16
Yeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Eylül 2017 • Fiyatı: 1,00 TL Kadın ve erkek işçiler! Zincirlerinizden başka kaybedecek bir şey yok, kazanacağınız yeni bir dünya var. Bütün ülkelerin işçileri ve ezilen halklar birleşin! KIDEM TAZMİNATI VE FON, DOĞRU TUTUM NE OLMALI? KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA... YA HEP BERABER, YA HİÇBİRİMİZ! İŞ MAHKEMELERİ KANUNUNDA ZORUNLU ARABULUCULUK IRKÇILIK KAPİTALİZMİN YOL ARKADAŞIDIR 4 6 9

KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER, YA HİÇBİRİMİZ!ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/09-2017.pdfYeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Eylül 2017 • Fiyatı: 1,00

  • Upload
    others

  • View
    3

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER, YA HİÇBİRİMİZ!ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/09-2017.pdfYeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Eylül 2017 • Fiyatı: 1,00

Yeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Eylül 2017 • Fiyatı: 1,00 TL

Kadın ve erkek işçiler! Zincirlerinizden başka kaybedecek bir şey yok, kazanacağınız yeni bir dünya var. Bütün ülkelerin işçileri ve ezilen halklar birleşin!

KIDEM TAZMİNATI VE FON, DOĞRU TUTUM NE OLMALI?

KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA...YA HEP BERABER, YA HİÇBİRİMİZ!

İŞ MAHKEMELERİ KANUNUNDA ZORUNLUARABULUCULUK

IRKÇILIK KAPİTALİZMİN YOL ARKADAŞIDIR4 6 9

Page 2: KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER, YA HİÇBİRİMİZ!ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/09-2017.pdfYeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Eylül 2017 • Fiyatı: 1,00

2

Eylü

l 201

7 •

Yeni

Dün

ya İç

in Ç

RI’n

ın iş

çi e

ki

KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER YA DA

HİÇBİRİMİZ!Yeniden MerhabaYeni İşçi Dünyası olarak,

Ocak 2016’da sınıfsız, sömü-rüsüz yeni bir dünya yaratma yürüyüşümüze zorunlu olarak ara vermiştik. Eylül ayından itibaren kaldığımız yerden de-vam ediyoruz.

Yeni İşçi Dünyası aylık pe-riyotla yayın hayatına devam edecek. İşçi arkadaşlarımızı, okurlarımızı Yeni İşçi Dünyası’nı sahiplenmeye, desteklemeye, abone olmaya, kendi çevrele-rinde dağıtmaya, maddi des-tekte bulunmaya çağırıyoruz.

Ayrı kaldığımız 1,5 yıllık dö-nemde işçilerin, emekçilerin sorunlarında köklü bir de-ğişme yaşanmadı.

Dünyada GelişmeleriEmperyalist GüçlerinHegemonya Dalaşı BelirliyorEmperyalist güçler arasında

değişen güç dengeleri, dün-yayı yeniden paylaşma müca-delesini bütün barbarlığıyla gündeme getirdi. Bugün dün-yadaki gelişmeleri esas olarak emperyalist büyük güçlerin yeniden paylaşım savaşı be-lirliyor. Bu savaş henüz/hâlâ emperyalist büyük güçlerin, değişen durumlarda değişen müttefikleri ile birlikte birbirle-rine karşı açıkça savaşması biçi-minde, bu anlamda bir üçüncü dünya savaşı biçiminde yürü-müyor. Savaşlar şimdilik hâlâ yerel, temsilci savaşları olarak yürüyor. Fakat bu yerel tem-silci savaşları içinde, çoğu ge-rici faşist olan yerel aktörler yanında başta emperyalist büyük güçler, tüm emperyalist dünya var. Bunu kendi coğraf-yamızda yürüyen savaşlarda çok net görüyoruz. İşçi sınıfı ve emekçi hareketi dünya ça-pında ne yazık ki hâlâ güçsüz, emperyalistlerin halklara fela-ket dışında bir şey getirmeyen bu savaşlara dur diyecek du-

rumda değil. Çoğunluk bu sa-vaşlara “terörizme karşı”, başta “İslamcı terörizme karşı” savaş olarak bakıyor, destek veriyor. İslamcı terörizme karşı müca-dele adına, İslamofobi kışkır-tılıyor, besleniyor, ırkçılık her yerde yükseltiliyor. Görev her ülkede işçi sınıfının kendi bur-juvazilerine karşı mücadeleyi merkeze koyarak, bu gelişme-lere tavır koyması, emperya-list/gerici savaşların karşısında sınıf mücadelesinin bayrağının yükseltilmesidir. Bunun için öncelikle sınıf bilinçli işçilerin kendi örgütlerini güçlendir-meleri en acil meseledir. Yeni İşçi Dünyası, sömürüden arın-dırılmış yeni bir dünyanın an-cak işçi sınıfının mücadelesi ile yaratılabileceğinin bilincinde olarak, bütün dünyada işçi hareketinden haberler yayın-lamaya, gelişmeleri yorumla-maya, işçi hareketinin ulusla-rarası birliğine hizmet etmeye devam edecek.

Darbe ve OHALÜlkelerimizde de sorunlarda,

birçoklarının iddiasının tersine, köklü bir değişiklik yok.

15 Te m m u z 2 0 1 6 ’ d a Fettullahçı darbe girişimini at-latan AKP hükümeti ve Erdoğan iktidarı; darbe girişimini fırsata çevirerek başta Fettullahçılar olmak üzere, AKP hüküme-tine muhalif olan kesimleri tasfiye operasyonuna girişti. Tasfiye operasyonunun rahat yapılması için OHAL ilan edildi. Türkiye 20 Temmuz 2016’dan bu yana Olağanüstü Hâl şart-larında Kanun Hükmünde Kararnamelerle yönetiliyor.

OHAL en fazla işçi sınıfını vuruyor.Cumhurbaşkanı Erdoğan

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin 15 Temmuz kapsa-mında, yabancı sermayeli ya-tırımcılar ile düzenlediği bir

toplantıda yaptığı konuşmada, “grev tehdidi olan yere OHAL’i kullanarak müdahale” ettikle-rini söyledi:

“Soruyorum, iş dünyasında herhangi bir sıkıntınız, bir ak-samanız var mı? Biz göreve geldiğimizde, 15 sene önce Türkiye’de olağanüstü hâl vardı ama bütün fabrikalar hep grev tehdidi altındaydı. Hatırlayın o günleri ama şimdi böyle bir şey var mı? Tam aksine, şimdi grev  tehdidi olan yere biz OHAL’den istifadeyle anında müdahale ediyoruz. Diyoruz ki ‘Hayır, burada greve müsaade etmiyoruz çünkü iş dünyamızı sarsamazsınız.’ Bunun için kul-lanıyoruz biz OHAL’i”

Erdoğan açık konuşuyor! Patronların hükümetten mem-nun olması gerekir. Şikâyet etmemesi gerekir. OHAL pat-ronlar için de kullanılıyor. İşçi sınıfının hak alma biçimlerin-den biri olan grev, hükümet ta-rafından erteleme adı altında gerçekte yasaklanıyor. Hak alma silahı işçilerin elinden alı-nıyor. Erdoğan gizli kapaklı de-ğil açıkça OHAL’i grev yasakları için kullandıklarını söylüyor. Çünkü işçi, emekçi hareketi geri düzeyde seyrettiği için bir korkusu yok!

Egemenler ArasındaDalaş SürüyorÜlkelerimizde gelişmeyi işçi,

emekçi hareketi değil, ege-menler arasındaki iktidar mü-cadelesi belirliyor. Dünün ik-tidar ortakları Gülen Cemaati ile AKP, 2013 yılından bu yana kanlı bıçaklı. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra AKP Gülencileri devlet içinden temizlemek için operasyon üstüne operasyon yapıyor. Dünün iktidar ortakları düş-man kardeşler oldu. AKP ile Fettullahçılar arasında kıyasıya yürüyen bir iktidar mücadelesi var. Bu mücadele yanında CHP

iktidar mücadelesi yürütü-yor. MHP, AKP kendi çizgisine geldiği için gayri resmi iktidar ortağı. Önemli yasal değişik-likleri AKP, MHP ile anlaşarak gerçekleştiriyor.

Egemenlerin -AKP, CHP, MHP, Gülenciler- kendi aralarındaki iktidar dalaşında taraf tutma-malıyız. Bizim tarafımız bun-ların topuna karşı verilecek, sermaye devletini yıkmayı he-defleyen devrim mücadelesi olmalıdır.

Mücadelemizi Yükseltelim!İşçi sınıfı hareketi geri dü-

zeyde seyrediyor. İşçi sınıfı işten çıkarma gündeme geldiğinde, sendikalaşma mücadelesi gün-deme geldiğinde, patronların saldırılarına karşı mücadele ile yetiniyor. Yürütülen mücadele, yeni haklar kazanma, gerçek ücretleri yükseltme vb. için mücadele olmaktan çok, var olanı korumak için yürütülen savunma mücadelesidir.

İşçi sınıfının küçük bir bö-lümü sendikalarda örgütlü. Örgütlü olan kesim de sendika bürokrasisinin, işbirlikçi, sarı sendikal anlayışın egemenliği altında.

İşçi hareketi genel olarak za-yıf olduğu bir dönemi yaşıyor. Bunun esas nedeni işçi sınıfı içinde sol, devrimci, komünist örgütlenmenin zayıf olmasıdır. İşçilerin mücadele etmesi için yeterli neden var. Fakat sınıfın ne kendi gücüne ne sola, ne de sendikalara güvenleri yoktur.

Bu genel tabloyu değiştir-mek için sınıf bilinçli işçilere çok iş düşmektedir.

Kapitalizm var olduğu sürece biz işçiler, emekçiler için gele-cek yok!

Gelecek biz işçilerin, emekçi-lerin ellerinde…

H a y d i ö r g ü t l e n m e y e , mücadeleye…

Ağustos 2017

Page 3: KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER, YA HİÇBİRİMİZ!ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/09-2017.pdfYeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Eylül 2017 • Fiyatı: 1,00

3

Eylü

l 201

7 •

Yeni

Dün

ya İç

in Ç

RI’n

ın iş

çi e

ki

İŞÇİ ARKADAŞ!Üreten sensin. Üreten,

çalışıp yoksullukla bo-ğuşan y ine sensin .

Memnun musun hayatından? Memnun değilsen eğer, bir şeyler yapmalısın. Ezilen, sö-mürülen, hor görülen sensin. Sana hükmeden bir sömürücü sınıf var. Toplumdaki tüm te-mel gereksinimleri karşılayan sensin. Karın tokluğuna yaşa-maya mahkûm edilen, amele diye hor görülen, çalıştığı ku-rumun kârları söz konusu oldu-ğunda azar işiten, aşağılanan, işten çıkarılansın. Toplumsal üretim yapılmasına rağmen, üretim araçlarını ellerinde bulunduran kapitalistlerdir. İmalathanelerin, fabrikaların sahipleri kapitalistlerdir. Bu ku-rumlar daima kâr güdüsü ile çalışır ve yeterince verim ala-madıklarını düşündükleri anda işçilerin işine son verir.

Hayatı her geçen gün daha da çekilmez kılan, zam üstüne zam, vergi üstüne vergi ile seni soyanları iyi tanı! Seni sü-rekli işsiz kalma tehdidi altında en ağır şartlarda ucuz ücret kölesi olarak çalıştıran para babalarına karşı mücadele et! Devlet bütün kurumlarıyla on-ların devleti, hükümetler onla-rın hükümetleridir. Bugünkü AKP hükümetinin yaptıkları bunun bugünkü örnekleridir yalnızca. AKP hükümetinin başkanı Recep Tayyip Erdoğan patron temsilcileri ile yaptığı toplantıda açıkça dile getiriyor kimin hükümeti olduklarını. Olağanüstü Hâl ve KHK’larla faşist yönetim sistemiyle grev-leri nasıl önlediklerini patron-ları anlatıyor. Patronların biraz

muhalif olan kesimlerini kime nasıl hizmet ettiklerini anlata-rak hizaya gelmeye çağırıyor.

Senin mücadeleni düzen sı-nırları içinde tutmayı meslek edinmiş sendika ağalarını iyi tanı. Senin mücadeleni, kendi iktidar dalaşının kaldıracı yap-mak isteyen “demokrat”, “sol” maskeli hâkim sınıf partile-rinin düzen sınırları içindeki sahte mücadele lapası ile al-datılmasına izin verme! Seni ince taktikler adına hâkim sınıfların “sol” maskeli siyasi temsilcilerinin ardına takma görevini üstlenmiş sendika ağalarına karşı mücadele et! “Legal sosyalistler”in, opor-tünistlerin, sendika ağalarının önüne sürdüğü, ekonomik hak mücadelesi ve düzen sınırları içinde sahte demokrasi mü-cadelesi lapası ile aldatmasına izin verme! Sendika ağalarına güvenme! Kendi mücadeleni kendi eline al! Örgütlen! İş- yerlerinde, fabrikalarda, gerici sendikalar içinde örgütlen-meyi terk etmeden, sarı sen-dika örgütlerinden bağımsız kendi öz mücadele örgütlerini oluştur! Bir eylem sırasında, eylemi yönetmek için tüm iş-çilerin genel toplantılarında seçilecek GREV KOMİTELERİNİ-MÜCADELE KOMİTELERİNİ, kendi mücadele örgütlerini KUR!..

Senin düşmanın yalnızca tek tek patronlar ya da hâkim sı-nıfların şu veya bu hükümeti değil, bir bütün olarak siste-min ta kendisidir. Kurtuluşun yolu, patronların faşist dev-letini devrimle parçalayıp, işçilerin/köylülerin devrimci

demokratik diktatörlüğünü kurmaktan geçer. Sen bütün toplumun öncü sınıfı olarak, diğer emekçi sınıf ve katman-ların, tüm ezilenlerin demok-rasi ve özgürlük mücadele-sini kendi mücadelen olarak kavramalısın!

Sınırlı ekonomik ve siyasi taleplerle yürüteceğin müca-dele, bu mücadele ne kadar gerekli ve başarılı olursa olsun, senin kurtuluşun için yeterli değildir. Senin gerçek kurtulu-şun, ücret kölesi durumunun devrimle ortadan kaldırılması ile olacaktır. Senin ve seninle birlikte tüm ezilenlerin/sömü-rülenlerin gerçek kurtuluşu, proletarya diktatörlüğü şart-larında üretim araçları üze-rindeki özel mülkiyetin yok edilmesindedir. Senin gerçek kurtuluşun, bütün dünya pro-letaryası ile omuz omuza sınıf mücadelesinin doğrudan iler-leyeceği komünizmdedir.

