Click here to load reader
Upload
koeksal-ciftci
View
227
Download
3
Embed Size (px)
DESCRIPTION
Â
Citation preview
EBRU SANATI VE SU FALLARIYLA İLİŞKİSİ
Köksal ÇİFTÇİ* “Tektanrılı Dinlerde Resim ve Heykel Sorunu” kitabının yazarı
Giriş
Ebrunun başlangıcına ilişkin elimizdeki varsayımsal öyküler şöyledir:
700’lü yıllarda Çin’de, Liu-‐Şa-‐Şien adı altında ebru yapılmaktaymış.
1100’li yıllarda Japon Sumi ressamlarının fırçalarını yıkadıkları su yüzeyindeki boya kalıntılarına “Suminagaşi” denmiş. Japonya’daki bir başka ebru çeşidinin adı da Beninagaşi.
1500’lerde yaşamış Mir Muhammed Tâhir adlı Hintli bir ebrucu olduğunu biliyoruz.1
1550’deyse Gürcü Malik-‐i Deylemi, yazısının zeminine ebru koymuş.
İlk yıllarda bizde ebru, kitap ciltlerinin ön kapaklarında kullanılmış, adına da “çehâr-‐gûşe” denilmiş. Üzerlerine ezilmiş varak altın serpilenlere “zere şani-‐ebrû”, dış sınırlarına altın varak kontur çekilen Hatip Ebrusu’na da “tahrir-‐i ebrû” adı verilmiş.2
Zamanla ebru, hat sanatının da önemli bir ögesi olmayı başarmış.
Günümüzde ebru, her iki alana verdiği hizmeti sürdürmektedir.
Önemli gelişme, ebru sanatının artık diğer sanatlara gereksinim duymadan kendi kimliği ile izleyici karşısına çıkabiliyor, resim sanatıyla eş tutuluyor olmasıdır.
Tarihçeye dönersek, Eski Türklere ait Orta Asya’daki ebru üretiminin su yüzeyinde yüzdürülen sığır ödü karıştırılmış boyaların kendiliğinden gelişigüzel şekillenmesi yönteminden ibaret olduğu anlaşılıyor. Günümüzde üretilen battal, buna örnek oluşturabilir.
Hatip Mehmet Efendi’nin 1750’li yıllarda su üstündeki iç içe halkalar şeklinde bırakılmış boyalara müdahalesi ile -‐ki Japonların Suminagaşi tekniğiyle fazlaca benzerlik içerir-‐ bu yöntem, kısmen de olsa sanat tekniği kimliği kazandı.
Peki biliyor muyuz, ebrunun Hatip’ten önceki bize ait öyküsü nedir?
Bize ait öykü, eğer varsa, Hint, Çin ve Japonya öyküsünden daha eski olmalıdır. Çünkü Şamanizm’in; Şintoizm, Budizm ve Fars dinlerinden binlerce yıl daha eski olduğu bilinir.
Örneğin Mircea Eliade Şamanizm kitabında şu bilgilere yer verir:
“Charles Haguenauer ..önemli çalışmasında, ...Japon şamanizminin köklerinden bahsetmemekle birlikte ..Altay şamanizmine benzer yanlarını ortaya koyan birçok olgu sayıyor: ‘...Japon büyücüsünün kullandığı aletler de kıtadaki (Altaylı/kç) meslektaşlarınınkilerle aynıydı: davul, çıngıraklar, ayna, katana (Altay kılıcı)’”.3
Su ise tüm dünya şamanlarının en kutsal varlığıdır ve ebru da su üstünde yapılır.
Veriler bizi, bu su sanatının Maveraünnehir doğumlu olduğu sonucuna götürüyor.
1 Derman, M. Uğur; Osmanlı Ansiklopedisi. C.11, s 189, Yeni Türkiye Yayınları, 1999 2 Derman, M. Uğur; Türk Sanatında Ebru, s 7, Akbank, 1976 3 Eliade, Mircea; Şamanizm, s 505-‐506, İmge Yayınevi, 1999
Maveraünnehir’e sığınmış Çinli, Japon, Hintli, Fars rahiplerinin diğer ritüellerle birlikte bu sanatı da Altaylardan ülkelerine aktarmış olmaları ihtimal dahilindedir.
Yol almak için gelin, işe, insanların su ile ilişkisine bakmakla başlayalım.
1 İslam Öncesİ Türk Toplumlarının Su ve Fal Kültürü
Eski şaman inançlı toplumlar için “su mukaddestir/kutsaldır.”4
Bu toplumlar, nehirleri yeryüzünün damarları, sularını da doğanın kanı olarak görürler. Su, tüm canlılar gibi bir canlıdır ve ruhu vardır. Dolayısıyla şamanların insan-‐su ilişkisi her an ritüel düzeyindedir.
Öteki toplumlar -‐hatta bazı çağdaş olanları-‐ için de durum aynıdır.
Örneğin, Tanrı dünyayı Nuh Tufanı ile yeniden tasarlamıştır. Hıristiyanlar doğan çocuklarını suyla vaftiz eder, İslam’da Zemzem Kuyusu’nun suyu kutsaldır, Hintliler kitleler halinde Ganj Nehri’ne girer, arınırlar...
Kısacası su, eski -‐ yeni, tüm insanlık için bir kült sorunudur.
İnsanlar geleceği öğrenmek için bu kutsal nesneye sıkça başvurmuş, bundan da su esaslı fallar doğmuştur. Biz ebrunun, suya renkli toprak atma fal tekniğinin kağıda alınmış, sanata dönüştürülmüş bir sonucu olduğuna inanmaktayız.
a İslam Öncesi Türk Toplumlarının Su Kültürü
Hemen her şamanizm kaynağı, Ülgen Tanrı’nın, yerküreyi ve tüm canlıları okyanustan yarattığını, bu nedenle tüm su kaynaklarının kutsal olduğunu söyler.
