13
El ISLAM VE YORUM Temel ve Sorunlar " la CiLT Prof. Dr. Fikret KARAMAN MALATYA VAKFI MALATYA2017 .

ISLAM El VE YORUM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/DU069486/2017_1/2017_1_OTELESZ.pdf · 2018. 3. 26. · 3 Suad el-Hakim, age, s. 364. 4 'Vehim, sürekli nesneleri somutlaştırmak

  • Upload
    others

  • View
    0

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ISLAM El VE YORUM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/DU069486/2017_1/2017_1_OTELESZ.pdf · 2018. 3. 26. · 3 Suad el-Hakim, age, s. 364. 4 'Vehim, sürekli nesneleri somutlaştırmak

El

ISLAM VE YORUM Temel Tartışmalar, İmkanlar ve Sorunlar

" la CiLT

Yayına Hazırlayan

Prof. Dr. Fikret KARAMAN

MALATYA İLAHİYAT VAKFI

MALATYA2017 .

Page 2: ISLAM El VE YORUM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/DU069486/2017_1/2017_1_OTELESZ.pdf · 2018. 3. 26. · 3 Suad el-Hakim, age, s. 364. 4 'Vehim, sürekli nesneleri somutlaştırmak

Malatya İlahiyat Vakfı İlmi Araştırmalar Serisi No: 1

Yayına Hazırlayan

Prof. Dr. Fikret KARAMAN

Takım Numarası

978-605-68015-0-1 (Tk)

ISBN 978-605-68015+8 ( 1.C)

1. Baskı Aralık 2017 Ankara 500 Adet

Editörler Prof. Dr. Mehmet KUBAT Doç. Dr. Mehmet B İRSİN Doç. Dr. Cahit KÜLEKÇi

Yrd. Doç. Dr. Serkan DEMİR Yrd. Doç. Dr. Mustafa BOZKURT Arş. Grv. Zekeriya DOGRUSÖZLÜ

İsteme Adresi İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

44280 Kampüs/ MALATYA Telefon: (0422) 3774999

e :"p:osta: [email protected]

Baskı

TDV!Ml -~nı:.tşuncDI

Serhat Mahallesi 1256 Sk. No: 11 Yenimahalle / Ankara

Tel.: 0312. 354 91 31 (pbx) Faks: 0312. 354 91 32

e-posta: [email protected]

Açıklama: Bu eserde" Kitaptan Bölüm" olarak yer alan metinlerin tüm sorumluluğu, yazarlarına aittir.

Page 3: ISLAM El VE YORUM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/DU069486/2017_1/2017_1_OTELESZ.pdf · 2018. 3. 26. · 3 Suad el-Hakim, age, s. 364. 4 'Vehim, sürekli nesneleri somutlaştırmak

"TANRI TASAVVURU" ÜZERİNE YORUMUN ÇEŞİTLİLİGİ: "İLAH-1 MU'TEKAD" KAVRAMI

Giriş:

Yrd. Doç. Dr. Zeliha Öteleş

Adıyaman Üniversitesi, lslamt İlimler Fakültesi, TasavvufBilim Dalı Öğretim Üyesi,

e.Posta: [email protected].

İlahi dinler, esas aldıkları meselelere göre tasnif edilmektedir. Etnik unsurun merkezi bir kavram olması sebebiyle Yahudilik, Etno-sentrik; Mesih kavramının merkezi bir kavram olması sebebiyle Hristiyanlık Kristo-sentrik; Tevhid'in merkezi bir konumda bulunması sebebiyle İslam, Teo-sentrik bir din olarak nitelendirilir. Tanrı-merkezli bir din olan İslfun'da Tanrı hakkındaki

tasavvurlar, en önemli mesele haline gelmektedir.

Tasawur etmek ibaresi, "zihinde şekillendirmek, fikren kurmak, tahayyül etmek, düşünce, niyet ve maksat"' manalarında kullanılmaktadır.

Tasavvuratımız ile fikriyatımız temerküz eder. Binaenaleyh, Tanrı hakkındaki

tasavvur, ilk çocukluktan i'tibaren zihin dünyasında tebellür etmekle birlikte, sonradan öğrenilen her bilgi tasavvur sınırlarını her zaman aşamamaktadır. Her ne kadar; "Hak, tenzih ve teşbihden münezzehtir" denilse de, tenzih ve teşbihden de tenzih etmek bireyin kendi zihni kabiliyeti ile sınırlıdır.

İlah-ı mu'tekad, İbnü'l-Arabi'nin "Tanrı ve insan ilişkileri" görüşündeki ana

kavramlardan birisidir. Bu bağlamda konuyla ilgili pek çok terim kullanır J<i, bunlara ilah-ı mahluk [yaratılmış ilah], ilah-ı mec'Cıl [yaratılmış ilah), el-Hakku'l­itikadi [inanca bağlı Hak], el-Hakku'l-mu'tekad fi'l-kalb [kalpte inanılmış Hak], el-Hakku'l-mahlQk veya ,el-Hakku'l-mahlCık fi'l-mu'tekad [inançta yaratılmış Hak] terimlerini örnek verebiliriz. Tüm bu kavramlar, kulun akıl veya taklit gücünün yaratıp kalbine sığdırdığı Allah sCıretidir.2 Kalbe sığdırılan Allah sureti ifadesinde, "Beni arzını ve semam sığdıramadı, mü'min kulumun kalbi sığdırdı"

1 İlhan Ayverdi, Kubbealtı Lügati, "Tasavvur" maddesi.

Suad el-Halôm, lbnü'l-Arabf Sözlüğü, s. 361.

