Upload
others
View
0
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
j a m i e ’ n i n i t a l y a n m u t f a ğ ı
J a m i e O l i v e r
jamie’nin i ta lyan mutfağıf o t o ğ r a f l a r d a v i d l o f t u s
v e c h r i s t e r r y
Bu ki tabı İ ta lya’ya âş ık o lmama yardımcı o lan
harika birkaç insana i thaf ediyorum: Gennaro
Contaldo, Rose Gray, Ruth Rogers , David Gleave,
Theo Randal l , Patr ic ia Michelson ve
El izabeth David
JAMIE’NİN İTALYAN MUTFAĞIOrijinal Adı: Jamie’s Italy
Yazarı: Jamie Oliver Genel Yayın Yönetmeni: Meltem Erkmen
Çeviri: Deniz HüsrevEditör: Aslı Güçlü
Düzelti: Özlem ToprakGrafik ve Kapak Uygulama: Nurhan Seyrekbasan
1. Baskı: Kasım 2013
ISBN: 978-9944-82-744-7
YAYINEVİ SERTİFİKA NO: 12280
Türkçe Yayım Hakkı: Onk Ajans aracılığı ile © Epsilon Yayıncılık Hizmetleri Tic. San. Ltd. Şti.
PENGUIN BOOKSPenguin Group tarafından yayınlandı.
www.penguin.com
İlk Baskı, Michael Joseph 2005Penguin Books Baskısı 2007
Yeni Baskı, Penguin Books 2010
© Jamie Oliver 2005
Fotoğraflar © David Loftus, 2005Ek fotoğraflar © Chris Terry ve Peter Begg, 2005
Tüm hakları saklıdır.
Yazarın telif hakkı koruma altındadır.
Baskı ve Cilt: Sistem Matbaacılık Topkapı Davutpaşa Cad. Yılanlı Ayazma Sok. No: 8
Zeytinburnu / İstanbulTel: (0212) 482 11 01Sertifika No: 16086
Yayımlayan:Epsilon Yayıncılık Hizmetleri Tic. San. Ltd. Şti.
Osmanlı Sk. Osmanlı İş Merkezi 18/4-5 Taksim / İstanbulTel: (0212) 252 38 21 (pbx) Faks: (0212) 252 63 98
İnternet adresi: www.epsilonyayinevi.come-mail: [email protected]
gir iş viii
antipast i : mezeler 1
sokak yemekleri & pizza 30
primi: başlangıç tabakları 60
çorbalar 63
makarna 82
risotto 129
insalate : salatalar 150
secondi : ana yemekler 174
balık 177
et 208
contorni : garnitürler 246
dolci : tat l ı lar 270
grazie mil le : teşekkürler 308
dizin 310
i ç i n d e k i l e r
c i a o ! t u t t o b e n e ?Gençliğimden beri, nereli olduklarından ya da ne kadar zengin veya fakir
olduklarından bağımsız, neredeyse tüm İtalyanların aile, yemek ve hayata
dair duyduğu aşk, tutku ve şevkten sarhoş olmuşumdur. Ve bu benim
tutkun olduğum şey - ne olursa olsun herkes için iyi yemek. Çoğu İtalyan
İtalyalı olduğunu söylemez. Onun yerine Venedik, Sicilya ya da
Napoli’dendir ve bütün mesele budur - bölgesellikleri inanılmaz heyecan
vericidir. Ama İtalya’daki yolculuğum sırasında öğrendim ki bölgesel
kelimesi, konu yemek pişirmeye geldiğinde yalnızca buzdağının görünen
ucu. Bundan daha dar görüşlüler. Bunun için ‘köysel’ gibi bir kelime
yaratılmalı, çünkü bu insanlar, doğru ya da yanlış, kendi köylerinin belli
bir şeyi en mükemmel şekilde yaptığını iddia ederler ve başka bir köyün
yöntemini küçümserler! İnsanlarda buna benzer bir duyguyu ortaya
çıkardığına tanık olduğum diğer tek şey futbol.
