32
Kızıl Bayrak Savaşın nedenleri yöneticilerin, hükümetlerin niyetlerinden bağımsız, tekelci sermaye ve egemen burjuvazinin çıkarlarının savunulmasının doğal bir sonucuydu. 100 yıl önce: 1. Dünya Emperyalist Paylaşım Savaşı Haſtalık Sosyalist Siyasal Gazete www.kizilbayrak.net Sayı: 2014 / 21 • 23 Mayıs 2014 • 1 TL S.7 S.6 Soma’dan bir maden işçisi yazdı: Soma’da işçi olmak... Soma Katliamı’nın ardından sekiz kişinin tutuklanmış olması, emekçilerin ortaya çıkan tepkisini zayıflatmaya yönelik basit bir manevradır. Soma Katliamı ve ortaya saçılanlar! Anteks işçisi: Birlik olmak gerekir! Antalya’da fabrika işgaliyle direnişe başlayan Anteks işçilerinden Mucip Yıldırım ile direniş ve işgal üzerine konuştuk. Soma’dan gözlemler... Hesabını sormak için devrimci sınıf mücadelesine! S ahne işçi sınıfını bekliyor. Birleştirici, düzeni felç eden, militanca hesap soran, burjuvazinin kölelik düzeninin karşısına sınıfın devrimci alternatifini koyan siyasal bir sınıf hareketi günün en yakıcı ihtiyacıdır. Haziran’ın yıldönümünü Soma Katliamı’nın tüm faillerinden, demek oluyor ki topyekûn sermaye düzeninden hesap sormanın dönemecine çevirmek, işçi ve emekçilerin bu ihtiyaca yanıt vermesiyle mümkündür. Bu başarılmadığı müddetçe yeni Somalar’ın yaşanması veya işçilerin iş cinayetlerine kurban gitmesi kaçınılmazdır. Bu kapitalizmin “fıtratıdır” ve tek kurtuluş yolu da işçi sınıfının bu düzeni tarihin çöplüğüne göndermek üzere devrimci sınıf mücadelesini yükseltmesinden geçmektedir. s.2 s.5 s.21 s.16

Kızıl Bayrak 2014-21

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Kızıl Bayrak 2014-21 / 23 Mayıs 2014

Citation preview

Page 1: Kızıl Bayrak 2014-21

Kızıl Bayrak

Savaşın nedenleri yöneticilerin, hükümetlerinniyetlerinden bağımsız, tekelci sermaye ve egemenburjuvazinin çıkarlarının savunulmasının doğal birsonucuydu.

100 yıl önce: 1. DünyaEmperyalist Paylaşım Savaşı

Haftalık Sosyalist Siyasal Gazete www.kizilbayrak.net Sayı: 2014 / 21 • 23 Mayıs 2014 • 1 TL

S.7S.6 Soma’dan bir maden işçisi yazdı: Soma’da işçi olmak...

Soma Katliamı’nın ardından sekiz kişinintutuklanmış olması, emekçilerin ortayaçıkan tepkisini zayıflatmaya yönelik basitbir manevradır.

Soma Katliamı veortaya saçılanlar!

Anteks işçisi:Birlik olmak gerekir! Antalya’da fabrika işgaliyle direnişebaşlayan Anteks işçilerinden MucipYıldırım ile direniş ve işgal üzerinekonuştuk.

Soma’dan gözlemler...

Hesabını sormak içindevrimci sınıf mücadelesine!Sahne işçi sınıfını bekliyor. Birleştirici, düzeni

felç eden, militanca hesap soran, burjuvazininkölelik düzeninin karşısına sınıfın devrimci

alternatifini koyan siyasal bir sınıf hareketi günün enyakıcı ihtiyacıdır. Haziran’ın yıldönümünü Soma

Katliamı’nın tüm faillerinden, demek oluyor kitopyekûn sermaye düzeninden hesap sormanındönemecine çevirmek, işçi ve emekçilerin buihtiyaca yanıt vermesiyle mümkündür. Bubaşarılmadığı müddetçe yeni Somalar’ın yaşanması

veya işçilerin iş cinayetlerine kurban gitmesikaçınılmazdır. Bu kapitalizmin “fıtratıdır” ve tekkurtuluş yolu da işçi sınıfının bu düzeni tarihinçöplüğüne göndermek üzere devrimci sınıfmücadelesini yükseltmesinden geçmektedir. s.2

s.5 s.21 s.16

Page 2: Kızıl Bayrak 2014-21

Soma katliamı işçi sınıfıyla burjuvazi arasındakiderin uçurumu olabilecek en acı biçimde gözler önüneserdi. İşçi sınıfı ve emekçiler ölülerinin acısıyla feryatederken, egemenler dört bir koldan kapitalizmetutulan aynayı perdelemeye soyundular. Kimisipişkince, kimisi ikiyüzlüce, kimisi de içtenlikle vicdanmuhasebesi yapsa da gerçekte tümü timsahgözyaşlarıyla yıkadı yüzünü.

AKP’nin ekonomik istikrarının temelitaşeron cumhuriyetidir

12 yıldır sermaye adına iktidar dümenini tutandinci-gerici partinin çirkefi bir kez daha ortalığa saçıldı.İşçi-emekçi kanına düşkünlüğünü sadece Türkiye değil,dünya alem gördü. Maden şirketiyle olan kirliilişkileriyle, milletvekillerinin ve bakanlarınınpişkinliğiyle, en çok da AKP şefinin zıvanadançıkmışlığıyla rezaletin sınırlarını aştılar. Adınaekonomik istikrar denilen olgunun taşeron köleliği,güvenliksiz, güvencesiz, sağlıksız çalışma koşulları, ağırsömürü ve kölelik üzerinden kapitalistlerinpalazlandırılmasından, yolsuzluk ve hırsızlıktan ibaretolduğu, işçi sınıfının ödediği ağır bir bedelle tarihekaydedildi.

AKP iktidarının her çırpınışı katliamın birincidereceden sorumlusu olduğunu belgeler nitelikteydi.Katliamdan günler önce madenlerin denetlenmesinedair meclise sunulan önerge karşısındaki tutumuyla,bu dönem yasalaştırmayı planladığı “taşeron yasatasarısıyla”, yine en çok da şefinin ibretlikaçıklamalarıyla AKP suç üstü yakalandı. Türkiye’nin işcinayetlerinde Avrupa birincisi, dünyanın da baştagelenlerinden olduğu gerçeğini bugün bilmeyenkalmadı. Tıpkı kadın cinayetleri, çocuk ölümleri, trafikterörü gibi örneklerde olduğu üzere, AKP’nin işcinayetlerinde de Türkiye’ye geriye doğru çağ atlattığıortaya çıktı. İş başına geldiklerinden bu yana “ölümlüiş kazalarındaki” artış %450’yi aşmış durumdadır.

Tüm bunlar ve burada saymakla bitmeyecek çıplakgerçekler nedeniyle dinci-gerici iktidar, her zamankigibi faşist baskı ve polis terörüne sarılmakta bulduçareyi. 2013 1 Mayısı’ndan ya da Haziran’dan alırsakson bir yıldır devlet teröründe gemi azıya alınmışbulunuyor. Yerel seçimler sonrasında polis teröründeve faşist baskıda yeni bir tırmanışın yaşanacağı belliydi.Zira emperyalist efendileri nazarında dahi yaldızlıcilaları dökülmüş, gözden çıkarılmış, rezaletleri ortalığasaçılmış despot bir iktidarın ayakta durmak içinzorbalıktan başka bir yöntemi kalmış değildir. FakatSoma katliamını protesto eylemleri karşısındakipolisiye tedbirlerin bir de suçun ikrarı anlamına gelenözel bir yanı var.

Burjuva dünyanın vicdan operasyonu

Nereden bakılırsa bakılsın dinci-gerici iktidarın suçusabittir ve bunun haber değeri bile kalmamıştır. Düzencephesinin öteki kuvvetleri buna dayanarak kendi

sorumluluklarını ve Soma cinayetindeki ortaklıklarınıörtmeye çalışıyorlar. Düzen partileri ve belli başlıkurumları, sanki kendilerinin taşeron sistemi, esneküretim, ağır sömürü koşulları konusunda farklıpolitikaları varmış gibi sorumluluktankurtulabileceklerini sanıyorlar. Burjuvazinin en değmekalemşörleri, renkli ekranlarda aptallaştırma göreviniifa eden programcıları ise günlerdir “köleliğin bu kadarıda çok ağır” türünden bir bombardıman halindeler.Olayı düzenin iktidar koltuğundakilere ve bazı aç gözlükapitalistlere yıkıp iyileştirme zorunluluğundanbahsediyorlar. Zira Soma’da kapitalist düzenin vahşetiçarptı suratlarına. Dediklerine bakılırsa Avrupastandartlarında olsak mesele kalmayacak. Emperyalist-kapitalizmin ağır çalışma koşullarını Türkiye’ye, Mısır’a,Çin’e, Hindistan’a, Bangladeş’e ihraç etmiş olmasıAvrupa’yı ne kadar paklıyorsa, Soma katliamıkarşısında vicdanları rahatsız olan burjuva dünyanıntüm öteki güçleri de ancak o kadar temizdir.

Kaldı ki bugün AKP’ye verip veriştirenlerin hatırısayılır bir kısmı, Haziran öncesine kadar şu veya buölçüde AKP destekçisiydi. AKP’nin yaldızlarıdöküldükten sonra çark etmiş olmak kendilerini birnebze de olsa kurtarmıyor. Bunu bir yana bıraksak bilebir şey değişmeyecektir. Bir yandan sermaye düzenininbekası için çırpınıp, onun işçilerden emdiği kandannemalananların, diğer yandan kendilerini bu düzeninişlediği suçlardan muaf saymasının ne anlamı var ki?Suç burjuva sömürü düzeninindir, kapitalizmindir. İsterTürkiye’de ister Bangladeş’te olsun bu gerçek asladeğişmeyecektir.

Sendikal bürokrasi şebekesinin günahı da en az AKPkadar ağırdır. Bugüne kadar işçi sınıfını ve emekçileridenetim altında tutup özelleştirmelerin, esneküretimin, taşeron düzeninin yerleşik hale gelmesindeen az patronlar ve hükümetler kadar pay sahibi olansendikal korucular, utanmadan veryansın edipduruyorlar. Ne de olsa en kolayı bu. Bu baylara sormakgerekiyor, esnek üretim hayata geçiriliyorken, işçisınıfının çalışma ve yaşam koşulları katlanılmaz halegetiriliyorken, Türkiye taşeron cumhuriyetinedönüştürülüyorken ne yaptınız? Sınıf bölükleri bütünbu saldırılar karşısında döne döne örgütlenme vemücadele girişimlerinde bulundukları halde

sendikalarda örgütlü işçi sayıları neden sürekli eridi?Soma Katliam’ının tepkilerin hedefi haline getirdiğitaşeron sistemine verip veriştirmek hangi sendikaağasını kurtarabilir? Daha dün Greif işçilerinin taşeronköleliğine karşı gerçekleştirdikleri militan direnişsürecindeki utanç verici tutum orta yerde duruyor.

Soma’nın hesabını sormak için

Açık ki burjuva dünyanın tüm kuvvetleri katliamınsorumluğunu birilerine yıkarak sermaye düzeniniaklama uğraşından vazgeçmeyeceklerdir. İşçi sınıfı veemekçiler bu kez buna izin vermemelidir. Somakatliamında ödediğimiz ağır bedelin hesabı ancaksömürü ve kölelik düzeni kapitalizme karşı devrimcisınıf savaşımı yükseltilerek sorulabilir. Bunun içinkoşullar ve olanaklar her zamankinden dahaelverişlidir. Sermaye adına ülkeyi can pazarına çevirmişAKP iktidarı, yalan ve aldatma olanaklarını yitirmişdurumdadır. Haziran Direnişi’inden bu yana çöküşüntelaşı içindedir. Acımasız bir devlet terörüyle ayaktakalmaya çalışmaktadır, ki başka da bir çaresi-çözümükalmamıştır. Öte yandan Haziran Direnişi’nden bu yanaTürkiye’nin toplumsal siyasal atmosferine süreklimücadele, ileri işçi bölüklerinin, emekçilerin, gençliğinmilitan eylemleri damga vuruyor. HaziranDirenişi’nden bu yana geçen bir yıl boyunca direnişhavasını, politik ve moral gücünü kıramamış olmaksermaye iktidarının kabusu olmaya devam ediyor.

Sahne işçi sınıfını bekliyor. Birleştirici, düzeni felçeden, militanca hesap soran, burjuvazinin kölelikdüzeninin karşısına sınıfın devrimci alternatifini koyansiyasal bir sınıf hareketi günün en yakıcı ihtiyacıdır.Haziran’ın yıldönümünü Soma katliamının tümfaillerinden, demek oluyor ki topyekün sermayedüzeninden hesap sormanın dönemecine çevirmek,işçi ve emekçilerin bu ihtiyaca yanıt vermesiylemümkündür. Bu başarılmadığı müddetçe yeniSoma’ların yaşanması veya işçilerin iş cinayetlerinekurban gitmesi kaçınılmazdır. Bu kapitalizmin“fıtratıdır” ve tek kurtuluş yolu da işçi sınıfının budüzeni tarihin çöplüğüne göndermek üzere devrimcisınıf mücadelesini yükseltmesinden geçmektedir.

Hesabını sormak içindevrimci sınıf mücadelesine!

Page 3: Kızıl Bayrak 2014-21

Soma Katliamı sermaye sınıfı ve uzantılarının işçi veemekçileri makine parçasından daha değersizgördüklerini bir kere daha göstermiştir. Bütün çıplaklığıile ortada olan katliam sermaye temsilcileri, hükümetive onların sınıf içindeki uzantısına dönüşmüş sendikayöneticileri tarafından örtbas edilmeye çalışılıyor. Amakatliamın büyüklüğü düzenin temsilcilerini zorasokuyor. Bunun içindir ki pervasızca saldırıyorlar.Soma’da fiili OHAL ilan ederek darbe dönemleriniaratmayan baskı ve uygulamaları hayata geçiriyorlar.Bununla da yetinmeyip insan aklı ile dalga geçercesineaçıklamalar yapıyorlar. Her şeyi ile ortada olan kamerakayıtları ile gündemde yer tutan gerçekleri dahi inkâredebiliyorlar. Sarıklı cübbeli aklayıcılarını Somasokaklarına salarak insanların dini duygularını istismaretmeye çalışıyorlar. Devletin sicili kirli istihbaratçılarınıve polis güçlerini (kışkırtıcılar sürüsünü) Somasokaklarına salarak gerçekleri açığa çıkartmak için çabasarf edenlerin üzerlerine salıyorlar. Yardıma gelenleriprovakatör ilan ediyorlar.

Kısacası Soma’da yaşananlar sermaye düzenininbütün kurum ve uzantıları ile işçi sınıfı ve emekçileriboyunduruğu altında tutmak için hayata geçirdiğibaskı ve sömürü yöntemlerinin yoğunlaşmış birbiçimde görünür hale geldiği bir kesitti.

Kapitalist düzen katleder!

Soma’da yaşanan açık bir katliamdır. Çünkükapitalistler her zaman daha fazla üretmek ve dahafazla kazanmak amacı ile üretim süreçlerini planlarlar.Üretim maliyetlerini azaltarak pazardaki paylarınıarttırmayı hedeflerler. Böylelikle kendi kasalarına dahafazla para girmesini sağlamış olurlar. Bu süreçkapitalistler arası rekabet süreci içerisinde ormankanunlarının hükmü altında gelişir. Burada rekabetkonusu aslında kimin daha kısa sürede daha çok işçikanı emmeyi başardığıdır. Soma madenlerinde desüreç böyle işlemiştir.

Devlet tarafından işletilen Soma maden ocağıbirçok kamu kurumu gibi özel sektöre peşkeşçekilmiştir. Böylece hükümetlerin çevresindeöbeklenmiş olan sermaye gruplarına karşılıklı çıkarilişkisi içinde “kıyak” geçilmiştir. Peşkeş çekmesüreçleri ise genellikle “zarar ediyoruz” “KİT’lerdevletin sırtında kambura dönüştü. Bu yükten milletikurtarıyoruz” vb. gerekçelerle yapılmıştır. İşin gerçeğiise tam tersidir. Özelleştirilen her işletme işçi veemekçilerin yükünü daha da arttırmıştır.

Kamu işletmeleri özel sektöre peşkeş çekildiğindemaliyeti düşürmek için ilk önce işçilik giderleri gözdengeçirilir. İşçi maaşları düşürülür. Sigorta primleri en altseviyeden yatırılır, çalışma süreleri uzatılır. Fazla mesaiücreti ya verilmez ya da iş yasasında belirtilenmiktarların altına çekilir, işçi sağlığı ve iş güvenliği kağıtüzerinde hayata geçirilen prosedürler olarak kalır.

İlk aşamada yapılanlar genellikle bunlardır. Bunlarlaberaber kısmi bir teknolojik yenileme süreci işletilir. Busüreç hiç de insan merkezli değildir. Tamamen üretimiarttırmaya odaklıdır. Yenilenen teknoloji işçiler için neiş güvenliğinin artması ne de daha az emek harcayaraküretim sürecinin parçası olması anlamına gelir.

Soma, patlamaya hazır saatli bir bombaydı

Kapitalistler bütün üretim alanlarını patlamayahazır bir bombaya dönüştürürler. Üretim alanlarınınrisk düzeyinin düşürülmesi sınıfın örgütlülük oranı iledoğru orantılıdır. Soma’da işçiler örgütsüzlüklerindenkaynaklı göz göre göre gelen katliamın engellenmesiiçin önlemler alınmasını sağlayamamışlardır. Buradatabelasında işçi sendikası yazan bir kurum var. Tekbaşına patlamadan sonra yaşananlara bakmak bilebunların sermaye sınıfının işçiler içindeki kâhyalarıolduğu gerçeğini görmemiz için yeterlidir.

Soma madenlerinde çok basit önlemler alınmadığıiçin yılardır küçük çaplı patlamalar, göçükleryaşanmaktadır. Bunların bazıları ölümlerlesonuçlanmaktadır. Her seferinde üzeri örtülerekgeçiştirilmektedir. Ülkenin en güvenli madeni olduğuaçıklanan madene işçiler küflenmiş gaz maskeleriyleinmektedirler. İşçilerin büyük kısmı yasadışı olarak birbiçimde taşeronlaştırılmıştır. 500 kişilik yaşamodasının olduğu söylenilerek parlatılan madendeyaşam odası olmadığı açığa çıkmıştır. Devletin yetkilikurumları ve basın yayın kuruluşları karşısındasöylenilen bu yalanın üzerine dahi gitmeyen birdenetim mekanizması ile karşı karşıyayız. Devletinyetkili bakanlığının denetçileri ise buralardakidenetimlerini ya lüks lokantalarda ya da yöneticiofislerinde yapmaktadırlar.

İşçiler günler öncesinden sıcak kömür çıktığınısöylüyorlar dikkate alınmıyorlar. Yangın çıkan paneller

gerekli yöntemler uygulanmadan söndürülmeyeçalışılıyor, üzerleri kapatılıyor. Birkaç ay sonra tekraraçılarak kömürün içten içe yanıp yanmadığı gerekliaraç gereç ve yöntemlerle tespit edilmeden tekrarfaaliyete geçiriliyor. Gaz oranı artması vb. durumlaryaşanıyor önlemler alınmıyor.

En ufak itiraz “işten kovarız” sopası ile bastırılıyor.İşsizlik sopası kullanılarak KİT’lerde çalışan madenişçilerinin aldığı ücretin üçte birine özel sektördeçalışan madenciler çalıştırılıyor. Somalı işçilerin büyükbir kısmı işçi sınıfının büyük bir kesimi gibi borçluolduğu için cehennem koşullarını kabullenerekçalışmak zorunda kalıyorlar.

Sınıflı toplumlarda egemen sınıfın üreten sınıflarıkontrol altında tutmak için bulduğu en önemliicatlarından biri olan “borçlandırma” bir kere dahaörgütsüz sınıfı “sıtmaya” razı olmak zorunda bırakıyor.Soma gerçekliği de kapitalist düzenin bir minyatürüolarak yaşanıyor. Ölüm gösterilerek sıtmaya razıedilenlerin bir kısmının ölümlü sonu olarak tarihteyerini alıyor. Düzenin efendileri için bu, “işin doğasındavar. Biz gerekli önlemleri aldık. Maalesef yine deyaşandı. Bu tarz kazalar madenlerde kaçınılmazdır”denilerek sıradanlaştırılıyor. Fakat bütün gerçekler vebilimsel veriler gösteriyor ki “bu işin fıtratında” ölümyok. İşçi merkezli bir üretim planlaması yapıldığındaölüm olmadığını gösteren sayısız örnekler var. Hattabunların büyük bir kısmı kapitalist ülkelerde yaşananörneklerdir. Bunlar gerçek anlamda insan merkezliüretim planlamaları ile işletilmedikleri halde açığaçıkan örneklerdir. Burada sınıfın örgütlülüğünün birnebze ileri olması ve toplumsal duyarlılık bazıönlemlerin alınmasını zorunlu kılan nedenlerdir.

Sermaye-hükümet ilişkisi

Sermaye hükümetleri temsil ettikleri sınıflara

Soma Katliamı =Sermaye, AKP, sendika işbirliği

Page 4: Kızıl Bayrak 2014-21

hizmet için çalışırlar. Aynı zamanda o sınıfın birpaçasıdırlar. Onların iktidar olmasının teminatısermayeye yaptıkları hizmetleridir. Sermayehükümetlerini iktidar yapan aldıkları oy değildir.İktidarlarının en önemli kaynağı toplumu kandırmak,kendilerini pazarlamak için sermayenin kendilerinesunduğu her türlü imkân ve destektir. Bunun sonucuolarak iktidara gelirler ve temsil ettikleri sermayeçevresinin devletin imkânlarından daha fazlafaydalanması için çalışırlar. AKP hükümeti dekendilerini destekleyen sermaye çevreleri başta olmaküzere sermayeye kayıtsız şartsız hizmette kusuretmemiştir.

AKP hükümetinin Soma Holding’le ilişkisi efendiuşak ilişkisinden ziyade sınıfsal çıkar ilişkisidir. AKPkömür alımı karşılığında Soma Holding’e devrettiğimadeni çok düşük bedel karşılığında kiraya vermiştir.Karşılığında ise emekçilerin gözünü boyamak içindağıtılan kömür, vb ihtiyaçlarının bir kısmını sağlamayıteminat altına almıştır.

Kurulan bu ilişki sermaye hükümetini Soma’dakikatliamı aklama görevi ile karşı karşıya bırakmıştır.Gerçek tüm çıplaklığı ile ortada olduğu halde ilkaşamada işletici firma korunmuştur. Neredeyse suçunişçilerde olduğunu ifade eden açıklamalar yapılmıştır.Toplumsal kamuoyunun oluşması ve uluslararasıbasınç sonucudur ki sermaye hükümetinin temsilcileri“kimin sorumluluğu varsa gereken yapılacaktır” demekzorunda kalmıştır. Emekçi kitleler bu söylemlerin boşlaf yığını olduğunu çok iyi biliyorlar. Geçmişte yaşanandeneyimler orta yerde duruyor. Zonguldak madengöçüğü, Davutpaşa katliamı, Esenyurt inşaat yangınıgibi toplumsal tepkiye neden olan birçok katliamınüzeri örtülmüştür. Gerçeklerin peşini bırakmayanlar iseaçık bir devlet terörü ile karşı karşıya kalmışlardır-kalıyorlar. Öte yandan yakın zamanda tüm kirli ilişkileriortalığa saçılan banka müdürleri, bakanlar, bakançocuklarının içerisinde olduğu rüşvet ve soygun çarkıdönüp duruyor.

Düzen güçleri Soma’da işbaşında

Soma Katliamı’nın yaşandığı ilk saatlerden itibarendüzenin bütün kurumları gerçekleri saklamak içinseferber oldu. Medya gerçekleri sakladı, gerçekleriyansıtan basın kuruluşları polis terörüyle karşı karşıyakaldı, alanı daraltıldı. Hükümet yetkilileri ve başbakantoplumu yanıltan açıklamalar yaptılar. Hedef şaşırtmakiçin “dışarıdan gelen provakatörler” söylemlerini sıkçakullandılar. Devletin bütün kurumları kitleleringerçekleri öğrenmesini engellemek için seferberoldular. Soma’da fiili OHAL ilan edildi. Madendeölenlerin köylerini dolaşarak “dışarıdan gelenprovokatörler var köyünüze almayın” dediler. Diyaneteve cemaatlere bağlı sarıklı yobazlar Soma sokaklarınasalınarak istismarcılıkta tavan yaptılar. Polis vejandarma şüpheli olduğu gerekçesi ile işçi ve emekçilerüzerindeki devlet terörünü tırmandırdılar. Düzeninyasaları gereği gözaltına alma haklarının olmadığı ÇHDüyesi avukatları herkesin gözü önünde pervazsızcayerlerde sürükleyerek gözaltına aldılar.

Basın ve medya kuruluşları üzerinden “hayırseverkapitalizmin” temsilcileri Soma’ya yardımkampanyaları başlattılar. Bankalar “Soma’da şehitdüşen madencilerin borçlarını siliyoruz” yalanınısayıklayıp durdular.

Öte yandan farklı kentlerde Soma katliamınıprotesto etmek isteyen işçilere, emekçilere, gençlereazgınca saldırdılar.

Savcılar günler sonra belki de birçok delil

karartıldıktan sonra delil toplama ve “sorumlularhakkında” gözaltı yapma işlemlerine başladılar.

İlk andan itibaren patlamanın asıl muhataplarındanbiri olan Çalışma Bakanı Faruk Çelik ortalıktagözükmedi. Bu işi iyice yüzüne gözüne bulaştıracağıkaygısından olsa gerek hükümet bakanını geri plandatuttu. Ağzı daha iyi laf yapan, kendini kontrol etmeyibaşaran demagoglardan Taner yıldız görevlendirildi.

Başbakan ise bazı gerçeklerin açığa çıkmasınıengelleyememenin telaşı ile sağa sola saldırdı.Emekçilere fiziki müdahaleden tutun da küfür vehakarete varan saldırılarda bulundu. Hükümetin vedevletin diğer görevlileri de başbakandan aşağıkalmadılar.

Ortalığa saçılan pisliklerin ve ahlaksızlıklarınaklanması tablonun düzeltilmesi işi ise hükümetin başdemagoglarından Hüseyin Çelik’e düştü. Hükümet okadar aciz duruma düştü ki Tayyip Erdoğan’ıngörüntülerle sabit saldırısını dahi inkâr etmek zorundakaldılar. Hükümet sözcüsü açık gerçekleri tersyüzetmeye çalıştı. Devletin bütün kurumları büyük birhassasiyetle sermaye düzenine halel getirmemek içinseferber oldular.

Sendikal bürokrasikatliamın baş sorumlularından

Sendiklaların bugün içinde bulunduğu durum içleracısıdır. Artık birçok sendika yönetimi patronlartarafından belirlenir hale gelmiştir. Soma Holding’ebağlı maden ocaklarındaki tablo Bu gerçekliğin izahıdurumundadır. İşyeri temsilcilerinden tutun da şubeve genel merkez yöneticilerine kadar patronlarınbelirlediği kişiler aday gösteriliyor ve seçiliyor.Soma’nın köylerinde patronun adamları delege veyönetim için belirledikleri adamların seçilmesi içinçalışma yürütüyorlar. Aday olmak isteyen diğer işçilerişten atılma tehdidi ile korkutularak adaylıklarını geriçekmeye zorlanıyorlar. Somalı işçiler son günlerdebasına verdikleri demeçlerde bu gerçeklikleri defalarcaifade ettiler.

Sendikaların tepesine çöreklenmiş ihanetşebekelerini görmek için kimsenin açıklama yapmasınadahi gerek yok. İcraatlarına bakmak bile gerçeklerigörmeye yeter de artar bile.

Türk İş bürokrasisi tepeden tırnağa patronlaşmıştır.Bağlı bazı sendikaları dışta tutarsak işveren sendikasıgibi işleyen bir hal almıştır. Hak-İş için de aynısınısöylemek yerindedir. Türk iş yöneticilerinin ve Madenİşçileri Sendikası’nın katliamla ilgili yaptıklarıaçıklamalar kraldan çok kralcı olduklarını gösteriyor.

Hükümet yetkililerinden herhangi bir açıklamagelmediğinde ağızlarını açıp tek kelime dahisöylememişlerdir. Soma katliamına “elim kaza”demekten öteye geçememişlerdir.

Maden-İş Sendikası’nın en büyük icraatları işçileritehditle AKP mitinglerine götüren maden ocağıyöneticileriyle birlikte davranmak olmuştur. Bir deişçilerin ifadesiyle “şirket yöneticileri ile sendikalokalinde okey oynamaktır”.

Somalı maden işçileri bütün bu gerçekliklerinfarkındalar fakat alternatif göremedikleri içinkendilerini bu anlayışlara mahkum görüyorlar. Budurum sadece maden işkolu için geçerli bir durum dadeğildir. Genel olarak işçi sınıfı için geçerli birdurumdur.

İşçi sınıfının sorunlarının çözümü için kendini Türk-İş’e alternatif olarak gören DİSK yöneticileri de bu günbu misyondan fazlası ile uzaktır. Soma gibi açık birkatliam yaşandığında dahi gücünü harekete

geçirememektedir. DİSK’in başındaki bürokratlar sınıfmücadelesini AKP’ye karşı olmak sınırlılığındagördükleri için buna uygun pratik adımlar atıyorlar.Geçtiğimiz seçimlerde ufuklarının sınırlılıklarıyürüttükleri kampanya ile gösterdiler. İşçi veemekçilerin karşı karşıya kaldığı kötülüklerin teknedeni AKP hükümetiymiş gibi davranarak sermayesınıfının bütün kurumları ile bir bütün olduğugerçeğinin üstünü örttüler. Sınıf bilinciyle hareketetmeyen ve sınıfa da böyle bir bilinç taşımayan hiçbirsendikal hareket gerçek bir alternatif olamaz.

Soma katliamının ardından alınan iş bırakmaeylemleri bir kere daha DİSK’in kendi kararlarını(istisnalar dışında) hayata geçiremediğini göstermiştir.Yıllardır örgütlü olunan fabrikaların, işletmelerinçoğunda kısa açıklamalar ile süreç geçiştirilmiştir.Örgütlü olunulan yerlerde taban inisiyatifleriningeliştirilmemesi, üyelere gerçek anlamda sınıf bilincive örgütlülük anlayışı kazandırılmaması bu tablonunbaşlıca nedenlerindendir. Türk-İş bürokrasisindeyaşanılan tablo DİSK’te biraz daha yumuşatılmışbiçimde hayat bulmaktadır.

Sendikalar bugün asıl misyonlarını yerinegetirmekten çok uzaktadırlar. Bunun gerekçesi olarakise 12 Eylül yasaları gösterilebilmektedir. Türk İş ve Hakİş’in böylesi gerekçelerin arkasına sığınması olağandır.DİSK ve bağlı sendikaların yöneticilerinin böyle birsöylem kullanmaları rezil bir durumdur. Mücadeledenkaçışın bahanesidir.

12 Eylül öncesi kazanılan hakların hiçbirisi göktenzembille inmedi. DİSK o dönemler durduk yere nicelbir güç haline gelmedi. Mücadelenin içinde yoğrularakgeldi. Kaveller’den, Alpagutlar’dan, Sungurlular’dan,Paşabahçeler’den süzülerek geldi. Yasalarlatanımlanmamış bir dizi hakları kazanmak için fiilimeşru mücadeleyi sahiplenerek ve sınıf mücadelesininyasalarına göre hareket ederek kazanımlar elde edildi.Bugün de aynı yollar izlenmedikçe hiçbir hakhükümetlerin, düzen partilerinin eliyle verilmeyecektir.

