126
11 Nisan-Mayıs [2014] Marksist Teori

Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

11Nisan-Mayıs

[2014]

Marksist Teori

Page 2: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

Marksist Teori - Yaygın Süreli YayınVaryos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. Adınaİmtiyaz Sahibi: Alper KabaSorumlu Yazıişleri Müdürü: Alper KabaYönetim Yeri: Aksaray Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt. No: 8/10 Aksaray/İstanbulTel: (0212) 529 15 94 Faks: (0212)529 06 75e-posta: [email protected] sitesi: www.marksistteori.comBaskı Tarihi: Nisan 2014Baskı: Ceylan Matbaa (Ahmet Uçar) Güven İş Merkezi B Blok No: 308 Topkapı İstanbul Tel: (0212) 613 10 79Posta Çeki: Songül Akbay 1600206

Page 3: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

İçindekiler

Marksist Teori’den[4]

HAZİRAN AYAKLANMASINDA “MAVİLİLER”[6]

[44]Arif ÇelebiHALK GENÇLİĞİ

[47]Hatice Duman

DIŞARIDA ÇOK İŞİMİZ VAR

[50]

Deniz Bakır

Haziran deneyiminin ışığındaKİTLE MÜCADELESİ VE ÖRGÜTLENMESİ ÜZERİNE NOTLAR

Z. Deniz Güneş[21] HAZİRAN AYAKLANMASINDAN YANSIYANLAR

[17]Haydar ÖzkanTAKSİM GEZİ BAŞKALDIRISI VE KÜRT HAREKETİ

82] REJİM KRİZİNDEN DEVRİMCİ KRİZE DOĞRU

88] TUNUS DEVRİM RUHUNU ARARKENEkin Yılmaz

96] Bettoumi Nouri: UGTT ULUSAL DİYALOG ÇAĞRISI YAPIYOR

103] Salah Lajimi: BİTMEMİŞ BİR DEVRİM SÜRECİ

115] HALK AYAKLANMASI VE DEVRİMCİ DÖNEM

119] Fevzi Suid:SUİKASTLARIN SORUMLUSU ENNAHDA

79] AYAKLANMA VE KOMÜN: BİR DEMOKRASİ OKULU

[73] SOSYALİZME DOKUNMAK YA DA ‘YARINI BUGÜNDEN KURACAKSIN…’

[36] Figen Yüksekdağ: DEVRİMİN GÜNCELLİĞİ DAHA SOMUT ŞİMDİ

Page 4: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

Merhaba, Haziran ayaklanması, işçi sınıfı ve ezilenlerin Türkiye

mücadele tarihine genel bir halk ayaklanması provası ola-rak geçti. Ayaklanma direnerek geri çekildi. Ayaklanmaya katılan ve katılmayan milyonların Haziran deneyimini her yönüyle tartışmakta, yaşadıkları, öznesi oldukları ya da seyrettikleri deneyimleri özümlemekte olduklarından kuş-ku duyulamaz. Milyonların özgürlük istemi karşılanmış değil. Şimdi işçiler ve emekçiler, ezilenler, özellikle de halk gençliği Haziran deneyimini sindirerek asıl oyuna ha-zırlanıyorlar. Hareketin yeni baskısının ne zaman ve han-gi vesileyle tutuşacağı kestirilemez, ama uygun herhangi bir fırsata ezilenlerin özgürlük istemiyle yeniden harekete geçmeleri kaçınılmazdır. Asıl şenliği o zaman göreceğiz.

Şimdi, 2013 Haziran ayaklanmasının 1. yıldönümünün arifesindeyiz. 1 Mayıs’ın kızıl köprüsünden yürünerek va-rılacak yine Haziran’a. Tıpkı bir önceki yıl olduğu gibi. Haliyle, toplumsal ve siyasal planda milyonların yüreğinde ve aklında ayaklanma zamanları/günleri yeniden canlana-cak, kanlarıyla ve canlarıyla yarattıkları ve yaşattıkları di-reniş gelenekleri, devrimci-insani değerlerin manevi gücü de “ayaklanacak”tır yeniden. Özcesi, “Gezi ruhu”, tarihsel

MARKSİST TEORİ’DEN

Page 5: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 5 ]

Marksist Teori 9

varoluşunun 1. yıl dönümünde en gör-kemli hazırlığıyla ve cisimleşmisiyle dikilecektir faşist zulüm düzeninin karşısına.

Marksist Teori de kendi konumun-dan ve bu hazırlığın bir öznesi olma görüş açısından bu sayısı öncelikle Haziran Ayaklanması’nı konu edini-yor. Ayaklanma deneyimini değişik açılardan inceleniyor, tartışılıyor, so-nuçlar çıkartılıyor. Dolayısıyla, okur-larına elden geldiğince bütünlüklü bir Haziran ayaklanması “belleği” sunma-ya çalışıyor.

“Haziran Ayaklanmasında ‘Mavili-ler’” başlıklı yazı, ayaklanma barikat-larında en önde konumlanan partinini haziran deneyimini özetlediği kadar devrimci eleştirel analizini de yapıyor.

“Taksim Gezi Başkaldırısı ve Kürt Hareketi” başlıklı yazısıyla Haydar Özkan, yurtsever hareketin halk ayak-lanması karşısındaki duruşunu tartı-şıyor, siyasal ve sınıfsal bir devrimci eleştirisini yapıyor.

Z. Deniz Güneş, “Haziran Ayak-lanmasından Yansıyanlar” başlıklı çalışmasında, ayaklanmayı beli başlı yönleriyle Marksist Teori için inceledi.

ESP Genel Başkanı Figen Yüksek-dağ, Arzu Demir’le Haziran ayaklan-ması üzerine söyleşisinde devrimin güncelliğini vurguluyor.

Arif Çelebi, “Halk Gençliği” baş-lıklı çalşmasında, halk gençliğinin sos-yolojik-sınıfsal yapısındaki dönüşümü analiz ediyor.

Kadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-

lüğünün intikamcı terörünün başlıca hedeflerinden biri oldu kadınlar. Hati-ce Duman, “Dışarıda Çok İşimiz Var” başlıklı çalışmasında kadınlara yöne-len AKP terörünü inceledi.

“Kitle Mücadelesi ve Örgütlenmesi Üzerine Notlar” yazısında Deniz Ba-kır, kitle mücadelesi ve örgütlenme sorunları bağlamında Haziran ayak-lanmasının deneyimlerini, devrimci hareketin eleştirsiyle birleştirerek tar-tışıyor.

Haziran ayaklanması gündemini, Atılım Gazetesi’nin, “Sosyalizme Do-kunmak Ya da ‘Yarını Bugünden Ku-racaksın’”, “Ayaklanma ve Komün: Bir Demokrasi Okulu”, “Rejim Kri-zinden Devrimci Krize Doğru” başlık-lı başyazılarıyla tamamladık.

Ayrıca Tunus’daki devrim sürecini ele alan bir dosya da hazırladık bu sa-yımızda.

11. Dünya Sosyal Forumu (DSF) 26-30 Mart 2013 tarihleri arasında Tunus kentinde El Manar Üniversitesi’nde yapıldı. “Tunus-Dev-rimi Ruhunu Ararken” başlıklı yazı-sıyla Ekin Yılmaz, Tunus izlenimleri-ni bizimle paylaşıyor. DSF’yi izleyen arkadaşlarımız, UGTT Uluslararası İlişkiler Danışmanı ve Eğitim Uzma-nı Bettoumi Nouri, Tunus İşçi Partisi (POT) Milli Liderlik üyesi Salah La-jimi, Tunus Yurtsever Sosyalist Dev-rimci Partisi ile Tunus’da durum ve devrimin geleceğini tartıştılar. Röpor-tajları Derya Okatan’ın çevirisinden okuyacaksınız. Suikastların Sorum-lusu Ennahda Röportajı Ekin Yılmaz tarafından yapıldı.

Page 6: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 6 ]

1 Mayıs’ın ardından toplanan Parti yönetimi, Türki-ye ve K.Kürdistan’da yeni bir siyasi dönemin başladı-ğını, AKP iktidarının Kürt ulusal demokratik hareketiy-le görüşme sürecini 1 Mayıs Taksim yasağıyla birlikte Batı’da işçi sınıfı ve ezilenlere saldırı fırsatına dönüş-türmek istediğini tespit etmişti. Görüşmelerin sınıf çe-lişkileri ve saflaşmalarını gemleyen şoven örtünün kal-dırılması yönünde yeni imkânlar sunduğu, dolayısıyla Batı’da devrimci-demokratik bir kitle ve sınıf hareke-tinin büyüme dinamiklerinin arttığı ortaya konulmuştu. Politik kitle hareketinin sokak yasağına karşı eylemler, THY grevi ve demokratik barış mücadelesi halkala-rından gelişeceği öngörülerek kararlar alınmıştı. Buna bağlı olarak da, Taksim’de sembolleşen faşist yasakçı-lığa karşı aktif savunma ve direniş hattı benimsenmişti.

İstanbul’da Taksim ekseninde zorlu geçeceği bili-nen bir alan mücadelesi Mayıs ayı boyunca sürdürüldü. Parti ve sosyalist gençlik, başta 6 Mayıs ve 18 Mayıs eylemleri olmak üzere, kitle hareketinde gerilla tarzıyla Taksim’i zorlayan mücadeleler içinde öncü ve militan bir duruş sergiledi. Gerek bu mücadeleler gerekse 31

HAZİRAN AYAKLANMASINDA “MAVİLİLER”

Page 7: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 7 ]

Marksist Teori 11

Mayıs günü ve gecesi Taksim etra-fında öncelikle devrimci ve sosyalist güçlerin sürüklediği barikat direnişi, nesnel açıdan bakılırsa, halkın mu-azzam boyutlarda birikmiş öfkesinin akacağı kanalın açılması anlamına geldi.

Fakat politik özgürlük odaklı belir-leyici muharebenin Gezi Parkı’ndan patlak vermesi ve bir anda milyonla-rı harekete geçirmesi elbette her tür-lü devrimci öngörünün ötesinde bir toplumsal olaydı. Ki, Gezi Parkı’nı savunma eylemselliği Mayıs’ın son günlerine kadar Partimizin de politik çalışma konuları arasında önemli bir yer tutmamıştı. Ve sadece bu yönüyle değil, kendi çizgilerinde politik mü-dahale kapasitelerinden mevcut kuv-vetlerinin çap ve niteliklerine değin gerçeklikleriyle de, istisnasız bütün antifaşist, devrimci ve sosyalist parti ve örgütler, bütün emekçi sol güçler, Haziran ayaklanmasına hazırlıksız yakalandılar.

Sokak eylemlerini dişe diş biçim-lerde sürdürmekteki netliği, devrim-ci politikaya hazır güçlerin sınırlılığı penceresinden değil, özgücüne gü-venerek potansiyel imkânları realize etme penceresinden bakışı, devrim savaşımının sıçramalı gelişim çizgi-sine dair stratejik kavrayışı, Partimizi “hazırlıksız yakalanma”nın dezavan-tajına kapılıp gitmekten alıkoydu. Ve devrimi örgütleme perspektifiy-le sahneye çıkan, öncü nitelikleriy-le antifaşist isyanlara adını kazıyan, panzerlere ve ölüme meydan okuyan bir komünist gelenek ve birikimden

beslenen ESP, tam da bu özelliği sa-yesinde, kendisini de misliyle aşan kapsamdaki büyük Haziran ayaklan-masına hızlı adapte olmayı başardı.

31 Mayıs gündüzünden itibaren polisle çatışmalar tırmandıkça, ESP kapsamlı bir “makas değişikliği”ne ve sürecin gerektirdiği müdahale kap-samına göre konumlanmaya yönel-di. Gece boyunca ve birçok yoldaşın yaralanmasıyla devam eden direnişte ESP, üye ve yöneticileri ile sosyalist gençlik güçleri militanlığın, cüretin ve kararlılığın önde gelen örneklerini sergilediler. Savaşkanlıklarıyla bil-hassa Tarlabaşı barikatlarında polise hayli zor anlar yaşattılar. 31 Mayıs ve 1 Haziran günlerinde çeşitli kentlerde parti örgütleri politik refleksin başarı-lı örneklerini verdiler. ESP, 1 Haziran sabahı ise süreci yönetmekle görevli ve merkezi olarak tam yetkili genel komitesini oluşturdu. Kuruluş anında kararlaştırılan bileşimin sonradan ge-nişletilmesiyle beraber bu genel ko-mite, sürecin bütün politik ve örgütsel yönetimini, devletin ESP’ye dönük özel saldırısına değin elde tuttu.

Genel komitenin yapısı; parti genel merkezi, İstanbul il yönetimi, SKM, sosyalist basın ve sosyalist genç-lik temsilcilerinden meydana geldi. Komite Taksim’de, özgürleştirilmiş alanda siyasal karargâh düzeni kurdu. Bütün ayaklanma sürecinin motoru Taksim ve sürükleyici kenti İstanbul olduğuna göre, yönetsel merkezin Taksim’de yerleşmesi ve örgütsel yı-ğınağın öncelikle Taksim’e yapılması son derece isabetliydi. Genel komite

Page 8: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 8 ]

Marksist Teori 11

kendi bünyesinde, alandaki ESP güç-lerinin yönetimi, diğer kentlerle ileti-şim, Taksim Dayanışması’yla ilişki, HDK ve diğer siyasetlerle görüşme, teknik hazırlık ve savunma boyutla-rıyla iş bölümüne gitti; güvenlik ko-mitesi, çadır komitesi, gençlik komi-tesi ve savunma komitesi gibi başlıca birimleri örgütledi. Meydana çadır açılmasıyla ve genel komitenin her sabah 8.00’de toplantı sistemini oturt-masıyla, yönetme ve çalışma tarzında başlangıçta görülen kimi kendiliğin-denci unsurlar gitgide silinme yoluna girdi.

Ağırlıklı olarak İstanbul’da ayak-lanmanın politik-pratik yönetim gö-revlerine odaklanan genel komitenin diğer kentlerdeki parti örgütleriyle ilişkisi yeni bir düzene sokuldu. Bir yandan tüm yereller için geçerli genel siyasi talimatlar belirlenip iletilirken, diğer yandan devletin tutuklama sal-dırısına kadar basına ve kamuoyuna yapılan 20 civarında açıklamayla, ESP’nin politik rotası ve çağrıları ne-redeyse gün gün ilan edildi.

ESP, fiziken yönetilmesi ve kontrol edilmesi mümkün olmayan devasa ve çok renkli bir kitleyi öncelikle politik olarak yönetmenin gereklerine eğildi. Ulusalcı etkinlik kurma girişimlerine karşı politik hegemonya ve ayaklan-manın devrimci-demokratik bir nite-liğe büründürülmesi mücadelesi her aşamada gözetildi. İttifaklar politika-sından somut taleplerin formülasyo-nuna, CHP seçmen tabanıyla politik etkileşim olanaklarını düşünmekten şovenizm karşıtı propagandaya, fa-

şist kesimlerin teşhirinden alanlarda gerektiği anda BDP’lileri savunmaya kadar her boyutuyla ulusalcı anlayış-lara karşı mücadele edildi. Bununla beraber, yenilenme halindeki kitle bilincinin henüz başvurmaktan kurtu-lamadığı Türk bayrağı gibi eski sem-bollere müdahale etme sekterliği ve hamlığına da düşülmedi.

Taksim Dayanışması’nın talepleri ESP tarafından mücadelenin somut hedefleri olarak benimsenirken, “Hü-kümet istifa” sloganı, gerek kitle ha-reketinin hükümetten öncelikle geri adım bekleyen mevcut gerçekliğinden gerekse karşı devrimci ulusalcı akım-la politik farklılığı yansıtma zorun-luluğundan dolayı ajitasyon sloganı sınırlarında ele alındı. Taksim Daya-nışması merkezinde ve Gezi organi-zasyonunda antifaşist ve sol havanın hâkim kılınması, CHP ve İP gibi ulu-salcı kesimlerin politik etkinlik sahası-nı Türkiye genelinde sınırlayıcı oldu.

Şiddetsizliğe ve örgütsüzlüğe met-hiye dizen sivil toplumcu zihniyet, ideolojik mücadelenin bir başka he-defiydi. Gezi’ye sivil toplumcu çerçe-vede bir sempati dile getiren burjuva liberal medya organlarının ve bazı yazarların Gazi’yi kasten görmezden gelmeleri bu zihniyetin bir tezahü-rüydü. Partimiz, gerek propagandası gerekse pratiğiyle, halk kitlelerinin ayaklanma yürüyüşünde devrimci örgütlenmenin ve mücadelenin daha militan biçimlerinin zaruretini öz de-neyimlerinin süzgecinden geçirerek kavramalarının önünü açmayı pren-sip edindi. Aynı zamanda, siyasi parti

Page 9: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 9 ]

Marksist Teori 11

karşıtı eğilimlerin yer yer artan basın-cına göğüs gererek, siyasal ve sosyal kurtuluşu adresleyen bayrak ve pan-kartlarını sonuna kadar savunmakta hiç tereddüt etmedi. Ayrıca parti, bir halk ayaklanmasını yasal bir miting-mişçesine yönetmeye kalkışan refor-mist anlayışlarla ideolojik mücadele yürütmekten de geri kalmadı.

Partimiz, hem Taksim’de üslene-rek ayaklanmayı güçlendirme ve po-litik bakımdan merkezileştirme hem de ayaklanma ateşini İstanbul’un her semtine ve bütün kentlere yayma çiz-gisinde hareket etti. Parti güçlerinin günlük sevk ve idare merkezi olarak ESP çadırının Taksim Meydanı’na kurulması, tamamen meydanı tutma politik amacına bağlıydı. İlk atağı yapan ESP, böylece çeşitli siyasi kuv-vetlerin de meydanda konumlanma-sının önünü açtı. Şartların olgunlaş-tığı evrede çadırlar açılması yoluyla meydanları tutma ve harekete mevzi kazandırma pratiğinin İzmir, Adana, Antakya, Mersin ve Samsun’a yayıl-masında da etkili oldu. Kızılay gibi yasaklı meydanların direnişle özgür-leştirildiği anların tümünde, İzmir’de adeta unutulmuş kitlesel radikalliğin canlanışında ya da Samsun tarihinin ilk polis terörüne karşı çatışma giriş-kenliğinde “mavililer”in izi vardı.

Haziran ayaklanması boyunca Partimiz, İstanbul’da öncelikle Tak-sim-Gezi merkezli bir konumlanış ve müdahalenin yanı sıra, İstanbul’un ilçelerinde özelleşmiş bir mücadele planını da devreye soktu. Ne ki, ayak-lanmanın yayılma çapına ve hızına

yetişebilecek bir politik müdahale dü-zeyine de erişilemedi. Yine de, hazır ve potansiyel güç ve imkânlar gözeti-lerek belirlenen üç ilçede, ayaklanma-nın ilk üç gününden sonra sistematik çalışma yürütüldü. Yönetici kadrola-rın bir bölümü, merkeze çekilmeyerek belirlenen ilçelerde kaldı. Halk dire-nişinin vardığı düzey ve sonuçlardan da anlaşılacağı gibi, Sultangazi başta olmak üzere Ataşehir ve Sancaktepe ilçelerinde, bu mücadele planı kar-şılık buldu. Gazi Mahallesi’nde ger-çekleştirilen ısrarlı ve art arda radikal zorlamalar, sadece kitle hareketinin militan biçimlerini geliştirme değil, aynı zamanda devrimci otorite kurma ve yeni özgür alanlar yaratma pers-pektifi kapsamında bilinçli ve iradi bir denemeydi. Denilebilir ki, Haziran ayaklanmasına iki “G” damga vurdu: Gezi ve Gazi.

Ayaklanmanın her iki radikal dal-gasında, Gazi, 1 Mayıs, Gülsuyu, Sarıgazi, Alibeyköy, Tuzla, Kartal ve Kadıköy gibi mahalle ve ilçelerde on binlerin E-5 veya TEM’i keserek Taksim’e doğru aktığı anlarda parti güçleri etkin ve yönlendirici oldu-lar. Özellikle 15 Haziran akşamı pek çok ilçeden Taksim’e yönelen koca-man kitle nehirlerinin başlangıcında, halkın köprü ve otobanlara yönlen-dirilmesinde ve kentin ana arterleri-nin kilitlenmesinde parti güçleri so-mut ve ayırt edici bir rol oynadılar. Mamak’tan Yamanlar’a, diğer kent-lerin emekçi mahallelerinde de aynı doğrultuda pratiklere imza attılar. Fa-şist devlet terörünün her kentte halkın

Page 10: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 10 ]

Marksist Teori 11

anayolları işgal ederek merkezlere ak-masıyla cevaplanmasını öngören parti taktiği de böylelikle politik mücadele arenasında doğrulanmış oldu.

Partimiz, ayaklanmanın birçok kente yayılmasında öncü bir pra-tik sergiledi. Ankara, İzmir, Adana, Antakya, Antalya, Antep, Dersim, Malatya, Samsun, Mersin, Amed, Artvin-Hopa, Rize-Fındıklı, Kayseri, Eskişehir, Denizli, Çanakkale kentle-rinde örgütlü ve somut politik müda-haleler geliştirebildi. Parti çeperinin bulunduğu Bursa ve Bandırma gibi diğer bazı kentlerde de politik akti-vite ortaya konuldu. Elbette Haziran eylemlerinin gerçekleştiği 79 ille kar-şılaştırıldığında, sayısı 20’yi bulan bu kentlerdeki ESP etkinliği, parti örgüt-lenmesinin yaygınlığındaki sınırları da gösterdi. Ancak başta İstanbul, Ankara, İzmir, Antakya, Adana, An-talya ve Dersim olmak üzere, bahsi geçen kentlerin çoğunda Partimizin politik hareket tarzının, ayaklanma bilançosunda temel bir yer tuttuğunu da unutmamak gerekir.

Zaten birleşik halk direnişi for-munda gelişmekte olan hareketi genel grev genel direnişle besleme, güçlen-dirme, bütünleme görüşüyle hareket eden ESP, emek örgütlerinin kısmi iş bırakma düzeyinde gerçekleşen 4-5 Haziran grev kararının alınmasını ve uygulanmasını destekledi. Parti, yön-lendirici örnekler yaratma perspek-tifiyle ve kendi gücüne dayanarak, Tuzla işçi havzasında politik bir iş bırakma denemesinde bulundu. İşçi katılımı zayıf kalmasına rağmen bu

deneme, politik müdahale girişkenliği ve ayaklanma atmosferini işçi sınıfı-nın bağrında iradi olarak inşa çabası boyutlarıyla değerliydi.

ESP, SDP’de somutlaşan militan ama hem kitleyle ilişkisi hem de it-tifak yönelimi bakımından kendini tecrit eden kapalı, sınırlı bir çizgide yürümedi. Buna kapıyı açacak dar ve sekter ittifak ilişkileri ve önerile-rinden de özenle kaçındı. Sergilediği militan pratiği hareketin kitlevi ge-lişim ihtiyaçlarını sorunlaştırma ve politik müdahale alanını geniş tutma çabasıyla örtüştürdü. Politika yapış tarzının tipik bir özelliği olan birleş-tiricilik hattından asla sapmadı ve bir dizi kentte ayaklanmanın politik oda-ğı olan birlikteliklerin oluşturulma-sında sorumluluk aldı.

Ayaklanmanın başından beri etki-siz kalan HDK’yı canlandırmak için politik inisiyatif gösterildi. HDK’nin merkezi yürütmesinin günlük toplan-tılara geçişinde, Taksim’deki kitlesel çıkışında, Gezi’de çadır açma kara-rında, ESP’nin ısrarlı yaklaşımı belir-leyici oldu. Fakat HDK’de yapılan ve BDP’yle yürütülen tartışmalar sonu-cunda HDK’nın daha canlı bir politik kulvara girmesi ve ayaklanmanın or-tasında kendini politik açıdan var et-mesi perspektifinde ortaklaşılmasına rağmen, bu eksende sarf edilen söz-ler HDK toplantı salonunun ötesinde yeterince karşılık bulmadı. Süregelen yapısal sorunları ve dahası BDP’nin politik mesafeliliği HDK’nin ayak-lanma sürecinde aktif bir özne olma-sını engelledi. Gezi’ye polis saldırısı

Page 11: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 11 ]

Marksist Teori 11

tehdidinin büyüdüğü kritik bir anda, EMEP ve BDP’nin HDK’yi bunun basıncı altında karar almaya zorla-malarına ve siyasi parti çadırlarının/bayraklarının “tek çadır” adı altında oldubittiye getirilerek kaldırılmasını dayatmalarına onay verilmedi.

Kürt halkının ulusal özgürlüğü ka-zanma mücadelesiyle Türk halkının politik özgürlüğü kazanma mücade-lesini birleştirme stratejik perspektifi, Haziran günlerinde de Partimizin reh-beri olmaya devam etti. BDP’nin Türk halkının bağrından filizlenen onur ve özgürlük ayaklanmasına yaklaşımın-daki zafiyeti dostça eleştirmekten çekinmeyen ESP, aynı zamanda de-mokratik barış ajitasyonuyla, şoven düşüncelerden mustarip emekçileri aydınlatma gayretiyle ve Öcalan pos-terlerini hedef alan ırkçı nefrete set çekmesiyle, birleşik halk devrimini hazırlama iddiasını tutarlılıkla uygu-ladı. Görüşme sürecinin özgünlüğü ve Kürt ulusal demokratik kurumlarının mesafeliliği nedeniyle Amed’de Ge-zi eksenli bir hareketin siyasi zemini adeta bulunmaz haldeyken, Haziran eylemlerinin tamamen ESP’nin öncü-lüğünde ve iradi biçimde Kürdistan’ın merkezinde de örgütlenmesi bilhassa anlamlıydı.

Öznel faktörün yetersizliğini ve dolayısıyla ayrık haldeki tek tek po-litik güçlerin ayaklanma sürecine önderlik etme şanslarının olmadığını açıkça gören Partimiz, bir yandan ve öncelikle HDK’yi etkinleştirmekle uğraşırken, aynı zamanda ayaklan-manın özgünlüğüne uygun ve işlevi

süreçle sınırlı bir eylem birliği oluş-turmayı da gündemine aldı. HDK bileşenlerinin yanısıra Halkevleri, ÖDP ve hatta TKP’yle tanımlanmış bir eylem birliği ilişkisi geliştirmeyi kapsayan bu yaklaşım, hem hare-ketin antifaşist temelde daha güçlü politik merkezileşmesine hem de ulusalcılığa yer yer göz kırpan il-gili siyasetlerin ileriye çekilmesine hizmet ederek, ayaklanma sürecine önderlikte ve ulusalcılar karşısında devrimci-demokratik hegemonyayı güçlendirmede işlevsel olabilirdi. Fakat, gerek HDK’deki tartışmalar gerekse ilgili siyasetlerin çiğlik ve tutarsızlıkları bu tasarımın hayat bul-masına olanak tanımadı. Öte yandan, büyük kitle hareketlerine önderlik etmeyi başarmak için başlıca sendi-kal ve mesleki kitle örgütlerinde kri-tik bazı mevziler tutmanın ne derece önemli olduğu, Haziran’da bir defa daha görüldü.

Antikapitalist Müslümanlar ile po-litik ilişki ve yan yana duruş bilhassa önemsendi. ESP, Gezi’deki Direniş Cuması’na ve Direniş Miracı’na do-laysız destek verdi, güvenlik katkısı sundu. Devrimci-demokratik hareke-tin bir parçası olarak politik pozisyon alan örgütlü Müslüman eylemcilerle birlikteliğe, hem AKP’nin ideolojik ve politik hegemonya sahasında bulu-nan milyonlarca Müslüman emekçiyi aydınlatmanın başlıca bir kanalı hem de Haziran hareketi içindeki ulusalcı-laikçi eğilimli geniş kitlenin demok-ratik bilinç dönüşümünün bir fırsatı değerini biçti.

Page 12: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 12 ]

Marksist Teori 11

ESP’nin Taksim Dayanışması içindeki çalışması gitgide etkinleşti. Parti, Taksim Dayanışması dahilin-deki kurumlaşmanın her düzeyinde görev ve sorumluluk aldı, iş üstlen-di ve yük sırtladı. Böylece, sözünün ağırlığı da arttı. Ortak sahnenin kul-lanımından güvenlik ekiplerine ve Gezi komününün organizasyonuna kadar Dayanışma’nın çeşitli çalışma ve örgütlenmelerinde aktif yer aldı. Gezi’ye 15 Haziran’daki büyük sal-dırının hemen öncesinde, başbakan-la yapılan görüşmenin sonuçlarının belirsizliği nedeniyle kitlede gelişen yaygın güvensizlik ve spekülasyon koşullarında, Gezi’deki seri forum-ların kararlaştırılması ve örgütlenme-sinde yine Partimizin rolü öne çıktı. Bu forumların düzenlenmesi, kitle bi-lincinin zayıf yönlerini yansıtan tüm dezavantajlara rağmen, Taksim Dayanışması’nın kitleyle ilişkilenişi-nin zeminini politik açıdan kurtardığı gibi, forum biçiminin yaygınlaşması-na da başlangıç teşkil etti.

Partimiz, Haziran ayaklanması sı-rasında mücadele kararlılığını taktik yeteneğiyle kaynaştırma yolundan ilerledi. 31 Mayıs’tan itibaren her aşamada kitlelerin mücadeleci eği-limlerine uygun politik tutumlar aldı. Hükümet referandum oyununa girişir girişmez, Gezi’nin kaderinin ancak ve yalnızca sokaklarda direnen milyonla-rın iradesince belirlenebileceğini ilan etti ve referandumu elinin tersiyle it-ti. Tartışmalarda, Taksim Meydanı’nı çevreleyen barikatların sökülmemesi yönünde net ağırlık koydu. Parti, Ga-

zi Mahallesi’nde gelişen halk hareke-tini militan zorlamalara itmeyi de, bu zorlamalar kendi sınırlarına dayandı-ğında geri çekilip kitleyi dinlendirme ve yeniden güç toplama hamlesi yap-mayı da bildi. Hem Gezi Parkı’ndaki yerleşimin tıkanma noktalarını çö-zümleyerek ve hükümetin kısmi ge-ri adımlarını değerlendirerek politik manevra imkânlarını gündemine aldı, hem de 14 Haziran Gezi forumların-da açıkça ağır basan ve direnişi aynen sürdürmekte cisimleşen kitle iradesini benimseyip uygulamada duraksama-dı. Bütün bunlar, Partimizin kitleler nezdinde sınanmasına ve güven ka-zanmasına hizmet etti.

ESP’liler ve sosyalist gençler, İstanbul’da 11 Haziran’da Taksim Meydanı’na ve 15 Haziran’da Gezi Parkı’na polisin vahşice saldırılarına, Ankara’dan İzmir’e, Antakya’dan Adana’ya kadar birçok kentte dizgin-siz devlet terörüne karşı fedakârlık ve kararlılıkla direndiler. Emekçi ve ezilen kitleler, “Mavililer”i, sadece pankart ve bayraklarıyla ya da mey-danlardaki ajitasyon çalışmalarında değil, barikat başlarında önlükleriy-le tanıdılar. Öyle ki, gaz fişeklerine, plastik mermilere veya gözaltı saldı-rılarına direkt hedef olmak anlamına gelmesine rağmen o mavi önlükler çelikten kararlılğın bayrağı gibi dal-galandırıldı.

Polis terörü karşısında meşru di-reniş hakkını kullanmak için gerek-li örgütsel ve pratik hazırlıklarla her aşamada iradi olarak uğraşıldı. Bu hazırlıklar, fiili direniş anlarında ken-

Page 13: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 13 ]

Marksist Teori 11

dini gösterdi; barikatlardaki binlerce ve on binlerce insan arasında moral, güven ve direngenlik yaratmaya katkı sundu. Yine de, hazırlıkların Haziran ayaklanmasının ve olağanüstü kitlesel çatışmaların ihtiyaç duyduğu düzeyin hayli altında kaldığı da açıktır.

Ayaklanma sırasında kitle ileti-şim araçlarının önemi hiç şüphesiz yeniden açığa çıktı. Özellikle sos-yal medyanın ayaklanmada oynadığı muazzam rolün önemi ortadayken, ESP’nin bu aracın sunduğu olanakla-rı sonuna kadar kullanmada daha çok yol alması gerektiği görüldü. Parti ge-nel merkezinde yapılan enformasyon görevlendirmesiyle sosyal medyayı kullanmadaki eksikliği giderme doğ-rultusunda adımlar atıldı. İlk üç gün-den itibaren, sosyal medya hesapla-rından parti adına düzenli ve hızlı bir etkinlik sergilenerek, çağrılar ve bil-gilendirmeler halka ulaştırıldı. Temsi-liyet ifade eden kişisel hesaplardan da etkinlik sağlandı. Fakat klasik olanla yetinme alışkanlığını aşarak sosyal medya alanında uzmanlaşmayı iler-letme ve merkezden yerellere kadar tüm parti bünyesini, bu iletişim ve et-kileşim kanalını verimli kullanmaya adapte etme gereği kendini şiddetle dışa vurdu.

Basın-yayın alanının taşıdığı bü-yük devrimci önem bir kez daha kendini gösterdi. Sosyalist basın, ayaklanmanın ihtiyaçlarına yanıt ver-mede aktif ve başarılı bir grafik çizdi. Format değişikliğiyle birlikte gaze-tenin haftada iki kez çıkarılması ve sesli kanal üzerinden sergilenen canlı

yayın performansı hareket halinde-ki kitlelerle daha etkili bağ kurmaya ciddi katkılarda bulundu. Neredeyse her gün yapılan parti açıklamalarının günlük basında kimi zaman geç yer bulması ise bir eksiklik oldu.

Bütün parti yapısının ayaklanma-nın ihtiyaçlarına bağlı örgütlenmesine ve işletilmesine yönelim, bu döne-min acil ve temel örgütsel güzergâhı oldu. Genel merkezin takviye edilip olağanüstü çalışma düzenine geçme-sinden yeni görevlendirmelere ve il yönetimlerinin karar alma hızlarının yükseltilmesine kadar bir dizi örgüt-sel adım atıldı. Gazetenin yenilenerek ve periyodunu sıklaştırarak bir atılım gerçekleştirmesi de, diğer sosyalist basın organlarının tempo ve etkinlik-lerini önemli oranda arttırmaları da, yine parti kurumlarının ayaklanmaya göre örgütlenmelerinin ifadesiydi.

Taksim’deki ESP üslenmesi ve ör-gütlenmesi, başlangıçta bir dağınıklık ve düzensizlik arz ediyordu. Meydana çadır açıldıktan sonra ve esasen genel komitenin kendi çalışma sistemini elden geçirip hâkimiyetini güçlendir-mesini takiben, parti çalışmalarının düzenli ve örgütlü karakteri belirgin-leşti. Alanda gazete satışında 1000 limiti zorlandı; büyük çoğunluğunun satılmasıyla bu limitin fazlasıyla aşı-labileceği de görüldü. Hızla bastırılan on binlerce bildiri İstanbul’da dağıtıl-dı, diğer bazı kentlerde ise yerellere uyarlanmış haliyle kullanıldı. Ayrıca, Parti ve SKM postaları hazırlanıp asıldı. Alandaki görsellik gereğinden de fazla sayıda pankartla, bayrakla

Page 14: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 14 ]

Marksist Teori 11

ve önlüklerle tatminkâr bir düzey ya-kaladı, fakat grafiti gibi daha yeni ve yaratıcı görsel biçimler kullanma ihti-yacına yeterli yanıt verilemedi. Daha-sı, örneğin “Devrim sanki göz kırptı” pankartında veya gaz maskeli pengu-en figürlerinde yankılanan mizahi ve estetik üsluba uyum sağlamakta, yani alışılagelen ajitasyon dilinin ötesine geçmekte büyük zorluk çekildi.

Gerek Gezi komününde gerekse diğer kentler ve mahallelerde sosyal dayanışma ve paylaşım biçimlerini sistematik kullanmakta sınırlı kalın-dı. Ortak mutfak örgütlenmesi, kar-şılıksız yemek dağıtımı, kitap payla-şımı, sağlık maddeleri dağıtımı gibi kitle bilincini dönüştüren ve kitleyle kaynaşmayı sağlayan kolektif akti-vitelerde kesinkes daha atak olmak gerekiyordu. Taraftar grupları, tribün toplulukları, spor kulüpleri gibi uzun yıllardır yeterince ilgi görmemiş es-nek örgütlenme biçimlerinin gerçek önemi ise ancak bilince çıkabildi.

Taksim Meydanı’na, 11 Haziran polis saldırısından ve ESP üslenmesi-nin tamamen Gezi’nin içine taşınma-sından sonra, dikkat merkezinin yeni bir saldırıya hazırlık görevlerine kay-masının da etkisiyle, partinin alandaki politik kitle faaliyeti tekrar dağınık-lığa uğradı. Fakat bundan çok daha önemlisi, ESP’li güçlerin kitleyle iliş-ki tarzı ve örgütleyici çalışmalardaki genel sınırlılığı ve ufuk darlığıydı. Kitleye tepeden buyurucu ve kibirli yaklaşmak veya hareketin bağrında filizlenen orijinal mücadele biçimle-rini ve şiarlarını peşinen küçümseyen

dogmatizme kapılmak türü gelenek-sel devrimci hastalıklara sürüklenil-medi. Fakat milyonların harekete geç-tiği coğrafyamızda, on binlerin ve yüz binlerin buluştuğu Taksim’de, bu uç-suz bucaksız kitle denizinde, kitlesel ve partisel örgütlenmeye gereken pra-tik ilgi de ortaya konulamadı.

Kısa süreliğine düzenli yapılan bildiri dağıtımlarının ve gazete sa-tışlarının, sosyalist gençliğin anket ve imzalarla alanda dolaşıp ilişki yakalama girişimlerinin ötesinde, kitle içine dalarak sistematik bir ilişkilenme ve örgütlenme faaliyeti yürütmede tutuk kalındı. Devrimci sosyalistlerin içe dönük ve kitleden kopuk zaman geçirme alışkanlığı ve psikolojisi aşılamadı. Çadırda top-lanan ESP güçlerinin yüzü dışa, kit-lelere yeterince döndürülemedi. Er-ken günlerde Gezi’nin içine de çadır kurmayı kararlaştırmamak, revir ve yemekhane gibi bölümlerde görev al-mada girişken olmamak, çeşitli işler için kitleden gönüllü kaydı yapmayı dert etmemek, açık duyurulu ve katı-lımlı kitlesel etkinlikleri parti olarak bizzat düzenlemeye yönelmemek, gazete satışına ve bildiri dağıtımı-na genellikle zorlamayla çıkmak bu zaafın belli başlı göstergeleriydi. Ki aynı zaaf, hem İstanbul’un semtlerin-deki hem de diğer kentlerdeki poli-tik çalışmalarda da kendini gösterdi. Devasa bir kitle hareketi içindeyken yerellerde parti saflarına kazanılan ilişkilerin henüz ancak onlarla ifade edilen sayılarda kalması bir bakıma bunun sonucudur.

Page 15: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 15 ]

Marksist Teori 11

Ayaklanmanın semtlerde de ör-gütlenmesi ve yayılması görevine bağlı olarak, parti güçlerinin İstanbul ilçelerinde ve Taksim merkezinde ko-numlanışı dengeli şekilde planlandı. Fakat genel olarak değerlendirildiğin-de, bir il yöneticisinin doğrudan ba-şında ve içinde bulunamadığı alanlar-da kitle hareketinin örgütlemesinde, yerel ve özerk inisiyatifin konuşturul-masında ciddi eksiklikler de yaşandı. Yerel kadro ve örgüt niteliğinin kritik anlarda sergilenecek politik tutum açısından ne kadar önemli olduğunun bir defa daha altını çizen parti tablo-sunun bu gerçeği, her düzeyden parti örgütü ve kadrosu için politik önder-lik kapasitesini genişletme görevini belirginleştirdi.

İstanbul’un ilçelerinden merkeze taşınan güçler, sürecin ilk yarısı bo-yunca beklenen niceliğe erişemedi. Oluşan boşluğu büyük ölçüde sos-yalist gençlik, üstelik kendi gençlik kulvarından özgün çalışma fırsatını yeterince bulamama pahasına, doğ-rudan parti çalışması yaparak dol-durdu. Daha dikkat çekicisi, semt-lerden ve kurumlardan Gezi’ye gelen ESP’lilerin önemsiz sayılamayacak bir kısmının ziyaretçi havasında olu-şuydu. Özel tedbirlerle değiştirilme-ye çalışılan bu durum, hem güçlerin tamamına iş ve sorumluluk vermek-teki yönetsel tutuklukla hem de yol-daşların bir kısmının sürecin muaz-zam devrimci önemini kavramadaki ve ayaklanmanın gerektirdiği tarzda kendini ortaya koymadaki sınırlılı-ğıyla ilgiliydi.

Parti kadrolarının ayaklanma sı-navında elde ettikleri dereceler el-bette eşitsiz oldu. ESP’lilerin bazı-larında ayaklanma halini başlangıçta kavrayamama, sanki ayaklanma de-ğil de çatışmalı bir basın açıklaması havasında hareket etme, hatta her-hangi bir zamandaki çalışma rutini-ni pek bozmama şeklinde tutumlar gözlenebildi. Partili kimi bireylerin, örgütlü duruş sergilemelerinde ve ayaklanma disiplinini kuşanmaların-da zaaflar belirebildi. Ayaklanmanın önlerine getirdiği yeni düzlemdeki görevlere insanüstü bir gayretle sarı-lanlar ve isyan ateşinde devrimcilik-lerini yeniden kalıba dökmeye yöne-lenler olduğu gibi, önde yürümekten ve bedel ödemeyi göze almaktan, bütün coşku ve enerjisini ortaya ser-mekten, hareketin gelişimine sürek-li kafa yormaktan imtina edenler de vardı. 20 yıla bedel o ışıltılı 20 gün, işte bu yüzden, partili yöneticilik ve militanlıkta, kadro seçimi ve görev-lendirmesinde artık yepyeni ölçüler getiren devrimci bir süzgeç işlevine de büründü.

Daha önce çeşitli nedenlerle parti saflarından uzaklaşmış, devrimci mü-cadeleden kopmuş veya kenara çekil-miş sayısız insan, o hararetli Haziran günlerinde tekrar partiye yöneldi ve yeni bir zeminde partiyle ilişki kur-du. Ayaklanma birçok dostumuzun da kendilerini ortaya koyma ve par-tiye katkı sunma isteklerini ateşledi. Kucaklanıp örgütlenmesi gereken bu eğilimden başka, yaralılara özveriy-le bakan doktorlarla, Talcid stokunu

Page 16: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 16 ]

Marksist Teori 11

karşılıksız dağıtan eczacılarla, eylem-cilere evlerini açan ailelerle ilişkiye geçmek de ihmal edilemez bir görev olarak ortaya çıktı.

Fakat en önemlisi, yeni ve genel-likle genç bir kitle üzerinde Partimi-zin yarattığı politik etkiydi. Başta İstanbul olmak üzere hemen bütün kentlerde “Mavililer”e sempati besle-yen böyle bir kitle serpilip boy verdi, fakat bu kitlenin çoğunluğuyla siste-matik ve örgütleyici ilişkiler henüz kurulamadı. Partimizin örgütsel dik-kat ve enerjisinin yoğunlaşacağı baş-lıca bir görev, bu kitlenin dolaylı ve dolaysız biçimleriyle parti saflarında buluşturulmasıdır.

Devletin tutuklama hamlesinin, 18 Haziran’da özellikle ESP’yi he-defleyerek boyutlanışı ne bir tesa-düftü ne de keyfi bir seçim. Güç ve imkânlarını sakınmadan ayaklanma-ya seferber eden ESP, faşizmin kap-samlı bir gözaltı ve tutuklama saldı-rısıyla yüz yüze gelmeyi daha baştan göze almıştı. Faşist devlet terörü is-yan alevleri arasında bilhassa öncü iradeyi kırmayı, hareketin en ileri un-surlarını yıldırmayı, halk ayaklanma-sını devrim perspektifinden tamamen yoksunlaştırmayı, “Mavililer”den intikam almayı amaçladı. Bir dizi kentte parti üye ve yöneticilerinin art

arda tutuklanması karşısında ortaya çıkan yaygın sahiplenme ve dayanış-ma örnekleri ise Partimizin Haziran ayaklanmasındaki etkin yerinin ve böylece artan devrimci saygınlığının şaşmaz göstergesi oldu.

Haziran ayaklanması Partimizin kendi sınırlarına hücum ettiği, poli-tik ve örgütsel önderlik kapasitesin-de hem yeni bir eşiğe geldiği hem de yetmezliklerinin acısını çektiği, devrimin güncelliği anlayışının ko-lektif yapıyı sarıp sarmaladığı tarih-sel bir devinim oldu. Parti, Haziran günlerindeki başarılarını, her şeyden önce, ayaklanma şehitlerinin anısına sarsılmaz bağlılığa, gözlerini yitiren ve kemikleri kırılan yaralı yoldaşların direngenliğine, tutsak direnişçilerin adanmışlığına borçlu.

Şimdi, onur ve özgürlük ayaklan-masının ardından, çıkartılacak sayı-sız ders ve verilmiş bir devrim sözü var. Faşizmin ESP’yi tutuklamalarla güçten düşürmek ve onun mücadele-ci halk dinamiğiyle taze bağlar kur-masını engellemek istediği, ama 31 Mayıs’tan sonraki yeni tarihsel koşul-ların devrimci öncüyü ve kitle hareke-tini birlikte büyütmek için fazlasıyla imkan sunduğu bu çok özgün politik andan geçerken, çapulcuların öncü bölüğüneyse durmak yok!..

Page 17: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 17 ]

Taksim-Gezi direnişi ve onun ateşlediği halk isyanı, Türkiye siyasetinde yeni bir dönemi açtı. Türkiye halk-ları, egemenlerin siyaseti ve bunun zeminleri (sandık, parlamento vb) dışında bir alan açtı. Burjuva muhale-fetini AKP iktidarı karşısındaki bıktıran etkisizliği kar-şısında halk kitleleri, sokak muhalefetinin açtığı direnç kanallarına aktı. Bu kanallar aniden devasa bir gövdey-le doldu.

Tam da bu noktada, Batı’da Türkiye işçi-emekçi muhalefetinin bir özgün canlanışı anında, bu hareketin Kürt ulusal demokratik hareketiyle ilişkisi gündeme geldi.

Taksim-Gezi direnişi, tam da Kürt yurtsever hareke-tiyle devlet arasında “barış” görüşmelerinin yürütüldüğü ve bu temelde gerillanın “Sınır dışına” çıkma kararı aldı-ğı koşullarda yaşandı. Bu koşullar, hiç kuşkusuz, bu di-renişin toplumsallaşmasına iklim ve ortam sağladı. Türk egemen sınıfların Kürt halkıyla barış yönünde atacağı en cılız adımlar bile, şovenizmin zayıflamasına ve Batı’da sınıf mücadelelerinin yükselişine yol açacağını öngören

TAKSİM GEZİ BAŞKALDIRISI VE KÜRT HAREKETİHaydar Özkan

Page 18: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 18 ]

Marksist Teori 11

komünistler açısından, bu gelişme ne şaşırtıcıydı, ne de beklenmedik.

Zira “Doğu cephesi”nde ateşkes ve geri çekilme süreci, devletin sava-şı Batı’ya taşımasına ve 1 Mayıs’tan itibaren halkın kendisini ifade ettiği bütün demokratik kanalları tıkama harekatını başlatmasına vesile oldu. Ancak egemenlerin hesaplayamadığı, aynı koşulların halk kitlelerinin bir-leşme ve direniş eğilimine de elverişli olduğu idi.

Nihayetinde, 1 Mayıs Taksim di-renişiyle başlayan ve Mayıs ayı bo-yunca soluksuz süren antifaşist direniş halkaları, Gezi Parkı’nın yıkılmasıyla toplumsallaştı. Egemen sınıfların hü-kümetine karşı milyonlar sokağa dö-küldü.

Gezi direnişinin başlangıcın-da, Sırrı Süreyya Önder aracılığıyla BDP’nin dolayısıyla Kürt yurtsever hareketinin belli bir görünürlülüğü vardı. Ancak direniş toplumsallaştığı 31 Mayıs’tan itibaren bu görünürlük geri çekildi. 3 Haziran’da BDP Eş-başkanı Selahattin Demirtaş’ın (kötü) ünlü “orada ulusalcılar, ırkçılar, ka-fatasçılar var. Bizim kitlemiz nerede duracağını bilir. Irkçıların yanında durmaz” açıklaması geldi. Bu açıkla-ma, kim nasıl izah etmek isterse iste-sin, neticede Kürt yurtsever kitleleri ile Taksim Gezi Direnişi arasına bir mesafe soktu.

Kürt ulusal hareketinin siyasi tem-silciliğini yapan BDP’nin bu tavrı, aniden kabaran ve “Hükümet istifa” sloganını yükselten halk hareketi kar-şısında tedirginliği ve buradan do-

ğan yalpalamayı yansıtıyordu. Barış görüşmeleri yürütülen bir hükümeti “istifaya” çağırmak, ya da bu talebi yükselten halk hareketine katılmak “uygun olmaz”dı.

Harekete katılan geniş kitlenin el-lerinde Türk bayrağı taşıyor olması yer yer yükselen “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı, İşçi Partisi ve Ulusal Parti (Türksolu) gibi ırkçı şo-ven çevrelerin varlığı, BDP’nin geri duruşunun gerekçelerine dönüştü. Oysa sonradan çok iyi görüleceği üzere, hareketin demokratik niteliği-ni ve içeriğini güçlendirip derinleş-tirmenin yolu, Kürt yurtsever kitlele-rin harekete katılımından geçiyordu.

BDP’nin bu tavrı, HDK’nin hare-kete müdahalesini de en kritik günler boyunca felç etti. Büyük toplumsal kabarışlara, halk isyanlarına müdaha-lenin bir aracı, bir halklar cephesi ola-rak kurgulanan HDK ilk önemli sına-vından açıkça sınıfta kaldı. Bu durum, tek tek HDK bileşenlerinin direnişteki etki gücünü de sınırlayan bir rol oy-nadı. HDK dışı sol güçlere (Halkevle-ri, TKP gibi ) CHP’yle dirsek teması içinde hareketi yönlendirme imkanı sahası açtı.

Ancak, Kürt ulusal hareketinin başkaca merkezlerinden gelen tavır-lar, bu yanlış tutumun düzeltilmesi yönünde oldu. KCK Yürütme Kurulu, “Kürtleri inisiyatif almaya” çağıran bir açıklama yaptı. Bu açıklamada Gezi Direnişi, demokratik bir halk hareketi olarak tanımlandı. Bu açık-lama, BDP’nin Gezi Parkı’na örgütlü biçimde gelişine yol açtı. Ama Kürt

Page 19: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 19 ]

Marksist Teori 11

yurtsever kitlesinin direnişe katılı-mına ve özellikle de Amed, Batman, Hakkari gibi merkezlerde kitle müca-delelerinin gelişmesine yol açmadı. HDK Amed Meclisi’nin yaptığı otur-ma eylem çağrısına 50 kişinin katıl-ması traji-komik bir örnekti!

Kısa süre içinde görüldü ki, Tak-sim Gezi direnişi “müzakere karşıtı” bir içerik taşımamaktaydı. Tersine, bu direnişte yer alan kitleler, mücadele alanlarındaki etkileşim sonucunda şoven bilinci sorgulamaya, Kürt so-rununda daha demokratik bir pozis-yon almaya yöneldiler. Ankara’da toplanan Barış Konferansı’nın (25-26 Mayıs) çağrısını yaptığı “Toplumsal müzakere” tam da Taksim-Gezi di-renişinde gerçekleşti aslında. Diğer yandan, AKP Hükümetinin mutla-kiyetçi yönelimine karşı yükselen bu demokratik direniş, görüşmeleri zayıflatmak sonucunu da vermedi. AKP’nin görüşmelere buyurgan hot-zotçu yaklaşımını olanaksız kılarak, köşeye sıkışan hükümeti görüşmelere yeniden sarılmaya itti. Bu bakımından da Kürt ulusal demokratik hareketinin elini güçlendirdi.