Abdulkadir İnan’ın W. Radloff’tan aktardığı şu örnek, iddiaları onaylar gibidir:
“Evvelce ancak su vardı; yer, gök, ay ve güneş yoktu. Tanrı (Kuday) ile bir ‘kişi’ vardı. ..Tanrı ‘kişi’ye: ‘suya dal, oradan toprak çıkar’ dedi. Kişi suyun dibinden toprak çıkarıp tanrıya verdi. Tanrı bu toprağı suyun üzerine atarak ‘yer olsun (yer bitsün)!’ dedi. ”5
Bu nedenle Türk şaman toplumlar suyu kutsamış, günlük yaşamlarını da bu tasarıma göre organize etmişlerdir.
İşte buna destek veren birkaç örnek:
İbn Fazlan Seyahatnamesi notlar bölümü, Ramazan Şeşen:
“Eski Oğuzlarda, Cücenlerde ve Moğollarda su tabu idi. Onu kirletmemek gerekirdi.”6
Bu tasarımın genelde şaman inançlı toplumları için geçerli olduğunu söylemeliyiz.
Altın Dal adlı eserinde James G. Frazer şu bilgileri verir:
“Rusya’da Kursk Devleti’nde, yağmura çok gereksinim olduğunda, kadınlar oradan geçen bir yabancıyı yakalayıp nehre atarlar, ya da baştan aşağı ıslatırlar.” 4 Yörükan, Yusuf Ziya; Müslümanlıktan Evvel Türk Dinleri Şamanizm, s 64, Yol Yayınları, 2005 5 İnan, Abdülkadir, Tarihte ve Bugün Şamanizm, s 14/15, Türk Tarih Kurumu, 2000 6 Şeşen, Ramazan, İbn Fazlan Seyahatnamesi notlar bölümü, s 113, Bedir Yayınevi, 1975
Tarih-‐i Cihan Güşa, Ata Melik Cüveyni:
“Moğol Yasası ve adetlerine göre bahar ve yaz mevsimlerinde gündüz suya girmek, eli nehirde yıkamak, bakır ve gümüş kaplara su almak ve yıkanan çamaşırları ağaca sermek günah ve uğursuz sayılırdı. (s196)”7
Görüldüğü gibi şaman toplumlar için su, bir kült sorunudur, kutsaldır.
Bu nedenle biz, ebrunun kökenini bu kültte ve bu külte bağlı su falında aramak gerektiği inancındayız.
b İslam Öncesi Türk Toplumlarının Fal Kültürü
Ebru sanatını Anadolu’ya taşıyanların Özbekler olduğunu varsaydığımızdan, İslam öncesi toplumlardan ağırlıklı olarak kastımız da haliyle Maveraünnehir’de yaşamış olan Türk toplumlarıdır. Bu nedenledir ki kaynaklardan aktarımımız da bu paralelde olacaktır.
İşte o dönemi anlatan bilgilerden birkaçı:
Tarihte ve Bugün Şamanizm, A. İnan:
“Falcılık şamanizmin başlıca unsurlarından biridir.
“Falcılar fal açmak için kullandıkları nesneye göre muhtelif ad alırlar. Hayvanların kürek kemiğine bakıp geleceği keşfedenlere ‘yağrıncı’ koyun tezekleriyle fal açanlar ‘kumalakçı’, muhtelif şeylerden manalar çıkaran falcılara ‘ırımçı’ denir.”
“Türk göçebeleri arasında aşık kemiği ile fal açmak adeti vardır.”8
İslam Ansiklopedisi, Şaman maddesi, S. Buluç:
“Altaylılara göre yada taşı sayesinde havayı istenilen şekilde değiştirmek mümkündür.”9
Divanü Lügat-‐it-‐Türk, Kaşgarlı Mahmut:
“Yatçı yatladı: Şaman yada taşı ile afsun yaptı.”10
2 Müslümanlarda Su ve Fal Kültürü
İlginç olanın, İslam’ın ana tasarımında fal ve benzeri etkinliklerin açık bir dille yasak edilmesine karşın, Peygamber sonrası müslüman toplumların Kur’an falı dahil, tüm fal bakma kültürünü bir disiplin haline getirmiş olmalarıdır.
a Müslümanlarda Su Kültürü
> Kur’an’da Su:
Su, şaman toplumlarda olduğu gibi müslüman toplumlarca da kutsal denecek düzeyde saygın bir nesnedir. Kur’an, bu konuyla ilgili pek çok ayet içerir; işte birkaçı: 7 Ata Melik Cüveyni, Tarih-‐i Cihan Güşa, s 197, Kültür Bakanlığı, 1999 8 İnan, Abdülkadir, Tarihte ve Bugün Şamanizm, s 151/156, Türk Tarih Kurumu, 2000 9 Buluç, Sadettin, İslam Ansiklopedisi, Şaman Maddesi, c 11, s 327, MEB,1979 10 Kaşgarlı Mahmut, Divanü Lügat-‐it-‐Türk Tercümesi, çev. B. Atalay, Türk Dil Kurumu, c 3, s 307/308, 1985
• Nur Suresi, 45. Ayet:
“Allah, tüm canlıları sudan yarattı.”11
• Furkan suresi, 54. Ayet:
“Sudan bir insan yaratıp, onu nesep ve sıhriyet akrabalıkları halinde oluşturan O’dur.”12
• Maide Suresi, 6. Ayet:
“Ey iman sahipleri! Namaza duracağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedin ve topuklara kadar ayaklarınızı meshedin / yıkayın. Eğer cünüpseniz iyice temizlenin.”13
> Hadislerde Su:
Hadislerde de su bahsi, Kur’an’la paralellik gösterir, diğer bir deyişle su, İslam’da, kutsaliyet özellikleri taşır. İşte önemli iki hadis örneği:
• Tirmizi’nin, Hud Suresi’nin tefsiri için kullandığı 3109 numaralı hadisi şöyle:
“Ebû Rezîn (r.a.)’den rivâyete göre:
“Ey Allah’ın Rasûlü, dedim. Allah mahlukatını yaratmadan önce nerede idi?
“Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Altında ve üstünde hava bulunmayan, bizce meçhul ve karanlık bir yerdeydi. Arşını su üzerinde yaratmıştı.” (İbn Mâce, Mukaddime: 19)”14
• Buhari’nin 1317 numaralı rivayeti de şöyle:
“İmrân bin Husayn (ra)'dan:
"(Ezelde) Allah vardı; ve Allah’dan başka bir şey yoktu. Ve Allah’ın arşı su üzerinde bulunuyordu. Sonra Allah (levhde) kainatın tamamını takdir ve tesbit etti.'15
Kamil Miras bu hadisin şerhinde şu ayrıntıya dikkat çekiyor:
“Hadiste arş su üzerinde idi, denildiğine göre, ilk mahluk su olmak icab eder.”
Görüldüğü gibi İslam tasarımına göre Allah kendi varlığından sonra ilk varlık olarak suyu, sudan da insanlar dahil tüm canlıları yaratmış. Bu nedenle suyun İslam inanlıları gözündeki kutsaliyeti tartışılmazdır.
b Müslümanlarda Fal Kültürü
> Kur’an’da Fal:
11 Öztürk, Yaşar Nuri, Kur’an-‐ı Kerim Meali, Nur Suresi, 45. Ayet, s 324, Hürriyet, 1994 12 Öztürk, Yaşar Nuri, Kur’an-‐ı Kerim Meali, Furkan Suresi, 54. Ayet, s 331, Hürriyet, 1994 13 Öztürk, Yaşar Nuri, Kur’an-‐ı Kerim Meali, Maide Suresi, 6. Ayet, s 106, Hürriyet, 1994 14 http://www.enfal.de/tirmizi/53.htm 15 Buhari, Sahih-‐i Buhari Muhtasarı Tecrid-‐i Sarih Tercemesi, c 9, s 6-‐7, 1317. hadis, Diyanet, 1987
Yukarıda söyledik, İslam din tasarımı kapsamında Kur’an, fal ve türevi olguları kesinlikle reddetmektedir. İşte konuyla ilgili birkaç ayet:
• Neml suresi, 65. ayet:
“De ki: ‘Göklerde ve yerde, Allah’tan başka hiç kimse gaybı bilemez.”16
• En’am Suresi, 50. Ayet:
"De ki: Size 'Allah'ın hazineleri elimdedir demiyorum, gaybı da bilmiyorum..."17
• A’raf suresi, 187-‐188. ayet:
“De ki: ..eğer gaybı bilseydim, elbette daha çok hayır yapardım.”18
> Hadislerde Fal:
Hadislerde fal ve türevi konular, Kur’an’a uyum gösterir niteliktedir. İşte çeşitli rivayetçilerin bize ulaştırdığı birkaç örnek:
• Müslim’de şu rivayet yer alır:
“Bize Yahya ..Saffiye’den ..tahdis etti ki, Peygamber (S) şöyle buyurmuştur: ‘Her kim Arraf (kahin) denilen bir falcıya gider de ona bir şey sorarsa, bu şahıs için kırk gecenin namazı kabul olunmaz.’”19
• Müslim’den başka rivayet:
“Aişe (R) şöyle dedi: ‘Bir takım insanlar Resulullah’a kahinlerin mahiyetinden sordular. Resulullah (S): ‘Onlar hiçbir şey değillerdir’ buyurdu.”20
• Ebu Davud’un Sünen’inin 3904 numaralı hadisinde de şu bilgi vardır:
“Ebû Hureyre (r.a)'den rivayet olunduğuna göre; Rasûlullah (sa) şöyle buyurmuştur: Kim bir kâhine giderse ..ve onun söylediğini tasdik ederse ..o kimse Allah'ın Muhammed'e indirdiği (dinin dairesi)nden dışarı çıkmıştır."21
Fal konusunda hadis derleyicileri ağız birliği etmiş gibidirler.
Fal, hem Kur’an’da, hem de hadislerde yasak ve haram.
Peki İslam inanlıları bu katı yasağa uymuşlar mıdır?
c Genelde İslam Kültüründe Fal:
Görülen o ki, İslam’da fal, başına buyruk bir yol izlemiş ve deyim yerindeyse kendine özgü bir bilim dalı yaratmıştır.
16 Öztürk, Yaşar Nuri, Kur’an-‐ı Kerim Meali, Neml Suresi, 65. Ayet, s 349, Hürriyet, 1994 17 Diyanet Kurul, Kur’an-‐ı Kerim ve Açıklamalı Meali, En’am Suresi, 50. Ayet, s 132, Diyanet,, 2010 18 Öztürk, Yaşar Nuri, Kur’an-‐ı Kerim Meali, A’raf Suresi, 187-‐188. Ayet, s 162, Hürriyet, 1994. Ayrıca: Maide Suresi, 3. ve 90. Ayetleri, Felak Suresi, 4. Ayeti 19 Müslim, Sahih-‐i Müslim ve Tercemesi, c 7, Kitabu’s-‐Selam, 125 (2230). hadis, s 95, İrfan Yayıncılık, 2003 20 Müslim, Sahih-‐i Müslim ve Tercemesi, c 7, Kitabu’s-‐Selam, 123. hadis, s 92, İrfan Yayıncılık, 2003 21 Ebu Davud, Sünen, Tıp, 27. bölüm, 21. fasıl, http://www.enfal.de/ebudavud
Gelişmenin ipuçlarını İsmail Hikmet Ertaylan şöyle özetlemektedir:
“ İslamdan evvel, Cahilliye Arabları indinde falın büyük kıymeti vardı. ..İslamın zuhuru üzerine bu ilim ölmedi. Bazı nevileri İslamlıkça haram sayılmış olmasına rağmen İslamlar arasında yaşayıp gitmiş olduğu gibi, bazı nevileri de İslami bir şekle bürünerek hususi bir yer ve değer kazanmıştır.”22
“İrafet, su ile dolu bir kaba veya kurs-‐ı afıtaba, billur gibi parlak ve berrak şeylere bakılarak gaibi görmek falıdır.”23
Su kökenli kurşun dökme, kahve ve çaya bakma falları da -‐ki çoğunun şaman kökenli olduğu anlaşılıyor-‐ müslümanların fal kültürü arasında önemli yer işgal eder.
