56
Tarih: Kasım 2012 Sayı: 13 1 yaşındayız

marketing europe & anatolia Sayı:013

Embed Size (px)

DESCRIPTION

marketing europe & anatolia, ekonomi, medya, reklam, iletişim ve pazar alanında aylık olarak yayınlanan bir e-dergidir. marketing europe & anatolia’da reklamcılığın duayenlerinden Oğuzhan Akay’ın ezber bozan, reklamcı Kağan İşmen'in sektöre revizyon getiren, reklamcı Argün Albayrak'ın dönüşümü tetikleyen yazılarını okuyabilir, ilgi çekici röportajları, haberleri, reklam kampanyaları künyelerini, kültür – sanat ya da gezi gibi sayfaları da bulabilirsiniz. marketing europe & anatolia Ekşioğlu Medya Grup tarafından yayınlanmaktadır.

Citation preview

Page 1: marketing europe & anatolia Sayı:013

marketingeurope & anatolia

Tarih: Kasım 2012 Sayı: 13

1 yaşındayız

Page 2: marketing europe & anatolia Sayı:013
Page 3: marketing europe & anatolia Sayı:013

marketing europe & anatolia / 1

İçindekiler

Sayı: 13 Tarih: Kasım 2012

İmtiyaz SahibiEksantrik Film Prodüksiyon Reklam ve Yayıncılık Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti.e-mail: [email protected].: 112 34725 Kızıltoprak - İstanbul - Tr.

Genel Yayın Yönetmeni veSorumlu Yazı İşler MüdürüElvin Ekşioğlue-mail: [email protected].: 112 34725 Kızıltoprak - İstanbul - Tr.

Haber ve FotoğraflarAgency Europe & Anatolia

Katkıda BulunanlarOğuzhan AkayKağan İşmenArgun AlbayrakAli Erdem EkşioğluSeval Duban

DanışmanAbdullah Ekşioğlu

İlan RezervasyonMelis Deniz

Yayın TürüSüreli Yayın

Yönetim YeriAgency Europe & AnatoliaMerkez Mh. Perihan Sk. Cansu Ap. No:120/5Şişli - İstanbul - Tr.Tel: +90 555 233 24 41e-mail: [email protected]

marketing europe & anatoliaAgency Europe & Anatolia tarafındanSüreli yayınlanan bir e-dergidir.

Bu yayının tüm hakları Eksantrik Film Prodüksiyon Reklam ve Yayıncılık Hizmet-leri San. ve Tic. Ltd. Şti. aittir. Tamamı ya da bir bölümü yayıncısının izni olmaksızın çoğaltılamaz ve yayınlanamaz.Tüm ilanların sorumluluğu firmalara, ma-kalelerdeki görüşler ve hukukisorumluluk yazarlara aittir.

Bu derginin yayınlanma sürecindehiçbir ağaç zarar görmemiştir.

mobil: m-mea.eksantrik.comhttp://www.facebook.com/meadergiBir Ekşioğlu Medya Grup kuruluşudur.

marketingeurope & anatolia

Kısa Kısa 04 - 13

Röportaj 14 -18

ezberbozacısı 21

revizyon 25

Gezi 42 - 47

Kültür –Sanat 50 - 51

Reklam Dünyası 23

Kampanyalar 33 - 41

Reklam Arası Sinema 48

Nostalji 52

Röportaj 26 - 29

transformatör 31

Page 5: marketing europe & anatolia Sayı:013

marketing europe & anatolia / 3

Köşe

Dergimizin ilk sayısının sizlerle buluşmasının ardından bir yıl geçti. Ben de dergimizin varlık sebebi, macerası, hedefleri ve ilkelerini bu satırlardan sizinle paylaşmak istedim.

Marketing alanında tarafsız, önyargısız, bağımsız bir dergiyi kağıt kullanmadan “hiçbir ağaca zarar vermeden” dijital olarak yayınlama fikri 1993’te üzerinde konuştuğumuz bir şeydi. Hatta derginin adı bile o yıllarda yeni kurduğumuz Agency Europe & Anatolia haber ajansının da adını çağrıştırması açısından marketing europe & anatolia olarak aklımızda yer etmişti. O yıllarda disketler kullanıldığı için disket olarak yayınlamayı düşünmüştük sonra CD’ler geldi ancak dağıtım ağlarının tekelleşmiş olması bizi endişelendiriyordu ve bu projeyi teknoloji gelişene kadar rafa kaldırmaya karar verdik.

Sonraki yıllarda sektörde yer alan dergilerin bazılarının cemaat bağlantıları, bazılarının tekel yapıları güçlenince bağımsız bir dergi ihtiyacını daha çok hisseder olduk, teknoloji de bizim baştaki hedefimize cevap verecek noktaya gelmişti ve dergimizin ilk sayısını Kasım 2011’de hiçbir kar amacı gütmeden yayına soktuk. Açıkcası yayına başlarken kim ne der, kimin ayağına basarız diye de düşünmedik. Bazı arkadaşlar logoyu sektörün başka bir dergisiyle benzer görünce hiç düşünmeden yeni bir logo hazırladık. Okuyuculardan gelen tepkilerle beğeni alan bölümleri devam ettirdik, hatalarımızı görüp düzelttik. Yalnız başlayan yolculuğumuz, dostum Seval Duban’ın gezi yazıları, Oğuzhan Akay’ın “ezberbozacısı” ve Türkiye’nin genç yönetmeni oğlum Ali Erdem Ekşioğlu’nun “reklam arası sinema” köşeleriyle dergimize katılmasıyla renklendi ve bizim için daha heyecan verici olmaya başladı. Dergimizi okuyan birçok sektör çalışanı yazılarıyla katkıda bulunmak istedi. Hepsinden özür dileyerek bu talepleri geri çevirmek zorunda kaldık. Çünkü biz alışılagelmişin dışında bir dergi hedefliyorduk ve yazarlarımız bu hedefe uygun niteliklere sahip olmalıydı. İşte bu endişelerle Oğuzhan Akay’ın da önerileriyle Kağan İşmen ve kadim dostum Argün Albayrak da kısa sürede dergimizin yazarlarının arasında yer aldı.

Yazarlarımıza hep şunu söyledik. “Suya sabuna dokunmayan, taraflı yazıları yazan dergiler zaten var. Biz onların yazamayacaklarını yazan bir dergi olmalıyız. Hiç kimseye hakaret etmeden, eleştiri sınırlarını aşmadan tüm gerçekleri dile getirmekten hiçbir korkumuz yok.” Bizim yazarlarımıza bunu söylediğimizi bilen dostlarımızın, “sizin bir de prodüksiyon şirketiniz var. Doğruları dile getirirseniz bazı kurumları küstürmekten

Elvin Ekşioğlu / [email protected]

korkmuyor musunuz?” sorularına da “doğruların tarafında olan her zaman kazanır” yanıtını verdik.

Öncelikle internette yayına soktuğumuz dergimiz, Samsung firması yetkililerinin dikkatini çekmiş olacak ki, daha ilk sayımızın ardından Samsung eKitap platformuna katılmamız için bize teklifte bulundular. Daha fazla okuyucuya hiçbir çıkar gözetmeden ulaşmayı hedeflediğimiz için hiç tereddütsüz ve karşılıksız kabul ettik. Artık Samsung eKitap Samsung telefon ve tabletler satın alındığında default olarak geliyor ve bizi daha fazla okuyucuyla buluşturuyor. Okuyucularımızdan birçoğu iPhone ve iPad’lerden dergiye ulaşmak istiyordu, hemen uygulamaya koyduk. Artık PDF destekleyen tüm mobil cihazlardan dergimize ulaşılabiliyor.

Henüz nihai hedefimizden çok uzakta olmakla beraber doğru yolda olmalıyız ki 12. sayısını geride bıraktığımız ve 13. sayısını yayınladığımız dergimiz, aylık 3500 okuyucu ortalamasına ulaştı.

Ancak daha yapacak çok şey var. İlk olarak dünyadan haberleri sıcağı sıcağına sizlere sunmaya başlamak için çalışıyoruz. İkinci aşama olarak dergimiz, aynı içerikle her ay İngilizce olarak da yayınlanıp, yabancı okuyuculara da ulaşacak. Teknolojik gelişmeler ve hali hazırda teknolojinin yayıncılığa sunduğu imkânlardan da daha kapsamlı yararlanmak için birçok proje üzerinde çalışıyoruz. Bizi çok yakından takip ettiklerini, hatta her sayı röportaj yaptığımız kişilerin peşlerinden koştuklarını bildiğimiz bazı dergilere bizden önce yapma fırsatını vermemek için onları burada yazmayacağım.

Tüm bu hedefler, hiçbir ilan ve satış geliri olmadan 12 sayıyı tamamlayan dergimiz için zaman alıcı olabiliyor. Biz sektördeki ajanslardan kendi ilanlarını zaten istemiyoruz. Ancak reklamcı ve medya planlamacı dostlarımız müşterilerinden dergimize ilan verirlerse dergimizin gelişme hızına ivme kazandırabilirler.

Bu vesileyle tüm okuyucularımıza ve yanımda olarak marketing europe & anatolia fikrini bir dergiye dönüştüren başta eşim Abdullah Ekşioğlu, oğlum Ali Erdem Ekşioğlu, dostlarımız Oğuzhan Akay, Kağan İşmen, Argün Albayrak ve Seval Duban’a bir kez daha teşekkür ediyor, çok sevdiğim bir slogan “paylaştıkça çoğalan dergi” dergimizi dostlarınızla paylaşarak gücümüze güç katmanızı diliyorum.

Eşimden bir alıntı; “Dergimiz kaim, muhabbetimiz daim olsun.”

editörden)(Bir yılın ardından...

Page 6: marketing europe & anatolia Sayı:013

4 / marketing europe & anatolia

Kısa Kısa

Waldner.Tv tara-fından onuncusu düzenlenen kong-rede; Almanya öz-nelinde, Avrupa ve Amerika product placement uygula-maları/ farkları ele alındı. Almanya’nın

konuyu daha etkin bir şekilde yönetmesiyle ilgili düşünce-ler tartışıldı. Türkiye’nin ilk ürün yerleştirme odaklı ajansı 3P PRODUCT PLACEMENT PRODUCTION, 10. Product Placement Kongresi’nde Türk ve Alman markaları açısın-dan ürün yerleştirme fırsatlarını değerlendirdi. Türkiye’de yer alan Alman markalarının uygulamaları, Türk markala-rının Almanya’da ürün yerleştirme potansiyellerini değer-lendirdi. Almanya, Fransa ve ABD’den ajans başkanları, Global Alman markalarının pazarlama direktörleri ve med-ya kuruluşlarının marketing directörleri kongrede sunum-lar yaparak yeni reklam yaklaşımları konusunda görüş alış

verişinde bulundular. Opel Marketing Director Andreas Marx , PG Trade &Sales Gmbh CEO Manuel Ostner , My Love Affair Ltd. CEO Rap-hael Aflalo, Ogilvy One Franfurkt Head of Analytics Martin Feldkircher, USA Branded Marketing Group CEO: Alison E. McManus, 3P Product Placement Agency CEO : M. Akif Ebiçlioğlu ve 3P Agency Director Raquel Casino , Wald-ner.Tv Entertainment Marketing CEO: Andreas Waldner, Fremantle Media Enterprises CEO : Björn Hoven, Starpat-rol Entertainment CEO : Dominik Kuhn, Brainpool Artists and Content Services GmbH CEO : İngrid Langheld ve Locavi Gmbh CEO Dr. Ferdinand Froning konuşmacı ola-rak katıldılar.Panelde ise; Almanya uygulamaları ile ilgili kısıtlamaların kaldırılmasının etkin uygulamaların önünü açacağı görü-şü paylaşıldı. ABD uygulamalarının başarısının arkasında, yapımcılarının sadece yapıt açısından konuyu ele aldığı vurgulandı. Product Placement’ın markaların kendi hika-yelerini anlatmaları için en etkin yol olduğu görüşü savu-nuldu.

3P, 10. Product Placement Kongresi’nde...

Platin ana spon-s o r l u ğ u n u Vodafone’un, genç-lik sponsorluğunu Coca-Cola’nın üst-lendiği Digital Age Summit 2012’nin teması bu yıl “Diji-tal Yaratıcılık”tı. Bu

bağlamda dünyanın dört bir yanından gelen büyük tekno-loji şirketleri, popüler internet markaları ve dijital/interaktif ajansların yöneticileri, dijital reklam ve pazarlamanın hem dünyada hem de Türkiye’de nereye gittiğini tartıştı, avan-taj ve dezavantajları anlamaya çalıştı ve yeni bakış açıla-rını keşfetme fırsatı buldu. Digital Age dergisi tarafından 2007 yılından bu yana dü-zenlenen konferansta, sosyal medyadan mobil cihazlara, sosyal televizyondan dijital aktivizme ve ödüllü kampan-yalara kadar dijital yaratıcılığın uygulanabileceği ve başarı getirebileceği farklı alanlar mercek altına alındı. Konuş-macıların neredeyse tamamı, konferans süresince Halkla

Digital Age Konferansı’nda Dijital Yaratıcılık...İlişkiler teoriği ve pratiğinin kalbi olan “müşteriyle diyalog kurma, etkileşime girme ve uzun süreli bir ilişki oluşturma” ilkesini vurguladı. MIT’de Yeni Medya Yazarlığı dalında yardımcı doçentlik yapan Beth Coleman, yaptığı sunumda son kitabı Hello Avatar: From Virtual Worlds to X-Reality’den örnekler sun-du. Zenginleştirilmiş gerçeklik, bölgesel medya, yaygın hesaplama, müşterek mevcudiyet, görselleştirme ve veri ağları gibi ağ toplumunun yeni kavramlarını irdelerken su-numun sonunda, “Sürekli kullandığımız cep telefonlarına doğru, başımız öne eğik durarak geleceğe yürüyemeyiz. Elimizde telefonlarımızla ileriye ve birbirimize bakarak adım atabilir ve topluluk hissini yeniden ve daha güçlü bir şekilde yakalayabiliriz” dedi.Coca-Cola Türkiye İnteraktif Pazarlama Müdürü Yüce Zerey ise, aynı konuda gerçek yaratıcılığın sahada ve sokakta olduğunu söyledi. Zerey, “Oluşturulacak marka hikayelerinin kolay yayılabilir, birbiriyle bağlantılı ve Türk kültürüyle uyumlu olması gerekiyor. Marka DNA’sıyla en-tegre olan likit hikayeler başarıyı getiriyor” dedi.

Page 7: marketing europe & anatolia Sayı:013

marketing europe & anatolia / 5

Kısa Kısa

KAGİDER tarafından düzenlenen 3. Uluslararası Kadın Girişimcilik ve Liderlik Zirvesi, 8 – 9 Kasım 2012 tarihlerinde, Garanti Bankası’nın ana sponsorluğunda, İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleştirile-cek. “Yeni Dünya Düzeninde Kadı-

nın Yükselen Gücü” temalı zirveyle KAGİDER, dünya çapında 500’den fazla lider ve giri-şimciyi bir araya getirerek, bilgi ve deneyim paylaşımına ortam hazırlayacak bir fırsat yaratmayı ve bu yolla kadın güçlenmesinin çıtasını daha yükseklere taşımayı hedef-liyor. Ana oturum konuşmacıları arasında yer alan isim-ler ise şöyle: Akademisyen, Ekolojist, Sosyal Medya Uz-manı ve Yazar Simran Sethi, UNDP Toplumsal Cinsiyet Politikaları Direktörü Winnie Byanyima, ABD Dış İşleri Bakanlığı Küresel Girişimcilik Programı Başkanı Shelly Porges, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, Uganda Ulusal Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Olive Z. Kigongo, Pe-gasus Havayolları Yönetim kurulu Başkanı Ali Sabancı ve Cartier Ödüllü Girişimci, Defining Moments Kurucusu Wendy Luhabe.

Kadının yükselen gücü...

Türk ekonomisinin gelişiminde en önemli adımlardan biri sayılabilecek özel sektör-üniversite işbirlikleri konu-sunda Yapı Kredi Bankacılık Akademisi kararlı ve kalıcı adımlar atmaya devam ediyor. Sektörün en iyi banka-cılarını yetiştirmek vizyonuyla kurulan Yapı Kredi Ban-kacılık Akademisi gerçekleştirdiği eğitimlerin yanı sıra 8 üniversite ile de işbirliğine gitti.Bugüne kadar Bahçeşehir Üniversitesi, Boğaziçi Üni-versitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Koç Üniversitesi, Özyeğin Üniversitesi, Samsun Ondokuz Mayıs Üniver-sitesi ve Yeditepe Üniversitesi ile “çekirdekten bankacı” yetiştirmek için kurumsal işbirliklerini hayata geçiren Yapı Kredi Bankacılık Akademisi, son olarak İstanbul Bilgi Üniversitesi ile önemli bir çalışmaya daha imza attı. Bu işbirliği ile İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Bankacılık ve Finans Yüksek Lisans Programı başlatıldı.Yapı Kredi Bankacılık Akademisi Direktörü Saynur Önen, İstanbul Bilgi Üniversitesi iş birliği ile finans ala-nındaki markalandırılmış Bankacılık ve Finans Yük-sek Lisans Programı’nı başlattıklarını söyledi. Yönetici sunumları, seminerler ve karma eğitim yöntemleri ile

Yapı Kredi Bankacılık Akademisi...