Bugün ihtiyaç olunan şey söylenmek, sızlanmakyerine DİSK’in kuruluşundaki fiili meşru mücadeleanlayışını kuşanmaktır. 12 Eylül darbe yasalarınınarkasına saklanmaktan vazgeçmektir. Sınıf sendikacılığıanlayışını kuşanmaktır.

Fakat DİSK’e hakim anlayışlar bunu yapmaktanuzaklar. Greif gibi DİSK’in değerlerini yıllar sonrayaşatan bir işgale sırtlarını dönerek bunugöstermişlerdir.

Bunun içindir ki düzene kayıtsız şartsız biat etmişsendikalarla birlikte DİSK’e bugün hakim olan anlayışıntemsilcileri de yaşanan katliamın sorumluluğunutaşımaktadır.

Gerçek hesabı örgütlü işçi ve emekçiler sorar!

Sermaye sınıfının katliamlarına karşı gerçekhesaplaşmayı ancak örgütlü işçi sınıfı gerçekleştirebilir.Bugün sınıfın öz örgütlülüklerini yaratmasını sağlamakise devrimci ilerici güçler ve sınıf sendikacılığını kılavuzedinmiş kesimlerin omuzlarındadır. Sermayeninsömürü çarklarını parçalamak için bu hayati biradımdır. Sendikal bürokrasi de ancak tabanın söz,yetki, karar hakkına sahip olduğu örgütlülükleryaratıldığında bertaraf edilebilir. Aksi durumda sınıfsalhiçbir çelişkisi olmayan sendikal anlayışlar düzene öyleya da böyle hizmet etmekten başka hiçbir şeyyapmayacaklardır. En ileri olanının yapacağı işler enfazla düzen içi muhalefet ve sınırlı iyileştirmeleristemekle sınırlı kalacaktır.

Page 5: Kızıl Bayrak 2014-21

Soma’da yaşanan katliam veortalığa saçılan gerçekler

Soma’da yaşanan katliamda açığa çıkan bir gerçekde taşeronluğun katliamın yaşanmasındaki belirleyicirolüydü. Yüzlerce işçi aşırı kar hırsının kaynağıkapitalizmin kurbanı oldu. Yüzlerce işçi de yaralandı.Soma’da yaşanan işçi katliamı ihmaller serisinineseriydi. Geçen yıl da çok sayıda işçinin yaşamınıyitirdiği Soma Holding’e ait bu ocakta bugüne kadaradam akıllı hiçbir denetim gerçekleşmemişti.Sermayenin korunduğu düzenin devleti ve hükümetimadende denetimsizliği kural haline getirmede tümmaharetini sergilemişti.

Devlete ait olan maden sahası Soma Holding’epeşkeş çekildi. Özelleştirmenin, taşeronlaştırmanınardından devletlilerin katılımıyla gösterişli bir açılışyapıldı. Açılışta yer alanlardan biri olan Enerji BakanıTaner Yıldız 301 işçiye mezar olan madenin “sonteknolojik gelişmelerle” işletilecek bir maden ocağıolduğunu söylemişti. Peşkeş çekilen maden ocağındadenetimsizliğin kurbanı ve aralarında çocuk yaştaçalışanların da olduğu 301 işçinin katledilmesindenSoma Holding kadar AKP iktidarı da sorumluydu.

Daha önce defalarca kömür maden işletmeleri ileilgili olarak meclise verilen önergeler, “meclisgündemini meşgul ediyorsunuz” denilerek dinci partivekillerinin oylarıyla reddedildi. Büyük bir iştahlakömür madenini yok pahasına devralan Soma Holdingyönetimi zamanında maden ocağında herhangi birkazanın yaşanması durumunda, 500 işçinin 20 günboyunca yeme içme ihtiyacını karşılayacak ve dışarıyaoksijen bağlantısının kurulduğu ‘yaşam odaları’oluşturduklarının demogojisi ile göz boyayarak dahafazla artı-değer elde etmenin peşine düşmüştü.

Soma maden ocağında yaşanan katliam, SomaHolding, sermaye devleti ve AKP iktidarının işbirliği ilegerçekleştirilmiştir. AKP iktidarı hem Soma madenocağını özelleştirmiştir hem de kömür alım garantisivermiştir. Yüzde 7’lik bir fazla üreten Soma madenocağı 2012 yılında üretim fazlasını yüzde 47’ye,2013’te yüzde 53’e çıkardı. İşçileri daha fazla ve dahaucuza çalışmaya zorlamak için taşeronluk sistemimaden ocağında belirleyici çalışma biçimi olarak öneçıktı.

Savcıların yaptığı yarım yamalak araştırmalar bileişçi katliamını doğrulayan verilerin ortaya çıkmasınafazlasıyla yetti. Örneğin Soma’da 301 işçinin öldüğükatliamın 6 gün sonrasında ele geçirilen şirketbilgisayarı kayıtlarında, karbonmonoksit seviyesininyüzde 50’nin üzerinde olduğu belirlendi. Kaza günü ilekazadan 2 gün önce gaz sensörlerinin uyarı verdiği,buna rağmen önlem alınmadığı ortaya çıktı. Kayıtlaragöre gaz uyarı sensörleri defalarca uyarıdabulunmasına rağmen işçi kanıyla beslenen Somapatronu kılını bile kıpırdatmadı. Yani katliam göz göregöre geldi.

AKP iktidarı kömür alım garantisi vererek Somapatronunun iştahını kabarttı. Aşırı üretim ve işçifazlalığı katliamın zeminini güçlendirdi. Türkiye Kömürİşletmeleri’nin verdiği alım garantisinin çok üstünde

kömür çıkaran Soma Holding, Soma’daki madenocağını aşırı kapasitede çalıştırarak yüzlerce işçininhayatına mal olan katliamın zeminini döşedi.

Soma katliamının faili Soma Holding’in sahibi AlpGürkan, basın toplantısında, katliamdan tam dört günsonra yaşam odasının olmadığını ve yangının trafodankaynaklanmadığını da itiraf etmişti. O toplantıdamadende taşeron sisteminin bulunmadığını dasavunmuştu. “Bizde ekip başı var” demişti. Yasayagöre, ana sektörlerde alt taşeronluk sistemi yasakolduğu halde Soma kömür madeninde, halk arasında“dayıbaşı” denilen ve bir çeşit alt taşeronluksisteminin uygulandığı belirlendi. Soma kömürocağında “işçi, baca, ayak ve darama” adı altında dörtfarklı taşeron sistemi uygulandığı ortaya çıktı.Taşeronların resmi evraklarda “ekip başı” olarakgösterildiği ve şirketin çalışanı olarak kayıt edildiğibelirlendi.

Katliamın olduğu maden ocağı, Soma Holding’edevredildikten sonra tonu 130-140 dolara mal edilenkömür yaklaşık 24 dolara kadar indi. Peki bu maliyetdüşüşünün temel unsuru neydi? Elbette ki canlı insanemeğiydi. Bir başka deyişle ucuz iş gücüydü. Ziramaden ocağında iş gücünün minimize edilmesi temelbir politika olarak uygulandı. Bundan dolayı kömürmadenindeki işçi ücretleri bin liraya kadar geriledi. İşçisağlığı ve güvenliği tedbirleri aşırı kar hırsı nedeniylesıfırlandı. İşçilerin uzun süreli çalıştırılmasırutinleştirildi. İşgücünün değersizleştirilmesi SomaHolding’in kalifiye eleman çalıştıramaması sonucunada yol açtı.

Sermaye devleti kömür madenlerini taşeronlaravererek maden işçilerinin iliklerine kadarsömürülmesine de onay vermiş oldu. Kömürmadenlerinin yeni sahipleri kasalarını doldururken, budurumla doğrudan bağlantılı olarak maden işçilerinin

ömürleri daha da kısaldı. Özelleştirme vetaşeronlaştırma politikaları Soma Katliamı’nın enönemli nedeni olarak kayıtlara geçti. Böylece işçigüvenliğinin olmadığı, sefalet ücretlerinin, kayıt dışıçalıştırmanın ve çocuk işçiliğinin, yani köleceçalışmanın dayatıldığı koşullarda işçi katliamıkaçınılmaz hale geldi.

Her yerde olduğu gibi iş cinayetlerinin önemli birkısmı taşeron firmaların egemen olduğu işyerlerindeyaşanıyor. Taşeronluk düzeni büyüdükçe, egemenlikalanı arttıkça, bununla doğru orantılı olarak işçiölümleri de artıyor. Daha önce Zonguldak Kozlu’daölen 8 maden işçisi de, Türkiye Taşkömürü Kurumu’naiş yapan Star Madencilik adlı taşeron şirketteçalışıyorlardı.

Ortaya saçılan belgeler Alp Gürkan’ıntaşeronlaştırmayı ‘Hizmet Alımı’ adıyla işlettiği ortayaçıktı. Skandal bununla sınırlı değil. Ayrıca çalışma veSosyal Güvenlik Bakanlığı’nın maden ocağını defalarcateftiş ettiği ve herhangi bir eksik bulmadığı da açığaçıktı. Örneğin bakanlık adına teftişi gerçekleştirenmaden mühendisleri Emin Gümüş ve Ersin Bulut ileişletme müdürü Akın Çelik’in imzasının yer aldığıtutanakta, “iş yerinde 13, 14, 17, 18 Mart 2014tarihlerinde yapılan programlı teftişte noksan husustespit edilmemiştir” ifadeleriyle katliamın kilometretaşları döşenmiştir. Bu belge bile Soma patronları ilebakanlık arasındaki organik ilişkinin açık örneğidir. Buorganik ilişki aynı zamanda yaşanan katliamınsorumlusunun sermaye devleti olduğu gerçeğinin açıkkanıtıdır.

Soma Katliamı’nın ardından 8 kişinin tutuklanmışolması emekçilerin ortaya çıkan tepkisini zayıflatmayayönelik basit bir manevradır. Zira Soma Katliamı’na yolaçan tüm süreçlerde sermaye devletinin, AKPiktidarının açık parmağı bulunmaktadır.

Page 6: Kızıl Bayrak 2014-21

Soma’da yaşananlar üzerine gözlemlerimiz

Türkiye yeni bir katliama daha tanıklık ederken,yabancısı olmadığı pek çok devlet ve hükümet gerçeğiile de bir kez daha karşı karşıya kaldı. Bilgi kirliliği vespekülasyonların da yeni yeni aydınlanmaya başladığıaşamaya ise yeni gelebildik. Bu aşama itibarı ileyaşanan kıyımın nedenlerini ve sonuçlarını dahaobjektif görebiliriz.

Öncelikli belirtelim Soma madenleri gerçeğinekabaca bakacak olursak, tam da Başbakanın kıyaslamayaptığı gibi 1800’lü yıllar ve 1900’lü yıllarınortalarındaki maden gerçeğiyle karşılaşıyoruz.Gördüğümüz, tanıştığımız bu vesileyle sohbetedebildiğimiz birçok maden işçisinin anlatımlarındanyola çıkarak bu tabloyu şöyle tarif edebiliriz.

En büyük sorunyoğun baskı ve taşeron çalışma

Burjuva meydanın da sıkça tekrarladığı üzere,planlanan üretimin çok çok üzerinde %43 gibi birüretim fazlasından bahsediliyor bu ocaklarda. Buüretim fazlası tabi ki işçilerin sağlıklı koşullardaçalışmasıyla mümkün olamazdı. Bu yüzden işçiye baskıyapmak, işe gelmediğinde iki yevmiyesini birdenkesmek, hatta geciktiğinde bile benzer para cezalarıylacezalandırmak en büyük baskı biçimleri.

Öte taraftan üretimde bir dakikalık bir boşluğa biletaviz gösterilmiyor. Örneğin çalışan vardiyanın işibırakabilmesi için, ikinci vardiyanın işi tamamen teslimalmış olması gerekiyor. İşçiler madene bir kere girdilermi ancak vardiya bitiminde dışarı çıkabiliyorlar.Yemeklerini çalıştıkları, kazma salladıkları bölgede veaceleyle yemek zorundalar.

“Siz hepiniz sendika üyesisiniz, sendikanız neyapıyor” diye soruyoruz işçilere. Tabi işçilerin ağzındansendika yöneticilerine karşı hiç hoş sözler çıkmıyor.Toparlayarak anlatacak olursak maden patronlarınındenetiminde ve tamamen onların iradesi altında birsendikadan bahsediliyor. İşçiler “sendika özelleşti”diyorlar. Madenlerin özelleşmesiyle berabersendikanın da sermeyenin eline geçmesi sürecini bubasitlikle anlatıyorlar. Katliamın yaşandığı günden berisendika ve yöneticilerinden yansıyan hiçbir şeyinolmadığını söylüyorlar. Sendikanın işinin ise, işçininhakkını korumak değil çalmak olduğunu, ötesi sesiniçıkaran olursa da kara listeye yazmak olduğunusöylüyorlar.

Konuştuğumuz birçok işçi çalışma koşullarından,yaşanan kazalara ve kazaların sebeplerine kadar birçokşey anlatıyor, ama hepsinin ortak vurgusu yaşanankatliamın bilançosunun daha ağır olduğudur. Şu andaSoma’da herhangi bir kahveye oturup dinleseniz hermasada ölenlerin nasıl kaybedildiği anlatılıyorolacaktır. Kaçak Suriyeli işçilerin üzerine dökülenbetonlardan, çocuk yaşta madende çalışanlara, hangiköyde kaç cenaze olduğuna kadar her şeyiduyabilirsiniz. Belki kimse gerçek sayıyı bilmiyor amaherkes ölenlerin sayısının bu olmadığını çok iyi biliyor.

Soma gerçeği diye söze başlarken devlet vehükümetin alışıldık yüzünü de gördük demiştik. Yalan,

inkar, baskı, işkence, yolsuzluk, tehdit, şantaj, rüşvet vedaha sayısız icraat Soma’da bir çırpıda ve ustalıklasergilendi.

Avukatlar, sendikalar, odalar, içeri giren kurtarmaekipleri ve işçiler çıkartılan cesetlerin belki deaçıklanan rakamın iki katı olduğunu ifade ediyorlar.Ama bu gerçeğin açığa çıkmaması için çevrilendolapların haddi hesabı yok. Örneğin Avrupa’dan gelenarama kurtarma ekipleri engellenmiş. Madenden çıkanceset sayımı ve fişlemesini polis yapmış. Çoğu cesetyine AKP’ye yakınlığıyla bilinen Keskinoğlu Holding’insoğuk hava depolarında ve yine başında özellikle dedışarıdan getirilen polis ekiplerine teslim edilmiş.Birçok noktadan aileler ölen yakınlarını teslim aldılar,ama toplam kaç ailenin ölen yakınını teslim aldığıbilinmiyor. Asıl aldatmaca madende bırakılan işçilerdeğil ailelere teslim edilen işçilerin sayısının gizlenmesideniyor.

İşçilerin ve yakınlarının bu aldatmaca karşısındagözlerini açmaması ve tepki göstermemesi için hertürlü adım atılmış durumda. Devlet bütün aygıtlarıylaşu anda Soma’da esnafları gezerek “provokatörlerburada, camınızı kıracaklar, size zarar verecekler,bunları Soma’ya sokmayın” diyor. Ailelere “sizikandıramaya gelecekler sizi siyasi çıkarlarına aletedecekler, gazetelere resimlerinizi koyacaklar, bunlaraonay verirseniz çocuklarınızın başı derde girer,kendilerine daha sonra iş de bulamazlar” diyerektehdit ediyorlar.

Soma’da olağanüstü hal

Şu anda Soma’da yaşayan ilerici devrimci tümgüçler fişlenmiş ve kayıt altına alınmış durumda.Evlerinin, işyerlerinin önlerinde sürekli onları izleyensivil polisler mevcut. Dışarıdan Soma’ya girmek isekesinlikle yasak! Soma halkına yardım etmek için gelenonlarca insan gözaltına alınarak Soma sınırlarınındışına çıkartılıyor. Somalı olmayan hatta Somalı daolsan ikametgâhın başka yerdeyse Soma’yagiremiyorsun. Cenazeye gelmiş bir akraba bile olsanGBT kontrolünden geçeceksin, ardından TMŞ ekipleri

yüzüne bakıp eylemci olup olmadığını kontrol edecek,bunların hiçbirinde sorun çıkmazsa bir sivil polisaracına binecek ancak öyle gideceksin. Gerçektencenazeye gelmişsen ve aile seni tanıyorsa o zamanserbestsin yoksa yine gözaltına alınıp sınır dışıedileceksin.

Bunca baskıya ve acıya rağmen Soma halkı yine detepkisini göstermeye devam ediyor. İlk günden bugüne tamamen kendiliğinden başlayan eylemlerleSoma işçileri, gençleri devletin ve maden patronlarınınzulmüne bir biçimde isyan ediyorlar. Soma’ya ilk kezTOMA geliyor ve biber gazı sıkılıyor. Ama buna rağmeninsanlar acılarına ve kayıplarına rağmen bu ablukayadireniyorlar. Kırkağaç’tan TOMA’ları kovalayabiliyorlar,yolları kesebiliyorlar. Reformistler sendikalar hemSoma’da hem de Manisa’nın her yerinde kimse sloganatmasın, eylem yapmasın, halkımız buna hazır değilderken Soma halkı başbakanı markete kadar kovalıyor,bakanların araçlarını tahrip ediyor ve sloganlarlayolları arşınlayabiliyor. Tüm bunlar yaşanırken ilericiolduğunu iddia eden kurumlar ve temsilcileriöğretmen evinde çay içiyor.

Katliamdan günlerce sonra ancak ÇHD’nininisiyatifiyle bir platform kurulabildi. O da doğal olarakişçilerin yasal haklarının korunması ve kazanılmasıkapsamında bir çalışma yürütmek için oluşturuldu.“Soma için adalet” ismiyle kurulan platformun dışındane Soma’da ne Merkez’de başka bir platform ya daorganizasyon ne yazık ki oluşturulamadı. Bu yönlüyapılan zorlamalar da sonuçsuz kaldı.

Mücadelemiz sürecek

Manisa İşçi Kültür Sanat Derneği ve Metal İşçileriBirliği olarak Soma’da yaşanan katliamın takipçisiolmaya, Soma işçileriyle buluşmaya, kamuoyuylayaşananları paylaşmaya gayret gösterdik. Teknik bazıimkânsızlıklar ve olanaksızlıklardan kaynaklı sosyalmedyanın etkin kullanımı konusunda çok başarılıolamadık. Ama sınıf devrimcileri olarak hem Soma’dahem de kendi yerelimizde açığa çıkan öfkeyi büyütmekiçin elimizden geleni yapmaya çalıştık.

Yaşanan katliamın Manisa için beklenmedikolmadığını, yani sürpriz olmadığını herkes biliyor. İşcinayetlerinde her geçen gün artış gösteren ManisaOSB ve madenler gerçeği bu tablonun yaşanacağınınönden habercisiydi. Yerel bültenlerimizde vetoplantılarımızda sıkça dillendirdiğimiz işçi sağlığı veişçi güvenliği mevzusunun hayati önemi ve bu noktadadaha da ısrarlı bir çalışma yapmak gerektiği bizimcephemizden de bir kez daha kavranmış oldu.

Soma’yı unutturmamak, Soma’nın faillerindenhesap sormak nihayetinde işçi sınıfının bulunduğu,sermayeye hizmet ettiği her yerde bu ve benzersorunlar için örgütlenmesi ile mümkün olacaktır. Somaişçilerinin yanında olmak ancak bulunduğumuzfabrikalarda, atölyelerde, ocaklarda mücadeleyikörüklemekle mümkündür.

Manisa Metal İşçileri Birliğiİşçi Kültür Sanat Derneği

Page 7: Kızıl Bayrak 2014-21

Öyle bir yer hayal edin ki, kilometrelerce uzayantüneller, sağa sola giden karanlık yollar, nereyegittiğiniz belli değil, her yer zifiri karanlık, adımattığınız yer su, çamur. Çalışan işçilerinkullanabilecekleri doğru düzgün malzeme bile yok.Verdikleri kıyafeti, çizmeyi ve bareti 6 ay boyuncakullanmalarını istiyorlar. İstediğiniz zaman gidipalamıyorsunuz. İster çizmen patlasın, ister kıyafetinyırtılsın kimsenin umurunda değil. Ocakta içme suyubulamadığımız zaman oluyor, yemek yiyecek yerbulunmuyor. Bulsan ne olur, her tarafı toz dumangötürüyor. Ocakta çalışan işçiler hayvandan farksızmuamele görüyorlar, amir ve şeflerin ne küfüretmedikleri kalıyor ne de ufacık bir olay yüzündenişten çıkarmadıkları. Kömür çıksın da nasıl çıkarsaçıksın.

Denetim konusuna gelecek olursak; müfettişlerocağa gelmeden en az 2 gün önce haber veriliyor,anayollar düzeltilip yükseltiliyor. Maden ocaklarındasac pano ve normal telefon kullanılması yasaktır. Bunarağmen bütün ocaklarda kullanılmaktadır. Denetimolacağı zaman bunların hepsi ortadan kaldırılıp yerineexprof denilen çelikten yapılmış gaza ve ateşedayanıklı pano ve telefonlar çıkartılıyor. Müfettiş bumalzemelerin yerleştirildiği başlıca yerlerde geziyor.Ne ayağa giriyor, ne de rakuplara. İşçilere sorsanızhiçbiri müfettişi görmedim der. Ocakta ortalama birsaat durduktan sonra tekrar geldiği yoldan geridönüyor, denetim dedikleri sadece bu. Sen yer altınakilometrelerce yol yap ve denetimciler sadece birsaatte her yeri gezsin. Olacak iş değil.

Genelde ocakta her gün ufak çaplı kazalar olur.Kömür çıkaran işçiler malum kazma, kürek kullanmakzorundadırlar. Elinin patlaması, parmak kırılmaları,ayağına ağır malzeme düşürmeler. Ocakta kullanılanbazı malzemeler çelikten yapılır ve bunu işçileromuzlarında taşır. Kayıp düştüğünde ise kolunuzu vebacağınızı kırabilir. Büyük kazalar ise göçükler veyangınlardır. Yer altında kazdığınız yere yarım metrearalıklarda ortalama 100 kilo civarındaki TH denilen Useklinde malzeme konulur. Ve aralarına kama denilenyatsı tahtalarla tahkimat yapılır. Malzeme yetersizolunca işçiler bunları kullanamıyor ve tahkimatolmadan ilerleme yapılıyor. Yukarından düşen bir taş

parçası tahkimatsız yere denk gelirse orayı göçürüpüstündeki bütün taş ve kömür işçilerin üstüne geliyor.Bu kazalarda genellikle beyin kanaması, hafıza kaybıve kaburga kemiğine kadar kırık olayları yaşanıyor.

Ve yangınlar. Ocakta hem işçilerin nefes alması için,hem de içerdeki tozlu pis havayı atmak için hava akışısağlanıyor. Oksijen miktarı normalde 20.6 olmasıgerekirken hızlı bir şekilde yükseldiğinde kömüryanmaya baslar. Aynı evlerde soba gibi düşünün.Zaten yer altında her taraf kömür. Kendinizi büyük birsobanın içinde düşünün. Hiçbir farkı yoktur. Yukarıdandüşen yanan kömürler ocaktaki elektrik kablolarını,bantları eritir. İnsanların üzerine düşündüğündesadece kemiklerini bulabilirsiniz. Bundan korunmakiçin yer altında gaz ölçüm cihazları var oksijen, metanve karbon monoksit gazını ölçmeye yarayan. Amakullanılıyor mu, hayır. Cihazların alarm verdikleriniduyan emniyetçilerin hiçbir şey umurunda değil.Çünkü işçileri oradan çıkartırsa kömür çıkmaz, üretimolmaz ve amirinden laf yer, belki aldığı günlük parakesilir. Bunun için kimsenin canı düşünülmüyor.

Madene yeni başlayanların normalde bir haftakadar eğitim görmesi gerekir. Ama sadece bir güneğitimden sonra direk yer altına gönderilip elinekazma kürek veriliyor. Verdikleri eğitimde ise sadecekullanılan başlıca malzemeler ve madenin yapısıanlatılıyor. Sabah 9’dan aksam 4’e kadar süren birzamanda, sen hayatında maden nedir bilmeyen biradama ne öğretebilirsin ki?

İşçilerin günlük çalışma saati 8 saattir. Ve yenibaşlayan bir işçi bir saat çalışması karşılığında 5 liragibi bir para alıyor. Bu da aylık 1200 liraya geliyor.Sendika denilen bir sistem var. Buraya kayıt yaptırmayızorunlu tutuyorlar. İşçilerin maaşından bir günlükparalarını kesiyor. Eğer bir ay boyunca işe sürekligelirsen 150 lira kadar parayı maaşına yatırıyorlar.Ayda birkaç gün işe gelmezsen veya rapor alırsan buparayı da alamıyorsun.

Ocakta amirlere karşı gelirsen, istemeden de olsaherhangi bir malzemeye zarar verirsen 1 ile 5 gün arasıparanı kesiyorlar. Ve bu parayı bir daha gerialamıyorsun. İşçilere küfürle zorbalıkla iş yaptırıyorlar.Ocakta hiçbir işçiye değer verilmiyor.

On milyonlarca insanın kalbi Soma’da çarparken,tarih maden işçilerinin ortak acısına tanıklık ediyor. 17Mayıs 2010’da, Zonguldak TTK Karadon MüesseseMüdürlüğü maden ocağında meydana gelen grizupatlamasında 30 maden işçisi yaşamını yitirmişti. 30maden işçisi, taşeron firma Yapı-Tek’te, yerin 540metre altında üretim öncesi hazırlık çalışmasıyaparken yaşamını yitirmişti.

Bugün Soma katliamının sorumlusu olan AKPhükümeti ve Soma Madencilik sahipleri, kendilerinikurtarmak için devreye devlet terörünü sokmuşbulunuyorlar. Karadon katliamından sonraysa devletinhukuk terörü devrede.

30 madencinin katledilmesiyle ilgili ceza davası,aradan 4 yıl geçmesine rağmen hala sonuçlanmadı.Katliamdan 1.5 yıl sonra, 6 Aralık 2011’de, o zamankiKaradon Müessese Müdürü İsmail Güner ile Yapı-Tekortaklarından Halim Köse’nin de aralarındabulunduğu 28 kişi hakkında, ‘birden çok kişininölümüne ve yaralanmasına neden olmak’ suçundandava açılmıştı.

İşçilerin iş cinayetlerinde hayatlarını kaybetmesineneden olan sermaye devletinin, bu davayısonuçlandırmamış olması, bu süre zarfında hiçbir şeyyapmadığı anlamına gelmiyor. Katilleri ödüllendiren,terfi ettiren bir devletten bahsediyoruz. Grizu faciasıolduğunda Karadon Müessese Müdürü olan İsmailGüner, şu anda TTK Genel Müdür Yardımcısı olarakgörev yapıyor.

Dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ÖmerDinçer ise 30 işçinin hayatını kaybettiği katliamınardından madencilerin acı çekmediğini, “güzelöldüklerini” söylemişti.

Soma’da hayatta kalmak için arkadaşlarının cansızbedenleri üzerinden geçmek zorunda kalan işçilervicdan azabı çekerken, işçi katliamlarının failleriişçilerin cansız bedenlerine basa basa terfi ediyorlar.

Maden işçileri ölüyor,sorumlular terfi ediyor!

Soma’damadende çalışmak!

Page 8: Kızıl Bayrak 2014-21

Somalı bir gencin gözlemleri...

Yıllarca yaşadığım, her bir köşesinde çocukluk vegençlik anılarımın kokusunu duyduğum şehre bir günböylesi bir vesileyle geleceğim hiç aklıma gelmezdi.

Şimdi karaelmas diyarında elmaslaşanlara, devletinve patronların tüm yalanlarını teşhir etmek vemücadeleyi büyütmek bir borçtur.

13 Mayıs günü yüzlerce insanın katli ile tümdünyada gündem haline geldi Soma. Halkının geçimkaynağı büyük oranda ya esnaflık ya elektrik santrali yada madendir. Muhafazakâr bir yapıya sahip olan builçede kapitalist gelişme son 5–6 yılda daha dahızlandı.

Soma Kömürleri’ne ait maden ocağındagerçekleşen patlamanın sonucunda ilk verilen bilgiler20 kişinin ölü olduğu biçimindeydi. Bu sayı kısa bir süresonra 5’e çekildi. Fakat yüzlerce işçinin çalıştığı birmaden ocağında hele ki vardiya değişimi sırasındagerçekleşen bir patlamada 5 kişinin öldüğü haberikimseye inandırıcı gelmeyecekti.

Eynez’de yaşanan patlamanın ardından Işıklar veAta Bacası maden ocaklarında denetleme yapılacağınıöğrenen maden patronları delilleri karartmak için hiçbeklemeden çalışmalara başladı. Daha öncesinde debuna benzer delil karatma çalışmalarının yapıldığı dabilinmektedir.

Patlamanın gerçekleştiği madenin yanındakimadende çalışan kuzenim denetim(sizlik) üzerine birkaç bilgi veriyor bana. Diyor ki, “Denetimcileringeleceğini patronlar öncesinden biliyorlar. Budoğrultuda bize, madende kullanıma uygun olmayanelektrik panolarının üzerlerini örttürüyorlar. Zateniçeriye giren denetimciler ocağın en güzel yerlerinigeziyorlar. İşçilerin asıl çalıştıkları yerleri görmüyorlar.”

Madendeki aldatmacaların yanı sıra patlamadansonra da bir dizi manipülasyona başvuran SomaKömürleri, ölümler konusunda sürekli yalanlarsöyleyerek kamuoyunu yanılmak için elinden geleniardına koymuyor. Kurtarma çalışmalarına katılanmaden işçileri ölü sayısının 300’le kalmasının imkânsızolduğunu, patlama sırasında ilk kurtulanlar dışındakurtarılan çok insanın olmadığını anlatıyorlar.Kurtarılanların ise 400’lerde bir rakamla ifadeedilemeyeceğini, daha az insanın sağ olarak dışarıyaçıkartılabildiğini söylüyorlar. Keza çıkarılan birçok ölüişçiyi yaşıyor göstermek ve yolda öldü diyebilmek içinyüzlerine maske takıldığı, kurtarma çalışmasına katılanişçilerin verdiği bilgiler arasında.

Soma’ya patlamanın ardından giden Soma İçinAdalet Komisyonu’nun bir dizi belediyeden aldığıcenaze defin bilgilerine göre –ki daha ulaşılamamışbelediyeler olması pek muhtemel- defnedilen cenazesayısı şimdiden 327.

Bunun yanı sıra gelen bilgiler arasında, aramakurtarma çalışmalarına katılan işçilerden de ölenlerolduğu yönünde. Devletin ve patronun kendini aklamatelaşıyla kurtarma sırasında ölen işçileri patlamadaölmüş gösterme ihtimali kuvvetli bir ihtimal olarakkarşımızda durmakta.

Keza kurtarma çalışmaları sırasında AFAD’ın

madenlere inmediği, madene kurtarmak için girenlerinsadece patlamadan kurtulan ve diğer madenlerdengelen işçiler olduğu ifade ediliyor. Kurtarmaçalışmalarında bile ihmallerin olduğu belirtiliyor. Anagirişten gönderilen temiz havanın ardından kurtarmaekibi madene arama için giriyor. Ardından, ters yöndengönderilen temiz hava sonucu kurtarma ekibi zehirlihavayla karşılaşıyor ve burada can veriyor.

Patronun ve devletin ölü sayısını bildirmede ya dakatliamın sebebini açıklamada taraflı olduğu gözönünde bulundurulduğunda gerçek sayıya ulaşabilmekiçin, TMMOB, TTB, ÇHD gibi devletten bağımsız bir dizioluşumun oluşturduğu bir komisyon çalışmalıdır.

