1
POLEMİK 17 12 Kasım 2015 PERŞEMBE Editör: Aslı ÖKTENER ‘İnsan her zaman her şeye gülebilir sorgulamak çok doğru değil’ Kötü mizahtan zevk almaya başlamak Alzheimer belirtisi olabilir mi? ULUSLARARASI para spekülatörü Geo- rge Soros, Gezi Par- kı’nın betonlaşmasına karşı çıkan hareketin istismarıyla başlayan Taksim isyanını destek- lemekle ilgili önemli bir itirafta bulunmuş. Ancak küçük bir gözbağcılık ile başında bulunduğu vakfın verdiği desteği, tıbbi ve hukuki yardımla sınırlı tut- muş. “Vakfın yaptığı aktif olarak protestocuları desteklemek ve tah- rik etmek değildi ki. Bu yanlış bir tavırdı. Ama vakıf, bu olayların mağdurlarına hukuki ve tıbbi des- tek sağladı” demiş. Oysa bu doğru değil. Türkiye karşıtı harekâtın daha önce başladı- ğını ve her şeyin gayet planlı oldu- ğunu düşünmemize neden olan başka tanıklıklar var. En önemlisi de Açık Toplum Vakfı’nın Türkiye ayağındaki yönetim kurulu başkanı Can Paker’in Soros’la yollarının ayrılmasına neden olan gerekçedir. 2010 yılında Açık Toplum kurum- larının genel direktörü olan Aryeh Neier şu cümleleri kurmuştu Can Paker’e: “Sen Türkiye’de AK Par- ti’ye çok yakın birisi olarak gözü- küyorsun. Halbuki biz AK Parti’ye muhalefet etmek istiyoruz. Onun için senin Açık Toplum Türkiye Yönetim Kurulu Başkanlığı’ndan da uzaklaşmanı istiyoruz.” Daha sonra kurucu olduğu için toplantılara çağ- rılması gereken Can Paker’i, tüzüğe rağmen toplantılara çağırmamışlar, bu yüzden denetçilerle uğraşmak zorunda kalmışlardı. Gerorge Soros’un düşük dirençli ve fiili bir darbe ya da işgal gerekmeden “halledilebilecek” ülkelere “kadife devrim” ihraç etmek için kurduğu “Açık Toplum Vakfı”nın ismi bile, söz konusu devrimlerin yani aslında renkli darbelerin teorisini oluşturan Karl Popper’ın “Açık Toplum ve Düşmanları” kitabından alınmadır. Popper’ın kurduğu şu cümle- ler, aynı zamanda Açık Toplum Vakfı’nın felsefesini ortaya koy- maktadır: “Totaliterler zorunlu, hatta kaçınılmaz olarak baskıya, şiddete başvuruyorlar. Bu totali- ter rejimlerin karşısına konabilecek bir seçenek var. Gerçeğin kimse- nin tekelinde olmadığı bir seçenek. Farklı bireylerin değişik görüşleri taşıdığı, bu farklılıkların, bu çeşitlili- ğin bir arada yaşamasını sağlayacak kurumların gerektiği bir seçenek. Yurttaşların haklarını o kurumlar koruyacak, ifade ve tercih özgür- lüğünü yine o kurumlar güvence altına alacak. Bu toplumsal örgüt- lenmeye bir ad koymak gerekirse, Açık Toplum diyebiliriz.” Görüldüğü gibi Soros’un renkli darbeleri, aslında bir devlete gerek olmadığı fikrinden yola çıkıyor. Her nedense bu “soylu(!)” fikirler- den yola çıkan özgürleştirme ve devletsizleştirme projesini, dev- letin her alanı denetleyebildiği ve gücünden kimsenin şüphe duy- madığı ABD, İngiltere gibi ülke- lere doğru genişletmiyor. İstikrarın hayati önem arz ettiği, vatandaş- ların hayatının ve geleceğinin dev- lete bağlı olduğu görece zayıf ülkelerde yapıyor bunu. Yöntemi belirleyen ise Gene Sharp. “Şiddet İçermeyen Hare- ketin Politikası” ve “Diktatörlük- ten Demokrasiye” adlı kitaplarında önerdiği yöntemleri Gezi çıkışlı Taksim isyanı sırasında pek çok saf- hada gördük. Hatta daha sonra- sında da... Gene Sharp’ın önerdiği yol haritasının kaba özeti şöyleydi, hatırlayalım: 1) Gençler arasındaki bir örgütlenme ve örgütlenmenin adını koymak. 