Sen, tüm toplumun sonuna kadar devrimci olan, “zincirle-rinden başka kaybedecek şeyi olmayan” sınıfsın! Sen, toplu-mun öncü sınıfısın. Senin, salt kendi sınıfsal çıkarlarını dile getiren talepler için mücadele ile kendini sınırlaman yan-lıştır. Sen, tüm ezilen sınıf ve katmanların mücadele talep-lerini, kendi taleplerin olarak, kendi doğrudan mücadele-nin parçası haline getirmeli-sin! Gerçek öncü sınıf olarak hareket edip; tüm ezilen sınıf ve katmanları devrim için mü-cadelede kendi önderliğinde birleştirebilirsin! Sen başta yoksul köylülük olmak üzere, köylülüğün taleplerini; Kürt

ulusunun ayrı devlet kurma hakkını, tüm milliyetlerin tam hak eşitliğini; kadınların kurtu-luşunu kendi bayrağına yazma görevine sahipsin!

Sen, bütün dünyada em-peryalizme ve her türden ge-riciliğe karşı mücadelenin ön-cüsü, dünya proletaryasının Kuzey Kürdistan/Türkiye’deki parçasısın! Senin devrimin, proleter dünya devriminin bir parçasıdır. Bunun bilincinde olarak, proleter enternasyo-nalist olarak düşünmek, dav-ranmak zorundasın! Tüm dün-yada devrimleri desteklemek, kendi ülkende devrim yapmak ve önderlik etmek görevindir!

Bugün ‘Ya Sosyalizm-Ya Barbarlık’ şiarı, her zaman-kinden daha güncel olarak kendini dayatıyor. Dünyanın birçok bölgesinde bölgesel savaşlar yürütülüyor. Bir avuç asalak daha fazla kâr uğruna, yaşadığımız gezegeni kana boyuyor. Doğal yaşam alanları yok ediliyor.

Senin öncü rolünü oyna-yabilmen için kendi öncü ör-gütüne, işçi sınıfının bilimi ile donanmış, senin en fedakâr, en bilinçli, en ileri kesimlerini içinde barındıran, Marksizm-Leninizm bilimiyle donanmış yekpare bir işçi partisine ihti-yacın var.

Esas sorun ücretli kölelik dü-zeninin devrimle yıkılmasıdır. Grev ve direniş eylemlerinde çelikleşen ve örgütlenen işçi sınıfı, rotasını ücretli kölelik sistemini devrimle yıkmaya çevirmelidir. İşçi sınıfı bu pers-pektifle mücadele etmeli, bu perspektifle örgütlenmelidir.

30 Temmuz 2017

Yeni İşçi Dünyası gazetesi senin se-sin, senin gazetendir. O’nu sahiplen! O’nu yazılarınla, haberlerinle destekle! Çevrende dağıt! Gönüllü muhabiri ol! Çalıştığın işyerinde yaşadığın sorunları, gelişmeleri bize bildir! Çevrende duy-duğun işçi sınıfını ilgilendiren haberleri bizimle paylaş! İnternet kullanmıyorsan bize telefon et! Herhangi bir olay, ge-lişme olduğunda gazetemizden muha-bir iste! Bizi ziyaret et!

Yeni İşçi Dünyası’nı yaşatmak hepimi-

zin görevidir. Zira Yeni İşçi Dünyası işçi sınıfının sesidir. Yeni İşçi Dünyası senin sesin, senin mücadelendir! Gazetene sahip çık!

Adresimiz: Asmalımescit Mah. Terkoz Çıkmazı, Terkoz İşhanı, No: 1/303, Beyoğlu/İstanbul

Esenyurt: Sultaniye Mah. 625 Sok. No: 7/1

Eposta: [email protected]: 212/251119105354841344

İŞÇİ ARKADAŞ!

Page 4: KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER, YA HİÇBİRİMİZ!ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/09-2017.pdfYeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Eylül 2017 • Fiyatı: 1,00

4

Eylü

l 201

7 •

Yeni

Dün

ya İç

in Ç

RI’n

ın iş

çi e

ki

KIDEM TAZMİNATI VE FON, DOĞRU TUTUM NE OLMALI?

Kıdem tazminatının fona devredilmek istenmesi yeni bir durum değil.

Sermaye hükümetleri uzun yıllardan bu yana kıdem taz-minatının fona devredilmesi için yasal düzenleme yapmaya çalışıyorlar.

Mevcut UygulamaErkek işçiler askerlik hizmeti

dolayısıyla, kadın işçiler evlen-diklerinde kıdem tazminatını alabiliyor. Bir işçi 15 yıl sigor-talılık süresi ve 3 bin 600 gün prim ödeme süresini doldur-duğunda, emeklilik halinde kendi isteğiyle işten ayrılma durumunda kıdem tazminatı alabiliyor.

Kayıt dışı çalıştırılma halinde, patronlar tazminat ödememek için işe giriş çıkış yaptırdıkla-rında, işçinin açacağı dava yolu ile kıdem tazminatını alma im-kanı var.

Kıdem tazminatı, çalışılan her yıl için 30 günlük işçinin brüt ücretidir.

Kıdem Tazminatından Yararlanma DurumuTUİK’in 2017 yılı Nisan döne-

mine ait işgücü verileri şöyledir:İşgücü: 30 milyon 462 bin kişi.İstihdam: 27 milyon 638 bin

kişi.Tarım: 5 milyon 352 bin kişi.Tarım dışı: 22 milyon 286 bin

kişi.İşsiz: 2 milyon 824 bin kişi.İstihdam edilenlerin %18,9’ü

tarım, %19,1’i sanayi, %7,8’i in-şaat, %54,3’ü ise hizmetler sek-töründe çalışmaktadır.

Nisan 2017 döneminde her-hangi bir sosyal güvenlik kuru-luşuna bağlı olmadan çalışanla-rın oranı, %33,9’tir. Sayısal ola-rak yaklaşık 10 milyon kişi kayıt dışı çalışma durumundadır.

(ht tp: //w w w.tuik .gov.tr/HbGetirHTML.do?id=24629)

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Temmuz 2017 ve-rilerine göre çalışan işçi sayısı 13.581.554’tür.

Kayıt dışı çalışan yaklaşık 10 milyon işçi yasal olarak kıdem tazminatı alma hakkından mahrumdur. Bunun nedeni bu işçilerin kayıtlı bir işte çalışmı-yor olmalarıdır.

Kayıtlı bir işte çalışan, sigor-talı çalışan işçiler yasal olarak

kıdem tazminatı alma hakkına sahiptir. Bu işçilerin de çok bü-yük çoğunluğu kıdem tazmi-natı alamamaktadır. Patronlar işçileri, düzmece nedenlerle tazminatsız işten atmaktadır. İşçilerin büyük bölümü yasal haklarını bilmediği, bu keyfi tutumlara karşı nasıl mücadele edeceklerini bilmedikleri için hak arama mücadelesi yürüt-müyorlar. İşçilerin çok azı bu mücadeleyi vermektedir.

İşbirlikçi, sarı sendikaların önemli bir bölümü işten atılan üyelerine sahip çıkmamaktadır.

Bu nedenlerden dolayı işten çıkarıldığında kıdem tazminatı alan işçilerin sayısı gerçekte çok azdır.

Bir önceki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, kıdem tazminatı uygulamasından yararlanan iş-çilerin oranının %20 olduğunu söylüyordu. Bu oranın doğru olup olmadığından bağımsız olarak, işçilerin büyük çoğun-luğunun kıdem tazminatı uy-gulamasından yararlanmadığı açıktır.

Fon ve Doğru TutumMevcut uygulamada, kıdem

tazminatının ödenip ödenme-mesi esasta tek tek patronların keyfine bırakılmıştır.

Kıdem tazminatları patronlar-dan kesilerek bir merkezi fonda toplanıp, ödeme merkezi fon üzerinden yapıldığında, işten çıkarılma veya işyerinin kapatıl-

ması durumunda -işçilerin ka-zanılan haklarında hiçbir kayıp olmaması garanti altına alındı-ğında-, Kıdem Tazminatı Fonu mevcut uygulamaya göre ileri bir uygulama olur.

İşçilerin büyük bir bölümü-nün yararlanamadığı kıdem tazminatının olduğu gibi de-vam etmesini savunmak işçile-rin çıkarına uygun değildir.

Hiçbir hak kaybına uğrama-dan, kazanılmış hakların koru-narak, her işçinin yararlanacağı, devlet güvencesinde bir fon için mücadele etmeliyiz.

Kapitalist sistemde tazminat hakkının korunması, hak kaybı olmaksızın devlet garantisi al-tına alınması ile sağlanır.

Biz işçilerin kazanılmış hakla-rının daha iyi garanti altına alın-ması için mücadele etmeliyiz.

İşçilerin kazanılmış haklarının gasp edilmek istenmesine karşı mücadele etmeliyiz.

Mücadele Taleplerimiz:Kıdem Tazminatı Fonu için şu

taleplerle mücadele etmeliyiz:* Kıdem Tazminatı Fonu dev-

reye girmeden her işçinin hak ettiği kıdem tazminatı kendile-rine ödenmelidir.

* Her işçiye bir yıllık çalışma karşılığı bir aylık brüt ücret patronlar tarafından fona yatırılmalıdır.

* Aylık brüt ücret yanında kazanılmış olan ve değişik di-limlerle işçiye bir yıl içerisinde ödenen sosyal haklar da aylık

brüt ücretin üzerine eklenerek fona aktarılmalıdır.

* İşçi fonda biriken tazminatını istediği zaman çekebilmelidir.

* Fonda biriken işçilerin pa-raları hiçbir şekilde başka bir amaç için kullanılmamalıdır.

Kıdem tazminatı, işgücünün değerinin onun kalifiye olma-sına paralel olarak yükselmesi-nin, bir işyerinde aynı işte daha uzun süre çalışmanın daha fazla kalifiye olma anlamına gelmesinin kapitalizm şartla-rındaki ifadesidir. Kapitalizm şartlarında artı değerin bir bö-lümü işçiye işini kaybetmesi hâlinde, bir süre hayatını sür-dürebilmesi için “kıdem tazmi-natı” adı altında verilmektedir.

Sosyalist bir toplumda kı-dem tazminatına gerek yok-tur, çünkü iş haktır, çalışabilen herkese iş verilmektedir, çalışa-mayana toplumsal fonlar üze-rinden insanca yaşayabileceği imkânlar sağlanmaktadır, işini kaybederek aç kalma korkusu vs. yoktur. Bu yüzden de daha fazla kalifiye olmanın karşılığını daha yüksek ücret biçiminde işçi anında almaktadır. Sosyalist bir toplumda bu yüzden Kıdem Tazminatı gereksizdir. Fakat kapitalizm şartlarında kıdem tazminatı işçiler açısından bir güvencedir.

Kazanılmış haklarımızı koru-yarak, yeni haklar elde etmek için mücadelemizi geliştirelim!

Ağustos 2017

Kapitalist sistemde tazminat hakkının

korunması, hak kaybı olmaksızın devlet ga-

rantisi altına alınması ile sağlanır.

Biz işçilerin kazanılmış haklarının daha iyi ga-

ranti altına alınması için mücadele etmeliyiz.

Page 5: KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER, YA HİÇBİRİMİZ!ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/09-2017.pdfYeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Eylül 2017 • Fiyatı: 1,00

5

Eylü

l 201

7 •

Yeni

Dün

ya İç

in Ç

RI’n

ın iş

çi e

ki

KIDEM TAZMİNATININ FONA DEVRİNE PATRONLAR NE DİYOR?

Kıdem tazminatının fona devredilmesi tartışma-larının gündeme geldiği

2000’li yılların ortalarından bu yana hem sermaye, hem hükümet hem de işçi tarafı sayısız kez karşı karşıya geldi. AKP ve ona yakın sendika ve örgütler kıdem tazminatının fona devredilmesini savunur-ken, başta DİSK olmak üzere CHP, bu arada tüm sol örgütler ve hemen hemen bütün AKP karşıtları kıdem tazminatının fona devredilmesine “kırmızı çizgmizdir” diyerek karşı çıktı, çıkıyor.

Bu karşı çıkışın en önemli gerekçelerinden bir tanesi, hü-kümet tarafından kıdem tazmi-natının patronlara peşkeş çeki-leceği iddiasıdır. Yani patronla-rın da kıdem tazminatının fona devrinden yana oldukları ve AKP hükümetinin kıdem tazmi-natını fona devrederek patron-ları yükümlülükten kurturmaya çalıştığı söylenmektedir.

Gerçek durum bu mudur? Patronlar gerçekten kıdem taz-minatının fona devredilmesin-den yana mıdır?

2013 yılında çıkarılan mev-cut İş Kanunu hazırlıklarının ardından işveren, hükümet ve işçi konfederasyonları temsilci-leri Abant’ta bir araya geldiler. Toplantıda TİSK (Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu) sözcüsü Erdoğan Karakoyunlu işveren örgütü olarak kıdem tazminatına karşı olduklarını söyledi.

Karakoyunlu fona iki gerek-çeyle karşı çıkıyordu.

Birincisi; büyük şirkelerin kıdem tazminatı fonuna ya-pacağı ödemenin hiç ödeme yapmayan kayıt dışı şirketlerin çalışanlarına aktarılması du-rumunu doğuracağı için fona karşı olduklarını söyledi.

İkinci gerekçe ise çok daha çarpıcı idi. Karakoyunlu kıdem tazminatının ellerinden alınıp fona devredilmesinin işyeri disiplini ve verimliliği olum-suz etkileyeceğini söylüyor. Karakoyunlu’ya göre tazmina-lar fona devredildiğinde işçi-leri işyerinde tutabilmek, emir komuta altında çalıştırabilmek, otoriteyi sağlayabilmek müm-kün olmayacaltı.

Aynı toplantıda Karakoyunlu; “ Tazminatlar 30 günden 15 güne düşürülsün, işçimizle bizim aramıza girmeyin. Biz onlarla helalleşmeye devam edelim.” Diyerek kıdem tazminatı konu-sunda ne düşündüğünü açıkça ortaya koyuyordu. Aslında işçi-nin ödenmeyen devasa eme-ğinin yalnızca çok küçük bir bölümü olan kıdem tazmina-tını, bir helalleşme aracı olarak görüyordu.

