21
Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği Paul Hirst, Grahame Thompson Çeviren: A. Selçuk Can Türkiye ve Siyaset., ISSN 1302-9851., Sayı: 5., Kasım-Aralık 2001, Ankara., s.127-145 Orijinal Metin: “Globalization and the Future of the Nation State”., Economy and Society., Vol.: 24, Issue: 3, August 1995, pp.408-442 Bibliyografya Künyesi: Hirst, Paul; Thompson, Grahame., “Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği”., Çeviren: A. Selçuk Can., Türkiye ve Siyaset., ISSN 1302-9851., Sayı: 5., Kasım-Aralık 2001, Ankara., s.127- 145., Orijinal Metin: “Globalization and the Future of the Nation State”., Economy and Society., Vol.: 24, Issue: 3, August 1995, pp.408-442 Derginin tam metin pdf nüshasından kesme ile elde ederek münferit dosya hâlinde düzenleyen: Durmuş Hocaoğlu

Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği · Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği Paul Hirst, Grahame Thompson Çeviren: A. Selçuk Can Türkiye ve Siyaset., ISSN 1302-9851.,

  • Upload
    others

  • View
    14

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği · Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği Paul Hirst, Grahame Thompson Çeviren: A. Selçuk Can Türkiye ve Siyaset., ISSN 1302-9851.,

Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği

Paul Hirst, Grahame Thompson

Çeviren:

A. Selçuk Can

Türkiye ve Siyaset., ISSN 1302-9851., Sayı: 5., Kasım-Aralık 2001, Ankara., s.127-145

Orijinal Metin:

“Globalization and the Future of the Nation State”., Economy and Society., Vol.: 24, Issue: 3, August 1995, pp.408-442

Bibliyografya Künyesi:

Hirst, Paul; Thompson, Grahame., “Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği”., Çeviren: A. Selçuk Can., Türkiye ve Siyaset., ISSN 1302-9851., Sayı: 5., Kasım-Aralık 2001, Ankara., s.127-145., Orijinal Metin: “Globalization and the Future of the Nation State”., Economy and Society., Vol.: 24, Issue: 3, August 1995, pp.408-442

Derginin tam metin pdf nüshasından kesme ile elde ederek münferit dosya hâlinde düzenleyen:

Durmuş Hocaoğlu

Page 2: Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği · Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği Paul Hirst, Grahame Thompson Çeviren: A. Selçuk Can Türkiye ve Siyaset., ISSN 1302-9851.,

Kasým/Aralýk 2001

Bu dergide (Economy and Society)daha önce yayýmlanmýþ bir makalede(Hirst ve Thompson, 1992) yeni moda e-konomik küreselleþme kavramýnýn geçerli-liðini sorguladýk. Millî ekonomilere, deðiþ-ken ve frenlenemez dünya pazar güçlerin-ce iþletilen bir küresel ekonomi tarafýndanhükmedildiði ve bunlarýn bu potada eritil-miþ olduðu iddiasýnýn durumu yansýtmak-tan uzak olduðunu ileri sürdük. Son yirmiyýlda malî pazarlarýn uluslararasýlaþtýrýl-masýna ve millîlararasý ticaretin anahtarimalat ve hizmet sektörlerinde artan öne-mine raðmen, dünya ekonomisinin ulus-lararasý bir sistem olarak kaldýðýný ilerisürdük. Bu dünya ekonomik sistemininhiçbir açýdan frenlenemez olmadýðýný id-dia ettik.

Son makalede, küreselleþme teoris-yenleri tarafýndan gündeme getirilen dahageniþ siyasî konular üzerinde durmayayöneldik. Özellikle, yönetim fonksiyonla-rýnýn önemli bir mevkii olmak þeklinde birgeleceðe sahip olup olmadýðýný, sahipsebunun hangi yollarla olacaðýný inceledik.Tartýþmamýza, modern devletin nispetenyeni bir fenomen olduðu ve “egemenliðin”on yedinci yüzyýldan bugüne kadarki mo-dern þeklinin oldukça farklý bir siyasî iddiaolduðu hatýrlatmasýyla baþlýyoruz. Ege-menliðin geliþiminin uluslararasý yönlerini,devletler arasýnda yapýlan birbirinin içiþle-rine karýþmama anlaþmalarýnýn, devletin

toplum üzerindeki iktidarýnýn tesis edilme-si bakýmýndan önemli olduðunu vurgulu-yoruz.

Son yýllarda millî devletin yönetim im-kânlarý deðiþtiði ve birçok bakýmdanönemli derecede zayýfladýðý (özellikle millîmakro-ekonomi yönetimleri gibi) hâlde,millî devlet hayatî bir kurum olmayý sür-dürmektedir. Bu, özellikle, etkili ulus-lararasý yönetim için gerekli þartlarý sað-lamakta geçerlidir. Yönetim imkânlarý vedevletin rolüne iliþkin tartýþmamýzda aþa-ðýdaki temel noktalara iþaret edebiliriz:

Daha önceki çalýþmalarda iddia ettiði-miz gibi, uluslararasý ekonominin, oto-nomlaþtýrýlmýþ bir uluslar-üstü (supranas-yonal) küresel ekonomik sistem modelinebenzemediði, dolayýsýyla, millî devletleringerek millî gerekse uluslararasý süreçlerdüzeyinde ekonomi yönetiminde oynaya-cak önemli bir role sahip olmasýnýn muh-temel olduðu;

Ortaya çýkan uluslararasý pazar hâki-miyeti þekilleri ve diðer ekonomik süreç-lerin önemli millî hükümetlere yeni bir rolbiçmekte olduðu; devletlerin daha az“egemen” varlýklar, daha çok uluslararara-sý bir “siyasa”nýn tamamlayýcýlarý olma iþ-levini kazanmakta olduðu ve millî devletintemel fonksiyonlarý arasýnda, uluslar-üstüveya ulus-altý yönetim mekanizmalarý içinmeþruluk ve sorumluluk saðlamanýn daolacaðý;

126

KÜRESELLEÞME VEMÝLLÎ DEVLETÝN GELECEÐÝ*

Paul HIRST - Grahame THOMPSONÇev: A. Selçuk CAN

Page 3: Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği · Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği Paul Hirst, Grahame Thompson Çeviren: A. Selçuk Can Türkiye ve Siyaset., ISSN 1302-9851.,

Türkiye ve Siyaset

Kasým/Aralýk 2001

Devletlerin, ülkeleri üzerindeki özelkontrolleri millîlararasý pazarlar ve yeni ile-tiþim medyasý tarafýndan sýnýrlanmýþ oldu-ðu hâlde, önemli derecede ülkesel kontrolsaðlayan merkezî bir role hâlâ sahip ol-duklarý –nüfuslarýn düzenlenmesi; insan-lar paradan, mallardan veya fikirlerdendaha az devingendirler ve bir bakýma “mil-lîleþtirilmiþ”, pasaportlara, vizelere, otur-ma ve çalýþma izinlerine baðýmlý kalmayadevam etmektedirler. Ýçinde nüfusunu dü-zenlediði bir ülkenin mal sahibi olarak de-mokratik devletin rolü, ona, baþka hiçbirkuruluþun sahip olamayacaðý belli biruluslarararasý meþruiyet vermektedir ki,bu meþruiyet içinde nüfusu adýna konuþa-bilmektedir.

“Millî Egemenliðin” Yükseliþi Siyaset teorisyenleri ve sosyologlar,

Max Weber’i takiben, genellikle, moderndevletin kendine has özelliðinin verili bir a-lan dahilinde þiddet araçlarý tekeline sahipolmasý olduðunu ileri sürerler. On yedinciyüzyýlda modern devlet sistemi yaratýldýve üyeleri tarafýndan karþýlýklý olarak ta-nýndý. Bu tanýmanýn özü, her devletin bellibir ülkenin münhasýran tek siyasî sahibiolmasý idi. “Devlet”, baþka bir kurumu ra-kip kabul etmeyecek biçimde, hükümetinhâkim þekli hâline geldi. Ortaçaðlar’da,otorite ve ülke arasýnda böyle tekil bir iliþkiolmamýþtý. Siyasî otoriteler ve diðer iþlev-sel özel yönetim þekilleri (örneðin din top-luluk ve loncalarý) ayný alana iliþkin paralelve çoðu zaman yarýþan iddialar yaratankarmaþýk ve birbirine geçmiþ þekillerdemevcut olmuþtur. Bazýlarý, millî devletinhâkimiyet döneminin þimdi sona erdiðinive yönetim ile ülke ayrýldýðýnda, yönetiminçeþitli yönlerini farklý kuruluþlarýn kontroledeceði, bazý önemli faaliyetlerin önünegeçilemeyeceði bir döneme girdiðimizi id-dia edecektir. Bu þüphelidir, fakat millîdevletin hakimiyette münhasýrlýk iddiasýtarihsel olarak spesifiktir.1

Modern devlet, yönetme tekelini sa-dece kendi iç çabasýyla elde etmemiþtir.1648 Westphalia Antlaþmasý’nda hükü-metler, dýþarýdaki dindaþlarýný, onlarýndevletleriyle aralarýndaki çatýþmalardadesteklememeyi taahhüt etmiþlerdir.2 Dev-letlerin birbirlerinin egemenliklerini çaðýnen önemli meselesi olan dinî inanç konu-sunda karþýlýklý olarak tanýmasý, devletle-rin iç kontrol ve istikrar için bazý siyasî he-deflerden vazgeçmek istedikleri anlamýnageliyordu. Bu karþýlýklý ve uluslararasý an-laþma ile onaylanan dýþ müdahaleden ba-ðýmsýzlýðýn kullanýlmasýyla, devletler,“egemenlik”lerini toplumlarýna empozeedebilmiþlerdir. Devletlerin anlaþmasý, ül-kesel otorite ve ruhban sýnýflarý arasýndakiçatýþmanýn þeklini birincisi lehinde deðiþ-tirdi. Dolayýsýyla, devletlerin yeni ortayaçýkan toplumlarýnda, egemenlik yeteneðiönemli ölçüde dýþarýdan, devletler arasýn-daki antlaþmalarla geldi

Modern devletin, ülkesel açýdan kesinve siyasî bakýmdan baskýn bir güç olarakortaya çýkýþý da bu sebeple bir ölçüdeuluslararasý antlaþmalara baðlýdýr. Yeniuluslararasý hukukta devletlerin “egemen-liði” doktrini böylelikle güç ile münhasýransahip olunan “ülke” arasýnda yeni bir iliþkiyaratýlmasýnda önemli bir rol oynadý.3 Buuluslararasý anlayýþlar, devlet içindeki güçve siyasetin “dahilîleþtirilmesini” mümkünkýldý. Devletler, meþru otorite alanýnýnçaðdaþ anlayýþýyla uyumlu olan herhangibir faaliyetin statüsünü belirleme ve kural-lar koyma yeteneðiyle birincil siyasî top-lumlar olarak kabul edildi. Devletler, ege-men olduklarý için her devlet kendi içindekendi iç ve dýþ politikalarýnýn tabiatýnýbelirledi. Devletler toplumu, her biri kendiiradesiyle yaþayan, kendi kendine yetenvarlýklarýn bir dünyasý oldu. Uluslararasýiliþkiler, karþýlýklý tanýma ve diðer devletle-rin içiþlerine karýþmaktan kaçýnma zorun-luluðuyla sýnýrlanmýþ olarak, “bilardo topu”etkileþimi þeklinde düþünülebilir.4 On do-kuzuncu ve yirminci yüzyýllarda liberal ve

127

Page 4: Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği · Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği Paul Hirst, Grahame Thompson Çeviren: A. Selçuk Can Türkiye ve Siyaset., ISSN 1302-9851.,

Türkiye ve Siyaset

Kasým/Aralýk 2001

demokratik rejimler, tutarlý ve münhasýranhükmedilen bir ülke dahilinde mutlak ege-menlik iddialarýný miras alarak onlara yenive güçlü meþruiyetler getirdiler.

On yedinci yüzyýl devletleri tarafýndanvarsayýlan bu kökten egemenliðe, aþýrý is-tisnâlar haricinde, modern siyasetin diðerözelliklerinin birçoðu eklenmelidir. Devlet-ler ülkelerinin münhasýr sahipleriydiler vebu gerçek; devletlerin hanedan veya millîdevlet, otokratik veya demokratik, otoriterveya liberal olup olmamalarýna baðlý ola-rak deðiþmedi. Bir “millî” devlet fikri, doðalolarak, belli bir ülke dahilinde öncelik sa-hibi olmakla egemen birgüç olma görüþünü sað-lamlaþtýrmaktadýr. Milli-yetçilik, özünde, siyasîgücün, milletin tarihî ola-rak belirlenmiþ bazý ortaksiyasî anlayýþlarýna görekültürel homojenliði yan-sýtmasý gerektiði iddia-sýdýr.

Bu sebeple milliyetçi-lik, “egemenliðin” alanýnýgeniþletmekte ve derin-leþtirmekte, vatandaþlýkiçin kültürel uyumluluðunbelli þekillerini gerektir-mektedir.5 Bu bakýmdanmilliyetçiliðin geliþimi, devletleri “egemen”varlýklar olarak kabul ediþimizi deðiþtir-memiþ, hatta bunu gerektirmiþtir. Kültürelolarak homojen ve bu sebeple meþru olanegemen ülke kavramý, devletlerin oluþu-munu ve ortadan kalkýþýný doðrulayabile-cektir. On dokuzuncu yüzyýldan günümü-ze muhtelif milliyetçilik dalgalarýnýn sonu-cu, egemen devletlerin tabiatýný deðiþtir-mekten ziyade, bunlarýn oluþturduðu a-narþik toplumun nüfusunun artmasý ol-muþtur.