Page 4: ISLAM El VE YORUM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/DU069486/2017_1/2017_1_OTELESZ.pdf · 2018. 3. 26. · 3 Suad el-Hakim, age, s. 364. 4 'Vehim, sürekli nesneleri somutlaştırmak

630 İSLAM VE YORUM

hadisine telmihde bulunulmaktadır.3 Her ne kadar farklı kavramlarla ifade

edilse de, mana i'tibatiyle kastedilen "oluşturulmuş inanç"tır. Bu inancın

oluşumuna kaynaklık eden hususlar farklılık arz etse de, hepsinde eksik bir yön

bulunmaktadır. Bu çalışmada amacımız; İslam'ın yorumlanması -meselesinde,

kişilerin Ta'nrı hakkındaki tasavvurlarının muhtelif olduğunu hatırlatmaktır.

Tanrı tasavvurlarındaki farklılıklar; genelde "din", özelde ise "İslam" algıs-ında

çeşitllliği beraberinde getirmektedir. Yorumun çeşitliliğine kaynaklık eden

temel mes'ele "Tanrı" hakkındaki tasavvuratımızdır. Bu tebliğde,

Peygamberlerin tasavvurlarına dair birkaç hususu belirteceğiz; akabinde

İslam'ın kutsal kitabı Kur'an-ı Kerim'de Hakk'ın kendini nasıl tasvir ettiğini

tesbit etmeye çalışacağız. Daha sonra, genelde tasavvuf özelde de İbnü'l ­Arabl'nin eserleri çerçevesinde mes'elenin nasıl yorumlandığını aktaracağız .

1. Peygamberlerde Tanrı Tasavvuru

Her bir peygamber, Hakk'ın seçilmiş kulu olması yönüyle özeldir. Hak Teala

seçtiği bu kulları ile diğer kullarına hususi bilgiler aktarmıştır. İlk insan

Adem'den son Peygamber Hı. Muhammed'e kadar bu hususi bilgi aktarımı ile

farklı yüzyıllarda ve toplumlarda "şeriat"[kanunlar] oluşmuştur. Bu asırlar

süren bilgi aktarımının aracıları olan Peygamberlerin tasavvurlarındaki Tanrı,

farklılık arz etmekteydi. Nitekim Tanrı'nın en yetkin tecelligahları da

peygamberlerdir. Bu sebeple, her bir peygamberin sahip olduğu "kelime" İbnü'l­

Arabi tarafından Fususu'l-Hikem'de aktarılır. Örneğin Nuh Peygamber ve

ümmeti arasındaki yorum farkını "akıl" ve "vehim" arasındaki farklılık olarak

görür.4 Her bir peygamberin aktarmak istedikleri ve ümmetleri tarafından

anlama ve yorumlama biçimleri, tasavvurdaki çeşitliliği hatırlatır.

Hı. İbrahim'in "Ben Üfül edenleri sevmem" (En'am, 6/76) cümlesi -dikkat

çekicidir. Mevlana Mesnevi'sinde şöyle buyurur:"O Halil, "Ben ufül edenleri

sevmem." dedi; Rabb-i celtl bundan fenayı ne vakit murad eder" (Mesnevi, III,

296. Beyit). A. Avni Konuk, .:,.J!~ı ~i 'i (En'am, 6/76) sözünü söyleyenin,

suret-i Haliliyyede Hak olduğuna ve bu beyitte İbrahim (a.s.)'den sadır olan

3 Suad el-Hakim, age, s. 364.

4 ''Vehim, sürekli nesneleri somutlaştırmak ve teşbih etme özelliğindeki gücümüzdür. Alal,

soyutlama yapmak ve böylelikle farklıhklan ortaya koyar. Tanrı söz konusu olduğunda, Tanrı'nın girebileceği herhangi bir kategori olmayacağı için aklın Tann hakkında verebileceği nihai hüküm, "selb", yani olumsuzlamadan ibarettir. Buna karşın vehim gücü, Tann'yı da somutlaştırmak ve onu bir "şey" olarak ispateğilimindedir. lbnü'l-Arabi'ye göre aklı temsil eden Nuh peygamber ile vehmi temsil eden NQh'un kavmi arasındaki çatışma, bu iki güç arasındaki mahiyet farlondan kaynaklanan bir çatışmadan başka bir şey değildir." Bkz., Ekrem Demirli, "Me,snevi'yi Fususu'l-Hikem'e Göre Yorumlamak "llah-ı Mu'tekad" ve Mevtana'nın Mesnevi'sinden Hikayeler", Tasavvuf: ilmi ve Akademik Araşnrma Dergisi, 2005, cilt: VI, sayı: 14 [Mevlana Özel Sayısı). s. 353.

Page 5: ISLAM El VE YORUM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/DU069486/2017_1/2017_1_OTELESZ.pdf · 2018. 3. 26. · 3 Suad el-Hakim, age, s. 364. 4 'Vehim, sürekli nesneleri somutlaştırmak

İSLAM VE YORUM 631

kavle işaret buyurulduğunu belirtir.5 Yine Hz. Musa'nın, Hak Tefila'yı görme

talebi de Peygamberlerdeki Tanrı tasavvuru hakkında ilk akla gelen misallerdendir. Nitekim Hz. Musa Hak Teala'nın görülebileceğini tasavvur ettiği

için ~t .;) ~.J"~l" (A'raf, 7 /143) [Rabbim, göster bana kendini, göreyim seni.]

demekt~dİr.' lfak Teala, Hz. Musa'ya "~ı Jı _;Wı ~j ..;,ıj J" (A'raf, '7 /143) ["Beni asla göremezsin. Ve fakat dağa bak!] -dem~k suretiyle Hakk'ın görülemeyeceğini, Hz. Musa için göstermiştir.

2. Nass'da Yer Alan Tasvir

Hak Teala'nın mekan ile kayıtlı olmadığı ve asla görülemeyeceği yukarıdaki

ayetle ifade edilmiştir. Ancak Rab Teala'nın Kur'an-ı Kerim'de yer alan

tasvirlerine baktığımızda teşbih ile tasvir edildiği görülmektedir. Misal olarak;

"1_,:..;.1._;,yJı >- .:r-->;Ji" (Taha, 20/5) [Rahman arş üzerine istiva eyledi] buyurur. Bu ma'naya mebni Bayezid-i Bistami hazretleri "Eğer arş ve onun muhtevasının

milyonlarca misli, arifin kalbinin köşelerinden bir köşesinde olsa, onu

hissetmezdi'.' buyurur.6 Ahmed Avni Konuk, "Arş"dan maksadın, mü'min-i

muttakinin gönlü olduğunu ve "mü'min-i muttaki"den murad ise insan-ı kamil

olduğunu7 ifade etmektedir. Öyle ki, Hak Tea!a'nın ayetlerdeki teşbih~tının

işaret ettiği mana tefekkür edilmelidir .

