Hernet ve diğerlerinin makalelerinde ve kitaplarında bulmak mümkündür.

1913 yılında M. N. Zamengorf şehir ve köylerde suçluluğun karşılaştır-malı incelemesini yapmış, M. N. Gernet kendi eserlerinden birini Moskova şehrinde suçluluk dünyasının araştırmasına adamıştır (Кравченко, 2004: 3-5).

Page 129: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

122 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Latviya’da suçluluğun «coğrafi» araştırması daha çok Q. N. Denis ve G. G Menberg’in çalışmalarında görülmüş (Денис, 1974: 16), Estonya’da ise E. E. Raska tarafından bölgesel-coğrafi kriminolojik araştırmalar yapılmıştır (Раска, 1987: 24-25).

M. N. Hernet 20.yüzyılın başlarında Rusya’da şehir ve köyün yaşam tar-zınada mevcut olan önemli farkların şehir ve köy suçluluğunun yapısında farkların oluşmasına neden olduğunu belirterek köylerde şehirlere nazaran kasten adam öldürme, sağlığa zarar verme, tecavüz vb. gibi hayat ve sağ-lık, aynı zamanda kişinin cinsel dokunulmazlığı ve cin sel özgürlüğü aley-hine suçların daha fazla işlendiğinin altını çiziyor (Гернет, 1974: 263-265).

Böylece eski çağlarda özellikle de 18.yüzyıldan beri filozoflar, hukukçu-lar, sosyologlar, antropologlar ve diğerleri komşu ülkelerde, ülke arazisi-nin çeşitli bölgelerinde suçluluğun durumu, yapısı ve dinamiğinde önemli farkların mevcut olduğunu gözlemlemiş ve bu farkların oluşma nedenlerni çözmeye çalışmışlardı.

Belirtelim ki 20.yüzyılın 70-80.yıllarında eski SSRİ’nin (Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti) farklı ülkelerinde – Rusya, Baltikler ve Gürcüstan’da krimi-nologlar çok ilginç ve sonuç itibarile verimli araştırmalar yapmışlar.Örne-ğin, Q. N. Denis ve G. G. Menberg Latviya’da farklı bölgeler için önemli sayılan sosyal ve ekonomik koşulları, göçmenlik ve şehirleşme süreçleri-ni inceleyerek bölgesel suçluluğun miktar ve kalite göstericilerinde arazi farklarının oluşma nedenlerini belirlemeye çalışmışlardı (Денис, 1974).

A. A. Gabiani, R. G. Gaçeçiladze ve başkaları Gürcistan’ın çeşitli arazile-rinde sosyal-demografik, etnik ve diğer etkenlerin karakter ve yoğunluğu-nun önemli derecede farklı olmasını dikkate alarak ülke arazisini koşullu olarak «suçluluk bölgeleri» olarak isimlendirilen 20 arazi bölgesine ayır-mış ve bu bölgelerin bölgesel kriminolojik araştırmalarını gerçekleştirmiş-tir (Габиани, 1981).

A. A. Gabiani ve R. G. Gaçeçiladze bölgelerin kriminolojik araştırması za-manı sosyal, ekonomik, demografik parametrelere özel olak dikkat etmiş-ler, coğrafi konum, bölgenin tarihi, etnografisi, ahalinin dinamiği, yoğun-luğu, arazinin başlıca ekonomik uğraşları, konut tipleri, ahalinin demog-rafik yapısı ve demografik durumu (doğum, ölüm, milli, yaş ve cinsiyet oranı), ahalinin eğitim seviyesi, arazinin şehirleşme seviyesi, göçmenlik vb. gibi unsurların suçluluğun yapı ve dinamiğine, kriminolojik eylemlerin yoğunluğuna olan etkisini öğrenmişler.

Şehir ve köy suçluluğunun karakter ve yoğunluğunda mevcut farkları be-lirli derecede düzensiz şehirleşme ve göçmenlik süreçleri ile ilişkilendire-

Page 130: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

123Journal of Security Studies

rek yazarlar şehirleşmenin kriminojen karakter taşıyan unsurları sırasında aşağıdakileri özellikle belirtiyorlar:

- Şehirleşme süreci büyük şehirlerde daha hızlı gerçekleşiyor. Böyle şehirlere köylerden büyük bir nüfus kitlesi akın ediyor ve bu kitlenin şehir yaşam tarzına ayak uydurma süreci çok zor ve istikrarsız oluyor.- Büyük şehirler çok sayıda genç nüfusu kendine çektiği için bu şehirlerde çevrelerindeki köylere nazaran demografik yapıda önemli değişiklikler meydana geliyor. (Габиани, 1982).

20.yüzyılın 70-90’lı yıllarında A. İ. Dolgova, M. G. Minkovski, G. İ. Zabr-yanski, E. N. Mazin, K. K. Goryainov, N. A. Belyayev, Y. N. Gilinski, L. V. Kondratyuk ve diğerleri tarafından bölgesel seviyede suçluluğun araştırıl-ması, şehir ve köy koşullarında suçluluğun tahlili, suçluluğun yapı ve dina-miğinde arazi farklarının oluşma nedenlerinin öğrenilmesi amacıyla birçok kriminolojik araştırmalar yapılmıştır (Мазин, 1980: 208-209).20.yüzyılın 80’li yıllarında A. İ. Dolgova’nın yönetimi altında bir grup Rus kriminolog tarafından suçluluğun coğrafi-kriminolojik araştırması yapılmış, krimino-lojik tahlil objesi olarak ülkenin 7 ili konu edilmiştir. Bu araştırma sonuç olarak adı geçen kriminologlara bölgelerin krimi nolojik sınıflandırmasını çalışıp hazırlama fırsatı vermiştir (Долгова, 1989: 6-9)

Son yıllarda suçluluğun coğrafi araştırması, ön tahmini ve önlenmesi so-runları ile ilgili birçok monografik araştırmalar gerçekleşmiş, tezler yazıl-mıştır. Bu yazılanlar arasında V. İ. Gladkih (iç işleri mercileri tarafından büyük şehirlerde suçluluğun önlenmesi sorunları, doktora tezi, Moskova, 1997); K. T. Rostov (Rusya’da suçluluğun bölgesel tahlilinin metodolojisi, doktora tezi, Sankt-Peter burg, 1998); V. İ. Kanıgin (bölgede suçluluğun araştırılması ve önlenmesi sorunları, hukuk bilim adayı, N. Novgorod, 2002) (Канигин, 2002: 68); K.R.Abızov (bölgesel suçluluğun kri mi-nolojik tahmini ve önlenmesi (Sibirya federal dairesinin dosyalarına da-yanarak), hukuk bilimleri adayı, Moskova, 2004); V. P. Kravçenko (krizli bölgede suçluluğun kriminolojik sorunları (Çeçe nistan Cumhuriyeti’ne ait dosyalara dayanarak), Mahaçkala, 2004 (Крав ченко: 2004:14); A. V. Kor-nienko (bölgede suçluluğun kriminolojik karakter özellikleri ve ön len mesi (Корниенко, 2005: 41); B. V. Baranov (büyük şehirlerde arazi farkları dik-kate alınarak suçluluğun önlenmesi (Moskova şehrine ait dosyalara daya-narak), ve diğerlerinin monografik eserlerini belirtmek gerekir.

Azerbaycan’ın bilinen hukuk bilim adamları (İ. İsmayılov, İ. Rahimov, X. Alakbarov, F. Sa mandarov, T. Garayev, B. Zahidov ve diğerleri) da suçlu-luğun ön tahmininde, suçlulukla müca de lenin kompleks ve teorik temele

Page 131: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

124 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

dayanarak organize edilmesi ve gerçekleştirilmesinde suçluluğun «coğ-rafi», bölgesel kriminolojik araştırmasının rolünü ve önemini belirtmiş-ler. Bu bilim adamları bölgesel seviyede farklı arazilerde, şehir ve kasaba sınırlarında suçluluğun durumu, yapısı ve dinamiği, bölgesel suçluluğu belirleyen neden ve koşulların, sosyal, ekonomik ve diğer karakterli un-surlar karmaşasının araştırılmasının önemi ve gerekliliği, güncel aşamada suçluluğun bölgesel araştırmasının kriminolojik biliminin esas dallarından birine dönüştüğünü belirtmişlerdir (Alekperov, 1990; İsmayılov, 1990; Ka-raev, 1992).

Böylece H. Alakbarov ve R. Rasulov eski Sovyetler Birliğinde 50 yıllık aradan sonra 1988 yılından beri sadece ülke genelinde değil aynı zaman-da ayrı ayrı bölgeler yani, ülkeler genelinde suçluluk durumu hakkında başlıca göstericilerin basılmaya başladığını belirterek böyle baskıların «kriminologlara kayıtlara geçmiş suçların dinamiğinde ve yapısında ya-ranan süreçlerin derin teorik tahlilini yapmaya, bu süreçler içinde oluşan olumsuz eğilimleri ortaya çıkarmaya, perspektif açısından ön tahminler yürütmeye, suçlulukla mücadelede oluşan sorunların ortadan kaldırılması ile ilgili alınan önlem ve tedbirlerin çalışılıp hazırlanmasına fırsat verdiği» düşüncesindelerdi. Yazarlar 20.yüzyılın 80’li yıllarına ait istatistik bilgi-lere dayanarak ülkenin şehir ve illerinde suçluluğun dağılım ve yapısıyla ilgili mevcut önemli farkları belirtiyor ve bununla ilgili suçlulukla müca-dele amacıyla ülkenin kriminolojik olarak bölümlendirilmesinin gereklili-ğinin ve teorik-pratik öneminin özel olarak altını çiziyorlardı (Alekperov, 2014: 3).

Belirtelim ki son yıllarda Profesör Hanlar Alakbarov tarafından Azerbay-can Nahçivan iktisadi bölgesinde, Nahçivan Otonom Cumhuriyetinde suç-luluğun yapısı ve dinamiği ile ilgili ilginç kriminolojik tahlil yapılmıştır. Hanlar Alakbarov, 18 Aralık 2013 yılında «Bölgesel suçlu luğun krimi-nolojik araştırmasının gerçek sorunları» konusunda yapılan uluslararası teorik-pratik konferansta Azerbaycan’nın Nahçivan bölgesinde (iktisadi bölgesi) suçluluk fenomeni ile ilgili kendi düşünce seminerlerini katılım-cılarla paylaşmıştır. (Алекперов, 2014: 3).

H. Alakbarov Azerbaycan’da bölgesel suçluluğun güncel durumunun öğrenilmesi sürecinde Nahçivan Otonom Cumhuriyetinde son 20 yılda kayıtlara geçen suçların dinamiğinde ve yapısında kriminoloji için tipik olmayan süreçlerle karşılaştığını belirtmişti. Böylece yapılan araştırmalar «1994 yılından beri Nahçivan iktisadi bölgesinde kayıtlara geçmiş suçların (aynı zamanda ağır ve özel) veya suçluluk seviyesinin yıldan yıla sabit şekilde azalması eğiliminin meydana geldiğini, bu süreçlerin son yıllarda

Page 132: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

125Journal of Security Studies

hızlı bir şekilde düşüşe geçmesiyle karakterize edildiğini belirtiyor. Sonuç olarak, son 20 yılda bu bölgede kayıtlara geçen suçların 46 kere azalmış, suçluluk seviyesi ise 100 bin kişiye 4 suç düşecek şekilde azalma kaydet-miştir» (Алекперов, 2014: 22).

H.Alakbarov daha sonra şöyle yazıyor: «Elde edilen resmi istatistik bilgi-ler son 20 yılda Nahçivan Otonom Cumhuriyetinde kayıtlara geçen suçla-rın dinamiğinde ve yapısında gözlemlenen olumlu eğilimlerin her hangi bir kriminolojik fenomenin sonucu olduğu kanısına varmaya ihtimal veriyor. Fakat bu fenomen halen Azerbaycan kriminolojisinde özel obje haline gel-memiştir. Bu yüzden de son 20 yılda Nahçivan iktisadi bölgesinde kayıtla-ra geçen suçların böyle hızlı bir şekilde azalmasını açıklamak çok zordur. Aynı zamanda aşağıdaki sorular bugüne kadar cevapsız kalmıştır:

1- Uzun bir sürede bölgede böyle hızla düşmüş suçluluğun başlıca köklü nedeni ne olabilir;

2- Bu fenomenin özünü hangi sosyal-ekonomik, siyasi-hukuki, demogra-fik, etnopsikolojik unsurlar şekillendire bilir vb.» (Алекперов, 2014: 22-27).

Profesör İ.Rahimov 1995 yılında basılan «Suçluluk ve kibernetik» monog-rafisinde Azer baycan’da suçluluğun arazi bakımından dağılımının, ülkenin her bölgesinde suçluluk durumu, yapısı, dinamiği ve seviyesinin (suçluluk emsalının), belli bölgelerde özel ağırlığı daha yüksek olan suç çeşitlerinin belirlenmesinin ve yalnızca bundan sonra suçlulukla mücadelenin komp-leks ve bölgesel program ve planlarının çalışılıp hazırlanması gerektiğinin özellikle altını çiziyor. Sayın profesör aynı zamanda göçmenlik ve şehir-leşme gibi demografik unusrların suçlulukta arazi farklarının oluşmasını etkilediğini belirtiyor (Rəhimov, 2014: 19-21).

18 Aralık 2012 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti İç İşleri Bakanlığına ait Polis Akademisinde «Bölgesel suçluluğun kriminolojik araştırmasının asıl sorunları» konusunda düzenlenen uluslararası teorik-pratik konferansta İ. Rahimov özellikle şöyle belirtmiştir:

(...)globalleşme döneminde suçluluk artmaktadır. Eğer suçluluğun geliş-me eğilimleri değişirse bu yeni yönde yapılan kriminolojik araştırmalara özel ihtiyaç duyulduğu anlamına gelir. İşte bu yüzden suçluluğun bölge-sel araştırılması çok önemlidir. Suçluluğun genel kriminolojik araştırması önlem alma amaçlı tedbirlerde de genellik oluşturuyor. Fakat suçluluğun bölgesel araştırılması bu durumun miktar ve kalite göstericilerini, aynı za-manda sosyal-iktisadi özelliklerin çeşitli arazilere göre karşılıklı ilişkisinin

Page 133: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

126 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

ve genel suçluluğa olan etkisinin öğrenilmesinde müstesna rol oynuyor. Suçluluğun yeni çeşitlerinin ortaya çıktığı günümüzde suçluluğun çeşitli bölgeler genelinde daha detaylı öğrenilmesi özel önem taşıyor. (Konfrans Materialları, 2014: 19-21).

İ. A. İsmayılov «Suçluluk ve suçluluk siyaseti» monografisinde (1991) haklı olarak şöyle belirtiyordu: Azerbaycan arazisinin küçük olmasına rağ-men ülkede suçlulukla ilgili manzarayı karakterize eden özelliklerden biri suçluluğun miktar ve kalite parametrelerinde, seviye, yapı ve dinamiğin de önemli farkların kayıtlara alındığı bölgelerin, şehir ve illerin mevcut olmasıdır (İsmayılov, 1990: 32).

Yazar suçluluğun aynı zamanda bölgesel suçluluğun sistemli araştırması zamanı modern bilişim teknolojilerinin, geleneksel olmayan yöntem, usul ve araçların uygulanmasının sağlaya bileceği büyük imkanları belirtiyor. İ. İsmayılov böyle bir metodolojik tabana dayanarak, 10 yıllık bir dönemi kapsayan suçluluk istatistiği dosyalarına dayanarak, Azerbaycan’da suçlu-luğun yapısında bölgesel farkların oluşma nedenlerinin karşılaştırmalı tah-lilini yerine getirmiştir. Yazar tarafından karşılatırmalı tahlil objesi kısmın-da 10 yıllık dönemde (1979-1988) kayıtlara geçmiş cinayetlerin toplam sayısı neredeyse aynı arazi «çiftleri» olarak Guba ve Yevlah illeri seçilmiş-tir. Bu illerde hırsızlık, kasten adam öldürme, sağlığa zarar verme, tecavüz, eşkıyalık, soygunculuk, holiganlık vb. cinayetler artmakla birlikte kamusal tehlikeliliği de yüksek olan sabıkaların karşılaştırmalı kriminolojik tahlili yapılmış ve bu illerde suçluluğun yapı ve dinamiğinde önemli farkların mevcut olduğu ortaya çıkarılmıştır (İsmayılov, 1990: 47-49).