“Onların tek derdi kömür”

Yine madende çalışan bir arkadaşım şöylekonuşuyor: “Yeri geliyor işçiler boğazına kadarçamurun içerisinde çalışıyorlar. Çalışma koşulları çokkötü. Edilen küfürlerin, hakaretlerin haddi hesabı yok.En ufak bir tartışma ya da söz söyleme durumundayevmiyemizi kesiyorlar. Hatta iki dakika erken çıksakbile bir günlük yevmiyemiz kesiliyor.”

Bir başka maden işçisi ise “Kâğıt üzerinde her şeykanunlara uygun. Taşeron üzerine bir araştırmayapılsa kâğıt üzerine hiçbir şey bulunamaz” diyor.Taşeronların kâğıt üzerinde değil, ekip başı ya da çavuşdenilen kişilerce hayata geçirildiğini ifade ediyor.Taşeron sistemi üzerinden müdürlerin binlerce lirayıceplerine nasıl da rahatça indirdiğini anlatıyor.

Patlamada yakınını kaybetmiş bir başka madenişçisi ise “Gözleri kömürden başka bir şey görmüyor.Onların tek derdi kömür. İşçilerin yaralanması, kolunu,bacağını hatta hayatını kaybetmesi umurlarında değil”diyor.

Tüm işçilerin anlattığı elektrik panolarından,üretimin olması gerekenden fazlasının yapılmasınakadar bize gösteriyor ki madenlerde işçilerin cangüvenliği yok. Patronların tek derdi aslında “kömür”,yani kar olduğu için bu sonuç olağanlaşıyor.

Soma’nın içerisinde bir tur atma imkânıyakaladığımızdaysa “Bir avuç kömür için bir ömürverenlere... Başımız sağ olsun” yazılı kâğıtların ilçedekitüm esnafın camlarına kondurulmuş olduğunugörebiliyoruz. Bir de o esnafların kendi aralarındaki

konuşmalarına kulak misafiri olduğumuzda, “GezicilerSoma’ya provokasyon yaratmaya geleceklermiş.Esnafın camını, çerçevesini hep indireceklermiş”dediğine şahit oluyoruz. Sivil polislerin Somalı gençlere“Geziciler provokasyona gelmişler. Ortalığıkarıştıracaklarmış” söylemlerine şahit oluyoruz. Sonrabir emekçi bir basın açıklamasında çıkıp “Polisler,avukatların madenci ailelerine boş kâğıtimzalattıklarını söylüyorlar. Şu işin aslını bir anlatın”demesiyle yardıma gelen bir dizi ilerici kurumun devlettarafından nasıl üzerlerine çamur atıldığına, bir yandanda kendini aklama çabasına tanıklık ediyoruz.

Bir yandan Somalı emekçilere, ilerici ve devrimcigüçleri, hatta tepkilerini gösteren Somalı emekçilerikötü gösteren devlet, bir yandan da ilçenin girişçıkışlarını herkese kapatıp, sokaklarda sebepsiz yereinsanlara “Sen Somalı mısın? Kimliğini göster!” diyerektam bir OHAL havası estiriyor. Korkularının ürünüolarak etrafa korku saçmaya çalışıyorlar. Somalıemekçilerin ölümlerin hesabını sormasını değil, yastutmasını istiyor.

Soma’ya ilk girdiğiniz anda emekçilerin üzerindekiyas havasının yanı sıra sorumlulara karşı öfkeninolduğunu görmek mümkün. Yitip giden her işçi içinhissedilen acının, katliamı gerçekleştiren cellâtlardankat be kat çıkarılması isteğini her Somalı emekçiningözlerinde görmek mümkün. Fakat sorumlularıncezalandırılmayacağı hissiyatının da bir o kadar etkiliolduğu gerçeğini göz ardı etmemek gerekir.

Bu bağlamda sınıf devrimcileri, emek dostları veemekçiler olarak Somalı emekçilerle dayanışmayıbüyütmek, onların yanında olduğumuzu göstermek,kamuoyunun gündeminden düşürmemek ve kitleleriburadan doğru harekete geçirmek gerekiyor.

Gün yas tutma değil,mücadele etme günüdür!

Kapitalizmin çarklarının işçi kanıyla sulandığı birdünya düzeniyle karşı karşıyayız. Soma’da gerçekleşenkatliam, sermayenin ve onun koruyucusu devletinyıllardır uyguladığı özelleştirme, taşeronlaştırmapolitikalarının bir ürünü olarak ortaya çıktı.Güvencesiz, esnek çalıştırma ile her gün onlarca canbu kapitalizm çarkını döndürmek için yok olup gidiyor.Geride kalanlar yas tutuyor.

Haziran Direnişi ile kitlelerin ölü toprağını attığı,yasaklara karşı ayaklandığı bir dönemden geçerkenetrafımızdaki bir dizi örnek bize izlenmesi gereken yolugösteriyor. Hakları ve onurları için işgal silahınıkullanan Greif işçileri, aylardır özelleştirmeye karşımücadele eden Yatağan enerji ve maden işçileri,Feniş’te direnen işçiler gösteriyor.

Soma katliamı artık kaybedecek zamanımızınkalmadığını bizlere gösteriyor. Kurtuluşumuz işçisınıfının örgütlülüğünü büyütmekten, üretimden gelengücünü kullanmasından geçerken zamanın yas tutmadeğil, mücadele etme zamanı olduğu bir kez dahayakıcılığını hissettiriyor.

Page 9: Kızıl Bayrak 2014-21

İşçi katliamında sermaye vesendika bürokratlarının ortaklığı

Soma’da yaşanan madenci katliamında sermaye vesendika işbirliği en çirkin biçimiyle ortaya çıktı. Buihanet çizgisi yeni de değildir üstelik. Somamadenlerinin Ege Linyit İşletmeleri bünyesindekamuda olduğu ‘90’lardan bugüne Maden-İşSendikası’nın tarihi, sermaye iktidarlarına hizmet,maden işçilerine ihanetle doludur. Bugün AKP İlçeTeşkilatı’ndan onay almayanların madenlerde işbulamadığı, sendika işyeri temsilcilerinin vedelegelerinin patron tarafından belirlendiği vesendikanın Soma şubesinin Soma Holding’de yönetimkademesinde çalışanlardan oluştuğu, maden işçilerinindüzenli sigortalı bir iş için dilencileştirilerek mahkûmedildiği kölelik göz önüne alındığında ortaya çıkangerçek, Maden-İş Sendikası yönetiminin 13 bin üyesinidenetim altında tutan bir asalak olduğudur.

Maden-İş Ege Bölge Temsilcisi katliamıngerçekleştiği ilk dakikalardan itibaren Soma Holding’inCEO’su gibi hareket ederek şirkete methiyelerdüzmekten başka bir şey yapmamış, Maden-İşSendikası Genel Başkanı ise bir burjuva politikacı gibihareket ederek genel geçer söylemlerle katliama karşınet bir tutum sergilememesinin yanında cinayetiörtbas etmeye soyunmuştur.

Yüzlerce üyesi metrelerce toprağın altında yaşammücadelesi veren Maden-İş, Türk-İş’in önce genel grevilan etmeyip 3 dakikalık iş bırakma komedisinisahnelemesine dair bir çift söz söylememiş, asılpatronlarına karşı sözde bir mücadele çağrısıyapmaktan bile kaçınmıştır.

Soma maden işçilerinin kendilerine her mikrofonuzatıldığında dile getirdikleri, “Burada bizler köleydik,hiçbir hakkımız yoktu”, “Burada patron için insancanının hiçbir değeri yoktu, gelsin kömür, gitsinkömür”, “Sendika bizim sırtımızdan aidat alıyor,olumsuz çalışma koşullarına karşı mücadele edenlerise patron-sendika işbirliği altında işten çıkartılıyordu”sözleri, durumu yeterince açıklıyor. Burada yukarıdanaşağıya kadar işletmeyi örümcek ağı gibi saran taşeronçalışma sistemi, devlet-sermaye-sendika ağasıüçgeninin işçilerin üzerine karabasan gibi çökmesinisağlayan bir araç haline dönüşmüştür.

Bilindiği gibi, ‘90’lardan bugüne tüm sermayehükümetleri neo-liberal saldırıların hayata geçirilmesiiçin canhıraş bir şekilde çalıştılar. 12 yıldır iktidardabulunan AKP iktidarı da diğer düzen partilerininbıraktıkları yerden devam etti. Neo liberalizmin önemlibir ayağı olarak esnek çalışmayı uluslararasısermayenin çıkarları doğrultusunda büyük bir başarıile devreye soktu. Sınıfın köleliğe boyun eğmesinisağlamak ve direnme iradesini kırmak için her türlüideolojik-siyasal-ekonomik baskı aygıtını devreyesoktu. İşçi sınıfını bu en büyük toplu işçi kıyımı ile karşıkarşıya getiren saldırıların temel hedefi, Türkiye’yi ucuziş gücü cenneti haline getirmekti. Bunun için köleceçalışma düzeni inşa edildi. Yasal dayanaklarıoluşturuldu.

Bu nedenle, sermaye uşaklarının 12 yılda 12 binişçiyi sömürü tezgâhlarında kurban ettiği ölümbilançosu iki temel noktaya işaret ediyor: İlki azgın

artı-değer sömürüsünün işçi sınıfına dayattığı insanlıkdışı koşullar; ikincisi işçi sınıfının bilinç, örgütlenme,mücadele düzeyinin geriliği ve buna bağlı olaraksendikal hareketin tabandan kopuk uzlaşmacı-ihanetçiçizgisi.

Başta maden, inşaat, tersane, petro-kimya, metal,demir-çelik sektörleri olmak üzere yoğun üretim vedüşük işçi maliyetleri ile sömürü katmerleştirildi.Kuşkusuz ki Türk kapitalistlerini ‘teğet’ geçen 2009ekonomik krizi işçi sınıfının burjuvazinin ideolojik-siyasal kuşatması altında ödediği ağır fatura sayesindeoldu.

Kapitalizmin tüm ağırlığı ile süren bu bunalımdançıkış için 1800’lü yıllardan kalma sömürü biçimlerini ençıplak biçimlerde uygularken sermayenin organik birparçası olan ‘sarı sendikacılık’ çizgisi ile ve sermayedenkopardığı kırıntılarla yetinen reformist/uzlaşmacı-icazetçi sendikacılık anlayış arasında hiç bir farkkalmadı. İşçi ve emekçiler sefalet koşullarına karşısavunmasız kalarak boyun eğmiş ve sendikal hareketise bu süreçte sınıfın direnme iradesini güçlendirmekbir yana bir bütün olarak sermayenin aklı ile hareketetmiştir. İşçi sınıfının kazanılmış haklarını yok eden,örgütlü mevzilerini dağıtan neo-liberal saldırıları tümtopluma topyekûn bir şekilde kabul ettirmeye dayalıdemagoji, yalan ve aldatmaca ile parça parçagerçekleştirilen özelleştirmelerin büyük orandatamamlanması ile taşeronlaştırma, esneklik,sendikasızlaştırma saldırılarına tam gaz verildi. 2,5milyon işçinin taşeron boyunduruğu altındaçalıştırıldığı bugün artık sınıfın kazanılmış tüm haklarıyok edilmiş, riskli iş kollarında dahi yaygınlaşan10-12saatlik çalışma süreleri, üretimin alta doğru sayısız altişverene bölünerek atomize edilmesi, düşük ücretler,aşırı üretim baskısı, yaygın bir şekilde çocuk işçilerinçalıştırılması ile vahşi kapitalizm tam anlamıyla hükümsürmektedir.

Sendika ağaları ise bu süreçte kayıtlı üyeleri hergeçen gün erirken elleri böğürlerinde sınıfınköleleştirilmesini izlemiş sınıfın sermayeninsaldırganlığına karşı ortaya koyduğu mücadeledinamiklerini budamak için elinden geleni ardına

koymamıştır.Sendikal ihanet çetesinin sermaye düzenin organik

bir parçası olarak hareket ederek sınıfı terbiye etmekve hava boşaltma eylemleri ile tepkisini kontrol altınaalmak bilincini bulandırarak kötürümleştirmesikarşısında işçi sınıfı ‘90’lardan bugüne sessiz kalmadı.Özelleştirme karşıtı eylemler, mevzi direniş ve grevlerletepkisini gösterdi. Ancak bunu birleşik, kitlesel,militan, devrimci bir çıkışla birleştiremedi. Sınıfındağınıklığı, örgütsüzlüğü ve sendikalı olan iş yerlerinehükmeden bürokratik- uzlaşmacı-ihanetçi çizgiyiaşamaması, aşma iradesi ile birleşerek hareketegeçenlerin patron-sendika işbirliği ile kapı dışarıedilmesi ile neo-liberalizm borusu tüm toplumsalyaşamda ötmeye başladı.

Özellikle mevcut sendikal örgütlenmelerin sınıfınyakıcı taleplerini savunma gücü ve niyetine vekonumlanışına sahip olmaması, umutsuzluğu ve biatetme kültürünü perçinledi. Milyonlarca işçinin yaşamhakkını gasp eden sefalet, işsizlik ve ölümden başka birşey vermeyen haramilerin saltanatını güçlendirdi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’inSoma katliamını arsızca ‘ezber bozan bir iş kazasıolarak tanımlaması’ da sermaye iktidarının bu işcinayetinin kendisi değil de kendisine kader diyedayatılan kıyıma karşı açığa çıkan öfkeye ilişkindir.Çünkü gerek Soma madencilerinin kitlesel öfkesi gerekde Türk-İş bürokrasisi tarafından zapturapt altınaalınan işçilerin tabandan gelen mücadele isteği veöfkesi sonucu iş bırakılması bunun kanıtıdır.

Bugün Greif işçilerinin taşeron köleliğine, ABDtekeli sermayedarlarına, DİSK Tekstil ihanetçilerine,reformist/liberal sendikal anlayışa karşı açtıklarısavaşın anlamı daha da belirginleşmiştir.Dizginlerinden boşaltılan sömürüyü, köleliği, ülkenindört bir yanında çalışma yaşamına hâkim olankuralsızlığı işçi sınıfına ‘kader’ diye yutturmayaçalışanların düzenini bozmak, işçi sınıfı kölelikzincirlerini kırmak için harekete geçmeye başlamıştır.Zaman işçi sınıfına ağır bedeller ödeten sömürücüzorbalardan hesap sorma zamanıdır.

S. Seher

Page 10: Kızıl Bayrak 2014-21

Soma’da yaşanan işçi katliamının ardından DİSK,KESK, TTB, TMMOB ve Türk-İş ülke genelinde işcinayetlerine, güvencesiz ve taşeron çalışmaya karşı işbırakma kararı aldı. Türk-iş’in iş bırakma eyleminegerekçesini Genel Başkanı Ergün Atalay, “770 binüyelerinin iş yerlerine gideceğini ancakçalışmayacaklarını” belirterek özetledi. DİSK ise eylemgerekçesini, “Tüm halkımızı iş bırakarak Çalışma veSosyal Güvenlik Müdürlükleri’nin önüne yürümeye,siyah giyinmeye, siyah kurdeleler takmaya, evinin,işyerinin balkonuna aracına siyah bezler asmayaçağırıyoruz” diyerek formüle etti.

Ortaya çıkan tabloda ülke genelinde o gün yaygıneylemler yapıldı. Çoğunda devlet engeliyle ve polisterörüyle karşılaşıldı. Eylemlere katılan işçiler “Genelgrev genel direniş!” sloganını sıklıkla atsa da, işbırakarak üretimi ve hizmeti durdurma konusundaaynı yaygınlıktan söz edilemez. Genel olarak işçiler 3dakikalık saygı duruşundan sonra “çalışmama haklarınıkullanmak üzere görev yerlerine” gönderildi. Zirasokağa bir çağrı yapılmamıştır. Böylelikle işçilerinsokağa çıkma ihtimali sendikalar eliyle baştan“önlenmiştir.” Çoğu işkolunda ise kısmi iş bırakmalaryaşanmıştır. Yapıldığı kadarıyla iş bırakma eylemlerindeişçilerin tepkisi dinsel törenlerle perdelenmiş, böylecehükümetin “kaza”, “kader” söylemlerine destekverilmiştir.

Eylemlerin işkolları açısından genel tablosunuverelim.

Maden işçileri

Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) üyesi işçileri,Türkiye Taşkömürü Kurumuna (TTK) bağlı Üzülmez,Karadon, Kozlu, Amasra ve Armutçuk müessesemüdürlüklerinde sadece 08.00–16.00 vardiyasındaTürk-İş’in çağrısı üzerine ocaklara girmemiştir. Buradadinsel bir tören düzenlenmiş, ölen madencileringıyabında cenaze namazı kılınmıştır. Her gün, her anölüm riskiyle burun buruna çalışan ve belki de birsonraki maden cinayetinin kurbanları kendileriolabilecekken işçilere bu eylemi yaptıkları için 2 günlükyevmiye kesilmesi gündeme gelmiştir.

Afşin-Elbistan Linyitleri İşletme Müdürlüğü’ndeçalışan işçiler, bir günlük iş yavaşlatma eylemiyapmışlardır. İşletme önünde toplanan işçiler, saygıduruşunun ardından maden ocağında hayatınıkaybedenler için dua etmiştir.

Yozgat’ın Sorgun ilçesinde çalışan taşeron madenişçileri de bir günlük iş bırakma eylemine katılmışlardır.

Amasya’da da Merzifon Yeni Çeltek Madenİşletmesi’nde madenciler, ocaklara girmeyerek işbırakma eylemi yapmışlardır. Burada da ocak ağzındatoplanan madenciler, saygı duruşundan sonra duaetmişlerdir.

Türkiye’nin en büyük yeraltı metal madenişirketlerinden Kanadalı Inmet Mining Corporation(INMET) firmasının işlettiği Çayeli Bakır İşletmeleri’ndeçalışan Türkiye Maden İşçileri Sendikası üyesi işçilerse,1 gün iş bırakmış, burada da saygı duruşunun ardından

Fatih Camii imamı önce Kuran-ı Kerim okumuş,ardından katılanlara, olayda hayatını kaybedenler içindua ettirmiştir.

Orhaneli T.K.İ Bursa Linyitleri İşletmesi işçileri birgünlük iş bırakırken, Orhaneli Termik Santrali’nde de işyavaşlatma eylemi yapıldı. Orhaneli E.Ü.A.Ş ElektrikÜretim Santrali’nde de çalışan personel ve işçilersabah saatlerinde saygı duruşunda bulunup dua etti.

Metal işçileri

Türk-İş’e bağlı sendikaların örgütlü olduğu çeşitliillerde, Grammer, Farba, Burçelik Makina, BurçelikDöküm, Tofaş, Ford, Renault, Türk Traktör, Arçelik veMakina ve Kimya Endüstrisi Kurumu dahil birçokfabrikada bir gün süreyle iş bırakma eylemi yapıldı.

Kocaeli’nde ise 100’ü aşkın fabrikada iş bırakmaçağrısına yanıt verildiği belirtilmektedir. Kocaeli’dekiAD Demirel işçileri, sabah vardiya girişinde eylemyaptı. Birleşik Metal-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu ADDemirel’de işçiler, TÜPRAŞ’ta üretimin devametmesine ve yaşanan iş cinayeti karşısında sendikalarınsessiz kalmasına tepki gösterdi.

Kapitalist üretimin temel işkollarında demir-çelikteise bu çağrıya göstermelik eylemlerle yanıt verilmiştir.Bu açıdan önemli bir işçi havzası olan İzmir Bakırçayhavzasında bulunan Sider, Habaş, İDÇ ve Özkan Demir-Çelik fabrikalarında vardiya saatleri içerisinde anmalaryapılmıştır. İş cinayetlerinde önde giden fabrikalardanbiri olan Habaş’ta işçilerin tepkisine rağmen anmaöğlen yemeği arasında yemekhanede yapılmıştır. Yinebölgede bulunan İzmir Demir Çelik’te (İDÇ) ise sadecesaat 14.00–16.00 arasında üretim durdurulmuştur.(İDÇ patronunun bu durum karşısında fabrika genelmüdürünü işten çıkardığı ifade edilmektedir.)

İzmir Çiğli OSB’de bulunan Schineder Fabrikası’nınBirleşik Metal İş Sendikası üyesi işçileri de, Soma’daölen maden işçileri için vardiya çıkışında eylem yaptı.

Bilecik’te, DİSK’e Bağlı Birleşik Metal İş Sendikasıüyesi DEMİSAŞ işçileri bir günlük ve tüm vardiyalarolmak üzere iş bırakma eylemi yaptılar.

Kayseri OSB’de Birleşik Metal İş’e üye olaraksendikal mücadele veren ve çoğunluğu sağlayarakyetki alan Ortadoğu Döküm Sanayi işçileri de patronunsendikayı tanıması için ve Soma’da yaşamını yitirenleranısına gündüz vardiyası çıkışında eylem gerçekleştirdi.

Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi’nde çalışan DİSKBirleşik Metal-İş üyesi işçilerse iki saat iş bıraktı.

Petro-kimya işçileri

Aliağa Tüpraş ve Petkim işçileri 08.00–16.00vardiyasında iş bırakırken, Petrol-İş Trakya Şubesi’nebağlı işçiler basın açıklaması ve yürüyüş gerçekleştirdi.

Batman TPAO işçileri ise gün boyu iş bırakma kararıalmış, topluca gerçekleştirdikleri açıklamadan sonraSoma’da hayatını kaybeden işçiler için Fatiha süresiokuyarak dağılmışlardır. Lüleburgaz’da Türk İş’e bağlıPetrol-İş ve Kristal-İş’in işyerlerinde iş bırakmayakatılım olduğu belirtilmektedir.

Taşıma işçileri

TÜMTİS’in örgütlü olduğu işyerlerinde ise ülkegenelinde iş bırakma eylemi ile hayatını kaybedenişçiler için saygı duruşu yapılmış, bildiriler okunmuştur.İş cinayeti protesto edilmiş ve “taşeron çalışmadurdurulsun” çağrıları yapılmıştır.

İstanbul’da Esenyurt DHL’de sabah saat 9.00’dabütün depolarda eş zamanlı olarak iş durdurulup,

Soma katliamına karşıiş bırakma eylemleri

Page 11: Kızıl Bayrak 2014-21

bahçede işçiler tarafından bildiri okunmuştur. Ancakburada 1 saatlik iş durdurma eylemi ardından iş başıyapılmıştır.

UPS Mahmutbey Aktarma Merkezi’nde de, işbırakılırken, ambar işçileri de İstanbul’da örgütlüoldukları işyerlerinde yarım gün iş bırakma eylemiyapmışlardır.

Bursa’da ambar işçileri oturma eylemigerçekleştirirken, ilde yapılan ortak eyleme katılmışlar,UPS işyerinde ise iş bırakma eylemi olmuştur.

Gaziantep, Eskişehir, Balıkesir, Bandırma TÜMTİSişçileri eylemlerde bulunurken, İzmir’ de UPS işyerindebasın bildirisi okunarak iş durdurma eylemi yapılmıştır.

Öte yandan, DHL Kemalpaşa işyerinde de sabahsaatlerinde iş bırakma eylemi yapılmıştır. Manisa’da daDHL işyerinde yapılan iş bırakma eylemiyle Soma’dahayatını kaybeden işçiler anılmıştır.

Adana, Mersin, Hatay’da TÜVTÜRK’e bağlı toplam14 Araç Muayene İstasyonu ile UPS Kargo ve Mersinambarlarında iş bırakılarak saygı duruşundabulunulmuş, sendikanın basın bildirisi okunmuştur.

DİSK’e bağlı Nakliyat-İş Sendikası üyeleri iseTopkapı Nakliyeciler sitesinde iş bırakma eylemigerçekleştirmişlerdir.

Belediye işçileri

Belediye-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu ŞubeBaşkanlığı’nın aldığı kararla 1 günlük iş bırakma eylemiyapan belediye işçileri Avcılar Belediyesi önünde veBakırköy Meydanı’nda basın açıklaması ve oturmaeylemi yaptılar. Kartal’da da Genel-iş üyesi belediyeişçileri basın açıklaması yaptılar. Zonguldak’tabelediyenin çeşitli birimlerinde çalışan işçiler BelediyeFen İşleri Müdürlüğü önünde iş bırakma eylemigerçekleştirdi.

Mersin Mezitli Belediyesi Temizlik İşleri DavultepeGarajında işçiler bir saat süren iş bırakma ve oturmaeylemi gerçekleştirdiler. Ardından iş başı yapıldı.

Genel-İş üyesi Hacıbektaş Belediye işçileri veDersim Belediyesi işçileri de iş bırakarak eylemlerekatıldılar. Keşan’da ise Genel-İş üyesi işçiler işbıraktılar.

İzmir Büyükşehir Belediyesi önünde de belediyedeçalışan kamu emekçileri ve işçiler eylemgerçekleştirirken, Diyarbakır BüyükşehirBelediyesi’nin çağrısıyla belediye işçileri de işbıraktılar.

Taşeron sağlık işçileri

Şişli Etfal Hastanesi’nde çalışan taşeron temizlikişçilerinden bir grup iş bırakma kararını, toplu işsözleşmesindeki haklarının ve sendikal hakların iadeedilmesi taleplerini de ekleyerek 48 saat iş bırakmaeylemi olarak ilerletti. Ancak işçiler, Soma’daki madenkatliamından dolayı eylemlerini sessiz şekildesürdüreceklerini belirtti.

İstanbul Okmeydanı Hastanesi’nde çalışan taşeronişçiler ise 1 günlük iş bırakma eylemi yaptı. AdanaBalcalı Hastanesi’nde de Dev Sağlık-İş üyesi işçiler işbırakma eylemi yaptılar.

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ndeçalışan taşeron işçiler Dev-Sağlık-İş’in çağrısıyla işbıraktılar.

Diğer iş kolları

*Karayolu işçilerinin örgütlü olduğu Yol-İş

Sendikası’na bağlı işçilerin iş bıraktığı belirtilirken,Karayolları 11. Van Bölge Müdürlüğü önünde bir arayagelen sendika üyeleri adına yapılan basınaçıklamasının ardından “kazada ölenler ve tümşehitler” için Fatiha okundu.

*Erzurum Ilıca Şeker Fabrikası’nda çalışan 250 işçi,bir günlük iş bırakma eylemi yaptı. İşçiler, ölen madenişçileri için bir dakikalık saygı duruşunda bulundu, duaetti. Şeker-İş Erzurum Şube Başkanı Metin Keskinişçilere “İşinizin başına gidin ama çalışmayın” demiştir.

*Bolu ve Sakarya’da çeşitli iş kollarında işçiler, Türk-İş’in “işe gidilecek ama üretim yapılmayacak” çağrısınakatıldılar. Balıkesir’de, Samsun’da, Sivas’ta, Dersim veErzincan’da da çeşitli eylemlerle madenci katliamıprotesto edildi.

*Türkiye Kooperatif, Ticaret ve Büro İşçileriSendikası (Koop-İş Sendikası) Van Şubesi, Yüzüncü YılÜniversitesi (YYÜ) Rektörlüğü’nde ve Van İl Milli EğitimMüdürlüğü’nde çalışan üyeleri ile birlikte, Soma’dakimaden ocağında hayatlarını kaybeden işçiler için birgünlük iş bıraktılar. Saygı duruşunun ardından dualarokundu.

*Bodrum’da, kendileri de ciddi bir şekilde riskaltında olan bir grup inşaat işçisi Soma madenişçilerine destek vermek amacıyla yürüyüş düzenledi.

*Soma’da yaşanan işçi cinayetini ve ölümleriprotesto için Türk-İş önünde yapılan bir haftasüresince 3 dakikalık saygı duruşu açıklamasınaYatağan işçileri tepki göstererek, Türk-İş GenelSekreteri Pevrul Kavlak açıklama yaparken yuhaladı,Kavlak’a pet şişe atıldı.

Kamu emekçileri

KESK’in çağrısıyla ülkenin çeşitli illerinde baştaeğitim emekçileri olmak üzere sağlık ve büroçalışanlarının belirli yerlerde iş bıraktıkları gözlendi.İstanbul’da Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi,Bakırköy Devlet Hastanesi sağlık çalışanları, Ankara’ daHacettepe Hastanesi, Ankara Defterdarlığı, OSTİMVergi Dairesi önünde, Diyarbakır’ da kamu emekçileri,Bodrum’ da eğitim emekçileri vb. illerde bir gün işbırakma eylemi yaptılar. Erzurum’da, Kars’ta basınaçıklamalarıyla yetinildi.

***Bu eylem tablosundan yansıyan şudur ki tam gün iş

bırakma eylemi yeterince yanıt bulmamıştır. Sendikalbürokrasinin bu “iş bırakma” eylemiyle patronları özelolarak rahatsız etmek istememiş olduğu ortadadır.

İşçilerin eylemsel tepki vermeleri Türk-İş eliylebaştan engellenmiş, işçiler sokağa değil de tekrar işyerlerine geri döndürülmüştür. İşçi sınıfının Türk-İşbünyesinde, bir-iki istisna dışında, örgütlü büyükkesimi koyu bir gericilikle denetim altındatutulmaktadır. Maden işçileri sendikasının da,katliamın olduğu gün şirketin ne kadar “iyi ve hassas”olduğunu anlatması da zaten ülkedeki sendikaltablonun durumunu özetlemektedir. DİSK sokağaçağırsa da genel olarak iş bırakma eylemigerçekleştirilmemiş, eylemlere işçi katılımı da cılızkalmıştır.

İşçi katliamlarının hesabını sokaklara çıkaraksorma bilincinin gelişmesi, iş bırakma gibi eylemlerinyaptırım gücü bulması, öncü işçilerin inisiyatifiyle,taban örgütlenmelerinin basıncıyla mümkün olacaktır.Bu nedenle işçilerin tabanın iradesiyle, fiili-meşru-militan mücadeleyi eksen alarak örgütlenmesininönemi bir kez daha Soma katliamı vesilesiylegörülmüştür.

Greif işçileri Soma’da yaşanan katliamı TaksimTünel’den Galatasaray Lisesi önüne yaptığıyürüyüşle protesto etti.

“Soma’nın katili Taşeron Cumhuriyeti”pankartının taşındığı eylem saat 19.00’da başladı.“Katil devlet hesap verecek!”, “Soma’nın katilitaşeron cumhuriyeti!”, “Madenler cehennem işçilerköle kalmayacak!” sloganlarıyla yapılan yürüyüşünardından Galatasaray Lisesi önünde basın açıklamasıgerçekleştirildi.

Soma’da yaşanan katliamın nedeni ve katliamıyaratan sömürü sistemi ile birlikte iş cinayetlerininarttığına vurgu yapılan açıklama şu sözlerle sonaerdi: “Biz Greif işçileri en başta taşeron sistemine veinsanca çalışma koşulları için başlattığımız sömürüdüzenine karşı mücadelemiz sonuç alana kadarsürecektir. AKP hükümeti, TÜRK-İŞ, Maden-İşSendikası başta olmak üzere tüm yetkililer istifaetmeli, sorumlular yargılanmalıdır. Böylesi işçikatliamlarının bir daha olmaması için şimdi şaltereuzanma ve hayatı durdurma zamanıdır. Tümsendikaları, gençliği Genel Grev, Genel Direniş’eçağırıyoruz.”

Madenci katliamı Avcılar’da yüzlerce kişininkatıldığı kitlesel bir yürüyüşle lanetlendi. AvcılarGezi Dayanışması’nın çağrısıyla 15 Mayıs’tagerçekleştirilen yürüyüşte AKP hükümeti vebakanlar istifaya çağrıldı.

Marmara Caddesi girişinde toplanmaya başlayankitle hep bir ağızdan madenci türküsünü söylemeyebaşladı. Toplanma noktasında, katledilenmadenciler için saygı duruşunda bulunuldu.

En önde “İş kazası değil cinayet! Hesabınısoracağız!” pankartının taşındığı yürüyüş boyunca“Katil devlet hesap verecek!”, “Tayyip madene Bilal’igönder!”, “Kader değil bu bir cinayet!”, “Katillerdenhesabı işçiler soracak!”, “Kahrolsun ücretli kölelikdüzeni!”, “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!”sloganları atıldı.