. Rest1lün lisanıyla"... ı·lıı ~ ~ ::.r.:- 8iıı ~Lo...!.lı Jı tl:.l I< JL0j a-ı.:; 8- j .:, .. • ;.. • !.. r .. ·- -,.,,.... .. ... , ; ,, -_c;- J . .J r-

nJ - · · ü ., .. ~·-:-~ü ·ıL.:.:i: - ~...:...,.;.-..:..:,t.; · '~: - :J·- ,·'Yı"(BuhariTeheccüt ~ eş!~ rY' -- c..r- -rY' . _, c..Ş-Y - rY' ~ :r: ' Kitabı, 1094). Yani "Allah Teala her gece sema-i dünyaya nüzı1l edip buyurdu ki:

Tövbe eden var mıdır ki, tövbesini kabı1l edeyim ve istiğfar eden var mıdır ki,

ona mağfi~et edeyim?" dedi, Keza ayetlerde Allah; "~ j \i ı ..),j :...iı ~Lo...!.ll ..;, <.S~I }>j .::; > • .. .. .. -

:Jı" (Zuhruf, 43/84) ya'ni, [O, gökte de ilah olandır, yerde de ilah olandır.] Ve" Y,j ~ LO ) ~" (Hadid, 57 /4) ya'ni [Nerede olursanız O sizinle beraberdir]

buyurmaktadır. Arş, yer, gök ve bizim bulunduğumuz yerler, hep smırlı

mekanlardır. Vücud~~ Mutlalan tenezzülü ile taayyününün tamamı tahdic:l iledir. Bu surette Cenab-ı Hak, kendini hadd ile vasfetmiştir.8

"~.). ~!:~ ~" (Şu~a, 42/11) [O'nun benzeri hiçbir şey yoktur] ayeti ile ifade edilen; Hakk'ın ne zatında ne sıfatlarında ne de hükümlerinde hiçbir benzeri

yoktur. Kuşeyri tefsirinde, bu ayet ile müşebbihe ehlini sert bir şekilde eleştirmektedir. "Kimileri, Allah'ın zatını yaratıklara benzetme -teşbih- hatasına

düşerek O'nu sınır, son ve bir yerde bulunma gibi hususlarla vasıflan_dırmıştır.

A. Avni Konuk, Mesnevf-i Şerif Şerhi, 3. C., s. 110.

6 A. Avni Konuk:. Mesnevi-i Şerif Şerhi, 2. C., 209.

1 A. Avni Konuk, age, 1. C, s. 159.

s A. Avni Konuk, Fusüsu'l-Hikem Tercüme ve Şerhi, 2. C., s. 301.

Page 6: ISLAM El VE YORUM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/DU069486/2017_1/2017_1_OTELESZ.pdf · 2018. 3. 26. · 3 Suad el-Hakim, age, s. 364. 4 'Vehim, sürekli nesneleri somutlaştırmak

632 İSLAM VE YORUM

Onlardan daha çirkin görüş sahibi olanlar ise Allah'ı organ sahibi olmakla

vasıflandıranlardır. Böylece bunlar, Allah'ın görmesini göze bağlı, işitmesinin bir

organa bağlı, kudr.etinin de ele bağlı olduğunu ve daha başka şeyler

sanmışlardır.''9 A. Avni Konuk ise bu ayette de tahdld olduğunu şu Şekilde izah

eder:

"Ya'n! 'ke-mislihi'deki harf-i 'kafı sıfat manasına almayıp, zfüd addetsek 'Bir

şey O'nun misli değildir' demek olur. Bu da tahdlddir. Çünkü eşyanın hududu

vardır. Bu eşyanın misli olmayan şey, onların hududu haricine çılanış olur ve

böyle mahduddan temeyyüz eden kimse dahi, o mahdudun aynı olmasa bile yine

mahdud olur. Ya'nl, birinin hududu bitip diğerinin hududu başlar. Ve Hakk'ı

takyldden ıtlak etsek, yine takyld etmiş oluruz. Çünkü ıtlak edilen şey,

mukayyedin haricine çıkarılmış olacağından bu ıtlak takyld olur. Ve _'mutlak'

dediğimiz vakitte dahi, kayd-ı ıtlak ile takyld etmiş oluruz. Zira mutlakiyyet, isim

ve resimden ibarettir. Ve Zat-ı Hak ise isim ve resimden müstağnidir." ıo

A.Avni Konuk Bey, "O'nun benzeri hiçbir şey yoktur" (Şura, 42/11) ayetini

Fusus metni çerçevesinde yorumlarken, her mahdud olan şeyde Hakk'm

mütecem ve o şeyin "ayn"ı olduğunu ifade etmektedir. Bu hususu ise "kurb-ı

hevafil"11 ve "kurb-ı ferfüz" kavramları ile izah eder.12

Ayet ve hadislerden edinilen bilgiler neticesinde, Hakk'ın görülebilirliği­

Rü'yetullah meselesi ortaya çıkmaktadır. et-Ta'arruf adff eserinde rü'yetullah

konusuna müstakil bir yer ayıran ilk sufı müelliflerden Kelabaz!, rü'yeti "Hakk'm

cemalini temaşa" şeklinde tanımlar ve sufılerin; Allah'ın ahirette sadece

müminler tarafından görüleceğinde icma ettiğini, Allah'ı görmenin aklen caiz,

naklen vacip olduğunu söyler. Kalp gözüyle Allah'ın zatını görm~nin mümkün

olmadığı hususunda ittifak eden mutasavvıflar O~nun _za~, sıfat,_ fiil ve isimler}ı:~n

tecellilerini çeşitli seviyelerde görmenin mümkün olduğunu söylemekle kalmaz,

bunun gerekli ve faydalı olduğunu ifade ederler. Ayrıca ahirette kulun

tasavvurundan farklı şekilde tecelli edince tanınmayan Allah kulun tasavvuruna

9 Abdulkerim el-Kuşeyri, Letiiifu'l-İşıirıit, (çev. Mehmet Yalar), 5. C., İlkharfYay., İstanbul, 2013, s.

185. ıo A. Avni Konuk, Fusiısu'l-Hikem Tercüme ve Şerhi, 2. C., s. 302.