Azerbaycan bilim adamı T. Garayev suçluluğun bölgesel, «coğrafi» araş-tırmasının rolü ve önemini, müstesna gerçekliliğini ve gerekliliğini şöyle ispatlıyor:

(...)geniş dağ yamaçları olan kırsal bölgelerde hayvan hırsızlığı, sınır böl-gelerde kaçakçılık, sanayi şehirlerinde ve denize yakın yerlerde işgücü ko-ruması ve ekolojik güvenlik kurallarının ihlali ile ilgili cinayetlerin daha fazla olduğunu gösteren kriminolojik bilgiler bu bölgelerde suçlulukla mü-cadele faaliyetini daha verimli ve sistemli bir şekilde ayarlayarak gerçek-leştirmeye ve sonuç olarak ülkede suçlulukla mücadeleyi birlikte düzenle-meye izin veriyor (Караев, 1992: 52).

Suçluluğun arazi prensipine göre araştırılmasına olan ilginin daima arttığı-nı, kriminolojik araştırma objesinin daha yüksek derecede farklılaşdığını, artık kriminoloji biliminde yeni bir dalın – suçluluk coğrafisının oluştuğu-nu ve mevcutluğunu belirterek F.Y.Samandarov şöyle yazıyor:

Page 134: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

127Journal of Security Studies

Suçluluğun durumu, yapısı ve dinamiği ile birlikte kriminolojide suçlulu-ğun coğrafisi kavramı da farklı kılınıyor. Suçluluk coğrafisi kavramı ülke bölgelerini ve resmi arazi birimlerini dikkate alıyor. Resmi arazi birimleri-ne göre suçluluğun miktar ve kalite tarafları, suçluluğun sebep ve koşulları öğreniliyor. Suçluluğun araziye göre paylaşımı sadece ülke genelinde değil aynı zamanda eyalet, şehir, il ve köy paylaşımlarına göre de öğreniliyor. Suçlulukla mücadele işleminin bilimsel kanıtlara göre düzenlenmesi ilk olarak suçluluğun arazi özelliğine göre nasıl paylaştığını açıklamayı ge-rektiriyor. Örneğin şehirde ve köyde, sanayi ve tarım yapan bölgelerde ci-nayetlerin hem sayca hemde kalite bakımından paylaşımı arasında farklar vardır. (Səməndərov, 2003: 59-63)

20.yüzyılın 90’lı yıllarının ortalarında Y. S. Abdullayev ve M. R. Kazımov da kriminoloji biliminin bu yönüne başvurmuş, suçluluğun «coğrafi» araş-tırmasının rolü ve önemini, bölgesel kriminolojik tahlillerin yapılmasının gerekli olduğunu doğrulamışlar. Onlar tarihi açıdan suçluluğun coğrafi araştırması alanında mevcut durumu öğrenmiş, suçluluğun yapı ve dina-miğinde arazi farklarının oluşma nedenleri ile ilgili yapılan araştırmaları incelemişler. Yazarlar, suçluluk «coğrafisinin» öğrenilmesinin ne verebile-ceği, bu sınıfa ait olan araştırmaları karakterize eden özelliklerin, amaç ve görevlerin neler olduğu sorusunu yanıtlayarak şöyle yazmışlar:

1) Coğrafi-kriminolojik inceleme suçluluğun tüm bölgelere göre genel karakter taşıyan özellikleri ile birlikte belirli grup bölgelere has ve özel karakterli miktar ve kalite parametrelerini, ayrıca seçilen bölge için ayırt edici kriminolojik özellikleri ortaya çıkarmaya izin veriyor.

2) Çeşitli bölgelerde suçluluğun karakteristik özellikleri ile sosyal, eko-nomik, coğrafi, organizasyonel ve diğer unsurların karşılaştırmalı tahlili, suçluluğun sebep ve sonuç kompleksinin farklılaştırmalı manzarasının oluşması, tüm bölgeler için genel sayılan, aynı zamanda farklı grup bölge-lerinde veya herhangi bir arazi birimine has sebep ve koşullar kompleksi-nin belirlenmesi mümkün oluyor.

3) Ülkenin çeşitli iktisadi bölgeleri için ahalinin demografik biçimi ile suç-lunun kimliğinin uygun biçiminin oluşturulması ve onların karşılaştırmalı tahlilinin yapılması suçluluğun «coğrafi» dağılımı, çeşitli arazilere göre suçluluğun yapı ve dinamiğinde oluşan farkların nedenleri hakkında olan düşüncelerimizi derinleştirmeye, aynı zamanda sosyal-hukuki durumu do-ğuran sebep ve şartlar, unsurlar hakkında değerli bilgiler toplamaya, tah-lilini yapmaya ve sonuç olarak suçlulukla mücadelede bölgesel biçimler kompleksini kurmaya, özel bölgesel programlar çalışıp hazırlamaya izin veriyor.

Page 135: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

128 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

4) Suçluluk araştırmasına arazi prensipi ile yaklaşmak suçluluğun en yük-sek yoğunluk alanlarının ortaya çıkartılıp seçilmesine, ülkede suçluluğun genel farklılık manzarasını oluşturmaya ve sonuç olarak devlet seviyesin-de güç ve araçların «tedbirini» düzenlemeye, yani uygun zamanda ve uy-gun mekanda suçlulukla mücadelede faaliyet ve ardışıklığı arttırmaya izin veriyor.

5) Bölgesel suçluluğun yapısal tahlili, bölgeleri ayrılıkta ağır ve en çok yaygınlaşmış tacizci ve tamah karakterli cinayet çeşitlerine göre sınıflan-dırmaya ve bu cinayetlerin ülkenin il ve şehirlerine göre paylaştırılmasının genel manzarasını ortaya çıkarmaya izin veriyor.

6) Suçluluğun arazi farkları bakımından sosyal-demografik, ekonomik ve diğer süreç ve olaylarının öğrenilmesi toplum aleyhine olan eylemlerin ne-denlerini ortaya çıkarmaya ve bunlarla mücadelede önleyici tedbirler sis-temini kurmaya, sosyal gözlemi gerçekleştiren mercilerin ( İİB -İç İşleri Bakanlığı-, savcılık, mahkeme, adliye makamları vb.) faaliyetlerinin bir amaca yönelik olmasını, verimliliğini ve planlamasını yükseltmeye ve ge-liştirmeye izin verecektir.

7) Suçluluğun arazi prensipi ile ilgili kompleks kriminolojik tahlil bilgi-leri suçluluğun biçimlendirilmesi ve ön tahmin amacıyla da kullanılabilir. Örneğin, suçluluğun yaygınlaşmasının «coğrafi» biçiminden gerektiğinde koşullu olarak bazı ufak değişiklikler yapmakla suçluluğun ön tahmin bi-çimine dönüşmesi mümkün olan özel dinamik biçim gibi kullanmak müm-kündür (Kazımov, 1996: 20-21).

Hukuk bilimleri doktoru B. Zahidov, 18 Aralık 2013 tarihinde «Bölgesel suçluluğun krimi nolojik araştırmasının asıl sorunları» konusunda yapı-lan uluslararası teorik-pratik konferansta «Bölgesel suçluluğu karakterize eden özellikler» tezi ile konuşmasında özellikle aşağıdakileri belirt miştir:

(...)suçluluğun bölgesel özellikleri kendinde birçok unsurları birleştirdiği için bu yönde yapı lan araştırmalar büyük önem taşıyor. İtiraf edelim ki ül-kemizde suçluluğun bölgesel özellikleri daha çok hizmet faaliyeti ile ilgili araştırma objesi olsa da böyle araştırmaların kalitesi ve kapsadığı alan çoğu zaman sınırlı oluyor... Ülkemizin bölgesel özellikleri, çeşitli ülkelerin sos-yal-ekonomik gelişimi, rölyefi, iklimi, koşulları, doğal-biyolojik unsurları, ahalinin eğitim seviyesi, iş yerleri ve kültür endeksi yeteri kadar renklidir ve hiç şüphesiz tüm bu sayılanlar suçluluğu etkileyen unsurlar sırasında-dır... Bu yüzden suçluluğun bölgesel özelliklerinin öğrenilmesi ve onunla mücadelenin verimli düzenlenmesinin ardışık ve sistemli olarak yapılması gerçeğe dönüşmüştür. (Zahidov, 2014: 61-62).

Page 136: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

129Journal of Security Studies

Belirtilenlere dayanarak son yıllarda suçluluğun arazi-coğrafi prensipi ile ilgili kriminolojik araştırmaya olan ilginin önemli derecede arttığını, kriminoloji biliminde ise yeni bir dalın, bölgesel kriminoloji, suçluluk, «coğrafi» kriminolojik tahlil, ön tahmin ve önlem alınması gibi dalların şekillendiğini söyleyebiliriz. Halihazırda suçluluğun coğrafiyası denildi-ğinde dünyada, çeşitli ülkelerde, özel seçilmiş ülkede, bu ülkenin farklı bölgelerinde, iktisadi bölgelerde veya resmi-arazi birimlerinde suçluluğun zaman-mekan paylaşım sorunları ile ilgilenen kriminoloji biliminin bir dalı, yönü anlaşılıyor.

Aynı zamanda Azerbaycan’da suçluluğun bölgesel tahlilinin bilimsel-te-orik ve metodoloji esasların halen tam olarak çalışılıp hazırlanmadığının ve bu sorunun bilimsel-teorik yönlerinin kısmen ışıklandırıldığının belir-tilmesi gerekiyor. Bölgesel ölçüde suçluluğun sebep-sonuç kompleksinin araştırılması, bölgesel suçluluğun esas miktar-kalitesini karakterize eden özelliklerinin, eğilimler ve yasaya uygunluğunun ortaya çıkarılması, aynı zamanda belli bir arazide (bölgede) mev cut koşullar dikkate alınarak ön-leyici tedbirler kompleksinin çalışılıp hazırlanması ile ilgili kompleks mo-nografik araştırmalar yapılmadığı da belirtilmiştir.

Azerbaycan’ın farklı bölgelerinde kriminolojik koşullar, farklı iktisadi bölgelerde, ülke bölgelerinde suçluluğun miktar-kalite parametrelerinin, durum, yapı ve dinamiğinin, eğilim ve görünümünün öğrenilmesi, krimi-nolojik açıdan değerlendirilmesi, hem tüm bölge genelinde, hem de bu böl-genin farklı kısımlarında görülen suçluluğu, suçluluğun şekil ve çeşitlerini doğuran neden lerin, koşulların ve suçluluğu belirleyen unsurlar komplek-sinin öğrenilmesi ile ilgili araştırmalar yapıl malı be bu işlem hızlandırıl-malıdır. Suçluluğun bölgesel istatistik-kriminolojik tahlilinin, bölgesel seviyede suçluluğun ön tahmin ve önlem alınmasının bilimsel-teorik ve metodolojik ilkin şart ları ve esasları çalışılıp hazırlanmalıdır.

Page 137: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

130 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Kaynakça

Ростов К.Т. Методология регионального анализа преступности в России. Автореф. диссерт…докт.юрид.наук. СПБ., 1998, с.4-5.

Монтескье Ш. Избранные произведения. М., 1955

Şirinov E. Kriminologiya. Ümumi hissə. Bakı, 2008, s.317.

Ломброзо Ц. Преступление. М., 1994, с.16

Гернет М.Н. Избранные произведения. М., 1974, с 263-265.

Ферри Г. Преступление как социальное явление// Социология преступности. М., 1966, с.29-31.

Kazımov M.R., Abdullayev Y.S. “Cinayətlərin coğrafiyası”: tarixi: hüquqi baxış. Bakı, 1996, s.20-21

Криминологические исследования в мире. М., 1995, с. 36-60.

Абызов К.Р. Проблемы криминологического прогнозирования и предупреждения региональной преступности (по материалам сибирского федерального округа). Диссерт…. к.ю.н. М., 2004,с 16.

Денис Г.Н., Менберг Г.Г. Социально-географические аспекты изучения преступности в Латвийской ССР// Криминологические исследования. Рига,1974.

Габиани А., Гачечиладзе Р., Дидебулидзе М. Об основных принципах пространственного анализа преступности (на примере Грузинской ССР)// Актуальные вопросы предупреждения правонарушений. Тбилиси, 1981. Вип.1.

Мазин Е.Н. Основные направления исследований территориальных различий преступности. Сб.науч.тр. Вильнюс, 1980. Вип.6,с.208-209.

Методика изучения территориальных различий преступности и их причин. Методическое пособие./Отв.ред. А.И.Долгова, М.,1989.

Алекперов Х.Д., Расулов Р.И. Статистика преступности в ССР. Баку, 1990.

Алекперов Х. Феномен преступности на эксклавной территории Азербайджана (постановка проблемы)//«Актуальные проблемы криминологического исследо вания регио наль ной преступности. Материалы международной научно-прак тичес кой конференции. Баку, 2014,с.22.

Караев Т.Г. Проблемы борьбы с преступности в Азербайджанской Республике. Баку.1992.

Page 138: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

131Journal of Security Studies

Rəhimov İ.M., Həsənov E.H. Abdullayev Y.S. Cinayətkarlıq və kibernetika. Bakı, 1995.

Исмаилов И.А. преступность и уголовная политика. Баку,1990.

Səməndərov F.Y. Kriminologiya. Ümumi hissə. Bakı, 2003. s.59-63.

Баранов Б.В. Предупреждение преступности в сверхкрупном городе с учётом её территориальных различий. Диссерт… к.ю.н. М., 2005, с 15.

Кравченко В.П. Криминологические проблемы преступности в кризисном регионе с экстремальными условиями. Автореф. Дисс.. к.ю.н. М., 2004, с 3-5.

Раска Г.Г. Преступность как показатель состояния социального пространства (к вопросу об обосновании территориального подхода к изучения преступности)// Теоре тические проблемы изучения территориальных различий в преступности. Труды по кри -минологии. Вип.7614. тарту,1987, с.24-25.

Габиани А., Гачечиладзе Р. Г. Некоторые вопросы географии преступности. Тбилиси, 1982.

Каныгин Вячеслав Иванович. Проблемы комплексного анализа и предупреждения преступности в регионе (По материалам Приволжского федерального округа) : Дис. ... канд. юрид. наук: 12.00.08 : Н. Новгород, 2002 187 c. РГБ ОД, 61:02-12/1185-5.

Корниенко, Анатолий Васильевич Криминологическая характеристика и предупреждение преступности в регионе (По материалам Брянской области) : Дис. ... канд. юрид. наук: 12.00.08 Рязань, 2005 206 с. РГБ ОД, 61:05-12/1433.

«Regional cinayətkarlığın kriminoloji tədqiqinin aktual problemləri» beynəlxalq elmi-praktik konfransın materialları Bakı, 2014, s. 19-21.

Zahidov B. Regional cinayətkarlığın səciyyəvi xüsusiyyətləri//«Regional cinayətkarlığın kriminoloji tədqiqinin aktual problemləri» beynəlxalq elmi-praktiki konfransın materialları. Bakı, 2014, s.61-62.

Page 139: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:
Page 140: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

133Journal of Security Studies

KİTLE PSİKOLOJİSİ VE PSİKOLOJİK HAREKÂT

Mass Psychology and Psychological Operation

Yusuf PARLAK*

Öz

Bu makalenin yazılış amacı toplumları derinden sarsmış, değiştirmiş veya dönüştürmüş bütün tarihi olaylarda etkilerini az ve ya çok gördüğümüz, adına kitle denilen grupların hangi sebeplerle oluştuğunu, kitle içindeki bireyin geçirdiği psikolojik değişimi, kitlelerde liderin önemini, kitlenin hangi koşullarla etkisiz hale geleceğini inceleyerek; tarih boyunca millet-lerarası ilişkilerde saldırı ve savunma aracı olarak kullanılan psikolojik ha-rekâtın kitleler üzerinde nasıl uygulandığını göstermektir. Kitleler yapıları itibariyle yönlendirmeye açık insan grupları olup bu nitelik, onları psikolo-jik harekâtın uygulama alanı haline getirmektedir.

Anahtar Kelimeler: Kitle, Kitle Psikolojisi, Psikolojik Harekât, Lider

Abstract

The aim of this article is to explain the occurance reasons of the groups called masses which has deeply shaken, changed and transformed the soc-ities, of which effects have been seen more or less on all the historical events, to clarify the psyhological change experienced by the individual within the mass, the importance of the leader of the mass and to suggest how the psychological operations, which have been used as a means of at-tack and defense in international relations throug out the history, have been applied to masses by examining on which conditions these masses can be deactivated. Masses, as to their structure, are open to manipulation, and this makes them the application field of the psychological operations.