Ülkemiz perakende sektörüne çalışma-larıyla yön veren Soysal tarafından gerçekleştirilen Pe-rakende Günleri bu yıl 28-29 Kasım tarihlerinde düzenlenecek. Dünyada ve Türkiye’de perakende sektörüne yön veren isimler ve başarı hikayeleriyle farklı markalara ilham veren sek-tör duayenleri iki gün boyunca farklı oturumlarda sah-ne alacak. Turkmall, CardFinans ve Markafoni’nin ana sponsorluğunda gerçekleşecek Perakende Günleri’12, patronlar ve çalışanların gözüyle sektörün sorunlarına yönelik önerileri, geleceğe dair öngörüler ve trendleri ile katılımcılara geniş bir ufuk turu yaptırmayı amaçlıyor. 16 farklı oturum ve 25 ayrı konuşmacının yer alacağı Uluslararası İstanbul Perakende Konferansı’nın yanı sıra Perakende Günleri’12, İstanbul Perakende Fuarı ve sektörün en heyecan verici ödülleri Perakende Güneşi Ödülleri’ne de ev sahipliği yapacak.

12. Perakande Fuarı...

zengin bir program su-nulduğu bilgisini veren Saynur Önen, hedefle-rinin iş dünyasının bil-gi birikimini akademik dünya ile birleştirmek olduğunu belirtti. Yapı Kredi olarak program boyunca öğrencilere staj, burs ve proje ça-lışmalarında ekip üyesi olmak gibi farklı imkanlar sunduklarının altını çizen Saynur Önen, şu bilgileri verdi: “Bankacılık ve Finans Yüksek Li-sans Programı; bankacılık sektörü çalışanları, bu sektörde kariyer hedefleyen yeni mezunlar ve hatta kariyer yolunu değiştirmeyi hedefleyen farklı sektör çalışanları tarafından tercih ediliyor. Program 2011 -2012 akademik yılının 2. dö-neminde 55 kişinin katılımıyla gerçekleştirildi. Yeni dönem başvuruları ise halen devam ediyor. Katılımcılar arasında bankamız çalışanları olduğu gibi başka banka çalışanları da bulunuyor.”

Page 8: marketing europe & anatolia Sayı:013

6 / marketing europe & anatolia

Kısa Kısa

Dijital ve mobil hizmetleri geleneksel iletişim çalışmaları ile entegreederek hem uluslararası hem de lokal müş-terilere iletişim danışmanlığı vermek üzere kurulan Edelman Türkiye’nin Genel Müdürü Serra Türk Büyükfıra-toldu. Dünya genelinde66 ofisi olan Edelman, Türkiye ofisininaçıldığını

resmi olarak duyurdu. Nisan ayında Istanbul’da kurulan Edelman Türkiye, Türkiye ofisi Genel Müdürü olarak gö-reve getirilen Serra Türk Büyükfırat liderliğinde faaliyet-lerini sürdürecek. Büyükfırat, görevini Edelman EMEA Bölgesi Stratejik &Gelişmekte Olan Pazarlar Genel Mü-dürü Chris Dobson’a bağlı olarak sürdürecek.Serra Türk Büyükfırat, “Dünyanın lider iletişim ajansı olan Edelman, globalbilgi birikimi, itibar yönetimi ve di-jital alanlarındaki uzmanlığı ile Türkiye’de iletişim sek-törüne yeni bir boyutve dinamizm getirecek şeklinde konuştu.

Edelman, İstanbul Ofisini Açtı...

Jeotermalde en zengin kaynaklara sahip ülkeler sıralamasında ülkemiz Avrupa’da 1. sırada bu-lunuyor. Jeotermal enerji özünde yerkürenin kendi iç ısısı olduğundan, belli koşullar sağlandığı sürece yenilenebilir ve sürdürülebilir bir enerji kaynağı olması nedeniyle oldukça avantajlı. Bu kaynakları daha etkin ve verimli kullanmak adına Demos Fuarcılık organizasyonuyla Denizli’de 8-11 Kasım 2012 tarihleri arasında jeotermal sektörünün tüm kollarını bir araya getirecek, Türkiye’nin ilk “Jeotermal Teknolojileri Fuarı” düzenleniyor.Jeotermal ile ilgili makine ve ekipmanlar ile mevcut tek-nolojinin tanıtılacağı fuarda, sektörün öncü kuruluşların-dan uzmanlar; kaynak ve saha etüdü, yatırım planlama ve yasal mevzuatlarla ilgili tecrübelerini bu alanda yatı-rım yapmak isteyenlerle paylaşacak.

Jeotermalde ülkemiz Avrupa’da 1. sırada...

Boyner Holding ve Grup Şirketlerinin bu yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde yayınlayarak kamuoyunun dikkatini ka-dın istihdamı konusuna çektiği “Kadınlar İş Ha-yatında Ne İster” başlıklı basın ilanı “Global İletişim Ödülü”nü aldı.Boyner Holding “Kadın-

lar İş Hayatında Ne İster” başlıklı basın ilanı ile Amerikan İletişim Profesyonelleri Kuruluşu (League of American Communiciations Pro-fessionals - LACP) tarafından düzenlenen ve dünyanın en seçkin Halka İlişkiler ve İletişim yarışmalarından biri olarak kabul edilen ‘LACP Spotlight Awards - Global İle-tişim Yarışması’nda tam sayfa basın ilanı kategorisin-de Altın Ödül ile onurlandırıldı. Boyner Holding’in ödüle layık görülen basın ilanı ayrıca 2012 yılının En İyi 100 İletişim Çalışması sıralamasında da yer aldı.

Global İletişim Ödülü...Küçük ev aletleri pazarının lideri Groupe SEB Tür-kiye bünyesinde yeni bir atama gerçekleşti. Groupe İstanbul Pazar-lama Direktörlüğü görevine Zümrüt Tamer getirildi.

Groupe SEB İstanbul Pazarlama Direktörlüğü görevine Zümrüt Tamer atandı. Zümrüt Tamer, Groupe SEB Tür-kiye Grup Ürün Müdürü olarak görev yapıyordu. Tamer yeni görevine Eylül 2012 tarihi itibarıyla başladı.Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü mezunu olan Zümrüt Tamer, profesyonel kariyerine Koç Holding’te başladı. Teknosa İç ve Dış Ticaret A.Ş.’de Ürün Müdürü olarak görev yapan Tamer, 2002 yılında Groupe SEB ailesine katıldı. Tamer, Groupe SEB İstanbul Pazarlama Bölümü’nde çok başarılı çalışmalara imza attı.

Groupe SEB, atama...

Page 9: marketing europe & anatolia Sayı:013

marketing europe & anatolia / 7

Kısa Kısa

Samsung Electronics ve Boeing uçak içi eğ-lence ve iletişim tekno-lojilerini geliştirmenin yanı sıra fabrika içi verimliliğini artırmak için gerçekleştirilecek araştırmalarda birlikte çalışmayı planladık-

larını duyurdu. Dünyanın en büyük havacılık şirketiyle dijital medya ve dijital yakınsama teknolojilerinin dün-ya lideri arasında imzalanan mutabakat zaptı, Kore’nin Boeing’in uçak üretim faaliyetleriyle endüstriyel ilişkileri-ni genişletmesine ve derinleştirmesine yardımcı olacak. Samsung Electronics ve Boeing, yolcu eğlence hizmet-lerinde ve kara-hava iletişiminde daha geniş imkânlar sunan, daha hafif ve daha az güç gerektiren ileri görün-tüleme ve kablosuz ağ teknolojilerinin geliştirilmesine öncelik verecekler.

Samsung ve Boeing’den Ortak Ar-Ge Yatırımı...

Deniz Akademi, “Müşterinin Kalbine Yolculuk/İlişki Bankacılığı’nın Rotası” projesiyle uluslararası alanda en prestijli ödüllerden biri olarak kabul edilen Brandon Hall Uluslararası Mükemmellik Ödülleri’nde sektörün tek temsilcisi olarak gümüş ödülün sahibi oldu. Uluslararası alanda en prestijli ödüllerden biri olarak kabul edilen Mükemmellik Ödülleri’ne aday olan projel-er, 20 yıldır 10 binden fazla müşterisinin organizasyo-nel performansını artırmayı amaçlayarak, öğrenme ve gelişim, yetenek yönetimi, satış ve pazarlama, liderlik alanlarında araştırma tabanları çözümleri sunan Bran-don Hall Group’un bağımsız, sektörün deneyimli uzman ve danışmanlarından oluşan jürisi tarafından; ihtiyacı karşılama, tasarım, işlevsellik, yaratıcılık ve ölçülebilir fayda kriterleri kapsamında değerlendirildi.

Deniz Akademi’ye ödül...

Günümüzde rekabetçi bir yapı-ya sahip olmanın yolu sadece maliyet kontrolleri ve pazarla-ma stratejileri ile mümkün ol-muyor, kurumun faaliyetlerin-den doğan risklerin erken tespit edilmesi, risklerin yönetilmesi, faaliyetlerin standartlar ve ka-nunlar ile uyumlu olması, şir-ketlerin rekabetçi bir ortamda hayatına devam ettirebilmesini beraberinde getiriyor. Bu finan-sal ve rekabetçi zeminden yola çıkarak iç denetimin şirketlere kazandırdığı katkı ise yadsına-maz bir gerçeklik haline dönü-şüyor.Yeni enstrümanların ve oyuncuların eklendiği, buna pa-ralel olarak gelişen ve karmaşıklaşan ticari hayatta or-ganizasyonların karşı karşıya olduğu kontrol açıklarının ve risklerin tespiti de gün geçtikçe önem kazanıyor.

16. Türkiye İç Denetim Kongresi...Bakers Tilly-Güreli’nin ana spon-sorluğunda, 12 Kasım’da Taksim The Marmara Otel’de düzenlenecek 16. Türkiye İç Denetim Kongresi’nin konukları arasında profesyonel ha-yatta iletişim kurma metotları ko-nusunda seminer ve eğitimleriyle tanınan Metin Reyna ilealgıların yönetimsel sürece etkisini uluslara-rası platformlarda dile getiren ve iç denetçinin muhalif bir rol üstlendiği için zaman zaman yanlış anlamala-ra maruz kaldığını örnekleriyle bir-likte aktaran yönetim koçu, iletişim uzmanı Deanna Sullivan bulunuyor. Futurecom Bilişim Hizmetleri ve Da-

nışmanlık A.Ş., Ernst and Young ve Kredi Kayıt Bürosu’nun kongre sponsoru olarak yer aldık-ları etkinlikte PwC, Deloitte & Touch, TKYD ve TİDE Aka-demi faaliyet sponsorluğunu üstleniyor.

Page 12: marketing europe & anatolia Sayı:013

10 / marketing europe & anatolia

Kısa Kısa

Türk Telekom, Ipsos KMG tarafından 2012 yılının ilk çey-reğinde gerçekleştirilen, Türkiye’de bilgisayar ve inter-net kullanım detayları ile alışkanlıklarımızı ortaya koyan araştırmanın sonuçlarını yayımladı. Türkiye genelinde 38 ilde yüz yüze gerçekleştirilen araştırmanın sonuçla-rına göre, ülkemizdeki 19.1 milyon hanenin %52’sinde bilgisayar, %41’inde iseinternet bağlantısı mevcut. Araştırmaya göre, bilgisayarı olan hane sayısı çoğalır-ken, internet kullanımı da buna bağlı olarak artış kay-dediyor. Araştırma verilerinin ortaya koyduğu en çarpıcı sonuç ise internet kafelerden internete bağlanmanın gözle görülür şekilde düştüğü. Araştırma, internet kullanıcılarının cinsiyet ve kullanım alışkanlıklarınıda ortaya koyuyor. Türkiye’deki internet kullanıcıların yüzde 60,9’u erkek, 39,1’i ise kadın. İnter-net kullanan hanelerinyüzde 87’si interneti sörf yapma-kamacıyla kullanırken,Facebook’a girmek ikinci sırada yer alıyor. İki evden birinde bilgisayar varTürkiye’nin öncü iletişim ve yakınsama teknolojileri şir-keti Türk Telekom, Türkiye’nin internet kullanımı harita-sını çıkardı. Türk Telekom adına Ipsos KMG tarafından Türkiye profilini yansıtan, 38 ilde 15.000 üzeri hane ile yüz yüze görüşmelerle gerçekleştirilen çalışma, ortaya ilginç sonuçlar çıkardı.Buna göre Türkiye’deki 19,1 milyon hanenin yüzde 51,7’sinde yani yaklaşık 9,9 milyon hanede bilgisayar bulunuyor. Tüm hanelerin yüzde 34,6’sında masaüstü, 20,6’sında dizüstü bilgisayar bulunuyor. Hem masa üstü hem de dizüstü bilgisayar bulunan hane sayısı ise yüz-de 4,2. Yeni nesil bilgisayar ürünleri olan netbook (%0,7) ve tablet (%0,2) bulunurluğu ise hayli düşük. İnternete evden bağlanmayı seviyoruzAraştırma sonuçlarının ortaya koyduğu başka bir gerçek de evlerdeki bilgisayar sayısı ve buna bağlı olarak evde internet kullanımının artış göstermesi. İnternet kullanı-mında evden bağlanma oranı 2010 yılında % 58 iken, 2012 yılında bu rakam %66’ya ulaştı. Geçmiş yıllarda

Türkiye’nin internet alışkanlıkları...Türkiye’deki internet kullanım alışkanlıklarında önemli bir yer tutan internet kafelerden internete bağlanma ora-nı ise düşüş gösterdi.ADSL’i tercih ediyoruz2010 yılında 7 – 65 yaş arasınüfusun%43’ü olan internet kullanıcısı oranı 2012 yılında artış göstererek %45 oldu. Türkiye’deki hanelerin %31.2’si ADSL bağlantısınıkul-lanırken 3G modem, kablo ve fiber gibi diğer bağlantı türlerinin sahipliği oranı %9.9 oldu. İnternet bağlantısına sahip olan hanelerin %96’sı mev-cut internet bağlantısını değiştirmeyi düşünmüyor. ADSL bağlantısı olan hanelerin yüzde 74,6’sı yeni bağlantı için yine ADSL’i düşünürken, ikinci sırada fiber geliyor. Araştırma sonucunda internet bağlantısı olmayan hane-lerin internet bağlantısı yaptıracakları zaman tercihleri-nin ADSL olacağı bulgusu da çıktı.Erkekler interneti kadınlardan daha çok seviyorAraştırma sonuçlarına göre internet kullanıcılarının %60,9’u erkek, %39,1’i ise kadın. İnternet kullanıcıları-nın %50,9’uise 18 – 34 yaş aralığında yer alıyor. En çok sörf yapıyoruz, sosyal paylaşım 2. sıradaİnternet sahibi haneler interneti en çok sörf yapmak (%87) ve Facebook’a girmek (%82) için kullanıyor. Bunu %76 ile e-posta kontrolü, %71 ile yazılı mesajlaşma/chat yapma izliyor. Türk Telekom’un araştırmasıyla ortaya çı-kan Türkiye’deki internet bağlantısına sahip hanelerin

internet kullanımamaçları ise şöyle: İnternette gezme/inceleme %87Facebook %82E-mail %76Yazılı mesaj/chat yapma %71Müzik/radyo dinleme %67Film/video izleme %66Haber/gazete okuma %61Görüntülü-sesli görüşme %59Sesli görüşme %56Oyun oynama %55Müzik indirme %54CD-DVD oyunları %45Film/video indirme %44TV izleme %41Diğer sosyal medya %37E-devlet işlemleri %32Twitter %31Yazılım indirme %29İnternetten alışveriş %24İnternet bankacılığı %23