ıı Kurbu'n-nevfilil (nafilelerle yaklaşmak) hadis-i kudside ifade edilen:" j>l.,:.14 ull ~~ ..ş~ jı; '1

lf! .._..:...ı .şıı ~ JJ ,lf! ~ Jı . .ı._, .~ r'-:! t.Ş.ill '.r'-'.J .~ ~ ..ş~ı ........ ..;.;S ~i ı;ı; .~i ..r-" "Kulum

bana nafilelerle yaklaşmaya devam eder, nihayet Ben onu severim. Onu sevince de işitmesi, görmesi, tutması ve yürümesi olurum." Bkz. lbnü'l-Arabi, Niırlar Hazinesi, (çev. Mehmet Demirci), İstanbul: iz yay., 2004, s. 158-160; bkz. Buhliri. Rikak, 38; Ahmed İbn Han bel, Müsned, VI, İstanbul, 1982, s. 256. Ayrıca Mustafa Tahralı'nın bu hadis-i kudsi'nin tasavvufi referanslar ile kapsayıcı açıklamaları için bkz .. Muştafa Tahralı, "İbn Arabi' de Bir Hadis-i Kudsl'nin Yorumu", İbn Arabi, Nurlar Hazinesi, s. 16-41.

12 A. Avni Konuk, FusCısu'l·Hikem Tercüme ve Şerhi, 2. C ..• s. 303.

Page 7: ISLAM El VE YORUM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/DU069486/2017_1/2017_1_OTELESZ.pdf · 2018. 3. 26. · 3 Suad el-Hakim, age, s. 364. 4 'Vehim, sürekli nesneleri somutlaştırmak

İSLAM VE YORUM 633

uygun biçimde tecelli edince tanınacaktır (Buharı, "Tevfüd", 24). Bu da rü'yetin

kişiden kişiye değiştiği anlamına gelir.13• Öyle ki, Tanrı tasavvurundaki yorum

çeşitliliğinin adeta delili sayılabilecek hadis-i kutsi şu şekildedir: i Y-~ .j:.Jı .'.>!

ôJy.P .j ~ ..!l:... .ı.114 .>y.i :.'.>)~ •._#~I ~J ı.;j :J_,A:j •ôŞ.:... ôJy .j J.l>JI .j ._.l:AJI .J .:ı_,~ r-"..u~ "Ya'ni; Hak Teala !oya met gününde halka bir münker sQretinde tecelli edip: "Ben sizin Rabb-i a'lanızım" der. Halk ise, senden Allah'a sığınırım

derler. Hak sonra onların i'tikadları suretinde tecelli eder. O vakit o sQrete secde

ederler."14 İbnü'l-Arabi bu hadis-i kudsiye istinaden der ki:

"Velhasıl her bir şahıs için, Rabbi hakkında bir akide lazımdır ki, onun ile

O'na rücu' ede ve O'nu onda taleb eyleye! İmdi Hak o şahsa i'tikadının suretinde

tecelli ettiği vakit o şahıs Hakk'ı bilir ve O'na ikrar eder. Ve eğer Hak, o suretin

gayrısında tecelli etse, onu inkar edip ondan istiaze eyler ... Binaenaleyh bir mu'tekıd, ancak nefsinde icad eylediği şeyle, İlah'a i'tikad eder." 15

Bu cümlelere istinaden şunları söylemek mümkün: Her bir şahsın Tanrı

tasavvuru, o şahsın kendi nefsinde oluşturduğu hususiyetlere sahiptir. Bu

hususiyetler, kişinin küçük yaşlardan itibaren İlah hakkında işittikleri ve

okudukları vasıfları bir araya toplayan hususiyetlerdir. Kişi, oluşturduğu bu hususiyetlerin dışındaki diğer tasavvurları inkar eder, sadece kendi hayaljnde

icad ettiği ve i'tikad ettiği Tanrı'yı kabul eder. Her bir tasavvur, o tasavvurun

sahibine ait yegane haklkattir. Dolayısıyla Tanrı hakkında diğer tasavvurlar, o

kişinin tasavvuru ile örtüşmediğinden batıldır. Halbuki şahısların

oluşturdukları bu tasavvurlar kendi nefislerinde ve kendi nefislerinden meydana geldiğinden sadece nefislerine tapınış olurlar. Bu kimselerin

oluşturdukları put, gizli ve sadece kendilerine mahsustur. Muhatapları ile

tartışmaları, tahayyülde oluşturdukları ilahı, diğerlerine kabul ettirmek amacı

güder. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de bu duruma işaret edilerek Hak Teala şöyle

buyurmuştur: "~ ~ ~_; ~ ~ ~" (Ankebut, 29 /25) (Bazınız bazınızı tekfir ve bazınız bazınızı tel'in eder.] Kendi tasavvurlarına ve ilah