Keywords: Mass,Psychology, Psychological Operation,Leader

* Yüksek Lisans Öğrencisi, Polis Akademisi, Güvenlik Bilimleri Enstitüsü, İstihbarat AraştırmalarıMakale Geliş Tarihi: 04.05.2016 Makale Kabul Tarihi: 07.06.2016

Page 141: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

134 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Giriş

Kitle hareketlerinin önemine ilk defa bilimsel manada dikkat çeken Le Bon, çağımızı “kitleler çağı” olarak nitelendirmektedir. Özellikle son yüz-yılda oluşan kitle hareketleri, toplumsal ve siyasi düzenin değişmesinde etkin biçimde rol oynamışlardır. Kitle hareketleri üzerine yapılan bütün çalışmalar da kitle hareketleri, “şuur kaybına uğramış insanların oluştur-duğu, tahrip gücü yüksek topluluklar” olarak betimlendiğinden, toplumda kitle hareketlerine dair olumsuz bir algı doğal olarak oluşmaktadır. Elbette ki bütün kitleler aynı oranda bölücü ve yıkıcı değillerdir. Ancak topluma ve devlet bütünlüğüne zararlı olarak nitelendirilen kitlelerin eyleme geçtiği anda sosyal ve siyasi bütünlüğe verdiği zarar, bütün kitleleri aynı kategori-ye sokmamıza sebep olmaktadır.

Zararlı veya zararsız kitle hareketleri incelendiğinde, bütün kitlelerin psi-kolojik yapı olarak aynı özellikleri gösterdiği gözlemlenmiştir. Çalışma-mızda bu ortak özellikler çeşitli örneklerle desteklenerek açıklanmıştır.

Toplumlar arasındaki iktidar mücadelesi ise ilk insan topluluklarının oluş-ması ile birlikte ortaya çıkmış bir olgudur. Topluluklar bu mücadelelerini kimi zaman açık, kimi zaman gizli faaliyetlerle yürütmüşlerdir. Yaşadığı-mız çağda konvansiyonel silahların kullanımından ziyade örtülü operas-yonlarla devam eden iktidar mücadelesi; bilinç kaybına uğramış, verdiği tahribat tamir edilemez boyutlara ulaşabilen kitleleri silah olarak kullan-maktadır.

Biz bu çalışmamızda, ele aldığımız meseleyi şartlar imkânınca derinleme-sine irdeledik. Öncelikle kitlenin ne olduğu, kitledeki bireyin psikolojik özelliklerini, kitlede liderin önemini ve bir kitlenin nasıl etkisiz hale ge-tirileceğini ortaya koyduk. İkinci aşamada psikolojik harekâtın ne olduğu ve hangi yöntemleri uyguladığını belirttik. Son aşama da ise yürütülen psi-kolojik harekâtların niçin kitleleri silah olarak kullandığını ve psikolojik harekâta karşı alınması gereken önlemleri beyan ettik.

1. Kitle

1.1. Kitle Nedir?

Konuyu somutlaştırmak adına kitleyi tanımlamadan önce toplumun ne olduğu ve kitlenin toplumdan farkını açıklamayı uygun gördük. Toplum, Türk Dil Kurumu sözlüğünde;

Page 142: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

135Journal of Security Studies

1. Aynı toprak parçası üzerinde bir arada yaşayan ve temel çıkarlarını sağ-lamak için iş birliği yapan insanların tümü, cemiyet. 2. Bilinçli bireylerden ve özellikle aralarında örgütleşme bağları ve karşılıklı görevler bulunan kişilerden kurulu topluluk. 3. Yaşamlarını sürdürmek, birçok temel çıkar-larını gerçekleştirmek için işbirliği yapan, aynı toprak parçası üzerinde bir-likte yaşayan ve ortak bir ekini olan insan kümesi olarak tanımlanmaktadır. Tanımlara bakıldığında toplumla ilgili şu özellikler ön plana çıkmaktadır. Aynı toprak parçası üzerinde yaşamak, bilinçli bireyler olmak, işbirliği içinde olmak ve ortak bir kültüre sahip olmak,

anlamlarına gelmektedir. Aynı sözlükte “kitle” kavramı ise salt insan top-luluğu olarak tarif edilmiştir.

Kitle ve kitle psikolojisi ile yakından ilgilenmiş olan Gustave Le Bon (1997:19) kitleyi, “basit sıradan anlamıyla ırkları, meslekleri, cinsiyetleri ve kendilerini bir araya toplayan tesadüf ne olursa olsun, rastgele bir birey-ler topluğu” olarak tarif eder.

Toplum ve kitle tanımları karşılaştırıldığında aradaki fark da ortaya çık-maktadır. Rastgeleliği dolaylısıyla kitle, bilinçli bir oluşum değildir. Kitle üzerine yapılmış bütün çalışmalar da bu temel fark üzerine şekillendiril-miştir. Ancak bu bilinçsizlik hali ile kitlenin bir amaçtan yoksun olduğu anlaşılmamalıdır. Tam aksine kitleler uğruna ölümü göze alacak kadar bağ-lı oldukları bir amaç için mücadele ederler. Bilinçsizlik hali ile kastedilen şey, tamamen kitleyi oluşturan bireylerin ruh halleriyle ilgilidir. Tam bu noktada Le Bon’un “Psikolojik kitle” olarak tabir ettiği kitlenin psikolojik tanımı devreye girer ki bizim de çalışmamızın hareket noktası, özellikleri dolayısıyla bu tarz kitlelerdir. “Psikoloji bakımından ise kitle tabiri büsbü-tün başka bir manada kullanılır. Bazı muayyen hallerde ve yalnız bu haller-de bu insanlar topluluğu, onu vücuda getiren ayrı fertlerin malik oldukları karakterlerden çok farklı yeni karaktere sahip olur. Bilinçli kişilik ortadan silinir. Bütün bu birleşmiş fertlerin düşünceleri ve duyguları tek bir tara-fa yönelir (Le Bon, 1997: 19-20). Açıklama irdelendiğinde sayısı meçhul, üstelik bilincini kaybetmiş insanlardan oluşan toplulukların yapabilecekle-ri insanı ürkütmektedir. “Kitle hareketlerinin birçok ortak özelliği olduğu varsayımı, bütün kitle hareketlerinin aynı eşitlikte yararlı ve yıkıcı olduğu anlamına gelmez” (Hoffer, 2010: 10).

Osmanlı İmparatorluğu gibi altı yüz yıl dünyaya egemen olmuş bir impa-ratorluğu temellerinden sarmış Fransız İhtilali, bir kitle hareketinin ürü-nüdür. Hitler, sırtını dayayacak bir kitle bulamasaydı belki adı sıradan bir Alman başkanı olarak anılacaktı. Günümüzün modern diye tabir edilen

Page 143: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

136 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

toplumlarına baktığımızda da sırtını kitlelere dayamayan ya da kendini kitlelerin desteğine muhtaç hissetmeyen iktidar yok gibidir. “Milletlerin başına gelecekler artık yöneticilerin huzurunda değil, kitlelerin ruhunda hazırlanmaktadır” (Le Bon, 1997: 11). Bu sebeple kitleler, özellikle sosyal bilimlerdeki gelişmelere paralel olarak detaylı araştırmalara konu olmaya başlamışlardır.

Aynı coğrafya üzerinde birlikte yaşayan, ortak çıkarları doğrultusunda bir-birlerine karşı görev ve sorumlulukları bulunan toplumun içinden, adına kitle denilen grupların çıkması, kitlenin oluşumunda toplum yapısının öne-mine dikkat çekmekle birlikte harekete katılan kişilerin harekete katılma-dan önce içinde bulundukları psikolojik durum, bu hareketleri idare eden kişilerin karakterleri (ki bir kitleyi sürüden ayıran en önemli özelliklerin başında gerçek bir lidere sahip olmaları gelir) gibi özelliklerin incelenmesi konunun kavranması bakımından önem arz etmektedir.

Öğreti ve ilham yönünden ne kadar farklı olurlarsa olsunlar, bütün kitle ha-reketleri ilk taraftarlarını aynı tip insanlar arasından seçer ve aynı düşünce tarzındaki insanlarla ilişki kurar (Hoffer, 2010: 7). Yani kitlenin potansiyel üyeleri, aynı karakteristik özellikleri gösteren, benzer davranışlar sergile-yen insanlar arasından çıkar.

1.2. Kitlenin Oluşumu

Bulunduğu ortamdan ve durumdan memnuniyetsiz, manevi olarak daya-nacağı bir ideali bulunmayan, kendisinin bu şekilde yaşanmaya mahkûm edildiğini düşünen herhangi bir birey için, kendini önemli ve işe yarar his-settirecek yüksek bir ideale bağlanma duygusu gayet normal bir duygudur.

Yıllarca bir limanda işçi olarak çalışan, içinde bunduğu kitleden hareketle kitle hareketinin oluşumundaki etmenleri irdeleyen Amerikalı yazar Eric Hoffer’e göre, bireydeki kolektif bir topluluğun üyesi olduğu bilinci yani aitlik duygusu, doğum ve ölüm arasına sıkışmış bir hayattan kurtulmanın yegâne yoludur. Bu, bir dinin, ulusun, ırkın, siyasi partinin bilinçli bir üye-si olmak olarak tezahür edebilir.

Eric Hoffer “Kesin inançlı” olarak tabir ettiği bireyin kitleye tabii oluşunu iki sebebe dayandırır. Değişiklik isteği ve başka bir insan olma arzusu. De-ğişiklik isteğini “devrimci” bir harekete katılmış birey üzerinden açıklayan Hoffer (2010:11), kişilerin “bu harekete kendi hayat koşullarında meydana gelmesi muhtemel büyük bir değişikliğin çekiciliğiyle” katıldıklarını ifade eder. Kendinden ve yaşadığı dünyadan memnun olmayan bir insan için yeniden dünyaya gelmek gibi bir imkân olmadığına göre başka bir insan

Page 144: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

137Journal of Security Studies

olabilmenin yolu kitle hareketinden geçer. ”Eğer bu kişiler kitle hareketine aktif olarak katılırlarsa, hareketin kolektif bünyesi içinde yeni bir hayata kavuşmuş olurlar; sempatizan durumda kalsalar bile yine de hareketin mü-cadeleleri, başarıları ve idealleri birer taraftarı olarak kendilerine güven, amaç ve övünme duygusu oluştururlar” (Hoffer, 2010: 22).

“İnsanı bilinmeyenin dokunuşundan daha fazla korkutan hiçbir şey yok-tur” der Eias Canetti (2014: 13). İnsan, bu dokunulma korkusundan yalnız-ca kitle içinde kurtulabilir. Korkunun karşıtına döndüğü tek durum budur. Bunun için insan yoğun bir kitleye gereksinim duyar; kendisine “yasla-nanın” kim olduğunu artık fark etmemesi için bu kitle fiziksel bakımdan da yoğun ve sıkışık olmalıdır” (a.g.e.: 14) diyerek de kitlenin oluşumuna farklı bir bakış açısı getirmiştir. Ona göre kitlenin oluşumunda en önemli etken, korkudur. Eserinden alıntıladığımız ifadesinde “korku” dokunulma korkusu olarak sınırlandırılmıştır. Ancak pek çok şeye karşı duyulan kor-ku, özellikle tam olarak kavranamayana karşı duyulan korku, kitlenin ilk nüvesini oluşturur: Dini bir kitlenin oluşumuna sebep tanrı korkusudur. Bu tarz kitlelerde “tanrı “tam olarak bilinemeyendir. Kişi kendisine kutsiyet atfedilen dini bir lider ve içinde bulunduğu kitle vasıtasıyla korkularından emin olma çabasındadır.

Elias Canetti’nin kitlenin oluşumuyla ilgili ikinci tezi ise kişideki toplum-sal hiyerarşiyi (ki kendisi bunu “mesafe” olarak nitelendirir) yenme arzu-sudur. Çünkü hiyerarşide ne kadar yükselirseniz aynı oranda hareket kabi-liyetinizi o kadar kaybedersiniz. Ancak mevki olarak diğerlerinden daha üstün olmanın getirdiği tatmin duygusu yitirilen hareket özgürlüğünü telafi edemez. “İnsanlar mesafe yüklerinden ancak hep birlikte kurtulabilirler. İşte kitle içinde olan budur” (Canetti, 2014: 17). Genellikle toplumlarda insanların amacı hiyerarşik olarak bir üst basamağa geçmektir. Fakat bili-nen bir gerçektir ki hiyerarşik olarak ne kadar yükselirseniz aynı zamanda o kadar yalnızlaşırsınız. Paylaşamadığınız kişisel başarı sizi tatmin etmez.

Bütün kitle hareketleri tartarlarında ölümü göze almak ve birlikte eyle-me geçmek duygusu yaratır: Ortaya koydukları program ve telkin ettikleri öğreti ne olursa olsun, bütün kitle hareketlerinin aşırılığı gayreti, parlak umutları, nefreti ve hoşgörüsüzlüğü körükler: bütün kitle hareketleri haya-tın belirli bölümlemelerinde güçlü bir faaliyet akışı yaratmaya muktedirdir ve körü körüne bir inanç ve sadakat ister (Hoffer, 2010: 7).

Bize göre bir kitle hareketinin gerçekten incelenmeye değer ve başarılı iki özelliği, taraftarlarında “birlikte hareket etme” “sonuç ne olursa olsun ga-yeye ulaşma” dürtüsü oluşturmasıdır. ”Birlikte hareket etme dürtüsü “ ya-pısal özellikleri dolayısıyla toplumdaki bireyler için olağan bir dürtüdür.”

Page 145: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

138 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Sonuç ne olursa olsun gayeye ulaşma dürtüsü” ise sadece hastalıklı bir ruh halini, bilinç kaybını işaret eder. Kitle bilinç kaybı halinin sürekliğini sağ-lamak için çok bilindik bir yola başvurur: nefret ve nefretin yöneltilmesi gereken mutlak bir düşman. Bir kitle hareketinin sürekliliği için düşman şarttır.

Bütün toplumlar açısından değerlendirildiğinde zararlı olarak nitelendi-rilen bütün kitlelerde, her ne kadar farklı olarak lanse etseler de amaç aynıdır. Kendilerince ideal bir toplum, bir üst amaç olarak da ideal bir dünya yaratmak. İdeal toplum ve ideal dünyanın oluşumuna engel olan düşmanı bertaraf etmek için de her türlü yol mubahtır. Bu yol sorgulan-amaz ve yargılanamaz.

1.3. Kitle Psikolojisi

Kitle içindeki bireyin bilinçten yoksun olduğunu yukarıda ifade etmiştik. Bu tarz topluluklarda, karakter olarak adlandırdığımız kişiyi diğerlerinden ayıran temel özellikleri yok olur. Kitleyi oluşturan bütün bireyler ruh duy-gu ve amaç olarak aynileşirler.

Kitleyi meydana getiren bireyler kimler olursa olsun; yaşama biçimleri, iş güçleri, karakterleri yahut zekâları ister benzer, ister ayrı olsun kalabalık haline gelmiş olmaları onlara bir nevi kolektif ruh aşılar (Le Bon, 1997: 23). Bu kolektif ruh içerisinde, bireylerin akli yetenekleri, kişilikleri sili-nir. Aynı cinsten olmayan aynı cinsten olanın içinde boğulur, kaybolur ve bilinçaltı özellikleri üstün duruma gelir.

Le Bon, kitle içindeki bireyin sadece kitle içindeyken gösterdiği karakter özelliklerini üç sebebe bağlamaktadır: mesuliyetsizlik, bulaşma ve telkine açıklık.

Le Bon “mesuliyetsizlik’i” şöyle açıklamaktadır: “Kitle içinde bulunan birey, sadece çokluğun, sayı fazlalığının verdiği bir duygu ile tek başına olduğu vakit frenleyebileceği içgüdülerine, kendisini terk etmek suretiyle yenilmez bir güç kazanır. Kitleler isimsiz ve dolayısıyla sorumsuz olduk-ları için, bireyleri daima, her yerde kuşatıcı rol oynayan kendi sorumluluk duygularından tamamen uzaklaştırır ve onları içgüdülerine daha kolayca bırakırlar (Le Bon, 1997: 26).