Onların yemeklerine yansıyan da bu tutku. En iyi güvecin ya da en iyi
pappardellenin, zeytinyağının ya da deniz mahsulünün nereden olduğunu
yıllarca tartışabilirler. Bu hararetli konuşmalardan birine tanık olursanız
aslında saldırgan olmadıklarını anlarsınız - yalnızca kendi görüşlerini
tartışıyorlar! Kendi bölgesel yemek yapış şekillerinin en iyisi olduğunu
düşünmelerine, kendi yerel üretimlerinden gurur duymalarına ve her
İtalyan’ın yemek hakkında konuşmayı sevmesine bayılıyorum. Her ne
kadar pek fazla İtalyanca konuşmasam da bir kez bile yemek ya da tarifler
hakkında sohbet etmeye çalışırken sorun yaşamadım - bu evrensel bir şey!
Ama İtalyanlarla ilgili en sevdiğim şey, dünyadaki en iyi moda
tasarımcılarına ve arabalara sahip olmalarına rağmen halen gelenek ve
köy ruhuna dair özgün bir hissi korumayı başarmış olmaları. Şimdi bile
İtalya’nın çevresindeki köylerde peynir ile konserve sebze takası ya da
eskilerin yerel yakıtı grappa ile akıllara eşit ölçüde durgunluk veren
mostarda die Cremona (hardal yağıyla tatlandırılmış meyve turşusu)
takası yapan insanlar görebilirsiniz. Aynı zamanda büyük kent
meydanlarından İtalya’nın az nüfuslu bölgelerine dek yemeği kutlayan
haftalık, aylık, senelik geleneksel festivallerin yapılmasını gerçekten
inanılmaz buluyorum.
x g i r i ş
Yaşlı Garibaldi sağ olsun, bundan yaklaşık 150 sene önce İtalya yirmi yedi
farklı eyaletten bir ülkeye birleşti. Yaşam tarzlarındaki, aşçılıklarındaki,
gelenek ve diyalektlerindeki çeşitlilik bu yüzden. Bir şef olarak bu ülkeyi
böylesine heyecan verici bulmamın nedeni de bu. Yani gerçekten biraz un, su
ve yumurtayla kaç farklı şekilde makarna yapabilirsiniz ki? Dahice! Ve biliyor
musunuz... Ben de İtalyan olmalıymışım - neden ama neden Southend-on-
Sea’de doğmuşum ki? Kökenime saygısızlık etmek istemem tabii!
Gerçek şu ki İtalya’dayken kendimi İtalyan gibi hissediyorum - hem de bu
dile asgari ölçüde hâkim olmama rağmen. Neden biliyor musunuz?
Çünkü tüm İtalyanlar gibi ne olursa olsun ailemi seviyorum ve yemek
benim için etrafında büyüdüğüm bir şey. Pazarda meyve satan adama
güzel üzümlerinden bir tane tatmak istediğinizi söylerseniz, özen gösteren
biri olduğunuzu düşünüp size saygı duyacaktır. Kendimi Toskana’da
küçük bir köyde, bir sebze tezgâhında, darmadağınık yaşlı bir adamın
karşısında bulduğumda ona birkaç üzüm-toplayıcısı için yemek
yapacağımı açıkladım ve adam beni anında sorguya çekip üzüm toplamak
için epey erken olduğunu çünkü Sangiovese’nin henüz hazır olmadığını
söyledi. Arkadaşlarım çok yaygın olmayan ama toplanmaya hazır bir
Merlot çeşidini toplamayı yakın zamanda bitirmişlerdi - ama yerel pazar
tezgâhtarının yerel üretimle ilgili bu kadar dallı budaklı bilgi sahibi olduğu
kaç ülkeye gidebilirsiniz? Harika! Başka bir seferinde Puglia’daki bir aile
için bir doğum günü yemeği hazırlarken, kötü İtalyancamla altı yaşındaki
kız çocuğuna hangi eti tercih ettiğini sordum - öncelikle ‘carne’ yerine
‘cane’ dediğim için pek iyi bir başlangıç yapmadık, çünkü benim ona
köpeğini nasıl pişirmem gerektiğini sorduğumu düşündü! Bu karışıklıktan
sonra sığır eti istediğini söyledi. Oradan uzaklaştığımı görünce beni geri
g i r i ş xi
çağırıp hangi parçayı pişireceğimi sordu. Ve hayvanın en leziz yeri
olduğunu düşündüğü antrikotu (T-kemikli bifteğe benzer) şart koştu.
