Upload
others
View
4
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
MARMARA ÜNİvERSİTESİ .SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
YAKINÇAG TARİHİ ANABİLİM DALI
YÜKSEK LİsANS TEZİ
"İDİL-URAL TÜRKLERİ'NDE XIX.yy'1n BAŞLARINDA
EGİTİMDE YENİLEŞME HAREKETLERİ"
Danışman
Doç~Dr. Nadir DEVLET
İstanbul - 1989
T. c.Yfikseköğzıetinı Kurulu
DoküıEaııtasyOlil Merleezj
Tezi· HazırlayanAhmet KÖLBAŞI
14606
Ö N SÖZ
Tarihte görülen göç hareketleri arasında, do~u (Asya)
dan, batı (Avrupa)ya yapılan Türk göçleri büyük önem taşır.
AkLı göçebe kültürüne sahip olan Türkler çeşitli sebebIerden
batıya do~ru göçe yönelmişlerdir. Bu esnada bazı Türk kavim-4
leri dogu Avrupa topraklarında verimli topraklarda yerleşik
hayata geçmişler (Hazarlar, Sabarlar, Bulgarlar v.d.) ve bu
ralarda oldukça canlı ve medeni bir hayat sürmüşlerdir. İşte
bu topraklar üzerinde tarihi kültür b~~imine sahip olan
Türk boylarının tarihleri ve kültürleri hakkındaki araştırma
lar ~ınırlı kalmaktadır. Bunun sebebIeri arasında, objektif
bilgileri vericek yerli kaynaklara ulaşılamaması ve bu kaynak
ların tahrip edilmiş olmasının talihsizli~~dir.
Araştırma konusu olan İdil-Ural Türklerinde e~itim
(Mektep ve medreseler)de yenileşme hareketleri hakkında bil
gi vermeye çalışırken, İdil-Ural bölgesinde İdil-Bulgarlarına
dayanan mektep ve medreselerin kısaca tarihi gelişimi ve XX.
yy. 'ın başlarındaki yenileşme hareketleri eldeki bilgiler ora
nında aydınlatılmaya çalışılmıştır.
Çalışmamı hazırlarken, İdil-Ural bölgesinin XX.yy.ın
başlarındaki tarihi, kültürel ve sosyal gelişmeleri hakkında
köklü bir çalışması bulunan de~erli hocam Doç.Dr. Nadir DEVLET'
in araştırma konumla ilgili yerli kaynakların tercümesinde,
Rusça kaynakların tercümesinde ve çalışmamın geneli üzerinde
gösterdi~i yardım ve ilgisi nedeniyle kendisine minnet ifade
sini bir borç bilirim. Ayrıca yararlandı~ım kaynakların temin
edilmesinde bana yardımcı olan bütün ilgililere teşekkür ede-
rime
Araştırma Konusuna Temel Teşkil Eden Kaynaklar:
Araştırma konusu her ne kadar İdil-Ural Türklerinin
e~itimde yenileşme hareketleri olsada Rusya Türklerinin genel
- II -
olarak ele alınması mecburiyetide vardır. İdil-Ural daki ye
nileşme hareketleri bir bütünün parçası olarak ve bu bütünün
odak noktası olarak görüldü~ü için araştırmayı bu şekilde
isimlendirmeyi uygun gördüm.
Yararlandı~ım eserler gelince, Cahit Baltacı "xv-xvı.
Asırlarda Osmanlı Medreseleri", Yahya Akyüz "Türk E~itim Ta
rihi", Osman Ergin "Türkiye Maarif Tarihi", Hüseyin Atay "Os
manlılarda Yüksek Din E~itimi", İ.Hakkı Uzunçarşılı, "Osman
lılarda İlmiye Teşkilatı", Nadir Devlet, "Rusya Türklerinin
Milli Mücadele Tarihi", A.Beningsen-Q.Lemercier, "Stepte Ezan
Sesleri", A. Serge Zenkovsky, "Rusya'da Pan Türkizm ve Müslü
manlık", A.Nimet Kurat, "Kazan Türklerinin Medeni Uyanış Dev
ri"(mak) ve Rusya Türkleri tarafından muhtelif şehirlerde ba
sılmış olan ders kitapları, dergilerdir. Bu dergilerden özel
likle Şura dergisi (Orenburg, 10 Ocak 1908-0cak 1918) taran
mı~ ve özellikle talim ve terbiya başlı~ı altında yayınlanan
makalelerden büyük çapta istifade edilmiştir.
Bu derginin, ilmi seviyesinin yüksek ve ciddi bir ya
yın organı olması nedeniyle, çalışmalarımda temel kaynaklar
dan birini teşkil etmiştir. Bu dergiden elde etti~im çalış
mamla ilgili makaleleri, tek tek inceleyerek Türkçeleştirdik
ten sonra bunlardan yararlanma yoluna gittim. Bu makalelerin
tercümesi esnasında Kuzey Türkçesinde kullanılan ,Rusça keli
meler ile Tatarca kelimelerin manalandırılması da de~erli
hocam Nadir Devlet'in katkısıyla gerçekleşmiştir.
İdil-Ural da Türklerin XX.yy'ın başlarında giriştikle
ri e~itim, kültür ve di~er sahalardaki kalkınma hareketleri
nin aydınlatılabilmesi bakımından Şura dergisi, en ciddi baş
vuru kayna~ı vasfındadır. Bunun sebebi Rızaettin Fahrettin
gibi de~erli bir Türk Alimi'riin bu derginin başında bulunması
bu gerçe~i teyit etmektedir.
- III -
Burhan Şeref "Mercani Mecmuası~, Orenburgda çıkan Din
ve Maişet adlı dergiyide tarayarak bilgi toplamaya çalıştım.
Ankara Milli Kütüphane Mikrofilm Arşivinden Rusyada yayınla
nan Türk dergileri ve kitaplarının tesbiti ve bunlardan ya
rarlanılması konusunda büyük istifadem oldu. Finlandiya'dan
Helsinki kütüphanesinden getirtilen Rusya Türklerine ait der
gi've eserler ile İstanbul Türkiyat Enstitüsü Kütüphanesinden
büyük istifadem oldu. Buradaki görevlilere teşekkürü borç bi
lirim.
Bu çalışmamda Rusya Türklerinde (İdil-Ural'da) mektep
ve Medreselerde yenileşmeyi ve geliştirilen ders programla
rını incelerken, isıami e~itim kurumu olan mektep ve medrese
lerin tarihi gelişimide özetle anlatılarak, inceleyece~imiz
konunun daha iyi bir şekilde aydınlanması hedeflenmiştir. Da
ha so~ra İdil-Uraı'ın kısa tarihçesi ile birlikte, mektep ve
med!eselerin gelişimi, yenileşme hareketleri ve bu çabaların
sonuçları (Usul-i Cedit ile Usul-i Kadim) mücadelesi 'elimiz
deki belgeler ışı~ında aydınlatılmaya çalışılmıştır.
Zamanla sosyal ilimler, Fen ilimleri sahasında büyük
alimler yetiştirmiş olan bu Türk e~itim ve ögretim müessese
leri (mektep ve medreseler)nin Rusya Türkleri arasında ulaş
tı~ı seviye hiç de küçümsenecek ölçüde degildir. Bazı yeni
likleriyle isıam dünyasında model teşkil edecek yapıya'kavu
şan medreseler olmuştur.
İşte böyle bir konuda elimizdeki belgeler ve imkanla
rımız ölçüsünde yaptı~ımız çalışmamızda bu konuya birazda 01
sa'açıklık getirebildiysem kendimi mutlu sayarım.
İ ç İ N D E K İ LER
IDIL-URAL •••••••••••••••••••••••••••••••••••••• ._•
Mui t .
Medreseler'de Okutulan Dersler •••••••••••••••••••••
Kazan Hanlığı ...•..............•...................
SAYFA NO
I-III
1
8
II
II .~
12
13
16
16
17
18
..........................
................................
.................................
..................................
....................................
........... ................................
Müderris •••••••••
Medrese Talebeleri
Sibyan Mektebi
İdil-Bulgar Devleti ••••••
Altınordu Devleti
II- İSLAM'DA MEDRESE •.•••..•••.....••••••••••.••••.•..•
I- ÖNSÖZ
III-
Rusya Devleti İdaresinde İdil-Ural Türkleri İdil
Ural'da Mektep ve Medreseler •••••••••••••••••••••• 19
Alimcan Barudı•••••
Kadı Abdürreşit İbrahim•••••••••••••••••••••••••••
Abdülkayyum Nasırı •.•••••••••••••••••••
Yusuf Akçura•••••.•••••.••.••••••••••••••••••.••••
26
26
27
29
29
30
31
33
34
36
38
41
42
43
44
.........
.............
......................................................
..............................
.............................
............................
...........................................................................
Kursavi ••.••••••••••••••••
Hadi Makaudı •••••••••..•.•.••••••••
Ayaz İshaki
Ahmet
Fatih Kerimı
Sadri Maksudi Arsal
Musa earuIlah Bigi .•••••••••...•.•••••.•••••••••••
Abdunnasır
Hüseyin Feyizhan
Rızaettin Fahrettin•••
İsmail Gaspıralı•••••
Şihabettin Mercani
IV- İDİL-URAL TÜRKLERİNDE YENİLEŞME HAREKETLERİ VE
BU HAREKETİN ÖNDE GELEN SİMALARI ••••••••••••••••
SAYFA NO
IV- XX.yy.BAŞLARINDA İDİL-URAL'DA MEKTEP VE MEDRESELERİN
DURUMU••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
VI- USUL-İ KADIM••••••••••••••••••••••••••••••••••• ·•••••••
İdil-Ural'da Medreselerin Islahı••••••••••••••••••••••
VII- SONUÇ •••.•••••••••••..••••.•••••••.••••••••••••••••••
46
47
56
64
74
78
85
91......................................
Eğitimde Yenileşme Hareketleri ve (Usul-i Cedit) ••••••
Yeni Usule Göre Düzenlenen Ders Programları•••••••••••
Rusyada Muhtelif Zamanlarda Yapılan Rusya Müslümanları
Kongresinde Mektep ve Medreseler İle İlgili Olarak
Alınan Kararlar...•••..••..•••....••.•...••...••.... •••
VIII- BİBLİYOGRAFYA
İX- EK (4 sayfa)
İSLAMDA MEDRESE
Medrese, (madrasa çogulu madaris), İbranice ve Arami
ce ile müşterek olan Arapçadaki "-Okumak" kökünden gelmekte
dir.(l) Arapça da "derase" kökünden medrese kelimesi "tale
benin kendisinde ilim ögrendigi yer" m~n~sında olup, genel 4
olarak sibyan mektebinin üstünde egitim ve ögretim yapılan
orta ve yüksek derecede tahsil müesseselerine karşılık gel
mektedir. Tesis edilen anlayış ve gucune göre bunların dışın~
da imaret, kütüphane, hamam V.s. il~ve edilirdi. Medreseyi
:tesis eden ister ~ir devlet büyügü, ister başka bir şahıs
olsun her medresenin bir vakfiye'si bulunmakta ve bu vakfi
ye de medresenin nasıl işleyecegi ve vazifelilerin yevmiye
leri gösterilmektedir.(2)
Bir camide muayyen bir hücre (oda) derslere ayrılın
ca buraya "medrese" denilirdi. Mesela Şam'daki altı medrese
Emeviye Cami'nde bulunmakta idi. Bunlar Şahiniya,Gazaliye,
Kuşiye, Izziya, Safiniya, Munacca'iya diye adlandırilmıştı.
Bunların birincisi ile ücüncüsüne bazen sadece "halkanda de
nilmekte idi. Medreseye aynı zamanda mescit de denilmekte.d. (3)ıı.
"Medrese" kelimesinin ilk olarak IX.yy'da kullanılma
ya başlandıgı bilinmekle beraber medreselerin resmi bir te
şekkülolarak devlet eliyle kurulması X.yy'da Karahanlılar
devleti zamanında gerçekleşmiştir. Arslan Gazi Tafgac Han
(ölm.103s) Merv'de bir medrese yaptırmış, vefatında oraya
defnolunmuştur.(4)
1) J.Peterson, "Mescit" lA, VIII, s.sı v.d.2) Cahit Baltacı, "xv-xvI:" Asırda Osmanlı Medreseleri", İstanbul, s.2s3) J.Peterson, a.g.m.4) Cahit Baltacı, a.g.e. s.s
T. C.Yükseköğretim Kurulu
Dokiimaııtasyon Merlıc6l?Ol
- 2 -
Abbasi'lerde Halife Memun devrinde (813-8331 832 de
Bagdat'ta tesis edilen "Beyt'Ul Hikme"nin başına Arapça ve
SUryanice eserler veren Yahya b. Masiveyh (H.243/M.857) ge
tirilmişti. Beyt'ül Hikme'lerde Arap, Yahudi ve Hıristiyan
ilim adamları beraber çalışıyorlar, Yunan, Hint ve eski iran
kUltUrUne ait kaynakları tetkik ediyorlar, Aristo ve Eflatun
gibi bir çok mUtefekkirin eserlerini Arapçaya çeviriyorlardı.
Yine bu devirde Bagdat'ta açılan "Beyt'ül ilim" ve "Dar'Ul
ilim" mUesseselerinde Beyt'ül Hikme'ler gibi birer ögeretim
merkezi oldukları anlaşılmaktadır.(5)
Medrese, önceleri Sünni mezhebi akidelerine göre dini
ilimler, hadis, tefsir, fıkıh ögreten hususi bir mektep idi.
Fakat V.(XI)yy.'da Abbasi halifelerinin kudretli tabileri ve
SUnnilik ile Eş'ariligin resmi hamileri Bagdat Selçuklu Sul
tanları medreseyi hUkUmet idaresinin her sınıfı için seçkin
memur yetiştirmege mahsus bir devlet müessesesi haline koy
dular. Medrese böylece kudretli bir siyasi ve dini propogan
da merkezi, sUnniligin resmi mektebi ve hemen bir hUkümet
,müessesesi haline geldi.(6)
Medreseye karşılık olarak Fatımi ülkelerinde Şii 'le
rin propoganda merkezi olarak "Dar'el ilim" adlı müesseseler
gelişmişitr.
Medreseyi BUyUk Selçuklu veziri Nizamü'ı MUlk'Un kur
dugu ileri sUrUlmekte isede, el-Makrizi ile el-Suyuti ondan
önce medreseler bulundugunu belirtmektedirler ve Nişabur'da
dört medreseyi zikrediyorlar. Fakat N~zamü'ı MUlk'Un gayret
ve heyecanı medrese için yeni bir gelişme devrinin başlangıcı
olmuştur. Artık hükUmdarlar ve yüksek rUtbeli şahsiyetler
5) Cahit Baltacı, a.g.e., s.56) M.Van Berehem, "Mimari" LA. VIII, s.3l9
- 3 -
medrese ile alakalanmaya başladılar ve NizamU'I MUlk'Un kur
dugu yeni medrese tipi, y~ni talebeleri yedirip, içirip ba
rındıran mektep tipi, bundan sonra revac buldu. Eski camiIer
de de talebelerin yatıp kalktıkları odalar bulunduguna göre,
medrese ile mutad cami arasında esaslı fark yoktur. Yalnız
medreseler bilhassa talebelerin okuması, barınması göz önUn
de tutularak yapılmıştır.(7 ) ~
Medrese adıyla açılan ilk yUksek egitim ve ögretim
mUesseselerininMerv ve Nişabur çevrelerinde açılmalarının
sebebIerinide farklı şekillerde izah edenler olmuştur. Bunu
'tek sebebe baglamak gUç olmakla beraber eski Uygur TUrkleri
ne aıt Budist Vihara'ların CKUlliye), medreselerin bu bölge
de ortaya çıkmalarına mUessir oldukları görUşU agır basmakta
dır • M. Ö. III. yy. dan As ok a(l'v.\o.. u. i' \ ht;'J\~.!.Clf\h'\d~lf\) devrinden beri
hayrat 'olarak inşa edilen bu kUlliyeler öncelikle Budist ra
hiplere TUrkçe adıyla "Toym"lara ikametgah ve yolculara ba
rınak. teşkil ederdi. Fakat "Buyun" kUlliyelerinde toyunlar
hemde rahip olmayanlar, fakat dini kUltUr arayan talebeler
tahsil görUrlerdi. Bu gUn elimizde Dogu TUrkistan'da Turfan
da yapılan kazılarda elde edilen vakfiyelerden bir Tıp med
resesi ile diger mesleklere ait mektepleri ihtiva eden Budist
manastırına ait vakfiye dikkati çekmektedir. Vakfiye VII
VIII.yy.lara aittirki islamiyet buraya XV-XVI.yy.larda gel
miştir. CB )
Medrese, İsI~mın dogdugu ve yayılarak hakim oldugu
memleketlerde isl~mi tedrisatın ve diger ilimIerin egitim ve
ögretiminin yapıldıgı bir egitim mUessesesi olarak dogup,
tekamUI ederek zamanla daha da sistemli bir hal almıştır.
Musul, Şam ve çevresinde hakim olan TUrk Atabegleri, Mısır,
Suriye ve Filistin de hakim olan EyyUbiler, Kuzey Afrika ve
İspanya da hakim olan EndUlUsler kendi topraklarında med re
seler inşa etmişlerdir.
7) J.Peterson, "Mescitn , lA, VIII,s.SI v.d.8) eahit Baltacı, a.g.e. ~6 v.d.
- 4 -
Türkistan'da muhtelif devilerde medreseler tesis edil
miştir. HülAgünün annesi Buhara'da her biri 1000 talebeyi
barındıran iki büyük medrese yaptırmış, Timur (Ölm.1404)"
Semerkant'da medreseler tesis etmişti. Kadı-zade-i Rumi
(1337-1412) ve talebesi Ali Kuşçu, Osmanlı medreselerinde
akli ve tecrübi ilimIerin kurulup gelişmesine müessir olan
müderrisler, Timur'un torunu Ulug Bey (1394-1449) Semerkant~
ta kurdugu medresede yetişmişlerdi. Ayrıca Şahruh Mirza da
yine bu şehirde medrese yaptırmıştı.(9)
Türkler X'YJ.dan itibaren islAmı kabul etmeye başla
yınca, islamiyet geniş bir yayılma alanı bulmuş ve yeni bir
kuvvet kazanmıştır. Türkler islAmiyeti ögrenmek sonrada yaymak
için ihtiyaç duyulan müesseseleri alarak bunlar aracılıgıyla
(yani medreseler yoluyla) hizmet yürütmeye çalışmışlardır.