Sermayenin fona karşı çık-ması sadece Karakoyunlu’nun söyledikleri ile sınırlı değil.

“İşverenler, isifa eden işçiler ile haklı sebeple fesihlerde iş söz-leşmesi sona eren işçiler dahil tüm işçiler için kıdem tazminatı primi ödeyecekler.” (Av. Erten Cılga, MESS işveren Gazetesi, Nisan2008)

İşveren sözcüsü Erten Cılga, kıdem tazminatının fona dev-redilmesi ertesinde kendisi işten ayrılan işçinin de kıdem tazminatı almasını eleştirirken, sermayenin sırtına daha fazla yükün bineceğinden yakınıyor.

“Kıdem Tazminatı, işçinin işye-rine bağlılığını attırmakta, aidi-yet duygusunun oluşmasına ve güçlenmesine önemli katkı sağ-

lamaktadır. Çalışanların işvereni ve işyeri ile bağlarını zayıflata-cak, yok edecek böyle bir dü-zenleme, en çok nitelikli, verimli ve deneyimli işgücü bulmakta ve bunları tutmakta zorlanan işletmelerin işini daha da için-den çıkmaz hale getircektir.” (Av. Bekir Uzun, Türkiye, Toprak, Seramik, Çimento ve Cam Sanayi İşverenleri Sendikası Genel Sekreteri)

Bu alıntıdan da görülebile-ceği gibi patronlar kıdem taz-minatının işverenler tarafından ödeniyor olmasının işçinin de-netim altına alınmasının önemli bir aracı olarak görüyorlar.

Türk İş Başkanı Ergün Atalay 4 Haziran 2017’de yaptığı açık-lamada TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) ve TİSK’in de kıdem tazminatının bu haliyle kalmasını istediğini, o nedenle fonu unutmak gerektiğini söyledi.

5 Temmuz 2017’de, bir ön-ceki Çalışma Bakanı Mehmet Müezzinoğlu kıdem tazminatı ile ilgili yaptığı açıklamada ta-raflara 13 Temmuz’a kadar süre verdiklerini ve taraflar arasında %70 oranında mutabakat sağ-lanması gerektiğini söyledi.

Mehmet Müezzinoğlu, mah-kemelerin ciddi yük altına ol-duğunu söyledikten sonra “Şu anda işverenin kasasında çok mu güvende? Fonun nasıl daha güvenceli olacağı konusunda öneriler gelebilir. Çalışanın hakkı ve hukuku işverein kasasında bi-rikiyor” dedi.

Sonuç olarak 13 Temmuz’da da herhangi bir uzlaşmanın sağlanamaması nedeniyle, kı-dem tazminatının fona devri şimdilik tekrar rafa kaldırılmış görünüyor. Fakat ilk fırsatta hü-kümet tarafından tekrar gün-deme getirilecektir.

Görüldüğü gibi kıdem tazmi-natının fona devredilmesi ko-nusunda işverenler ile işçi sen-dikalarının öne sürdüğü farklı gerekçelere rağmen özde aynı noktada buluşuyorlar. İşçi sını-fının çıkarına olacak herhangi bir değişikliğin, aynı zamanda sermaye sınıfının da çıkarına olması mümkün değildir. O nedenle sendikaların ve işçi sınıfından yana olduğunu id-dia eden kesimlerin var olanı koruma yerine, daha ileri talep-lerle ortaya çıkıp bunun müca-delesini vermeleri gerekiyor.

Ağustos 2017

"kıdem tazminatının fona devredilmesi konusunda işverenler ile işçi sendikalarının öne sürdüğü

farklı gerekçelere rağmen özde aynı noktada buluşuyorlar. İşçi sınıfının çıkarına olacak herhangi bir

değişikliğin, aynı zamanda sermaye sınıfının da çıkarına olması mümkün değildir. O nedenle sen-

dikaların ve işçi sınıfından yana olduğunu iddia eden kesimlerin var olanı koruma yerine, daha ileri

taleplerle ortaya çıkıp bunun mücadelesini vermeleri gerekiyor."

Page 6: KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER, YA HİÇBİRİMİZ!ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/09-2017.pdfYeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Eylül 2017 • Fiyatı: 1,00

6

Eylü

l 201

7 •

Yeni

Dün

ya İç

in Ç

RI’n

ın iş

çi e

ki

İŞ MAHKEMELERİ KANUNUNDA ZORUNLU ARABULUCULUK

AKP, hükümet olarak oluş-turduğu programlar çer-çevesinde birçok alanda

olduğu gibi hukuksal alanda da bir dizi değişikliği önüne koymuş durumda. Son dö-nemde, özellikle işçi ve emek-çileri yakından ilgilendiren Kiralık İşçilik, Bireysel Emeklilik Sistemi gibi yasal düzenleme-lerden sonra “İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı’nı” gündeme getirdi. Toplam 39 maddeden oluşan yasa tasarısı sadece zorunlu arabuluculuğu kapsa-masa da yasa taslağının önemli bir kısmını oluşturuyor. Yasanın bu kısmı özellikle işçi ve emek-çileri ilgilendirdiği için yazımızı sadece bu kısmı ile sınırlamayı uygun bulduk.

23 Mart’ta hazırlanan kanun taslağı, 19 Haziran’da meclis Adalet Komisyonunda kabul edildi.

Tasarıda Neler Var?Arabuluculuk sistemi ilk ola-

rak bu yasa ile gündeme gel-miş değil. Şu anda yasal olarak her türlü tazminat davası, na-faka, işçi alacağı, ticaret dava-ları, taşınmaz mal paylaşımı, kira alacağı gibi birçok hu-kuki anlaşmazlık arabulucuya götürülebiliyor.

En az beş yıllık mesleki de-neyimi olan hukuk fakültesi mezunları arabuluculuk yapa-bilir. Adalet Bakanlığı siciline kayıtlı arabulucu olabilmek için bakanlıkça lisanslanan eğitim kurumlarından teorik ve pra-tik en az kırk sekiz saat eğitim alınması gerekir. Eğitimden sonra Bakanlığın açtığı yazılı ve uygulamalı sınavı geçip sicile kaydolanlar arabulucu unva-nını kazanır. Arabulucular sicil ve denetim bakımından Adalet Bakanlığı’na bağlıdır.

Bu yasa ile yeni olan işçi ile işverenin her türlü alacağı ve işçinin işe iadesi konularında dava açmadan önce arabulu-cuya başvurma zorunluluğunu getiriyor olmasıdır.

Arabulucuya başvurmadan önce dava açarsanız, dava usul-den reddediliyor. Fakat ara-bulucuya başvurmuş olmanız mutlaka işveren ile anlaşmanız gerektiği anlamına da gelmi-yor. Eğer anlaşma sağlanama-dıysa dava açma hakkınız de-

vam ediyor. Arabuluculuk gö-rüşmesi dava açmanın önünde engel değil.

Arabulucuya başvurduğunuz tarihten itibaren, arabulucu ki-şinin bu görüşmeleri üç hafta içerisinde sonlandırması gere-kiyor. Bu süre en fazla bir hafta uzatılabiliyor.

Arabulucuya başvurduğunuz tarihten itibaren, yasada dava açmak için öngörülen zaman aşımı süreleri donduruluyor. Yani zaman aşımı arabulucu-luk bürosuna başvurulmasın-dan, arabulucunun hazırlaması gereken son tutanağa kadar duruyor. Ayrıca bu zaman içe-risinde hak düşürücü süre de işlemiyor.

İşten çıkartılan bir işçi işe iade talebiyle, işten atıldığı tarihten itibaren bir ay içerisinde arabu-lucuya başvurabilir. Anlaşma sağlanamaz ise o zaman işçi, arabulucunun hazırladığı son tutanağın düzenleme tarihin-den itibaren iki hafta içinde dava açabiliyor.

Şu andaki yasal düzenle-meye göre, işe iade talebiyle dava açmak isterseniz işten atıldığınız tarihten itibaren 1 ay içerisinde dava açmanız gere-kiyor. Bu düzenlemeye göre ise arabulucuya 4 hafta içerisinde başvuru, arabulucunun en geç 4 hafta içerisinde son tutanağı hazırlaması ve ardından 2 hafta dava açma süresi göz önünde bulundurulduğunda toplam 10 haftalık bir zaman aşımı süresi mümkün oluyor.

Eğer arabulucuya gitmeden önce mahkemeye başvurduy-sanız herhangi bir hak kaybı-nız olmuyor. Elinize davanın usulden reddedildiğine dair mahkeme tebliğinin geçtiği tarihten itibaren iki hafta içe-risinde arabulucuya başvurma hakkınız var.

İşe iadeniz konusunda ara-

bulucu aracılığıyla anlaştıysa-nız işverenin sizi bir ay içeri-sinde tekrar işbaşı yaptırması gerekiyor. Bunun için ayrıca bir başvuru şartı aranmıyor. Fakat anlaşmaya rağmen işveren sizi işbaşı yaptır-madıysa dava açılabiliyor. Arabulucu huzurunda an-laşmış olunması hakları-nızı öldürmüyor.

İşçi eğer isterse ara-buluculuk görüşmele-rine tek başına katılabileceği gibi avukatı ile birlikte de katılabilecek.

Anlaşma sağlanamaması du-rumunda arabulucu ile yapılan görüşmenin ilk iki saatlik ücreti devlet hazinesi tarafından kar-şılanacak. Anlaşma sağlandığı taktirde arabuluculuk ücreti eşit paylaştırılacak. Fakat kişi isterse arabuluculuk ücretinin karşılanması için adli yardım başvurusu yapabilecek.

A r a b u l u c u l u k D a i r e Başkanlığının verilerine göre zorunlu olmamasına rağmen 2012 yılından bu yana birçok ilde en çok işçi alacakları arabu-lucuya götürülmüş. Bu illerin başında sırasıyla İzmir, İstanbul, Bursa ve Ankara geliyor.

Burjuvazinin Amacı… Genel hatları ile ortaya koy-

duğumuz bu yasa tasarısı ile burjuvazinin amacı, tabii ki iş-çilerin haklarını savunmak vs. değildir. Amaç iş mahkemele-rinin iş yükünün hafifletilmesi-dir. Çünkü bu alandaki iş yükü ciddi boyutlara varmıştır.

Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün verilerine göre ortalama 3 milyon 400 bin hu-kuk uyuşmazlığının %18’ini tek başına iş uyuşmazlığı davaları oluşturuyor. Yargıtay’ın yılda baktığı 780 bin civarındaki hu-kuk uyuşmazlığının %30’unu iş davaları dosyaları oluşturuyor.

Yine aynı kurumun verilerine göre iş davaları orta-lama 431 günde sonuçlanıyor. Hal böyle olunca devletin bu alanda belli reformlar yapmak istemesi gayet anlaşılırdır.

Bu yasal değişikliği başta DİSK olmak üzere anti AKP cep-hesi, işçilerin haklarının orta-dan kaldırıldığını, yargı erkinin özelleştirilmeye çalışıldığını, anayasaya aykırı olduğunu vs. söylüyor. Hatta daha da ileri giderek “hukukun genel nite-liğine, iş hukukunun işçiyi ko-ruma ve gözetme ilkesine ay-kırı” olduğu iddia ediliyor. (Kani Beko’nun 29 Mayıs 2017 tarihli açıklaması.)

Hükümetin yasal değişiklikle-rini değerlendirirken çıkış nok-tamız şu olmalıdır: Eski uygu-lama ne, yeni yasal düzenleme ne? Eski ile yeni arasında ne fark var? Yeni düzenleme ge-riye mi, ileriye mi gidişi temsil ediyor? İşçilerin mücadele ta-lebi ne olmalıdır? Sendikaların çıkış noktası bu değildir.

Burjuva hukukunda işçiyi ko-ruma ve gözetme ilkesi yoktur, olması da mümkün değildir...

Yeni yasal düzenlemede iş-çiler açısından talep edilecek şey, işçilerin avukat masrafları-nın ve tüm olası giderlerin pat-ronlar tarafından ödenmesidir.

Ağustos 2017

"Şu andaki yasal düzenlemeye göre, işe iade talebiyle dava açmak isterseniz işten atıldığınız tarih-

ten itibaren 1 ay içerisinde dava açmanız gerekiyor. Bu düzenlemeye göre ise arabulucuya 4 hafta

içerisinde başvuru, arabulucunun en geç 4 hafta içerisinde son tutanağı hazırlaması ve ardından 2

hafta dava açma süresi göz önünde bulundurulduğunda toplam 10 haftalık bir zaman aşımı süresi

mümkün oluyor."

Page 7: KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER, YA HİÇBİRİMİZ!ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/09-2017.pdfYeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Eylül 2017 • Fiyatı: 1,00

7

Eylü

l 201

7 •

Yeni

Dün

ya İç

in Ç

RI’n

ın iş

çi e

ki

KADIN İŞÇİLERİN YASAL HAKLARI

2013 yılında mevcut İş Kanunu çıkarı ldık tan sonra kadın işçilerin ça-

lışma koşullarını ilgilendire iki tane de yönetmelik çıkarıldı.

B unlardan b ir in cis i 24 Temmuz 2013 tarihli, “Kadın Çalışanların (yasa kadın işçi ye-rine ‘kadın çalışan’ diyor) Gece Postalarında (vardiyalarında) Çalıştırılma Koşulları Hakkında Yönetmelik” idi.

Bu yönetmeliğe göre;• 18 yaşını doldurmuş kadın

işçiler, her ne şekilde olursa olsun gece 7,5 saatten fazla çalıştırılamazlar.

( Ç a l ı ş m a v e S o s y a l Güvenlik Bakanlığı’nın “Kadın Çalışanların Gece Postalarında Çalıştırılma Koşulları Hakkında Yönetmelik”in 5’inci madde-sinde yapılan değişiklik ağus-tos ayı içinde Resmî Gazetede yayımlandı.

Yönetmeliğin 5. maddesi “Kadın çalışanlar gece postala-rında yedi buçuk saatten fazla çalıştırılamaz. Ancak turizm, özel güvenlik ve sağlık hizmeti yürütülen işlerde ve bu işlerin yürütüldüğü işyerlerinde faa-liyet gösteren alt işveren tara-fından yürütülen işlerde kadın çalışanın yazılı onayının alın-ması şartıyla yedi buçuk saatin üzerinde gece çalışması yaptı-rılabilir” şeklinde değiştirildi.)