Kitle davranışının ortaya çıkmasında rol oynayan ikinci etken (sirayet) bu-laşmadır. Le Bon, gözlenmesi kolay fakat henüz içeriği açıklanmamış ola-rak nitelediği sirayet olgusunu, uyutucu bir durum olarak görür. Le Bon’a

Page 146: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

139Journal of Security Studies

göre; Bir toplulukta her duygu, her hareket, sirayet edicidir. Hem o derece sirayet edicidir ki, birey, kişisel çıkarını topluluğun çıkarına kolayca feda eder. Bu fedakârlık hali aslında insanın tabiatına aykırı olmakla beraber ancak bir kitleye dâhil bulunuldukça meydana çıkan bir şeydir (Le Bon, 1997: 26).

Kalabalık davranışını anlayabilmek için gerekli olan son etken, telkine açıklıktır. Kitle psikolojisi “kitle içindeki bireylerde, yalnız haldeki bi-reylerin karakterlerine oranla pek zıt karakterler meydana getirir (Le Bon, 1997: 26).

Kitle içindeki birey, bilincini yitirdiğinden, hipnozdaki gibi telkine açık hale gelmiştir. O anda yapılacak bir telkinin etkisiyle, birey kendi karakter ve davranışlarına tamamen zıt olarak abartılı hareketlerde bulunabilir.

Yukarıda söylenenleri baz alarak kitle içerisindeki bireyi şöyle tanımla-yabiliriz: Bilinçten yoksun tamamen bilinçaltı ile hareket eden, kendisine telkin edilen düşünceleri anında, neye mal olursa olsun uygulamaya hazır ve duygu ve düşünceleri kitledeki diğer bireylerle aynileşmiş bir birey. Bu özellikleri taşıyan bir insan artık kendisi değildir, iradesi kendisine rehber olmaktan çıkmış bir otomat haline gelmiştir (Le Bon, 1997: 28).

Kitle içindeki bireyin diğerleriyle “aynileşmesi” nden hareketle, kitlenin genel psikolojisini anlamak hiç de zor değildir. Bizi burada asıl ilgilendiren bilinçsiz ve her türlü telkine açık bireyler topluluğu olan kitlenin, sağlıklı kararlar alamayacağı tezidir. “Kitle içindeki bireyin” duyguları olağanüstü güçleniyor, düşünsel başarılarında dikkati çeker bir kısıtlanma görülüyor ve anlaşılan her iki olay kitlenin öbür bireylerine benzeme doğrultusunda gerçekleşiyordu (Freud, 1975: 25). Dolayısıyla kitleler, daima akıldan zi-yade duygunun saikıyla fevri kararlar alırlar ve bu kararlarını hemen uy-gulamaya koyarlar. Ne kadar zeki insanlardan oluşursa oluşsun bir kitle-nin aldığı karar akıllıca değil duygusaldır, duygusal kararlar ise anlıktır ve çoğu zaman yanlışa götürür.

1.4. Kitlede Liderin Önemi

Belirli bir donanıma ve karizmaya sahip olması öngörülen lider, kitle ha-reketinin önemli bir parçasıdır ve kitlelere yön verme konusunda önemli bir role sahiptir. Le Bon Kitle liderini; sonradan havarisi olacağı düşünce tarafından sihirlenmiş, aydın olmak genellikle tereddüde ve hareketsizli-ğe yönelttiğinden yarı aydın, özellikle nevrozlular, yaralatılışça heyecanlı olanlar, deliliğin kenarında dolaşan yarı deliler olarak betimlemiştir (Le

Page 147: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

140 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Bon, 1997: 106). Betimlemenin pek olumlu olmadığı muhakkaktır. Kitle üyelerini böylesine olumsuz özellikleri olan bir varlığa bağlayan sebepleri de şöyle sıralar Le Bon: “Kişisel yarar, aile hepsi feda edilmiştir. Nefsi ko-rumak içgüdüsü bile onlarda kaybolmuştur, o kadar ki, istedikleri tek ödül çoğu defa şehit olmaktır. İmanının şiddeti, sözlerine büyük bir telkin gücü verir (Le Bon, 1997: 106) iradeleri sağlamdır. Bütün iradelerini kaybetmiş olan kitle bireyleri içgüdüsel olarak bu sağlam iradeye yönelirler.

Eric Hoffer, kitle liderinin özelliklerini şöyle sıralar: Üstün zekâya, asil ka-raktere ve yaratıcılık yeteneğine sahip olmak ne zorunludur ve ne de arzu edilir. Aranacak olan başka nitelikler şunlardır: Cüret ve meydan okumak-tan zevk almak; demir gibi bir irade; tek bir gerçeğe sahip bulunduğuna dair aşırı bir inanç, kaderine ve şansına güven; şiddetli nefret edebilme yeteneği; mevcut düzeni aşağı görebilmek; insan doğasını iyi anlayabil-mek; tören gösteri simgelerinden hoşlanmak; güçlü bir komuta grubunun maksimum bağlılığını kazanmak ve onu devam ettirecek kapasitede olmak (Hoffer, 2010: 129).

Freud, tamamen “lider” üzerine temellenen bir kitle kuramı geliştirmiştir. Freud’a göre, kitlenin kendine has karakteristik özellikler taşımasının, ay-nileşmesinin altında yatan neden kitlenin bütün üyelerinin lideri, kendi ben ideali yerine koyması ve lidere şehevi bir bağla bağlanmasıdır. “Obje” ola-rak ifade ettiği kitle liderini “yargı yeteneğimizi yanlış yollara sürükleyen idealizasyon çabası” (Freud, 1975: 62) olarak görür. Lider, kitledeki birey-lerin gözünde olamadıkları, olamayacakları ideal bir insan tipidir. Kitlenin üyeleri lidere şehevi bir bağla bağlanmakla kalmaz, aynı zamanda, bütün kitle üyelerinin aynı ben idealini paylaşmalarından dolayı birbirlerine de bağlanır. “Birincil kitle, tek ve aynı objeyi ben ideali’nin yerine geçiren, dolayısıyla kendi Ben’lerinde birbirleriyle özdeşleşen bir grup bireydir” (Freud, 1975: 67).

1.5. Kitlenin Etkisizleştirilmesi

“En ateşli bir kitle hareketi bile, güç kullanmak yoluyla durdurulabilir ve ezilebilir.” (Hoffer, 2010: 125) der, Eric Hoffer. Fakat kullanılan gü-cün “merhametsiz ve ısrarlı” olması gerektiğini de eklemeden geçemez. Demokratik toplum yapılarında güç ancak caydırıcı bir unsurdur ve asla merhametsiz olamaz. Zararlı bir kitle hareketinin bertaraf edilmesinde bir devlet için kolluk kuvvetlerinin kullanımı son merhalede düşülen bir unsur olmalıdır. “Bir kitlenin iç yaşamının en çarpıcı özelliklerinden biri zulme uğramış olma duygusudur” (Canetti, 2014: 22). Merhametsizce kullanıla-cak bir güç, kitlenin bu duygusunu tatmin etmekten başka bir işe yaramaz.

Page 148: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

141Journal of Security Studies

Canetti, “Kitle ve İktidar “adlı kitabında, bir kitlenin açık bir dış etkiyle, saldırıyla ya da yasaklamayla dağılmasını hemen hemen imkânsız olarak görür “Dışarıdan yapılacak saldırılar kitleyi yalnızca kuvvetlendirmeye yarar,” (Canetti, 2014: 22) der. Kitleye yapılacak açık bir saldırı ister kol-luk kuvvetlerinden ister toplumdaki diğer kitlelerden gelsin sadece kitlede daha çok kenetlenmeye sebep olur. Böyle bir saldırı başarılı olsa dahi kit-le üyeleri, tekrar toplanabilme hayaliyle yaşar ve uygun ortamı elde eder etmez de maneviyat açısından daha da güçlenmiş olarak tekrar bir araya gelir “Öte yandan içeriden yapılan saldırı gerçekten tehlikelidir.” İçerden saldırı bireysel arzulara hitap eder” (Canetti, 2014: 22) diyerek bir kitlede o an için bilinçsiz gözükse de insan denilen varlığın her zaman topluluktan ayrı bireysel ihtiyaçlara sahip olmasının onu kitleden ayrı düşürebileceği-nin altını çizer.

Eric Hoffer, “Bir kitle hareketinin durdurulması, o hareketin yerini almak üzere başka bir hareketin konulması sorunudur” (Hoffer, 2010: 29) di-yerek, kitle hareketlerinin her daim olacağı ve birbirlerinin yerini alarak devam edeceği tezini öne sürmüştür. Komünizmin yayılmasını önlemek için soğuk savaş döneminde “komünizme karşı İslam” teziyle yılarca Or-tadoğu’da İslami kitleleri destekleyen Amerika’nın tavrı tam da bu durumu ifade etmektedir.

“Ancak kitle, oluşumuna yol açan taleplerin karşılanmasıyla içinden de saldırıya uğrayabilir” (Canetti, 2014: 22). Siyasi bir hak talep eden bir kit-lenin istediği hak, toplum ve devlet menfaatleriyle çatışmıyorsa hak veril-diği anda kitlenin varlığı anlamsızlaşacaktır.

Baştaki önderin herhangi bir bakımdan yitirilişi, önderin şahsına karşı gü-vende bir bocalayış, tehlikenin derecesi değişmemesine rağmen bir panik durumunun patlak vermesini sağlar. Önderle arasındaki bağların kopma-sıyla genel olarak bireyler arasındaki karşılıklı bağlar da çözülüp dağılır (Freud, 1975: 40). Türkiye’de özellikle dini cemaatlerde baştaki önderin kaybıyla yaşanacak dağılma veya parçalanma tehlikesi, yeni bir karizmatik liderin başa geçmesiyle bertaraf edilir. PKK adı verilen terör örgütünde lider gerçi kaybedilmemiş, Abdullah Öcalan sadece hapse girmiştir. Ancak oluşumda yeni lider figürü arayışları, kamuoyunun dikkatinden kaçamaya-cak kadar barizdir.

Bir kitlede toplumsal anlamda statüsü ne olursa olsun herkes eşittir. Ancak kitle menfaatine yapılan bir iş kişiyi kitle içinde üstün bir konuma getire-bilir. Kitle hareketine değişiklik isteği veya başka bir insan olma isteği ile katılmış bir bireye kurtulmak istediği konumu ya da statüyü hatırlatacak

Page 149: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

142 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

bir söylem, toplumdaki sosyal statüsünden dolayı bireye verilecek bir paye kitle içinde bireysel çözülmelere sebep olabilir.

Günümüze kadar oluşmuş bütün kitle hareketleri incelendiğinde açıkça görülür ki kitle hareketlerinin büyük çoğunluğu toplumdaki uyumu ve hu-zuru bozacak nitelikte faaliyetler içerisindedir. Yapısal özellikleri de onları topluma düşman güç odaklarının oyuncağı haline getirmektedir.

2. Psikolojik Harekât

“Psikolojik harekât (ki taktik düzeyde psikolojik savaş da denilebilir) ise savaş veya barış döneminde dost veya düşman hedef toplumların tutum ve davranışlarını etkileyerek politik ve askeri hedeflerin elde edilmesini des-teklemek için, milli güç unsurlarından ekonomik, sosyal, kültürel, siyasi, askeri, teknolojik- biriyle planlanarak uygulanan tüm faaliyetlerdir (Öz-dağ, 2015: 78) diyen Ümit Özdağ psikolojik harekât ve psikolojik savaş kavramlarını nerdeyse eşdeğer görmektedir.

Psikolojik harekatı “dünyanın en eski savaş yöntemlerinden biri” olarak gören (Kumkale, 2007: 103) de iki kavramı eşdeğer manada kullanmakta-dır. Ancak, Psikolojik savaşı; “klasik anlamdaki savaşın kazanılması veya kaybedilmesinde; savaştan sonra da üstünlüğün devam etmesinde yahut sorunların çözülmesinde insanların ruh haline etki ederek sonuç almak olarak tanımlayan Nevzat TARHAN “Psikolojik Savaş dış tehdide karşı, Psikolojik harekât iç tehdide karşı kullanılan terimlerdir” diyerek iki kav-ram arasındaki farkı açıklamıştır (Tarhan, 2014). Konu ile ilgili kaynakla-rın nerde ise tamamında psikolojik savaş ve psikolojik harekât kavramları aynı manada kullanıldığından biz de çalışmamızda her iki kavramı eşdeğer manada kullandık.

Tanımlardan da de anlaşılacağı üzere psikolojik harekât, kriz veya savaş ortamlarında değil barış dönemlerinde de; sadece düşmana karşı değil dos-ta karşı da yürütülen sistemli bir faaliyettir. Yani bir ülkeyle dostça bir tutum içine girmeniz karşılıklı psikolojik harekât faaliyetlerinizi engelle-mez ve hatta dost görünümündeki ülkelerin birbirlerine karşı yürüttükleri bu tarz harekatların, düşman unsurlara karşı yürütülenlerden daha büyük boyutta ve yıkıcı olabileceğini de iddia edebiliriz.

Genel olarak “Psikolojik harekât” klasik manadaki silahların kullanılma-dığı; insanların direk zihinlerine, algılarına yönelik bir savaş yöntemidir. Düşman olarak kabul edilen, dost olsa dahi ileride sorun oluşturabileceği düşünülen içerde veya dışarıdaki bir kesimin zihinlerini yanıltmak ve ye-niden oluşturmak, o kesimi demoralize etmek amaçlarını taşır. “Psikolojik

Page 150: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

143Journal of Security Studies

savaş, gizli, hasmını yanıltmayı amaçlayan ve en az masrafla en çok za-rarı oluşturan, en etkili sonuca en kısa yoldan ulaşabilmeyi sağlayan bir yöntemdir.” (http://www.21yuzyildergisi.com) Bu sayede üzerinde harekât uygulanan kesim ya etkisiz hale gelir ya da istenilen yönde hareket eder.

Osmanlı Devleti kuruluş, döneminde Ahiyan-ı Rum, Baciyan-ı Rum. Ga-ziyan-ı Rum Alperenlerden oluşan kolonizatör Türk dervişleri vasıtasıyla fetih bölgesinin hassasiyetlerini belirleyerek bölgede siyasi, dini, etnik, kültürel çalışmalarla önce bölge halkının gönül fethini gerçekleştirmiştir. Bu çalışma usulü günümüz psikolojik harekatının o devirdeki uygulanış biçiminden başka bir şey değildir.

Soğuk Savaş, Amerikan ve Sovyet küresel mücadelesi, döneminde psiko-lojik savaş her iki tarafın da bu alana yaptıkları çok geniş yatırımlar ve araştırmalar sonunda daha önce tahayyül edilmeyen bir etkinlik kazanmış-tır (Özdağ, 2015: 237) dünya da bu etkinliğin neticesini acı bedeller öde-yerek yaşamaktadır.

Bu bağlamda, yaşadıkları coğrafya itibariyle, zengin stratejik kaynaklara sahip olan Müslüman ülkelerin içindeki karışıklığın hiç bitmemesi, aynı dine ve ırka mensup insanlar arsında dinmeyen kan ve batının özellikle “11 Eylül saldırıları” olarak anılan terör olayından sonra dünyada eli kan-lı Müslüman algısı oluşturmasını, psikolojik savaşın birer neticesi olarak değerlendirmekteyiz.

Psikolojik savaşlar toplumun her kesimine ayrı kanallardan, ayrı metotlar-la uygulanmaktadır.” Psikolojik tehdidin hedefi, insanın duygu düşünce inanç ve davranışları olmakla birlikte, bu tehdide her sınıf ve kesitteki in-sanlar aynı yoğunlukta muhatap olmamaktadır. Psikolojik harekâtın önce-likle hedef aldığı fert, grup ve toplumlar ayrı ayrıdır (Kumkale, 2007: 111). Bu saldırıların yapılabilmesi ve başarılı olunabilmesi elbette ki ciddi bir ön çalışmayı gerektirmektedir. “Hedef ülke içeriden ve dışarıdan sosyolojik ve psikolojik olarak ciddi bir ekip tarafından masaya yatırılır. Hedef ülke, ulus ya da toplum neye inanır, nasıl yaşar, zafiyetleri nelerdir, sorularının tamamı bu çalışmanın konusunu oluştur” (İyiat, 2014). Psikolojik harekât planlayıcılarının çalışma alanı doğal olarak insanlar, onların hassasiyetle-ri ve yaşadıkları toplumsal çevredir. Konu insan ve insan davranışlarının yönlendirmesi olunca çalışma, ciddi bir süreç ve maddi kaynak gerektir-mektedir. İçine girip bizzat davranışlarını gözlemlemediğiniz toplumların psikolojilerini tam manasıyla çözmeniz mümkün değildir.