Karahanlılar müslüman olunca, kendileriyle çagdaş Ab
basi devletinde mevcut olan medrese şeklini aldılar. Bu ku
rumlar kısa zamanda ülkenin her tarafına yayıldı. Semerkant,
Buhara, Taşkent, Balagasun, Yarkent, Kaşgar gibi kentlerde
çok sayıda medrese kuruldu. Karahanlı Hükümdarlarının bilime
önem vermeleri, ilim adamlarını korumaları nedeniyle toplu
mun bilgi düzeyi yükseldi. İç Asya'da sözü edilen şehirler
bütün dünyanın bilim, kültür ve sanat merkezleri haline gel
di.(lO) Bu dönemin belirgin simaları, Farablı Ozlugogıu Meh
met (Farabi), Belh'li Ebu Zeyd, felsefe; Sicistan'lı Ebu
Süleyman Mehmet, Ebu Hayr İbni Baba, tıp; Harezm'li Musa kar
deşler, Bucizicanlı Ebulvefa rürkogıu Ebul Fadl, Ebu Berze,
matematik, Belh'li Ebu Maşer, Ferganeli İbni Kesir, astronomi,
geometri; Harezm'li Biruni, tabiiyat; Efşene'li İbni Sina,
tıp, felsefe, egitim dallarında şöhret kazandılar. Yine Ka
rahanlılar dönemnde yetişmiş Türkçe ile Türk kültürünün en
eski ve en önemli eserini veren Balagusun'lu Yusuf, Kaşkarlı
Mahmut, Ahmed Edip ve Ahmet Yasevi de egitim tarihimiz açı
sından çok büyük öneme haizdir.
9)lOlYahya Akyüz, Türk Egitim Tarihi, Ankara 198 s.ls11) a.g.e., s.16
- 5 -
Batı Karahanlı devletinin meşhur hükümdarı Tamgaç Bug
ra Han Ebu İshak İbrahim'in muhtemelen(1065-66) vakıf yoluyla
Semerkant'ta kurdugu bir medresenin vakıf belgesi günümüze
kadar gelmişitr.(12) Bu vakıf belgesi, üzerinde durulması ge
reken önemli bir vesikadır. Belgeye dayanarak, medreseyi in
şa eden hükümdar ve devlet adamlarının hangi anlayış içinde~
bulundugu, müessesenin işleyişinin düzenlenmesi ve bu konu-
lardaki nizamname hakkında daha kıymetli bilgiler elde etmek-
teyiz.
Vakıf belgesinin baş tarafında şöyle bir hadis zikre
diliyor: "İnsanın ölümü ile amelleri de sona erer. Bunun üç
istisnası vardır, ölümünden sonra babası için dua eden dindar
bir ogula sahip olmak, etkisini sürdüren dindarca bir eser
bırakmak, insanların yararlanacagı bir bilimsel ürün vermek"
Bir de ayet-i kerime "Herkes yaptıgı iyiligi kıyamet günü
önünde görecektir" Bu hükümlere dayanarak hükümdarın "amel
lerinin sürüp gitmesi için" bir medrese yaptırmak istedigi
belirtilmektedir.(13)
Medrese bilim ve din adamları için bir toplantı yeri
olacak, bir cami çalışma odaları, kütüphanesi, halk için
Kur'an okunan bir salonu, edep (genelolarak egitim, muaşeret,
genel kültür bilgisi ögretmeni için), bir avlusu ve bir de
bahçesi bulunacaktır.
Medresenin "Fakih" denen Hanef! bir müderrisi buluna
cak, kendisine ayda 300 dirhem maaş verilecektir. Hanef! ol
ması gereken ögrencilerin tümüne ayda 1500 dirhem maaş veri
lecektir. Fakat en yüksek ögrenci maaşı 300 dirhemi geçmiye
cektir.
12) Yahya Akyüz, a.g.e., l6.dan bk. Muhammet Kadir, Centrale, JournalAsiatugue, 1967.
13) Yahya Akyüz a.g.e. s.17 v.d.
- 6 -
Ö~rencilerin maaşını da~ıtan ayda 50 dirhem, edep ö~
retmenine ayda 100 dirhem, Kur'an okuyan ve duaları bilen oku
yucuya ayda 125 dirhem, iki haderne olarak her birine ayda 50
dirhem, bekçi ve kütüphane görevlilerine ayda 50 dirhem veri
lecektir.
Vakıf belgesinde di~er harcamalar da anlatılmakta ve
47 dirhem'in Lmiskal saf altına eşit oldu~u ileride paranın
de~işen durumuna göre iyi hesap yapılması istenmektedir. Hü
kümdar bu medresenin yanında vakıf yoluyla bir de hastane
yaptırmış~ her ikisi için gelir getiri ci taşınmaz mallar bı
rakmıştır.(14)
Büyük Selçuklular zamanında bu ö~retim müesseseleri
geniş bir devlet teşkilatı haline getirilmiş, devlet memur
ları buralara yerleştirilmiştir. Bunlardan ilki Nişabur da
kurularak ilk defa "Medrese" adı kullanılmıştır. Nasıri
Hüsrev, Nişabur medresesinin Büyük Selçuklu Sultanı Tu~rul
Bey'in emri ile ve kendisi Nişabur dan geçerken (22 Nisan
1046) yapının epeyce ilerlemiş oldu~unu kaydeder.(ls)
İslam dünyasında medrese teşkilatının kuruluş ve ge
lişmesinde en büyük hisse, hüphesiz Büyük Selçuklu Türklerine
aittir. Medreselerin geniş alanda devlet eliyle k~rulması,
tahsilin meccani (parasız) olması ve teşkilatının en küçük
ayrıntılarına kadar tespiti Selçukluların eseridir. Büyük
Selçuklular kurdukları medreseleri hem ilmin gelişmesini sa~
lamak, hem ilmiye mensuplarına maaş bağlayarak onları devle
tin yanında tutmak hususuyla Fatimilerin şii 'lik propoganda
ları ve di~er Rafizi telakkilere karşı Sünni'liğin müdafası
ve tamimi amacıyla tesis etmişlerdir.
14) Yahya Akyüz, a.g.e., s.lS15) Oktay Aslanapa, Türk Kültürü, sayı: II/IS, 1964, s.97
- 7 -
Melikşah ve Alp Arslan'ın veziri Nizamü'ı Mülk ilk med
resesini Ba~datta inşa ettirmişti. Dicle kenarında mil.l064
tarihinde inşasına başlanan medrese iki sene sonra tamamlana
rak 1066-67 de tedrise başlamış ve tamamlanması için 100.000
dinar harcanmıştır.
Nizamü'l Mülk bu medreseden başka Belh, Nişabur, Herat,
Isfehan, Basra, Amil, Rey ve Musul'da ve hatta bir rivayete
g8re Horasan'ın her şehrinde "Nizamiye" namıyle medreseler
açmıştır. Ancak bu medreselerin bir ço~u Ba~dat Nizamiye'si
nin ilk kademeleri (musılla) seviyesinde idiler.(16)
Bütün islam dünyasında oldu~u gibi, Osmanlılarda da
e~itim ve 8~retim ~el olarak medreselere dayanmaktadır. An
cak medreselerin dışında bazı yerlerde muhtelif seviye ve sis
temlerde bu nevi faaliyetlerin yürütüldü~ü anlaşılmaktadır.
Saray içinde şehzadelerin yetiştirilmesine g8sterilen hususi
itina, mülki, idari ve di~er bazı elemanların yetiştirildi~i
Enderun-u Hümayun, kapı ve di~er bazı elemanların y~tiştiril
di~i Acemi O~lanlar ve Yeniçeri Ocakları, saray dışında medre-
selere mahrec ( 8n, alt ) olan sibyan mektepleri ve her
sınıftan halkı tarikat disiplini altında yetiştirmeyi hedef
alan Tekke'ler bu cümledendir.(17)
İstanbul'da Sahn-ı Seman ve Musılla-i Sann, yani Tet~
.me medreseleri yapıldıktan sonra Osmanlı sınırları içindeki
medreselerde yeni bir teşkilata tabi tutuldu. Bu suretle med
reseler aşa~ıdan yukarıya Haşiye-i Tecrit, Miftah, Kırklı
Hariç, Dahil ve Sahn-ı Seman olarak beş sınıfa ayrıldı.(18)
16) Cahit Baltacı, a.g.e., s.817) Cahit Baltacı, a.g.e., s.1618) İ.Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti'nin İlmiye Teşkilatı Ankara,
1984, s.ll.
- 8 -
Tetimme medreseleri Sahn medreselerinde okuyacak tale
beyi hazırlardı ve bir nevi idadi mahiyetinde idi. Buradaki
idadi tabiri şimdiki lise karşılıgı degil hazırlayıcı ve daha
eski tabirle Mahrec demektir. Medrese tahsilinin ilk dersleri
burada ögretilirdi. Tetimme'nin bir adı da musılla-i Sahndır.
Sahn'a ulaştırıcı demektir. Sahn da bulunan talebeye 'danişment",
Tetimme'deki talebeye "softa" denilirdi. Talebeyi okutanlara
"mUderris", bu gUnki manada doçentlerine "muit" (mUderrisin
verdigi dersi iade ve tekrar eden softa) adı verilir.(l9)
MUderrisin 20 veya 25 akçe yevmiye aldıgı medreselere
"Haşiye-i Tecrit, mUderrisin yevmiyesi 30-35 akçe olan medrese
Miftah, kırk akçeli mUderrisin medresesine Kırklı veya Telvih
ve bundan bir derece yUksek olan medreseye Haric Elli medrese
denildi. Bu kırklı yani kırk akçe yevmiyeli ve hariç elli ak
çe yevmiyeli medreseler, Osmanlılar dan evvelki Anadolu Sel
çuklularının, Anadolu beyliklerinin, vezir, sancak beyi ve
Umeranın yaptırdıkları medreselerdi.
MEDRESE'DE OKUTULAN DERSLER
Medreselerde ilk zamanlarda okutulan mevzular, genel
olarak Kur'an ile hadis olup bunlara Arap dili tetkikleride
ilave olunmuştur. Fıkıh ve İlahiyat sahasındaki gelişme neti
cesinde bu konularda camilerde okutulmaga başlandı.(20)
İbni Haldun Mukaddimesinde islami ilimlerin bUtUnU hakkında
umumi bilgi vermektedir. Bunları Ulum-u Tabi'iye ve Ulum-u
Nakliye olarak ikiye ayırmaktadır. Birinciler, Tabii müşahede
ve mantıki muhakemeye dayanmaktadır. Bu sebebten bunlara fel
sefiye yahut akliye adı verilmektedir, digerleri ise el-VAzi,
el-Şer'i tarafından bildirilen vahilere, dolayısıyla teblige
19) Osman Ergin, "TUrkiye'de Maarif Tarihi İstanbul, 1939 c.I s.8420) J.Peterson, "Mescit" lA, VIII, s.62
9 -
dayanmaktadır. Ulum-u Nakliye islamiyetin tesbit ettigi bütün
ilimleri içine alıyor, bunlar arasında Kur'an, tefsir ve yed-i
kırat, hadis ve el-nasih vel-mansuh, mustalah el-hadis de dahil
olmak üzere yardımcı ilimler, el-Fıkıh, el-Feraiz (miras huku
ku), istidlal usülleri ile mezheplerin taksimini içine alan
usul-i Fıkıh, el-Kelam (dini vecibelerin başında gelen imanın
geniş ölçüde izahı olan nakliye ve baştan başa mücerret delil
lere dayandıgı için, mahiyeti itibarı ile akliye denilen iki
kısımdan ibarettir) Bir bakıma tatbiki kelam sayılan el-tasav
vuf, rüya tabiri bulunmaktadır.
Sonraki dönemlerde medreselerin belirli mertebelere
bölünerek, okutulacak derslerde bu mertebelere göre medresele
re konulmuştur. Bunun için bk. cetvel ••.
Kur'an ve hadis ilimlerinden sonra lisani ilimler gel
mektedir. Bunlar dört kısma ayrılırlar, el-Nahv, el-Lügat,
el-Beyan, el-Adab ve bu son kısım bütün Arap edebiyatının tet
kikini içine alır. Ulum-u akliye muhtelif şekillerde taksim
edilmektedir, belli başlı yedi kısma ayrılır. Diger bölümlere
temel teşkil eden el-Mantık, sayılar ilmi el-Aritmetik buna
dahilolan hisap v.b. el-Hendese, el-Haya, el-Musiki, eL-Tabi
iyat. semavi, insani, hayyani, nebat! ve
madeni cisimlerin ilmi, bundan ayrılmış kollar olarak el-Tıb,
el-Falaha (ziraat), yedinci olarak ilm el-İllhiylt gel~ekte
dir. Sihir, tılsım, yazısının gizli havası v.b.de islami ilim
lere dahil bulunmaktadır.(2l)
21) J.Peterson, "Meseit", lA, VIII, s.63
. \ 'l .:..
.....oi
I5OAkçe1l(Saım) 60~
.150 AkçeU MAkçen(Harlç) (Dab1l)40 ekçıeU40 akçe11
8OAkçe1l(mtnah) •
20 AkçeU(HaŞl,.ı Teer1d)KoDu
ı. Belagat Mutavva1 Şerh-l mlftah m1ttah Şerh-l mIttah ...
(Başbın (lcaz ve I1Daba' (beyan'dan (bazı ,erler)
1atlareye kadar) o IIODUU: kadar)
kadar)o,
2. KeJAm Baflye--l Tecrkl Başlye-l Tecrld Şerbf JL8Vakıt terh-lÇerh.l
(baft8n UmQr-ı (Umur-ı (vIlcub- mevakıt o
... , ınevakıf
ammeye°kadar) amme'den imklDdm (~yat)
Vucub-lmkADa 'araz'a kadar)
. kadar)
a.Ft1ah terh-l fera1z· Sa.dnJ.9terl& a) Badr'Wlleria ~pr1a ~ye H:ldaye a) Bldaye a) mdaye
(buyu'a kadar) (buyu'dan (bır ıwmu) • (baştan . (zekAt'tan (nlkahtan (buyu'c1aD
(f8rh-~ vDcaye) 801WD& kadar) Zeuta haccın buyu'ao
'~IL'ya
b) şerh-l fera1Z kadar) lIOnuna. o.' kad:iı') bdar)
.. '0 ~) b) Şufadan~ b) Ş~"'ı'.
. IIODUD& ferIJz- kadar. ;. 00 • o
4. Bad1I Kesablh a) Kes&bJh ·)lesab1h )ıes&blh Buharl . Buhaı1 Buhar!
b) Keşarık (baştaıf0 (buyu'dan (bır(lıı.cl) (tamamı) (Uçta blrl)
(tamamı) ~uyQ'a kadar) IIODUD& eut)
. kadar)o o
, . " .I. Usu1u'1- '!'anlh Te1vlh , Tetvlh '1'elvIh
fıkh(tamamı) (baft&IL (takslm-l (ahkAm. taıcstm-l evvelden ba!ıslnden
Evvele ahkAm lIOD1DL&o kadAr) babal.ıı.e 3W1ar)
. kadar):
~~.~ . ";.
o a) Kadı
- .: !.,.'
. . Be7da'VI
Bu Cetvel Prof. Hüseyin Atay'ın "Osm!'ffilılarda Yüksek Din Eğitimi" adlı eserinden iktibas edilmiştir.
- 11 -
MÜDERRİs
Ders hocasına müderris ismi verilir. Bu terim islam
öncesinde de aynı manada kullanılmıştır. Üstaz ise bir nevi
şeref ünvanıdır. Medreseye özellikle meşhur bir müderrisin
ismi verilirdi. Herkesin girip çıktıgı eski camiIerde kuru
lan medreseler, diger medreselere nazaran daha serbestirler.
İlk zamanlarda müderrislik resmen verilmiş bir paye olmayıp,
el ki~apları çıktıktan sonra müderrislik payesi icazet (bir
nevi diplama) ile temin edilme~e başlandı ve bu durum son
zamanlara kadar devam etti. Bir müderristen ders okuyan kimse
müderrisin yazdırdı~ı kitaptan ders vermek selahiyetini elde
edebilirdi. Müderris kitabın içine bu müsadeyi (İcaza) yazar
dı. Herhangi bir ilimde icaza yazabilirdi, bu icazeti alan
kimse alimin bütün eserlerini okutabilirdi.(22)
Gerçek manada müderris, belirli bir tahsilden sonra
icazet, mülazemet ve beratla medreselerde ders kimselere de
nilir. Tek dersaneli medreselerde bir, "Sahn-ı Seman ve Süley
maniye gibi birden fazla dersanesi olan medreselerin her der
sanesi için birer müderris bulunurdu.(23)
MuİT
Asıl müderristen başka her müderrisin yanında mtihte
meleniki müzakereci (muid) bulunurdu. Muidin vazifesi, oku,
tulan bahisleri ders bittikten sonra talebelere tekrarlamak
ve az kabiliyetli talebelere anlatmaktan ibaretti.(24) Daniş
mentler arasında ve en liyakatli olanlardan seçilen muit, hem
müderrisin derslerini tekrarlar, hemde danişmentlerin disip
lini ile meşgulolurlardı. Sahn-ı Seman muitlerinin ise buna
ilaveten tetimme medreselerinde suhtelere ders verdikleri"" ""I k d" (25)goru me te ır.
22) J.Peterson, a.g.mk. s.6523) Cahit Baltacı, a.g.e. s.3l24) J.Peterson, a.g.mk. s.6825) CahitBaltacı, a.g.e s.33.
- l2 -
MEDRESE TALEBELERİ
Camilerde bir halkaya katılıp, müderrisi dinlemek her
kesin hakkı idi. Muhterisler yalnız büyük müderrislerden ders
okumak isterler ve bu maksat ile isl~m dünyasında sık sık se
yahatlere çıkarlardı. Talebe hocasının derslerini takip edip
bitirince, hocası ona okudugu ders için bir tasdikname veri~,
di.(26)
Arapların "talib" dedikleri medrese talebesine selçuk
lular "Fakih" ve "Mül~zım", Osmanlılarda ise talib'in çoguıu
fttalebe" ve "tull~b" kelimeleri kullanıldıgı gibi Farsça da
alim"ve akıl manasını ifade eden "danişment" ve yine Farsça
dan yanmış manasına "suhte" ve bundan muharef (degişiklikle)
olarak "safta" kelimeleri ile Arapçada istidatlı manasını
ifade eden "müsteid" kelimesi kullanılmıştır.Ancak bu keli
menin "talibin-i müsteiddin" ve "muid-imüsteid" şeklinde
talebe ve muide sı fat olarak kullanıldıklarıda görülmekte
dir.(27) Buna karşılık tabirinin Farsça "suhte~ kelimesinden
gelmedigini savunan Osman Ergin, Rıza Tevfik (Felsefe Ders
leri, sayfa.14) e dayanarak: "Osmanlı Türkçesinde suf!, sofu
ve softa şekillerinde üç kelime vardır. Bunların üçü de yu
nanca sofus tabirinden alınmış oldukları halde dilimize ya
zılış tarzları gibi del~let ettikleri manalar da birbirlerin
den ayrılmışlardır. Bunlardan tekkelerde isl~m felsefesi de
mek olan tasavvuf ile fıkıh ve kel~m okuyanlara softa denil
digi gibi, ne medreseli nede tekkeli sayılmayan, yani ne fı
kıh ile kel~mı, nede isl~m felsefesini kavrayamayarak kaba
ve geri fikirli, dar zihniyetli fakat koyu bir dindar gorunen
kimselerede sofu denilir. Ata sözlerimizden, "Sofu sogan ye
mez, yerse de kabugunu yerde koymaz" bunlar için söylenmiştir"
denilmektedir.(2a)
Medreselerde talebelere yatacak yer ve para verilmekte
idi. Sel~hettin Eyyubi tarafından yaptırılan el-Suyufiye'de26) J.Peterson, a.g.mk. s.6827) Cahit Baltacı, a.g.e. s.3228) Osman Ergin, a.g.e. c.I, s.34.