Page 15: marketing europe & anatolia Sayı:013

marketing europe & anatolia / 13

Kısa Kısa

Intel’in Genç Türkiye Araştırması, ülkemizde gençlerin teknolo-jiyle birlikte değişen yeni yaşam tarzına ışık tuttu. Türk gençliğini temsil eden 26 ilde 13-29 yaş grubu 3.000 genç ile yapılan araş-tırmaya göre dijital cihazlar, internet ve sosyal ağlar, Türkiye’de gençler için günlük yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline gel-miş durumda.Intel Türkiye Genel Müdürü Burak Aydın “Intel olarak öncelikli amacımız gerçekleştirdiğimiz araştırmalarla toplumun değişen istek ve ihtiyaçlarına ışık tutmak. Yaşanan değişime en hızlı ayak uyduran da kuşkusuz gençler. Onların ne düşündüğü, davranış-ları teknolojik geleceği inşa etmek için son derece önemli. Bu tür kapsamlı araştırmalar aynı zamanda hizmet sunduğumuz eko-sistemin bölgesel, hatta şehirler düzeyinde pazarlama stratejileri geliştirmeleri, AR-GE yatırımlarının yönetimi gibi hayati unsurlar için son derece değerli veriler sunuyor. Gençler geleceğin taşıyı-cıları ve itici güçleri. Onların teknolojik alışkanlıkları, bakış açıları geleceğe dönük girişimcilik ve ekonomik gelişmişliğin de ipuçla-rını veriyor. Bu nedenle gerek global gerekse yerel gerçekleştir-diğimiz bu araştırmalarla stratejilerimizi geliştiriyor, ekosisteme katma değer üretecek yaklaşımlar sunuyoruz” dedi. Intel Genç Türkiye Araştırması’na göre; genel nüfusun yüzde 29’unu oluşturan 13-29 yaş arası gençlerin yaşadığı hanelerin yüzde 71.4’ünde bilgisayar bulunuyor. Cihazların hane penetras-yonlarına bakıldığında, en yaygın penetrasyonun yüzde 85,5 ile cep telefonunda olduğu, onu yüzde 46 ile masaüstü ve yüzde 41,5 ile dizüstü bilgisayarların takip ettiği görülüyor. Araştırmaya göre ülkemizde yaklaşık her 2 gençten 1’inin (yüzde 44,5) ma-saüstü bilgisayarı, her 3 gençten 1’inin de (yüzde 40,1) dizüstü bilgisayarı bulunuyor. Masaüstü ve dizüstü bilgisayarı yüzde 25,7 oranla akıllı tele-fon izliyor. Tercih, oyun için masaüstü, sosyal ağlar için di-züstü bilgisayarAraştırmaya göre gençler araştırma yapmak ve oyun oynamak için masaüstü bilgisayarı, yakın çevre ile iletişime geçebilmek ve sosyal ağlara bağlanmak için dizüstü bilgisayarı tercih ediyor. 18-24 yaş aralığındaki gençlerde dizüstünde önceliğin her yer-den internete girmek olması dikkat çekiyor. 13-17 ve 18-24 yaş aralığındaki gençler masaüstünü en çok oyun amaçlı kullanır-ken, 25-29 yaş grubundaki gençler önceliklerini araştırma yap-mak olarak belirtiyor. Intel’in araştırmasına göre, gençlerin yüzde 40’ı dizüstü bilgi-sayar sahibi. Kentlerde bu oran yüzde 43’e çıkıyor. Kentlerde masaüstü bilgisayar sahipliğine bakıldığında da her iki gençten birinde (yüzde 47,5) masaüstü bilgisayar olduğu görülüyor. Cep Telefonsuz Ev YokAraştırmaya göre, hane penetrasyonuna bakıldığında, Türkiye’nin yüzde 98’inde standart ya da akıllı telefon bulunuyor. Gençlerin cep telefonu sahipliğinin en fazla olduğu bölge, yüzde 96’lik sahiplik oranı ile Doğu Karadeniz. Akıllı telefon penetras-yonuna bakıldığında, yüzde 47 ile İstanbul’un başı çektiği görülü-yor. Dar gelirli hanelerin yüzde 16’sında akıllı telefon bulunmasa dikkatleri çekiyor. Konu akıllı telefon olunca, bu telefonların gün-lük ortalama kullanım suresi 128 dakika olarak belirtiliyor. Intel’in araştırması, bugüne kadar bilinen, kadınların daha fazla telefon-la konuştuğu ön yargısını da kırıyor. Araştırmaya göre, kadınlar günde ortalama 104 dakikalık telefon konuşması yaparken, er-keklerde bu oran 110 dakikaya çıkıyor. Türk gençliğinin yarıdan fazlası onlineTürkiye’de 5 gençten 3’ünün (yüzde 56,9) düzenli internet erişi-mi bulunuyor. Kırsal kesimde ise 5 gençten 2’si düzenli olarak internete erişebiliyor. Düzenli internet erişiminin en yüksek oldu-ğu il yüzde 79,6 oranla İzmir, en düşük olduğu il ise yüzde 15,5 oranla Van. Gençlerin yüzde 92,4’ü bilgisayarı kendi evlerinde, yüzde 12,5’i işte, yüzde 10,4’ü de internet kafede kullandıklarını belirtiyor.

Gençler gözünü internetle açıyorTürkiye’de gençlerin yüzde 8,3’ü, sabah kalktıklarında tuvale-te bile gitmeden internete giriyor. Araştırmaya katılanların yüz-de 4,7’si yataktan çıkmadan internete girdiğini söylüyor. 4’te 1’i (yüzde 28,4) evden çıkmadan internete girmiş oluyor. Gençlerin bilgisayar başında günde geçirdikleri ortalama 330 dakikanın 228 dakikası internette geçiyor. İnternette geçen ortalama vakte bakıldığında; 276 dakika ile Doğu Karadeniz ve 264 dakika ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi ön plana çıkıyor. Yaş arttıkça inter-net kullanımı azalıyor. 13-17 yaş aralığındaki gençler internette günde ortalama 222 dakika geçirirken, 18-24 yaş grubundaki gençler 210 dakika, 25-29 yaş grubundaki gençler ise 192 da-kika geçiriyor. Yaşasın sosyal ağlar!..Gençler interneti en çok sosyal ağlara bağlanmak (yüzde 54,7) için kullanırken, haber okumak (yüzde 39,9) ve bilgi almak (yüz-de 39,3) oranla onu takip ediyor. Araştırmaya katılan gençler, internette en az yüzde 6 oranla blog yazıyor ve şans oyunları oynuyorlar. Gençlerin günde ortalama 53,5 dakikaları sosyal ağlarda geçi-yor. Bilgi paylaşımı da artık sosyal ağlar üzerinden gerçekleşiyor. Gençler e-posta kontrolü için günde sadece 18 dakika harcıyor. Sosyal ağlarda en fazla vakit geçirenler, 13-17 yaş arası gençler. Yaş ilerledikçe sosyal ağlarda geçirilen süre azalıyor. İnternette gençlerin en uzun süreli yaptığı ikinci eylem ortalama 42,7 daki-ka ile oyun oynamak iken; 28,2 dakika ile müzik/film indirmek 3. sırada yer alıyor.

Kim demiş kadınlar daha çok konuşuyor diye?Kadınlar cep telefonlarını günde ortalama 104 daki-ka aktif kullanırken, erkeklerde bu süre 110 dakika-ya çıkıyor. Akıllı telefon kullananların 3’te 1’i her gün 3 saatten fazla bir zamanı aktif olarak cihazlarıyla harcıyorlar. Akıllı telefon günlük ortalama kullanım süresi ise 128 dakika. Akıllı telefon kullanımına ba-kıldığında yaş arttıkça telefon başında geçirilen ak-tif sürenin azaldığı gözleniyor. 13-17 yaş arası her 3 gençten 1’i günde 200 dakikadan fazla kullanır-

ken, 25-29 yaş aralığındaki gençlerde bu oran 4’te 1’e düşüyor. Önce bilgisayar…Bilgisayar sahibi gençler günde ortalama 330 dakikasını bilgisa-yar başında geçiriyor. İş, sosyalleşme ve eğlence, ortalama 102 dakikayla kullanım amaçlarında birinci sırayı paylaşıyor. Ortala-ma 78 dakikayla bankacılık işlemleri 2. sıraya yerleşirken, eğitim 72 dakikayla 3. sırada yer alıyor. Gençlerin 3’te 1’i bilgisayar ba-şında iş amacıyla günde en az 2 saat vakit geçiriyor. 13-17 yaş arası gençlerin yüzde 40,3’ü, bilgisayar başında günde 2 saatin üzerinde zamanını sosyalleşme ve haberleşme amacıyla geçi-riyor. Gençler bilgisayarlarını en çok sosyalleşme (yüzde 84,0) ve eğ-lence (yüzde 66,8) amaçlı kullanıyor. Bilgi ve haber alma, yüz-de 65,3 oranla 3. sırada yer alıyor. Erkekler ve 13-17 yaş grubu gençler eğlenceye daha düşkün. Erkeklerin yüzde 74,8’i; 13-17 yaş arasındaki gençlerin de yüzde 77,3’ü bilgisayarını eğlence amaçlı kullanıyor. Eğitim amaçlı kullanım 13-17 yaş grubunda yüzde 69,7 iken, 18-24 yaş aralığında yüzde 64,8’e, 25-29 yaş aralığında da yüzde 51,8’e geriliyor. Kırsal kesimdeki gençle-rin bilgisayarı ürün satın almak amacıyla kentteki gençlere göre daha çok tercih etmesi dikkat çekiyor. “Her şeyden vazgeçerim, senden vazgeçmem…”Gençlere mobil cihazlarından bir hafta vazgeçmek yerine ne-lerden feragat edebilecekleri de soruldu. Alınan yanıtlara göre, erkekler mobil cihazlarından daha zor vazgeçiyor. Sosyal statü arttıkça ve yaş düştükçe mobil cihazlara sadakat artıyor. Mobil cihazlarını bir hafta boyunca kullanmamaktansa, gençlerin en fazla vazgeçeceği şeyler, yüzde 23,9 oranla çikolata, şeker ve tatlı; yüzde 22,8 oranla çay, kahve gibi içecekler; ve yüzde 21,3 ile alışveriş yapmak.

Genç Türkiye Araştırması...

Page 16: marketing europe & anatolia Sayı:013

Yaratıcılık bir yaşam tarzı...Yaratıcılık bir yaşam tarzı...

Page 17: marketing europe & anatolia Sayı:013

marketing europe & anatolia / 15

Röportaj

- Türkiye’deki reklam ajansı anlayışı-nı nasıl değerlendiriyorsunuz?Anlayışta kıtlık başladı.Cahiliye dönemine girildi. Reklamcı kimliği unutuldu. İnsan kaynağı kurudu, kurutuldu. Adil konkur neredeyse onda bir düzeyinde. Yabancı networklerin yurtdışındaki babaları, ajansların ya-ratıcılığıyla değil paralarıyla ilgililer. En küçük harcama bile onlara soruluyor. Yerlilerin sermaye sorunu var.Büyük müşteriler, ajansların yaratıcı-lıklarını değil, mal varlıklarını, eleman sayısını, arabasını vb. sorguluyor. Ana-dolu kaplanları, yeni bir ilişkiye girerken genç kız gibi korkuyor. Reklamcı yö-nüyle güçlü kişiler, figürler, rol modelleri azalıyor.- Ajansınızı diğer ajanslardan ayıran özellikler nelerdir?Biz markalara farkındalık yaratıcı, he-def kitlenin uygun bulduğu, itibar ka-zandırıcı, ününü artıracak hikayeler buluyoruz. Fikri, her mecranın kendi karakterine gore işlemeyi iyi biliyoruz. En iddialı olduğumuz alan reklam filmi senaryoları. Senaryonun kabulünden sonra yönetmenle tiyatroda olduğu gibi dramaturji çalışması yaparız. Filmin çe-kimine, yapımına hatta post prodüksi-yonda bitimine kadar geliştirilmesi için yaratıcı katkıyı sürdürürüz. Bu konuda

uzmanlık derecesinde iyiyiz. Burnun-dan kıl aldırmayanlardan değiliz ama inandığımızın arkasında dururuz. İkna ederiz. Müşterilerimiz sadece iş ortağı-mız değil, dostumuzdur. Eşitlik temelin-de ilişki kurarız. İşimize saygı duyarız ve saygı duyulmasını bekleriz.- Sizce Türk reklamcılığının birinci sıradaki sorunu nedir?Sektörümüz hala çok küçük. Yabancı-lar, başka sektörlerde olduğu gibi geliş-tirici değil. Kaynak vermiyorlar, kaynak alıyorlar. Sektörün kaymağını üç beş ajans paylaşmış, onlar yiyor. Yaratıcı-lık, fikir, strateji, konumlama, sadece çalışanların tasası. Yönetenlerin değil. - Uygulamacıların, yaratıcı reklamcı-lar ile haksız rekabet yapması konu-sunda ne düşünüyorsunuz?Deveye sormuşlar boynun neden eğri diye? O da nerem doğru ki demiş. O hesap. Pasta çoktan paylaşılmış. Orta-daki küçük işler de kapanın elinde kalı-yor. Onların da kimi zehirli. Kimse kendisini uzmanlığıyla satmıyor. Ne iş olsa yaparım düşüncesi ne dere-ce doğru olabilir ki? Arkasında fikir ba-rındırmayan, markaya değer yaratma-yan işler, gece geçen gemiler gibidirler. Kimse görmez. Yapanlar, markaların sağlıklarını bozuyorlar. Bizim de kafa-mızı… Müşterileri reklama küstürüyor-

Anlayışta kıtlık başladı.Cahiliye dönemine girildi. Reklamcı kimliği unutuldu.

İnsan kaynağı kurudu, kurutuldu. Adil konkur neredeyse onda bir düzeyinde. Yabancı networklerin yurtdışındaki babaları,

ajansların yaratıcılığıyla değil paralarıyla ilgililer.Röportaj Elvin Ekşioğlu

movidaplusmapOğuzhan Akay

Yaratıcılık bir yaşam tarzı...Yaratıcılık bir yaşam tarzı...

Page 18: marketing europe & anatolia Sayı:013

16 / marketing europe & anatolia

Röportaj

lar sonra.- Böyle bir rekabet varsa nasıl engel-lenebilir?Taksim’de sallandırarak Rekabet değil bu aslında.Rekabet kendi çözümünü bulur çünkü. Yapılan, ‘mış gibi’ yapmak. Reklammış gibi… Reklama çok benziyor ama tat-sız.Aslında her türlü iş aynı anda dönüyor sektörde. 70’lerden, 80’lerden günümü-ze kadar yapılmış tüm reklamcılık işleri, günümüzde de sürüyor. Açın bakın rek-lamlara. İyiyi kötüden ayırırsınız. Ayır-detme, seçme, değerlendirme becerisi

olanlar bunu görüyor. Demode strate-jiler ısıtılıp ısıtılıp önümüze sunuluyor. Fast food bazıları da. Reklamveren ucuz etin yahnisinin yen-meyeceğini öğrenecek.Büyük fikirleri küçük bütçelerle yaptır-maya kalkmayacak. Ünlülere milyon dolara yakın paralar verip ajansın ko-misyonundan, yapım ve yayın bütçe-sinden kesmeyecek.Bunları öğrenmek için de markasının başına kaza gelmesini beklemeyecek.- Yaratıcılık ve hedef kitleye ulaşım arasındaki denge nasıl kurulmalıdır?Yaratıcılık, markanın sorununa çözüm-ler bulmakla ilgili. İşe yarar, farkettirici çözümler. Çünkü çözüm tek değildir. Çözüm çoktur, en iyisini seçmek, ikna etmek, uygulamak gerekir. Markanın işine yaramayan bir fikir varsa, onun adı buluşçuluktur. Yaratıcılık değil. He-def kitlenin kalbine ulaşamıyor, marka-ya değer katamıyor, satış sağlamıyor, bağlılık yaratmıyorsa zaten o reklam da değildir. Sonuçta yaratıcılık, hedef kitleye ulaş-makla ilgili zaten. Sanat yapmıyoruz. Ondan besleniyoruz sadece. Bu ne-denle bir denge gerekli değil. Denge yerine beğenilecek iş yapmayı düşün-mek lazım.- Bir reklamcı yaratım öncesinde ne-lerden beslenir?Yaratıcılık bir yaşam tarzı. Yani evde, sokakta, ilişkilerinizde yaratıcı değil-seniz, işinizde olamazsınız. Kompar-tımanı yok bunun. Bizler, şu dünyada gördüğünüz her şeyi koca bir sünger gibi çekip emiyoruz. Obez derecesinde hem de. Her şey hakkında bir fikir sahibiyiz o yüzden. Sanat da ilgi alanımızda, moda da, politika da, çevre sorunları da, mü-zik de… Herkesin burun kıvırdığı konu-lar, olaylar, işler de.Beni en çok kitaplar besliyor ve etkili-yor. Okumadığım bir gün bile yok… Onun ötesinde bütün beyinsel besinle-

Reklamveren ucuz etin yahnisinin

yenmeyeceğini öğrenecek.Büyük fikirleri

küçük bütçelerle yaptırmaya kalkmayacak.

Ünlülere milyon dolara yakın paralar verip ajansın

komisyonundan, yapım ve yayın bütçesinden kesmeyecek.