• İşveren gece çalıştırdığı kadınlara servis sağlamak zo-rundadır. Eğer belediye sınır-ları dışındaysa mutlaka, fakat belediye sınırları içindeyse ve toplu taşıma aracı bulma zor-luğu varsa yine servis tahsis etmekle yükümlüdür.

• Kadınların gece mesaiye kalmadan önce iş yerinde gö-revli işyeri doktorundan rapor alması ve kadının durumuna göre 6 ayda bir düzenli olarak sağlık muayenesi yapılmalıdır.

• Kadın işçinin kocası da işin vardiyalar halinde yürütüldüğü aynı veya ayrı bir işyerinde ça-lışıyorsa kadının isteği üzerine, gece çalıştırılması, kocasının çalıştığı gece vardiyasına rast-lamayacak şekilde düzenlenir.

• Aynı işyerinde çalışan eş-lerin aynı gece vardiyasında çalışma istekleri, işverence, imkân dâhilinde karşılanmak zorundadır.

• Kadın işçiler, gebe olduk-larının doktor raporuyla tes-

pitinden itibaren doğuma ka-dar, emziren kadın ise doğum tarihinden başlamak üzere bir yıl süre ile gece vardiyasında çalıştırılamazlar.

• Ancak emziren kadın çalı-şanlarda bu süre, anne veya çocuğun sağlığı açısından ge-rekli olduğunun işyerinde gö-revli işyeri hekiminden alınan raporla belgelenmesi halinde altı ay daha uzatılır.

• Bu çalışanların anılan sü-relerdeki çalışmaları, gündüz vardiyalarına rastlayacak şe-kilde düzenlenir.

• Gece vardiyasında kadın işçi çalıştırmak isteyen işverenler, gece çalıştırılacak kadın işçile-rin isim listelerini, iş müfettiş-lerince yapılan denetimlerde göstermek üzere işyerinde saklamalıdır.

İkinci yönetmelik ise 16 Ağustos 2013 tarihli “Gebe Veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları Ve Çocuk Bakımı Yurtlarına Dair Yönetmelik” idi.

Bu yönetmeliğe göre ise; • Kadın işçi eğer çalışabile-

ceğini doktor raporu ile ispat-layabilirse doğumdan 3 hafta öncesine kadar çalışabilir. Geriye kalan 5 hafta ya da ço-ğul gebelikte 7 haftayı doğum sonrasına atabilir. Ücreti öden-meye devam eder.

• Eğer hamilelik zor geçi-yorsa, düşük tehlikesi varsa bu izinler doktor raporu ile arttırılabilir.

• Kadın işçi çocuk sayısına göre artan oranda tam maaş karşılığında (yarısı işveren ya-rısı devlet tarafından karşıla-nan) yarım gün çalışabilir. Bu süreler bittiğinde 6 ay daha ücretsiz izin kullanabilir.

• Hamile kadın, hamilelik boyunca ve doğumdan sonra 6 aya kadar gece çalıştırıla-maz. Ayrıca hamile, yeni do-ğum yapmış ve emziren ka-dınlar günde 7,5 saatten fazla çalıştırılamaz.

• Eğer ağır ve yorucu bir işte çalışıyorsa daha hafif bir işe geçirilir. Bundan dolayı ücre-tinde indirim yapılamaz. Sigara içilmeyecek ve oturarak çalışa-bilecek imkanların sağlanması gereklidir. Eğer işyerinde öyle bir iş yoksa işçi ücretsiz izine çıkabilir.

• Hamile kadın doktor gerek

gördüğünde ve rutin kont-rol dönemlerinde izin alabilir. Ücret kesintisi olmaz. Çalışma süresince sık sık tuvalete gitme ihtiyacı dikkate alınarak kendi-sine kolaylık gösterilir.

• Çalışma hızı ve yoğunluk hamile kadın işçinin koşulla-rına göre yeniden düzenlene-bilmelidir. Hamile işçinin ani darbelere, sarsıntıya, uzun sü-reli titreşime maruz kalacağı işlerde çalıştırılması yasaktır.

• Hamile işçi kişisel koru-yucu kullansa bile 80 desi-belden daha az gürültülü or-tamlarda çalışması sağlanmalı ve bu mümkün değilse işi değiştirilmelidir.

• İşyerinde hamile kadın iş-çinin soğuk, sıcak ve yüksek basınçtan dolayı sağlık riski yaratmayacak koşullarda çalış-tırılması gerekir.

• Hamile veya yeni doğum yapmış kadın işçinin yalnız ça-lıştırılmaması esastır. Bu müm-kün değilse diğer işçilerle ko-laylıkla iletişim kurabileceği bir yerde çalışması sağlanır.

• Yaşına ve medeni duru-muna bakılmaksızın 100-150 arası kadın işçisi olan işyerle-rinde işyeri dışında ve işyerine en fazla 250 metre uzaklıkta 1 yaşından küçük çocukların ba-kılması ve bebek emziren ka-dınların kullanabilmesi için bir emzirme odası kurulmalıdır. Bu yükümlülüklerin mali giderle-rinin hepsi patron tarafından

karşılanmalıdır.• Yine yaşına ve medeni du-

rumuna bakılmaksızın 150’den fazla kadın işçisi olan işyerle-rinde 0-6 yaş arası çocukların bakımı veya emzirilmesi için işyerinden ayrı ama makul bir uzaklıkta bir yurt veya anao-kulu işveren tarafından kurul-malıdır. İşveren başka patron-larla ortaklaşarak bir yurt aça-bilir veya harici bir yurtla anla-şarak da bu hizmeti görebilir. Yurt yerinin uzaklığı 250 met-reden fazlaysa bu durumda patron ücretsiz taşıt sağlamak zorundadır.

Yukarıda ana hatlarıyla or-taya koyduğumuz yasal dü-zenlemelere baktığımızda ka-dın işçilerin çalışma koşullarını hafifleten olumlu düzenleme-ler olduğunu görüyoruz. Fakat bu düzenlemelerin önemli bir bölümü pratikte uygulanmı-yor. Özellikle kadın işçilerin yoğun olarak çalıştırıldığı kayıt dışı sektörde kadın işçiler yer yer erkek işçilerden çok daha ağır çalışma koşulları ile karşı karşıyadırlar.

İşyeri kreşinin açılabilmesi için sadece kadın işçilerin sayı-sının esas alınması bu yasalar-daki erkek egemen anlayışın bir yansımasıdır. Bizim talebi-miz kadın- erkek sayısına ba-kılmaksızın kadınların çalıştığı her işletmede işyeri kreşinin açılmasıdır.

Ağustos 2017

Page 8: KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER, YA HİÇBİRİMİZ!ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/09-2017.pdfYeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Eylül 2017 • Fiyatı: 1,00

8

Eylü

l 201

7 •

Yeni

Dün

ya İç

in Ç

RI’n

ın iş

çi e

ki

BİRLEŞİK METAL MESS GRUP TOPLU SÖZLEŞME TEKLİFİNİ AÇIKLADI

Eylül ayında metal işko-lunda toplu iş sözleşmesi görüşmeleri başlayacak.

Birleşik Metal-İş Sendikası, (BMİS) MESS grup toplu söz-leşme teklifini Birleşik Metal-İş Gebze Şubesi’nde düzenlediği basın toplantısıyla duyurdu.  BMİS’in toplu sözleşme süresi iki yıl olan teklifi 77 ana mad-deden oluşuyor. 77 ana mad-denin 47 maddesinde değişik-lik teklif ediliyor. 47 maddenin bir bölümü idari maddelerden, bir bölümü sosyal haklardan, bir bölümü de ücret madde-sinden oluşuyor.

B i r l e ş i k M e t a l İ ş ç i l e r i Sendikası’nın ücret teklif i: “ İ ş e G i r i ş Ü c r e t i :  İlk defa işe girecek bir metal iş-çisinin ücretinin asgari ücretin yüzde 15 oranında üzerinde olması teklif edilecektir. Ayrıca Metal Sanayi İş Değerlendirme Sisteminin (MİDS) uygulandığı işyerleri için de iş gruplarına göre asgari ücretin yüzde 10’u ile yüzde 20’si oranında ar-tış içeren teklifimiz olacaktır. Ü c r e t Z a m m ı : Ücret zam teklif imiz 3 bö-

l ü m d e n o l u ş m a k t a d ı r . T a m a m l a m a :  Tamamlama (iblağ) belirli bir üc-ret seviyesinin altında kalan işçilerin ücretlerinin bu ücret seviyesine getiri lmesidir. Bu çerçevede, saat ücret 9 TL’nin altına olan metal iş-çilerinin saat ücretleri ön-celikle 9 TL’ye getirilecek, üc-ret zammı daha s o n r a y a p ı l a c a k t ı r. K ı d e m Z a m m ı :  2016 yılında asgari ücretin ge-leneksel artış oranının üzerinde yükselmesi sonucu kıdemli işçi ile yeni işe giren işçi arasında ücret farkı oldukça azalmıştır. Aslında, kıdemli işçinin ücreti-nin düşük olduğu ortaya çık-mıştır. Bu çerçevede her bir kı-dem yılı için saat ücretlerine 10 krş teklif edilecektir. Ancak, bu tutar 1,50 TL’yi geçmeyecektir. M a k t u Ü c r e t Z a m m ı :  Metal işkolunda çalışan işçi-ler giderek gençleşmektedir.

Metal sektöründe çalışan işçi-lerin yüzde 25’i son 3 yılda işe giren işçilerden oluşmaktadır. Bu nedenle, işyerlerinde kıdem

süresi az olan işçilerin de dikkate alınması ge-

rekmektedir. Bu çer-çevede, yukarıda belirtilen zam uy-gulamalarından sonra tüm işçi-lere maktu olarak 2,40 TL/saat ücret

zammı yapılması t e k l i f e d i l e ce k t i r.

Ta m a m l a m a , k ı d e m zammı ve maktu ücret zam-

mının karşılığı ortalama üc-ret bazında yüzde 30,47’dir.  Te k l i f i m i z i n p a ra s a l ka r-ş ı l ı ğ ı o r t a l a m a d a s a a t ü c r e t l e r i n e 3 , 24 T L’d i r .  Bu tutar da ilk 6 aylık dönem için net 695 TL’ye denk gelmektedir. Diğer zam dönemleri için: 2. altı aylık dönemde enf-l a s y o n o r a n ı n a 2 p u a n a r t ı ş t e k l i f e d i l e c e k t i r . 3. altı aylık dönemde yüzde 6 oranında ücret zammı tek-l if edilecektir. Enflasyonun yüzde 6’yı geçmesi duru -

munda ise enflasyon oranı ka-dar ücret zammı yapılacaktır. 4. altı aylık dönemde enf-l a s y o n o r a n ı n a 2 p u a n a r t ı ş t e k l i f e d i l e c e k t i r .” (ht tp://birlesikmetal .org/ ) Teklifin önemli maddeleri bun-lar. Bunlar dışında sosyal haklar, idari maddeler, değişiklik talep edilen idari maddeler de var.  Yeni grup toplu sözleşme dö-neminde, metal işçilerinin ta-leplerini elde etmesi için tüm metal işçilerin ortak müca-delesi gereklidir. Hükümetin OHAL bahanesiyle metal işko-lunda fiili mücadeleyi engelle-mesi mümkündür. “OHAL za-ten sermaye için var!”

Metal işçileri haklarını almak için sonuna kadar mücadele et-melidir. Bu mücadelede, metal işçileri sendika bürokratlarına güvenmemeli, mücadeleyi el-lerine almalı, her fabrikada tüm işçiler tarafından seçilen grev ve mücadele komiteleri kur-malıdırlar. Fiili mücadele bu ko-miteler önderliğinde verilmeli, işçilerin kabul etmediği toplu iş sözleşmesi imzalanmamalıdır.

17 Ağustos 2017

Eğitim Köşesi

Sınıf kavramı, Marxist – Leninist teorinin en önemli kavram-larından biridir.

Marx’ın teorisinin temel çıkış noktalarından biri, üretim araç-ları üzerinde özel mülkiyete dayalı toplumların sömüren ve sö-mürülen sınıflara ve katmanlara bölünmüş olması ve tüm bu toplumların tarihinin “sınıf mücadeleleri tarihi” olduğu tezidir.

Böylece burada sınıfın ne olduğu, sınıftan ne anlaşıldığı so-rusu ortaya çıkmaktadır. Marx ve Engels’te sınıf kavramının belirleyici özellikleri şunlardır:

a) Ancak geniş insan toplulukları sınıf oluştururlar. Küçük topluluklara sınıf denmez.

b) Geniş bir insan topluluğunu sınıf yapan, o sınıfın üyeleri-nin ekonomik konumudur. Bu ekonomik konum, sınıf üyeleri-nin üst yapısal konumunu da belirler.

c) Sınıflar her toplumda neyin, nasıl üretildiğine ve payla-şıldığına göre belirlenir. Bu bağlamda ortak özelliklere sahip olanlar, aynı sınıfın üyesidirler.

Marx ve Engels’in düşüncelerini devralıp geliştiren Lenin’in sınıf tanımlaması şöyledir:

“Tarihi olarak belirlenmiş bir üretim sistemi içindeki yerle-rine, üretim araçları ile olan ilişkilerine, (bu ilişkiler çoğunlukla yasalarda tespit ve formüle edilmiştir) emeğin toplumsal ör-gütlenmesinde oynadıkları rollere ve dolayısı ile toplumsal

SINIF NEDİR?

zenginlikten aldıkları payın büyüklüğüne ve bu payı alırken kullandıkları yollara göre birbirlerinden ayrılan büyük insan gruplarına sınıf denir.” (Lenin Devlet ve Devrim, Eserler Cilt 29, sayfa 410, Almanca)

Görüldüğü gibi sınıf kavramı, ekonomik kategoriler içinde ele alınan, üretimdeki yerleri, üretim araçları ile olan ilişkileri vs.ne göre birbirinden ayrılan insan gruplarını ifade eden bir kavramdır.