Sonra da bana ızgara etin üstüne biberiye kullanabileceğimi ama yalnızca
biberiye kullanabileceğimi çünkü Puglia’da işlerin böyle yürüdüğünün
bilgisini verdi! Biberiye yalnızca piliç kızartma ve ızgara et üzerinde
kullanılabilirdi. O kadar. Bu kadar küçük bir çocuktan bunları duymak
beni ciddi anlamda şaşırttı.
Aynı zamanda Bari ve Puglia’dayken hayatımda tanıdığım her şeften
daha hızlı ve doğru bir şekilde orecchiette, cappelletti ve fusilli makarna
yapan genç bir kızla tanıştım! Bu yedi yaşındaki kıza, yalnızca güzel ve
sevimli olduğu için değil aynı zamanda dahi bir makarna yapıcısı olduğu
ve bana daha önce elimle yapmayı hiç denemediğim birkaç makarna
çeşidini öğrettiği için âşık oldum. O bir tarafımda oturuyordu, seksen
sekiz yaşındaki büyükannesi diğer tarafımda - bu bayan dört yaşından
beri hayatının her günü makarna yapmıştı.
Bu kitabı yazarken sizlere yalnızca İtalyan yemeklerinin bir derlemesini
sunmak istemedim. Aynı zamanda sizlerle bazı harika deneyimleri
paylaşmak istedim. O yüzden bu kitabı ülkeyi gezerken, çalışırken ve sapa
yerlerde yemek yiyip insanlarla tanışırken yazdım. ‘Gerçek’ İtalya’nın
yemeğini bulmak - zeytinlik ve limon görüntüleri çağrıştıran yerlerin değil -
ve yolda tanıştığım balıkçıdan aile fırıncısına, taze makarna yapan bir sokak
dolusu kadından kent meydanındaki yerel makarna yarışına katılan insanlara
dek aldığım tüm tarifleri kutlamak istedim. Ülkenin neresine giderseniz gidin
bir parçası olduğunuz, yemek pişirme ve yemek yemeyi aile hayatının odak
noktası haline getiren İtalyan ruhunu bizzat deneyimlemek istedim.
Ve bunu sizin de deneyimlemenizi istiyorum. Burada
görmüş olduğunuz için Palermo’daki futbol posterleriyle
çevrili duvarların yanından geçerken gülümsemenizi
istiyorum. Oraya gidip Puglia’daki Bari kasabasında polenta yapan yaşlı
kadını bulmanızı istiyorum. Ya da gidin ve Toskana’daki Petrolo
mülkünü yöneten sevimli insanlarla, Le Marche’deki aile şirketi
Agriturismo La Grotta dei Folletti’dekilerle tanışın. Chianti, Panzano’daki
kasap Dario’yu görüp elini sıkın. Ona benim bir arkadaşım olduğunuzu
ve Chianti suşisini denemek istediğinizi söyleyin. Roma pazarına uğrayın
ve enginarları Michelin yıldızlı şefleri amatör gösterecek bir hızda
toplayıp hazırlayan yaşlı adamdan on iki enginar satın alın, sonra da eve
geçip hemen iki tarif pişirin. Fazla derine inmek istemiyorum ama farklı
yerler ve farklı ortamlarda hoş insanlarla yemek yemenin tadına
vardığınız zaman, her zaman anımsayacağınız anlamlı anılara sahip
oluyorsunuz. En azından benim için öyle!
İtalya’ya gitmemin nedenlerinden biri öğrenmekti, ama aynı zamanda
ülkenin nasıl bu harika yemek kültürünü koruduğunu da anlamak istedim.
Bir fikrim var - kısmen çok iyi bir iklime ve kaynaklara sahip olmalarının,
kısmen gelenek ve aile değerlerine bağlı olmalarının, kısmen de bir
biçimde Katolik Kilisesi’nin ve dinin etkisiyle festivallerde bir araya
gelmelerinin etkisi yadsınamaz. Ama sanırım esas neden seçeneklerin
azlığı. Özellikle kırsal bölgedeki işçi sınıfı, dünyanın başka birçok
yerindeki insanlarla aynı seçeneklere sahip değil.
xiv g i r i ş
İtalya’da birçok genç insanın ve ergenin, İngiltere’de yetmiş yıl önce
görmüş olduğumuz ‘çağdaş yaşamı’ benimsediğine tanık oldum - evet cep
telefonları ve bilgisayarları var ama hem günlük hayatın gerekli bir
parçası olarak görülmüyorlar hem de buradaki kadar çok insanda
bulunmuyorlar. Aynı zamanda çok yüksek bir işçi sınıfı nüfusu ve çok
düşük bir zengin sınıfı oranı var.