- 13 -
müderrislere ayda onbir dinar ayrılmak şartı ile, derecesine
göre para verilirdi. Bir başka medresede her talebe günde üç
Ri tl e.1l~ Ok. \:0.) ekmek ve ayda otuz dirhem Fals (bCll\C.~\S\kt~) al
makta idi. Bayramlarda et, şeker v.b. verilirdi.(29)
Danişmentliğin kademelerinde muitlikten sonra sıkı
imtihandan geçen talebelere "icAzetname" veya "temessük" de~
nilen diplama verilirdi. Bunlarda umumiyetle talebenin oku
dugu dersler ve hocalar yazılır sonrada icAzetnameyi veren
hocanın ismi kaydedilir ve onunda hocalarının silsilesi sayı
larak meşhur bir alime dayandırılırdı. Henüz muitlige kadar
çıkmamış talebelerinde bir hocanın dersini bitirdikten sonra
diğer bir hocaya devam edebilmeleri için mutlaka ellerinde
"temessük" diplama olması şarttı.(30)
SİBYAN MEKTEBİ
Sabi, denilen beş-altı yaşındaki kız ve erkek çocuk
ları okutmak için açılmış olan ilk tahsil müesseselerine
bu ad verilir. (31) İslAmın ilk devirlerinde açılan "küttab"
lara benzeyen ve her yerleşme yeri ile büyük şehirlerin her
mahallesinde açılan sibyan mektepleri okuma çagına gelen beş
altı yaşlarındaki çocukların devam ettikleri yerler olup,
vakfiyelerde bu mekteplere "Dar'üt Ta'alim", "muallimhane",
"mektep" ve "mektephane" denilmektedir.(32)
Mektep, asıl manası "yazma öğrenilen yer" olup, müslü
manlarca ilk önce birçogun Kur'An ögrenmesi lazım geldigin
den, hakikatte" kur'An öğretilen yer" manasına gelmektedir.
Mektep kelimesi Arapçada yalnız yazı dilinde mevcuttur. Bu
şekli ile arap lehçelerinde görülmez konuşma dilinde, Kahire
ve Tunus'ta tercihen "küttab" kelimesi kullanılır.(33)
29) J.Peterson, a.g.mk. s.6930) eahit Baltacı, a.g.e., s.3331) Osman Ergin, a.g.e. c.I, s.68.32) eahit Baltacı, a.g.e. s.1933) Vedat Güngör, "Mektep", lA, VII, s.652.
- 14 -
Sibyan mekteplerinde tedrisat, elifba(alfabe), yazı,
okuma, Kur'An-ı Kerim ve "amal-i arbaa" denilen dört işlem
den ibaretti. Ögretmenine muallim, yardımcısın~ kalfa denir
ve mektep vakfiyesinde bunların yevmiyeleri gösterilirdi.Os
manlı mekteplerinin sayısı her ne kadar tam olarak bilinmi
yorsa da Evliya Çelebi, XVll.yy.da sadece Istanbul'da 1993
tane Sibyan mektebi bulundugunu kaydeder.(34)
Tanzimat'ın ilAnından (1839) bir müddet önce Umur-u
Nafia meclisince mevcut mektepleri bir düzene koymak gayesi
ile, hazırlanan bir layiha sibyan mekteplerini küçük ve büyük
olmak üzere ikiye ayırmakta ve bunların ders programlarını
tesbit etmekte idi. Bu düzenlemeye göre, küçük mahalle mektep
leri, he ce ve bir iki hat im indirmek suretiyle Kur'An ögreti
mine münhasır kalacak, camiIerin yanındaki daha büyük mektep
lerde (sınıf-ı san!) mümkün mertebe kulak dolgunlugu, "Türk-i
İnşaa, Tuhfa, Nuhba, Subha-i Sibyan gibi lügatlar ve Birgivi'
nin Akait risale v.b. gibi, ahlAk kitapları, hat ve kitabet
okutulacak idi." Sonradan bu layih Dar-ı Şura-i Bab-ı Ali'de
ve Meclis-i AhkAm-ı Adliye'de bazı degişiklikle~ugrayarak
kur'An hatmi üç veya altıya çıkarılmış ve sarf ve nahv ders
leri de programlara konmuştur. Islahata tabi tutulan bu mek
teplere "Rüştiye" adı verilmiştir.(35)
Osmanlılarda 1846 tarihinde yayınlanan bir talimatna
mede, sibyan mekteplerinde okunacak dersler arasına harekeli
Türkçe, muhtasar ahlAk risAleleri, Türkçe tecvit, Türkçe i1
mihal ve yazı derslerini iıAve etmiştir. 1869 tarihli Maarif-i
Umumiye Nizamnarnesi sibyan mekteplerinde okutulacak dersleri
şöyle tespit etmiştir. elifbe, Kur'An, tecvit ve ahlAk'a dair
risaleler, ilmihAl, yazı, hesap, muhtasar Osmanlı tarihi,
Coğrafya ve faydalı bilgileri (malumat-ı nafia)dır.
34) Cahit Baltacı, a.g.e. s.1935) V.GÜnyol, "Mektep", lA, VII, s.652 v.d.
--.
- 15 -
S~byan mekte~lerindeki tahsil müddetine gelince bunun
lB46 tarihli talimatnamede dört sene olarak tesbit edildigi
görülüyor. lB59 tarihli Maarif-i Umumiye Nizamnamesi de bu
süreyi dört yılolarak tesbit etmekte ve mektebe devam mec
buriyetini erkek cocuklar için yedi, kız çocuklar için altı
yaşından başlayıp onbir yaşına kadar sürecegini esas olarak
kabül etmektedir.(36)
Usul-i Cedit denilen sisteme bir tecrübe zemini olmak
ve ileride yaygın hale sokulmak üz~re, Nuru Osmaniye Cami 'in
de bulunan bir ibtidai mektebi lB72'de örnek mektep haline
getirilir.(lB79/1BBO)'e ait devlet salnamesinde İstanbul'da
ondokuzu erkek, üçü kız çocuklara mahsus olmak üzere yirmi
iki ibtidai mektep açılmış ve sibyan-mahalle, usul-i atika .
(eski usül) mektepleride imkan oldukça ibtidai mektep haline
sokulmuştur.
Böylece bir tarafta ders programı sırf dini olan sib
.yan mektepleri yanında, tahsil müddetleri üç yıl ol~n ve ta
lebeye elifbe, tecvit, ilmihal, kur'an dışında kıraat, hesap
yazı, kavait, cografya ve tarih dersleri de okutan usul-i
cedit tarzında ibtidai mektepler arada degişiklik olmadan
190B'e kadar devam etmiştir.
36) Vedat Günyol, "mektep", lA, VII, s.652-v.d.
- 16 -
İDİL-URAL
İdil-Ural, kesin olarak cografi sınırları bulunmamakla
birlikte, sırasıyla İdil Bulgar devleti (m.s. V.-XIII.yy),
Altın Ordu devleti (1240-1503), Kazan Hanlıgı(1437-l552) ve
daha sonra da Rusya devletinin (1552-1917) hakimiyet sürdülü
bölgedir. Bu bölge 40-55 derece dogu meridyenleri ile 50-60
derece kuzey paralelleri arasında kalan topraklar olarak ad
landırılabilir.
İdil-Uraı'ın bu gün Tatar, Başkurt ve Çavuş adını ta
şıyan Türk asıllı halkları, etnik bakımdan esas itibarıyla
İdil Bulgarlarının neslinden gelip bundan başka Kıpçak (Ku
man), Peçenek, oguz ve başka.kabilelerin karışmasıyla bu gün
kü şekillerini almışlardır.CL)
İDİL BULGAR DEVLETİ
Orta İdil bölgesinde, m.s. V.yy.da Bulgar Türkleri
bir devlet kurmuşlar ve Kama ırma~ının İdil nehrine döküldü
~ü noktayı çevr~leyen yerler Bulgar ülkesinin merkezi olmuş
tur.(2) Zamanla sınırları genişlemiş, İdil Bulgarları olduk
ça medeni ve tüccar bir kavim olmuşlardır.
Eski Rusya ilim Akademisi üyelerinden P.Keppen Bulgar
Türkleri arasına isl~m dininin m.s.VIII. veya IX.yy.larda
girmeye başladı~ını tahmin etmektedir. İdil Bulgarlarının
islamı savaş yoluyla degil ticari münasebetler sonucunda ka-
? bul etmeye başladı~ı bilinmektedir. m.s.X.yy.da bu bölgeyi
ziyaret etmiş olan İbn-i Rüşt. Bulgarların çogunlu~unun is
l~mı kabul ettigini, köylerinde camiIerin ve ilk mekteplerin
1) Ahmet Temir, "Kuzey Türk Edebiyatı (Tatar-Başkurt)", TDErc, Ankara1976 s.505
2) A.Battal Taymas, Kazan Türkleri, Ankara, 1966, s.lS
- 17 -
bulundu~unu yazmaktadır. Bulgar hükümdarı Almas Silgio~lu
m.s. 921 senesinde Abbasi halifelerinden Muktedir Billah'a
başvurarak Bulgar memleketine islamın esaslarını ö~retecek
ve cami inşası, kale tahkimi gibi konularda yardımcı olacak
insanlar istemiştir. Daha sonra Bulgar hükümdarı Abdullah b.
Cafer adını almıştır.(3)
XV.yy.ın başlarına do~ru "Bulgar" adını taşıyan bir
kavim İdil boyu sahnesinde çekiliyor, buralarda "Bulgar" adı
bile ortadan kalkıyor ve onun yerini "Kazanlı", "Tatar" ve
."Çavuş" gibi isimler alıyor. ( 4 )
ALTIN ORDU DEVLETİ (1240-1502)
Ruslar ve onlarla birlikte bütün Avrupa, Altın ordu
devletini oluşturan Türk-Mogol karışımına "Tatar" ismini ver
mişlerdir. Daha öncede "Tatar" adının aslında muhtemelolarak
Türkçe "Tatmış", "Tatıran" has adları zümresine girer.(S)
Altın Ordu devletinin hakimiyeti (1238-1452) yılları
arasını kapsar. 1395 yılında Timur, Altın Ordu hükümdarı Tok
tamış han ı a~ır bir yenilgiye u~ratır ve Altın Ordu devleti
zayıflamaya başlar ve daha sonraki devrelerde dagılır.
İslamiyet ve Ön Asya'nın islami kültürü, Kıpçak ülke
sini zapteden bu Türk ve Mo~ol halklarına çok derin tesirler
de bulunmuştur. İslamiyeti çok çabuk kabül eden ve bölgede
yaşayan çok sayıdaki Türk boyunun, Kıpçak ülkesine gelen Türk
ve Mo~ol fatihleri ile kaynaşması ortak bir İdil-Türk kültü
rünün oluşmasını sa~lamıştır. Altın Ordu devletinde Mo~olla
rın kendilerine has bir kültür hayatından bahsedilemeyecegi
3) A.B.Taymas, a.g.e. s.204) A.B? Taymas, a.g.e. s.235) Laszlo Rasonyi, ttTarihte Türklük", Ankara, 1988, s.218
- 18 -
için R~slar üzerindeki etkileri genellikle islami yaşayış
tarzında olmuştur. XVI. yy.ın başında Altın Ordu çökerken,
İdi1 havzasındaki kültürel, ırk1 ve li sanı gelişme tamamlan
mış ve bu günkü Dogu Avrupa bölgesinde reddedi1meyecek bir
faktör oluşturan Rusya Türkleri (Tatarları) teşekkü1 etmiş
oldu.(6)
KAZAN HANLIGI (1437-1552)
Kazan dev1et~ 1437 yılında Altın Ordu hanlarından Ce
1attin Toktamış (1377-1395)'ın oglu olup, kendiside (1426-1436)
Altın Ordu hükümdarı bulunan U1ug Muhammet (1437-1445) tara
fından kuru1muştur.(7) Kazan Han1ıgı Müslüman Türkler, Çuvaş
Türkleri, Fin ırkına mensub kavimlerden Mordıva1ar, Çirmiş1er
(Mariler), Ar1ar (Votiak1ar)dan müteşekki1di.(8) 1552 yılında
Kazan han1ıgı, Ruslar (IV.İvan) tarafından ortadan ka1dırı1
mış.tır.
XVIII.yy.a kadar Kazan Ülkesi Rus vesikalarında Ka
zan han1ıgı olarak geçer. İdare hususi bir mühre sahip bulu
nan bir naibin elinde idi. Ve Moskova'da Kazan ülkesinin iş
lerine bakan ayrı bir daire vardı. 1708'de Rusya'da vilayet
ler teşkil edilirken Kazan, Başkurdistan ve Tereke kadar di
ger ülkeler dahil bir vilayet haline getiri1di.(9).
RUSYA DEVLETİ İDARESİNDE İDİL-URAL TÜRKLERİ(1552-1917)
1552 yılında Kazan han1ıgı, 1556 yılında Astranan Rus
ların hakimiyeti altına girdikten sonra, bu bölgede (İdi1
Ural'da) yaşayan Türkler, 1917'ye kadar Rusya devletinin ida
resinde kalmışlardır.
6) Nadir Devlet; Büyük İs1&ıı Tarihi, "Altınordu" İstanbul, 1988, s.178.7) R.Rahmeti Arat, "Kazan", lA, Ankara, 1988, s.505.8) A.B.Taymas, a.g.e. s.249) R.Rahmeti Arat, a.g.mk. s.515
- 19 -
1781 yılında Kazan'da vilayet yerine, tekrar naiblik
ihdas olunmuş ve l793'te Kazan şehrinde bir Türk belediyesi
kurulmuştur. Türklerin mahkeme işleri (özellikle ticari mah
keme, miras işleri v.b.) bu belediye idaresine tevdi edilmiş
tir. l785'te Rusya devleti, hakimiyeti altındaki müslümanla
rın dini olan İslamiyeti ve dolayısıyla müslüman tebanın var
lıgını resmen kabül etmiştir. Böylelikle cami, mescit ve bun
ların yanında mektep ve medreselerin inşasına müsade edilmiş
tir. l789'da bir müftünün riyasetinde 2-3 kadıdan müteşekkil
ruhani idare kurulmuştur. Bu Kazanlıların istiklallerini kay-
bettiklerinden beri resmen elde ettikleri ilk sosyal müessese
olup, bundan sonraki milli ve kültürel hareketleri, bir süre
için' hep bu meclis etrafında toplanmıştır.(lO)
İDİL-URAL'DA MEKTEP m;MEDRESELER
İdil-Ural Türklerinde ve diger Rusya Türklerifide (müs
lüman topluluklarda) egitim ve ögretim müesseseleri, islami
egitim sistemine göre olup, egitim sibyan mektepleri (Kur'an
Mektepleri) ve medreselerde yapılırdı. Mektep ve medreseler
nicelik olarak ve gerekse nitelik olarak çok farklılık arz e
derler, bunlar arasında egitimde belirli bir sıtandart yok
tur. Ancak bu okullarda egitim hizmetini yürüten imam, mual
lim, müderris v.b.nin mesleki birikimine ve şahsi çabalarına
göre egitimin kalitesi yükselmektedir.
İdil-Ural'da islami egitim veren mektep ve medresele
rin tarihi gelişimi incelendiginde, bu müesseselerin tamamıy
la hanın destegi ile ayakta durdugu ve her yönüyle halkın ve
onun münevverlerinin sahiplendigi kurumlar oldugu anlaşılmak
tadır. Yine bu bölgede açılan mektep ve medreselerin sayısın
da da sık sık artışlar ve azalmalar görülür. Bunun sebebIeri,
Rus hükümetinin bölgedeki islam mekteplerine karşı izlediği
politika ve okulların içine düştüğü maddi kaynak yetersizli
ği sayılabilir. Bilindiği gibi Türkler Rusya devleti içinde
10) R.Rahmeti Arat, a.g.rnk. s.5l6
- 20 -
çok geniş bir co~rafi sahaya yayılmış durumdadırlar. Bu se
beblerle bölgesel farklılıklar ve kendi aralarındaki iç. çe
kişmeler yüzünden dil ve kültür birli~ine sahip olamadıkları
gibi gerekli olan milli şuura da erişememişlerdir.
Rusya Türkleri, Rusların yayılmacı ve istilacı karak
terlerini kendi toplumsal varlıklarını tehdit eden bir unsur
olarak gördükleri için Ruslarla olan ilişkileri çok sönük
kalmıştır. Rusya devleti bu esnada (XVIII, XIX. yy. ve XX yy'
ın ilk çeyre~i) batıya açılma ve batı uygarlı~ını yakalama
savaşı vermektedir. Fakat kendi tebaası olan Türklere karşı
sömürge politikası izleyerek onlara sadece dinı e~itim yap-
ma hakkını vermiş, Türklerin e~itim, kültür ve iktisadi alan
da geri kalmalarına sebeb olmuştur. Böylelikle Türkler Rusya
devleti içinde dışa kapalı bir toplum haline gelmişlerdir.
XIX.yy.'in başlarından itibaren Rusyada, Türkler ara,
sında e~itim ve kültür alanında bir canlanma başlamıştır.
Kırım'da başlayıp İdil-Ural'da gelişen bu hareket, ~aha son
ra buralardan di~er Türk bölgelerine yayılmıştır. XIX.yy.,
Rusy~ Türklerinin (Kırım ve İdil-Ural Türklerinin), hem mad
di hem manevi sahada toplumsal bir hareketlili~e girdikleri
dönemdir. Bu uyanışın ilk basama~ını Buhara medreselerinde
eğitim gören Abdünnasır Kursavi (l765-lSl3)'nin Buhara tipi
e~itimin toplumun ihtiyacına cevap veremiyeceği görüşünü
ortaya atmasıyla başlar. Ayrıca batı tipindeki Rus okulları
na Türk gençlerinin gitmeye başlaması ve özellikle Rus hü
kümetinin Tatarları eritmek için açtı~ı "Rus-Tatar Okulları"
tam tersine Türk-Tatar toplumunun eğitim ve kültür hareket
lerinin gelişmesine hizmet etmiştir.
Rus mekteplerinde ça~daş e~itim yapılır ve teknik bil
giler öğretilirken, İdil-Ural bölgesindeki Türk mektep ve
medreseleri toplumun ihtiyacına cevap vermekten çok uzak idi.
Yerli Müslüman ahali asri ihtiyaçların ne oldugunu anlayacak
seviyeye çıkmış değildi, diğer yandan milli varlığın temelini
- 21 -
isl~m dini teşkil ettigine göre, bir millet olarak yaşamanın
isl~miyet sayesinde mümkün olacagına kanaat getirmiş~e bu
yüzden egitim ve öjretimde her şeyden çok dini bilgilere
ehemmiyet verilmiştir.