Gerekli maddi desteği olan psikolojik harekât planlayıcıları uzun vadeli ve kapsamlı bir bilimsel çalışma içine girerler, Psikolojik Harekât planlayı-

Page 151: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

144 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

cıları psikolojilerini değiştirecekleri hedef olarak seçilen toplumun içinde bizzat yaşayarak gerekli bilgileri elde ederler. Onların menfaatlerini düşü-nen, uyumlu birer fert görünümü altında çalışmalarını sürdürürler. “Bu ilk aşama tamamlandıktan sonra harekât aşamasına geçilir. Bu safhada hangi argümanların ne kadar, nasıl ve hangi yollarla kullanılacağına karar verilir. Burada da esas amaç hedef alınan toplumun üzerinde taraftar toplamak ve karşı propagandaları çürütmektir” (İyiat, 2014).

I. Dünya savaşı esnasında Arap toplumunun içine girerek onları Osmanlıya karşı kışkırtan, kamuoyunda Arabistanlı Lawrence olarak tanınan Thomas Edward Lawrence’ın yaptığı tam olarak da budur. Yıllarca bir kısım Arap-larla birlikte yaşamış, onlar gibi giyinmiş, onlardanmış gibi davranmış ve Arap toplumunun hassasiyetlerini belirlemiştir. Netice de ortadadır. Arap-lar Osmanlıya karşı ayaklanarak dünyanın ama en çok kendilerinin kaderi-ni olumsuz yönde değiştirmişlerdir.

Yukarıda bir kitlede liderin öneminden bahsetmiştik. Bu tarz çalışmalarda da harekât önce liderler üzerinden başlatılır. Bu kişiler tespit edilip tek tek izlenmeye alınır. Olaylar karşısındaki tutum ve davranışları, hayattan bek-lentileri, zayıf ve güçlü yönleri belirlenir.

Kitlelerde lider çözümlendikten sonra kitle içindeki bireyin tutum ve dav-ranışları incelenir. Lider olabilmesi muhtemel şahıslar üzerinde özellikle araştırma yapılır. Çünkü lider vasıflı insanlar kitleleri yönlendirme yetisine sahiptirler. Bu bağlamda lider vasıflı insanların etki altına alınması, kit-lelerin yönlendirilmesini hızlandıracaktır. Daha sonra toplumu oluşturan bireylerin aile yapısı, dinleri, kültürleri, eğitimleri, olaylar karşısındaki tepkileri, gelecekten beklentileri, günlük ve uzun vadeli ihtiyaçları, arzu ve istekleri, sevinçleri, üzüntüleri, aile yaşantıları, varsa ulaşmak istedikleri hedefleri teker teker tespit edilerek toplumsal yapının bir haritası çıkarılır.

Bu çalışmalar sonunda harekât uygulanan toplum ya da şahıs açık bir yara haline gelir. Toplumun güçlü ve zayıf yönleri belirlenmiştir. Yönlendirici hassas noktalardan hareket ettiği için toplum ya da şahıs yönlendirmenin farkına bile varmaz. Kendisine empoze edileni kendi fikriymişçesine be-nimser.

Görüldüğü üzere çok ciddi bir süreç ve emek gerektiren psikolojik harekât için uzmanlaşmış bir kadro ile bu kadro ile uyumlu çalışan her türlü askeri ve sivil unsur gerekmektedir. Çünkü “Psikolojik harekâtın doğal özelliği” çok gizli “olmasıdır.” Çok gizlidir çünkü insan karakteri kendisine dışarı-dan dikte ettirilen doğruları değil, kendi kültürü çerçevesinde kendisinin

Page 152: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

145Journal of Security Studies

algılayacağı doğruları seçer ve kendisine dışarıdan yönlendirilen ve zor-lama olduğu anlaşılan fikirleri asla kabul etmez” (Kumkale, 2007: 113). Günümüzde çok masum bir faaliyet olarak görülen “dinler arası diyalog” çalışmaları, kültürel etkileşim adı altında yapılan sivil toplum kuruluşu fa-aliyetleri, üniversitelerin öğrenci değişim programları faaliyetlerin arka-sındaki gerçek sebepler irdelenirse çok değişik bir manzarayla karşılaşıl-ması muhtemeldir.

2.1. Psikolojik Harekât Yöntemleri

Her ne kadar adı konulamamış olsa da psikolojik harekat tarihin her dö-neminde çeşitli yöntemlerle karşıt güçler arasında uygulana gelmiş çalış-malardır. Kendi toplumumuzda ve toplumumuza düşman milletler içinde barınan kitleler üzerinde uygulanan ve uygulanabilecek psikolojik harekât tekniklerine, kitleyi çözebilecek unsurlarla birlikte göz atmakta yarar var-dır. Burada bilinmesi gereken temel nokta psikolojik harekâtın topluluğun farkına varamayacağı şekilde uygulanması gerektiği gerçeğidir.

Milattan önce 500’lü yıllarda yaşamış olan Çin generali SunTzu: “Mü-kemmellik her savaşta çarpışarak kazanmak değildir. En iyi strateji savaş-madan kazanmaktır” der. Savaşmadan kazanmak; hasmını güçsüz olduğu-na, yenileceğine, haksız olduğuna dair ikna etmekle olur. Yüzyıllar içinde birçok medeniyet yıkılmış, yerine yenileri kurulmuş ancak psikolojik sa-vaş önemini hep korumuştur. Sadece onlar da çağın getirdiği koşullardan etkilenmiştir. “Dünya istihbarat örgütlerinin, karşı tarafı yönlendirmek maksadıyla psikolojik operasyon yapabilmeleri en önemli hedefleridir, is-tihbarat örgütleri, özellikle CIA ve MOSSAD bu konuya büyük önem ver-mektedirler. İstihbarat örgütleri beyin kontrolü konusuna bilimsel olarak eğilmektedirler. Sürekli çalışarak bu konuda yeni yollar araştırmaktadırlar (Tarhan,2014: 61).

Günümüz dünyasında psikolojik harp olarak, olumsuz propagandalardan subliminal mesajlara pek çok psikolojik harp yöntemi etkin olarak kulla-nılmakta, insanların durumlar ya da olaylar karşısındaki algısı değiştirile-bilmektedir. Özellikle, teknolojinin hızlı gelişimi; internet, televizyon, rad-yo vb. teknolojik araçlar toplumu bu tür etkilere açık hale getirmektedir.

Psikolojik savaşın saldırı ve savunma silahı; propaganda, eğitim ve pro-vokasyondur. Cephanesi ise; söz, yazı, resim, broşür ve e-posta şeklindeki bilgidir. Bu savaş tarzının amacı, insanları ikna etmek ve onları değiştir-mektir. Yöntemi de beyin yıkamadır (Tarhan, 2014: 15). Burada “saldırı ve savunma silahı” ibaresine özellikle dikkat çekmekte fayda vardır. Çünkü

Page 153: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

146 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

bir toplum için kendisine düşman unsurlara psikolojik harekat uygulamak kadar, uygulanan psikolojik harekatı algılayıp karşı koyabilmek de o nebze önemlidir.

Psikolojik savaşta en çok kullanılan teknik propagandadır. Propaganda, bir öğreti, düşünce veya inancı başkalarına tanıtmak, benimsetmek ve yaymak amacıyla söz, yazı vb. yollarla gerçekleştirilen çalışmadır. (TDK) Propa-ganda yöntemi, gelişigüzel sarf edilen sözler değildir. Üzerinde çok uzun düşünülmüş, zaman ve zemin iyi hesaplanmış, şekil ve ölçüsü doğru be-lirlenmiş ve hedef kitlesi tayin edilmiş bir faaliyettir (Tarhan, 2014: 15). Almanların özel olarak bir propaganda bakanlığı kurmaları tesadüfî değil-dir. Propagandanın gücünü fark eden Adolf Hitler, hedef ülkelere yönelik psikolojik harekâtı başarıyla uygulamıştır.

“Propaganda; hedef olarak seçilen toplulukların morallerini bozmak, on-ların her alanda başarma gayretlerini, mücadele azim ve iradelerini yok et-mek, insanların inançlarını zayıflatarak kendilerine olan güvenini kaybet-tirmek ve nihayet kendileri tarafından tespit edilen belirli fikirleri aşılamak maksadıyla psikolojik harekâtın başvurduğu en etkili vasıtadır (Kumkale, 2007: 137).

Halk arasında “bir şeyi kırk kere söylersen olur” denir. Bu söz aslında propaganda denilen kavramın sürekli olması gerektiğinin altını çizmek-tedir. Ancak etkili bir propaganda da yalnızca söz yeterli değildir. Yazılı ve görsel basın, sosyal medya, her türlü kitap, dergi propaganda araçları olarak günümüz dünyasında çoktan yerini almıştır. Reklamlar toplumlarda en bilinen propaganda şekilleridir. Reklam denilince akla gelen insanların maddi ihtiyaçlarını satın almaya teşvik eden faaliyetler de gelmemelidir. Bugün siyasal partilerden dini liderlere, üniversitelerden sivil toplum ku-ruluşlarına kadar pek çok kurum ve kişi reklamı etkin bir propaganda mal-zemesi olarak kullanmaktadır.

Her türlü düşüncenin özgürce tartışıldığı demokratik devlet yapıları psiko-lojik harekâtın ve yaygın silahı propagandanın kullanımı için çok müsait bir ortam hazırlamaktadır (Kumkale, 2007: 17).

Propagandaların temel hedefi, insan aklı değil ruhudur ve propagandanın temel hedefi de birey olarak insan değil kitle içindeki insandır. Çünkü kitle içindeki insan, birey halindeki insandan daha kolay ikna ve sevk edilebilen bir ruh yapısına sahiptir. Kitle, sevk edilmesi kolay; propagandaya açık bir topluluk olarak bireyden daha kolay “nasıl düşünmesi gerektiği değil de ne düşünmesi gerektiği” söylenebilen sosyal bir varlıktır (Özdağ, 2015:

Page 154: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

147Journal of Security Studies

26). Bu bakımdan propaganda faaliyetleri daha çok kitler üzerinde uygu-lanmaktadır.

Arap halklarının demokrasi, özgürlük ve insan hakları taleplerinden orta-ya çıkmış; bölgesel, toplumsal bir siyasi hareket olarak ortaya çıkan Arap Baharı sırasında yaşanan protestolar, mitingler, gösteriler ve iç çatışmalar da kitlelerin etkisi elbette tartışılamaz. Halklar, özgürlük mücadelesi adı altında yola çıkarken, Batının desteğinin altında yatan asıl nedenin demok-ratikleşme vaadiyle, onları propagandaya açık hale getirmekten başka bir şey olmadığını düşünmekteyiz.

Diğer bir psikolojik harekât yöntemi provokasyondur. Kışkırtma, herhangi bir kişiye, gruba, kuruluşa veya devlete karşı girişilen ve onları sonradan ağır sonuçlar verecek bir karşı eylemde bulunmaya zorlayan, önceden ta-sarlanmış girişim.” (TDK) olarak tanımlanır.

Terör örgütü PKK da provokasyonu etkili bir biçimde kullanan bir kitle-dir. TBMM’den cenaze törenine, üniversitelerden hastanelere kadar türlü ortamda ve her yerde provakatif bir siyaset gütmektedir. Leyla Zana’nın 1991 yılında mecliste yemin töreni sırasında Kürtçe bir cümle sarf edip krize yol açması, (Son yemin töreninde Türk Milleti ifadesi yerine Türkiye Milleti ifadesini kullanarak tekrar krize sebebiyet vermiştir.) yandaşlarını manipüle etmek amacıyla 2008’de kan davası nedeniyle Mersin’in Tarsus ilçesinde işlenmiş cinayetin fotoğraflarını sosyal medya aracılığıyla payla-şarak, Cizre’de 2015 yılında olmuş gibi göstermesi kışkırtma hareketleri-dir.

Eğitim de kitlelerin toplumda saygınlık uyandırmak adına başvurdukları bir yöntemdir. I. Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı İmparatorluğunun bün-yesindeki yabancı okullar aynı zamanda o ülkelerin sağlam birer kalesi durumundadır. Bu okullarda yalnızca gayri Müslimlerin çocukları değil eğitimin kalitesi bakımından Osmanlının elit tabakasının da çocukları eği-tim görürdü. Savaşın bütün şiddetiyle devam ettiği bir süreçte yapılabi-lecek psikolojik faaliyetin boyutları düşünülmeye değerdir. Adına şiirler yazdığı oğlunu bu okullarda okutan Tevfik Fikret, bu okulların psikolojik harekatı neticesinde dinini değiştirip papaz olan oğlunun, bir daha mem-leketine dönmediğini görse yine de Türk gençliğini Haluk’ta sembolleştir miydi, bilemiyoruz.

Yine Osmanlı Devletinin içinde eğitim öğretim yapan Fener Rum Patrikha-nesine bağlı okulların birinde, 1884 yılında uygulanacak ders programının içindeki maddeler tehlikenin ne boyutlara vardığı ve Osmanlıyı yıkmaya

Page 155: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

148 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

çalışan dış odakların nasıl sistemli bir yol izlediklerini göstermesi bakımın-dan ders kitaplarına girecek niteliktedir.14 maddeden oluşan programdaki tüm maddeler psikolojik harekat bakımından irdelenmeye değerdir. Fakat içlerinden bir tanesi o zamanki Türk toplumu üzerinde, psikolojik faaliye-tin ne şekilde uygulanacağının açıkça ifadesidir. Türklerin ahlak, milliyet, din ve gelenekleri yozlaştırılacaktır. Bu amaçla onlara sövgüler öğretilecek ve bunların Türkler arasında yayılmasına çalışılacaktır. Türkler zinaya ve öbür ahlaksızlıklara teşvik edilecektir. Türk gençleri arasında kabadayı-lık ruhu aşılanacak gençler arasındaki sevgi ve saygı bağlılıkları kırılarak aralarına ikilik sokulacaktır. Argoya benzer bir sövgü dili Türkler arasında yayılarak milli dil ve duyguları bozulacaktır. Zengin Rum tüccar ve esnafı, Türk hocalara bol armağan ve veresiye vererek onları elde edecektir. Hoca-lar içkiye alıştırılarak her türlü uydurma inanışlarla onların dinsel inançları saptırılacaktır. Onlara yalan yanlış olaylar anlatıp Türk halkıyla hocaların arası açılacaktır. ”Rumlar, bu madde ile Türk milletinin kültürel bağlarını yıkmaya çalışmışlardır. Madde dikkatle incelenirse, uygulanmak istenilen psikolojik harekatın bugün de çağdaş yöntem ve tekniklerle yürütüldüğü görülecektir.

Son yıllarda kamuoyu gündemine özellikle bazı Amerikan filmlerindeki “25. kare” olarak giren “Subliminal telkin” de beyin yıkama, algı oluştur-ma tekniklerinden biridir. Subliminal telkin, teknik anlamı ile insanın bi-linçaltını etkileyen, insanın duyu organlarının algısı dışında olan sesler ve görüntülerdir. Alışveriş merkezlerinde çalan müziklerin subliminal telkin tekniği ile yapılandırılıp insanları ihtiyacı olmayan malzemeleri almaya yönlendirdiği bilinmektedir. Sübliminal telkinin özellikle çocuklara yöne-lik Amerikan filmlerinde çokça kullanıldığı bilinmektedir.

Sonuç

Sadece stratejik öneme sahip bir coğrafyada kurulmuş olması bile Türkiye Cumhuriyetini psikolojik harekât için başlı başına bir hedef ülke haline getirmeye yetecek bir sebeptir. Bölgede söz sahibi olmaya çalışan hiçbir kuvvet ülkemizin bölgede güç sahibi olmasını arzu etmemektedir. Değişik etnik, siyasi, kültürel unsurlar barındırmamız Türkiye’yi kitle oluşumuna, dolayısıyla psikolojik harekât faaliyetlerine çok daha açık hale getirmek-tedir.

Tarihleri boyunca Türkleri silah gücüyle yenmek pek mümkün olmamış-tır. Tarihte ilk psikolojik harekât çalışmalarının Çinliler tarafından Türk-ler üzerinde uygulanmış olması bu bakımdan çok normal bir durumdur.