Bu yüzden İtalya’nın göz alıcı pek çok özelliğini korumasını, mevcut
seçeneklerin kısıtlı olmasına bağlıyorum. Buna gerçekten inanıyorum. Ve
bu bende çok derin bir duygu yaratıyor, çünkü gerektiğinden fazla
seçeneğiniz olduğunda bazen gerçekten önemli olan şeyleri - ailenizi,
çocuklarınızı, sağlığınızı - gözden kaçırabiliyorsunuz. Japonlar ve
İzlandalılardan sonra en uzun yaşayan millet olan İtalyanların, seçenek
azlığına rağmen pek de yanlış bir şey yapmadıklarını görebilirsiniz! Evet,
yüksek oranda katı yağ ve zeytinyağı tüketip kömür ve odun üzerinde
yemek pişirseler de (kanserojen olduğu düşünülüyor) dengeli beslenip -
meyve, sebze, balık ve et ağırlıklı - aktif bir yaşam sürüyorlar.
Zeytincilik gibi ağır bir işi yaşlı birinin üstlenmesi oldukça yaygın.
Toskana’daki en iyi zeytinyağı üreticilerinin bazıları işçilerine hâlâ nakit
yerine zeytinyağı ile ödeme yapıyor. Senenin 4 ila 6 haftası zeytin
toplanıyor ve çoğu aile zamanını bu zorlu işe ayırıyor. İyi bir zeytin
toplayıcısı günde 90 ila 100 kilo kadar zeytin toplayabilir ve bunun
karşılığında, zeytinlerin ne kadar zeytinyağı verdiğine bağlı olarak,
işlerinin karşılığında günlük 5 ila 6 litre zeytinyağı alabilir. İngiltere’de
herhangi birinin böyle bir amaç uğruna bu denli zor bir işi yaptığını
düşünebiliyor musunuz?
g i r i ş xv
Unutmayın, işçiler devlete vergi ödemedikleri ve ailelerine tüm sene
yetecek kadar zeytinyağı stoku sağladığı için bu işi seviyorlar.
İtalya’ya ulaşım artık çok kolay ve ucuz, bu da birçoğumuzun artık oraya
gidebileceği anlamına geliyor. Benim önerim turistik yerlerden uzaklaşıp
iyi yemek ve şarabın çok pahalı olmadığı gerçek İtalya’yı görmenizden
yana. Turistik yerlere giderseniz büyük ihtimalle kazıklanırsınız. Birkaç
temel İtalyanca cümle kullanır, gülümser, göz kırpıştırır ve yemek için
heyecan duyarsanız İtalyanların sizinle ilgileneceklerini garanti ederim.
Güneşlenmek ve denize girmek için Amalfi kıyısı gibi bir yere gitmediğiniz
sürece araba kiralayıp bir agriturismodan (çiftlik evi) diğerine gitmeniz en
iyisi. Rehber kitaplarını birkaç saat araştırmak size harika bir yol haritası
çıkaracaktır. İtalya’ya yabancı ve yemekle ilgilenen biri olarak aklınızdan
çıkarmamanız gereken bir şey de İtalyanların açık görüşlü olma
konusunda pek de iyi olmadıklarıdır. Her ne kadar en sevdiğim
ülkelerimden biri olsa da (ki bir gün orada yaşamayı umuyorum)
İtalyanların kendi köy ve bölgelerindekine ya da kendi annelerinin
yaptığına benzemediği için farklı tatları denemeye yanaşmamalarını
inanılmaz derecede sinir bozucu buluyorum. Hayat yeni şeyleri
denememek için çok kısa - kendi usulünüz ne kadar iyi olursa olsun her
zaman haklı olmayabilirsiniz. O yüzden benim önerim İtalya’ya
gittiğinizde açık görüşlü olmaya devam edin ve deneyimle şaşkına dönün.
Yalnızca oraya gidin ve eğlenin!