2) Basit ve etkileyici bir slogan oluşturmak ve yaymak. 3) Ulusal ve uluslararası medya desteği. 4) Uluslararası vakıf ve sivil top- lum örgütlerinin parasal desteği. 5) Halkın sokağa dökülmesi için en uygun dönemler olan seçim sürecini fonksiyonel hale getirmek, seçimlere yönelik altyapı çalışması yapmak. Seçimlerden altı ay kadar önce seçimlere hile karıştırılacağı şüphesi olduğunu ileri sürmek, bu endişeyi yaygınlaştırmak ve seçim- lere gölge düşürmek. 6) Gerilim artırmak. Ekonomik manipülasyon yapmak. 7) Etnik ve mezhepsel farklılıkları kaşıyarak sinir uçlarını tahrik etmek. 8) Gayri memnunları tek bir çatı altında toparlamak. Kitleler üzerinde etkili olabilecek kişileri, yönetimin dışladığı popüler isimleri öne çıkarmak. 9) Asker ve güvenlik güçleri arasından taraftar kazanmak ya da en azından tarafsızlaştırmak. Yönetimin yanında yer almamasını, en azından olaylara müdahale etmemesini sağlamak. Bu kitlelerin daha cesur davranmasını sağlar ve katılımı artırır. 10) Taraftarları sürekli olarak sokakta tutarak yönetimin otoritesini ve iradesini kırmak. Sokak hareketli olduğu sürece yönetim yalnızlaşır. İktidara bağlı olanlar azalır. Sonuç: Yönetimin şiddet uygu- lanmadan kansız bir şekilde yıkılışı. Son üç yılı kabaca gözden geçir- diğinizde sizin dudaklarınızdan da aynı cümle dökülmüyor mu? “Başaramadılar ama denediler.” Soros’un itirafı ‘O zaman bütün ülke Alzheimer hastasıyız’ ‘Gülme kısmına dikkat çekmişler’ Olur olmaz gülmek Alzheimer habercisi mi Kurthan DEMİR / İSTANBUL UNIVERSITY College of London’da (UCL) yapılan bir araştırmada beynin ön ve yan lobunda hücre kaybı ortaya çıkan 48 frontotemporal demans hastasını inceleyen bilim adamları çarpık mizah anlayışının Alzheimer habercisi olabileceği sonucuna vardı. Mizah anlayışındaki değişimlere sadece kötü esprilere değil trafik kazası ve ölüm gibi trajik olaylara gülmek de dahil. Araştırmada gülme alışkanlıkları bozulan kişilerin “Mr. Bean” gibi aksiyon-komedi filmlerini tercih ettikleri de belirtildi. Çarpık mizah ve Alzheimer ilişkisini uzmanlara sorduk... HAYDI canım, öyle miymiş. O zaman ben hemen bir doktora gidiyorum. Çünkü ben ‘Mr. Bean’ gibi filmlere çok gülüyorum. O araştırmanın ne kadar sağlıklı olduğunu bilmiyorum ama aksiyon-komedi filmlerine çok gülen insanların Alzheimer belirtisi gösterdiklerine inanmıyorum. Eğer araştırma gerçekten doğruysa o zaman bütün ülke olarak Alzheimer hastasıyız. Çünkü gişe rakamlarına bakacak olursak ülkemizde en çok bu tür filmler izleniyor. BU çıkarım- lar araştırma sonucunda çar- pıcı bir tespit olarak ortaya konulmuş. Yal- nızca bu bul- gudan dolayı Alzheimer teş- hisi koymak doğru değil. Alzheimer’ın ilk bulguların- dan