Page 19: marketing europe & anatolia Sayı:013

marketing europe & anatolia / 17

Röportaj

rin işe, fikre dönüşümü ayrı bir konu. Ve bir ders konusu Onu da zaten Bah-çeşehir Üniversitesi Yüksek Lisans Programı’nda, Reklamda Yaratıcılık dersimde işliyorum.- Eleman sağladığınız kaynaklar ne-lerdir?CinAyetler adlı şiir kitabımın açılış ma-nifestosu şuydu: Cinim benim/Benim cinim/Sözü bana getir/Çırağım olsun/ Sözde kalmaz/Bende kalır/Geçinir gi-deriz.Çırakların ustalarını bulması gereken bir meslektir bizim işimiz. Tabii şimdi kaldı mı o derseniz, bende kaldı. Çok adam kazandırdım sektöre. Hem de her alanda. Bunu söyledim diye hatta Hürriyet’in ilavesindeki bir röportajda ‘Sektörün Sezen Aksu’su olduğum ya-zıldı’ Erkek örnek bulamadılar galiba. Ben çıraklarımı kendim seçer, yetişti-ririm. Etrafımdan eksik olmazlar. Hep-sine bakamayacağım anlarda, birileri mutlaka beni arar, adam sorar, ben de yollarım. Yolladığımın iyi olduğunu bilir-ler çünkü. Benden geçen, her yerde iş

yapar. Adman olur.Sonuç olarak kaynağım kendi öğrenci-lerim. Okullardan, ders için gittiğim yer-lerden görüp, parlaklığını keşfettiğim kişiler…- Üniversiteler sektörün yetişmiş ele-man ihtiyacını karşılayabiliyor mu?Karşılıyorlar kanımca. Bazılarının müf-redatları ve pratikleri eksik sadece. Eği-timci az çünkü.Bence akademisyenlerin yanı sıra faal reklamcıların da derslere girmesi gerek ki, çocuklar daha yeterli olarak yetişe-bilsinler. Akademisyenler teoriyi çok iyi veriyor. Mezun olup da hayatında bir reklam fil-

mi senaryosu formatı görmüyor hiç biri-si. Nasıl yazıldığını bilmiyor.Yaratıcılık eğitimi verilmiyor. İşlerin na-sıl yapılacağını anlatabilir, öğretebilirsi-niz. Ne var ki o işleri yapmaya yaraya-cak fikirleri bulmayı öğretmezseniz, bu hiç bir işe yaramaz. Ben arabayı anlatmıyorum, doğrudan direksiyona geçiriyorum.- Yabancı networke giren reklam ajansları yerli müşterilere doğru hiz-met verebiliyorlar mı?Hizmeti her reklam ajansı verebilir. Ama müşteriye yakın ilgi göstererek hizmet vereni de var, veremeyeni de. Başında-ki kişi ya da kişilere bağlı bu. Yerliler yabancılaşmışsa zaten sorun çıkmaz. Arkadaşlık çok da gerekli ol-maz onlar için. Profesyonelliğinize, uzmanlığınıza, anlayışınıza, hızınıza bakarlar.Ulusal reklamverenler de bunlara ba-kar, ama daha sosyaldirler. İş kadar il-giye, önemsenmeye, ahbaplığa, onun-la iletişime önem verir.Bu ilgiyi göstermezseniz, sizin kendi-

CinAyetler adlı şiir kitabımın açılış manifestosu şuydu:

Cinim benim/Benim cinim/Sözü bana getir/Çırağım ol-sun/ Sözde kalmaz/Bende

kalır/Geçinir gideriz.

Page 20: marketing europe & anatolia Sayı:013

18 / marketing europe & anatolia

Röportaj

sini anlamadığınızı düşünür ve gider. Siz sizinle daha çok ilgilenen, şefkatli, insancıl bir doktoru mu tercih edersiniz, soğuk, bilgi iletmeyen, size para olarak bakan, empati kurmayan bir doktoru mu? Bu iş hem markayla hem müşterinin kendisiyle, hem hedef kitleyle empati kurma işi. - Yerli firmalar reklam bütçelerini ha-zırlamada ne kadar bilinçli?Reklamcılığın en büyük çıkmazların-dan biri şu:Hazırladığınız işin, kampanyanın ruhu-nu medya ajansı ayrı bir yapı olduğu için çoğu zaman bilmiyor. Müşteri dekampanyaya o zaman grp gözüyle ba-kıyor. Bu kez kim ucuz fiyata satın alma yapacak konusuna önem veriyorlar. Kapı kapı medya ajansı dolaşıyorlar.Oysa medyanın eski sistemde olduğu gibi ajansların içersinde olması gerek. Ya da ajansların onların içersinde yer alması… Birincisi artık olamayacağı için, ikinciye gidişi gerekli görüyorum.- Müşterilerin ajanstan beklentileri

konusunda karşılaştığınız en ilginç talepler neler?Reklam ajansından PR, organizasyon, promosyon talep edenler oldu hep. Hadi bunlar normal. Anlatıyoruz neyi

biz yaparız, neyi yapmayız?Normal olmayanı, bir konkur sonrası sözleşme düzeyine geldiğimiz ulusla-rarası müşteri adayı, avukatı kanalıyla öyle bir sözleşme yolladı ki, iş kaldı. Avukata anlatamadık bu işler bizim ko-numuz değil diye. Üstelik avukat, bir bankada falan da danışmanlık yapmış. Gerçekten de istenen şeylerin işimizle hiç ilgisi yoktu.Sevr antlaşması bu dedim. İsterseniz size şirketi de verelim. İmzalamadım haliyle.Sonuçta talep işimizle ilgiliyse yapıyo-ruz. Değilse yönlendiriyoruz.- Sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?Derginiz bir yılını tamamladı. Ben de ezber bozmaya çalışıyorum yazdıkla-rımla.Burada her şey sansürsüz, dürüstçe, çekinmeden dile getiriliyor. Bunun için sizlere teşekkür ederim öncelikle.Keş-ke medyamız bu cesur mecra ortamını örnek alabilse...Taşlar epeyce yerinden oynardı.

Reklamcılığın en büyük çıkmazlarından biri şu:

Hazırladığınız işin, kampanyanın ruhunu

medya ajansı ayrı bir yapı olduğu

için çoğu zaman bilmiyor. Müşteri de kampanyaya

o zaman grp gözüyle bakıyor. Bu kez kim

ucuz fiyata satın alma yapacak konusuna önem

veriyorlar. Kapı kapı medya ajansı dolaşıyorlar.

Page 23: marketing europe & anatolia Sayı:013

marketing europe & anatolia / 21

Köşe

Bu ay, sana olan mektubumu dergimizin yıldönümünde yolluyorum Peter. O yüzden birarmağanım var sana. Sıradışı öykü bu. İyi oku:

Bir zamanlar Hindistan’da çok ünlü bir ressam varmış... Herkes bu ressamın yaptıklarını kusursuz kabul edecek kadar beğenirmiş. Onu ‘Renklerin Ustası’ anlamına gelen Ranga Çeleri olarak tanısalar da Ranga Guru derlermiş... İşte onnun yetiştirdiği bir ressam olan Raciçi’yle ilgili öykümüz. Raciçi eğitimini tamamlamış ve son resmini yaparak Ranga Guru’ya götürmüş ve ondan resmini değerlendirmesini istemiş... Ranga Guru,“Sen artık ressam sayılırsın Raciçi. Artık senin resmini halk değerlendirecek,” diyerek; “Resmini şehrin en kalabalık meydanına götür ve en görünen yerine yerleştir, yanına da kırmızı bir kalem koyarak halktan, beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı bırak,” demiş.

Raciçi denileni yapmış... Birkaç gün sonra Raciçi resme bakmaya gittiğinde görmüş ki, tüm resim çarpılarla bozulmuş ve neredeyse görünmüyor.Çok üzülmüş tabii. Alıp resmi götürmüş Ranga Guru’ya ve ne kadar üzgün olduğunu belirtmiş. Ranga Guru üzülmemesini ve yeniden resme devam etmesini önermiş.Reciçi yeniden yapmış resmi ve yine Ranga Guru’ya götürmüş.Resmi yine şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş Ranga Guru.

“Ama bu defa yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde yağlı boya, birkaç fırça ile birlikte insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı bırak,” demiş.

Raciçi denileni yapmış... Birkaç gün sonra gittiği meydanda görmüş ki resmine hiç dokunulmamış, fırçalar da, boyalar da kullanılmamış.Çok sevinmiş, koşarak Ranga Guru’ya gitmiş ve resme dokunulmadığını anlatmış. Ranga Guru demiş ki:

“Sevgili Raciçi, sen ilk seferinde insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağıyla karşılaşılabileceğini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar bile gelip senin resmini karaladı... Oysa ikinci kez onlardan hatalarını düzeltmelerini, yapıcı olmalarını

Bozmak mı? Yapmak mı?

Oğuzhan Akay

istedin... Yapıcı olmak eğitim gerektirir.Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye kalkmadı, cesaret edemedi. Mesleğinde usta olman yetmez, bilge de olmalısın. Emeğinin karşılığını, ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın.Onlara göre senin emeğinin hiçbir değeri yoktur.Sakın emeğini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenlerle tartışma.

Bu öykünün yazarı belirsiz.Ama kıssadan hisse çıkartabiliriz.Öykünün gerçekliği olmasa bile verdiği ders, çıkardığı pay önemli. Eleştiri, herkese bırakılabilecek bir konu değil.Yapıcı olanını ise ancak objektif, art niyetsiz, bilge, deneyimli insanlar başarabilir.

Sana niye anlattım bu öyküyü dersin Peter?Çünkü her yaratıcının yaşamında karşılaşabileceği bir durumu anlatıyor.Ve bu benim de başıma geldi.Hem de bir kez değil, çok kez. Ne zaman ki iyi niyetleve herkesin anlayacağını umarak bir işimle ilgili görüş istedim, sözgelimi internette bir işimi paylaştım,ben de Raciçi oldum. Hayatında reklam yapmamış, taşın altına elini sokmamış, yaratıcılıktan bihaber insanlar, işin enini sonunu bilmeden insafsızca eleştiri yapmaktan kaçınmadılar.Eleştirinin ucunu kaçırdılar. Benim de hatamonlardan objektif, art niyetsiz olmalarını beklemekti. O yüzden artık ben de işi bilenlerin değerlendirmelerine bırakıyorum.

Şimdi Peter, en iyisi, sen de günlük yaşamınızda eleştiriye kapalı, pozitif katkıya açık olduğunu söyle.Böylece herkesin konuşmadan önce çok düşünmesini, ağzından çıkanı duymasını, yaratıcı çözümler bulmak adına kendilerini zorlamasını sağlarsın.Sen de başkalarını eleştirmek yerine bu yöntemi uygula.Göreceksin; daha çok dinlenecek, daha çok sevileceksin.Ezber bozmak, bazılarının anladığı gibi yıkmak değildir çünkü, yeni bir yapı kurmaktır Peter.

Başkasının ağzıyla ve yorumlarıyla değil, kendi zihninle var olmak, seçmek ve konuşmaktır.“Muhtaç olduğun kudret’ damarlarında dolaşan yaratıcı, cesur, yenilikçi, korkuya pabuç bırakmayan ‘kanda mevcuttur!’.

Bozmak değil yapmaktır bunun adı.

ezberbozacısı)(Peter Pan’a mektuplar - 11

Page 24: marketing europe & anatolia Sayı:013
Page 25: marketing europe & anatolia Sayı:013

marketing europe & anatolia / 23

Reklam Dünyası

Azra Akın, Pepsi reklam filmindeki performansıyla izle-yenleri bir kez daha büyüledi. Pepsi’nin son reklamında güzel yıldızı şimdide şarkı söylerken izleyeceğiz.Son Pepsi reklamında garson olarak karşımıza çıkan Azra Akın, bu kez Pepsi’nin yeni reklamında hem şar-kı söyleyip hem de dans edecek. Pepsi’nin yeni reklam filmi için geçtiğimiz günlerde kamera karşısına geçen Akın, bayram kutlaması temalı yeni reklamda “Pepsi Yaşatır Seni‘’ şarkısını seslendirerek izleyicilere müzik dolu bir reklam filmi sunmaya hazırlanıyor

Pepsi Yaşatır Seni...Online eğitim içeriği Vitamin (www.vi tami -negitim.com), yeni sezon rek-lam filmlerinde p r o f e s y o n e l oyuncular yeri-ne, gerçek Vi-tamin kullanıcı-larına söz verdi.Marka, kampanyanın konseptine karar verdikten sonra, deneme çekimleri ve seçim sürecine girildi. Vitamin’i neden tercih ettiklerine dair yöneltilen sorulara verdik-leri samimi cevaplar, öğrencilerin doğallığıyla birleşin-ce 20’şer saniyeden oluşan 4 ayrı reklam filmi ve dijital mecra tanıtımları kısa sürede ortaya çıktı.Reklamda rol alan öğrenciler, Vitamin’den kendilerine böyle bir teklif geldiğinde çok şaşırıp heyecanlandıkla-rını ancak kameraya kolay adapte olduklarını söylediler.

Kullanıcılar rol aldı...

Clear, yenilenen Clear serisini Türkiye’de gerçekleştiril-miş en büyük üç boyutlu su perdesi gösterisiyle İstanbul Boğazı’nda tanıttı. Saatte 300 ton su fırlatan bir motor-la desteklenen şov için, 30 metrelik gezici bir platform kullanıldı. 20.000 ansilumen parlaklığında HD gösterim yapan bir projeksiyon makinesi, 27mx13m boyutlarında dev bir perdeye yansıtıldı. Projenin geliştirilmesi için 20 kişilik bir teknik, tasarım, prodüksiyon ve organizasyon ekibi çalıştı.

CLEAR’den, Boğaz’da üç boyutlu su perdesi şovu...İstanbul Boğazı’nın her iki yakasından da rahatça izlene-bilmek üzere tasarlanan ve 21.00’den 23.30’a dek süren şov, Ortaköy’den başlayarak sırasıyla Boğaziçi Köprüsü altı, Beşiktaş, Kız Kulesi ve Üsküdar sahiline uğradı. Su perdesine özel olarak geliştirilen gösteri videosu, boğa-za düşen bir yıldırımla başladı ve yıldırımın içinden çıkan dev bir hortumla devam etti. Hortum, alev almış bir fut-bol topunun içine düşmesiyle küçülünce, kadraja Clear’ın global marka yüzü, ünlü futbolcu Ronaldo girdi ve bir top gösterisiyle izleyenleri büyüledi. Gösteriyi destekleyen su ve ses efektleriyle birlikte Boğazın serin sularından çıkan yeni Clear, “Sıfır kepek!” söylemini ve “Daha iyisi yok!” slo-ganıyla serinin iki kat daha güçlü formülünü vurguladı.

Page 26: marketing europe & anatolia Sayı:013

CV’lerinizsektörle ücretsiz olarak

dergimizde buluşacak.

Sektöre yeni girmek isteyenstajyer adayları

ya datecrübesini değerlendirecek

yeni bir adres arayanyaratıcı yönetmenler, metin yazarları, müşteri

temsilcileri, grafikerler

ve diğer arkadaşlarCV’lerinizi

[email protected] bekliyoruz.

Page 27: marketing europe & anatolia Sayı:013

marketing europe & anatolia / 25

Köşe

revizyon)

(Son yıllarda Kristal Elma’ya gelen yoğun eleştiriler sonrası, Reklamcılar Derneği’nin hummalı birkurtarma operasyonu başlattığı sektörümüzdeiyiden iyiye konuşulmaya başlandı.Derneğin oluşturduğu KEK (Kristal Elma Komitesi)tercihleri de bu operasyonu doğrular nitelikte. Yıllariçerisinde Kristal Elma gerçeğiyle yüzleşen veadaletini sorgulayan, eleştiren isimlerin dahi bukomiteye davet edilmiş olması bir yanıyladüşündürücü olsa da, önemli bir adım.Bu girişimin samimiyetine inanmak istemeklebirlikte, sektörümüze bir hatırlatma yapmayı daborç bilirim.

Benzer girişimler daha önce de yapılmıştı. Örneğin6 yıl önce eleştirilerin tavan yaptığı bir Kristal Elmasonrası, baskılar neticesi her şeyin değişeceğisinyalleri verilmiş, jüri başkanı seçme kriterleri dahideğiştirilmişti. Nitekim Jüri Başkanı’nı sektörseçmişti. Fakat her ne olduysa, hemen ertesi senejüri başkanı seçme kriterleri yine sessiz sedasızeskiye dönmüş, başkanı atama, tekrar ReklamcılarDerneği’nin tekeline girmişti. Bu iyi niyetli çabalardönem başkanlarının kişisel girişimleri midir yoksaoluşan tepkilerin önünü kesmek için uygulanandernek stratejisi midir bilinmez ama, yıllar geçse de,her seferinde başa döndüğümüz apaçık! Hatta hergeçen sene işin adaletinin daha da kötüye gittiğinisöylemek yanlış olmaz. Olmaz, çünkü ReklamcılarDerneği Yönetim Kurulu üyelerinin, Kristal ElmaJürisi’nde çoğunluğu ele geçirerek, ödüllerin% 85’ini kendi ajanslarına ayırmalarını, “çok işlekatılan, çok ödül alır” mantığıyla açıklanmayaçalışmak mümkün olmaz. Bu açıklama kimseyi iknaetmez.

Her seferinde işin adaletine dair köklü bir değişimyaşanacağını umut eden ama her seferinde dehayal kırıklığı yaşayan biri olarak, bu kez işi sağlamaalmaya karar verdim. Sonuçta söz uçar, yazı kalır.Ben kendi adıma, Kristal Elma nasıl adil bir yarışmaolur yazayım da, artık gerisi derneğe ve KEK’e kalsın.

Olmazsa olmazlar:

1 - Kristal Elma Jüri Başkanı seçimi, kesinlikleReklamcılar Derneği’nin tekelinden çıkmalı.Jüri Başkanı’nı, kesinlikle sektör seçmeli. Bu seçimşeffaf olmalı, kimin kime oy verdiği mutlaka isimisim ilan edilmeli ve bu değiştirilemeyecek bir kuralolarak kabul edilmeli.

2 - Kristal Elma Jürisi’nde, Reklamcılar DerneğiYönetim Kurulu’nun (ve tabii ki bağlı bulunduklarıajansların) mutlaka bir kotası olmalı. DernekYönetim Kurulu ve ajanslarının çalışanları asla veasla, jüride çoğunlukta olmamalı. Yönetim Kuruluüyelerinin jürideki oranı, % 20’yi kesinliklegeçmemeli.

3 - Kristal Elma Jürisi’nde yer alacak her isim,baştan şu kuralı kabul etmeli. Jüride kim kimeoy vermiş, mutlaka şeffaf olmalı ve bu kararlarındökümü, sıcağı sıcağına mutlaka sektörlepaylaşılmalı. Hiçbir oy gizli kalmamalı. Böyle birgizliliğin mantığı da yok zaten. Üstelik bu şeffaflık,jüri üyelerinin performansını değerlendirebilmemiziçin de bize olanak tanıyacaktır. Jürinin seçimlerininkalitesini artırmak için bu değerlendirme kesinlikleçok önemli.