Demokrasinin, demokrasi öncesi dö-nemde yaratýlmýþ bir siyasî varlýk olanegemen devletin temel özellikleri üzerinde

daha büyük bir etkisi olmadý. Demokrasi,yirminci yüzyýlýn sonunda genel oy hakkýtemeline dayanan temsilî yönetim anlayýþýiçinde, hayatî bir evrensel ideoloji ve bü-yük bir amaç hâline geldi. Þimdi, demok-ratik olmayan rejimler, siyasî baþarýsýzlý-ðýn ve kronik ekonomik temelsizliðin iþa-retidirler. Demokrasi ve milliyetçilik uyum-lu hâle getirilebilir. Demokrasi, kabul edile-bilecek derecede saðlam bir kültürel ho-mojenlik gerektirmektedir.6 Keskin bir bi-çimde bölünmüþ toplumlar çoðunluk hâki-miyeti mantýðýný veya azýnlýklarýn haklarýnýhoþgörmeyi kabul edemezler. Millî self-de-

terminasyon, meþruiyeti-ni, eþit ölçülerde demok-rasi ve kültürel homojen-lik fikrinden alan siyasî biriddiadýr; özü, ayrý bir kül-türel uyum derecesinesahip olma iddiasý olanbir ülkedeki baðýmsýzlýkplebisitidir.7

Modern siyaset teori-si -ki bu egemen bir dev-lette hükümet ve siyasîsorumluluk teorisidir- kit-le demokrasisinden öncegeliþti, fakat ona nispetenkolay adapte edildi. Bu,sadece halkýn egemenli-ðin kaynaðý olarak hü-

kümdarýn yerine ikâme edilebilir olmasýn-dan kaynaklanmamaktadýr. Bu, ayný za-manda, özgün bir “siyasî” teori imkânýnýnda baðlý olduðu millî devletin kendini yö-neten siyasî toplum fikrinin açýkça en ge-liþmiþ þekli olmasý sebebiyle böyledir.8 De-mokrasi, kendi kendini belirleyebilen birvarlýk bünyesinde yönetim ve karar süre-cinin meþruiyetinin bir kaynaðýdýr. Yunanpolisinden Ýtalyan þehir devletlerinin sivilcumhuriyetçiliðine, on yedinci yüzyýldakirýzaya dayalý hükümet fikirlerine, sosyaldünyasýný kolektif seçim doðrultusundakontrol eden toplum düþüncesi, siyasetanlayýþýmýzýn merkezi oldu. Demokratik

128

Demokrasi ve milli-yetçilik uyumluhâle getirilebilir.

Demokrasi, kabuledilebilecek derecedesaðlam bir kültürelhomojenlik gerek-

tirmektedir.

Page 5: Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği · Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği Paul Hirst, Grahame Thompson Çeviren: A. Selçuk Can Türkiye ve Siyaset., ISSN 1302-9851.,

Türkiye ve Siyaset

Kasým/Aralýk 2001

egemenlik, vatandaþlarý kapsar ve onlarýbaþkalarýndan esirgenen ortak bir üyeliðebaðlar.

Kendini yöneten toplum anlayýþýnýnkaynaklarý eskidir, fakat modern millî dev-let formunda farklý ve özgün bir itibar ka-zanmýþtýr. Birincisi, demokrasi öncesinde-ki þekliyle devlet, (toplumdan ayrý, özgünbir varlýk olarak) þiddeti tekelleþtirmiþ, tektip yönetimi empoze etmiþ ve bir çeþit hu-kuk düzeni saðlamýþtýr. Devletler, vatan-daþlarýna, dýþ düþman ve iç kargaþalarakarþý yeterli ölçüde güvenlik saðlamayýtaahhüt etmiþlerdi. Aydýnlanmýþ otokrasi-nin meþruluðu olarak geliþen bu iddia, sa-dece devletler temsilî demokrasiler olduk-larýnda, savaþ ve barýþ meselelerine asilamaçlar ve hanedan hesaplarýnca belir-lenmek üzere ara verildiðinde tamamenmuteber oldular. Kant’tan bu yana, liberaldevletlerin birbirine saldýrmamasý teklifi,bir millî devletler dünyasýnýn barýþçý birdünya olacaðýna ve demokrasinin kendiiçinde devletler arasýndaki anarþik iliþkileriyumuþatacaðýna dair umudun temeli ol-muþtur.9 Ýkincisi, temsilî olarak yönetilenmodern devlet, ülkesini, önceki rejimlerdemevcut olmayan derecede bir bütünsellikve kapsamlýlýkla yönetebildi. Temsilî hükü-met, devletin vergilendirme gücünü sað-lamlaþtýrdý ve meþrulaþtýrdý; bu malî güçleve yarýþan otoritelerin ortadan kaldýrýlma-sýyla tek tip bir millî yönetim sistemi yara-tabildi. Bu temelde, örneðin, evrensel millîeðitim sistemi veya halk saðlýðý ölçüleriylesosyal yönetimi geniþletebildi. Üçüncüsü,(yalnýz yirminci yüzyýlda olmakla beraber)devletler, millî ekonomileri yönetmek veyayönlendirmek için, hem Birinci ve ÝkinciDünya Savaþlarý’nda Ýngiltere ve Alman-ya’da sözkonusu olan devlet yönlendirme-li ekonomilerde olduðu gibi otarþi ve dev-let planlamasýyla, hem de ekonomik ak-törlerin kararlarýný etkinleþtirerek ekono-mik çýktýlarý çeþitlendirmek için parasal vemalî politikalar kullanarak Keynezyenönlemlerle orta yolu tutturdu.

Böylece, 1960’larla birlikte devlet,baskýn sosyal varlýk olarak görüldü: devletve toplum fiilen iki baþlangýç noktasý oldu-lar. Devlet, toplumu gerek komünist dün-yada, gerekse Batý dünyasýnda çok farklýyollarla da olsa yönetti ve yönlendirdi. Ko-münist devletler, daimî merkezî planlamayoluyla yönetilen muhtelif millî ekonomi-lerdi. 1960’larda sosyalist yapýnýn aþýrýlýk-larý bitmeye yüz tuttu ve Kruþçev gibi re-formcular Batý’yla açýk çatýþmadan ziya-de, daha büyük refah ve barýþ ortamý sö-zü vermekteydiler. Geliþmiþ Batýlý sanayidevletlerinde millî ekonomi yönetimlerininhem tam istihdam hem de görece istikrarlýbüyüme saðlamayý sürdürebileceðine ge-niþ ölçüde inanýlmýþtý. Doðu’nun ve Ba-tý’nýn sanayi devletleri, toplumlarýnýn hay-atlarýnýn her yönünü idare etmeye ve gö-zetmeye yetkili olarak dallanýp budaklan-mýþ kamu hizmeti kurumlarýydýlar. Sanayidevrimiyle þekillenmiþ olan, çalýþan nüfu-sun çoðunluðunun 1960’lara kadar bilekol gücü iþçisi olduðu Batý toplumlarýnda;saðlýk, eðitim ve refahta tek tip ve genelmillî hizmetler popülaritesini sürdürdü. Dü-zensiz kapitalizmin krizinden henüz kurtul-muþ olan kitleler, 1945’ten sonraki büyükpatlama ve tam istihdamla yaratýlan yenikitlesel refahý sevmeye baþlamalarýnaraðmen, kolektif devlet sosyal korumasýn-dan kaynaklanan memnuniyetlerini sür-dürdüler.

Bu devlet algýlamasý, þaþýrtýcý bir hýzladeðiþti. Doðu Avrupa’daki 1989 devrimlerive bunlarýn olumsuz sonuçlarý, millî dev-letlerin yönetim kabiliyetlerini yitirdiði vemillî düzeyde süreçlerin önceliklerini küre-sel süreçlere devrettiði bir modern dünyaalgýlamasýnýn yaygýnlaþmasýna yol açtý.1989’un bitirdiði Soðuk Savaþ, ittifak et-miþ millî devlet topluluklarý arasýndaki özelbir çatýþma yapýsýydý. Her iki tarafta daideolojik amaçlar için kullanýlan, fakat ön-celikle bir ideolojiler çatýþmasý olmayan buçatýþmanýn itici gücü, iki silâhlý kamp ara-sýndaki karþýlýklý korkuydu. Soðuk Savaþ,

129

Page 6: Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği · Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği Paul Hirst, Grahame Thompson Çeviren: A. Selçuk Can Türkiye ve Siyaset., ISSN 1302-9851.,

Türkiye ve Siyaset

Kasým/Aralýk 2001

millî devlete, onun askerî kapasitesine,bunlarý sürdürmek için gereken millî dü-zeyli ekonomik ve sosyal düzenlemelereolan ihtiyacý artýrdý. Devletler sistemi, mer-kezde pasif katý zýtlaþma, kenarlarda ve-kâleten çatýþma modeli içinde donduruldu.Devlet, askýya alýnmýþ çatýþmada güçleriniyedekte tutsa da, gerekli olmayý sürdürdü.1989’a kadar, iki süper gücün ve onlarýnmüttefiki olan devletlerin savaþa girmesiihtimali, gerçekleþme zorluðu ve iki taraflýintihar riskine raðmen mümkün olageldi.Bu ihtimal, mobilize ve hýzlý bir düþmankorkusu, millî devleti gerekli kýldý. Eðerdevletler, toplumlarýný kontrol etme güçle-rini yitirse veya azaltsaydý düþman onlarýnüzerine gelebilir ve bunlardan birinin bakýþaçýsýna baðlý olarak, sosyalizmin kaza-nýmlarýný yok edebilir veya komünist tiran-lýðý empoze edebilirdi. Bu bloke edilmiþçatýþma, sonradan kendisini güçsüz-leþtirecek olan deðiþimleri ertelemek veyagizlemek sûretiyle millî düzeyli yönetiminönemini korudu.

“Küreselleþme” Retoriði Millî devlet döneminin sona erdiðini,

millî düzeyli yönetimin küreselleþmiþ eko-nomik ve sosyal süreç karþýsýnda etkisiz-leþtiðini iddia etmek þimdi moda oldu.1970’lerden günümüze dünya pazar güç-lerinin en güçlü devletlerden bile dahagüçlü olduðu gerçekten küresel bir ekono-minin yaratýlýþýna þahit olduðumuz iddiaedildi. Millî ekonomiler, uluslararasý malîpazarlarýn ve ulus-aþýrý þirketlerin hakimolduðu tek bir küresel ekonomide toplan-maktadýr. Sermaye hareketlidir ve ekono-mik avantaj nereyi gösterirse oraya yerle-þecektir, fakat iþgücü hem millî konumluhem de görece statiktir ve uluslararasý re-kabetin yeni baskýlarýný karþýlamak için si-yasî beklentilerini ayarlamak zorundadýr.Geniþ iþçi haklarý ve sosyal korumaya da-yalý özgün millî rejimlerin böylelikle moda-sý geçmiþ oldu. Küresel pazarlarýn ve millî

aþýrý þirketlerin beklentilerine zýt olan pa-rasal ve malî politikalar da öyle... Millîdevlet, etkili bir ekonomik yönetici olmayýbýraktý. Artýk sadece uluslararasý serma-yenin zorunlu addetmekte olduðu sosyalhizmetleri ve kamu hizmetlerini, mümkünolan en az toplam gider maliyetiyle saðla-yabilir. Bu söylem siyasetçiler arasýnda vemedyada yaygýn ve sýradandýr.10

Bu yeni perspektifte millî devletler, kü-resel sistemin yerel yetkilileri hâline geldi-ler. Artýk, kendi ülkeleri dahilinde baðýmsýzolarak ekonomik faaliyetin veya istihda-mýn seviyesini etkileyemezler; dahasý,böyle bir durumu, uluslararasý hareketlisermayenin seçimleri emretmektedir. Millîdevletlerin iþi, þimdiye kadar devletin için-de olan belediyelerinkine benzedi: iþin ge-rektirdiði altyapý ve kamu mallarýný müm-kün olan en düþük maliyetle saðlamak.

Bu yeni küreselci söylem anti-politikbir liberalizmle temellendi. Dünya tüketici-sine en ucuz ve en etkili ürünleri saðlaya-bilen serbest ticaret, ulus-aþýrý þirketler vedünya sermaye piyasalarý; ticareti, siyase-tin sýnýrlamalarýnýn uzaðýnda tutuyor. Kü-reselleþme, 19. yüzyýl ortalarýnýn Cobdenve Bright gibi serbest ticaret liberallerininideallerini gerçekleþtirdi. Bu da, ticarî faa-liyetin öncelikli olduðu ve siyasî gücündünya serbest ticaret sistemini korumak-tan baþka görevi olmadýðý, askerden arýn-dýrýlmýþ bir dünyadýr.