Okuma _, pratik manada düşününce zenginlik getirmeyen,
fazla itibar edilecek bir fiiliy~t kabül edilmiyordu. Rus
hükümeti müslümanları idari vazifelerde kullanmadıgı için
Türkler arasında memurluk, meslek olarak yerleşmemiş, mevcut
olan mektep ve medreselerde Kazan ve çevresinin köy, kasaba
ve şehirlerine molla ve muallim (halife)ler yetiştirmek sure
tiyle ihtiyaca cevap verdiginden bu müesseseler halkın ihti
yacını karşılıyordu.(ll)
Tatarlar, II. Katerina(1782-l796 )'nın yayınladıgı
"dini hoşgörü kararnamesi"nden (1785) sonra elde ettikleri
haklar sayesinde ilk d~ müslümanlıga ait din kitaplarının
basılmasına dair lisans almışlar ve l802'de Kur'~n'da dahil
olmak üzere bu kitaplardan 14.300 adet basmışlardır~ Elli
yıl sonra (1853-1859) yalnız Kazan Üniversitesi Tatar dili
ile 326.700adet kur'~n diger kitapları basmıştır. 1854-1864
yılları arasında Tatarlar tarafından basılan kitap sayısı
1.000.000 adeti geçmiştir. Müslüman dini cemaati idaresinin
kontrolündeTatar okullarının yayılması yavaş olmamıştır.
1844'de Kazan'da 4 medrese ve 1860'da orta Volga sahası ve
gü'ney Urallar dahilolarak 1859 adet Tatar mektebi (camide
mollalar tarafından·idare edilen İlkokul) vardı. Bunlardan
yalnız Kazan ilinde 408 adet idi.(12) II. Katerina ( )
zamanına kadar geçen dönem içinde müslümanlara karşı uygula
nan baskı bütün şiddetiyle su yüzüne çıkmıştı. Camiler yık
tırılıyor. kur'~n okulları kapatılıyordu. 1738-1755 arasında
11) A.Nimet Kurat, "Kazan Türkleri'nin Medeni Uyanış Devri" AÜDTFCF Derg.XXIII, s. 3-4 Ankara 1965, s.99
12) Sergei A.Zenkovsky, (çev.İzzet Kantemir), "Rusya'da Pan-Türkizm veMüslümanlık", İstanbul, 1983. s.23.
- 22 -
Kazan eyaletinin 536 camii'nden 4l8'i kapatıldı. Diger yan
dan Rus misyoner papazlarının yönetimindeki özelokullar din
degiştiren çocuklar için anti-müslüman faaliyete güç vermek
için vakıf mallarına devlet adına el kondu.(13)
Rusya ile Türkistan (Hive, Hakant, Buhara hanlıgı'na
ait topraklar ile Türkmenlerin yaşadıgı bölge) ve Kazakistan
(Sibir hanlıgı toprakları ile Başkurtların yaşadıgı toprak
ların bir kısmı, Nogay ve Yakutların yaşadıgı topraklar) ara
sındaki ticareti ellerinde tutan Kazanlı tüccarlar yakından
gördükleri Buhara medreselerinde kendi çocuklarını ve başka
'çocukları okumaga teşvik ediyorlardı. Neticede Buhara'dan
tahsilden dönen Tatar gençleri şehirlerde ve köylerde medre
seler açtılar. "Damollalar"(14) Buhara usülü din egitimi yap
tılar.
XVIII.yy.'in ikinci yarısında egitimi himaye etmek
isteyen imam ve zenginlerin yaşadıgı Kazan ve büyük Türk köy
lerinde çok sayıda yeni medrese ortaya çıktı, Mesel~, Kazan'da
l77l'de Ahund ve Apanay medreseleri, l780'de Emirhan medrese
si açıldı. Bu devirde Büyük Sabı, Küçük Suni, Satış, Menger,
Kışkar, Asan, İli gibi kasabalarda medreseler kuruldu. Kazan
lı mollalar artık yalnız Buhara'da degil İstanbul, Kahire ve
Medine'de yetişmekte idi. 1833 yılında K~zan vilayetinde ca
milerin sayısı 688 iken, l868'de 729'a yükselmişti. Kazan'da
ki müslümanların nüfusu ile mukayese ettigimizde 619 kişiye
(310 erkege) bir cami düşmekte idi. Aynı şehirde 1420 hıris
tiyana bir kilise düştügü gözlenmektedir.(15)
XIX.yy.'ın ortalarında Kazan vilayeti ve çevresinde
şöhret bulan. belli başlı medreseler; Kazan, Çistay, Buva,
13) A.Beningsen, (çev.Nezih Uzel), Stepte Ezan Sesleri, s.ll14) Damolla; Rusya müslümanları arasında yüksek molla manasında kulla
nılan bir ünvandır.
15) Nadir Devlet; "Rusya Türklerinin-Milli Mücadele Tarihi",. Ankara,1985, s.8
- 23 -
Orenburg, Astrahan, Troisk ve Kargalı gibi şehirlerden başka
bilhassa, Kışkar başta olmak üzere Kursa, Meckere, Sasna,
Satış, Taşkiçü, İsterliamak, Tımtık, Timeş, Bubi Çakmak, Ka
ran, Taygusan, Şaymurza, (Sibir kazası), Çeçli (seIçli), Tün
ter ve Kizlev gibi medreseler mevcuttu. Bügülme kazası Çer
çili köyündeki medresede büyük bir din alimi, tarihçi ve Türk
çü Rızaettin Fahrettin bir süre görev yapmıştır.(16)
Ufa vilayetinde 1914 yılında mevcut olan 1579 Tatar
okulunun 99'u yüz yıldan önce açılmıştı. Kalanlar ise 1813
1913 yılları arasında tesis edildi. 1905-1907 yılları arasın
'da ise 292 mektep, yani vilayettekilerin %18,5'i açıldı.
l898~19l5 yıllarında 763 okul (%48,3) açılmıştır.
Kazan vilayetinde mektep ve medreselerde tahsil gören
lerin sayısı takriben 70 bin olup, ortalama her 9 müslümandan
birinin talebe oldu~u anlaşılır. Kızlarda bu oran 1/12 dir.
Rus ahalisinde ise bütün okullar dahil oldu~unda bu oran er
keklerde 1/10, kızlarda I/SS tir.(17)
Rusya ile Türkistan arasındaki ticari münasebetlerin
canlanması nedeniyle İdil-Ural'dan Buhara'ya tahsil için müs
lüman Türk talebeler gitmeye başlamış ve bunun sonucu olarak
XIX.yy.dan itibaren İdil-Ural bölgesinde Buhara tipi e~itim
yapan medreselerin sayısında artış olmuştur. Rus hükümetinin,
hristiyanlaştırma ve eritme politikasına karşı tepki olarak
İdil-Ural Türkleri Buhara medreselerine yönelmişlerdir.
l758'de Kazan'da birinci Rus "Gimnaziye"si (klasik
lisesi) açılmıştı. 1834 yılından 1866 yılına kadar olan 32
sene içinde bu liseyi yalnız 30 Türk çocu~u ikmal etmiştir.(18)
16) A.Nimet Kurat; a.g.mk. s.97.17) A.H.MRhmutov; Stonovlenie, Kazan, 1982, s.13 v.d.18) A.B. Taymas; Ben Bir Işık Arıyordum, İstanbul, 1962, s.32 v.d.
- 24 -
Süratle artan okullaşma oranı nedeniyle Rusya'daki Ku
zey Türk aydınları arasında kendi toplumsal hüviyetlerin ta
nımlamak için çeşitli fikir akımları ortaya çıkmıştır. Bunla
rın başlıcaları islam birligi, Türk birligi ve Tatarcılık ce
reyanı olarak özetlenebilir. Kazan'daki hüseyniye medresesin
de hocalık Cemalettin Velidi l~anlarının Türkçe olmasından
Tatarların kendilerine Türk demelerinde ısrar ediyordu.(19) ~
Tatar gazetecilerin bu Türk birligi görüşü Kazan ve Ufa'lı
tarihçiler arasında önemli destek buldu. Bütün insanlıgı Ari
(Indo-Avrupai) ve Turani gruplara bölentarihçi Hasan Gata
tarafından Tatar ilkokulları için 1907-1909'da Türk tarihi
hakkında iki ders kitabı yayınlanmıştı.
İkinci görüş Tatarcılık cereyanını içeriyordu. Bunun
savunucuları arasında en kuvvetlisi Kayyum Nasıri gelmekte
dir. Alimcan İbrahim(ov) ve Hadi Maksudi'de bu görüşün müdafi
leri idi. İbrahim(ov) "Hiç bir kimse inkar edemezki bizler
Türküz. Türkler büyük bir ırktır, muhtelif kollara bölünmüş
tür ve her biri ismini almıştır. Biz bu kollardan birini teş
kil ediyoruz, müşterek isim olan "Türk Soyu" isminden başka
"Tatar" ismini taşıyoruz•••• Bir slav Rus olabiliyorsa o za
man bir Türkte Tatar olabilir •••• hayır biz Tatarız! Bizim
dilimiz Tatarcadır. bizim edebiyatımız Tatar edebiyatıdır,
bizim problemimiz Tatar problemidir ve bizim istikbaldeki
uygarlıgımız bir Tatar uygarlıgıdır."(20)
İdil-Ural'daki Türk kültürünün BulgarIara dayandıgını
savunan ünlü tarihçi ve ilim adamı Şihabettin Mercani'de bu
görüşü ile büyük kabül görmüştür. Bu görüş "Bulgarların Ta
rihi" isimli eserin yazarı Gaynuddin Ahmario1 tarafından des
teklenmiştir. Bütün bu görüşler ileri sürülmekle birlikte
19) S.A.Zenkovsky; a.g.e, s.9820) S.A.Zenkovsky; a.g.e, s.lOO
- 25 _.
İdil-Ural halkının etnik kökeni hakkında han~ tezin daha faz
la geçerli oldu~u tam olarak belirlenmiş de~ildir. İdil-Ural
Tatarları degişik etnik elemanların karışık bir halitası
(alışımı) idi. Bunlar arasında üçü en önemli alandır. İdil
sahasının eski halkı Fin-Ugor asıllı idi ve bunlar buralara
tarih önc~si zamanlarda yerleşmişler ve bugüne kadar Mordiva
lar ve Mariler kısmen kalmışlardır. VII.yy.'da Bulgarların
bir grubu İdil'in Kama ile birleştigi yerde yukarı İdil'de
görünmüşler ve orada İdil Bulgar Devletini kurmuşlardır.
922'de bir Bulgar hanı (Almas Silgi Oglu) islAm dinini kabül
etmiş ve bu suretle islAm dininin kuzeydeki yuvası ortaya
çıkm~ştır.
- 26 -
İDİL-URAL TÜRKLERİN'DE YENİLEŞME
HAREKETLERİ VE BU HAREKETİN ÖNDE
GELEN SİMALARI
XIX.yy'ın başlarından itibaren İdil-Ural'da yaşayan
Türkler (Tatarlar)in Rusya hükümetinden elde ettikleri ikt~
sadi ve dini hakların etkisiyle toplum olarak bir canlılık
içine girdikleri görülmektedir. Kısa zamanda bu gelişmeler
fikir sahasınada yansımış ve e~itim sisteminin yetersizli~iy
le birlikte mektep ve medreselerin ıslahı veya yeniden inşa
,edilmesi fikri savunulmaya başlanmıştır. Bu konuda fikri sa
vunmayı yapanlardan birisi Abdünnasır Kursavi'dir.
ABDUNASIR KURSAVİ (1765-1813)
Kazan şehrine yakın olan Kursa köyünde 1765 yılında
do~muş olan Kursavi, küçüklü~ünde Malmıj kazasındaki "Meçke
re" medresesinde tahsilini yaptıktan sonra, Buhara'ya gitmiş
ve Türkmen şeyhi Niyaz-Kul ve Şah Niyaz adlı üstadlardan ders
almıştır.(l)
Buhara'da medreselerin, skolastik e~itim ve düşünce
sistemine karşı çıkan Kursavi, içtihat kapısının herkese açık
bulundu~u görüşünü müdafaya başlamıştır. Ona göre her islam
alimi kur'an ve hadis'i kendi aklı ve kanaatına göre tefsir
etmek, açıklamak ve hakikati aramak yoluna ve vardı~ı netice
lere göre amel etmek hakkına sahiptir; yani Buhara'da tatbik
edilen ve e~itim sistemini eleştirmiş ve ona karşı çıkmıştır.
Bu düşüncesinden dolayı Buhara'da ölüme mahkum edilmiştir,
buradan hayatını kurtararak memleketine dönmüş, Meckere med
resesinde müderris olarak derslere başlamıştır. Kursavi,
fikirlerini Arapça olarak kaleme aldı~ı "el-İrsad-ı IiI ibad"
(Kuralların andınlat) adlı eseri ile yaymak istemiştir.(2)
1) A.N. Kurat; a.g.mk. s.lOl2) a.g.mk. s.lOl v.d.
- 27 -
Kursavi, 1813 yılında hacca giderken İstanbul'da koleradan
vefat etmiş olup, mezarı üsküdar'dadır.
ŞIHABETTİN MERCANİ(18l5-l889)
Kursavi'den sonra din, eğitim, kültü~ v.b. sahalarda.,
çalışmalarda bulunan ve bu çalışmalarının semeresini kendi
yaşamında girebilen ilk kişilerdendir. Mektep ve medresele
rin ıslah edilmesi fikrini savunan Mercani Kazan'da kendi
adına kurduğu medresede bu yenilik teşebbüsünü gerçekleştir-
.miştir. Kazan çevresinde Mercan köyünden olup soyadını bura
dan almaktadır. Babası Bahattin hazret, Yapancı köyünde imam
iken, sonra Taşkiçü köyüne göç etmiş, orada medrese açmıştır.
Mercani, küçük yaşta babasının medresesinde okudu ve
erkenden Arapça, Farsça öğrendi. 16 yaşında iken babasının
medresesinde halife (öğretmen)'lik yaptı.(3)
1867 yılında MercAni'ye "Duhovnıy Sobraniya"" (Ruhani
Meclis) tarafından "Ahund ve Muhtesiplik" derecesi verildi.(4)
MercAni, ilmi sahada, fikir ve düşünce sahasında gayet derin
çığırlar açmış ve en önemliside fikir ve düşüncelerini tatbik
imkanı bulmuştur. Bulunduğu devrede en büyük gayret sahibi
olup kendisinin yetiştirdiği şakirt(talebe)'ler ilim ve diğer
konularda büyük hizmetlerde bulunmuşlardır.
Mercani, Kazan'ın ileri gelen zenginlerinden İbrahim
bey'in himayesinde bir medrese açmış, daha sonra aralarında
çıkan ihtilaflar üzerine Mercaninin kendi mahallesi ve ikinci
mahallenin ileri gelenleri aralarında akçe toplayıp Mercani
medresesi diye büyük Taş medrese (Medrese-i Aliye) bina etme
ye girişmişlerdir. 25 Eylül l88l'de(5) tamamlanarak şakirt
ler yerleşip ögrenime başlanmıştır.
3) A.N. Kurat; a.g.rnk. s.1044) Burhan Şeref; "Doğumunun lOO.yılı "Mercani Mecmuası", Kazan 1915, s.985) B. Şeref; a.g.e. s.lOl
- 28 -
Medrese, yeni usulde e~itimi benimsemiş olup, bu do~
rultuda gelişme göstermiştir, fakat bu gelişmeler tatmin edi
ci olmayıp, ihtiyaca cevap vermekten uzaktır. Mercani bu du
rumu kendiside dile getirmiş ve medrese ders programını yeni
leme gayretlerinde bulunmuştur. Köklü ve hızlı bir program
de~işikli~inin talebelerden ve halktan tepki alma ihtimali
oldu~u için belki ileri derecede de~işikliklere girişmemiş
olabilir.
Dini ve tarihi konularda kıymetli eserler veren Şiha
bettin Mercani, islami ilimlerden fıkıh, kelam, akait, usul-i
fıkıh, v.b. sahalarda eserler vermiştir. Kendi toplumuna ta
rih şuuru ve milli benlik kazandırmak içinde, eserler vermiş
tir. Bunlardan, Gulalatu'z-Zaman fi Tarih-i Bulgar ve Kazan,
di~eri ise Müstefatu'l Ahbar fi Ahval-i Kazan ve Bulgar adlı
2 ciltlik tarih kitabıdır. Ayrıca Meşari-ul-Usuli, fen hak
kında sade bir metindir. Mercani'nin fenne verdiği ehemmiyeti
göstermesi bakımından mühim sayılabilir.(6)
Şihabettin Mercani, hem siyasi hemde medeniyet. tarih
çisidir. Talim tarihini, eski adetler, milli meseleler tari
hini, mescitler, hatta edebiyat tarihini doyuran ilk adımla
rını atan Kazan Türklerinin en büyük simalarındandır. Milli
şuuru halkına aşılamış ümmet olmaktan çıkıp, milli.şuurun
uyanmasında mühim rol. oynamıştır.(7) İdil-Ural bölgesinde
yaşayan Türk toplumunu etnik kökeni hakında geniş kapsamlı
çalışmalarda bulunmuş olan Mercani, bu konuda yeni görüşler
ortaya koymuştur. Bu görüşünde incelemeye aldı~ı İdil-Bulgar
larıdır. Tarihçi ve din alimi Mercani 1889 yılında Kazanda
T vefat etmiştir.
6) Nadir Devlet; "Şihabettin Merdmi", Kazan, VI, (Aralık 1971-Şubat 1972)7) Nadir Devlet; a.g.mk. sayı VI.
- 29 -
ABDÜLKAYYUM NASIRİ (1824-1902)
Nasıri, Kazan eyaleti, Züye kazası "Yukarı şardan"
köyünde 1824 yılında dogmuştur. Babasının yanında tahsile
başladıktan bir müddet sonra, Kazan'a gelmiş ve Ahmet hazret
in medresesine girmiş, burada din ilimIeri, .Arapça ve Farsça
ögrenmiştir.(8) Nasıri müsbet ilimlerle ilgili yogun çalışma
lar yapmış ve dilde de Tatarcılık ce reyanını savunmuştur.
Tatarca'nın ayrı bir dilolarak kullanılması için gayret gös
termiştir.
Nasıri'ye göre, tıpkı vaktiyle Ali Şir Nevayi gibi fa
kat, Mercani'nin tam tersine olarak Türk dili, Arapça ve Fars
ça'dan üstündü. Kazan vilayeti halkının dili ise Türk dille
rinin içinde bir dil yani Tatarca idi.
HÜSEYİN FEYİZHAN (1801-1907)
Hüseyin Feyizhan, Simbir eyaleti Kurmış kazası, Saba
çay köyünde dogmuştur. Mercani medresesine gelip ulum-ı ali
ye tahsil etti. Mükemmel istidadı, ictihadı, dogru fikri ile
Mercani'nin dikkatini çekti.
Petersburg'ta Dar'el-Fünun'un el-Siney-i Şarkiye şu
besinde Arapça, Türkçe dillerinde muallimlik yapmıştır.(9)
Rusça eserlerden istifade etmek suretiyle modern tarih ve
arkeoloji araştırmaları usüllerinide elde etmiştir.(lO)
"Tatar medreseleri ve onları ıslah" isminde önemli bir ese
ri vardır. Eserinde medreselrin ilmi gelişmeleri ve tarihçe
leri hakında bilgiler mevcuttur. Kırım hanlarının Ruslarla
muharebeleri hakkında mühim bir eseri vardır. Tatar dilinin
8) A.N. Kurat; a.g.rnk., s.107 v.d.9) Burhan Şeref; a.g.e. s.lls10) A.N. Kurat; a.g.rnk. s.110
- 30 -
sarf ve nahv'ı hakkında yazdıgı Rusça bir kitabı olup ayrıca
menasıb-ı diniyye konusunda küçük bir risalesi vardır.(ll)
Medreseler hakkındaki risalesi Mercani kütüphanesinde olup,
bu konudaki bazı fikirleri Rızettin Fahrettin'in "Asar, c.2,
s.432-443" eserinde zikredilmiştir.