4 - Ghost (Hayalet) işler için mutlaka tek birkategori açılmalı. Birbirimizi daha fazlakandırmayalım. Sırf Kristal Elma’da ödül almakiçin özel işlerin, prodüksiyonların yapıldığınıartık sağır sultan bile duydu. Çalıştığınızprodüktörler, yönetmenler, fotoğrafçılarla bizlerde çalışıyoruz unutmayın! Markaya, ürüne, hizmetehiçbir katkısı olmayan, reklamın yapılma,yayınlanma mantığına uymayan bu tür işler, en iyiniyetli bakışla, ancak ve ancak tek bir kategorialtında değerlendirilebilir. Aksi takdirde sektöradına yanıltıcıdır. Satışları patlatmış, markanınbilinirliğini yükseltmiş, reklamverenin sorununutam anlamıyla çözmüş bir işle, adını bilebilmediğimiz bir dergide bir kere yayınlanan,sadece ödül kazanmak için hazırlanmış bir iş nasılaynı kategoride yarışabilir ki? Bunu ne akıl kabuleder ne de etik.

Bu öneriler hayali, gerçekliği yok diyen çıkarsa,yüzyüze konuşmaya ve bu değişikliklerin nasılyapılabileceğini anlatmaya hazırım.

5 Kasım 2012 Pazartesi, Reklamcılar Derneği’ninOlağanüstü Genel Kurul Toplantısı var. Bu dileklerino genel kurulda da konuşulması vedeğerlendirilmesi dileğiyle.

25. yılında Kristal Elmanasıl kurtulur?

Kağan İşmen / [email protected]

Page 28: marketing europe & anatolia Sayı:013

26 / marketing europe & anatolia

Röportaj

- Türkiye’deki reklam filmi prodüksi-yonu çalışmalarını nasıl değerlendi-riyorsunuz?Ben sektöre 1982’de katıldım. tam 30 yıl önce... Tabii o günden bu güne çok yol aldık. kısaca şunu diyebilirim: Profesyonelleştik:))2 kişi (prodüktör ve 1. asistan) ile yap-tığımız işi şimdi 30 kişi ile yapıyoruz. Acaba “sektör büyüdü” demek bu mu??:)) Bu kadar insana gerek var mı hep dü-şünürüm..:)))Ayda 7 -8 film yapardık. Şimdi bir film için en az 2 ay uğrasıyoruz... (acaba değiyor mu? bilemedim..)Bütçeler bir dönem yani 90’lı yıllarda bayağı artmıştı 500.000 USD civarın-da işlerimiz olurdu. 2001 krizine kadar böyleydi... Şu ara ortalama 100.000 USD civarı bütçelerde dolaşıyoruz..Yani 2001’den bu yana bütçeler ciddi bir şekilde düştü.Rekabet arttı. Globalleştik. Rakiplerimiz sadece Türkiye’de değil.. İspanya’da, Polonya’da, Romanya’da...Ekiplerimiz ve ekipmanımız tamamen dünya standartlarında. Ancak bazı ül-kelere göre hala pahalıyız. Bu nedenle uluslarası pazarda iş kaçırıyoruz.Bir yandan da mecralar degişmeye başladı. Viral reklamcılık hızla ilerliyor.

korkarım yavaş yavaş tv filmi yerini vi-rale bırakacak.Benim genel olarak gördüklerim bun-lar.. Siyah-beyazdan..35 mm den.. Di-gitale..- Pozitif Film Prodüksiyon’u diğer prodüksiyon firmalarından ayıran özellikler nelerdir?Biz sektörde dinozorlardan biriyiz. Ama hep genç kaldık...Genç dinozor:)) Bu yıl 25. yılımız. Yenilikçi olduk...Daima kendimizi yenilemeyi hedef ola-rak koyduk. İlk yönetmen odaklı olmayan prodüksi-yon şirketini kurduk. Sonra ilk yabancı yönetmenleri getir-dik. Çok sağlam bir yabancı yönetmen portföyümüz oluştu. Uluslararası, şimdi en tepede olan, bir çok yönetmene ilk işlerini verdik: Alejandro Toledo, Lasz-lo Kadar, Andreas Schaefer. 25 yıllık köklü bağlarımız oluştu.. Local bir çok yönetmen Pozitif’ten çıktı: Sinan Çetin, Can Ulkay, Reha Erdem...Şu ara da yeni pazarlar açmaya ve yurtdışı bağlantılı çalışmaya başladık. artık yurtdışından ajanslar bizden direkt prodüksiyon ister hale geldi. Türkiye’yi gerek location olarak, gerek-se prodüksiyon kalitesi olarak yabancı-lara tanıttık ve tanıtıyoruz..- Sizce Türk film yapım sektörünün

Sektörün genç dinazoru...Sektörün genç dinazoru...

Röportaj Elvin Ekşioğlu

Ben sektöre 1982’de katıldım. tam 30 yıl önce... Tabii o günden bu güne çok yol aldık. kısaca şunu diyebilirim:

Profesyonelleştik:))2 kişi (prodüktör ve 1. asistan) ile yaptığımız işi şimdi 30 kişi ile

yapıyoruz. Acaba “sektör büyüdü” demek bu mu??:))

Pozitif FilmNazlan Özden...

Page 29: marketing europe & anatolia Sayı:013

Sektörün genç dinazoru...Sektörün genç dinazoru...

Page 30: marketing europe & anatolia Sayı:013

birinci sıradaki sorunu nedir?Türk film sektörü de reklam sektörüne paralel ilerledi. Çok iyi filmlerimiz ulus-larası yarışmalarda ödüller alıyor. Ancak senaryo açısından maalesef hala çok da ilerlediğimizi söyleyemem. İnandırıcılıkdan uzak dialoglar ve anla-tımlar en büyük sorun bence.Neden hala müsamere gibi diziler ya-pılıyor bilemiyorum. Neden kostümler hep yepyeni ve sakal bıyıklar sırıtır, di-aloglar uzar... oysa bu diziler iç ve dış pazarlarda bayağı da iş yapıyor..Reklam filmi prodüksiyonuna gelince, Türkiye olarak bazı ülkelerden bütçe olarak hala daha pahalıyız.Dolayısıyla Türkiye’ye gelmek istemi-yorlar. Malezya, Ukrayna vb. ülkeler bizden çok daha ucuz. Prodüksiyon ka-litesi de bizden kötü degil.Ayrıca Güney Afrika’da çekim yapma-ya giden ekiplere oteller bile özel fiyat uygularken, bizim belediyeler saat başı 650 TL gibi ciddi meblağları bizden ta-lep edebiliyor. Bunlar global anlamda rekabet etmemi-

zi zorlaştıran sorunlar. - Haksız rekabet konusunda ne dü-şünüyorsunuz?Biz yatırımımızı ekibe yaptık. Ekipma-na yatırımı ise işin profesyonellerine bı-raktık. Bizim işimizin en yeni teknoloji-den yararlanarak prodüksiyonlarımızın kalitesini arttırmak olduğunu düşündük.Müşterilerimizi eski kameralar da ya da eski yazılımlarla çalışmaya zorlama-mak için hep dışardan en iyisini kira-lamaya çalıştık. Zaman zaman pahalı geldik ve bu nedenle de iş kaybettigimiz oldu. Bu arada malzemesi olan firmalar yeter ki malzememiz çalışsın hesabıyla nerdeyse sıfır mark upla işler yaptılar.Belli kaliteyi korumaya çalışıyoruz. Mark uplarımızı belli seviyelerde tutma-ya özen gösteriyoruz. 25 yıldır çizgimizi korudugumuzu sanıyorum. Pozitif’in bir imajı vardır, kaliteden ödün vermez.- Yaratıcılık ve hedef kitleye ulaşım arasındaki denge nasıl kurulmalıdır?Bunu en iyi bilen firmalar P&G ya da Unilever gibi dünya markaları. bazen film çok ses getirebilir. Ancak ürünü sattıramaz. Ama en klasik yöntemlerle

28 / marketing europe & anatolia

Röportaj

Reklam filmi prodüksiyonuna gelince, Türkiye olarak

bazı ülkelerden bütçe olarak hala daha pahalıyız.

Page 31: marketing europe & anatolia Sayı:013

ve basit bir anlatımla hedef kitleye ula-şabilirsiniz.Reklam filmi daha çok matematiktir. Yaratıcılık ise belli formulleri biraz daha akılda kalıcı hale getirmekten ibarettir. - Teknolojideki gelişmeler film yapım sektörünü nasıl etkiliyor?35 mm’yi özlemeye başladık. Yakında bizim için bir hatıra olarak kalacak. Artık HD kameralarla ve kişisel bilgisayarla-rımızda montajlar yaparak çalışıyoruz. Viral reklamların, vb. yöntemlerin rek-lam filmi sektörünün profilini tamamen değiştirecegini düşünüyorum. Müşteri-lerin daha çok virale ağırlık verecegini ve reklam filmlerinin daha basit olaca-ğını, internet ortamında, cep telefonla-rında, youtube ve benzeri kanallarda ağırlık kazanacağını düsünüyorum. - Eleman sağladığınız kaynaklar ne-lerdir?Son zamanlarda Eskişehir, Bilgi ve Bahçeşehir üniversitelerinden gelen ya da yurtdışında filmcilik okumuş pırıl pırıl gençlerle çalışmaya başladık.Ancak film işinin okulu olduğuna inan-mıyorum.:))Bu iş severek ve de tecrübeyle yapıla-bilir. Sürekli birşeyler öğreniyoruz, ben

hala öğreniyorum..- Üniversiteler sektörün yetişmiş ele-man ihtiyacını karşılayabiliyor mu?Bi önceki soru ile bu soruyu birleştirir-sek evet. Eskiden Yeşilçam’dan gelen

elemanlarla çalışırdık. Sonra “Ümit Gülsoy okulu”nda yetişmiş kamere-manlarımız oldu. Sonra sinema tele-vizyon mezunu kameramanlarıımız geldi, kamera asistanı oldular. Şimdi sektördeki önemli kameremanlarımız bu asistanlar arasından çıktı. Işık şef-lerimiz.. setçilerimiz... için aynı şeyleri söyleyebilirim.Öte yandan, okullarımızda ne yazık ki hala yeterince kamera veya montaj seti yok. ancak çocuklar öğrencilik dönem-lerinden itibaren bizlerle calısarak hızla öğreniyorlar..- Müşterilerin prodüksiyon şirketle-rinden beklentileri konusunda karşı-laştığınız en ilginç talepler neler?Stadyumu bir boş, bir de dolu alternatif çekelim demisti bir müşterimiz..:)) Alter-natif elimizde bulunsun..:))- Sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?Kırık dökük HMl’lardan, tavanı akan platolardan, tozlu laboratuvarlardan, Arri 2 kameralardan, pırıl pırıl montaj studyolarına ve muhtesem film platola-rına ve inanılmaz ışık ve kamera park-larına geldik.Burada ta başından beri sektöre yatı-rım yapan Ümit Gülsoy, Cemal Noyan ve Cihan Baydur’a teşekkürü bir borç bilirim..

marketing europe & anatolia / 29

Röportaj

35 mm’yi özlemeye başladık.

Yakında bizim için bir hatıra olarak kalacak.

Page 33: marketing europe & anatolia Sayı:013

marketing europe & anatolia / 31

Köşe

Düşünceler minik ‘metal toplara-parçacıklara benzer’... Beynimiz ve eğer başarabiliyorsak onunla eşzamanlı ve duyumlu çalışan ‘kalbimiz’ ise bir mıktanıs gibidir.İnsan beyni kademeli koruma plaklarından oluşur ve ‘mıktanısımız’ dünya üzerinde oluşan ve bize ulaşan tüm enformasyonları (metal parçacıklarını) kendisine çeker. Haberler, tabelalar, diğer insanlar, yiyecekler, müzik, ağaçlar, olaylar, reklamlar, video klipler, web siteleri, bannerlar, kıyafetler...kısaca herşey ! Yaşam içinde gördüğümüz, duyduğumuz, dokunduğumuz, kokladığımız herşey bu mıknatıs tarafından algılanan ve kodlanarak beynimize dolan ‘minik parçacıklardır’.

Vakti zamanında ‘megatrend’ dönemi olarak açıklanan 2000’li yıllardan sonra-insan beyninin maruz kaldığı bu enformasyon parçacıkları o kadar yoğunlaştı, ve o kadar sık frekanslarla bizi hedef aldı ki, ‘mıktanısımızn çekim gücü’ azalmasa da, bu yoğunluk sebebiyle oluşan ağırlıktan ‘etkisini yitirdi’ ve toplum içindeki her birey daha bir duyarsız, bencil, muhalif, agresif bir ruh hali içine girdi. Bu erozyona daha önce uğrayan toplumlarda psikolojik arazlar, obezite, alzheimer vs. baş döndürücek bir artış gösterdi. Uğradığımız bu erozyonun en büyük hediyesi olan ‘depresyon’u herkes tanır ama çok azımız tıp’daki karşılığını bilmez. Söyleyelim. Depresyon: insanın karar verebilme yetisini kaybetmesi anlamına gelir... ‘eğriyi doğruyu bulamama, kantarı doğru tartmama gibi de görülebilir. İşte bunların tümü beynin maruz kaldığı aşırı yoğun, tekrara dayalı algı vuruşlarının aşırı sıklaşmasından kaynaklanıyor. Hemen hepimiz genç kuşak olmamıza rağmen, anlamsız unutkanlıklardan şikayetçiyiz değil mi? Omega3’lere hücum... Ama aslında bu bir hastalık değil, çağın vebası olan ‘yoğun enformasyona dayalı KAL gelme’ durumları...

Bunun sebepleri hepimizin bildiği şeyler aslında ama tekrarlayalım:

1.Yoğun enformasyona dayalı ön-yargılama yoluyla kendimizi korumak.

2.YENİ, TAZE, ŞAŞIRTAN bir olayla veya konuyla karşılaşmamak (bu önemli: çünkü insanların önünde hala değişmeyen liderler, politikalar, savaşlar, inandırıcılığını yitirmiş

Argün Albayrak / [email protected]

provokasyonlar, tekrara düşen müzik, populist ve gündelik pop kahramanlar, moda, kozmetik, durmadan gelişen teknolojiler ama YENİ bir buluş diyebileceğimiz konuların olmaması...vs...vs...vs)

3.Üretici kimliğe sahip olmamak, önümüze konulanı koyun gibi tüketmek (geçmiş bayramımızı kutlarım) ve dolayısıyla ‘gelişememek-üretimin ruhsal tatmini içine olamayışımız’...

4.Populist trendler içinde ‘kendi kimliğimizi değil, populizmin giydirdiği kıyafetlerde yaşamak ve özgün nitelikli karakterler haline gelemeyişimiz’...

5.Üretim-değer-tasarruf odaklı değil, tüketim-kısa vadeli yarar-para odaklı olmamız...

Daha bir çok madde ve her maddenin altında ‘alt başlıklar olabilecek binlerce konu var’.

İşte bu noktada; markalara daha yakından bakmak lazım. İyi reklam, kötü reklam vs. diye ayırmak yanlış olur. Sadece bir noktaya dikkat çekmek lazım. O da; kısalan reklam saniyeleri, gereğinden fazla artan ‘yayın frekansları’ ve daha 5.yılında ‘sosyal medyadan’ dahi soğutan ‘başı bozuk iletişim’... Tüm bunlar iflah olmaz ‘tüketim dinamosu olan markaların’ – insanların algısına çok sık frekanslarla vuruşlar yaparak ‘gündemde ve ön planda kalma’ zorunluluğundan kaynaklanıyor... Ancak böyle yaparlarsa, o marka bizim sanal gündemimizin bir parçası olabiliyor ve satış yapabiliyor. Aksi takdirde, bir başkası gelip anında o boşluğu dolduruyor. Aynı tiyatrocularla kurgulanan reklamlar, geçmişten alınıp günümüze uyarlanan senaryolar, değişmeyen ama geliştiğini söyleyen hizmetler, populist ve gündelik konuları ve çooook geçmiş konuları ‘tek günlük kurşun’ gibi harcamalar, başı bozuk medya ve yönetimi... Bunların tümü arasında ‘insan kendine yalnız bir alan’ arıyor... Haykırmak istiyor... Ağlamak istiyor...Haykırsam sesimi duyarmısınız mısralarımda,Dokunabilirmisiniz gözyaşlarıma ellerinizle...

Argün A.Dip not veya akan bant: Bunların değişmesi kolay! Çok kolay... Ama ortada büyük olay var. En güçlü din ahline gelen: PARA !

transformatör)(

Düşünceler...

Page 35: marketing europe & anatolia Sayı:013

marketing europe & anatolia / 33

Kampanyalar

Saçlarım bu kadar oyuna gelir mi?...