Nihayetinde Ağustos sonunda Ce-mil Bayık’ın Taksim Gezi direnişiyle ilgili “özeleştirel” açıklaması, bütün bu gerçeklerin ortaya çıkışının bir so-nucu oldu.

Bu açıklama, Kürt ulusal hareke-ti bünyesinde sürmekte olan iç sınıf mücadelesinin de bir sonucunu yan-sıtmaktadır.

Görüşmelerin başlaması, Kürt hareketi içinde bir sağ kanadın orta-

ya çıkışına, kendisini açıktan ifade imkanlarına kavuşmasına yol açtı. Hareketin 70’lerden süzülüp gelen solcu liderliğini açıktan eleştirmeden, ama fiilen onun Türkiye solu-sosya-list hareketiyle ittifak politikalarını eleştirerek, AKP’yle ittifak çizgisini öngördüler. En geri düzeyde dahi olsa bir uzlaşmanın sağlanmasına odak-landılar ve yüzlerini devlete döndüler. Görüşme sürecine halel gelmemesi için pazifizmi, sokaktan uzak durma-yı öğütlediler. Bu sağcı akım, esasen Kürdistan’da son 10-15 yılda şekille-nen ve hala henüz oluşum aşamasında bulunan Kürt ulusal burjuvazisinden kaynaklanıyordu. Bu sınıfın etkisi ve nüfuz gücü legal- demokratik alanda, daha fazla olmuştur. Burjuvalaşmak için AKP Hükümetiyle ittifak yap-mak, müzakere sürecini de bunun için bir imkan olarak değerlendirmek, bu akımın temel yönelimidir. Bu akımın görüşlerini çok iyi yansıtan Vahap Coşkun’un Radikal 2’deki yazıları özellikle de 11 Ağustos’taki yazısı okunabilir.

Bunun karşısında, gerillanın çekil-mesini yalnızlık ve güvencesizlik ola-rak yaşayan, hükümete ve devlete gü-venilmeyeceğini yaşam deneyimiyle bilen, yaşadığı büyük acıların öde-diği ağır bedellerin karşılığını güdük bir çözümde bulamayan milyonlarca yoksul Kürt bulunmaktadır. Taksim Gezi direnişi bu kitlede belli bir sem-pati yaratmış ama yerleşik önyargıla-rın aşılmasını sağlayacak bir siyasal önderliğin yokluğunda, bu sempati, harekete geçmeye varmamıştır.

Page 20: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 20 ]

Marksist Teori 11

Taksim Gezi direnişi, Batı’da işçi emekçi halk kitlelerinde, yıkıma uğ-rayan orta sınıflarda, Alevi inancın-dan halklarımızda, halk gençliğinde bir politikleşme yarattı. Bu “isyankar politikleşme” bugüne değin isyan et-miş başka kesimlerle empatiye yol aç-tı. Kendi öz deneyimi üzerinden, Türk halk yığınları, Kürt halkının yıllardır yaşadığı baskıyı, medya yalanlarını vb. anlamaya başladılar. Lice’de ka-rakol inşaatında yönelik protestoda bir Kürt gencinin öldürülmesinin ar-dından yapılan “diren Lice” yürüyüş-leri, parklarda Rojova’ya dayanışma masalarının açılması, bu bilinç deği-şiminin somut ifadeleri oldu. Batı’da, devletten ayrı bir emekçi halk siya-sallaşmasının ortaya çıkışı, Kürt so-rununun demokratik halkçı çözümü için büyük bir ilerlemedir. Bu, biz ko-münistlerin yıllardır “emekçi çözüm” olarak tanımladığımız yordamın ha-yata geçmesi için büyük bir imkandır. Zira, Ankara’nın savaş siyasetinin sırtını dayadığı Türk halk yığınları içinde Kürt halkıyla kardeşleşme bi-linci geliştiğinde bu, Kürt sorununun

her iki ulustan emekçilerin girişimiyle çözülme olanağı doğurur. Kürt hare-ketini de Türk egemenleriyle yürütü-lecek görüşmelere mahkum olmaktan kurtarır. Bizzat, Türk halk tabanıyla etkileşim olanağını doğurur.

Dolayısıyla, burada iki ayrı bakış açısı, iki ayrı yordam, iki ayrı strateji çatışmaktadır. Ya AKP’yle ittifak ha-linde Kürdistan’a sermaye yatırımları çekerek burjuvalaşmak ve bu temel-de en geri çözüme razı gelme. Ya da Türkiye işçi emekçileriyle politik ortaklaşma ve hükümete karşı ortak demokrasi kavgasını yükseltme, bu temelde en ileri demokratik çözümü zorlama... Kürt hareketinin belli bir iç mücadele evresinin ardından, ağır-lığını ikinci seçenekten yana koydu-ğunu görüyoruz. Bu, hareketin esasen emekçi karakterini koruduğunu ve korumaya da devam edeceğini göster-mektedir.

Halklarımızın birleşik demokratik savaşımının geliştirilmesi ve rejim krizinin bir devrimci krize doğru itil-mesi, bu rotadan yürünerek gerçek-leştirilecektir.

Page 21: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 21 ]

“Nasıl oldu da böyle sel oldunuz? Hiç hissetmedik, bu dip dalgayı!”

Taksim komününe yapılan ziyaretlerde bir gazeteci-nin sorduğu soruyu, “Meğer aynı dertteymişiz” diye yanıtlıyor, genç direnişçi. Hareket bileşenlerinin ruh halini özetleyen cümlelerden biridir bu. Tarih, halkın değişik katmanlarının birbiriyle bağlantılı farklı sorun-lardan yola çıksalar da tek bir noktadan buluşup büyük bir hareketin, direnişin ve nihayet ayaklanmanın öznesi durumuna yükselişlerine tanıklık etti.

Batıda büyük bir yangın çıkaran: caddeleri, meydan-ları anayolları, sokak aralarını ve balkonlardan başlaya-rak bütün yaşam alanlarını tutuşturarak bir ayaklanma-ya dönüşen bu hareket birkaç ağacın kesilmesiyle mi patlak verdi? Mayıs’ı Haziran a bağlayan şafakta, park için nöbet tutan bir grup olmasaydı, saldırı gerçekleş-tiğinde herhangi bir direniş gösterilmeseydi ve sevgili Sırrı Süreyya Önder Rahchelvari bir hamleyle bedenini iş makinalarına siper etmeseydi bu ayaklanma yine de patlak verir miydi?

HAZİRAN AYAKLANMASINDAN YANSIYANLARZ. Deniz Güneş

Page 22: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 22 ]

Marksist Teori 11

Bilindiği üzere bu gibi tekil olay-ların rutin gidişatı değiştirebilme kudretinde olması, ateşleyici rol oy-nayabilmesi o güne değin oluşmuş birikimin genişliği ve çapıyla ilin-tilidir. Gezi Parkı’ndaki kıvılcımın tüm Türkiye’yi sarsan bir yangına, kendiliğinden bir halk ayaklanmasına dönüşebilmesi oluşan birikimin, kes-kinleşen çelişkilerin varlığı ile açıkla-nabilir, ancak.

Haziran Ayaklanması, kadınlar ve genç kesimler başta olmak üze-re halkın değişik bölüklerinde faşist yasaklara ve kapitalizme karşı ciddi bir öfke mayalanması yaşanmakta olduğunu gösterdi. “İleri demokrasi” demagojisi eşliğinde artan yasakla-rın yaşam tarzına müdahale düzeyine ulaşması, politik özgürlüklerden yok-sunluk, işsizlik, geleceksizlik v.b’nin yanardağ misali içten içe kaynayan halkı günün birinde patlama nokta-sına getirmesi kaçınılmazdı. AKP Hükümeti’nin baskıcı-faşist uygula-malarından büyük rahasızlık duyan ve gerçekte “Aynı dertte olan” milyonlar için Gezi Parkı direnişi bir işaret fişe-ğine dönüştü.

Pek çok tarihsel örnekler de dene-yimlendiği üzere geniş kitlelerde bi-riken öfke, tepki beklenmedik bir şe-kilde açığa çıkabilir. Olayların büyük bir hızla birbirini etkilediği, tetikledi-ği tarihin akışının hızlandığı böylesi günlerde halkın değişik kesimleri bu akışa şaşırtıcı bir hızla dahil olabilir. O güne değin sokağa çıkmamış, so-runları uzaktan izlemeyi tercih etmiş milyonlar bir anda hareketin bileşeni

haline gelebilir. Olayların baş döndü-rücü bir hızla aktığı bu tür dönemlerde durağan veya görece durağan günlerde belki de onlarca yılda edinilebilecek deney birkaç günde, belki de birkaç saate edinilir, an’dan-dünden kopuş-lar bilinçlerde sıçramalı gelişmeler yaşanır. Gelişmelerin olağanüstü bir seyirde aktığı “Haziran Günleri’nde yaşadığımız tam da budur. Hızlı bir politizasyon, kitlelerin özneleşerek bir irade olarak ortaya çıkışları…

Tam da bu noktada Kürdistan’da otuz yıldır süren savaşın “Barış ve müzakere” dönemiyle birlikte durma-sının, PKK tarafından atılan adımları ve “Akil insanlar” sürecinin yarattı-ğı pozitif atmosferin etkisiyle batıda şovenizmin gerilemeye başlaması gerçeğinin altını çizmeliyiz. Öyle ki, Türk halkı adeta şovenizm zehrini at-tıkça demokratik haklarından yoksun-luğunun ve faşist yasakların daha faz-la farkına varmaya başladı. Şovenizm uyuşturucusunun yarattığı perdenin kalkmaya başlaması, görülmeyen ve-ya ötelenen gerçeklerin görünür hale gelmesini sağladı.

Kitleler yıllardır sömürgeci savaşa ve katliamlara karşı yiğitçe direnen Kürt halkının ve her türlü şiddete, bas-kıya rağmen, sokakları terk etmeyen işçi ve emekçilerin mücadelelerini iz-liyor ve belleklerine kaydediyorlardı. Denilebilir ki, Haziran Ayaklanması kitlelerin yıllardır belleklerine kay-dettiklerinin ve biriktirdiklerinin este-tik bir dışa vurumudur.

Sıklıkla vurgulandığı gibi bu bir kadın isyanı ve gençlik başkaldırı-

Page 23: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 23 ]

Marksist Teori 11

sıdır. Elbette ki böyle tanımlanmayı salt gençliğin ve kadınların direniş ve ayaklanmadaki niceliklerinden dola-yı hak etmiyor. Nicelik ağırlıklarının yanı sıra her iki kesim ayaklanmanın her aşamasındaki varlıkları, militan duruşları ve yaratıcılıklarıyla öne çık-tılar ve büyük bir sempati topladılar.

Direniş ve ayaklanmanın ana omurgasını kadınlar ve gençlikten oluşmasına şaşmamalı. Nihayetinde öfke ve tepki çelişkileri en yoğun ya-şayan kesimlerde daha fazla birikiyor.

Kadınların “Kırmızılı kadın”, “Siyahlı kadın”. “Sapanlı nine” sim-geleriyle sembolleşmeleri yalnızca ayaklanmanın en estetik figürleri oluşlarından kaynaklanmıyor. Bu aynı zamanda isyan ederek sokakla-ra dökülmüş kadınların erkek ege-men kapitalist sisteme, onun tem-silcilerine doğrudan bir meydan okuyuştur. “Sokaklardayız ve eve dönmeyeceğiz.“mesaj budur.

Öncesi bir yana, AKP hükümet-leri döneminde toplumsal cinsiyet kalıpları arasında sıkıştırılmaya çalı-şılan kadınlar uzun bir süredir “Artık yeter!”noktasına gelmiş ve sokaklara dökülmüştü. Kadın ve Aileden So-rumlu Bakanlığ’ın, “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı”na dönüştürül-mesinden başlayan süreç, kadın be-denine doğrudan müdahale anlamına gelen “En az üç çocuk” propagandala-rı, kürtaj konusundaki düzenlemeler, GEBLİZ uygulaması ve son olarak “Ertesi gün hapı” na reçete zorunlu-luğu getirilmesi, kadın cinayetlerinin adeta bir cins kırımına dönüşmesi vb.

kadın kitlelerinde AKP’nin cinsiyet-çi erkek egemen politika ve uygula-malara karşı önemli bir tepki ve öf-ke biriktirmiştir. AKP Hükümeti’nin cinsiyetçi-erkek egemen politika ve uygulamalarına karşı isyan noktasına gelen kadınlar sokaklardaki duruşları-nı Haziran Ayaklanması’na taşıdılar.

Benzer şekilde, kelimenin gerçek anlamıyla geleceksizleştirilen, umut-suzluk sarkacında öğütülmeye çalışı-lan gençliğin ayaklanmanın en kitle-sel ve dinamik bölüğünü oluşturması yaşamın diyalektiğine uygun olmalı.

Gezi Parkı direnişçilerinin yüzde 56’sının yüksek okul mezunu olması büyük çoğunluğunun mimar, mühen-dis veya orta düzey şirket çalışanı, yöneticisi vb.’den oluşması şaşkınlık-la karşılanarak çözümlenmeye çalışı-lıyor. Oysa bu gerçeğin emperyalist küreselleşme koşullarında oturduğu bir yer var. İmalat sanayindeki geri-lemeye karşın hizmet sektörünün öne çıkışı, beyaz yakalı olarak tanımlanan kesimlerin, hem nicelik hemde genel toplam içindeki oransal artışına yol açıyor. Dün sınıf atlama olanağı yara-tan pek çok meslek büyük bir hızla bu özelliğini yitiriyor. Kafa emeklerini satarak yaşamlarını idame ettirebilen teknisyenler, mühendisler, mimarlar, banka çalışanları, avukatlar ve hatta bilgisayar uzmanları proletaryanın saflarına dahil olarak tabanını geniş-letiyorlar. Dolayısıyla ne diplomaya sahip çıkmak nede bu diplomaların sağladığı meslekler bir gelecek garan-tisi anlamına gelmiyor. İşsizlik, gele-ceksizlik veya en iyi ihtimalle düşük

Page 24: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 24 ]

Marksist Teori 11

ücretlere mahkumiyetin gençliği so-kaklara dökmesi kaçınılmazdı.

Öte yandan AKP’nin birey ve bi-reysel özgürlükleri yok sayan tekçi zihniyeti ve faşist yasaklarının, mu-hafazakar yaşam tarzını dayatmaya kalkmasının, içki yasağından, sokak-taki ikili ilişkilere müdahale gayretine (En son Ankara Metrosu’ndaki uygu-lamaları anımsayalım.) değin pek çok uygulamanın kadınlar ve gençlik baş-ta olmak üzere kentli laik kesimlerde artık önü alınmaz bir öfkeye dönüştü-ğünü bu gerçeklere eklemeliyiz.

Kürdistan’daki isyan ve kopuşa batıda hemen her kesimde görünür-görünmez bir öfke birikimi eşlik et-mekteydi. Yukarıda belirttiklerimize şunları da ekleyelim.

AKP Hükümeti ve Gülen Cemaati’nin tüm yedekleme çabaları-na karşın sistemle barışmayan, politik özgürlükler ve demokrasi mücadele-sinin temel bileşenlerinden olan de-mokratik alevi hareketinden başlaya-lım, örneğin. Gerçek AKP’nin sunni mezhebini temel alan ve Alevileri yok sayan politikalarına karşı, gerekse de Kürt sorununun çözümü konusunda “Devletlü Aleviler” oyununa pirim ve-remeyen, cemevleri, zorunlu din dersi, 4+4+4 eğitim sistemi gibi uygulama-lara karşı refleksler geliştiren ve son olarak 3. köprüye Yavuz Sultan Selim adının verileceği açıklanması küstahlı-ğıyla karış karşıya kalan Aleviler.

Cinsiyetçi homofobik yaklaşımlar ve tam bir toplumsal iki yüzlülük-le yok sayılan, görmezden gelinen, adeta gündüzleri sokaklara çıkmala-

rı yasaklanan, kentlerden sürülmeye çalışılan, şiddetin her türüne ve cina-yetlere maruz bırakılan, yaşamın ve üretimin dışına itildikleri için beden-lerini satarak yaşamaya mahkum edi-len LGBT bireyler…

“Kentsel dönüşüm” adı altında evlerinin yıkılmasına karşı sokaklara dökülen fakat hiçbir biçimde dikkate alınmayan yoksul emekçiler…

Kapitalist rant uğruna tüm yaşam alanlarına el konulması…Haydarpaşa örneğinde olduğu gibi şaibeli yangın-lar…İnci Pastanesi gibi tarihi dokula-rı olan mekanların yıkılması…

Devlet tiyatrolarının neredeyse ka-panmayla yüz yüze gelmesi, şehir ti-yatrolarındaki yünetmelik değişiklik-lerinin, Emek Sineması’nın tüm karış çıkmalara ve protestolara rağmen yı-kılması vb. gibi vandallıkların aydın sanatçı bölükleri başta olmak üzere geniş bir kesimde negatif birikimler.

Sorumluları açığa çıkarılmayan Roboski katliamı, Van depremi süre-cindeki tutumlar, Reyhanlı katliamı ve daha niceleri…

İş cinayetlerinin “Kaza” olarak ta-nımlayıp tek bir sorumlunun dahi yar-gılanmaması…

2013 1 Mayıs öngününde başta Taksim olmak üzere pek çok meyda-nın eylem ve gösterilere yasaklanma-sı ve alanlara çıkmak isteyen emek ve özgürlük güçlerine -ve keza 1 ve 11 Mayıs’ta Çarşı Grubu’na- gaz bomba-larıyla saldırılması…

Ve bütün bunları ve benzerlerini yıllardır “izleyen” milyonlar…

Patlama kaçınılmazdı.

Page 25: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 25 ]

Marksist Teori 11

Taksim Komünü: Hayalden gerçeğeHaziran Ayaklanması’nın merkez

üssü Taksim Komünü’dür. Taksim Komünü önderlik üssünü yalnızca ayaklanmanın Gezi parkı direnişin-den patlak vermesi nedeniyle üstlen-memiştir. Merkez üsse dönüşmesinde bu gerçeğin payı olsa da asıl neden Taksim Komünü’nün diğer kentlere ve İstanbul’un farklı ilçelerine po-litik ve ideolojik bakımdan önderlik etmesinden kökleniyor. Bilindiği üze-re 1 Haziran’dan itibaren İstanbul un değişik semtleri ve diğer kentler yüz-lerini Taksim’deki direnişe çevirirler. Direnişten aldıkları güç ve moralle senkronize eylemlere girişirler. Hare-ket yaygınlaşarak kitleselleşir.

Taksim Komünü bir merkez üsse nasıl dönüşür?Devletin kolluk güçlerinin zem-

bereğinden boşalmış şiddetiyle karşı karşıya kalan kitleler, ilk gazı yedik-ten ve şaşkınlıklarını atıp korkularını yendikten sonra karış koyabilecekle-rini görürler. İlk polis saldırısının püs-kürtülmesinin ardından park ve mey-danda gerçekleşen görkemli buluşma ilk büyük kazanımdır. Bu zaferin ar-dından Gezi Parkı’nın ve senkronize hareket eden tüm park ve meydanla-rın devrimci kararlılıkları defalarca kez sınanır. Günler süren çatışmalara karşın kitle hareketinde en küçük bir kararsızlık, korku veya geri çekilme yaşanmaz. Sokağa ilk kez çıkmış bin-ler, on binler hızla politikleşir. “Kit-lelerin kendi deneyimlerinden öğren-

melerinin” parlak örnekleri boy verir. Edinilen bu tecrübe, ortaya çıkan her yeni örnek, farklı her biçim şaşırtıcı bir hızla kollektivize edilir, geliştirilir. Sokakta direnerek kazanılan özgürlük adeta yaratıcılık patlamasına yol açar.

Meydan ve parkla buluşmayı ko-mün yaşamının temellerinin atılması ve yaşamın örgütlenmesi izler. Sokak savaşları ve barikat başlarında yaka-lanan dayanışma, birbirini kollama, koruma kendini Gezi Parkı’nda ortak-ça bir yaşamın üretilmesiyle gösterir. Yaralılara hızla müdahale eden sağ-lık ekipleri seyyar revirler oluşturur. Gönüllü çalışanları, kendi aralarında nöbet çizelgeleri hazırlayacak şekilde organize olurlar. Direnişçilere gönde-rilen yardımlardan mutfak ve market oluşturulur.

Taraftar grupların arasında, bekli de başkaca hiçbir koşulda sağlana-mayacak “Renklerin kardeşliği” inşa edilir.

Doğrudan demokrasinin işlediği; paylaşım, dayanışma ve üretim üzeri-ne kurulu özgür bir ortamda kapitalist ilişkilere alternatif olarak şekillenen yaşam an be an diğer kentler ve park-lar tarafından örnek alınır, 79 ile ya-yınlan direniş, gözünü-kulağını biran dahi Taksim’den ayırmaz.

AKP’nin gözü dönmüşçesine dire-nişin ve ayaklanmanın merkez üssüne saldırması boşuna değildir: Taksim Komünü’nün ideolojik-politik ön-derliği karşı devrim tarafından da çö-zümlenmiştir. Hedef bellidir: Park bo-şaltılacak, hareket ezilecek, İstanbul fethedilecek ve düzen sağlanacaktır!

Page 26: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 26 ]

Marksist Teori 11

Çevre illerden ve hatta Kür-distan’ın kimi kentlerinden takviye kuvvet getirilerek yeni bir saldırı ger-çekleştirilir.

İstanbul ve belli başlı bütün kent-ler sokaklara dökülür. İstanbul’un değişik semtleri Taksim hedefiyle, Anadolu ve Avrupa yakasından ana-yolları trafiğe kapatırlar. Yüz binlerce insan Boğaz Köprüsü’nü yürüyerek girişir ve çatışır. Balkonlar, sokaklar, anayollar, meydanlar, her yer eylem alanıdır. Yediden yetmişe tüm halk gözü dönmüş faşist saldırganlığa, uy-gulamalara karşı sokaktadır. Sokak çatışmaları sabaha kadar sürer. Dev-let, teknik askeri üstünlüğüne, sahip olduğu onca olanağa karşın ayaklan-manın patlak verişinden on gün sonra ikinci büyük yenilgisini alır.

Bilinç sıçramasıBu kendiliğinden ayaklanma şim-

dilik bir siyasal devrime yol açma-dı. İktidarı, hedefleyen her hangi bir programa da sahip değildi. Özellikle ilk günlerde, ufkun “Hükümet istifa” sloganıyla sınırlı olduğunu söyle-mek yanlış olmaz. Bununla birlikte, devrime yürüyüşte önemli bir prova olduğu gerçeğinin altını çizmeliyiz. Yıllardır Kürdistan’daki sömürgeci savaşı, batıda emekçi sol harekete dö-nük saldırıları vb. kendisinin dışında olgular gibi gören ve uzaktan izleyen milyonlar Haziran Ayaklanması’yla birlikte seyirciliği bir kenara bırakıp bulundukları noktadan hareketin bir parçası haline gelirler. Özneleşerek ortaya güçlü bir irade koyarlar.

Kafalarındaki korku parçalanın-ca eşik de aşılır.Yakın zamana kadar polisin adının geçmesi veya polis araçlarının varlığı dahi kitleler bakı-mından önemli bir tedirginlik konusu olabilirken, devletin kolluk güçleriy-le karış karşıya gelmek sıradanlaşır. Biber gazları, gaz bombaları, plastik mermi vb. ne maruz kalmanın yıldı-rıcı bir etkisi olması bir yana, insan-lar defalarca kez TOMA ların önüne yatarlar. Yanı başındakinin polis kur-şunuyla öldürülmesi, ağır yaralar al-ması dahi kitleyi geriletmez. Bütün bunlar bir sınırın aşılmasını, isyanın ve kopuşun düzeyini göstermesi ba-kımından çarpıcıdır. Örnekler tekil olmaktan çıkıp genel bir karış koyuşa dönüşüyorsa kaybedecek bir şey yok demektir.

Sınırlarını zorlayan kitle yan ya-na olduğun da neler yapabileceğini görür. Salt bireysel güçlerinin değil, kolektif güçlerinin, yaratıcılıklarının, inisiyatiflerinin de farkına varırlar. Gaz bombalarının oluşturduğu bu-lutların arasında gücünün, yapabi-leceklerinin farkına varan kitlelerin özgüveni boy verir. “Neler yapabile-ceğimizi gördüm” veya “Gaz bom-bası o kadar da korkutucu bir şey değilmiş.” vb gibi cümleler pek çok direnişçi tarafından dile getirilir.

Ayaklanma, kitlelerdeki umutsuz-luğu, güvensizliği yerle bir eder. Po-tansiyellerinin farkına varan kitleler umudun kendilerinde saklı olduğunu deneyimleyerek keşfederler.

Günlerle sayılabilecek zaman dili-mi içinde devlet aklının nasıl çalıştığı-

Page 27: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 27 ]

Marksist Teori 11

nı, faşizmin özgürlükler ve demokrasi sorununa nasıl yaklaştığını, herhangi bir protesto gösterisine hangi inti-kamcı duygularla saldırdığını, insan canının istatistiki bir bilgiden öte bir anlam ifade etmediğini, katillikleri göz önünde olanların devlet koruma-sıyla nasıl dolaşabildiklerine tanıklık ederler. Devlet gerçeğiyle bizzat yüz yüze gelerek somut olaylar nezdinde tanışırlar.

“Haziran Günleri” kitlelerin doğ-rularıyla yanlışlarının sarsıldığı, ön-yargılarının çatladığı hızlı bir politik-leşme sürecidir.” Eğer devlet şiddeti kullanıyorsa mutlaka zorunlu kalmış-tır” şeklindeki ortalama düşünüş bi-çimleri bu dönemde hızla eskiyerek yerini, “Bunlar, bize bunları yapıyor-sa Kürt halkına kim bilir neler yapı-yorlardır” yaklaşımına bırakır. Faşiz-min şiddeti, kendisi gibi düşünmeyen, kendisine biat etmeyen herkese karşı kullandığını, “Terörist, bölücü, mar-jinal, dış mihrak” vb gibi kavramları, kendisi gibi düşünmeyenlerle özdeş-leştirildiğine tanık olunur.

Kitleler, ortaya bir irade koydukla-rında bir şeyleri değiştirebileceklerini kendi deneyimleriyle görürler. “Neme lazım”cılığın aşılmasının da ötesinde hesap sorma bilincinde muazzam bir gelişme yaşanır. Öyle ki, gelinen aşa-mada hemen her gelişmeye sokakta hızlıca refleksler verilir. Kesin olan bir şey varsa o da bu halkın kolay kolay sokakları terk etmeyeceğidir. Sözün özü, Haziran Ayaklanması”yla milyonlar bir demokratik, özgürleşti-rici bilinç sıçraması yaşadı. Bu bilinç

sıçraması, artık bir dönemin kapan-dığını, umut ve güven yüklü yeni bir dönemin açıldığını müjdeliyor.

Mücadele araç ve biçimleriTaksim Komünü’nü Tahrir

Meydanı’na, İspanya’daki Öfkeli-ler Hareketi’ne, ABD’deki Occupy Hareketi’ne, Yunanistan’daki ayak-lanmalara ve hatta çok daha gerilere giderek Tiananmen Meydanı’ndaki harekete benzetenler oldu:

Değişik esinlenmelerden söz ede-bilir miyiz?

Mutlaka etkilenmeler olmuştur. Nihayetinde toplumsal hareketler birbirleriyle sürekli bir etkileşim içindedirler. Hatta denilebilir ki; her direniş, kendisinden önceki eylem ve direnişlerdeki mücadele araç ve bi-çimlerden kendi stratejilerine uygun olanları seçer, kullanır ve geliştirir. Örneğin Brezilya’daki isyanın patlak verdiği günlerden itibaren Haziran Ayaklanması’nın kullandığı biçim-leri devraldığını tespit etmek müm-kün. Keza, Taksim Direnişi de uluslar arası deneylerden olduğu kadar yerel deneylerden de öğrenerek ilerler. Ör-neğin kamp kurma, bir alan mevziye dönüştürme biçiminin –daha öncesi bir yana-Irak savaşı protestolarından başlayarak Tarir’de “Wall Street’i işgal et” eylemlerinde kullanılmıştı. Yerel düzeyde ele aldığımızda ise, yüksek öğrenim gençliğinin 4-5 Şu-bat eylemlerini önceleyen 48 günlük Açlık Grevi’nde, TEKEL direnişinde, SEKA grevinde, NATO sürecinde, Kuzey Kürdistan’daki Barış Çadır-

Page 28: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 28 ]

Marksist Teori 11

lar, Canlı Kalkan eylemleri ve Çö-züm Çadırları örneklerinde değişik dönemlerde hayata geçirilen bir biçim olarak öne çıkar.

Diğer biçimler içinde değişik kı-yaslamalar yapmak mümkün ama ge-rekli değil.

Özellikle Gezi Parkı ve meyda-nın kullanımı bakımından Tahrir’den pırıltılar taşıdığını söyleyebiliriz. “Tahrir Agorası” yerini Taksim Komünü’ne bırakır, örneğin. Fakat öte yandan sosyal medyanın ikinci bir agora olarak devreye girmediğini iddia edebilir miyiz? Çağrışım yüklü tüm sahnelerine karşın Gezi Komü-nü ve Haziran Ayaklanması bu top-raklara özgündür, kendine özgüdür. K.Kürdistan’daki devrimci durumun yılları bulan devrimci etkisi, Arap halk ayaklanmalarının birikimi ve başta Yunanistan olmak üzere anti-ka-pitalist halk hareketlerinin dolaylı ve doğrudan etkisini taşır. Dolayısıyla da özgürlük, ulusal-cinsel eşitlik, halkla-rın kardeşliği ve anti-kapitalist bilince önemli katkıları olmaktadır.

Hareket, daha önce kullanılmış uluslararası veya yerel deneyleri kul-lanmakta tereddüt etmediği gibi; yeni biçimler yaratma konusunda da ol-dukça yaratıcıdır.

Kamp kurmaktan, barikat oluş-turmaya, komünler ve takas alanları oluşturmaktan, serbest kürsülere, fo-rumlardan, meclislere, sokak savaş-larından değişik atölyelere, konser-lerden açık üniversitelere, barışçıl, barışçıl olmayan onlarca farklı biçim birbirini güçlendirecek tarzda kullanı-

lır ve büyük bir hızla genelleşir, ko-lektivize olur.

Direniş kendi sanatını, müziği-ni yaratır. Kısa bir zaman diliminde 50’ye yakın beste ve uyarlama yapı-lır. Performans sanatının değişik bi-çimleri üretilir ve yeni kullanıcılarla geliştirilir.

Sosyal medya ve sosyal medya uy-gulamaları –ınstagram dahil- etkili bir biçimde kullanılarak yüz binlerce ki-şiye saniyeler içinde ulaşılır. 31 Ma-yıs’taki saldırının ardından atılan twe-etler trafiği alt üst eder. 29 Mayıs saat 12.00’den, 31 Mayıs saat 12.00’ye kadar ortalama 2 bin tweet gönderilir. Keza, 31 Mayıs saat 12.00’den itiba-ren atılan tweetlerin saatte 19 bine ulaşması yeterince bir fikir verir.

1 Haziran günü Erdoğan’ın saat 13.00’te, Türkiye İhracatçılar Mec-lis’inde yaptığı konuşma sırasında, saatte ortalama bin defa kullanılan “Direnankara” sadece 4 saat içinde ortalama 65 bine yükselir.

“Tayip istifa” etiketi, 18.00-20.00 saatleri arasında 2 binden, 220.000’e çıkarak 110 kat artış sağlar. (Veriler, 6 Haziran 2013 tarihli Radikal’den alınmıştır.)

Yine bir üniversitenin yaptığı an-kete göre kitlenin %’90’ı saldırılardan sosyal medya üzerinden haberdar ol-muş. Salt bu veriler dahi sosyal med-yanın ne denli etkili kullanıldığını çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor.

Direniş savunma araçlarını yaratır ve pratik içinde geliştirir. Basit gaz maskeleri ve kasklar deniz gözlükle-riyle takviye edilir, süreç içinde yerini

Page 29: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 29 ]

Marksist Teori 11

profesyonel gaz maskelerine bırakır. Gazın etkisini hafifleten solüsyonlar hazırlanır. Gaz bombalarını etkisiz-leştirmek için su dolu bidonlar vb ha-zırlanır, savunma atölyeleri oluşturu-lur. Günler ilerledikçe yalnızca çadır sayısında artış olmaz, aynı zamanda ihtiyaçlar dikkate alınarak geliştirilir. Akla gelebilecek her nesne barikat aracına dönüştürülür. Barikatları güç-lendirmek için çimento dahi kullanılır.

Duvar yazıları, panolar ve gün-lükleriyle direniş kendine ait geniş bir külliyat yaratır. Mizah önemli bir politika aracı olarak öne çıkar. Tarih, politika dilinde mizahı böylesine et-kili kullanabilen bir direnişle tanışır. Öyle ki, ayaklanmanın kendine özgü esprileri, kıpır kıpır dili, nice mizah dergisini işsiz bırakacak düzeydedir. Bu alanda adeta bir patlama yaşanır. Müthiş bir muziplik, tiye alış, slogan-lara – duvar yazılarına yansıyan zeka ürünü espriler…

Çapul TV’yi, Çapulcular adlı ga-zeteyi ve radyoyu da unutmamalı… Özellikle Gezi Parkı’na yönelik son büyük saldırının gerçekleştiği gece ve ertesi günü Çapul TV’nin sergilediği performans hala hatırlardadır.

Bu kadar çok biçimin kullanılma-sının bir nedeni bileşimin çeşitliliği, renkliliği ise diğer özgürlüğün yarat-tığı yaratıcılıktır.

Tıpkı mücadele araç ve biçimleri gibi sloganlarda bileşimin heterojen yapısını renkliliğini yansıtır. Antifa-şist karakterdeki kitle mücadeleleri-nin ortaya çıkardığı “Faşizme karşı omuz omuza”, “Bu daha başlangıç

mücadeleye devam” sloganları güç-lü bir içerikle öne çıkarken, “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganı ayak-lanmayla özdeşleşir. “Hükümet istifa” şairi ise farklı kesimlerin ortak talebi-ne dönüşür. Öte yandan “Sık bakalım, sık bakalım, biber gazı sık bakalım. Kaskını çıkar, copunu bırak, delikanlı kim bakalım.” gibi taraftar grupları-nın ürettiği melodili değişik onlarca özgün örnek öne çıkar.

Kitleler, mücadele araç ve biçim-lerinde, sloganlarda ifadesini bulan siyasal dillerini de eylem içinde ku-rarak geliştirirler. Kurulan bu politik dilin yaşadığı evrimi ve pozitif yön-deki gelişimini mutlaka vurgulama-lıyız. Örneğin ırkçılığa denk düşebi-lecek sloganlar ilkin Gezi’nin muzip, tiye alan diline uyarlanır, daha sonra ise yerini halkların kardeşliği temalı şiarlara bırakır. Keza erkek egemenli-ğinin, cinsiyetçiliğin kendini bariz bi-çimde hissettirdiği küfürlü slogan ve duvar yazıları feministlerin ve kadın örgütlerinin müdahaleleriyle zamanla değişir.

Ayaklanma gençliği apolitik mi?Yıllardır apolitiklikle, internet je-

nerasyonu olmakla eleştirilen 90 ku-şağı direniş ve ayaklanmanın temel dinamiği olarak öne çıktı. Sosyal bi-limciler ve kimi köşe yazarları sayısız tartışma yürüttü. X kuşağına mı, yok-sa Y kuşağına mı daha çok benziyor-lardı? Bu apolitik kuşak ne olmuştu da sokaklara çıkmıştı? Ne istiyorlar-dı? Şimdiye değin neredeydiler? Po-litikayı nasıl algılıyorlardı? Burjuva

Page 30: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 30 ]

Marksist Teori 11

partilere nasıl yaklaşıyorlardı? Dev-rimci-sosyalist parti ve örgütleri nasıl görüyorlardı? Klasik örgütlenme bi-çimlerine Örgütlülüğe neden mesafe-liydiler? Ve daha bir dolu soru… Gezi Direnişi ve Haziran Ayaklanması’nın ışığında bütün bunları tartışmak ge-rekli ve yararlıdır. Ne var ki, böyle bir girişim başlı başına ayrı bir yazı ko-nusudur. Bu bölümü öne çıkan birkaç soruyla sınırlandıracağız.

Haziran Ayaklanması, 90 kuşa-ğının iddia edilenin aksine apolitik olmadığını korku ve umutsuzluk cen-deresinde sıkışmanın getirdiği bir ha-reketsizlik içinde olduğunu gösterdi. Sokağa çıkma ve karış koyma cesa-reti gösterdiklerinde korku duvarını yıktılar. Savaştıkça özgürleştirdiler ve cevherlerinin farkına vardılar. Saldı-rıları püskürtüp yaşamı örgütlemeye başladıklarında umudun kendilerinde ve kolektif hareket edişte olduğunu keşfettiler.

Klasik anlamda kendilerini her hangi bir parti, örgüt, kurum vb ile tanımlamamaları yanıltıcı olmamalı. Örneğin KONDA’nın Gezi Parkı’nda yaptığı bir araştırmaya göre, sadece %’15’i kendini bir partiye yakın his-sediyormuş.” Bugün seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz” sorusu yanıt-landığında kararsızların oranı %’29, oy kullanmayacakların oranı %’18 iken, burjuva partiler dışında “Diğer” başlığı altındakilerin oranı %’12. Ra-kamlar Gezi Parkı’ndaki gençliğin kendisini mevcut burjuva partilere yakın görmediğini resmediyor. Evet, görünen o ki, gençlik bilinçli bir şe-

kilde burjuva partiler ve burjuva po-litikayla arasına mesafe koyuyor. Fakat bu, dünya ve ülke meselelerine ilgisizliklerine ve sistemle barışık ol-malarına yorumlanmamalı. Sorunla-ra ve gelişmelere kesinlikle ilgililer. Fakat, gerek bağ kurma yöntemleri, gerekse kendilerini ifade etme biçim-leri bütünüyle farklı. Nitekim Taksim Direnişi’nin örgütlenme süreci politi-kaya ilgi düzeyini net bir şekilde orta-ya koyuyor.

Bütün bunların ötesinde, kelime-nin gerçek anlamında apolitik olanla-rında bu ateşten günleri ardından bü-yük bir hızla politikleştiklerinin altını çizmeliyiz. Ve bir gerçeği daha teslim etmeliyiz; devrimci yapıların göste-remediği umudu bu kuşak sokakta yakaladığı özgürlükte buldu. Öte yan-dan neredeyse her günü çatışmayla geçen, devlet şiddetinin farklı biçim-leriyle tanışan bu kuşak, ayaklanma ve Taksim Komünü deneyiminin ar-dından artık bir başak bilince sahiptir.

Sayısız örnek verilebilir fakat en çarpıcı olanla yetinelim. Yıllardır apolitiklikle eleştirilen, her fırsatta okumaya olan ilgisizliklerine vurgu yapılan gençlerin, Gezi’de günlük ya-şamın örgütlenmesinin ardından ilk iş olarak kütüphane oluşturmaları dahi bu değerlendirmeleri tartışmalı hale getiriyor.

Örgütsüzlüğe methiyeDirenişin başından itibaren başba-

kan ve İstanbul Valisi’nin doğrudan açıklamalarıyla direnişçiler bölün-meye, tarafsızlaştırılmaya çalışıldı.

Page 31: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 31 ]

Marksist Teori 11

Burjuva medya ve demokrat geçinen pek çok gazeteci-yazar da park ile meydanı ayırmaya çalışarak bu poli-tik saldırının gönüllü ortağı oldular. Söylenenlere inanacak olursak; park-taki örgütsüz gençler siyasi parti ve örgütlerin varlığından rahatsızdı ve orada bulunmalarını istemiyorlardı. Ayrıca pankart, flama vb ne gerek var-dı! Ne tesadüftür ki Erdoğan’da iler-leyen günlerde pankart ve flamaları “Paçavra” olarak niteleyip tam islim saldırıya geçecekti.

Aynı burjuva kalemşorların, 90 kuşağı için oluşturma çalıştıkları pro-fil şöyleydi: Liderlerin peşinden sü-rüklenmek istemeyen, hiyerarşiye ve her türlü otoriteye karşı olan siyası oluşumlar ve partilere sıcak bakma-yan bir topluluk…

Direniş ve ayaklanmanın moral et-kisi ve politik gücü karşısında şapka çıkarmak zorunda kalan burjuva libe-ral yazarlar tüm hünerlerini hareketi düzen sınırları içinde tutmaya hasret-tiler. Hareketin bileşimine dizilen öl-çüsüz methiyelerin en fazla üç cümle sonra örgütsüzlüğün göklere çıkarıl-masına bağlanması tesadüf değildir elbette.

Ayaklanmanın diğer bileşenleri gi-bi genç kesimlerinin de ezici çoğun-luğunun örgütsüz olduğu doğrudur. Hatta belirli ölçülerde siyasi parti ve örgütlere mesafeli yaklaştıkları da söylenebilir. Fakat bunun kadar açık olan bir diğer gerçek de direniş ve ayaklanmayı yaşayan kitlelerin büyük bir hızla değiştiğidir. Dikkatlerimizi yoğunlaştırmamız gereken asıl nokta

tam da burasıdır. Gezi Parkı’ndaki ilk günden itibaren yaşam, örgütlülüğü ve kolektif hareketi zorunlu kılmış ve kitleler öz deneyimleriyle belirli sonuçlara ulaşarak örgütlenmeye baş-lamışlardır. Sosyalist parti ve yapıları tanıdıkça, birlikte mücadele ettikçe söz konusu mesafede aşılacaktır. El-bette ibrenin sosyalistlerden yana dö-nüp dönmeyeceği bütünüyle politika yapış tarzımıza, kullanacağımız araç, biçim ve dile bağlı olacak, umut ve güven verebildiğimiz oranda aradaki mesafe de kapanacaktır.

Diğer yandan tüm esnek yapısı-na karşın gerek ayaklanma patlak vermeden önce, gerekse sonrasında 80 kurum ve örgütün (Bu sayı di-renişin ilerleyen günlerinde 110‘a ulaştı.) yer aldığı Taksim Dayanışma Platformu’nun süreçteki rolü tartış-malara en iyi yanıt olsa gerek.

Örgütsüzlüğe övgüler dizenlerin ayaklama boyunca büyük bir sempati toplayan ÇARŞI gurubunu da örgüt-süz kitlenin bir parçası olarak yan-sıtmaya çalışmaları ise tam bir tutar-sızlık örneğidir. Bir parantez açarak süreçteki özel rolü itibariyle ÇARŞI gurubunun tüm bu övgüleri fazlasıyla hak ettiğini belirtelim. Mesele elbet-te ki bu değil! Sorun şu ki, antifaşist bir duruşa sahip olan ÇARŞI gurubu örgütsüzlük edebiyatlarına malzeme yapmaya çalışanların söylemlerin ak-sine karşımızda kolektif hareket eden kurumsal bir yanı vardır. Dahası, bi-lindiği üzere ÇARŞI’nın örgütlü hare-ket edişi yeni de değildir. Irak işgali, 1Mayıslar, Van depremi gibi toplum-

Page 32: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 32 ]

Marksist Teori 11

sal olaylardaki duyarlılıklarını anım-samak gerek.

Burjuva medyanın ağız birliği et-mişçesine direniş sürecindeki miza-ha, pasif direniş örneklerine, sanata vb güzellemeler dizerken (ki, hepsi övgüye değerdir, bu ayrı konu!) ba-rikatları, çatışmaları, ana artellerin kapatılmasını adeta görmezden gel-mesi, hareketi düzen sınırları içinde tutma gayretinden başka bir anlam taşımamaktadır. Oysa, herkesin de çok iyi bildiği gibi Gezi Parkı’nın özgürleştirilmesi başta gelmek üzere hemen hemen tüm kazanımlar kararlı çarpışmaların ürünüdür. Benzer şekil-de ayaklanma sürecinde emekçi semt-lerdeki militan gösteriler, karakol vb devlet kurumlarının hedefleyen göste-riler, ana artellerin kapatılması vb gi-bi eylemler de aynı mantıkla burjuva medya tarafından görmezden gelin-meye çalışılmıştır.

Son olarak şu gerçeği vurgula-makta yarar var: Özellikle Gezi genç-liğinin kendini herhangi bir sosyalist-devrimci parti ya da oluşum içinde ifade etmemesi şu gerçeği karartma-malıdır: Gençlik, hareket tarzı itiba-riyle kesinlikle soldan, devrimci de-ğerlerden beslenmektedir ve yönünü devrimcilere çevirmiştir.

Komün yaşamına uyum sağlayış-ta, atılan sloganlarda, militan eylem-lere yatkınlıkta, barikat başları ve ça-tışmalardaki dayanışmacı tutumlarda vb bunun izlerini görmek mümkün. Yine, “Deniz olduk astınız, okyanus olduk geleceğiz.”, “Bizdeki bu ağaç sevdası zamanında astığınız FİDAN-

LAR için” diyen, onlarca duvar ya-zısında aynı esinlenişi ve sempatiyi görürüz. Gezi Parkı’nda oluşturulan sokaklara Hrant Dink, Ceylan Önkol, Pınar Selek adlarının verilmesi, ağaç-ların Roboski’de katledilen gençlerin fotoğraflarıyla süslenmesi, barikatla-rın devrimcilerin adlarıyla anılması bir duruşun ifadesidir.

Sayısız örnek var ama bir kaçıyla yetinelim. Otobüs duraklarına “Göğe bakma durağı” adını veren, duvarlara “Dönüşüm muhteşem olacak-Kafka” yazan, “Kapitalizm gölgesini satama-dığı ağacı keser” pankartları açan bir gençliğin entelektüel gıdasını nereler-de aldığı az çok bellidir, aslında.

“Yeni Türkiye” mi, demiştiniz?!Uluslararası düzeyde destek alan

ayaklanmayla AKP hükümeti ve onun devleti önemli bir ideolojik–politik yenilgi aldı. “Yeni Türkiye” dema-gojilerinin geniş kitleler nezdinde en küçük bir itibarı kalmadı. 2023-2071 planları yapan AKP önümüzdeki se-çimi nasıl kazanabileceğinin hesapla-rına ve derdine düştü. Saldırganlığın dozunun artmasının ve hiç hızı kes-memesinin en önemli nedeni budur. Halkın kutuplaştırılmaya çalışılması “%’50’yi zor tutuyoruz” teraneleri bu aczin dışa vurumlarıdır. Milyonların gözü önünde defalarca kez “Bitirin” talimatı veren Erdoğan ayaklanmanın gücü karşısında geri adım atmak zo-runda kaldı.

“Bütün bunlar barış sürecini bal-talamak için yapılıyor” söylemiyle, Kürt halkıyla Türk halkını karşı kar-

Page 33: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 33 ]

Marksist Teori 11

şıya getirme çabaları ve keza türbanlı bir kadının dövüldüğü iddiası etrafın-da örülmeye çalışılan laik-antilaik kutuplaştırma gayretinin en küçük bir hükmü olmadı.

Ayaklanma içinde devlet gerçeğini tanıyarak Kürt kardeşleriyle empati kurmayı başaran ayaklanmacılar bu demagojileri “Diren Lice, seninleyiz” şiarıyla yanıtladı. Medeni Yıldırım’ın katledilişi on binlerin katıldığı gör-kemli yürüyüşlerle protesto edildi. Türk halkının bilinci bakımından ade-ta bir zihniyet devrimi anlamına gelen bu politik duruş bir milat olarak tarih-teki yerini aldı.

Dini siyasete alet etmeye çalışan-lara en esaslı yanıt direnişçilerden gel-di. Kandil gecesindeki ritüellere say-gıyı, kitlesel cuma namazı kılınması esnasında olası bir saldırı ihtimaline karşı koruma zinciri oluşturulmasını, Ant-kapitalist Müslümanların öncülü-ğünde gerçekleştirilen “Yeryüzü iftar sofraları”na kitlesel katılımla oluşan coşkuyu anımsamak dahi yeterli.

Yerlere yayılan gazete ve sofra bezleriyle kurulan sofralardan Taksim Meydanı’ndaki şaşalı-devletlü iftarla-ra yapılan naniklerin tadı hala dama-ğımızdadır.

Moral üstünlüğün elde tutulmasıErdoğan’ın Afrika gezisi dönü-

şünde havaalanında karşılanmasının gösteriye dönüştürülme gayretleri ve sonrasında peş peşe gerçekleştirilen mitingler vb’de yaşanan ideolojik-politik yenilgi gerçeğini gizlemeye dönüktür. Fakat, burjuva medya dahi

mitinglere direniş kadar ilgi göster-medi. Kazlıçeşme mitinginin ardın-dan Ertuğrul Özkök gibi her devrin adamı, yeminli bir düzen savunucu-sunun dahi “Meydanlara 10 milyonlar yığsan da bu duran adamın karşısında tenha kalır” demesi direnişin politik moral üstünlüğünü resmediyor.

Elbette ki yenilgi kimi liberal ve demokrat geçinen rejim savunucusu kesimlerin yansıtmaya çalıştıkları gi-bi salt Erdoğan’ın yenilgisi değildir. Nasıl ki tüm bu saldırganlıklar ve kat-liamlar sadece Erdoğan’ın kibri, küs-tah tutumları, egosu, despot tutumları vb ile açıklanamazsa, bütünüyle bir sınıf tutumuysa yenilgi de O’nun kişi-liğine indirgenerek daraltılamaz.

AKP yıllar sonra karşısında Kürt Ulusal Hareketi dışında bir kuvvet gördü. Tabandan gelen, militan ve kararlı bir halk hareketinin basıncıyla karış karşıya kaldı.

Direniştekiler salt polisin fizi-ki saldırılarını değil, karşı devrimin ideolojik-politik saldırılarını da et-kisizleştirdiler. Karşı devrimin, Er-doğan eliyle direnişin meşruiyetini gölgelemek için giriştiği her hamle boşa çıkarıldı. Karalama, aşağılama çabaları bütünüyle ters tepti. “Üç beş çapulcu”, “Marjinaller” vb söylemleri hedeflenenin aksine birleştirici ortak bir tanım haline geldi. Erdoğan ve da-nışmanlarına ne kadar teşekkür etsek azdır. Bu kadar farklı kimlik, siyasi görüş ve yapının özgürlük, direniş ve dayanışmayla özdeşleşen “Çapulcu” tanımı etrafında birleşmesini sağladı-lar.

Page 34: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 34 ]

Marksist Teori 11

Vali Mutlu’nun “Çocuklarınızı çe-kin” açıklamasının ardından anneler, parkın etrafında el ele tutuşup koruma zinciri oluşturarak “Anneler burada” şiarıyla direnişe yeni bir soluk taşındı.

Ayaklanmacılar, Gezi Parkı’na yapılan ilk büyük saldırının ardın-dan park ve meydanın özgürleşti-rilmesinin izini sürdüler. Taksim Komünü’nün fiziki olarak dağıtılması “Gezi ruhunun” semt ve parklara ta-şınmasıyla taçlandırıldı.