RIZAETTİN FAHRETTİN (1856-1936)
Yazar, gazeteci, şair, kadı ve 19l7'de iç Rusya ve Si
birya Türk-Tatarları milli idaresi (Ufa millet meclisi) tara
fından müftü yardımcılı~ına seçilmiş ve çok yönlü olarak faa
liyetlerde bulunmuş en kuvvetli simalardandır. Samara gubir
nası (vilayeti), Bügülme uyezdi (kazası) Küçükçatı köyünde
do~muştur. Medrese tahsili görmüş, İsmail Gaspıralı'nın
"Tercüman" gazetesini okuyarak, Şihabettin Mercani'nin eser
lerini te tki k ederek yeni görüşler edinmiştir.
Rızaettin Fahrettin, gençliginde imamlık yaparken
"İtibar" adlı eserini kaleme almıştır. 1890 yılında.Orenburg
ruhani idaresine kadı olarak seçilmiştir. Ufa'da iken imam
Gazzali, İbn Rüşt, İbn Haldun, İbnu'l Esir gibi islam mütefek
kir ve tarihçilerinin eserlerini tetkik etmiştir. Ayrıca di
~er Türk yazarlarının eserlerini okumuş, incelemiş ve hatta
Servet~i Fünun edebiyatını ve Türkçülük akımını ögrenmiştir.
1905 yılında Ufa'daki önemli mevkiini bırakarak Orenburg'a
taşınmış "Vakit" gazetesinde Ocak 1908'den itibaren "Şura"
dergisini çıkarmaga başlamıştır. 1900'de "Asar" isimli biyog
raf ya eseri basılmıştır. "MeşhurHatunlar" adlı biyografik
bir eser kaleme almış, Müftü Alimcan Burudi ölünce (6 Aralık
1921) yerine müftü tayin edilmiştir. 1936 yılında bu görevde
iken vefat etmiştir.(12)
11) Burhan Şeref; a.g.e., s.11512) N.Devlet; "Rusya Türklerinin Milli Mücadele Tarihi" s.176
- 31 -
Rızaettin Fahrettin; taassuptan uzak bir düşünce çiz
gisinde, islam kalarak batı medeniyetini yakalama anlayışını
savunmuş bir insandır. Romandan başlayarak din, tarih, edebi
yat, ahlak ve içtimai konular üzerinde pek çok eser neşret
miştir.(13)
İSMAİL GASPIRALI (1851-1914)
Türk dünyasında "dilde, fikirde, iş'te birlik" idea-
lini ortaya atan ve bütün hayatı boyunca bu ideale hizmet et-
miş olan Gaspıralı İsmail bey l8sl'de A~ıköy'de(14) dogmuştur.
İlk tahsilini Kırım'da ~ahçesaray şehrinde yapmış, 10 yaşında
Akmesci t' teki Rus Gimnazı' ' (lisesi) ne girmiş, orada iki
yılokuduktan sonra Mosko\~ Askeri idadi'sine gönderilmiştir.Cls )Babası Mustafa aganın Gaspıral köyünden olması nedeniyle İsma-
il beye Gaspralı lakabı verilmiştir.
Moskova'da pan-SlavLst akımın güçlü olması sebebiyle
bundan etkilenen İsmail bey, arkadaşı Mustafa Mirza ile Aske
ri Lise'nin son sınıfına geçtikleri 1867 yazında Moskova'dan
ayrılıp, Osmanlı ordusuna gönüllü katılmak isterler bu teşeb
büsleri yarım kalır, bunun üzerine l868'de henüz 17 yaşında
iken Kırım'daki en yüksek Türk okulu olan Zincirli Medrese
sinde Rusça ögretmenligine başlamıştır. Bir sene sonra Yalta
da Dereköy mektebine ögretmen tayin edilen Gaspıralı, iki se
ne müddetle orada çalışmış ve yeniden Zincirlifdeki eski va
zifesine dönmüştür.(16)
l87l'de Türkiye'ye gitmeye karar veren Gaspıral ,
l872'de Paris'e gitmiş, 1874 sonunda İstanbul'a gelmiş ve
l87s'te Kırım'a dönmüştür. Gezilerinde edindigi gözlemler,
13) A.N.Kurat; a.g.mk., s.12614) Mehmet Saray; "Gaspıralı İsmail Bey" Ankara, 1987, s.l. .15) A.N.~urat; a.g.mk, s.11216) M.Saray: a.g.e., s.2
- 32 -
inceleme ve raştırmaları neticesinde egitimde kendi zamanın
da uygulanan egitim metodunun geriligini, yetersizligini tam
teşhis edip çözüm için teşebbüse geçmiş ve kısa zamanda bü
yük mesafeler katetmiştir.
Gaspıralı lsmail Bey, Türk okullarındaki tedrisatın,"'
yeni usülde düzenlenmesi konusunda ve usul-i savtiye (heceleme
metodu ) nin sagladıgı pratik verimi elde ederek Türk egi
tim tarihinde yeni bir çıgır açmıştır. Bu konuda bütün gücü
nü seferber ederek, yeni usulü Türkler arasında yaymaya ça-
~lışmıştır. Bu başarılı faaliyetleri yönünden Türk egitim tari
hind~ mümtaz bir yere sahiptir.
İsmail bey Gaspıralı, Rusya Türkleri arasında sürdür
dügü dilde birligin saglanması ve egitimde yenileşme faali
yetlerine devam ederken; Rus hükümeti'de "Türkistan'da lehi
ne hizmet edecek ufak kabile edebi lisanlarının vücuda gel
mesine zemin hazırlıyorlar, ve hatta 1860 ta meşhur ilmins-
ki kendisinden bir ilave ile Kazakça (İrtargın) kıssasını
neşrediyor. 1870 te ise diger Rus misyoneri Astrou~o~ Taşkent
te Ozbekçe (Sertiye Zebanide) yani (Kent) Türkçesinde 48 se
ne devam eden "Türkistan Vilayeti Ceridesi"ni çıkarıyor ve
hatta Sart şivesine Tatar, Kazak kelimelerini bile sokmamaga
çalışıyordu. Kazak kabilesini ayrı bir millet telakki eden
İbrahim Altunsarın gene Rusların teşvikleri ile l87l'de Rus
harfleri ile Kazakça kıraat kitapları bastırdıgı gibi Baş
kırtlardan da doktor Kulay(ef) ayrı Başkırt edebi lisan~ vucuda getirmege çalışıyor. Başkırt sarfı ile elif
basını yazıyor.
K~n halk edebiyatıruntemelini kurmuş olan Kayyum'Na
sıri (1824-1902) de bütün eserleri ile bilhassa meşhur takvim
leri ve Lehçey-i Tatari gibi kitapları ile Kazan şivesini
canlandırmaga çalışıyordu.(17) Bu gibi faaliyetlerin gün geç-
17) Cafer Seyiahmet Kırımer; "İsmail Bey Gaspıralı" İstanbul 1934, s.36 v.d.
- 33 -
tikçe hızlanması ve kökleşmesi milli birligin temelinden yı
kılması ve Ruslaşmaya dogru yol açılmış olmaktadır. Bu durum
göz önüne alınınca İsmail Gaspıralı'nın giriştigi hareketle
rin ne derece önemli oldugu anlaşılmaktadır.
İsmail Gaspıralı, amacına ulaşabilmek için Tercüman "
gazetesini vasıta olarak kullanmış ve bu sahada büyük başarı
saglamıştır. 10 Nisan l883'ten itibaren çıkmaga başlayan "Ter
cüman" 1917 senesine kadar devam etti. İsmail bey'in son maka
leleri olan "Yeni zaman" 15 Eylül 19l4'te 154 numaralı Tercü-
'man'da çıkmıştır. İsmail Bey Gaspıralı'nın uzun mücadeleler
le d~lu hayatı 63 yaşında Bahçesaray'da 1914 yılında vefatı
ile sona ermiştir. Ölümünden sonra "Tercüman" gazetesi başya
zarlıgına Hasan Sabri Ayvaz(of) geçmiştir.(18)
ALİMCAN BARUDİ (1857-1921)
1857 yılında Kazan yakınında bir köyde dogmuştur. Küçük yaş
ta iken Kazan'da Gölboyu medresesinde okudu. l87s'te Buhara
ya gitmiş ve orada Mir Arap medresesinde 7 yıl süreyle tah
sil yapmıştır. l882'de Kazan'a dönünce babasının yardımı ile
Medresey-i Muhammediye'yi tesis etmiştir.(19) Bu medrese Bu
hara tipinde bir medrese olmayıp, medrese egitiminin zayıfla
masıyla ihmal edilen asıl diniyata (Kur'an ilmine, hadis ri
vayet ve ananelerine, islam tarihine) bunları geregi gibi kav
ramak için Arap diline ve edebiyatına önem verildigi gibi
müsbet beşeri bilimlere (tabiiyat, riyaziyat, tarih ve cog
rafya)da yer verilmiştir. Milli dilolan Türkçe ile devlet
dili olan Rusça'da programa alınmıştır.(20)
18) S.Cafer Kırımer; a.g.e. s.6219) A.Nimet Kurat; a.g.e. s.17720) A.Battal Tayınas; "Kazan'h Türk Meşhurlarından Alimcan Barudi",
İstanbul 1958, s.ls v.d.
- 34 -
Kuvvetli bir din alimi olan Barudi, ayrıca pedegoloji
sahasındada meşgulolmuş, bu arada dini terbiye ve ders ki
tapları yazımına da devam etmiştir. Rusya mUslUmanları ara
sında şöhret bulan Barudi, "Ufa" da Rusya mUslUmanları mUf
tU1UğUne ittifakla seçilmiştir.
İstanbul, Mısır, Şam, Mekke ve Medine'yi ziyaret et
miştir. MUftU1Uk görevinde iken 6 Aralık 1921 tarihinde ve
fat etmiştir.
YUSUF AKÇURA (1876-1935)
Yusuf Akçura, İdil-Uralda, Volga boyunda Simbir yeni
adıyla Ulyanovsk şehrinde 1876 yılında dUnyaya gelmiştir.(2l)
Kuzey TUrklerinin en eski ailelerinden biri olup sece
resi dört asır evveline kadar uzanmaktadır.(22) Takriben 1883
te İstanbuı'a gelen Akçura, Divanyolu sebil UstUnde Kara Ha
fız medresesindeöğretimebaşlar. Buradan Koca Must.afa Aske
ri rUştiyesine devam ettiği sırada 1888 tarihinde okulundan
izin alarak Rusya'ya geçer ve eniştesi İsmail Gaspıralı ile
görUşUr.
Simbir'e geldiği zaman bUyUk amcası İbrahim efendi
ile belkide ilk defa olarak TUrkçU1Ukle ilgili bahisleri mU
zakere etme fırsatını bulmuştur. Rusya'dan döndUkten sonra
RUştiye'yi tamamlayıp, l894'te Harbiye mektebine ve 1896 yı
lında Erkan-ı Harp sınıfına dahilolmuştur. Yusuf Akçura
sUrgUne gönderildiği Trablusgarp'tan kaçarak Paris'e geçmiş
ve burada paris siyasi ilimler okulanadevam ederek 1903 yı
lında yUksek öğrenimini tamamlamıştır. Paris'ten Rusyaya
21) M.Devlet; "Yusuf Akçuranın Hayatı", T.A.D. XII, 1896 dan ayrı basım
İstanbul, 1987, s.89.22) Muharrem Feyzi Togay; "Yusuf Akçura'nın Hayatı" İstanbul, 1944, s.19
- 35 -
dönen Akçura önce ZUyebaş köyUne yerleşmiş ve burada "Üç tarz-ı
siyaset" adlı eserini kaleme almıştır.
Rusya'da İdil-Ural'daki siyasi, sosyal hareketlere
çok aktif olarak katılan Yusuf Akçura bu hareket (TUrklerin
birligi)in ideolojisini kendi şahsında bUtUnleştirmiştir.
Yusuf Akçura, 1905-1907 yılları arasında Kazan'da
Medresey-i Muhammediyye'de tarih, cografya, Osmanlı-TUrk ede
biyatı muallimligi yapmıştır.
Yusuf Akçura; Gaspıralı İsmail bey, Azerbaycan'lı Ali
Merdan Topçubaşı ve Kadı AbdUrreşit İbrahim(of) gibi öteden
beri Rusyadaki TUrk ve mUslUman halkının terakkisi ve hakla
rına sahip olabilmesi için mUcadele eden k~lerle işbirligi
yaparak, bUtUn Rusya mUslUmanlarını içine alan "Rusya MUslU
manları İttifakı" adındaki siyasi fırkanın meydana getirilme
sinde önemli roloynamıştır. Bu bUyUk TUrk partisi teşkil edil
dikten sonra bunun genel merkez Uyesi ve genel katiplik göre
vini yurUtmUştur.(23) Kazan'da yayınlanan Kazan muhbiri adlı
gazetede yazılar neşrederek faaliyette bulunmuş olan Yusuf
Akçura Rusyada ki faaliyetlerinden başka İstanbul'da 18 Agus
tos 19l1'de TUrk Yurdu Cemiyeti'ni tesis ederek aynı yılın
sonunda cemiyetin mecmuası olan "TUrk Yurdu" yayınlanmaya
başlanmıştır. Bu dergi TUrkçUlUk hareketinin en kımetli yayın
organı olarak Yusuf Akçuranın nezaretinde yayınlanmış ve TUrk
çUlUk davasına çok bUyUk hizmetlerde bulunmuştur.
Yeni kurulan TUrk devleti içinde çalışmalarını sUr dU
ren Akçura Ankara Hukuk FakUlte'sinde Siyasal Tarih dersi
okutmuş ve daha sonra İstanbul Üniversite'sinde Tarih Profe
sörU olmuştur. 1935 yılında İstanbul'da vefat etmiştir.
23) M.Feyzi Togay; a.g.e., s.48
- 36 -
TUrk tarihinde özellikle fikir hayatı bakımından kıy
metli bir şahsiyet olarak yer tutan Yusuf Akçura TUrk milli
yetçiliginin idelojk agını ören mUmtaz şahsiyetlerdendir.
MUSA CARULLAH BIGI
Musa Carullah, 1875 tarihinde Rostov şehrinde dOğmuş
tur. Babası Yarullah bey aslen Avrupa Rusya'sından Penza ili
nin Çimbar ilçesine baglı Altı-Awıl köy grubundan Kikine kö,
yU ahalisinden olup, Devlikamaogulları soyundandır. Annesi
aynı köyden Fatma hanım olup, Şeyh Habibullah efendinin kızı
dır .. Şeyhin babası Biktimir-aga Bigiogulları soyundan oldu
gundan, Yarullah'ın çocuklarına Bigiy(ev) soyadı anne tara
fından gelmektedir.(24)
Musa CattilJah13 y~şındaKazan'da.·a~abeyi~iriinokudu
gu Gölboyu medresesine bir süre devam etmiş, sonra Rostov'a
dönmUş ve Real devlet lisesi'ndeki tahsiline devam etmiştir.
Takriben 1895 yıllarında tahsil için Buhara'ya gitmiş, bura
da 3-4 yıl kaldıktan sonra Rostov'a dönmUştUr. Aynı yıl İs
tanbuı'a tahsil için gelmiş, hemşehrisi Musa Akyi~it onu MU
hendishane'ye devam etmekten caydırıp dini tahsile devam et
mesi yolunda ona etki etmiştir. Bunun Uzerine Mısır'a gitmiş
ve tanınmış ulema ile temaslar kurarak onların derslerini
dinlemiştir. Bunlar arasında Mısır mUftUsU Şeyh Muhammet Ab
duh'da vardır. Mısır'dan Hicaz'a geçmiş Mekke ve Medine şe
hirlerinde olmak Uzere bu Ulkede 3 yıl kaldıktan sonra Hin
distan yolunu tutmuş, orada 6 ay kaldıktan sonra tekrar Mı
sır'a dönmUş ve burada 3 yıl kalarak daha çok Kur'an tarihi
ile meşgulolmuştur. 1904 yılında ise Rostov~ dönmUştUr.(25)
24) A.Battal Taymes: "Kazan'lı TUrk Meşhurlarından Musa Carullah Bigi"İstanbul, 1958, s.8
25) A. Battal Taymes; a.g.e. s.9.
- 37 -
Bu tahsil seyahatı süresince islami ilimler hakkında geniş
bilgi edinmiş, Arap ve Fars dillerini çok iyibir şekilde
ö~renmiştir.
Musa Carullah Rostov'dan Petersburg'a gelerek, burada
Hukuk fakültesine devam etmiş. 1906'da Abdürreşit İbrahim
ile işbirli~i yapmaya başlamış ve onun çıkardı~ı "Ülfet" gaze
tesine yazılar vermeye başlamıştır. Bu yıllarda Rusya müslü
manlarının siyasi hareketler~ne katışmış ve o sıralarda top
lanan müslüman kongrelerinde baş zabıt katıpli~i dahi yapmış
tır.(26)
Musa Carullah 1917 yılına de~in pek çok eser kaleme
alın: v~ Rusya müslümanların kongrelerine ait zabıtlarıda
bastırmıştır. 19l7'de Moskova'da toplanan (Mayıs ayı) Birin
ci bütün Rusya Müslümanları kuruItayına katılmış ve onun
zabıtlarınıda tanzim ederek bastırmıştır.
Carullah, geniş araştırma ve incelemelere dayanarak
pek çok kıymetli eserler vermiş, hem Rusya Türkleri hemde
islam dünyasında haklı olarak büyük bir ilgi toplamıştır.
Ekim 1917 Bolşevik ihtilalinde ülkesini terketmeyip orada
kalmış ve çalışmalarını sürdürmüştür.
1930 yılında Sovyetler birli~ini terketmek zorunda
kalan Musa Carullah, önce Türkistan'a oradanÇin'e Do~u Tür
kistan'a geçer ve buradan Afganistan'a sı~ınır. Sonra sıra
sıyla Hindistan ve Mısıra geçmiştir. Daha sonra Ankara'ya
gelmiş, buradan ayrılarak tekrar Ortado~u ülkelerini dolaş
tıktan sonra 1933 yılında Finlandiya'ya gitmiştir. Bir süre
Berlin'de eserlerini bastırmak için kalmıştır. 1935-1937 yıl
larını İran, Irak ve Mısır'da geçirmiş ve 1935 yılında Kahi
red e 4 küçük eser yayımlamıştır.(27)
26) A.Battal Taymas: a.g.e. s.1227) A.Battal Taymas; a.g.e. s.3l
- 38 -
1938'de uzak dogu seyahatine çıkmış, Japonya'ya git
miş Pekin'e ugramış ve sonra Hindistan'a dönmüştür. Afganis
tan'a yerleşmek niyetindeyken İngilizler tarafından tutukla
nıp 1,5 yıl hapiste kalmıştır. Buradan Behopol hükümdar ı Mu
hammet Hamdullah'ın kefaleti ile kurtulmuştur. 1947'de Türki
ye'ye gelmiştir. İstanbul'dan 1948 sonlarında ayrılarak Mı
sır'a gitmiş ve 25 ekim 1949'da Kahire'de vefat etmiştir.