Elidor Co-Creations Serisi, oyuncu Meryem Uzerli ve Elidor saç uzmanlarından ünlü saç stilisti Thomas Taw’ı yeniden buluşturdu. Muhteşem ikili, yenilenen Onarıcı ve Yeniden Yapılandırıcı Bakım Serisi’nintanıtımı için yeni reklam filmin-de rol aldı.Sete geldiğinde farklı saçlara sahip beş kadını canlandıraca-ğını öğrenen Meryem, saçlarının boya, fön gibi birçok işlem göreceğinden dolayı endişeleniyor. Ve soluğu Elidor Yıpran-mış Saç Uzmanı Thomas Taw’ın yanında alıyor. Thomas’a, “Saçlarım bu kadar oyuna gelir mi?” diye endişesini özetle-yen Meryem, Thomas’dan “Elidor’la EVET’ yanıtını alıyor. Reklam Filmi KünyesiReklamın başlığı: Elidor ile Evet!Reklamveren: UnileverReklamveren yetkilisi: Tarık Bayar, Eda Kırali, Selin Postacılar, Eda BiberReklam ajansı: Manajans/JWTYaratıcı yönetmen: Sami Basut Yaratıcı grup: Tunçhan Kalkan, Erhan Başaran, Onur Ünal, Alper Başkan Müşteri ilişkileri grubu: Mehmet Numanoğlu, Ece Özyurt, Elif Dedetaş

Stratejik planlama: Hakan Demir, Pamir Gündüz Ajans prodüktörü: Şafak Serter, Ahmet Bayık Yapım şirketi: InterfilmYönetmen: Metin ArolatMedya ajansı: MindshareMedya planlamacı: Aslıhan Anarat& Gizem DoğruolKullanılan mecralar: TV, Dijital

Page 36: marketing europe & anatolia Sayı:013

34 / marketing europe & anatolia

Kampanyalar

Lipton Piramit Yeşil Çay...Reklam filminin ilk karelerinde üç kız arkadaşı hazırladıkları Lipton Piramit Yeşil Çaylardan birer yudum alırken görüyo-ruz. Lipton Piramit Yeşil Çay’ın hafifliğiyle yavaşça uçmaya başlayan kızlar, bir yandan kitap okuyor ve havada uçuşan rengârenk kekleri kovalıyorlar. Piramit Yeşil Çayların hafifliği ve yumuşak içimini, yumuşak renklerle ve keyifli bir şarkıyla vurgulayan reklam filmi, yeşil çayın yumuşak halini oldukça eğlenceli bir şekilde anlatışıyla dikkat çekiyor. Reklam Filmi KünyesiReklamın başlığı: Lipton Piramit Yeşil ÇayReklamveren: UnileverReklamveren yetkilisi: Leyal Eskin, Sevgi Gür, Derya Cantutan, Mert Yantaç, Merve KüçükerReklam ajansı: DDB ParisYaratıcı yönetmen: Yoann LemoineTürkiye uyarlama: Medina Turgul DDBMedya ajansı: MindshareMedya planlamacı: Özlem Ciragöz, Tuğçe İyisan, Arif Topçu, Kerem GürelKullanılan mecralar: TV, internet

Tarzını Yaşa...Uludağ İçecek ve İlancılık Reklam Ajansı, bu kampanya için fotoğraf sanatçısı Emre Doğru ile çalıştı. Bosphorus Palace Hotel’de gerçekleştirilen fotoğraf çekiminde, hayattan zevk alan bir çiftin Uludağ Premium tutkusunu yaşadıkları anların fotoğrafları çekildi ve bu mizansenler “Tarzını Yaşa” sloganı ile desteklendi. Set 4 günde hazırlandı ve bir günde tamam-lanan çekim sırasında ve sonrasında toplam 16 kişilik bir ekip görev aldı. Reklam Filmi Künyesi:Reklamveren: Uludağ İçecekMarka: Uludağ PremiumReklamveren Yetkilisi: Murat Zengin, Utku Erdem, Zeynep TümerdemAjans: İlancılıkMüşteri İlişkileri: Atılay Bingöl, İlker BarouhYaratıcı Grup: Neslihan Özkan, Mithat Çalışkan, Taylan DutluoğluYapımevi: 212 ProductionProdüktör: Yeşim AslanFotoğrafçı: Emre DoğruModa Danışmanı: Dice Kayek

Page 37: marketing europe & anatolia Sayı:013

marketing europe & anatolia / 35

Kampanyalar

Ege aşkı İstanbul’u sarıyor...Eviya Gayrimenkul yeni reklam filmiyle de dikkat çekiyor. İstanbul’un Ege’ye dönüştüğünü anlatan filme Fedon ise se-siyle can veriyor. Kentin bir anda Ege’ye dönüştüğü kampanyada, EgeBoyu’nun cumbalı taş evleri, lavanta kokulu geniş bal-konları, şirin sokakları ve canlı Ege çarşısıyla Ege aşkının tüm İstanbul’u sardığı anlatılıyor. Kampanya ile hedef kitleye, yaz tatilinden sonra yarım kalan Ege aşkını EgeBoyu’da bulabilecekleri mesajı veriliyor. Reklam Künyesi:Reklam veren: Eviya / EgeboyuReklam veren Temsilcisi: Seba Gacemer, Gökhan Ataç, Yavuz Can OnarlıReklam Ajansı: M.A.R.K.A.Kreatif Direktör: Hulusi DericiYaratıcı Ekip: Zeynel Özer, Doğan irdoğanMüşteri İlişkileri: İlkay Ünlü, Beril Mardin, Efe Aksoy, Ayşenur BaşProdüksiyon firması: Shortcut Yönetmen: Müfit SamıkKullanılan Mecralar: TV, Outdoor, gazete, dergi

Bellona, Şevval Sam’la devam...

Boğaç Ergüvenç yönetmenliğinde çekilen Bellona reklam filminde Şevval Sam’ın günlük hayatından kesitlere yer veri-liyor. Gün boyu görsel ve dokunsal olarak halının varlığından mutluluk duyma halinin yansıtıldığı filmde; Şevval Sam’ın ev içindeki keyifli anları işleniyor. Filmin ana fikrinde ise; sağlıklı ve huzurlu bir ortamda ve

evde olunan tüm zamanlarda; halının hayatımızdaki varlı-ğının önemine dikkat çekiliyor. Bellona’nın yeni halıları, ev modasına uygun konsept tasa-rımları ile de uyumlu desenlere sahip. Halıların dokusu ve ev içinde yarattığı sıcaklık ürünün dikkat çeken özellikleri ara-sında yer alırken, evlerde uyumlu bir şıklık sağlayan marka, kullandığı son teknoloji ile inovatif ürün gamını da genişlet-meye devam ediyor.Reklam Künyesi:Reklamveren: Boydak Holding - Bellona Reklamveren Yetkilisi: Murtaza Durmuş, Sepil Savaşcı, Mehmet Emin ÇakıcıReklam Ajansı: Piramit Yaratıcı Yönetmen: Deniz Köker Yaratıcı Grup: Hatice Ekşi, Beske Köker Duru Müşteri İlişkileri: Deniz Sesli, Ayşe Işın, Doli Bolkar, Deniz Kavuk Prodüksiyon Şirketi: PworksYönetmen: Boğaç ErgüvençMedya Şirketi: Mindshare Mecra: TV, Basın, Radyo, İnternet

Page 38: marketing europe & anatolia Sayı:013

36 / marketing europe & anatolia

Kampanyalar

Hayatın her sahnesinde sıfır kepek!...Clear, yenilenen formülü ve elegant tasarımını ünlü oyun-cu Burak Özçivit’in yer aldığı yeni reklam filmiyle duyuru-yor. Özçivit, Hollywood filmlerini aratmayan reklamda Steve Mcqueen’den Rocky’e kadar birbirinden farklı pek çok kimli-ğe bürünüyor ve “Hayatın her sahnesinde sıfır kepek!” diyor.Yaratıcı ekip Rabarba tarafından ortaya çıkarılan reklam fil-mi, İzlandalı yönetmen Thor tarafından çekildi. Reklam filminde Özçivit, Rocky, James Bond ve Steve Mcqueen’i canlandırıyor ve “Hayatın her sahnesinde sıfır kepek!” diyor.Reklam filminin ilk karelerinde Burak Özçivit’i üzerinde bor-nozla ayna karşısında görüyoruz. Reklam filmi, yenilenen elegant tasarımıyla Clear şişesini gösterdikten sonra “Haya-tın her sahnesinde sıfır kepek” dış sesiyle sona eriyor. Reklam Filmi KünyesiReklamın başlığı: Hayatın Her Sahnesinde Sıfır KepekReklamveren: UnileverReklamveren yetkilisi: Handem Çelenkler, Tarık Bayar,Nida Benan Özer, Yasemin Özaydınlı, Burcu İsmailoğluReklam ajansı: RabarbaYaratıcı yönetmen: Serdar Saban & Musa Paça

Yaratıcı grup: Serdar Saban, Musa Paça, Arın Kahyaoğlu, Ersin PekinMüşteri ilişkileri grubu: Gökçe Evirgen, Gamze FarzStratejik planlama: RabarbaAjans prodüktörü: RabarbaYapım şirketi: Depo ProduksiyonMedya ajansı: MindshareMedya planlamacı: Gizem DoğruolKullanılan mecralar: TV, Dijital, Sinema

Isıcam Sinerji ve Isıcam Konfor...Trakya Cam Sanayii A.Ş., enerji tasarrufunu artırmak ama-cıyla kampanya başlattı. Kampanya kapsamında, TV’ler için hazırlanan reklam filmi TBWA\Group\DUDU tarafından hazırlandı. “Öyle Bir Geçer Zaman ki” dizisinden Wilma Elles ile “Seksenler” dizisi ve ‘Ben Bilmem Eşim Bilir’ oyuncularından İlker Ayrık’ın rol al-dığı reklam filminde Wilma Elles içinde konfor ve sinerji olan bir ev arıyor.

Bu arayışta kendisine emlakçı rolündeki İlker Ayrık yardımcı oluyor. Samimi ve bir o kadar da keyifli olan reklam filmiyle Isıcam’ın enerji tasarrufu sağlayan “Isıcam Sinerji ve Isıcam Konfor” markalı ürünlerinin daha geniş kitlelere tanıtılarak, toplumda tasarruf bilincinin artırılması da amaçlanıyor.Reklam Filmi KünyesiReklamveren: Trakya Cam A.Ş.Reklam Ajansı: TBWA\Group\DUDUKreatif Direktör: Murat ArlıMarka Direktörü: Didem Tamer GülStratejik Planlama: Toygun Yılmazer, Tuğçe ErulMarka Yöneticisi: Mine Silen, Melih MermutluYaratıcı Ekip: Öncü Özsu Mustafa Hayıt, Erhan Özden, Demet Toprak, Fürkan AslımAjans Prodüktörü: Zeynep Gencebay, Alev CihanYapım Şirketi: AutonomyYönetmen: Uygar KutluReklam Müziği: Emre IrmakFotoğrafçı: Emre DoğruMedya Ajansı: CaratKullanılan Mecralar: TV, radyo, basın ve internet

Page 39: marketing europe & anatolia Sayı:013

marketing europe & anatolia / 37

Kampanyalar

Nesiller Pınar’la Büyüdü...Pınar, reklam filminde aynı çocuğun 7 farklı yaştaki halini aynı karede arka arkaya gösteriyor.Pınar Süt’ün nesilden nesile tercih edilmesi, reklam filminde aynı bireyin farklı yaşlarının filmde yansıtılmasıyla aktarı-lıyor. 1970’li yıllarda annesinin büyümesi için süt bardağı-nı uzattığı çocuk, okula başlıyor, lisede voleybol oynuyor, üniversiteden mezun oluyor, iş hayatına atılıyor, kendi de anne oluyor ve çocuğuna Pınar Süt içiriyor. Böylelikle Pınar Süt’ün sadece geçmişin değil geleceğin de markası olduğu-na vurgu yapılıyor. Reklam Filmi Künyesi Reklamveren: Pınar SütReklamveren Yetkilisi: Cüneyt Şahin, Özge Öndül, Özgün Özgürel Reklam Ajansı: AlametifarikaYaratıcı Yönetmen: Emrah Karpuzcu, Kenan ÜnsalReklam Yazarı: Güldeniz ŞeşenSanat Yönetmeni: Deniz ArdıçAjans Prodüktörleri: Berna Bulat, Berkay Tahmaz, Sertuğ AlptekinStratejik Planlama: Başar Sarıkaya, Serra Akyel

Müşteri Grubu: Melda DoydukYapım Şirketi: Dinamo İstanbulProdüktör: Enis ÖzkulYönetmen: Erik van WykGörüntü Yönetmeni (D.O.P): Emre TanyıldızJingle: Nil Karaibrahimgil, Jingle HouseMecra: TV, radyo, dijital, açık hava, satış noktalarıReklam Filminin Süresi: 60 saniye

Morhipomania...

morhipo.com, yepyeni reklam kampanyası “Morhipomania” ile tüketicilerin karşısına çıkıyor.Rafineri tarafından geliştirilen kampanya için farklı içerikte reklam filmleri hazırlandı. Reklam Filmi KünyesiReklamveren: Morhipo.comReklamveren Yetkilisi: Necmi Kahraman, Deniz Menemenci Reklam Ajansı: Rafineri Kreatif Grup: Setenay Özcan Yıldırım, İpek Eriş,

Sibel Ergeç Müşteri İlişkileri: Ebru Özcamgöz, Erbek Onur Stratejik Planlama: Ege Demirtaş Medya Planlama ve Satınalma Sirketi : MECMedya Planlama ve Satın Alma: Çiğdem Karamüftüoğlu, Cevat Konuk, Ergun Yüceyurt Ajans Prodüktörü: Selen Tezol Kullanılan Mecra: TV, Radyo, InternetYönetmen: Fatih YılmazProdüksiyon Şirketi: Dirty Cheap Creative

Page 40: marketing europe & anatolia Sayı:013

38 / marketing europe & anatolia

Kampanyalar

Her kadın bir “süper kahraman”dır!... Penti, yeni reklam filmiyle bu kez her kadını bir “süper kah-raman” olarak nitelendiriyor ve “her kadının içinde bir kah-raman vardır ve o kahraman gerektiğinde her şeyi yapar” diyor. Yaratıcı yönetmenliğini Oğuzhan Akay, yönetmenliğini Can Ulkay, görüntü yönetmenliğini Florent Herry’nin yaptığı film, Budapeşte’nin caddelerinde, çatılarında, yağmur mer-divenlerinde ve ulusal müzesinde 100’e yakın figüranla bir-likte çekildi. Reklam Filmi KünyesiMarka: PentiReklam Kampanyası: Penti’yle her kadın bir süper kahramandır!Reklam Ajansı: Movida Plus MAPReklamın Yıldızı: Funda KılıçDublör: Lucia ‘Steel’ RombergYaratıcı Yönetmen: Oğuzhan AkayGörüntü Yönetmeni: Florent HerryMüzik: Jingle House / Ömer AhunbaySöz: Oğuzhan AkayFilmin süresi: 35”-16”Medya Satın Alma Ajansı: Moremedia

Lastik Adam yeni filminde...Michelin ıslak zeminde güvenliğin önemini anlatmak için hazırladığı reklam filmi ile tüm dünyada beğeni topluyor. 15 Ekim 2012 tarihinde “Michelin Primacy 3 lastikleri ile güven-lik şimdi 3’e katlandı” sloganı ile tamamen animasyon olarak kurgulanan reklam filminin başrolünde, daha önce de ben-zin pompaları ve zorlu hava koşullarına savaş açan Lastik Adam Bibendum yer alıyor. Film, ıslak zeminde güvenliğin önemini alışılmışın dışında, keyifli bir üslupla izleyiciyle bu-luşuyor.30 saniye süren reklam filminin ajansı TBWA Chiat Day. Dünyanın birçok ülkesi ile aynı anda ülkemizde de yayın-lanan reklam filminin Türkiye’deki yardımcı oyuncuları ise Mert ve küçük oğlu. Reklam Filmi KünyesiProdüksiyon Şirketi: PsyOpMarka Direktörü: Belinda DrewMarka Yöneticisi: Raphael BouquillonMarka Temsilcisi: Alexandra PickettAjans Prodüktörü: Jason Souter

Page 41: marketing europe & anatolia Sayı:013

marketing europe & anatolia / 39

Kampanyalar

Becel Pratik / Sürpriz...Becel, yeni ürünü sıvı Becel Pratik’i ünlü oyuncu Bade İşcil’in yer aldığı reklam filmiyle tanıtıyor. Reklam filminde market alışverişi yaparken annesini arayıp “Geliyoruz!” diyen Bade İşcil, annesinin İşcil’i gelinlikle hayal ettiği karelerin ardından eve “damat adayı” ile değil sıvı Becel Pratik ile geliyor. İş-cil, annesinin “Aa! Ben karıştırdım!” demesi üzerine “Artık sıvı ve katı yağı karıştırmana gerek yok” diyerek mizahi bir üslupla sıvı Becel Pratik’in özelliklerini anlatmaya başlıyor. Reklam filmi, anne kızın sıvı Becel Pratik’le hazırladıkları yemeği yerken sona eriyor.Reklam Filmi KünyesiReklamın başlığı: Becel Pratik / SürprizReklamveren: Unilever / BecelReklamveren yetkilisi: Mustafa SeçkinReklam ajansı: LoweYaratıcı yönetmen: Can Apaydın, Emre NoyanYaratıcı grup: Ekin Arşiray, Mustafa ÖlemezMüşteri ilişkileri grubu: Pınar Sarp, Taflan Dinçer Yörük, Feza Turunçoğlu ErimStratejik planlama: Pelin AydınAjans prodüktörü: Meltem Köse, Hülya Efe Toptaş

Yapım şirketi: Böcek YapımYönetmen: Ozan YalabıkMedya ajansı: MindshareMedya planlamacı: Özlem Ciragoz, Tugce İyisanKullanılan mecralar: TV, Dijital

Karaca Porselen, yeni reklam filmiyle önemli öğüt veri-yor “ En Özel An Yaşadığınız An”dır. Alice BBDO Reklam Ajansı’nın gerçekleştirdiği Karaca’nın yeni reklam filminde, bir anne ve kızının en özel anlarına şahit oluyoruz.Herkesin kalbine dokunacak Karaca Porselen’in reklam fil-mindeki bu sıcacık anne-kız hikâyesi, kalıplaşmış alışkan-lıklarımıza dikkat çekiyor ve şu mesajı veriyor : “Siz de en güzel masa örtülerinizi, en sevdiğiniz porselen takımlarınızı kendiniz ve sevdikleriniz için yerlerinden çıkarın. Unutmayın en değerli an yaşadığınız andır.”