Cadı avına dönüştürülmeye çalışı-lan gözaltı terörü “Bizde vardık ora-da, bizi de alın” meydan okuyuşuyla, kendini ihbar dilekçeleriyle etkisiz-leştirildi. Ve daha bir dizi örnek…

Haziran ayaklanmasının aynasında emekçi sol hareketHer şeyden önce “Haziran günle-

ri” nin emekçi sol hareketin tabanında önemli bir silkinme yarattığını açık yüreklilikle ortaya koymalıyız. Umut zayıflamasının, karamsarlığın kendi-ni değişik forumlarda ürettiği politik iklim olağan üstü bir hızla değişerek yerini umut ve güven tazelenmesine bıraktı. İkinci olarak her ne kadar ilk saldırıdan itibaren devrimciler, sos-yalistler direnişin içinde yer alarak bir parçası oldularsa da gelişmelerin büyük bir hızla politik özneleri artığı-nı ve özellikle ayaklanmayı kavraya-mayan kesimlerin hareketin gerisinde kaldığını belirtmeliyiz.

Ayaklanma hareket halindeki kitle gerçeğini analiz edebilmek bakımın-dan olduğu kadar emekçi sol hareke-tin mevcut durumunun çözümlenmesi

bakımından da eşsiz veriler sundu, sunuyor. Toplumsal dokuyu, eğilim ve talepleri kavramaya çok yönlü ola-rak olanak sağlayan, verili sınırlara sıkışma noktalarına kalıplara ayna tutabilecek bir laboratuarla karış kar-şıyayız.

Süreç devrimci sosyalist parti ve yapıların önderlik kapasitelerini ha-zırlık düzeylerini, donanımlarını vb açığa çıkardı, çıkarıyor.

Emekçi sol hareket “Bir anda” alı-şa geldiği kitleden farklı bambaşka bir kitle gerçeği ile karşı karşıya kal-dı. “Hedef kitle”sine pek benzemeyen entelektüel düzeyi yüksek politika ile kendine has bir tarzda ilişkilenen bir bileşimdi bu. Böyle bir kitle ile yüzyüze gelen birlikte çarpışan dev-rimciler, sosyalistler farkında olduk-ları ya da olmadıkları statükolarına, darlıklarına ve kalıplarına çarptılar. Geçmişten bu yana belirli bir esneme ve kapsama yeteneği olanlar süreci daha hızlı kavrayıp belirli ölçülerde uyum sağlarken statükoculukta ısrar edenler köşeliliğin, devrimci ilkelerin yerine ikame edenler, kalıplarla hare-ket etmeyi devrimci değerlere sahip-lenmekle karıştıranlar kendini tekrar etmenin ilerisine geçemediler.

Süreç değişik biçimler altında de-vam ediyor. Hareketi doğru tanımla-yıp kitle gerçeğini analiz edebilenler “yeni” olanı kavrama ve sürece adap-te olma başarısı gösterebilir. Bunu ba-şaramayanlar ise dar statükocu politi-ka yapış tarzlarıyla baş başa kalırlar.

Mücadele, harekete önderlik et-mekten kabaca kendini dayatmayı

Page 35: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 35 ]

Marksist Teori 11

anlayanları, kitlelerin özneleşmesi-ne fırsat tanımayanları, kitle temsili yetine olanak sunsan araçlara dudak bükenleri, kitlelere tepeden bakmayı ve adeta kapalı bir devre gibi hareket etmeyi marifet sayanları eleyerek iler-liyor.

Benzer şekilde kendiliğinden bi-lince tapınan; yerlere göklere sığdı-ramayan bir nevi “örgütlü örgütsüz-lük” telkinlerinde bulunan anlayışlar da zıt kutuplardan yola çıksalar dahi dar sekter anlayışlarla aynı kulvarda buluşuyor. Neredeyse her türlü dev-rimci mücadeleye iradi yaklaşıma so-ğuk bakanlar, bu ateşten günlerin aynı zamanda karşılıklı öğrenme ve deği-şim süreci olduğu gerçeğini ıskalıyor ve devrimci gelişmenin önünde tıkaç rolü oynuyorlar.

Sürecin devrimci yönde gelişimi bu anlayışların etkisizleştirilmesiy-le doğrudan bağlantılıdır. “Haziran Günleri” emekçi sol hareket için önemli bir yenilenme ve değişim fır-satı yaratmış bulunuyor. Önümüzdeki dönem “Yeni” olanı çözümleyebilen, politikayı yapış tarzını, dilini müca-dele araç ve biçimlerini halk ayaklan-ması aynasında gözden geçirerek sü-recin ihtiyaç ve özgünlükleri uyarlaya bilenlerin omuzlarında yükselecektir.

Son söz: Gezi ruhuAyaklanma demokrasi bilincinin

gelişmesine muazzam katkılarda bu-

lundu. Sosyalizm fikrine her zaman-kinden çok daha açık bir kitlelerle birlikte deneyimledik. Ayaklanmas-nın yarattığı özgürleşmeyi, güveni birlikte yaşadık. Doğrudan demok-rasiyi park forumlarında birlikte inşa ediyoruz. Şimdilik “devrim sanki göz kırptı” ama ayaklanmanın ortaya çıkardığı ders ve deneyimlerin yeni isyanları mayalayacağını ve devrimi yakınlaştıracağını biliyoruz.

Kitleler, şoven önyargıların kırıl-dığı eşitlik, kardeşlik, duygularının geliştiği kaba, cinsiyetçi yaklaşım-larda kimi çatlamaların yaşandığı, homofobik tutumların geriletildiği, mücadelenin kararlı özgürlükçü bir gezi ruhu yarattı. Park forumların-da, direnişçilere karşı yürütülen ca-dı avlarına protesto eylemlerinde, gezi tutsaklarının sahiplenmesinde LGBT bireylerin onur yürüyüşünde, 2 Temmuz’da, Yeryüzü iftar sofrala-rında ve en önemlisi “Diren Lice Se-ninleyiz” şiarıyla Kürdistan’da selam gönderen onbinlerin eyleminde bu ruh vardır. Ağır bir bedeli oldu elbet. Sev-dikleri bir daha Ethem’e, Ali İsmail’e, Abdullah’a, Mehmet’e, Zeynep’e ve İrfan’a dokunamayacak, sarılamaya-cak. Aralarında henüz ömrünün baha-rında olan Vedat’ında bulunduğu 13 kardeş yüreğin gözünü kaybetmesi, onbini aşkın yaralımız ve 150’yı bu-lan tutsağımızla kazanılan bu ruh ko-lay kolay terk etmeyecek göğümüzü.

Page 36: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 36 ]

İnsanlar niye sokağa döküldü, halklar niye günlerce Taksim’de direndi. AKP zulmüne karşı nasıl başettiler ve bu hareket bundan sonra nasıl ilerleyecek?

Önce hareketi tanımak istiyoruz. Nasıl bir hareketti? Polis şiddetine karşı nasıl dayandı, nasıl direndi, ne iste-di? Öncelikle bunların yanıtını almak istiyoruz.

31 Mayıs-1 Haziran tarihinde başlayan büyük halk ayaklanması, bizim Haziran ayaklanması olarak tarif et-tiğimiz toplumsal hareket, elbetteki öncesiz bir hareket değildi.

Hareket, kendi içerisinde, halkın kendiliğinden so-kağa çıkmasını içeren faktörler ve veriler taşır, ancak Kürt halkının 30 yıla dayalı politik özgürlükler mücade-lesi, yine aynı yıllara denk gelen Türkiye’nin batısında-ki emek ve özgürlük hareketinin deneyimi ve birikimi,

YÜKSEKDAĞ: DEVRİMİN GÜNCELLİĞİ DAHA SOMUT ŞİMDİEzilenlerin Sosyalist Partisi Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Gezi Parkı di-renişi ile yayılan halk ayaklanmasını ETHA’dan Arzu Demir’e değerlendirdi. Halkın güçlü ayak seslerini duyduklarını belirten Yüksekdağ, halkların aynı zamanda korku duvarını yıktıklarını belirtti. Devrimin güncelliğinin soyut olmaktan çıkarak somut olarak kendisini gösterdiğine dikkat çeken Yüksek-dağ, devrimcilere yönelik başlatılan saldırıların da buradan değerlendiril-mesi gerektiğini söyledi.

Page 37: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 37 ]

Marksist Teori 11

Haziran ayaklanması dediğimiz sü-reci mayalamış, oluşturmuş ve inişli çıkışlı bir seyir izleyerek 1 Haziran’a denk gelen bir ayaklanmayı açığa çı-karmıştır.

Aslında 31 Mayıs’ın bir hafta ön-cesine baktığınızda bile bu hareketin öncü ve güçlü ayak seslerini çok güç-lü bir biçimde görebilirsiniz. Bunlar-dan birisi 2013 1 Mayıs’ıydı. Taksim 1 Mayıs yasağıyla karşı karşıya kaldı emek ve özgürlük güçleri. Bunun kar-şısında sokakta verilen güçlü bir ya-nıt vardı. 2013 Taksim Meydanı’nda emek ve politik özgürlük mücadelesi veren bütün güçlerin birleştiği, so-kakta hakkını aradığı, söz söyleme hakkını, eylem yapma hakkını; yani bütün politik özgürlük hakkını sokak-ta aradığı bir süreç başladı. Taksim yasağından sonra, İstiklal Caddesi, adliyelerin önü, THY işçilerinin grev yaptığı grev meydanı ve sayısız me-kan eylemlere ve gösterilere yasak-landı. 6 Mayıs, Denizlerin anmasında sokak çarpışmasına dönüşen bir hare-ket söz konusu oldu, 18 Mayıs’ta ve THY işçilerinden tutalım da eylem yapan, harekete geçen bütün kesim-lerin örgütlediği sokak mücadelesi-ne dönük kapsamlı saldırılarla karşı karşıya kalındı. Bu, tabii ki AKP Hü-kümeti cephesinden bir saldırı kon-septinin devreye sokulması anlamına geliyordu. İşte Gezi direnişinin tam da bu sürecin arkasından devreye gir-mesi kesinlikle tesadüf değildir.

AKP Hükümeti’nin iktidar gücü olarak kendisini konumlandırdığı 10 yıl boyunca bastırılan bütün talepler,

geriye itilen, ezilen, polis güçleri ve güvenlik politikalarıyla ortadan kal-dırılmaya ve bertaraf edilmeye ça-lışılan bütün talepler ve kuvvetler, Gezi direnişiyle kendisini ortaya koy-du. Bu açıdan bakıldığında, Haziran ayaklanmasının kesinlikle anlık bir öfkenin patlaması olduğunu söyle-yemeyiz. Taksim Gezi direnişine ve Türkiye’nin birçok meydanını dire-niş alanına dönüştürmüş bu harekete yönelik olarak geride bıraktığımız dönemde de, yani çadırların zorla sö-küldüğü dönemde de sayısız saldırı gerçekleştirildi. Bunun karşısında çok güçlü ve kapsamlı direnişler ortaya konuldu.

AKP iktidarı 10 yıllık süreci bo-yunca, ‘dediğim dedik çaldığım dü-dük’ tavrını sürdürdü. 10 yıllık hükü-met dönemini devirdim diyen, hatta 2023 planlarını, o da yetmedi 2071 planları yapmaya başlayan, kendisine bu kadar güvenen, devlet içerisinde kurumsallaşmasını gereğinden fazla abartan, bunu kibirliliğe, küstahlığa, aşağılamaya kadar götüren bir hükü-met dili ve politikası söz konusuydu. Kurdukları korku karargahlarını, ka-lelerini, karakollarını o kadar güçlü sanıyorlardı ki, bunun karşısında bir direniş gelişmez, insanlar özgürlük talepleriyle harekete geçmez fikri, AKP iktidarını saldırgan politikalar konusunda motive eden temel unsur-du.

Taksim Gezi direnişi, onur ve öz-gürlük isyanıdır. Net olan budur. Ge-ride bıraktığımız süreçte Türkiye’deki ezilen halklar gösterdi ki, özgürlük ve

Page 38: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 38 ]

Marksist Teori 11

insanlık onuru sizin hegemonyanız-dan, sizin üstünlük kibirlerinizden ve saldırgan politikalarınızdan daha üs-tündür. Korkuyu yener, korkuyu aşar ve bir daha dönmemek üzere o korku karakollarını terk eder. Türkiye halk-larının verdiği mesaj bu olmuştur.

İsyan başladığında en çok görülen ulusalcıların o alandaki varlığıydı. Ulusalcılar, sosyalistler ve antika-pitalist Müslümanlar nasıl bir araya gelmişti. Özellikle Kürt özgürlük ha-reketinin de gördüğü şey buydu, ulu-salcıların varlığıydı. Nasıl bir araya geldiler, bu kadar farklı politik kesim-ler?

İtici faktör, AKP iktidarının ken-disidir. Varlığı ve söylemidir. Ken-disi dışındaki her kesimi, kendisine düşman haline getirme gibi bir be-cerisi var bu hükümetin ve özellikle Başbakan Erdoğan’ın kullandığı söy-lemler itibariyle. Elbetteki Taksim di-renişinde, Taksim’in tetiklediği bütün Türkiye’ye yayılan direniş sahala-rında ulusalcı karakterler, daha önce AKP iktidarıyla çelişkiler yaşayan ve hala çelişkilerini sürdüren ulusalcı kanat da onların bilinçli öncü politik kesimleriyle ve aynı zamanda ulusal-cı ve şovenist kesimin sosyal tabanı da bu direniş içerisinde kendisini or-taya koymuştur. Ancak yanıltıcı olan faktör şu: Bu hareketin toplumsal patlama olduğu ve patlamanın öncü-lüğünü, toplumsal patlamayı karak-terize edecek temel unsuru ulusal-cılar olarak tanımlamak çok önemli bir yanlışlıktır. Daha öncesinde bu, Türkiye’de emek ve özgürlük hareke-

tinin antifaşist, antişovenist toplumsal potansiyelinin eksik analiz edilmesin-den kaynaklı bir sorundur bu. Sadece Kürt yurtsever hareketin değil, solun da eksik tespitleri söz konusudur bu süreç içerisinde.

Bu hareket içerisindeki devrimci-lerin varlığı, ulusalcı ideolojik düşün-celerin ve anlayışların yönlendirmesi etkisi altında olmayan antifaşist kitle, gençlik kitlesi eksik analiz edilmiştir. Taksim’de bunu çok somut gördük. Taksim’e akan milyonlarca insan, yüz binler değil, artık milyonlardan bahsediyoruz, ulusalcı olgular, yak-laşım ve empoze edilmiş şovenist fikirlerden daha ziyade, bu hareket içinde birleşenlere değer verdi, onlara sarıldı. Çok tipik başka bir örnektir, tarihimizde yaşanmış bir şey değil-dir, Taksim Meydanı’nda milyonla-rın gelip aktığı bir meydanda Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’la KCK bayraklarıyla, sosyalist partilerin bay-rakları, derneklerin yöre örgütlerinin bayraklarıyla, Türk bayraklarıyla bir arada bulunabildi. Çok küçük çaplı hezeyanların, kışkırtma çabalarının dışında o bayraklar, flamalar, sem-boller aynı alanda yan yana durma-yı başardı. Bu, hareketin başarısı ve kazanımıdır. Bize çok temel başka bir şeyi söyler: Eğer bütün Türkiye halklarının, Kürdistan halkının politik taleplerini, bütün özgürlük taleplerini sahiplenmeyi ve o talepler arkasında dimdik durmayı başarırsanız, bu Tür-kiye toplumuna şovenizmin etkisi al-tında kalmış topluma, o alana sırtında Türk bayrağıyla, elinde Mustafa Ke-

Page 39: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 39 ]

Marksist Teori 11

mal bayrağıyla gelmiş insanlara, Kürt sorununu ve Kürt halkının taleplerini anlatabilirsiniz. Barış ve halkların uz-laşma zeminini yaratabilirsiniz.

Devrimci sosyalist iradenin mü-dahale ettiği yerlerde ulusalcı ve şo-venist etki, neredeyse etkisiz hale getirilmiştir. Ama bu irade ve müda-halenin zayıf olduğu yerlerde, ulusal-cı ve şovenizmin etkisi altında kalmış politik görüşler ve tutumlar ön plana çıkmıştır. Bu bize ders vermeli, bir şey anlatmalı.

Bu özgürlük ve onur isyanı, müza-kere sürecini nasıl etkiledi?

Kitleler, kendisinin de dışında olduğu mücadelelere, aslında bizle-rin düşündüğü kadar ilgisiz değildir. İnsanlar, doğrudan içinde olmasalar bile o hareketin sonuçlarını, verile-rini, görüntülerini bunların her bi-risini kaydederler, bireysel hafıza-larına ve kendiliğinden bir biçimde toplumsal hafızalarına. 30 yıl boyun-ca Türkiye’de bir şekilde demokrasi kaygısı olan, zulme karşı sorusu olan insanların hafızalarına Kürt halkının mücadelesi kaydedildi. Bu mücade-lenin çıkardığı değişik biçimler kay-dedildi, yapılan çağrılar, her şeyden önce barış çağrısı kaydedildi. İşte bu bireysel ve toplumsal hafıza birikimi, belli bir aşamada Türkiye’de yaşa-nan baskı ve zulmün doruğa ulaştığı noktada, Türkiye halklarının batıda cephesinin kendi deneyiminin açığa çıkarmasına yol açtı.

Onur ve özgürlük isyanı hareke-ti de müzakere sürecini etkileyecek. Ama olumsuz biçimde değil. Emin

olunmalı ki olumlu biçimde etkile-yecek. Müzakere sürecinin başarıya ulaşabilmesi için Kürt halkının, Kürt siyasi hareketinin her şeyden önce Türkiye’deki değişik uluslardan işçi ve emekçi kesimlerle bağ kurabilmesi gerekiyor. Çözüm sürecine bu halk-ları kazanabilmesi gerekiyor. Çünkü müzakere ve Kürt halkının demok-ratik taleplerinin kazanılması denilen şey, hükümetle müzakere masasından ibaret görülemez. Kürt halkının en önemli iki garantisi vardır müzakere süreçlerinde. Birincisi; kendi özgür iradesi ve hareketi, o diridir, yerinde-dir, sürmektedir. Ama ikincisi; Türki-ye halklarının bu sürece kazanılması-dır. İşte bu ikisi birleştirilip denklem kurulabilirse, hiçbir hükümet, devlet, oluşan bu gücün karşısında duramaz. Bakın, biz koskocaman demokratik halk hareketi isyanı içerisinde de bu çözümün ögelerini gördük. Somut olarak gördük. Onlar da gördüler ve korkuyorlar. Başbakan Erdoğan ne diyor Taksim isyanını eleştirirken; “Bölücü başının posteriyle Mustafa Kemal’in bayraklarını yana yana ası-yorsunuz, utanmıyor musunuz bun-dan” diyor. Aynı zamanda çok ciddi korkuya kapıldığını gösteriyor. Bu zamana kadar AKP Hükümeti ve ik-tidarı, Kürt halkının iradesini temsil eden o flamaların ve bayrakların asla girmesini istemediği yere o bayrak ve flamalar girdi. Bu isyan süreci içeri-sinde girdi. Şovenizm etkisi altında bu semboller taşındı. Kıyamet kop-madı. Hükümet saldırdı, alan dağıl-dı. Abdullah Öcalan bayrakları için

Page 40: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 40 ]

Marksist Teori 11

değil, KCK bayrakları dalgalandığı için değil. Bu bayraklarla beraber ya-şamayı öğrendi, başardı ve bizzat bir deneyime dönüştürdü Taksim’deki milyonlar. Demek ki bu bayraklarla, iradeyle beraber yaşamayı başarama-yan, tahammül edemeyen siyasi ikti-dardır. O nedenle müzakere sürecine, tam tersine demokratik halk isyanı-nın, ayaklanmasının pozitif katkıları olacağını tespit etmemiz, bu gücü bü-yütmemiz gerekiyor.

Partinizin ve sizin açıklamaları-nızda devrimin güncelliği vurgusu sıkça dikkat çekiyor. Bu gelişmeler, bu isyan nasıl bir veri sunuyor devrimin güncelliği açısından?

Dün de devrimin güncel bir ger-çek olduğunu iddia ettik elbette ama, İstanbul’dan bakınca çok güncel gö-rünmüyordu. Hatay’dan bakıldığında, Ankara’dan bakıldığında düne kadar, yakın zamana kadar aynı durum ge-çerliydi. Çünkü devrimin güncelli-ğine inanması için kitlelerin devri-me dokunması gerekir. Soyut olarak devrimin güncelliğine inanabilirsiniz ama somut olarak devrim başka bir şeydir. Değiştirir ve o devrimci de-ğişim, devrimin gerçekliğinin somut ilanı ve geleceği anlamına gelir. Ge-ride bıraktığımız 27-28 günlük süreç içerisinde devrimin güncelliği çok daha somut bir karakter kazanmıştır. İnsanlar devrime dokunmuş, onun parçası haline gelmiştir. Elbette söz ettiğimiz devrim, devrimci demokra-tik bir iktidar yaratacak bir devrimci irade, devrimci demokratik yönetim-sel bir değişiklik yaratacak bir irade

ve sonuç açığa çıkarmamıştır. Ama şimdilik diyoruz. Bu sonucun yara-tılabilmesi bakımından çok güçlü bir dinamik açığa çıkmıştır.

Süreç içerisinde düpedüz toplum-sal altüst oluş yaşanmıştır. Yani, soka-ğa çıkmayan milyonlarca insan soka-ğa çıkmıştır. Hayatında polis şiddeti görmemiş, polise karşı bir slogan at-mamış, bir tutum tavır geliştirmemiş insanlar, doğrudan radikal bir müca-dele içerisinde ön saflarda kendini ortaya koymuştur. Bunların her biri-si bireysel yaşamlarda ortaya çıkan, insanların bireysel duruşunda ortaya çıkan ama hareketin yapısı gereği toplumsal devrimci durum, bir altüst oluştur. Bu açıdan baktığımızda dev-rimin sadece Kürdistan bakımından değil, Türkiye halkları bakımından da güncellik kazandığını söylemek ge-rekir. Ama devrim, bizim milimetrik tarif edebileceğimiz, bizim haritasını, tablosunu çizeceğimiz bir şey değil-dir. Devrimin nasıl bir şey olacağını halk çizer, çünkü devrimi halk yapar, kitleler yapar. Şu an Türkiye halk-ları da, kendi özgünlüklerine, ken-di gerçekliklerine göre bu devrimin haritasını çiziyorlar. Önemli olan bu haritayı iyi okuyarak ve anlayarak, bu haritaya aynı zamanda yeni yollar kazandırarak tahkim etmeyi başara-bilecek miyiz? Yanıtlanması gereken esas soru budur. Artık kitleler, yerinde oturarak değişim istemekten kendisi-ne demokratik değişim vaat eden par-tilere gidip, sadece sandıkta oy ver-mekten ibaret olmadığını, bu değişimi istiyorum, demokratik özgürlükçü bir

Page 41: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 41 ]

Marksist Teori 11

değişim istiyorum, bunun için sokağa çıkacağım, bu değişimi yaratacağım demiştir. Tam da bu nedenle devrim günceldir.

Taksim Gezi Parkı’nda 18 gün bi-zim gördüğümüz, paranın olmadığı günlük ilişkiler yaşandı, ortak mut-faklar kuruldu, ihtiyaçlar değiş-tokuş yöntemiyle karşılanmaya çalışıldı. Bir sosyalist olarak oradaki tablo duygularınızı nasıl etkiledi?

Taksim Gezi Parkı’nda ve daha geniş bir alanda, 18 gün boyunca bir komün yaşamı sürdürüldü. Pay-laşımın, dayanışmanın esas olduğu, paranın tedavülden kalktığı, çıkarın tedavülden kalktığı; bunların yerine sevgi ve dayanışmanın, değiş-toku-şun, yeme-içme ve olanak değiş-to-kuşun aldığı yeni bir düzen kuruldu, küçük çaplı komün yaşamıydı. Biz o sürecin doğrudan içerisindeydik, yaşadık, gördük, parçası olduk. İlk hissettiğim duygu şuydu: Hayalleri-miz gerçek oldu. Bu zamana kadar bir komün yaşamını, devrimci or-tamlarımızın mütevazı komünlerimiz dışında, bu kadar kitlesel bir komün yaşamı, deneyimi yaşayabileceğimizi söyleselerdi, çok yakın bir ihtimal gi-bi gelmezdi bize. Bir hayalin gerçeğe dönüşmesi anlamına geliyordu. Biz devrimciler, sosyalistler elbetteki bu hayale her zaman inandık. Bu hayalin her zaman gerçekle bağını kurduk, payımıza düşen ne kadar gerçek-lik boyutu varsa o kadarını yaşadık. Ama bizim bakımımızdan bu hayalin somut ve net bir biçimde gerçeğe dö-nüşmesi anlamına geliyordu. Başka

bir yanı da şuydu, biz bir hayale inan-dık, bu hayalin gerçeğe dönüştüğünü gördük. Ama bu hayale inanmayanlar bu gerçeği yarattılar ve yaşattılar. Bi-zim gibi bilinçli ve sistematik olarak komüne, komünizme inanan mil-yonlar veya yüz binler değildi, ora-da o komünü yaşayanlar, bir parçası olanlar. Ama onlar da doğrudan bir parçası olarak o komünü yaratarak, insanların bir komün içerisinde bir araya gelme idealinin ve hayalinin gerçeğin ta kendisi olduğunu göster-di. Bu zamana kadar ezilen insanlığa güvenmeyen, inanmayan düşünce ve değer yargılarının da bence berhava olması anlamına geldi, bu 18 günlük ve daha fazla devam eden komün deneyimi. Demek ki hiçbir zaman insandan umudumuzu kesmemek ge-rekiyor. İnsana inanmak gerekiyor. Ezilenlerin bir araya gelme ve belli bir anda o komünü o insana yaraşır ve yakışır değerleri yüceltebilme ye-teneğini görmemiz, buna yüksek bir inanç duymamız gerekiyor. Biz inan-cımızın boşuna olmadığını gördük, bu komün deneyimi boyunca. Bu inancın gücünü gördük. Gerçekle bu-luşma noktasını gördük.

Gezi Parkı’ndan çıkıldı, anmalar yapılıyor. Değişik meydanlarda ya-pılıyor bu eylemler fakat İstanbul’un mahallelerindeki parklarda forumlar düzenleniyor. Bundan sonra bu hare-ket nasıl gelişiyor, pratik olarak nasıl örgütlenecek?

Bir Gezi Parkı vardı önceden, şim-di yüzlerce park var. Şimdi buralarda süren bir hareket yaşanıyor. Aynı za-

Page 42: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 42 ]

Marksist Teori 11

manda hareket, yeni biçim ve kanal-lar açarak gelişmeye yüz tuttu. Daha önce halk iradesini ön plana çıkaran, kitle iradesini ön plana çıkaran duruş şu an her bir bölgeye, ilçeye yayıl-mış olarak forumlar biçiminde, halk meclisleri olarak tarif edebileceğimiz, halk konseyleri olarak tarif edebile-ceğimiz forumlar biçiminde varlığını sürdürüyor. Biz o forumlarda görü-yoruz ki, konuşan ve kendi talebini, mücadelesini, deneyimini tartışan bir halk kendisine daha iyi hedefler konusunda hiçbir sıkıntı yaşamıyor. Daha aydınlık bir fikir, daha açık bir bilinçle yoluna devam etme kararlılı-ğını üretiyor.

Çünkü bu hareket, onur ve özgür-lük hareketidir. Talepleri ortada. Tak-sim Dayanışması’nın ortaya koyduğu dört talepten ibaret değil sadece. O dört talep çıkış noktasıdır. Onun dı-şında politik haklarını isteyen, özgür-lük isteyen; söz söyleme özgürlüğü, eylem özgürlüğü, Alevilerin özgür-lük talepleri, Kürtlerin özgürlük ta-lepleri, kadınların özgürlük talepleri, gençlerin, işçilerin, LGBT bireylerin, köylülerin, çevrecilerin her kesimin özgürlük talebi, bu halk hareketinin içerisindedir. Bu talepleri söküp ata-mazlar, yok farz edemezler. Her yok farz ettikleri ve bastırmaya çalıştık-ları aşamada bu talepler ve mücadele gücü yine aynı görkemiyle, belki de gücünü daha da artırarak bu iktidarın karşısına dikilecektir.

Gezi Parkı’na polis saldırısının hemen arkasından partinize yönelik polis operasyonu gerçekleştirildi. Bu

operasyonda neler oldu ve neler ya-şandı?

Partimize dönük gözaltı ve tutuk-lama saldırılarının amacı çok açık el-bette ki. Bu, onur ve özgürlük isyanı karşısındaki tahammülsüzlük ve inti-kam saldırısının bir sonucu. Hükümet aslında kendisinin kimyasını ve den-gesini bozan bu isyanla karşı karşıya kaldıktan sonra hemen ilk günlerde hem hareketi bölmeye hem de ger-çeğini kırmaya dönük, sosyalistleri, devrimcileri hedef göstermeye dönük söylemler ortaya koymaya başlamıştı, saldırı politikalarının sinyalini ortaya koymaya başlamıştı. Önce çapulcular dedi. Çok güçlü bir yanıt verildi. Bü-tün Türkiye toplumu biz çapulcuyuz diye sokaklara çıktı. Sonra marjinal-ler, flama taşıyanlar dendi. Bunun karşısında başta Taksim olmak üze-re bütün alanlarda marjinalse sadece devrimciler değil, hepimiz marjinaliz, hepimiz flamalara sahip çıkıyoruz de-nildi. Bu politikalarla devrimcileri bu hareketten ayrıştırma politikalarının hiçbiri tutmadı.

AKP iktidarı, en baştan itibaren hedef gösterdiği sosyalistlere başta partimiz olmak üzere kapsamlı gö-zaltı ve tutuklama saldırısı geliştirdi. SDP’yle başlayan saldırı konseptiy-di, onun arkasından partimize dönük saldırılar gelişti. Türkiye’nin değişik kentlerinde yine başka sosyalist ya-pılara, oluşumlara dönük gözaltı ve tutuklama operasyonları da yaşandı. Bu süreçte partimizin daha özel an-lamda özel hedefe alındığını söyle-mek gerekir. Bunların bir kısmı genel

Page 43: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 43 ]

Marksist Teori 11

başkan yardımcılarımız, MYK üyele-rimiz, parti meclisi üyelerimiz, il yö-neticilerimiz ve ilçe yöneticilerimiz, partimizin bütün kademelerinde yer alan yoldaşlarımız bu süreç içerisinde gözaltına alındı ve tutuklandı. Bun-lar bizim beklemediğimiz yaklaşım değildi. Hareketin gerek gelişim sü-recinde, gerek belli aşamasında karşı karşıya kalacağımızı öngördüğümüz bir durumdu. Bu saldırıyla karşı kar-şıya kaldıktan sonra çok net bir yanıt verdik. Şunu söyledik, bu hareket sosyalistler, gözaltına alınan ve tutuk-lanan sosyalistler olmasa bile kendi yolunu bulmuş, kendi yoluna girmiş bir harekettir. Ve sosyalistleri tutuk-layarak kurtulamayacaksınız bu hare-ketten. Kendi karanlık geleceğinizden sosyalistleri ekarte ederek kurtulama-yacaksınız. Üstelik sosyalistler başta partimiz olmak üzere, bu tip saldırılar karşısında deneyimlidir, güçlüdür. Bu saldırılar karşısında kendimizi yeni-den ortaya koymayı, kendimizi yeni-den üretmeyi başarabilecek güçteyiz. Bu güce de güveniyoruz. Bizim bu gücü özellikle isyanın açığa çıkardığı dinamiklerden aldığımızı, bu saldırıyı gerçekleştirenler de çok iyi bilmeli. Daha yüksek bir enerjiyle kendimizi üretme gücünü bu isyanın dinamikle-rinden alıyoruz. O nedenle bu zama-na kadar gelişen saldırılar da, bundan sonra karşımıza çıkabilecek saldırılar da sosyalistlerin bu hareket içerisin-deki varlığını, inisiyatifini, iradesini kesinlikle ortadan kaldıracak, buna yetecek saldırılar değildir. Ama aynı zamanda başka bir şeye de işaret et-

miştir bizim bakımımızdan. Hareke-tin içerisinde sosyalistlerin oynadığı role de dikkat çekmesi bakımından önemli bir veridir. Bakın milyonlar-ca insan harekete geçti bu süre içeri-sinde, bu tabi ki başka bir çelişkidir. Tutuklanan, hedef tahtasına oturtulan sosyalistler. Bu bir tesadüf değildir. Aynı zamanda sosyalistlerin bu isyan süreci içerisinde tuttuğu yeri, oyna-dığı rolü ortaya koyması bakımından önemli veridir. Bunu neden söylüyo-rum, bu gerçeğin altını çizmek bakı-mından da söylüyorum.

31 Mayıs hareketi bir park direni-şiyle başladı. Bu hareketin ilk başla-dığı noktada yine sosyalist kimliğiyle bilinen HDK vekillerimizden Sırrı Süreyya Önder vardır. Hareketin ilk başladığı noktada. Ondan sonraki sü-reçte 1 Haziran direnişinde başta par-timiz olmak üzere yaklaşık bin kişilik devrimci, sosyalist ekibin yürüttüğü mücadele, sokaktaki tavrı belirleyi-ci olmuştur, bu alana girilmesinde. Alanı tutan, alana girilmesini sağla-yan öncü güç pozisyonunda yer alan sosyalistlerdir. Partimizin özellikle İstanbul’daki parti yöneticilerimizin bu kadar özel bir hedef haline getiril-mesindeki neden odur. Biz elbetteki bundan sakınmıyoruz, gocunmuyo-ruz, bundan gurur duyarız. Bu hareket içerisinde dün nasıl bir rol oynadıy-sak, yarın yine karşımıza çıkabilecek bu tip anlar söz konusu olduğunda sosyalistler olarak en önde olmaya, en kararlı durmaya, ön açmak için ken-dimizi ortaya koymaya devam edece-ğiz. Buna gücümüz var, irademiz var.

Page 44: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 44 ]

Son bir kaç yılda meydana gelen ayaklanmalar ve bü-yük kitle protestolarında (Tunus, Mısır, Türkiye, Brezilya, ABD, Yunanistan, Şili, İspanya, İngiltere, Fransa, Bulga-ristan ve diğerlerinde) halk gençliğinin belirleyici toplum-sal güç olarak öne çıktığını görüyoruz.

“Halk gençliği”nden kastedilen, halkı oluşturan de-ğişik sınıf ve katmanlardan (işçi sınıfı, küçük burjuvazi, emekçi köylülük) gelen öğrenci, işsiz ve emekçi gençliğin tümü kastedilmektedir.

Önceki yıllarda halk gençliği kendi başına, kendine özgü ayrı bir kategori olarak tanımlanamazdı. Örneğin bir işçi, bir mühendis ve bir köylü genç aynı kefeye kona-mazdı. Nihayet her biri mensup oldukları sınıf ya da kat-manların parçasıydılar. Genç olmaları, onları kendi sınıf ve katmanlarının en dinamik unsurları yapıyordu. Fakat nihayetinde biri işçi ise diğeri küçük burjuvaydı. Çıkar-ları zaman zaman kesişse de çatıştığı da oluyordu. Küçük burjuvazi, sınıf konumu gereği işçi sınıfı ile burjuvazi ara-sında sallanıp duruyordu; işçi sınıfı ayağa kalktığında bü-

HALK GENÇLİĞİArif Çelebi

* Atılım Gazetesi’nin 16 Ağustos 2013 tarihli 78. sayısında yayımlanmıştır.

Page 45: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 45 ]

Marksist Teori 11

yük burjuvaziye karşı onun safında yer alabiliyor, hatta safların en önüne fırla-yabiliyor ama burjuvazi işçileri ezmeye başladığında da safları ilk terk edenler onlar oluyordu. “Normal zamanlar”da ise küçük burjuvazi, egemen burjuva sınıf fikirlerinin işçi sınıfı içine aktarım kayışı işlevi görüyordu.

Öğrenci GençliğiÖğrenci gençliğin konumu ise biraz

daha farklıydı. Yüksek okul diploması, halk sınıflarından gelen gençlik için bir sınıf atlama aracı olabiliyordu. Kuş-kusuz hepsinin sınıf atlaması mümkün değildi ama diploma, hiç değil kendile-rine ebeveynlerinden daha iyi bir hayat sürmelerine imkan tanıyacak bir iş sağ-layabilirdi. Yine de elde edinmeyi bek-leyen iş sayısı azdı, dolayısıyla bir “ya-rış” kaçınılmazdı. Üstelik bu “yarış”ta varlıklı ailelerin çocuklarına karşı daha en baştan dezavantajlı konumdaydılar.

Bir yandan daha iyi bir gelecek im-kanı, diğer yandan hepsinin buna kavuş-masının imkansızlığı, halk gençliğinin parçası olan öğrencilere geldikleri sınıf kökenlerinden farklı olarak kendine öz-gü küçük burjuva sınıf karakteri kazan-dırıyordu. Bu, nesnel bir durumdu.

Fakat öğrencilerin sınıfsal pozisyon-larını salt bu nesnellikle değerlendir-mek doğru olmazdı. Lise ve üniversite öğrencileri aynı zamanda aydın katego-risi içinde sayılmalıydılar. Ailelerinin sınıf kökenleri ve mevcut nesnel ko-numları, aydınların sınıfsal pozisyonla-rını etkilediği kuşkusuzdu, buna karşın belirleyici olan onların ideolojik tercih-leriydi. Öğrencilerin “aydın” kategori-sinde sayılmasından tümünün aydın ol-duğu sonucu çıkarılmamalı. Kastedilen,

öğrencilerin politik tercihlerinde ailele-rinin sınıf kökenleri ve kendi nesnel ko-numları etkili olsa da belirleyici olanın ideolojik tercihleri olduğudur. Küçük burjuva bir aileden gelen bir öğrenci, pekala işçi sınıfı ideolojisini benimse-yerek burjuvaziye karşı mücadelesinde proletaryanın ön saflarında yer alabilir, elbette tersi de geçerlidir.

Dolayısıyla, öğrenci gençlik arasın-da “ideolojik tercih” çok özel bir rol oynardı. Elbette akademik, ekonomik, demokratik talepler öğrenci hareketinin kalkış noktası olurdu. Ama hem ailele-rinin sınıf kökenlerinden hem de burju-va düzenden “kopuş”lar esasen ideolo-jik saflaşmadan doğardı.

Yine de en radikal “kopuş”lar dahi, idealleri peşinden koşanları bir kena-ra bırakırsak, genellikle geçici karak-terdeydi. Çünkü okullarından mezun olanlar “hayata atılırdı”. Şimdi onun yeni sınıf bilincini bu yeni koşullar şekillendirecekti. Sınıf atlama imkanı bulan dünün en keskin radikalleri şimdi burjuva egemenlerin saflarında düzen bekçiliğine soyunacaklardı. Bir başka-sı küçük burjuva serbest meslek erbabı olarak hayatını kazanma derdine düşe-cekti. Geri kalanlardan şanslı olanlar da beyaz yakalı işçi, daha az şanslı olanlar da mavi yakalı işçi olacaktı.

Geleceksizlikte eşitlenmeGünümüzde yüksek okul diploması,

eskisi gibi “sınıf atlama” imkanı tanı-mıyor. Bırakalım sınıf atlamayı, diplo-ma sahibi olmak “hayata atılmak” için bile garanti değil. Halk gençliğine men-sup öğrencileri ilk bekleyen giderek bü-yüyen işsizlik. Bu engeli aşabilenlerden iyi bir iş bulabilenler kendini şanslı sa-

Page 46: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 46 ]

Marksist Teori 11

yıyor, geriye kalanlar ortalama bir işçi ücretine razı olmak zorunda. Öyle ki eğitim düzeyleri, nitelikleri ebeveynle-rinden daha iyi olsa da onlardan daha düşük bir ücretle çalıştırılıyorlar artık. Bu durum, halk gençliğinden gelme öğrencileri nesnel olarak proletaryanın saflarına mıhlıyor. Demek ki burada burjuva düzenden “kopuş” nesnel bir karakter kazanmıştır. Üstelik bu “ko-puş” geçici değil. Mezun olanlar için burjuva düzen içinde ayrıcalıklı bir ge-lecek umudu yok. Dahası küçük burju-va konumda olan serbest meslek sahibi gençler, konumlarını kaybederek prole-tarya saflarına itiliyorlar. Emekçi köylü gençliği için küçük mülk sahipliğine dayalı bir gelecek söz konusu olmadığı için bunlar işsiz, yarı proleter ya da gü-vencesiz işçiler olarak şehrin varoşları-na akın ediyor. Kısacası, geldiği köken-den bağımsız olarak tüm halk gençliği kapitalizm tarafından hiçleştirilmede eşitleniyor. Geleceksizlik, halk gençli-ğinin ortak kaderi bugün. Onları kendi-ne özgü bir kategori olarak proletarya-nın bir bileşeni haline getiren de bu.

Öğrenci gençliğin yeni rolüHalk gençliğinin en kalabalık ve

eğitimli kesimini öğrenci gençlik oluş-turuyor. Kapitalizmden nesnel kopuşla-rı onları proletaryanın nesnel bileşeni haline getiriyor. Ama bu onların aydın karakterini ortadan kaldırmaz ve önem-sizleştirmez. Onlar, yine aydın katego-risinde değerlendirilmelidirler.

Fakat artık şöyle bir farkla: Aydın kategorisinde olmaları ve ideolojik pozisyonları sınıfsal konumlarını be-lirlemiyor, nesnel sınıfsal konumları aydın karakterlerini şekillendiriyor. Toplumda çeşitli sınıf ve tabakaların çıkarlarının ideolojik-politik ifadesi olan fikirler en tam biçimde aydınlar arasında yansımasını bulur. Aydın-lar bu fikirlere göre kamplaşırlar. Bu kamplaşmanın en radikal ve keskin biçimi, öğrenciler arasında görülür. Bugün halk gençliğinden gelme öğ-renciler nesnel olarak proletaryanın parçası oldukları için ve sermaye-emek çelişkisi en keskin ve çözülmez karakteriyle kendini gösterdiği için bu öğrenciler nesnel sınıfsal doğaları-na uygun olarak her geçen gün daha büyük yığınlar halinde kapitalizme karşı saflaşmaktadırlar. Burjuvazi ve proletarya arasında kaygan bir zemin üzerinde duran eskinin öğrencileri yok artık. Halk gençliği proleter zemin üzerinde bugün. Kuşkusuz öğrenci gençlik yine aydın bir tabakadır, yi-ne ideal bir dünya arayışındadır. Ama artık başkalarının, halkın, toplumun kurtuluşu için değil aynı zamanda ve esasen bizzat kendi kurtuluşları için ideal bir dünya peşindedirler ve nes-nel olarak onlar proletaryanın aydın tabakasını oluşturuyorlar ve sınıf bi-linci edindikleri ölçüde proletaryanın organik aydınları olmaktadırlar. Hal-kın bilinçli ve kararlı genç savaşçıları olarak öne çıkmalarının nedeni budur.

Page 47: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 47 ]

Haziran ayaklanması ayna zamanda bir kadın isya-nıdır. Ayaklanmanın ilk kıvılcımlarının çakıldığı andan, milyonların sokakları fethettiği günlere kadar kadınlar en öndeydi. Ayaklanmacı kadınların nicelikleri ve nitelikleri hayranlık uyandıracak boyuttaydı. TOMA’ya ve biber ga-zına karşı ortaya konulan cüretli duruş, sapanla kadınlarla birlikte savunmadan saldırı pozisyonuna geçerek bilinç-lerdeki değişimin sıçramalı niteliğini ortaya koyuyordu. Kadınlar, ayaklanmanın bütün aşama ve boyutlarına kadın iradesinin gücünü kattılar. Adeta kadın devriminin ayak seslerini duydu tüm dünya kadınları. Kadın özgürlük mü-cadelesi bakımından Türkiye’de devrimci bir durumdur, söz konusu olan. Kürt kadın devrimiyle birlikte ülkemiz bakımından geniş kitleleri kapsayan bir kadın ayaklanma-sı yaşanmaktadır.

Kadınlar, sadece Haziran ayaklanmasında oynadıkla-rı rolleriyle değil, aynı zamanda Taksim komününü inşa-da da baskın özel bir kuvvet oluşturdu. Kadının alandaki özelliği, komün yaşamına damgasını vurmuştur. Taksim

DIŞARIDA ÇOK İŞİMİZ VAR Hatice Duman

* Atılım Gazetesi’nin 23 Ağustos 2013 tarihli 79. sayısında yayımlanmıştır.

Page 48: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 48 ]

Marksist Teori 11

komününde kadınların rolü hareketi arındıran bir çizgide ilerlemiştir. Da-hası kadınlar, direnişe sinen cinsiyetçi, homofobik, transfobik algıyı, dili ve bunun tüm yansımalarını minimize ede-rek hareketin politik ve ideolojik yönü-nü berraklaştırmıştır. Ataerkil sistemin yarattığı toplumsal cinsiyet kalıpları, Taksim komününün değişim ateşi içeri-sinde sorgulanmış ve tartışmaların da en önemli noktalarından biri olmuştur. “Ye-ni insan”ın yalnızca kapitalizmin üretim ilişkilerinin sorgulanmasıyla yaratılama-yacağını, aynı zamanda toplumsal cinsi-yet kalıplarının radikal bir eleştirisinin de tarihi ve devrimsel bir zorunluluk ol-duğu, Gezi’de çok net görülmüştür.

Elbette kadın devrimi bakımından oluşan yeni durum, AKP diktatörlüğün-de cisimleşmiş ataerkil sistem koruyu-cularını alabildiğine rahatsız etmiştir. Paris Komünü’nde Fransız burjuvazisi-nin o ünlü sözünü coğrafyamıza uyar-larsak; eğer ayaklanmacılardan hepsi kadın olsaydı, bu, AKP iktidarı bakı-mından korkunç olacaktı! Ancak böyle olmasa da kadınlar, ayaklanmaya katı-lım düzeyiyle erkek egemen sistemin üzerine kabus gibi çökmüştür.

Kadınlarla erkekleri eşit kabul et-meyen AKP zihniyeti, devreye soktuğu cinsel politikalarının karşısında kitlesel başkaldıran kadınları bulmuştur. Kadın bedenini denetim altında tutan politika-lardan şiddeti yeniden üreten uygulama-lara kadar kadınlar sistematik bir baskı altında kalmışlar ve en son da Haziran ayaklanmasıyla birlikte AKP’ye isyan etmişlerdir. Kadınların bu başkaldırısı, AKP’nin saldırganlığını arttırdığı gibi yine devletin o bilindik şiddet biçimleri devreye konulmuştur. Evinden kitlesel

olarak sokağa çıkan kadınlara, polisin “Sokakta ne işiniz var, evinize gidin” söylemleriyle birlikte cinsel tacizde bu-lunup tecavüzle tehdit etmesi, AKP’nin cinsiyetçi politikalarının en görünen yüzünü resmetmiştir. Kadınları sokak-ta köşelere sıkıştırarak taciz eden po-lis, resmi gözaltı işlemi yapılmaksızın akrep araçlarına bindirdikleri kadınları bilinmeyen yerlere götürerek aynı cin-sel saldırıda bulunmuştur. Resmi olarak gözaltına alınan kadınlara uygulanan çıplak arama işkencesi ise saldırıda ge-linen düzeyin üst boyutudur.

Cinsel taciz ve tecavüzün yasallaştı-rılmış halidir bu. Özellikle ayaklanmada öne çıkan kadınların bu işkenceye ma-ruz kalması, evinden çıkıp sokakları fet-heden milyonlarca kadına mesaj niteliği taşımaktadır. AKP Hükümeti kadınları bu yöntemlerle korkutup eve doğru it-mektedir ve bu muazzam kadın başkal-dırısını bertaraf etmeye çalışmaktadır.

AKP diktatörlüğünün kadın ayak-lanmacılara yönelik bu zorbaca tutumu anlaşılırdır. Zira, yıllardır aileyi güçlen-dirme amacıyla kadınlara saldırıda sınır tanımamıştır. Elbette kadınlar yıllardır bu politikalara karşı bir mücadele hat-tı geliştirmeye çalışmışlardır. Dahası, yüz binlerce kadına ulaşıp farkındalık yaratmada mesafe kaydetmişlerdir. Ha-ziran ayaklanması bu zeminden yükse-lip en son aşamada sıçramalı bir deği-şime doğru ilerlemiştir. Bu bakımdan AKP’nin cinsiyetçi politikaları yerle bir olmuştur. Taksim Meydanı ve diğer başkaldırı alanlarında kadınlara yöne-len vahşice saldırıların altında bu ye-nilgi yatmaktadır. Bu hezeyanla taham-mülsüzleşen AKP, kadınlara karşı açtığı savaşı boyutlandırmıştır. Saldırıların

Page 49: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 49 ]

Marksist Teori 11

merkezinde kadın bedeninin durması, AKP’nin cinsel zorbalıkta sınır tanı-madığını gösterir. Kadınlarda gelişen cins bilincini karartmaya çalışan AKP, kadınların beyinlerini, bedenine yaptığı saldırılarla teslim almaya çalışıyor.

Haziran ayaklanmasıyla politik mü-cadeleye aktif bir şekilde dahil olan ka-dınlar, onlarca erkek egemen duvarı yı-karak kadın bilinci kazanmışlardır. Tam da politik kadınların cinsel işkenceye maruz kalması yeni bir olgu değildir. Erkek egemen devletin sistematik ola-rak kadınlara uyguladığı bu cinsel zor-balık, kadınların politik arenada hangi noktada yer alırsa alsın, hedef aynı noktada birleşmektedir; o da, özneleşen kadını nesne pozisyonuna geri itmektir.

Devletin cinsel zorbalığına karşı ka-dınlar yıllardır bir irade ortaya koydu-lar. Cinsel şiddeti yargılayarak, devletin amacını algılama ve öğretilmiş kadınlı-ğın engelleyici gerilikleriyle mücadele etmenin zeminini yarattılar.

Bugün bakımından durum nasıldır?Ayaklanma sırasında binlerce ka-

dın gözaltına alındı ya da gözaltı işle-mi yapılmaksızın polis otolarında ya da bilinmeyen yerlerde cinsel şidde-te maruz kaldı. Peki, bunu kaç kadın açıkladı? Açık ki, burada cinsel sal-dırıyı açıklayanla açıklamayan kadın arkadaşlar arasında bariz bir açı far-kı var. Cinsel işkenceyi yargılamak, onunla yüzleşmek ve kadını nesne-leştirme amaçlarını yerle bir etmek için daha fazla mücadele etmek şart. Özellikle forumlarda ve başka örgüt-lenme alanlarında bu konunun kadın-ların gündemine sokularak tartışılması ve cinsel saldırıların açığa çıkarılması önemli bir mücadele noktası olabilir. Bu, cinsel saldırıyla yüzleşmenin ve hesap sormanın da ilk adımıdır. Ha-ziran ayaklanmasına ruhunu katan kadınlar, artık geri dönülmez bir mü-cadele yolunda bu saldırıların hesabını mutlaka soracaktır.

Page 50: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 50 ]

Haziran ayaklanması büyük bir toplumsal dinamizme yol açtı. Eskiden sessizlikle ya da en iyi ihtimalle homur-danmayla karşılanan birçok sorun, artık kitlelerin müda-hale ve mücadele konusu. Otobüs gelmiyor, halk yolu ka-patıyor. Su kesiliyor, halk belediyeye yürüyor. Metro için ağaçlar kesilmek isteniyor, öğrenciler ve halk siper oluyor. İskele rantçılara peşkeş çekilmek isteniyor, kitleler eyleme geçiyor. Cami-cemevi projesiyle Aleviler devletli İslama devşirilmek isteniyor, barikatlar kuruluyor. Kendine ‘ta-savvuf düşünürü’ diyen bir akıl fukarası ‘erk’ek TV ekran-larından kadınlara düşmanlık yapmayı iş haline getiriyor, kadınlar her yerde eylem yapıyor. İşçiler atılıyor, hemen işyerinin önüne bir çadır kuruluyor ve işyeri önü eylem, dayanışma, örgütlenme merkezine dönüyor vb. vs. Kürtle-ri saymıyoruz bile!...