Geliþmiþ sanayî ülkelerindeki sað içinküreselleþme söylemi Hýzýr gibi yetiþmiþ-tir. Bu, onlarýn 1980’lerdeki parasalcý veradikal biçimde özel teþebbüsçü politikatecrübelerinin fecî baþarýsýzlýðýndan sonrayeni bir kira sözleþmesi saðlýyordu. Millîekonomi yönetimi döneminde uygulananiþçi haklarý ve sosyal refah, Batý toplumla-rýný, yeni sanayileþen Asya ekonomileriylerekabet edemez kýlacak olduðundan zorlaazaltýlmalýdýr. Radikal sol için, küreselleþ-me, -bu entelektüel kesinlik siyasî iktidar-sýzlýk pahasýna alýnmýþ olsa bile- dünya

130

Page 7: Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği · Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği Paul Hirst, Grahame Thompson Çeviren: A. Selçuk Can Türkiye ve Siyaset., ISSN 1302-9851.,

Türkiye ve Siyaset

Kasým/Aralýk 2001

kapitalist sistemi gerçeðini ve millî refor-mist stratejilerin aldatýcý yapýlarýný ispatla-maktadýr.

Sol ve saðdan küreselleþmeciler,Keynezyen dönemin sona eriþini iki taraflýolarak kutlayabilirler. Millî ekonomi yöneti-mi, tam istihdam ve sürdürülebilir büyü-me, geniþ ölçüde vasýfsýz iþçi gücüyle ya-pýlan standart seri üretim, sanayi, iþçi ör-gütleri ve devlet arasýndaki anonim iþbirli-ði, örgütlü iþgücünün siyasî etkisini lehineolan ve muteber siyasî politikalarý merkez-ci ve reformist bir yola baðlayan þartlarýyarattý. Deðiþken uluslararasý pazarlarýnhâkim konumu, esnek üretim metotlarý veiþgücünün radikal biçimde yeniden yapý-landýrýlmasý yönündeki deðiþiklik, geliþmiþülkelerdeki belirsiz büyüme, örgütlü iþgü-cü ve aracýlýðýn düþüþü gibi bütün geliþ-melerin reformist stratejileri sýnýrladýðý veister rekabetçi ister iþbirlikçi olsun millîsiyasî süreçlerin merkeziyetini azalttýðý id-dia edildi.

Geliþmiþ ülkelerdeki millî politikalarýngittikçe “soðukkanlý” politikalar hâline gel-diði iddiasýnýn gerçeklik payý vardýr.11 Buartýk bir savaþ, barýþ veya sýnýf çatýþmasýmeselesi deðildir. Ortak hayat için veyaölü millî çabalar için bir kitle seferberliðime-selesi de deðildir. Küreselciler içinmillî düzeyli politika daha da az dikkat çe-kicidir çünkü, millî rekabet gücünün altýnýoyan aptalca müdahaleci stratejiler uygu-lanmadýðý sürece ekonomik ve sosyal so-nuçlarý büyük ölçüde deðiþtiremez.

Böylece millî politikalar, belediye poli-tikalarýna daha çok benzetilmektedir. Buþekilde enerji geleneksel politikadan kuru-lu partilerden boþaltýlacak ve birinci sýnýfsiyasî kariyerin çekimine girmeyecektir.Enerji, manevî politikalara -kürtaj, eþcinselhaklarý, hayvan haklarý, çevre, vb. konula-ra- yönlendirilecektir. Eylemci veya “sýcak”politikalar, bunlarýn, dikkatleri hayatî “millî”meselelerden baþka yöne çevireceði kor-kusu olmaksýzýn öncelikli siyaset olarak

uygulanabilirler (çünkü bunlar artýk günlükve sýradandýr).

Millî düzeyli siyasetin merkezîliðindekiazalma, siyasî güçleri, düþmanlara karþýiþbirliði veya millî serveti korumak için bir-likte çalýþma mecburiyetinden kurtarmýþtýr.Alt milliyetler ve bölgeler, otonomilerini da-ha az korkuyla iddia edebilmektedirler. Ör-neðin, Breton kültürünün ve çýkarlarýnýnaktif bir savunucusu olmak, artýk Fransa’-ya, Almanya ile arasýndaki yaþayan veyaölü çatýþmalarýnda zayýflatma etkisini do-ðurmayacaktýr. Ayný þekilde “millî” düzey-de kültürel homojenlik, millî devlet siyasîbir varlýk olarak daha azýný sunabildiðiiçin, dünya piyasalarýna baðlý olan geliþ-miþ ülkelerde daha az merkezîdir.

Bu argümanlarýn bazý güçlü yönlerivardýr. Keynezyen dönemden bugüne millîdevletlerin önem ve rolünün önemli dere-cede deðiþtiðine þüphe yoktur. Devletlerdaha az otonomdurlar, ülkelerindeki eko-nomik ve sosyal süreçler üzerindeki mün-hasýr kontrolleri daha azdýr ve millî özgün-lüðü ve kültürel homojenliði sürdürmeyedaha az muktedirdirler.

Millî Devletin Deðiþen YetenekleriMillî devletin rolünün radikal biçimde

deðiþtiði ve sonuç olarak halkýnýn ve içsosyal süreçlerinin üzerindeki kontrol ye-teneðinin azaldýðý belli alanlar vardýr. Bun-larýn ilki savaþtýr. Devlet, bir ülkenin kay-naklarýný dýþ çatýþma için daha iyi seferberetme gücünü, dahilî þiddet araçlarýnda birtekel konumunu kazanmýþtý. On altýncýyüzyýldan günümüze millî devletin enaçýklayýcý yeteneði savaþ yapma gücü vebunu gerçekleþtirmek için vatandaþlarýnýnmal ve hayatlarýný alabilmekti. Soðuk Sa-vaþ bu gücü canlý tuttu. Doðu ve Batý ara-sýndaki karþýlýklý husumet, muhtemel birsavaþ tehdidine karþý daimî seferberlik ih-tiyacýný güçlendirdi. Bunun yanýnda nük-leer silâhlarýn geliþimi, nükleer devletlerarasýnda, geleneksel anlamda belli hedef-

131

Page 8: Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği · Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği Paul Hirst, Grahame Thompson Çeviren: A. Selçuk Can Türkiye ve Siyaset., ISSN 1302-9851.,

Türkiye ve Siyaset

Kasým/Aralýk 2001

leri gerçekleþtirmek için güç kullanýmýolan savaþýn çýkmasýný imkânsýzlaþtýrdý.Klâsik anlamda savaþ, bir karar aracý,devletler arasýnda baþka herhangi bir yol-la çözülemeyecek sorunlarýn çözüldüðübir zafer olarak görülürdü. Clausewitzcisavaþ maksatlý ve o derecede de rasyo-neldi; politikanýn diðer araçlarla sürdürül-mesi. Yaklaþýk olarak eþit güçteki muha-ripler arasýndaki nükleer savaþ ancak kar-þýlýklý yýkýmla ve katýlýmcý devletlerin yetki-lileri tarafýndan izlenecek herhangi bir a-kýlcý politikanýn yokluðuyla sonuçlanabilir.Bernard Brodie’nin (Hiroþima’nýn hemenardýndan) gözlemlediði gibi, nükleer silâh-larýn tek rasyonel fonksi-yonu caydýrmaydý: artýken büyük askerî güç birsiyasî karara ulaþmaktakullanýlamayacaksa, fakatsadece iþlevini koruyorsave böylece politikacýlara,bunu, nükleer devletlerinaralarýndaki karþýlýklý an-laþmalarla siyasî kontrolaltýna almak için anlamlartasarlayacak zaman veri-yorsa, etkili olacaktý.1 2

Brodie, bu, yarýmyüzyýllýk aþýrý risk ve tü-kenme tehlikesi dönemiboyunca sürse de haklýy-dý. Soðuk Savaþ, siyasîolarak desteklenemez bir durumdaydý, tü-müyle yoðunlaþtýðý caydýrma istikrarsýzdýve yükselen silâh yarýþýnda nükleer yeni-þememe durumu en yüksek maliyeteulaþtý. Süper güçler arasýnda, silâh yarý-þýnda teknolojik üstünlük arayýþýyla geçenyoðun yarýþ dönemini, detant dönemleritakip etti. Önde gelen nükleer devletler,önemli derecede bir geleneksel “egemen-lik”ten vazgeçtiler; anlaþmalarla, sadecesavaþlarý sýnýrlandýran deðil, diðer devlet-lerin denetim, gözetim ve etkin askerî ha-rekât ihtimali doðuran askerî tatbikat, vb.’-den haberdar olma yetkilerine de rýza

gösteren bir sivil dünya düzeni kurdular.1 3

Devletler þimdiye kadar dayanýlmaz birderecede olan “birbirlerinin içiþlerine ka-rýþma”yý barýþý muteber kýlmak için kabuletmek zorundaydýlar. Nükleer güçlerinvardýðý nihaî sonuç, gücün kullanýþsýz ol-duðudur: savaþ ve siyasî düzenleme ya-pamaz, eðer kurumsallaþtýrýlmýþsa gerek-siz bir caydýrma yapar.

Nükleer devletler arasýnda savaþ im-kânsýz hâle geldi, ister liberal olsunlar is-terse olmasýnlar, nükleer imkânlar, sava-þýn liderlerini minimal akýlcýlýða sahip ol-maya zorladý. Nükleer olmayan çatýþmalarancak periferi bölgelerinde ortaya çýka-

bilecek, taraflardan birininyenildiði vekâleten çatýþ-malar da nükleer savaþtehdidine yol açmayacak-tý. Nükleer silâhlara sahipolmak, ayný zamandanükleer devletler arasýn-daki konvansiyonel savaþihtimaline de son verdi.1 4

Nükleer silâhlar, savaþý,geliþmiþ devletler arasýn-daki uluslararasý iliþkilerindýþýna itti; bu silâhlar, al-ternatif bir karar aracý de-ðil, fakat bertaraf edilmesigereken karþýlýklý bir felâ-ket tehdidi oldular.

Böylece, silâhlý kuvvetler önde gelengeliþmiþ ülkelerin birbirleriyle iliþkilerindeneredeyse konu dýþý hâline geldi. Silâhlar,yavaþ yavaþ savaþýn modasýnýn geçmiþolduðu bir noktaya ulaþtý. Silâhlý kuvvetlervarlýklarýný sürdürecekler, fakat daha az ö-nem taþýyacaklar ve siyasî çatýþmalar or-taya çýkarmakta daha az araç olarak kul-lanýlacaklardýr.15

Bu, barýþçý bir dünyada yaþayabilece-ðimiz anlamýna gelmemektedir. Daha kü-çük devletler birbiriyle savaþacaktýr. Geliþ-miþ devletler terörizm tarafýndan tehditedilecektir. Devrimci hareketler yoksullaþ-

132

Daha küçük devletlerbirbiriyle savaþacaktýr.Geliþmiþ devletler terö-rizm tarafýndan tehditedilecektir. Devrimci

hareketler yoksullaþmýþperiferide, Chiapas’takiZapatistalar gibi, yeni

fakat yerel “dilenci ordu-larý”ný yükseltmeye

devam edecektir.

Page 9: Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği · Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği Paul Hirst, Grahame Thompson Çeviren: A. Selçuk Can Türkiye ve Siyaset., ISSN 1302-9851.,

Türkiye ve Siyaset

Kasým/Aralýk 2001

mýþ periferide, Chiapas’taki Zapatistalargibi, yeni fakat yerel “dilenci ordularý”nýyükseltmeye devam edecektir. Devrimcihareketler, belirli yerel husumetlerle ek-lemlenecek, fakat artýk ortak anti-kapitalistve anti-emperyalist ideolojiyle birleþtirilmiþbir tek çatýþmanýn müfrezeleri olarak gö-rülmeyeceklerdir. Fakat bu, en azýndangeliþmiþ devletlerde, hükümetlerin, savaþiçin vatandaþlarýnýn can ve mallarýna baþ-vurma fýrsatlarýnýn uzak olduðu anlamýnagelir. Artýk bu hükümetler, toplumlarýný se-ferber edemeyecek, topyekûn savaþýn et-kin bir þekilde sürdürülmesi için gerekli o-lan otoriteyle bütünleþmeyi ve dayanýþma-yý talep edemeyecek, yaratamayacaklar-dýr.

Savaþ tehdidi olmaksýzýn, düþmanlarolmaksýzýn devlet, vatandaþa daha az ö-nemli gelir. Ne zaman ki halklar düþman-larla, istilâcýlarla ve iþgalcilerle yüzyüzegeldiler, o zaman devletlerine ve hemþeh-rilerine ihtiyaç duydular. Komþularýyla ba-rýþçý bir þekilde yaþayacaðýný iddia edenve kendi halkýndan sýnýrlý taleplerde bulu-nan liberal devlet, kendisine saldýrýldýðýn-da halklarýný, otoriter devletlerin bile nadi-ren sahip olabildiði ortak çaba ve fedakâr-lýk seviyesine kýþkýrtabilir, büyük meþ-ruiyet talep edebilir. Bu meþruiyetler vebunlarla birlikte savaþ ihtimaliyle meþru-laþtýrýlan “millî” ihtiyaçlar için her tür hazýr-lýk -“millî” endüstriler, “millî verim”i teþvikedecek saðlýk ve refah ve zenginle fakiriortak bir mücadelede birleþtirecek sosyaldayanýþma- gitti. Sosyal demokrasi, sana-yileþmiþ konvansiyonel savaþtan fayda-landý, çünkü ekonomik ve sosyal reformlarpahasýna elden gelenin yapýldýðý savaþçabalarýna, organize iþgücü saðlayabilirdi.