Reklam Filmi KünyesiReklamveren: Karaca PorselenReklamveren yetkilisi: Fatih Karaca, Hasan Hemşindereli, Sultan Köse Reklam ajansı: Alice BBDOYaratıcı grup: BBDO kreatif ekipMüşteri ilişkileri: Aslı Önal, Aylin TüzünerStratejik planlama: Haluk SicimoğluYönetmen: Özer FevzioğluYapımevi: Traffic Film Medya Planlama: MindShare

En Özel An Yaşadığımız An...

Page 42: marketing europe & anatolia Sayı:013

40 / marketing europe & anatolia

Kampanyalar

Sen de iyi demlendin...Çay tutkunlarına çayın en lezzetlisini sunan Lipton, yeni pro-mosyon kampanyasının reklam filmi için Türkiye’nin en sevi-len oyuncularından Ozan Güven’le anlaştı. Reklam filminde Ozan Güven, ilk kez bir animasyon karak-teri olarak konumlandırılan Lipton Poşet Çay’ı sıcak su dolu bardağa daldırarak bir yandan çayını demlerken bir yandan da Poşet Çay’a kampanyanın ödüllerini söyletiyor. Dağıtıla-cak ödüllerin 100 iPad, 10 Vespa ve 5 Mini Cooper olduğunu öğrenen Ozan Güven, Poşet Çay’a “Sen de iyi demlendin” deyip demlenen çaydan bir yudum aldıktan sonra keyifle ar-kasına yaslanıyor. Reklam Filmi KünyesiReklamın başlığı: Lipton “Bardak Poşet Çay”Reklamveren: UnileverReklamveren yetkilisi: Leyal Eskin, Sevgi Gür,Nihan Kayı, Derya Cantutan, Mert Yantaç, Merve KüçükerReklam ajansı: Güzel Sanatlar Saatchi & SaatchiYaratıcı yönetmen: Kerem Kanık, Cem AkarYaratıcı grup: Bora Adalı, Özgür Akpınar, Emre Gökdemir, Oğuzhan DilekMüşteri ilişkileri grubu: Ayse Evin, Rengin Sözeri

Stratejik planlama: Yelda Aktuna, Zeynep DemirciAjans prodüktörü: Elif BinayYapım şirketi: Dijital SanatlarMedya ajansı: MindshareMedya planlamacı: Özlem Ciragöz, Tuğçe İyisan, Arif Topçu, Kerem GürelKullanılan mecralar: TV, internet, basın

Ev dediğin nedir?...Hurriyetemlak.com’un reklam filmi çekimi bir gün sürdü, çe-kimlerde 40 kişi görev yaptı. Kampanyanın radyo, internet, açıkhava ve sosyal medya çalışmaları da bulunuyor.İstinye’de yapılan reklam filminin çekimlerinde “Ev dediğin nedir?” sorusu sorulan herkes hayalindeki evin tarifini yapı-yor.Facebook’un en hızlı ev dedektifleri aranıyor

Hurriyetemlak.com, kampanya kapsamında sosyal medya-da eğlenceli bir oyun düzenliyor. Ayrıca Twitter’daki #evdediğinnedir? etiketi ile herkes, ev hakkındaki yorumlarını paylaşabiliyor. Reklam Filmi Künyesi:Reklamveren: Hürriyet Emlak Reklamveren Yetkilisi: Ebru Deniz Karahan, Zeynep OlgaçReklam Ajansı: Gram İstanbulYaratıcı Yönetmen: Tarık AkınReklam Yazarı: Serhan ÖzdenSanat Yönetmeni: Altuğ DemirelMüşteri Grubu: Simla Pamuk, Yaşam ŞamlıoğluYapım Şirketi: Çeyrek Yapım Sacit AltunYönetmen: İrfan YılmazGörüntü Yönetmeni (D.O.P): Özgür PolatProdüktör: Elif AkarsuMüzik: Cudi GençSeslendirme: Nuri KaradenizAnimasyon: ABT stüdyoMecra: TV, radyo, internet, açıkhava, sosyal medyaReklam Filminin Süresi: 32 sn, 19 sn

Page 43: marketing europe & anatolia Sayı:013

marketing europe & anatolia / 41

Kampanyalar

Hollywood’dan değil Rodimood’dan...Clint Eastwood’un tıpatıp benzeri ve Hitman filmi oyuncusu Phil Novak, başarılı Türk Pop Müziği sanatçısı Burak Kut, sevilen dizi Seksenler oyuncularından Ceyhun Fersoy ve Begüm Öner RodiMood reklamlarında buluştu. RodiMood ve Turkcell’in aylık 75 TL alışverişe 187,5 dakika kazandırdı-ğı kampanya için bir araya gelen isimler eğlenceli bir reklam çekimi gerçekleştirdi. Movida Plus MAP reklam ajansının kurguladığı, 4Films pro-düksiyon şirketine ait reklam filmi, Yönetmen Levent Onan tarafından Deposite Alışveriş Merkezi’nde çekildi.Reklam Filmi Künyesi Reklamveren: RodiMoodReklamveren Yetkilisi: Hakkı Kaya OCAKAÇANReklam Ajansı:Movida Plus MAPYaratıcı Yönetmen: Oğuzhan AKAYYönetmen: Levent ONANYaratıcı Grup: Erdal GÜNGÖR, Deniz AKYILDIZ, Utku SO-BAY, Gülçin KAĞNICI, Gamze TEKER, Kubilay ŞENYİĞİTMüşteri İlişkileri: Gaye AYIK, Kübra KARA, Ulviye YILMAZProdüksiyon: 4FilmsOyuncular:Phil NOVAK, Burak KUT, Ceyhun FERSOY,

Begüm ÖNERGörüntü Yönetmeni (D.O.P): Emre TanyıldızJingle: Nil Karaibrahimgil, Jingle HouseMecra: TV, radyo, dijital, açık hava, satış noktalarıReklam Filminin Süresi: 60 saniye

ab yapının yeni reklam filmi... EFS reklam tarafından hazırlanan ab yapının yeni reklam fil-minin çekimleri tamamlandı.Eksantrik Prodüksiyon’un yapımcılığını üstlendiği filmin yö-netmenliğini Abdullah Ekşioğlu gerçekleştirdi.Sekiz farklı layerdan oluşan film, teknik özellikleriyle de be-ğeni kazanacağa benziyor.

Reklam Filmi Künyesi Reklamveren: AB YapıReklamveren Yetkilisi: Ergun SölemezReklam Ajansı: EFS Reklam Yaratıcı Yönetmen: Dilşah UğurluYönetmen: Abdullah EkşioğluProdüksiyon: Eksantrik ProdüksiyonYapımcı: Elvin EkşioğluGörüntü Yönetmeni (D.O.P): Adnan İşbilirMecra: TV Reklam Filminin Süresi: 26 saniye

Page 44: marketing europe & anatolia Sayı:013

Kung Fu Panda’ nın ülkesi...Kung Fu Panda’ nın ülkesi...

Page 45: marketing europe & anatolia Sayı:013

marketing europe & anatolia / 43

Gezi

Kung Fu Panda’ nın ülkesi. Çin oldum olası bana çok ilginç gelmiştir. Aslında 1 ay gibi bir zaman ayırıp baştan aşağı gezmek gerek Çin’ i. Ama ben bu sefer-lik sadece Şangay’ ın bir kısmını geze-bildim. Vaktimiz az olduğu için gezi, alış veriş merkezleri ve barlarla sınırlı kaldı.İzlediğim filmlerdeki ilginç görüntüler yüzünden oldum olası hep Çin cezbet-miştir beni. Farklı bir kültür ve farklı bir coğrafya. Umarım bir gün daha uzun süreli bir gezi yapma şansım olur.Ben bu yazıda Şangay’ dan bahsede-ceğim. Şangay, Yangtze Nehri deltasın-da kurulmuş en büyük ve en kalabalık şehir olma özelliğine sahip. Ayrıca da en önemli liman kenti.İstanbul, Şangay arası yaklaşık 11 saat sürüyor. Uzuun uçak yolculuğundan sonra 88 Nanjing Raod’ daki otelimize varıyoruz. Otelimiz Radisson Blu Ho-tel. Üzerinde kocaman cam kafesi olan merkezde bir otel. Biz akşam üzeri ote-le vardık ve biz vardığımızda hafif yağ-mur başlamıştı.Şangay gezimiz Paskalya Bayramına denk gelmişti. O yüzden de heryerde tavşan ve renkli yumurtalar görmek mümkündü. Otelin lobisine de minik tavşanların dolandığı bir alan yapmış-lardı.Eşyalarımızı odamıza bırakıp yemek için dışarı çıktık. Daha yoldayken bi-zim çocuklar Brezilya lokantasına gide-

lim diye anlaşmışlardı. Şangay’ da her yere taksiyle gidebilirsiniz. Çünkü fiyat-lar gerçekten çok ucuz. Yanlız giderken yol tarifinde çok ciddi sıkıntı yaşıyorsu-nuz çünkü çoğu İngilizce bilmiyor. Biz taksiye binmeden önce resepsiyondaki görevliye gideceğimiz adresin Çincesi-ni bir kağıda yazdırdık ve sonra taksiyle Brezilya restaurantına gittik.Brezilya lokantasının etleri ve şarapları gerçekten çok iyiydi. Siz masaya oturu-yorsunuz, servis açılıyor ve sonra siz tamam diyene kadar çeşit çeşit et ser-vis ediliyor.Yemeğimizi yedikten sonra sindirimi hızlandırmak için en yakın bara kadar yürüdük. Belki biraz dans sindirime yar-dımcı olur dedik.Fakat ortam ve çalan müzikler bizi kes-meyince aheste aheste otele geri dön-dük. O kadar uzun yolculuk ve yemek-ten sonra uyku çok güzel geldi.Ertesi gün kahvaltı için restauranta git-tiğimde hayal kırıklığına uğradım. Hiç bana göre bir şeyler yoktu. Bari dışarı çıkıp bir şeyler bakalım dedik. İşte o sırada ben otelin karşısındaki Haagen Dazs’ı gördüm. Fakat henüz açılma-mıştı. Açılışa 5 dakika olduğu için arıza çıkarıp milleti orada beklettim. Bir tane pasta yemeden şuradan şuraya adımı-mı atmam diyerek tehditler savurdum. Kardeşimle birlikte olduğumuz için ve kardeşim de sürekli kaybolmamdan

Kung Fu Panda’ nın ülkesi...Kung Fu Panda’ nın ülkesi...Kung Fu Panda’ nın ülkesi. Çin oldum olası bana

çok ilginç gelmiştir. Aslında 1 ay gibi bir zaman ayırıp baştan aşağı gezmek gerek Çin’ i. Ama ben bu seferlik sadece

Şangay’ ın bir kısmını gezebildim. Vaktimiz az olduğu için gezi,

alış veriş merkezleri ve barlarla sınırlı kaldı. Fotoğraflar ve yazı Seval Duban

Page 46: marketing europe & anatolia Sayı:013

den geçirip gizli bölmelere götürüyorlar. Oradan da üretim fazlası ürünleri alabi-liyorsunuz.Yanlız Çin’ de alış veriş yaparken çok sıkı pazarlık etmeniz gerekiyor. Ben ilk kez geldiğim için bu konuda çok beceriksizdim. Ama zaten oldum olası pazarlık yapmayı sevmem, zaten bece-remem de.Neyse ki burada kardeşim duruma el attı. Burada 100 yuan dedikleri bir şeyi 15 yuana alabiliyorsunuz. Ama sizi çi-leden çıkartıyorlar. Bir şey beğeniyor-sunuz, fiyat soruyorsunuz. Fiyatını söy-lüyor, sonra siz fiyat teklif ediyorsunuz, hayır cevabı geliyor. Sonra teşekkür edip mağazadan çıkıyorsunuz. Siz 3-4 dükkan ilerleyince arkanızdan koşup sizi yakalıyorlar ve tamam diyorlar. Bu durum her mağazada tekrarlanıyor. O yüzden alış veriş etmek gerçekten çok yorucu. Mehter marşında dans eder gibi. Mağazalardaki bir çok tezgahtar nereden geldiğimizi sordu. Türkiye ce-vabını aldıklarında çoğundan “hoşgel-din arkadaş” lafını duyduk. Belli ki çok fazla Türk ile temas halindeler.

korktuğu için hayır diyemedi. Neticede ben 3 tane nefis pastayı orada halledip günlük enerji ihtiyacımı karşıladım. Ta-bii benden başka tatlıyla kahvaltı eden olmadığı için çocuklar aç kaldı.Onlarıda doyurmak için sokakta dola-nırken onlar da Mc Donald’s’ ta yeme-ğe karar verdiler. Bence hamburger ile kahvaltı etme fikri gerçekten çok kor-kunç.Kahvlatı olayını da atlattıktan sonra alış veriş için dolanmaya başladık. Normal-de Şangay çok kalabalık bir şehir fakat hafta içi mesai saatleri içerisinde so-kaklar çok da kalabalık olmuyor.Şangay’ da alış veriş için kocaman gök-delenler var. Ama bizim buradaki AVM’ ler gibi janjanlı değiller. Son derece sa-deler.Çin’ de her ürünün sahtesini bulmak mümkün. Bu kocaman AVM’ lerde ak-lınıza gelebilecek her şeyi bulabiliyor-sunuz. Bizim gittiğimiz AVM’ nin adı 587. Bir çok marka ürünlerini Çin’ de yaptırıyor. Bu ürünlerin üretim fazlaları da buralarda el altından satılıyor. Ama onlarda vitrinlerde sergilemiyorlar. Eğer satıcı size güvenirse gidip bir yerler alıp getiriyor ya da sizi labirent gibi yerler-

44 / marketing europe & anatolia

Gezi

Yanlız Çin’ de alış veriş yaparken çok sıkı pazarlık

etmeniz gerekiyor. Ben ilk kez geldiğim için bu konuda çok beceriksizdim.

Page 47: marketing europe & anatolia Sayı:013

marketing europe & anatolia / 45

Bu yorucu alış veriş olayından sonra çı-kıp biraz da caddelerde dolaştık.Otele yaklaşırken bir yerlerden hoş bir müzik geldi kulağımıza. Müziğin geldiği yöne doğru yürüdüğümüzde sokakta insanların dans ettiğini gördük.Fakat dans edenlerin yaş ortalaması gerçekten çok yüksekti. Muhtemelen gençler iş yerlerinde oldukları için öy-leydi. Biz de dans eden kalabalığa karı-şıp bir iki dans ettikten sonra bir şeyler yemek için yine aranmaya başladık.Çin’ de akşamları yemek hiç sorun ol-muyor çünkü bir sürü restaurant var. Ama sabah ve öğlen saatlerinde yiye-cek bir şeyler bulmak gerçekten çok zor. Kullandıkları yağın kokusu çok ağır. Satılan şeyin ne olduğunu anlamak ise mümkün değil. İşin kötü yanı hiçbir şe-yin İngilizcesi yazmıyor. Herşey Çince.Sokaklarda yiyecek bir şeyler bulmak için dolanırken ben yine tatlı satan bir yer buldum. Fakat buradaki tatlıların tadı yok. Adamlar hiç şeker kullanmı-yorlar. Çok sinir bozucu. Yediğiniz pasta

hiçbir şeye benzemiyor. Ben normalde çok şekerli tatlıları sevmem ama bunlar hiç şeker kullanmamış.Ben hayal kırıklığına uğramış bir şe-kilde oradan çıktım. Neyse ki sonra kardeşim bir Starbucks buldu ve hiç ol-mazsa bir sandviç yiyip kahve içebildik.Bu küçük atıştırmadan sonra kardeşim yorulduğu için odaya uyumaya çıktı ama benim hiç uyumaya niyetim yoktu. O yüzden dışarı çıkıp dolaşmaya karar verdim. Ama kardeşim kaybolurum diye hemen karşı çıktı. Aslında haklı da çün-kü sokak tabelalarında sadece Çince yazıyor ve heryer çok karmaşık. Ama

ben onu bir şekilde ikna edip çıkmayı başardım. En kötü ihtimal cep telefo-nundan ulaşıp resepsiyondaki abiden yol tarifi isteriz diye konuştuk. Dışarı çıkıp caddeleri dolanmaya baş-ladım ki dikkatimi yeraltı çarşıları çek-ti. Buralar Karaköy ve Eminönü’ ndeki yeraltı çarşılarına çok benziyordu. Tek kötü yanı yoğun yağ kokusuydu. Sanı-yorum kızartmalarda palm yağı kulla-nıyorlar. Benim gibi aşırı koku alan biri için bezdirici olabiliyor. Yemek satan kısımları koşar adım geçtikten sonra baharat satan bir bölüme vardım. Bura-da yüzlerce çeşit baharat ve bitki çayı satılıyordu. Fakat hepsinin üzerinde Çince yazıyor ve hiç kimse İngilizce bilmiyor. Ben merakla tüm bitkileri ince-liyorum ama hiç bir halt anlamıyorum. İşin kötüsü bu insanlar vücut dilinden de anlamıyor. 2 tane sandviç alabilmek için göbeğim çatladı bir keresinde. Par-makla 2 işareti yapıyorum adam gelip parmaklarıma bakıyor ne olmuş diye. Oturup ağlayasım gelmişti. En sonun-

Gezi

Çin’ de akşamları yemek hiç sorun olmuyor çünkübir

sürü restaurant var. Ama sabah ve öğlen

saatlerinde yiyecek bir şeyler bulmak gerçekten çok zor.