Kur’an’a ve hadislere aykırılık içerse da fal, İslam kültüründe bir gerçekliktir ve öyle görülüyor ki bu gerçeklik, bir şaman sanatı olan ebrunun İslam sanatı olarak içselleştirilmesinde ciddiye alınır bir etken olmuştur.
3 Müslüman Türklerde Su ve Fal Kültürü
Çocukluğumuzdan beri biliriz, Hızır ve İlyas bir su kıyısında buluşacaktır.
Ayrıca ninelerimizin, dağlardan, tepelerden, kaya çatlaklarından akan suların sahipli ve kutsal olduğunu sık sık yinelediği hâlâ belleklerimizdedir.
Yaşlılar bugün bile bir bardak su veren insana ‘Su gibi aziz ol!’ derler.
Bu, suyun günümüz Anadolu Müslüman Türk topluluklarında hâlâ kutsal olduğunu gösterir. Ebru sanatını böylesine sevişimiz, belki de bundandır.
a Müslüman Türklerde Su Kültürü
Birkaç örnek aktaralım:
Dede Korkut Oğuznameleri:
“Kazan’ın önine bir su geldi. Kazan eydür: ‘Su Hak dizdarın (Allah’ın yüzünü) görmişdür, ben bu suyıla haberleşeyim’ dedi.”24
Türk Kozmolojisine Giriş, Emel Esin:
“Merhum Prof. Zeki Velidi Togan’dan duyduğuma göre, ilk evliliğinde Etil kıyısında gerdek kurmuşken, hanımı ‘su igesine’, diye ırmağa bir ipek mendil atmıştı.”25
Türklerin ve Moğolların Eski Dini’nde Jean-‐Paul Roux:
“Aralarında yaşayarak inceleme yaptığım heteredoks Tahtacılarda, ‘suya tükürmek ve suya küçük su dökmek’ yasak olduğu gibi, yine onlarla temas ede ede öğrendiğim üzere, daha
22 Ertaylan, İsmail Hikmet, Falname, s 1, Sucuoğlu Matbaası, 1951 23 Ertaylan, İsmail Hikmet, Falname, s 3, Sucuoğlu Matbaası, 1951 24 Dede Korkut Oğuznameleri, S. Tezcan-‐H. Boeschoten, Salur Kazan, s 54, Yapı Kredi Yayınları, 2001 25 Esin, Emel, Türk Kozmolojisine Giriş, s 87, Kabalcı Yayınevi, 2001
birçok şeyin yapılması yasaklanmıştır.”26
b Müslüman Türklerde Fal Kültürü
> İnanç Düzeyinde Fal
Fal konusunda Müslüman Türkler, İslam inanlı diğer kavimlerden ve özellikle şaman inanlı topluluklardan farklılaşmış, özgün yapıya sahip değildirler.
İşte birkaç örnek:
Tarihte ve Bugün Şamanizm, A. İnan:
“Anadolu’nun bazı yerlerinde kürek kemiği falı son zamanlara kadar malumdu.”27
Ayşe Duvarcı, günümüz Türkiye Müslümanlarının fal çeşitlerini şöyle sıralıyor:
Bakla Falı, Kahve Falı, İskambil Falı, El Falı, Tesbih Falı, Ayna Falı, Rüya falı, Su Falı, Papatya Falı, Numara Falı, Çay Falı, Taş Falı, Bulut Falı, Yazı Falı, Tuz Falı, Fanili Fallar, Parmak Döndürme Falı, Bilgisayar Falı...28
Duvarcı’nın su esaslı fallar listesine Kahve Falı, Çay Falı ve Kurşun Dökme Falını da eklememiz gerekmektedir.
> Uygulama Düzeyinde Su Falı
Birkaç örnek verelim:
Sedat Veyis Örnek:
“Falcı, bakır bir kaba su doldurur, bunun içine bakarak tutulan niyete göre, gördüklerini anlatmaya başlar.”29
Tekirdağ yöresinde de, bebeğin cinsiyetini bilebilmek için bir bardak suya süt damlatılır, eğer süt suyun üzerinde kalırsa kız, dibine çökerse erkek olacağına inanılır.
A. Duvarcı Taş Falını açarken şu ayrıntıya yer verir:
“Mekke’den gelen sarımtrak bir kireç taşını ufalayıp su içinde eriterek, meydana gelen bulanık suya da fal maksadıyla bakılır.”30
Günümüz Anadolu insanının gereksinimini karşılamak için yazılıp piyasaya sürülmüş onlarca fal kitabına örnek oluşturması açısından Safinaz Yalçın’ın Kahve, Çay, Su Falı adlı çalışmasının Su Falı bölümündeki açıklamasını aktaralım:
“Su falının birkaç çeşidi vardır. Herkesin uygulayabileceği su falı şudur: Bir tas su ya da bir bardak su doldurulur. -‐Suyu, falına bakılacak kimsenin doldurması şarttır.-‐ Sonra sessiz, sakin ve fazla ışık olmayan bir yerde oturulur. Niyet edilir. Mesela, ‘İşe gireceksem, suyun içinde ay
26 Roux, Jean-‐Paul, Türklerin ve Moğolların Eski Dini, s 110, İşaret Yayınları, 1998 27 İnan, Abdülkadir, Tarihte ve Bugün Şamanizm, s 165, Türk Tarih Kurumu, 2000 28 Duvarcı, Ayşe, Türkiye’de Falcılık Geleneği İle Bu Konuda İki Eser, s 33-‐47, Kültür Bakanlığı, 1993 29 Örnek, Sedat Veyis, Sıvas ve Çevresinde Hayatın Çeşitli Safhalarıyla İlgili Batıl İnançların Etnolojik Etkisi, s 31, Ankara Üniversitesi Basımevi, 1966
30 Duvarcı, Ayşe, Türkiye’de Falcılık Geleneği ile Bu Konuda İki Eser, s 39, Kültür Bakanlığı, 1993
doğsun!’ denir. Sonra, dikkatle -‐mümkün olduğu kadar göz kırpmadan-‐ suyun içine bakılır. Bir süre sonra, suyun içinde şekiller belirir.”31
Sonuç Olarak En eski ebru örneği Çin’de bulunmuş. Bundan, “Ebru Çin sanatıdır” sonucu çıkar.