Oluşan tablo etkileyici. Eski kitle bilinci aşılıyor. De-mokratik uyanış, hak ve mücadele bilinci hızla gelişip serpiliyor. Ezilenler kendilik bilinci ediniyor, birbirleriyle,

Haziran deneyiminin ışığındaKİTLE MÜCADELESİ VE ÖRGÜTLENMESİ ÜZERİNE NOTLARDeniz Bakır

* Atılım Gazetesi’nin 1 - 22 Kasım 2013 tarihleri arasında yayımlanan 88, 89, 90 ve 91. sayılarında yayımlanmıştır.

Page 51: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 51 ]

Marksist Teori 11

yaşamla ve devletle ilişkilerinde yeni bir kavrayış düzeyine doğru yüksele-rek kişilik kazanıyorlar. Ayaklanmanın belki de en temel ve kalıcı kazanımı bu bilinçtir. Şimdi bu bilince bir kanal açmalı, yön ve amaç kazandırarak ör-gütlemeliyiz. Bu konuda gerek siyasal özneler, gerekse de kitleler düzeyinden kaynaklanan bir arayış, bir çaba olduğu gözlemlenebiliyor. Ne var ki, bu çabalar lokal, dağınık ve kendiliğindenci hattın ötesine geçebilmiş değil... Dağınık ve lokal düzeydeki çabaları birleştirebile-cek, arayışın kendiliğinden niteliğine aşarak iradi ve kapsayıcı bir açı yarata-bilecek bir hattın oluşturulması ihtiyacı aciliyetini koruyor. Kitlelerle diyalog temelinde şekillenen tüm yaşam alan-larını örgütleme mekanına dönüştüren; yaratıcı, esnek, kapsayıcı ve yüzü gele-ceğe dönük bir kitle siyaseti ve örgüt-lenmesi perspektifi geliştirilmeli, düşü-nülmeli, tartışılmalı ve en önemlisi de pratik örnekler yaygınlaştırılmalıdır.

Bu konuda örnekler sunacağız. An-cak önce üzerinde hareket edeceğimiz sosyo-politik zemini belli başlı unsurla-rı ve özellikleriyle vurgulamak yararlı olacaktır. Böylece; ne ve nasıl soruları-na, içinde yerleşeceği bağlamla birlikte daha somut ve sağlıklı yanıtlar bulabil-me imkanına kavuşabiliriz.

Haraket işçidirHaziran ayaklanması ve halk hare-

keti, yaygın olarak öne sürülenin ak-sine, açıkça işçi-emekçi karakterlidir. Makineleşme ve neoliberal reorgani-zasyonla birlikte kapitalist toplumda ve bağlı olarak sınıf yapılarında önemli değişimler yaşanmıştır, yaşanmaktadır. Eski dönemin iri yarı, kaslı, eli nasırlı

erkek ve mekan (fabrika) eksenli işçi profili büyük oranda farklılaşmış, yeri-ne kalifiye-eğitimli, genç, kadın, güven-cesiz ve düzensiz, modern-kentli yaşam ölçüleri ve duyarlılıklarıyla donanımlı yeni bir işçi profili ortaya çıkmıştır.

Bu işçi kuşağı, geleneksel sendikal ve siyasal sınıf örgütlerinin kalıpları-na uymamakta ve bu nedenle mesafeli durmaktadır. Geleneksel sınıf örgütle-rindeki zayıflamayı kaba anlamda dev-letin saldırıları ya da bu örgütlerin yö-netim zayıflıklarına bağlamak oldukça yüzeysel bir değerlendirmedir. Sorun, bu örgütlerle sınıf arasındaki yapısal uyumsuzluktur.

Yeni dönemin sendikal ve siyasal sınıf örgütleri, kapitalist toplumdaki ve işçi sınıfındaki bu değişime adapte olabilecek bir yapısal yenilenme yaşa-malıdır. Esnek, demokratik, kapsayıcı, kadın, mekansal olarak fabrikaya sıkış-tırılmamış, tüm yaşam alanlarını sınıf mücadelesinin mekanı haline getirerek diğer toplumsal sorun ve kesimlerle bir-leşen bir örgütsel form ve siyaset anla-yışı yaratılmalıdır.

İşçi sınıfı, halk ayaklanması ve hare-ketinde önemli bir hacim oluşturmasına rağmen, tezat biçimde örgütsüz olması sebebiyle görünür olamamış, ağırlık ya-ratamamış ve böylece yeni sendikal ve siyasal sınıf örgütlerine olan ihtiyacın altını güçlü bir biçimde çizmiştir.

Hareket gençtirHalk ayaklanması ve hareketinin ti-

pik özelliklerinden biri de, genç olması-dır. Yaş ortalamasının 25-28 arası olma-sı, büyük bölümünün daha önce hiçbir eyleme, siyasi bir partiye ya da hareke-te katılmamış ya da çok istisnai olarak

Page 52: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 52 ]

Marksist Teori 11

katılmış olması; kendilerine özgü, tek-nolojiyle iç içe geçen bir sosyalleşme biçimi ve dili oluşturmaları; devletin (özellikle de AKP’nin) kurumsal şid-detine ve yaşam alanlarına, tarzlarına dönük sistematikleşen müdahalelerine ve muhafazakarlaştırma çabalarına özel bir tepki duymaları; aşırı katı, merkezi-yetçi, buyurgan ve merkeziyetçi siyaset, örgüt ve yönetim anlayışlarına mesafeli ve tepkili olmaları gibi tipik özellikler barındırıyorlar.

İşçi, işsiz ve öğrenci gençliği kap-samayan bu kuşak, toplumsal mayalan-manın da en dinamik ve militan bölü-ğünü oluşturuyor. Mizah ve militanlığı birleştiriyor; muhafazakar ilişki kalıp-larını reddediyor; siyaseti öncülerin ya da profesyonel siyasetçilerin işi ol-maktan çıkararak yaşamı ve kendilerini dönüştürdükleri toplumsal bir eyleyişe çeviren, demokratik ve diyalogcu bir

siyaset anlayışı talep ediyor, üretiyor ve özneleri olarak öne çıkıyorlar.

Yeni dönemin devrimci öznesi, bu gençlik kuşağına özellikle gözünü dik-melidir. Bu kuşağın özellik, duyarlılık ve taleplerini dikkate alan bir örgütler yelpazesi açılmalı; gençlik, halk hare-ketinin dinamosu ve devrimci öncünün güç kaynağı olarak kazanılmalıdır.

Hareket kadındırHalk ayaklanması ve hareketinin

cinsiyeti açıkça kadındır. Kadınların harekete bu kadar yüksek ve etkin bi-çimde katılmasının birincisi, erkek egemen kapitalist düzenin yarattığı gerilimlerin olağanüstü yoğunlaşması; ikincisi, 80’lerin ikinci yarısında baş-layan, 90’larda Kürt kadın hareketinin kitlesel katılımıyla genişleyen kadın hareketinin açtığı bilinç ve mücadele kulvarı; üçüncüsü, AKP’nin muhafaza-karlaştırma politikasının kadınlar üze-rindeki erkek egemen basıncı katlama-sından kaynaklanan boyutu var. Bu üç boyutun birleşerek yoğunlaşması, Ha-ziran ayaklanmasına aynı zamanda bir kadın ayaklanması içeriği kazandırdı.

Sınıf egemenliğiyle erkek egemen-liği arasındaki ilişkinin girift niteliği, kapitalist dönemde, özellikle de neoli-beral aşamasında kaynaşmaya dönüştü. Neoliberal dönemde tüm yaşam alanla-rı metalaştırma anaforunun içine çekil-mekle kalmadı, kadın bedeni de adeta bir haz fabrikasına dönüştürülerek er-kek egemen kapitalist düzenin sömürü, yağma ve tahakküm mekanına indir-gendi. Sömürülen, öldürülen, şiddet gören, taciz ve tecavüz edilen, reklam figürüne dönüştürülen, ticaret nesnesi haline getirilen kadınlar, en gerisinden

Dağınık ve lokal düzeydeki ça-baları birleştirebilecek, arayışın kendiliğinden niteliğine aşarak iradi ve kapsayıcı bir açı yarabile-cek bir hattın oluşturulması ihti-yacı aciliyetini koruyor. Kitlelerle diyalog temelinde şekillenen tüm yaşam alanlarını örgütleme mekanına dönüştüren; yaratıcı, esnek, kapsayıcı ve yüzü gele-ceğe dönük bir kitle siyaseti ve örgütlenmesi perspektifi gelişti-rilmeli, düşünülmeli, tartışılmalı ve en önemlisi de pratik örnekler yaygınlaştırılmalıdır.

Page 53: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 53 ]

Marksist Teori 11

en ilerisine tüm kapitalist dünya ülke-lerinin ortak çizgisi haline geldi. Ka-pitalist düzenin erkek egemenliğini iç ederek temel niteliklerinden biri olarak öne çıkarması, kadın mücadelesini anti-kapitalist bir dinamiğe, kadın kitlelerini ise yeni dönemin temel ve en devrimci toplumsal kuvvetlerinden (işçi sınıfıyla birlikte) biri haline getirdi. Kadın kit-leleri içindeki devrimci gerilim, olağa-nüstü düzeyde yoğunlaşarak genel bir hal aldı.

Bu genel gerçekliğe, bir de Türkiye özgülünde AKP’nin muhafazakarlaştır-ma politikalarının merkezine kadının toplumsal rol ve etkinliğinin kısıtlan-masını koymasını eklemeliyiz.

Kadın kitleleri bu temelde ayağa kalkmış, yaşamını işkenceye çeviren, tüm oksijeni çekerek nefessiz bırakan, İslami maskeli erkek egemen kapita-lizme karşı onur ve özgürlük bayrağı-nı yükseltmiştir. Ayaklanmaya gücünü, rengini ve enerjisini katarak yeni döne-min en devrimci, öncü ve kararlı unsur-lardan biri olacağını göstermiştir.

Devrimci öncü, bu mesajı, dersi iyi okumalıdır. Kadın devrimi, Haziran ayaklanmasının açtığı ufuktan hare-ketle derinleştirilmeli, teorik, siyasal, örgütsel ve stratejik sonuçlarına ulaş-tırılmalıdır. Gerek özgün kadın örgüt-lenmesinde, gerekse de bir bütün ola-rak tüm örgütsel-siyasal çalışmada bu perspektif bir çıkış noktası olarak kabul edilmelidir.

Hareket Alevi’dirHalk ayaklanması ve hareketin bir

diğer sosyolojik gerçeği de, Alevilerin gösterdiği yüksek katılımdı. ‘80 önce-sinde devrimci hareketin tabanına ya-

yılarak siyaset sahnesine çıkan, hak ve özgürlük talep eden Aleviler, ‘80 son-rası devrimci hareketin ezilmesi ve geri çekilmesiyle, özellikle de 90’larla bir-likte Kürt ulusal hareketinin açtığı ka-naldan geçerek demokratik bir kimlik hareketi olma yönünde ilerlediler. Yöre ve kültür dernekleri, vakıf ve cemevle-ri etrafında bir araya gelerek ciddi bir toplumsal bağlam yarattılar. Ne var ki, devletin özel devşirme ve bölme poli-tikaları sonucu bağımsız ve birleşik bir irade yaratamadılar. Bir dönem, politik İslamın güçlenmesi ve muhafazakarlaş-ma politikalarından duydukları korkuy-la CHP üzerinden Kemalist iktidar oda-ğına yaklaştılar, fiilen yedeklendiler. Bu süreç, devrimci demokratik bilinç ve enerjilerini törpüleyip yatıştırsa da, faşist düzenle yapısal uyuşmazlıkları sonucu “potansiyel devrimcilik”lerini bir biçimde korudular.

Geleneksel rejim güçlerinin yenil-gisi ve CHP’nin kısmen bile olsa koru-nak rolü oynayamayacağının anlaşılmış olması, politik İslam orijinli bir parti olarak AKP’nin iktidara gelmesinin yarattığı muhafazakarlaşma dalgasının tetiklediği kaygı ve tepki yoğunlaşması gibi nedenler, Alevi emekçileri burjuva siyaset alanının ötesine, sokak siyase-tine yönlendirdi. Son yıllarda yapılan Sivas ve Maraş anmalarına, eşit yurt-taşlık mitinglerine (vb.) on binlerin, hatta yüz binlerin katılması, bu yöneli-mi yansıtıyordu. Haziran ayaklanması ise bu yönelimin sıçramaya dönüştü-ğü nokta oldu. Aleviler ayaklanmaya doğrudan kimlikleriyle katılmasa da, duyarlılık ve taleplerini kattılar. Mu-hafazakarlaşma, yaşam alanlarına ve tarzlarına müdahale; polis zorbalığına

Page 54: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 54 ]

Marksist Teori 11

öfke; demokrasi, özgürlük, adalet ve eşit yurttaşlık gibi sorun ve talepler, Alevilerin güçlü izlerini ve duyarlılık-larını da yansıtıyordu.

Halk ayaklanması ve hareketi, Ale-vi emekçilerin barındırdığı yoğun dev-rimci potansiyelin altını güçlü biçimde çizdi. Dar kimlik hareketinin ötesinde daha geniş, devrimci-demokratik bir di-namik olma vasfını taşıdığını gösterdi.

Devrimci siyaset, Aleviliğin demok-ratik ve sosyalizan yüzünü öne çıkaran, onu diğer devrimci, demokratik dina-miklerle etkileşime sokarak devrimci stratejisinin temel kuvvetlerinden biri olarak örgütleyen bir siyasi-örgütsel yaklaşımı vakit kaybetmeden oluştur-malı ve pratikleştirmelidir. Alevilerin duyarlılıklarını, taleplerini ve kaygı-larını hesaba katan, esnek ve etkin bir taktik anlayışla (nesnel olarak zaten za-yıflayan) Kemalist ideolojinin etkinliği-ni, devrimci etkinliğin artması yönünde çözen bir yaklaşımı ete kemiğe bürün-dürmelidir.

Ayaklanmanın vicdanı: Antikapitalist MüslümanlarTürkiye’de din, egemenlerin ezilen-

leri bölmek, sınıf çelişki ve çatışmalarını yatıştırıp bastırmak için kullandığı en ba-şat araçlardan biridir. Alevi-Sünni, laik-şeriatçı ikilemlerinin Cumhuriyet tarihi boyunca kitlelerin siyasal yönetiminde en çok kullanılan ve etkili araçlarından ikisi olması bu bakımdan anlamlıdır.

Ne var ki egemen sınıfların bu aracı birincisi, Kürt ulusal uyanışıyla; ikinci-si ise anti-kapitalist Müslümanları or-taya çıkaran sınıfsal yarılma süreciyle birlikte zayıflamış ya da zayıflamaya yüz tutmuştur.

Kürt ulusal uyanışı, Sünni ve Ale-vi Kürt emekçileri demokratik ulusal bilinç temelinde birleştirdi. Ve İslami, Kürt ulusunun Türk ulusuna bağlandığı bir payanda olmaktan çıkardı. Tersin-den, İslami kesimler içinde Kürt uya-nışına katılan, bu süreci destekleyip besleyen güçlü, demokratik bir damar ortaya çıktı.

Şimdi, Türkiye açısından da benzer bir olanakla karşı karşıyayız. Politik İs-lam orijinli bir parti olarak AKP’nin ne-oliberal politikalarla, emperyalizmle ve tekelci burjuvaziyle eklemlenerek İsla-mi söylem ve yaşam tarzını en pespaye burjuva yaşam tarzı ve söylemleriyle birleştiren (popüler tabirle) abdestli kapitalistlere dönüşmeleri, İslami du-yarlılıkları olan emekçilerde ve onlara en yakın aydın kesimlerinde bir arayışa yol açtı. Antikapitalist Müslümanlar, bu arayışı ve sınıfsal yarılma eğilimini yansıtıyor.

Antikapitalist Müslümanlar, İslam orijinli bir parti olarak AKP’nin karşı-sında, Kürtlerin, Alevilerin, kadınların, devrimcilerin, sözün özü ezilenlerin yanında saf tutuyor; adalet, özgürlük, eşitlik, demokrasi, toplumsal mülkiyet gibi kavram ve değerler üzerinden dev-rimci-sosyalist hareketle aynı sınıfsal-siyasal temele yerleşiyorlar.

Son yılların 1 Mayıslarında pratik bir harekete dönüşerek dışa vuran bu eğilim, Haziran ayaklanmasının en be-lirgin yüzlerinden biri olarak öne çıktı. Fiziki olarak büyük bir hacim kapsama-salar da ayaklanmanın vicdanı ve İsla-mi duyarlılığı olan emekçilere dönük seslenişi; AKP’nin dini bir demagoji ve siyasi kontrol aracı olarak kullan-masının önündeki engellerden başlıcası

Page 55: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 55 ]

Marksist Teori 11

olarak hareketin meşruiyet alanını ge-nişlettiler. Bu bakımdan fiziki ağırlıkla-rının ötesinde, önemli bir rol oynadılar.

Devrimci siyaset, bu eğilimle bir-leşebileceği bir siyasal-örgütsel kanal açma becerisini gösterebilmelidir. Bu eğilimin devrimci-sosyalist hareket-le birleşme yönünde gelişmesi, dinin egemenler tarafından bir sömürü ve tahakküm aracı olarak kullanılmasını engellemekle kalmayacak, İslamı du-yarlılıklara sahip emekçiler arasında özgürlük, adalet, eşitlik, toplumsal mül-kiyet gibi kavram ve değerlerin yayıl-masını sağlayarak, devrimci sosyalist düşünceye de zemin sağlayacaktır.

LGBTİ’ler vardırHaziran ayaklanmasının ve halk ha-

reketinin belki de en büyük ve anlamlı kazanımlarından biri de LGBTİ’lerin toplumsal görünürlük ve meşruiyetle-rinde yaşanan sıçramaydı. İnsan, hatta canlı yaşam tarihi kadar eski olan bu olgu (eşcinsellik), erkek egemen, cinsi-yetçi sistem ve ideolojilerin baskısıyla toplum bilincinin diplerine doğru itildi, yok sayıldı. Ne var ki kadın özgürlük mücadelesinin, kentleşmenin, kapi-talist çekirdek ailenin çözülmeye yüz tutmasının yarattığı aralıktan sızarak yüzeye çıktılar. Birçok ülkede müca-dele ve bedeller pahasına görünür hale geldiler, kimi haklarını kazandılar. Bu süreç, Türkiye-Kürdistan bakımından görece geri olsa da belirli bir gerilim yoğunlaşmasını ve mücadele birikimi-nin (dolayısıyla) bilincin oluştuğunu söylemek yanlış olmaz. Dernekler ve yayınlar, bu bilinç gelişiminin mecra-ları olarak okunabilir. Sonuç olarak bu gerilim ve bilinç birikiminin, AKP’nin

kaba erkek-egemen, cinsiyetçi, muha-fazakarlaştırıcı, yaşam alanlarına ve tarzlarına müdahale eden politikaları-nın yarattığı özgül gerilimle birleşme-sinden LGBTİ’lerin Haziran deneyimi doğdu. Dipten gelen dalganın en ön saflarında sokağa taşarak, cinsel yöne-limleriyle, kimlikleriyle, ama cinsel bir obje olmadan özgürce nefes almanın hazzını yaşadılar. Dahası, bu gerçekliği diğer ezilen toplumsal kesimlere de az çok kabul ettirdiler.

Devrimci siyaset uzun yıllar boyun-ca, en iyi halde uzak durduğu bu gerçek ve kesimle daha etkin bir ilişki kurma-nın yollarını bulmalıdır. Ayaklanmanın öne çıkardığı bu dinamiğin örgütlenme-si, ezilen diğer toplumsal dinamiklerle sistematik bir etkileşime sokularak gö-rünürlüğü ve meşruiyetinin arttırılması ve devrimci potansiyellerinin harekete aktarılması için özel bir çaba göster-melidir. Bunun için LGBTİ örgütlerine daha etkin bir katılım ve desteğin ör-gütlenmesinden LGBTİ’lerin toplumla iletişim, empati ve buluşmasını sağla-yacak organizasyonlara, aydınlatma ça-lışmalarından ileri unsurlarının devrim-ci hareketin saflara çekilmesine kadar varan bir pratik hat kurulmalıdır.

Kent mücadelesiTürkiye’nin son birkaç on yılına

damgasını vuran olgulardan biri de, kentlerin neoliberal değişimin ihtiyaç-larına uygun olarak reorganizasyo-nuydu. Sadece son 15 yıl içinde (Kürt savaşının sonucu olarak gerçekleşti-rilen sürgünlerin dışında) yaklaşık 5 milyon kişi taşra kentlerden metropol-lere taşındı. Bu nüfus hareketlerinin en önemli sonuçlarından biri de, konut

Page 56: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 56 ]

Marksist Teori 11

ihtiyacında yaşanan olağanüstü artıştı. Kentsel dönüşüm politikasına itilim veren temel saiklerden biri de buydu. Egemenler, artan konut açığını, yok-sulların merkezden uzaklaştırarak kent çeperine TOKİ eliyle yapılan sitelere yerleştirilmesi, yoksullardan boşaltı-lan alanların ve kent merkezlerinin ise sermayeye yeni kâr alanları olarak peş-keş çekilmesi (metalaştırma anaforuna itilmesi) yoluyla ‘çözmeye’ yöneldi. Doğal ve tarihi dokuyu tahrip eden, yoksullara yaşayabileceği, toplumsal-laşabileceği, nefes alabileceği (vs.) alan bırakmayan, onları kentin sürgünlerine ve paryalarına indirgeyen bu politika; ulaşım, barınma, meydan ve yeşil alan gibi kentsel sorunları merkezine alan bir kent mücadeleleri dinamiği ortaya çıkardı. Haziran ayaklanmasına itilim kazandıran temel dinamiklerden biri de, bu kent mücadeleleri ve sorunlarıy-dı. Yoksullar, Gezi Parkı savunmasıyla, kentlerin sermayeye peşkeş çekilme-sine set çekmiş, yeni bir kent talebini yükseltmiştir.

Devrimci siyaset, barınma, ulaşım, yeşil alan ve meydan gibi talepler etra-fında şekillenen bu yeni kent mücadele-leri dinamiğine dikkat kesilmeli; bu di-namikleri kapsayıp devrimci stratejiye bağlayabilecek bir siyasi-örgütsel açı yaratmalıdır.

Hareketin sportif yüzüHalk ayaklanmasının ve hareketinin

en militan, kitlesel ve dikkat çeken bö-lüklerinden biri de taraftar gruplarıydı. Çarşı’da en popüler örneğini bulan ta-raftar grupları fenomeni özelde futbo-lun, genelde ise sporun yaygın kanının aksine apolitizmin ve fanatizmin öte-

sinde halk dayanışması, örgütlenmesi ve mobilizasyonu için güçlü bir mecra olabileceğini tartışmasız biçimde gös-terdi. Devrimci siyaset, alanının özgün çizgilerini (kapsayıcılığını, esnekliğini vs.) hassasiyetle gözeten, alanı halk da-yanışması, örgütlenmesi ve mobilizas-yonu için sistematik bir mecra haline getiren bu yaklaşımı geliştirmeli ve teş-vik etmeli, dünya devrimci hareketinin bu temeldeki deneyimlerini de gözden geçirip sonuçlar çıkararak pratiğin hiz-metine sunmalıdır.

Çevre sorununun antikapitalist potansiyeliÇevre sorunun bir ayaklanmaya iti-

lim vermesi ihtimali, Hazirana kadar kimsenin, özellikle de devrimcilerin üzerinde çok fazla durmadığı (ya da duramadığı) bir olasılıktı muhtemelen. Kuşkusuz Haziran ayaklanması ve halk hareketi, çevre sorunu ve taleplerine indirgenemez. Ancak, çevre sorunu-nun tüm toplumsal sonun ve çelişkileri kendine çekip yoğunlaştırabilecek denli özel bir duyarlılık-çekim gücü oluştur-duğu açıktır.

Endüstriyel kapitalizmin (özellikle de neoliberal biçiminin) emeği ve do-ğayı yağmalamaya dayalı, kapitalizme karşı sınıf mücadelesiyle, ekolojik kur-tuluş mücadelesini aynı bağlama yer-leştirmekle; güncel siyasal mücadelenin konusu, devrim mücadelesinin stratejik bileşenlerinden biri haline getirmekte-dir. Kentin yeşilden arındırılması, kı-yıların ve ormanların yağmalanması, derelerin tahribi gibi sorunlar insani-toplumsal yaşam için en az; maaş, iş, aş, barınma kadar acil ve yakıcı sorun-lardır. Son yıllarda her tarafta pıtrak gi-

Page 57: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 57 ]

Marksist Teori 11

bi boy veren çevre eksenli mücadeleler ve en son Haziran ayaklanmasının çev-reci yüzü, bu aciliyeti, yakıcılığı ve an-ti-kapitalist dinamiği vurgulamaktadır.

Devrimci siyaset, sorunun tarihsel ve güncel kapsamı, taşıdığı stratejik de-ğer ve üzerine daha fazla yoğunlaşmalı, ekoloji mücadelesini günlük siyasetin ve stratejisinin konusu haline getirecek bir yaklaşımı pratikleştirmelidir.

***Haziran ayaklanması kendine özgü

bir siyasi-sosyal bileşim, siyaset dili, tarzı ve ölçeği yarattı. Devrimci siyaset artık eski kalıpları ile yetinemez. Ken-disini yeni duruma uygun hale getirmeli makro ölçekte siyaset yürütebilecek es-neklik ve kararlılık kazanmalıdır.

Önceki bölümde, halk hareketinin sosyo-politik bileşimin öne çıkan öğe-leri üzerinden özetlemeye çalışmıştık. Bu bölümde aynı çizgiden ilerleyecek ama bu sefer hareketin politik karak-terini oluşturan kimlik çizgilerini be-lirginleştirmeye çalışacağız. Böylece, devrimci siyasetin ve örgütlenmenin üzerinde hareket edeceği sosyo-politik zemini belli başlı unsurları ve özellikle-ri ile ifade etmiş olacağız.

Sosyal medyaSosyal medya, son yıllarda dünya-

da gelişen tüm toplumsal hareketlerde olduğu gibi Haziran ayaklanmasında da kritik bir rol oynadı. Devrimcile-rin gündemine “internet bağımlılığı”, “asosyalleşme”, “kitleleri gerçekten ve sokaktan koparmanın bir aracı” ya da en iyi halde “teknolojik bir imkan” gibi başlıklar altında giren bu olgu, bir araç olmanın ötesinde yeni bir toplumsallaş-ma uzamı olarak öne çıkmaktadır.

Devrimci hareket tarafından ağır-lıklı olarak “internet gençliği” denerek burun kıvrılan ya da ‘ti’ye alınan ye-ni gençlik kuşağı, interneti ve sosyal medyayı bilgi kaynağı, iletişim zemini, örgütlenme ve mücadele amacı ve en genel olarak yeni bir toplumsallaşma uzamı olarak işlevselleştirmektedir. Bu yolla tekel medyasının zihinsel ma-nipülasyon işlevi sınırlanmakta; me-kanın toplumsallaşma, örgütlenme ve mücadele üzerindeki sınırlayıcı etkisi zayıflamaktadır. A köyündeki bir emek-çi ile B metropolündeki bir emekçi, C ülkesindeki bir eylemci, D ülkesindeki eylemci arasında bağ kurulmakta, ben-zerlikler mesafeleri dikkate almadan birleşmekte, farklılıklar etkileşime gi-rerek yeni bileşimler yaratmakta, so-runlar ve talepler iç içe geçerek daha geniş çaplı bir toplumsallaşmanın ve mücadelenin temelini oluşturmaktadır.

Medyanın birkaç tekel elinde yo-ğunlaştığı, bu birkaç tekelin ise siyasi iktidarın sansür politikalarına tam ola-rak uyduğu bir ortamda patlak veren

Devrimci siyaset Haziran ayak-lanmasının ortaya çıkardığı

demokratik bilinç ve dinamikleri (panzehiri), şovenizm zehri bün-

yeden atılana kadar geliştirilmeli, işlevselleştirilmeli, kullanmalıdır.

Bu bakımdan panzehiri oluşturan iki bileşen üzerinde özellikle du-rulmalıdır. Türk emekçilerinin bu

savaştan kaynaklı mağduriyetleri-nin sorumlusu-muhatabı devlet,

sözcüsü ise devrimciler olmalıdır.

Page 58: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 58 ]

Marksist Teori 11

Haziran ayaklanması, büyük oranda sosyal medya kanalları üzerinden ya-yıldı ve birbirine bağlandı. İnternet gençliği diye ti’ye alınan gençlik sosyal medya üzerinden tüm örgütlü, ilerici, devrimci güçlerin toplam etkisini aşan bir iletişim, bağlama ve hızlandırma düzeyi ortaya çıkarmış, dahası bunun için devletin kurduğu tüm setleri aşarak sosyal medyayı ayaklanmanın oluşturu-cu öğelerinden biri olarak işlevselleştir-miştir.

Devrimci siyaset bu durumda ciddi-yetle değerlendirilmeli, tablodan siya-sal ve örgütsel yenilenme adına da so-nuçlar çıkarmalıdır. Bu alanı toplumsal yaşamın bir uzantısı olarak kavramalı, yerleşmeli ve alanın ruhuna, mantığına uygun bir siyasi-örgütsel kapasite ya-ratmalıdır.

Mizah ve neşeMizah ve neşe, Haziran ayaklan-

ması ve halk hareketinin en belirgin özelliklerinden biri olarak öne çıktı. Kitlelere direnme gücü ve enerjisi ka-zandırmakla kalmadı, devletin (özel-likle de AKP’nin) otoriter baskıcı özelliklerini karikatürize ederek do-kunulmazlık halelerini dağıttı, “devlet baba” algısını daralttı, popüler tabirle korku duvarının aşılmasına paha biçil-mez katkı sağladı. Egemenlerle yeni bir ilişki ve aldı bağlamı kurarak kitlelerin özgüven harcının tanımlayıcı bileşenle-rinden biri oldu.

Devrimci hareket bu olgu üzerinde durmalıdır. Geleneksel devrimci aji-tasyon ve teşhir dilinin, egemenlerin gücünü aşırı vurgulayan, ezilenleri ve devrimcileri ise daha çok mağduriyetle-ri ile karakterize eden yapısı belirli bir

ölçüden sonra amaçlananın tersi sonuç-lar vermekte, egemenlerin baskı ve kor-ku psikolojisini hakim kalma siyasetine zemin sunmaktadır. Haziran ruhu, öfke ve tepkinin korku ve baskı içinde çözül-mesini engelleyecek “kimyasal”lardan biri olarak mizah ve neşeyi öne sürmüş, böylece kitlelerdeki mücadele gücü, enerjisi ve özgüveni teşvik edilmiştir.

Diyalog eksenli siyaset ve örgütHaziranda kitleleri harekete geçiren

temel saiklerden biri de AKP’nin ya-şam alanlarına ve tarzlarına dönük aşırı müdahaleci, pervasız, üstenç-buyurgan üslup ve tarzıydı.

Kitleleri nesneleştiren, onur ve kişi-lik duygularını rencide eden bu yönetim ve siyaset tarzı ters teperek, kitlelerin özne haline geldiği temsili süreçleri aradan çıkararak onlara siyasi kişilik, onur ve özgüven duygusu-bilinci ka-zandıran; yöneten-yönetilen, öncü-kitle ilişkisini ast-üst denkleminden çıkara-rak diyalog temelinde yeniden kuran bir karşı siyaset tarzına ve arayışına yol açtı. Kitlelerin egemenleri eleştirisin-den doğan bu siyaset arayışı, doğrudan demokrasi girişimi ve adı konmamış bir sosyalizm arayışı olarak da okunabilir. Ne var ki aynı zamanda devrimci hare-kete, köklerine ilişkin bir hatırlatma ve yabancılaşma eleştirisi olarak da kav-ranmalıdır. Devrimci siyaset uzunca bir dönemden bu yana dar siyaset, örgüt ve biçimler yönünde deforme olmuş; kendini kitlelerin üzerinden yerleştiren, onların devrimcilerden talep, özlem ve beklentilerini dikkate almayan; kitlele-rin kişilik, özgürlük (hatta yer yer onur) duygularını hesaba katmayarak onları basitçe yönlendirilecek bir yığına indir-

Page 59: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 59 ]

Marksist Teori 11

geyen bir “devrimci öncülük” anlayışı etkili hale gelmiştir.

Devrimci siyaset, kitlelerin bu ha-tırlatma ve arayışına yanıt vermeli, kitleleri öznelleştiren siyaset ve örgüt anlayışını güncelleyerek canlandırma-lı; daha demokratik ve diyalog eksenli bir yaklaşımı hakim kılmalı ve makro düzeyde siyaset yürütecek bir yapıya kavuşmalıdır. Doğrudan demokrasiyi kitle siyasetinde temel özelleşme ma-ceralarından biri olarak kavramalı ve işlevselleştirmelidir.

Komün ve dayanışmaAyaklanma ve halk hareketinin ka-

rakteristik yanlarından biri de, meta ve bireysel çıkar eksenli kapitalist toplum yapısına karşı komün ve dayanışma ek-senli bir yaşamın inşasına girişmesiydi. Kitleler özgürleştirildikleri ya da bir araya geldikleri her (alanda) durumda devrim marketler kurdular. Değişim pazarları kurdular, parayı tedavülden kaldırdılar, şu ya da bu sorunun çözü-mü için dayanışma organizasyonları oluşturdular vs. Her durumda (hatta çoğu durumda) açıkça sosyalizm ideali telaffuz edilip, bilince çıkarılmasa da, sosyalizm idealinin tanımlayıcı çizgi-lerinden olan komün ve dayanışmayı sosyal pratiklerin temeline yerleştire-rek, sosyalizmin toplumsal zeminini genişlettiler.

Komün ve dayanışma pratikleri, sosyalizmin soyut ve belirsiz bir ge-lecek tasavvuru olmaktan çıkararak somut, dokunulabilir, kitlelerin ken-dilerini ve yaşam, dönüştürdükleri bir toplumsal hareket biçimine soktu. Kit-leler bu pratikler yoluyla aynı zaman-da birbirlerine dokunmakta acı, sorun,

sevinç, öfke, güç ve olanaklarını bir-leştirerek ortak bir kimlik edinmekte, cesaret, birbirlerine güven, genel olarak özgüven ve mücadele arzusu üretmek-tedir. Yarın bugünün içinde ve bugünü yıkıp yarını kuran bir mücadele gücüne dönüşmektedir.

Devrimci siyaset, bu durumdan so-nuç çıkarmalıdır. Komün ve dayanışma temelli sosyal pratikleri örgütsel-siya-sal çizgi olarak geliştirmeli, teşvik et-meli, pragmatik bir açı ve stratejik bir ufuk kazandırmalıdır.

Çoklu siyasetHaziran ayaklanması ve halk hare-

keti yan yana gelmesi zor, hatta imkan-sız denebilecek siyasi çizgileri yan yana getiren bir çekim alanı yarattı. Uzlaştı-rılamaz çelişkileri barındıran bu bileşi-min uzun süre yan yana kalamayacağı doğru olsa da ilerici siyasi ve toplumsal dinamiklerin bir aradalığının kendine özgü bir güç, enerji ve olanaklar yara-tarak yeni bileşimleri mümkün kıldığını söylemek yanlış olmayacaktır. Kitlele-rin yarattığı çekim alanında doğan bu çoklu siyaset olgusunu birincisi kitle-lerin birlik talebi, ikincisi ise tek tek ele alındığında siyasi bir faktör olarak değerlendirilemeyecek devrimci güçle-rin bir arada ve halk hareketi temelinde makro siyasete uygun bir düzey yarat-ma imkanı bakımından okumak ve an-lamlandırmak gerekir.

Devrimci siyaset harekete bulaşan karşı devrimci zehri esnek bir siyasetle, onların gerçek niyetini pratik temelinde teşhir ve giderek tecrit ederek kustu-rabilirse; tek tek devrimci örgütlendir-melerin özgül çıkar ve beklentilerini halk hareketi ve devrimin genel çıkar-

Page 60: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 60 ]

Marksist Teori 11

ları temeline yerleştiren, çoklu siyaset olgusuna devrimci bir çerçeve kazan-dırabilecek olgunluğu gösterebilirse, devrimci bir sıçrama için, en önemli koşullardan birini yerine getirmiş ola-caktır.

Şovenizmin panzehiriHaziran ayaklanması ve halk hare-

ketinin belki de en büyük kazanımla-rından biri, şovenist bilince vurduğu darbeydi.

Savaşın Türk emekçilerinde ya-rattığı yorgunluk ve çözüm isteği ile “demokratik çözüm ve barış” süreci-nin yarattığı atmosfer aralığından sızan birikmiş toplumsal gerilimler (devlet-halk çelişkisi) patlamaya dönüştü. Pat-lamanın esas kitlesi Türk emekçileri arasından geliyordu. Sokaklara inerek devletle karşı karşıya gelen, yerleşik devlet algısı pratik temelinde sarsılan Türk emekçilerinin önemli bir bölümü Kürt halkıyla empati yapmaya (kısmi ve daha çok metropoller üzerinden ger-çekleşen bir temas olsa da) ve devrimci sosyalist güçlerle bir araya gelip etkile-şime girerek yeni ve daha demokratik bir kavrayış edinmeye, şovenist hege-monyayı aşmaya yöneldiler. Hareketin önemli bir kesiminin (Türk) Alevi ke-siminden gelmesi bu süreci pekiştirdi, hızlandırdı (Kürt hareketinin süreçteki çekinceli tutumu, hareketi esnek söy-lem ve politikalarla Kürdistan’a yayma konusunda gösterdiği kararsızlık sebe-biyle bu bağlamdaki gelişme, olması muhtemel olanın gerisinde kalmıştır. Kürt hareketinin tavrını gerçekleştirir-ken öne sürdüğü; Kürt hareketinin mü-dahil olması durumunda, devletin ha-reketi şoven bilinci kaşıyarak terörize

edebileceği ve bölebileceği yönlü kaygı kendi içinde anlaşılır olsa da gerçekçi ve doğru değildir. Eğer Kürt hareketi ken-di özgün taleplerini hareketin ruhuna ve genel çerçevesine adapte edebilecek-ki bu mümkündü- bir politik esneklik gös-tererek hareketi Kürdistan’a yaysaydı Türk emekçilerinin sistemden koparıl-ması, Kürt halkıyla ortak mücadele te-melinde şovenizmin aşılarak demokra-tik bir mücadele cephesinin oluşmasına esaslı bir katkı yapabilirdi.)

Haziran ayaklanması; şovenist bilin-cin aşılması, demokratik bilincin gelişi-mi bakımından kritik bir rol oynamış, bir eşik geçilmiştir. Ne var ki buradan şovenizmin artık geride kaldığı, politik bir enstrüman olarak işlevsizleştiği gibi bir genellemeye gidilmemelidir. Şoven bilincin aşılması için gerekli dinamik-ler şovenizmin panzehiri ortaya çıkmış, iyileşme başlamış ancak zehrin bünye-deki yaygın varlığı farklı biçim ve dü-zeylerde devam etmektedir.

Devrimci siyaset, Haziran ayak-lanmasının ortaya çıkardığı demokra-tik bilinç ve dinamikleri (panzehiri), şovenizm zehri bünyeden atılana ka-dar geliştirilmeli, işlevselleştirilmeli, kullanmalıdır. Bu bakımdan, panzehi-ri oluşturan iki bileşen üzerinde özel-likle durulmalıdır. Birinci olarak “de-mokratik çözüm ve barış” siyasetinin yarattığı devrimci olanaklar üzerinde yoğunlaşılmalı, barış talebini “emekçi çözüm” yönünde Türk emekçilerine yayan, sürekli Türk emekçileri cep-hesinden hareketle kuran, buna uygun dil ve araçlar yaratan bir kulvar açıl-malıdır. Bu savaş, Türk emekçilerinin değildir. Türk emekçileri de bu savaşın mağdurudur. Türk emekçilerinin bu

Page 61: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 61 ]

Marksist Teori 11

savaştan kaynaklı mağduriyetlerinin sorumlusu-muhatabı devlet, sözcüsü ise devrimciler olmalıdır. Barış ve de-mokratik çözüm talebi ve mücadelesi emekçi çözüm yönünde teşvik edilme-li, Türk ve Kürt emekçileri (ve tabi ki diğerleri de) bu temelde ortaklaştırı-larak devrimci sınıf savaşına bağlan-malıdır. İkinci olarak, Türk ve Kürt emekçileri arasında mücadele ortaklığı temelinde etkileşimi teşvik edecek bir bağlam yaratılmalı, bunun için esnek, ortak sorunlara odaklanan örgüt ve or-ganizmalar geliştirilmelidir. Türk ve Kürt emekçilerinin bir araya geldiği, ortak mücadelenin öznelerine dönüş-tüğü her anda (Tekel direnişi ve Hazi-ran ayaklanması bu açıdan çarpıcıdır) şovenizmin dokusu zayıflatmaktadır. Buradan somut sonuçlar çıkarılmalıdır. Bu iki kanal genişletilmeli ve devrimci stratejiye bağlanmalıdır.

***Haziran ayaklanması politik sis-

temde ve kitle bilincinde olduğu kadar geleneksek devrimci siyaset tarzında da sarsıntı yarattı. Geleneksel tarzın sı-nırlarını göstererek değişim ihtiyacını vurguladı. Artık idare etmenin zamanı geçmiştir. Devrimcilik, devrimle ilişki-si temelinde ölçülecektir. Kendine dö-nük, mikro siyaset ve örgüt zihniyetiyle sınırlı, yenileme gücü olmayan, kitle-lerden öğrenme ve birleşme yeteneği zayıf, ezberlerine ve alışkanlıklarına sıkı sıkı sarılan vs. devrimcilik anla-yışının miadı dolmuştur. Devrimciler devrim için ölmeyi ve direnmeyi bildiği kadar devrim olmayı, yani kendilerini ve kitleleri değiştiren, yıkan ve yapan bir tarihsel özne haline gelmeyi de bil-melidir.

Mao Zedong revizyonist karşı-dev-rim tehlikesine karşı kültür devrimi yangınını harlarken devrimcilere şöyle sesleniyordu: “Ateşi kendi vücudunuza yanaştırmak, yanması için alevleri kö-rüklemek sizin görevinizdir. Buna cesa-ret edecek misiniz? Çünkü ateş kafanızı da yakacaktır… Eğer devrim yapmaz-sanız, devrim size karşı yapılacaktır.”

Marksist Leninist Komünistler başta olmak üzere tüm devrimciler beynini, ruhunu, tüm varlığını devrimin ateşine tutmalı; alışkanlıklarından ve ezber-lerinden sıyrılarak kendilerini yeni bir düzeyde kurma, devrim olma cesaretini ve becerisini gösterebilmelidir.

Hiç kuşkusuz bu sorun birkaç ma-kalenin sınırlarında anlaşılıp, birkaç hamleyle çözülemez. Ancak arayış ve hareket başlamıştır. Fikirler, çözümle-meler, deneyimler oluşacak, etkileşime girecek ve yeni alaşımlara yol açacak-lar. Yeni bir kitle siyaseti-tarzı üzerine söyleyeceklerimiz de bu bütünlük için-de değerlendirilmeli, geliştirilmeli, ço-ğaltılmalı, zenginleştirilmeli, derinleş-tirilmeli, uyarlanmalıdır. Zihnimizi ve pratiğimizi sınırlayan tüm kalıpları bir yana bırakmalı, amacımıza, devrime ki-litlenmeli ve kendimizi kitlelerin için-de, kitlelerle birlikte yeniden kurmaya odaklanan bir siyaset tarzını ete kemiğe büründürmeliyiz.

Yaşamı siyasetin mekanı haline getirinHer yer, (ezilen) her kesim, her in-

sani-toplumsal ilişki ve sorun siyase-tin alanıdır. Evde, sokakta, okulda, iş yerinde, parkta, bilgisayarda (‘sanal’ alan) örgütlenin. Film izlemeyi, spor yapmayı, gezmeyi, müzik dinlemeyi ya

Page 62: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 62 ]

Marksist Teori 11

da yapmayı vs. örgütlenmenin bağlamı olarak değerlendirin. Yol sorununu, iş sorununu, aş sorununu, çeteleşmeyi, yoksulluğu, erkek şiddetini vs. müca-dele konusu haline getirin. Evi yanan komşunun, kaza geçiren mahallenin, çocuğunu dershaneye yollayamayan yoksulun sorununu dayanışmanın ve örgütlenmenin vesilesi yapın. Yaşamın tüm boyutları ve yönleriyle devrimci si-yasetin mekanına dönüştürülmesinden; ezilenin birliği ve dayanışmasından, devrimcilerle ezilenlerin sonsuz biçim ve yollarla temasından yeni bir enerji, bilinç ve güç doğacaktır.

Siyaseti ve örgütlenmeyi somut koşullara dayandırınHangi alanda, ne tür siyaset yürü-

teceğinizi, hangi araç ve biçimleri kul-lanacağınızı, hangi sorun ve taleplere odaklanıp, hangi sloganları öne çıkara-cağınızı somut olarak belirleyin. Bunun için belli dönemlerde anket yapmayı alışkanlık haline getirin. Anket hem kitlelerle iletişim kurmanın bir amacı olacak, hem de kitlelerin sorun, talep ve eğilimlerini tespit ederek somut si-yaset ve örgütlenme yürütmek için ih-tiyaç duyacağınız verileri sağlayacaktır. (Marks, Lenin ve Mao gibi devrimci önderler ya da başarılı birçok devrim-ci hareket siyasal pratik ve örgütlenme süreçlerinde bu aracı oldukça işlevsel bir şekilde kullanmıştır. Devrimci ha-reketimizin de bir dönem yer yer baş-vurduğu bu araç ne yazık ki şimdilerde istisnai hale geldi. Genel gözlem ve tes-pitlerden hareket eden, somut koşulları ayrıntılarıyla kavrayıp siyasal ve örgüt-sel karşılıklarını oluşturamayan yakla-şımların haliyle kitlelerle diyaloğu ve

teması da zayıflamakta, yabancılaşma yaygınlaşmaktadır.

Böylece A bölgesinde işçilerin ser-vis sorununu, B okulundaki öğrencile-rin kantin sorununu, C mahallesindeki Kürtlerin ya da Alevilerin ulusal-inanç-sal sorun ve taleplerini dikkate alan bir siyaset oluşturacak, müziğe, spora ya da sinemaya olan ilgilerini kullanaca-ğınız araç ve biçimleri belirlerken veri olarak değerlendirebileceksiniz. Servis sorununa odaklanan bir ajitasyon fa-aliyeti yürütebilecek, kantin meselesi için eylem örgütleyebilecek, işçi ya da öğrencilerin müziğe olan ilgisinden ha-reketle müzik dinletileri ya da kursları düzenleyecek, spora olan ilgilerinden yola çıkarak spor kulüpleri ya da turnu-vaları örgütleyebileceksiniz.

Kitleleri siyasetinöznesi haline getirinKitlelerle ast-üst ilişkisi kurmayın.

Siyaseti ve örgütlenmeyi onlarla birlik-te yapın. Öğrettiğiniz kadar (hatta daha çok) öğrenmeyi de bilin. Öncülük size siyasi etiketinizin bahşettiği bir özellik değil, kazanmanız gereken bir nitelik-tir. Kitlelerin sorun ve taleplerini kav-rayabilir, toplumun bağrındaki çelişki ve gerilimleri belirli bir stratejik amaca koşullu biçimde açığa çıkarıp, örgütle-yip, çözüme yönlendirebilirsiniz. Hem kitleleri hem de kendinizi yeniden kura-bilir, öncü vasfını kazanabilirsiniz.

Düzenin tüm sorunların kaynağı ol-duğunu, kurtuluşun düzeni yıkarak yeni bir düzen kurmaktan geçtiğini pratik deneyimler üzerinden gösterin. Kitle-leri, doğruları onlara dayatarak değil, pratik temelinde ikna edip alternatifini göstererek kazanabilirsiniz.

Page 63: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 63 ]

Marksist Teori 11

Kitleler siyasetin nesnesi değil, öz-nesidir. Devrimci öncünün özneliği kitleleri özneleştirebilme yeteneğiyle doğru orantılıdır.

Özgünlükleri ihmal etmeyinFarklı ezilen kesimlerin mücade-

leleri ve talepleri arasında bağ kurun. Tüm mücadeleleri tek bir stratejik doğ-rultuda (Sosyalizm) birleştirin ama her mücadele alanının ve kesiminin özgün-lüklerini de ihmal etmeyin. Mücadele araç ve biçimleri, alan, boyut ve unsur-ları arasındaki bağı koruyup zenginleş-tiren ama özgünlükleri de hassasiyet-le gözetip birbirine karıştırmayan bir siyasi olgunluk, esneklik ve önderlik düzeyi yaratın. Barışçıl biçimlerle radi-kal biçimler, öncü örgütle kitle örgütü, gençlik çalışmasıyla kadın çalışması vs. arasında birlik, özgünlük boyutlarını birlikte kavrayan bir ahenk oluşturun.

Bürokratik değil demokratik yönetimi esas alınŞu ya da bu kitle örgütlenmesi, ha-

reketi ya da eylemindeki yönetsel avan-tajlarınızı süreçlerin bürokratik yöne-timi için değil, kitlelerin ikna edilmesi ve kararlaşması temelinde demokratik yönetimi için değerlendirin. Yönetsel avantajlarına dayanılarak örgütlenen süreçler en iyi ihtimalle sorunu öteler, lokal-geçici kazanımlar getirir. Ama tersinden geniş anlamda ve uzun vade-de bürokratik zihniyet ve siyaset tarzını teşvik edip kitleleri nesneleştirerek mü-cadele enerjisini söndürür, öncü ve kit-le arasında yabancılaşmanın zeminini döşer, çözüldü sanılan sorunu yeniden ve daha büyük boyutlarda üretir. Ama kitlelerin ikna edilmesi ve kararlaşması

yoluyla demokratik olarak örgütlenen süreçler somut kazanımlar yaratmakla kalmaz, kitlelerde mücadele enerjisi ve öznelik bilinci doğurur. Öncü ve kitle arasındaki bağları güçlendirir, öncünün kitleleri ikna süreci içinde nitelik biriki-mi yaratmasına teşvik eder.

Kitlelerin kararlaşma süreçlerine et-kin katılımını öngören meclis tipi örgüt-lenme formlarını bu bakımdan teşvik edin. Bu örgütlerin dar örgütler biçi-mine doğru deforme olmasını engelle-mek için ek mekanizma ve yöntemler geliştirin. Esnek bir üyelik sisteminin oluşturulması, tüm üyelerin tartışma ve karar süreçlerine katılımı için esnek mekanizmaların oluşması (kararların alındığı, tartışıldığı toplantıların yanı sıra bir biçimde katılmayan üyelere gi-dip oy ve görüşlerini alacak komisyon-ların oluşturulması, internet yoluyla oy ve görüş bildirme gibi) sağlayın.

Sokağı siyasetin merkezi haline getirinSalonlar ezilenlerin arasına sınır çe-

ker. Sokaklar ise iletişim ve etkileşimin önünü açarak onları dayanışma, birbi-rinden güç alarak özgüven kazanmaya, nihayetinde özneleşerek irade ve kişilik oluşturmaya teşvik eder. Parkları, so-kakları, meydanları sayısız çeşitlilikteki etkinliklerle kaplayın. Burjuva siyaset alanını sokak siyaset yoluyla kuşatıp tecrit edin, sokağı siyasetin merkezi ha-line getirin.