Yürüyüşün ardından belediye önündeki forumalanında basın açıklaması yapıldı. İş cinayetlerininsorumlularından hesap sorma çağrısı yapılanaçıklamada, 15 Mayıs günü iş bırakma eylemigerçekleştirecek olan sendikalar ve meslekörgütlerinin yürüyüşüne katılım çağrısındabulunuldu. Açıklamanın ardından bir süre oturmaeylemi yapılarak eylem sona erdi. Eylemin ardındanbir grup, Avcılar merkezde sloganlarla MarmaraCaddesi girişine yürüdü.

Kızıl Bayrak / Avcılar

“Hesabını soracağız!”

Greif işçileriSoma için yürüdü!

Page 12: Kızıl Bayrak 2014-21

15 MayısAnkara’da iş bırakarak alanlara çıkma çağrısı yapan

KESK, DİSK, TMMOB, TTB ve TDB’nin örgütlediğieylemde emekçiler Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakalığı’nın önüne yürüdü. İkinci eylem ise akşamsaatlerinde Güvenpark’ta yapıldı. Polis akşamsaatlerinde yapılacak eylem için bir araya gelenleresaatler öncesinden saldırdı. Oturma eylemi yapanliselilere saldıran polise çevredeki emekçiler tepkigösterdi. Ankara Dayanışması’nın çağrısıyla bir arayagelen kitle polis tehdidine karşı oturma eyleminebaşladı. Polis saldırarak 10 kişiyi gözaltına aldı.İlerleyen dakikalarda ise polis ile protestoculararasında çatışma çıktı. Polis 40’ı aşkın kişiyi gözaltınaaldı.

İzmir’de sabah saatlerinde iş bırakarak alanlaraçıkan emekçiler Konak Meydanı’nda polis saldırısınauğradı. Saldırı sonrasında çatışma çıktı. Basmane-Gümrük bölgesinde saldırılarını sürdüren polis KızılBayrak muhabirini omzundan yaraladı. Öfkeli kitleİzmir Belediyesi önündeki polis barikatını aştı. Kitleninbarikatları yarması üzerine polis “basın açıklamasıyapılabileceğini” söyledi. Eylem Komitesi gözaltınaalınanlar serbest bırakılana dek eylemi sürdüreceğiniaçıkladı. Gözaltıların serbest bırakılacağı sözününverilmesi üzerine eylem sona erdirildi. Ancak polisdağılan kitleye tekrar saldırıda bulundu.

Çorlu’da “Çorlulu işçi ve emekçiler” imzasıyla biraraya gelen yüzlerce kişi Çorlu Heykel Meydanı’ndatoplanarak, Cumhuriyet Meydanı’na doğru yürüyüşegeçti. Türk Metal Sendikası’nın örgütlü olduğu EGOFabrikas’ında 3 saat iş bırakma eylemi yapıldı.

Bartın’da Bartın Üniversitesi öğrencilerinin debulunduğu yaklaşık 300 kişi Hükümet Caddesi’ndeanma yaptı. Eylemde yere ölen maden işçisi sayısıkadar baret, el feneri ve karanfil bırakıldı.

Gever’de KESK üyesi kamu emekçileri ile DİSK’ebağlı işçiler Cengiz Topel Caddesi’nde gerçekleştirilenyürüyüşün ardından Sosyal Güvenlik Kurumu İlçeMüdürlüğü’nün önüne geldi. Yüksekova DevletHastanesi emekçileri de iş bırakarak katliamla ilgilibasın açıklaması yaptı.

Kayseri’de yaklaşık 800 emekçi katliamı protestoetmek için Kayseri meydanında toplandı. Emekçilerburadan Bölge Çalışma Müdürlüğü önüne yürüdü.Eylemin ardından meydanda oturma eylemi yapanÜniversite Öğrencileri ile buluşuldu.

Didim Cemevi’nde biraraya gelen binlerce kişiSoma’da yaşamını yitiren Erdal Demirer’i uğurladı.Cenazeye çiçek gönderen AKP’lilerin çelenkleriDemirer’in ailesi tarafından parçalanarak dışarı atıldı.Grevde olan emekçiler kent meydanında toplanarakCemevine doğru yürüdü. Demirer’in cenazesigözyaşları arasında Didim Belediye Mezarlığı’nadefnedildi.

Fethiye’de DİSK, KESK, TTB ve TMMOB’un almışolduğu 1 günlük grev kararı doğrultusunda FethiyeTurizm Lisesi’nin bahçesinde toplanan emekçileryürüyüş gerçekleştirdi.

Mersin’de sendika ve meslek örgütlerinin grevçağrısıyla bir araya gelen emekçiler siyahlargiyinerek AKP binasına yürüdü. Akşamsaatlerinde yapılan ikinci eyleme polis aldırdı. 5’içocuk 18 kişi gözaltına alındı.

Adana’da Atatürk parkında toplanansendikalar, BDSP’nin de içinde olduğu devrimcive ilerici güçler Atatürk Caddesi’nden ÇakmakCaddesi’ne yürüdü. Akşam saatlerinde yapılaneyleme AKP’li faşistler ve polis saldırdı.Emekçiler ertesi gün de alanlara çıktı ve saldırıyıkınadı.

Bursa’da sendika ve meslek örgütlerininçağrısıyla biraya gelen emekçiler Setbaşı’ndanHeykel’e yürüdü. Sendikacılar sivil polislerin teksıralık barikatına karşı kitleyi Anfi Tiyatro’yagötürdü. Türk-Metal’in örgütlü olduğufabrikalarda basın açıklamaları yapıldı ve işbırakıldı. TÜMTİS üyesi işçiler ise KentMeydanı’na yürüyüş gerçekleştirdiler. Asil Çelik,Prysmian fabrikalarında 1 saatlik iş bırakmaeylemleri yapıldı.

Manisa’da greve katılan emekçiler ManolyaMeydanı’na yürüyüş yaptı. Bu eylemin ardındanDLB’nin çağrısıyla biaraya gelen liseliler oturmaeylemi yaptı.

Edirne’de emekçilerin ve öğrencilerinörgütlediği eyleme BDSP de katıldı. Bin kişi AKPİl Binası’na yürüdü.

Çerkezköy’de Türk Metal’in örgütlü olduğutüm fabrikalarda (BSH, Arçelik, HEMA, HÜPPE,OTOTEK vs.) iş bırakma eylemleri yapıldı.

Her yer Soma!

15 Mayıs 2014 / İzmir

15 Mayıs 2014 / Ankara

Page 13: Kızıl Bayrak 2014-21

Gebze’de DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve TDB’ningrev çağrısıyla biraraya gelen emekçiler Çamlık Park’ayürüdü. Eyleme BDSP ve Gebze İşçilerin Birliği Derneğide katıldı.

Aynı gün içerisinde Kaş, Zonguldak, Giresun,Dersim, Çanakkale, Samsun, Tarsus, Diyarbakır,Akhisar, Konya, Antakya, Antalya, Batman,Diyarbakır, Erzurum ve Sorgun’da da eylemlerdüzenlendi.

16 MayısKadıköy’de yapılan sessiz anmanın ardından

yürüyen kitleye polis saldırdı. Kitle polis saldırısınahavai fişek atarak cevap verdi. İlerleyen saatlerdebarikatlar kurularak sürdürülen eylem polisin geriçekilmesiyle bitirildi.

Kartal’da eylem yapan emekçiler AKP İlçe Binasıönünde polis saldırısına uğradı. Karlıktepe’ye çekilerekpolisle çatışmaya devam eden kitle ilerlyen saatlerdemeydanda toplanan kitleyle buluştu. Polis eylemindağıldığı sırada tekrar saldırdı.

Küçükçekmece BDSP Sefaköy İşçilerin BirliğiDerneği önünden Sefaköy merkeze yürüdü.Gümüşçüler Çarşısı’nın girişinde basın açıklamasıyapan BDSP, sloganlarla derneğe geri döndü.

İzmir’de yapılan eylemde yine polis terörü yaşandı.36 kişi gözaltına alındı.

Kütahya’da çoğunluğu üniversite öğrencilerindenoluşan 200 kişi Ev-Kur önünde basın açıklaması yaptı.

17 MayısAnkara Güvenpark’da yapılan eylemde yine polis

terörü yaşandı. 12 kişi gözaltına alındı.İzmir’de yüzlerce kişi Gündoğdu Meydanı’na

yürüdü.Taksim’de Somalı madencileri anmak isteyen Halk

Cephesi’ne polis saldırdı. Aynı dakikalarda GalatasarayLisesi önündeki kitle de saldırıya uğradı.

Avcılar Gezi Dayanışması Marmara Caddesiüzerinden AKP İlçe Başkanlığı önüne yürüdü.

Adana İnönü Parkı’nda anma gerçekleştirildi.Bursa’da Teleferik Mahhalesi’nden Setbaşı’na

yürüyüş düzenlendi.

18 MayısKadıköy’de bulundukları mahallelerden İskele

Meydanı’na yürüyen forumlar burada oturma eylemiyaptı.

Kayseri’de BDSP, Kayseri İşçi Derneği, Kaldıraç,Sosyalist Demokrasi Partisi’nin oluşturduğu Somaİşçileriyle Dayanışma Platformu basın açıklaması yaptı.

Tuzluçayır’da yapılan eyleme de polis saldırdı.Başına ses bombası fişeği isabet eden 16 yaşındakiAhmet Eren Başçı isimli çocuk ağır yaralandı.

Adana’da KESK İnönü Parkı’nda anmagerçekleştirdi.

19 Mayısİstanbul Kent Savunması ve Levent Soma Nöbeti

yüzlerce işçinin katili olan Soma Holding’e ait SpineTower’a yürüyürek “İşçi kanıyla bina yapamazsın”dedi.

20 MayısKadıköy’de buluşan İstanbul forumları İskele

Meydanı’nda 1 saatlik oturma eylemi yaptı.

Soma katliamının ardından İzmir’de DİSK, KESK,Türk-İş, tarafından taşeronlaşmaya ve güvencesizliğekarşı 21 Mayıs’ta yürüyüş gerçekleştirildi. Yaklaşık üçbin kişinin katıldığı yürüyüş, kitlenin 16.30’daBasmane Meydanı’nda toplanmasıyla başladı.

Saat 16.00’da DİSK üyeleri Genel-İş binası önündetoplanırken, Belediye-İş de kendi binası önündetoplanıp yürüyüşle Basmane Meydanı’na geldi.

Yürüyüş kolunun en önünde “Taşerona karşı tekses tek yürek yürüyoruz! İzmir Emek ve DemokrasiGüçleri” pankartı yer aldı. Arkasında sırasıylasendikalar ve demokratik kitle örgütleri, siyasal vedevrimci yapılar yer aldı.

Coşkulu ancak dağınık başlayan yürüyüşe, Genel-İş ve Belediye-İş kendi pankartları ile katılırken,Karşıyaka taşeron işçileri, Konak taşeron işçileri,Aliağa Belediyesi direnişçi işçileri ve İzban Güvenlik-Sen’e üye işçiler de kendi pankartları ve şiarları ileyürüyüşte yerini aldı. Karşıyaka Halk Forumu dapankartlarıyla yürüyüşe katıldı.

Yürüyüş boyunca temel şiarlar, taşeronlaşmaya vegüvencesiz çalışmaya karşı tepkileri yansıttı.Yürüyüşte Soma Katliamı temel gündemlerden birioldu.

DİSK’e bağlı sendikalardan Genel-İş ve BirleşikMetal-İş’in katılımı yüzleri bulurken, DİSK’e bağlıdiğer sendikalar temsilci düzeyinde kaldı. Türk-İş’ebağlı sendikalardan Belediye-İş yoğun bir katılımgösterirken, Tes-İş, Tez Koop-İş, Türk Metal,

DERİTEKS, Tek Gıda-İş, Maden-İş, TÜMTİS sembolikdüzeyde bir katılım sergiledi.

Yürüyüşe ayrıca Devrimci Hareket, DHF, Partizan,Kaldıraç, MBP, HDP, ÖDP, TKP, Halkevleri katıldı.

“Soma’nın katili taşeron sistemi!”

Sınıf devrimcileri de yürüyüşe, “Taşeronlaşmaya,güvencesiz çalışmaya ve geleceksiz yaşamaya Hayır!Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!” şiarlı pankartlakatıldı. BDSP flamalarının yanı sıra Soma Katliamı ileilgili şiarların bulunduğu dövizler taşındı. Yinedövizlerde taşeron çalışmaya dikkat çekildi. Ayrıca“Greif işçisi yalnız değildir” dövizleri de kortejde yeraldı.

Kortejlerin alana girmesi beklenmedi

Kürsü kortejlerin tamamının alana girmesinibeklemeden programına başladı.

Kürsüde ilk olarak Arzu Çerkezoğlu konuştu.Konuşmasında taşeron çalışmanın kuralsızlığınaişaret eden Çerkezoğlu, İzmir’deki taşeron sisteminede dikkat çekti. Çerkezoğlu ayrıca Soma Katliamı’nadeğindi.

Daha sonra söz alan Türk-İş İzmir 3. BölgeTemsilcisi Hüseyin Karakoç, özelleştirmelerintaşeronlaştırmayı getirdiğini belirterek Yatağan,Yeniköy ve Kemerköy enerji ve maden işçilerinikutladı.

Kısa süren bu konuşmanın ardından program apartopar bitirildi.

Çerkezoğlu’nun konuşmasının bitiminde, sınıfdevrimcileri tarafından “Greif işçisi yalnız değildir!”,“Aliağa işçisi yalnız değildir!” sloganları atıldı. Kitleninsahiplendiği sloganlara kürsünün tepkisiz kalmasınınyanında, direnişte olan Aliağa işçileri kürsüye davetedilmedi.

Kızıl Bayrak / İzmir

İzmir’de taşeronlaştırmaya karşı yürüyüş

Kamu emekçileriSoma için eylemdeydi

KESK İstanbul Şubeler Platformu, SomaKatliamı’nda hayatını kaybeden işçiler için 17 Mayıs’ta8 noktada eş zamanlı eylem gerçekleştirdi.

Eylem noktalarından biri olan Şişli Cevahir AVMönünde gerçekleştirilen eylemde “Yeter artık! Taşeronve özelleştirme cinayetleri son bulsun!” yazılı pankartaçıldı.

Yarım saat oturma eylemi yapan kamu emekçilerihazırladıkları birçok dövizle katliamı teşhir etti. Yereserilen pankartların yanına karanfiller, baret, el fenerive faciayla ilgili resimler bırakıldı.

Oturma eylemi boyunca çevreden geçen birçokemekçi kamu emekçilerinin eylemine destek verdi.Oturma eylemi saygı duruşu ile sona erdirildi.

KESK İstanbul Şubeler Platformu adına basınaçıklamasını Eğitim-Sen 4 No’lu Şube Başkanı İzzetİldeş okudu. “Soma’da yüzlerce işçinin canına mal olan

patlama bir kaza değil, yeterli iş güvenliği tedbirialınmadığı için göz göre göre gelen bir iş cinayetidir”diyerek sözlerine başlayan İldeş, 12 yıllık AKP iktidarıboyunca 12 bini aşkın işçinin yaşamını yitirdiğini ifadeetti.

Her yıl maden ocaklarında onlarca işçi iş cinayetinekurban gitmesine rağmen göstermelik denetimlergerçekleştirildiğine dikkat çeken İldeş, katliam gibicinayetlere de davetiye çıkarıldığını belirtti.

Eylem katliamın bütün sorumlularının yargılanmasıgerektiği ifade edilerek sona erdirildi.

Diğer bir eylem noktası olan Aksaray Metroçıkışında ise “Kaza değil katliam! Unutmadıkunutturmayacağız!” ozaliti açılarak oturma eylemiyapıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Page 14: Kızıl Bayrak 2014-21

Birinci gün:Soma’da yaşanan katliamla ilgili aldığımız bilgiler

üzerine sosyal medya aracılığıyla DLB olarak boykotçağrısı yaptık. Yapılan çağrı birçok lisede karşılık buldu.Daha sonra eylem çağrımızı KESK-DİSK-TTB veTMMOB’un da grev kararı aldığı 15 Mayıs 2014perşembe günü saat 11.00’e yaptık. Bulunduğumuzokullarda tanıdığımız bütün öğrencilere çağrımızıilettik. Sosyal medya üzerinden Soma’da yaşanangelişmeleri takip ederek hızla paylaşmaya çalıştık veboykot çağrımızı yineledik.

İkinci gün:KESK’in çağrısıyla Eğitim-Sen önünde saat 11.00’de

toplanan kamu emekçileriyle beraber biz liseliler deyerimizi aldık. Yapılan grevde kamu çalışanlarından çokliseli katılımının daha fazla olması dikkat çekiciydi. Bueyleme katılan yaklaşık 500 kişinin 300’den fazlasınıliseli ve üniversiteli gençler oluşturuyordu.

DLB olarak yürüyüş boyunca Soma’da yaşanankatliama sessiz kalmamak için sloganlarımızlayürüyüşe müdahale etmeye çalıştık. Ama Eğitim-Senyöneticilerinin slogan atmamıza yönelikmüdahaleleriyle karşı karşıya kaldık. Sadece bir yas vematem havası yaratmak için yaşanan katliamı protestoetmemize karşı çıkmalarına rağmen sloganlarımızdaısrar ettik.

KESK’in eylemi 13.00 gibi bittikten sonra Eğitim-İşSendikası basın açıklaması için alana doğru yürüyüşegeçti. Biz DLB’li öğrenciler ve bağımsız öğrencilerolarak gerçekleşen bu eyleme de katıldık.

Manisa Lisesi’nde DLB’nin örgütlediği Somaİnisiyatifi de yine Manolya Meydanı’na doğru biryürüyüş kararı almıştı. Eğitim İş’in düzenlediğiyürüyüşle çakışan eylem birleşmiş, sendikanınsloganlarına müdahale edilmiş daha kitlesel biryürüyüş örgütlenmiştir.

Birçok lise ve ortaokuldan öğrencinin katıldığı bueylem Eğitim-Sen’in düzenlediği eylemden hem politikolarak hem kitlesellik açısından daha ileri bir eylemoldu. Eğitim-İş yönetici ve üyeleri, DLB’nin attığısloganları yasaklamak bir yana destekleyerek kendikitlesine de attırdı. Bu noktada Eğitim- Sen’in kaçzamandır gösterdiği slogan yasaklama anlayışını da birkez daha kınıyor ve protesto ediyoruz.

Eğitim-İş’in eyleminin bitmesinin ardındandevrimci liseliler olarak Manolya Meydanı’nda oturmaeylemi başlattık. Bekleyişimiz sırasında 3 kişilik birüniversiteli grup gelerek saat beşte bizim oturmaeylemimize katılmak istediklerini söylediler. Bütünarkadaşlarını toplayıp Manolya Meydanı’nageleceklerini ifade ettiler. Bu arkadaşlar aynı gününiversitede oturma eylemi gerçekleştirmişler.

Ertesi gün sabah 08.00’e kadar süren eylemde DLBolarak bir eylem komitesi oluşturmaya çalıştık. Eylemisürdürmemizin üzerine bir dizi bağımsız öğrenci ileCHP, ADD, ÖDP, Kaldıraç ve Öğrenci Kolektifi’nden

aramıza katılan arkadaşlar oldu. Katılımınartmasıyla bazı tartışmalar kendini gösterdi. CHPve ADD’li gruplar slogan atmaya karşı çıkarakeylemi pasifize etmeye çalıştılar. Bunun üzerineDLB’liler olarak yaşanan katliama sessizkalamayacağımızı ifade ederek sloganlarımızlamüdahale ettik. Sabah saat 08.00’e kadar sürenbekleyişte bir sonraki gün için 18.30’a yeni bireylem kararı alarak alandan ayrıldık.

Üçüncü gün:DLB’liler saat 17:30’da Manolya

Meydanı’nda gözlem amaçlı beklemeyebaşladılar. O sırada TGB adlı ulusalcı grupoturma eylemi yaparken DLB’lileri eyleme davetettiler. Ulusalcı sloganlar ve TGB propagandasınadönüşen eylemi ilke gereği reddettik. Bu yüzdenyaşanan kısa süreli tartışmalar sonrası TGB’liler eylemibitirmek zorunda kaldı.

Saat 18.00’de eylem komitesinin yaptığı çağrı iletoplanan kitle oturma eylemine başlamıştı. Oturmaeylemi yapılırken Soma’daki eyleme müdahale edildiğibilgisi üzerine eylem komitesi toplandı. DLB ve GençlikMuhalefeti gibi ileri grupların önerisi üzerine sessizoturma eylemi yerine yürüyüş kararı alındı. Bu kararakarşı çıkan ADD-CHP’li öğrenciler oturma eyleminitercih ettiler. Kitle ikiye bölündü. Yürüyüş kararı alanilerici devrimci gençler, “Katil devlet hesap verecek!”,“Katil polis elini madenciden çek!” gibi ilericisloganlarla saat 21.30’da yürüyüşe başladı. Yürüyüşsırasında yapılan ajitasyon konuşmalarıyla çevredebekleyen işçi ve emekçilerin eyleme katılmalarısağlandı.

Manolya Meydanı’ndan başlayan yürüyüş eskiadalet sarayının bulunduğu caddeden devam ederek

Valilik Konağı’nın bulunduğu caddeye oradan daDoğu Caddesi üzerinden Ulupark’a ulaşılmasıyla sonbuldu. Yürüyüşümüz esnasında yanından geçtiğimizEmniyet Müdürlüğü önünde Soma işçilerine müdahaleeden polise karşı ajitasyon konuşmalarıgerçekleştirdik. Yaptığımız konuşmalar kitle üzerindemilitan bir hava yarattı. Ardından “Katil polis hesapverecek!”, “Katil devlet hesap verecek!” sloganlarınıattık.

Ulupark’a geldiğimizde saat 22:30 civarıydı.Ulupark’ta bir süre oturma eylemi yaptıktan sonrayeniden yürüyüşle Manolya Meydanı’na geldik.Meydanda yaşanan anlaşmazlık ve tartışmalarsonucunda eyleme katılan bağımsız öğrencilerin deeylemi terk etmesi üzerine eylemi kendi cephemizdenbitirdik.

Bizim eylemi bitirmemizin ardından sessiz eylemdeısrar eden grup üyeleri de kimsenin kalmaması üzerineeylemlerini bitirdiler.

Manisa DLB

Manisa DLB’den gün gün Soma eylemleri

15 Mayıs 2014 / Manisa

Page 15: Kızıl Bayrak 2014-21

Lise öğrencileri yoklamalarını Soma için sokaktayapıyor. Soma’da madende katledilen işçiler içineylemler gerçekleştiren liseliler, geleceklerinisokaklarda kuruyor.

20 Mayıs Beşiktaş’ta bir araya gelen liseliler Soma katliamını

protesto ettiler. Liseliler, “Soma’nın katili hükümetistifa” yazılı pankart açtı. Kömürlerle “Soma” yazarken,“Kader değil bu bir katliam!”, “Her yer Soma her yerdireniş!” sloganları attılar. Ayrıca “Kaza değil cinayet,kader değil katliam”, “Soma bir avuç kömür için birömür verenlere” yazılı dövizler açıldı.

Soma’da yaşamını yitiren madenciler için saygıduruşu yapıldıktan sonra basın açıklaması okundu.Yapılan açıklamada şunlar söylendi: “Bir hafta öncebugün 15.30 sularında Soma’da gerçekleşen katliamdaresmi açıklamalara göre 301 maden işçisi hayatınıkaybetti. Soma bir kaza değil katliamdır. Liseliler olaraksorumlular cezalandırılana ve hükümet katliamınhesabını verene kadar meydanlarda ve sokaklardamücadelemizi kesintisiz bir şekilde sürdüreceğiz.”

18 MayısBalıkesir Edremit’te liseliler Soma’da katledilen

işçiler için oturma eylemi ve saygı duruşugerçekleştirdi.

Edremit Kent Meydanı’nda toplanan liseliler“Hükümet istifa!”, “Susma sustukça sıra sana gelecek!”ve “Edremit Soma’ya sahip çık!” sloganları atarakçevrede bekleyenlere yönelik konuşmalargerçekleştirdiler.

İnsanların bu katliama sessiz kalmaması gerektiğinibelirten liseliler, tepkilerini sokaklara çıkarakgöstermek gerektiğine inandıkları için arkadaşlarıylabir araya gelerek bu eylemi gerçekleştirdikleriniaçıkladılar. Ve insanların bu katliama sessiz kalmamasıgerektiğini sıklıkla belirttiler.

Liseliler yaptıkları konuşmalardan sonra sloganlarlaoturma eylemlerine devam ettiler.

16 MayısSincan’da çeşitli liselerden yan yana gelen liseliler

Soma’da yaşanan işçi katliamını protesto etti. Yaklaşık50 kadar liseli Lale Meydanı’nda bir araya gelerek“Sincan uyuma madenciye sahip çık”, “Soma işçisionurumuzdur” gibi sloganlarla seslerini duyurdular.

Ayrıca bir liseli söz alarak “zenginlerin evlerindekişöminelerin yanabilmesi için işçiler hayatlarındanoluyorlar” diyerek kitlenin tepkisini dile getirdi. Sincanİşçi Birliği liselileri cumartesi günü yapacağı filmgösterimine davet etti. Liseliler bir süre dahasloganlarla bekledikten sonra dağıldı.

Gebze Trafo Meydanı’nda biraraya gelen liseliler,Cuma Pazarı üzerinden yürüyerek CumhuriyetMeydanı’na geldiler. Öfkeli bir şekilde Soma işçisininyalnız olmadığını dile getiren liseliler, CumhuriyetMeydanı’na gelindiğinde oturma eylemi başlattılar.Facebook üzerinden örgütlenen ve birçok lisedeneyleme katılan gençler sık sık “Soma işçisi yalnız

değildir”, “Soma’nın hesabı sorulacak” sloganlarıattılar.

Gebze İşçilerin Birliği Derneği’nden dövizlerle vekanlı baretlerle Eskiçarşı’dan yürüyüş yaparaksloganlarla liseli gençlerin yanına gidildi. Oturmaeylemi sırasında Gündoğdu Marşı söylendi.

Küçükçekmece’de liseliler ders boykotugerçekleştirerek Soma’da katledilen madenciler içinöğle arasında saygı duruşu yapıldı ve Soma içinsloganlar atıldı. Ardından da bahçede “SOMA” yazısıyazıldı.

Menemen Meydan’da toplanan liseli ve ortaokullugençler Soma için oturma eylemi yaptı. Menemenlisesi, Şehit Kemal İlköğretim Okulu, Yüzüncü Yılİlköğretim Okulu vb. çeşitli lise ve ortaokullardantoplanan gençler, kendi inisiyatifleri ile Soma’dayaşanan işçi katliamlarına sessiz kalmamak içinMenemen Cumhuriyet Meydanı’nda bir saatlik oturmaeylemi gerçekleştirdiler.

Antalya Çağlayan Lisesi’nde öğrenciler Soma’daölen işçiler için anma ve saygı duruşu yaptılar.Öğrenciler okul bahçesinde bedenleriyle “Soma”yazdılar. Okul idaresi ise eyleme izin vermeyerekmüdahale etti. Önce okulun müdür yardımcılarıtarafından engellenmek ve dağıtılmak istenenöğrenciler, daha sonra okul müdürünün de devreyegirmesiyle dağıtıldı. Öğrenciler, idarecilerin bu tavrınatepki gösterdi.

Liselilerin yaptığı bu eylemin engellemesi üzerineEğitim-Sen Antalya Şube Başkanı Kadir Öztürk, okulidarecilerini atama dönemi öncesi AKP’ye yaranmayaçalışmakla suçladı.

Adana’da da öğrenciler maden işçileri içineylemdeydi. Kozan İsmet İnönü Ortaokulu öğrencileri,beyaz olan okul formaları yerine okula bir günlüğünesiyah tişört ve elbiseler giyerek geldi. Öğrenciler,tenefüste ise okulun bahçesinde yan yana gelerek“Soma” yazdılar.

15 MayısSefaköy Beşyol’da bulunan Dr. Oktay Duran Meslek

Lisesi öğrencileri, Soma için ders boykotugerçekleştirdi. Liseliler “Sokağa, eyleme, hesapsormaya!” diyerek okul bahçesinde oturma eylemigerçekleştirdiler.

Öğrenciler pek çok öğretmenlerinin grevdeolduğunu belirtirken eylemlerini öğlen arasında dasürdüreceklerini söylediler.

Liselilerin Sesi / Küçükçekmece-Edremit-İzmir -Gebze - Sincan

Liseliler Soma içinsokaklarda!

Gebze 19 Mayıs’ta Çamlık Parkı’nda toplanan DLB’liler

“Kara elmas tabut olmuş… Maden değil mezarkazdıranlardan hesap soracağız!” pankartı açtı.Soma’daki maden fotoğraflarıyla bir sergi oluşturuldu.Daha sonra oturma eylemi gerçekleşti. Yapılankonuşmalarla Soma’da yaşanan işçi katliamı anlatıldıve hesap sorma çağrısı yapıldı.

Sonrasında İTÜ’de yapılan işgal de hatırlatıldı. Bir grup öğrenci de Cumhuriyet Meydanı’ndan

Kent Meydanı’na sloganlarla gelerek DLB eyleminedestek verdi.

Sendikalaştıkları için işten atılan ve direnişte olanM&T Reklam işçileri de eylemde söz aldı. Eylemsırasında patronların sömürüsünü anlatan bir şiirokunup, “Madenci Marşı” dinletildi. Eylemeemekçiler ve öğrenciler katılarak destek verdi.

AnkaraDLB, 17 Mayıs’ta Yüksel Caddesi’ndeki İnsan

Hakları Heykeli önünde buluşarak Madenci Anıtı’nabir yürüyüş gerçekleştirdi.

Yüksel Caddesi’nde yapılan oturma eylemiyleçevredeki gençler ve emekçiler “sokağa, eyleme,hesap sormaya” çağrıldı. Sloganlarla, konuşmalarlaçağrı yapılırken, maden işçisini anlatan bir şiir deokundu. Ardından yapılan yürüyüş sırasında sloganlaratılırken, çevredekiler de eyleme alkışlarıyla destekverdi.

Madenci Anıtı önünde yapılan konuşmada da,sermaye devletinden hesap sormaya bir günlükeylemlerin yeterli olmayacağı, önemli olanın budüzenin yıkılması için verilecek devrim ve sosyalizmmücadelesini yükseltmek olduğu vurgulandı.

Burada da bir şiir okunarak eylem sonlandırıldı.

KartalKartal DLB Soma’da yaşanan katliama sessiz

kalmamaya çağırdı. 15 Mayıs’ta yazılamalar yaparakliselileri boykota çağırdı.

Ardından Genel-İş Sendikası’nın yapmış olduğueyleme katılım sağlandı.

DLB’liler, gün içerisinde yapılan eylemlerekatıldıktan sonra değerlendirmeler yaptığı bir toplantıgerçekleştirdi.

Geçmiş deneyimleri inceleyen DLB’lilereylemsellik sürecini güçlendirmek yönlü kararlaralarak toplantıyı sonlandırdı.

Liselilerin Sesi / Kartal-Ankara-Gebze

DLB madenciler içinalanlardaydı

Page 16: Kızıl Bayrak 2014-21

Tarihsel sürecin gelişmesinde askeri boyutunönemini büyük bir titizlikle izleyen materyalist Engels;daha 1887 yılında gelmekte olan modern bir savaşınriskine dikkat çekiyordu. “8-10 milyon insan, askerbirbirlerini boğazlayacak ve daha önce çekirgesürülerini dahi aratmayacak şekilde Avrupa’yı çöleçevireceklerdir. 30 yıllık savaşın (1618-1648) kıtaüzerinde asker ve halk kitlelerinde bıraktığı açlık,salgın hastalıklar, yabanileşme, üç dört yılla sığacak…!”diyordu Engels, müthiş bir öngörüyle. Nitekim I. DünyaSavaşı bu öngörüyü tamamen doğrulamıştır.