Page 156: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

149Journal of Security Studies

Asırlar öncesinden Türklerin esaret kabul etmeyen karakterlerini fark eden Çinliler, ipekleriyle, tatlı sözleriyle, güzel kızlarıyla Türkler üzerinde psi-kolojik harekât uygulamışlardır. Çinlilerin bu harekâtlarını gören Bilge Kaan’ın sözleri sadece o güne değil, asırlar aşıp bugüne de uyarı niteliğin-dedir. “Tatlı sözüne, ipek kumaşına aldanıp çok çok, Türk milleti öldün; Türk milleti öleceksin!”

Kitleler, yapıları itibariyle bilinçleri o an için de olsa kaybolmuş bireyler-den oluşurlar. Bu da onları dışarıdan gelebilecek telkinlere açık hale getirir. Telkin insan veya birey için olumlu davranış kazandırılmak için kullanılı-yorsa ortada bir sorun yoktur. Lakin özellikle toplumun yapısını bozmak, toplumu dışarıda veya içeride birtakım güç odaklarına maddi ya da manevi olarak bağımlı hale getirmek için kullanılırsa sonuçları tamir edilemez ha-sarlara yol açar. Tarih boyunca da kitlenin bu bilinçsizlik, dolayısıyla telki-ne açıklık hali özellikle topluma düşman unsurlar tarafından kullanılmıştır, kullanılmaya devam etmektedir.

İnsan doğası açık bir yönlendirmeyi kabul etmez. Psikolojik harekât fa-aliyetleri gizlilikten ziyade sinsice uygulanan faaliyetlerdir. Bugün küre-selleşme, kültürel etkileşim adları altında toplumlar birbiriyle daha sıcak ilişkiler kuruyormuş gibi gözükseler de bizce bütün bu faaliyetlerin altında toplumların birbirlerini etkileyip yönlendirme çabaları yatmaktadır. Yani psikolojik harekât sürekli ve dillendirilmeden uygulanmaktadır.

İletişim araçlarının sınırları kaldırdığı bir dünyada toplum olarak sizin dış etkilere karşı, çevrenize duvarlar örüp, kendinizi korumanızın imkânı yoktur. Toplumlar arasında etkileşim tabii ki olacaktır. Fark edilmeden uy-gulanması esas olan, topluma zararlı olabilecek kitleler üzerinden hareket eden, yoksa bile yönlendirmeye açık kitleler oluşturan psikolojik faaliyet-lere karşı da savunma silahları mevcuttur.

Nasıl ki “nabza göre şerbet vermek” tabiri bağlamında insanların o andaki istek ve psikolojilere göre hareket ediyorsak “an “ için aynileşmiş gözük-seler bile kitlenin de insanlardan oluştuğu ve uygun tutum ve davranışlarla bu insanların tek tek ve ya topluca değişip dönüşebileceği gerçeği, aşikar-dır.

İç hukukuna güvenen, demokratik haklarını özgür iradesi ile kullandığın-dan emin, devletinin iç ve dış politikalarının tutarlılığına inanan, devletine duyduğu güven dolayısıyla geleceğe dair kaygısı olmayan, gelir dağılımı-nın dengeli olduğu toplumlarda kitle hareketlerine gerek duyulmaz. Bu tarz toplumlarda psikolojik harekâta karşı direnç de yüksektir.

Page 157: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

150 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Akademik ve dini eğitimin devlet dışında yerli ya da yabancı herhangi bir kesime bırakılmaması, hem kitle oluşumunun hem de psikolojik harekât faaliyetlerinin engellemesi açısından büyük önem arz etmektedir. İki olgu da psikolojik harekât açısından kullanılmaya müsait olgulardır.

Toplum olarak en güçlü yönümüz aile bağlarımızdır. Bizi ailemize bağ-layan sebepler aynı zamanda toplumumuza da bağlar. Bu güçlü yönümüz toplumsal çözülmeye karşı direnç noktamızdır ve düşman unsurların da gözünden kaçmamaktadır.

Bir milletin dili, toplumsal kenetlenmenin kilit noktalarından biridir. Özel-likle gençlere verilecek dil sevgisi birlik ve beraberliğin korunmasına yar-dımcı olacaktır.

Psikolojik harekâtın en önemli savunma yolu, harekâta maruz kalma ih-timali yüksek toplum kesimlerinin, harekât yöntemleri hakkında bilgi-lendirilmesidir. Devlet yöneticilerinin halka açık siyaset gütmesi, devlet kurumlarının psikolojik harekât konusunda eş güdümlü olarak çalışması psikolojik harekatın uygulanma sahasını en aza indirecektir.

KaynakçaBarlas, Mustafa, (2008),21.YÜZYIL Ek im / Kasım/ AralıkCanetti,Elias,(2014) Kitle ve İktidar,Ayrıntı Yayınları, İstanbulFreud, Sigmund, (1975) ,Kitle Psikolojisi,1975,Bozak Yayınları,İstanbulHoffer, Eric,(2010),Kesin İnançlılar, Plato Film Yayınları, İstanbul İyiat ,Bora ,http://www.devlet.com.tr/makaleler,2014Kumkale, Tahir Tamer,2007,Pegasus Yayınları, İstanbulLe Bon, Gustave(1997), Kitleler Psikolojisi,HayatYayınları,İstanbulÖzdağ Ümit,(2015), Algı Operasyonu,KriptoYayınları,İstanbulTarhan, Nevzat,2014, Psikolojik Savaş,Timaş Yayınları, İstanbul

Page 158: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

151Journal of Security Studies

CHILD TRAFFICKING IN BELARUS:IMPROVING THE SYSTEM OF CHILD TRAFFICKING

PREVENTION

Belarus’ta Çocuk Kaçakçılığı:Çocuk Kaçakçılığının Önlenmesi Sisteminin Geliştirilmesi

Aleksandra DIKAN*

Abstract

This research concerns the problem of trafficking in children within Bela-rus and to other countries from Belarus. The researcher takes the preventive measures of an anti-trafficking framework and analyzes how it is construct-ed and operates with regard to children, i.e. to what extent do governmental agencies of Belarus, which work on the problem, respect, protect and fulfill the rights of a child. More specifically, the paper strives to analyze whether the anti-trafficking system manages/could manage to incorporate the child rights-based approach, into programming. By this paper, the research-er wants to defend an argument that the national anti-trafficking model (NATM) can be strengthened with regard to children if a child rights-based approach (CRBA) was applied in it.The Paper starts with an introduction to the problem of child trafficking; continues with explanation of framework of the paper – a child rights-based approach; elaborates on what is done by a Belarusian government to prevent child trafficking; and forms conclu-sions on the basis of the interventions’ analysis.

Keywords: Children’s Rights, Human Rights, Belarus, Trafficking in Chil-dren, Child Rights-Based Approach

Öz

Bu çalışma Belarus içinde ve Belarus’dan başka ülkelere gerçekleşen ço-cuk kaçakçılığını incelemektedir. Araştırmacı, kaçakçılık karşıtı değil ka-çakçılıkla mücadele çerçevesinde önleyici tedbirleri ele alacak ve çocuk-lara bu önlemler nasıl uygulanır ve yönetilir analiz edecektir. Örneğin, Be-

* Development researcher, specialist in Human Rights and Gender, International Institute of Social Studies (associated with Erasmus University), the Netherlands, [email protected] Geliş Tarihi: 25.11.2015 Makale Kabul Tarihi: 02.05.2016

Page 159: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

152 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

larus hükümet organlarının çocuk haklarını korumada, saygı göstermede, sorunlar üzerinde çalışmasında yapılması gerekenler üzerinde durulacaktır. Çalışma özellikle kaçakçılık karşıtı sistemin çocuk haklarının yönetilme-sinde etkili olup olmadığının analizi üzerinde duracaktır. Bu çalışma ile araştırmacı ulusal kaçakçılık karşıtı modelinin çocuk hakları yaklaşımın-da güçlendirilmesi argümanını savunmak istemektedir. Çalışma ilk olarak, çocuk kaçakçılığı sorununun tanımı ile başlayacak, çalışmanın çerçevesini oluşturan çocuk hakları konusu ile devam edecek ve Belarus hükümetinin çocuk kaçakçılığını önlemek için neler yapmalı konusunu analiz edecektir.

Anahtar Kelimeler: Çocuk Hakları, İnsan Hakları, Belarus, Çocuk Ka-çakçılığı, Çocuk Hakları Temelli Yaklaşım

Introduction

“Over the last two decades, trafficking in human beings, often called ‘a contemporary form of slavery’, has become a major international concern” (Roth, 2012: 1). Children are trafficked for the purposes of sexual exploita-tion and forced labor as well as for the commercial marriage market, for selling of organs, and for adoption (ibid.).

By trafficking it is meant a process of abduction or recruitment of a person in the country of origin, then transferring through transit zones and ex-ploitation in countries of destination (UNODC, 2008: 1). Sometimes these three steps are organized within one country; the processes of recruitment or abductions and transportation vary greatly, as do forms of exploitation (ibid.).

According to the Universal Declaration of Human Rights (UDHR, 1948), trafficking in persons is one of the most severe violations of human rights. UDHR Art.4 declares that “No one shall be held in slavery or servitude; slavery and the slave trade shall be prohibited in all their forms, - traffick-ing in person is claimed to be a severe violation of basic Human Rights”.

The problem of trafficking in children is a severe violation of children’s rights that hurts children physically, morally, emotionally, and psycholog-

Page 160: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

153Journal of Security Studies

ically. The causes of the problem of trafficking are really diverse, complex and multilateral. Usually they reinforce one another and underpin the ex-istence of the problem both on the supply and demand sides. On the supply side, a lot of factors encourage minors to get into trafficking directly or indirectly. These include poverty; lack of employment opportunities; struc-tural inequality in society; gender discrimination; search for livelihood and higher standards of living; violence against children (boys and girls); dis-crimination against minors; political and economic instabilities; govern-mental ineffectiveness and corruption; armed conflicts; or other forms of natural or constructed disasters (US Department of State, 2006: 16). These factors are both of micro- and macro-nature, mutually influential and inter-dependent (ibid.). These unfavorable factors create conditions under which children appear to be more vulnerable (therefore the most exploitable and controllable) forming a potential supply of victims of trafficking.

Listing the negative impacts trafficking has, it is important to point out that it has diverse and multilevel negative effects on children’s well-being (UNICEF 2005: 17). Experiencing stigmatization, betrayal and powerless-ness leads to behavior that hampers the escape and reintegration of chil-dren (ibid). A trafficked child may internalize feelings of guilt and shame about her or his participation in ‘abnormal’ processes. Drug addiction is common among them in many countries. “Some children are not sweet”, said Breault. “They’re rough around the edges, but that does not mean they don’t deserve our help. They are children first” (Barnitz L.1998: pp.10-13). So, children appear more vulnerable and less powerful and strong, in contrast with adults, to resist the negative consequences of these harmful practices, which can result in deep life-threatening and long-term traumas of all kinds for the rest of their lives (Garrard, V. 2007: 167-168).

According to the latest estimate of the International Organization for Mi-gration (IOM) from 2000 to 2010 there were identified 46544 cases of traf-ficking (IOM, 2010: 6). The region of Europe constitutes the most popular place of trafficking origin and destination: more than half of all identified cases of trafficking occurred in Europe – 21892 cases (ibid.). Geographi-cally situated in Europe, Belarus is a country of trafficked people’s origin and destination (US Department of States, 2013: 75); and it is among the top ten countries of origin for victims in the world, together with Ukraine, Haiti, Yemen, Laos, Uzbekistan, Cambodia, Kyrgyzstan, Afghanistan, and Ethiopia (ibid). Minors constitute approximately 22 per cent of all identi-fied victims; female victims – 64 per cent, and male – 25 per cent of all identified victims (ibid.). In general annualy around 100 children disappear (ibid.).

Page 161: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

154 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Mostly (in 90% of the cases), the age of victims starts at 10 years for porno production and sex industry (ibid.). But in general the most popular age for child trafficking in/from Belarus is between 15 and 18 (La Strada 2012). Trafficking happens inside Belarus as well as abroad. In 2011 the division was almost equal, while in 2012 this happened more in Belarus than out-side (Ministry of Interior 2012).

The counties to which children often arAe trafficked from Belarus are: Russia, Israel, Poland, Turkey, Germany, Belarus (Ministry of Interior, 2012). The major flow of trafficked persons goes to Russia (almost 60 per cent). It is worth mentioning that there is no border between Belarus and Russia.

1. National Anti-Trafficking System

Gradual development of the anti-trafficking activities in Belarus resulted in the creation of the State Program on Countering Trafficking in Human Be-ings, Irregular Migration and Related Illicit Activities for the periods 2007-2010 and 2010-2013, and then in adoption of a new law on “Combating Trafficking in Human Beings” in January 2012 (Government of Belarus, 2012). Also in 2014 Belarus ratified a Council of Europe Convention on Action against Trafficking in Human Beings. These actions are considered to be very important tools to prevent trafficking in human beings in Belarus (Government of Belarus 2010).

There are a lot of actors involved in the process of combating traffick-ing (governmental agencies; non-governmental agencies: NGOs and IG-Os(UNDP, UNICEF, UNHCR, OHCHR, the Committee on the Rights of the Child, the World Bank offices in Minsk, ILO, UNESCO, UNAIDS, OSCE, IOM, ECPAT, US Department of State).But in this work the re-searcher looks only at the governmental agencies, involved in the process of combating trafficking in children, because of the important role they play in the sphere of trafficking based on international and national obli-gations.

According to the anti-trafficking law and state programs to prevent traf-ficking, a lot of diverse governmental departments became involved in the process. They are: the Ministry of Interior (main coordinator); the State Security Bodies, the Border Control Department, the Nationality and Mi-gration Department, the Ministry of Foreign Affairs, and the President of Belarus. The activities consist of: controlling migration flows through the Belarusian borders; controlling cyberspace; doing hidden operational trac-

Page 162: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

155Journal of Security Studies

ing activities; and checking companies involved into the model and enter-tainment business (US Department of State, 2012). As well, the govern-ment is involved in data collection of people going in and out of the coun-try and children adopted by foreigners or Belarusians, who live abroad (Government of Belarus, 2012).

Also governmental agencies support NGOs and IGOs in their activities to prevent child trafficking by assisting technically in the processes of conferences’ organization, social advertisements’ creation and allocation, provision of experts, and sharing experiences. In order to improve the ef-fectiveness of all preventive activities listed above and especially connect-ed to law-enforcement ones, the Ministry of Interior has provided partial funding for the anti-trafficking training center in Minks, which has trained 47 Belarusian and foreign law enforcement officers and officials (US De-partment of State, 2010).

But all these measures do not deal fully with children rights’ protection and salvation of structural causes of the problem of child trafficking. The National Plan on Child Rights Realization and the program ‘The Children of Belarus’, which were developed in 1996, are highly criticized by the Committee on the Rights of The Child as few of it has been implemented into reality; there are no concrete mechanisms of their implementation into reality, no checking mechanisms and concrete evaluative indexes (UN, 2011). That is why it can be concluded that activities, being “outside” of the anti-trafficking system of laws, plans, acts, and programs, and thus, aimed at improving children’s well-being and solving structural causes of the problem of trafficking in children, need a lot of improvements.

2. Child Rights-Based Approach

To introduce the framework, it is worth mentioning that a child rights-based approach was developed after the creation of the UN Convention on the Rights of a Child (UNCRC) in 1989, and is based on the princi-ples and rights articulated in the UNCRC. A CRBA aims at ensuring the realization of children’s rights (Garrard, 2007: 127). More concretely, it combines three crucial elements, or CRC general principles: best interest of the child, non-discrimination and participation. A child rights based ap-proach is seen as bringing these three principles in a triangular relationship with each other. Following and respecting these principles is likely to con-tribute to the survival and development of children (Arts, 2006: 10).

Page 163: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

156 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Principle of non-discrimination

The principle of non-discrimination, according to Art.2 of the CRC, means that the State Parties should treat all children and members of their fam-ilies equally, without discrimination of any kind and without taking race, religion, language, sex, social origin, etc. into consideration while making decisions that concern children (UN, 1989). This principle requires paying special attention to the most vulnerable groups of children and most mar-ginalized, as often these children face double discrimination, or discrim-ination of several types of identity: as being children, and as belonging to specific group (age, gender, sexual identification, of particular religion, ethnicity, etc.) (Besson, 2005: 443). This would imply better understanding of how activities are constructed with regard to diverse children’s life sit-uations to reveal the multiple systems of discrimination involved into any type of activities (Save the children, 2005: 16); whether these activities have any discriminatory effect on some groups of children or not; and how they should be changed and improved.