Dar grup siyasetinden kopunDevrimci partinin varlık gerekçesi-

nin devrim olduğunu unutmayın. Grup çıkarlarını, siyasal pratiğin ve ittifakla-rın yönlendirici güdüsü haline getiren

Page 64: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 64 ]

Marksist Teori 11

grupçu duygu ve düşüncelerden arının. Devrimin genel çıkarlarını esas alın. Grup varlığı ve çıkarları devrimin genel çıkarları temelinde kişilik ve amaç ka-zansın. Farklı, ilerici devrimci güçlerle birlikte davranmayı önemseyin. Ama bunun devrimci pratiğinizi sınırlayan bir propagandaya dönüşmesine müsa-ade etmeyin. Birlikte siyaset yapmayı ve üretmeyi öğrenin. Farklılıkları risk değil siyasi, örgütsel ve ideolojik geli-şiminizin dinamikleri olarak kavrayın.

Birlikte çoklu siyaset, sorun değil, değişip-değiştirebileceğiniz önderlik kapasitenizi geliştirebileceğiniz bir olanaktır. Böylece yeni-farklı politik perspektiflerle negatif ya da pozitif ge-rilimler yaşayacak, bu gerilimlerden hareketle politikalarınızı uyarlamak ya da üretmek ihtiyacı duyacak, sürekli kitlelere giderek politikalarınızı anlat-ma-yayma zorunluluğu hissedeceksi-niz. Ya da etkileşimlere girerek yeni alaşımlar yaratacaksınız.

Yine de köklü alışkanlıklar ya da pratik imkansızlıklar gibi birçok neden-le herkesle yan yana gelemeyebilir ya da getiremeyebilirsiniz. Bu durumda

herkesi bir araya getirelim diyerek pra-tiğinizi hantallaştırıp sınırlamayın. Aynı doğrultuda ilerleyen ama sorunu farklı yön ve boyutlarda kucaklayan paralel ittifaklar oluşturun. Bu sizin de, birlik-te politika yaptığınız güçlerin de siyasi esnekliğini ve çapını büyütecektir. Ki-minle neyi ne kadar yapabileceğinizi tespit edin. Kürt sorunu konusunda üç siyasetle “UKKTH” başlığı altında bir panel örgütleyin, beş siyasetle “Kürt halkının demokratik haklarını tanıyın” içerikli bir kampanya organize edin, dört siyasetle “Demokratik, emekçi çö-züm” konulu bir miting düzenleyin, iki siyasetle “seçim barajı” ya da “tutuklu vekiller” konusunda basın açıklaması yapın vs. Birbirinden farklı bir dizi itti-fak ve pratiği birbirine bağlayan, onlara stratejik bir açı ve ağırlık kazandıran bir makro siyaset alanı yaratın.

Herkese iş verin ama işveren olmayınİnsanlar sosyal ve politik yaşamla-

rının her alanında sizi yanında yoldaşı, omuzdaşı olarak görsün. Herkese iş ve-rin ama işveren olmayın. Örgütlenme-nin yolu insanları belirli bir iş ve amaç doğrultusunda işlevsel kılmaktır. Her-kese iş vermek için işi bölün. Ama iş bölümünü teknik bir yönetim usulü ola-rak değil, işlevsel bir iş birliği-örgütlen-me yolu olarak kavrayın. Bir dergi çı-karmak için Ayşe haber yapma, Meltem makale yazma, Ali dizgi, Veli mizanpaj, Nurten baskı ile uğraşsın vs. Bütün iş-leri bir ya da birkaç kişinin üstlendiği faaliyetten örgütsel kapasite doğmaz. Ama herkesin iş bölümü ile yetenekleri doğrultusunda işlevselleştiği ve iş birli-ği temelinde birbirine bağlanarak yeni

Devrimci partinin varlık gerek-çesinin devrim olduğunu unut-mayın. Grup çıkarlarını, siyasal pratiğin ve ittifakların yönlendiri-ci güdüsü haline getiren grupçu duygu ve düşüncelerden arının. Devrimin genel çıkarlarını esas alın. Grup varlığı ve çıkarları dev-rimin genel çıkarları temelinde kişilik ve amaç kazansın.

Page 65: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 65 ]

Marksist Teori 11

bir anlam bütünlüğüne ulaştığı bir faali-yet örgütsel kapasite yaratır.

Diğer taraftan iş bölümü ve örgüt-lenme adına işlevsel olmayan enerji sarfına yol açan organizasyonlardan kaçının. Çünkü bu tip organizasyonlar hedeflenenin aksine amaçsızlığa ve bi-çimselliğe yol açarak yabancılaşma ve örgütsüzleşme üretir.

***Haziran ayaklanması ve halk hare-

keti, canlı bir politik atmosfer yarattı. Harekete geçen kitleler özneleşme yo-lunda ilerlerken kendi ruhuna ve doku-suna uygun bir örgütsel yelpaze açma ya da oluşturma ihtiyacını da her geçen gün daha yakıcı biçimde hissetmeye başladı.

Kritik sorun budur. Devrimci hare-ketimiz geleneksel zaaflarını aşarak bu hareketin ihtiyaçlarına uygun bir doku değişimi yaşayıp örgütsel bir kapasite yaratabilirse yeni bir tarihsel sıçrama olanağı (yani devrim), tabiri caizse eli-mizin uzanacağı yakınlıktadır.

Evet, henüz büyük güçleri emebi-lecek, yönetebilecek bir kapasite ve önderlik düzeyi yaratabilmiş değiliz. Ancak bunun için her şeye sahibiz. Ha-reketin ruhu ve ihtiyaçlarını kavrayabi-len, hedefe kilitlenmiş bir siyasi örgüsel çizgiyi hemen şimdi pratikleştirmeye başlarsak sıçrayabilir, kitlelerin içinde kendimizi yeniden, yeni bir düzeyde kurabiliriz.

Devrim artık belirsiz bir geleceğin sorunu değil, bugün içindeki mücade-le dinamiklerinin siyasi-programatik bir ifadeye kavuşup kavuşmayacağına bağlı olan somut bir olasılıktır. Devri-min güncelliği diskuru bu bakımdan bir genellemenin ötesinde, somut bir yo-

ğunluk kazanmıştır. Tam da bu temelde kafamızdaki tüm kalıpları kırmalı, ama-ca (devrim) kilitlenmeli, tüm gücümüz-le, enerjimizle, varlığımızla kitlelere giderek “yeni dönemin devrimci öncü formu”na can vermeliyiz. Tüm yaşamı örgütlenme mekanı olarak kavrama-lı, onlarca, yüzlerce, binlerce çeşit ve düzeyde örgütler kurarak kitleleri (ve onlarla birlikte kendimizi) özneleştir-meliyiz. Burada sayacaklarımız, soru-nun daha çok kitle örgütlenmesi yönü-ne odaklanacak. Bunları sınırsız oranda çeşitlendirmeli, büyütmeli, zenginleş-tirmeli, uyarlamalı ve diğer açılardan da pratikleştirmeliyiz. Devrimci militan tüm yaratıcılığı ve girişkenliğiyle soru-nun farklı boyutlarını kavramalı, dev-rim örgütünün besleneceği bir örgütler denizi yaratmalıdır.

***1) Nerede hangi sorunlara odakla-

nıp, hangi araçları kullanacağınız so-mut olarak tespit edin. Bunun için belli periyotlarla anketler düzenleyip, içinde çalıştığınız alanın profilini çıkarın.

2) Kitlelerle birlikte siyaset tartışıp, yapabileceğiniz forum/meclis türü ör-gütleri yaygınlaştırın.

3) İnsanların yaşamına girin. Politi-kayı somut sorunlardan hareketle yay-gınlaştırın.

4) Yerel ya da ulusal takımların ta-raftar birliklerini, derneklerini kurun.

5) Yerellerde futbol takımları, spor kolektifleri kurun. Turnuvalar ve ligler organize edin.

6) Daha baştan mükemmel plan ya da organizasyonlar oluşturmaya çalışa-rak elinizi kolunuzu bağlamayın. Genel bir çerçeve oluşturduktan sonra hareke-te geçin. İlişkileriniz üzerinden bir kaç

Page 66: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 66 ]

Marksist Teori 11

takım kurun. Üzerinde “Çapulcular top peşinde. Birleşiyor, dayanışıyor, spor yapıyor, eğleniyoruz. Katılım açıktır” gibi şeylerin yazdığı afişleri asın, in-ternetten vs. duyuru yapın. Karşılıksız kalmadığını göreceksiniz.

7) Oluşturacağınız sportif oluşumla-rın halkın birliğinin, dayanışmasının ve toplumsal duyarlılıklarının gelişiminin bir aracı olduğunu unutmayın. Spo-ra yeni bir biçim ve içerik kazandırın. Karma takımlar kurun. Kadınları ve eş-cinselleri öne çıkaran oluşumlara gidin. Gelirin grevdeki işçilere, depremzede-lere, Rojava’ya aktarılacağı turnuva ya da karşılaşmalar organize edin. Küfrün, cinsiyetçi, şoven söylemlerin, sport-mence olmayan tüm söz ve davranışla-rın yer verilmediği bir spor dili ve ahla-kını teşvik edin. (Örnek olarak Gazoz Ligi deneyimine bakabilirsiniz.)

8) Taraftar birliklerini, kolektiflerini düzenli olarak bir araya getirecek top-lantılar organize edin. “... Taraftar ko-lektifi olarak her hafta sonu ... parkında, kuracağımız dev ekranda maç izliyor, sonra da sohbet ediyoruz. Çekirdeğini al gel” gibi duyurular yapın. Her ma-çın sonunda gündemde olan bir konuda sohbet edip, tavır geliştirin. Mesela, sa-vaşa karşı imza föyleri çıkarıp dağıtın.

9) Her sabah form tutmak için yü-rüyüş, koşu yapan onlarca insan dikka-tinizi çekmiştir. Bunu sosyo-politik bir örgütlenmenin zemini olarak değerlen-direbilirsiniz. “Çapulcular form tutuyor. ... Mahallesi sporcu kadınlar kolektifi olarak ... yürüyüş parkında buluşuyor. ... Parkında deneyim sahibi bir arkada-şımızın yönlendiriciliğinde sporumuzu birlikte yapıyoruz. Siz de katılın” gibi ilanlar yapın. Tanıdığınız 5-10 kişiyle

duyurusunu yaptığınız yere gidin. Çağ-rınız çok geçmeden karşılık bulacaktır. Spor sonrasında, sohbet edin, kahvaltı yapın. Bir konuyu gündemimize alıp tavır geliştirin. Şiddet gören bir kadına dayanışma örgütleyin. 8 Mart etkinliği yapın. Bir kooperatif kurun vb.

10) Kadına şiddete karşı öz savun-ma hareketi örgütleyin. Mesela kadın-lara yakın dövüş eğitimi veren kurslar açın. “Kadın olarak korkmuyoruz. Her yerde kendimizi savunabiliriz... kursla-rı ... tarihinde ... adresinde başlayacak-tır. Birleşirsek daha güçlü oluruz” gibi duyurular yapın. Eğitimli kadınlardan öz savunma grupları kurun. Tacizci, tecavüzcü olduğu bilinen bir erkeği ce-zalandırın. Öz savunma grupları olarak yılbaşı günlerinde ya da geç saatlerde kentin merkezi yerlerinde gezin. Ka-dınları rahatsız edenleri cezalandırıp videoya çekin. Görüntüleri internet vs. aracılığıyla ve “Biz her saatte her yer-deyiz. Tacizciler korksun” gibi slogan-larla yayınlayın.

11) Kadın dayanışma merkezleri ku-run. Bu merkezler üzerinden kadınlara hukuki, eğitsel, tıbbi, mesleki destek sağlayın. Bu tip çalışmalar için sendi-kalardan, barolardan, tabip odalarından vs. destek isteyin.

12) Kadın dayanışma merkezle-ri üzerinden, şiddet gören kadınların, kadın dayanışması temelinde sahiple-nildiği kadın dayanışma evleri kurun. “Erkeklere ve devlete muhtaç değiliz. Şiddete ve sömürüye karşı birleşiyor, dayanışma evlerimizi kuruyoruz” gi-bi bir şiar etrafında bir dizi kampanya örgütleyebilir, etkinlikler ve bağışlar yoluyla gerekli maddi ve kadro alt ya-pısını kurabilirsiniz.

Page 67: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 67 ]

Marksist Teori 11

13) Kadın dayanışma evlerine bağlı olarak ya da merkezler üzerinden ayrı-ca, gönüllü kadınların mağdur kadınla-ra geçici ya da kalıcı olarak evini açtı-ğı, iş ya da maddi yardımda bulunduğu “Kızkardeşlerimize sahip çıkıyoruz” başlıklı bir dayanışma organizasyonu örgütleyebilirsiniz.

14) Mahallelerde, kadın dayanışma merkezlerine bağlı olarak ortak mutfak-lar veya kreşler kurabilirsiniz. Bu tip organizasyonlarla kadınları ekonomik ve iş yükü açısından rahatlatabilir, da-yanışma temelinde örgütleyebilir, po-litik ve sosyal olarak (elini boşaltarak) bağımsızlaşmalarını ve gelişimlerini teşvik edebilirsiniz.

15) LGBTİ’lerin toplumsal görü-nürlüğünü ve meşruiyetini artırmak için mahallelerde ya da kesimsel örgütlerde bilinçledirme (halka dönük) ve tanışma toplantıları, panelleri vb. örgütleyebi-lirsiniz.

16) Çeşitli kitle örgütleri ya da or-ganizasyonlarında LGBTİ bireylerin sözcü vs. olarak görünür ve etkin hale gelmelerini teşvik edebilirsiniz.

17) LGBTİ bireylerin ekonomik olarak bağımsızlaşabilmeleri, ayakta durabilmeleri için üretim ve dağıtım kooperatifleri kurabilirsiniz.

18) Alevilerin temel taleplerini öne süren yerel ya da merkezi miting-ler, yürüyüşler, imza kampanyaları organize edebilirsiniz. Mesela, Sivas katliamının yıl dönümünden bir ay önce Alevi katliamlarının sorumlula-rının bulunup hesap sorulması, devle-tin Alevilerden resmen özür dilemesi gibi taleplerle ülkenin dört yanından Sivas’a yürüyüş organize edebilir, ey-lemi yaygın bir imza kampanyasıyla

pekiştirebilir, bir mitingle taçlandıra-bilirsiniz.

19) Kızılbaş dernekleri kurabilir, kızılbaş Aleviliğin komünal devrimci özünü canlandırmaya dönük paneller, sempozyumlar, konferanslar, propagan-da toplantıları örgütleyebilirsiniz.

20) Kızılbaş Aleviliğin isyancı özünü dile getiren bir müzikal propaganda ha-reketi örgütleyebilirsiniz. Ortalama ola-rak saz çalıp söyleyebilen binlerce Ale-vi genci Kızılbaş Aleviliğin komünal, devrimci felsefesiyle kuşandığında, her yerde (parklarda, sokaklarda, meydan-larda, evlerde, toplantı ve etkinliklerde vs.) müzikal propaganda yapan bir çeşit modern abdallar hareketi oluşacaktır.

21) Modern abdallar hareketiyle bir-likte ya da ayrıca, semahı toplumsal te-malarla ve modern figürlerle birleştiren bir çeşit modern semah hareketi de ör-gütlenebilir. Alevi gençleri içine alarak yaşamın her alanına yayılan bir modern semah hareketi, kızılbaş Aleviliğin ge-leneksel ritiüllerine modern çizgiler ka-zandırarak toplumsal mesaj ve taleple-rin taşıyıcısı haline getirecek, komünal isyancı özü canlandırıp, yayacaktır.

22) Sünni-dindar emekçilerin yo-ğun olduğu alanlarda, Antikapitalist Müslümanlarla birlikte organizasyonlar yapabilirsiniz. Mesela kandil günlerin-de, dini bayramlarda, Ramazan da gü-nün anlam ve önemini, temel toplumsal sorunlarla ilişkilendirerek ele alan ya da Filistin, savaş, yoksulluk-zenginlik gibi belirli konuları İslam’ın muhalif, devrimci yorumundan hareketle değer-lendiren, panel, konferans, propaganda toplantısı gibi etkinlikler düzenleyebi-lir, yeryüzü sofraları türü organizasyon-lar yapabilirsiniz. Rojava’ya, Filistin’e,

Page 68: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 68 ]

Marksist Teori 11

depremzedelere dönük dayanışmayı ör-gütleyebilirsiniz.

23) Çeşitli eylem, etkilik ve organi-zasyonlarda, muhalif, devrimci yayın-larda Antikapitalist Müslümanlara kür-sü verip, dindar kesimlere daha içten seslenebilir; egemenlerin sosyalizm ve din arasında siyasi bir karşıtlığı kaşıya-rak kitleleri maniple etme girişimlerini boşa çıkarabilirsiniz.

24) İşçi sınıfının örgütsüz olan bü-yük kısmına hitap eden, çalışma ve yaşam alanında birlikte örgütlenen (iş-yerinde ve mahallede), sektör (tekstil, metal gibi) ya da alan (işçi, memur gi-bi) ayrımı yapmayan bir işçi sendikası örgütü örgütleyebilirsiniz. Sınıfı, me-kan ve alan temelinde bölen; esneklik, düzensizlik, güvencesizlik vb. yoluyla örgütsüzleştiren sermaye stratejisine karşı; mekan, alan ayrımına son veren işçi sınıfını tüm alanlarda örgütleye-rek diğer ezilen kesimlerle etkileşime sokan birleşik bir sınıf örgütü, sınıfın tarihsel-toplumsal misyonunu yeniden kazanmasına büyük bir katkı sunabilir.

25) Benzeri bir örgütlenmeyi müm-kün olan yerlerde mevcut sendikalar üzerinden de geliştirebilirsiniz. Sendi-kaların mahalle şubelerini oluşturabi-lirsiniz. Ayrıca mahallelerde gençlik, kadın, kültür komisyonları aracılığıyla diğer emekçi, ilerici dinamiklerle bir-leşme (sendikaların) kanallarını aça-bilirsiniz. Şu greve ya da bu mitinge toplumun diğer kesimlerinden katılımı (birebir katılım, boykot, kepenk kapat-ma gibi biçimlerle) örgütleyip, tersin-den farklı toplumsal kesimlerin eylem ve etkinliklerine katılabilir, dayanışma-yı örgütleyebilirler. Böylece, halk grev-leri türü eylemlerin önünü açabilirsiniz.

26) Uygun yerlerde Kazova işçile-rinin örneğini izleyip “işgal et, diren, üret” şiarıyla patronsuz fabrikalar ya-ratıp, sosyalizmin minyatür örnekleri üzerinden sınıf bilincini teşvik edebi-lirsiniz.

27) Uygun sektörlerde işçiler üreti-mi bırakarak değil, üretimi egemenleri denetiminden çıkarıp halkın hizmetine sunarak da grev yapabilir. Mesela üre-tim grevi günlerinde tüm sağlık ve ula-şım çalışanları vb. halka sınırsız ve üc-retsiz hizmet sunarak hem egemenleri maddi zarara uğratıp, hem halkın diğer kesimleriyle dayanışmayı geliştirerek onları kazanabilir, hem de ücretsiz sağ-lık ve ulaşım gibi temel talepleri pra-tikleştirip teşvik ederek daha güçlü bir direniş zemini oluşturabilir, mücadeleyi tüm halka yayabilirsiniz.

28) AVM ya da market zincirlerinde çalışan işçilerin yaptığı grevleri destek-lemek için alışverişi tıkama eylemleri örgütlenebilir. Eylemlerde patronlar teşhir edilip, eylemin amacı anlatılır. Eylem, alışverişe gelen diğer emekçi-lerden destek istenerek sonlandırılır.

29) Greve çıkan işçilerin çalıştığı fabrikalara ait ürünlerin (özellikle giysi, gıda gibi türlerin) stokları dağıtım süre-cinde örgütlenebilecek basit tahriplerle boşaltılabilir ya da satışları tıkanabilir.

30) İşçilere dönük spor kulüpleri, kültür merkezleri ya da birçok işlevi yerine getirebilecek (kültürel, sportif, dayanışma vs.) dernekler kurabilirsiniz.

31) Liselerde ve üniversitelerde müzik, tiyatro, sinema, grafiti, spor ta-kımları ve kolektifleri kurulabilir, tur-nuvalar, film gösterimleri, festivaller organize edebilirsiniz. Yaptığınız et-kinlikleri belirli toplumsal temalar te-

Page 69: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 69 ]

Marksist Teori 11

melinde kurgulayabilir ya da belirli bir toplum hareketiyle, kesimle dayanış-manın yolu haline getirebilirsiniz.

32) Grafiti gurupları kurabilir; okul önlerine, mahallelere, sokaklara güncel ya da genel konulara ilişkin mizahı, taş-lama formunda yazılar ya da resimler yapılmasını örgütleyebilirsiniz.

33) Okullara, mahallelere, sokakla-ra ‘71 önderleri, Haziran şehitleri, Che gibi enternasyonal figürlerin, şehitlerin isimleri verilebilir.

34) Yoksul öğrencilerin bir araya ge-lip yaşamı birlikte örgütlediği öğrenci yurtları ya da uygun yerlerde çadır-ba-raka yurtlar mahalleler kurulabilir. Bazı kentlerde çeşitli nedenlerle boş ya da ya-rım kalan ev ya da binalara el konularak aynı amaç doğrultusunda değerlendiri-lebilir. Ya da öğrenciler ve halk arasın-da örgütlenebilecek bir koordinasyonla barınma sorunu olan öğrenciler gönül-lü başka öğrenciler ya da halkın evine geçici-kalıcı biçimde yerleştirilerek çö-zülebilir. Gönüllüler nasıl katkı sunabi-leceklerini (evini belirli bir süreyle ya da kalıcı olarak açabileceği gibi, ayni ya da nakdi yardımda da bulunabilir) belirli bir merkeze aktarır. Merkez ise yönlendirir. Bunun için başlangıçta bir adres-telefon belirleyip “Çapulcu halk, çapulcu gençliğe sahip çıkıyor. Evsiz, kimsesiz değilsiniz, biz varız. Dayanış-mak isteyenler için telefon..” gibi bir sloganla yaygın duyurular yapılır. Böy-lece, halk-öğrenci dayanışmasını örgüt-leyerek bir sorunu çözüp dayanışma bilincini geliştirmekle kalmayacak, yeni etkileşimlere ve örgütlenme olanakları-na zemin sunacaksınız.

35) Mahallelerde yoksul çocukları için üniversite öğrencileri ve gönüllü

öğretmenlerin görev alacağı ücretsiz çapulcu dershaneleri açabilirsiniz. Bu-nu, bir sendikanın şubesi bir gençlik kültür merkezi, eğitim destek evi ya da dernek aracılığıyla yapabilirsiniz.

36) Güncel konu ve sorunlarla ilgili hızla yazılıp kurgulanan (kısa) tiyat-ro oyunlarınn pazarlarda, sokaklarda, parklarda, sahnelendiği bir sokak tiyat-rosu hareketi örgütleyebilirsiniz.

37) Sokaklarda müzik dinletisi ya-pan, muhalif toplumsal içerikli ezgileri seslendiren müzik ya da şiir grupları, kolektifleri oluşturabilirsiniz.

38) Mahalle parklarında, meydanla-rında tematik (kadınlar, Aleviler, dev-rim şehitleri, 1 Mayıs) ya da kaza geçi-ren, evi yanan biriyle dayanışmak için dayanışma etkinlikleri düzenleyin. Ya da sadece sohbet etmek, eğlenmek için organizasyonlar yapın. Film ve maç izleyin, pikniğe gidin vb. sonuç ola-

Devrim artık belirsiz bir gelece-ğin sorunu değil, bugün içindeki mücadele dinamiklerinin siyasi-

programatik bir ifadeye kavuşup kavuşmayacağına bağlı olan

somut bir olasılıktır. Devrimin güncelliği diskuru bu bakım-

dan bir genellemenin ötesinde, somut bir yoğunluk kazanmıştır. Tam da bu temelde kafamızdaki

tüm kalıpları kırmalı, amaca (dev-rim) kilitlenmeli, tüm gücümüzle, enerjimizle, varlığımızla kitlelere giderek “yeni dönemin devrimci

öncü formu”na can vermeliyiz.

Page 70: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 70 ]

Marksist Teori 11

rak sokağı boş bırakmayın. Her biçim ve yolla dayanışmayı ya da duyarlılığı canlı tutun, geliştirin.

39) Gökkuşağı merdivenleri örne-ğini farklı formlarda yaygınlaştırabilir, bunun için “gökkuşağı takımları” gibi esnek ve geçici örgütlenmeler oluştu-rabilirsiniz. Bankları, direkleri, kepenk-leri gökkuşağına boyayabilirsiniz. Her yerde isyanın izleri olmalı, gri devlet, isyanın renkleri ardında kaybolmalıdır. Gökkuşağı isyanı hatırlatan, dayanışma ve mücadele isteği taşıyan bir ruh gibi hayatın üzerinde dolanmalıdır.

40) Mahallelerde, okullarda vs. çev-re güzelleştirme dernekleri, kolektifleri kurabilirsiniz. Nükleer ve HES türü do-ğayı tahrip eden enerjiden vazgeçilerek yenilenebilir, çevreci enerji talep eden kampanyalar düzenleyebilir, 2-B gibi ormanlık alanları ve kıyıları sermayeye peşkeş çekmeye odaklanan yasa düzen-lemelerinin iptalini isteyebilir; her yere yeşil alan talebini devletin sorumluluğu haline getiren, bunun için bütçe ayırıp, cezai müeyyide getiren yasal düzenle-meler talep edebilirsiniz.

41) Ağaçlandırma kampanyaları dü-zenleyebilirsiniz. Kolektif olarak oluş-turduğunuz yeşil alanlara ortak değer-lerimizin ya da şehitlerimizin (1 Mayıs ya da Deniz Gezmiş korusu) isimlerini verebilir, böylece çevre sorunu ile diğer sorun ve değerleri birbirini besleyen, destekleyen bağlamlar olarak değerlen-direbilirsiniz.

42) Çevre düşmanı olarak teşhir ol-muş kimisi, kurum ve şirketleri teşhir ve boykot kampanyaları örgütleyebilir-siniz.

43) Suriye’ye dönük emperyalist müdahale ve iç savaşın sonucu olarak

Türkiye’ye sığınan ama AKP’nin mez-hepçi ve şoven politikaları nedeniy-le mülteci kamplarında kalamayarak aç-açıkta büyük kentlerin sokaklarına, parklarına, boş alanlarına dağılan mül-tecilerle dayanışma organize edebilirsi-niz.

44) Sosyal medya takımları kurabi-lirsiniz.

45) Çeşitli eylem ve etkinliklerin haber ve görüntülerini toplayarak ya-yan bir site açabilirsiniz.

46) İnternet TV ya da radyosu kura-bilirsiniz.

47) Frekans “yakalayarak” yereller-de günün belli saatlerinde yayın yapan çapulcu radyoları kurabilirsiniz.

48) Yerel ya da kesimsel yayın ya-pan gazeteler ya da fanzinler çıkarabi-lirsiniz.

49) Duvar gazetesi hareketi başla-tabilirsiniz. Çin’de Kültür devrimi dö-neminde halkın yöneticileri eleştiren, çeşitli konulardaki fikirleri ya da bir ha-beri paylaştığı renk renk, boy boy kağıt-ları duvarlara asmasıyla başlayan duvar gazetesi hareketinin özgün bir versiyo-nu yaratılabilir. Yazan kişi ya da grubun adı ya da rumuzunu taşıyan bu gazeteler “çapulcu gazetesi” olarak isimlendirile-bilir. Her yazı ayrıca (internette bir site açılarak yüklenebilir) yayınlanabilir. Bu yolla binlerce insan pratik-politik bir hareketin, yayının hem eylemcisi, hem üreticisi, hem yazarı, hem okuyu-cusu haline gelecek etkileşime girerek mücadele gücü ve enerjisi yaratacaktır.

50) Ceylan Önkol, Lice-Medeni Yıldırım, Roboski gibi Türk emekçile-ri içinde de açıkça teşhir olmuş katli-am vakalarıyla ilgili Türk emekçilerine seslenen kampanyalar düzenleyebilir;

Page 71: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 71 ]

Marksist Teori 11

Türk emekçilerini adalet talebiyle Kürt halkının yanında saf tutmaya sevk ede-bilirsiniz.

51) Kardeş aileler zinciri kurabilir-siniz. Belirli sayıda Kürt aileyle Türk aileyi kardeş aile ilan edip bir kamp or-ganizasyonuyla yan yana gelmelerini, birlikte vakit geçirmelerini, paylaşma-larını etkileşimlerini sağlayabilirsiniz. Kardeş ailelerin iletişimi sürdürmeleri-ni, birer tanıdıklarını, komşularını diğer senenin kardeş ailesi olmalarını ikna etmeleri için teşvik edebilir; böylece kardeş aileler zinciri oluşturabilir.

52) Forumlar üzerinden Türk emek-çilerini Roboski, Ceylan Önkol ya da Medeni Yıldırım’ın ailelerine ziyare-te yönlendirebilirsiniz. Roboski’de, Ceylan’ın ya da Medeni’nin vurul-duğu yerlerde bir anıt yapılması için Türkiye’den gelen emekçileri yönlen-direbilir, teşvik edebilirsiniz.

53) Roboski, Ceylan ya da Medeni’yi hatırlatan, adalet talep eden anıt ya da duvar resimlerini Türkiye’de de yaygınlaştırabilirsiniz.

54) “Kardeşimin dilini öğreniyo-rum” başlığı altında, değişik ulus ve ulusal azınlıklardan halklar arasında empatiyi, iletişimi teşvik eden dil kam-panyaları organize edebilirsiniz.

55) Savaşta yaşamını yitiren yok-sul askerlerin ailelerine sahip çıkabilir, maddi destek etkinlikleri düzenleyebi-lirsiniz. Böylece, Türk emekçilerinin çocuklarını savaşa sürüp kurban eden, sonra da şovenizmin aracı haline geti-ren mekanizmaya taş koyup Türk ege-menlerinin aynı değil, karşı saflarda olduğu bilincini yayabilirsiniz.

56) Savaş karşıtlığını “Türk” vurgusuyla birlikte şekillendirerek

“Türk”lüğü şoven, milliyetçi, faşist si-yasetin elinden alarak demokratik bir ulusal onur duygusu temelinde yeni-den kurabilirsiniz. Mesela “İlerici Türk gençleri olarak Kürt halkının demok-ratik taleplerinin yanındayız”, “Türk emekçileri olarak Kürt kardeşlerimizin de bizim de ekmeğimize ve canımıza mal olan kirli savaşa karşı çıkıyoruz”, “Kardeşlik, kardeşini yok saymak de-ğil, eşit görmektir/Türk halk güçleri”, “Türk emekçileri olarak Kürt halkıyla birleşelim. Zalimlerin, zenginlerin dü-zenine son verelim” gibi slogan, şiar ya da isimlendirmelerle Türk emekçilerine onların içinden seslenen, politikayı ora-dan doğru kuran kampanyalar düzenle-yebilirsiniz.

57) Kitlelerin devleti, yasaları, ku-ralları fiilen askıya alarak taleplerini hayata geçirdiği itaatsizlik eylemleri organize edebilirsiniz. Alevilerin ço-cuklarını din dersine yollamaması, din ve uyruk hanesine Alevi ve Kürt yazıp kendini ihbar etmek gibi.

58) Duran insan gibi herkesin katı-labileceği dikkat çekici performans ey-lemleri organize edebilirsiniz.

59) Kitlesel biçimde mahkemelere başvurarak, Haziran ayaklanması şe-hitlerinin isim ve soy isimlerini ön isim olarak almayı talep edebilirsiniz.

60) Parkların ya da uygun alanların içinde etkinlik alanı, gençlik salonu, spor alanı, kadın merkezi, kütüphane, çocuklar için oyun sahası gibi aktivite bölümlerini içerecek biçimde düzen-lenmesini isteyen kampanyalar yapabi-lirsiniz. Bunun için mimar örgütlerine projeler hazırlatıp, belediyelere baş-vurabilir; mümkün olan yerlerde bunu halk dayanışması yoluyla direkt ken-

Page 72: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 72 ]

Marksist Teori 11

diniz hayata geçirebilirsiniz. Taksim Komünü’nün mahalli örneklerini ya-ratıp halkın birliğini, dayanışmasını ve mücadelelerini bu buluşma merkezleri etrafında örebilirsiniz.

61) Yerel ya da genel sorunların tartışılıp çözüm arandığı, halk daya-nışmasına dayalı çözümlerin üretildiği, sosyal, kültürel, sportif hareket ve et-kinliklerin organize edildiği, sözün özü halkı buluşturup birleştiren Halk Daya-nışma Merkezleri kurabilir, kuruluşuna ön ayak olabilirsiniz.

62) Ulaşım, barınma, yeşil alan ve meydan gibi kent sorunlarını eksen alan platformlar oluşturabilirsiniz.

63) Kentsel dönüşüme karşı yerinde dönüşümü esas alan bir çözümü geliş-tirmek için dayanışma kooperatifleri kurabilirsiniz. Projelerin mimar odaları tarafından yapıldığı, maddi alt-yapının elbirliği ve kooperatifsel girişimler yo-luyla oluşturduğu, halkın kültürel, spor-tif, yeşil alan, meydan gibi temel kent-sel taleplerini dikkate alan alternatif kentler yaratabilir, daha doğrusu buna ön ayak olabilirsiniz.

64) Evi yıkılanların, evsizlerin ya da yurt-konut sorunu yaşayan öğrencile-

rin mağduriyetlerini gidermek, birlikte yaşamı ve dayanışmayı örgütlemek, bu süreci egemenlerin çözüme zorlandığı bir mücadele zemini haline dönüştür-mek için boş binaları ya da yazlıkları fiilen ihtiyaç sahiplerinin kullanımına açabilir, buna önayak olabilirsiniz.

65) Ulaşım sorunu ve ücretlerinin yüksekliğini gündeme taşımak için kit-lesel eylemler, imza kampanyaları ya da referandumlar organize edebilirsiniz. Kitlesel olarak “ücretsiz geçiyoruz” ey-lemlerini yayabilirsiniz. Ya da, araçları kısa süreli denetime alıp “Ulaşım hak-tır. Ücretsiz taşıyoruz” eylemleri yapa-bilirsiniz. Ayrıca kendinizi ulaşımdan sorumlu kurumlara “kapatabilir” sorun ve talepleri gündemleştirebilirsiniz.

66) Mahallelerde, kütüphane ya da okuma evi gibi mekanlar kurabilirsiniz.

67) Mahallelerde, çeteleşmeye ve yozlaşmaya karşı halk öz savunması ör-gütleyebilirsiniz. Aydınlatma çalışma-ları ve kitle eylemlerinin yanı sıra ya-kın dövüş ve basit savunma araçlarının kullanımı konusunda kitlesel eğitimler düzenleyebilir, öz savunma grupları aracılığıyla alan savunmasını örgütle-yebilirsiniz.

Page 73: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 73 ]

Gezi Parkı’na dönük polis saldırısıyla başlayan ve hızla Türkiye, Kuzey Kürdistan sathına yayılan halk ha-reketimiz, yeni bir evreye girmiş görünüyor. Hareket, ateşi düşerek ayaklanma düzeyinden geriye doğru çekilse de canlılığını koruyor. Bu yeni düzeyi, hazmetme evresi ola-rak tanımlayabiliriz. Halk hareketi bu evresinde ayaklan-manın ortaya çıkardığı enerji ve dinamikleri massetmeli, kendini koruyup büyütebileceği havuzlar oluşturmalıdır. Bir başka biçimde ve daha kestirmeden söylemek gerekir-se, kendisine örgütlü bir ifade kazandırmalıdır.

Tüm ilerici, devrimci, demokratik, sosyalist güçlerin odaklanması gereken nokta budur. Zira bu sorunun çö-zülmesi ya da çözülmemesi, hareketin geleceği üzerinde tayin edici sonuçlar yaratacaktır.

Bugün çeşitli il ve ilçelerde devam eden park forum-ları (halk meclisleri) bu ihtiyacın, arayışın ürünüdür. Park forumlarında bir araya gelen direniş dinamikleri, hareketi bir arada tutabilecek bir siyasi çerçeve ve örgütsel form yaratabildiği oranda rolünü oynamış olacak ve halk hare-

SOSYALİZME DOKUNMAK YA DA ‘YARINI BUGÜNDEN KURACAKSIN…’

* Atılım Gazetesi’nin 19 Temmuz 2013 tarihli 75. sayısında yayımlanmıştır.

Page 74: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 74 ]

Marksist Teori 11

keti devrim yönünde ilerleyişini sürdü-rebilecektir.

Hareket karmaşık karakterliBu bağlamda tehlike, hareketin kar-

maşık yapısından kaynaklanmaktadır. Hareketin içindeki dinamiklerin uzlaş-maz karakteri ve geleneksel denilebi-lecek sığlıklar negatif gerilimi yoğun-laştırmakta, hareketin bölünüp güçten düşme olasılığını canlı tutmaktadır.

Tam da bu nedenle, AKP de, CHP-İP de hareketin iç gerilim noktalarına yüklenmekte, birincisi bu yolla hareke-ti tasfiye etmek isterken; ikincisi aynı yolla hareketi maniple ederek rejim içi iktidar dalaşına kurban etmeye çalış-maktadır.

R. Tayyip Erdoğan’ın “marjinaller, samimi çevreciler, dindarlar, ‘sözde’ dindarlar, faiz lobileri, sözde sosyalist-ler” gibi demagojik olarak kurgulanmış ikilemlere sarılması; ya da Kürt halkını, çözüm sürecine sabotaj, Türk emekçile-rini ise şovenizmi kaşıyan söylemlerle sınırlamaya çalışması bu bağlama yer-leştirilmelidir.

Yine CHP-İP çizgisi boyunca kü-melenen rejim güçleri de aynı stra-tejiyi tersten kurmaktadır. Direniş içindeki ilerici-devrimci dinamikleri ulusalcı-rejim güçleri potasına (biraz daha genişletip) çekerek eritmeye, hareketi geleneksel Kemalist iktidar odağının yeni bir biçimde ihya edil-mesi için maniple etmeye çalışmak-tadır. Bu kesimin, bir yandan “Türk, TC, Mustafa Kemal” gibi kavram ve klişeleri şovenizmi canlı tutarak hare-ketin özgürlükçü, demokratik, çoğulcu karakterini sınırlamak için kullanması, diğer yandan ise Kürt halkı ve hareke-

tini AKP’nin Kürt sorununun çözümü konusundaki samimiyetsizliği yönün-de ikna etmeye çalışması da (AKP’nin bu konudaki samimiyetsizliği doğru olsa da CHP’nin bu bağlamdaki vur-gularının doğruyu ifade etmekten çok maniple etme amacı taşıdığı, AKP’nin samimiyetsizliği karşısında CHP’nin ‘alternatifi’nin statükonun canlandırıl-ması, yani çözümsüzlüğün devamı ol-duğu da bir o kadar açıktır) aynı bağ-lamda okunmalıdır.

İçten ve dıştan kuşatma hamleleriNihayetinde AKP dıştan, CHP-İP

ise içten hareketin devrimci dinamik-lerini hedeflemekte, aynı tasfiye siya-setini farklı biçim ve yollardan pratik-leştirmeye çalışmaktadır.

Devrimci siyaset, bu iki tasfiyeci yolun karşısına kendi siyasetini dik-meli, halk hareketini özgürlük, adalet, demokrasi ve eşitlik bayrağı altında birleştirecek bir siyaset anlayışı ve ör-gütsel kapasite yaratmalıdır. Karşı dev-rimin, farklı yönlerden ilerici devrimci dinamikleri bastırmaya yöneldiğini, dahası devrimci güçlerin böylesi bir siyaset oluşturmasının önünde yapısal engelleri olduğunu düşündüğümüzde, bu sorunun önemi daha da artmakta, çetrefil hale gelmektedir.

Devrimci siyaset, AKP’nin bölme ve CHP-İP’in soğurma siyasetine kar-şı şimdiden halk hareketimizin yön-lendirici şiarlarından biri haline gelen “Birleşe birleşe kazanacağız!” şiarını, yönlendirici ölçülerden biri olarak öne çıkarmalıdır. Taktik ve stratejik yönelimlerini bu ölçüden hareketle düzenlemeli, pratikleştirmelidir. Me-sela, Kemalizm, Kürt sorunu, din gibi

Page 75: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 75 ]

Marksist Teori 11

tüm güçler açısından ilkesel olan kı-rılma noktalarını öne çıkararak erken ve yoğunlaştırılmış bir hegemonya mücadelesine yol açmamalıdır. Ha-reket, özgürlükler, demokrasi, sosyal adalet gibi aşağı yukarı tüm hareketi birleştirecek sorunlara odaklanmalı-dır. Devrimciler, ilkesel ayrım nokta-larındaki tutumlarını harekete yaymak için esnek, kitlelerdeki demokratik uyanışa bağlı ve onu teşvik edecek bir siyasi hat kurmalı; Türklerle-Kürtler ve azınlıklar; Aleviler-inanç topluluk-ları-inançsızlar-dindarlar; erkeklerle kadınlar ve cinsel yönelimler vb. ara-sındaki mücadele birliği ve etkileşimi ilkesel yaklaşımlarının zemini olarak korumaya özen göstermeli, gelişimini bu zeminin ortaya çıkardığı demokra-tik bilinç, etkileşim ve dinamiklerden hareketle derinleştirmelidir. İlkesel ayrım noktalarını halk hareketimizin önüne koşan yaklaşımlar biçimsel ola-rak radikal görünse de, gerçekte ezi-lenler arasındaki önyargı setlerini tah-kim ederek etkileşime girme, birleşme ve iradeleşme olanaklarını sınırlamak-ta, tasfiyeci basıncın önünü açmak-tadır. Kimi sorunlardaki ilkesel yak-laşımlarımızı harekete dayatmamalı (mesela ulusların kendi kaderini tayın hakkı) ancak sabırla, inatla, özenle, emekle hareketin içinde serpilen de-mokratik bilince dayanarak yaymalı, bu yolla ilerlemeliyiz. Aynı yaklaşımı ilkesel olarak karşıt cephemizden de talep etmeli, kendi yaklaşımlarını ha-rekete dayatmalarına (Kemalizm, mil-liyetçilik vb.) izin vermemeliyiz. Bu yönde attıkları her adımı halk hare-ketimizin birliğine karşı yapılmış bir sabotaj olarak mahkum etmeli, uygun

söylem ve biçimlerle teşhir, giderek tecrit etmeliyiz.

Devrimci siyeset özenli olmalıDevrimci siyasetin dikkat etmesi

gereken bir diğer nokta, mücadele dili, araç ve biçimleri konusunda hareketi karakterize eden yönlere karşı özenli olmaktır. Geleneksel mücadele dilini, araç ve biçimlerini üst-ileri siyasetin göstergeleri olarak harekete yapay bi-çimde dayatmaktan kaçınmalı, kitlele-rin yaratıcı enerjisine açık, hareketin karakteristik yön ve özelliklerini dik-kate alan, yükselme ve alçalma devre-lerini hassas biçimde algılayarak ref-leks gösteren bir düzey kazanmalıyız. Mesela; hareketin militanlık düzeyi düşerken yapay biçimde ileri itmeye çalışan ya da tersinden yükselirken ileri atılmakta tereddüt gösteren bir pratiğin harekete önderlik yapması dü-şünülemez. Kitlelere yabancı siyaset anlayışı birinci durumda aşırı idareci-volantarist biçimde ortaya çıkarken, ikincisinde kendiliğindenci, sağcı bi-çimiyle görünmektedir. Devrimci si-yaset kendi iradesini kitlelerin inisi-yatif ve iradesinin yerine ikame eden (Bu hareketin, ayaklanmanın biraz da bu siyaset anlayışına -elitist, otoriter ve özünde burjuva olan- karşı ortaya çıktığını unutmamalıyız. Kitleler tüm yaşam alanlarına el atan onlara hiçbir inisiyatif ve nefes olanağı bırakmayan polis devleti anlayışına ve zorbalığa isyan etmiştir) değil, kitlelerin inisi-yatif ve iradesinden fışkıran demok-ratik-devrimci bilinç kıvılcımlarını yoğunlaştıran, en nihayetinde örgütlü-programatik bir irade kazandırmaya odaklanan bir tarzı esas almalıdır.

Page 76: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 76 ]

Marksist Teori 11

Forumlar ve meclisler örgütsel kanallar olabilirBöylesi bir örgütsel form için gerek-

li olan hammadde, Taksim-Gezi komü-nünde ve devamında gelişen park (halk) meclisleri hareketinde vardır. Ezilenler arası etkileşim ve dayanışma, kitle ini-siyatifi ve yeni tip demokrasi (park meclislerinde burjuvazinin temsili de-mokrasisinin sınırlarını aşmış yeni tip, sosyalist bir -doğrudan- demokrasinin filizleri boy vermiştir) emekçi kitlele-rin bilincinde devrimci-demokratik bir uyanışa yataklık etmiş, onlardaki mü-cadele istek ve iradesini örgütlemiş, bü-yütmüştür. Daha somut ve açık biçimde ifade etmek gerekirse, Taksim-Gezi ko-münü ve park meclisleri hareketinin bir siyaset mekanizması olarak birleştirile-rek kurumlaştırılması, halk hareketimi-zin yerleşeceği örgütsel kanal olabilir.

Mahallelerden semtlere, ilçelere, illere ve tüm ülkeye doğru aşağıdan yukarı gelişen bir komünler ağı kurula-bilir. Park (halk) meclisleri, komünlerin siyasi-pratik yönelimlerini yöneten bir mekanizma olarak işlevselleşir. Halkın park meclislerinde doğrudan demokra-si yoluyla aldığı kararlar, oluşturulan geçici ya da kalıcı alt birimlerin koor-dinasyonuyla ama ilkesel olarak halkla birlikte hayata geçirilir.

Yoksul çocukların eğitimi için gö-nüllü öğretmenlerin seferber edildiği ücretsiz dershaneler ağı kurulur… Şid-det gören kadınların hukuki, ekonomik, eğitsel, psikolojik, mekansal (geçici olarak barınabileceği) vb. açılardan destekleneceği dayanışma evleri açı-lır… Halk sağlığı için gönüllü sağlık çalışanlarının seferber edildiği sağlık merkezleri ve kampanyalar örgütle-

nir… Kitlelerin kolayca ulaşabileceği, katılabileceği kültür, sanat ve bilim ku-rumları açılır, etkinlikleri düzenlenir… Alternatif medya organları ve ağları yaratılır… Kentsel dönüşüm, iş cina-yetleri, cinsel yönelimler gibi konular-da alternatif projeler, bilinçlendirme kampanyaları, dayanışma eylemleri ya-pılır… Çevre sorunuyla ilgili (nükleer santraller, HES’ler, ormanlık alanların inşaat tekellerine peşkeş çekilmesi, 3. köprü, kanal-İstanbul vs.) çeşitli kampanyalar ve dayanışma hareketle-ri geliştirilir… Şu ya da bu toplumsal hareket ya da dayanışma hareketi oluş-turulur… Üretim ve tüketim kooperatif-leri kurulur vs. vb…

Komünler aşağıdan yukarıya birleşebilirKomünler, aşağıdan yukarı ağ biçi-

minde birleşerek bütün halk hareketi-ni içine alan bir toplumsal dayanışma hareketi olarak merkezileşir. Ancak bu merkezileşme tek tek komünlerin yerel düzeydeki özerkliklerinin önüne geçmemeli, aksine yerel iradelerin de-mokratik biçimde iradeleşmesi olarak hayat bulmalıdır. Mesela, Van’daki, Amed’deki ya da Karadeniz’deki ko-münler, özgün ulusal kültürel bağlam-larından kaynaklanan dinamikleri kap-sayacak proje, araç, biçim ve siyasetler geliştirebilmeli, kendi özgünlükleriyle toplumsal dayanışma hareketine ek-lemlenebilmelidir. Örneğimizi daha da somutlaştırmak gerekirse, Amed’deki komün bir Kürtçe eğitim seferberliği düzenlediğinde komünler merkezi buna olumlu ya da olumsuz yönde müdahale etmemelidir. Ya da tersinden, Kürdis-tan’daki komünler demokratik bir talep

Page 77: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 77 ]

Marksist Teori 11

olarak Kürtçe eğitimi komünler merke-zinin toplumsal dayanışma hareketinin önüne birlik şartı olarak koymamalıdır. Bir bütün olarak hareketin birliğinin dayanacağı siyasi zemin oydaşma ile belirlenmeli, ancak hareketi oluşturan tek tek birimlerin (komünlerin) fark-lılıklarını koruma, üretme ve yayma hakkı olmalıdır. Böylece, A ilindeki komünde ulusal hareket, B ilindeki komünde Kemalist güçler, C ilindeki komünde sosyalist güçler etkin olacak, ancak toplumsal dayanışma hareketinin bütünü Kemalist, yurtsever ya da sos-yalist olmayacak, hepsinin kabul ettiği ölçülerle (doğrudan demokrasi, kadın hakları, emek ve çevre mücadelesi, eği-tim ve sağlık başta gelmek üzere temel haklar vb.) karakterize olacaktır. Bu ka-rakteristiklerin, sosyalizmin gelişimine alan açacağı ortadadır.

Forumlarda yeni bir demokrasi anlayışı gelişiyorTaksim-Gezi deneyimi, çok daha

büyük çapta ve örgütsel bir mekaniz-ma içinde süreklileştirilmelidir. Bu, halk hareketini somut sorunlar etra-fında birleştirip örgütlemekle kalma-yacak, ezilenlerde yeni bir demokrasi anlayışı (dolayısıyla, yönetme kültü-rü-burjuvazi ve bürokrasi olmadan da yaşamın mümkün olduğu fikri) daya-nışma bilinci ve mücadele arzusu da örgütleyecektir. Yarının (sosyalizmin) filizleri bugünün içinde bir mücadele gücü olarak hayat bulacak, emekçi-leri-ezilenleri kaçınılmaz bir biçimde kapitalizmle mücadeleye teşvik ede-cektir. Devrim partisinin özgürlük ve sosyalizm savaşımına güç taşıyacak, alan açacaktır.

Sosyalizme dokunarak gelecek uf-ku genişleyen, pratik içinde özgüven kazanan emekçilerin toplumsal yaşamı yeniden kurmaya dönük her girişimi ve müdahalesi, eşyanın doğası gereği egemenler tarafından kurulan setler ve saldırılarla başa çıkmak zorunda kala-caktır. Her set, saldırı, radikallik eşiğini yükselterek, devrim partisinin iktidar savaşımına ateş taşıyacaktır. Hiç kuş-kusuz hareketin içinden hareketi düzen içi iyileştirmelerle sınırlamak isteyen güçler çıkacaktır. Ancak iyileştirme si-yasetinin nesnel zemini her geçen gün erimektedir. Kapitalist sistem tarihsel sınırlarına dayanmıştır. Bu bakımdan esneme yeteneği ve olanaklarını da bü-yük oranda kaybetmiştir. Artık hiçbir iyileştirme girişimi kapitalizmin sınır-ları içinde kalamaz. Ya devrim mü-cadelesine eklemlenerek kapitalizmi aşmaya dönük mücadelenin bir bileşe-ni haline gelecek, ya da kapitalizmin sınırlarına çarpıp geri düşerek kendi varlık imkanlarını ortadan kaldıracak-tır. Doğal olarak, bu tip bir siyaset me-kanizmasının reformizme-iyileştirme siyasetine eğim yaratabileceği kaygısı yersizdir. Teorik mülahazaların ötesin-de Taksim-Gezi deneyiminden türeyen devrimci enerjinin kendisi, bu bakım-dan yeterince açık ve çarpıcı bir kanıt olarak göz önündedir.