I. Dünya (emperyalist paylaşım) Savaşı Almanya,Osmanlı İmparatorluğu, Bulgaristan ve Vatikan’ındesteklediği, Avusturya-Macaristan’ın 28 Temmuz1914 yılında Sırbistan’a savaş ilanıyla başlar. Diğertaraftan Sırbistan’ı (Sırbistan bu savaşta 1,2 milyoninsan kaybı, yani 18 ila 53 yaş arasındaki erkeknüfusun % 53’ünü yitirir) Fransa, İngiltere, Rusya,Karabağ ve Yunanistan destekler. 85 yıl sonra farklıgerekçelerle Yugoslavya’nın, daha doğrusu Sırbistan’ınemperyalist savaş örgütü NATO tarafından yeni birsavaş ve yağma operasyonuyla yeniden parçalanmasıise, emperyalist saldırganlığın sürekliliğine işaret eder.

2014 yılında 1. Dünya Savaşının nedenleri,sonuçları ve güncelliği üzerinde yoğun tartışmalaryapılacak. İnsanlık tarihinde bütün dünyayı kapsayanve arkasından 20 milyona yakın ölü, on milyonlarcasakat, yerle bir edilmiş şehirler, tahrip edilmiş sanayimerkezleri ve daha pekçok yıkım bırakan 1. paylaşımsavaşı, emperyalist aşamaya giren kapitalizminbarbarlığını erken bir dönemde gözler önüne sermiştir.Bugün 3. Dünya Savaşı olasılığı üzerinde tartışmaktankaçınılsa da, gerçek odur ki, I.Emperyalist paylaşımsavaşına yol açan bütünnedenler ve çelişkiler yerliyerinde duruyor. Zira tekelcikapitalizm/emperyalizm,dünya savaşına yol açançelişkileri döne döne yenidenüreten bir sistemdir.

Almanya “pastadan pay”istiyor

1897 yılında dışişlerindensorumlu devlet müşaviriBernhard von Bülow, şusözleriyle yükselmekte olanAlman sermayesinin dünyapazarında pay elde etmehırsını formüle ediyordu: “Bizkimseye gölge etmek istemeyiz, fakat güneşte yerimizi

istiyoruz” Dolayısıyla savaş bir raslantı değil, uzun dönemde

planlanmış, dünya üzerinde yeni pazarlar, hammaddekaynakları, yeni sömürgeler eldeetmek için kaçınılmaz, bütünboyutlarıyla emperyalist birpaylaşım savaşıydı. Zira 1890’lıyılların ortasından itibaren Avrupabüyük güçleri ile ABD arasındaAfrika ve Asya’da birçok sömürgepaylaşım savaşı yürütüldü. ABD,İspanya’ya karşı 1898 yılında girdiğisavaşta Küba ve Filipinler’idenetimine geçirmişti. Aynı yılFransa, Batı Afrika ve Sudan’adüzenlediği askeri bir operasyonlaİngiltere ile doğrudan karşı karşıyagelmişti. Bir yıl sonra GüneyAfrika’da Boer Savaşı yaşanır. 1900yılında Almanya, Avusturya-Macaristan, Rusya ve ABD’nin dedahil olduğu güçler Çin’e karşıkelimenin tam anlamıyla bir ‘haçlı

seferi’ başlatırlar. Çin’in işgali, bölünmesi 1894 yılındaJaponya’nın Kore ve Tayvan’ı işgaliyle başlamıştı. Aynı

dönemde Rusya’da Mançurya’yı işgal etmişbulunuyordu. Bu emperyalist sömürge seferleri kanlıve büyük vahşetler eşliğinde yürütülüyordu ve 1.Dünya savaşı başladığında bütün aktörler için amaçaçık ve belirgindi: Dünyanın yeniden paylaşımı!

19. yüzyılın ikinci yarsı, Almanya’da ekonomikyaşamda büyük sanayi komplekslerinin belirgin birşekilde öne çıktığı bir dönem. 1847 Siemens, 1883AEG, 1870 Deutsche Bank (Siemens kardeşlerden biritarafından kurulur), 1811 çelik baronu Krupp veThyssen (1871), 1863 Kimya Fabrikaları BASF, Bayer,Hoechst gibi büyük şirketler öne çıkmaya başlar.Fransa ve İngiltere kapitalist gelişmenin toplumsaldönüşümünü sağlayan üretici güçlerin gelişmesiniAlmanya’dan yüz-iki yüz yıl önce tamamlamış ve bueşitsiz gelişim-geriden gelen Almanya’nın hızlailerlemesi-, dünya pazarı üzerinde büyük bir rekabetsavaşına yol açmıştı. Artık dünya paylaşımında yeni birgüç sahnedeydi.

Alman tekelleri yeni, azgın, yayılmacı konumlarıylarakiplerini geriletmekte kararlıydı. İngiltereemperyalist gücünü gelişen rakipleri karşısında artıkeskisi gibi koruyamıyordu. 1884 yılında dünya pazarınıdiplomatik yollarla çözme çabası sonuçsuz kalıyordu.Bu açıdan emperyalist talan ve paylaşım savaşının baş

100 yıl önce: 1. Dünya Emp

Bugün 3. Dünya Savaşıolasılığı üzerindetartışmaktan kaçınılsa da,gerçek odur ki, I. Emperyalistpaylaşım savaşına yol açanbütün nedenler ve çelişkileryerli yerinde duruyor. Ziratekelcikapitalizm/emperyalizm,dünya savaşına yol açançelişkileri döne döne yenidenüreten bir sistemdir.

Page 17: Kızıl Bayrak 2014-21

aktörü Almanya idi. İç pazarı daralan Almanburjuvazisi, diğer taraftan dünya pazarının büyükgüçler tarafından bölüşüldüğünü görmekteydi. Batıdaİngiltere ve Fransa, Afrika ve Asya’yı kendi pazarlarınadönüştürmüşlerdi. Güneyde, İtalya’nın büyük malisermayesi, “pay alma” mücadelesini güdüyordu.Doğuda Çarlık Rusya’sı, denetiminde tuttuğu alanlarıazgınca savunuyordu. Atlantik’te, ABD çoktan tek güçolmuştu. Dünya Savaşı böyle “barışçıl” bir zamandazincirlerinden boşalıyordu.

I. Dünya Savası, 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyılbaşında kapitalizmin değişen koşullarının kaçınılmazsonucu olarak patlak verdi. Tekelcikapitalizm/emperyalizm dönemi, büyük güçlerarasında ekonomik, askeri ve politik eşitsiz gelişmeninbelirginleştiği, güçler dengesinde hızlı bir değişiminyaşandığı çağ idi. Ekonomi ve toplumunmilitarizasyonu, artan silahlanma ve değişen güçdengeleri dünyanın yeniden paylaşımını zorunlukılıyordu.

Almanya için, 19. Yüzyıl sonunda Deutsche Banktarafından finansmanı üstlenilen, İstanbul ile Bağdatarasında inşa edilen “Bağdat Demiryolu”nun güçalanlarını genişletmek, yayılmacı politikalarına ivmekazandırmak ve Osmanlı topraklarındaki etkisinipekiştirmek açısından yeni bir dönemeç sayılır. Busüreçte Deutsche Bank dünyada rakipleriyle boyölçüşecek duruma yükselirken, tren yolunu yapanThyssen, lokomotifleri devreye koyan Maffei, Bilfingerve istasyonları inşa eden Berger artık İngiltere veRusya’nın denetiminde bulundurduğu sahalara girmişve böylece meydan okuyordu.

Bunun en önemli dönüm noktasını 1906 ve 1911“Fas Krizi” oluşturdu. Dev çelik tekeli MannesmannFas’ın zengin cevher yataklarına göz dikmiş veDeutsches Reich Fas’ı güç alanına katmak için çoktanharekete geçmişti. Fakat Fas uzun dönemden bu yanaFransızlar’ın denetim alanındaydı. Yayılmacıkararlılığını göstermek için savaş gemilerini Akdeniz’esüren Deutsches Reich, İngiltere’nin savaş durumundaFransa’ya destek vereceğini ilan etmesi üzerinegemileri geri çekti. Rekabet ve çatışmalar bir tarafta -Anton Pannekoek’in “karnı tok” olarak nitelendirdiği-Antant güçleri İngiltere-Fransa-Rusya üçlüsü, karşıtarafta ise Deutsches Reich, dağılmakta olanAvusturya-Macaristan ve İtalya üçlüsü, “aç güçler”vardı.

Almanya bu “aç güçlerin” en önemlisiydi. Almanyaiçinde bulunduğu hızlı gelişmesiyle dünyadaki güçdengelerinin yönünü belirleyen esas güçkonumundaydı. Anton Pannekoek (SosyalDemokrasinin sol kanadını temsil eden HollandalıMarksist), bunu şöyle ifade ediyordu; “Almanya bizeolağanüstü hızlı gelişmekte olan, fakat aynı zamanda

çok az sömürgeye sahip, bu bağlamda da bir dünyaimparatorluğu, bir dünya gücü olma çabasını güden,büyük kapitalist bir ülkenin resmini sunuyor.”

Bu gelişmeler gözlendiğinde savaşın nedenleriyöneticilerin, hükümetlerin niyetlerinden bağımsız,tekelci sermaye ve egemen burjuvazinin çıkarlarınınsavunulmasının doğal bir sonucuydu. Özellikle deDeutsches Reich ulaştığı ekonomik, askeri güce uygundünyanın yeniden zora başvurarak bölünmesinigündemin birinci sırasına koyuyordu.

Avusturya veliahtına karşı Sarayevo’da yapılansuikast, savaşın başlaması için sadece sıradan birgerekçeydi. Deutsches Reich Sırbistan’a, Avusturya-

Macaristan’ın savaş ilan etmesi için yoğun çabayürütüyor, teşvik ediyordu. Rusya bunun üzerine kısmiaskeri seferberlik ilan etti. Deutsches Reich 1. Ağustos1914’te Rusya’ya, 3 Ağustos’ta da Fransa’ya savaş ilanediyor ve bir avuç kapitalist sınıfın çıkarları uğrunahalklar birbirini toplu mezarlara gömmek üzerekırdırılıyordu. Savaşın başlamasından sonra ortayaçıkan korkunç sonuçlar genel olarak biliniyor. Savaşayol açan esas nedenler üzerinde durmak, bugün,özellikle savaş çanlarının duyulduğu bir dönemde,büyük bir görev ve sorumluluktur.

peryalist Paylaşım Savaşı

Hemen herkes, bugünkü savaşın emperyalist birsavaş olduğunu kabul ediyor, ama çoğu durumlardabu terime başka anlamlar verilmekte ya da bu terimyalnızca bir tarafa uygulanmakta, ya da bu savaşınsonuçta burjuva-ilerici, ulusal-kurtarıcı bir özelliğiolabileceği iddiasına açık bir kapı bırakılmaktadır.Emperyalizm, gelişen kapitalizmin, ancak 20. yüzyıldaulaşılan en yüksek aşamasıdır. Kapitalizm, onlarkurulmadan feodalizmi yıkmasına olanakbulunmayan ulusal devletleri, şimdi kendisi içincendere gibi görüyor. Kapitalizm, yoğunlaşmayı oderece geliştirmiştir ki, sanayiin bütün dalları,sendikalar, tröstler ve kapitalist milyonerlerinkurdukları birliklerce kıskıvrak bağlanmış ve hemenhemen bütün dünya “sermaye lordları” tarafından yasömürgeler halinde, ya da sömürge olmayan öteki

ülkeler, mali sömürünün binlerce kollu ağı içinehapsolunarak paylaşılmıştır. Serbest ticaret verekabetin yerini tekel kurma, sermaye yatırımı içinülkeleri ele geçirme, bu ülkelerden hammadde ithaletme gibi çabalar almıştır. Feodalizme karşı verdiğisavaşımla ulusların kurtarıcısı olan kapitalizm, şimdi,emperyalist kapitalizme dönüştü ve uluslar için enbüyük ezici güç durumuna geldi. Eskiden ilerici birniteliği olan kapitalizm, gerici oldu; üretici güçleri oderece geliştirdi ki, uluslar ya sosyalizme geçme, yada sömürgeler, tekeller, ayrıcalıklar ve ulusların çeşitliyollardan ezilmesiyle, kapitalizmin yapay olarakkorunması için “büyük” devletler arasındaki silahlısavaşımda yıllarca ve hatta-on yıllarca acı çekmeşıkları ile yüz yüze geldiler.

[Lenin / Sosyalizm ve Savaş / Sol yayınları sf. 14]

Bugünkü savaş emperyalist bir savaştır

(...) Emperyalizmin olabildiğince açık ve tam bir

tanımıyla başlamalıyız. Emperyalizm, kapitalizminözgün bir tarihsel aşamasıdır. Bunun özgün niteliğininüç yönü vardır: emperyalizm, (1) tekelcikapitalizmdir; (2) asalak, ya da çürüyen kapitalizmdir;(3) can çekişen kapitalizmdir. Serbest rekabetin tekeltarafından ayağının kaydırılması, emperyalizmintemel ekonomik özelliği, özüdür. Tekel kendini başlıcabeş biçim altında ortaya koyar: (1) Karteller,sendikalar ve tröstler —üretimin yoğunlaşması,kapitalistlerin bu tekelci birliklerinin doğmasına yolaçacak bir düzeye ulaşmıştır; (2) büyük bankalarıntekelci konumu— üç, dört ya da beş dev banka,Amerika, Fransa, Almanya’nın tüm ekonomik

yaşamını denetim altına almaktadır; (3) hammaddekaynaklarının tröstler ve mali oligarşi tarafından elegeçirilmesi (mali sermaye, banka sermayesi ile tekelcisanayi sermayesinin kaynaşmasıdır); (4) dünyanınuluslararası karteller tarafından (ekonomik)bölüşümü başlamıştır. Daha bugünden, bütün dünyapazarına komuta eden ve bu pazarı kendi aralarında—savaş onu yeniden paylaştırıncaya kadar— “dostça”paylaşan böyle yüzden fazla uluslararası kartel vardır.Tekelci olmayan kapitalizm ortamındaki metaihracından farklı olarak sermaye ihracı, oldukça ilginçbir olaydır ve dünyanın ekonomik ve toprağa değinsiyasal bölüşümüne yakından bağlıdır; (5) dünyanıntoprak bölüşümü (sömürgeler) tamamlanmıştır.

[Lenin / Sosyalizm ve Savaş, sf.106 ]

Emperyalizm ve Sosyalizmdeki Bölünme

Page 18: Kızıl Bayrak 2014-21

Maden işçilerinin katledilmesine karşı öfkedinmiyor. Öğrenciler İTÜ Maden Fakültesi, GalatasarayÜniversitesi, Marmara Güzel Sanatlar, Boğaziçi veBahçeşehir Üniversitesi’nde eyleme geçtiler

İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencileri,üniversitenin Ayazağa Kampüsü’nde bulunan MadenFakültesi binasını işgal etti. İşgal 16 Mayıs’ta fiilen saat18.00 itibariyle başladı.

“Üniversite Sanayi işbirliği adı altında gözünü karhırsı bürümüş patronlara ve katillere kılavuzlukedenleri üniversitemizde istemiyoruz” diyen işgaldekiİTÜ öğrencileri taleplerini şöyle sıraladı:

Katil Soma Aş.’nin İTÜ ile tüm bağının koparılması,Katillerin danışmanlığını yapan Orhan Kural’ın derhalistifa etmesi, Başta Soma’da olmak üzere tüm polissaldırılarının durdurulması, Sorumluların derhaltutuklanması!

İTÜ’nün Ayazağa kampüsünde bulunan MadenFakültesi binasını işgal eden öğrenciler, fakülte binasınıiçeriden kapatarak, kapıların önüne barikat kurdular.Fakülte dışında ÖGB’ler bekledi.

Polis de fakülte önüne geldi.Öğrenciler ihtiyaç listesi olarak ip, zincir, fener, pil,

uzatma kablosu, gıda, bilgisayar ve megafongetirebileceklere çağrı yaptı. İşgal sürerken dışarıda dadestek için öğrenciler toplandı.

Bu sırada diğer üniversitelerden de eylem haberlerigelmeye başladı.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde deişgal başladığı bilgisi ulaştı. İTÜ’ye destek verenöğrenciler okuldan ayrılmadı.

Galatasaray Üniversitesi’nde gerçkeleştirilenboykotun İTÜ’nün talepleri kabul edilene kadarsüreceği açıklandı. GSÜ’de öğrenciler oturma eylemiyaparak tepkileri sürdürdüler. Boğaziçi ve Bahçeşehirüniversitelerinde de destek eylemleri yaptı. Üniversiteeylemleri Ankara’ya da sıçradı. Hacettepe ÜniversitesiBeytepe Kampüsü’nde Soma için işgal eylemi yapıldı.

Tüm bu gelişmelerin yanında İTÜ’yi işgal edenöğrencilerin taleplerinden biri yerine getirildi. SomaHolding patronları Alp Gürkan ve İsmet Kasapoğlu’nunİTÜ Maden Fakültesi Akademik Danışma Kuruluüyeliklerine son verildi. İTÜ yönetiminin bir komisyon

kurarak diğer talepleri de değerlendireceği belirtildi.İTÜ’de işgalin 3. günü talepler kabul edildi.

İşgal eylemi yaygınlaşıyor

Demokratik Öğrenci Dernekleri (DÖDEF) “İTÜ ileMimar Sinan üniversitelerinde başlayan veGalatasaray, Boğaziçi, Bahçeşehir’de devam edenüniversite işgal eylemlerini sahiplenin” çağrısıyapmıştı. Bu çağrının ardından Siirt Üniversitesi, BotanDemokratik Öğrenci Derneği (BDÖ-DER) üyesiöğrenciler tarafından 20 Mayıs’ta işgal edildi.

İşgal eyleminden önce öğrenci Siirt ÜniversitesiMerkez Kampüsü’nde açıklama yapıldı. Eylemdeöğrenciler “Unutursak kalbimiz kurusun. Roboskî içinadalet istiyoruz” ve “Aydın Erdemler’i unutmadık,unutturmayacağız. Katillerden hesap soracağız”pankartlarını açarak üniversite giriş kapısına yürüdüler.Öğrenciler, Soma’da ve tüm iş cinayetlerinde yaşamınıyitiren işçiler adına saygı duruşunda bulunduktansonra “Çerxa Şoreşê” marşını okudular.

Açıklamada Devrimci Yurtsever Öğrenci Kolektifiolarak Siirt Üniversitesi’ni işgal ettiklerini söyleyenöğrenciler, işgal eylemini sona erdirmek için taleplerinidile getirdiler. Erdoğan, Enerji ve Çalışma Bakanı TanerYıldız ve Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in istifalarınıisteyen öğrenciler şunları söylediler: “Hükümet Somahalkından özür dilemeli, Soma Maden Ocağı derhalkapatılarak, sorumluları en ağır bir biçimdecezalandırılmalıdır. Polis terörü son bulmalı, bütüngözaltılar serbest bırakılmalı ve eylemselliklerdebulunan kişilere soruşturma açılmamalıdır. 16 Mayıstarihinde üniversitemizde Hizbulşeytanlarla yaşananolaylarda üniversite tarafından tarafımıza soruşturmaaçılmamalıdır. Soma, Roboski ve Reyhanlı gibi devletinyaptığı tüm katliamlarla yüzleşilmelidir.”

“Kader değil bu bedel. Bizler de bedel ödedik bedelödeteceğiz. Berxwedan jiyane, üniversiteyi terketmiyoruz” diyen öğrenciler sloganlarla yenidenkampüse girerek işgal eylemine başladılar.

Siirt Üniversitesi’nde öğrencilerin başlattığı işgaleylemi sürüyor.

Üniversitelerde Somaişçileri için işgal! Bolu

Soma’da yaşanan işçi katliamın ardından birgünlük grev kararı alan KESK, 12:30’da Ruh ve SinirHastalıkları Hastanesi önünde bir basın açıklamasıgerçekleştirdi.

Basın açıklamasında taşeron çalışmanın işçiyaşamı için olumsuzluğuna değinildi. Resmirakamların gerçeği halktan sakladığı ve gerçeğinverilen sayılardan çok daha fazla olduğu eklendi.

AİBÜ öğrencileri de yaşanan katliamın ardındandersleri boykot etme kararı aldı.

Üniversite içinde bir yürüyüş yapmak isteyenöğrenciler “bahar şenliği için kurulmuş stantlarıngüvenliği” gerekçesiyle hazırda bekletilen polisbarikatı ile karşılaştı. Belirtilen noktada basınaçıklaması yapmak isteyen ve kurulan barikatlarıyıkmaya çalışan öğrencilere polis biber gazı vetazyikli suyla saldırdı. Ardından öğrenciler barikatlarönünde oturma eylemine başladılar ve burada basınaçıklamalarını okudular.

ZonguldakBülent Ecevit Üniversitesi öğrencileri, Soma’da

katledilen işçiler ve Karadon faciasının 4. yılınedeniyle üniversiteden madenci anıtına meşaleliyürüyüş düzenledi.

17 Mayıs’ta üniversite üst kapısında toplananöğrenciler “Taşeron ve Özelleştirme Ölümdür!Soma’nın Hesabı Sorulacak” pankartıyla meşaleliyürüyüşe başladı. Yürüyüş boyunca etrafta bulunanemekçilere ve halka Soma’nın kaza olmadığı, katliamolduğu anlatıldı. Kaldırımda duran Zonguldak halkıalkışlarla destek verdi. Balkonlardan sloganlar atıldı.

Sık sık “Susma haykır taşerona hayır”,“Karadon’dan Soma’ya, hesap sormaya” sloganlarınıatan öğrenciler, madenci anıtında basın açıklamasıyaptılar. Açıklamada 17 Mayıs 2010 da Karadonmaden ocağında meydana gelen katliamdan buyana hiçbir şeyin değişmediği vurgulandı.

Soma katliamının yaşandığı gece madencianıtında BEÜ öğrencileri tarafından başlatılan“Yaşam Nöbeti”, talepler kabul edilene kadarsüresiz-dönüşümlü açlık grevine dönüştürüldü.

Öğrencilerden Tugay Mertoğlu, açlık greviniyapmalarının sebeplerini açıklayan bir konuşmayaptı.

Madenci anıtının önüne kurulan imza masasınada emekçilerden yoğun destek geldi.

Açlık grevinde olan öğrencilerin talepleri iseşöyle:

- Soma’da, Karadon’da, Kozlu’da ve dahanicelerinde katledenlerin hesap vermesi

- Soma A.Ş’nin derhal kapatılması- Taşeronlaştırma ve özelleştirmenin son bulması

Kütahya17 Mayıs’ta Kütahya’da, çoğunluğunu üniversite

öğrencilerinin oluşturduğu yaklaşık 200 kişisloganlar atarak Soma’daki işçi katliamını kınadı.

Ev-Kur’un önünde basın açıklaması yapıldıEylemlerin insanlık nöbeti eylemleriyle devam

edeceği açıklanırken, katliamın hesabı sorulanakadar eylemlere devam edileceği belirtildi.

Ekim Gençliği / Kütahya-Bolu-Zonguldak

Gençlik’tenSoma eylemleri

Page 19: Kızıl Bayrak 2014-21

Dortmund Almanya’nın her yerinde olduğu gibi, Dortmund’da

da Soma katliamı protestosu yapıldı. 15 Mayıs’tagerçekleştirilen eyleme Türkiyeli kurumlardan DİDF veHalk Cephesi flamalarıyla katıldı. Eylem ReinoldiKilisesi’nin önünde gerçekleştirildi.

Burada ilk önce kurumlar adına konuşmalar yapıldı.Tüm konuşmaların ana vurgusu, Soma’da yaşananınbir kaza olmadığı, büyük bir işçi katliamı olduğu,sorumlusunun ise, en başta tam bir katil soğukkanlılığıve acımasızlığı ile, olayı bir kader olarak niteleyendinci-gerici AKP’nin şefi T. Erdoğan ve sermaye devletiolduğu şeklindeydi.

Öfkenin hakim olduğu eylemde, öfkeli sloganlarhaykırıldı. Protesto eylemi, yeni eylemlere daha fazladuyarlı olunması çağrısının ardından sona erdi.

Paris16 Mayıs günü Republique Meydanı’nda

gerçekleşen eyleme Türkiyeli ve Kürdistanlı devrimcive ilerici güçlerin yanısıra Fransız Komünist Partisi,Lutte Ouvriere (İşçi Mücadelesi) Anarşist Federasyonuve Fransız Komünist Gençlik Örgütü katılım sağladılar.

Front de Gauche, Fransız Komünist Partisi ve LutteOuvriere sözcüleri yaptıkları açıklamalarda Soma’dayaşananın ne bir kaza ne de tesadüf olduğunu, bukatliamın Türk sermaye devletinin ve patronların aşırıkâr hırsından kaynaklandığını, işçi kanındanbeslendiklerini ve Türkiye işçi sınıfıyla dayanışmaiçinde olduklarını ve olmaya devam edeceklerini dilegetirdiler, Ayrıca Kürt Dernekleri Federasyonu adınayapılan konuşmada Türk devletinin katliamcıgeleneğinin Soma’da devam ettiği dile getirildi.

LozanSoma katliamını protesto eylemlerinden biri de

Lozan’da gerçekleştirildi. 15 Mayıs’ta İGİF’ın çağrısınıyaptığı eyleme Lozan BİR- KAR ve ilerici-demokratçevrelerin katılımıyla basın açıklaması ve oturmaeylemi gerçekleştirildi.

Sint-Laurant Kilisesi önünde başlayan eylemdeFransızca “Türkiye’de: Soma Madeni’nde işçi katliamı!”yazılı döviz açılarak Türkçe ve Fransızca bilgilendirmeyapıldı.

Polonya17 Mayıs günü Polonya Sosyal Dayanışma Ağı

Soma’da yaşanan işçi katliamıyla ilgili başkent

Varşova’da bulunan Türk Büyükelçiliği’nin önündebasın açıklaması gerçekleştirdi.

Eylemde “Şirketin 130 dolara mal ettiği kömürünmaliyetini 30 dolara düşürmesinin bedelini hayatlarıylaödeyen işçilerin anısına” yazılı Lehçe pankart açıldı.

Polonya Sendikalar Birliği ve RSS’nin (RuchSprawiedliwosci Spolecznej - Adalet Hareketi) dekatılarak destek verdi

Köln17 Mayıs Cumartesi günü Köln’de bir kez daha

katliam protesto edildi. Köln’deki demokratikkurumların ortak çağrısıyla gerçekleştirilen eylem saat15.00’de Ebertplatz’da başladı. Eyleme BİR-KAR, HalkCephesi, ADHK, MLKP, Yaşamevi, EÖC, Kaldıraç ve Kürthareketi katıldı. Aleviler ise, Tayyip Erdoğan’ın 24Mayıs’ta Köln’e gelmesi vesilesiyle yapacakları büyükmitinge hazırlandıkları gerekçesiyle, önceki eylemlereolduğu gibi bu eyleme de katılmadılar.

BielefeldSoma katliamını protesto eylemlerinden biri de

Bielefeld’de yapıldı. Demokratik Güç Birliği’nin 18Mayıs günü örgütlediği eyleme, BİR-KAR, Bielefeld veÇevresi Alevi Kültür Merkezi, Halk Cephesi, DİDF, ÖDP,ADHK, AGIF, SKP, Süryaniler, Die Linke gibi kurumlarbayrak, flama ve dövizleriyle katıldılar.

Eylem saat 15’te Kesselbrink’te bilgilendirmestandı kurulmasıyla başladı. Resimler, dövizler, kömür,siyah renkli pankart ve bayraklarla oluşturulmuşstandın önünde bir yandan toplanmalar sürerken biryandan da çeşitli kurumlar adına açıklamalar okundu.

Yapılan açıklama ve konuşmalarda Soma’nın bir kazadeğil, katliam olduğuna vurgu yapıldı. Katliamınsorumluluğunu AKP ve Tayyip Erdoğan’ın taşıdığınaişaret edilerek, Türkiye’nin yıllardır yaşanan işcinayetlerinde Avrupa genelinde ilk sıralarda yer aldığıbelirtildi. İnsan hayatının Türk devleti için ne kadarönemsiz olduğunun altı çizildi.

Frankfurtİşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu’nun

(BİR-KAR) çağrısıyla 17 Mayıs Cumartesi günüFrankfurt’taki Alte Oper Meydanı’nda toplanan yüzüaşkın kişi konuşmalar ve sloganlarla madencikatliamını protesto etti.

Eyleme Türkiyeli demokratik kurumlardanbireylerin yanısıra, Sol Parti, MLPD, Ver.diSendikası’ndan temsilciler de katıldı. Yaptıklarıkonuşmalarda, katliamı protesto ederek, dayanışmacıduygularını ifade ettiler.

DuisburgKatliamı protesto etmek için Almanya’nın Duisburg

kentinde devrimci kurumların çağrısıyla 18 Mayıs günüeylem düzenlendi. BİR-KAR, ÖDP, MLKP, TKM/ML veDİDF’in katıldığı eylem ve yürüyüş boyunca “Katildevlet hesap verecek!”, “İşçilerin öfkesi katilleriboğacak!”, “Kader değil katliam!” sloganları öfkeyleatıldı.

BerlinMadenci katliamını protesto etmek amacıyla

Berlin’deki devrimci ve ilerici güçlerin oluşturduğuSoma Dayanışma Komitesi 18 Mayıs Pazar günü birprotesto yürüyüşü gerçekleştirdi.

Yüzlerce emekçinin katıldığı eylemde saygıduruşunun ardından, Soma Dayanışma Komitesi adınaAlmanca ve Türkçe bildiri okundu.

Wuppertalİşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu, AGİF,

DİDF, ATİK, Özgürlük ve Dayanışma-Wuppertal, MLPDve Alevi Kültür Merkezi’nin oluşturduğu Soma ileDayanışma Platformu’nun eylemi 20 Mayıs günükentin en büyük alış veriş merkezi City Arkaden’inönünde yapıldı.

Kızıl Bayrak / Almanya-İsviçre-Fransa

Avrupa’da da emekçiler sokaktaydı!

Bretagne’de etkinlikFransa’nın Bretagne bölgesinin Lanester kentinde,

Fransa Komünist Partisi her yıl Fête du Bol d’Air adlıbir açık hava etkinliği düzenlemektedir. Bu yıletkinliğin 62.’si gerçekleştirildi. Bölgemizdeki TKİPtaraftarları olarak her yıl olduğu gibi bu yıl da buetkinliğe katıldık.

Etkinlik açılış konuşması ile başladı. Havanın güzel

olmasının da etkisiyle katılım oldukça iyiydi. Etkinliktehem bilgilendirme hem de yemek standı açtık.Standımızı BİR-KAR bayrakları, Che Guevara posterlerive parti afişleriyle süsledik. Elimizdeki yazılı ve görselmateryallarin de yardımıyla partimizin tanıtımınıyaptık, yayın ve yiyecek satışı gerçekleştirdik. Bu yıl dayine ilgi odağı olduk. Fransız katılımcıların ilgisiniçektik.

Etkinliğe, Elza Coustrik ve L’Ange Rouge adli müzikgrupları katıldı, dinletiler yaptılar. Ardından, Lanester

Front de Gauche partisinin sorumlusu, kısa birkonuşma yaptı. Konuşmasında, krize ve krizin dolaysızsonucu olan kötü yaşam koşullarına dikkat çekti.

Bu sene gerçekleşecek olan Avrupa parlamentoseçimleri için, Front de Gauche partisinin adayı,Xavier COMPAIN, bir tanıtım konuşmasıgerçekleştirdi.

Etkinlik bu konuşmaların ardından sona erdi. TKİP taraftarları / Fransa-Bretagne

Page 20: Kızıl Bayrak 2014-21

“Amacımız sorumlularıncezasız kalmaması!”

- Soma’da yaşanan katliamın ardından burayageldiniz. Burada bulunduğunuz sürede neler yaptınız?Süreci anlatabilir misiniz?