hakkındaki yorumlarına inananları Hak Teala şu şekilde uyarır: "tiJt ~I f ~ ~

13 Süleyman Uludağ, "Rü'yet", DİA, 35. Cilt, s. 310-311.

14 Hadis için bkz. A. Avni Konuk, Fususu'l-Hikem Tercüme ve Şerhi, 2. C., s. 314; Muhammed b. A'la

b. Ali el-Faruki el-Hanefi Tehanevi, Mevsuatu Keşşafu ıstı/ahati'l·ftinun ve'/-ulum, (ed. Refik el­Acem; thk. Ali Dahruc, Corc Zeynati, Abdullah Halidi), Beyrut: Mektebetu Lübnan [Librairie du Liban], 1996. 1. c., s. 386. İbnü'l-Arabt, Fütlıhat'da bu hadisi şu şekilde aktarır: "Şöyle ki: Allah Teala kıyamet günü kullarına kendisinde inkar edileceği bir sarette tecelli edecektir. insanlar o sQretten kaçarak şöyle diyeceklerdir: 'Senden Allah'a sığınınz. Sen bizim rabbimiz değilsin.' Allah şöyle der: 'Ben sizin rabbinizim.' Ki gerçekte de O' dur. Burada Allah'ın tecellisinde bir sır vardır ki inançları ve inanç farklılıklannı öğrenmek üzere o sım araşnrmalısın." Bk:z. Fütlıhlit·ı Mekkiyye, 14. C., s. 322.

ı; A Avni Konuk, fusQsu'l-Hikem Tercüme ve Şerhi, 2. C., s. 316 vd.

Page 8: ISLAM El VE YORUM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/DU069486/2017_1/2017_1_OTELESZ.pdf · 2018. 3. 26. · 3 Suad el-Hakim, age, s. 364. 4 'Vehim, sürekli nesneleri somutlaştırmak

634 İSLAM VE YORUM

:,;..i" (İsra, 17 /22) [Allah ile birlikte başka bir ilah edinme.] Bu ayet ile zihinde

oluşturulan, tasavvur mahsulü ilah edinilmesi men edilmiştir. Mademki insan,

inancında inşa ettiği bir surete tapmaktadır, o halde belirli bir inanç ile sınırlanmaktan sakınması · gerekir.16 Bu durum İbnü'l-Arabi'niii inançtaki en

büyük yanlış diye gördüğü ve özellikle akılcıları eleştirdiği noktalardan birisidir:

"Böyle olunca sen! İnanılan suretlerin hiçbiri ile sınırlı kalıp diğerlerini inkar etmeyesin! Bütün itikat suretlerinin bir heyulası haline gel. Çünkü Allah

belirli bir inancın sınırlayamayacağı kadar büyük ve yücedir." 17

Hak Teala'nın belirli bir inançla sınırlandırılamayacağı ifadesi, vücud

mertebelerinin ilki olan "La-Taayyün" mertebesinde Hakk'ın tahdfd

edilemeyeceğini hatırlatır. Avni Konuk la-taayyün mertebesini şöyle niteler: "Bu

mertebe Hakk'ın hiçbir sıfat ve isim ile tavsif ve tevsi' mi mümkün değildir. Zira cemi'-i niseb ve izafattan ganidir.''18

3. İ lah-ı Mu'tekad Kavramı ve Tasavvufi Yorum

"İlah-ı mu'tekid" terkibi, "kendi i'tikadıyla tasavvur ettiği ilah"19 manasına

gelirken "ilah-ı mu'tekad" kavramı, 0~ .)> ~ ı.;t (Ben kulumun zannı

üzereyim]W Yani, ben zahir olmam sadece kulun i'tikad ettiği surette zahir olurum, manasına gelmektedir.~ 1 Kulun zannının oluşmasında iki yön vardır:

birinci yön, Vech-i Hass veya Rabb-i Hass yönü; diğer yön ise alemde zahir olan tecell'iler, alemin zıll-i ilahi olmasıdır.

Tasavvfıfi düşüncede, her bir mevcudun "uliihiyyet" mertebesinden aldığı

h!sse ve naslb, ancak kendisinin Rabb-i hassı olan bir "isim" olduğu kabul edilir.

Her bir mevcudun Allah'a irtibatı o isim . vasıtasıyladır. O isim, o ~evcudun batınıdır ve hakikatidir.22 Dolayısıyla her bir mevcudun bir isim ile Allah'a

irtibatı olan "vech-i hass", "Rabb-ı hass" anlayışında Tanrı tasavvuru, bir "isim"

yönüyledir. Hakk'ın sayısız esma ve sıfatı adedince Tanrı tasavvurunun ortaya çıktığı ve yorumun sayısız olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim safilerin kabiil ettiği

16 Ekrem Demirli, "Mesnevi'yi Fusüsu'l-Hikem'e Göre Yorumlamak "llah-1 Mu'tekad" ve

Mevlana'nın Mesnevi'sinden Hikayeler", Tasavvuf: ilmi ve Akademik Araştırma Dergisi, 2005, cilt: vı, sayı: 14 [Mevlana Özel Sayısı], s. 349.

11 B~ İbnii'l-Arabt, Fus_usu'l-Hikem, 113.

18 Bkz. A. Avni Konuk. Fususu'l-Hikem Tercüme ve Şerhi (Haz.: Dr. Mustafa Tahralı-Dr. Selçuk

Eraydın, IFAV), 3. C., s. 71. 19 Mustafa Rasim Efendi, Tasavvuf Sözlü§ü /stılôhılt-ı İnsôn-ı Kamil, 2. Baslo, insan Yay., İstanbul,

2013, s. 218.

:ıo Buhaıi, Tevhid, 15; Miislüm, Zikir, 18.

21 Mus~fa Rasim Efendi, Tasavvuf Sözlü§ü Istı/ılhôt-ı İnsôn-ı Kamil, s. 218.

22 A. Avni Konuk, Fusüsu'I-Hikem Tercüme ve Şerhi, 2. C., s. 138.

Page 9: ISLAM El VE YORUM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/DU069486/2017_1/2017_1_OTELESZ.pdf · 2018. 3. 26. · 3 Suad el-Hakim, age, s. 364. 4 'Vehim, sürekli nesneleri somutlaştırmak

İSLAM VE YORUM 635

ve sufi metinlerinde sıklıkla yer bulan ,Y')Wl · ..r'Li;İ .>~ .ı.ııı ull J_,1..ll [Allah'a giden yollar, yaratılmışların nefesleri adedincedir] jfüdesi, sayısız Tanrı tasavvurunun

mevcudiyetini haber vermektedir.