bir tanesi unutkanlık ama bunu hasta ken- disi her zaman fark edemeyebiliyor, bu unutkanlıklar ilerlediğinde çev- redeki insanlar tarafından fark edili- yor genellikle. Araştırmada bir kısım hastaya bakılmış. Bu da hastalığın unutkanlık evrelerinin biraz daha ile- riye gittiğiyle ilgili bir bilgi olabilir. Bir tek gülme ile ilgili kısma dikkat çek- mek istemiş araştırmacılar. Böyle bir şey olursa onu biz bu Alzheimer grubunda gördük demek için yap- mışlar. Araştırmanın tek başına tanı koydurucu bir özelliği bulunmaz. MIZAH açısından değerlendirirsek; mizah akli bir şey ister en ilkel kısmında bile dolayısıyla gülmek yetisinin zihni bir tasarruf olduğunu düşünüyorum. Sanırım sevgili bilim adamları gülünecek duruma gelmeye başladılar. Gerçekten, nesnelden kopuyorlar galiba. Son derece insani bir özelliktir gülmek. Nelere güldüğünden hareketle birisinde Alzheimer başlangıcı var demek hiç uygun gözükmüyor bana. Espri kötü de olsa hayata aittir. Sorunu bozulan hayatta aramak gerekir. FRONTOTEMPO- RAL demans hastala- rında bu türde gülme bozuklukları olabilir ama bunu direkt Alzheimer belirtisi olarak görmek yanlış. Beyin sapında bir rahatsız- lık olduğunda da ortaya çıkabilir bu durum. Alzheimer çok sık görülür ama belki ileriki dönem demanslarda frontotemporal da etkilenip sebepsiz gülmeye sebep olabilir, ama direkt olarak kişinin aşırı gülmesinden Alz- heimer olacak diye geleceği okumak çok doğru değil. Bu tür gülmeler Alz- heimer’a delil olarak gösterilebilir mi? Buna cevabım şimdilik hayır olur. Ilerleyen dönemlerde daha genişleti- lerek daha uzun ve kapsamlı olarak bu hastalar incelenirse böyle bir şeyi söylemek mümkün olabilir. Oyuncu Hamdi ALKAN: Karikatürist Mehmet ÇAĞÇAĞ: Karikatürist Serdar GÜNBILEN: ALZHEIMER bir unutma hastalığı biz de zaten gülmeyi unuttuk, işin böyle bir mizahi tarafı da var. Türkiye bence gülme problemini değil gülememe problemini tartışmalı. Bana göre gülme her şekilde bir akıl sağlığının göstergesi, çünkü aptallar gülemez. Tabii Alzheimer’ın aptallıkla hiçbir ilgisi yok. Gülmek zekâ ile zekânın açıklığı ile ilgili bir şey, tıkalı zekâlar gülemezken esnek ve açık insanlar güler. Eğer gülme Alzheimer belirtisi olarak gösteriliyorsa bu zekânın çok fazla kullanılması ile alakalıdır diye düşünüyorum. Insan her zaman her şeye gülebilir bunu da sorgulamak çok doğru değil diye düşünüyorum. Nöroloji Uzm. Prof. Önder AKYÜREKLI: Uzman Psikolog Alanur ÖZALP: Uzm. Psikiyatr Doktor Tanju SÜRMELI: ‘Belki ilerleyen dönemlerde söylemek mümkün’ BU sebepsiz gülümsemeler bütün Alzheimer hastalarında görülecek diye bir şey yok. Kendi kendine anlamsız gülümseme daha ilerlemiş vakalarda da görülen bir durum bildiğim kadarıyla. Bu saptanmış olan bulgu Alzheimer vakaları için geçerli bir bulgudur bana göre. Alzheimer vakaları bazen orta safhada bazen de ilerleyen safhalarda mimiklerinin kontrolünü kaybedebilir. ‘Alzheimer vakaları için geçerli bir bulgudur’ ? ‘Sanırım bilim adamları gülünecek duruma gelmeye başladılar’