Pek çok eser yazmış olan Musa Carullah'ın Türkçe olarak yaz
dıgı eserlerinden bazıları şunlardır;
Rusya Müslümanlarının uç üncü Nüdvesi(Kurultayı),1906.
Rusya Müslümanlarının üçünçü Nüdvesinin Zabıt Ceride-
leri', Kazan, 1906.
Müslüman İttifakının programı ve Şerhi, Petersburg, 1906
Siyonizm, 1911
Islahat Esasları, Petersburg, 1915.
Mülahaza (İsmail Ga~pıralı'nın ölümü nedeniyle kaleme
almıştir) Petersburg, 1915.
Bütün Rusya Müslümanlarının 1917 yılı mayıs ~yında
Moskova'da toplanan ilk kurultayının ZabıtIarı (Şakir .Muham
metyar ile birlikte tertip edilmiştir). Petrograt, 1917.
İslam Milletlerine. Berlin, 1923.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Müracaat. Kahire,193l
Bunların yanında başka Türkçe eserleri mevcut oldugu gibi
Arapça yazdıgı eserleride bulunmaktadır.
SADRİ MAKSUDİ ARSAL (1879-80-1957)
Kazan'da Taşsu adlı bir köyde 1879 veya 80 yılında
dünyaya gelmiştir. l888'de Kazan'da Gölboyu medresesinde
tahsile başlamış ve bu medresede 1895 yılına kadar tahsil
- 39 -
görmüş burada diniyat ve Arapça ögrenmiş, aynı yıl (1895'te)
Kırım'da Bahçesaray'da Zincirli medresede muallimlik yapan
agabeyi Hadi Maksudi'nin yanına gidip bir yıl kadar Rusça
ögrenmiştir.(28) l897'de Kazan'da Rus-Tatar ögretmen okulu
na devam etmiştir. Bu okul l872'de Rus hükümeti tarafından
açılmıştır. 1901'de Rus Tatar ögretmen okulundan mezun olan
Sadri Maksudi aynı yıl İstanbul yoluyla Paris'e gitmiş, bir·~
yıl Fransızca ve Latince imtihanına hazırlandıktan sonra 1902
yılında Pariste Hukuk Fakültesine kayıt olmuştur. Hukuk Fa
kültesini 4 yılda bitirmiş ve bu arada Edebiyat fakültesi ve
College de France mektebinde bir çok derslere devam etmiş-
··t. (29)ır.
1906 yılında Kazan'a gelen Sadri Maksudi, üç defa Rus
ya devlet duması (Millet Meclisi)na seçilmiştir. Meclis kısa
ömürlü oldugu için milletvekilligi dönemi kısa olmuştur. Hu
kukcu olarak çalışmak için 1913 yılında devlet imtihanına
girmiş, başarılı olmuş ve aynı yıl Rus avukatı Bat'ın yardım
cısı olarak Kazan Barosu'na kaydolunmuştur. 1912 yılında 4.
Devlet duma'sına seçilemeyen Sadri Maksudi üyesi bulundugu
iktidardaki Kadet Partisi lideriyle anlaşarak Türkistan'ın
idaresine ihtil~l adına el koyacak olan "Türkistan Komitesi".. 1· ~. . k bl· t· (30)uye ı 5 ını a u etmış ır.
İhtil~l hükümetinin kurdugu Türkistan Komitesinin
Asker Sovyeti baskısı altında kalıp iş yapamaması üzerine
SadriMaksudi bu komiteden ayrılmıştır.
1917 yılı Temmuz ayında Kazan'da toplanmış olan, ikin
ci umum Rusya müslümanları Kurultayı, Azerbaycan, Türkistan,
28) A.Battal Taymas; "Kazanlı Türk Meşhurlarından iki Maksudiler"İstanbul,1959. s.19.
29) A.B.Taymas; a.g.e., s.2030) A.B. Taymas; a.g.e, s.26.v.d.
- 40 -
ve Başkırt Türkleri o sıralarda kendi ülkelerinde topraklı
muhtariyet rejimini teşkilatlandırmakla u~raştıklarından Ka
zan kuruItayına delegeler gönderememişler ve bu yüzden kurul
tayda daha ziyade iç Rusya ve Batı Türklerinin kurultayı ha
line gelmiştir. Sadri Maksudi hazırlamış oldu~u "İç Rusya ve
Sibirya Türk-Tatarları" için "Milli Medeni Muhtariyet Tasarı
sı"nı kurutlaya sunmuş ve tartışmalardan sonra kabül edilmiş
tir. Tam o sıralarda Kazan'da Toplantı halinde bulunan "Ule
ma" kurultayı üyel~riyle, Asker kurultayı delegelerininde ka,
tıştıgı üçlü toplantıda 22.VII.1917 tarihinde bu muhtariyet
rejimi kabül edildi.(3l) Muhtariyet heyeti seçilerek başına
Sadr~ Maksudi getirilmiştir. Bu heyet Ufa şehrine yerleştik
ten sonra 30.XI.19l7 tarihinde "İç Rusya ve Sibirya Türk-Ta
tarları" nın Millet Meclisini toplamış, Meclis başkanlıgına
ve bu meclisin seçtigi üç Nezaret'ten oluşan idarenin başına
da Sadri Maksudi seçilmiştir. Bu kurum "İç Rusya ve Sibirya
Türk-Tatarları Milli İdaresi" 19.1.1918 tarihinde kurulmuş
ve 25.IV.19l8 tarihinde tek bir şubesi "Diniye Nezareti" bı
rakılmak üzere merkezin emriyle mahalli Sovyet idarecileri
tarafından feshedilmiştir. İlan edilen Milli muhtariyet re
jimi üç ay yaşayabilmiştir.
1918 de Ufa'da Milli-Medeni Muhtar meclis'in feshedil
mesi sonunda Sadri Maksudi bir takım teşebbüsler (Meclisin
kapatılmasını şikayet) için Moskova'ya gitmiş, fakat netice
alamayaca~ını anlayınca önce Finlandiya'ya geçmiş, 19l9'da
Paris'e gitmiştir. Buradaki amacı Rusya Avrupası müslümanla
rının muhtariyet istegini savaş sonrası yapılan barış konfe
ransına sunmaktır. Fakat bu yönde bir harekete girişip giriş
medigi yönünde net bir belgeye ve ize rastlanmamıştır.
31) A.Battal Taymas; a.g.e., s.32.vd.
- 41 -
Sadri Maksidi'nin geride bıraktığı diğer arkadaşları sibirya
iç lerinde olan Kızılcar (Petropavlovsk) şehrine çekilmişler,
burada Sulh heyeti olarak Ayaz İshaki ve Fuat Tuktar'ı seçmiş
ler Uç UncU Uye olarakta Sadri Maksud~'yi almalarını kararlaş
tırmışlardır. Ayaz İshaki ve Fuat Tuktar'ın Paris'e ulaşıp
Sadri Maksudi ile buluştukları vakit 1920 yılı olup, Versay
barış konferansının dağılmış olduğu bir zamandır.(32) -,
1922'de SovyeCı~Birliğinden kaçarak Finlandiya'ya gelen aile
sini alarak Berlin'e yerleşen Sadri Maksudi, 1923'te Paris'te
Sorbon Üniversitesi, Edebiyat FakUltesine bağlı Slav Ulkele
rini Tetkik EnstitUsU'nde TUrk-Tatar kavimlerinin tarihi Uze
rine dersler vermek Uzere Paris'e gitmiştir. Daha sonra 1925
yılında Ankara'ya gelerekyerleşmiş ve bundan sonraki hayatı
nı ve faaliyetlerini TUrkiye'de sUrdUrmUştUr. TUrkiye'de Poli
tikayla uğraşmış ve ilmi çalışmalarını da sUrdUrmUştUr. Bir
çok önemli sahalarda görevalmış ve çalışmalarda bulunmuştur.
Eserlerinden bazıları ise: TUrk dili için, 1930.
Hukuk Felsefesi Tarihi, 1945, Milliyet Duygusunun Sosyolojik
Esasları, 1955. Umumi Hukuk tarihi, 1944, 47-48. TUrk Tarihi
ve Hukuk (İslamiyetten evvelki devir) 1947.
AHMED HADİ- MAKSUDİ (1867-1941)
1867 yılında Kazan ilinin Taşsu köyUnde dOğmuştur.
13-14 yaşlarında Kazan'da Gölboyu medresesinde tahsile baş
lamıştır. Babası Nizamettin Maksudi hocadır. kendisi Rusça
öğrenmiş, TercUman gazetesini sUrekli takip etmiş ve İstan
bul matbuatıylada yakından ilgilenmiştir. Bahçesaray'daki
Zincirli Medreseye Arapça öğretmeni olarak çağrılmıştır.
32) A.B. Taymas; a.g.e., s.39 vd.
- 42 -
İsmail Bey Gaspıralı'nın "Hocay-ı Sibyan" adlı alfabe
okuma kitabından esinlenerek Muallim-i Evvel ve Muallim-i
Sani adlı kitaplarını yazmıştır. Usul-i Cedit mektepleri için
başka kitaplarda yazmaya devam etmiştir.(33) Sarf-i Türki ve
Nahv-ı Türki, Kazan Türkçesini inceleyip yazdıgı eserler
dir. Bu eserler Usul-i Cedit İlkokullarında okutulmuştur.
Böylelikle Hadi Maksudi Usul-i Cedit hareketinin öncüleri
arasında yer almıştır. Ayrıca el-İstiftah ve el-İstikmal
isimli iki eseri ile Rusistan adlı eseri vardır.
1906 yılından 1918 yılının başına kadar Kazan'da o de-
'vir Kazan gazeteleri arasında en çok okunan "Yıldız" gatete
sini' çıkarmış ve editörlügünü yapmıştır.(34) Daha çok muallim
ve Usul-i ceditçi olarak faaliyet gösteren Hadi Maksudi ülke
sini terketmemiş ve 1941 yılında vefat etmiştir.
KADI ABDÜRREŞİT İBRAHİM(1853-l944)
Batı Sibirya'daki Tarı-Tobul Türklerindendir. Memle
ketinde imam ve Ahund olduktan sonra bir Ufa dini meclis üye
liginde bulunmuştur.
Abdürreşit İbrahim bey Rusya müslümanları siyasi plan
daki hareketlerinin organize edilmesinde en büyük rolü oyna
yan şahıstır. Bir ara İstanbul'a geçip Çar hükümetinin müs
lümanlara karşı uyguladıgı politikayı ve Rus misyonerlerinin
çalışmalarını tasvir ve ifşa edip "Çoban Yıldızı" adlı bir
eser bastırmış ve gizlice Rusya'ya sokulmuştur. Petersburgda
"Mirat" ismiyle seri risaleler yayımlamıştır. "Ulfet", "ser
ke" adlarıyla Türkçe, Et-Tilmiz ismiyle Arapça gazeteler
neşreylemiştir. Bu gazeteler yönetim tarafından kapatılmış
33) A.Battal Taymas; "Kazan'lı Türk Meşhurlarından Ahmet Hadi Maksudi"İstanbul, 1949, s.58 v.d.
34) Temirbek Devletşin; "Sovyet Tataristanı", s.149.
- 43 -
veya iktisadi sebebler yüzünden kapanmıştır. 1905 Rus ihti
l~li günlerinde Rusya Müslümanları kongresinin toplanmasında
büyük gayret göstermiştir. Daha sonra uzak dog~ya seyahate
çıkmış Japonya'ya gitmiş, oradan İstanbul'a dönerek seyahat
nameler yayınlamıştır. Birinci dünya savaşında İttihat ve
Terakki hükümeti ile işbirligi içinde olmuştur. Bolşevik ih
til~li sırasında Rusyada bulunmuş, Bolşeviklerle anlaşma ze
mini aramış başarılı olamayınca tekrar İstanbul'a dönmüştür.
Buradan Japonya'ya gitmiş ve oraya yerleşerek uzun süre yaşa
dıktan sonra vefat etmiştir.
AYAZ İSHAKİ (1878-1954)
23 Şubat 1878 tarihinde Yauşirme köyünde dogmuştur.
Çistopol ve Kazan'da medreseye devam ettikten sonra l899'dan
itibaren Kazan Rus-Tatar ögretmen okulunda okumuştur. Tan ve
Sonradan "Tan Yıldızı" gazetesini çıkardıgı için buna izafe
ten "Tancılar" adını alan gizli siyasi teşkil~tın kurulmasına
katılmıştır. "Tan" ve "Tan Yıldızı" sosyalist egili~li olup,
Rus çarlıgını ihtiıaı yoluyla devirme görüşünde bulunuyordu.(35)
İshaki, ihtil~lci faaliyet yüzünden yıllarca hapisha
nelerde yatmış ve Arhangelsk.ile Vologodstk vilayetlerinde
sürgünde bulunmuştur.
Sürgünden dönünce Tatarların maddi yardımıyla Petrog
rat'da 19l3'de "İl" gazetesini çıkarmaya başlamıştır. Bu ga
zete 1914 yılından sonra Moskova'ya nakledilmiştir. "İl" ga
zetesi sovyet makamlarının kapatma tarihi olan 11 Nisan 1918
tarihine kadar aralıklarla yayın hayatına kadar devam etmiş
tir.
35) Temibek Devletşin; a.g.e., s.146
- 44 -
İç Rusya ve Sibirya Türk-Tatarları için Milli-Medeni
Muhtariyet tezini desteklemiş ve bu konuda Sadri Maksudi ile
birlik halinde olmuştur. Rusya Müslümanları kongrelerinde
aktif olarak görevalmış ve bu çalışmalara büyük katkısı ol
muştur.
Rusya'da Bolşevik ihtil~linden sonra İshaki Japonya'ya
iltica etmiş sonra Avrupa'ya geçmiş, Paris, Berlin ve Türki
ye'de yaşamıştır. 1928'den itibaren aylık "Milli Yul", 1930,
dan 1939 yılına kadar "Yanga Milli Yul" dergisini çıkarmış,
1935'te "Milli Bayrak" dergisinin yayımlanmasını organize et
miştir. 1931'de Kudüs'te Müslüman Kongresine katılmıştır.
Ayaz İshaki 22 Haziran 1954 tarihinde Ankara'da vefat etmiş
ve arzusu üzerine İstanbul'da topra~a verilmiştir.(36)
FATİH KERİMİ(1870-l937)
30 Mart 1870 tarihinde Minlibay köyünde dünyaya gel
miştir. Çistopol'da medreseyi bitirdikten sonra İstanbul'da
dört yıl Mülkiye'de ö~renim görmüştür. Türkiye'den dönünce
Moskova'da muhasebe kurslarına devam etmiş, daha sonra Peter
sburg'da matbaacılık ö~renmiştir. Orenburg'da yerleşen Fatih
Kerim!, Orenberg yakınında Kargalı köyündeki pedegoji kurs
larında ö~retmenlik yapmıştır. 1906'da Remiy(ev) kardeşlerin
sermayesi ile yayınlanan "Vakit" gazetesinin yayın müdürlü
~ünü yapmaya başlamıştır. Milliyetçi bir yayın organı olan
bu gazete bu bölgedeki Türk gazeteleri arasında birinci sı
rayı almıştır. Vakit gazetesi Tatarlar, Başkırtlar arasında
ve Türkistan'da okunanbir gazetedir. Fatih Kerim!, Rusça,
36) T.Devletşin; a.g.~. s.147.
- 45 -
Fransızca, Arapça ve Farsça bilmesi nedeniyle çok yönlü ve
enerjik bir yapıya sahip olup yok verimli çalışmalarda bulun
muştur. Çarlık rejimi yıkıldıktan sonra Fatih Kerimi, Rusya
müslümanlarının milli kurtuluş hareketlerine aktif olarak ka
tılmıştır. Ekim 1917 ihtilalinden kısa bir süre sonra Oren
burg'da "Yanga Vakit" gazetesinin editörlügünü yapmış ve
Sovyet gazete ve dergilerine yazılar yazmıştır. Devlet yayın
larında çalışmış ve Moskova şarkiyat Enstitüsü'nün Türk Dili
ögretmenligini yapmıştır. Fatih Kerimi 1937 yılında vefat. . (37)
etmıştır.
İdil-Ural Türklerinin siyasi faaliyetleri ve egitimde
yenileşme hareketlerinde katkısı bulunan pek çok kıymetli
şahsiyetler mevcuttur. Bunların hayatları ve faaliyetleri
hakkında, daha geniş çaplı bir araştırma yapılması, İdil-Ural
Türklerinin giriştigi yenileşme hareketlerinin tarihçesini
tamamlayıcı bir çalışma olacagı aşikardır.
37) T.Devletşin; a.g.e., s.lsO
- 46 -
xx. yy. BAŞLARINDA İDİL-URAL'DA
MEKTEP VE MEDRESELERİN DURUMU
Rus egitim bakanlıgının 1911 yılındaki raporuna göre
10.003 mektep ve 1085 medresenin resmi kaydı yapılmıştır.
Fakat "Mir İslAma" dergisi bu rapordaki Hazar ötesi bölge
sinde (Türkmenistan) 6.003 mektep ve 328 medrese mevcut oldu
gu hakkındaki bilgiye süphe ile bakıyor. Çünki mecmuanın Türk
menistan'da (Hazar-ötesi bölgesinde) yaptıgı kendi araştırma
sında medreseler 70'i geçmemektedir. Ayrıca şu rakamlarda ba
kanlıgın verdigi sayılarda bir hatanın mevcut oldugunu göster
mektedir. (Aslında hata rakamlarda degil tabirlerdedir. Ba
kanlık "Türkistan" diye yazacagına Hazar özeti bölgesi diye
rek okuyucuları yanıltmıştır.) 1985 yılında Kazan eyAletinde
mektep ve medreselerin sayısı 647 ve burada okuyan talebele
rin sayısı 33.907 iken 1911 yılında Kazan eyAletindeki mek
tep ve medreselerin sayısı l822'ye yükselmiş ve talebe sayı
sı 132 bine ulaşmıştı.(l)
l884'ten 1905 yılına kadar geçen süre içinde Bahçesa
ray'daki örnek mektepte "Usul-i Cedit" ögrenmek için çeşit
li ülkelerden 80 kadar ögretmen gelmiş ve 5000 mektep yeni
den açılmış ve eskileri ıslAh edilmiştir.(2)
Egitim alanında kaydedilen gelişmeler İdil-Ural'da
yeni bir mücadeleyi başlatmıştır. Bu mücadele eski eğitim
tarzının muhafaza edilmesini savunanlar (Usul-i Kadim taraf
tarları) ile yeni tarzda egitim yapılmasını "Usul-i Savtiye"
isteyenler (Usul-i Cedit taraftarları) arasındadır.
1) Nadir Devlet; "Rusya Türklerinin Milli Mücadele Tarihi", s.188 v.d.