Artýk geliþmiþ dünyadaki devletler“egemenlik”lerinin önemli bir dayanaðýolarak savaþa sahip deðillerdir. Artýk oto-nom aktörler olarak anarþik devletler top-lumunda herhangi bir dýþ politika takip et-mekte özgür kabul edilemezler. Devletlertoplumu, anarþik bir durumdan yarý sivil

bir hâle geçti. Dünya devletlerinin önemlibir kýsmý birbirlerine, bir uluslararasý top-lum sonucuna götürecek muhtelif yollarla(ve önde gelen ilerlemiþ G7, OECD ülke-lerinde olduðu gibi kendi karar prosedür-leri ve kurallarýyla fiilî bir devletler kurumudahilinde) baðlýdýrlar. Bu, millî devletlerinartýk tamamen devre dýþý olduðu anlamý-na gelmiyor, ancak millî devletlerin ülkedahilinde meþru þiddet tekelleri artýk on-larýn varlýðýnýn kesin bir sonucu olmaya-cak.

Bu, devletler arasýnda güç iliþkileri ol-madýðý þeklinde anlaþýlmamalýdýr. Geliþ-miþ sanayi ülkeleri arasýnda bile diyalogve iþbirliði bütünüyle çatýþmanýn yerini al-mýþ deðildir; dahasý, devletler arasý yarý-þýn konu ve formlarý ekonomik meseleler-le sýnýrlý kalmýþtýr ve artýk bir seçenek ol-mayan savaþla sýnýrlanmýþtýr. Biz, SoðukSavaþ’ýn dondurduðu bir uluslararasý sis-temin geçiþine þahit olduk, fakat, süpergüçler çatýþmasý düþüþe geçse de, on do-kuzuncu yüzyýlýn “büyük güçler”in güçdengesine dayalý sistemine benzer birþeylere geri dönmemiz mümkün deðil.Devletler artýk dünya hegemonyasý içinaskerî anlamda yarýþamayacaklar ve bü-yük devletler diðerlerini güç kullanarak iþ-gal edemeyecekler. Bu anlamda, ilkel þe-killeriyle emperyalist yayýlma dönemi bitti.Ancak dünya ne “askerden arýndýrýlmýþ”týr,ne de post-politiktir, dahasý piyasalar he-nüz devletleri devre dýþý býrakmýþ deðildir.

Dünya ticaret sistemi þimdiye kadarkendi kurallarýyla yönetilen münhasýr sis-tem, bir “ekonomi” olmadý. Aksine, “ulus-lararasý ekonomi” terimi ekonomik iliþkiler-le siyasî süreçler arasýndaki karmaþýk kar-þýlýklý etkileþimi anlatacak bir þifre hâlinegeldi. Uluslararasý ekonominin geçen yüz-yýldaki üstün rejimleri, büyük ölçüde “bü-yük güçler”in çatýþmalarýyla tekrar tekrarþekillendi.

Bugünkü mesele odur ki, yeni ortayaçýkan uluslararasý sisteme uyan zorlayýcýmodeller bulunmamaktadýr; ne “büyük

133

Page 10: Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği · Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği Paul Hirst, Grahame Thompson Çeviren: A. Selçuk Can Türkiye ve Siyaset., ISSN 1302-9851.,

Türkiye ve Siyaset

Kasým/Aralýk 2001

güçler çatýþmasý” ne de “hegemonik istik-rar”, iþlerin son durumunun tam ve doðrubir izahý deðildir. Bununla birlikte, her ikimodelin bazý unsurlarý hâlâ ilgilerini koru-maktadýr. Ekonomik anlamda, eski büyükgüçler hâlâ iþin içindedirler. G7, 1914’ünbüyük güçlerinin çoðunu kapsamaktadýr–Britanya ve Kanada, Fransa, Almanya,Ýtalya, Japonya ve ABD. Sadece Avustur-ya-Macaristan ortadan kaybolmuþtur.Rusya 1914’te ne ise, o hâline geri döndü;ekonomik bir gerilik ve ciddî bir askerîgüç. Bunlara katýlacak yeni güçler yok -Çin ve Hindistan’ýn her ikisi de bölgeselaskerî güce sahipler, fakat hepsi bu ka-darsa, bunlarýn yakýn zamanda en güçlüekonomiler kulübüne katýlmasý mümküngörünmemektedir. Güçler mevcuttur, fakatRusya dýþýnda hepsi aralarýnda savaþýnneredeyse düþünülemez olduðu bir dev-letler birliðinin üyeleridir.

Benzer þekilde, ABD, Pax Americanasüresince zevkini çýkardýðý hegemonyanýnen azýndan önemli bir kýsmýný elinde tut-maktadýr. 1945 sonrasýndaki Amerikanhegemonyasý, hem çok boyutluydu, hemde rakipsiz deðildi. Bu hegemonyanýn ba-zý boyutlarý sürmektedir. Askerî bakýmdanABD hâlâ rakipsizdir ki, bu da, baþka birgücün, uluslararasý ekonomiyi Amerikançýkarlarýnýn tersine aksatmak veya yeni-den yapýlandýrmak için radikal biçimde as-kerî güç kullanmaya cesaret edemeyeceðianlamýna gelmektedir. Böylelikle ABD, ru-tin dünya polisi rolünü oynamak konusun-da isteksiz olsa bile, dünya serbest ticaretsisteminin uç itirazlara karþý tek muhtemelve muteber garantörü olmaya devam et-mektedir. Amerika ayný zamanda hâlâdünyadaki en büyük ekonomidir ve Asya’-daki ihraç yönelimli baþarýlý devletlerinepeyce baðýmlý olduklarý dünya talebiningüç merkezidir. ABD artýk baðýmsýz birpara politikasý izleyeceði parasal hege-monyaya sahip olmadýðý hâlde, dolar hâlâ

dünya ticaretinin aracýdýr. Ne AB ne deJaponya, Amerika’nýn dünya rolünü üst-lenme veya bunu isteme yeteneðinesahiptir.

Bu belirsiz uluslararasý sistemde dahafakir ülkelerin sorunlarý emperyal sömür-gecilik veya kaynaklarýn iþgal edilmesi gi-riþimleri deðil, ihmal edilme ve dýþarýda tu-tulmadýr. Ticaret ve yatýrým, geliþmiþ ülke-lerle az sayýda yeni sanayileþmiþ kayrýlanülke arasýnda akmaktadýr. Geriye kalanlar,ekonomik anlamda marjinal ve dolayýsýylaBatý’nýn gözünde siyasî olarak önemsiz,uðrunda kavga edilmeyecek ve askerîmüdahale riski alýnmayacak deðere sahipbir hâle gelmiþtir.

Modern iletiþim sistemleri, sýnýrlarýnötesindeki çýkarlarý ve iliþkileri paylaþaninsanlarýn oluþturduðu bir uluslararasý “si-vil toplum”un temellerini oluþturdu. Ulusla-rarasý medya, hem elit hem de popüler bi-limsel ve sanatsal bir kozmopolit kültürlerdizisini mümkün kýldý. Bunlar, millî bir dil-den çok, evrensel bir dil olarak Ýngilizce’-nin aracýlýðýyla baðlandý.

Kültürel homojenlik giderek problema-tik hâlini almakta, “millî” kültürler sadecehalkýn deðiþik amaçlarla içinde yer aldýðýbir kültürler bütününün üyeleri olmaktadýr.Kozmopolit ve millî kültürler karþýlýklý etki-leþirler. Bütünüyle kültürel homojenlik vemünhasýrlýk çok daha az mümkündür. Ýçedönük milliyetçilik ve kültürel fundamenta-lizm, sakýnmadan söylemek gerekirse,kaybedenlerin siyasetidir. Muhtelif dünyapiyasalarýnda çalýþýrken ayný zamandabunlarla birlikte sürüp giden uluslararasý-laþtýrýlmýþ kültürleri görmezden gelmekneredeyse imkânsýzdýr. Böyle içe dönükmilliyetçilikler varolacak ve geliþmeye de-vam edecektir, fakat bunlarýn siyasî plan-larýnýn baþarýlarýnýn derecesine göre top-lumlarýný marjinalleþtirme etkileri olacaktýr.Aynýsý, geliþmiþ ülkelerde herkesi kapsa-yýcý -etnik, dinî veya her ne olursa olsun-bir kimlik talep eden sosyal gruplarýn,

134

Page 11: Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği · Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği Paul Hirst, Grahame Thompson Çeviren: A. Selçuk Can Türkiye ve Siyaset., ISSN 1302-9851.,

Türkiye ve Siyaset

Kasým/Aralýk 2001

mensuplarýný sosyal marjinaliteye mah-kûm etmeleri bakýmýndan da doðrudur.

Farklý dillerin ve dinlerin mevcudiyeti,Kant’ýn iddia ettiði gibi, hemen hemen kül-türel farklýlýðý garanti etmektedir.16 Ayrý ye-rel kültürel gelenekler, kozmopolit kültürelyaþantýlarla birarada olmaya devam ede-cektir. Bununla birlikte, tehdit edilen, bi-reylerin ayný dili, inançlarý ve faaliyetleripaylaþan basit örnekler olduðu münhasýrve bir anlamda kendi kendine yeten “millî”kültür fikridir. Geliþmiþ ülkelerin çoðununönemli kentlerinde düzinelerce dil ve ne-redeyse akla gelebilecek tüm dinler yay-gýn olarak yaþamaktadýr. Görebildiðimizkadarýyla, devlet, çatýþmalarý çözerek veböyle paralel toplumlarýn birarada yaþa-masýný mümkün kýlarak bu farklýlýklarý yö-netecek yeni bir esas bulacaktýr. Yerle kül-tür arasýnda kesin bir iliþki yoktur. Enazýndan geliþmiþ ülkelerin büyük þehirle-rinde dünya kültürleri, az veya çok, rast-gele karýþmýþtýr.

Servet ve gelir küresel deðildir, dahazengin ve daha fakir devletler arasýndamillî ve bölgesel olarak daðýtýlmýþtýr. Ýn-sanlarýn büyük çoðunluðu için millî devlet-ler, göreli kalite ve maliyetlerine göre seçi-len hizmetler saðlayan belediyeler veyayerel yönetimlere benzemezler. Millî dev-let, millî kökenli iþgücü kayýplarýný telâfiedecekse, yerel stratejiler ve yerel kârlararamak zorundadýr.

Uluslararasý anlamda açýk kültürler veköklü toplumlar patlamaya hazýr bir zýtlaþ-mayý temsil etmektedir. FakirleþtirilenlerDallas ’ý seyredebilirler. Onlar, baþka birdünyanýn mümkün olduðunu bilirler. Sos-yalist devrim ideolojisinin daha az alýcýsýolabilir, fakat dünyanýn fakirlerinin yýldýrýla-bileceði veya fakirliklerini pasif biçimdekabul edecekleri hayâl edilmemelidir. Ýstersokak suçlarý, ister Chiapas gibi gerilla ça-týþmalarý olsun, onlarýn tepkileriyle müca-dele etmek, eski tip komünist yönelimli is-yanlarla mücadele etmekten çok daha zor

olacaktýr. Böyle tepkiler, yerel olacak, ide-olojik ifadelerle diðer çatýþmalara daha azeklemlenecektir. Dolayýsýyla, böyle müca-deleler, temelde, kontrol altýna almalarýiçin yerel devletlere ve yerel elitlere býra-kýlmýþ olacaktýr. Geliþmiþ ülkelerdeki sa-nayi iþçileri, Tayvan veya Malezya gibi ge-liþmiþ ülkelerin üst tabakalarýndaki iyi eði-tilmiþ ve uzman iþçilerin ucuz iþgücündenkorkmaktadýrlar. Üçüncü Dünya’nýn fakir-leri, kendilerini, kendileriyle ve az sayýdayeni sanayileþmiþ ülke (YSÜ) ile çok dahafazla ticaret yapan bir zengin dünya tara-fýndan terkedilmiþ görmektedirler.

Yönetim ve Dünya EkonomisiSiyasetin, en azýndan makûl biçimde,

“millî devletler ve bunlarýn dýþsal bilardotopu etkileþimleri süreci” þeklinde kabuledilebildiði dönemlerin yaþandýðýna þüpheyoktur. Çakýþan ve çoðu zaman yarýþanyönetim araçlarýnýn oluþturduðu karmaþýkbir sistemde tek seviye olan devletle siya-set, daha fazla çok merkezli hâle gelmek-tedir. Gerek ülke gerek iþlev bakýmýndan,çakýþan bu otoritelerin yakýn zamanda Or-taçað’daki kadar karmaþýk bir hâl almasýmuhtemeldir. Fakat yönetim form ve sevi-yelerindeki bu karmaþýklýk ve çeþitlilik “kü-reselleþme” retoriðinin imâ ettiðinden ol-dukça farklý bir dünyayý; içinde millî devletiçin ayrý, önemli ve sürekli bir yer bulunanbir dünyayý iþaret etmektedir.

Bu noktada, daha fazla bütünleþmiþ,uluslararasýlaþmýþ bir ekonomide, ekono-mik faaliyetin kontrolü meselesinin sadecebaþlý baþýna bir yönetim meselesi olduðu-nu açýkça belirtmeliyiz. Egemen millî dev-letler, ülkelerindeki herhangi bir faaliyetinnasýl yönetildiðini belirleme hakkýný -hembu iþlevi kendileri uygulamak için, hem dediðer birimlerin limitlerini belirlemek için-kendilerinin ayrý bir özellikleri olarak talepetmektedirler. Bu, yönetim iþlevi tekelinintalep edildiði anlamýna gelmektedir. Dola-yýsýyla, “yönetim” terimini, bir ülkedeki top-

135

Page 12: Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği · Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği Paul Hirst, Grahame Thompson Çeviren: A. Selçuk Can Türkiye ve Siyaset., ISSN 1302-9851.,

Türkiye ve Siyaset

Kasým/Aralýk 2001

lumun hayatýný kontrol eden ve düzenle-yen devletin kurumlarýyla tanýmlama eðili-mi yaygýnlaþmaktadýr. Yönetim, kamu ve-ya özel, devlet veya devlet-dýþý, millî veyauluslararasý çeþitli kuruluþ ve uygulamalartatbik edilebilecek bir iþlevdir.17 Ortaçað’labu benzerlik, yönetim iþlevinin egemendevletlerce tekelleþtirilmesi giriþimindenönceki dönemi hatýrladýðýmýzda bunu an-lamamýza yardým etmektedir. Bu, onuntek ve sýnýrlý amacýdýr.