- Av. Evin Konuk: İlk gün geldik arkadaşlarımızlaberaber. Burada “Soma için Adalet” adında bir komiteoluşturuldu. Bu komitenin içerisinde ÇHD, TMMOB,TTB, KESK ile bağlı sendikalar, siyasi partiler ve solörgütler var. Talebi Soma için adalet! Soma’da yaşanankatliamın sorumlularının ortaya çıkarılması,cezalandırılması, sorumluların cezasız kalmamasıdıramacımız. Hukuksal destek temelinde bunun yanı sırapsikolojik destek de sunacak arkadaşlarımız var. Tıbbidestek gerektiğinde tıbbi destek de verilecek. Fakat şuanki kriz, adaletin sağlanamayacağı, sorumlularındelilleri karartacağı üzerine. Suçu içeride çalışanişçilere veya mühendislere atarak bu işinsorumluluğunu üzerlerinden atmaya çalışacaklar. Bizimöngörümüz bu. Dolayısıyla bunun önüne geçmek, suçuolan, ihmali olan kim varsa onların yargı önüne çıkmasıve adil bir biçimde yargılanmasını sağlamak vedelillerin karartılmasını engellemek. Bu bağlamdaailelerle iletişime geçtik. Ceza davasını üstlenmek içinonları ikna etmeye çalışıyor, davaya sahip çıkmayaçağırıyoruz. Vekalet verilmesini istiyoruz. Ama bizsadece ceza davasına bakıyoruz. İş kazalarından dolayısorumluların cezalandırılması için ceza davaları açılıyor.Aynı zamanda da işçilerin haklarının tazmin edilmesiiçin, ölen ya da yaralanan işçilerin maddi, manevitazminatlarının talep edilmesi için tazminat davasıaçılıyor. İki ayaklı bir süreç işleyecek burada. Biz butazminat davalarıyla hiç ilgilenmiyoruz. Biz sadecesorumluların cezalandırılması için ceza davalarınabakıyoruz Soma için Adalet Komitesi olarak. Bizimtemel amacımız, yapmayı hedeflediğimiz şey bu.Dolayısıyla ilk kriz anında yapmak istediğimiz şey bu.Sonrasında yerellerde çalışmalar yapabilir, buradakendisi çalışmalar yapabilir, ama şu anki kriz bu değil.Şu anki kriz adalet krizi, sorumluların ortaya çıkması,cezalandırılması. Şu an için de buna odaklanıyoruz.

- Yerellerde Soma için ne tür eylem etkinliklerörgütlenebilir? Buradaki çalışmaya destek veSoma’nın unutulmaması, insanlarda duyarlılıkoluşturmak için neler yapılabilir?

- Bu biraz yerellerin kendi inisiyatifine veyaratıcılığına kalmış bir şey. Dediğim gibi bu komiteninamacı şu an için hukuki destekle sınırlı olduğu için,“yerellerden şöyle taleplerimiz var, bunlar yapılsın”şeklinde bir şey diyebilecek durumda değiliz. Şu ankiamacımız krizi yönetmek. Ama tabii ki ileride yardımkampanyaları düzenlenebilir, bu mesele için, işbırakma eylemleri yapılabilir, adalet nöbeti tutulabilir,bunlar için bugünden öngördüğümüz bir şey yok.Meslek odaları, psikologlar, sosyologlar, mühendisler,sosyal hizmet uzmanları, TTB mesela kendimesleklerine göre burada birtakım çalışmalaryapabilirler. Herkes kendi durduğu yerden, yaratıcılıkla,inisiyatifle bir şeyler yapabilirler.

- Ailelerin durumu nedir? Yapılabileceklerle ilgili,suçlulara yapılacak şeylere dair bir önerileri,düşünceleri var mı, bunlarla ilgili ne diyorlar?

- Suçluların cezalandırılmasını istiyorlar, bu konudabir tereddütleri yok, öncelikleri bu. “Yaraların tazminedilmesi önemli değil, yeter ki suçlular yargılansın”diyenler var, bunun yanında “bizim zararımızı datazmin etsinler, çocuğumuzun değeri bunlar değil”diyenler de oldu. Onun dışında psikolojik destekisteyen aileler oldu. Bir de hukuksal sorunları var,ailelerden çok madende çalışan, 3 vardiyadan 2’sindeçalışan ve kazadan etkilenen işçilerin dışındaki, 3.vardiyadaki işçilerin. Şimdi maden 3 ay kapandığı için,bu iki vardiyada çalışan işçilerin maaşının üçte ikisiniödeyeceklermiş. Ama 3. vardiyadakilere hiçbir maaşödemeyeceklermiş, bu işçiler bununla ilgili neyapabiliriz diye soruyorlar. Aileler de ödemelerle ilgiliteknik birtakım sorular soruyorlar. Ama her şeyinötesinde herkesin talebi suçluların cezalandırılması.Bununla ilgili Kınık’ta görüştüğümüz insanlar özelliklemeselenin peşini bırakmayacaklarını söylüyorlar.

- Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?- Bu olayın sıcaklığıyla buraya geldik, yaklaşık bir

hafta geçti meselenin üzerinden. Bu kriz haliyle burayageldi herkes, bir hafta on gün sonra yavaş yavaşinsanlar memleketlerine geri dönecek. Bu meseleyiunutmamak gerekiyor. Buradaki varlığımızı devamettirmek gerekiyor, sorumluların cezalandırılmasıgerekiyor. Aynı zamanda bunun hükümetinözelleştirme, taşeronlaştırma ve güvencesizleştirmepolitikaları sonucunda bu katliamın yaşandığınıbiliyoruz. Belki de bu katliam bu politikaların geriyedöndürülmesi için bir adım olur. Bunun içinçalışmaların artması, muhalefetin yükselmesigerekiyor diye düşünüyorum. Belki de bu acıyla bupolitikaları geri döndürebiliriz, bu sorunların altındankalkabiliriz. Bu katliam, vahşi kapitalizmin acımadancan aldığına dair canlı bir örnek. Gerçekle bu kadarçarpıcı ve ağır bir acıyla yüz yüze geldik. İşçi cinayetlerisürekli yaşanıyor, tek tek yaşanıyor, pek bir duyarlılıkyaratmıyor, gözlerimizi kapatabiliyoruz. Ama bu seferbir anda bu kadar büyük bir katliamla karşılaşmışolmak çok acı. Ama bunu ortadan kaldırmak için,taşeronlaştırmaya ve özelleştirmeye karşı mücadeleninyükseltilmesi için bir dönüm noktası olmasınıumuyorum.

Çiğli Belediyesi bünyesinde olan Kafesanşirketinde çalışan işçiler Belediye ToplantıSalonu’nda Genel-İş İzmir 5 No’lu Şube ile birliktebir toplantı yaptılar. Genel üye toplantısında DİSKGenel-İş İzmir 5 No’lu Şube Başkanı Naci Çetin,sendika avukatı ve Çiğli Belediye Başkanı HasanArslan konuşmacı olarak yerlerini aldılar.

Toplantının amacı 29-30 Mayıs tarihlerindegerçekleşecek olan Kafesan ile Belediye arasındakiihale sürecinin nasıl işleyeceğiydi. Belediye Başkanı,Kafesan’ın bankalara vergi borçlarından kaynaklıihaleye giremeyeceğini, bunun yerine yeniyöntemler izleyip işçiyi de mağdur etmeyeceklerinianlatan konuşmasını yaptı. İşçiler başkanınkonuşmasına müdahale ederek Belediye şirketi olanKafesan’dan başka şirketlerde çalışmayacaklarınıdile getirdiler. Kafesan’ın haricindeki şirketlerinişçileri 3-4 parçaya bölerek taşeronun taşeronuolarak çalıştıracaklarını ifade ederek, tepkilerini dilegetirdiler. Sendika Şube Başkanı Naci Çetinkonuşmak için sözü aldı ve ihale süreci için belediyeile çok konuştuklarını ancak Kafesan’ın borcundankaynaklı ihaleye giremeyecek olması durumundasendikal haklar da dahil tüm hakların korunması içinyeni yollar aradıklarını söyledi. Belediye Başkanı,Naci Çetin’in konuşmasından sonra toplantıdanayrıldı. İşçiler Şube Başkanı Naci Çetin’i şantiyedebaşka, toplantı salonunda başka konuşmaklasuçladılar. İşçiler arasından sık sık “tekrar satılmakihanete uğramak istemiyoruz” sesleri yükselmeyebaşladı.

Oldukça gergin geçen toplantıda, bir işçi sözalarak Greif’te taşeronlaşmaya karşı başlatılanişgalde DİSK yöneticilerinin ihanetçi tutumunuteşhir etti. Bazı işçiler de ihalenin sonucundataşeronun taşeronunda çalışmak söz konusu olursatepkilerinin daha farklı boyutlara çıkacağını dilegetirerek eleştirilerde bulundu. Bir grup işçi toplantıbitimini beklemeden salondan ayrıldılar. Avukatasorulan sorular ise genellikle ihaleden sonrayaşanacak fesih ve devir işlemlerinde hakkayıplarının olup olamayacağı üzerineydi. Toplantıişçilerin hararetli çıkışlarıyla gerilimlere neden oldu.Tartışmalı geçen toplantı 2 saatin ardından kararçıkartılamadan bitirildi. Toplantıda Kafesanişçilerinin durumunun ne olacağı konusunda,Kafesan’dan ayrılırlarsa, haklarının ve işgüvencelerinin ne olacağı konusunda bir açıklamayapılmaması dikkat çekti.

Kızıl Bayrak / Çiğli

Çiğli Belediyesiişçilerinden toplantı

Page 21: Kızıl Bayrak 2014-21

- Sürecinizi anlatır mısınız?- 18 Eylül'de çıkışımız verildi. Anteks dokuma ve

iplik fabrikaları da olmak üzere 4 fabrikanın çıkışıverildi. Toplam 1200 işçi mağdur oldu. Biz iştençıkarken 18 Eylül'de 5 maaşımız artı kıdem ve ihbartazminatlarımız olmak üzere 22 milyon liralıkalacağımız vardı.

Aradan 9 ay geçti. Bu süreçte “Buradan ekmekyediniz, işyeri zor durumda, burada tekrar çalışacağız”gibi vaatlerde bulundular. “Paranızı şu gün vereceğiz”diye bizi oyaladılar. Aralık ayında bir protokol yaptılar.İlk 6 ay 600 TL olmak kaydıyla geri kalanını da son dörtaya böleceklerini söylediler. Ama protokole sadıkkalmadılar. Son olarak “Fabrikayı açamayacağız. Bununiçin bir ortak bulmamız lazım” dediler. Fabrikanınaçılmasının ve paranın ödenmesinin imkansızolduğunu söylediler. Bunun üzerine biz de Cumartesigünü fabrikaya geldik. İşgalimizi hala sürdürüyoruz vekararlıyız.

- Çalışma koşullarınız nasıldı, ne kadar ücretalıyordunuz?

- Daha önce memnunduk. Asgari ücretle 1500 TLarasında para alıyorduk. Patrona güvenerek bu kadarsüre bekledik. 'Bu adam bize yapmaz' diye düşündük.Ama niyetini de bozmuş.

SGK haklarımızı veriyorlardı. Bir sıkıntı yoktu. Ancakson bir buçuk yıldır 2 veya 3 maaşımız içeridekalıyordu.

- Bu süreç daha öncesinden başladı yani... Sizeçıkarıldığınızı nasıl haber verdiler?

- 18 Eylül'den 20 gün kadar önce bize ücretsiz izinverdiler. 5 maaşımız içerideydi. “Neler oluyor?”diyerek toplandık kendi aramızda ve 18 Eylül'defabrikaya gittik. Zaten eski patronlarımız yönetimkurulundan çıktılar. Bunların içerisinde Deniz Baykal'ındamadı Halil Ataman ve ortağı Hüseyin Çalık da var.“Yeni birine teslim ettik bu şirketi” dediler. Bu şirketinbaşına da Murat Uysal ve Sami Akşemsettinoğlu'nugetirdiler.

Biz de 20 gün önce ücretsiz izne çıkarıldık, “Arayanyok, soran yok. Maaşlarımız ödenmiyor. İşe devamedecek miyiz?” dedik ve fabrikanın önüne gittik.Fabrika yönetimiyle görüştük. Bize karlılık oranınındüşük olduğunu söylediler. Kaldı ki biz Avrupa'nın birnumaralı tekstil üreticisiydik gömlek kumaşı üzerine.Dünya beşincisi ve Avrupa'nın bir numarası denilen birfirma. Yani zarar etme gibi bir durum söz konusudeğildi. Bize paramızı vereceklerini ve çıkışımızınverildiğini söylediler. Ayrıca ileride tekrar çalışacağımızıve sabırlı olmamız gerektiğini söylediler. Daha sonrabugüne kadar geldik.

Biz bugüne kadar bütün hukuki, siyasi ve kamukurumlarına, her yere gittik. Aylardır uğraşıyoruz.Gitmediğimiz siyasi parti kalmadı. Çalışma Bakanlığı,şirketin HES projeleri dolayısıyla Enerji Bakanlığı...Hatta Başbakan’a dahi buradaki bir mitinginde kağıtverdik. Bizzat ilgileneceğini söyledi. Başbakanla

görüştük. Ama oradan da bir ses çıkmadı. ÇalışmaBakanlığı zaten Allah'a emanet.

Mahkemeye giden arkadaşlarımız oldu. Onlarkazandılar. İcra ile fabrikadan hiçbir şey çıkaramıyorlar.Çünkü fabrika 2009 yılında Yapı Kredi Bankası'naipoteklenmiş. İçeriden mal çıkarılamıyor. 850-900civarında icra dosyası var. Gelmişler icra zaptını tutupgitmişler. Elimiz kolumuz bağlandı. Biz devlete elkoydurmak için çok uğraştık. Ama hükümette AKPolduğu için 'bu işi çözerse onlar çözer' diye düşündük.Ondan önce CHP'ye gittik. CHP bizi AKP’ye gönderdi.“Gidin AK Parti halleder işinizi. Deniz Baykal'ıkullanmayın” dedi. Bizim patron Deniz Baykal'ındamadı Halil Ataman.

MHP'ye gittik. “Meclise taşıyacağız” dediler ve bizibaşlarından savdılar. AKP’nin önünde yatıyoruz üçaydır. Ama onlar da seçimden önce başkakonuşuyorlardı seçimden sonra yüzümüze bakmadılar.Seçim günü AKP binası önünde bekledik. “Sizden işistemiyoruz, ekmek istemiyoruz. Bu olaydanBaşbakan'ın haberi var. Bizi sadece yarım dakikaBaşbakan ile görüştürün” dedik. Ama bizim yüzümüzebakmadılar. “Teşkilattan olmanız lazım”, “Sizin işinizAllahlık. Allah size yardımcı olsun” dediler.

Biz de fabrikanın açılmayacağı ve paralarınödenmeyeceğini duyduktan sonra örgütlendik. Bizgerek hukuki gerek siyasi gerekse devlet kanalıylaelimizden geleni yapmaya çalıştık, işçi olmamızarağmen Başbakan'a dahi ulaştık ama olmadı.

- Peki şimdi hedefiniz ne? Bundan sonraki süreçtene yapmayı planlıyorsunuz?

- Bildiğiniz gibi Soma'daki elim kazadan önce bizgündeme oturmuştuk. Çeşitli kanallarda haberlerekonu olmuştuk. Direnişe devam edeceğiz. 100 kadarkararlı işçi var. Bunlar ortaya canını, herşeyini koymuş

insanlar. Buradan ya ölümüz çıkar ya da kazanarakçıkarız diyoruz. Buradaki direnişi bir ay kadar dahasürdürmeyi planlıyoruz. Daha sonra patronlardan vehükümetten bir ses çıkmazsa açlık grevinebaşlayacağız. Bunu yapmak zorundayız çünkü açlıkgrevi denilince basının da ilgisini çekiyor.

Daha önce buraya geldik, ses getiren eylemleryaptık. Direniş başlamadan önce on kere miting yaptık.Antalya Koleji de bu sermaye sahiplerinin, oranınönünde ve başka yerlerde eylemlerimiz oldu. FakatAntalya medyasının dışına çıkamadık. Buradaki medyada isim vermeden haberimizi yaptı. Çünkü bununsiyasi kanalı da var. Deniz Baykal yıllardır mecliste,'işçinin, emekçinin yanındayım' diyen, CHP’nin genelbaşkanlığını yapmış bir kişi. Biz onu da devreyesokmak istedik, ona da haber gönderdik. Amabildiğiniz gibi Türkiye'de işçi ancak ölürse kıymetibiliniyor.

- Fabrikadaki bekleyiş hakkında bilgi verir misiniz?- Biz çalışan bir fabrikada ne görevler varsa bunları

arkadaşlar arasında değerlendirdik ve görev paylaşımıyaptık. Hatta eskisine göre daha iyi koruyabiliyoruz,güvenlik açısından. Saat başı nöbetlerimiz var,çadırdan yemekhane yaptık. Oradan sorumlu birarkadaşımız var, dinlenmek ve çay içebilmek için biralan yaptık. Saha ve personel sorumlumuz var, süreklidevriye geziyoruz. Çünkü burada güvenlik açısındanbüyük riskler taşıyan kimyevi depolar var. Ondandolayı bu işi sıkı tutuyoruz.

- Diğer işçi ve emekçilere söylemek istediğiniz birşey var mı?

- İlk önce meclise seslenmek istiyorum. Soma'dayaşanan olayı gördük hepimiz. Artık bu ülkede işçilerölünce kıymete binmesin. Meclistekilerin şapkalarınıönlerine koyup, 'Biz işçiler için ne yapabiliriz'ikonuşmaları gerek. Çünkü memur ile işçinin arasındakimakas iki-üç kat açılmış vaziyette. Yani iş güvenliği veişçi sağlığı konusunda olsun, kıdem ve ihbartazminatları konusunda olsun, özellikle de maaşlarkonusunda çalışmalar yapılmalı. Maaşlarımız garantialtında değil. Meclis bu konuda çalışmalı. Çünkü böylegiderse bu ülke bir işçi krizi yaşayabilir. İşçiler sokaklaradökülebilir.

İşçi arkadaşlara da şunu söylemek istiyorum. Bizburada 1200 işçiyiz. Ancak 300-200, bazen sayımız100'e iniyor. Artık dirayetli olmanın zamanı. Bizlerbirlik olursak yapamayacağımız hiçbir şey yok.

İşçiler birbirlerine destek olmalı. Patron yanlısıolmadan başarabilirler. Bizim sendikamız da yok. Zatensendika işçiler birlik olursa çok da önemli değil.Sendika bir iş yapmıyor. Kendi sendikalarını kurabilir,kendi örgütlülüklerini yaratabilirler. İşçinin tek gücübirlik ve beraberlik. Başka hiçbir gücü yok. Diğer işçiarkadaşlarıma tavsiyem bu şekilde mağdur durumadüştüklerinde birlik olsunlar. Tabi daha önceden birlikolmalılar. Biz o hatayı yaptık ve 9 ay sonra birlikolabildik.

“Geç kalmadan birlik olmak lazım”

Page 22: Kızıl Bayrak 2014-21

Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, hesap vermektenkurtulamayacaksınız!

Sendika ağası Budak ve çetesi, bugün işçiarkadaşlarımıza bir mesaj gönderdi. Mesajdakendilerinin çabasıyla Hadımköy fabrikasının açılacağı,bunun için yarın fabrikada bir toplantıgerçekleştirileceği yazılı.

Geldiğimiz bu nokta bu çürümüş ihanetşebekesinin ne mal olduğunu bir kez daha göstermiş,bunların ne kadar yalancı ne kadar kirlenmiş olduğunuteyit etmiştir. Öte yandan ise bugüne kadar verdiğimizmücadele sırasında söylediğimiz tüm sözleri,karşılaştığımız tutum ve yaklaşımlara dair yaptığımıztüm değerlendirmeleri doğrulamıştır. Bizi tümüylehaklı çıkarmıştır. “Fabrika kapandı” sözünün ortayaatıldığı ilk gün ne dediysek bugün o olmuştur.

Hatırlanırsa büyük direnişimiz karşısında Greifyönetimi ile onların basit bir aleti gibi davrananBudaklar, “fabrika kapandı” yalanını pazarlamayabaşlamışlardı. Bu yalana karşı daha ilk andan itibarenkarşı durmuş, bunun kararlılığımızı kırmak,saflarımızda çaresizlik duygusu yaratmak ve artıkyapacak bir şey kalmadı duygusunu yaratmak içinoynanan bir oyun olduğunu anlatmıştık. Fabrikanıntabelası söküldüğünde dahi, Greif yöneticileri ileBudaklar’ın el ele verip direnişin bitmesinin ardındanüretime yeniden başlayacağını kesin bir dille ortayakoymuştuk.

Biz bunları söylerken Budaklar, fabrikanınkapatıldığını ve yapılacak hiçbir şeyin olmadığınısöyleyip duruyorlardı. Greif yönetimi 14 Mart’tafabrikayı kapattıklarını söylerken biz fabrikayıkapattırmayacağımızı ilan ettik ve Budaklar’dan diğerfabrikaları greve çıkarmasını talep ettik. Onlar isebizden taleplerimizden vazgeçip direnişi bitirmemizi

istiyorlardı. 1 Nisan’da bizzat mesaj atıp fabrikanınkesin olarak kapatıldığını, TİS sürecinin bittiğini vebundan sonra hiçbir şey yapılamayacağınısöylüyorlardı. 14 Nisan’da biz fabrika önündedirenişteyken toplu sözleşme imzalayıp protokoltalebimizi görmezden gelirken “gidin mahkemedenhakkınızı alın” diyorlardı.

İstiyorlardı ki biz mücadelemizi bırakıp gidelim,onlar da düzenlerini kurup işlerini eskisi gibiyürütsünler. Gelinen aşamada artık oyunun sonunageldiklerini düşündükleri için fabrikanın açıldığını ilanediyorlar. Bunu da başarıymış gibi yutturuyorlar.Dediğimiz gibi bu bir başarı değil, ihanetin sonperdesidir. Greif işçisi oyuna getirilmiş, ihaneteuğramış ve fena halde yanıltılmıştır.

Şimdi Greif yöneticileri ile Budaklar bizdenkurtulduklarını sanıp işlerini eskisi gibisürdüreceklerini, düzenlerini yeniden kuracaklarınısanıyorlar. Greif patronları işçinin sırtındankeyiflerince kazanmaya devam edecek, asalaktaşeronlar Greif işçisinin kanını emecek, Budaklar daSamandıra’da olduğu gibi işçinin sırtından geçinipgidecek...

Ama fena halde yanılıyorlar. Biz direnişçi Greifişçileri var oldukça onların düzeni tutmaz. Sömürüye,ihanete ve işbirlikçiliğe devam edemezler. Buna izinvermedik, vermeyeceğiz.

Mücadelemizi hem Hadımköy’de hem de diğerfabrikalarda sürdürecek, taşeronluğu bitireceğiz. Bualçaklığın hesabını mutlaka soracağız.

Rıdvan Budak başta olmak üzere işçiye ihanet edenhainler heveslenmesin, onlara gün yüzügöstermemeye kararlıyız.

Direnişçi Greif işçiler21 Mayıs 2014i

Fabrikayı açacaklarmış!

Bilecik’te kurulu olan Mefro Wheels Turkey(Tekersan) işçileri, 6 arkadaşlarının performansdüşüklüğü nedeniyle işten çıkarılmalarını protestoetmek için fabrikanın girişini kapattılar. DİSK’e bağlıBirleşik Metal-İş Sendikası’na üye olan işçiler, kolkola girerek fabrikadan giriş ve çıkışlara izinvermediler. İşçiler yaptıkları eylemde “İş, ekmekyoksa barış da yok!”, “Bu daha başlangıç,mücadeleye devam!” sloganları attılar.

Eylemde açıklama yapan Birleşik Metal-İşSendikası İşyeri Baş Temsilcisi Selçuk Kargı,arkadaşlarının işe geri dönmemesi durumundaeylemi devam ettireceklerini söyledi. İşçilerinfabrikanın giriş ve çıkışlarını kapatması üzerinevardiyası biten işçiler fabrikadan çıkamadılar.Fabrikanın İnsan Kaynakları Yöneticisi Murat Özbekeylemin bitirilmesini istedi. Ancak Özbek’in eylemeson verin çağrısı işçiler tarafından kabul edilmedi.

Eylem nedeniyle fabrikaya gelen DİSK BölgeSorumlusu ve Birleşik Metal-İş Sendikası ŞubeBaşkanı Bayram Kavak açıklama yaptı.

Kavak’ın yaptığı çağrıyla işçiler girişi açtılar vediğer işçilerin çıkışlarına izin verdiler. BaştemsilciSelçuk Kaygı fabrika içinde bekleyişlerine devamedeceklerini belirterek, atılan işçi arkadaşları gerialınıncaya kadar eylemlerini sürdüreceklerinisöyledi.

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu, AliağaBelediyesi’nde işten atılan ve direnişe başlayanişçilerle dayanışmak amacıyla direnişin 14. gününde(20 Mayıs) bir ziyaret gerçekleştirdi.

“Kapitalizm! Soma’da öldürür, Aliağa’da iştenatar! Kahrolsun ücretli kölelik düzeni, yaşasınsosyalist işçi-emekçi iktidarı!” ozaliti açılarak direnişalanına slogan ve alkışlarla yüründü. Direnişalanında BDSP adına direniş selamlandıktan sonra,Soma’da katledenin de Aliağa’da işten atanların daaynı sistemin temsilcileri olduğu belirtildi. BDSPtemsilcisi Soma’ya yaptıkları ziyareti de direnişçilereaktararak son gelişmeler üzerine işçi katliamına karşımücadeleyi yükseltme çağrısında bulundu.Selamlama konuşması hep birlikte atılan sloganlarlabitirildikten sonra Direniş Komitesi adına HalisGüzeller direniş kararlılığını vurguladı. Daha sonradireniş alanında hep birlikte oturularak genel siyasalsüreçler üzerine sohbet edildi.

Kızıl Bayrak / Aliağa

BDSP’den ziyaret

Tekersan işçileri iştenatmalara karşı eylemde

Page 23: Kızıl Bayrak 2014-21

95. günGreif işçileri güne Soma’da katledilen işçiler için

saygı duruşu yaparak başladı. Greif direnişçileri madenkatliamını protesto eylemlerine katıldılar. Direnişçiler,Soma’da yüzlerce işçi arkadaşılarını kaybettikleri birzamanda, önden planlanan eylem programlarınıertelediler.

Madende yaşanan katliamın ardından Soma’yagiden Greif işçileri İstanbul’a geri döndü.

96. günGreif işçileri gece Soma’dan gelen arkadaşlarının

gözlemlerini aldılar. Greif işçileri Soma’da devletinbilgiyi saklama çabası içinde olduğunu, aramaçalışmalarındaki sorunları çıplak gözle öğrenme fırsatıbuldu. Devletin ve burjuva medyanınmanipülasyonlarını bir kez daha gören işçiler Erdoğangeldiğindeyse polisin Soma’da ilan ettiği sıkıyönetimidiğer direnişçilere anlattılar.

Direnişlerinin 96. gününe her zamanki gibi kahvaltıve temizlik ile başladılar. Greif işçileri direnişinbaşından beri sürdürdükleri disiplini DİSK binasında daaynı toklukta devam ettiriyor.

Greif işçileri, öğlen yemeğinin ardından kendileriniziyarete gelen Ekim Gençliği’nden dostlarıyla sohbetettiler. Greif işçileri Direnen İşçiler DayanışmaPlatformu toplantısına katıldılar.

Greif işçileri gün sonunda değerlendirme toplantısıyaptılar. Toplantıda direniş süreci ve Soma’da yaşananişçi katliamı gündeme alındı. Direnişçi işçilerindayanışma platformu toplantısı aktarıldı.

Değerlendirmeler kapsamında Soma’da yaşanankatliam protestoları ve anmalarına aktif katılınması,Greif işçileri olarak, 19 Mayıs’ta Soma’da katledilenişçileri anma yürüyüşü fikrinde karar kılındı. Greifişçileri, daha önce dayanışma gecesi olarakplanladıkları etkinliği iptal ettiler. Bunun yerine “Budaha başlangıç mücadeleye devam!” şiarıyla, direnişçiişçiler ve dostlarıyla 24 Mayıs akşamı biraraya gelecekkapsamda hazırlıklar planlandı.

97. günGreif işçileri sabah kahvaltısının ardından

bekleyişlerini sürdürdükleri DİSK binasında, el emeğiürünler hazırlığına giriştiler. Bez çanta, cüzdan vbeşyalar yapıldı. İşçiler Soma’da gözaltına alınan ÇHD’liavukatlar için Taksim’deki eyleme katıldı. Sonra DİSK’edöndüler

Ardından Greif işçileri üniversiteyi işgal eden İTÜöğrencilerinin yanına gitti. Maden Fakültesi’ndeyapılan foruma katıldılar. Orhan Purhan, forumdayaptığı konuşmada, İTÜ öğrencilerinin işgal eyleminin‘68 gençlik hareketini akıllara getirdiğini, yenidönemde işçilerin fabrikalarını öğrencilerin deokullarını işgal etmelerinin son derece anlamlıolduğunu belirtti. Greif işçileri, fakültenin forumundaişgal sürecindeki iç örgütlülüğün işleyişi üzerinebilgilendirmede bulundu. Ardından işgal süreci ile ilgili

sorular cevaplandı. İşçilerin konuşmaları yer yercoşkulu alkışlarla karşılandı. İşçiler forumun ardındanyapılan çay ikramının ardından üniversiteden ayrıldılar.

98. günGreif işçileri gece dinlendikten sonra sabah

kahvaltılarını yaptılar. Gün içinde bekleyişlerininardından Kartal ve Esenyurtta yapılan devrimci önderİbrahim Kaypakkaya anma etkinliklerine katıldılar. Birgrup ise buluşma için ziyaretler gerçekleştirdiler. GeceDİSK’e dönen işçiler dinlenerek nöbete devam ettiler.

99.günGreif işçileri buluşma için hazırlıklarını sürdürdüler.

Ardından Soma için Taksim’de yapacakları eylemehazırlanarak yola çıktılar. Tünel’de eyleme destekverenlerle biraraya gelen işçiler açtıkları pankartlaGalatasaray Lisesi’ne kadar sloganlarla yürüdüler.Basın açıklamasının ardından eylemi sonlandıranişçiler, DİSK binasına dönerek nöbetlerine devamettiler.

100. günGreif işçileri yalnız bırakılmıyor. Abant İzzet Baysal

Üniversitesi öğrencileri 22 Mayıs’ta Soma Katliamı vedirenişler konulu bir toplantıya davet ettiler.Öğrenciler adına Greif işçilerinin yanına gelen ziyaretçiile sohbetler edildi. Bir grup işçi de buluşmahazırlıklarını sürdürdüler.

Greif işçileri akşam biraraya gelerek değerlendirmetoplantısı gerçekleştirdi. Toplantıda “Bu daha başlangıç

mücadeleye devam!” şiarlı buluşma konuşuldu. 24Mayıs günü yapmayı planladıkları buluşma için saat19.00’da DİSK Genel Merkezi önünde birarayagelecekler. İşçiler buluşmada direniş ve mücadelesüreci değerlendirmelerini paylaşacak, sinevizyongösterim ve müzikle buluşmayı sonlandıracaklar.

101. günGreif işçileri DİSK binasında bekleyişlerini

sürdürürken, 24 Mayıs’ta bina önünde yapacaklarıbuluşma için hazırlanıyorlar.

Bugün ayrıca Hayat TV çekim için işçileri ziyaretetti.

Hayat TV emekçileri, Greif işçileriyle Soma Katliamı,taşeronluk ve sendikal bürokrasi konuları üzerinesohbetler gerçekleştirdi, görüşlerini aldı. İşçilerlegerçekleştirilen konuşmalar, yarın Hayat TV’de KarşıPencere programında yayınlanacak.