2) A.B. Taymas; "Kazan Türkleri" s.166'dan bk.Gerhart V.Mende; DerNationale Kampf der Rusland Türken, Berlin, 1936, s.6l
- 47 -
EGİTİMDE YENİLEŞME HAREKETLERİ VE (USUL-İ CEDİT)
Kazan vilayetinde, e~itim alanında başlayan yenileşme
fikrinin ilk defa Abdünnasır Kursavi tarafından ortaya atıldı
~ı ve savunuldu~u bilinmektedir. Şihabettin Mercani'de kendi
medresesinde (Mercani Medresesi) yeni bir düzenleme j
yaparak bu 'yenilik anlayışının ilk uygulayıcısı olmuştur.
Böylelikle yenileşme fikri olgunlu~unu tamamlayıp hareket ola
rak do~up gelişmeye başlamıştır.
Rusya Türkleri arasında yenileşme sahasında en büyük
atılım, 1884 yılında Kırım'da Bahçesaray şehrinde İsmail
Gaspıralı tarafından uygulamaya konulan yeni okuma, yazma
(Usul-i Savtiye) yöntemi ile olmuştur. E~itimde çok büyük
canlılık sa~lamış olan bu yöntem ile halk, kısa zamanda oku
ma-yazma ö~renmiş ve bu usülde e~itim yapart okullar Bahçesa
ray'dan Kaşgar'a kadar giderek yayılmıştır. İsmail Bey (Gas
pıralı) bu hareketin başlangıcını anlatırken, " ••• bu hücum
lara karşı Bahçesaray çarşısında bir kahvehanede bir akşam
mektebi açtımda, yirmi kadar hamal ve bakkal gençleri ça~ır
dım, bu genç dinç şakirtlerimi (ö~rencilerimi) kırk gün ken
di özüm okutup hepsini okur yazar ettim. Bunların herbiri
Rusul-icedid'in gür sesli müdafii 01dular.,,(3) diyerek bu
hareketin faydasını ve kendi başarısını dil~ getirmektedir.
E~itim'de usul-i cedit hareketinin Türk e~itim tarihi
açısından büyük önemi vardır. Türkiye'de Tanzimat'la (1839),
birlikte devlet politikası haline gelen yenileşme gayretleri,
İdil-Ural'da ise bizzat halkın iste~i ve deste~ini alarak
gelişmiştir. Yenileşme fikri belirgin bir ihtiyaçtan, kay-
3) A.Battal Tayınas; "Usul-i Cedit" Türk Kültürü sayı 18,196'5 s.20 v.d.
- 4rs -
naklanmaktadır. Bu ihtiyaç, egitim kurumlarının geleneksel
ve kısır bir şekilde eğitim ve öğretim veren kurumlar haline
dönüşmesi sonucunda toplumun ihtiyaçlarına cevap veremez du
ruma gelmesinden doğmuştur.
İdil-Ural'da yeni usulde egitim yapan okulların açıl
ması ve eski usül egitim yapan mektep ve medreselerin de ıs~.
lah edilmesi sonucunda hem egitimde kalite artmış hemde okul
laşma oranı yükselmiştir. 1908'de Kazan vilayetinde 36 medre
se vardı. Bunlardan l2'si yüksek (ali derecede) tipte, l2'si
yarı yüksek tipte, diger l2'si de orta tipte idiler. Yanla-
'rında da 13 ilkokul mevcuttur. 19l3'te şehirde 7 usul-i ce
dit kız okulu vardı, daha öncede 1909 Troisk ve Orenburg'da
usul-i cedit tarzda kız okulları açılmışiı.(4)
İlkokullarda okuma-yazma yeniden düzenlenmiş ve med re
selerde de din egitimi yanında aritmetik, cografya, tarih,
resim ve tabii ilimler gibi konularda programa kotiulmuştur.
Kazan vilayetinde, egitimde yenileşmeye katkısı olan
ların başında kuşkusuz Kayyum Nasırl (1824-1902) gelir. Nası
rı müsbet ilimler, dil ve pedegoji sahasında çalışmalarda
bulunmuş ve bu konuda eserler vermiştir. Onun müsbet ilimler
ve pedegoji alanındaki çalışmaları çok büyük önem arzeder.
Onun zamanında mektep ve medreselerin tedrisatında bu konu
lar yok denecek kadar azdır. Nasırl'nin çalışmalarının önemi
buradan anlaşılmalıdır.
XIX.yy.'ın sonlarına dogru hızla yayılan usul-i ce
dit hareketinde temel prensip ilk mekteplerde şimdiye kadar
tatbik edilmekte olan "usul-i harfiye adlı tedris metodu
4) Devletşin, "Sovyet Tataristan'ı", s.63.
- 49 -
yerine "usul-i savtiye"nin tatbiki idi. (5) Bu konuda rehber
lik eden Gaspıralı İsmail bey (1853-1914) e~itimde yenileşme
hareketinin önemini şu görüşü ile perçinlemektedir. "Hakim
bir milletin mahkum düşmesi, mahkum milletin yok olması mek
tepsizlikten ileri gelir.!"
Gaspıralı'nın araştırmasına göre 1891 yılında Rusya
Türklerinde 16.000 küsür mahalle mektebi, 214 medrese-i Ara
biye mevcut olup, bu 16 bin mektepte yarım milyon Türk çocu
~u beşer sene ömrünü çürüttü~ü halde onlara Türkçe beşer sa
tır okuyup, yazmak bile ö~retilemiyordu. İlk usul-i cedit
mektebi l884'te Kırım Bahçesaray'da Kaytma~za mahallesinde
açılmış ve bu mektepte okutulacak alfabe Gaspıralı'nın yaz
dı~ı Hocay-ı Sübyan -ve mektebin muallimide yeni usulü bizzat
ö~reterek yetiştirdi~i Bekir Emektar bey idi.(6) İsmail bey
bu faaliyeti Tercüman gazetesi ile devam ettirmiş ve böylelik
le yeni tarzda açılan okullara önderlik etmiş ve destek ol
muştur.
İdil-Uraı'ın başka ey~let, şehir ve köylerindeki mek
tep ve medreselerin tüm toplamı 4 bin civarında oldu~u 250
bin talebenin tahsil gördü~ü ortaya çıkmaktadır. 1905-1907
yıllarında Kazan ey~letinde e~itim yapan mektep medresele
rin % 90'ı artık "usul-i cedit" metodu ile çalışmaya başla
mış idi. Ocak ve A~ustos 1906 tarihlerinde yapılan, I. ve II.
Umum Rusya Müslümanlarının kurultaylarında müslüman mektep
ve medreselerinde "usul-i cedit" metoduna uygun bir program
kabül edilmişti. Buna göre mektepler hazırlık olarak 1.2.
ve 3. sınıflara bölünecek ve her sınıfta belli bir müfredat
takip edilecekti. Neticede Rusya'daki bütün Türk okulları
aşa~ı yukarı bu sistemde işlerini yürütme~e çalıştılar. Fa-
5) Ahmet Temir, "İdil-Ural ve Yöresi" TDEK Ankara 197 , s.12656) Ahmet Temir, a.g.mk. s.1265
- 50 -
kat bu programın tümüyle tatbik edilmesine maddeten ve manen
imkan yoktu. Öncelikle bütün Türk ve müslümanların e~itim
işlerini yürütecek bir bakanlık ve onun ay~rında bir teşkilat
mevcut de~ildi. İkincisi e~itim, sadece zenginlerin himmeti ve
halktan toptan yardılarla yürütüıüyordu.(7)
. Rusya Türklerinin toplumsal uyanışının mimarı olan
İsmail Gaspıralı Bahçesaray'da l883'ten itibaren yayınlamaya
başladı~ı Tercüman gazetesi vasıtasıyle, fikirde inandı~ı ide
alini "dilde, fikirde, işte birlii" gerçekleştirmeye çalış
mıştır. Bu ve benzeri hareketler Rusya Türkleri arasında ge
niş ufuklar açmıştır. Fakat Türklerin Rusya devleti içindeki
sahip oldukları hak ve hürriyetlerin çok kısıtlı oluşu, e~i
timde yenileşme hareketinin Rus hükümetinin menfaatlerine,
ters düşmesi, buradaki Türk aydınlarınLn girişti~i her faali-
yetin yarım kalmasına neden olmuştur. Bu durum Rusya'daki
Türk toplumlarının ortak üst kültür birimine kavuşması engel
lenmiş ve siyasi zeminde ulaşaca~ı birlik ve bütünlük ruhunu
ortadan kaldırmıştır.
İdil-Ural'da yeni e~itim sistemine göre kurulan medre
selerden en tanınmış olanları, Orenburg Hüseyniyye medresesi
Kazan Muhammediyye medresesi, Ufa Aliye medresesi, Troitsk
Resuliye medresesi, Bahçesaray Zincirli medrese gibi "cedit"
medreseleri tüm islam dünyasında en üstün e~itim müesseseleri
olarak ün salmışlardır.(8)
Gaspıralı İsmail bey, "usul-i savtiye mektepleri" hak
kında bilgi verirken: " ••• l88l'de topladı~ım malumata göre
Rusya'da 16 milyon müslüman olup, bunların Çerkezlerden geri
kalanını Türkler teşkil ediyordu. Türklerin 16 bin kadar ma
halle mektepleri (ibtidaiyeler) ve 213 ulum-u Arabiye medre-7) N.Devlet, a.g.e. s.189 v.d.8) A.Beningsen, (çev.Nezih Uzel), "Stepte Ezan Sesleri", s.44.
- 51 -
seleri vardı. Ortalama her mektepte 30 bala (cocuk) okumuş
ise ibtidaiyeler ve medreselerde yarım milyon çocugun okumuş
oldugu anlaşılmaktadır. Bu okulların beşer yıl tahsil süresi
oldugu halde okuma ve yazma öretmek çocuklar için pek mümkün
olmuyordu. Bunun için eski mektep ve medreselerin ıslah edil
mesi gerekmektedir.
Bu mektepler Rusya hükümeti nazarında sırf dini egitim
veren müesseseler olarak kabül edildigi için Protokolde ida
rey-i şerriye'lerin (şeriat mahkemeleri) nezaretinde idiler.
Fakat normalde her mektep serbest bir şekilde egitim verirdi.
Bu durum egitimde yenileşme için iyi bir fırsattı.
Halk arasında "mektep", "Okumak" tahisil, ilm ve deis
gibi sözlerin gerçek manası bilinmedigi halde buna baglanmış
hürmetleri ve muhabbetlerinden, ümidim büyük oldugundan bun
ları birer maneve sermaye olarak hesaplardım" genel durumu
bu şekilde ·izah etmektedir.(9)
İsmail Gaspıralı 1883 yılında Bahçesaray'da Tercüman
gazetesinin neşrine başladı. Bu gazete vasıtasıyla okuyucu
kitleye yeni usül hakkında bilgi aktararak halkın ilgisini
uyandırmayı ve taraftar kazanmayı başardı.
Yeni usül (usul-i savtiye) ile 40 günde Türkçe okuma
yazmayı ögrenmenin mümkün oldugu ilan edilerek, Bahçesaray
şehrinde eski bir mektep tamir ettirilerek, Bekir Efendi
(Emektar) ögretmenlige hazırlandı. Yeni usülde egitim yapan
bu okul için 1884 yılında Gaspıralı İsmail bey tarafından
bir program hazırlanmıştır. Programda Türkçe okuma-yazma~
Kur'an okuma, ilmihal, hüsn-ü hat, Türki lisanının sarfı,
9) İsmail Gaspıralı, "Rusya Türklerin'de Usul-i Savtiye MekteplerininTarihi" Şura s.9, 1912, s.274.
- 5Z -
zih~-i hesap, amel-i erba, tarih-i islam ile cografya ve ta
rih ve hıfz-ı sıhhat, bi!az malümat vermekten ibarettir.(l~)
Yeni metotla egitime başlayan Gaspıralı İsmail bey,
kitap ve kağıtlarında mektepten verilecegini söylemesine rag,
men, mektebe inanmayan. halk, önce ragbet etmemiştir.lZ bala
(çocuk), şakirt (ögrenci) olarak yazıldı ve derse başlandı.
Günde 4 saat ögrenim görülerek 45 gün devam edildi ve 4l.gün
imtihan günü ilan edilip imtihan meclisine şehrin ileri ge
len kişileri davet edildi. 200 kişi davet olundugu halde 30
kişi geldi. Digerleri ise "başarılamayacak, uygunsuz bir iş"
olarak degerlendirip iştirak etmediler. İmtihanda çocukların
başarılı olmaları üzerine yeni usulün kolaylıgı pratikligi
ve faydaları halk önünde ispatlanmış oluyordu. İmtihan günün
de mektebe 40 çocuk yazıldı. Mektep giderleri (ihşadı) ve
öğretmenin maaşı çocukların babalarına yüklendi. Çocuk başı
na her ay için 1 sum (lira) 10 tiyin (kuruş) alınmak şart
koşuldu.(11 ) Ayda 15 tiyin aidat verip çocuklarını okutmaya
alışmış olan babaların ayda 1 sum, 10 tiyin vermeye" razı
'olmaları bu işe olan yakın ilgilerini göstermektedir. Böyle
likle ögretmenin aylıgı 50 sum civarında olmaktadır ve he,
men ikinci bir mektep açılmıştır.
Yeni usulün, elde ettigi bu başarıdan sonra eski usül
taraftarları bu yolu kötüye ve zararlı bir iş olduğunu yayma
ya ugraşmışlardır. "çabuk ijgrenilmiş ilim çabuk unutulur" ve
din! mektepler sona erer, Rusça egitim veren okullar haline
gelir diyerek yeni usule karşı çıkmışlardır. Gaspıralı İsma
il bey, "Bu hücumlara karşı Bahçesaray'da bir kahvehanede"
gece mektebi açtım. Gençleri topladım ve 40 gün sonra bunların
l~) İsmail Gaspıralı; a.g.rnk. s.275.
11) Tiyin: (kopeyk: kuruş)
sum: (Ruble: lira)
-,
- 53 -
herbiri okuma-yazma ö~rendiler. Bu ö~rencilerimin hepsi "ye
ni usUl mektepleri" nin gUr sesli mUdafileri oldular" diye
rek halk arasında yeni usulUn nasıl, kabUl görmeye başladı~ı
nı anlatmaktadır.
TercUman'ın tesiri ile usul-i savtiye muallimli~ini
ö~renmek için Kafkasya'dan ve Rusya içlerinden bahçesaray
şehrine şakirtler ve mollalar gelmeye başladı. Birinci numune
mektebi hem mektep hemde bir dereceye kadar "Dar'el Muallimin"
vazifesi görmektedir. Gelen mollalar mektepte bir iki ay du
rup, muallimlik şehadetname'si alırlar ve memleketlerine dö
nerlerdi. Halkın hevesli olmasına ra~men yeni usUl için ö~
retmen ihtiyacını karşılamak zordu.(12)
Yeni usulde e~itim için ö~retmen ihtiyacını karşıla
mak amacıyla Vakit gazetesi yazarı Muhammet Fatih efendi
Kargalı'da Hacı AbdUlgani bay yadımı ile gayr-i resmi suret
te "muallimin dersanesi" açıp Ural ve Sibirya için epeyce
ö~retmen hazırladı. İki sene ö~retim yaptıktan sonra dersane
mahalli hUkUmet tarafından kapatıldı.
Kazan şehrinden mUderris Alimcan Barudi, medresesini
ıslah edip programına fen derslerinide almıştır. ve ayrıca
"muallimin" şubesi açmıştır. Bu şubeden çok muallim yetişip
çevreye dağılarak hizmet vermiştir. Burada Yusuf Akçura'nın
da pek çok hizmeti geçmiştir.
Ufa'lı ahund Hayrullah Osman hazret'de medrese ıslahı
konusunda bUyUk gayret göstermiştir. Ufa'daki Osmaniye medre
sesinin yapımında bU yUk emeği geçmiştir.
1884 yılında Kırım'da Bahçesaray'da başlayan e~itim
de yenileşme hareket~ 1906'da Bahçesaray'dan Kaşgar'a kadar
12) İsmail Gaspıralı; a.g.rnk., s.275
- 54-
mektep, usul-i cedit tarzında islah edilmiş veya yenileri
açılmıştır.
İdil-Ural'daki bir tatar okulunun ders programı bize
bu konuda gelişmelerin ilk örneklerinden biri olarak bize
fkir vermektedir.(l3)
Şura 1916 Terbiye ve Talim
Numara: 12 Sayfa :299
San İsim Bit 'l'iyin San İsim Bit 'l'iyin
:i Sınıf 13. Bidayet-i Co~rafiye
1 Tatar Elifbası.
2.Kı.raat-i ibtidaiye 52 15 :IV. Sınıf
3 İtikaddan bir kitab 12 14 Erkan-ı. isıam III 15
15 Asr-ı. saadet 64 25
:I:I Sınıf 16 Sı.hhat 15
4 Erkan-ı. islam i 10 17. Dünya i 88 30
5 Kıraat-i ibtidaiyeII 20 18.Kı.raat ve ziraat 15
6.Hesab i 19 Hesab 2 cüz 80 30
7 Kı.raat-i Kur'an 63 20
v. Sınıf
:I:I:I. sınıf 20 Hadis-i Erbain 15
8 Bizning mekteb V 26 15 2l. 'l'arih-i İslam 17 20
9 Tarih-i Enbiya (2 k) 74 15 22 Dünya II . 60 24
10 Hesab ILci 54 25 23 Kı.raat-i Fenniye 20
lL. Yanuga Kı.rat 55 15 24 Hesab IV sanaldı. 55
12 Fen et-tecvid 17 8
2k: 2. kitap
- 55 -
Eğitim de usul-i cedit hareketi Türkistan'da XIX.yy.
sonlarına doğru başlamıştır. Buradaki başlangıç İdil-Ural,
Kırım ve Azerbaycan Türklerinden daha geç olmuştur. Buhara'
da Çorabay'ın açtığı, fakat üç ay gibi kısa zaman sonra ka
panan okul hariç tutulursa yeni usül okulların ilki, Münev
ver Karl tarafından 1901 yılı haziran başlarında Taşkent
şehrinde açıldı. Kari, okulunun okuma-yazmayı kısa zamanda
öğrettiğini, faydalı bilgiler verdiğini göstermek için, bitir
me imtihanlarını, öğrenci velileri ve bir çok muhalif din
adamları huzurunda yapmağa başladı. Onun okulu aynı zamanda,
,yenidm açılacak başka okullar için, öğretim metot ve müfre
datını pratik olarak öğrenme yeri vazifesini gördü. Sonradan
Fergane'nin bir çok şehirlerinde, semerkant, Hokant, Çimkent
gibi şehirlerde yeni usulde okul açan kimseler ondan müfre
datve metot öğrendiler. Münevver Kari daha sonra, dört sı
nıflı ilkokuluna iıave olarak, iki sınıflı Rüşdl kısmı açma
ğa muvaffak oldu. Bu okul "Numune Mektebi" adını aldı.(14)
Bu konuda İbrahim Yarkın, Türk Kültürü'nde "Ben ilk
tahsilimi İsan Hoca Hanl 'nin okulunda bitirdikten sonra,
iki yıllık rüşdl (orta) tahsilimi Münevver Kari'nin "Numune
Okulu"ndaki rüşdl kısımda yaptım. Yeni usulokullarının sa-
yısı arttıkça okul kitaplarına da ihtiyaç arttı. Bunu gider-
mek için, ilk sınıfta alfabe kitabı olarak "edib-i evvel" ve
ikinci sıınıflara okuma kitabı olarakta "edib-i sani" kitap
larını hazırladı. Daha sonra birde coğrafya kitabı yayınlan-
dı. Rüşdl sınıfları için Kazan'da yayınlanan ve hatta Türki
ye'den gizlice getirtilen kitaplar kullanıldı, denilmektedir.(ls)
14) İbrahim Yarkın; "Türkistan'da Uyanış Milli Hareketler ve Münevver
Kari T.K derg. sayı 46, 1966, s. 910
15) İbrahim Yarkın; a.g.rnk. s.9l0 v.d.