Marx, Engels, Lenin ve Stalin sınıf kavramını ideolojik ve siyasi tavır vb.ne göre belirlememişlerdir. Eğer ideolojik ve siyasi tavır, herhangi bir bireyin ya da grubun dahil olduğu sı-nıfı belirlemek için tayin edici olsaydı, o zaman bizim yalnızca komünistlere proleter dememiz gerekirdi. Çünkü ideolojik ve siyasi olarak yalnızca komünistler proletaryanın sınıf çıkarla-rını bilinçli olarak savunmaktadırlar.

Eğer kimin hangi sınıfa dâhil olduğunun kıstası, savun-duğu ideolojik ve siyasi konumu olsa, o zaman bugün bütün dünyada ve tek tek ülkelerde işçi sınıfının büyük çoğunlu-ğunu burjuvaziye dâhil etmek gerekir. Çünkü işçi sınıfı esasta burjuvazinin düzenini kendi düzeni olarak görüp savunma durumundadır.

Dünya görüşü, siyasi tavrı, milliyeti, dini vb. ne olursa olsun, üretim araçları sahibi olmayan, geçinmek için işgücünü sat-mak zorunda olan herkes işçi sınıfının bir parçasıdır. Bir işçi ister komünist olsun ister faşist, işçidir, işçi sınıfının bir parça-sıdır. Objektif konumu itibari ile komünist bir işçi ile faşist bir işçi, dinci bir işçi vb. arasında bir fark yoktur. Aynı sınıfın üye-leri olarak objektif konumları ve çıkarları birdir. Sınıfın tanımı kısaca böyledir.

Page 9: KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER, YA HİÇBİRİMİZ!ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/09-2017.pdfYeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Eylül 2017 • Fiyatı: 1,00

9

Eylü

l 201

7 •

Yeni

Dün

ya İç

in Ç

RI’n

ın iş

çi e

ki

IRKÇILIK KAPİTALİZMİN YOL ARKADAŞIDIR

Türk hâkim sınıfları ırkçılığı ve şovenizmi kışkırtıyor. Irkçılık ve şovenizm siste-

min bir parçası olarak işlev gö-rüyor. Irkçılığın ve şovenizmin kışkırtılması oyunu tehlikeli bir oyundur; nerede sonlanacağı belli değildir. Sınıf bilinçli işçi-ler, azdırılan ırkçılığa ve şove-nizme karşı “halkların kardeşli-ğine” vurgu yapan mücadeleyi yükseltmelidir.

Kapitalizm böl, yönet siya-setini izler. İşçiler arasına nifak tohumları sokar. İşçilerin mil-liyetlerine göre bölünmüşlü-ğünü kullanarak, Türklüğün daha üstün bir işleve sahip ol-duğunu açıklar! Irkçılar, kendi ırklarının diğerlerinden üstün olduğunu savunur! Türkiye’de ırkçılık, ülkelerimizde yerleşik olan Türk olmayan milliyetler yanında, göçmenlere de yöne-lir. Göçmen işçilerin emek gü-cünün ücretinin düşük tutul-masını sağlar. Bununla birlikte en zor işlerin onlara verilmesini de meşrulaştırır. Göçmenlere yönelik ırkçılık, yerli işçilerin kendilerini patronlarıyla aynı aidiyette görmesini, bunun üzerinden göçmen işçileri dış-lamasını sağlar. Sınıf bir kez daha yerli işçiler/göçmen işçi-ler şeklinde bölünür.

İşçiler arasında var olan fark-lılıklar, ayrılıklar temelinde sını-fın bölünmesi, onun sınıf olarak birlikte hareket etmemesi, ken-dini sınıf aidiyeti üzerinden de-ğil, başka aidiyetler üzerinden tanımlaması yalnızca egemen sınıflara yarar. Hangi kesimin temsilcisi olursa olsun hâkim sınıfların tümü; onların devleti, hükümeti, cinsiyeti, milliyeti, dili, dini, mezhebi vs. ne olursa olsun tüm işçilerin, emekçilerin düşmanıdır. Onların halkları birbirlerine karşı kışkırtma ve olayların bir “iç savaşa” dönüş-türülmesi plânlarını bozmak için milliyeti, dili, ulusal kimliği ne olursa olsun; tüm kadın ve erkek işçileri duyarlı olmaya ça-ğırıyoruz. Hâkim sınıfların ikti-dar dalaşının bir parçası olarak sahneye koydukları bu tür teh-likeli oyunlar karşısında, bu tür oyunlara karşı ortak mücadele cephesinde, sömürücü düzene karşı, ücretli köleliğe karşı mü-

cadeleye çağırıyoruz.Ülkelerimizde sayıları üç

milyona varan Suriyeli göç-men yaşıyor. Bu insanların dramını hepimiz çok iyi biliyo-ruz. Göçmenlerin hayatı son derece zor koşullarda sürüyor. Mülteci çocuklar sokaklarda di-leniyor, en zor işlerde ve en zor koşullarda çalışıyor. Mültecilere yönelen linç girişimleri giderek artıyor. Burada üzerinde dü-şünülmesi gereken en önemli nokta; bu trajik bir duruma sürüklenmiş insanları ucuz emek gücü olarak kullanan fır-satçı işverenlerdir, patronlardır. “Yerli” İşçiler, y e r l e r i n e yerleştir i -len işçileri d ü ş m a n o l a r a k g ö r ü -y o r ! Bu sa-dece

Tü r k i ye ’d e ortaya çıkmış bir so-run da değildir. Kapitalizm dünyanın her yerinde böyle iş-ler. Dünyanın her yerinde işini kaybetmiş ve sınıf bilincine sa-hip olmayan işçiler benzer tep-kiyi verir. Egemenler tarafından da kışkırtılan ve kullanılan bu tepki yanlıştır.

Bugün zenginliğin esas ya-ratıcısı olan işçilerin, emekçile-rin kendi sorunları ve talepleri yeterince gündeme taşınmı-yor, taşınamıyor. Egemenler suni gündemler yaratıyor. Egemenler, işçilerin/emekçile-rin sorunlarını gündeme taşın-masını istemiyor. Olağanüstü H â l ş a r t l a r ı n d a , K a n u n Hükmünde Kararnamelerle yö-netiyorlar. Grevleri erteliyorlar. İşçi sınıfının hak arama müca-delesini istemiyorlar. Onların derdi Türkiye’yi daha fazla

kapitalistleştirmektir. Küçük bir azınlığın daha da zengin-leşmesidir. Egemenler, kitleleri kendi sorunlarına yabancı-laştırıyor. Kitlelerin uyuması, uyutulması için çeşitli yol ve yöntemlerle, dinle, tevekkülle, medya ile sağlıyorlar. Esas ola-rak sömürücü sistemin çarkına çomak sokacak olan dev uyu-

yor, uyutuluyor. Irkçılığın kapitaliz-

min yol arka-d a ş ı

olduğu gerçeği

k av r a n -d ı ğ ı n d a ,

ı r k ç ı l ı ğ a karşı müca-

delenin de kapitalizmin

köklerini ku-rutmaya yöne-

lik veril- mesi gerektiği gerçeği günışığına çıkar.

Çeşitli ulus ve milliyetlerden işçilerin, emekçilerin düşmanı birdir: Sömürücü sistem! Çeşitli ulus ve milliyetlerden işçile-rin, emekçilerin hedefi birdir: Sömürücü sistemi yıkmak! Çeşitli ulus ve milliyetlerden iş-çilerin, emekçilerin mücadelesi de bir olmak zorundadır!

Çağrımız; çeşitli ulus ve mil-liyetlerden işçileri, emekçi-leri sınıf kardeşliğine çağrıdır. Çağrımız, işçilerin, emekçilerin hâkim sınıfların iktidar dalaşına alet olmamasıdır. Çağrımız, iş-çilerin, emekçilerin hâkim sınıf-ların iğrenç politikalarına des-tek vermemesidir. Çağrımız, işçi, emekçi yığınların başka bir

ulusun işçilerine, emekçilerine saldırtan sömürücü sınıflara, onların devletine, sistemine karşı mücadele çağrısıdır!

Toplumdaki tüm zenginliği yaratan ve ancak yaratmış ol-duğu bu zenginlikten en azını almak zorunda bırakılan, azla kanaat getirmeye alıştırılmış geniş işçi ve emekçi yığınlar uykudan uyanmadığı sürece egemenlerin sömürü çarkı dönmeye devam edecektir.

İşçi sınıfı kendi gerçekliğini gördüğünde, kendi istem ve taleplerini haykırdığında ve bu talepler uğruna mücadeleye yöneldiğinde, ancak o zaman gündeme kendisini, kendi ta-leplerini taşıyabilecektir.

İşçilerin/emekçilerin; yani zenginliğin esas üreticilerinin, yani milyonlarca çoğunluğun, yani anda bilinçleri esir alınmış-ların, uykuya yatırılmış olan-ların gündemi kendi istem ve talepleri temelinde belirleme yeteneği ve gücü vardır.

Çözüm, işçilerin/emekçile-rin kendi güçlerinin farkına varmalarında; hâkim sınıfların şu ya da bu kesiminin kuy-ruğunda hareket etmekten kurtulmalarındadır.

Çözüm, işçilerin esaretten kurtarılmasındadır.

Çöz ü m , u y u y a n d e v i n uyanmasındadır.

Dev bir kez uyandığında ne-leri başarabildiğini, egemenle-rin döndürdükleri sömürü çar-kına nasıl çomak soktuklarını, bu çarkı nasıl kırıp parçalayıp bir kenara attıklarını dünya ve ülkelerimiz işçi ve emekçi hareketi deneyimlerinden bilmektedir.

İşçi sınıfının ve emekçilerin gerçek kurtuluşu, kendi gü-cüne güvenerek sınıf dayanış-ması, sınıf örgütlenmesi ve sı-nıf mücadelesiyle kazanılabilir, kazanılacaktır.

Ağustos 2017

İşçi sınıfı kendi gerçekliğini gördüğünde, kendi istem ve

taleplerini haykırdığında ve bu talepler uğruna mücadeleye

yöneldiğinde, ancak o zaman gündeme kendisini, kendi ta-

leplerini taşıyabilecektir.

Page 10: KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER, YA HİÇBİRİMİZ!ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/09-2017.pdfYeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Eylül 2017 • Fiyatı: 1,00

10

Eylü

l 201

7 •

Yeni

Dün

ya İç

in Ç

RI’n

ın iş

çi e

ki

GREV VE DİRENİŞLERDEN KISA KISA

BATIÇİM’DE DİRENİŞİzmir'in Bornova ilçesinde kurulu bulunan BATIÇİM (Batı

Anadolu Çimento Fabrikası) fabrikasında çalışan işçilerden, DİSK'e bağlı Cam Keramik-İş Sendikası’na üye oldukları için 10 işçi işten atıldı. İşçiler BATIÇİM karşısında çadır kurarak direnişe geçti. İşçiler işe yeniden geri alınana kadar direnişlerini sürdüreceklerini açıkladılar.

İŞTEN ATILAN KARYER İŞÇİLERİ DİRENİŞTE!Manisa Akhisar Organize Sanayi Bölgesinde faaliyet yürüten

Karyer Isı Transfer A.Ş fabrikasında çalışan işçiler, DİSK’e bağlı Birleşik Metal İş Sendikasına üye oldular. 20 Haziran’da Karyer patronu sendika üyesi oldukları için 47 işçiyi işten attı. 47 işçiden 29 işçi bir ay sonra işe geri alındı. 18 işçinin işe iade davası ise sürüyor.

AKKİM’DE İŞÇİ KIYIMIİstanbul Hadımköy’de kurulu bulunan Akkim Yapı Kimyasalları

fabrikasında 546 işçi çalışıyor. 264 işçi Petrol-İş Sendikası üyesi oldu. Çalışma Bakanlığı’na başvuran sendika yetki belgesi aldı. Patronun sendikalaşmaya cevabı 27 işçiyi işten atmak oldu. İşten atılan işçiler fabrika önünde direnişe geçti.

İZMİR BELEDİYE İŞÇİLERİ İŞ BIRAKTIİzmir Büyükşehir Belediyesi’ne karşı kadro ve geriye dönük

ilave tediye davası açan işçilerden ilk olarak haziran ayı içerisinde 80 şirket işçisini işten çıkaran Büyükşehir Belediyesi yönetimi, İzelman, İzenerji, Grand Plaza, İzulaş ve İzfaş şirketlerinde çalışan 40 civarında işçinin daha işine son verdi.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan Genel İş üyesi işçiler, iş-ten atılan arkadaşları için, 3 Ağustos Perşembe günü iş bırakarak Büyükşehir yönetimini işçileri işe geri almaya çağırdı.

DİSK’e bağlı Genel İş İzmir 2 ve 3 No’lu şubeler, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde kadro ve ilave tediye davası açan işçilerin işten çı-karılması ile ilgili yarım günlük iş bırakma eylemi ve basın açıkla-ması yaptı.

TEKNO MACCAFERRİ GREVBirleşik Metal-İş Sendikası’na bağlı, Düzce’de bulunan Tekno

Maccaferri işçileri 31 Temmuz 2017 tarihinde greve çıktılar. Sendika internet sitesinde grev konusunda şu bilgilere yer verildi.

“Toplu sözleşme masasında işçilerin taleplerine kulak tıkayan Tekno yönetimi, sendikamızın almış olduğu grev uygulama ka-rarını boşa çıkarmak için, Haziran ayı içinde, Ankara ofiste çalışan işçi sayısını SGK kayıtları üzerinden 37 kişi arttırdı. Grev uygulama-nın ilan edilmesinin ardından grev oylaması talebinde bulundu. 21 Haziran 2017’de yapılan Grev Oylaması’nda Grev’e Hayır çıktı.

Sendikamız, tespit etmiş olduğu muvazaalı işçi girişi nedeniyle grev oylamasına itiraz etti. 25 Haziran 2017 tarihinde, Düzce İş Mahkemesi Sendikamızın itirazını kabul ederek, Grev Oylaması’nı iptal etti.

Tekno yönetiminin işçilerin grev hakkına müdahalesini boşa çı-karmamızın ardından, Tekno Maccaferri işçileri grevi başlattılar.”

24 Ağustos günü ise valilik ve savcılığın talimatları doğrultu-sunda jandarma eşliğinde yasadışı şekilde fabrikadan mal kaçı-rılmıştır. Bu sırada grev gözcüsü işçiler gözaltına alınmış, mallar kamyonlara yüklendikten sonra serbest bırakılmışlardır. Bu, dev-let eli ile yapılmış bir grev kırıcılığıdır. Sendikadan yapılan açık-lamada bu tür hukuk dışı uygulamalara rağmen işçilerin kararlı direnişlerine devam edecekleri ifade edilmiştir.