İlah tasavvuratında etkin olan diğer husus; alemin zıll-i ilahi olduğu düşüncesidir. Bu meselenin izahında Şeyh Muhyiddin İbnü'l-Arabi şu şekilde misal verir: "Alem denilen şey, Hakk'a nisbetle şahsın zılli gibidir"23 Nitekim

gölgenin müstakil bir varlığı bulunmamaktadır. Alem de Hakk'ın varlığı ile

kaimdir ve müstakil bir varlığa sahip değildir. Alem, Hakk'ın isimlerinin suretleri ve sıfatının mazharıdır.24 Ancak nasıl ki, gölgede asıl varlık tafsili olarak

değil de mücmel bir şekilde malum olur. Bundan dolayı: "Hak bize bir vech ile malumdur ve bir vech ile meçhı'.'ıldür."25 Binaenaleyh bir cismin gölgesinin

idraki, nasıl ki güneş ile ortaya çıkarsa, Hakk'ın gölgesi olan alemin idraki dahi

Hakk'ın "Nur" ismi ile vakı' olur.26

Ahmed Avni Bey Fusus Şerhi'nde, isimlerin küllisine mazhar olmanın her bir mevcud için imkansız olduğunu ancak bu mazhariyetin sadece "insan-ı kamil"e

mahsus olduğunu belirterek, hiçbir mevcudun bu mazhariyyete ist'idadının

bulunmadığını ifade eder.27

Avam, kalblerinde tahayyül ve vehm ile bir şey ihdas etseler bile bu, hayal gücü ile suretlendirilir. Oluşturulan, ihdas edilen bu ilahi mu'tekad !<işinin

nefsinin eseridir. Dolayısıyla, i'tikad ettiği senada bulunduğu, kişinin kendi nefsi üzerine senadır. Bu sebeple, onun dışındaki diğer tüm övgüler methiyeler tenkid

edilir, zemmedilir. Kendine has ma'bud i'tikadı zannidir. İşte bundan dolayı

Allah Teala: "Ben kulumun zannı indindeyim''. buyurdu.2s Bilinmelidir ki, Allah

dünyada surekli kalplere tecelli eder. Bu tecelli neticesinde, insanın farkında

olmadan ilahi tecelli hakkındaki düşünceleri çeşitlenir.29

Muhyiddin İbnü'l-Arabi ve takipçilerinin "Tanrı-alem-insan" arasındaki

varlık meselesini .;JY .)s- r.>T J.1.:- .ı.ııı .:.ıı [Allah Ademi sureti üzerine yaratmıştır] hadisindeki (Buhari, "İsti'zan", 1) "suret'' kelimesine anlamlar yükleyerek

açıklamışlar. Öyle ki, "bütün alem ilahi surete göre yaratılmıştır ve filem

2J İbnü'l-Arabi, Fususu'l-Hikem, (ta'lilc Ebu'l-Ala Afifi), 1946, s. 101.

ı~ A. Avni Konuk. Fususu'l-Hikem Tercüme ve Şerhi, 2. C., s. 234-235.

ı; İbnü'l-Arabi, a9e, s. 102.

26 A. Avni Konuk. FusOsu'l-Hikem Tercüme ve Şerhi, 2. C., s. 243

21 A. Avni Konuk, a9e, 2. C., s. 138.

ıs Fusus, s. 226.

:!9 Fütühıit, 14. C., s. 54.

Page 10: ISLAM El VE YORUM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/DU069486/2017_1/2017_1_OTELESZ.pdf · 2018. 3. 26. · 3 Suad el-Hakim, age, s. 364. 4 'Vehim, sürekli nesneleri somutlaştırmak

636 İSLAM VE YORUM

kendileriyle Hakkın zuhur ettiği şe'n3olerden başka bir şey değildir.31 Başka bir

ifadeyle surete göre yaratılmış olan, suret sahibinin ta kendisidir ve (bir yönüyle

de) o değildir. Bi.ı nedenle ._..A.J 4"ı ~j ~.J 11 ~.J l.Aj (el-Enfal, 8/17) [Attığında -

sen atmadın, fakat Allafı attı] buyruldu. öyİeyse bir suretten örtaya çıkan her

şeyin aslı, söz k?nusu suretin kendisine göre yaratıldığı kimsededir. Yoksa

zuhfir edenden ve görünenden kaynaklanması doğru değildir.32

Füti'.lhat'da bu durum şu şekilde özetlenir:

"Kul kalp gözüyle Allah'ı müşahede eder ve ibadet eder; aksi halde ibadeti

sahih değildir. Böyle bir durumda kul görünmeye (gayb halinde olana) değil,

görünene ibadet etmiştir. Allah göze görünen suretlerdeki tecellisinde kendisini

kula bildirir ve kul göz görmesiyle O'nu temyiz etmesi, kalb gözüyle, yani basiret

gözüyle O'nu görmesinden sonra olabilir. Basiret gözüyle baş gözüqü birleştiren

kimsenin ibadeti, zahirde ve batında kemale erer. O'nun suretlere hulUl ettiğini

söyleyen ise, iki durumu birden bilmeyendir."33

İbnü'l-Arabi "baş gözü" ve "kalp gözü" ile birlikte Hakk'ın müşahedesinin

tam olabileceğini belirtir. Ve kendisini "hulfil" fikriyle itham edeceklere de

cevaben "O'nun suretlere hulfil ettiğini söyleyen ise, iki durumu birden

bilmeyendir" diyerek bu ithamları geçersiz kılmaktadır. Nablusi, Hakk'ın

varlığının zahir ve batın olduğunu, baş ve kalp gözü ile görülebileceğini ancak

bütün gözlerden de gizli olduğunu belirtir. Zuhur etmesi yönünden baş ve kalp

gözünün görebileceğini ancak bilemeyeceğini şu ayet ile delillendirir:" ~ .,~ '1:, ~ ,_, .. (Taha, 20 /110) (İlim yönünden ihata edemezler.] Batın olması yönünden