Peki bununla gerçeğe ulaşmış olur muyuz? Elbette hayır!
Yukarıda da andık, Eliade ve benzer din tarihi bilginleri Çin, Hint ve Japon din tasarımlarının ve ritüellerinin Altay Şaman tasarım ve ritüelleriyle aynılık gösterdiğini, ama Şamanizm’in o ülke dinlerinden çok daha eski tarihli olduğunu söylüyorlar.
Bundan; Çinli, Hintli ve Japon sığınmacıların, diğer ritüellerle birlikte şaman ritüel ögesi olan ebruyu da Altay ve Orta Asya halklarından alarak ülkelerine taşıdıkları sonucu çıkar.
Bilinir, o dönem sanatları dini esaslara dayanmaktaydı ve sanat eserlerinin toplumların dinsel inancına hizmet etme zorunluluğu temel kıstastı.
Örneğin Antik Yunan sanatçıları, heykellerinin konusunu tamamen Panteon’u oluşturan kutsallardan alırlardı. Antik Roma resim ve heykelleri esas olarak tanrıların öykülerini, Katakomp resim, heykel ve minyatürleri ise Hıristiyan din şehitlerinin dramını anlatır. Öte yandan Uygur ve Tibet bölgesindeki Kuça, Kızıl, Tunhuan ve Bezeklik mağaralarında bize dek ulaşmış olan duvar fresklerinin tamamına yakını da dinsel öykülerden oluşur.
Bunların -‐Rönesans hariç-‐ hemen hepsi 700’lü yıllardan eski tarihlidir ve görülen odur ki dönem sanatçılarının din dışı sanat üretmesi pek olanaklı değildir.
Ebruyu İslam sanatı sayma gayretimizin altında yatan, bu gerçekliktir.
Gözleyiniz lütfen, göreceksiniz ki çağdaşımız pek çok genç ebrucu bu sanatı bir dinsel ritüel moduna girerek üretmektedir.
Yukarıda aktarılan verilerden çıkan sonuca göre ebru , Orta Asya su falı kökenlidir ve fal kültürü tüm din inanlılarının ortak paydası olduğundan zorlanmadan Çin, Japon, Hint ve Fars ülke kültürlerine aktarılmıştır. * Durumun, bu söylediklerimizin tam tersiymiş gibi görünmesinin tarihsel nedenleri şunlar olabilir:
Narşahi, İbnü’l Esir ve Taberi gibi ünlü tarihçilerin verdiği haberlere göre 700’lü yılların başında Arap Emevi fatihleri, Kuteybe bin Müslim komutasında Ceyhun Nehri’ni geçerek Semerkant ve Buhara başta olmak üzere Suğd Bölgesi’nin tüm kentlerini işgal ettiler ve kolonileştirmeye giriştiler.
Böylece, geçimlerini, bu kentlerdeki atölyelerde bölge ülkelerine pazarlanan heykel ağırlıklı sanat eserleri üreterek sağlayan Türkler32 için zor yıllar başlamış oldu.
Kuteybe 708 yılında Buhara’yı alınca Mah-‐i Ruz sanat çarşısında Türklerin ürettiği ne kadar sanat eseri varsa hepsini toplatıp atölyelerdeki heykellerle birlikte kent meydanında üst üste
31 Yalçın, Safinaz; Kahve-‐Çay-‐Su Falı, s 74, Geçit, 2003 32 İbn Havkal; Suret el-‐arz: “Suğd bölgesinin merkezi Semerkant olup ..meydanları tertipli, güzellikleri çok mükemmeldi. Servi ağaçları yontularak filler, develer, öküzler, vahşi hayvanlar gibi nadir heykeller yapılmış. Bunlar konuşuyor gibi karşılıklı, birbirlerini yakalamaya
çalışıyormuş gibi ard arda sıralanmışlar.” Aktaran R. Şeşen, İslam Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri, s 231, TTK, 2001
istifletti ve yaktırdı.33 Yerine Cuma Camii’ni inşa etti.34 Köylere sığınmış olan Türk sanatçılar ve onları korumaya çalışanlar, Arap askerlerinin sürek avı sonucu yakalandılar ve öldürüldüler. Dahası, şaman dininin ve şaman sanatının canlanmasını önlemek amacıyla her ailenin evine silahlı bir Arap askeri yerleştirildi.35
İşte bu nedenle Maveraünnehir Türklerinin sanat eserlerinden günümüze ulaşan örnekler oldukça sınırlıdır. Eberhard, Çin Tarihi adlı eserinde Çinli yöneticilerin, güzel sanatlar, at yetiştiriciliği, demircilik ve benzeri sanatlarda üstün yeteneği olan Türk ailelerini ülkelerine götürdüklerini, koruyup kollayarak iş ürettirdiklerini yazmaktadır.36 Çin’deki en eski örneğini gördüğümüz o ebru da belki bu dönem Türk sanatçılarının Çinliler için ürettiği ebrulardan biridir.
Öte yandan Hintlilerin ve İranlıların, 700’lü yıllardan çok önce, ülkelerindeki mezhep çatışmalarından kaçıp Maveraünnehir topraklarına, şaman Türklere sığındıklarını hemen her İslam Tarihçisi yazar.37 Bu sığınmacı rahiplerin ülkelerine geri dönerken kültür taşıyıcılığı yaptığı yadsınamaz bir gerçekliktir. Ebru sanatının da bu kültür aktarımı sırasında Hindistan ve İran’a ulaştığını düşünmek abartılı olmasa gerek.