Halk hareketimizin içindeki tüm ilerici, devrimci demokratik güçlerin sürecin ortaya çıkardığı imkanlardan yararlanma, siyasi ağırlıklarını artırmak için değerlendirme istekleri anlaşılırdır. Ancak bu istek dar örgütsel çıkarların, halk hareketinin geleceği ve çıkarları-nın önüne konması biçiminde yozlaş-tırılması tehlikesi vardır. Her şey bir

Page 78: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 78 ]

Marksist Teori 11

yana, hiçbir devrimci gücün halk ha-reketimizin ortaya çıkardığı enerji ve dinamikleri kapsayabilecek yapı ve ka-pasiteye sahip olmadığı açıktır. Ancak halk hareketini kurumsallaştırabilecek yukarıda çerçevesini çizmeye çalıştığı-mız esnek, kapsayıcı bir kitle siyaseti ve mekanizması tüm ilerici, devrimci, de-mokratik güçlerin ortak emeği sonucu pratikleşebilir. Böylesi bir mekanizma halk ve devrimci güçlerin buluşabilece-ği, beslenebileceği, güç ve yetenekleri oranında stratejik yönelimlerini büyüte-bilecekleri daimi bir kaynak işlevi göre-cektir. Daha da önemlisi hareket örgütlü bir ifadeye kavuştuğu oranda bir sonra-ki patlama daha büyük bir enerji yarata-cak, hareketin sıçrama eşiği ve yeteneği yükselecektir.

Sığlığa düşmeden yürümeliMarksist Leninist komünistler başta

gelmek üzere tüm devrimci hareketi-miz, “hareketten örgütümüz için ne çı-karırız” türü sığlıklara prim vermemeli,

stratejik düşünmelidir. Haziran ayak-lanması, sadece sistemi ve kitle bilinci-ni sarsmamıştır. En azından onlar kadar geleneksel devrimci siyaset kalıplarını da sarsmış ve değişim ihtiyacını işaret etmiştir. İçe dönen, alışkanlıklarına tu-tunan kaybeder. Haziran ayaklanması yeni bir dönemin kapılarını açmış, bu dönemin siyaset dili, tarzı ve araçları-nın, vs. hammaddelerini ortaya çıkar-mıştır. Soru şudur: Devrimci güçler bu hammaddeyi işleyip halk hareketine örgütlü bir ifade kazandırma ve giderek yeni dönemin devrimi öncü formunu yaratma yeteneğini gösterebilecek mi-dir?

Haziran ayaklanmasında devrim meydanlara inmiş, “göz kırpmıştır”. O harikulade Şili halk şarkısında de-diği gibi kitleler, “Yarını bugünden kuracaksın/o senin tarihin olacak” diye haykırmıştır. Artık önümüzde tek seçe-nek vardır.

Ya devrim olacağız, ya devrim tara-fından aşılacağız.

Page 79: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 79 ]

Halk ayaklanması ile birlikte Gezi Parkı’nda komünal yaşam örgütlendi. Sanatsal etkinlikler, hakiki dayanışma ve paylaşım, ortak kararlar, paranın geçersiz olduğu “ihti-yacına göre” ilkesinin işlediği giysi, kitap ve gıda stantları, parasız sağlık, temizlik ve güvenlik ekipleri ile birlikte is-minde ortaklaşılan Taksim Komünü.

Nasıl ortaya çıktı bu ortaklaşmacı düzen prototipi? Ayaklanmaya katılan yüz binler bir gecede mi keşfettiler? Paris Komünü deneyimini mi hatırladılar bir anda? Böyle heterojen bir kitle, örgütsüz ve önderliksiz kendiliğinden harekete geçen ve daha önemlisi birbirinden farklı tepki, talep ve sebeplerle ayaklanan bu toplumsal kesimler ko-münal yaşamı örgütlemede nasıl ortaklaşabildiler, niçin bu kadar kolay benimsendi komünizmin bu modeli?

***Kitleler, yerel ve genel seçimlerde oy kullanarak bi-

rilerine kendisini temsil yetkisi veriyor. Seçilmişler ise bu yetkinin sınırsız olduğu anlayışıyla toplumsal yaşam kalıpları ile oynayabileceklerini sanıyorlar. Uyarı ve tep-

AYAKLANMA VE KOMÜN: BİR DEMOKRASİ OKULU

* Atılım Gazetesi’nin 5 Temmuz 2013 tarihli 73. sayısında yayımlanmıştır.

Page 80: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 80 ]

Marksist Teori 11

kileri dikkate almıyor, talep ve duyarlı-lıklara kulaklarını tıkayıp değişiklikler yapmaya girişiyorlar. Tepeden inme kararlar ve buyurgan davranışlar, seçil-miş de olsa ayaklarının altındaki zemini giderek boşaltacak tabii ki. Bir kere yet-kiyi aldım, söz bende, güç bende, oto-rite benim, karar mekanizmaları benim elimde diyen anlayış, kendisi ile birlikte ona bu imkanı sunan siyasal modelin de altına dinamit yerleştirdiğinin farkında değil. Sonuç: Temsili demokrasinin ru-huna fatiha!

Burjuva demokrasinin en yaygın yönetim biçimi olan burjuva parlamen-tarizmi, temsili demokrasi demektir. En demokratik biçimde işletiliyor olsa bile burjuva parlamentarizmin kitleler için artık bir cazibesi yok. Kitleleri politika-ya çekmekten ziyade politika dışına iten bir sistem bu, karar mekanizmalarından dışlanmasına yol açan, böylece kendi kaderini başkalarının ellerine bırakan, toplumsal sorunlara karşı yabancılaştı-ran bir model. Kitlelerin kendi ihtiyaç ve taleplerine, ne isteyip istemedikle-rine burjuva siyasetçiler karar veriyor, şikayetlerini ancak seçimden seçime yapacağı oy tercihi ile yansıtmasına im-kan tanıyor, örgütsüzleştiriyor, birey-selleştiriyor. Bir demokrasi illüzyonu, sanal ve yalan seçme ve seçilme öz-gürlüğü. Öznelik bilincini dumura uğ-ratıyor, sürüleştiriyor, edilgenleştiriyor. Apolitik, asosyal, duyarsız kalabalıklar haline getiriyor toplumu.

Gelişmiş kapitalist ülkelerde seçim-lere katılım oranındaki düşüş burjuva ideologları düşündürüyor, kaygılandı-rıyor. Kitleleri düzen içerisinde tutacak yöntemler arıyorlar onlar da. Şimdilik en rağbet gören “katılımcı demokrasi”

dedikleri model. Kitlelerin yerinden yönetimi, yerel karar mekanizmalarına katılmalarının önünü açma, burjuvazi-nin çıkarları anlamına gelecek kararla-ra kitleleri ortak etme, bu yolla kitlesel tepki ve halk muhalefetini daha doğma-dan boğma yöntemleri çözüm diye su-nuluyor topluma.

Bizim gibi, cumhuriyetin kurulu-şundan itibaren demokrasiye hasret kalmış toplumlarda burjuva demokra-sisi ve parlamentarizmi kitlelerin ilgi odağındadır halen. Siyasal tarihi, askeri darbelerle geçen, askeri-yarı askeri fa-şist diktatörlüklerden bunalmış Türkiye toplumu, kırık dökük, yarım yamalak burjuva parlamentarizmine bağlı kal-mış, her seçime rağbet etmiştir.

***AKP hükümetleri ile birlikte kit-

leler son üç seçim döneminde Türk burjuva parlamentarizmini test etme imkanı buldu. Tayyip Erdoğan’ın nob-ranlığı ve hoyratlığı, kibri ve küstahlı-ğı, otorite düşkünlüğü ve diktatörlük hevesleri aynı oranda Türk parlamen-tarizminin demokrasi kültürünü de yansıtıyor. Erdoğan’ın üslup arızası ile parlamenter demokrasinin yapısal arı-zaları birbirinden çok bağımsız değil. Kamuoyunda parlamentonun yetmez-likleri, çözümsüzlüğü, temsil gücünün meşruiyeti, gerçekten “milletin mecli-si” olup olmadığı gibi esasa dair tartış-malardan kaçınılıyor, sakil, pejmürde, döküntü, seviyesiz tablo kişilere fatura ediliyor. Sanki parlamento çok yüksek bir ahlaka, demokratik bilince, eşit ve adil temsil düzeyine sahip de Erdoğan düşürüyor bu seviyeyi. Recep Tayyip Erdoğan’ı bir seçimle gönderebilir, ye-rine mesela Kılıçdaroğlu gibi “yumu-

Page 81: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 81 ]

Marksist Teori 11

şak huylu” birini seçebilirsiniz demek isteniyor. Böylece arızalı kişiler gider, yenileri gelir. Yani kişiler fani, parla-mento baki!

Ne var ki kitleler, bu basit denkle-mi ellerinin tersi ile bir kenara ittiler. Ayaklanan halk belki Erdoğan’ı istifa ettiremedi, hükümeti deviremedi he-nüz, ama parlamenter seçeneklere de prim vermedi, ayaklanma mekanında komünal bir yaşam kurdu. “En gelişmiş burjuva demokrasisinden bin kat daha demokratik” bir düzen inşasına yöneldi. Burjuva ideologların çare diye sunduğu katılımcı demokrasiyi aştı, doğrudan demokrasiye uzandı. Kararlarını kendi-si aldı, forumlarda temsili olarak değil, doğrudan yer alarak tartıştı, direnişse direniş, barikatsa barikat, kendisi karar verdi.

Ayaklanma, tarihsel birikim, kolek-tif deney ve sezgi gücüyle en demokra-tik yöntemi tarih sayfalarından çıkardı, güncelledi ve Türkiye toplumunun ko-lektif hafızasına yerleştirdi. Henüz bu-nu formülleştirmemiş olması, olgunun altını çizmemizin önünde engel değil.

***Doğrudan demokrasi biçimleri bu-

güne ait değil. Ezilen insanlık mücadele tarihi boyuna kendi çağına uygun doğ-rudan demokrasi yöntemleri bulmuş ve uygulamış. Karakteristik özellikleri özel mülkiyete karşı olmak, ortaklaş-macılık, eşit, adil ve özgür bir yaşam olmuş.

Sosyalizm, doğrudan demokrasinin çağdaş bir modeli diye tanımlanabilir. Yasama ve yürütmenin tek bir organda toplandığı, karar alma ve uygulama sü-reçlerine etkin katılıma açık, yetkilen-dirdiği vekilleri her an geri çağırma ve

görevden alma sisteminin işlediği bir yönetim biçimi.

Gezi Parkı’ndaki tartışmalar, pek çok semtte parklarda yapılan forumlar, karar alma yöntemleri, görev dağılımı ve harekete geçme süreçleri doğrudan demokrasi örneğidir. Keza Taksim Komünü’nün bayrağında adalet, eşit-lik, özgürlük yazıyordu desek abartmış olur muyuz? Kitlelerin mücadele için-de bilinçleri gelişir, komünist fikirlere, değerlere, ilkelere yakınlaşırlar, onla-rı benimserler. Söz ve karar yetkisini ellerine aldıkça ona uygun araçları da keşfeder ve hayata geçirmede de te-reddüt etmezler. Taksim Komünü bu-nun somut bir ifadesidir. Dolayısıyla, sosyalizm-komünizm bir tercih değil zorunluluktur ve kitlelerin mücadele deneyi ve bilinç gelişiminin varacağı noktadır.

Taksim Komünü yeni bir yaşam, ye-ni bir yönetim, yeni bir toplumsal düzen esinlemesi ile her türlü burjuva düzen modellerine alternatif olduğunu ortaya koydu. Artık hiçbir şey eskisi gibi ol-mayacak anlamına geliyor, burjuvazi-nin işi bundan sonra çok daha zor.

Halk ayaklanması ve Taksim Komü-nü olgusunu, sadece AKP ve Türk parla-mentarizminin mevcut haline yönelmiş bir öfke patlaması olarak düşünemeyiz. Daha genel ve derin bir tepkinin bi-rikmiş halidir. Burjuva siyaset tarzı ve siyaset kurumlarına, yöntemine, özne-lerine yönelik ideolojik boyutu da olan evrensel kapsamda duyulan tepkinin yerel ölçekte dışa vurumudur. Dünya ölçeğinde biriken tepkinin Türkiye’de patlayan bir kolu, enternasyonal hare-ketin organik parçasıdır.

Ve nihayet, devrim bulaşıcıdır.

Page 82: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 82 ]

İsyana katılma gerekçelerine dair ayaklanmacılar pek çok şeyden bahsediyordu. Toplamına bakınca bu gerek-çelerin aynı özün birbiriyle ilişkili farklı görünümleri ol-duğunu görürüz. Hiçleştirme ve devlet baskısına karşı bir isyandır bu. Bir başka deyişle; bu bir onur ve özgürlük ayaklanmasıdır. Bir avuç çevreciye bir şafak vakti düzen-lenen gaddarca baskın, dipte biriken öfkenin isyan şidde-tinde patlamasını tetikledi ve kendiliğinden bir ayaklanma halini aldı.

Ayaklanmanın belirleyici sosyal gücünün halk gençliği olduğu görülüyor. Diğer yandan ayaklanmayı tek merkez-den koordine eden siyasal bir önderlikten söz edilemez. Ayrıca ayaklanmanın rejimi ve düzeni doğrudan hedef-leyen bir siyasal programdan yoksun olduğunu da belirt-mek gerekir. Ama bunlardan yola çıkarak ayaklanmanın ve ayaklanmacıların esasen apolitik olduğunu ileri sürmek çok yanlış olur. Halkın isyan ederek devlet işlerine mü-dahalesi söz konusu. Bundan daha politik ne olabilir ki… Üstelik, bu, faşizme karşı bir özgürlük başkaldırısı olduğu

REJİM KRİZİNDEN DEVRİMCİ KRİZE DOĞRU

* Atılım Gazetesi’nin 18 Haziran 2013 tarihli 70. sayısında yayımlanmıştır.

Page 83: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 83 ]

Marksist Teori 11

için nesnel olarak devrimci içerik taşı-maktadır. Kaldı ki hükümetin gaddarca tutumu hareket içinde öznel devrimci bilincin hızla yeşermesine neden ol-muştur.

Birleşik devrimci demokratik irade yaratılmalıBu ayaklanma, faşizme indirilmiş

devrimci-demokratik bir darbedir ve Gezi Parkı muhtemelen AKP’nin meza-rı olacaktır. Kuşkusuz bu hemen olma-yacak ama AKP’nin sonunun başlangı-cı olarak anılacak, Gezi.

Biliniyor, 12 Eylül darbesi ile as-keri faşist diktatörlük kuruldu. Sonraki yıllarda rejim, yarı askeri faşist dikta-törlük biçiminde kurumsallaştı. Kürt ulusal ayaklanması rejimi giderek de-rinleşen bir krize sürükledi. Keza aynı dönemde, emperyalizmle yeni tipte en-tegrasyonunun bir gereği olarak devle-tin yeniden yapılandırılması, sermaye oligarşisinin başlıca politik stratejile-rinden biri haline gelmişti. Fakat dev-leti yönetme ayrıcalığından vazgeçme niyetinde olmayan yönetici askeri züm-re rejim krizinin giderek içinden çıkıl-maz bir hal almasına neden oluyordu. Bu engel kaldırılmalıydı. Buna direnen darbeci faşist askeri zümre bir biçimde tasfiye edildi ya da etkisizleştirildi. Bu dönemde “askeri vesayete karşı siville-rin egemenliği” başlıca demokrasi şiarı olarak benimsetildi.

“Sivillerin-seçilmişlerin egemen-liği”, bir başka deyişle MGK’da hü-kümetin siyaseten belirleyici konuma yükselmesi, bilhassa son AKP Hükü-meti sürecinde bir gerçeklik haline gel-di. Ama bu, ne rejimin karakterinin değişmesi ne de rejim krizinin aşılması

anlamına geliyordu. Kuşkusuz yüksel-tilen antifaşist mücadelenin sonucu de-mokratik hak ve özgürlükler alanında kısmi ilerlemeler sağlanmıştı, ama bu ilerlemeler rejimin karakterini değişti-recek düzeyde olmaktan uzaktı.

Rejimi krize sokan; uzun yılla-ra yayılan ve bir türlü bastırılamayan Kürt ayaklanmasıydı. Bu ayaklanma kitleselleşerek ve şiddetlenerek devam ediyordu. Ayaklanmayı askeri metotlar-la bastırma siyaseti iflas etmişti. İnkar ve imha politikası ile daha fazla yürü-nemezdi. AKP ırkçılığın yerine politik İslamı geçirerek ve kısmi demokratik adımlarla rejim krizini aşmayı denedi. Fakat ne Kürt sorunu, ne Alevi sorunu, ne de politik özgürlüğe dair birikmiş diğer sorunlar, politik İslam şemsiyesi altında yeniden yapılandırılmış gerici faşizan bir burjuva diktatörlük rejimi ile aşılamazdı. Nihayet Kürt ulusal ha-reketi ile devlet arasında başlatılan son müzakere süreci bu açmazın ifadesiydi. Kürt hareketi, faşist rejimi burjuva de-mokrasisi yönünde dönüşüme zorluyor, AKP ise Kürtleri sisteme entegre etme-ye hizmet eden ama rejimin karakterini kökten-niteliksel dönüşüme uğratmaya-cak demokratikleşme adımlarıyla ken-dini sınırlı tutmaya çalışıyordu.

Gezi ayaklanması ile birlikte sürece yeni bir unsur katıldı. Ayaklanmanın ana gövdesini oluşturan halk gençliği-nin isyan ederek yükselttiği özgürlük talebinin önünde AKP’nin uzun süre durma şansı yok. Kürtlerin, Alevilerin ve Türkiye halk gençliğinin birleşik mücadelesi faşist rejimi de, AKP’yi de derinden sarsacaktır. Bu sarsıntının bir devrime dönüşüp dönüşmeyeceği kes-tirilemez elbette. Ama Türkiye halkla-

Page 84: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 84 ]

Marksist Teori 11

rının tüm ilerici kuvvetlerinin birleşik devrimci demokratik iradesinin yaratıl-masının devrim şafağını yakınlaştıraca-ğı kesindir.

Türk halkının en büyük ‘hassasiye-ti’lerinden biri: Özgürlük

Halk ayaklanması, yürütülmek-te olan müzakere sürecini kesinlikle olumlu etkileyecektir. Hükümet aksi bir yola girerse, bu onun sonunu çabuklaş-tırır. Zira, müzakere AKP ile değil tam da Başbakan’ın belirttiği gibi devletle yürütülmektedir ve sermaye oligarşisi-nin stratejik yönelimidir. Rejim krizinin devrimci bir krize yol açmadan aşılma-sına hizmet edeceği düşünülmektedir. Halk ayaklanması rejim krizinin dev-rimci bir krize yol açma potansiyelinin ne kadar yüksek olduğunu gösterdi. Ayrıca söz konusu edilen “olumluluk” hükümetin tutumuyla ilgili değildir. Devletin Kürtlerin ulusal demokratik taleplerini ve genel olarak demokra-tik talepleri sınırlamak için durmadan masaya sürdüğü “Türk halkının has-sasiyetleri” kartı, ayaklanmayla bir-likte önemli ölçüde işlevsizleşmiştir. Ayaklanma, Türk halkının en büyük “hassasiyet”lerinden birinin özgürlük olduğunu açığa çıkardı. Kuşkusuz ür-küntüye kapılan hükümet ve sermaye oligarşisinin ayaklanma içindeki dev-rimci bölüklere karşı sert saldırılara girişmesi sürpriz olmayacaktır. Ama bu sürecin ana doğrultusunu değiştirmez.

Kürt siyasetinin ayaklanmaya ilgisiz tutumu çok önemli bir hata olmuştur. Ama bu, telafisi mümkün olmayan bir hata değil. Şimdiye kadar Türk halkımı-za şöyle sesleniyorduk: Kürt sorunu eşit haklar temelinde çözülmeden siz öz-gürleşemezsiniz. Şimdi Kürt halkımı-

zın şunu bilmesi gerekir: Türk halkının politik özgürlük talebini sahiplenmeden elde ettiğin ve edeceğin sınırlı ulusal demokratik hakları bile koruyamayabi-lirsin.

Elbette, AKP Hükümetinin müzake-re edilen demokratikleşme adımlarını yavaşlatması ve çerçevesini daraltması ihtimal dahilindedir. Ne ki, bu ihtimal hep vardı zaten.

Siyasal uyanış rejimin çerçevesini aştıKapitalizm varoluş krizinde. Bir

başka deyişle ekonomik, politik, ideo-lojik bir genel bunalıma saplanmış du-rumda.

Giderek daha da büyüyen muazzam bir eşitsizlik var. Bir yanda küçük bir azınlığın elinde olağanüstü bir düzeye ulaşmış olan birikmiş servet, diğer yan-da yaşam koşulları her geçen gün daha da kötüleşen, yoksullaşan, işsizleşen yığınlar. Orta sınıf olarak tarif edilen küçük burjuvazinin ya da küçük bur-juva yaşam tarzının çökmesini ekleyin buna. Bunlar, dünyanın her yanında emek-sermaye çelişkisinin keskinleş-mesine ve çözülme karakterinin da-ha belirgin biçimde ortaya çıkmasına neden oluyor. Bu çelişkinin en büyük gerilimini kadınlar ve halk gençliği yaşıyor. Küçük bir azınlığı bir kenara bırakırsak, yüksekokul diploması al-mak görece yüksek ücretli bir iş bulma ya da sınıf atlama aracı olmaktan çıktı. Dahası diplomalı olmak, herhangi bir iş bulmanın bile garantisi değil artık. İş bulan da düşük ücrete razı olmak zo-runda. Düşünün ki, 25 yaş altı gençler arasında işsizlik oranı Yunanistan’da yüzde 60′a, İspanya’da yüzde 56′ya

Page 85: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 85 ]

Marksist Teori 11

dayanmış durumda. İsveç gibi yaşam kalitesi sıralamasında en üst basamak-larda yer alan bir ülkede bile bu oran yüzde 25 civarında. ABD’de 20-24 yaş arasındaki üniversite mezunları-nın yüzde 12′si işsiz. Dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de durum farklı değil.

Emek-sermaye çelişkisinin derin-leşmesi ölçüsünde dünyanın tüm ül-kelerinde devlet-halk çelişkisi de kes-kinleşiyor. Ekonomik ve sosyal haklar vererek sınıf çelişkilerini yumuşatma-yan burjuvazinin devlet şiddetine daha sıklıkla ve yoğunlukla başvurması kaçı-nılmaz. Bu çelişkinin de yine en büyük gerilimini kadınlar ve gençlik yaşıyor. Ekonomik ve sosyal hiçleştirmeyi en çok onlar hissediyor. Haliyle, en çok ve en gür onların sesi çıkıyor ve devletin saldırısına en çok onlar maruz kalıyor. Bu bir kopuş kuşağı.

Bu belirleyici iki çelişki, dünyanın her yanında büyük çoğunluğunu ka-dınların ve gençliğin oluşturduğu halk isyanları ve büyük kitlesel eylemlerin ekonomik toplumsal zeminini meydana getiriyor. Kuşkusuz bu her iki çelişki, her ülkenin kendine özgü tarihsel-top-lumsal ekonomik ve politik yapısına göre bir form kazanıyor. Rejimin poli-tik esnekliği ne kadar kısıtlıysa bu iki çelişkiden kaynaklı parlayan kıvılcım-ların bir halk isyanı halini alması da o kadar hızlı oluyor. Tunus’ta üniversite mezunu işsiz bir seyyar satıcının tezga-hının elinden alınmasını protesto için kendini yakması ile başlayan halk is-yanı ile Gezi’de şafak vakti baskını ve barışçıl eylemcilerin çadırlarının yakıl-masının tetiklediği halk isyanının belir-leyici içeriği aynıdır.

Evrensel belirleyici bu iki çelişki-nin yanı sıra, Türkiye’nin kendine öz-gü yapısı üzerinde de durmak gerekir. Türkiye’nin Kürdistan coğrafyasında 30 yıldır süregelen silahlı bir isyan var-dı zaten. Kürtlerin yanı sıra demokratik Alevi hareketi, rejimden kopuşun bir başka ifadesiydi. Kadın Özgürlük hare-ketinin, erkek egemen kapitalist sisteme başkaldırısını, faşist rejimin uzun yılla-ra yayılmış kesintisiz terörüne rağmen varlığını koruyan ve direnen devrimci ve antifaşist emekçi sol hareketi de bu tabloya ekleyelim.

Özetle, 12 Eylül’den bu yana yürü-tülegelen antifaşist mücadelenin yarat-tığı siyasal birikim yürürlükteki faşist rejimin çerçevesini zorluyordu. Çerçe-venin kırılmasını engelleyen Türk şove-nizmiydi. Şovenizmin geriletilmesi bile demokratik birikimin açığa çıkmasını kolaylaştıracaktı.

12 Mart askeri faşist darbesinin li-derlerinden Memduh Tağmaç, darbenin gerekçesini “sosyal uyanışın ekonomik gelişmeyi aşması”na bağlamıştı. Bugün için de diyebiliriz ki, siyasal uyanış re-jimin çerçevesini aşmıştı, ayaklanma bunu kanıtladı.

AKP faktörünü unutmamalı. AKP Hükümetleri döneminde Türkiye’nin kapitalistleşmesi hız kazandı. Şehirler büyürken köyler eski önemini yitirdi. Her şehre üniversite açıldı. En modern iletişim araçları lüks olmaktan çıktı. Ba-tı tipi burjuva modern-laik yaşam tarzı büyük şehirlerde az çok yerleşikti za-ten. AKP, kapitalistleşmeyi hızlandıra-rak, bu yaşam tarzının maddi zeminini Anadolu içlerine de döşemiş oluyordu. AKP’nin politik İslamcı, muhafazakar kimliği ile bu sosyal dönüşüm arasın-

Page 86: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 86 ]

Marksist Teori 11

daki çelişki derinleşti. Denilebilir ki, sosyal değişim, AKP tipi muhafazakar-lığı aşmıştı. Bu sadece laikçilerle ilgili bir konu değildi. Modern yaşam tarzına artan müdahaleler ve muhafazakar ya-şam tarzının daha çok dayatılır oluşu, AKP’ye karşı gençliğin tepkisini bü-yüttü.

Şimdi kitlelerden öğrenme zamanıTürkiye emekçi sol hareketi, pek

çok bakımdan dogmatik ve doktriner. Dünyada ve Türkiye’deki ekonomik toplumsal değişimleri izlemekte ve bu-na uygun pozisyon almakta yetersiz. Kitlelerden öğrenmeyi bir kenara bı-rakmış gibi. Fakat yine de unutmamalı, emekçi sol kırk yıldan fazla bir süredir faşizme karşı kesintisiz bir mücadele veriyor. Onun devrimci bölükleri bü-yük bedeller pahasına inatla ve umutla kavgayı büyütmeye çalıştı. Bu kararlı direngenliğin bir birikim yarattığı inkar edilemez. Ama bununla yetinilemez. Şimdi kitlelerden öğrenme zamanı.

Hareketin bundan sonraki yönünü, ona katılan iradelerin alacakları pozis-yon belirleyecektir. Görüldüğü kada-rıyla hareket içinde yer alan başlıca üç gruptan söz etmek mümkün. İlerici an-tifaşistler, Türk ulusalcılarının etkisi al-tında olanlar ve henüz taraf olmayanlar. Dolayısıyla, ayaklanmaya katılan ya da ona sempatiyle yaklaşan ama henüz ka-rarlı politik bir tercih yapmamış olan bu üçüncü kesimi kimin etkileyeceği ha-reketin yönünü de belirleyecektir. Ulu-salcılar kimi şehirlerde öne çıksalar da ayaklanmanın merkezi olan İstanbul’da etkili bir güç olamadılar. Dahası, bu süreçte sırf AKP karşıtlığı nedeniyle ulusalcıların etki alanına giren kesim-

lerin yeniden ilerici saflara çekilmesini mümkün olduğu da görüldü. Tüm ileri-ci parti, grup ve çevrelerin merkezi po-litik birliğinin sağlanması bu bakımdan da önemlidir.

Bunlar bir yana; yaşanan isyan, Türkiye’nin batısında başlayan “dev-rimci süreç”in ilk adımıdır. Günümüz-de halk isyanları ya da büyük kitle ha-reketlerini tek seferlik yıkıcı patlamalar biçiminden çok kabaran, geri çekilen ve tekrar kabaran dalgalar biçiminde tasavvur etmek daha doğru olur. Dalga geri çekildiğinde yok olmayacak, kaba-rıp geri dönecektir. Bunun başlıca nede-ni, kapitalist düzenin ve onun her çeşit politik rejiminin yukarıda sözü edilen temel çelişkileri yumuşatma yeteneğini yitirmesidir. Gezi ayaklanması dalgası da geri çekilecektir ama bu, dalganın bütünüyle sönmesi anlamına gelmez. Yarın, bir başka nedenle yeni bir patla-ma olabilir. Zira, patlama potansiyelini barındıran temel çelişkiler yerli yerinde durmaktadır.

En büyük kazanım: Türk halkı ayaklanmayı öğrendiSürecin kazanımları o kadar çok ki

hangisini öne koysak ötekinin hatırı kalır. Türk halkı ayaklanmayı öğrendi. En büyük kazanım bu. Kürtler ya da Yunanlılar için bunun önemi bu denli büyük olmayabilir, çünkü birden çok kez ayaklandılar zaten. Ama Türk halkı ayaklanmayı bilmiyordu. Cumhuriyet tarihini geçtik, belki de Celali isyanla-rından bu yana, bu düzeyde bir ayaklan-ma yaşamadı Türk halkı. Bunun en bü-yük nedeni; Türk halkının Osmanlı’da egemen unsur, Cumhuriyet’te de ege-men ulus olarak kendini devletle bütün-

Page 87: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 87 ]

Marksist Teori 11

leşmiş saymasıydı. Ayaklanma, devlet-le bu bütünleşik halin kırılganlığını ve devletten kopuşmanın ulaştığı düzeyi açığa çıkardı. Ayaklanma sürecinde ya-şananlar, kopuşmanın kapsama alanını daha da genişletti. Bu, başlı başına dev-rimsel önemde bir kazanımdır.

Ayaklanma, devrimin hiç de uzak bir geleceğin konusu olmadığını, gün-cel olduğunu gösterdi. Ezilenlere güç ve moral verdi. Kasvet dağıldı. 12 Eylül’den bu yana bir türlü atılamayan ezikliği sildi süpürdü. Ezilenlerin bilin-cine umut tohumları serpti. Bu da dev-rimsel önemde bir kazanımdır.

Diğer devrimsel önemdeki kazanım ise Taksim Komünü’dür. 1905′te ortaya çıkan Sovyetlerin önemi ne ise Taksim Komünü’nün de önemi odur. Kapitaliz-min nasıl bir sosyal ve siyasal düzenle aşılabileceğine bu komün iyi bir örnek oluşmuştur.

Türk halkı ayaklanmayı öğren-di ama aynı zamanda bu ayaklanma Türkiye’de devrimin hangi biçim ve yoldan gerçekleşebileceğini de göster-di. Şimdilik bu kadarı yeterli.

Bölgesel devrimşimdi daha güncelMısır ve Tunus ayaklanmaları, İs-

panya ve Yunanistan’daki Öfkeliler, ABD’deki İşgal Et eylemleri, Şili’deki öğrenci ayaklanmaları gibi Gezi ayak-lanması da dünya devrim sürecinin şu ya da bu düzeyde uç vermiş belirtile-ridir. Her biri diğerini etkiliyor. Bugün bir “ulus insanı” değil, “dünya insanı” sahnede. Gezi ayaklanması, coğraf-yamıza yepyeni bir önem kazandırdı. Arap devrimci süreci ve Kürt devrimci sürecinin yanı sıra, gelişmiş kapitalist ülkelerdeki antikapitalist halk hareket-lerinin basıncı altında Türkiye devrimci süreci ana rahmine düştü. Dolayısıyla, Gezi ayaklanması özgürlük, ulusal eşit-lik temelinde kardeşlik ve antikapita-lizmi birleştiren bir bilince kaynaklık edebilir. Böyle bir bilincin bölgemiz bakımından önemi çok büyük. Keza, Gezi’nin Arap devrimlerine model ola-rak gösterilen bir ülkede ortaya çıkma-sı, o ülkelerde yeni devrimci dalgaları tetikleyebilir.

Bölgesel devrim şimdi daha güncel.

Page 88: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 88 ]

Tunus’a gitmeden önce, 2010 Aralık’ında yaktığı kıvılcımla Arap ülkelerindeki isyan dalgasını başla-tan ülkeyi göreceğim ve Ben Ali diktatörünün ülkeden kaçmasını sağlayan insanları tanıyacağım için çok he-yecanlıydım. İsyan ve devrim ruhunun hala canlı olup olmadığını ve bunun insanları nasıl etkilediğini merak ediyordum. Bu sürecin sonuçları neydi, neler değişmiş-ti; süreç hala devam ediyor muydu? Her şeyin başla-masının üzerinden iki yıl geçtikten sonra, Tunus halkı bugün ne düşünüyordu? Neler öğrenmişlerdi, biz onlar-dan neler öğrenebilirdik? Tunuslu devrimciler bugün ne yapıyorlardı ve yaşananlardan ne tür dersler çıkarmış-lardı? Devrimi gerçekleştirme şansını bir kez daha mı kaçırmıştık? Devrim ve ayaklanma, bunların nasıl şey-ler olduğunun gerçekten farkında mıyız? O anın geldi-ğini ve bunun nasıl ileriye taşınacağını açık bir şekilde kavrayabiliyor muyuz?

Gezi’de yaşanan yerel ayaklanma sırasında Türkiye ve Kürdistan’daki Marksist Leninistler, doğru anda ya-pılan kesin ve örgütlü bir müdahalenin, kendiliğinden

TUNUS DEVRİM RUHUNU ARARKENEkin Yılmaz

Page 89: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 89 ]

Marksist Teori 11

gelişen bir hareketin bütün gelişimini ve yönünü nasıl etkileyebileceğini ka-nıtladılar. Bununla birlikte, ayaklan-ma ile iktidarı ele geçirmek birbirin-den farklı şeyler.

Son birkaç on yılda, Yunanistan’dan Nepal’e ve son ola-rak Arap ülkelerinde olmak üzere tüm dünyada kendiliğinden gelişen bazı ayaklanmalara tanıklık ettik. Kapita-list sömürü ve baskı düzeni sürdüğü müddetçe de ezilen halklar ve emekçi yığınların emperyalist kapitalizmin yarattığı sayısız soruna karşı başkal-dırmaya devam edeceğine hiç kuşku yok. Bununla birlikte, yakın geçmiş-te yaşanan bu başkaldırıların hiçbiri, kendiliğindenlik aşamasını geçmeyi ve kapitalist düzenin sınırlarını aşarak siyasi iktidarı ele geçirmeyi ve gerçek bir alternatif kurmayı başaramadı. Bunun nedeni oldukça açık olmalı: Devrimci önderlik, kitleleri sosyaliz-me götürecek Marksist Leninist bir öncünün eksikliği. Peki ama var olan devrimci örgütler bunu neden başara-mıyor? Nerelerde yetersiz kalıyorlar, bu yetersizlikleri aşmak için ne yapı-yorlar? İşte Tunus’a giderken aklım-daki temel sorulardan biri buydu. Bu soruya, her bir ülke için acil olarak somut cevaplar bulmalıydık.

Sonunda Tunus’a, 2010 yılının 17 Aralık’ında Muhammed Bouazizi’nin sonradan bütün bölgeyi kapsayacak isyan dalgasının ilk kıvılcımını yak-tığı ülkenin başkentine geldim. İlk olarak şehir merkezinde bulunan Bo-urguibai Bulvarı’nda yürüdüm. Bu bulvar, Ben Ali rejimine karşı isyan

günlerinde ve geçtiğimiz Şubat ayın-da Halk Cephesi lideri Şükrü Belayid suikasta uğradıktan sonra milyonların yaptığı yürüyüşlere sahne olmuştu. Dikkatlice etrafıma bakıyor, palmiye ağaçlarının altındaki kalabalıklarda “devrim ruhu”nu arıyordum.

Sağ tarafta International Oteli’ni görüyorum. 1984 Ocak’ında “Ekmek İsyanı” olarak anılan ayaklanma sı-rasında Fadhel Sassi adlı devrimci, jandarma tarafından tam bu otelin önünde öldürülmüştü. Sassi şehit düş-tüğünde, üniversitede 4 yıl boyunca birlikte okuduğu yakın arkadaşı Dja-mila onun yanındaydı, bugün bizimle birlikte. Bu bize, 2010-2011 ayaklan-masının birden bire patlak vermedi-ğini, ayaklanmaya giden yolu açan köklü bir sınıf hareketi ve devrimci direniş geleneğinin olduğunu hatırla-tıyor.

Yakın zamanda yaşanan devrim-ci süreci önceleyen başkaldırıların muhtemelen en önemlisi 2008 yı-lında ülkenin güneyindeki maden bölgesi Gafsa’da yaşandı. Bölgede-ki fosfat madenlerinin yerel halka tek getirisi işsizlik, yoksulluk, ciddi sağlık problemleri ve çevre felaket-leri olmuştu. Madencilerin işsizlik, adam kayırma ve sağlık sorunlarına karşı başlattıkları isyan, tüm baskı ve verilen 3 şehide rağmen gösteriler, grevler ve neredeyse her gün yapılan oturma eylemleri ile altı ay boyunca devam etmişti. Gafsalı genç devrim-ci Amin’e göre, diktatörlüğün inşa ettiği korku duvarı ilk kez bu isyan sırasında sarsılmıştı.

Page 90: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 90 ]

Marksist Teori 11

Sol tarafımda Metropol Tiyatro-su var. Birkaç gün önce burada yine bir işsiz, protesto için bedenini ateşe verdi. Bu, devrimin taleplerinin he-nüz yerine getirilmediğinin; işsizlik, pahalılık ve yoksulluğun hala çözül-memiş sorunlar olarak durduğunun açık bir kanıtı.

Daha sonra Kaspa Meydanı’na va-rıyorum. Ben Ali rejiminin doğrudan devamı olan Muhammed Gannuşi hükümetinin devrilmesine yol açan oturma eylemleri burada bulunan İçişleri Bakanlığı önünde yapılmış-tı. Peki, o an, koşulların devrim için olgunlaştığı an mıydı? Tunuslu bir yoldaş olan Mesut bu fikirde: “Güç, o zaman sokaklardaydı. Burjuvazinin kafası karışmış ve ülkeyi yönetemez hale gelmişti, kitleler hazırdı, ama biz o anı kaçırdık. Şimdi işimiz çok daha zor olacak.”

Özgürlük arayan binlerce insanın haftalar boyunca burada kamp kur-duğunu gözümün önüne getirmeye çalışarak meydanın çevresinde dola-şıyorum. Şu anda boş olan meydana bakıyorum. Hafiften bir yağmur ya-ğıyor, güneş batmış olmasına rağmen hava hala sıcak. Yanımızdaki genç Tunuslu arkadaşlara o günleri soru-yoruz. Rhima, herkesin heyecan ve umut dolu olduğunu, meydanda kalan insanlar arasında çok güçlü bir birlik ve beraberlik duygusunun olduğunu, dışarıdan çok sayıda insanın burada-kilere yemek ve battaniye getirerek dayanışma duygularını gösterdiğini anlatıyor. Tunuslu başka bir arkadaş, o zaman artık ileri bir adım atmak

gerektiğine inandığı için, kendi ör-gütüne, dinamitle bakanlığa girerek bunu patlatmayı önerdiğini söylüyor. Bu kadın arkadaş, “Kendimden bir an bile şüphe duymazdım. Oğluma, gün-lük hayatta onun için asla yapamaya-cağım kadar önemli bir miras bırak-mış olurdum: Gurur duyabileceği bir anne” diyor.

İnsanların yüzlerine bakıyorum. Öfkeliler mi, umutlular mı, hayal kı-rıklığına mı uğramışlar? Devasa mey-dan şu anda boş ve karanlık, fakat hal-kın gücünün izleri hala görülebiliyor. Tüm meydanın dikenli tellerle çevril-miş olması yönetici sınıfların duydu-ğu korkuyu açıkça gösteriyor ve kork-makta da sonuna kadar haklılar.

Bir Arap ülkesindeki ilk DSF11. Dünya Sosyal Forumu (DSF),

26-30 Mart 2013 tarihleri arasında Tunus kentinde bulunan El Manar Üniversitesi’nde yapıldı. DSF hare-ketinin tüm eksiklikleri ve yetersiz-liklerine rağmen, 128 ülkedeki 4 bin 500 organizasyondan 50 binden fazla insanın buluştuğu bu geniş birliktelik, bölgeden insanlarla tanışmak ve ken-dini Mağrip ülkelerine bir alternatif olarak sunan Türkiye’deki AKP Hü-kümetini teşhir etmek açısından bizim için iyi bir fırsattı.

11. DSF, 29 Mart’ta, düzenleyen-lere göre 50 bin kişinin katılmış ol-duğu bir yürüyüşle başladı. Bir diğer kitlesel gösteri 30 Mayıs günü resmi kapanışın öncesinde Toprak Günü vesilesiyle Filistin halkına destek sunmak için yapıldı. Tunus’ta her yıl

Page 91: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 91 ]

Marksist Teori 11

yapılan bu gösteri, ilk kez bu sene polisin saldırısına uğramadan geçek-leşti.

Forumda her gün yapılan 350’ye yakın panelin konuları arasında in-san hakları, kadın özgürlüğü, göç-men çelişkileri, tarım politikaları, borç, ticaret, çevre gibi konular yer alırken, Filistin öne çıkan konular-dan biri oldu. Batı Sahara’nın ulusal bağımsızlığı da diğer ana meseleydi. Kalabalık Saharawi delegasyonu, Batı Sahara’nın hala bağımsızlığı için mücadele eden bir Afrika kolo-nisi olduğunu ve 38 yıldır Fas aske-rinin işgali altında olduğunu hatır-lattı. Esad hükümetinin destekçileri ile karşıtları arasında Suriye ile ilgili çok sayıda tartışma, hatta zaman za-man fikir çatışmaları yaşandı.

İlk kez bir Arap ülkesinde bulu-şan DSF bileşenleri, bölgede gerçek-leşen ayaklanmalar sırasında önemli bir yer tutmuş olan “Onur” sloga-nı altında bir araya geldi. Bununla birlikte, görünüşe göre geleneksel forum ve yurtdışından gelen ko-nuklar, Tunus ile ilgili tartışmalarla bütünleşmekte bazı sorunlar yaşadı. Çevre, vergi, ticaret ve bunun gibi forumun geleneksel konularıyla il-gili yapılan buluşmaların çoğu üni-versite kampusunun bir tarafında ve sınırlı bir yerel katılımla yapılırken, bölge politikalarının konu edinil-diği atölye çalışmaları ve paneller kampusun diğer tarafında gerçek-leştirildi. Foruma katılımın temel olarak Avrupa ülkelerinden olması nedeniyle DSF’nin yüzü oldukça

“beyaz ve Avrupalı”ydı. Görünen o ki, forum giderek daha da “profes-yonelleşiyor”; geniş emekçi yığınları kapsamak yerine, forumun katılım-cılarının çoğunluğunu sivil toplum örgütlerinin profesyonel aktivistleri oluşturuyor. Yoksul ve işsiz Tunus-lular forum hakkında yeterince bilgi-lendirilmemişti bile. Norveçli yazar Asbjorn Wahl bunu şu şekilde yo-rumladı: “Dünya Sosyal Forumu’na gelenler toplumsal hareketlerin lider-leri değil, aktivistleri. Düşünme var, konuşmalar oluyor ama katılımcılar sokaktaki kitle hareketlerini temsil etmiyorlar. Örgütlenmeden ve bunun için gereken bir yapı inşa etmeden bu mücadeleyi kazanabileceğimizi sanmıyorum. Sokaklarda yaşanacak toplumsal bir yüzleşme gerekiyor.”

2001 yılında Brezilya’da “Baş-ka bir dünya mümkün” sloganıyla başlayan DSF hareketi, emperyalist küreselleşmenin sonuçlarına karşı kitlesel protestoların bir ifadesiydi. Fakat, en başından beri halkların mücadelesini örgütlemekte başarısız oldu ve bu yüzden de sınıf mücadele-sinde herhangi etkin bir rol oynaya-madı. Farklı mücadelelerin birbirine bağlanacağı bir yapı oluşturmak bir yana, devrimci ve komünist partilere karşı düşmanca bir yaklaşım sergi-lendi. Sosyal Forum halkların “başka bir dünya” arayışına da herhangi bir cevap veremedi. Sömürü ve baskının olmadığı bir başka dünya önermek yerine, “insan yüzlü kapitalizm”e dönmeyi önerdiler. Bu yüzden, ezi-len yığınların foruma ilgisinin gide-

Page 92: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 92 ]

Marksist Teori 11

rek azalması ve forumun çoğunluk-la sivil toplum örgütlerinde çalışan benzer bir aktivist çevresinin her yıl başka bir ülkede bir araya geldiği bir zemin olmasından daha doğal bir şey olmamalı. Sonuç olarak, Tunus’taki devrimci atmosferin bile Sosyal Fo-rum hareketini canlandırmaya yet-mediğini söyleyebiliriz.

Afrika, Ortadoğu ve Avrupa’nın arasında bir yerde...Tunuslu yoldaşlarımızla Afrika

otelinin önünde buluştum - ama ger-çekten de Afrika’da mıydım ben? Bu-radaki hiçbir şey normalde Afrika’da olmasını bekleyeceğimiz gibi değil. En başta, burada Paris’tekinden çok daha az siyah yaşıyor! Ayrıca kıya-fetler, dil, yemek, mimari, kültür... Ortadoğu’ya çok daha fazla benziyor. Ama Ortadoğu ülkelerinden de fark-lı... Aslında Tunus, Türkiye’ye çok benziyor! Sadece her köşe başında “Muhteşem Yüzyıl” afişleri olduğu ve televizyonlarda her gün 4-5 Türk dizisi yayınladığı için değil, iki ülke arasında tarihi açıdan da bir çok ben-zerlik bulunuyor.

Tunus geçmişte, bugün de kendi kültürleri ve dillerini korumakta olan -Batılıların aşağılamak için Berberi adını verdikleri- Emezi kabilelerin yaşadığı bir yerdi. Şimdi sayıları ol-dukça azalmış olsa da, bu topluluklar ulusal ve demokratik hak talebiyle mücadele ediyorlar. Milattan önce 10. yüzyıldan başlayarak Fenike-liler ve Kıbrıs adasından gelenler, Tunus kıyılarına yerleşti ve burada

ünlü Kartaca şehrini kurdu. Karta-ca şehrinin enkazlarının yüzyıllarca Roma İmparatorluğu’na bağlı olan Tunus’un o zamanlardan kalan Ro-ma izleriyle başkente eşit uzaklıkta olması, İtalya’nın Akdeniz’in öte ta-rafından sadece 30 km ötede olduğu-nu düşünürsek, çok da şaşırtıcı değil-dir. 7. yüzyılın sonları ile 8. yüzyılın başları arasında Müslüman Araplar tarafından fethedilen Tunus, 1574 yı-lında Osmanlı hakimiyetine geçti ve 1881 Fransız işgaline kadar Osmanlı hakimiyetinde kaldı.

Osmanlı yönetiminde geçen bu uzun dönem, ülkede çok sayıda iz bı-rakmış. Örneğin Tunusluların “zug” dedikleri pazar, İstanbul’da bulunan Mısır Çarşısı’nın neredeyse tıpatıp ay-nısı -nikah şekeri bile bulmak müm-kün... Genel Akdeniz atmosferi dışında, elbette ufak tefek farklılıklar da mev-cut. Örneğin Türkiye’de hala Sahara gibi bir çöl yok, Tunus halkı pirinç ve bulgur yerine lezzetli kuskus çeşitleri yiyor. Türkiye’den farklı olarak Tunus uzunca süre bir koloni olarak yönetil-di. Tunus’ta her yerde ulusal bayraklar asılı, görünüşe göre Türkiye’dekinden bile çok bayrak var. İki ülkedeki bay-rak çılgınlığı ve hatta renkleri bile aynı olsa da, Türkiye’dekinden farklı olarak Tunus’ta sol da ulusal bayrağı kullanı-yor. Yani, sadece sokaklarda, binalarda ve turistik dükkanlarda değil, solun düzenlediği gösteri ve mitinglerde de bayrak görüyorsunuz.

Tunus’ta, Türkiye’de olduğu gi-bi Doğu ve Batı’nın, Ortadoğu ile Avrupa’nın tuhaf bir karışımını his-

Page 93: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 93 ]

Marksist Teori 11

sediyorsunuz. Küçük bir Hristiyan ve Yahudi azınlığın dışında ülkenin yüz-de 98’ini Müslümanlar oluşturuyor, fakat resmi tatil cuma değil pazar gü-nü. Ilımlı İslam çizgisindeki Ennahda hükümeti bunu değiştirmeyi gündeme getirse de bu hala soyut bir tartışma.

Tunus’un Fransa’dan resmi olarak bağımsızlığını kazandığı 1956 yılın-dan sonra ülkeyi yöneten Habib Bur-giba rejimi, cumhuriyetin kurulması-nın ardından Türkiye’deki rejimle çok fazla benzer karakteristik taşıyor. Yö-nünü Batı emperyalizmine çevirmiş, onunla işbirliği yapan, resmiyette laik bir devlet; polis gücüne dayanan ve siyasi özgürlüklerden mahrum bıra-kılmış geniş işçi ve emekçi yığınları baskı altında tutmayı esas alan tek parti sistemi...

Diğer Arap ülkelerinden farklı olarak Tunus’ta hala güçlü bir Fransız etkisini hissedebiliyorsunuz, hatta du-yabiliyorsunuz. Gündelik konuşma-larda o kadar çok sayıda Fransızca ke-lime geçiyor ki, zaman zaman Arapça anlayabildiğim duygusuna kapıldığım bile oldu.

Forumda tanıştığım Kenyalı ar-kadaşım, Afrika, Ortadoğu ve Avru-pa arasında bir yerde konumlanan bu ülkede, eminim ki kendini en az Türkiye’den gelen biri kadar yabancı hissetmiştir. Hatta bana kıyasla da-ha fazla yabancılık hissetmiş olabilir çünkü ben bu ülkede kendimi ger-çekten evimde hissettim, sadece İs-tanbul’dakine benzeyen kaotik trafik yüzünden değil, aynı zamanda Tunus halkının misafirperverliğinden!

“Kafesteki bir kuş gibi”Her yerde aynı eski hikaye; dev-

rimden önce ve devrimden sonra, Batı’da ve Doğu’da, Kadının kurtu-luşu büyük bir sorun olarak duruyor. Tunusluların ‘el thawra’ (devrim) veya ‘intifada’ (ayaklanma) olarak adlandırdığı Aralık 2010-Ocak 2011 sürecinden sonra kadınlar eşit haklar elde edemedi, hem de mücadelenin en ön saflarında yer almalarına rağ-men. Ennahda yönetiminde kadınla-rın durumunun daha da kötüleştiğini düşünenler bile var. Hükümet, ön-ceden yasal ve serbest olan kürtajı bugün kriminalize etmeye çalışıyor; kadınlara yönelik tecavüz ve cinsel tacizler ise daha fazla gündemde. Öte yandan, tecavüz saldırılarının Ben Ali diktatörlüğü sırasında da çok yaygın olduğunu fakat o dönemde kadınların bunu duyurmak için daha fazla kork-tuğunu söyleyenler var. Ama geçtiği-miz yılki bir dava rejimin bu konuda-ki tavrını açıkça gösteriyor. Genç bir kadın, erkek arkadaşıyla yaptığı araba seyahati sırasında üç polisin tecavü-züne uğruyor. Bugün ise ayıplanan, erkek arkadaşıyla ‘uygunsuz’ bir du-rumda yakalandığı suçlamasıyla yar-gılanan bu genç kadın oluyor...