AVCILAR BELEDİYE İŞÇİLERİ DİRENİŞİ Avcılar Belediyesi bünyesinde, 400 Fen İşleri Müdürlüğü ve 120

Park Bahçeler Müdürlüğü taşeron işçisi 24 Temmuz’da, mayıs ayından bu yana alamadıkları ücretleri için iş bırakarak direnişe geçti.

İşçilerin örgütlü olduğu Belediye İşçileri Sendikası 2 No’lu Şube ile Avcılar Belediye Başkanı Handan Toprak arasında yürütülen görüşmelerde Belediye yönetiminin işçilerin birikmiş maaşlarının bir kısmını iki taksit halinde ödeyecekleri sözünü vermesi üzerine, altı gün iş bırakan işçiler 1 Ağustos Pazartesi günü işbaşı yaptı.

10 Ağustos’ta Avcılar’da yürüyüş düzenleyen işçiler Belediye bi-nası önüne yürüdü. İşçiler ücret sorunun bir an önce çözülmesini talep ettiler.

ŞİŞLİ BELEDİYE İŞÇİLERİ İŞ BIRAKTICHP’li Şişli Belediyesi şirketi Kent-Yol A.Ş’de çalışan Genel-İş

üyesi 1171 taşeron işçi, çalışanı oldukları Kent-Yol A.Ş şirketinin, şirket değişikliği yapılacağı ihaleye sokulmamasını protesto et-mek için iş bıraktı.

Kent-Yol A.Ş şirketi bünyesinde sendikalı olarak çalışan, işlerin taşeron firmaya devredilmesi nedeniyle işsizlik tehlikesi ve sen-dikal örgütlülüğün dağıtılması riskiyle karşı karşıya kalan işçiler ihalenin iptal edilmesini talep ediyor.

Şişli Belediyesi başkanlık binası önünde toplanan işçiler alkış ve sloganlarla CHP’li belediye yönetimini protesto etti. İşçilerin ey-lemi nedeniyle Şişli’de çöpler iki gün toplanmadı.

CHP’nin adalet yürüyüşüne katılan, destek veren Genel İş Sendikası ve sendikaya üye işçiler; CHP’nin adaletinin nasıl bir adalet olduğunu kendi pratiklerinden görmüş oldular. CHP’nin adaleti, kendisi için adalet, kendisinin hükümet olmasıdır. Başka bir şey değil!

İşçilerin örgütlü olduğu şirketin ihaleye sokulmaması, ihalenin taşeron şirkete verilmesi, işçilerin sosyal haklarının yok edilmesi, taşeron cehenneminde işçilerin çalıştırılmasının yolunun açılması demektir. Alın size CHP adaleti!

DHL EXPRESS İŞÇİLERİ DİRENİŞTEUluslararası kargo şirketi DHL Express’te TÜMTİS’te örgütle-

nen işçilerden 9’u işten atıldı. İşçiler Yenibosna’da bulunan işyeri önünde direnişe geçti. İşçiler, “DHL Express sendikayı tanıyana kadar, taleplerimiz karşılanana kadar” direnişlerini sürdürecekle-rini açıkladılar.

EREN ENERJİ İŞÇİLERİNDEN BASIN AÇIKLAMASIZonguldak’ta kurulu bulunan Eren Enerji firmasında örgülü bu-

lunan Disk’e bağlı Enerji-Sen Sendikası ve sendikaya bağlı işçiler, işten atılan üç işçi için 24 Ağustos günü basın açıklaması gerçek-leştirdiler. Açıklamada, işten çıkarılan işçilerin sendikalı oldukları için, hukuksuz bir şekilde işten çıkarıldıkları ifade edildi. Diğer sendikalı işçilerin de telefonla aranarak sendikadan istifa etme-leri aksi takdirde işten çıkartılacakları yönünde baskı yapıldığı belirtildi.

AROMA’DA GREVTek Gıda İş Sendikası’nın örgütlü olduğu Aroma Bursa Meyve

Suları ve Gıda Sanayii A.Ş. ile sendika arasında, mart ayında baş-lanılan 24. dönem Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine, Aroma işçileri 17 Ağustos’ta greve çıktı.

Page 11: KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER, YA HİÇBİRİMİZ!ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/09-2017.pdfYeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Eylül 2017 • Fiyatı: 1,00

11

Eylü

l 201

7 •

Yeni

Dün

ya İç

in Ç

RI’n

ın iş

çi e

ki

"KIYAFETİME KARIŞMA!"

Bu ülkede kadınların kı-yafetine hep karışıldı. Baba karıştı... Abi karıştı...

Öğretmen karıştı... Sevgili ka-rıştı!... Koca karıştı!... Devlet ka-rıştı!... Mahalle karıştı!

Ve hâlâ da karışmaya devam ediyor!

Kısa giyemezsin... dar gi-yemezsin... kolsuz tişört gi-yemezsin... pantolon giye-mezsin, eteğin boyu şu kadar olmalı... başörtüsüyle / teset-türle buraya-şuraya giremez-sin... vs. vs.

Kimileri kadınları "açık-se-çik" giyindiği için damgalıyor, aşağılıyor... Kimileri de kadın-ları "örtündüğü" için aşağılıyor ve dışlıyor! Hangi mahallede yaşadığınıza bağlı! Kadınları haşema ile denize girdiği için kem gözlerle süzen, türbana yasak koyan zihniyet ile kısa etek /şortu nedeniyle ona otobüste/parkta saldıran zih-niyet özde aynı: Her ikisinde de aynı tahammülsüzlük ve kadınların kıyafetine ve hatta bütün hayatına karışmayı dünyanın en normal şeyiymiş gibi gören bir haddini bilmez-lik söz konusu!

Bu ülkede kadınlar, kıyafet-leri bahane edilerek saldırıya uğruyor

Bunlara bir yenisi eklendi: Şortla gezdiği için bir genç kadın özel güvenlik görevlisi tarafından İstanbul'da, Maçka parkından çıkarılmak istendi. Bu olayın hemen ertesinde Maçka parkında "kıyafetime karışma!" eylemi yapıldı. Bu eylemin en olumlu yanı her kesimden kadınların ve hatta az sayıda da olsa, başörtülü ve tesettürlü kadınların da katılmış olmalarıydı. Her yaş-tan ve farklı kesimlerden ka-dınlar hep bir ağızdan "Yeter artık! Kıyafetime karışma!" "Şortumu da giyerim, başör-tümü de takarım! "Ne istersek giyeriz her yerde de gezeriz!" şeklinde slogan atıyorlardı! Umut verici bir eylem!

Kadınların açık eşittir "fa-hişe", kapalı eşittir "cahil, bağ-naz, köle" olarak sıfatlandırıla-rak erkeklerin kutuplaştırma siyasetine alet edilmelerine karşı umut vadeden bir çıkış!

Hiç kimse kadınların kıya-fetine karışma hakkına sahip değildir! Kadınlar ister baş-

larını açar ister başörtüsü takarlar... İsterse şort giyer, ya da uzun etekle gezerler... Haşema ya da bikiniyle de-nize girerler!... Biz kimsenin kıyafetinden dolayı hakarete uğramadığı ve dışlanmadığı bir dünya istiyoruz. Kadınların ne giyip ne giymeyeceklerine özgürce karar verebileceği bir dünya istiyoruz. Mahalle bas-kısının olmadığı, kadınların özgürlüklerinin kısıtlanma-dığı bir dünya istiyoruz!

Ve her şeyden önce de:Kadınların bedeni üzerin-

den siyaset yapılmasına bir son verilmesini istiyoruz.

Yeter artık! Elinizi, dilinizi, siyasetinizi kadınların bede-ninden çekin!

Maçka parkındaki eylemde yakalanan birliktelik büyütül-mek zorundadır. Erkeklerin belirlediği siyasetle "kutup-laştırılarak" bölmenin karşı-sında kadınların özgürlükleri ve kendi yaşamlarını kendi-lerinin belirleme mücadelesi durmak zorundadır. Bunun için mücadele etmeye değer!

Kadınların birliğini engelle-mek için bakın nasıl nifak to-

humu saçılıyor:"Kıyafetime karışma!" kam-

panyası çerçevesindeki ey-lemleri karalamak için bazı-ları yine işbaşındaydı. Artık alışkanlık oldu: En küçük bir direniş ve hak arayışı dahi "dış güçlerin oyunu" "vatan hainliği" vb. şeklinde damga-lanarak karalanmak isteniyor. Gayet bilinçli bir baskılama ve sindirme taktiği söz konusu olan.

Örneğin Akşam gazetesinin bir köşe yazarı şöyle diyor:

„Kamuoyu, ABD’nin yanı başımızda terör ordusu oluş-turduğundan habersiz “ya-şam tarzı” kavgasıyla uyutu-luyor. “Kıyafetime dokunma!” kampanyası da küreselcilerin yönlendirmesi altındaki kadın örgütleri ile medyanın birlikte oluşturduğu gündemlerden biri.

“Devletime, vatanıma do-kunma” yerine, küreselci çetenin etkisiyle başlatılan “kıyafetime dokunma!” kam-panyası yürüyor. Aslında kimsenin kıyafetine, yaşam tarzına dokunulduğu yok; tehdit kıyafete ya da yaşam

tarzına değil, ülkenin beka-sına; bu gürültünün amacı da işte bu gerçeği ört bas etmek, kamuoyunun dikkat-lerini dağıtmak, ülkenin karşı karşıya olduğu tehlikeler üze-rinde kafa yormasını engel-lemek ve tabii sonuçta top-lumu ayrıştırarak bir bütün olmaktan çıkarmak." (http://w w w.ak sam.com.tr/kur tu-lus-tayiz /yazarlar/abdnin-t i r l a r i - b e k a - t e h d i d i - c 2 /haber-647905)

Biz kadınlar, kıyafetimize nasıl karışıldığını, özgürlük-lerimizin nasıl kısıtlandığını gayet iyi biliyoruz. Buna karşı mücadelemiz sonuna kadar haklı bir mücadeledir. Kim ki, olayı çarpıtarak 'terörist', 'dış güçler tarafından yönlendi-ri'lenler vb. olarak hedef gös-teriyorsa, bu gerçeği karart-maya çalışmaktadır.

Ancak boşuna! Bu ülkede kadınların özgür olmadığına, beşikten tutun mezara kadar kadınların her şeyine karış-mayı kendine hak gören koyu bir erkek egemenliğinin var olduğuna her kadın tanıktır.

28 Ağustos 2017

"Maçka parkındaki eylemde yakalanan birliktelik büyütülmek zorundadır.

Erkeklerin belirlediği siyasetle "kutuplaştırılarak" bölmenin karşısında ka-

dınların özgürlükleri ve kendi yaşamlarını kendilerinin belirleme mücade-

lesi durmak zorundadır. Bunun için mücadele etmeye değer! "

Page 12: KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER, YA HİÇBİRİMİZ!ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/09-2017.pdfYeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Eylül 2017 • Fiyatı: 1,00

12

Eylü

l 201

7 •

Yeni

Dün

ya İç

in Ç

RI’n

ın iş

çi e

ki

BİR İNŞAAT İŞÇİSİ ANLATIYOR…

REAL HİPER MARKETLER KAPANDI, YÜZLERCE İŞÇİ İŞSİZ KALDI

Bir inşaat işçisi arkadaş de-ğişen çalışma koşullarını anlatıyor. Anlatılanlar, ka-

pitalizm geliştikçe, sanayi dışı sektörlerde çalışan işçileri nasıl giderek daha fazla fabrika di-siplinine çektiğini gösteriyor.

"Çocukluğumdan beri inşaat sektörünün içindeyim. İsçiliğe çok erken yaşta başladım. Babam da inşaat işçisi olduğu için çocuk halimle o çalışırken yanına gittiğim için kendimi bildim bileli şantiyelerde nasıl çalışıldığını gözlemleme şan-sım oldu.

Bundan 15 - 20 yıl önce yüz-lerce işçinin beraber çalıştığı şantiyeler yoktu. Bir inşaatta 10-15 işçi çalışırdı. Çalışmanın kendine özgü bir keyfi de olurdu. İş yaparken türkü söy-

lerdi bazı arkadaşlar. Kenarda bir semaver dururdu, yoruldu-ğumuz zaman ara verir, çayı-mızı yudumlardık.

Bugün durum çok farklı. Pek çoğu başka sektörlerde de fa-aliyet gösteren büyük firma-lar kar oranlarını dikkatli bir biçimde hesaplıyor, her mali-yet kaleminin kaydını tutuyor, yaptıkları her harcamanın kar-şılığını birkaç misli almaya çalı-şıyor, en kısa zamanda en fazla işi yapmak istiyorlar.

Bu yüzden yüzlerce işçi, bir üretim planı çerçevesinde fab-rika disipliniyle (bazen vardiya sistemiyle 24 saat) çalışıyor. Her işçinin yaptığı işin önceden be-lirlenmiş bir "kotası" var.

Örneğin dış kaplama yapan bir usta belli bir sürede belli bir

Hiper Market tekeli Metro Grup’un Türkiye’deki Real Hiper Market ma-

ğazalarını Beğendik 2014 yı-lında satın aldı.

Real Hiper Marketlerin altısı İstanbul’da, ikisi Ankara’da, birer tane İzmit, Konya ve Antalya’da olmak üzere top-lam 11 mağazası bulunuyordu. Daha sonra Gebze mağazası açıldı. O tarihte Real Hiper Marketler mağazalarında çalı-şan toplam işçi sayısı 1720 idi.

Tez Koop İş Sendikası’nın verdiği bilgiye göre REAL ma-ğazaları kapatıldığı dönemde, Türkiye genelinde REAL’de 450 işçi çalışıyordu.

Beğendik Mağaza İşletmeleri San. Tic. A.Ş. borçlarından do-layı İflas erteleme istedi. 46 mağazası bulunan Beğendik ve 12 mağazası bulunan Real için iflas erteleme başvurusu Nisan 2016’da yapıldı. İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi, Beğendik Yiyecek İçecek Gıda Turz. Hiz. İşl. San Ltd. Şti., Beğendik Mağaza İşletmeleri San. Tic. AŞ. ve Real Hipermarketler Zinciri A.Ş. için yapılan başvuruyu karara bağladı.