Ortaçaðlardakine benzer bir dünyaya,millî “egemenlik”in geliþmesinden öncekidünyaya geri dönmüyoruz. Bu, sadecemillî devletler ve halkýn ýsrarýnýn “egemen”kontrolünden kaynaklanmamaktadýr. Yö-netim biçimlerinin rolleri ve faaliyet alan-larý bugün köklü biçimde deðiþmiþtir vebunun yönetim mimarîsi açýsýndan farklýanlamlarý vardýr. Ortaçaðlarda, eðer çatýþ-macý nitelik taþýyorsa, paralel, yarýþan veçakýþan yetkilerin birarada varolmasýmümkündü, çünkü ekonomiler ve toplum-lar daha az bütünleþmiþti. Ýþgücü daðýlýmýve karþýlýklý baðýmlýlýk derecesi nispetendüþüktü, oysa bugün toplumlar ayrý ve ço-ðu zaman uzak faaliyetlerin koordinasyo-nuyla geçinmektedir.

Farklý yönetim iþlev ve düzeyleri, iþ-gücü daðýlýmýný yaþatan bir kontrol daðýlý-mý dahilinde birbirine baðlanmýþ olmalýdýr.Bu gerçekleþmezse, vicdansýzlar istismaredebilir, þanssýzlar ise farklý yönetim araçve boyutlarý arasýndaki “çukurlara” düþe-bilirler. Yönetim güçleri (uluslararasý, millîve bölgesel), nispeten iyi bütünleþmiþ birsisteme “dikilmelidir”. Bu olmazsa, bu çu-kurlar bütün seviyelerde yönetim aþýnma-sýna yol açar. Önemli olan husus, böyletutarlý bir sistemin geliþip geliþmeyeceðidirve uluslararasý yönetimin demokratik olupolamayacaðý sorusuyla öncelik kazan-maktadýr. Ýlk sorunun cevabý tartýþmalýdýr.Fakat küreselleþme tezinin basitleþtirilmiþversiyonlarý bunu çözmeye yetmemekte-

dir; çünkü bunlar, tutarlýlýðý saðlayacakanahtar kurumun, millî devletin yetenekle-ri konusunda kaderciliðe yönelmesine se-bep olmaktadýr.

Millî devlet, bu “dikiþ” sürecinin mer-kezindedir: Devletlerin, gücü, yukarý doðruuluslararasý ve aþaðýya doðru ulus-altý ku-ruluþlara daðýtma politika ve uygulama-larý, yönetim sistemini birarada tutacak di-kiþlerdir. Yönetimdeki boþluklarý kapata-cak böyle politikalar ve düzenlemede biriþbölümü olmadýðýnda, kontrol için gere-ken hayatî güçler kaybedilecektir. Otorite,bugün, devletlerin içinde ve birbirleri ara-larýnda millî biçimde merkezîleþmiþ deðil,çoðul olabilir, fakat etkin olmak için bunun,nispeten tutarlý kurum mimarîsini düzenle-yecek bir unsurla güçlendirilmesi gerekir.Bu çok sýradan “küreselleþme” teorisyen-leri, hem dünya ekonomisinin frenlene-mez olduðunu, deðiþken piyasalar vefarklý çýkarlarla baþka bir tasarý unsurununmümkün olmadýðýný düþündükleri için,hem de piyasayý, kurumsal yapýlara mü-dahale eden bir iþbirliði mekanizmasý ola-rak gördükleri için inkâr etmektedirler. Pi-yasa, hükümetin bir ikamesidir, çünkü yö-netimin tatmin edici bir þekli olarak, dýþsalkurumsal düzenlemelerle en az seviyedeengellendiðinde çalýþmalarýnýn optimal so-nuçlar ürettiði kabul edilir.

Ohmae (1990) gibi aþýrý “küreselleþ-me” teorisyenleri, sadece iki gücün, küre-sel piyasa güçlerinin ve ulus-aþýrý þirketle-rin, dünya ekonomisinde önem arz ettiðinive bunlarýn etkin kamu yönetimine konuolmadýðýný ve olamayacaðýný iddia eder-ler. Bunlara göre, küresel sistem piyasayarýþý mantýðýyla yönetilir ve hiçbir hükü-met kuruluþu (millî veya baþka türlü), dün-ya piyasa güçlerinin ölçeðini yakalayama-dýðý için, kamu politikasý en iyi ihtimalleikincil olacaktýr. Tekrarlamak gerekirse, bubakýþ millî hükümetleri küresel sisteminbelediyeleri olarak görmektedir; bunlarýnekonomileri artýk ciddî anlamda “millî” de-ðildir ve ancak küresel ekonominin ihtiyaç

136

Page 13: Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği · Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği Paul Hirst, Grahame Thompson Çeviren: A. Selçuk Can Türkiye ve Siyaset., ISSN 1302-9851.,

Türkiye ve Siyaset

Kasým/Aralýk 2001

duyduðu kamu hizmetlerini yerel ölçektesaðlama rolünü kabul ederlerse hükümetetkinliðine sahip olabilirler. Bununla birlik-te sorun, böyle küresel bir ekonomininhâlihazýrda mevcut mu yoksa gelmekte miolduðudur. Katý bir küresel ekonomiyle,birçok þirketin ayrý millî ekonomilerdekiüslerinden faydalanarak ticaret gerçekleþ-tirdiði oldukça uluslararasýlaþtýrýlmýþ birekonomi arasýnda büyük farklýlýklar vardýr.Ýlkinde, ekonomik sonuçlar tamamen dün-ya piyasa güçleri ve millî-aþýrý þirketlerin içkararlarý tarafýndan belirlendiði için, millîpolitikalar önemsizdir. Ýkincisinde ise millîpolitikalar sürdürülebilir, hatta, millî ekono-mik temellerin ve onunla ticaret yapan þir-ketlerin özgün tarzýný ve gücünü korumakiçin zorunludur. Birincisinde, büyüyen veyüksek derecede uluslararasý ticaret veyatýrýma sahip bir dünya ekonomisi mu-hakkak küreselleþmiþ bir ekonomi deðildir.Bu noktada, uluslararasý düzenleme form-larý millî devletler tarafýndan yaratýlýp sür-dürüldüðü için, millî devletlerin hâlâ eko-nominin yönetiminde temel bir rolü vardýr.

Ne Tür Bir Uluslararasý Ekonomi?Mesele, ne çeþit bir uluslararasý eko-

nominin meydana gelmekte olduðu soru-su etrafýndadýr: muhakkak uluslarüstü birekonomi mi, yüksek düzeyli uluslararasýticaret ve yatýrým araçlarýna raðmen millîkonumlu süreç ve aktörlerin merkezde ol-mayý sürdürdüðü bir ekonomi mi? Bu so-ruyu deðerlendirebilecek çeþitli deliller or-taya koymak ve bu delilleri toplamaktakigüçlüklerin aþýlmasý ve bunlarýn buradatamamen ele alýnmasý zordur. Biz, küre-selleþmenin lehine ve aleyhine olan delil-lere göz atmaya çalýþtýk ve delil dengesi-nin farklý millî merkezler arasýnda yoðun-laþan sermaye ve ticarete dayalý bir eko-nomi kavramý lehine göründüðünü iddiaettik. Aþaðýdaki noktalar bütünüyle küre-selleþmiþ bir ekonomi tezi aleyhindeki du-rumu özetlemektedir:

- Gerçek uluslar-aþýrý þirketlerin sayýsýazdýr; önemli þirketlerin çoðu, dünya piya-salarýnda ticaret yapmasýna ve bu piyasa-larýn dýþarýdaki iþlemlerinde ciddî bir yeriþgal etmesine raðmen, farklý millî temellerüzerinden çalýþmaya ve ayrý bir millî kim-liði korumak istemeye devam etmektedir;18

- Gerçek uluslaraþýrý þirketler enderbulunuyorsa, þirket düzeyinde tebârüz e-den baþlýca uluslar-üstü fenomen, þirket-ler arasý ortaklýklar, joint-venture birliktelik-leri, uluslararasý olan fakat “mülkiyet birli-ði” ve “hiyerarþik kontrol”den yoksun olmaeðilimi gösteren faaliyetlerdeki hýzlý büyü-medir -geleneksel þirketler, þirketleriyledünyanýn geri kalaný arasýndaki sýnýrlarýnbelirsizliðiyle kimliklerinin bir yönünü yitiri-yor olabilirler ve bu bakýmdan millî devle-tin karþý karþýya kaldýðýndan daha büyükbir meydan okumayla karþý karþýyadýrlar;

- Hem dýþ ticaret akýþý hem de dolay-sýz yabancý yatýrým örnekleri oldukça yo-ðundur, her ikisi de geliþmiþ sanayi dev-letleriyle az sayýda yeni sanayileþmiþ ül-keler arasýndadýr;19

- Dolaysýz yabancý yatýrým stok ve a-kýþlardaki rakamlar; küreselleþme tezinin,sermayeyi deðiþmesi mümkün olmayanbiçimde, yüksek ücretli geliþmiþ ülkelerledüþük ücretli geliþmekte olan ülkeler ara-sýnda hareket ediyor gören felâket tellâlýversiyonunun son tahlilde hatalý olduðunugöstermektedir;20

- Dünya malî piyasalarýnýn düzenle-melerin ötesinde (düzenlenemez) olduðu-nun kanýtý katiyen belli deðildir; örneðin,deðiþim oranlarýndaki aþýrý deðiþkenlik sa-dece kýsa dönem spekülatörlerinin çýkarý-nadýr ve kargaþa dönemlerini daima(G7’lerin 1980’lerdeki Louvre ve Plazamukavelelerindeki çabalarýyla veya genelhatlarýyla sabit döviz kurlu yeni bir BrettonWoods sistemine olan ihtiyaç üzerindekison tartýþmalarda olduðu gibi) az veyaçok baþarýlý istikrarlaþtýrma ve düzenlemegiriþimleri takip etmiþtir;21

137

Page 14: Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği · Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği Paul Hirst, Grahame Thompson Çeviren: A. Selçuk Can Türkiye ve Siyaset., ISSN 1302-9851.,

Türkiye ve Siyaset

Kasým/Aralýk 2001

- Birçok yorumcu, geliþmekte olandünyadaki (özellikle Çin ve Güney ve Do-ðu Asya) hýzlý büyüme eðilimlerinin, yirmiotuz yýl içinde sözkonusu üçlüyü alt ede-rek üretim ve gelirin radikal bir yenidendaðýlýmýyla sonuçlanacaðýný kabul etmek-tedir;

Geliþmiþ ülkelerin kamu politikasý ilebaþlýca malî piyasalarý arasýnda sürmekteolan çatýþmalar, kesinlikle çözümlenmiþdeðildir, fakat piyasa güçlerinin kaçýnýlmazolarak düzenleme sistemlerine üstün ge-leceðine inanmak için de hiçbir sebepyoktur. Sebep, uluslararasý ekonomi oyun-cularýnýn çoðunun malî istikrarda çýkarlarýolmasýdýr. Aþýrý küresel-leþme teorisyenleri ara-sýnda yaygýn olan fikir, ö-nemli þirketlerin düzensizbir uluslararasý ortamdanfayda saðlamalarýnýn tu-haf olacaðýdýr. Hesap edi-lebilir ticaret kurallarý, yer-leþik ve milletler arasýndayaygýn mülkiyet haklarýve döviz kuru istikrarý, þir-ketlerin plânlamak zorun-da olduklarý bir baþlangýçgüvenlik düzeyi, bir sü-rekli yatýrým ve büyümedurumudur. Þirketler,“ulus-aþýrý” olsalar bile,kendileri için böyle þartlaryaratamazlar. Uluslararasý ekonomidekiistikrara, ancak, devletler bunu düzenle-mek ve yönetim konusunda ortak hedefve standartlarda anlaþmak için birleþirler-se sahip olabilirler. Þirketler serbest tica-ret ve ticaret rejimlerinde ortak standartlaristeyebilirler, fakat bunlara devletler, an-cak ortak uluslararasý düzenlemeyi ger-çekleþtirebilmek için birlikte çalýþýrlarsasahip olabilirler.2 2

Þirketlerin çoðu, elle tutulamayan fa-kat gerçek avantajlar saðlayan özgün birmillî iþ kültürüne gömülmüþtür. Yöneticilerve çekirdek kadro, resmî þirket politikalarý-

nýn ötesine uzanan ortak bir anlayýþa sa-hiptir. Öncelikli bir konum veya çokuluslubir iþgücü olmayan hakikî ulus-aþýrý þirket-ler, þirket içinde, diðer þirketlerin neredey-se millî kurumlardan baðýmsýz olarak e-dindikleri kimliðin kültürel avantaj ve form-larýný yaratacaklardýr. Bu ulus-aþýrýlýk, ge-leneksel anlamda, sadece, ülkelere vedevletlere alternatif bir baðlýlýk noktasýolan güçlü ideolojik misyonlara sahip eko-nomi-dýþý örgütler tarafýndan baþarýlabil-miþtir: Ýsa Toplumu (Cizvitler) gibi. Bu, þir-ketlerin karþýlamakta zorlanacaðý bir þey-dir. Bununla birlikte, Cizvitler, özgün birLâtin Katolik ortam ve eðitimin çokuluslu

ürünleri olsalar da, kültü-rel faklýlýða sahiptirler. Birþirketi bireyin hayatýnýnmünhasýr kültür odaðý hâ-line getirmek ve birey içinde, millî baðlardan bütü-nüyle ayrý olarak bir þir-kete teslim olmak zordur.Þirketi birincil ve devameden sosyal bir toplulukolarak gören Japon yöne-ticiler ve çekirdek çalý-þanlar, bunu, mantýklýolarak, millî bir baðlamdayaparlar.