Fal konusuna gelince...
Emevi fatihlerin Maveraünnehir’de yasaklamadıkları bazı fal çeşitleri olduğu, hatta fal konusunda Türklerden yararlandıkları bile söylenebilir. Örneğin bir Arap üst düzey yöneticinin yağmur yağdıran yada/cada taşı edinmek için çaba sarfettiği kayıtlara alınmıştır. Ebru sanatının imha edilmemesi, fal olarak görülmesinden olsa gerek.
Ayrıca fal ve büyü malzemesi olan ebrunun ciltçilikte kullanılmaya başlanması -‐kebikec38 gibi-‐ kitapları ruhsal ve fiziksel olarak kötü etkenlerden koruduğu inancından kaynaklanmış, bu da Arap din tebliğcilerine ters gelmemiş olabilir.
Yukarıda özetledik, gördük, İslam öncesi Arap toplumlarının fal kültürü, İslam öncesi Türk toplumlarının fal kültürünün yanında küçük çaplı kalmaktadır. İslam fal biliminin yükselişinin Emeviler ve sonrasına denk gelmesi de rastlantı olmasa gerek. 33 İbnü’l-‐Esir: “Putlar getirilip üst üste yığılınca muazzam bir saray kadar oldu. Putların üzerinde bulunan kıymetli eşyaları aldıktan sonra emir verip onları yaktırdı.”El Kamil Fi’t-‐Tarih, c 4, s 5151-‐516, Bahar, 1989
34 Kitapçı, Zekeriya: “(Cuma Camii/kç) Buhara’nın iç kalesinde yer alan bu cami, hemen her devirde Zerdüşt ve Budist rahiplerinin önemli bir faaliyet merkezi olan ‘Mah-‐ı Ruz Çarşısı’nda yapılmıştır.” Orta Asya’da İslamiyetin Yayılışı ve Türkler, s 129, Konya,1994
35 Narşahi: “Görünüşte İslamiyet’i kabul ediyorlar ve içlerinden putlara tapıyorlardı. Kuteybe, bu işin doğrusunu, Buhara halkının evlerinin yarısını Araplara vermelerinde ve beraberinde oturmalarında, böylece durumlarını gözetmelerinde, mecburi olarak İslamiyet’te kalmaları
için Buhara halkına bu emri vermekte buldu. Kuteybe bu yolla ..küfür izlerini ve mecusi resimlerini ortadan kaldırdı.”
Buhara Tarihi, Türk Dünyası Araştırmaları, sa 112, s 33, Aralık 1998 36 Eberhard, Wolfram; Çin Tarihi, s 123, TTK, 1995 37 Kitapçı, Zekeriya: “Aşağı Türkistan, komşu ülkelerde ağır baskı ve zulümlere uğrayan muhtelif sapık (heratic) doktrin ve inançlara bağlı birçok kimselere adeta emin bir sığınak teşkil ediyordu.” (Belenitsky’den aktarım)Orta Asya’da İslamiyetin Yayılışı ve Türkler, s 80,
Konya,1994
38 Mehmet Kanar: “Kebikec, Yazma Kitaplarda güve zararı gelmemesi için yazılan tılsım.” Osmanlı Türkçesi Sözlüğü, s 648, Say, 2011 • “..Kitapların genellikle ilk sayfasına ‘kebikec’, ‘ya kebikec’ ‘ya hafız kebikec’gibi ibarelerle yazılan kelimenin Süryanice’de haşeratı yok
etmekle görevli bir meleğin veya kitap kurtları şeyhinin adı olduğu ve üzerine yazıldığı kitaba haşeratın, o melekten korktuğu yahut
şeyhinin adına saygı duyduğu için zarar vermediği rivayet edilir.”
• İskender Pala: ‘Rivayete göre mollanın biri, kitabını kurtların yediğinden şikayetle hocasına gider. O da kitabın sonuna (başına/kç) “yâ Kebîkec” yazmasını tavsiye eder. Molla denileni yapar. Ne çare ki kitabı hâlâ kurt yemektedir. Kurt çok geçemeden son sayfaya da
dadanınca molla soluğu hocasının yanında alır. Yine şikayetle söze başlar. Hoca sorar: -‐‘Yâ Kebîkec’ yazmadın mı? -‐Yazdım Efendim
yazdım ..Ama önce Yâ Kebîkec’i yemişler, şimdi de kitabı yiyorlar.” Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü s 263
Bütün bu verilerden yola çıkarak; ebrunun bir şaman su falı çeşidi olarak Türkistan’da doğduğu, oradan Çin, Japon, Hint, Fars ülkelerine taşındığı, Osmanlı’ya ise bir Türk sanatı olarak geldiği ve zamanla bir İslam sanatı kimliği aldığı sonucuna ulaşmaktayız.
Umulur ki bu varsayım az da olsa işe yarasın ve ebru sanatı inşasına bir tuğlacık katkı sağlasın...