Kötü mizahtan zevk almaya başlamak POLEMİK Alzheimer ...im.haberturk.com/images/others/2015/11/12/htgzt_20151112_17.pdf9) Asker ve güvenlik güçleri arasından taraftar kazanmak

  • Upload
    others

  • View
    6

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Kötü mizahtan zevk almaya başlamak POLEMİK Alzheimer ...im.haberturk.com/images/others/2015/11/12/htgzt_20151112_17.pdf9) Asker ve güvenlik güçleri arasından taraftar kazanmak

POLEMİK

POLEMİK

1712 Kasım 2015 PERŞEMBEEditör: Aslı ÖKTENER

‘İnsan her zaman her şeye gülebilir sorgulamak çok doğru değil’

Kötü mizahtan zevk almaya başlamak Alzheimer belirtisi olabilir mi?

ULUSLARARASI para spekülatörü Geo-rge Soros, Gezi Par-kı’nın betonlaşmasına karşı çıkan hareketin istismarıyla başlayan Taksim isyanını destek-lemekle ilgili önemli bir itirafta bulunmuş. Ancak küçük bir gözbağcılık ile başında bulunduğu vakfın verdiği desteği, tıbbi ve hukuki yardımla sınırlı tut-muş. “Vakfın yaptığı aktif olarak protestocuları desteklemek ve tah-rik etmek değildi ki. Bu yanlış bir tavırdı. Ama vakıf, bu olayların mağdurlarına hukuki ve tıbbi des-tek sağladı” demiş.

Oysa bu doğru değil. Türkiye karşıtı harekâtın daha önce başladı-ğını ve her şeyin gayet planlı oldu-ğunu düşünmemize neden olan başka tanıklıklar var. En önemlisi de Açık Toplum Vakfı’nın Türkiye ayağındaki yönetim kurulu başkanı Can Paker’in Soros’la yollarının ayrılmasına neden olan gerekçedir. 2010 yılında Açık Toplum kurum-larının genel direktörü olan Aryeh Neier şu cümleleri kurmuştu Can Paker’e: “Sen Türkiye’de AK Par-ti’ye çok yakın birisi olarak gözü-küyorsun. Halbuki biz AK Parti’ye muhalefet etmek istiyoruz. Onun için senin Açık Toplum Türkiye Yönetim Kurulu Başkanlığı’ndan da uzaklaşmanı istiyoruz.” Daha sonra kurucu olduğu için toplantılara çağ-rılması gereken Can Paker’i, tüzüğe rağmen toplantılara çağırmamışlar, bu yüzden denetçilerle uğraşmak zorunda kalmışlardı.

Gerorge Soros’un düşük dirençli ve fiili bir darbe ya da işgal gerekmeden “halledilebilecek” ülkelere “kadife devrim” ihraç etmek için kurduğu “Açık Toplum Vakfı”nın ismi bile, söz konusu devrimlerin yani aslında renkli darbelerin teorisini oluşturan Karl Popper’ın “Açık Toplum ve Düşmanları” kitabından alınmadır.

Popper’ın kurduğu şu cümle-ler, aynı zamanda Açık Toplum Vakfı’nın felsefesini ortaya koy-maktadır: “Totaliterler zorunlu, hatta kaçınılmaz olarak baskıya, şiddete başvuruyorlar. Bu totali-ter rejimlerin karşısına konabilecek bir seçenek var. Gerçeğin kimse-nin tekelinde olmadığı bir seçenek. Farklı bireylerin değişik görüşleri taşıdığı, bu farklılıkların, bu çeşitlili-ğin bir arada yaşamasını sağlayacak kurumların gerektiği bir seçenek. Yurttaşların haklarını o kurumlar koruyacak, ifade ve tercih özgür-lüğünü yine o kurumlar güvence altına alacak. Bu toplumsal örgüt-lenmeye bir ad koymak gerekirse, Açık Toplum diyebiliriz.”

Görüldüğü gibi Soros’un renkli darbeleri, aslında bir devlete gerek olmadığı fikrinden yola çıkıyor. Her nedense bu “soylu(!)” fikirler-den yola çıkan özgürleştirme ve devletsizleştirme projesini, dev-

letin her alanı denetleyebildiği ve gücünden kimsenin şüphe duy-madığı ABD, İngiltere gibi ülke-lere doğru genişletmiyor. İstikrarın hayati önem arz ettiği, vatandaş-ların hayatının ve geleceğinin dev-lete bağlı olduğu görece zayıf ülkelerde yapıyor bunu.