Principle of the best interest of a child

In the CRC, Art. 3 states that “in all decisions towards children undertaken by the state, other public or private organizations, the best interest of the child should be the basic and defining principle for these decisions” (UN, 1989). The best interests’ principle means that all decisions taken on be-

Page 164: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

157Journal of Security Studies

half of children must be based on their wishes, i.e. these wishes should be carefully scrutinized and understood before taking any decision, and not weighted less than adults’ interests, as well as impacts of every decision should be well-assessed (Appell, Boyer, 195: 74; UNICEF, 2007: 37). And it concerns not only a decision itself, but also the process of making and realizing this decision (who is doing what, how and for what purposes).

In the sphere of trafficking, his principle is vital to be taken into consid-eration. Wishing to solve the problem, it is crucial to know the reasons of children getting into it. The motives to start something new (sometimes extremely dangerous for children’s lives) are deeply connected to their wishes, interests, and desires, or inability to get what a child needs: very often feeling lonely a child tries to compensate it by, for example, finding new friends, who are not all the time trustworthy. That is why in order to be able to prevent children from being trafficked, it is extremely important to understand what children need and want from their lives, i.e. what moti-vates them to start doing things that can be dangerous or what pushes them into the problem.

The principle of participation

The principle of participation (Art. 12 of the CRC) declares that children are capable of forming their own views; thus, they should be given respect and a possibility to be heard (UN, 1989). It means that every child has the right to get information, to be able to express her (his) opinions, to take part in the decision-making that affects her/him (at homes, in schools, orphan-ages, community, media, etc.), and to create or take part in associations (ibid.). This principle strengthens the right of every single child to be given a voice and the right to be heard (Hart, 1992: 7). According to Matthews (1998: 1), children form rather marginalized and less powerful group in a society.

Back to the issue of trafficking, it can be tackled in a more successful and effective way, when children are involved in the anti-trafficking process with their ideas, views, and suggestions. Cavet argued that “services, pro-grams and policies that have direct impacts on young people (and espe-cially those intended to benefit them as ‘clients’) will be more efficient and effective if young people’s perspectives are engaged in the planning, delivery and evaluation of services” (Head, 2011: 543).

Also it is vital to bear in mind that these general principles – non-discrimi-nation, the best interests and participation, which form the core of CRBAs

Page 165: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

158 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

and seek achieving survival and development of a child – should work together in combination: if one of the principles is missing, the possibility for the two others, and the overall aim of survival and development of the child, to be realized decreases significantly (UNICEF, 2007: 20).

Survival, development and accountability

These three principles are built to assure the realization of children’s rights to survival and development. According to Art.6 of the UNCRC “Every child has the inherent right to life. States Parties shall ensure to the max-imum extent possible the survival and development of the child” (UN, 1989). This article speaks not only about the children’s right to life but also about the right to provide children with all that is necessary for a de-scent life of a child, “so that children can contribute to a peaceful, tolerant society” (Save the Children, 2005: 17). In this context, well-being should include not only physical aspects, but mental, social, cultural, ecological, political, and other aspects as well. So basically it speaks about the con-ditions where children would be able to realize their potential fully and freely. These conditions are essential to be met when working on child trafficking prevention, for it is an absence of well-being stimulates in a negative way a child or her/his family to be trafficked for any purposes.

Principles that constitute the core of a CRBA are senseless without the notion of accountability. Unless the children’s rights are delivered to chil-dren, unless the responsibility for implementing this approach by adults is identified, there will be no step further into the direction of the realiza-tion of these rights and making children rights holders (Save the Children, 2005: p.34).

The CRBA brings together the best ideas of what is needed for a child not only to survive, but also to live a healthy, descent and happy life. Specif-ically, a child rights-based approach guarantees the embracement of an-ti-poverty, non-discrimination, welfare, well-being and gender strategies, and encourage participation, meaning that a child is a subject, not an object of development (Collins, 2008: 1).

A CRBA usefulness is connected to the creation of direct obligations: ratification of the UNCRC obliges countries to realize it as the UNCRC provides a normative framework for all activities in relation to children. Practically, it means that the government of Belarus has direct obligations to incorporate a CRBA into the NATM. It shifts paradigm from assistance based on charity ideas to the ideas of clear and explicit legal and political

Page 166: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

159Journal of Security Studies

obligations, which are to be fulfilled (Jonsson, 2005: 12). According to UNICEF, “the best way to protect children from trafficking is to prevent vi-olations of their rights from occurring in the first place” (UNICEF, 2012). In other words, applied, a CRBA solves the structural causes of the prob-lem of trafficking in children by providing all necessary conditions for a high quality of a child’s life. That is why this approach is seen as a leverage of change in the system of anti-trafficking activities in relation to children.

3. Analysis of the National Anti-Trafficking System

After the analysis of anti-trafficking system it became evident that the child rights-based approach is not fully applied into the anti-trafficking preven-tive system, i.e. the principles of non-discrimination, participation, and the best interests of a child are not incorporated into it to their full extent.

Principle of non-discrimination

In general, there is little said specifically about children in anti-trafficking laws, national plans of actions, annual reports on combating trafficking in human beings and plan’s fulfillment. In the anti-trafficking law the word “child” is mentioned only twice. In the opinion of the Committee on the Rights of the Child (UN, 2011), the legal system does not separate children as a special target group for traffickers and as a group of victims of traffick-ing (UN, 2010). Moreover, the term ‘child’ is almost not mentioned in the following documents: the Penal Code of Belarus, the Law on Combating Trafficking in Human Beings, Presidential Acts on National Anti-Traffick-ing Programs, and the Constitution of the Republic of Belarus (Parliament of Belarus, 2012).

The state officials do not work with children directly; rather, this responsi-bility is put on the NGOs shoulders, which play the main role in this pro-cess. This strict division of responsibilities between the government and NGOs is partially due to the anti-trafficking law. Since the adoption of the law in 2012 almost all awareness-raising activities are to be committed by non-governmental agencies. So children are discriminated by the govern-ment by, first, omitting this group of risk from all national documents, and secondly, refusing to work with them directly and to create state coherent programs of how to raise awareness about the problem and prevent chil-dren from the danger of being trafficked. It also can be concluded that the NGO activities are bound by what the donors say and have only one source for survival that is situated outside the country.

Page 167: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

160 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Solving structural causes of trafficking in children, the governmental ac-tions exclude a wide range of issues and do not cover all aspect of the UNCRC and its two optional protocols (UN 2010). The rights of Roma children, children without parents, children of other nationalities, ethnic groups, and religions are not reflected in this law. In this law there is noth-ing said about the right to psychological assistance and well-being, which is an extremely important aspect to take into consideration when trying to prevent children from being trafficked: usually children constitute the biggest group of risk (Interview 2, 2013).

According to the Committee on the Right of the Child (2011), budgetary allocations for children are still insufficient to respond to national and local priorities for the protection and promotion of children’s rights and to over-come and remedy existing structural problems.

The Belarusian government in cooperation with UNICEF in Minsk every year conducts diverse research where children and women are still clus-tered together: the whole research is devoted to measuring the well-being of “children and women” (UNICEF, 2012). In the samples the age of in-terviewees started from 14 years only. Even conducting research under the UNICEF supervision in Belarus is discriminatory towards children of different ages by not seeing them as separate groups with separate needs.

Unfortunately, neither laws, no programs mention children’s age, sex, gen-der, ethnicity and what these peculiarities should bring into the anti-traf-ficking activities to be child rights-based (non-discriminative, considering the child’s best interests, participatory). Putting all children under 18 to-gether as a homogeneous group does not take into consideration the evolv-ing capacity of a child: a child of 16 or 17 may have different level of agency or capacity when compared to a child of 8 or 9 (UNICEF, 2010).

Positive and distinguishing characteristic of the legal part of the prevention is that trafficking in human beings (including children) for any purposes has been criminalized. According to the opinions of the experts working with these issues the criminalization and in general improvement of the legal system with regard to children has changed and improved a lot the preventive system, as it has become more dangerous for traffickers to deal with minor trafficked and many of them simple do not want to connect their criminal affairs with children (Ministry of Interior, 2012).

In general it can be concluded that the principle of non-discrimination is not fully applied into the governmental preventive activities.

Page 168: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

161Journal of Security Studies

3.1. Principle of the best interests of a child

This principle is not identified neither in the legal part of anti-trafficking system, nor is it developed in the law “On the Rights of the Child” and in the plans of child well-being’s improvement. According to Starovoitov, professor of International law in Belarusian State University, the law ‘On the Rights of the Child” of 1993 does not reflect the principle of the best interests of a child (BSU, 2004).

In general, the researcher did not manage to find any mentioning about this principle’s vision, analysis or incorporation in the NATM.

3.2. Principle of Participation

The Anti-trafficking model of Belarus occupies a level of non-participation (Hart, 1992: 8)1, because the component of participation is fully missing from the NATS. None of the documents concerning children or trafficking contains developed norms, conditions and system of children’s inclusion in decision-making processes that are connected to child trafficking pre-vention. It is hardly possible to “hear a voice of a child” there, no mat-ter whether it is a law, presidential act, report on done work, press- and post-realizes of anti-trafficking events, awareness-raising information on bill-boards, a program on TV or an article in any newspaper. Also no sin-gle child has ever been present at any related to trafficking meeting, round tables, conferences, TV programs or printed awareness-raising posters.

It can be concluded that children do not participate either physically in any activity related to the problem of trafficking in children or indirectly by their opinions, decisions and views. Given the ability to participate, children start not only knowing their rights, which is not enough for the rights to be realized, but also know how to exercise their rights (Barnitz, 1988: 29).

1 According to Hart, the model of participation can be seen as an 8-level ladder, where first 4 levels are oc-cupied by non-participation models, ranging from manipulation, decoration, and tokenism to the next 5 levels present degrees of participation, where children have some level of participation - assigned but informed, con-sulted and informed,adult-initiated shared decisions with children, child-initiated and directed, and child-ini-tiated, shared decisions with adults - Find out more about it Hart, R.A. (1992) Children’s participation: From tokenism to citizenship. < http://www.unicef-irc.org/publications/pdf/childrens_participation.pdf>

Page 169: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

162 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Conclusion

All mentioned above calls for necessity for better-organized actions to combat trafficking in children from Belarus to other countries, and within it. To do that, a child rights-based approach (CRBA), if applied fully and thoughtfully, is seen as one of the possible tools to analyze the NATM’s effectiveness, its strengths and weaknesses in relation to children. Also it is seen as a framework for child-related activities, and a solution to realize children’s rights in such an important, difficult and dangerous sphere as trafficking in children.

As for now governmental agencies adhere to the CRBA only partially. Moreover, there is no awareness about this approach among diverse actors. It means that in most cases children are absent from the anti-trafficking agenda and, thus, not protected. This notion leads to even more severe exclusions of particular vulnerable and suffering groups of children. Incor-poration of the principle of participation, non-discrimination and the best interests in the preventive activities will be the first step to orientation of the system of prevention towards children.

Striving to prevent child trafficking, in-depth changes should be intro-duced, among which child rights’ advocacy, child involvement in all deci-sion-makings, and comprehensive policy response to all types of violence against children take the leading position and are to be prioritized. NGOs and IGOs play a very important role in these processes. They should assist and encourage those responsible to meet their obligations and duties (Save the Children, 2005: 36).

Just budgeting should be allocated for the processes of preventing children from being trafficked, for the salvation of the problem demands a lot of human, technical, time resources, which cannot be acquired without decent finances.

To conclude, there should be developed an in-depth preventive strategy, or one comprehensive national anti-trafficking program, based on the CR-BA’s principles and values, which will protect children on all levels, ensure children’s participation in decision-making, incorporate all responsible de-partments in a coherent way, and tackle the root causes of trafficking in children – all types of child’s vulnerabilities, social inequality, discrimi-nation and marginalization. In practical terms, an independent committee (or group of experts outside the government “body”) should be formed in order to monitor and coordinate the creation and implementation of this unified strategy.

Page 170: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

163Journal of Security Studies

References Alston, P., Tobin, J., Darrow, M. (2005) Laying the Foundations for Children’s

Rights. Innocenti Research Centre, UNICEF.Arts, K. (2013) ‘Countering Violence Against Children in the Philippines: Positive

RBA Practice Examples from Plan’, in P. Gready and W. Vandenhole (eds) Human Rights and Development in the New Millennium, Vol. 13. p. 149. London and New York: Routledge: Taylor and Francis.

Arts, K. and V. Popovski (2006) International Criminal Accountability and the Rights of Children.The Hague: Academic Press.

Barnitz, L.A. (1998) Commercial Sexual Exploitation of Children: Youth Involved in Prostitution, Pornography and Sex Trafficking. Youth Advocate Pro-gram International.

Garrard, V. (2006) ‘Sad Stories: Trafficking in Children-Unique Situations Requir-ing new solutions ‘, Georgia Lournal of International and Comparative Law 35(1): 08.10.2013-145-173 <http://heinonline.org/HOL/Page?han-dle=hein.journals/gjicl35&collection=journals&page=145#151>.

Government of Belarus (2009) ‘Penal Code of the Republic of Belarus’. Law. Government of Belarus (1994) ‘Constitution of the Republic of Belarus’.Government of Belarus (1993) ‘The Law on the Right of the Child № 2570-XII’.Hodgkin, R. and P. Newell (2007) ‘Implementation Handbook for the Convention

on the Rights of the Child’. United Nations Children’s Fund’.ICAT (2010) ‘An Analytical Review: 10 Years on from Adoption of the UN Traf-

ficking in Person Protocol’, pp. 1, UN. Jonsson, U. (2003) Human Rights Approach to Development Programming.Unit-

ed Nations. La Strada (Last updated 2012) ‘The Results of the Work “La Strada” – 2012’

(a webpage of La Strada). Accessed 27.03 2013 <http://lastrada.by/about/press-relizy_la_strada/.html>.

Lundy, L. and L. McEvoy (2012) ‘ Childhood, the United Nations Convention on the Rights of the Child and Research: What Constitutes a ‘Rights-Based’ Approach? ‘, in M.D.A. Freeman (ed.) Law and Childhood Studies, Vol. 14. pp. 1-5. Oxford: Oxford University Press.

Lehti, M. and K. Aromaa (2003) Trafficking in Women and Children in Europe. European Institute for Crime Prevention and Control, affiliated with the United Nations.

Ministry of Interior (2012) ‘Tables on the Situation with Trafficking in Persons’. Minsk, Belarus: Government of Belarus.

Ministry of Interior (2012) ‘Human Trafficking’. Minsk, Belarus. Accessed 12/06 2013 <http://www.mfa.gov.by/en/organizations/issue/trafficking/>.

Parliament of Belarus (2012) ‘The Law on Combating Trafficking in Human Be-ings N 350-З’.Law, The Republic of Belarus.

Page 171: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

164 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

Roth, V. (2011) Defining Human Trafficking and Identifying its Victims: A Study on the Impact and Future Challenges of International, European and Finn-ish Legal Responses to Prostitution-Related Trafficking in Human Beings. Martinus Nijhoff Publishers.

Save the Children (2005) Child Rights Programming. (2 edn.) Sweden: Save the Children.

Starovoitov, O. (Last updated 2004) ‘Implementation Measures of the UNCRC Realization in Belarus’ (a webpage of Belarusian State University). Ac-cessed 21/10 2013 <http://evolutio.info/content/view/692/55/>.

The Government of Belarus (2012) ‘Creation of National Plan of Activities Aimed to Improve the Situation of Children and Protect their Rights for 2012-2016 Years’.Resolution of the Council of Ministers, Belarus.

The Government of Belarus (2012) ‘On Combating Trafficking in Human Be-ings’. Law # 350-З, Belarus.

The Government of Belarus (2010) ‘National Program to Combat Trafficking in People, Illegal Migration and Connected with them Illicit Activities for 2011-2013 Years’. Presidential Act, Belarus.

UN (2011) ‘Consideration of Reports Submitted by States Parties under Article 44 of the Convention: Convention on the Rights of the Child: Concluding Observations: Belarus’, No. CRC/C/BLR/CO/3-4. Geneva: UN.

UN (2010) ‘Consideration of Reports Submitted by States Parties under Article 44 of the Convention: Convention on the Rights of the Child: 3rd and 4th Periodic Reports of States Parties due in 2007: Belarus.No. CRC/C/BLR/3-4. Geneva: UN.