Erkek devrimcilerin eşlerinin ya-şadıkları sorunlar da bize hiç yabancı değil. İlerici ve devrimci bir tutuma sahip erkekler bile söz konusu olsa, eve gelince durum değişiyor. Torqu-ia, “Kendimi kafese konmuş bir kuş gibi hissediyorum. İki çocuğum yü-zünden elim kolum bağlı; özgürce hareket edemiyorum ve siyasi açıdan

Page 94: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 94 ]

Marksist Teori 11

istediğim kadar aktif olamıyorum” di-yor. Sosyal Forum sırasında bir gece o da diğer birçok insanın yaptığı gibi gençlik kampında kalmak istedi fakat aynı zamanda yoldaşı olan eşi, ço-cukları gerekçe göstererek buna karşı çıktı. Bu, siyasi olarak aktif olan tüm annelerin çok iyi bildiği bir çelişki. Erkekler daha üstte oldukları ve poli-tikada daha deneyimli oldukları için, onların işleri her zaman daha önem-li oluyor. Ve birilerinin çocuklara bakması, ev işleri, yemek ve benzeri şeylerle ilgilenmesi gerekiyor. “Evi otel gibi kullanıyor” diyor, Torquia. Kendisine ayaklanmadan sonra haya-tında nelerin değiştiğini sorunca bir süre düşünüyor. Aslında hiçbir şeyin değişmediğini söylüyor ve siyasi par-tilere karşı duyduğu güvensizliğini ifade ediyor.

Torquia sözlerine şunları ekliyor: “Devrimden önce, Filistin halkının özgürlük mücadelesine duyduğum yakınlıktan ötürü daha çok Panara-bizm düşüncesine sahiptim. Fakat şimdi devrimden sonra hayallerimi-zin bundan çok daha fazlası olduğunu gördüm.”

Torquia gibi çok sayıda kadın devrimci, yaşanan süreçten derin bir şekilde etkilenmiş. Hatta Kaspa’daki oturma eylemleri sırasında ülkenin geleceğine odaklanıp çocuklarını bile unutmuşlar. Bu süreç onlara özgüven kazandırmış ve kendi güçlerinin far-kına varmışlar, fakat bunların günde-lik yaşamda bir fark yaratabilmesi ve kadınların karar verici pozisyonlara gelebilmesi için daha yapılacak çok

şey var. Ve bu sadece Tunus’ta değil, her yerde böyle.

İleri sıçrama mı, kaçırılmış bir fırsat mı?Maalesef başarılı bir devrim ya-

şamış bir ülkeyi görme şansım ol-madı. Tunuslu bir yoldaşın dediği gibi, “Diktatörü alaşağı ettik, ama diktatörlük duruyor.” Yaşadığı şokun ardından burjuvazi inisiyatifi tekrar ele geçirmeyi, Ulusal Konsey’de ör-gütlenen devrimci güçleri tecrit etme-yi ve geçiş sürecini organize etmeyi başardı. Hükümeti Ben Ali rejiminin mağdurlarından biri olarak ünlenen Ennahda partisine verdiler ve bu par-ti, alternatif bir ekonomik ve sosyal programı olmamasına rağmen halk arasında geniş bir destek bulabildi.

Elbette işler uzaktan bakınca basit görünüyor ama devrimci güçler, iş-çi sınıfı ve emekçi kitlelerin çıkarları doğrultusunda bir iktidar kurma fır-satını kaçırmış görünüyorlar. Neden mi? Ben Ali diktatörlüğünün baskıcı yönetimi altında bu güçlerin ne kitleler arasında yaygın bir çalışma imkanları vardı ne de silahlı bir devrim için ger-çek bir hazırlık yapabildiler. Örgütsel ve belki aynı zamanda siyasi darlık-ları, kitlelerin onlara güvenmemesine, onları tanımamasına ve gösteriler ülke çapında bir ayaklamaya dönüştüğünde onların saflarında örgütlenmemeleri sonucuna yol açtı. Var olan devrimci güçlere olan güvensizlik elbette ör-gütlerin bir sorunu ve bunu Tunus İşçi Partisi Ulusal Önderliği’nden Salah Lajimi’nin yaptığı gibi halkın siyasi

Page 95: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 95 ]

Marksist Teori 11

bilinç düzeyinin düşük olmasıyla açık-lamak yeterli değil. Devrim sırasında verilen 300’den fazla şehidin hiçbiri devrimci örgütlerin üyesi değildi ve bu basit gerçek bile çok şey anlatıyor. Bu, gelişen hareketin kendiliğindenci düzeyini ve öncü bir müdahalenin ek-sikliğini gösteriyor.

Kitlelerle buluşmak, onların sorun-larını anlamak, bu sorunlara çözümler üretmek, doğru anda doğru talepleri öne sürmek kadar iktidarı ele geçirme kararlılığı da Tunus’ta yaşanan süreç-te eksik kalan şeylerdi. Kararlılık, ha-zır olmayı, doğru bir ideolojik çizgiyi, mevcut durumun bilimsel bir analizi-ni ve buna uygun bir programı, kad-roları mücadelenin farklı alanlarında eğitmeyi, maceracılığa düşmeden risk alacak cesareti göstermeyi, siyasi bir zihin açıklığı ve doğru anın geldiğine karar verebilecek politik bir öngörüyü gerektirir. Ekim devriminden kısa bir süre önce Lenin’in dediği gibi, dün çok erkendi, yarın çok geç olacak!

Evet, burjuvazi ve emperyalistler, protestoları başka kanallara aktara-rak ve aynı sınıfların iktidarını devam ettirecek bir “alternatif” geliştirerek bir kez daha Tunus’ta geçici bir zafer kazandılar. Ama bu kavga henüz bit-medi!

Mevcut hükümet, kitlelerin tek bir problemini bile çözmüş değil! İşsizlik

oranı eskisi kadar yüksek, yoksulluk, hayat pahalılığı, güvensizlik, kadın-lara yönelik baskılar sürüyor ve halk mevcut yönetimin izlediği ekonomik ve sosyal programın öncekinden bir farkı olmadığının giderek daha çok farkına varıyor. Asıl olarak Halk Cephesi’nde yoğunlaşan devrimci güçler, siyasi reformlardan da yarar-lanarak örgütlülüklerini güçlendiri-yor, mücadelenin yeni araçlarını de-niyor ve hızlı bir şekilde gelişiyorlar. Emekçi yığınlar kendi güçlerinin far-kına vardılar, önce bir hükümeti sonra bir diğerini devirerek bunun mümkün olduğunu gördüler. Aynı zamanda, bunun her gün yaşadıkları sorunların kökünde yatanları değiştirmeye yet-mediğini de gördüler. Neticede, 2010 Aralık’ında Muhammed Bouazizi’nin yaktığı kıvılcımla başlayan süreç sona ermiş değil; Tunus’un emekçi yığın-ları ve öncüleri bu süreçten çok şey öğrendi, öğrenmeye de devam ediyor. Sokaklarda ve meydanlarda, evlerde ve kafelerde, sahilde ve çölde bunu hissediyorsunuz. Tunus halkı bölge-deki ilk yangını başlattı ve bu yangın sürüyor. Korlar hala yerli yerinde ve ateş her saniye yeniden canlanabilir ve hatta canlanacak ve o zaman bu ateş sadece tek bir hükümeti değil tüm burjuva devlet aygıtını yakıp kül edecek.

Page 96: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 96 ]

Arap halk isyanlarının kıvılcımının çakıldığı Tunus, hala patlamaya hazır bomba gibi. AKP modeli İslami iktidara öfkenin giderek arttığı Tunus’ta, isyana neden olan etmenler hala güncel: İşsizlik oranı çok yüksek, üniversite mezunları iş bulamıyor, maaşlar çok düşük, fiyatlar çok yüksek. Ayrıca demokrasi yok, özgürlükler çok sınırlı. Ennahda hükümetinin toplumu muhafaza-karlaştırma korkusu ise iktidara öfkenin bir diğer nede-ni. 11 milyonluk bu küçük Kuzey Afrika ülkesinde halk şimdi de Ennahda hükümetini devirmek için mücadele ediyor. Ayaklanma sürecinde etkin rol oynayan Tunus Genel İşçi Sendikaları (UGTT) da bu mücadelenin içe-risinde yer alıyor.

1946 yılında, yani Tunus’un Fransız sömürgesi ol-duğu dönemde kurulan UGTT, ülkedeki hala en büyük sendika. Kamu ve özel sektör çalışanları içinde örgüt-lenen UGTT’nin 24 bölgesel şubesi var. Bunlardan 4’ü başkent Tunis’te bulunuyor. Sendikanın 53 işkolunda örgütlülüğü var. 3 milyon ücretli çalışanın olduğu ülke genelinde 750 bin üyesi bulunuyor.

Bettoumi Nouri: UGTT ULUSAL DİYALOG ÇAĞRISI YAPIYORRöportaj: Derya Okatan

Page 97: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 97 ]

Marksist Teori 11

Özellikle sol örgütlerin aktif ola-rak içinde yer aldığı UGTT, Muham-med Buazizi’nin kendisini yakma-sıyla başlayan Aralık 2010’daki halk ayaklanması sürecinde aktif rol aldı. Bin Ali diktatörlüğü döneminde si-yasal örgütlenme yasak olduğu için, UGTT neredeyse bir parti gibi hareket etti. Programında sosyalist ekonomiyi savunan UGTT, devrimin burjuvazi tarafından çalındığı dönemde yanlış politikalar uygulasa da, bugün Ennah-da hükümetine karşı mücadele ediyor.

Başkent Tunus’taki 4 şubeden biri-si olan Ariana Şubesi’nde görüştüğü-müz UGTT Uluslararası İlişkiler Da-nışmanı ve Eğitim Uzmanı Bettoumi Nouri, sendikanın ayaklanma sürecin-deki rolü, burjuvazinin devrimi nasıl çaldığını ve bugünkü mücadelelerini değerlendirdi.

Hükümete karşı bağımsızlığı için mücadele ettiÖncelikle biraz UGTT’den bahse-

der misiniz? Ülkedeki tek sendika ola-rak nasıl mücadele etti, ülke yönetimi ile ilişkisi nasıldı?

UGTT 1946 yılında, Ferhat Hac-hed tarafından kuruldu. O dönem iki ana rolü vardı: Fransız sömürgecile-rine karşı direniş ve Tunus’taki işçi-lerin temel çıkarlarının korunması. 1956’da bağımsızlıktan sonra UGTT, Burgiba hükümetinin kuruluşuna ka-tıldı, destek verdi. 1965’de Burgi-ba hükümetiyle UGTT arasında bir kriz meydana geldi. Çünkü Burgiba hükümeti, UGTT’ye egemen olma-ya çalıştı. Toplumsal sorunlara dair

UGTT’nin rolünü dışlamaya çalıştı. Bunun üzerine UGTT, bağımsızlığını korumak için mücadele etmeye baş-ladı. 1965’de başlayan bu mücadele uzun süre devam etti. UGTT, bağım-sızlığının korunması ve toplumsal sorunlarda muhataplığının tanınması konusunda ciddi bir mücadele yürüttü.

1978’de bu konuda yeni bir kriz ortaya çıktı. Hükümet ile UGTT ara-sındaki mücadele özünde bağımsızlık mücadelesiydi. Bu mücadele önce ikili toplantılarla başladı, sonra grev-lere, sokak eylemlerine kadar vardı. 1990’lar boyunca küreselleşme sü-reci yaşandı. Bu süreçte UGTT ile hükümet arasında ciddi mücadeleler yaşandı. Buralarda özellikle doğal kaynaklardan elde edilen gelirin nü-fusa eşit olarak dağıtılmaması ile il-gili mücadeleler belirleyici bir yerde durdu ve 2008 yılındaki madencilerin mücadelesi de buradan kaynaklan-dı. 2008’deki kriz Gafsa şehrindeydi. 2008 olaylarında medya orada yoktu. Katliamı görüntülemedi. Ancak face-book üzerinden bir takım görüntülerin yayınlanması söz konusu oldu. Yine Hugo Chavez’le bağlantılı bir tv ka-nalı videoları dünyaya yaydı. (Gafsa olayları: Sefaletin hakim olduğu ma-den havzası Gafsa’da, Gafsa Fosfat İşletmesi’nin işe alım sonuçlarının hayal kırıklığı yaratması üzerine halk isyan başlattı. 6 ay boyunca süren is-yanın ardından, Bin Ali diktatörlüğü isyanın merkezi Redeyef’e saldırdı. Katliamda 3 kişi hayatını kaybetti, on-larca kişi yaralandı ve hareketin lider-liğini üstlenen onlarca kişi tutuklandı.)

Page 98: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 98 ]

Marksist Teori 11

UGTT 2011’deki ayaklanma döne-minde nasıl bir rol oynadı?

2011 Ocak ayaklanması, tüm bu bahsettiğimiz sürecin ürünüdür. 1991’deki Sineana, 2008’deki Gafsa olayları bütün bunların arka planını oluşturmaktadır. 2008 Gafsa’da bir devrimin gelmekte olduğu az çok belli olmaya başlamıştı, yani bir dev-rimin ön günlerinde olduğumuz görü-lüyordu.

2008 olaylarından sonra sosyal ve ekonomik durum giderek daha da kö-tüleşti. Ekonomik bunalım ve siyasi baskı herkes tarafından görülür hale geldi. Ve insanlar kendi bölgelerine dair ekonomik projeler olmadığı için çok kızgınlardı.

2010 yılına gelindiğinde halkın öf-kesi ve kızgınlığı daha da büyümüştü. Yoksulluk giderek artıyordu. Ülkenin sadece beşte birinde halk refah içe-risinde yaşıyordu. İşsizlik büyük so-rundu. Ayrıca diplomalı işsizlik daha özel bir sorundu. 2010 yılında 210 bin diplomalı işsiz vardı. Tabi şimdi bu sayı 250 bine çıktı. Resmi rakamlara göre üniversite mezunlarının yüzde 18’i işsiz. Ama biz gerçek oranın yüz-de 27 olduğunu düşünüyoruz. 10 yıl boyunca işsiz kalan insanlar bile var. Tunus’ta çok sayıda işsiz var ve bu bir felaket. Diplomalı işsizler, özel gü-venlik ya da işportacı olarak çalışıyor ve sosyal durumuna denk düşen işler bulamıyorlar. Bu duruma karşı ilk ha-reket 17 Aralık 2010’da Sidi Buzid’de başladı. Muhammed Buazizi isimli bir genç kendini yaktığında oradaki halk isyan etti ve kendiliğinden bazı

sloganlar dile getirdi. Örneğin işsizli-ğe karşı isyanını ifade etti.

Muhammed Buazizi ezilmişliğin sembolü olduBu ayaklanmanın bir liderliği yok-

tu. Ayaklanmada UGTT’nin rolü çok etkiliydi. Sol hareket de genel ola-rak etkili bir şekilde ilişkilendi. Ge-rek yurtsever demokratlar, gerekse Hammami’nin Emek Partisi. Oldukça etkin bir şekilde bu süreçle ilişkilen-diler ve rejimi devirmeye yönelik bir harekete dönüşmesinde rol oynadılar. Muhammed Buazizi sıradan bir va-tandaştı, apolitikti, herhangi bir par-tiye üye değildi. Sadece kendi sosyal koşullarını protesto etti. Ama o halkın ezilmesinin bir sembolü haline geldi. Sidi Buzid’de kendiliğinden başlayan bu ayaklanma bütün ülkeye hızla ya-yıldı ve halkın öfkesi kendisini her yerde ifade etti. Ve UGTT bütün bu halk hareketini benimsedi ve içinde yer aldı.

Bin Ali’ye son darbe genel grev olduYürüyüşler, eylemler hep UGTT

binaları önünden başladı ve şehre yayıldı. UGTT’nin liderliği ilk başta bu hareketi benimsemek konusunda tereddütlüydü. Fakat bölgelerde yer alan solcular ve sendikanın aktivist-leri bu hareketlere destek oldular. Bu ilerici insanlar arasında şehit düşen-ler de oldu. 8 Ocak 2011’den itibaren yeniden bir hareket başladı. Ve yerel-lerden UGTT’nin merkezine doğru büyük bir basınç oldu, yani ‘her gün

Page 99: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 99 ]

Marksist Teori 11

insanlar katlediliyor, halk sokakta bizim buna katılmamız lazım’ diye. Ve buradan başlayan süreçte UGTT Genel Konseyi genel grev kararı aldı. Genel grev kararında bir taktik hare-ket planı da çıkarıldı. Her gün her yer-de genel grev yapma imkanımız ol-madığı için bir gün 3-4 bölgede, diğer gün başka bölgelerde greve giderek, genel grevi süreklileştirme çabamız oldu. İlk genel grev Sparks, Gips ve Gafsa’da örgütlendi. En büyük hare-ket Sparks kentinde meydana geldi. Sadece Sparks’ta 43 bin kişi sokağa çıktı.

Bu arada Bin Ali’nin 3 konuşması oldu. Biz UGTT olarak bunları taviz, uzlaşma konuşmaları olarak değerlen-dirdik. Bu konuşmalarda Bin Ali hal-ka ekonomik iyileşme, durumlarının düzeleceğine dair vaatlerde bulunup yeniden kendine dair umut yaratmaya çalıştı.

14 Ocak günü genel grev hare-keti başkent Tunus’ta örgütlendi. Tunus’taki 4 şube, yani Ariana, Tu-nis, Benarus ve Maruba şubeleri ta-rafından örgütlendi. Muhammed Ali Sarayı’nda, şu anki UGTT binası olduğu yerde toplandılar ve Burgiba bulvarından şehir merkezine doğ-ru yürüdüler. Hareketlere katılan en önemli kesimler; sendikacılar, avu-katlar ve sol partiler. Bunlar arasında da sosyalistler ve milliyetçiler vardı. Kesinlikle İslamcı gruplar yoktu bu hareketin içerisinde, onlardan hiç-kimse yoktu. Tunus’ta olanlar zaten evlerindeydi ama liderleri yurt dışın-daydı.

‘Bin Ali sol partilerden çok UGTT’den korktu’Göstericiler İçişleri Bakanlığı’na

doğru yürüdü. Aslında şunu söylemek lazım; Bin Ali sol partilerden daha çok UGTT’den korkuyordu. Çünkü UGTT, içinde solcuların bulundu-ğu bir sendika olarak onu çok zorla-dı. UGTT’nin her yerde mücadeleyi örgütlediğini görünce 14 Ocak saat 12.00’da ülkeden kaçma planını yap-tı ve uçağa binerek kaçtı. O gün baş-kentte genel grev hareketi vardı, halk sokaktaydı ve saat 13.00 gibi polis ile göstericiler arasında son çatışma yaşandı. Aslında tüm bunlar Bin Ali havadayken yaşandı.

Devrimin korunması için ulusal konsey çağrısı yaptıBin Ali gittikten sonra nasıl hare-

ket ettiniz?14 Ocak’tan sonra yaklaşık 10

parti tarafından bir Halk Cephesi oluşturma girişimi oldu, solcu ve ulu-salcı partilerden. Halk Cephesi’nin asıl amacı devrimci süreci güvence-lemekti. UGTT, Devrimin Korun-ması İçin Ulusal Konsey kurulması çağrısında bulundu. Ve Konsey, 27 örgüt tarafından oluşturuldu. Bunlar arasında İnsan Hakları Birliği, avu-katlar da yer alıyordu. İlk toplantı da UGTT binasında yapıldı. Konseye en son katılan da Nahda oldu, önceki Nahda hükümetinin Adalet Bakanı Nureddin el-Buhayri liderliğinde. Devrimin Koruması için Konsey, bölgelerde de kuruldu, özellikle de sol partilerin girişimiyle. Bunların

Page 100: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 100 ]

Marksist Teori 11

amacı devrimin korunması ve devam ettirilmesiydi.

Ocak sonu Şubat başı gibi hü-kümet binalarının olduğu Kaspa Meydanı’nda iki tane büyük oturma eylemleri yapıldı. Bu eylemlerdeki talep Bin Ali hükümetinin başbakanı olan ve Bin Ali gittikten sonra iktida-ra gelen Gannuşi’nin devrilmesiydi. Diğer talepler ise eski anayasanın lağ-vedilmesi ve Meclisin dağıtılmasıydı. Şubat ayı sonlarına doğru Nahda’nın yurt dışındaki liderleri geri dönmeye başladı, Katar’dan, Londara’dan... Dolayısıyla, Nahda’nın varlığı bir an-da su yüzüne çıkmaya başladı.

ENNAHDA halkın dikkatini devrimden uzaklaştırdıBu arada, Sipsi başbakanlığında

yeni bir hükümet kuruldu. Çünkü Şu-bat ayında, Kaspa eylemleri sonucun-da Gannuşi’nin hükümeti devrilmiş oldu. Yeni başbakan Burgiba dönemi-nin politikacısıdır ve o dönemde ken-disini bağımsız olarak ifade ediyordu. Bu hükümet, kendisini geçiş dönemini güvenceye alacak, demokratik geçiş hükümeti olarak adlandırıyordu. Bu dönemde Bin Ali döneminin meclisi de tasfiye edildi. Bu geçiş hüküme-tinin kurulmasıyla birlikte Devrimin Korunması İçin Ulusal Konsey bir an-da marjinalize oldu. Ve Başbakan’ın kurduğu Demokratik Geçiş İçin Yük-sek Komite hızla bunun yerini aldı.

Sipsi’nin hükümeti bütün büyük partiler tarafından kabul görmüştü. Sadece bugün Yurtsever Sosyalist Devrimci Parti olarak bildiğimiz Wa-

tad ve Hammani’nin Emek Partisi kabul etmedi. Şükrü Belayid’in par-tisi bile bu komiteye katıldı. İtiraz edenler, bu süreci halkın dikkatinin devrimden uzaklaştırılması olarak nitelendirdi. Ama ne var ki UGTT liderliği, bu sürecin içine dahil oldu. Sendika militanları ya da tabandaki aktivistler bu sürece karşı durdu.

Çoğunluğu mu karşı çıktı?Evet. Bu militanlar sürece karşı

çıktı ama merkezi yönetim bunu dik-kate almadı. UGTT liderliği Demok-ratik Geçiş için Yüksek Komite’ye katıldı. Gerekçeleri ise nereye gidece-ği belirsiz olan sürecin netleştirilmesi gerektiği, seçimler için net bir tarih belirlenmesi, yeni bir anayasa yapıl-ması ve politik sürecin herkes için net hale getirilmesi. Gerekçe buydu. Yüksek Komite ve Ulusal Konsey arasında bir mücadele vardı. Şükrü Belayid’in partisi dahil olmak üzere Yüksek Komite’de yer alanlar, bütün militanları, sendika aktivistlerini ko-miteye katılmaya davet ettiler. Bu sü-recin arkasında emperyalistler vardı. 9 Nisan 2011’de bölgesel Devrimin Korunması İçin Ulusal Konsey’in toplantısı vardı. Yüksek komitedeki partiler, toplantıya gelerek militanla-rı yüksek komiteye davet ettiler. Ama bu reddedildi.

UGTT seçim sürecindeoyunun dışında kaldıİslamcılar birleşik bir listeyle çık-

tılar, Katar’dan para almışlardı ve ha-piste yattıkları yılları mağduriyet ede-biyatı olarak kullandılar iktidarı almak

Page 101: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 101 ]

Marksist Teori 11

için. Sol parti ve örgütler ise birleşik değillerdi ve yenildiler. Mart 2011’e gelindiğinde ülkede 110 parti kuruldu. Bu beklediğimiz bir durum değildi. Ve UGTT, seçim sürecinden dışlan-mış oldu, yani oyunun dışında kaldı. UGTT’nin umudu bütün sol partilerin birleşerek halk için ortak bir program ortaya koymasıydı. UGTT’nin bu sü-reçteki rolü hükümeti eleştirmek oldu, çünkü tarihsel olarak UGTT her zaman hükümete muhalefet etmiştir ve Tunus halkının genel çıkarlarını savunmuş-tur, sadece işçilerin dar çıkarlarını de-ğil. Bugün UGTT tamamen hükümete karşıdır ve hükümetin politikalarıyla mücadele etmektedir.

Şu anda UGTT ve hükümet, sos-yal ve ekonomik sorunları farklı ele alıyor. UGTT örgütlenme ve ifade öz-gürlüğünü savunuyor. UGTT, bağım-sız ve ulusal sosyalist bir ekonomiyi savunuyor.

Bir sendika olarak sosyalist eko-nomiyi mi savunuyor? Programında mı var?

Evet, evet. Programın 8. maddesi şöyledir: Bütün emperyalist ülkeler-den bağımsız olarak ulusal sosyalist ekonomiyi inşa etmeye ihtiyaç var. Ve yer altı zenginliklerinin adil dağıtımı-nı savunuyoruz.

Ayaklanmanın yıl dönümüne denk gelen günlerde kararı alınan grev neden ertelendi?

Ennahda ve UGTT arasında bir çatışma söz konusu oldu. Özellikle Nahda’nın askeri kanadı arasında.

Nahda’nın askeri kanadı... İsmi ne?

Devrimi Savunma Komiteleri (gü-lüyor)... 4 Ocak’ta UGTT binalarına da saldırdılar. UGTT’nin kurucusu Ferhat Hached’in ölüm yıl dönümün-de saldırdılar. Ennahda’nın askeri kanadını dağıtmak için bir komite ku-ruldu, 5 kişi UGTT’den, 5 kişi hükü-metten. Eğer hükümet bu askeri kana-dı dağıtmayı kabul etmezse Ocak’ta genel grev kararı aldık. Ve genel grev kararı hep ertelendi. Çünkü Tunus’ta hep bir güvensizlik söz konusuydu. Güvensizlik artıyor korkusu ile bu ka-rar ertelendi.

Neye güvensizlik?Her taraftan ülkeye silah geliyordu.

Libya’dan, Cezayir’den, Mali’den ve Suriye’den. Büyük bir katliam olacağı korkusu vardı. Bundan dolayı UGTT genel grev kararını hep erteledi.

Yani Ennahda’nın tabanına mı dağıtıldı bu silahlar?

Selefist ve Cihat’ı savunan güçlere verildi. Silah sadece onlarda var.

Bir iç savaş girişimi mi?Evet, aynen öyle. Peki gerçekçi bir korku muydu?Ennahda, “herhangi bir iç savaş,

gerginlik, katliam olursa sorumlu-su UGTT’dir” dedi. Ama sonuçta 8 Şubat’ta genel grev yapıldı. Yani Şük-rü Belayid’in 6 Şubat’ta öldürülme-sinden sonra.

Şükrü Belayid’in öldürülmesi bardağı taşıran son damla oldu. Çok tehlikeli bir gelişme olarak da değer-lendirildiği için UGTT tarafından, genel grev ilan edildi. Her tarafta yü-rüyüşler oldu. Başkentte yaklaşık 1.5 milyon insan sokağa döküldü. Ülke

Page 102: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 102 ]

Marksist Teori 11

çapında büyük yürüyüşler oldu. Grev yüzde 90 başarılı oldu. Ülkede hayat felç oldu.

Bugün UGTT örgütlenme çalış-malarını nasıl yürütüyor?

Bugün UGTT bir kaç tane siyasi parti ile birlikte bir tane ulusal diya-log çağrısı yapıyor. Çünkü UGTT diyor ki ülkede kriz var. Bu krizin bilincinde oldukları için UGTT hiç istisna olmadan bütün partileri bir araya çağırdı. Sadece Nahda ve CPR (koalisyon ortakları) gelmedi. UGTT bir sürü parti ile koordinasyon içinde.

Resmi bir birlik var mı?Hayır, genel bir koordinasyon.

Sabit bir platform değil. Ama herkes

ülkenin krizde olduğunun ve devri-min taleplerinin gerçekleşmediğinin farkında.

Peki işçilerin hakları için nasıl mücadele yürütüyorsunuz?

Ekonomik ve politik faaliyet çok iç içe geçmiş durumda. Politik, sosyal ve ekonomik durum arasında diyalek-tik bir bağ var tabi ki. Ama sonuçta bir sendika, siyasi bir parti değil. Dolayısıyla yürütme gücü yok. Ama talepleri için mücadele ediyor. UGTT hiçbir hükümetin yanında yer almadı, bizzat hiçbir hükümete dahil olmadı. Ama halkın çıkarlara karşı davranan hükümetleri devirme mücadelesinde yer aldı.

Page 103: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 103 ]

23 Ekim 2011 seçimlerinden sonra Ennahda (Rö-nesans) Partisi önderliğindeki hükümet Ettakol ve Congress for Republic (Cumhuriyet için Kongre) par-tilerinin de katılımıyla Başkan Marzaki tarafından ku-ruldu. Hükümeti nasıl değerlendiriyorsunuz, mevcut durum ve sizin parti programınız nelerdir?

Seçimlerden önce partimiz kendi programına sa-hipti ancak seçimlerden sonra durum değişti. Şu an Halk Cephesi (Popular Front-PF) var. Halk Cephesi, 11 parti ve kendini Kızıl Atak (Red Attack) olarak ad-landıran bir dernekten oluşmaktadır. Bu partiler teorik açıdan farklı; ilerici demokrat, sol ve ulusal yapıdalar. Tüm bu unsurlar politik ve sosyal bir programda karar kıldılar.

Hükümetin meşruluğunun olmadığını düşünüyo-ruz. Ekim 2011’deki seçimden itibaren bir yıl içerisin-de anayasa yapacaklarını söylediler fakat yapmadılar. Bu nedenle artık meşru değiller. Ennahda, seçimlerden

Salah Lajimi*:BİTMEMİŞ BİR DEVRİM SÜRECİ

Röportaj: Derya Okatan

* Tunus İşçi Partisi (POT) Milli Liderlik üyesi, 2 Nisan 2013

Page 104: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 104 ]

Marksist Teori 11

sonra anayasa yapmadığı gibi sosyal ve ekonomik hedefli acil önemler de almadı.

Şu anda Halk Cephesi ikinci bir geçiş süreci alternatifini öneriyor. Fa-kat bu iyi bir planlama koşullarında, seçimler için tam bir tarih içererek yapılmalıdır, anayasa yapım süreci sabitlenmeli ve yeni bir anayasa ka-bul edilmelidir. Sulh Ceza Yüksek Kurulu’nun temeli, bağımsız yargıyı garanti etmesidir. Yönetim düzenle-meleri, Dışişleri Bakanlığı ve bağım-sız kitle iletişimi için önlem alınma-lıdır. Bunlar bizim geçiş süreci için taleplerimiz.

Bağımsız bir yargı ve bağımsız bir medya önemli, başka türlü seçimlerin şeffaf bir ortamda yapılması mümkün değil. Bin Ali diktatörlüğü döneminde bu iki kurum tamamen diktatör tara-fından kontrol ediliyordu. Bu talepler, bizim için geçiş sürecinin koşullarıdır. Bir diğer talebimiz ise seçimlerden sonra devlet idaresine yerleştirilen bütün Ennahda insanlarının bu pozis-yonlarından geri çekilmeleridir. Ayrı-ca camiler bağımsız olmalıdır, bu da devletle din arasında bir laik ayrım anlamına gelir. Camiler sadece ibadet için hizmet vermelidir. Ennahda, se-çimlerden önce solcular için “inanç-sız, ateist” şeklinde propaganda yap-mak için camiyi kullandı. İnsanların bu propagandayla provoke edilmesi, şiddet ve suikastın bir sebebiydi. Eğer cami içerisinde inanmayan insanlardan bahsederseniz, dini kurallara göre on-ları öldürme hakları vardır. Başka bir nokta ise Şükrü Belayid suikastının

aydınlatılmasıdır; bu suçu kimin plan-ladığı, kimin işlediği, kimin para ve diğer anlamlarda desteklediği… Tüm bunlar açıklığa kavuşturulmalıdır.

Şükrü Belayid suikastından sonra Halk Cephesi “Tunus’u Krizden Kur-tarmak için Ulusal Kongre”yi önerdi. Çünkü hükümetin başarısızlığı net ve bizim Tunus’u kurtarmamız gereki-yor. Bu kongre derneklerden, sendi-kalardan vs. toplumun tüm kesimle-rinden oluşmaktadır.

Bahsettiğiniz Ulusal Kongre nedir, hedefi nelerdir, ne tür bir rol oynama-yı öngörüyorsunuz? Parlamentonun feshedilmesini ve böyle bir kongre formundan yönetim birimine geçmeyi mi planlıyorsunuz?

POT olarak iki seçeneğimiz var. Hükümete dahil olup birkaç bakan-lığı almak ya da Tunus’u Kurtarma Kongresi’ni düzenlemek. Bu kongre, parlamentonun yerini alacaktır. Ulu-sal diyalog bazında tüm Tunus güçleri hükümet yerine kuruluş oluşturmalı-dır çünkü daha önce de söylediğimiz gibi bu hükümet meşruluğunu kay-betti. Seçimin meşruluğu artık hem hükümet hem de parlamento için ye-terli değil. Güçlenmeli ve bu kongreyi ulusal diyalogun bir formu haline ge-tirmeliyiz. İnsanların politik istikrar-sızlık olabileceğinden korktuklarının farkındayız. Bu durum bir nevi taktik-tir. Bu yüzden, parlamentoyu feshet-meyi önermeyeceğiz fakat Tunus’u Kurtarmak için Ulusal Kongreyi öne-receğiz.

Bu kongre oluşumunu bir alter-natif olarak öneriyorsunuz ve aynı

Page 105: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 105 ]

Marksist Teori 11

zamanda seçimler için bir tarih sap-tamak istiyorsunuz…

Bu ikisi birlikte gidebilir. Kongre seçim tarihine kadar geçiş dönemi için bir plan yapmayı öneriyor. Seçimle-re kadar acilen sosyal, ekonomik ve politik önlemler alınmasını istiyoruz. Kongrenin gelecek seçimlere kadar süreci yönetmesini istiyoruz.

26 parti ve örgütten oluşan Devri-mi Korumak için Ulusal Konsey, Bin Ali’nin devrilmesinden sonra burju-vaziye hizmet için kendini yenileyen Yüksek Mahkeme yerine oluşturulu-yor

Evet. Bu, politik bir girişim. Fakat ek olarak başka girişimlerimiz de var; kitle çalışması yürütmek, hükümetin başarısız olduğunu anlatmak, hükü-metin halkın taleplerini yerine getir-mediğini ve devrimin bütün amaç-larını yerine getirmemiz gerektiğini göstermek.

İnsanları bu kongrenin bir alter-natif olduğuna ikna etmek istiyoruz. Hükümet düştüğünde Kongre, halkın destekleyeceği bir alternatif olacak. Parlamentoya hala güveniyorlar fakat POT halkı Kongrenin bir alternatif olacağına ikna etmeye çalışıyor. Çün-kü bu hükümetin başarısız olduğuna ve düşeceğine eminiz. Kongre, geniş kitlelere dayanan bir alternatif ola-caktır. Kongre yeni hükümeti oluştu-racaktır.

Halk Cephesi acil sosyal, politik ve ekonomik programa ve Ennahda’nın emperyalistlere satmaya çalıştığı, Ka-tar, AB ve diğer devletlerle üzerine anlaşma yaptığı doğal kaynakları da

korumak için bir programa sahip. Bu program, Kongre tarafından oluşturu-lacak hükümet ile yerine getirilecek-tir. Hükümet tamamen bu programla meşgul olacaktır.

Bunun Tunus için çözüm olacağını söylüyorsunuz fakat bu sosyalizmin, gerçek sosyalizm olacağını mı düşü-nüyorsunuz?

Tunus’taki ekonomik ve sınıfsal durum ile üretim ilişkileri sosyalist bir programa izin vermiyor fakat bir ulusal ekonomi programımız var. Bu da, bizim sosyalizm için ilk adımları atmamızı sağlayacaktır.

Eğer gücü elimizde bulundurursak bize sosyalist nitelik kazandırabile-cek bazı reformlar yapabiliriz. Yoksul çiftçiye toprak dağılımı gibi.

Gücü elinizde bulundurmaktan bahsediyorsunuz, gerçekten seçimler-le gücü elinize almanın mümkün ola-bileceğini düşünüyor musunuz?

Her iki senaryoya da hazırız: halk devrimiyle ya da seçimlerle. Eğer sokak eylemleri ve halkın direnciyle güçlenirsek ardından seçimler ola-caktır, eğer seçimlerle de güç elde edersek, ardından devrimci reformlar yapacağız. Emperyalist müdahaleye karşı insanlar bizi savunacaklar çün-kü biz yoksulların taleplerini yerine getireceğiz.

Halk Cephesi’nin son dönemdeki ekonomik programında stratejik sek-törleri kamulaştırma da var.

Biz, her ikisini de birlikte yapıyo-ruz: Öncelikle her zaman halk des-teğiyle sokakta olmaya çalışıyoruz, eylemler örgütlüyoruz ki, liderlik

Page 106: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 106 ]

Marksist Teori 11

yapabileceğimiz ve güç kazanabile-ceğimiz başka bir devrim olursa di-ye. İkinci yol ise seçimler. Şeffaf bir seçim gerçekleştirebilmek için mak-simum derecede çabalıyoruz. Kitle-nin desteğini almaya çalışıyoruz. Bu hükümetle seçime gitmeyeceğiz çün-kü seçimler için adil koşullar bulun-muyor; yasadışı para, şiddet ve kitle iletişim araçları onların elinde. Bu ne-denle, devrimcilerin seçimi kazanma şanslarının olacağı koşulları yaratma-ya çalışıyoruz. Çünkü Halk Cephesi önem ve yeterliliğe sahip, daha fazla muhalefette kalmaya niyeti yok. Gü-cü ele alıp ülkeyi yönetmenin zamanı geldi.

Programı özetleyebilir misiniz? Partinizin başlıca politik ve ideolojik çizgisini ve stratejisini…

POT, Marksist-Leninist bir partidir. Komünist hareket Tunus’ta köklü bir geçmişe sahiptir. Türkiye’deki gibi ha-rekette çokça bölünme yaşandı. 70’ler-de Komünist Parti’nin nasıl inşa edi-leceğine dair çok önemli bir tartışma vardı. İki ana yaklaşım bulunuyordu; ya hareket kendiliğinden başlatılacak ve parti sonrasında oradan doğru yola çıkarak oluşturulacaktı ya da önce parti inşa edilecekti. Parti inşası tartışmaları aşağı yukarı böyleydi. O sırada Tunus işçilerinin bir çok pratiği ve komünist öğeli güçlü bir hareket bulunuyordu. O dönemde hareket çoğunlukla Maoizm-den etkilendi. Ayrıca bazı faydalı pra-tikler Maoizmden alındı. Uluslararası Arnavutluk-Çin farkı tartışmalarında biz Marksist-Leninist çizgide yer al-dık.

1985’te örgüt, Marksizm-Leni-nizm ilkelerine sadık kalarak ve hare-ketten yola çıkarak Tunus Komünist İşçi Partisi’ni (PCOT) kurdu. 1986’da Komünist Gençlik Birliği’ni kurduk.

Bizim ülkemizde özel çalışma şartları her zaman Türkiye’dekinden farklı olmuştur; silahlı mücadelenin rolü ile ilgili örneğin. Tunus’ta küçük gruplar silahlı mücadeleyi kullandı. Marjinalleşip halktan koptular. On-ların faaliyetleri burjuvazinin baskı kurması için bahane oldu. Bu yüzden halk hareketini çoğunlukla kitleleri örgütlemek için kullanıyoruz.

Geçmişte hiç devrimci şiddet içe-ren mücadele metotlarını kullandınız mı?

Tunus’taki özel durumlar üzerine çalışmak istiyoruz. Coğrafya, kültür ve tarih ülkemizde silahlı bir müca-dele başlatmaya izin vermiyor. Halk mücadelesinin tarihi politik mücade-leye dayanıyor, silahlı mücadeleye değil. Askeri darbeler ülkede oldukça kötü bir itibara sahip.

Askeri darbeler ülkede oldukça kötü bir itibara sahip derken neyi kas-tediyorsunuz? Askeri darbelerle sınıf mücadelesinde devrimci şiddet kulla-nılmasının bağlantısı nedir?

Darbe ile güç elde etmek iste-yen bazı devrimci hareketler var. Bourguiba’nın ilk hükümetine karşı olan bazı hareketler vardı fakat başa-rısız oldular. 1987’de İslami hareket darbe ile güç kazanmak istedi fakat Bin Ali daha hızlıydı.

Peki ne tarz bir çalışma yürütü-yorsunuz? Halkın hangi kesiminde

Page 107: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 107 ]

Marksist Teori 11

örgütleniyorsunuz ve ne tarz mücade-le yöntemlerini kullanıyorsunuz?

Öğrenci ve işçi sendikalarında bu-lunuyoruz. Ayrıca, Bin Ali dönemin-den beri inşa edilmeye çalışılan de-mokrasi ve insan hakları hareketlerine de katılıyoruz.

1989’da Bin Ali başa geçtiğinde, herkesi ulusal bir anlaşma yapmaya çağırdı ve sadece PCOT buna katıl-mayı reddetti. Darbeyle başa geçti ve biz muhaliftik. 90’ların başın-dan itibaren gerçek yüzü ortaya çıktı ve diktatörlük başladı. Eşinin ailesi gerçek bir mafya ve siyasi polisi de kullanmaya başladı. Totaliter parti RCD –Anayasal Demokratik Yürü-yüş- ile hüküm sürdü. (Not: Bu par-ti eskiden neo Düstur olarak bilinen, aslen 1956’da Fransa’dan bağımsız-lık kazanıldığındaki ilk başkan Habib Bourguiba tarafından kurulmuştur. Doktorlar, Bourguiba’nın “yönetme-ye uygun olmadığını” deklare ettikten sonra Bin Ali başkanlığı kabul edildi.)

1991’de stratejik bir program önermedik. Bin Ali’ye karşı mücade-le ettik, taktiğimizi değiştirerek onun hükümetinin düşmesini sağlamaya çalıştık; genel taktik olarak politik öz-gürlük talep ettik. (İfade, örgütlenme, basın sansürüyle ilgili yasaların kaldı-rılması, siyasi parti özgürlükleri vb.) O dönemden itibaren tüm demokratik hareketlere Kurucu Meclis (CA) için çağrı yaptık. Toplum ile aynı şekilde Kurucu Meclis’in (CA) amacını ye-rine getirmek için çalışmaya devam ettik. Çünkü bizim bakış açımıza göre Kurucu Meclis (CA) yeni bir döne-

min başlaması ve geçmişi kesip at-mak olacaktı. Bu taktiği uygulamaya başladığımızda, diğer örgütler bizim reformist olduğumuzu ve devrimci olmadığımızı söylediler. Fakat prog-ramı dikkatlice okuduğunuzda siyasal özgürlüğü görüyorsunuz ve Kurucu Meclis’e intifadasız erişilemez. Bu da, devrimin, isyanın, ayaklanmanın başlaması demektir. Kurucu Meclis’e (CA) ulaşmak için intifada gerekli-dir. Misyonumuz reformist, bu doğru, fakat yerine getirilmesi için ayaklan-maya ihtiyaç var. Amacımız diktatör-lüğü devirmek, ama bunu bir seferde yapamayız, adım adım ilerlemeliyiz. Devrim yapma amacımız var, ama asıl soru onu nasıl yapacağımız. Bi-zim analizimiz gerçekti ve POT doğru analizleriyle bilinir, sadece işçileri de-ğil maksimum sayıda insanı yanımıza almak için bir program önermeliyiz. Çünkü bizim analizimize göre tüm sınıflar Bin Ali diktatörlüğünden acı çekti. Bu yüzden, bütün sınıfları bur-juvaziye karşı birleştirmeliydik.

Burjuvazi Tunus’ta oldukça kü-çük, 5 ya da 7 aileden oluşuyor. Ra-kamsal olarak çok küçük. Ve diğer tüm sınıflar diktatörlüğe karşı zafer elde edebilirler. Bin Ali ailesi, arka-daşları birer mafya gibiler. Bin Ali ailesi, toprak sahiplerinden burjuvazi yarattı, fakat bu kapitalist ziraat idi. Burjuvazi tarihsel olarak gelişmiş bir sınıf değil. Sömürgeciler tarafından, yurtdışından gelen parayla yaratıl-dı, ülkeyi idare eden sınıf tarafından değil. Bin Ali ailesi ve büyük toprak sahipleri bu sınıfa katıldı. Güçlü bir

Page 108: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 108 ]

Marksist Teori 11

idare sistemine ve yozlaşmış politika-cılarıyla RCD’nin oportünist sistemi-ne sahiptiler.

Bu nedenle diktatörlüğü devir-mek için geniş bir halk koalisyonu oluşturmak önemli ve zorunluydu. Fakat Bin Ali’yi devirmek için çağrı yapan yalnızca bizdik. Bunu kitap-larda yazdık ve gizli bir gazetemiz de vardı. 1989’da Bin Ali ve tüm di-ğer partilerden gelen katılım çağrısı-nı reddettiğimizden beri, Bin Ali’nin devrilmesi için çağrı yapan tek kuv-vet bizdik.

Geniş bir cephe oluşturmak için tüm politik unsurlara programımızı önerdik, sloganlarımızı muhafaza et-tik ve Bin Ali’yi devirmek için çağrı yaptık. Bin Ali döneminde, yoldaş-larımızın gözaltına alınmadığı, tu-tuklanmadığı bir ay bile kalmamıştı. Eğer o dönem gizli örgüt kullanma-mış olsaydık Bin Ali partimizi tasfiye edebilirdi.

Bin Ali’ye karşı tüm farklı kuvvet-leri bir araya getirmeye çalıştık. Öğ-rencileri, sendikaları, işçileri, siyasi örgütleri etkinliklerimize katılmaya çalıştık. Siyasi özgürlükler önerdik, Bin Ali’nin onlara siyasi özgürlükleri vermeyeceğine onları ikna ettik. Bu, insanları Bin Ali karşıtı muhalefette tutmak için bir taktikti.

İnsanları, bir ideoloji değil, bir program dahilinde bir araya getirme-ye çalıştık. İnsanları ve siyasi parti-leri Bin Ali’nin siyasi özgürlükleri vermeyeceğine ikna etmek için bunu pratikte kanıtlamamız gerekiyordu, kelimelerle mümkün değildi. Ancak

Bin Ali’den sonra demokratik sistem oluşturulabileceğine onları ikna et-meye çalıştık. Bugün diktatörlükten sonra özgürlükleri kazanmakta başa-rılı olduk, yani insanlar haklı olduğu-muzu gördü.

Tunus’ta şu an özgürlük olduğunu düşünüyor musunuz? Bin Ali’nin dev-rilmesinden sonra siyasi özgürlükler artık var mı?

Tabi ki, devrimden sonra özgür-lüklerimiz var. Hükümet bu özgürlük-leri kısıtlamak istiyor. Burada POT ofisinde oturuyor olduğumuz gerçeği bunu gösteriyor! Daha önce illegal-dik! Ama şimdi burada oturabilir ve birbirimizle açıktan konuşabiliriz.

Ennahda’nın yönetimde olması devrimin durduğu anlamına gelmez, devrim süreci devam ediyor.

Özgürlüklerimiz olduğunun başka bir kanıtı ise Şükrü Belayid suikas-tının olduğu gün 2 milyon insanın sokağa çıkmasıdır. Bu, ifade özgür-lüğüdür. Hükümet ne yaparsa yapsın, insanları devrime hazırlamakla daha ilgiliyiz. Önemli olan insanları devri-mi yerini getirmeye hazırlamak. Bin Ali’yi düşüren halk Ennahda’yı da düşürecektir.

Bin Ali’nin devrilmesine devrim olarak mı bakıyorsunuz?

Aralık 2010-Ocak 2011 dönemi halk ayaklanmasıydı. Hareket başla-dığında halk politik talepler önermeye başladı ve devrim süreci de başladı.

Bin Ali düşürüldüğünde sloganlar bir alternatif talep ediyordu, başka bir politik sistem ordaydı. Devrim ya da değil diyemeyiz, çünkü başarısız olup

Page 109: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 109 ]

Marksist Teori 11

olmadığı gerçeği onun devrim olup olmadığının tek kriteri olamaz.

Devrim lehine kuvvetler ve buna karşı olan kuvvetler var. Mücadele henüz bitmedi. Süreç devam ediyor.

Bunun sadece bir ayaklanma (inti-fada) olduğunu ve devrim olmadığını söylemek, sürecin önemini azaltmak, burjuva bakış açısıdır. Sadece ayak-lanma olduğunu söylemek, burjuva fikriyatıdır, onlar halk gözünde devri-min değerini düşürmeye çalışıyorlar. Her şey bitti, devrim durdu, hiçbir şey değişmeyecek hissiyatını oluşturma-ya çalışıyorlar.

Bu henüz bitmemiş bir devrim sü-recidir. Hala başarılı bir devrim değil fakat devam ediyor.

Gerçek bir değişim ve devrim tale-bi vardı. Neden devrimci ve komünist güçler kitlenin gözünde bir alternatife dönüşemediler? Neden kitleleri kendi programlarına ikna edip örgütleye-mediler ve neden sol güçler değil de Ennahda seçimi halktan gelen büyük bir destekle kazandı?

Bin Ali döneminde kimse komü-nizm hakkında konuşmadı. Kimse komünizmi bilmiyor. Bin Ali halka tek muhalefetin İslami güçler olduğu izlenimini verdi. Kimse komünistle-ri bilmiyordu. Avrupa’nın desteğini almak için Bin Ali’nin uyguladığı bir taktikti bu. O her zaman, İslami hareket haricinde bir muhalefetin ol-madığını gösterdi. Bu durumda bir düşürme olursa yerine geçecek güç-lerin İslamcı olacağı görülüyordu ve bu onun Batı’ya göstermeye çalıştığı senaryoydu.

Bir çok İslami kuvveti tutukladı. İslami kişilerin komşuları ve arka-daşları dahil, herkesi. 30 bin İslami tutuklu vardı, sadece politik İslamın takipçileri değil Müslüman olan in-sanlar da dahildi. Bu durumda İslami kuvvetlere sempati oluşturdu. Fakat İslami cephenin programı yok. Dikta-törlük döneminde yurtdışında ve yur-tiçinde bulunuyorlardı fakat gerçek bir muhalefet değillerdi. Bin Ali’yi bir diktatör olarak eleştirmiyorlardı. Bin Ali’yle anlaşma yaparak cezaevinde-kileri dışarı çıkartmaya çalışıyorlardı. Ayrıca 18 Ekim 2005’te, bizimle Bin Ali’ye karşı ortak anlaşma imzala-yan küçük bir grup İslami topluluk da vardı. 2005’te SMC (Uluslararası İletişim Zirvesi) yapıldığı dönemde dünyaya, burada özgürlüğün olma-dığını göstermeye çalıştık. Cezaev-lerinde açlık grevleri vardı ve zirve iletişim zirvesi olmaktan açlık grevi zirvesine çevrildi. Bir çok uluslarara-sı temsilci açlık grevindekileri ziyaret etti. Ennahda’nın bazı kesimleri de bu açlık grevine katılmıştı. Ennahda’da iki grup vardı; Bin Ali ile dostça bir anlaşma yapmak isteyenler ve ona karşı olanlar.

Son 10 yıldır Bin Ali’ye karşı bazı insan hakları savunucuları ve solcu-larla yalnız mücadele verdiğimiz ger-çeğini düşünürsek, insanların komü-nizmi bilmemesi mantıklıdır.