Yöntemi belirleyen ise Gene Sharp. “Şiddet İçermeyen Hare-ketin Politikası” ve “Diktatörlük-ten Demokrasiye” adlı kitaplarında önerdiği yöntemleri Gezi çıkışlı Taksim isyanı sırasında pek çok saf-hada gördük. Hatta daha sonra-sında da...

Gene Sharp’ın önerdiği yol haritasının kaba özeti şöyleydi, hatırlayalım:

1) Gençler arasındaki bir örgütlenme ve örgütlenmenin adını koymak.

2) Basit ve etkileyici bir slogan oluşturmak ve yaymak.

3) Ulusal ve uluslararası medya desteği.

4) Uluslararası vakıf ve sivil top-lum örgütlerinin parasal desteği.

5) Halkın sokağa dökülmesi için en uygun dönemler olan seçim sürecini fonksiyonel hale getirmek, seçimlere yönelik altyapı çalışması yapmak. Seçimlerden altı ay kadar önce seçimlere hile karıştırılacağı şüphesi olduğunu ileri sürmek, bu endişeyi yaygınlaştırmak ve seçim-lere gölge düşürmek.

6) Gerilim artırmak. Ekonomik manipülasyon yapmak.

7) Etnik ve mezhepsel farklılıkları kaşıyarak sinir uçlarını tahrik etmek.

8) Gayri memnunları tek bir çatı altında toparlamak. Kitleler üzerinde etkili olabilecek kişileri, yönetimin dışladığı popüler isimleri öne çıkarmak.

9) Asker ve güvenlik güçleri arasından taraftar kazanmak ya da en azından tarafsızlaştırmak. Yönetimin yanında yer almamasını, en azından olaylara müdahale etmemesini sağlamak. Bu kitlelerin daha cesur davranmasını sağlar ve katılımı artırır.

10) Taraftarları sürekli olarak sokakta tutarak yönetimin otoritesini ve iradesini kırmak. Sokak hareketli olduğu sürece yönetim yalnızlaşır. İktidara bağlı olanlar azalır.

Sonuç: Yönetimin şiddet uygu-lanmadan kansız bir şekilde yıkılışı.

Son üç yılı kabaca gözden geçir-diğinizde sizin dudaklarınızdan da aynı cümle dökülmüyor mu?

“Başaramadılar ama denediler.”

Soros’un itirafı ‘O zaman bütün ülke Alzheimer hastasıyız’

‘Gülme kısmına dikkat çekmişler’

Olur olmaz gülmek Alzheimer habercisi mi Kurthan DEMİR / İSTANBUL

UNIVERSITY College of London’da (UCL) yapılan bir araştırmada beynin ön ve yan lobunda hücre kaybı ortaya çıkan 48 frontotemporal demans hastasını inceleyen bilim adamları çarpık mizah anlayışının Alzheimer habercisi olabileceği sonucuna vardı. Mizah anlayışındaki değişimlere sadece kötü esprilere değil trafik kazası ve ölüm gibi trajik olaylara gülmek de dahil. Araştırmada gülme alışkanlıkları bozulan kişilerin “Mr. Bean” gibi aksiyon-komedi filmlerini tercih ettikleri de belirtildi. Çarpık mizah ve Alzheimer ilişkisini uzmanlara sorduk...

HAYDI canım, öyle miymiş. O zaman ben hemen bir doktora gidiyorum. Çünkü ben ‘Mr. Bean’ gibi filmlere çok gülüyorum. O araştırmanın ne kadar sağlıklı olduğunu bilmiyorum ama aksiyon-komedi filmlerine çok gülen insanların Alzheimer belirtisi gösterdiklerine inanmıyorum. Eğer araştırma gerçekten doğruysa o zaman bütün ülke olarak Alzheimer hastasıyız. Çünkü gişe rakamlarına bakacak olursak ülkemizde en çok bu tür filmler izleniyor.