Þirketler sadece millîiþ kültürlerinden deðil,millî devletlerden ve sos-

yal örgütler gibi millî topluluklardan da fay-dalanýrlar.23 Bu millî iþ sistemleri, bazý “mil-liyetçilerin” va’z ettiði homojenlik formla-rýndan oldukça farklýdýr, fakat diðer birçokmillî kültür biçiminin olmadýðý kadar özgünolmayý ýsrarla sürdürmektedir. Þirketler,merkezî ve yerel yönetimlerin iliþkiler aðý-nýn doðurduðu maðduriyetten, ticaret bir-likleriyle, organize iþgücüyle, yerel þirket-lere yönelmiþ olan millî finans kurumlarýy-la, millî uzman formasyonu ve iþ motivas-yonu sistemleriyle faydalanýrlar. Bu aðlar,bilgi saðlarlar; þirketler arasýnda, ortak he-deflere ulaþmak için iþbirliði ve koordinas-

138

Uluslararasý ekono-mideki istikrara,ancak, devletler

bunu düzenlemek veyönetim konusundaortak hedef ve stan-dartlarda anlaþmak

için birleþirlersesahip olabilirler.

Page 15: Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği · Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği Paul Hirst, Grahame Thompson Çeviren: A. Selçuk Can Türkiye ve Siyaset., ISSN 1302-9851.,

Türkiye ve Siyaset

Kasým/Aralýk 2001

yon aracýdýrlar ve iþ ortamýný daha az be-lirsiz ve daha fazla istikrarlý kýlmaya yar-dým ederler -bir millî ekonomik sistem, þir-ketlerin, þoklara ve uluslararasý ekonomi-nin risklerine karþý güvencesini oluþturur.Böyle, millî yönelimli sistemler, her ikisi desanayi, iþçi ve devlet arasýnda oldukçadayanýþmacý bir iliþkiyi barýndýran Alman-ya ve Japonya’da en aþikâr biçimde ola-gelmiþtir.

Fakat millî avantajlar, kurumlarý, þir-ketler ve önemli sosyal çýkarlar arasýndakiiþbirliði ve rekabeti dengelemek amacýyladayanýþmayý teþvik eden bu toplumlarlasýnýrlý deðildir. ABD, rekabeti ve giriþimcitüzel kiþiliðinin otonomisini vurgulayan birmillî iþ kültürüne sahiptir, fakat ABD þirket-lerinin, özgün biçimde “Amerikalý” kalmak-ta, millî devletin güç ve fonksiyonlarýndankaynaklanan çok gerçek çýkarlarý vardýr.Örneðin, dolarýn uluslararasý ticaretin ara-cý olmayý sürdürmesi, FAA ve FDA gibidüzenleyici ve standart belirleyici yapýlarýndünya lideri olmasý ve ABD sanayii ile ya-kýn çalýþmasý, ABD mahkemelerinin dün-ya çapýnda ticarî ve mülkiyet haklarýnýnönde gelen koruyucusu olmasý, FederalHükümet’in R&D’nin heybetli bir destekle-yicisi ve yurtdýþýndaki ABD firmalarýnýn çý-karlarýnýn güçlü bir koruyucusu olmasý gi-bi.

Aþýrý küreselleþme teorisyenleri, tüke-ticilere iþin hizmet etmesi için azat edilmiþbir dünya resmi çizerler. Devlet ve askerîgüç, küresel piyasalar karþýsýnda meseleolmaktan çýkmýþtýr. Bu bakýþa göre, eko-nomi ve politika birbirlerinden ayrýlmakta-dýrlar ve politika, ekonominin deðeri kadardeðer kaybetmektedir. Piyasalarýn sonucuserbest rekabet tarafýndan belirlendikçe,piyasalar hükmettikçe ve millî kontrolünötesinde görüldükçe, devletlerin ekonomiksonuçlarý kontrol etme veya bunlarý güçkullanarak deðiþtirme kapasiteleri azala-caktýr. Ekonomik hedefler için dünya piya-salarýnýn çýkarlarýna karþý askerî güç kul-lanma giriþimleri yýkýcý olacaðýndan, döviz

kurlarýyla oynamak, borsalarý karýþtýrmak,ticareti azaltmak gibi ekonomik yaptýrýmlarsözkonusu olacaktýr. Savaþ ekonomik ras-yonaliteyle herhangi bir þekilde baðlý olmadurumuna son verecektir -birçok toplum,kaçýnýlmaz olarak “militan” olmaktan çok“endüstriyel” olacaktýr. Savaþ, etnik homo-jenlik veya din gibi ekonomik anlamda ir-rasyonel hedeflerle hareket eden baþarý-sýz ve ekonomik olarak geri kalmýþ top-lumlarýn ve siyasî güçlerin baþvuru merciiolacaktýr. Böyle, ticaret için serbest birdünya, baþýndan beri klasik ekonomik li-beralizmin hayâli olmuþtur. Bu, ayný za-manda bir illüzyondur. Piyasalar ve þirket-ler kamu iradesinin korumasý olmaksýzýnvarolamazlar. Açýk uluslararasý ekonomi,eninde sonunda, Batý (özellikle ABD) gü-cüne ve yasal dayanakla desteklenen ak-tif kamu düzenlemesine baðlýdýr.

Kamu gücünce þirketlere ve piyasala-ra saðlanan avantajlar, millî düzeyle sýnýrlýdeðildir. Aslýnda, birçok hayatî hizmet veþirketler arasýndaki iþbirliði biçimleri baký-mýndan, millî düzeyli kurumlar, yeterli lo-kal bilgi ve etkin yönetimin oldukça uza-ðýndadýr. Bölgesel yönetimler, sanayininhayatî kolektif hizmetlerinin tüm geliþmiþsanayi dünyasýndaki saðlayýcýsýdýrlar. Böl-gesel yönetimler, özellikle, küçük ve ortaölçekli þirketlerden oluþan endüstriyel böl-gelerin kamu eklemleridirler ve bu durum,böyle þirketlerin daha büyük ölçekli þirket-lerin ekonomilerine kýyasla avantajlý veuluslararasý düzeyde yarýþabilir olmalarý-nýn önemli bir sebebidir. Bölgesel ekono-mik yönetimin, büyüyen sanayi bölgeleri-nin, millî devletlerle bölgesel yönetimlerarasýnda etkin bir ortaklýk ve iþbölümününvarlýðý, millî ekonomilerin dünya piyasala-rýndaki baþarýlarýnýn önemli birer tamam-layýcýsýdýrlar.

Yukarýda belirtilen argümanlar doð-ruysa, büyük veya küçük, uluslararasý pi-yasalarda aktif olan þirketlerin birçoðunun,dünya ekonomisinin millî veya uluslarara-sý kamusal yönetiminin devamýndan güçlü

139

Page 16: Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği · Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği Paul Hirst, Grahame Thompson Çeviren: A. Selçuk Can Türkiye ve Siyaset., ISSN 1302-9851.,

Türkiye ve Siyaset

Kasým/Aralýk 2001

çýkarlarý vardýr. Uluslararasý anlamda, ma-lî piyasalarda bir güvenlik ve istikrar aracý,güvenilir serbest pazar yapýsý ve ticarîhaklarýn korunmasýný ararlar. Millî anlam-da, baþarýlý sanayileþmiþ devletlerin kültü-rel ve kurumsal yapýlarý tarafýndan bahþe-dilen farklý avantajlardan faydalanmayaçalýþýrlar. Eðer þirketlerin böyle çýkarlarývarsa, gayri nizamî piyasalardan oluþmuþfrenlenemez bir küresel ekonominin mey-dana gelmesi oldukça uzak bir ihtimaldir.Küreselleþme teorisyenleri, ya neo-klasikekonominin basitçe bir okunuþundan yolaçýkan kayracý kabullere (providentiyalizm)ya da Marksist solun kasvetli varsayýmla-rýna bel baðlarlar. Ýkinci durumda, siyasîotorite, sermayenin iradesine boyun eð-mekte ve mevcut dünya düzeninde bunukarþýlayacak hiçbir þey yapamamaktadýr.

Daha aþýrý küreselleþme teorisyenleri-nin çalýþmalarýnda, uluslararasý ekonomi-nin hükmedilemez/frenlenemez olduðu vemillî devletlerin ekonomik sonuçlarý etkile-yemeyeceði görüþleri birbirleriyle yakýn-dan baðlantýlýdýr. Muhafazakâr politik reto-rik için “küreselleþme”nin deðeri aþikârdýr.Yerel iþgücü, uluslararasý sermaye reka-betçi dünya baskýlarýna boyun eðmelidir.Ayný þekilde, “küreselleþme” gelenekselmillî sosyal demokrat stratejilere veyabaþka aktif makro ekonomik politikalarada hükmedecek gibi görünüyor. Fakat du-rum bu mudur?

Ekonomik Yönetim ve SýnýrlarýUluslararasý ekonomiye hükmedile-

mez mi? Millî düzeyde kamu iradesi eko-nomik sonuçlarý deðiþtirmeye muktedirdeðil midir? Küreselleþmecilerin çoðunun,hafýzalarý kýttýr: onlar, uluslararasý ekono-minin bugün, birçok bakýmdan, 1870-1914arasýnda olduðu kadar açýk olduðunu1918’den sonra bunu yeniden yaratmakiçin belirli çabalar sarf edildiðini unuturlar.Millî ekonomi yönetiminin etkisizliði Key-nezyen stratejilerin düþüþü baðlamýnda

görülür. Fakat devletler, millî hükümetlerintalep yönetimini uyguladýklarý dönemdenönce, makro ve mikro ekonomik hedeflerbaðlamýnda kamu politikalarýna sahipti.

Hepsinden önemlisi, 1945 sonrasýndamillî Keynezyen stratejilerin baþarýlý olmaihtimali temellerini dünya ticaretinin çoktaraflý yönetilmesi ve hýzlý büyüme döne-minden sonra gerçekleþti. Dünya ticareti,iç üretimden daha hýzlý büyüdü ve GATTrejimi tarafýndan, tarife liberalizasyonu vedöviz kurlarýnýn kýsmen belirli olduðu Bret-ton Woods rejimi için uyarýldý. Millî strateji-ler, böylece, anahtar ekonomik deðiþken-lerin uluslararasý yönetimi baðlamýnda iþ-ledi.

1945 sonrasý millî ekonomi yönetimi-nin diðer bir özgün yönü -ortaklýkçý iþbirli-ði- daha uluslararasýlaþmanýn doðrudantehdidi altýnda gibi görünmektedir. Millîdevlet temelli böyle “sosyal demokrat”stratejiler, aþkýn ve ortak bir “millî çýkar”dasýðýnacak yer bularak organize iþgücüne,organize iþe dayandý. Fakat, potansiyelolarak oldukça hareketli sermaye ile yerlikökenli iþgücü arasýnda, Almanya gibi bu-güne kadar millî dayanýþmacý olmuþ top-lumlarda bile böyle millî konumlu bir çýkarortaklýðý olabilir mi? Þüphesiz iki toplumunseçmenlerinin millî çýkarlarý birbirinden ay-rýlmaktadýr, fakat ikisinin de en azýndanuluslararasý ekonomik istikrarda sýnýrlý or-tak çýkarlarý vardýr. Eðer iþgücü kolektifolarak yerelleþtirilmiþse, sermayenin ima-lattaki ve geniþ hizmet aðlarýndaki önemliyatýrýmlarý orta vadede görece sabittir. Ýkigrubun da uluslararasý ekonomik ortam-daki ve özellikle malî piyasalardaki aþýrýkarmaþalarýn korunmasýndan çýkarlarývardýr. Eðer millî gündemler üzerinde da-ha az anlaþýrlarsa, bu gündemler sýnýrlýboyutta olsa bile, uluslararasý ekonomikyönetim konusundaki ortak vaatleri payla-þabilirler. Scharpf (1991) gibi yorumculartarafýndan öngörülen çýkarlardaki keskinayrýþma, ancak geliþmiþ ülkelerdeki orga-nize iþgücü gündemini yarý kapalý bir eko-

140

Page 17: Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği · Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği Paul Hirst, Grahame Thompson Çeviren: A. Selçuk Can Türkiye ve Siyaset., ISSN 1302-9851.,

Türkiye ve Siyaset

Kasým/Aralýk 2001

nomide münhasýr hak ve imtiyazlarýný sa-vunabilecek gibi davranmaktan çok açýkbir ekonomiye uluslararasý düzenlemesaðlayacak þekilde deðiþtirirse, daha azciddî olabilir. Þimdiye kadar sosyal de-mokrat partiler ve sendika federasyonlarýbu düzenlemeyi yapmakta baþarýsýz ol-muþlardýr.