Mahkeme tedbir kararı verdi. Tedbir kararı ile birlikte şir-ketlere kayyum ataması da yapıldı.

Mahkemeye yapılan baş-vuruda yer alan bilgilere g ö re, B e ğ e n dik M a ğa z a A.Ş’nin 130 milyon 758 bin TL, Beğendik Yiyecek şirketi-nin 11 milyon 443 bin TL, Real Hipermarketlerin ise 713 bin 639 TL borcu bulunuyor.

Üç şirket ile ilgili dava sü-reci devam ederken, Beğendik ’in avukatları tarafından 18 Temmuz’da mahkemeye bir dilekçe verildi. Dilekçede Real

işi yapmak zorunda. Bu sürede bu işi yapamazsa "usta" değil, kalfa sayılıyor! Bu durum, bir an önce elindeki işi bitirmesi gereken kaplamacının alması gereken güvenlik tedbirlerini almamasına yol açıyor. Emniyet kemerini takıp çıkarmak "za-man kaybı" demek. Bu zaman "kaybedilince" verilen işi iste-nen sürede yapmak mümkün olmuyor. Bu yüzden işçi, bina-nın dışını kemer takmadan, ha-yatını tehlikeye atarak kaplıyor. Tam da bu yüzden "iş kazası değil, iş cinayeti" diyoruz.

Ayrıca aşırı yoğun çalışınca, bir sigara fazla içtiğinde sana "Hasan, çalışmaya mi geldin, sigara içmeye mi?" denince, iş saatlerinin sonuna doğru vü-cut aşırı derecede yorgun dü-

şüyor. Şantiyeden çıkan işçileri gözlemlerseniz bunun nasıl bir yorgunluk olduğunu fark edersiniz.

Bu yorgunluk insanın dikka-tini dağıtıyor, işe yönelik kon-santrasyonun düşmesine yol açıyor ister istemez. Dikkati da-ğılan insan hata yapar. İnşaatta hata, sakatlanma ya da ölüm anlamına gelebilir.

Bu durum, inşaatı en tehlikeli sektörlerden biri yapıyor.

Daha fazla büyümekten başka bir derdi olmayan, bu yolda her şeyi yapan sermaye-nin bu saldırılarına karşı inşaat işçilerinin çalışma saatlerinin düşürülmesi için mücadele et-mesi gerekir."

Bir inşaat işçisi.Ağustos 2017

Hipermarketlerin, yeni unva-nının Alvi Marketler Zinciri A.Ş olduğu, diğer iki şirketten ayrıl-dığı, bu şirket için iflas kararı ve-rilmesi istendi. 27 Temmuz’da yapılan duruşmada mahkeme talebi yerinde bularak şirketin iflasına karar verdi. Mahkeme kararı ile birlikte yeni adı Alvi olan Real Hipermarketler ma-ğazaları Ağustos ayı başı itibari ile kapatıldı.

Real Hipermarketler de ça-lışan işçiler işsiz kaldı. İşçilerin ihbar, kıdem tazminatları ise ödenmedi.

İşsiz kalan, tazminatları öden-

meyen Real Hipermarket işçi-leri, alacaklarını almak için çe-şitli eylemler gerçekleştirdiler.

İstanbul Beşiktaş Fulya Real Hipermarket önünde basın açıklaması yaptılar. Beğendik Mağa z ası merke z b inası önünde basın açıklaması yap-tılar. İzmit Real Hipermarket işçileri yürüyüş ve basın açıkla-ması yaptılar.

Real Hipermarketlerin ka-panmasının sorumlusu, Real Hipermarketler de çalışan işçi-ler değildir.

Beğendik ‘in zenginleşmesi-nin temelinde işçilerin alınteri, patron tarafından ödenmeyen emekleri var.

17 yıl, 20 yıl çalışan işçilerin iflas gerekçesiyle tazminatları-nın ödenmemesi kabul edile-mez! İşçilerin yasal alacakları, diğer alacaklardan önce önce-likle işçilere ödenmelidir. İflas söz konusu olduğu için hukuk-sal alanda yapılması gereken işlemler mutlaka yapılmalıdır.

İşçilerin üyesi olduğu Tez Koop İş sendikası, işçilerin hak-larının ödenmesi için yapılması gerekeni yapmalı, işsiz kalan üyelerine sahip çıkmalıdır.

15 Ağustos 2017

Page 13: KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER, YA HİÇBİRİMİZ!ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/09-2017.pdfYeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Eylül 2017 • Fiyatı: 1,00

13

Eylü

l 201

7 •

Yeni

Dün

ya İç

in Ç

RI’n

ın iş

çi e

ki

TEZ KOOP İŞ SENDİKASI’NDAN REAL SÜRECİ HAKKINDA BASIN TOPLANTISI

İDAM CEZASINA HAYIR!

İflasına karar verilen REAL Hiper Marketlerin kapatıl-ması ve sonrasında yaşanı-

lan süreç hakkında, Tez Koop İş Sendikası, sendikanın Şişli’de bulunan 1 No’lu şubesinde basın toplantısı düzenledi. Basın toplantıs ına, Şube Başkanı Nejla Önder, İdari S e k r e t e r Ö z c a n K o p a l , Örgütlenme Sekreteri Nurettin Karaman, TÜRK İŞ İstanbul B ö l g e Te m si l c i s i Ad n a n Uyar, Genel Örgütlenme Sek reter i Çağdaş Duyar, Genel Mali Sekreter İsmail Aydın, Gebze Şube Başkanı Engin Şevket Şimşek, temsil-ciler ve REAL işçileri katıldı. B a s ı n m e t n i n i G e n e l Örgütlenme Sekreteri Çağdaş Duyar okudu. Duyar 2014 yı-lında REAL Hiper Marketlerin Beğendik tarafından satın alınması, kayyum süreci, iflas kararı ve sonrasında yaşanı-lan süreç ve sendikanın neler yaptığı konusunda bilgi verdi.  Beğendik tarafından REAL satın alındığında, REAL’e ait 12 mağazada 1720 işçinin ça-lıştığını, 17 Ağustos itibariyle Çalışma Bakanlığı kayıtlarına göre REAL’de Türkiye gene-linde 450 işçinin çalıştığını, bu işçiler içerisinde sendikanın üye sayısının 313 olduğunu, REAL işçilerinin bir bölümü-nün haklarını aldığını, bir bö-

lümünün almadığı bilgisini veren Duyar şöyle devam etti: “Örneğin İstanbul/Merter’de ç a l ı ş a n l a r a l a c a k l a -rını tamamen almışlardır. Beylikdüzü 1 ya da 2 taksit ala-cağını aldı. Ümraniye’de çalışan-ların 1 ya da 2 taksit alacakları kaldı; Bayrampaşa ve Kartal’da çalışanlar ise henüz hiçbir alacağını tahsil edememiştir. Ankara/Etlik, Antalya ve Konya mağazalarında çalışanların alacakları yapılandırılırken, Antalya çalışanlarının son bir taksit alacağı kalmıştır.” Tez Koop İş Sendikası’nın “REAL işçilerini ortada bırak-tığı, sahip çıkmadığı” eleşti-risine tavır takınan Duyar, bu eleştirinin doğru olmadığını, “En başından itibaren süreç sendikamız tarafından ta-

kip edilmiş, yasalar çerçeve-sinde atılması gereken adım-lar sendikamız tarafından atılmıştır, atılmaktadır” dedi. REAL işçilerine sahip çıktı-ğını iddia eden, Tez Koop İş Sendikası’nı duyarsız davran-makla eleştiren Nakliyat İş ile il-gili olarak Duyar şu tavrı takındı: “DİSK’e bağlı bir sendika, asıl görevini bir kenara bırakarak güya REAL işçilerine sahip çık-tığını iddia ediyor. REAL işçile-rinin mağduriyetini kullanıyor. Hiç kimsenin REAL işçilerine sahip çıkmasına gerek yok. Üyelerimizin haklarını korumak sendikamızın görevidir. REAL işçileri için yapılması gerekeni se ndika mız ya p mak ta dır.” Basın toplantısına katılan REAL işçileri yaptıkları konuşmalarda Tez Koop İş Sendikası’nı eleş-

tirdiler. İşçiler; “basın toplantı-sının yeterli olmadığını, sendi-kanın hukuki süreci takip etme yanında eylem yapması gerek-tiğini, sürece müdahale etme noktasında sendikanın geç kaldığı” eleştirisini getirdiler. Eleştirilere Genel Örgütlenme Sekreteri Çağdaş Duyar tavır takındı. Duyar, “REAL’in kapa-tılmadığını iflas ettiğini, iflas ile ilgili hukuki sürecin tüketilmesi gerektiğini, bütünün fotoğrafını çekmeye çalıştıklarını, hukuk-sal alanda yapılacaklara bağlı olarak gerekli olursa eylem yapacakları” tavrını takındı. Yeni İşçi Dünyası olarak, Tez Koop İş Sendikası’nın ba-sın toplantısını olumlu bul-makla beraber, toplantıyı geç kalmış bir adım olarak değerlendiriyoruz. Tez Koop İş Sendikası’nın REAL iflas sü-recini takip etme, bu alanda yapılması gerekeni yapma yanında; sokağa da çıkması gerektiğini, REAL mağazaları önünde, Beğendik mağazaları önünde de basın açıklamaları, eylemler yapması gerektiğini düşünüyor ve öneriyoruz. Beğendik patronunu, REAL iş-çilerinin tüm alacaklarını öde-mesini sağlamak için sokağa da çıkılmalı, kamuoyu desteği sağlanmalı, Beğendik patronu sıkıştırılmalıdır.

19 Ağustos 2017

15 Temmuz darbe girişi-minden sonra, AKP ve

MHP –daha doğrusu Bahçeli MHP’si– tabanı idam cezası is-tiyor. 15 Temmuz’dan sonra ya-pılan gösterilerde, eylemlerde, darbenin yıldönümünde ‘İdam İsteriz’ sloganları yükseliyor.

Erdoğan “demokrasilerde halkın isteğine kulak kapatıla-maz”, “parlamento karar alırsa imzalarım” diyerek bu talebe sahip çıkıyor.

İdam cezası için anayasanın değiştirilmesi gerekiyor.

Anayasa referandumu için mecliste en az 330 oy gerekir. Referanduma gitmeden 367 oyla yasanın meclisten çıkması,

CHP’nin destek vermesi duru-munda mümkün. CHP, bu ko-nuda destek vermez. Mecliste 367 oy çıkmaz. Fakat 330 oy çı-kabilir. AKP, Bahçeli MHP’si bir-likte hareket ediyor. MHP idam cezasının getirilmesi için bas-tırıyor. AKP tam karar vermiş durumda değil. İdam cezasını getirmeleri, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği ile ilişkilerin ta-mamen kopmasını göze alma-ları, sizin söyleminiz bizim için sıfırdır anlamına geliyor. Göze alabilirler mi? Alabilirler. AB ile yapılan görüşmelere bağlı ola-rak idam cezasının getirilip, ge-tirilmeyeceği konusunda karar verilecektir.

Fettullahçı darbe sanıkları için istenen idam cezasının geriye dönük işlemesi, ulusla-rarası hukuk açısından müm-kün değil. Yani idam cezasını öngören bir yasa da halkın bir bölümünün darbecilere iste-diği idam talebini karşılamaz. Kılıfına tabii ki uydurabilirler.

İdam cezasının bir başka teh-likesi de var. İdam cezası geti-rilirse, kendilerine de dönebilir. İdam, Türkiye’de siyasilere karşı kullanılmış bir cezadır. Yarın öbür gün Erdoğan iktidardan düşerse, idam cezası Erdoğan’a karşı da uygulanabilir. Bu ne-denle halkın gazını almak için blöf te olabilir.

Fettullahçı darbeciler için istense de idam cezasına kar-şıyız. Kaldı ki idam cezasının getirilmesi durumunda, idam cezası komünistler, devrimciler başta olmak üzere herkes için uygulanacaktır.

Gerekçe ne olursa olsun, idam cezasının yeniden gün-deme getirilmesine karşı çıkmalıyız.

İdam cezası, suç ne olursa ol-sun, suçun karşılığı olarak savu-nulacak/verilecek bir ceza türü değildir.

İdam cezası, savaş hâlleri dı-şında ceza olarak savunulamaz/uygulanamaz!

18 Temmuz 2017

Page 14: KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER, YA HİÇBİRİMİZ!ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/09-2017.pdfYeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Eylül 2017 • Fiyatı: 1,00

14

Eylü

l 201

7 •

Yeni

Dün

ya İç

in Ç

RI’n

ın iş

çi e

ki

FOSİL YAKITTAN GÜNEŞ ENERJİSİNE GEÇİŞ MÜMKÜN MÜ?

Elbette mümkün; yeter ki azami kâr hırsıyla gözle-rini para bürümüşlerin

elinden enerji üretim kontrolü alınabilsin!

Kim bu gözlerini para bü-rümüşler? Emperyalistler/ka-pitalistler ve onların çıkarları doğrultusunda kendilerine pay edinenler! Ülkeler ba-zında karbondioksit (CO2) sa-lınımı şöyledir:

1990 yılından 2014 yılına

kadar toplam sera gazı emis-yonu, yani karbondioksit (CO2) salınımı dünya çapında %125 ar tış göstermiştir. (http://www.gazbir.org.tr)

Sözün kısası dünya ekono-misinin yüzde 85'ini oluşturan G20 dedikleri ülkeler dünyayı en fazla kirleten emperyalist/kapitalist devletlerdir.

“İklim değişikliğinin odak noktası olan karbondiok-sit salınımı her yıl 3 milyon ton eklenerek atmosferde asılı kalıyor.” (Greenpeace’in B e y o ğ l u ’n d a k i C e z a y i r

Toplantı Salonu’nda düzen-lediği İklim Krizi ve Türkiye panelinde konuşan Prof. Dr. Murat Türkeş, Adil medya)

Atmosferde asılı kalan sera efekti gazlar küresel ısınma-nın esas nedenidir. Her yıl biraz daha ısınan yer küre-mizdeki doğal denge bozul-maktadır. Hesaplananlardan daha hızlı bir şekilde hep yeni felaketlerin yaşanmasına ne-den olmaktadır.

Bu durum dünyamızın bir tarafında kuraklık rekor-ları kırarken, diğer tarafında ise sel felaketlerinin yaşan-ması doğadaki barbarlığın dışavurumudur.