KAYNAKÇA
Şamanizm ve Eski Türkler ile İlgili Yayınlar: • Candan, Ergun; Türkler’in Kültür Kökenleri, Sınır Ötesi Yayınları, 2005 • Çoruhlu, Yaşar; Türk Mitolojisinin Anahatları, Kabalcı, 2002 • Drury, Nevil; Şamanizm, çev. Erkan Şimşek, Okyanus Yayıncılık, 1989 • Eliade, Mircea; Dinler Tarihine Giriş, çev. Lale Arslan, Kabalcı, 2003 • Eliade, Mircea; Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi 1-‐2-‐3, Kabalcı, 2003 • Eliade, Mircea; Şamanizm, çev. İsmet Birkan, İmge, 1999 • Esin, Emel; Türk Kozmolojisine Giriş, Kabalcı, 2001 • Frazer, James G.; Altın Dal 1-‐2, çev. Mehmet H. Doğan, Payel Yayınları, 2004 • İnan, Abdulkadir; Tarihte ve Bugün Şamanizm, TTK, 2000 • Kalafat, Yaşar; Balkanla’dan Uluğ Türkistan’a Türk Halk İnançları 1, Kültür Bakanlığı, 2002 • Korkmaz, Esat; Şamanizm Terimleri Sözlüğü, Anahtar Kitaplar, 2003 • Yörükan, Yusuf Ziya; Anadolu’da Aleviler ve Tahtacılar, Kültür Bakanlığı, 2002 • Yörükan, Yusuf Ziya; Şamanizm, Yol Yayınları, 2005 İslam Tarihi Kaynakları: • Alaaddin Ata Melik Cüveyni; Tarih-‐i Cihan Güşa, Kültür Bakanlığı, 1999 • Belazuri; Fütuhu’l-‐Büldan; çev. Mustafa Fayda, Kültür Bakanlığı, 2002 • İbnü’l Esir; İslam Tarihi / El Kamil Fi’t-‐Tarih, Bahar Yayınları, 1986 • Narşahi; Buhara Tarihi, çev.: Mehmet Nurettin Koçak, Türk Araştırmaları dergisi, sayı 117, Aralık 1998 • Taberi, Milletler ve Hükumdarlar Tarihi 1-‐2-‐3-‐4-‐5, MEB, 1991 • Taberi, Tarih-‐i Taberi 1-‐2-‐3-‐4, çev. M. Faruk Gürtunca, Sağlam Yayınevi • Wellhausen, Julius; İslamın En Eski Tarihine Giriş, İ. Ü. E. Fakültesi Yayınları no.: 844, 1960 Kur’an-‐ı Kerim Mealleri: • Diyanet Vakfı Kurulu, Kur’an-‐ı Kerim Açıklamalı Meali, Diyanet/Sabah, 2010 • Eliaçık, R. İhsan; Yaşayan Kur’an, İnşa Yayınları, 2011 • Yaşar Nuri Öztürk; Kur’an-‐ı Kerim Meali, Hürriyet, 1994 • Yazır, Elmalılı M. Hamdi; Kur’an-‐ı Kerim Türkçe Meali, Kahraman, 2006 Hadis ve Tefsir Kaynakları: • Ateş, Süleyman; Kur’an-‐ı Kerim Tefsiri, Milliyet, 1988 • Buhari; Sahih-‐i Buhari Muhtasarı Tecrid-‐i Sarih, Diyanet İşleri, 1987 • Dimaşki; Peygamber Külliyatı, çev. Halil İbrahim Kaçar, Ocak Yayınları, 2006 • Ebu Davut, Sünen-‐i Ebu Davud, e-‐kitap, http://www.enfal.de/ebudavud • İbn Kesir; Büyük İslam Tarihi / El-‐Bidaye ve’n-‐Nihaye, Çağrı Yayınları, 1995 • İbn Kesir; İbn-‐i Kesir Tefsiri, çev. Arif Erkan, Sağlam Yayınları, 1988 • Müslim; Sahih-‐i Muslim ve Tercemesi, İrfan Yayıncılık, 2003 • Tirmizi, Sünen-‐i Tirmizi, e-‐kitap, http://www.enfal.de/tirmizi/index1.htm Türk-‐İslam Konulu Yayınlar: • And, Metin; Oyun ve Bügü, Yapı Kredi Yayınları, 2003 • Aydın, Erdoğan; Nasıl Müslüman Olduk?, Öteki Yayınevi, 1995 • Barthold, V.V.; Moğol İstilasına Kadar Türkler, çev. H. D. Yıldız, TTK, 1990 • Barthold, W.; İslam Medeniyeti Tarihi, çev. Fuad Köprülü, TTK, 1963 • Barthold, Wilhelm; İlk Müslüman Türkler, Örgün Yayınevi, 2008 • Buluç, Sadettin; İslam Ansiklopedisi 11, Şaman Maddesi, MEB, 1979 • Cahen, Claud; Türkler Nasıl Müslüman Oldular, Örgün Yayınevi, 2008 • Dede Korkut Oğuznameleri, Yapı Kredi Yayınları, 2001 • Eberhard, Wolfram; Çin Tarihi, TTK, 1995 • Eberhard, Wolfram; Çin’in Şimal Komşuları, çev. Nimet Uluğtuğ, TTK, 1996
• Ergin, Muharrem; Orhun Abideleri, Boğaziçi Yayınları, 1986 • Ergun, Metin-‐İbrahimov, Gaynislam, Başkurt Halk Destanları, Türksoy, 2000 • Eyuboğlu, İsmet Zeki; Anadolu Büyüleri, Derin Yayınları, 2004 • Gökyay, Orhan Şaik; Dedem Korkut Kitabı, MEB, 2004 • Gumulev, Lev Nikoleviyeviç; Hazar Çevresinde Bin Yıl, Selenge, 2003 • İbn Fazlan, İbn Fazlan Seyahatnamesi, çev. R. Şeşen, Bedir Yayınevi, 1975 • Kitapçı, Zekeriya; Hz. Peygamber’in Hadislerinde Türkler, Konya, 1996 • Kitapçı, Zekeriya; Orta Asyada İslamiyetin Yayılışı ve Türkler, Konya, 1994 • Klyashtorny, S. G.-‐Sultanav, T.