Ýþ dünyasýnýn önemli kesimleri, buyüzden, uluslararasý ekonomi yönetiminemuhalif olan bütün hareketlere karþý koy-mayacaktýr. Bundan dolayý devletler, heriki önemli ekonomik çýkar grubunu, iþgücüve sermayeyi, en azýndan prensipte ulus-lararasý ekonominin bir ölçüde yenidendüzenlenmesini desteklemeye muktedirbulacaktýr. Bu, iþgücü ve sermaye arasýn-daki eski millî paktýn uluslar-üstü düzeydebir yeniden üretimi olmayacaktýr, fakat bu,geliþmiþ milletler içinde ve bunlar arasýn-da belirsizliðin giderilmesi ve ekonomik is-tikrar noktasýnda bazý çýkar ortaklýklarý ol-duðunu imâ eder.

Yönetim, uluslararasý olandan bölge-sel olana doðru, beþ düzeyde mümkün-dür:

1. Önde gelen millî devletler, belirgin-leþtirecek olursak G3 (Avrupa, Japonyave Kuzey Amerika) arasýndaki anlaþmay-la, geniþ aralýklardaki döviz kurlarýný istik-rarlýlaþtýrmak ve belki kýsa dönemli spe-külatif malî iþleri James Tobin (1994) tara-fýndan önerildiði gibi sermaye devri vergi-siyle sýnýrlamak, öylelikle, malî servetlerinkýsa dönem dolaþýmýnýn spekülasyonun-dan elde edilecek muhtemel kazançlarý a-zaltmak.

2. Ekonomik faaliyetin belli bazý bo-yutlarý için GATT düzenini koruyan DünyaTicaret Örgütü (WTO) gibi uluslararasý dü-zenleme kuruluþlarýný yaratan yeterli sayý-da devlet aracýlýðýyla veya dolaysýz ya-bancý yatýrýmý veya ortak ortam standart-larýný kontrol edecek muhtemel otoriteleraracýlýðýyla.

3. Geniþ ekonomik alanlarýn, her ikiside orta boy bir millî devletin baðýmsýz ola-rak gerçekleþtiremeyeceði sosyal hedef-leri takip edebilecek güçte olan, iþgücü pi-yasalarýnda veya sosyal korumada yük-sek standartlarý zorunlu kýlan AB veyaNAFTA gibi ticaret bloklarýyla yönetimiaracýlýðýyla.

4. Þirketlerle önemli sosyal çýkarlararasýnda iþbirliði ve rekabeti dengeleyen,R&D, sanayi finansýnýn düzenlenmesi,uluslararasý pazarlama, enformasyon veihraç garantisi, eðitim. gibi önemli girdile-rin saðlanmasýnda yarý gönüllü ekonomikiþbirliði ve yardým üreten, böylece millîekonomik performansý güçlendiren ve mil-lî ülkede yerleþmiþ olan sanayileri teþvikeden millî düzeyde politikalar.

5. Sanayi bölgelerine kolektif hizmet-ler saðlayan, bunlarýn uluslararasý rekabetgücünü artýran ve dýþ þoklara karþý bir öl-çüde koruma saðlayan bölgesel düzeylipolitikalar.

Böyle kurumsal düzenleme ve strate-jiler, en azýndan önde gelen geliþmiþ sa-nayi milletlerinin yararýna olarak, minimalseviyeli bazý uluslararasý ekonomik yöne-timler temin edebilir. Böyle yönetimler bumilletlerle geriye kalanlar arasýndaki tica-ret ve yatýrým, gelir ve servet dengesizliði-ni deðiþtiremezler. Maalesef, küreselleþ-me kavramýyla ortaya sürülen gerçek me-sele bu deðildir. Mesele, dünya ekonomi-sine, sosyal adaleti, ülkeler arasýnda eþit-liði ve daha fazla demokratik kontrolü sað-lamak gibi büyük hedeflerle hükmedilipedilemediði deðil, bütünüyle hükmedilipedilemediðidir. Bir küreselleþme süreci,geliþmiþ ülkelerde meslekleri, yatýrýmlarýve hayat standartlarýný tehdit ediyorsa ozaman dünyada bugün gördüðümüz bü-yük eþitsizliklere karþý herhangi bir tavýrihtimalinin deðerini düþürecektir. Çünkü, ozaman bu süreç, (ekonomik iflâsla yüzyü-ze kalmaktan dolayý) geliþmiþ devletler,yeni sanayileþmiþ ülkelere karþý ticarî

141

Page 18: Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği · Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği Paul Hirst, Grahame Thompson Çeviren: A. Selçuk Can Türkiye ve Siyaset., ISSN 1302-9851.,

Türkiye ve Siyaset

Kasým/Aralýk 2001

engelleri yükselteceði ve üretimi yenidenbölgeselleþtirmeye çalýþacaðý için, kýsasürecektir.

Eðer böyle uluslararasý yönetim veyeniden düzenleme mekanizmalarý baþla-týlýrsa, millî devletlerin rolü çok önemliolur. Millî devletler, artýk, belli bir ülkedepolitikanýn her boyuttaki sonuçlarýný belir-lemeye muktedir “hükmeden” güçler ola-rak deðil, fakat yönetim biçimlerinin öneri-lebildiði, sýnýrlanabildiði ve sürdürülebildiðibir alan olarak görülebileceklerdir. Millîdevletler, bugün, basitçe, dünyadan yereldüzeylere kadar uzanan karmaþýk bir güçsistemi içinde bir güçler ve siyasî kurum-lar sýnýfýdýrlar, fakat ülke nüfusuyla olan i-liþkileri sebebiyle bir merkezîlikleri sözko-nusudur.

Yeni “Egemenlik”Nüfuslar hâlâ ülkeseldirler ve bir millî

devletin vatandaþlýðýna konudurlar. Dev-letler, ülkelerinin sýnýrlarý dahilinde tamgüçlü veya tam yetkili olmak anlamýndadeðil, fakat bir ülkenin sýnýrlarýný kontrolettikleri ve demokrasilerinin itibarý ölçü-sünde sýnýrlarý içindeki vatandaþlarýn tem-silcileri olduklarý için “egemen” olmayý sür-dürmektedirler. Düzenleyici rejimlerin, u-luslararasý kuruluþlarýn, anlaþmalarla ya-saklanan ortak politikalarýn hepsi, öndegelen millî devletler, egemenliði birleþtire-rek bunlarý yaratmak ve bunlara meþruiyetkazandýrmak konusunda anlaþtýklarý içinvücuda gelmiþtir. Devletler, gücü, uluslar-üstü kurumlara devretmektedirler, fakatbu, belirlenmiþ bir miktarda deðildir. Ege-menlik bölünebilirdir, fakat devletler güçdevretseler de yeni roller kazanmaktadýr-lar. Özellikle, egemenlik sunmak sûretiyleyarattýklarý yeni otoriteleri meþrulaþtýrmave destekleme fonksiyonuna sahip ola-caklardýr. Eðer bugün “egemenlik” millîdevletin ayýrt edici bir vasfý olarak kesin ö-nem taþýyorsa, bu, güç aktarmada ve bu-nun hem üzerinde hem de altýnda yenigüçleri yasaklamakta bir meþruiyet kayna-

ðý rolüne sahip olmasýndandýr. Millî dev-letler hâlâ merkezî önemdedir, çünkü yö-netim sanatýnýn temel oyuncularýdýrlar.Millî devletler bunu, baþka hiçbir kurulu-þun yapamadýðý biçimde yaparlar; ulusla-rarasý kuruluþlarla ulus-altý faaliyetler ara-sýnda bir mihver iþlevine sahiptirler, çünküülkesel olarak sýnýrlanmýþ bir nüfusunmünhasýr sesi olarak meþruiyet saðlarlar.Yönetme sanatýný bir güç daðýlýmý süreciolarak uygularlar.

Uluslararasý kuruluþlarýn ve düzenle-me kurumlarýnýn ölçek olarak büyüdüðüve tamamýyla önemli olduðu bir yönetimsisteminde, millî devletler kritik temsilmercileridirler. Böyle bir yönetim sistemi,küresel bir yönetim þekli anlamýna gelir vebunun içinde de önde gelen millî devletlerküresel “seçmenler”dir. Devletler, çok or-talama bir derecede, uluslararasý kuruluþ-larýn dünyadaki anahtar gruplara karþý so-rumlu olduklarýný ve önemli devletlercedesteklenen kararlarýn uluslararasý kuru-luþlarca uygulatýlabildiðini, zirâ bunlarýn içkanunlarla ve yerel devlet gücüyle destek-lendiðini garanti ederler.

Böyle bir temsil çok dolaylýdýr, fakat u-luslararasý yönetimin sahip olabileceði de-mokrasi ve sorumluluða en yakýn olanýdýr.Geliþmiþ demokrasilerdeki anahtar grup-lar, devletleri üzerinde biraz etkiye sahip-tirler ve bu devletler uluslararasý politikala-rý etkileyebilirler. Bu etki, en çok, bazýönemli devletlerin nüfuslarý, ulus-aþýrýNGO’larýn (hükümet dýþý örgütler) dünya“sivil toplumu” tarafýndan belli bir konudabilgilendirilir ve uyarýlýrsa ortaya çýkmakta-dýr. Greenpeace veya Kýzýlhaç gibi NGO’-lar, gerçek millî-aþýrý aktörler olmak içinþirketlerden daha muteber adaylardýr.Çevre veya insan haklarý gibi ortak dünyameseleleri için bir kozmopolit kuruluþ ya-ratmak, bunu köksüz bir “iþ” için yapmak-tan daha kolaydýr.

Bunun yanýnda, hükümet-dýþý kuru-luþlar kategorisi bir yanlýþ adlandýrmadýr.Bunlar hükümetler deðildirler, fakat birço-

142

Page 19: Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği · Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği Paul Hirst, Grahame Thompson Çeviren: A. Selçuk Can Türkiye ve Siyaset., ISSN 1302-9851.,

Türkiye ve Siyaset

Kasým/Aralýk 2001

ðu, yönetimde çok hayatî roller oynarlar.Greenpeace, balina avýyla ilgili uluslarara-sý anlaþmalarý etkili biçimde gözetmekte,kontrol etmektedir. Ayný þekilde “küresel-leþme” teorisyenlerinin bütün devletler içingeçerli varsaydýðý ve Afrika’nýn bazý böl-gelerinde olduðu gibi devletlerin gerçek-ten zayýf ve etkisiz olduðu yerlerde,Oxfam gibi NGO’lar yönetimin eðitim, aç-lýk yardýmý gibi bazý temel fonksiyonlarýnýsaðlamaktadýrlar.

Belli temel siyasî boyutlarýn, uluslara-rasý kuruluþlar, ticaret bloklarý ve millî dev-letler arasýnda ortak politikalar garanti e-den önemli anlaþmalar tarafýndan kontroledildiði, uluslararasý nitelikte yönetilen birekonomik sistem de, millî devlete bir rolverecektir. Bu rol, millî devletlerin diðerkurumlarda olmayan spesifik özelliklerinivurgular; bunlarýn yukarýya ve aþaðýyakarþý pazarlýk edebilme gücü... Paradok-sal olarak, dünya ekonomisinin uluslarara-sýlaþtýðý (ancak küreselleþmediði) düzey,millî devlet ihtiyacýný geri getirmektedir.

Millî Devletler veHukukun Üstünlüðü

Buraya kadar, millî devletin önceliklebir uluslararasý yönetim dahilindeki rolübakýmýndan mevcudiyetinin devamlýlýðýnýtartýþtýk. Bunun yanýnda, “millî” devletin ö-nemli bir siyasî örgüt þekli olarak devamedeceðini iddia etmek için baþka bir se-bep daha var ve bu, egemenliðin en ö-nemli geleneksel unsurlarýndan biriyle, ka-nunlarýn belirli bir ülkede baðlayýcýlýðýylayakýndan ilgilidir. Devletin bu yasa yapma-daki tekel rolü, þiddet araçlarýndaki tekelkonumuyla ve yönetimin temel araçlarýnýsaðlayan tutarlý bir yönetim sisteminin ge-liþmesiyle yakýndan ilgiliydi. Bugün, buhukukun üstünlüðünü koruma rolü, mo-dern devletin oluþumunun tarihî sürecin-deki diðer unsurlarýnkine göre baðým-sýzdýr.

Argümaný baþtan toparlamak gerekir-se; hukukun üstünlüðünün kaynaðý olarakmillî devletler, uluslararasý hukuk için zo-runlu önþattýrlar ve kamu güçlerinin birleþ-tiricileri olarak farklý yönetim ve toplumstandardý biçimleriyle çoðulcu “millî” top-lumlarýn yaþamasý için gereklidirler. Dev-letler, tek yönetim aracý olarak bütün dýþvarlýklara karþý durmak mânâsýna gelengeleneksel anlamda “egemen” olmaksýzýnhukukun üstünlüðünün temel kaynaðý ola-bilirler. Devletin her þeye yetkili olmasý,münhasýrlýðý ve her þeye muktedir olmasýhukukun üstünlüðü için gerekli deðildir;aslýnda bunlar, devletin, tarihî olarak, port-manto egemenlik teorisinden kaynaklananve onun altýný oyan vasýflarýdýr.