Page 48: marketing europe & anatolia Sayı:013

46 / marketing europe & anatolia

Gezi

da tezgahın arkasına geçip kendim al-dım. Tabii bitki çayı konusunda sandviç kadar başarılı olamadım. Neyse ki yeşil çay ve yasemin çayını tanıyordum da onları almak kolay oldu. Bir de göbek yağlarını işaret ederek yağ yakıcı çay almayı başardım.Bu yer altı çarşılarında yeterince oya-landıktan sonra otele döndüm. Fakat kardeşim uyuya kaldığı ve telefonu da duymadığı için kapıda kaldım.Neyse ki akşam yemeğine geç kalma-mak için telefonun alarmını kurmuş da ona uyanıp beni aramış. Sonra hep bir-likte akşam yemeği için dışarı çıktık. Bu sefer güzel bir Çin lokantasına gittik. Fakat gidiş yine işkence oldu. Adresin Çincesini yazdırmış olmamıza rağmen taksi ile kaybolduk. Epey dolandıktan sonra nihayet mekanı bulduk. Sonra-dan öğrendik ki Çin’ de 21 farklı lehçe varmış. O yüzden bizim adresi okuya-mamış taksici abi.Yemek siparişimizi verdikten sonra çu-buklarla yemek yiyebilmek için küçük bir antreman yaptık.Şimdiye kadar herkeseten Çin yemek-lerinin kötü olduğuna dair duyumlar

almıştım. Fakat burada yediğimiz ye-mekler gerçekten çok nefisti. Aklımda kalan ördekli börek, taza fasulye, di-ğerlerinin ne olduğunu hiç hatırlamı-yorum. Fakat yemekler de soslar da şarap da çok lezzetliydi.Tabii biz yine yemek ve içki olayının dibini çıkardık. Baktık ki saat epey geç olmuş gidip uyuduk.Ertesi sabah ben yine soluğu Haa-gen Dazs’ ta aldım, bizimkiler de Mc Donald’s’ta.Sonra da bir başka AVM olan technology museum denen yere gittik. Ama orası otelden uzak olduğu için metro ile gitmemiz gerekti. O kadar kalabalığın içinde tek sarışın olmak tuhaf oldu. Metro yolculuğun-dan sonra nihayet technology muse-um’ a vardık. Ben technology lafını duyunca elekt-ronik şeyler satan bir yer bekliyordum

ama öyle olmadı. Buranın da 587’ den pek bir farkı yoktu. Ben artık alış veriş-ten bezdiğim için bizimkilerin peşinde bir oraya bir buraya sürüklenip insan-ları izledim. Neredeyse tüm günü ora-da geçirdik. Sonra yorgun argın yine metro ile otele döndük. Bizim çocuklar metroda kendilerine eğlence buldular.

Şimdiye kadar herkeseten Çin yemeklerinin kötü olduğuna

dair duyumlar almıştım. Fakat burada yediğimiz

yemekler gerçekten çok nefisti.

Page 49: marketing europe & anatolia Sayı:013

marketing europe & anatolia / 47

Gezi

Odaya çıkar çıkmaz yatağa uzanıp ayaklarımı duvara diktim. Yaklaşık bir saat böyle durduktan sonra yeniden ayaklarım olduğunu hissettim. Dinlen-me olayını hallettikten sonra otelin res-taurantına inip bir şeyler yedik. Bu gece Şangay’ ın güzel barlarından birine gi-decektik. Otelden çıkıp taksiyle barın olduğu yere geldik.Mekan deniz kenarında bir gökdelenin en üst katında. Ve terasından muh-teşem Şangay manzarası seyretmek mümkün.Barın ismini Bar Rouge. Buraya daha çok yabancılar geliyormuş. Çok az Çinli var, onlar da kadın. Yanlız Çin’ deki her-kes hemen hemen aynı boyda ve birbir-lerine çok benziyorlar. Fakat buradaki kadınlar hem uzun boylu hem de çok güzellerdi. Ben herhalde bunlar farklı bir yerde yaşıyor diye yorum yaparken kardeşim “onlar travesti” diyerek konu-yu anlattı. Çin’ de pek güzel kadın yok ama çok güzel travestiler var.Bu mekanın müzikleri de, ortamı da, iç-kileri de gayet iyiydi. Biz ayrıldığımızda neredeyse sabah olmak üzereydi.Ertesi gün yine kahvaltımızı yaptıktan sonra yine dışarı çıktık. Ama bugün alış veriş yok. Sokaklarda avare ava-

re dolanmak var. Otelden çıktığımızda şuuşayn şuuşayn diye sesler geliyordu sağdan soldan, ben de merakla acaba ne yapıyorlar bunlar diye merak edi-yordum ki şuuşayn’ dan sonra bir küfür patladı arkamızdan. Biri Türkçe ana av-rat sayıyordu. Meğerse şuuşayn bildi-ğimiz shoe shine’ mış ve bizimkilerden birisinin ayakkabı ile birlikte pantolunu da boyayınca bizimki patlamış. Şangay’ da çok güzel binalar görmek mümkün. Kocaman gökdelenlerin ara-sına sıkışmış tarihi binalar da mevcut ve bence bunlar şehri daha estetik gös-teriyor.Burada ana yollar genelde çok büyük. Neredeyse 8 şeritli. Trafik çok yoğun oluyor zaman zaman. Arabalar akın akın geçiyor. Herbiri yolun ortasından dönse de kimse çarpışmıyor. Yeşil ışık-lar yandığında caddeler karınca sürüsü gibi oluyor. Burada arabadan çok bisik-let kullanılıyor aslında.Sokaklarda dolanıp etrafı gezdikten sonra biz de parkta oturup dinlendik. Sonra da otele gidip dönüş yolculuğu için bavullarımızı topladık. Fakat bu gezi beni hiç tatmin etmedi. Umarım tekrar gitme şansım olur.

Burada ana yollar genelde çok büyük.

Neredeyse 8 şeritli. Trafik çok yoğun oluyor

zaman zaman. Arabalar akın akın geçiyor.

Page 50: marketing europe & anatolia Sayı:013

48 / marketing europe & anatolia

Sinema

Ali Erdem Ekşioğlu reklamarasısinema)

(James Bond...

Efsanevi seri James Bond 50. Yılını kutluyor. Şu ana kadar altı birbirinden yetenekli oyuncu tarafından canlandırılan dünyanın en sevilen ajanı yüz değiştirse de karakteri ve karizmasından asla vazgeçmedi.23 filmdir devam eden serinin son filmi Skyfall2 Kasım tarihinde Türk seyircisinin beğenisinesunulacak.

Müthiş bir aksiyon ve macera serisi olan ve kendince bir marka oluşturmuş hikaye ilk olarak Sean Connery tarafından canlandırılmıştı. Terence Young’ın yönetmenliğini yaptığı filmin bütçesi 1.100.000$ olup Skyfall’un bütçesinin yaklaşık 200’de birine denk geliyordu. Serinin her filminin çekimleri ya da vizyona girişi dünya çapında 7'den 70'e büyük heyecan yarattı ve yaratacak.

Skyfall serinin 23. Filmi olan Skyfall'da üçüncü kez James Bond rolünü üstlenen David Craig, 1995’den beri “M” rolünde oynayan Judi Dench, “No Country for Old Men” filminde “Anton Chigurh” rolünü üstlenen Javier Bardem (Silva), Harry Potter serisinde İsmi lazım değil (Lord Voldemort)’u canlandıran Ralph Fiennes (Garreth Mallory) ve MoneyPenny (Eve) rolünde Naomie Harris gibi zengin bir kadro yer alıyor.

Film Sam Mendes tarafından yönetildi. Daha önce “American Beauty” filmi ile en iyi yönetmen oscarını

kazanan Mendes, ilk Bond filminde hayranları pek de hayal kırıklığına uğratmayacak gibi görünüyor.

Filmde serinin getirdiği mükemmellik duygusunun yanında benim gözümde bazı eksiklikler bulunuyor. Hikayede anakronik unsurlar ilk bakışta göze batıyor. Örneğin film Moneypenny (Eve)’in takıma katılışını yani geçmişte yaşanmış bir olayı anlatıyor. Buna rağmen James Bond eski ve yaşlı bir ajan olarak ele alınıyor, bütün hikaye sanki günümüzde geçiyormuş gibi yansıtılmış. Ayrıca filmin sürprizini bozmamak istediğim için yazmadığım seyrettiğinizde sizin de dikkatinizi çekecek kronolojik hatalar hayranları çok mutlu etmeyecek gibi.

Bunun dışında 1999 yılında yine İstanbul’da geçen sahnelere sahip “The World is Not Enough”’ın aksine Türkiye beyaz perdeye oryantalist bir yaklaşım ile yansıtılmış ve ilkel gösterilmiş. İstanbul dar sokaklar ve sıkışık pazarlarla orta doğu ülkelerine benzetilmiş. Bu kadar gurur duyduğumuz şehri doğru tanıtamamak bence biraz da bizim suçumuz. Bu konu hakkında kızılması gereken biri varsa önce kendimize bakmamız gerektiğini düşünüyorum.

Ama yine de son zamanların en güzel Bond filmlerinden biri olan Skyfall’u aksiyon ve macera severlere tavsiye eder iyi seyirler dilerim.

Page 51: marketing europe & anatolia Sayı:013
Page 52: marketing europe & anatolia Sayı:013

Kültür - Sanat

Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi, 6 Kasım Salı ak-şamı, Tiyatroadam tarafından sahnelenen, yönetmenliğini ünlü oyuncu Zafer Algöz’ün üstlendiği, “Babaannem 100 Yaşında” oyununa evsahipliği yapacak. Buenos Aires’in varoşlarında yaşayan İtalyan kökenli, orta sınıftan bir göçmen ailenin reisi olan Carmelo; obur ba-baanneye, kız kurusu Anyula’ya ve yıllardır kendini beste yapmaya adamış, hiç bir işe yaramayan sözde sanatçı kardeşi Chicho’ya bakabilmek için sürekli çalışmasına karşın evi geçindirmekte gün geçtikçe zorlanır. Bulduğu her şeyi anında büyük bir zevkle tüketen babaanneyi do-yurmada Carmelo’nun pazar tezgâhındaki mallar bile ye-tersiz kalır. İşleri her geçen gün biraz daha kötüye giden Carmelo, aileyi geçindirebilmek, daha doğrusu babaanne-yi doyurabilmek için yeni çözüm yolları aramaya başlar. Bunlardan biri de babaanneyi evlendirerek ondan tama-men kurtulmaktır. Bu önerinin kabulünden sonra işler iyice çığırından çıkar ve babaannenin her şeyi silip süpüren iş-tahıyla tüm ailesinin, çevresindeki herkesin birer birer yok oluşunun acıklı-gülünç öyküsüne tanık oluruz.

Babaannem 100 Yaşında...

Neşet Günal, Kibele’de... Rusya’dan Sevgiler...İş Sanat Kibele Galerisi yeni se-zona, mükemmel deseni, kusursuz kompozisyonu ve güçlü anlatım biçi-miyle Türk resmi-nin en önemli us-talarından biri olan Neşet Günal’ın restrospektif sergi-siyle başlıyor. Ki-

bele Galerisi 11 Ekim Perşembe günü açılacak sergi ile usta ressamın 1946’dan 2001’e kadar ürettiği eserlere ev sahipliği yapıyor. İş Sanat Kibele Galerisi 2012-2013 sezonunun ilk sergisinde Türk resminin en büyük ustala-rından Neşet Günal’ın eserlerini sanatseverlerle buluş-turuyor. 11 Ekim-1 Aralık 2012 tarihleri arasında sanat-severlerin ziyaret edebileceği restrospektif sergi figüratif resim sanatının Türkiye’deki en önemli temsilcilerinden Neşet Günal’ın 1946’dan 2001’e kadar ürettiği portre ve desenlerinin yer aldığı özel bir seçkiden oluşuyor.

Borusan İstanbul Filar-moni Orkestrası (BİFO) yeni sezonunda da dün-yaca ünlü solistlerle aynı sahneyi paylaşmaya de-vam ediyor. Kasım ayın-da Rusya’nın uluslara-rası üne sahip keman sanatçılarından Viktoria Mullova BİFO’nun konu-ğu olarak müziksever-lerle buluşacak.Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası (BİFO) yeni se-zonunda ünlü isimleri müzikseverlerle buluşturmaya devam ediyor. Sezonun yıldız konuklarından biri, İs-tanbulluların yakından tanıdığıViktoriaMullova. Sanatçı 8 Kasım Perşembe akşamı 20.00’de Lütfi Kırdar Ulus-lararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda BİFO eşliğinde bir konser verecek.Mullova, BİFO ile birlikte vatandaşı Şostakoviç’inen zor ve en beğenilen eserlerinden biri olan 1. Keman Konçertosu’nu seslendirecek.

50 / marketing europe & anatolia

Page 53: marketing europe & anatolia Sayı:013

marketing europe & anatolia / 51

Kültür - Sanat

Hoşçakal İstanbul...Çırağan Palace Kempinski Sanat Galerisi, Kasım ayında, elleri altmış dokuz yıldır boyalı, seksen altı yaşındaki Fik-ret Otyam ustanın “Hoşçakal İstanbul” adlı sergisine evsa-hipliği yapıyor. Sergi, Otyam ustanın fırçasından tuval üzerine akrilik bo-yalarla yapılan Anadolu’nun kara gözlü emekçi kadınlarını, dağlarını derelerini, göllerini denizlerini, “illa” hem ak hem kara keçilerini, eşeklerini, birbirinden değişik evlerini, kara kıl çadırlarını, pamuk tarlasında ömür tüketenlerini sanat-severlerle buluşturuyor.Fikret Otyam, 1952 yılında İstanbul Maya Sanat Galerisi’nde açtığı ilk sergisinden 60 yıl sonra sanat ya-şamını bu çok özel sergisiyle Çırağan Palace Kempinski Sanat Galerisi’nde açılıyor. Ustanın tuval üzerine akrilik boyalarla yapmış olduğu eser-lerinden oluşan sergi 7 Kasım’dan 27 Aralık’a kadar Çıra-ğan Sarayı’nın giriş katındaki Sanat Galerisi’nde günün her saati ücretsiz olarak sanat severlerin ziyaretine açık

Contemporary Istanbul, dünyanın dört bir yanından ulus-lararası galeri, koleksiyoner ve sanatseveri İstanbul’da 7. kez bir araya getiriyor. 22-25 Kasım 2012 tarihleri arasın-da İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sa-rayı ile İstanbul Kongre Merkezi’nde 16.000 m2’lik alanda gerçekleşecek olan 7. Contemporary Istanbul’a dünyanın

7.Contemporary Istanbul’da...en önemli galerileri arasında yer alan Marlborough Gal-lery de katılacak.Ana sponsorluğunu Akbank Private Banking, ortak spon-sorluğunu Zorlu Center ve Yıldız Holding’in üstlendiği 7. Contemporary Istanbul’a 55’i yurt dışı, 45’i yurt içi olmak üzere 100 çağdaş sanat galerisi ve 600 sanatçı katılacak. Her geçen yıl daha zengin içerik ve katılım ile devam eden Comtemporary Istanbul’da bu kez dünyanın en önemli ga-lerilerinden biri olarak kabul edilen Marlborough Gallery de yer alacak. Türkiye’nin ilk çağdaş sanat haftası Art Is-tanbul; sergi açılışları, sanatçı ve küratör eşliğinde sergi gezileri, sanatçı konuşmaları, atölye çalışmaları, rehberli turlar, yürüyüş rotaları, galeri uzun geceleri, parti ve etkin-liklerden oluşan zengin içeriği ile 19 – 25 Kasım haftasını sanatseverler ve koleksiyonerler için çok özel bir hafta ha-line getiriyorTüm detaylara Contemporary Istanbul’un yenilenen web sitesi www.contemporaryistanbul.com’dan ulaşabilirsiniz.Art Istanbul programı için www.artistanbul.org adresini zi-yaret edebilirsiniz.

Page 54: marketing europe & anatolia Sayı:013

52 / marketing europe & anatolia

Nostalji

Page 55: marketing europe & anatolia Sayı:013