İ.; Türkün Üç Bin Yılı, Selenge, 2004 • Mahmut Kaşgari; Divanü Lugat-‐it-‐Türk, çev. Besim Atalay, TDK, 1985 • Mau-‐Tsai, Liu; Doğu Türkleri, Selenge Yayınları, 2006 • Roux, Jean-‐Paul, Türklerin Tarihi, çev. A. Kazancıgil-‐L. Aslan, Kabalcı, 2007 • Roux, Jean-‐Paul, Türklerin ve Moğolların Eski Dini, İşaret Yayınları, 1998 • Şeşen, Ramazan; İslam Coğrafyacılarına Göre Türkler, TTK, 2001 • Tekin,Talat; Irk Bitig; TDK, 2013 • Yazıcı, Nesimi; İlk Türk-‐İslam Devletleri Tarihi, Diyanet Yayınları, 2007 • Yıldırım, Fikret-‐Aydın, Erhan-‐Alimov, Risbek, Yenisey-‐Kırgızistan Yazıtları, Bilgesu, 2013 Fal İle İlgili Yayınlar: • Altın, Bayram; Falcılık ve Kehanet, Çevik Yayınevi, 1989 • Boyraz, Şeref; Fal Kitabı-‐Melhemeler ve Türk Halk Kültürü, Kitabevi, 2006 • Duvarcı, Ayşe; Türkiye'de Falcılık Geleneğe ile Bu Konuda İki Eser: "Risâle-‐i Falnâme-‐î Ca'fer-‐i Sâdık " ve "Tefe'ülname", Kültür Bakanlığı, 1993 • Erkene, T.-‐Gandy, P.; Dinlerin Tarihi ve Gizemcilik, Gün Yayıncılık, 2001 • Ertaylan, İsmail Hikmet; Falname, İstanbul Üniversitesi, 1951 • Fleury, Robert; Yıldızname ve Büyü, Kıble Yayınları, 1996 • Gökçe, Nil Peri; Fallar ve Sırları, Sis Yayıncılık, 2011 • Güngör, Harun-‐Argunşah, Mustafa; Gagavuz Türkleri, Kültür Bakanlığı, 2002 • Manov Atanas, Gagavuzlar; (Hırstiyan Türkler), TTK, 2001 • Örnek, Sedat Veyis; Sıvas ve Çevresinde Hayatın..., Ankara, 1966 • Sezer, Sennur; Osmanlı'da Fal ve Falnameler, AD Kitapçılık, 1998 • Uzun, Mustafa; Falname Maddesi, Diyanet Vakfı, İ.A., c 2, s 141, 1995 • Yalçın, Safinaz; Kahve-‐Çay-‐Su Falı, Geçit Kitabevi, 2003 Ebru İle ilgili Yayınlar: • Babaoğlu, Alpaslan; Ebru İstanbul, Kültür A. Ş., 2009 • Barutçugil, Hikmet; Efsun Çiçeği, Ebristan, 2003 • Barutçugil, Hikmet; Suyun Rüyası Ebru, Ebristan, 2005 • Barutçugil, Hikmet; Türklerin Ebru Sanatı, Kültür Bakanlığı, 2010 • Başar Fuat-‐ Tiryaki, Yavuz; Türk Ebru Sanatı, Göze Yayınları, 2000 • Çoktan, Ahmet, Türk Ebru Sanatı, Kendi yayını, 1992 • Dere, Ömer Faruk; Devlet-‐i Aliyyeden Günümüze Ebru Sanatı, İnkilab • Dere, Ömer Faruk; Ebru Sanatı-‐Tarihçe Malzeme Uygulama, İsmek • Derman, Uğur; Türk Sanatında Ebru, Akbank, 1977 • Elhan, Salih; Yapım Yöntemleriyle Ebru Sanatı, 2004 • Göktaş, Uğur; Ebru Terimleri Sözlüğü, Anadolu Sanat Yayınları, 1987 • Ovalıoğlu, İlhan; Arşivin Rengi, İş Bankası, 2007 • Sönmez, Gülseren; Ebru Sanatı, İnkılap Kitabevi, 2007 • Sönmez, Nedim; Ebru, Verlag Anadolu, 2001 • Türkmenoğlu, M. Turan; Sudaki Nakış Ebru, Milenyum, 1999 Sanat Tarihi İle ilgili Yayınlar: • Alatlı, Alev; Batıya Yön Veren Metinler I-‐II, İlke Eğitim Vakfı, 2010 • Aslanapa, Oktay; Türk Sanatı, Remzi, 2007
• Bazin, Germain; Sanat Tarihi, Sosyal Yayınları, 1998 • Çam, Nusret; İslamda Sanat Sanatta İslam, Akçağ, 1999 • Çiftçi, Köksal, Tektanrılı Dinlerde Resim ve Heykel Sorunu, Bulut Yayınları, 2008 • Gombrich, E. H.; Sanatın Öyküsü; Remzi Kitabevi, 1999 • İbn al-‐Kalbi; Putlar Kitabı, çev. Beyza Düşüngen, İlahiyat Yayınları • İpşiroğlu, M. Şevket; İslamda Resim Yasağı ve Sonuçları, İş Bankası, 1973 • Kaplan, Cemaleddin; İslam’ın Resim ve Heykel Hakkındaki Hükümleri, Semih Ofset, 1982 • Keskioğlu, Osman; İslamda Tasvir ve Minyatürler, İlahiyat Fakültesi Dergisi, c 9, 1962 • Massignon, Louis; İslam San’atlarının Felsefesi, Türk San’atı Tarihi Araştırma ve İncelemeleri, 1963 • Sözen, Metin-‐Tanyeli, Uğur, Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü, Remzi, 2012 • Strzygowski, Josef-‐Glück-‐Heinrich-‐Köprülü, Mehmed Fuad; Eski Türk Sanatı ve Avrupaya Etkisi, İş Bankası, 1950 • Şekerci, Osman; İslam’da Resim ve Heykelin Yeri, Fatih Gençlik Vakfı, 1974 • Tansuğ, Sezer; Resim Sanatı Tarihi, Remzi Kitabevi, 2004 • Turani, Adnan; Dünya Sanat Tarihi, Remzi Kitabevi, 2007 • Yakutcan, Ahmet-‐Ömür, Cuma; İslam’da Resim, Heykel ve Musiki, Nil, 1989 • Yetkin, Suut Kemal; İslam Sanatı Tarihi, Güven Basımevi, 1954