Hakk'ın akıl ve düşünceler görmeksizin O'nu bilir.34

İbnü'l-Arabi, Hz." Peygamberin bir hadisini de naklederek şöyle devam eder:

"Hz. Peygamber şöyle der: 'O'nu görür gibi Allah'a ibadet et'. Burada

Peygamber akılda canlandırmayı ifade etmiştir. Kişi bilir ki ancak 'huzur'u, yani

bir yerde bulunmayı kabul eden kimseyi zihninde canlandırabilir. Öyleyle kulun

rabbini ibadet halinde aklına getirmesi, ibadet ettiği Mabudun onun için hazır

olması demektir. Bununla birlikte kul O'nu tanımda ve takdirde bilebilir. Hakkı bundan münezzeh olarak bilirse, O'nu sınırlamaz. Sanki görür gibi O'nu aklına

getirse bile, kendisini takdir edemez. Kul O'nu tanımlayamaz ve kendini bilen

0'.nu takdir edemez. Çünkü kul O'nu bütün suretler olarak görür. O'nu bir suretle

30 ~U.). j1 r~~ j5' (O, her an yeni bir iş ve oluştadır] (Rahman, 55/29) ayetine telmihte bulunulur.

31 İbnü'l-Arabi, Fütı'ihôt-ı Mekkiyye, 12. C., (çev. Ekrem Demirli), s. 171.

32 Fütı'ihat, 14. C., s. 57.

33 Fiitı'ihat, 13. C., (2.basla), 2014, s. 195.

34 Nablusi, Gerçek Varlık, s. 20.

Page 11: ISLAM El VE YORUM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/DU069486/2017_1/2017_1_OTELESZ.pdf · 2018. 3. 26. · 3 Suad el-Hakim, age, s. 364. 4 'Vehim, sürekli nesneleri somutlaştırmak

İSLAM VE YORUM 637

tanımlamaya kalkarsa başka bir suret karşısına çıkar ve tanım geçersiz olur.

Dolayısıyla var olan ve olmayan bütün suretleri ihata edemeyeceği gibi kul Hakkı sığdıramaz. Dolayısıyla bilgi bakımından Allah'ı ihata edemez. Nitekim

Allah "O'nu bilgi bakımından ihata edemezler" (Taha, 20 /110) der. Allah yine de

insana şah damarından yakın olm;ıkla nitelenmiştir. Öyleyse Hak kula 'kulun kendisinden daha yakındır."35

Dihyetü'l~Kelbi suretindeki Cebrail, Hz. Muhammed'e, İslam-fman ve ihsan

kavramlarının tanımını sormuştur. Cibril Hadisi diye bilinen bu hadiste, Hz.

Peygamber, "Allah'ı görür gibi ibadet etmek" şeklinde ihsan kavramını tanımlar. Dihye suretindeki Cibrll, Hz. Peygamberin cevaplarını tasdik etmiştir. 36 Orada

bulunanlar, suret olarak Dihye gibi görünen Cibril'i bilememişlerdir. Nablusi, Hz.

Peygamberin Cibril'i bilmesi ve tanımasını şu misalle açıklar: "Mumdan yapılan 'bir insan suretini' gören insan, aklın kemali ve marifeti ile bilir ki gördüğü sırf

mumdur. Gördüğü insan suretlerinin tamamı mücerred tasvirdir, hakikat

değildir. İdrakten yoksun. insanlar, insan suretindeki mumu gerçek bir insan

olarak görür." Nablusi "idrak" ile bu durumu ifade eder.37

Tanrı tasavvurunda yorumun çeşitliliğine dair Mesnevi' de yer alan üzüm ve dört kişinin hikayesi, farklı yorumlamalar neticesinde ortaya ç~kan

anlaşmazlıktan bahsetmesi yönünden mühimdir: "O dört kimseden birisi Arap idi

üzümün adını Arapça "ineb" bilir idi ve "engür"ün Fdrisfce üzüm demek olduğunu

bilmez idi. Binaenaleyh dedi ki: "Hay1r ey hilekar, ben engür istemem, ineb

isterim!" O dört kişiden birisi Rum idi ve üzüme "istajfl" der idi. Herkesin birer isim

söylediğini işitti ve dedi ki: "Bu kıy! ü kafi bırakın, ya'ni engürü ve inebi ve üzümü

terk edin de, müttehiden istajfl isteyelim!" Eğer çok dil bilen bir zat olaydı, onların

bu kavgalarına mani' olur ve aralarında sulhu te'mfn ederdi. "3S Bu durumda dil

sayısı arttıkça anlaşmazlık artacaktı. Ancak tüm dilleri bilen bir kişi gelerek bu anlaşmazlığı çözebilecektir. Tanrı tasavvurunda da ne kadar farklı yoruma sahip

olunsa da, tüm bu yorumlara sahip arif kimse tarafından anlaşmazlığın

çözülebileceği söylemek mümkün.

3; FütOhat, 13. C., s. 195.

36 Cibril hadisinin isnad, metin tedkiki ve İslam düşilncesindeki etkilerini konu alan kapsamlı bir

çalışma için bkz. Bekir TatJı, "Hadis Tekniği Açısından Cibril Hadisi ve İslam Düşüncesine Yansımaları", (Doktora Tezi) Ankara Ünv., SBE, Ankara, 2005.

37 Zeliha Öteleş, •Abdülgani en-Niiblusi Şerhi Bağlamında İbnü'l-Fanz'ın Kaside-i Taiyye'sinde

Seyr u Süluk", (Doktora Tezi), Marmara Onv., SBE, lstanbul, 2014. 38 Mesnevi-i Şerif. Şerhi, 4. C, s. 482-483.