BU çıkarım-lar araştırma sonucunda çar-pıcı bir tespit olarak ortaya konulmuş. Yal-nızca bu bul-gudan dolayı Alzheimer teş-hisi koymak doğru değil. Alzheimer’ın ilk bulguların-dan bir tanesi unutkanlık ama bunu hasta ken-disi her zaman fark edemeyebiliyor, bu unutkanlıklar ilerlediğinde çev-redeki insanlar tarafından fark edili-yor genellikle. Araştırmada bir kısım hastaya bakılmış. Bu da hastalığın unutkanlık evrelerinin biraz daha ile-riye gittiğiyle ilgili bir bilgi olabilir. Bir tek gülme ile ilgili kısma dikkat çek-mek istemiş araştırmacılar. Böyle bir şey olursa onu biz bu Alzheimer grubunda gördük demek için yap-mışlar. Araştırmanın tek başına tanı koydurucu bir özelliği bulunmaz.

MIZAH açısından değerlendirirsek; mizah akli bir şey ister en ilkel kısmında bile dolayısıyla gülmek yetisinin zihni bir

tasarruf olduğunu düşünüyorum. Sanırım sevgili bilim adamları gülünecek duruma gelmeye başladılar. Gerçekten, nesnelden

kopuyorlar galiba. Son derece insani bir özelliktir gülmek. Nelere güldüğünden hareketle birisinde Alzheimer başlangıcı var demek hiç uygun gözükmüyor bana. Espri kötü de olsa hayata aittir. Sorunu bozulan hayatta aramak gerekir.

FRONTOTEMPO-RAL demans hastala-rında bu türde gülme bozuklukları olabilir ama bunu direkt Alzheimer belirtisi olarak görmek yanlış. Beyin sapında bir rahatsız-lık olduğunda da ortaya çıkabilir bu durum. Alzheimer çok sık görülür ama belki ileriki dönem demanslarda frontotemporal da etkilenip sebepsiz gülmeye sebep olabilir, ama direkt olarak kişinin aşırı gülmesinden Alz-heimer olacak diye geleceği okumak çok doğru değil. Bu tür gülmeler Alz-heimer’a delil olarak gösterilebilir mi? Buna cevabım şimdilik hayır olur. Ilerleyen dönemlerde daha genişleti-lerek daha uzun ve kapsamlı olarak bu hastalar incelenirse böyle bir şeyi söylemek mümkün olabilir.

Oyuncu Hamdi ALKAN:

Karikatürist Mehmet ÇAĞÇAĞ:

Karikatürist Serdar GÜNBILEN:

ALZHEIMER bir unutma hastalığı biz de zaten gülmeyi unuttuk, işin böyle bir mizahi tarafı da var. Türkiye bence gülme problemini değil gülememe problemini tartışmalı. Bana göre gülme her şekilde bir akıl sağlığının göstergesi, çünkü aptallar gülemez. Tabii Alzheimer’ın aptallıkla hiçbir ilgisi yok. Gülmek zekâ ile zekânın açıklığı ile ilgili bir şey, tıkalı zekâlar gülemezken esnek ve açık insanlar güler. Eğer gülme Alzheimer belirtisi olarak gösteriliyorsa bu zekânın çok fazla kullanılması ile alakalıdır diye düşünüyorum. Insan her zaman her şeye gülebilir bunu da sorgulamak çok doğru değil diye düşünüyorum.

Nöroloji Uzm. Prof. Önder AKYÜREKLI: Uzman Psikolog Alanur ÖZALP:

Uzm. Psikiyatr Doktor Tanju SÜRMELI:

‘Belki ilerleyen dönemlerde söylemek mümkün’

BU sebepsiz gülümsemeler bütün Alzheimer hastalarında görülecek diye bir şey yok. Kendi kendine anlamsız gülümseme daha ilerlemiş vakalarda da görülen bir durum bildiğim kadarıyla. Bu saptanmış olan bulgu Alzheimer vakaları için geçerli bir bulgudur bana göre. Alzheimer vakaları bazen orta safhada bazen de ilerleyen safhalarda mimiklerinin kontrolünü kaybedebilir.

‘Alzheimer vakaları için geçerli bir bulgudur’

?

‘Sanırım bilim adamları gülünecek duruma gelmeye başladılar’