Greif direnişçileri, bugün DİSK Tekstil Sendikasıadına işçilere fabrikanın açılacağına dair mesaj atıldığıbilgisini aldılar.

Greif Hadımköy işçilerine gönderilen mesaj şöyle:“Sendikamızın girişimleri sonucunda SunjutHadımköy’ün açılışı nedeniyle Perşembe günü saat13.00’de fabrikada yapılacak toplantıya katılımınızdileğiyle.”

İşçiler akşam Gezi Sanatı’nın yaptığı forumakatıldılar. Burada sohbetler yapıldı. Emeğe Ezgi ve GeziSanatı 24 Mayıs’ta Greif işçilerinin yapacağı buluşmayadestek vereceklerini dile getirdiler. Forumun ardındanişçiler DİSK binasına döndüler.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Daha fazla işgal, grev, direniş!

Page 24: Kızıl Bayrak 2014-21

18 Mayıs’ta Çelik-İş Gebze Şube’nin MuallimköyÖğretmen Evi’nde genel kurulu vardı. Genel kuruladirenişteki Feniş işçileri ve EKU Fren Kampana’danatılan işçiler de katılırken, Çelik-İş yönetimini protestoettiler.

Feniş işçileri hazırladıkları bildiriyi delegeleredağıttılar. Bildiri, yönetimin geçmişte işçi sınıfınınçıkarları doğrultusunda adım atılmadığı, DHL’de,EKU’da, Feniş’te nasıl patron sendikacılığı yaptığıanlatıldı. Atılan EKU işçileri de dışarıda sendikayı “EKUpatronu ve Çelik-İş Kartal Gebze Şube 24 işçiyi iştenattırdı – Bürokratlar, işbirlikçiler sendikalardandefolun. EKU’dan atılan işçiler” pankartını açtılar.Sloganlarla kapıda bekleyen işçilere karşı jandarmaçağırıldı. Oradan gitmelerini isteyen jandarmaya karşı,haklarını savunduklarını söyleyen EKU işçileribeklemeye devam etti.

Çelik-İş Genel Başkanı Ali Cengiz Gül, Petrol-İşGebze Şube Başkanı Süleyman Akyüz ve çeşitli sendikaşube yöneticileri konuşmalar gerçekleştirdi.Samimiyetten uzak konuşmaların ardından söz isteyenFeniş işçilerine söz verilmediği için Feniş işçileri tepkigösterdi. Çelik-İş Gebze Şube Başkanı Şerafettin Koç’unFeniş direnişçisi bir işçiyi azarlamasından sonra genelkurul gerildi. Gerginliğin ardından söz vermek zorundakalındı.

Söz alan Feniş direnişçisi Mehmet Doğan, genelsendikal yapıya ve Çelik-İş Gebze Şubesi’nin ciddiyetsiz,samimiyetsiz açıklamalarına vurgu yaptı. Feniş’te,EKU’da ve DHL’de Çelik-İş Gebze Şubesi’ninihanetlerinden, patron sendikacılığından söz ettiktensonra sendikaların işçilerin denetiminde olmadığıkoşullarda iş cinayetlerinin ve köleliğin sonbulmayacağını söyledi. Ardından yönetimi ve sendikabürokratlarını teşhir ve protesto eden Fenişdirenişçileri hep beraber “Kahrolsun sendika ağaları!”ile dışarı çıktı. Salonda sınırlı bir destek de bulansloganın ardından “Haklarımız ve geleceğimiz içinuzlaşmacı, ihanetçi sendikacılardan hesap sormaya…Sendikalarda söz, yetki, karar İşçilere – FenişAlüminyum İşçileri” pankartı açılarak dışarıdaki EKUişçileri ile birleştiler.

Delegelerin, önceden hiçbir gündem maddesiüzerine tartışma yürütmediği, yönetimin ne durumdaolduğunun sorgulanmadığı bu türlü genel kurullar işçisınıfı adına hiçbir anlam ifade etmez. Bürokratlar vehainler bu tür yöntemlerle koltuğunu korurken, işçisınıfının hakları ve kendi öz örgütlülüğü noktasındakötü bir bilinç oluşturmaktadır. Bu genel kurulda dabürokrasi, kendini aklamaya çalışmıştır. Petrol-İşGebze Şube Başkanı Süleyman Akyüz konuşmasındaŞerafettin Koç’a övgüler dizmiş ve aklanmasına yardımetmek istemiştir. Ancak EKU ve Feniş işçileri tarafındanbu oyun bozulmuştur.

Feniş işçileri tarafından genel kurulda dağıtılanbildiriyi sunuyoruz:

Direnen FENİŞ Alüminyum İşçilerindenÇelik-İş Delegelerine, Kamuoyuna…

Sendikaların genelinde ve Çelik-İş sendikasında varolan anlayışın işçi sınıfının ve emekçilerin çıkarlarınagöre hareket etmediğini birçok örnekte yaşıyoruz. Enson Soma’da yaşananlarla bu vurdumduymazlığınsonuçlarını feci bir şekilde yaşadık. Yaşanan çok yönlüsosyal yıkım saldırısına karşı hiçbir girişimdebulunmayan, öne çıkan girişimleri de durduransendikal anlayış bizi bir yere taşıyamaz. Ötesi köleliğinve yeni katliamların önünü açmaya hizmet eder. Yılda1500 işçiyi iş cinayetlerinde kurban veriyorsak daha nesöyleyebiliriz ki?

FENİŞ işçileri olarak bizler de yıllarca Çelik-İşSendikasına üyeydik. Genel sendikal demokratikilkelerden de hak arama ve alma yöntemlerinden dehep uzak duruldu. Yıllarca temsilcilik seçimleriyapılmadı. Yaşanan sorunlar karşısında uzlaşmacı biryola başvuran sendika yönetimi, çözüm için önerilerihep dizginlemeye, öfkeyi hep durdurmaya çalıştı. Evet,başımıza gelmeden bazı şeylerin farkına varamamışolabiliriz. Ancak farkında olanlar da sendika tarafındanhep kötü gösterilmeye çalışıldı. Ayrıca temsilcisinden,şube başkanına kadar kriz koşulları, üretimindüşüklüğü gibi nedenler sıralanılarak patron ağzı ilekonuşmalar gerçekleşti.

FENİŞ geçtiğimiz eylül ayında kapatıldı.Kapatıldıktan sonra bizlerin patrona karşı yapacağıeylemler hep dizginlenmeye çalışıldı. Sanki sendikadanicazet alınmadan eylem yapılamaz gibi bir kural var dabiz bilmiyoruz. Diğer taraftan “Yasal yollarlaalacaklarımızın alınacağını”, “mecliste HAK-İş’in, Çelik-İş’in bizim için koşturduğunu” söyleyerek hep FENİŞişçilerini uyuttular. Aradan 8 ay geçti ve Şube BaşkanıŞerafettin Koç bizlere “kazanımın imkânsız olduğunu,fabrikada beklemenin anlamsız olduğunu” söyledi.Pişkin bir şekilde ihanet ettiler yani. Öte taraftanmaddi olarak şu güne kadar cüzi bir miktar yardımındışında sendikadan direnişimize bir yardım görmedik.

EKU işçilerinin, DHL işçilerinin, patron işbirlikçisi

Çelik-İş Şube Yönetimine Öfkesi Büyük!EKU’da işçiler Çelik-İş Kartal Şubesinin patron

işbirlikçiliği ayyuka çıkmış politikalarından dolayısendika değiştirmiştir. Keşke kalsalardı da sendikayönetimini değiştirselerdi. Ancak EKU işçileri kendiiradeleri ile sendika değiştirmek yolunu seçmişlerdir.Buna saygı duymak gerekir. Gebze Şube patronunimdadına yetişmiş işçiler üzerinde uygulanan baskıyaortak olmuştur. Bu süreç boyunca 24 işçi iştenatılmıştır. Çelik-İş Gebze Şube Yönetimi işçilere halauygulanan baskıya ortaktır.

DHL’de Çelik-İş Gebze Şube yöneticilerinin patronlayaptığı işbirliği ibretlik ve utanç vericidir. TÜMTİSörgütlenme çalışmaları sürdürüyorken DHL yönetimiHAK-İŞ’ten yardım istedi. HAK-İŞ Gebze bölgesindeÇelik-İş Gebze Şube yöneticilerini görevlendirdi.Şerafettin Koç’lar patrondan da yardım alarak işçileriüye yapmaya çalıştılar. Ancak işçilerin çoğunluğuTÜMTİS’te örgütlenerek patrona ve işbirlikçilere en iyicevabı verdiler. DHL işçilerini arkasındanhançerlemeye çalışanlar hala o koltuklardautanmadan oturmaktadır.

Tüm bunlar bu işbirlikçi yöneticilerin işçi sınıfınınçıkarları ile uzaktan yakından alakalarının olmadığınıgöstermiştir. Eğer istiyorlarsa gitsinler patronlarınmüdürü olarak çalışsınlar. Ancak sendika koltuklarındaişçilerin aidatlarını yemesinler, işçilere ihanetetmesinler. Bizler de kimin hangi safta olduğunugörmüş oluruz.

Soma faciası için birleşip açıklama yapansendikalara dahi ortak olmaktan çekinmiş bir HAK-İŞ’le, her şeyde işçilere susmayı ve köleliği tembihlemişbir sendikal anlayışla ancak fabrikalarda örgütlenerek,taban komitelerini kurarak baş edebiliriz. Bizlersendikaların her türlü karar, yetki, denetimmekanizmasında işçilerin olmasını istiyoruz. Bu endoğal hakkımızdır zaten. Olması gerekeni söylüyor veistiyoruz. İhanetlerle, yeni hak gasplarıyla, keyfi biryönetimle karşılaşmak istemiyorsak bu GenelKurul’dan başlayarak hesaplaşalım.

Sendikalarda söz, yetki, karar işçilere!Yaşasın işçilerin birliği!

Çelik-İş Genel Kurulu’ndaişbirlikçilere cevap verildi

Page 25: Kızıl Bayrak 2014-21

Haziran Direnişi’nde katledilen MehmetAyvalıtaş’ın katillerinin yargılandığı davanın 3.duruşması 21 Mayıs’ta görüldü.

Birçok ilerici ve devrimci kurum sabah saatlerindeAnadolu Yakası Adalet Sarayı’nda bulunan 8. Ağır CezaMahkemesi’nde görülecek dava için biraraya geldi.BDSP “Katil devlet hesap verecek!” pankartıyla eylemalanına yürüdü. Emekçi Kadın Komisyonları da adliyeönünde “Anaların öfkesi katilleri boğacak!” pankartıaçtı.

Duruşmanın görüleceği salona gidenler, salonaAyvalıtaş Ailesi haricinde kimsenin sokulmayacağıyönünde bir dayatmayla karşı karşıya kaldılar. Budurum Ayvalıtaş Ailesi’nin de tepkisine yol açtı.

Sanıklardan ise Ayvalıtaş’a çarptığı belirtilen aracınsürücüsü sanık Mehmet Görkem Demirbaşduruşmada yerini alırken, hakkında zorla getirmekararı alınan sanık taksi şoförü Cengiz Aktaş yineduruşmaya gelmedi.

Avukat Arzu Becerik, kamuoyunun bu kadar ilgigösterdiği davanın görüldüğü salonun yetersizliğinedikkat çekti ve “Bu davada duruşma salonununyetersizliği nedeniyle adil yargılama ilkesi zedeleniyor”dedi.

Avukat Sezer Özkaya 20 Mayıs’ta yapılan alternatifkeşif incelemesine dikkat çekerek “Yeterli aydınlatmamevcut. Fren izi de hala olay yerinde mevcut. Bu frenizinin hangi araca ait olduğu tespiti için keşifincelemesi talep ediyoruz” dedi.

Avukat Ayla Öztabak ise olay günü bir taksi şoförütarafından çekilen fren, trafik akışının ve seslerininolduğu bir görüntünün izlettirilmesini talep etti. Talepüzerine mahkeme heyeti 30 saniyelik ses kaydınıinceledi.

avukatların ardından mahkeme heyeti tanıkifadelerini dinledi. Tanıkların olay gününde Ayvalıtaş’açarpan cipin kasti olarak bunu yaptığını söylemesinerağmen avukatların tüm gerekçelerine rağmenmahkeme heyeti sanık Mehmet Görkem Demirbaş’ıntutuklanması talebini reddetti. Diğer sanık için iseyakalama kararı çıkarıldı. Heyet bir sonrakiduruşmanın 22 Eylül’de görülmesi kararını aldı.

Adliye bahçesindeki kurumlar ise davanınsonucunu beklerken forum gerçekleştirdi. Forumdasöz alan BDSP temsilcisi “Mehmet Ayvalıtaş davasının3. duruşması için dolayısıyla Haziran Direnişi’ndekatledilenlerin hesabının sorulması için buradayız”dedi. Soma’nın hesabı için de sokaklarda olunduğunadikkat çeken BDSP temsilcisi katillerden hesapsorulacağını ifade etti. Konuşma 31 Mayıs’ta Taksim’deolunması çağrısıyla sona erdi.

İçlerinde Ekim Gençliği ve EKK’nın da bulunduğubirçok kurum söz alarak Ayvalıtaş davası ile birlikteSoma’da gerçekleşen katliamı ele alan konuşmalaryaptılar.

Mahkeme bitiminde duruşma salonunda bulunanaile ve avukatlar adliye önündeki kitleye ve basınaaçıklama yaptı. İlk sözü alan baba Ali Ayvalıtaş“İnsansanız, hırsız değilseniz, emekçiyseniz size adaletyok” dedi.

Av. Ayla Öztabak ise son duruşma ile biraz daha yolalabildiklerini ve yeni ortaya çıkan görüntülerle birliktebilirkişi incelemesi talep ettiklerini belirtti. Öztabak,sanıkların yakalama kararıyla nedeniyle herhangi biryerde ifadelerinin alınabilme tehlikesi olduğunusözlerine ekledi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Mehmet Ayvalıtaşdavasında 3. duruşma

Devrimci Komünist Birlik, 18 Mayıs Pazar günü,Üretim Sokağı Kültür Merkezi lokalindegerçekleştirdiği bir etkinlikle, 1958 yılında Kıbrıs’taortak sendikal mücadeleyi yürütürken TMTtarafından katledilen Fazıl Önder’i, Türkiye devrimcihareketinin önderlerinden İbrahim Kaypakkaya’yı veSoma’daki iş cinayetinde kaybettiğimiz madenişçilerini andı.

Üretim Sokağı Müzik Atölyesi’nin türkülerle vemarşlarla katkı sunduğu anma etkinliği doğal vesıcak bir ortamda gerçekleşti.

Fazıl Önder’in anılması üzerinden başlanankonuşmalar, Kıbrıs sınıf mücadelesi tarihi ile ilgilibilinmeyen ve arka planda kalan yönleri açığaçıkardı. Mevcut sendikal mücadelenin “geçmişin”anlayışından uzak davrandığının belirtildiğikonuşmada, Kıbrıs’ın kuzeyinde ve güneyindeörülmesi gereken ortak mücadelenin öneminevurgu yapıldı. Fazıl Önder ile birlikte “yeraltı”örgütleri tarafından katledilen diğer sendikacılar daanıldı.

Konuşmalara İbrahim Kaypakkaya’nın hayatı vemücadelesinin anlatılması ile devam edildi. 68hareketinin de ele alındığı konuşmada, o döneminhareketi değerlendirilirken üzerinden atlanan ‘71devrimci kopuşu’ ve bu kopuşun ne ifade ettiğindenbahsedildi. Kaypakkaya’nın politik yönelimi veüretimi kısa bir şekilde ele alındı.

Ayrıca ‘71 devrimci kopuşunun bıraktığı siyasalboyutun, kapsadığı “devrimci dayanışma” pratiği ileberaber ele alınması gerektiği dile getirilirken,günümüz “rekabetçi ve dar-grupçu” anlayışı daeleştirildi. “Devrimci hareketi devrimci yapan,başkalarının ne kadar az devrimci olduğu değil,Marksist siyasal, politik yönelimi ve eylemselçizgisidir” denildi. Aynı zamanda konuşma sırasında18 Mayıs 1982 yılında Diyarbakır Cezaevi’ndebedenlerini cezaevindeki baskılara karşı tutuşturan“4’ler” de anıldı.

Başka bir katılımcı ise Soma’da yaşanan işçikatliamına değinirken, sosyalist hareketin “normalzamanlar”da sınıf içinde güç biriktirmesinin böylesizamanlarda ne kadar da önemli olduğunun altınıçizdi. Soma’daki katliamın akabinde gösterilen sokakeylemsellikleri ile Haziran Direnişi’nin yaratmışolduğu politik ortamın da tartışıldığı konuşmada,Türkiye’deki sınıf mücadelesi ve sosyalist hareketindurumu değerlendirildi. Haziran sürecindeTürkiye’de bulunan katılımcılar ise deneyimlerini vegözlemlerini diğer katılımcılarla paylaştılar.

Konuşmaların ardından kısa bir ara verilenetkinlik, aradan sonra bu tür toplantıların bir ihtiyaçolduğu vurgulanarak, düzenli bir şekildegerçekleştirilmesi kanısı ile başladı ve ÜretimMerkezi Müzik Atölyesi’nin türküleri, marşları iledevam etti. Üretim Merkezi Tiyatro Atölyesi iseşiirler okuyarak etkinliğe katkı sundu.

DKB’den anma etkinliği

Page 26: Kızıl Bayrak 2014-21

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu İbrahimKaypakkaya’nın ölüm yıldönümü nedeniyle eylem vepaneller gerçekleştirerek yiğit devrimciyi andı.

İzmir “Kapitalizm öldürür!” üst başlığı ile örgütlenen

anma yürüyüşünde devrimci önderler anılırken SomaKatliamı’na dikkat çekilerek hesabını sorma çağrısıyükseltildi.

Sınıf devrimcileri yürüyüşten önce Karşıyaka İzbanönünde çağrı bildirilerini dağıttı. Saat 15.30’da İzmirEkim Gençliği Sanat Atölyesi, Soma’daki katliamadikkat çekmek için Karşıyaka İzban önünde kısa birsessiz tiyatro gösterisi sergiledi. Siren sesleri ilekatliama vurgu yapan genç komünistlere Karşıyakalıişçi ve emekçilerin büyük desteği oldu. Etrafa toplananKarşıyakalılar Soma katliamın katili olarak devletisuçladılar. Tiyatro gösteriminden sonra konuşmalarlaişçi ve emekçiler yürüyüşe katılmaya çağrıldı.

Tiyatro gösteriminden sonra “Kapitalizm öldürür,Soma!” şiarlı ozalit ve “Çelik aldığı suyu unutmadı!”pankartı açılarak yürüyüşe başlanıldı.

Soma Katliamı’nı anlatan dövizlerle yüründü.Yürüyüş boyunca Grup Yorum’un Madenciye Ağıtparçası dinlendi.

Konuşmalarla 41 yıl önce devrimcileri katledenzihniyetin bugün Soma’da 400’den fazla madenciyikatlettiği, hesabının sorulması için mücadele etmekgerektiği vurgulandı. Yürüyüş boyunca Karşıyakalı işçive emekçiler alkışlarıyla destek oldular.

Karşıyaka İş Bankası önüne gelindiğinde program,41 yıl önce katledilen İbrahim Kaypakkaya şahsındadevrim ve sosyalizm davasında yitirilenler ve Soma’dakatledilen maden işçileri için saygı duruşuyla başladı.Saygı duruşundan sonra basın metni okundu.

Basın açıklamasının ardından Ekim Gençliği ŞiirTopluluğu ve sınıf devrimcilerinin hazırladığı şiirdinletisi gerçekleştirildi.

AvcılarBDSP, Avcılar’da gerçekleştirdiği yürüyüş ve anma

etkinliğiyle Mayıs ayında şehit düşen devrimci gençlikönderlerini andı. Soma’daki madenci katliamının dalanetlendiği yürüyüş ve etkinlikte katillerden hesapsorma çağrısı yapıldı.

Kitle, Avcılar Belediye Başkanlığı önündeki forumalanında toplandı. Anma etkinliğinden önce forumalanı “Bitmedi sürüyor o kavga ve sürecek... / Üç FidanGençlik Kültür Evi”, “Soma’daki madenci ölümlerikader değil katliamdır! Katillerden hesabı emekçilersoracak! / BDSP” pankartlarıyla donatıldı.

“Haziran’dan Greif’e kavga sürüyor! Çelik aldığısuyu unutmuyor! / BDSP” pankartı arkasında yürüyüşgerçekleştirildi.

Forum alanına gelindiğinde devrim şehitleri anısınasaygı duruşuyla başlayan etkinlik, BDSP adına okunanbasın açıklamasıyla devam etti. Soma’daki madencikatliamına da değinilen açıklamada, Mayıs şehitlerininbıraktığı devrimci mirası fabrikalarda, sanayihavzalarında büyütme çağrısı yapıldı.

DLB’lilerin oluşturduğu şiir topluluğununsunduğu şiir dinletisiyle süren etkinlik programını,Üç Fidan Gençlik Kültür Evi temsilcisininkonuşması izledi.

Esenyurt İşçi Kültür Evi Tanyeri ŞiirTopluluğu’ndan bir emekçinin okuduğu şiirinardından BDSP adına bir konuşma yapıldı.“Geçmişi olmayanın geleceği de olamaz!”sözünün hatırlatılmasıyla başlayan konuşmadageçmişi aşarak geleceği kazanma sorumluluğunavurgu yapıldı. Haziran Direnişi ruhuylamücadeleyi yükseltme çağrısının yapıldığıkonuşma, Ümitler’in, Habipler’in, Haticeler’in,Alaattinler’in yolunda mücadeleyi yükseltmeçağrısıyla sona erdi.

Anma etkinliği, Sefaköy İşçi Kültür Evi MüzikTopluluğu’nun söylediği türkü ve marşlarla devamederken son olarak Emekçi Kadın Komisyonları adınakonuşma yapıldı.

KartalKartal Üç Fidan Gençlik Kültür Evi’nde İbrahim

Kaypakkaya anıldı. İbrahim Kaypakkaya ve devrimci miras üzerine

yapılan konuşmayla anma başladı. İlk olarak Soma’daişçi katliamı gerçekleştiren devletin 41 yıl önce dedevrimcileri katlettiği söylendi.

Dönemin devrimci mirası üzerinde şekillenendevrimci önderleri anlamanın o dönemin koşullarınıanlamaktan geçtiği vurgulandı. İbrahimKaypakkaya’nın hayatının anlatıldığı anmada devrimcikimlik ve örgütlü mücadele vurguları yapıldı. İbrahimKaypakkaya’nın diğer devrimci önderlerden ayrılanyanları ile birlikte devrimci mirası ve devrimci değerleriyaşatmanın yolu günün koşullarına göre yeniden

üretmekten geçtiği ve bunun temsilcisinin 27 yıldır butopraklarda mücadele yürüten işçi sınıfının hareketiolduğu vurgulandı.

Konuşmanın ardından etkinlik sohbetlerle devametti.

SarıgaziOSİMDER’de gerçekleşen seminerde ilk olarak

Diyarbakır zindanlarında ser verip sır vermeyenİbrahim Kaypakkaya’da cisimleşen devrimci kişiliksöylendikten sonra, ‘71 devrimci hareketinin yarattığımiras anlatıldı.

Komünistlerin ‘71 devrimci hareketini Türkiye’ninreformist geleneğinden devrimci bir kopuş olaraktanımladığı hatırlatılarak, 60’lar ve 70’lerdekiTürkiye’nin toplumsal koşulları ve kitle hareketlerianlatıldı.

Ardından Deniz Gezmişler, Mahir Çayanlar ve

Sınıf devrimcilerindenKaypakkaya anmaları

18 Mayıs 2014 / İzmir

Page 27: Kızıl Bayrak 2014-21

Kaypakkaya anmaları...

AnkaraDevrimci ve ilerici güçler 17 Mayıs’ta Ankara’da

İbrahim Kaypakkaya, Haki Karer ve Dörtler için KolejMeydanı’ndan Sakarya Caddesi’ne yürüyüş veSakarya Caddesi’nde de bir anma gerçekleştirdi.

Polis Kızılay Meydanı ve çevresinde ‘olağanüstühal’ terörü uygularken, Sakarya Caddesi’nde anmayapıldığı sırada da Ziya Gökalp Caddesi’nde toplanankitleye saldırdı. Sınıf devrimcileri de anma devamederken süren polis saldırısına karşı mücadele edenkitlelere katılarken, temsilci bırakarak anmadabulundu.

Polis Kolej’den Sakarya Caddesi’ne yapılacakyürüyüşe “güvenliğinizi alamayız” bahanesiyle engelolmaya çalışmasına rağmen, daha sonra barikatı açtı.Saat 18.45’te başlayan yürüyüşte Sakarya Caddesi’nevarıldığında önce saygı duruşu yapıldı. Daha sonra dabasın açıklamasına geçildi. Basın açıklamasınageçildiği sırada ise polis aynı anda Sakarya’nınparalelindeki Ziya Gökalp Caddesi’nde toplanankitleye saldırdı. TOMA ve biber gazlarıyla kitleyi ZiyaGökalp Caddesi üzerinde dağıtırken basın açıklamasıdevam etti.

Eylem 78’liler Girişimi, BDP, BDSP, DHF, EHP, ESP,EMEP, Partizan, İHD Ankara Şube, Ankara DersimlilerDerneği ve PSAKD tarafından örgütlendi.

BursaKaypakkaya Bursa’da Partizan, DHF, BDSP ve HDP

tarafından örgütlenen eylemle anıldı.

Setbaşı’ndan başlayan yürüyüş Orhangazi Parkı’nagelindiğinde basın açıklaması yapıldı. Açıklamadaİbrahim Kaypakkaya’yı anmanın onun mücadelesiniyaşatmak olduğu dile getirildi.

AdanaÖlümsüzlüğünün 41. yılında İbrahim Kaypakkaya

devrimci ve sol güçler tarafından yapılan yürüyüşleanıldı. Saat 18.00’de 5 Ocak Meydanı’ndan İnönüParkı’na yürünerek burada basın açıklamasıgerçekleştirildi.

Eylemde, İbrahim Kaypakkaya’yı anmanındevrimci bir onur olduğu vurgulandı.

İstanbulHalkların Demokratik Partisi (HDP) ve Partizan

Şişli’de yaptıkları basın açıklamasıyla devrimci önderİbrahim Kaypakkaya, Haki Karer ve Dörtler’i andı.

Şişli Cami önünde buluşan kitle Mayıs şehitlerininresmi olan “Ser verip sır vermeyenlerin yolundayürüyoruz”, “Soma kaza değil katliam! Katil devlethesap verecek!” ve daha birçok pankart taşıdı.

Eylemde ilk olarak saygı duruşu yapıldı. Ardındanbasın açıklamasını BDP İstanbul İl Eşbaşkanı ArifeÇınar okudu.

18 Mayıs günü şehit olan Kaypakkaya, Haki Karerve Dörtler hatırlatarak başlayan açıklamada, HaziranDirenişi’nde ve Soma’da katledilenler hatırlatılarak,sermaye devletinin tarihe yeni katliamlar yazdığınadikkat çekildi. Partizan adına Kaypakkaya’yı anan ayrıbir açıklamadan sonra sloganlarla eylem bitirildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul-Ankara-Bursa-Adana

Devrimci önder İbrahim Kaypakkaya, Diyarbakırzindanlarında katledilişinin 41.yılında mezarı başındaanıldı.

Çevre illerden Çorum’a, İbrahim Kaypakkaya’nınköyü olan Karakaya Köyü’ne devrimci ve ilerici güçlertarafından muhtarlık önünde kortej oluşturularakyürüyüş başladı. En önde ortak pankart ve temsili birerflama yer aldı. Ortak pankartın arkasında, örgütleyicikurumlar olarak 78’liler Girişimi, Partizan, DHF vedestekçi kurumlar ESP, BDSP, SDP, Çorum HDP yer aldı.

Coşkulu sloganların atıldığı yürüyüşün ardındanmezar başına gelindiğinde anma programına geçildi.

Saygı duruşuyla başlayan anma, Partizan, DHFve 78’liler Girişimi adına okunan ortak basınaçıklamasıyla devam etti. Ortak açıklamanın ardından,söz almak isteyen kurum temsilcilerine söz verildi.Konuşmalar, İbrahim Kaypakkaya’nın devrimci kimliği,kişiliği ve düşünceleri ve onları bugün ete kemiğebüründürmek üzerineydi. İbrahim Kaypakkaya’nınkardeşi Ali Ekber Kaypakkaya da yaptığı kısakonuşmada “Kaypakkaya’nın yolundan gidenleriengelleyemeyecekler” dedi. Kurumların ardından şehitanalarına söz verildi. Özgür Kemal Karabulut’un annesiSultan Ana, konuşmasında şunları ifade etti: “İbrahim’ikatlederek, devrim düşüncesini kafalardan silmeye

çalıştılar. Ama unuttular onların ardından gidebilecekolanları. Biz de oğullarımızı besledik büyüttük, devrimdavasına gönderdik, hiç pişman değiliz. Onlarındüşüncelerini yaşatacağız, anılarına sahip çıkacağız!”Sultan Ana’nın konuşmasının ardından “Anaların öfkesikatilleri boğacak!” sloganı atıldı, ortak anmasonlandırıldı.

Ortak anmanın ardından Partizan ayrı bir anmadaha gerçekleştirdi.

Kızıl Bayrak / Ankara

İbrahim Kaypakkayalar şahsında bırakılan devrimcimiras anlatılarak, bugün bir şekilde mirasçısıolduklarını iddia eden geleneksel halkçı akımlar vereformistlerin bugünkü tabloları üzerinden örneklerleanlatılarak, o dönemin devrimci mirasını sahiplenenve yaşatanların proleterya sosyalizmini savunankomünistler olduğu vurgulandı. Sunumda son olarak“’71 Devrimci Hareketi’nin mirasını yaşatmak dahaileriye taşımakla mümkündür!” denerek bitirildi.

Soru cevap bölümüne geçilen seminerde canlıtartışmalar yürütüldükten sonra seminer bitirildi.

AdanaAdana’da sınıf devrimcileri ‘71 devrimci

hareketinin simge isimleri Mahir Çayan, Deniz Gezmişve İbrahim Kaypakkaya’yı konu alan bir söyleşigerçekleştirdiler. Söyleşiden önce devrim şehitleri veSoma’da yaşamını yitirenler şahsında iş cinayetlerindeölenler anısına saygı duruşu yapıldı.

Sonrasında devrimci gençlik hareketini ve devrimciönderleri ele alan bir sinevizyon gösterildi.Sinevizyonun izlenmesinin ardından ise söyleşigerçekleştirildi. Söyleşide ‘71 devrimci hareketininTürkiye’nin reformist geleneğinden devrimci bir kopuşolduğuna; bu kopuşun sağlanmasına önderlik edenkadroların, Mahirler, Denizler, Kaypakkayalar veonların yoldaşlarının devrimci kimliklerine vurguyapıldı. Devrimci mirası ve değerleri yaşatmanınyolunun, “geçmişi devrimci tarzda aşarak” yenidenüretmekten geçtiği vurgulandı. Ülkede son yaşanangelişmelerle birlikte örgütlenmenin ve mücadeleninönemi vurgulandı.

GebzeDevrimci önder İbrahim Kaypakkaya “’71 devrimci

kopuşu” başlıklı seminerle anıldı. İşçilerin, emekçilerin ve gençlerin katıldığı, BDSP

temsilcisinin anlatımıyla gerçekleşen seminer “’71devrimci kopuşu ve komünist hareket” ve “Devrimcikimlik” alt başlıklarıyla gerçekleşti.

Seminere İbrahim Kaypakkaya hakkında kısa birkonuşmayla başlandı. Daha sonra ise “’71 DevrimciKopuşu ve Komünist Hareket” başlığı ile sunumdevam eti. Türkiye sol hareketi tarihinde ’71 devrimcikopuşunun anlamının anlatılmasının ardındankomünist hareket hakkında konuşuldu.