Page 12: ISLAM El VE YORUM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/DU069486/2017_1/2017_1_OTELESZ.pdf · 2018. 3. 26. · 3 Suad el-Hakim, age, s. 364. 4 'Vehim, sürekli nesneleri somutlaştırmak

638 İSLAM VE YORUM

Netice

Tanrı tasawurundaki yorum çeşitliliği, tasawur eden kimse sayısı

kadardır. Bu tasavvur sayısı inanılan Tanrı'ya karş ı inanç_ sahiplerinin

artmasıyla artar. Allah'a dair kulda bulunan şey sadece kulun tasavvurlarıdır. Bu

yüzden kul, gerçekte kendisinden başkasına ibadet etmemiştir. Çünkü suret

kulun kendi ürünüdür. İbnü'l-Arabi'ye göre bu yönüyle herkes putperesttir.39

İnsanın kendi nefsi hakkındaki marifeti, Rabb'inin marifetine mukaddimedir.

Çünkü insanın Rabb'ine olan marifeti, onun kendi nefsine marifetinden

netkedir.4o

"İlah-ı mu'tekad" (inanılan ilah) kavramı ile anlaşılan; kulun

tanımlayabildiği, tasawur edebildiği ilah yani kulun kalbine sığdırdığı ilahtır.

Bu, kulun nefsinin eseridir. Ancak "mutlak ilah"ı hiçbir şey sığdıramaz, tahdid

edemez. İnsanın bilgi edinmesinin eksikliği ve sınırlılığı gerçeği, mutlak olanın

kuşatılamazlığı, Mevlana tarafından karanlık odada fili tanımlayan insanların fil hakkındaki sınırlı bilgileri şeklinde misallendirilir. Hikayedeki kimseler fili,

uzun bir boru veya yelpaze veya sütun gibi tanımlarlar. Tüm tanımlamalar bir

bakıma doğru da olsa, eksiktir. Mevlana'nın verdiği bu örnek bize Tanrı

hakkındaki tasavvurlarımızın da bir bakıma doğru olsa da eksik yönleri

olduğunu hatırlatmaktadır.

Netice i'tibariyle, tevhi'd inanışının merkezde olduğu İslam Dini hakkında

yorumda bulunan her bir kul, Hak Teala'yı kendi indinde tasavvur eder ve bu

tasavvurlar üzerinden fikirler beyan eder. Bu balamdan külli manada bilgi

sahibi kimseler dışındaki herkesin ilah tasavvuru noksandır.

KAYNAKÇA

Ayverdi, İlhan; Misalli Büyük Türkçe Sözlük, 1-III, Kubbealtı Neşriyat, İstanbul 2005.

Demirli, Ekrem, "Mesnevi'yi Fusüsu'l-Hikem'e Göre Yorumlamak "İlah-ı Mu'tekad" ve Mevliina'nın Mesnev1'sinden Hikayeler", Tasawuf: İlmfve Akademik Araştırma Dergisi, 2005, cilt: VI, sayı: 14 [Mevlana Özel Sayısı], s. 347-364.

el-Kuşeyri, Abdulkerim, Letiiifu'l-İşarat, (çev. Mehmet Yalar), 5. C., İlkharfYay., İstanbul, 2013.

İbnü'l-Arabl, Fusüsu'l-Hikem, (ta'lik: Ebu'J-Ala Afifi), 1946. İbnü'l-Arabl, Fütühıit-ı Mekkfyye, (çev. Ekrem Demirli), Litera yay., İstanbul, 2015. İbnü'l-Arabl, Nurlar Hazinesi, (çev. Mehmet Demirci), İstanbul: iz yay., 2004. Konuk, Ahmed Avni, Fusüsu7-Hikem Tercüme ve Şerhi, (Haz.: Dr. Mustafa Tahralı-

Dr. Selçuk Eraydın), (3. Basım), İFAV, İstanbul, 2005.

. 39 Yani, kendi yarattığı bir ilaha tapa.r. Bu nedenle İbnü'l-Arabt, Allah'ı bilmeyi Peygamberi taklit

ile sınırlar. Bk:z. Suad el-Hakim, İbnü'l-Arabi Sözlü§ü, s. 361, 364.

~o A. Avni Konuk. FusOsu'l-Hikem Tercüme ve Şerhi, 4. C., s. 325.

Page 13: ISLAM El VE YORUM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/DU069486/2017_1/2017_1_OTELESZ.pdf · 2018. 3. 26. · 3 Suad el-Hakim, age, s. 364. 4 'Vehim, sürekli nesneleri somutlaştırmak

İSLAM YE YORUM 639

Konuk, Ahmed Avni, Mesnevf-i Şerif Şerhi, (yayın koordinatörü: Mustafa Tahralı), Kitabevi yay., İstanbul, 2006.

Mustafa Rasim Efendi, Tasavvuf Sözlüğü Istıldhr1t-ı İnsan-ı Kamil, (2. Baskı), insan Yay., İstanbul, 2013.

Nablusi, Abdülgani, Gerçek Varlık: Vahdet-i Vücüd'un Müdafaası, (çev. Ekrem Demirli), İz yay., İstanbul, 2009.

Öteleş, Zeliha, "Abdülgani en-Nablusi Şerhi Bağlamında İbnü'l-Farız'ın Kaside-i Tfüyye'sinde Seyr u Süluk", (Doktora Tezi), Marmara Ünv., SBE, İstanbul, 2014. .

Suad el-Hakim, İbnü'l-Arabf Sözlüğü, (çev. Ekrem Demirli), Kabalcı yay., İstanbul, 2005.

Tahralı, Mustafa, "İbn Arabi' de Bir Hadis-i Kudsi'nin Yorumu", İbn Arabi, Nurlar Hazfnesi, s.16-41.

Tehanevi, Muhammed b. A'la b. Ali el-Faruki el-Hanefi, Mevsuatu Keşşafu ıstılahati'l-fünun ve'l-ulum, (ed. Refik el-Acem; thk. Ali Dahruc; Corc Zeynati, Abdullah Halidi), Beyrut: Mektebetu Lübnan [Librairie du Liban], 1996. 1. C.

Uludağ, Süleyman, "Rü'yet", DİA, 35. Cilt, s. 310-311.