Devrimden sonra Ennahdalılar cezaevinden çıktıklarında bir çok destekçileri oldu. Bin Ali diktatörlü-ğünde İslami kesime büyük bir baskı vardı ve sadece siyasi İslamcılara de-

Page 110: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 110 ]

Marksist Teori 11

ğil normal Müslüman halka da yöne-lik. İnsanlar, camiye gidip dua etmek istedikleri için işkence gördüler. ABD desteğiyle yapılan terörle mücadele yasası da İslamcılara karşıydı.

Ennahda desteği, programı saye-sinde değil koşullar sayesinde aldı. Herkes onlara mağdur olarak bak-tı, ayrıca dindarlar, iyi insanlar, Bin Ali’ye karşı savaştılar… Bunlar sahip oldukları görüntüydü.

Fakat artık insanlar Ennahda’nın Bin Ali ile aynı olduğunun bilincinde-ler, şu an önceki rejimden farklı değil.

Ennahda’nın Suudi Arabistan’la, siyonistlerle, Katar’la, ABD’yle olan ilişkisi, herkese onların Bin Ali’den bile daha kötü olduklarını gösteriyor.

Politik, ekonomik ve sosyal ba-kımdan tamamen başarısız oldular, hiçbir şey yapmadılar. Yiyecek, giye-cek, petrol, şeker ve her şeyin fiyatı yükseldikçe yükseliyor. Bin Ali döne-minden bile daha pahalılar.

Ayrıca genel güvenlik konusunda da başarısız oldular; suçlar olabildi-ğince şiddetlendi, insanlar geceleri evlerinin dışına çıkacak kadar güven-de hissetmiyorlar.

Ennahda hükümeti, halk cephe-lerine silahlı saldırı gerçekleştiriyor. Tıpkı aralık 2012’de Selena’daki pro-testoda ve Gafsa’da olduğu gibi.

Ennahda devrime katılmadı, ne li-derleri ne de üyeleri katıldı, yalnızca az sayıda aktivist katılım gösterdi.

Sol güçler neden ülkede gücü ele geçiremedi, bunun hakkındaki fikriniz nedir? Özellikle Bin Ali’nin kaçışın-dan sonra “vakum gücü” gibi bir du-

rum vardı sanırım. Sebepler nelerdi; irade eksikliği ya da zor ya da hazır-lıksızlık ya da başka bir şey? Bu süreç nasıl gelişti?

Devrimden sonraki ilk hükümet Muhammed Gannuşi hükümetiydi ve biz bu hükümeti devirmeye karar ver-dik ve ayrıca ekim seçimlerine kadar yönetimde olan Beji Caid el Sebsi’ye karşı da mücadele ettik. Onlara karşı mücadele etmeye devam ettik. Hemen seçimlere gidilmemesi gerektiğini, halkı bütün durumu daha iyi anlayın-caya kadar yönetmemiz gerektiğini, böylece doğru seçimi yapabilecekle-rini söyledik.

Bizler, Ben Achour’un Yüksek Komisyonu’na paralel olarak yara-tılan Devrimi Korumak için Ulusal Konsey’in içinde yer alıyorduk, iki-li güç durumu bulunuyordu. (Not: Yadh Ben Achour, Gannuşi tara-fından anayasal refomu denetleyen ve 17 Ocak 2011’de kurulan Tunus Yüksek Politik Reform Komisyonu başkanlığına getirilmişti, bu komis-yon daha genişletilmiş bir komite ha-line getirilip 17 Mart’ta zorunlu se-çim yasasını çizmek üzere “Devrim Hedeflerini Gerçekleştirme, Politik Reform ve Demokratik Geçiş için Yüksek Komisyon” olarak adlandı-rıldı. Bu komite, Gannuşi döneminde 2011 Tunus hükümet reformu için oluşturulan üç komiteden biriydi. 27 Şubat’ta Gannuşi kitle protesto-suyla istifaya zorlandı ve Beji Caid el Sebsi, 24 Aralık 2011’e kadar ye-ni başbakan ve “Devrim Hedeflerini Gerçekleştirme, Politik Reform ve

Page 111: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 111 ]

Marksist Teori 11

Demokratik Geçiş için Yüksek Ko-misyon” başkanı oldu.)

O andan itibaren gerçek sapma süreci başladı. Devrimi korumak için Konsey’de bizimle beraber olan unsurlar adım adım Yüksek Komisyon’a ikna olup bizi terk et-tiler. Geçici başkan Sebsi ve hü-kümeti diğer unsurların da Yüksek Komisyon’a katılmalarını onayladı-lar. Çok geçmeden Devrimi Koruma Konseyi’nde bazı küçük gruplarla yalnızlaştırıldık. O andan itibaren direnemedik. Bazı yoldaşlar ve hat-ta şehit Şükrü Belayid bile Yüksek Komisyon’a katıldılar. Achour’un Yüksek Komisyon’una katılmayan tek hareket bizdik fakat Yüksek Ko-misyon’daki bazı hareketlerle, bize katılabileceklerini düşünerek teması-mızı sürdürdük. “14 Ocak Cephesi” adı altında devrimi savunmak için bir cephe kurmaya başladık. Devrim taleplerini yerine getirmek için mü-cadele etmeye devam ettik ve ayrı-ca seçim tarihlerinin düzenlenmesi talebinde bulunduk. Halkla iletişi-mi sürdürdük, toplantılar yaptık ve programımızı önerdik. Fakat bütün koşullar, Ennahda hareketinin tara-fındaydı. Paraya ve medya desteğine sahiplerdi. Geçici başbakan Sebsi, yurtdışındaki güçlerle hakimiyeti Ennahda’nın alması için anlaştı.

Başkan Marzouki’nin “Cumhu-riyet için Kongre” partisi büyük bir parti değil, güçlü kutuplar Ennahda ve bizim partimiz, Tunus İşçi Par-tisi. Ennahda’yı güçlendirmek için parayı kullandılar ve bizim ateist

olduğumuzu söyleyerek dini kul-landılar, tanrıya inanmadığımızı ve yönetime gelirsek dini inkar edece-ğimizi söylediler. Tunus burjuvaları Ennahda’yı her anlamda destekledi, yani arabalar, iletişim, para vb. on-lara güç kazandırabilmek için. Biz seçmen kampanyamızı kendi im-kanlarımızla, kendi aktivistlerimizle gerçekleştirdik.

Fakat durum değişti. 23 Ekim’deki ilk seçimde sol güçler bir arada değil-lerdi. Hepsi kendi listeleriyle seçime katıldılar. Solun bütün oylarıyla 25 sandalye elde edilebilir, fakat bölün-müş olsalardı seçilemezlerdi. Katılım listesi bulunmuyordu. Bazı bölgeler-de adaylarımız 3000 oya sahip, diğer sol güçler 2000, bir başka sol 5000… Fakat bölündükleri için parlamentoda sandalyeye sahip değiller.

23 Ekim seçimlerinde Ennahda, Kurucu Meclis (CA)’daki 217 sandal-yeden 90’ını kazandı. Sizin partiniz ve Halk Cephesi’ndeki diğer partiler kaç sandalye kazandılar?

İşçi Partisi 3 sandalyeye sahip ve toplamda Halk Cephesi’nin 10 san-dalyesi var. Kurucu Meclis’e şu an bir önem vermiyoruz, meclisi sadece Ennahda’ya karşı propagandada kul-lanıyoruz, onları kürsüde teşhir etmek için kullanıyoruz. Orada üyelerimiz Ennahda’ya yüksek sesle karşı çıkı-yor fakat oraya çok fazla önem ver-miyoruz.

23 Ekim seçimlerinden sonra En-nahda, Sebsi’ye verdiği sözleri ye-rine getirmedi. (Seçimlerden önce Sebsi’ye cumhurbaşkanlığı sözü ver-

Page 112: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 112 ]

Marksist Teori 11

diler fakat gerçekleştirmediler) Bu yüzden Sebsi, Bin Ali’nin eski parti üyelerini kapsayan bir parti kurmaya başladı. Sebsi, ilk Burgiba hüküme-tindeydi ve ayrıca Bin Ali hükümetin-de de bulunuyordu.

Bugünkü durumu nasıl değerlen-diriyorsunuz, burjuvaların ana güç-leri ve Tunus’taki devrimci güçler nelerdir?

Bugün yönetimi isteyen 3 ana gü-cüz;

1) Sebsi ve burjuvaları temsil eden Bin Ali’nin eski partisi RCD,

2) Gelecek seçimleri kazanmak için kendini burjuva sınıfı içerisinde temellendirme çalışmasına başlayan Ennahda partisi,

Bu iki güç arasındaki farklılık res-miyettedir. Nasıl ilerleneceğine da-ir bir farklılıktır. Bu arada biri dine odaklanırken diğeri liberal bir güçtür, bununla beraber her ikisinin de eko-nomik ve sosyal programı aynıdır.

3) Üçüncü güç ise biz ve Halk Cephesi, Sebsi, Ennahda’nın hükü-meti yalnız yönetmemesini deklare ediyor, gücü paylaşmak ve koalisyon kurmak istiyor.

Bugün koalisyon hükümeti zaten bulunuyor, yani burjuvazi bununla tatmin olmadı mı?

Evet, koalisyon hükümeti var fa-kat Ennahda en güçlü olanı. Diğer ikisi ikincil seviyede önemliler.

Üçüncü güce gelince, o da Halk Cephesidir, bağımsız devrimci güç. Bu güç, Ennahda ya da Sebsi ile birleşme-yi istemiyor, devrimin amaçlarını ye-rine getirmek için bağımsızlık istiyor.

Üç ana kuvvetin olduğunu söyle-diniz, peki ya etkileri? Hangi tarafın emekçi kitlelerde daha fazla etkisi var ve nasıl bir gelişme eğilimi göster-mektedirler?

Halkın desteğiyle ilgili durum şöyle takip ediyor: Ennahda güçlü çünkü paraya sahipler ve yönetim on-ların elinde, fakat toplumdan aldıkları destek azalıyor.

El Sebsi’nin kontrolünde medya bulunuyor ve Bin Ali’nin eski parti-sine yakın duruyor. Medya bağımsız değildi fakat Bin Ali ailesinin elinde bu yoğunlaştı. Ayrıca burjuvalar da onunla.

Biz, halktan destek alıyoruz. Pro-testo ve gösterilerimiz olduğu zaman Halk Cephesi en fazla katılımcıya sa-hiptir. Bizler gerçekten ve ciddiyetle siyasi gücü istiyoruz. Şimdi en önem-li sorun Halk Cephesi’nin toplumsal alanlarda nasıl gösteriler düzenle-yeceğidir. Halk Cephesi’ndeki kişi sayısı yükseliyor, sorun onların nasıl örgütleneceğidir.

Halk Cephesi’nin (PF) sahip oldu-ğu en önemli kazanım/avantaj gençli-ğe sahip olmasıdır! Diğer iki kuvvetin çok fazla genç destekçileri bulunmu-yor. Bir çok öğrencimiz var, mezun işsiz, işçi ve kadınlar. Halk Cephe-si kadınlar için önemli bir platform, gösterilere bir çok kadın katılıyor. En önemli şey ise Halk Cephesi’ndeki diğer unsurlar bize yönetme sorumlu-luğunu veriyorlar, çünkü bunu yapa-bilme yeteneğine sahibiz.

Yoldaş Hamma Hammami şu an Halk Cephesi’nin sözcüsü değil mi?

Page 113: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 113 ]

Marksist Teori 11

Evet.Bir çok alanda partinin en iyi un-

surlarını Halk Cephesi’ne veriyo-ruz. Bütün unsurlar, POT’un Halk Cephesi’nin omurgası olduğunu söy-lüyorlar.

Oldukça iyimseriz. Tunusluların bilincinin yeterince gelişmediğini bi-liyoruz. Devrim onlar için hala yeni bir şey. Yine de komünistlerin bir di-ğer karakteristiği sabırlı olmalarıdır.

Halk Cephesi için en önemli ka-zanç bütün liderlerin geçmişte Bin Ali ile hiçbir kontağının bulunma-ması, onun rejimiyle hiçbir bağları yoktu. Tunus halkı bunu yeni anla-maya başladı. Geçmişte halk, kim Bin Ali’yle ve kim ona karşı tam ola-rak bilemiyordu fakat şimdi anlama-ya başladılar.

Bazı gerçek durumlar var ki, bir-çok liderin Bin Ali’nin peşinden git-tiğini gösteriyor, yalnızca Hammami ve onun Halk Cephesi’nden arkadaş-ları gitmediler. Düşman dahi bunu iti-raf etmelidir.

Son kongrenizde adınızı Tunus Komünist İşçi Partisi’nden Tunus İşçi Partisi’ne çevirdiniz, neden? Bu konu hakkında ne tür tartışmalar ya-pıldı?

Bizim için en önemli şey komü-nizme doğru bir adım atmak. İsimler ve formlar önemli değil, önemli olan komünizme doğru gerçek adımlar at-maktır. Program bir kelimeden daha önemli. Eğer Marksizm-Leninizme dönecek olursak komünist sözcüğü-nün yerine getirilebilecek olan işçiler sözcüğünü bulabiliriz. Aynı anlamı

taşıyorlar. Ayrıca partinin amblemi çekiç ve orağı aynı tuttuk. İsim de-ğişikliği, bütün organlarda ve parti üyeleriyle yapılan ciddi tartışmalar-dan sonra yapıldı. Bin Ali dönemin-de onun işkence ve zulümlerine rağ-men komünizm kelimesini koruyan tek unsur bizdik. Bugün önemli olan halkın komünizmi nasıl anladığıdır, komünistlerin nasıl anladığı değil! Çünkü, burjuvaların propagandası komünizm kelimesine karşı, insanlar komünistlerin ateist olduğunu anlı-yor.

Peki bu doğru değil mi? Ya da siz komünist değil misiniz? Bilimsel sos-yalizme inanan materyalistler değil misiniz?

Komünizm ateizm okulu değil-dir, sosyal ve ekonomik değişimdir. Tabi ki bütün parti üyeleri ateist. Fakat komünistler ateist olup olma-mak sebebiyle komünist değiller. Bir çok ateist siyasi aktivist ya da militan ya da insan hakları savunu-cusu bile değil. Kendimizi olumsuz bir söylemle “Tanrıya inanmıyoruz” diyerek tanıtmıyoruz. Bu bir taktik-tir. Ennahda’nın bizim ateist olduğu-muzu söyleyen propagandasına karşı duruyoruz. Camiyi, bizim ateist ol-duğumuzu söylemek için kullandı-lar. İktidarı ele aldığımızda ülkenin anarşiye döneceğini söylüyorlar. Burjuvazi bize komünist kelimesi yüzünden değil programımız yüzün-den karşılar. Dahası üzücü gerçek şu ki bir çok komünist parti oldukça kötü bir komünizm görüntülüyorlar. Komünizm kelimesine vurgu yapan

Page 114: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 114 ]

Marksist Teori 11

insanların çoğunluğu küçük burjuva-lar, öğrenciler, gençlik. Gençlik ör-gütümüzün adını “Komünist Gençlik Birliği” olarak koruduk ve bu, Tu-nus’taki en büyük gençlik örgütüdür. Binlerce üyesi var. Onlar komünist.

Üzerine derince düşünülmesi gerekilen Marksist bir soru var. Bu soru, halkın dahil olabileceği Mark-sist-Leninist bir yapıya nasıl ulaşı-lacağı, halktan olmak, kucaklaşmak,

geniş kitleleri ve bir çok insanı bize dahil etmek.Tunus halkı kısıtlanmış bir kültüre sahip ve siyasi olarak iyi eğitimli değil. Bizimle gelmelerini, programımızın temellerinde birleş-melerini istiyoruz, komünizm keli-mesinde temellenmelerini değil.

Kimse Marksist-Leninist olma-dan bu partinin üyesi olamaz, fakat destekçiler, sempatizanlar ve akti-vistler ile bu durum farklıdır.

Page 115: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 115 ]

Bin Ali’nin devrilmesine neden olan halk hareketini nasıl görüyorsunuz?

Bu bir devrim değil, ayaklanmaydı. Devrimin ol-ması için bütün sosyal, ekonomik temelin değişmesi gerekir. Bu temel değişmiş değil. Biz bunu halk ayak-lanması olarak görüyoruz. Üretim araçlarının kimin elinde olduğu konusunda herhangi bir değişiklik yok. Devrimci bir dönemdeyiz. Bu bir süreç ve sonuna kadar devam edeceğiz. Tabi ki ayaklanma bir tesadüf değildi, tarihsel bir temeli var. Ayaklanmaya kadar olan dönem-de bir çok olay yaşandı. 1956 Tunus’un bağımsızlığı. Ancak bu bizim için gerçek bir bağımsızlık değildi. Bu, sadece Fransız sömürgecilerle bu sömürgeciliği de-vam ettirmek isteyen güçler arasında bir değiş tokuştu. 1956’dan sonra biz, toprak, özgürlük ve onur istemeye devam ettik.

Toprak ile neyi kastediyorsunuz?

HALK AYAKLANMASI VE DEVRİMCİ DÖNEM Röportaj: Derya Okatan

* Tunus Yurtsever Sosyalist Devrimci Partisi temsilcisi, güvenlik gerekçesiy-le isim vermedi, 31 Mart 2013

Page 116: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 116 ]

Marksist Teori 11

Vatan, yani bağımsızlık. Onuru-muza da, özgürlüğümüze sahip olma-dan ulaşamayız.

Peki 1956 sonrası....1956 sonrası taleplerimiz tam ye-

rine gelmedi. Bağımsızlıktan sonra en önemli olay 1978’de yaşandı. Bü-yük bir işçi grevi oldu. Grev kırıldığı için 26 Ocak 1978’de yüzlerce kişi öldürüldü. Sendikacılar hapse atıl-dı, işkence gördüler. 1984 de önemli bir tarih. Enflasyon inanılmaz dere-cede yükseldi, fiyatlar çok yükseldi ve bir halk ayaklanması yaşandı, çok fazla kişi öldürüldü. Fadhel Sassi de 1984’deki halk ayaklanmasında dev-letin silahlı güçleri tarafından öldü-rüldü. 2008 de çok önemli bir tarih; Gafsa’daki maden işçilerinin ayak-lanması... Gafsa’yı polis kuşattı. Çok sayıda kişi öldü ve yaralandı. Çok sayıda işçi işten atıldı. 2008, esasın-da onur devrimi dedikleri şeyi ortaya çıkaran önemli olaylar. 2011’de sınıf mücadelesi ortaya çıktı. Biz Marksist Leninistler olarak, mücadeleyi insan-lar değil sınıfların yaptığını düşünü-yoruz. 2011’deki ayaklanma da bir sınıf mücadelesiydi.

Muhammed Buazizi’nin kendisini yakması tesadüf gibi görülebilir ama bu eylemden ortaya çıkan bir ayak-lanma değil. Tarihsel arka planında bahsettiğimiz olaylar var. Gerici güç-ler, ayaklanmayı siyasi bir olay değil-miş gibi göstermeye çalışıyor. Tabi ki siyasi bir hareketin sonucu, daha çok da Marksist bir hareketin sonu-cu. Ama dürüst olmak gerekirse Tu-nus solu homojen bir yapı değil, çok

fazla fraksiyon var. Ve bu farklılıklar sınıfsal mücadeleyi sekteye uğratıyor. Şunu söylemek gerekir ki, bütün bu fraksiyonlar içinde bir tane devrimci tez vardır, bir tane devrimci parti var-dır esasında. Slogan atarak devrimci olunabilir, önemli olan pratiktir. Bu anlamda kimin devrimci olduğu anla-şılabilir; Yurtsever Sosyalist Devrim-ci Partisi (Watad). (1975’de temel gü-cünü üniversite gençliğinden alarak kurulan El Watad, 1984’de Yurtsever Sosyalist Devrimci Partisi ve Birleşik Demokrat Yurtseverler Partisi olmak üzere ikiye bölündü.)

Ayaklanmayla birlikte Marksist Leninist fikirler daha çok kendisini gösterir hale geldi, daha çok halka ulaşmaya başladı.

Ennahda, ayaklanma başladığın-da ve ayaklanma sırasında burada yoktu. Ülkeye sonradan geldi ve ikti-darı aldı. Bu nasıl oldu?

İslamcı hareketin geçmişi de esa-sında eskilere dayanıyor. 1940’lı yıl-larda başladı ama esas olarak 1976 yılında kuruldu. Tabi bizi ilgilendiren iktidara nasıl geldikleri. İslami hare-ket feodalizmi temsil ediyor. İslami hareket daha önce iktidarda olan siya-si rejimin içerisindeydi. Daha önceki siyasi rejim komprador burjuvazinin elindeydi. İslami hareket iktidarda olmamasına rağmen onun bir parça-sıydı. Biz şöyle görüyoruz; kompra-dor burjuvazi ile feodalizm bir sınıfı temsil ediyor. İktidarda olmamalarına rağmen o sınıfın bir parçası. İslami hareketin Bin Ali ya da Burgiba re-jimiyle aralarında anlaşmazlık ol-

Page 117: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 117 ]

Marksist Teori 11

duysa, bu demek değildir ki bunlar devrimcidir. Aralarında kimin iktidarı ele geçireceğine dair çıkar çatışması vardır. Emperyalist güçler Bin Ali re-jiminin güç kaybettiğini gördüler. Ve tabi ki devrimci güçleri destekleme-yecekler. İslamcılar, İngiltere’deydi, Amerika’da, Fransa’daydı. Onları emperyalistler hazırladı. Çünkü, em-peryalist çıkarlarını temsil etmeye de-vam edeceklerdi.

Nasıl bu kadar oy aldılar?Emperyalistler seçim sürecinde

danışmanlarıyla yardımcı oldular. Ka-tar ve Suudi Arabistan para gönderdi. Tabi ki din faktörü de vardı. Üçüncü olarak, 7 milyon 800 bin seçmenden 3 milyonu sandığa gitti. Bunun da 1,5 milyonu eğitilmiş dincilerdi. Bir de cahillik var. Cahil, okuma yazma bilmeyen, fakir ve kırsal alanda yaşa-yan insanları parayla manüpile ettiler. Ennahda’nın aldığı oy aslında yüzde 10.

Peki neden bu kadar az kişi oy kul-landı?

Birkaç nedeni var. Bir tanesi; biz seçimlere katılmadık mesela. Boykot çağrısı yapmayı denedik. Çünkü bu, emperyalistlerin örgütlediği bir se-çimdi. Rejimin devamı olacağı için seçimlere katılmadık, seçimleri meş-ru görmedik. Bizim gibi düşünenler boykot etti. Gençler sandığa gitme-di, çünkü inanmadılar ve duyarsız kaldılar. Bir de Tunus solunda birlik yoktu. Biz bir Halk Cephesi yaratmak için uğraştık. Ayaklanmadan sonra bir Halk Cephesi oluşturuldu. Bunun içinde bazıları seçimlere katılmak is-

tedi, bir kısmı boykot etmek istedi. Sonra dağıldı bu Halk Cephesi.

Liberal Cumhuriyet için Kongre Partisi (CPR), Akta Katun Partisi ve Ennahda koalisyon yaparak iktidarı alabildi. Bunlar içindeki en güçlüsü Ennahda. Biz bunların ekonomi po-litikasına karşıyız. Bizim için bunlar Burgiba ve Bin Ali’nin yolunda gidi-yor, yani ekonomik liberalizm istiyor-lar.

Temel sorun solun birlik olama-ması mı?

Zor bir şey, farklı anlayışlar var, zor.

Bugün birleşik bir cephe var mı?Evet var; Halk Cephesi. 12 örgüt

var. Ama homojen değil. Dağılabilir, her zaman için aynı hareket edemeye-biliriz.

Halk Cephesi’nin kitleler üzerin-deki etkisi nasıl?

Kazanmaya başladı, etkili olmaya başladı. Artık daha fazla destekçisi var. Seçmenlerin yüzde 20’sinde etki-li olmaya başladı, ki yüzde 1-2’lerden bahsederken bu gelinen düzey önem-li bir başarı. Ama sağa doğru kayma tehlikesi var. Çünkü reformistler. Böyle bir şey olursa biz çıkacağız. Bizim kalmamız için devrimci olması lazım. Seçim taktiğini doğru bulmu-yoruz. Gerçekten siyasi bir amacı ol-ması lazım. Rejim barışçıl yollardan değişmez.

Partinizi, ayaklanma sürecinde kitleler üzerinde etkisi nasıldı ve han-gi araçları kullandınız?

Gençler sayesinde oldu, partinin gençlik kolunda olanlar. Ama bunu

Page 118: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 118 ]

Marksist Teori 11

böyle ilan etmedik, yani gençlik örgü-tü olarak değil. Facebook üzerinden örgütlenen gösterilere katıldık, bildiri dağıtarak, ajitasyonlarla, sloganlarla... Biz onlardan bir tanesiydik ama bizim de varlığımız vardı. Kasba Meyda-nı’ndaki oturma eylemlerine katıldık.

Halk Cephesi’nin etkisini arttırdı-ğını söylediniz. Bu gelişim neyi gös-teriyor? Halk artık Ennahda’ya değil de yüzünü devrimcilere mi dönüyor?

Ennahda ile olan tecrübeden sonra insanlar yavaş yavaş ondan uzaklaş-maya başladılar. Ennahda’dan uzak-laşmanın nedenlerinden bir tanesi ya-vaş yavaş devrimci güçlerin etkisiyle halk bilinçleniyor. Diğer neden de hayal kırıklığı. Hiçbir şey değişmedi, fiyatlar hala çok yüksek, işsizlik oranı yüksek, polis hala gösteri yapanlara müdahale ediyor... Genel bir hayal kı-rıklığı var.

Tunus’ta sendikal hareketin duru-mu nedir ve siz sendikalarda örgütle-niyor musunuz?

Tabi ki, sendikalar devrimci güç-leri çatısı altında birleştiren bir örgüt-lenme. Biz de onun (UGTT) içinde yer aldık ama liderliği çok bürokrat ve her zaman rejimin yanındaydı. Bu nedenle liderliği ile aynı düşünce-leri paylaşmıyoruz. Ama UGTT’ye her zaman destek verdik. Biz tabi ki sendikal harekete inanıyoruz. Destek

vermemizin sebebi de yeni devrimci-leri hazırlıyor, işçilere devrimci bilinç aşılıyor.

Ayaklanmada motor güç hangi ke-simdi, gençler mi işçiler mi?

Gençlerdi tabi... Ama fakirleşen insanlar, işsiz kalanlar. Bunların için-de öğrenciler vardı, profesörler vardı, yani bütün sosyal kesimler... Aslında bunları organize eden siyasi bir parti yoktu. Bir şeylerin değişmesini iste-yen insanlar bir araya geldi.

Bugün açısından temel mücadele programınız nedir?

Biz devrimci mücadeleyi devam ettirmek istiyoruz. İnsanları nasıl bu mücadeleye katacağımız bizim için önemli. İşçilere nasıl gidebiliriz, yok-sullara nasıl ulaşabiliriz, onlarla tek-rar nasıl diyalog kurabiliriz, harekete geçmeleri için nasıl ikna edebiliriz, bunlar önemli.

Bizim için önemli olan rejimi de-virebilmek. Daha önce de bunun ba-rışçıl yolla olacağına inanmadığımızı söylemiştim. İlk başta barışçıl yollar-la başlar, ama gerekirse her türlü yön-tem kullanılır rejimi devirmek için. Ve rejimi devirdikten sonra ilk başta ulusal kurtuluş, daha sonra demokra-tik bir rejim kurmak, sonra sosyalist bir rejim kurmak... Bunlar aşamalar. Bunun için partimizin ismi de Yurtse-ver Sosyalist Devrimci Partisi.

Page 119: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 119 ]

Arap halk ayaklanmalarının fitilini ateşleyen Tunus halkı, diktatör Bin Ali’yi devirmesinin ardından, ikin-ci geçici hükümeti de devirdi. Halkın mücadelesi so-nucu İslamcı Ennahda hükümeti düşürülecek ve 6 ay sonraki seçimlere kadar ülkeyi teknokratlar hükümeti yönetecek. Ennahda hükümeti, halkın onur ve özgür-lük taleplerini karşılamadığı gibi iki siyasi suikastın da sorumlusu. 6 Şubat 2013’te Demokrat Yurtseverler Partisi Genel Sekreteri Şükrü Belayid’in ardından, 25 Haziran’da Tunus Ulusal Kurucu Meclis Üyesi ve mu-halif lider Muhammed Brahmi, evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi.

Ülkede milyonlarca kişi her iki suikastın sorumlu-sunun Ennahda olduğunu düşünüyor. Zira her iki siyasi suikasttan sonra milyonlar sokaklara döküldü. Şükrü Belayid’in genel sekreteri olduğu Demokrat Yurtsever-ler Partisi’nin Merkez Yönetim Kurulu Üyesi ve siya-si eğitmen Fevzi Suid, ülkede yaşanan ikinci suikast, 2011 yılındaki ayaklanma ve ülkedeki siyasi gelişme-lere ilişkin ETHA’nın sorularını yanıtladı.

SUİKASTLARIN SORUMLUSU ENNAHDARöportaj: Ekin Yılmaz

Page 120: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 120 ]

Marksist Teori 11

Partinizin lideri Şükrü Belayid’i 6 Şubat’ta katledenler henüz yakalan-mamışken, ülkenizde ikinci bir sui-kast yaşandı ve Muhammed Brahmi 25 Haziran’da evinin önünde öldü-rüldü. Bu iki sukisat arasında ilişki var mı?

Bu iki siyasi suikast arasındaki ilk bağlantı, her iki şehit de Halk Cephe-si içerisindeki önemli liderlerdendi. Şükrü Belayid, ayaklanma sürecinde sokaklarda halkımızın temel ilkeleri, işçiler ve yoksulları savunması nede-niyle kısa sürede ülke genelinde prestij elde etti. Öte yandan Belayid, İslamcı Ennahda’nın Ulusal Kurucu Meclis’te olduğu kadar geçici hükümet ve dev-let kurumlarında yarattığı tüm zararla-rı açıkça ihbar etmişti. Tunus halkının çoğu, bu durumun Ennahda tarafından önceden dikkatlice planlanmış bir suç olduğunu düşünmeye devam ediyor. Geçen 40 yılda, biz sıkı bir yapılanma-dan daha çok, emek ve insani yardım kuruluşları içerisinde militan yönüyle yer alan esnek bir siyasi harekettik. Değerli yoldaşımız Şükrü Belayid, bu bir araya gelişin gerçek ruhuydu ve sonrasında da partimizin ilk genel sekreteri oldu.

Muhammed Brahmi’ye gelince, o nispeten küçük ve yeni bir milliyet-çi hareketin lideri ve Ulusal Kurucu Meclis üyesi. Brahmi, Ennahda’nın planlarına alternatif yaratan sesleri düşman olarak gördüğünü biliyordu. Ulusal Kurucu Meclis’in demokratik muhalefet kanadında sesini duyurmak için Halk Cephesi’ne katıldı. Diğer taraftan bu ikinci suikast, halkın ara-

sında korku ve güvensizliği güçlen-dirmek ve yaymak için özellikle sol örgütlere yönelik gerçekleştirilmiştir. Siyasi suçlar, tüm bunların yanında oldukça nazik kalmaktadır. Ayrıca iş-lenen siyasi suçun sıradan bir suç gibi görülmesi amaçlanmaktadır. Diğer bir ayrıntı ise Muhammed Brahmi dindar bir Müslüman’dır ve 3 kez Mekke’ye gitmiştir. Bir anlamda, Ennahda, Brahmi’yi kendilerine karşı güçlü bir rakip olarak görüyordu. İslam’ın ha-yat ve politikadaki sözümona “doğru yolu”nu kendi özel alanlarında uygu-ladılar.

Niçin Şükrü Belayid katledildi? Niçin özellikle Belayid, hangi politik gerekçelerle, amaçlarla öldürüldü?

O bizim şehidimiz. Ülkedeki en önemlilerden biri haline ge-len büyük bir parti kurdu. Halk Cephesi’nin yapıtaşlarından bi-ri. Politik duruşu, konuşmaları, yaptığı ve söylediği her şey, Halk Cephesi dönem sözcüsü Hamma Hammami’den daha açık ve net. Beni yanlış anlamayın, Hammami büyük bir militan, ancak hapistey-ken Ennahda’yla iletişimi vardı. 2005’te bile Tunus İşçi Partisi, İs-lamcılar ve liberal partiler arasında bir koalisyon vardı. Uluslararası bir zirve boyunca açlık grevi yaptılar. Şükrü Belayid Ennahda’ya karşı da olsa, bunu çok net bir biçimde ifade ederdi. Ancak öte yandan, Hammami bazı Ennahda taraftar-larınca sevilir. Şükrü, Ennahda’nın İslami faşizmine karşı duran libe-ral ve demokrat partilerin de için-

Page 121: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 121 ]

Marksist Teori 11

de bulunduğu Halk Cephesi’nden daha büyük bir cepheye hitap et-meye başladı. Ennahda, Şükrü’nün durumu anladığını ve bu eylemlili-ğe dökülürse kendileri için büyük tehlike oluşacağını fark etti. Mark-sist-Leninist hareket dağınıklığıyla bilinir, tüm ülkelerde aynı geçmiş ve düşüncelere sahip olsalar da çok farklı fraksiyonlar vardır. Bence, Türkiye için de durum bundan fark-lı değil. Ennahda bu dağılmışlıkla bir avantaj sağladı ve Şükrü bunu önceden sezip Ennahda’ya diren-mek için sivil bir koalisyon çağrısı yaptı. Çünkü Ennahda sivil yöne-timi yıkmak istiyordu. Şükrü’nün öldürülmesinin bir diğer sebebi de onun Katar’ın ülkeye yaptığı eko-nomik ve yönetimsel müdahaleler hakkında konuşmasıydı ki, Katar fi-nansal olarak Ennahda’yı destekli-yor. Ennahda’nın Kuveyt, Katar ve Suudi Arabistan başta olmak üzere körfez ülkelerinden yardım alın-masını sağlayan 100’ün üzerinde bağlantısı var. Şükrü, tüm bunlarla ilgili konuştu. Çok iyi bir ideolojik altyapısı vardı, iyi bir konuşmacıy-dı ve yoksul halk bile onu çok sev-di. Başlarda onu takdir etmiyorlardı çünkü konuşma biçimi biraz sertti. İnsanlar söylediklerine kulak verdi-ğindeyse anlatılanların çok açık ol-duğunu ayırt ettiler. O andan itiba-ren partisiyle birlikte her yerde var olan bir lidere dönüştü.

Tüm bunlar, onu İslamcılar, Ka-tar destekçileri ve elbette Fransa, Belçika, ABD gibi dış güçler için

tehlikeli kıldı. Belçika’da İçişleri Bakanı, bir milletvekili tarafından suikastı önceden bilmekle suçlan-dı. Bakan cevabında ise “Tunuslu yetkililer bize resmi olarak sorsaydı yanıtlardık” dedi, bir kere bile “Ha-berimiz yoktu” demedi. Özellikle yukarıda saydığım üç yabancı bü-yük gücün üzerimizdeki manipülas-yon ve müdahalesi çok belirgin. Ka-tar ve ABD destekli Ennahda -Katar demek doğrudan ABD demek, çün-kü Katar Amerika’nın politikaları-nın bölgedeki uygulayıcısı- asıl so-rumludur, gerçek sanıktır.

‘Belayid’in öldürülmesi devlet suçudur’Suikasttan bir hafta önce Kef’’te

partimizin büyük bir mitingi vardı. Burada, Şükrü radikal bir İslamcı’nın fiziksel saldırısına maruz kaldı. İçiş-leri Bakanı’na sorduğumuzda bir ya-nıt alamadık, Şükrü, yoğun tehditler almasına rağmen koruma da verilme-di. Sabah 07.45’te evinin önünde öl-dürüldüğünde polis sadece 200 metre uzaklıktaydı ve hava aydınlıktı. Bu da gösteriyor ki ortada bir plan var. Her yerde kamera olmasına karşın hiçbir şey açıklığa kavuşturulmadı.

Katilin kullandığı araba, bir En-nahda üyesinin şirketinden alınmış. Bu sadece bir tek kanıt. Şükrü sui-kasttan birkaç gün önce takip edilme-ye başlanmıştı. Telefonu ve elektriği 2-3 kez kesildi. Suikast günü cep telefonu hattında sorun vardı. Çok iyi ve profesyonelce hazırlanmış bir plandı. Ennahda, bazı radikal İslam-

Page 122: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 122 ]

Marksist Teori 11

cıların bu katliamı üstlendiklerini be-lirtiyor ancak biz de diyoruz ki “Bu insanlar sizin partinizden!”

‘Ennahda her şeyi biliyor’Ennahda her şeyi biliyor! Suç-

luyu yakaladılar, kaçmasına yardım ettiler ya da öldürdüler ancak ne olursa olsun Ennahda ne olduğunu biliyor. Tunus’ta böyle bir şeyin ol-ması ve bunun bilinmiyor olması imkansız. Normalde terörle müca-dele bölümünde araştırılması gere-ken bu vaka kriminal suçlar bölü-müne verildi. Bu bir devlet suçudur, Ennahda tarafından organize edil-miş bir terör eylemidir, onlar politik ve ahlaki olarak doğrudan bu suçun sorumlusudur.

Suikastın doğrudan Ennahda ta-rafından düzenlendiğini mi yoksa daha dolaylı olarak onların etkisiy-le gerçekleştiğini mi düşünüyorsu-nuz?

Evet, kesinlikle doğrudan. Ennahda’nın lideri bizi çok iyi ta-nır, aynı üniversitedeydik. Daha o zamanlarda bile tartışmalarımız oluyordu. Şükrü’yü iyi tanırlardı, onları rahatsız edebilecek başlıca düşman oydu. 80’lerin başından be-ri Şükrü lider konumunda. Katledil-mesi de dikkatli ve detaylıca ayar-lanmış. Öldürülmesinin en önemli nedeni, herkesin lideri olması.

Bu şuradan da anlaşılıyor ki, Tunus’un nüfusunun neredeyse ya-rısına tekabül eden 4 milyonluk kit-le, katledilişini protesto etmek için sokaklara döküldü, herkes ağladı.

Annem bile. (İyi bir örnek sayılma-yabilir, çünkü politik biri değildir ve Şükrü’yü 30 yıldır yoldaşım ola-rak tanır.) Onu televizyonda gören ya da konuşmalarını radyodan din-leyen herhangi bir insan bile ağladı. Onun doğruları söylediğini, yoksul-ların yanında olduğunu, hissettikle-rini olduğu gibi aktardığını anlaya-biliyordu halk.

Her iki suikastta de aynı silahın kullanıldığı söyleniyor...

İçişleri Bakanı’nın ilk açıklaması bu yöndeydi. Sonrasında suç ortağı olduğundan şüphelenilen bir kişinin polise yaptığı açıklamaların ardından bu bilginin doğru olmadığı belirtildi.

Partiniz ve pek çok kişi Ennahda hükümetinin suikastın arkasında ol-duğundan emin. Hükümeti bu kadar korkuya iten sebepler nelerdir?

Daha önce de belirttiğim gibi, yol-daşımız Şükrü, özellikle şehir ve kır-sal işgücü alanlarında yaptığı cesur açıklamalar ve sürekliliğini sağladığı etkili aktiviteler ile ülke çapında pres-tij kazanmıştır. Onun gücü, tıpkı ül-kedeki sosyal ve ekonomik gerçeklik gibi tüm bu kargaşa ve Ennahda’nın zayıflığı ile artmıştı.

Şükrü Belayid ve Muhammed Brahmi suikastlarına ilişkin soruş-turma ne aşamada?

Devletin işlediği siyasal suçlardan biri olarak, herkesin beklediği gibi so-ruşturma hiçbir zaman önemli bir veri elde etmedi ve ortada bir yerde duru-yor. Bu tür suçların siyasi ve ahlaki sorumlulukları Ennahda hükümetine aittir.

Page 123: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 123 ]

Marksist Teori 11

‘Tunus halkının dizlerinin üzerine çökmesi beklendi’Şükrü Belayid katledildiğinde mil-

yonlarca kişi sokaklara döküldü. Peki Brahmi suikastının ardından durum nedir? Halk, sol güçler ve egemen sı-nıflar nasıl tepkiler verdi?

Her iki suçun gizli ortaklarının ikinci suikasttan bekledikleri şey; Tunus halkının Şükrü Belayid öl-dürüldüğünde yaşadıkları şiddetli duygusal şok ile dizlerinin üzerine çökmesiydi. Fakat beklediklerinin aksine binlerce insan spontane bir şekilde sokaklara çıktı. Halk, oluşan öfke ve tüm güçleri ile Ennahda hü-kümetini bastırmakta bu sefer epey kararlı. Bu durumun halkın öz gü-cünden kaynaklandığı gün gibi aşi-kardır. Tunus halkı, ülke genelinde tüm ortak alanlarda oluşturduğu ze-mini korumakta ve gerçek bir siyasi güç haline gelmekte.

‘Eski rejim renk değiştirdi’Bin Ali’nin devrilmesinin ardın-

dan halk, “Biz diktatörü devirdik, diktatörlüğü değil” diyordu. Siz buna katılıyor musunuz? Eski rejim devam ediyor mu ve eski diktatörlük ile bu-günkü egemen sınıf arasındaki ilişki nedir?

Halk neler olduğunu biliyor. Ger-çek şu ki Ennahda, eski rejimin tüm yapısını ve siyaset üzerindeki etki-sini kullanarak bir güç inşa etmiştir. Polis, milisler ve eski rejimin oligar-şisinin artıkları, bürokratlar ve hatta eski rejimin parti üyeleri, geçmişin üzerinden geçerek renk değiştirdi ve

katıldıkları Ennahda kendilerini kar-şılarken bir çok menfaat sundu. Hatta eski rejimin bazı baronlarının Ulusal Anayasa Mahkemesi içindeki temsil-cileri, Ennahda ile güçlerini birleşti-rerek yeni partiler oluşturdu.

Partiniz ve partinin tarihsel geç-mişiyle ilgili ana hatlarıyla bilgi ve-rir misiniz?

Hareketimiz, 70’lerin sonları ve 80’lerin başında üniversitelerde ge-lişmeye başladı. Benzer şekilde Wa-tad hareketi (Yurtsever Demokratla-rın Arapça kısaltması) de 40 yıl önce üniversitelerde başladı. O zamanlar Fransa Komünist Partisi ve Sovyet-ler Birliği’yle bağlantılı revizyonist Komünist Parti vardı. Hareketimiz başlarda Marksist-Leninist-Maoist bir hareketti, Maoistlerden çokça et-kilenmişti. Yurtsever demokrat bir devrim için savaştık. Bizce, Arap ülkelerinde emperyalistlerin yarı sö-mürgesi şeklinde ve emperyalistlerle sıkı ilişkiler içinde, komprador olarak adlandırdığımız bir sosyal sınıf mev-cut. Emperyalist hegemonyadan kur-tulmuş bağımsız bir ülke yaratmak için yurtsever bir devrim yapmak zorundayız. Aynı zamanda demokra-tik devrim sosyal bir içeriğe de sahip: Sadece demokrasi ve özgürlük değil, adalet ve benzeri kavramlar da buna dahil. 80’lerden itibaren Watad hare-keti gitgide yayıldı. Zulüm, baskı ve konjonktür nedeniyle Watad hareketi bir parti olarak örgütlenemedi, UGTT ve farklı oluşumlarla kendini var etti. Elbette ki devrimden önce bazı örgüt-lenmeler de vardı. Örneğin, Yurtsever

Page 124: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 124 ]

Marksist Teori 11

Demokrat İşçi Partisi 2006’da kurul-du. Tabii ki bu parti de yasal değildi, çünkü Bin Ali döneminde siyasi par-tiler yasaklıydı.

‘Ayaklanmayı yönetecek bir parti yoktu’14 Ocak 2011’de durum değişti.

Meydanda süreci yönetebilecek bir parti lideri bulunmuyordu. Eğer böy-le bir parti ve lider yoksa, Bin Ali’yi devirmek başarıya kavuşmayacaktı. Politik aktivistler alandaydı, kitle-nin içindeydi ve pratik olarak sürece onlar rehberlik etti. Devrimin ardın-dan ciddi bir parti patlaması yaşan-dı: 150’nin üzerinde parti kuruldu, hatta bunların bazıları 10-20 üyeden oluşuyordu. 23 Ekim seçimlerinin ardından bu ilerici güç yayıldı ve genişledi. Bunun tam zıttı olarak da Ennahda kuruldu ve rolleri geçici de-ğil, şu anda da olduğu gibi uzun va-deliydi. Solda da, Tunus İşçi Partisi ve bizim partimiz Tunus Demokrat Yurtseverler Partisi olmak üzere iki ana parti var. Bunlar, Markisist-Leni-nist iki omurga parti. Aynı zamanda bu iki parti Halk Cephesi’ni oluştu-ran iki temel unsur. Diğerleri ise kü-çük, politik etkileri olmayan partiler. Ayrıca hiçbir partide örgütlenmemiş ilerici insanlar da mevcut.

Niçin bu insanlar herhangi bir partide örgütlenmiyor? Onların par-tilere katılmasını durduran nedir? Halkçı gruplar ve partiler arasında niçin böyle bir anlaşmazlık var? Ön-cü güçler ve emekçi kitle arasında bir ayrı düşme problemi birçok ülkede

vardır, sizce bunun Tunus’taki nedeni nedir?

Sorun, güven problemi. Önceden varolagelen korku devam ediyor, devrimden sonra bile bu durum de-ğişmedi. Alanlarda bizlerle yer alı-yorlar ancak bir parti aidiyetinde ol-maktan hoşlanmıyorlar.

İnsanlar tam olarak neden korku-yor? Bin Ali’nin son dönemlerinde korkmak bir yana cesurca çatıştılar. O halde politik partiler ve örgütlerle ilgili bu denli korkunun nedeni nedir?

Örgütlenmek istemiyorlar, baskı altında disipline olmak istemiyorlar. Bazıları da ideolojik ve politik olarak farklı bir noktada duruyor. Genel sü-reçle uyum içindeler ancak bir partiy-le değiller.

Partilerin niçin çekici bir güç oluşturamadıkları ve kitleleri niçin ileriye doğru taşıyıp kanalize edebi-lecek alternatifler üretemedikleri çok önemli. Siz bu konuda ne düşünüyor-sunuz?

Bence de bu önemli bir konu. Bu durum tüm ülkelerde görülüyor. Milyonlarca insan, Şükrü Belayid suikastı ve Ennahda’ya karşı düzen-lenen protesto gösterisine katıldı. İnsanlar bunun yoksulların menfaat-lerine ve ifade özgürlüğüne karşı iş-lenmiş bir suç olduğunun farkında. Ancak eylemciler, protestoların ar-dından yaptığımız onca çağrıya kar-şın partiye katılmıyorlar. Bu biraz da suikastın tarihi ve Şükrü’yle olan duygusal bağlılıkla ilgili. Demek is-tediğim, suikastın ardından pek çok insan geldi, ancak zaman geçtikçe

Page 125: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 125 ]

Marksist Teori 11

bu talep de düşüşe geçiyor; göste-riyor ki bu da kısa vadeli bir etki-ye sahip. Korkumuz insanların çok hızlı bir şekilde bu olayı hafızala-rından silmeleri. Bu yüzden sürekli hatırlatmaya, altını çizmeye, toplan-tılar ve eylemler düzenlemeye çalı-şıyoruz. Olay tamamen aydınlanana kadar seçimlere gitmeyeceğiz ya da farklı herhangi bir eylemlilikte bu-lunmayacağız.

Şimdi siz, Şükrü Belayid’in politik mirasına sahip çıkmak ve onun yo-lundan ilerlemek gibi zorlu bir görev-le karşı kaşıyasınız. Partiniz için en önemli basamaklar nelerdir?

Merkezi komitemizi seçtik, ay-nı zamanda genel sekreterliğe Zied Lakhder’i seçtik. Şükrü’yle iyi ilişki-leri olan bir yoldaşımızdır. Genel sek-reterin iki mühim rolü var: Birincisi, partinin birliğini korumak. Çünkü Şükrü’nün karizması vardı ve onsuz bu işi yürütmek zor olacak. Tunus’ta 24 eyalet var ve ülke genelinde ör-gütlü büyük bir partiyiz. Öğrenciler, çiftçiler, işsizler, sendikacılar, hukuk-çular, doktorlar… Toplumun her ke-siminden insanın katılımıyla oluşmuş bir partiyiz. İkincisi ise Şükrü’nün politik programını devam ettirmek ki bu Halk Cephesi’ni güçlendiren temel güç olmalı, bizim düşüncemizi yan-sıtmalı. Biz, sadece ilerici/devrimci güçleri değil, aynı zamanda liberalle-ri de birleştirmeliyiz. Kadın sorunu, sivil devletin korunması ve diğerleri gibi bazı konularda ortak olduğumuz noktalar mevcut. Tunus laik olarak biliniyor ancak bin yıllık bir İslami

gelenek var ve burada ayrı bir öneme sahip. Habib Burgiba -Tunus’un ilk cumhurbaşkanı- da Atatürk gibi laik-ti, din ve devlet işlerinin ayrı olması-nı savunuyordu.

Liderimiz Şükrü Belayid’in prog-ramına, görüşlerine sadık kalmaya ve partiyi bir arada tutmaya çalışacağız. Bazı partiler liderlerinin öldürülme-sinin ardından politikaya devam ede-mezdi, ancak biz militanlığımızı ve çizgilerimizi korumak zorundayız. Dürüst olmak gerekirse, psikolojik olarak Şükrü’nün ölümü bizi derin-den etkiledi.

Partimiz yeni kuruldu, kurucu kongre 31 Ağustos-2 Eylül 2012 arasında düzenlendi. Bu kongrede demokrat yurtseverlerin genel eği-limlerini birleştirmeye çabaladık. Birlikteliğimizi korumalıyız ve en önemlisi, Şükrü’yü kimin öldür-düğünü gün yüzüne çıkarmalıyız. Ennahda’nın gerçek katil olduğunu biliyoruz ancak bunu tüm insanlara kanıtlamalıyız. Herkes bunu bilse bile biz toplumu onlardan nefret ettirmek, Ennahda’nın ülke için ve kendi sos-yal-ekonomik çıkarları için ne kadar tehlikeli olduğunu anlatabilmek için insanların gözleri önünde Ennahda’ya bunun hesabını sormalıyız.

Sizce muhaliflere yönelik saldırı-ları durdurmanın yolu nedir? Tunus halkının özgürlük ve onur talebi nasıl gerçekleşebilir?

Ülkedeki tüm yurtsever partilerin desteklediği Tunus halkının bu deva-sa haykırışı, Ennahda’yı ülkenin her yanında faaliyet gösteren daha agresif

Page 126: Marksist Teori - WordPress.comKadınlar, Haziran ayaklanaması-nın belirleyici renklerinden biriydi. Bu nedenledir ki, AKP-Erdoğan diktatör-lüğünün intikamcı terörünün başlıca

[ 126 ]

Marksist Teori 11

silahlı ve eğitimli Libyalı selefilerden ayrışmaya zorlamıştır. Tunus halkı-nın güvenlik ve saygınlık için meşru talepleri yerine getirebilmesinin yolu, toplumsal hareketler ve halkın temsil-cilerinin arasında güçlü bir bağ içinde duruyor olması ve yeni tüm tarafların -Ennahda ve onun uydusu sayılabi-lecek birkaç “hiç”i de içeren- Ulusal Kurtuluş Cephesi içinde genişletilmiş birleşik güçlerinin oluşturulduğu ger-

çeğini kabul etmektir. Aslında tam şu anda, Ennahda, Tunus halkının irade-si ile bugüne kadar İslam’ı kötü bir şekilde temsil ettiği ve İslam’a bağlı olarak gayrimeşru bir otoriter güç ya-rattığı için izole edilmekte.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Halkın gücü ve birleşik, ilerici, yurtsever partileri olarak, hiç şüphe-siz üstesinden geleceğiz!