UN (2000) ‘Protocol to Prevent, Suppress and Punish Trafficking in Persons, es-pecially Women and Children, Supplementing the United Nations Conven-tion against Transnational organized Crime’.

UN (1989) ‘Convention on the Right of the Child’. UN (1948) ‘The Universal Declaration of Human Rights’.Bill of Rights, the US.UNICEF (Last updated 2013) ‘Child Protection from Violence, Exploitation and

Abuse’ (a webpage of UN). Accessed 28.03 2013 <http://www.unicef.org/protection/57929_57972.html>.

UNICEF (2010) ‘UNICEF Belarus Annual Report 2010’, pp. 1. Belarus: UNICEF. UNICEF (2005) ‘Combating Child Trafficking ‘, No.№ 9, pp. 1. New York: Inter

Parliamentary Union and UNICEF. UNICEF, National Statistics Commission of Belarus (2013) ‘Multi index Cluster

Research on the Situation with Children and Women in Belarus’, pp. 1. Minsk, Belarus: Ministry of Statistics.

UNODC (2008) ‘Human Trafficking: An Overview’, pp.1-10. Vienna: UN. US Department of State (Last updated 2013) (a webpage of US Department of

State). Accessed 05.05 2013 <http://www.state.gov/j/tip/index.htm>.

Page 172: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

165Journal of Security Studies

US Department of States (2013) ‘Trafficking in Persons Report 2013’, pp. 1. USA: US Department of States.

US Department of States (2011) ‘2011 Trafficking in Persons Report – Belarus’, pp. 1. USA: US Department of State.

US Department of States (2010) ‘Trafficking in Persons Report: Belarus ‘, pp. 79-80. USA: US Department of States.

US Department of States (2006) ‘Trafficking in Persons Report’, pp. 1-69. USA. Winker, G. and N. Degele (2011) ‘Intersectionality as Multi-Level Analysis: Deal-

ing with Social Inequality’, European Journal of Women’s Studies 18(1): 51-66.

Page 173: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:
Page 174: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

167Journal of Security Studies

GÜVENLİK ÇALIŞMALARI DERGİSİ YAZIM KURALLARI

Yayın İlkeleri

Güvenlik Çalışmaları Dergisi, disiplinlerarası bir yaklaşımla hazırlanan güvenlik çalışmaları alanında bilimsel makalelerin yer aldığı hakemli bir dergidir. Dergi Şubat, Haziran ve Ekim aylarında olmak üzere, yılda üç kez yayımlanır.

Güvenlik Çalışmaları Dergisinin yayım dili Türkçe’dir. Ancak Yayın Ku-rulunun uygun gördüğü İngilizce makaleler de dergide yer alabilir.

Dergide yayımlanan yazıların daha önce hiçbir yayın organında yayım-lanmamış, ilk defa Güvenlik Çalışmaları Dergisinde yayımlanıyor olması gerekmektedir. Daha önce bilimsel bir toplantıda sunulmuş olan bildiriler, bu durumun belirtilmesi şartıyla kabul edilebilir.

İlk yayımlandığı tarihten itibaren asgari 25 yıl geçmiş olan; önem ve etki bakımından klasik metin olarak değerlendirilebilecek yazı ve çeviriler, daha önce yayımlanmamış olmaları kuralının istisnasını oluşturur. Bu tür metinlere daha önce yayımlanıp yayımlanmamış olmalarına bakılmaksızın dergide yer verilebilir. Buna ilaveten, dergide kitap eleştirileri de yayımla-nabilmektedir.

Güvenlik Yönetimi Dergisinde yayımlanan yazıların fikri sorumluluğu ya-zarlara aittir. Yayım için kabul edilen metinlerin, fiziki ve elektronik or-tamda, tam metin olarak yayımlanmak da dahil olmak üzere, tüm yayım hakları Güvenlik Çalışmaları Dergisine aittir. Kullanılan çizim, fotoğraf ve görsel malzemenin hakları da Güvenlik Çalışmaları Dergisine ve anlaşmalı olarak da çizer ve fotoğrafçısına aittir.

Yazıların Değerlendirilmesi

Yazılar, bilgisayar ortamında ve dizgi programında kullanılabilecek şekil-de e-postayla ya da cd içerisinde teslim edilmelidir.

Dergiye yayımlanmak üzere yollanan makaleler, “kör hakem” yöntemiyle değerlendirilmektedir. Editörler tarafından incelenen ve değerlendirilmesi uygun bulunan çalışmalar, iki ayrı hakeme gönderilmektedir. İki hakemin görüş ayrılığı durumunda, üçüncü bir hakemin görüşüne başvurulmaktadır. Hakemlerden gelen raporlar doğrultusunda, makalenin yayımlanmasına, yazardan hakem raporuna göre düzeltme istenmesine ya da yazının red-

Page 175: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

168 Güvenlik Çalışmaları Dergisi 18 (2)

dedilmesine karar verilmekte ve karar yazara iletilmektedir. Basımı uygun bulunan yazıların, yayımlanıp yayımlanmayacağına ya da derginin hangi sayısında yayımlanacağına editörler karar verir. Yazar süreç konusunda e-posta yoluyla bilgilendirilmektedir.

Güvenlik Çalışmaları Dergisine ulaşan yazılar için yanıt verme süresi otuz gündür. Bu süre içinde yanıtlanmayan yazılar ulaşmamış demektir. Yazı-larla ilgili olumlu ya da olumsuz görüş yazara mutlaka bildirilir.

Yazım Kuralları

Güvenlik Çalışmaları Dergisine gönderilen yazılar için bir sayfa sınırla-ması yoktur. Ancak, yazıların 4000-7000 arası kelime sayısında olmalıdır. Gerekli kısaltma ve uzatmalar yazarla iletişim içinde yapılabilir.

Yazılarla birlikte, 150 kelime civarında Türkçe ve İngilizce dilde özet, 5-10 kelime arası Türkçe ve İngilizce dilde anahtar kelimeler, İngilizce başlık ve ilaveten Türkçe kısa özgeçmiş de iletilmelidir.

Dergideki makalelerin imla ve noktalamasında yazarın tercihleri geçerlidir. Ancak sehven yapıldığı anlaşılan yazım ve noktalama hataları düzeltilir.

Yayımlanması talebiyle Güvenlik Çalışmaları Dergisine ulaştırılan yazı-larda, metin içindeki alıntı ve göndermeler, ayraç içinde (yazar adı, kay-nağın basım yılı: sayfa numarası sırasıyla), APA (American Psychological Association)’nın en son gönderme ve kaynak gösterme kılavuzuna uygun olarak yapılmalıdır. Metin dışında yapılan açıklamalarda, sonnot yerine, o sayfanın altında yer alacak olan dipnot kullanılmalıdır.

Güvenlik Çalışmaları Dergisinde yayımlanan makalelerin yazarlarına, ya-zılarının bulunduğu sayıdan beş adet verilir.

Güvenlik Çalışmalarına yazı göndermek için, [email protected] e-posta adresini kullanabilirsiniz. Güvenlik Çalışmaları’nın gelecek sayılarında işlenecek dosya konuları internet sitesinden öğrenilebilir.

Page 176: IS SN: ISSNIS : 2148-6166 MALARI DER Spa.edu.tr/Upload/editor/files/18-2.pdf · MALARI DER S ÇALI MA LA RI DE R S IS SN: 2148-6166 Tu rkish Journal of Security Studies Cilt:18 Sayı:

MALARI DER S

ÇA

LIM

ALA

RI DER

S

ISSN: 2148-6166

Turkish Journal of Security Studies C

ilt:18 Sayı: 2 / Vol:18 Issue: 2

Cilt:18 Sayı: 2 / Vol:18 Issue: 2

T J S S

RISK BY DESIGN: CHILDREN AND URBAN PLANNING IN PAKISTANTasarlanan Risk: Pakistan’da Çocuklar ve Kentsel Planlama

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN ŞEHİR VE GÜVENLİK ALGISI: ANKARA ÖRNEĞİ The Perception of City and Security of University Students: The example of Ankara

TERÖR OLAYLARINDA COĞRAFİ YAKINLIĞIN ETKİSİ-KOİNTEGRASYON ANALİZİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİThe Effect of Geographical Proximity in Terror Events- Cointegration Analysis: The Case of Turkey

ASSESSING THE EFFECTS OF SUPERVISORY COMMUNICATION, JOB SATISFACTION, AND PERCEIVED ORGANIZATIONAL SUPPORT ON ORGANIZATIONAL COMMITMENTÖrgütsel İletişim, İş Doyumu ve Algılanan Örgütsel Desteğin Örgütsel Bağlılık Üzerindeki Etkilerinin Değerlendirilmesi

THE DEMOCRATIC UNION PARTY (PYD), PKK’S SYRIA PROJECTDemokratik Birlik Partisi (PYD), PKK’nın Suriye Projesi

NIGERIA’S BOKO HARAM: CHILD VICTIMS AND PERPETRATORSNijerya’da Boko Haram: Çocuk Kurbanlar ve Failleri

KRİMİNOLOJİ BİLİM DALINDA SUÇLULUĞUN “COĞRAFİ” BÖLGESEL TAHLİLİ YÖNÜNÜN ORTAYA ÇIKMASI VE GELİŞİMİThe Emergence and Development of Criminality As A Perspective of Regional “Geographical” In The Field of Criminology Science

KİTLE PSİKOLOJİSİ VE PSİKOLOJİK HAREKÂTMass Psychology and Psychological Operation

Imdad HUSSAIN

İbrahim DURSUNRecai AYDIN

Hasan Hüseyin TEKİN

Yunus Emre KARAMANOĞLU

Recep TAYFUNBülent ULUTÜRK

Ebubekir ERTUĞRUL

Oscar Edoror UBHENIN

Nazım ALIYEV

Yusuf PARLAK

MALARI DER S

ÇA

LIM

ALA

RI DER

S

ISSN: 2148-6166

Güvenlik Dergis iTurkish Journal of Security Studies

Tel: +90 (312) 462 90 65 / 92 Fax: (312) 462 90 95

Turkish Journal of Security Studies C

ilt:17 Sayı: 1 / Vol:17 Issue: 1

Cilt:17 Sayı: 1 / Vol:17 Issue: 1

T J S S

KAMU DÜZENİ, GÜVENLİK VE DEMOKRATİKLEŞMEPublic Order, Security and Democratization

BİR POST-SOVYET DÖNÜŞÜM HİKAYESİ: MAHALLE ÖLÇEĞİNDE GÜVENLİĞİN ÜÇ GÖRÜNÜMÜ A Story of Post-Soviet Transition: Three Views of Security at the Neighborhood Scale

FOREIGN TERRORIST FIGHTERS (FTF): BREAK & END OF VIOLENT EXTREMISM, RADICALISM (BEVER)Yabancı Terörist Savaşçılar (YTS): Şiddete Varan Aşırıcılık ve Radikalizm’in Son Bulması

TEŞKİLAT-I MAHSUSA’NIN ANATOMİSİAnatomy Of The Teskilat-ı Mahsusa (Special Organization)

HUKUKİ METİNLERDEN UYGULAMAYA KOLLUK ZOR KULLANMA MODELİThe Model of The Use of Coercion of Law Enforcement Officials: From Judicial Texts to Practice

TÜRK POLİS TEŞKİLATINDA POLİS MEMURLARININ İŞE ALIM VE TEMEL EĞİTİM SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİFit To Be A Policeman: A Study On The Selection And Training Of Non-Ranking Police Officers In Turkish National Police

KİTAP İNCELEMESİ: POLİTİK PARANOYA NEFRETİN PSİKOPOLİTİĞİYazarlar; Robert S. Robins ve Dr.Jerrold M.Post, çev:İnci Kurmuş, Doğan Yayıncılık , 2001 İstanbul, 406 sayfa (yeni baskısı bulunmuyor)

Hamit Emrah BERİŞ

Ayşe Çolpan KAVUNCU

Ufuk AYHAN

Yücel YİĞİT

Cenker Korhan DEMİR Engin AVCI Talha ÖVET

Hakan İNANKUL

Yakup ŞAHİN

CHILD TRAFFICKING IN BELARUS: IMPROVING THE SYSTEM OF CHILD TRAFFICKING PREVENTIONBelarus’ta Çocuk Kaçakçılığı: Çocuk Kaçakçılığının Önlenmesi Sisteminin Geliştirilmesi

Aleksandra DIKAN

MALARI DER SISSN: 2148-6166

ÇA

LIM

ALA

RI DER

STurkish Journal of Security Studies

Cilt:18 Sayı: 2 / Vol:18 Issue: 2

Cilt:18 Sayı: 2 / Vol:18 Issue: 2

T J S S

RISK BY DESIGN: CHILDREN AND URBAN PLANNING IN PAKISTANTasarlanan Risk: Pakistan’da Çocuklar ve Kentsel Planlama

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN ANKARA ALGISIAnkara Perception of University Students

TERÖR OLAYLARINDA COĞRAFİ YAKINLIĞIN ETKİSİ - KOİNTEGRASYON ANALİZİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİ� e E� ect of Geographical Proximity in Terror Events- Cointegration Analysis: � e Case of Turkey

ASSESSING THE EFFECTS OF SUPERVISORY COMMUNICATION,JOB SATISFACTION, AND PERCEIVED ORGANIZATIONAL SUPPORT ON ORGANIZATIONAL COMMITMENTÖrgütsel İletişim, İş Doyumu ve Algılanan Örgütsel Desteğin Örgütsel Bağlılık Üzerindeki Etkilerinin Değerlendirilmesi

THE DEMOCRATIC UNION PARTY (PYD), PKK’S SYRIA PROJECTDemokratik Birlik Partisi (PDY), PKK’nın Suriye Projesi

NIGERIA’S BOKO HARAM: CHILD VICTIMS AND PERPETRATORSNijerya’da Boko Haram: Çocuk Kurbanlar ve Failleri

KRİMİNOLOJİ BİLİM DALINDA SUÇLULUĞUN “COĞRAFİ” BÖLGESEL TAHLİLİ YÖNÜNÜN ORTAYA ÇIKMASI VE GELİŞİMİ� e Emergence and Development of Criminality As A Perspective of Regional “Geographical” In � e Field of Criminology Science

KİTLE PSİKOLOJİSİ VE PSİKOLOJİK HAREKÂTMass Psychology and Psychological Operation

CHILD TRAFFICKING IN BELARUS: IMPROVING THE SYSTEM OF CHILD TRAFFICKING PREVENTION Belarus’ta Çocuk Kaçakçılığı: Çocuk Kaçakçılığının Önlenmesi Sisteminin Geliştirilmesi

Imdad HUSSAIN

İbrahim DURSUN,

Recai AYDIN

Hasan Hüseyin TEKİN

Yunus Emre

KARAMANOĞLU

Recep TAYFUN

Bülent ULUTÜRK

Ebubekir ERTUĞRUL

Oscar Edoror UBHENIN

Nazım ALIYEV

Yusuf PARLAK

Aleksandra DIKAN

MALARI DER S

ÇA

LIM

ALA

RI DER

S

ISSN: 2148-6166

Turk�sh Journal of Secur�ty Stud�es

Tel: +90 (312) 462 90 65 / 92 Fax: (312) 462 90 95

Turk�sh Journal of Secur�ty Stud�es Vol:17 Issue: 1

Vol:17 Issue: 1

T J S S

KAMU DÜZENİ, GÜVENLİK VE DEMOKRATİKLEŞME

BİR POST-SOVYET DÖNÜŞÜM HİKAYESİ: MAHALLE ÖLÇEĞİNDE GÜVENLİĞİN ÜÇ GÖRÜNÜMÜ

FOREIGN TERRORIST FIGHTERS (FTF): BREAK & END OF VIOLENT EXTREMISM, RADICALISM (BEVER)

TEŞKİLAT-I MAHSUSA’NIN ANATOMİSİ

HUKUKİ METİNLERDEN UYGULAMAYA KOLLUK ZOR KULLANMA MODELİ

TÜRK POLİS TEŞKİLATINDA POLİS MEMURLARININ İŞE ALIM VE TEMEL EĞİTİM SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

KİTAP İNCELEMESİ: POLİTİK PARANOYA NEFRETİN PSİKOPOLİTİĞİ

baskısı bulunmuyor)

Ayşe Çolpan KAVUNCU

Ufuk AYHAN

Yücel YİĞİT

Cenker Korhan DEMİR

Talha ÖVET

Hakan İNANKUL

Yakup ŞAHİN

Güvenlik Çalışmaları Dergisi