Doğadaki barbarlığın esas sorumlusu elbette ilk bakışta “insanlıktır” denilebilir. Büyük insanlık kendine enjekte edi-len bilincin ötesine çıkacak durumda olmadığı için işin farkında bile değil!

Fakat bir avuç sömürücü sı-nıf işin farkındadır. Bu durum-dan kendine fırsatlar yarat-makta, kendi cennetine do-kunmadığı oranda her türlü tedbirin engeli olmaktadır. Çünkü tüm fosil yakıtların kul-lanılmasıyla elde edilen ener-jinin kontrolü sömürücü sınıf-ların özel mülkiyetindedir.

Sonuçta bu sorun sömürü sistemlerinden kurtulma mü-cadelesinin çok önemli parça-sıdır. Üretim araçlarının top-lumsallaştırılması mücadelesi bu alanı da kapsamaktadır. Kapitalist/emperyalist talan düzenlerine son vermek is-teyen her devrimci hareket çevre sorununda da önder-lik göreviyle karşı karşıya-dır. Sözün kısası yaşanılır bir dünya için mücadele sosya-lizm için yürütülen mücade-lenin ayrılmaz bir parçasıdır.

Kendine devrimci-sosyalist-

komünist diyen çevre soru-nunda önderlik görevine so-yunmak zorundadır. Kendini çevreci olarak gören de unut-masın, çevre sorunu kapita-lizme karşı yürütülen kavga-dan asla ayrılamaz!

Bugün yenilenebilir enerji üretiminin teknik donanımı da dünyayı kirletenlerin kont-rolündedir. Yani kapitalist mülkiyetin kontrolündedir. Bu anlamda kapitalizme vu-rulacak her darbe tüm enerji kaynaklarının kontrolünü elinde tutanlara vurulacak

darbedir. Fosil yakıttan kurtulmak

zorunludur. Alternatif ye-nilenebilir en temiz enerji kaynağı olan güneş ener-jisine geçişin önündeki en büyük engel de yine emper yalist /kapital ist sistemdir.

Bugün ve yarın yaşa-nılabilinir bir dünya için yani YENİ BİR DÜNYA İÇİN ÇAĞRIMIZ esas olarak bü-yük insanlığa.

F O S İ L E N E R J İ KULLANIMINDAN GÜNEŞ E N E R J İ S İ N E D E R H A L G E ÇİŞ M Ü M K Ü N D Ü R ! Y O L U M U Z D A K İ E N BÜYÜK ENGEL YIKILMASI G E R E K E N S Ö M Ü R Ü D Ü Z E N L E R İ D İ R . B U D Ü Z E N L E R İ Y I K M A KAVGASINA OMUZ VER!

26 Ağustos 2017

1 - Çin: 9.6 milyar ton

2 - ABD: 5.09 milyar ton

3-Hindistan: 2.29 milyar ton

4 - Rusya: 1.82 milyar ton

5 -Japonya: 1.25 milyar ton

6 - Almanya: 741 milyon ton

7 - İngiltere: 475 milyon ton

8 - Kanada: 499 milyon ton

9 - G. Kore: 606 milyon ton

10 - Brezilya: 454 milyon ton

11- G. Afrika: 449 milyon ton

12 - İtalya: 376 milyon ton

13 - Avustralya: 352 milyon ton

14- Fransa: 341 milyon ton

15-TÜRKİYE: 328 milyon ton

(İnternet 2012 verileri)

"Doğadaki barbarlığın esas sorumlusu elbette ilk bakışta

“insanlıktır” denilebilir. Büyük insanlık kendine enjekte edi-

len bilincin ötesine çıkacak durumda olmadığı için işin far-

kında bile değil!

Fakat bir avuç sömürücü sınıf işin farkındadır. Bu durum-

dan kendine fırsatlar yaratmakta, kendi cennetine dokun-

madığı oranda her türlü tedbirin engeli olmaktadır. Çünkü

tüm fosil yakıtların kullanılmasıyla elde edilen enerjinin

kontrolü sömürücü sınıfların özel mülkiyetindedir. "

Page 15: KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER, YA HİÇBİRİMİZ!ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/09-2017.pdfYeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Eylül 2017 • Fiyatı: 1,00

15

Eylü

l 201

7 •

Yeni

Dün

ya İç

in Ç

RI’n

ın iş

çi e

ki

DÜNYADAN İŞÇİ HABERLERİİSPANYAİşçiler grev yapınca İspanya’daki Barcelona havaalanına polis

girdi. Barcelona havaalanında çalışan 360 güvenlik işçisi düşük ücretler nedeniyle havaalanının en yoğun olduğu tatil günlerinin başladığı 14 Ağustos’ta greve başladı. İspanya hükümeti bir ta-raftan grevi yasaklayarak güvenlik görevlilerini işlerine dönmeye zorlarken diğer taraftan güvenlik görevlilerinden boşalan yerlere polisleri yerleştirerek grev kırıcılığı yaptı. 14.8.2017

MISIRMısır’da 16 bin tekstil işçisi grev yaptı. Mısır’ın Mahalla böl-

gesinde başlayan grev sürüyor. İşçiler devlete ait Mısır Tekstil Fabrikası önünde toplandı ve taleplerinin kabul edilmemesini protesto etti. İşçiler, ikramiyelerinin ödenmemesi nedeniyle 6 Ağustos’ta greve başlamışlardı. 16.8.2017

İNGİLTERE İngiltere’de McDonald’s işçileri ilk kez grev yaptı. İngiltere’deki

McDonald’s işletmelerinde ilk kez grev oluyor. İşçiler kendi arala-rında toplantı yaptıktan sonra işyerinde kendilerine yapılan baskı ve sömürüyü protesto etmek amacıyla iş bıraktılar. Sendikaya göre, bu ünlü Fast food sektörü zincirinin Cambridge, Crayford ve güney-doğu Londra’daki restoranlarındaki işçiler cinsel tacize de uğramış. Ayrıca, işçiler saat başına 10 sterlin ücret talep edi-yorlar. Bu talep ABD’de saat başına 15 dolar asgari ücret mücade-lesinden doğdu. 18.8.2017

ENDONEZYAEndonezya’da işten çıkarılan 5000 işçi gösteri yaptı. Freeport

Indonesia adlı ABD menşeli maden şirketinden çıkarılan işçiler, Papua eyaletinde bulunan şirket madenlerine giden yolu kesti ve şirkete ait kamyonları ateşe verdi. Freeport McMoran Inc. adlı dev madencilik şirketinin Endonezya şubesi olan bu şirketle işçi-ler arasında Mayıs ayından beri anlaşmazlık sonucunda pek çok işçinin işine son verilmiş, işçiler de greve başlamıştı. 19.8.2017

HİNDİSTANHindistan’da 1600 metro işçisi greve gitti. Hindistan’ın Delhi

kentindeki metro çalışanları 9 aydır ücretlerinin ödenmemesi ne-deniyle grev kararı aldı. Greve metro sürücüleri, bakım personeli, istasyon kontrolörleri ve müşteri ilişkileri asistanları katılıyor.

İşçiler 17 Ağustos tarihinde dokuz aydır ödenmeyen ücretleri-nin ödenmesi için gösterilere başlamışlardı. 20.8.2017

ARJANTİNArjantin’de öğretmenler grevde. Arjantin’in başkenti Buenos

Aires’te öğretmenler ücretlerinin yükseltilmesi için 24 saat grev yaptılar. Enflasyonun altındaki zammı kabul etmediklerini belir-ten öğretmenler, aynı zamanda polis tarafından göz altına alın-dıktan sonra kendisinden haber alınamayan yerli lideri Santiago Maldonado’nun da durumunun açıklığa kavuşturulmasını talep ediyor. 24.8.2017

ŞİLİŞili’de öğrenciler işçiler için yürüdü. Şili’nin başkenti Santiago’da

öğrenciler yeni eğitim yasasını protesto etmek ve belediyelerin işçilere eksik yatırılan maaşlarının tamamının yatırılması için yü-rüyüş düzenledi. Yürüyüşe saldıran polis aralarında 28 çocuğun da olduğu 45 kişiyi serbest bıraktı. (Telesur) 24.8.2017

PERUPeru’da öğretmenlerin grevi 70’inci gününde. Peru’da ücret ar-

tışı ve daha iyi çalışma koşulları için 70 gündür grev yapan ve yü-rüyüşler düzenleyen öğretmenler Başkan Pedro Pablo Kuczynski hükümetinin saldırı ve baskılarına maruz kalıyor. Öğretmenlerin grevine destek amacıyla Peru Genel İşçi Konfederasyonu bir yü-rüyüş düzenledi. Bu yürüyüşe, yasak olmasına rağmen, devlet memurları da katıldı. 30.8.2017

Çeviri: promete1917.org

Page 16: KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER, YA HİÇBİRİMİZ!ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/09-2017.pdfYeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Eylül 2017 • Fiyatı: 1,00

Yeni Dünya İçin ÇAĞRI Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Hüseyin Gül • Yönetim Yeri ve Adresi: Asmalımescit Mah. Terkoz Çıkmazı Sok. Terkozİşhanı, No: 1/62 Beyoğlu/İstanbul• Tel/Fax: (0212) 2511191 • e-mail: www.ydicagri.com • [email protected][email protected] • facebook.com/YeniDunyaIcinCAGRI•twitter.com/ydicagri • YDİ ÇAĞRI Sayı 188 nin İşçi Özel Sayısı • Eylül 2017 • Fiyatı: Türkiye: 1,00 TL · Türkiye Dışı: 1,00 Avro Baskı: Berdan Matbaacılık Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No: 215-216-239 Topkapı/İstanbul Tel: (0212) 613 11 12 • Yayın Türü: Yerel Süreli

“Sol”un önemli bir bölümü demokrasi umudunu, egemen sınıflar içindeki iktidar dala-şında, egemen sınıf partilerin-den biri olan CHP’nin müca-delesine bağlamış durumdadır.

CHP’nin ‘adalet’ mücadele-sinden burjuva anlamda bile demokrasi çıkmaz. CHP T.C devletinin kurucusu, egemen sınıf partilerinden biri, işçi-emekçi düşmanı sermaye par-tilerinden biri, kurumsal olarak faşist bir partidir. CHP’ye oy veren milyonlarca insanı fa-şist olarak görmüyoruz. Faşist tanımlaması kurumsal ola-rak yapılan bir tespittir. CHP iktidara gelmeyi başarırsa, geçmişte yaptığı gibi faşizmi uygulayacaktır.

Egemenler arasındaki iktidar dalaşında, CHP iktidar müca-delesi yürüten taraflardan biri-dir. CHP ‘sol’ bir parti değildir. CHP burjuva anlamda demok-rasi mücadelesi yürüten bir parti de değildir. Anayasanın ırkçı, milliyetçi başlangıç ilke-leri CHP için değiştirilemezdir. Dolayısıyla CHP’nin mücadele-sine destek vermek, iktidar da-laşında CHP’nin değirmenine su taşımak, CHP’nin yedeğine düşmek, CHP’nin kuyruğunda yer almak demektir.

Halk için, ezilen ve sömürü-lenler için gerçek demokrasi ancak halkın ve proletarya-nın kendi iktidarı şartlarında mümkündür. Demokrasi mü-cadelesinde işçileri, emekçi-leri, halkları öncelikle kendi sınıf iktidarları için mücade-leye çağırmalıyız. Bu müca-

dele için aydınlatma ve örgüt-leme çalışması yürütmeliyiz. Demokrasi mücadelesi devrim mücadelesi olarak yürütülmek zorundadır. Burjuvazinin sınıf iktidarını devirme, halkın ve proletaryanın sınıfsal iktida-rını kurma mücadelesi ne ka-dar güçlü olursa, burjuvazinin iktidarını korumak için belli tavizler vermek zorunda kal-ması, burjuva demokrasisinin sınırlarının genişletilmesi de o ölçüde mümkün olacaktır.

Demokrasi mücadelesini öncelikle devrim mücadelesi, işçi sınıfının, emekçi halkın iktidar mücadelesi olarak yü-rütmemiz, hiçbir şekilde bur-

juva diktatörlüğü şartlarında burjuva demokratik hakların savunulması, bunların uygu-lanması ve genişletilmesi için reform talepleri için de müca-dele etmenin engeli değildir. Biz burjuva demokrasisinde işçiler ve emekçiler için kağıt üzerinde var olan hakların kul-lanılması için de en ön saflarda mücadele ederiz. Bunu, iktida-rın sınıf niteliği hakkında, bur-juva demokrasisinin sınırları hakkında hayaller yaymadan, işçi ve emekçilere her zaman gerçekleri anlatarak yaparız. Demokratik reform mücade-lesini, devrim mücadelesinin ayrılmaz bir parçası haline ge-

tirerek yürütmeliyiz.Demokrasi cephesi, demok-

rasi konusunda asgari müş-terekleri temel alan güçlerin oluşturduğu bir cephe olma-lıdır. Asgari müşterek “anti-Tayyipçilik” değil, burjuva de-mokrasisidir. T.C. de faşizmi geriletme, onu burjuva de-mokratik bir cumhuriyete dö-nüştürme hedefi asgari müş-terektir. Tayyip iktidarı mevcut durumda öne çıkan güç olsa da, ülkelerimizde demokrasi mücadelesinin hedeflerinden yalnızca biridir.

Egemenler arasındaki iktidar dalaşında taraf tutmamalıyız. AKP’ye karşı CHP’den yana ol-mamalıyız. AKP’ye karşı CHP ile birlikte hareket etmemeliyiz. AKP, CHP, MHP, Gülen cemaati arasındaki iktidar dalaşında ta-raf tutulacak bir durum söz ko-nusu değildir. Al birini vur öte-kine! Bunların hepsi sömürü düzenin sürmesinden yana, hepsi işçi emekçi düşmanıdır.

CHP ile demokrasi mücade-lesi yürütmek, adalet aramak boş bir iştir. Demokrat olma-yanların demokrasi mücade-lesi vermesi sahtekarlıktan başka bir şey değildir. “Anti Tayyip”çilik demokrat olmanın kriteri değildir.

Egemenler arasındaki ikti-dar dalaşından bağımsız sı-nıf mücadelesini yürütelim, geliştirelim!

Umut egemenler arasındaki iktidar dalaşında değil!

Umut isyanda, kur tuluş devrimde!

Ağustos 2017

DEMOKRASİ NASIL GELECEK?