Komünist hareketin dünyada ve Türkiye’de solhareketin elde ettiği birikimler üzerinden güçlendiğive onun niteliğinin geçmişiyle yüzleşip gelişmesiylemümkün olduğu bir kez daha vurgulandı.

Türkiye’de önemli devrimci önderlerinden olanDeniz Gezmiş, Mahir Çayan ve İbrahim Kaypakkaya’yıtemsil eden tek hareketin komünist hareket olduğuifade edildi. Ardından BDSP temsilcisi, bununsebebinin devrimci önderlerin dönemlerinde ortayakoydukları ideolojik birikimleri geliştirerek ve onlardavar olan özelliklere işaret etti. Ser verip sır vermeyen,düşünen ve savaşan nefer/önder yapısının hareketinkadrolarında var olduğu bunun için parti şehitleriHabip Gül, Ümit Altıntaş, Hatice Yürekli ve AlaattinKaradağ şahsında anlamlı örnekler olduğunun altıçizildi.

Denizler’i, Mahirler’i, İbolar’ı yaşatmanın isefabrikalarda, okullarda, meydanlarda girişilecekmücadelelere ideolojik ve örgütsel hazırlık yapılarak,bu düzeni alt ederek mümkün olduğunun altı çizildi.

Ardından karşılıklı sohbete geçilerek katılımcılarlatartışmalar yapıldı.

Kızıl Bayrak/ İzmir-Avcılar-Kartal-Ümraniye-

Kaypakkayamezarı başında anıldı!

Page 28: Kızıl Bayrak 2014-21

Başını ABD emperyalizminin çektiği “Suriye’nindostları” adlı savaş kışkırtıcısı oluşum, İngiltere’ninbaşkenti Londra’da toplandı.

İcraatlarıyla Suriye halkının en büyük düşmanıolduğunu defalarca kanıtlayan bu oluşum, başı çekenABD ile İngiltere, Fransa, Türkiye, Birleşik ArapEmirlikleri, Suudi Arabistan, Katar, Ürdün, İtalya,Almanya ve Mısır’dan oluşuyor. Toplantıda Türkdevletini, cihatçı katillerle suç ortaklığı politikasınınmimarı kabul edilen Ahmet Davutoğlu temsil etti.

Londra’daki toplantıya bu ülkelerin dışişleribakanları ile emperyalistler güdümündeki tetikçimuhalefetin (Suriye Ulusal Koalisyonu) temsilcilerikatıldı; önceki toplantılarında olduğu gibi, butoplantıda da uğursuz kararlar alındı. Yıkıcı savaşıbaşlatan, yaygınlaştıran ve bitmesini engelleyen buoluşum, birkez daha savaşı körükleme kararı aldı.

Cihatçı katillere yeni silahlar…

Toplantıda alınan kararı açıklayan İngiltere DışişleriBakanı William Hague, “ılımlı muhalefet” adıylaandıkları cihatçı çetelere verdikleri silah ve malidesteği arttıracaklarını ilan etti.

“Koordinasyon stratejisi çerçevesinde, ılımlımuhalefete, ulusal koordinasyona, koalisyonun askerikonseyine ve ılımlı silahlı gruplarına desteği artırmakonusunda yeni adımların ortaklaşa atılması kararınıoy birliğiyle kabul ettik” açıklamasını yapan Hague,ABD emperyalizmi güdümündeki bu oluşumunSuriye’deki yıkıcı savaşın bitmesini engellemeye devamedeceğini de ilan etmiş oldu.

ABD ile diğer emperyalistlerin, ama özellikleTürkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın cihatçılarladolaysız suç ortaklığına girmeleri, Suriye’deki dehşetverici yıkımı kaçınılmaz kıldı. Hague’nin açıkladığı yenikarara göre, savaşı körükleme politikası devam edecek.

“İnsani yardım” sahtekarlığı

İngiliz bakan, adına konuştuğu savaş kışkırtıcısıoluşumun, Suriye’de büyüyen insani krizi önleme

yöntemlerini tartıştığını da iddia etti. Bu iddia, kafakesen, göğüs yaran, kalp yiyen cihatçı katillerinSuriye’ye demokrasi getirmek için savaştığınısöylemeye benziyor. Zira Suriye’deki insani krizin başsorumlusu, kendilerine “Suriye’nin dostları” adınıveren bu savaş kışkırtıcılarından başkası değil.

Hal böyleyken, üstelik cihatçı çetelere sağladıklarıaskeri ve mali yardımı arttıracaklarını ilan etmişken,insani krizi önlemek için yöntem aradıklarınısöylemeleri, bu savaş kışkırtıcısı oluşumun, gerçekleritersyüz etmeye dönük tiksinti verici bir manevradanbaşka bir anlam taşımıyor.

İnsani krizin derinleştiği yerler, cihatçı çetelerindenetlediği veya kuşatma altında tuttukları bölgelerdir.Bu durumda çetelere verdikleri askeri ve mali desteğiarttırma kararı alanlar, insani krizi çözmek bir yana,daha da derinleştiriyorlar.

Tetikçi cihatçılara moral destek

Suriye’deki çatışmalar birçok noktada devamediyor. Buna karşın emperyalistlerin güdümündekitetikçiler önemli mevziler kaybetti; son hezimeti ise,Homs kentinde yaşadılar. Eski Homs olarak anılanbölgeyi 2.5 yıldan beri denetim altında tutan güdümlümuhalefet, Baas yönetimiyle anlaşmaya vararak, kentiboşalttı. BM gözetiminde kişisel silahlarıyla eski kentitahliye eden tetikçiler hem askeri hem siyasi hem

moral açıdan önemli bir mevzi kaybettiler. Esadyönetimi, ülkenin ortasında bulunan Suriye’nin enbüyük kentlerinden biri olan Homs’u tamamendenetim altına aldı.

Güdümlü muhalefet, bu kente stratejik bir önematfediyordu. Müslüman Kardeşler’in etkili olduğuHoms kenti ve kırsalını ele geçirme, bu sayede başkentŞam ile Lazkiye ve diğer sahil kentleri arasındakibağlantıyı kesme planı yapan güdümlü muhalefet,geçen hafta kenti tamamen boşaltmak zorunda kaldı.Askeri, siyasi ve moral açılardan darbe alan tetikçilerinimdadına birkez daha ABD emperyalizminin başınıçektiği “Suriye’nin dostları” adlı savaş kışkırtıcısıoluşum koştu.

Londra toplantısında askeri ve mali desteğiarttırma kararı alan bu oluşum, mevzi kaybetmeyemahkum olan cihatçı tetikçilerin sırtını sıvazlayarak,“savaşa devam” emrini tekrarladı. Bu arada “Suriye’nindostları”, Homs’ta yapılan anlaşmanın başka kentlereörnek olmasını istemiyorlar. Zira bu oluşumun temelvarlık nedeni, savaş ve yıkımın devamını sağlamaktır.

Üç yıldan beri savaşı körükleme uğursuzmisyonunu yerine getiren bu oluşum, Suriye halklarınamusallat olan en büyük beladır. Bu oluşumun askeri,mali, lojistik, siyasi, diplomasi ve diğer alanlardaki çokyönlü desteği olmasaydı, cihatçılar bu kadargüçlenmez, savaş bu kadar yıkıcı bir safhaya varmaz vebu kadar uzun sürmezdi.

İleriye doğru bir gelişmenin olabilmesi için…

Savaşın bedelini ödeyen Suriye halkı ve yönetimi,emperyalist saldırganlığın hedefindedir. Alandagerilemesine rağmen, dış desteklerle savaşı sürdürencihatçılar, Suriye’nin yakılıp yıkılmasında halen etkinbir rol oynuyorlar.

Suriye’de ileriye doğru bir gelişmenin olabilmesi,ülkenin ikinci Libya veya Afganistan’a dönüşmesininönünün kesilmesi için cihatçı tetikçilerin, hakimiyetkurdukları alanlardan sökülüp atılmaları gerekiyor.

Suriye’de çatışmaların seyri bu yönde olmasınarağmen, emperyalistler, bölge devletleri ve petro-dolarşeyhleri tarafından desteklenen cihatçı katillerin, bellibir süre daha uğursuz rollerini oynamaya devametmeleri kaçınılmaz görünüyor.

“Suriye’nin dostları” yıkıcı savaşıkörüklemeye devam ediyor

KDP birçok kuruma baskın yaptı1997 yılında Hewler’de (Erbil) KDP güçleri tarafından katledilen 80 gerillanın anmasının ardından PÇDK’yi

yasadışı ilan ederek, katliamı savunan KDP, 19 Mayıs’ta başta Hewler olmak üzere birçok kentte kurumlarabaskın yaptı.

PÇDK, Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK), Dicle Haber Ajansı (DİHA), Roja Welat Gazetesi, Yurtsever GençlikMerkezi, Kürdistan Özgür Kadınlar Kurumu (RJAK) temsilcilik ve bürolarına düzenlenen operasyonlardaaralarında gazetecilerin de olduğu çok sayıda kişi gözaltına alındı.

Baskınlar protesto edildi

KDP terörüne karşı tepki gösteren Kürt halkı birçok yerde eylem düzenledi. Diyarbakır’daki eyleme ÖzgürGündem, Azadiya Welat gazeteleri, JİNHA, Gün TV, Fırat Dağıtım, Gün Radyo, Özgür Gazeteciler Cemiyeti,Heviya Jine, Demokratik Modernite, Aram Yayınları, Pel Prodüksiyon emekçileri katıldı.

Basın açıklamasını okuyan Özgür Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu Üyesi Pervin Yerlikaya, “KCK”operasyonlarıyla KDP’nin pratiğindeki benzerliklere vurgu yaptı.

Page 29: Kızıl Bayrak 2014-21

17 Mayıs Cumartesi günü Avrupa nın 13 değişikmerkezinde kapitalist sistemin krizine, gerici AB’ye vesağcı-faşist popülist politikalara karşı yürüyüş veeylemler yapıldı. Blockupy - İşgal Et eylemleriAlmanya’nın Berlin, Duesseldorf, Hamburg ve Stuttgartkentlerinde de gerçekleştirildi.

Sol sendika güçlerinin çağrısıyla yapılan eylemde‘Krizinizin faturasını ödemeyeceğiz’ temel şiarıylakapitalist tekellerin ve bankaların kendi krizlerininekonomik faturasını emekçilere ödetme saldırılarınakarşı bir duruş ortaya konulurken, kapitalist tekellerinsaldırganlığına ve gerici AB’ye karşı da “Farklı Avrupakur - aşağıdan bir Avrupa için” çağrısı öne çıkarılarak,Avrupa halklarının dostluk ve dayanışmasının egemenolduğu Avrupa çağrısı yapıldı.

Anti-kapitalist söylemin sınırları

Öğlen saatlerinde başlayan yürüyüş kentin önemlicaddelerinden yürünerek, kentin merkezinde yapılanmitingle bitirildi. Yürüyüşe katılım beklenenin altında(yaklaşık 3 bin kişi) olsa da, kortejlerdeki gençlerinağırlığı ve canlılığı dikkatleri çekiyordu. Mitinglerdeyapılan konuşmalar gibi taşınan pankartlar da budururumla örtüşüyordu. Eylemde anti-kapitalist veanti-emperyalist vurgular oldukça belirgindi. Ancakkonuşmalardaki bu ileri öğelerin açık bir sosyalizmvurgusuyla birleştirilememesi, Almanya’daki solmuhalefetin başına çöreklenen güçlerin sınırlarınıortaya koyması bakımından öğreticiydi.

Die Linke / Sol Parti hedefi çarpıtıyor

Yapılan konuşmalar, Sol Parti’nin ‘Bankalarıniktidarına karşı hep birlikte’ gibi hedef saptıransöylemini öne geçirerek eylemde yer alması vebankaların dışında kalan kapitalist tekelleri şiringösterme gerici çabasıyla birlikte değerlendirildiğinde,

bu bilinç kırılmasının tesadüf olmadığı anlaşılacaktır. Eylemde ağırlığını hissettiren güçlerin dağınıklığı ve

organize olamaması alanı bu gerici reformist kesimlerebırakıyor.

Reformizmin boşluklarınıdevlet terörü tamamlıyor

Sol Parti’nin ve onun etki alanında olan güçlerineylemleri geri çekme çabalarına, sermaye devleti depolis terörüyle destek verdi. Kenti polis ablukasınaaldıran burjuva devlet, kenti işgal etti. Kentin anagirişleri ve merkez istasyonu polis ablukasındatutularak, yürüyüşçülerin krimanilize edilmeyeçalışılmasının yanı sıra, adeta gelecek çatışmalıdönemin bir provası yapıldı. Atlı-itli, coplu motorizesilahlı güçler, zorla aramalar yaparak, insanlarıneyleme katılmasını önlemek için barikatlar kurdular.Provokatif davranışlarla, özellikle genç eylemcilerikışkırtmaya çalıştılar. Onların bu gerici, saldırgançabaları eylemciler tarafından başarıyla boşa çıkartıldı.

Yeniden ayağa kalkma çabası

Kent merkezinden geçen yürüyüş kolundakieylemciler, Taşeron/Zeitarbeit firmaların önlerindegösteri ve protestolarda bulundular. Bangladeş’te biryıl önce 1100 işçinin katledilmesinin sorumlularındanolan H&M mağazası da protestolardan nasibini aldı.

BİR-KAR, yürüyüşe Soma işçi katliamı ve Greif işçidirenişini öne çıkaran döviz ve bildirilerle katıldı.

Blockupy – İşgal Et eylemi ataklığın, canlılık vemücadele kararlılığının hakim olduğu; anti-kapitalist,anti-emperyalist söylemler sonucuna vardırılmasa da,daha çok da gerici AB karşıtlığı temelinde halklarındayanışmasını öne çıkaran siyasal atmosfere sahipti.

Kızıl Bayrak / Stuttgart

Gerici AB’ye karşıhalkların birliği!

16 Mayıs gün Nitelikli ve parasız kamu hizmetiisteyen emekçiler Brezilya’nın 12 ayrı kentindesokaklara çıktı.

Dünya Kupası’na bir aydan az süre kala sokaklaraçıkan emekçilerle kolluk kuvvetleri arasında şiddetliçatışmalar yaşandı.

Devletin emekçilerden topladığı vergileri DünyaKupası için kullanmasına karşı çıkan eylemciler,turnuvaya sponsor olan büyük tekellerin ofis ve satışnoktalarını hedef aldı. Emekçilerin öfkesi birçokkentte sokakları savaş alanına çevirdi. Polisleprotestocular arasında çatışma yaşandı.

Recife’de gerçekleştirilen protestolara ise polisindüşük ücretler nedeniyle grevde olmasından dolayıordu saldırdı. Cunta günlerini aratmayan askersaldırısında 250 kişi gözaltına alındı.

Birçok kentteki protestolarda stad inşaatlarındaiş cinayetine kurban giden işçiler için çelenk bırakıldıve “FIFA evine dön!” yazılı pankartlar taşındı.

Stadyum yerine ev yapılmasını ve nitelikli kamuhizmeti isteyen bir emekçi şunları söyledi:

“Uzun zamandır şu soruyu soruyoruz: Bu kupakimin için? Şimdi bizim için cevap zamanı. Bu DünyaKupası Brezilya halkının çoğunluğu için değil. Bunedenle çoğunluğu dışarıda bırakan bu formattadüzenlenen bir organizasyona karşıyız

Tayland’da hükümet karşıtı hareketle çatışmalaryoğunlaşıyor. Seçim sürecinin de dengeyideğiştirmediği ülkede daha önce 11 kez darbeyapan ordu sıkıyönetim ilan etti. Ordu, ayrıcasıkıyönetimi uygulayabilmek adına elinde tuttuğuyetkileri de genişletti.

“Bunun bir darbe olmadığını” ifade ederekkendini masum göstermeye çalışan ordu, “barış vedüzenin korunması” ve de “kötü niyetli gruplarınsavaş silahları kullanmasını engellemek” adına bukararın alındığını iddia etti.

Geçici Başbakan’ın başgüvenlik danışmanıysa,ordunun bu kararı alırken hükümete danışmadığınıaktarırken orduya destek vererek “Herşey normal,yalnızca tüm güvenlik sorunlarından ordu sorumlu”dedi.

Ordu sözcüsü de sıkıyönetim ilanının geçicihükümetin iktidarına herhangi bir etkisiolmayacağını ve hükümetin faaliyetlerine devamedeceğini ifade etti.

Sıkıyönetimle beraber, basın kuruluşlarına da“ulusal güvenliğe uygun” yayın yapmalarıkonusunda ‘uyarı’ yapıldı.

Brezilya’da DünyaKupası protestoları

Tayland’da sıkıyönetimilanı

Page 30: Kızıl Bayrak 2014-21

17–31 Mayıs Uluslararası Gözaltında KayıplarHaftası’dır. Kayıplar haftasının içindeyken Soma’daölen madencileri arama çalışmaları da bitirildi. Yerinderinliklerinde ölü işçi bedenlerini aramaktanvazgeçti devlet. Onların deyimiyle “gaiplik kararıverildi.” Madende göçük altında kalan sayıları belliolmayan işçilerin cesedi artık “kayıp”. Devlet bir kezdaha katlettiği insanların ailelerine üzerlerindeağlayacakları bir mezarı bile çok gördü.

Bu ülkede evlatları, yakınları devlet tarafındankatledilerek kaybedilenler yıllar boyu yakınlarınınakıbetini sordular. Faili “meçhul” cinayetler,gözaltında kayıplar nedeniyle yıllarca GalatasarayLisesi önünü mesken tuttular, tutmaya da devamediyorlar. Şimdi de devlet yetkililerinden“cesetlerimizi istiyoruz!” diyen Somalı aileler var.Kuşkusuz onları en iyi anlayacak olan Cumartesianneleri/aileleridir.

Bu ülkede katletmek devletin fıtratında var. Bunedenle 1990–2011 arasında 1901 kişi faili meçhulcinayete kurban gitti.(*) Buna rağmen dönemin enüst yetkilisi Süleyman Demirel “Faili meçhulcinayetler münferit olaylardır” diyebilmişti. Şimdi debu ülkenin Başbakanı Erdoğan, Somalı işçilerinkatledilmesini “olağan şeyler” olaraktanımlayabilmektedir. Devletin dış kabuğu değişse deözü değişmemektedir. Karşımızda fıtratında katletmekolan, tüm vahşiliğiyle sermaye diktatörlüğübulunmaktadır.

Her hafta Cumartesi oturmalarında kayıplarınakıbetini soranlardan Fatma Kırbayır, Somakatliamıyla ilgili konuşmasında, “ İşte, abimlerinmücadelesi o işçilerin mücadelesiydi” derken aradakibağı oldukça yalın özetlemektedir. Fatma Kırbayır, 12Eylül 1980 darbesi sonrasında gözaltında öldürülen,mezarının nerede olduğu bilinmeyen Cemil Kırbayır’ınkardeşi. Yani 105 yaşına kadar oğlunu arayan “Benimezara gömerseniz de oğlumun kemiklerini getirin,beni onunla beraber gömün” diyen Berfo ananın kızı.

Bu ülke insanları acılarıyla kardeşleşmektedir.Soma’ da tabutlara son kez sarılmak isteyenkadınların ağıtları ile oğullarını arayan Cumartesiannelerinin ağıtları arasında fark yoktur bu nedenle.Bu ülkede bir dönem yakınlarını ararken defalarca

Adli Tıp Kurumu’na gidip kimliksiz, kimsesiz cesetlerebakmak zorunda kalan annelere/kardeşlere/babalarane denli büyük acılar yaşatıldığını unutmadan, şimdide madende ölen yakınlarını tanımak için bir soğukhava deposunda cesetlere bakmak zorunda kalanmadenci yakınlarını görmekteyiz.

Bu ülkede, oğullarını arayan kayıp analarısaçlarından sürüklenirken, şimdi de Soma’dayakınlarını kaybedenler tekmelenmektedir.

Yakında pek çok kayıp dosyasını “zaman aşımı”kılıfıyla ortadan kaldırmayı hesaplayan devletin, Somamadenci katliamı için nasıl bir yargı süreci işleteceğinitahmin etmek ise hiç zor değildir. Zira madendearama çalışmalarını bitirerek, ölü sayıları saklanarak,göstermelik gözaltı ve tutuklamalarla konuyugündemden düşürmeye şimdiden başladılar bile.Oğlu gözaltında kaybedilen bir anne, Hasan Ocak’ınannesi Emine Ocak, hem de 60 yaşında, oğlununakıbetini sorduğu için bir ay hapis yattığı bu ülkedeadaletin kimin için işletildiği zaten ortada değil midir?

Soma maden katliamında ölen işçi MithatÖzdirik’in annesinin “Oğlunun bir tel saçını” almakiçin yalvaran acısını, en iyi evlatlarının kemikleriylegömülmek isteyen annelerden başka kim daha iyianlayabilir ki?

11 yaşındayken babası kaybedilen GülbaharAlpsoy’u “Ben toprağa basmaktan korkuyorum. Belkialtında bir tanıdığım yatıyor diye” konuşturan gerçeğişimdi, toplu mezarlığa dönen Soma halkından dahaiyi anlayan olabilir mi?

Soma’da ve ülkenin çeşitli yerlerinde ölenlerinhesabını sormak isteyenlere sıkılan biber gazlarının,ilk olarak kayıp yakınlarını arayanlar gözaltınaalınırken kullanıldığını bu ülkede kaç kişi hatırlarbilemeyiz ama artık toplumun çoğu kesiminin bibergazıyla yakından tanıştığı bir ülkeyiz. Hazirangünlerinde olduğu gibi faili belli cinayetlerin nasıl failimeçhulmüş gibi davranıldığı, ölümün hiç de adilolmadığı bu ülkede acıları ortaklaşanlarınmücadelelerini de ortaklaştırmaları gerekmektedir.Devlet tarafından kaybedilenlerin, katledilenlerinhesabını sormak için, başkasının acısını kendi acımızsayarak mücadeleyi büyütmeliyiz.

(*)Türkiye İnsan Hakları Vakfı (THİV) verileri

Katletmek bu devletinfıtratında var!

Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze ŞubesiŞekerpınar ve Düzce’de işletmesi olan M&TReklam’da örgütlendi.

Yasanın aradığı gerekli çoğunluğu sağlayarakbakanlığa müracaat ettiğini ifade eden BirleşikMetal-İş Gebze Şubesi tarafından yetki tespit yazısıgeldikten sonra işten atmaların yaşandığı ifadeedildi.

M&T patronu sendikalaşmayı parçalamak içinGebze’de 19, Düzce’de 19 işçiyi işten attı. 38 işçiyiişten çıkaran patron işçilere yönelik baskısınısürdürüyor.

İşten atılan işçiler 15 Mayıs’ta GebzeŞekerpınar’da kurulu bulunan fabrikanın önündedirenişe başladılar. Birleşik Metal-İş Sendikası GebzeŞubesi yaptığı açıklamada tüm kamuoyunu direnişedesteğe çağırdıklarını ifade etti.

Direnen işçiler gün boyunca vardiya çıkışınakadar fabrika önünde sloganlarla beklediler.

Sınıf devrimcileri 16 Mayıs’ta direnişe geçenişçilere destek ziyareti gerçekleştirdi.

Dayanışma ziyareti için Saat 13.30’da M&Treklam fabrikasının yakınında bir araya gelindi.Eyleme Direnen FENİŞ Alüminyum İşçileri de katıldı.BDSP “Yaşasın sınıf dayanışması” ozaliti açtı.Direnen FENİŞ alüminyum işçileri de “Feniş-M&Tomuz omuza!”, “Zafer direnen işçilerin olacak!”,“İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!” dövizleri ileeyleme katıldılar.

Direnen Feniş Alüminyum işçileri ve BDSP adınayapılan konuşmalarda direnişin yanında olunacağıve sesinin diğer işçilere taşınması için çabagösterileceği ifade edildi.

Birleşik Metal-İş Gebze Şubesi ÖrgütlenmeUzmanı Nihat Akyol bir konuşma gerçekleştirdi.Direnişteki işçiler adına gerçekleştirilen ziyaret içinteşekkür ettiklerini söyleyerek başlanan konuşma,işçi sınıfı adına kara günler yaşanırken Düzce’de veGebze’de sendikalaştıkları için işçilerin iştenatıldığını ifade etti. İşçilerin direnişe başlayarakcevap verdikleri, sözleşme hakkı kazanılana kadardirenişin devam edeceği ifade edildi.

Sohbetlerin ardından “Yaşasın sınıfdayanışması!” sloganı ile ziyaret sonlandırıldı.

M&T Reklam direnişinin 3. gününde (17 Mayıs),TAYSAD OSB’de çalışan metal işçilerinden dayanışmaziyareti gerçekleşti. 08.00 16.00 vardiyasında çalışanmetal işçileri iş çıkışında ziyarete araçlarıyla gittiler.İşçiler M&T Reklam fabrikasının yakınlarındaaraçlarından inerek alkışlarla direniş alanına doğruyürüdüler. Ziyarete gelen işçileri direnişçilerinyanında olduklarını ve desteklerini sürdürecekleriniifade ettiler.

Kızıl Bayrak / Gebze

M&T Reklam’da direniş

Page 31: Kızıl Bayrak 2014-21

Kayıplar Haftası başladı!Cumartesi Anneleri 477. buluşmalarında Halil ve

Kasım Alpsoy’un gözaltına alınarak kaybedilmesinianlattı.

Kayıp yakınlarından Ali Ocak, Fatma Kırbayır veHanife Yıldız’ın konuşmalar gerçekleştirdiği eylemdeHalil Alpsoy’un torunları Eylem ve Helin Alpsoy dasöz aldılar. Eylem, dedesine yazdığı mektubupaylaşarak büyüdükçe gerçekleri daha iyi anladığınıve daha çabuk büyüyerek katillerden hesap sormakistediğini ifade etti.

Basın açıklamasını okuyan Maside Ocak, 17-31Mayıs tarihlerinin “Kayıplar Haftası” olarak anıldığınıbelirterek devletin kaybetme politikasını teşhir etti.

Açıklamanın devamında amca çocukları olanHalil ve Kasım Alpsoy’un 1994 yılında gözaltınaalınarak katledildişi anlatıldı. Bir hafta arayla Halil’in12 Mayıs’ta İstanbul’daki evinde, Kasım’ın ise 18Mayıs’ta Adana’daki evinde aynı TİM tarafındangözaltına alındığı belirtildi.

Açıklama 20 yıldır faillerin cezalandırılması içinhiçbir adım atılmadığının ifade edilmesinin ardındansona erdi.

17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında KayıplaraKarşı Mücadele Haftası çerçevesinde oluşturulan“yürüyen sergi” ile anma programı açıklandı. EylemGalatasaray Meydanı’ndan İHD’ye kadar kayıplarınfotoğrafları taşınarak oluşturulan zincir eylemininardından sonlandırıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Böyle demişti Orhan Veli madencileri anlatırken.Yalnız kömürün karası değil, ölümlerin en karası da haksayılıyor madencilere. Güneşe hasret kalıp ölümpahasına çıkardığı kömürle ayakkabı kutularınıdolduranlar, yürütenler gemiciklerini, milyon dolarlıksaat takanlar kollarına ‘kader’ diyorlar...

Öyle ya madenciliğin fıtratında var ölüm. Bilmez miyerin altında inenler tabuttur, mezardır kara elmasdiyarı. Hele bir de gazla ölürse ‘ne de güzel öldüler’diyorlar, usulca uyur gibi!

Hayır! Uyumak yasak bize. Dinlemek bu yalanları,kanmak bu yalanlara yasak! Karnımız tok, kulağımıztıkalı, vicdanımız doldu çoktan tüm bu safsatalara. Birhalkın yüreği doldu taşıyor artık. Aranan yüzlercecansız beden, yapılan yüzlerce tabut, kazılan yüzlercemezar, babasız, kardeşsiz, oğulsuz kalan yüzlerce ev...Yakınlarının cesedini bulmak için yüzlerce cesedebakmak zorunda kalan gözü yaşlı analar, babalar,çocuklar...

Yeter! Biz artık ölülerimize değil, onların katillerinebakmak istiyoruz. Yapışmak istiyoruz yakalarına.Ekmeğin karasını kana bulayan katillerden hesapsormak istiyoruz.

13 Mayıs’ta Soma’da 500’den fazla insanımızamezar olan maden ocağının sahibi Soma Holdingsuçludur! Ölülerimizin sayısı gizlenmektedir. Karhırsıyla gözü dönüp de madeni en riskli derinliklerinekadar kazdırmıştır. ‘Maliyeti indirip 7 kat kar sağladık’diye övünürken işçilerin can güvenliğini sağlayacak entemel önlemleri almamış, kaçış odaları dahiyapmayarak bilerek, isteyerek maden ocağı toplumezara çevrilmiştir.

Yaşanan katliama kaza kader deme aymazlığınıgösterenler, ‘örnek maden ocağı, şu kadar denetimdengeçi, son teknoloji kullanılıyor’ diye işçilerimizinkatillerini koruyan kollayan tüm kurum, kuruluş vekişiler suçludur!

Öfkesini acısını haykıran ailelere saldırantekmeleyen, yumruklayan, hesap soran halkaTOMA’sıyla gazıyla saldıran ve bunların emrini verenlersuçludurlar.

Madenleri yeraltı yerüstü kaynaklarıyla tekellerepeşkeş çekip özelleştiren, milyonlarca işçiyitaşeronlaştırarak insan ve can pazarı yaratanlar, kanemici asalak tekeller ve onları palazlandıran koruyupkollayan besleyen AKP suçludur, katildir!

Türkiye madenlerinde 70 yılda 8 bin kişi öldürüldü,halkımıza düşman, sermayeye dost faşist Türkiyedevleti suçludur!

Bizler, ezilenler, özgürlüğe, ekmeğe, eşitliğe, onurluemeğin hakkını alacağı bir geleceğe kavuşsun diyemücadele eden devrimci kadınlar olarak söz veriyoruzki, katledilen işçilerimizin, halklarımızın kanını yerdebırakmayacağız, hesabını soracağız!

Soma İşçisi Yalnız Değildirİşçilerin Katili Sermaye DüzenidirKatil AKP Hesap Verecek

18 Mayıs 2014Ankara Kadın Kapalı Hapishanesi

TKP/ML, DHKP-C, MLKP, MKPDava Tutsakları

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Millet Cd. Selçuk

Sultan Cami Sk. No 2 / 9 Fatih / İstanbulTlf. No: (0212) 621 74 52 - 0536 285 73 25

e-mail: [email protected]: @kizilbayraknet

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: ESMAT MatbaacılıkM. Nezih Özmen Mah. Yüksel Sk. No: 19

Güngören / İstanbul

Sayı: 2014/21 * 23 Mayıs 2014Fiyatı: 1 TL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Tayfun AltıntaşEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

‘Yüz karası değil kömür karasıBöyle kazanılır ekmek parası’

“Her gelene rapor verirsek...”Bu haftaki F eyleminde, maden katliamı ve hasta mahpus Mehmet Nesir Sarıkaya’nın durumu işlendi.Eylemde ilk sözü alan İHD istanbul Şube Başkanı Ümit Efe, İHD’nin çabaları neticesinde hasta tutsak Ramazan

Özalp’in serberst bırakıldığını ifade etti. Efe bu ay içerisinde üç tutsağın daha serbest bırakıldığını, ancak hastamahpusların hakları için verilen mücadelede bazı İHD üyelerine davalar açıldığına dikkat çekti.

Tutsak Sarıkaya İHD’ye gönderdiği mektupta ağır işkencelerden geçtiğine dakkat çekti. Sarıkaya, bir doktorunkendisine ‘her gelen hastaya rapor verirsek cezaevinde kimse kalmaz’ dediğini ve rapor vermeyi reddettğinikaydetti.

Basın açıklamasının ardından İHD’nin yurt genelinde, dört koldan Ankara’ya yürüyüş gerçekleştireceği bilgisiverildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Page 32: Kızıl Bayrak 2014-21