Devletler iki taraflý özelliðe sahiptir:tatmin edici karar alma ve yönetim güçlerive kendilerinin ve vatandaþlarýnýn hare-ketlerini sýnýrlayan kurallarýn kaynaðý. Buiki nitelik birbirinden -büyük ölçüde iyi yön-de- ayrý düþüyor olabilir. Yönetsel ve poli-tika yapýcý kurumlar olarak millî devletleringücü azalmýþtýr. Savaþýn dikkat çekiciliðin-deki azalmayý ve millî ekonomik yönetiminsýnýrlanýþýnýn devletlerin toplumlarý üzerin-deki hükmünü azalttýðýný gördük. Bu, dev-letlerin kanun yapýcý ve anayasal emrediciolma iþlevlerinin ayný ölçüde azalacaðýanlamýna gelmez. Devletin bir yönü tatminedici ve sonuç belirleyicidir ki bu, siyasîkarar alma ve bunlarý yönetim vasýtasýylauygulama meselesidir. Diðer yön metotlailgilidir ve devletin sosyal hareketlerin, engeniþ anlamda, hareketlere kýlavuzluk e-den kanunlarýn ve anayasal emirlerin birdüzenleyicisi olma rolünü ilgilendirir.

Anayasal düzenin kaynaðý olarakkendinin ve baþkalarýnýn güçlerini sýnýrla-yan ve fiillere haklar ve kurallarla kýlavuz-luk eden devlet, hukukun üstünlüðününmerkezindedir.

Eðer daha karmaþýk ve çoðulcu birsosyal ve siyasî sisteme doðru gidiyorsak,hukukun üstünlüðünün önemi azalmaya-

143

Page 20: Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği · Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği Paul Hirst, Grahame Thompson Çeviren: A. Selçuk Can Türkiye ve Siyaset., ISSN 1302-9851.,

Türkiye ve Siyaset

Kasým/Aralýk 2001

cak, artacaktýr. Farklý siyasî güçlerdenoluþmuþ, hem uluslararasý hem de millîdüzeyde kurumlara ve örgütlere hükme-den bir devlet, kamu güçlerini birbirine ke-netleyen, asgarî yürütme standartlarý vezarardan korunma saðlamak sûretiyle fiilîgörece tutarlý bir yolla düzenleyen bir aðaihtiyaç duyar. Bu sebeple, anayasal düze-ni ve pouvoir neutre (nötr güç) yönüylehukukun üstünlüðünü gözönünde bulun-duruyoruz.

Bu bakýmdan baðlayýcý kurallarýn kay-naðý olarak devlet, uluslararasýlaþmýþ birekonomi ve toplumun merkezinde yer alýr.

Dipnotlar:* Bu yazý, Economy and Society (Cilt:24, Sa-

yý:3, Aðustos 1995, ss. 408-442)’de yayýmlanmýþolan “Globalization and the Future of the NationState” adlý makalenin çevirisidir.

Paul HIRST: Birkbeck College, University ofLondon. Grahame Thompson Open University

1) Bkz: M. Weber; Economy and Society,Vol.1, New York: Bedminister press, ABD, 1969,özellikle s.56. Ortaçað’da siyasî otoritenin çoðulcu-luðu üzerine Bkz. O. Von Gierke; PoliticalTheories of the Middle Ages (1900), intro. by F.W. Maitland, Cambridge: Cambridge UniversityPress, 1988 ve özellikle F.W. Maitland tarafýndanyazýlan giriþ kýsmý. Egemen devletlerin oluþumu vemodern devletler sistemi ile ilgili olarak uluslararasýiliþkiler teorisyenleri arasýndaki son tartýþmalar, tar-týþmayý bazý açýlardan Weber’in ötesine taþýmýþtýr.Örneðin; J. Ruggie; “Continuity and Transformationin the World Polity”, R. Keohane (derleyen),Neorealism Its Critics, New York: ColumbiaUniversity Press, 1986 ; B. Downing; The MilitaryRevolution and Political Change, Princeton, NJ:Princeton University Press, 1992 ve H. Spruyt; TheSovereign State and its Competitors, Princeton,NJ: Princeton University Press, 1994. Bunlarýnhepsi, erken dönem modern Avrupa’sýnda gereksiyasetin birimlerinin, gerekse bunlar arasýndaki iliþ-kilerin tabiatlarýnýn deðiþtiðini vurgular. Downing,askerî devrimlerin finanse edilmesi hadisesine,farklý devlet biçimlerinin belirlenmesine katkýdabulunduklarý nazarýyla dikkat çeker. Spruyt, ülkeselegemen devletlerin; müsabýklarýnýn -ya da þehirdevletleri ve þehir birliklerinin- yerlerini Ortaçaðsonrasýnda alarak hakim biçim hâline geldikleriþartlarý inceler. Bununla birlikte, bu çalýþmalarýnhiçbiri dinî çatýþmanýn rolünü hesaba katmaz veyadinî iç savaþlar sýrasýnda Batý ve Orta Avrupa’da

siyasî otoritenin nasýl kýrýlgan olduklarýný vurgula-maz. Avrupa’nýn siyasasýnýn çoðunluðu açýsýndan,dinî savaþlar sýnýrlanmaksýzýn ne içeride istikrarlýotorite, ne de dýþarýda uzlaþýlmýþ sýnýrlarýn teþkilimümkün olmuþtur.

2) Westphalia Antlaþmasý’nýn ilgili þartlarý o-larak 5. madde 1. ve 30. paragraflar için Bkz. P.Limm; The Thirty Years War, London: Longman,1984.

3) Egemenliðin, devletin münhasýr bir vasfýhâline geliþi hakkýnda Bkz. H. Hinsley;Sovereignity, 2nd Edition, Cambridge: CambridgeUniversity Press, 1986.

4) Bu “bilardo topu” etkileþimleri E. L. Marge;Modernisation and the Transformation ofInternational Relations, New York: Free Press,1971 içinde vurgulanmýþtýr. Anarþik bir devletlertoplumu olarak modern uluslararasý iliþkiler düþün-cesi H. Bull; The Anarchical Society: A Study ofOrder in World Politics, London: Macmillan,1977’dan alýnmýþtýr.

5) Bu milliyetçilik tartýþmasý, oldukça zýt ikiyaklaþým üzerinde seyreder: Benedict Anderson’un(Imagined Communities, London: Verso, 1991)kültürel homojenliðin karakterini siyasî bir proje gibivurgulayan görüþü ile Eric Hobsbawm’ýn (Nationsand Nationalism Since 1780, Cambridge:Cambridge University Press, 1992) milliyetçi politi-kalar hakkýndaki þüpheciliði ve milliyetçilerin siyasîve kültürel karmaþýklýklarý homojenize etmeye ça-lýþmalarýnýn saðlýklý bir düzeltme olduðu retoriðinekarþý duruþu.

6) Bkz. B. Hindess; “Power and Rationality:the Western Concept of Political Community”,Alternatives, 1992, 17 (2): 63-149.

7) Bkz. Tom Nairn’in etkili denemesi “AllBosnians Now”, Dissent, Fall 1993, 403-10.

8) Bkz: B. Hindess; “ImaginaryPresuppositions of Democracy”, Economy andSociety, 1991/20 (2), ss. 95-173.

9) Bkz. I. Kant; “Kant-Political Writing , H.Reiss, (derleyen) 2nd edition, Cambridge:Cambridge University Press, 1991” içinde;“Perpetual Peace” ve ayrýca, liberal devletlerin bir-birleriyle kavga etmekten kaçýnýp kaçýnmadýklarýsorusu için, Bkz. M. W. Doyle; “Kant, LiberalLegacies and Foreign Affairs”, Philosophy andPublic Affairs, 12 (1):205-35; (2): 325-53. 1983

10) Bu konudaki entelektüel argümanlar içinBkz. K. Ohmae; The Borderless World, London:Collins, 1990; “The Rise of the Region State”,Foreign Affairs, 71/2, 1993, ss.78-87; “PuttingGlobal Logic First”, Harvard Business Review,Jan/Feb 1995, 119-25 ve R. Reich The Work ofNations, New York: Vintage Books, 1992.

144

Page 21: Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği · Küreselleşme ve Millî Devletin Geleceği Paul Hirst, Grahame Thompson Çeviren: A. Selçuk Can Türkiye ve Siyaset., ISSN 1302-9851.,

Türkiye ve Siyaset

Kasým/Aralýk 2001

11) Millî politikalarýn deðiþen rolü hakkýndaBkz. G. Mulgan; Politics in an Anti-Political Age,Cambridge: Polity Press, 1994 ve millî devletinazalan rolü hakkýnda Bkz. M. Horsman ve A.Marshall; After the Nation State , London:HarperCollins, 1994.

12) Bkz. B. Brodie; The Absolute Weapon,New York: Harcourt Brace, 1946 ve B. Brodie;Strategy in the Missile Age , Princeton, NJ:Princeton University Press, 1965.

13) Bu, bir çok yönden, devletlerin bir “sivil dü-zen”e girmesi ve artýk anarþinin olmamasýdýr; bu,uluslararasý iliþkileri “caydýrýlmýþ devletler”in ötesinetaþýmaktadýr ve Schell tarafýndan savunulan (J.Schell; The Abolition, London: Picador, 1984) nük-leer dayanýklýlýk çözümüne yakýndýr.

14) Silâhlanmanýn bu giriþimin altýný oymasýmümkün görünmemektedir. Hasým bölgesel güçle-rin (Hindistan ve Pakistan gibi) karþýlýklý olarak nük-leer güce sahip olmalarý, bir caydýrma açýklamasýy-la ayrýca konvansiyonel askerî maceralarýn frenlen-mesiyle sonuçlanacaktýr. Önde gelen nükleergüçler Irak veya Kuzey Kore gibi “parya” devletlerisilâhsýzlandýrmak için çaba harcayacaklar ve muh-temelen bir derece baþarýlý olacaklardýr. Asýl teh-like, nükleer silâh sahibi istikrarsýz rejimlerin daðýl-masýndan ve nükleer terörizmden kaynaklanmak -tadýr. Bunlardan ilki, muhtemelen, büyük güçlerinsiyasî ve askerî yaptýrýmlarýna konu olacaktýr, ikin-cisi ise, gerçek bir tehdit olarak, caydýrmayla veyakonvansiyonel savaþla sýnýrlanamaz: bu bir istihba-rat ve polis iþidir.

15) Bu argüman özellikle Van Creveld tarafýn-dan ileri sürülmektedir. Bkz. M. Van Creveld; OnFuture War, London: Brassey’s, 1991.

16) Kant bu argümaný geliþtirmektedir. I. Kant;a.g.e. , s.16.

17) Yönetim ile hükümet arasýndaki farka veuluslararasý alanlarda muhtemel devlet-dýþý düzen-leme biçimlerine iliþkin ilginç bir tartýþmalar dizisiiçin Bkz. J. N. Rosenau ve E. O. Czempiel (derle-yen); Governance without Government: Orderand Change in World Poli t ics, Cambridge:Cambridge University Press.1992. Ayrýca Bkz. iyiyönetim için devletlerin rollerini tanýmlamaya yöne-lik giriþim olarak Dünya Bankasý’nýn 1994 raporu,Governance.

18) Bkz. Paul Hirst ve Grahame Thompson;Globalisation in Question, Cambridge : PolityPress, 1996, Chapter 4.

19) Bkz. Paul Hirst ve Grahame Thompson;“Globalisation, Foreign Direct Investment andInternational Economic Governance”, Organisa-tion, 1994, 1(2), ss.277-303, s. 295-6.

20) Bkz. Paul Hirst ve Grahame Thompson;“Globalisation...”, a.g.e.

21) Bkz. Paul Hirst ve Grahame Thompson;“The Problem of ‘Globalisation’: InternationalEconomic Management and the Formation ofTrading Blocs”, Economy and Society, 1992,21/4: 357-96, s.366, 8.

22) Bu durum muhtemelen; Keynes’in moderndünyaya býraktýðý temel mirasýn, onun The GeneralTheory’de ortaya koyduðu, millî ekonomilerin yö-netilmesine yönelik hesabý deðil, belirsizliðin yatý-rým, üretim ve ticaret üzerindeki aþýndýrýcý etkilerineve beklentilerin istikrara kavuþturulmasýnda hesap-lanabilir bir uluslararasý para iskeletinin deðerineiliþkin olarak ortaya koyduðu uzun vadeli vurgusuolduðudur. Skidelski’nin biyografisi, (R. Skidelsky;John Maynard Keynes, The Economist asSaviour 1920-1937, Vol.2, London: Macmillan,1992) bugün Keynes’in fikirlerinin deðerini göster-mesi bakýmýndan, onu (özellikle 1920’lerde) aþýrýuluslararasýlaþmýþ ve patlamaya hazýr bir dünyaekonomisinde millî politikalar meselesiyle boðuþurgöstermesi açýsýndan olaðanüstü deðerli ve açýktýr.

23) Bkz. Millî yenilik sistemlerine (B.A. Ludval;National Systems of Innovations, London, Pinter,1992; G. Hodgson ve Screpanti (derleyen)Rethinking Economics , Cheltenhem: EdwardElgar içinde M. McKelvey; “How Do NationalSystems of Innovation Differ? A Critical Analysis ofPorter, Freeman, Ludvall and Nelson”, 1991; R.Nelson; (derleyen) National Systems ofInnovation, Oxford: Blackwell, 1993; M. Porter;The Competitive Advantage of Nations, London:Macmillan, 1990.) ve millî iþ sistemlerine (R.Whitley; Business Systems in East Asia: Firms,Markets in Societies, London: Sage, 1992; R.Whitley; European Business Systems: Firmsand Markets in their National Contexts, London:Sage, 1992) iliþkin literatür.

145