~.
- 56 -
İDİL-URAL'DA MEDRESELERİN ISLAHI
İdil-Ural'da mekteplerin usul-i savtiye yoluna gir
mesinden sonra, medreselerin ıslahı için girişilen faaliyet
lerde, canlılık arzeder. İmamların idaresinde olan medrese
lerin çoğu eğitim ihtiyacına cevap vermekten uzak idi. Bunun
sebebi olarak imamların sadece eğitimci olarak çalışmayıp,
bunun yanında dini görevlerininin oluşu, kendi idarelerinde
olan mektep ve medreseleri ihmal etmelerine sebeb olmuştur.
Netice imamların yönetiminde olan medreselerin, onların elin
den alınması ger.ektiği fikri ilim erbahı. arasında hakim olma
ya -başlamıştır.
Troitsk uleması bu konuyu müzakere etmiş ve araların
dan dört imam; Ahund Rahmankul(yef), molla Muhammet Bikmat
(ef), Abdurrahman Rahmankuli(yef), ve Abdurrahman Resul(ov),
medreselerin yönetim ve ıslahı konusunu görüşüp, şu karara
varmışlardır: 1- Medreselerin idaresinin tamamıyla imamla
rın elinden alınıp cemiyet-i hayriye'nin idaresine verilme
si, 2- Medreselerin bünyelerine uygun şekilde harici program
lar tertip olunup, ona göre talim ve idare olunsun şeklinde
karar almışlardır.(16) .
Medreselar~ sadece dine dayalı darak devam eden eği
timin yetersiz kaldığı ve medreseye asri ilimlerin (fen bi-
Ahmet Tacettin; "Troists'te Usul-i Medaris" şura derg. sayı 12, 1909,s.367
- 57 -
limleri ve sosyal bilimler) konulması görüşü Rusya Türkleri
arasında kuvvetle yayılmıştır. Bu konuda Muhammet Ferit Vec
di'nin ifadesine göre "Bu sözlerimizin (medreseye asr! ilim
lerin konulması hakkındaki sözleri) neticesi olarak, her ta
raftan huzurumuza şakirtler (medrese talebeleri) gelip, ulum-u
asriye hakkında ders okutmamı rica etmeye başladılar. Bunla
rın maksatlarını reddetmeyi muvafık görmedik. Biz onlara pa~'
rasız ders okutmak amacıyla ulum-u ~liye medresesini tesis
ettik. Medrese-i tahziriyye'nin müdürü olan Seyyit Muhammet
Efendi kendi medresesinden ders okutmak için bize bir yer
verdi. Bizde bunu şükranla kabül ettik. Derslerimize başla
'dık. (17)
Medresemizin programlarına gelince cümle usül ve furu
(metot ve şubeleri) ile "ulm-u fenniye ve içtimaiye'den" şa
kirtlere alimler ve ilimler hakkında derste fikir verecek
ulum-u tabiyye gereklidir. Bu konuda yeni usül ile din! şa
kirtlerin hallerine uygun surette olan bir kitap tertip et
mem gerekir. Buna.~se fıtr! olan isl~m dinine uygun, suretiy
le güne dair olan ibretler ve alametler beyan edilir. Bu
sayede ulum-u tabiyye dinsizlik için değil belki iman üzeri
ne kuvvet verecek sebebler olduğu malum olur. Ulum-u tabiy
ye okuyup Kafir olanlar ise, ulum-u tabiyye tesiri ile değil
belki terbiye ve ders usulünün fenalığı sebebIerinden olduğu
malumdur." yeni usule karşı çıkışlarının (din! kesimden ve
halktan ) sebebi uygulanacak yeni tedrisatın dini zayıflata
cağı endişesini taşımaktadır. M.Ferit Vecdi ictimai ilimler
hakkında ise toplumların geçmişi, ahl~k, sanat, siyaset v.b.
konular da malumat verildiğini bahseder ve "bu malumatları
alimler muhtelif ilimIere taksim ederler ve bunlar sebebinden
17) Muhammet Ferit Vecdi; "Ulum-u Aliye Medresesi", Şura sayı 11, 1908
s •. 338
- 58 -
ilimIerde muhtelif mezhepler teşkil ederler. Bu sebebten
ilm-i umeran-ı tarih, ilm-i iman, ilm-i tebaya, ilim-i siya
set, ilm-i iktisat gibi ilimler meydana çıkmıştır. İştiraki
yün (komünist) ve bunlardan başka misyonlar mezkur ilimler
sebebinden zahir 01muşlardır.(18) diyerek sosyal bilimlerin
tasnifini ve çeşitli dallarını ziretmektedir.
Yeni usulü uygulamaya çalışan halifeler, muallimler
eski okutma alışkanlıklarından ve eski metotlardan kolayca
sıyrılamadılar. Milli dilde okuma-yazma tabanda bırakılıyor
du(19) daha üst sıflarda yer verilmiyordu. Fakat muallimle
rin ve talebelerin bu konuda her geçen gün şuurlanması ve
halkında bu yeni usulü iyice kabüllenmesi ile birlikte, bu
metodun kurucusu Gaspıralı İsmail bey ve bu usulü benimse
yip savunan diger Türk aydınlarının haklılıgı ispatlanmış
oluyordu.
İdil boyu mü~lümanları, yeni mektepler açma konusnda
hızlı L bir faaliyet yürütmüşlerdir. Tahminen 1916 yı-
lında açılması düşünülen bir ibtidai mektep konusunda F.Tuh
feteıı(!n) (müell~f) şu garüşlere yer vermektedir. "Şimdi
8 yıllık mekteplerde alarga (onlara) büyük yer vermek müm
kün olacak, şulayık (aynı zamanda) cır (şerh) ve jimnas
tik, kirtirge mümkün. Evvellerde mektebin aktık (son) iki
sınıfı ve hiç olmasa bir sınıf erkek çocuklar için arta ve.
yerine ziraat bakımı, hayvan asrav (hayvan bakımı), bahçeçi
lik, umartacılık, (arıcılık) başka kay işleri yanünden ameli
ve ilm! kurslar almaları gerek. Şulay uk kız balalar (çocuk
lar) için aktık (son) sınıflarda yurt kütu (ev bakımı), kuş
asrav (kuş besleme) tigü-çigü (dikiş-biçki), pişirü, yıkama
18) Muhammet Ferit Vecdi; a.g.mk. s.338 v.d.19) Abdurrahman Sad!; "İbtidai MektepProgramındaEn Ehemmiyetli bir
meselett Şura sayı 14, 1916 s.320
- 59 -
ve başka yurt işleri dogrusunda ameli ve ilmi kurslar açmak
gerekli olacak. O zaman mekteplerimiz zamanın şartlarına uy
gun ve canlı olup turmuşka (hayata) yararlı kişiler çıkarır
lar.II(ZO) Ayrıca "İdil boyu Tatarları arasında bu yıl (1916)
6 yıllık yeni tipte mektepler açılacak, bu mekteplerde müm
kün olsa her yerde kız ve erkek çocuklar birlikte okuyabil
seler. Katış (karma) mekteplerde erkek ve kız çocuklar bir
birlerine dost ve eşit gözle bakar&k büyüyecekler. Gençlik
ten bu inançla büyüyen kişi, hatunları kendinden aşagı gör
mez ve onların haklarını gasp etmez. Rusya'da açılan karma
mektepler iyi sonuç vermiştir. Bizde de karma mektep açılması
madd~ yönden de ferahlık saglıyacaktır. Kızlar ve erkekler
için ayrı ayrı mektepler inşa etmeye lüzum kalmıyacaktır."(Zl)
İdil-Ural 'da hızla yaygınlaşan yeni mektepler ve bu
ralarda verilmeye çalışan egitim hizmetleri aydılatması ba
kımından Rızaeddin Fahreddin'in kaleme aldıgı yazısındaki
şu ifadeler önemlidir. "Bundan ZO yıl evvel (takriben l890'lı
yıllarda) güz günü beni birinci mekteb (ilk mektep)~e verdi
ler. Ben evvel de babamdan biraz şeriat- el-İmAn okumuş 01
samda, mektepte snre ve Türki (Türkçe) kitapları okumaya baş
ladım. Bu mektep Ali isimli bir şahsın idaresinde ve onun
kami~'ihtiyarında olsa da okutma işlerine birre liyakatı ol
masa da Ali abzi (agabey)'nın anası da boş vakitlerinde kat
naşgali (katılmakta) idi. Ali abzi mahallemizde okuma yeri
olmadıgından yararlanarak kendi evine Z5-30 kadar erkek ço
cuk toplayıp, bunlara ders vererek gelir elde etmeyi ve kışı
geçirmeyi planlamıştır. İkinci kış beni Abdullah halifeye
verdiler. Bu da evinde hususi olarak çocukları okutmaktaydı.
Ben bunda "muhammediyye" okumaya başladım.
ZO) Fahirerrazi Tuhfetellin; "Yıllık İbtidai Mektep", Şura sayı
1916 8.Z84.ZL) F.Tuhfettellin; "Katış Mektep" ŞurA sayı 13, 1916, s.306.
- 60 -
•••••• Duygan bir türlü halk balaların (çocuklarını)
şadlık (sevinçle) bile (S) ye okuturga getirib bire başlagan
ları (vermeye başlayanlar) şulayda(aynı zamanda) çok evvelki
mekteplerden balalarımızı almamız (çocuklarımızı almayız)
deyip, eski mekteplerde kaldırganlar(bırakanlar) • Atam beni
de (S) ye alıp vardı •
•••••• Benim bilgi düzeyimi imtihan kılmak için Alimcan
Hazret'in Suvad-ı havA'nından "Bir kişinin üç ogıu" hikayesini
okurga (okumayı) koştu(emretti) ben vargan vakitlerde mektep-
,te otuz beşe yakın bala olsa da her gün birer ikişer talebe
artm~kta idi. Şakirtlerin (talebelerin) ataları (S)'den ga
yet memnundular. Burada yeni usulde okuma-yazma ö~retilir
hesap, ço~rafya, okutulur, imlA yazdırılır, eski mektepleri
mizdeki ceza kanununun birinci retindeki (sırasında) tura
turgan rıza (çubık) isti'amelinin (kullanım) bütününe kara
miçe (bakmazdım) balalar gerek mektebin içinde ve dışında
olsun özlerin ( ~endilerini) yahşi (iyi) tutabileler. (S)
köyümüzde en birinci olup usul-i cedide kirtdi. Okutu işin
bir türlü intizamga koydu. Kendi başlab bir Türkçe cofrafya
kitabından faidelenip daha büyük talebelere angaçaklı( o za
mana kadar) ismi de işitilmeyen co~rafya okutmaya başladı.
Bir şakirdi vasıtasıyla Moskova'dan Rusça •••••••• Kazan'dan
Türkçe haritalar aldırıp mektebin duvarına asdırıp koydu.
Buhara'da çok okuyan bir mollanın eline •••••••••• tutup
bir nice kilgen konakga (misafire) yerinin dogru kilgen ken
di kücerinde (etrafında) eylenib turganlıgın (dönüp durdu~unu)
ispat ederki çalışırken, kendim bir nice mertebe gördüm.
Birinci yılda uk yüzge yakın balanın bir eve ginesayıvı (sıg
ması) mümkün olmayınca balaların bir kısmının birivenin iki
bölmeli(bölmeli-odalı) yurtuna geçirip okuturga Kazan'dan
bir nice muallim aldırdılar."(23)
23) Rizaettin Fahrettin; a.g.rnk., s.567.
- 61 -
Her vakitte oldu~u gibi bundada halk iki tarafa ayrıl
dı. Bir türlüsü (S) taraftarı, nagardan balaların okutup onun
ilmin, okutuvun yaratıcılar; ikinci türlüsü mollalar taraf
tarı olup alar eski okunı yaklavcı(destekleyem) sıfatıyla mey
dana çıkardılar•••••• (S) nin muhalifleri olan bir türlü akıl
lı başlar çınlab da (gerçekten) onun zararına iş iter için
aya~a kaltılar. Hatta bir türlü batırlarının (S) nin üstün
den: "01 zararlı kişi, nl ruhsatsız elle nitgen (belirsiz)
metot bilen balalar okuta, onun İstanbul'dan okup gelen bir
muallimi Türk usulü bilen okutup halk arasına Türklük ruhu
tarata (da~ıtıyor)" deyip gerekli yerlere dilekçe birilgen
liklerin süylediler ••••••••••• Aylar geçti (S) nin mektebi
gerek maddi gerek manevi yönden alga varıp turgan halde iki
yılın tuturup üçüncüye çıkgac kütmegen (beklenmedik) yerden
hükümet tarafından yabıldı.(kapatıldı)
Şunluktan alar ellerinden kelgence tistdairelere mü
racaat itgelegen olup mektepni yeniden açarga tırışıp (u~ra
şıp) karadılar.(baktılar) Lakin ne kadar tırışsalar" da (u~
raşsalarda) hatta bu iş artından Petrogratta çaklı (kadar)
barılsada mektep yeniden açılmadı. Şulayda birgen yimişi (ye
miş) zur buldu.Şul günden beri köyümüzdeki başka mektepler
ge de akra.nlab (yavaşça) usul-i cedit kirtile başlandı.(24)
1897 yılında Rusya maarif nezareti, ibtidai mektepler
programına tarih, coğrafya ve tabiat (dünyayı) tanıtıcı ders
lerin konulmasını gerekli görmüştür. Ayrıca Rus okullarında
(ibtidai mekteplerinde) Fe~i-Edebiyat mecmuaları kullanılma
ya başlanılmıştır. Bu tip memualar Türkler arasında da ortaya
çıkmıştı.(25)
24) Rızaettin Fahrettin; a.g.mk.s.56825) Gafur Osman!; "İbtidai Mektepte Co~rafya Dersleri", şur~ sayı 10,
1915, s.3l3 .(Ruskaya Işkol Jurnal"inden iktibas Ufa.)
- 62 -
Rusya'da Türk (müslüman) okullarında her okulun ken
dine göre programı bulunması egitimde karmaşıklıga yol açan
sebebIerden biridir. Her müderris kendine göre program ter
tip hakkına sahipti. Medreselerin her birinde farklı program
düzenlemede ki ayrılık ve bu işin müderrisin keyfiyetine bağ
lı olması, mektep ve medrese talebelerinin milli şuur kazan
masını ve toplumun egitim ve kültür sahasında gelişmesini
engelleyici bir unsurdu. Bu konuda Medrese-i Hüseyniyye'de
tabii ilimler ögretmeni M.Hanefi Bekir(of) şu fikri beyan
etmektedir: "Mekteplerimize program tertip edilecegi zaman
larda fünun~ı cedidi geregince yabancı dil eğitimide yapıl
sın denilse yok efendim~ medrese dini, eger fen gerek olsa
Rus mekteplerine gidip okusunlar diyecevap verilmektedir.
İdadt derecesindeki bulunan mektepleri dint ve fennt diye
ikiye ayırmak dogru değildir. Çünkü idadi derecesinde olan
mekteplerin maksadı ne dint ilimIerde mütebahir (enginleşmiş)
bir adem ve nede fünun-ı cedide de mütehassıs bir mütefennin
(fen alimi) yetiştirmek değildir. İsminden de anlaşılacağı
gibi, mekatib-i aliyye'deki dersleri dint veya fennt olsun,
anlayabilecek dereceye getirmekten ibarettir. Eger mekteple
rimizin egtimini ıslah etmek istiyorsak umumi mekteplerimi
zin programlarını Avrupa'nın ıslah edilen mekteplerine kıya
sen tertip etmekten ibarettir. Yalnız Avrupa mekteplerinden
farkı, onların mekteplerinde hıristiyan ,oğlu hıristiyan
okudugu halde, bizim mekteplerimizde alarnın yerine müslü
man, Tatar oğlu Tatar okuyacaktır."(26)
Medrese-i Hüseyniyye idaresi bu yıl yeni bir program
- ~ ',.: h.azırıadı " kendi ., cemiyetle-
ri şekilli işlerini programına koydu.(Nezaret .) Ministre'
den tasdik idilü birle amelge (yürürlüge) kOYuLacak Aliyye
ve Muhammediyye'de muvaffak hareketler göründü.(27)
26) M.Hanefi Bekirof; "Umumt Türktmiz ve Mekteplerimiz" şura sayı 8, 1914s.245
27) Abdülhamit Müslimt; "Tedris ve Terbiye Meselesi" Şura sayı 24 s.756
- 63 -
Medreselerin ıslah edilmesi ve yeni mekteplerin açıl
ması yönünden Troitsk şehrinde çok canlı faaliyetlere giri
şilmiştir. Medrese-i Muhammediyye ve Medrese~i Resuliyye bun
ların başında gelir. Rus hükümetinin müsadesiyle bu şehirde
iki mektep açılmıştır. Birisi erkek çocuklar için Vazife mek
tebi, ikincisi kızlar için 17 eylül (1915 ) de açılan mektep
tir.(28) Bu mektepler, ikisi de orta derecedeki mektepler
olup, ibtidai mekteplere muallim hazırlayan mekteplerdir.
Kızlar mektebini Ayniye hanım Yavuş(eva) açmıştır. İbtidai'
den mezun olan kızlar, mektebin hazırlık sınıfınaimtihanla
alınırlar. Hazırlık sınıfından sonra taş mektebin devamı
beş yıl. ŞOl beş yılda hükümetin naçalni (başlangıç) (ilk
okul) programı üteledir (geçilecektir). Din dersleri, Tatar
dili ve edebiyatı, Arap dili, Tatar tarihi hem Pedegogya
bilen didaktige ayırım program kirtile.
"Bu mektepte naçalni uçılışça (acilen, yapılan) ner
selerni (şeylerini) biz şeksiz6 yılda üte alacakmız, bizim
artık iki yılımız Tatar dili hem edebiyatı, Tatar tarihi
Arap dili hem pedegogya yitip, artıb da kalacak hangi bir
fenlerden gine bi~de saat hesabı azrak (daha az) k~ytilgan'
(koyulmuş, belirlenmiş) lakin hükümet mektebinin programın
ütüge bununda çok büyük tesiri olmasa gerek. Mesell, tabiat'a
hükümet mektebinde 14 saat k~yılgan, Troitsk mektebinde 12
saat, hendese'ye hükümet mektebinde 9 saat Troitsk mektebin
de 3 gine saat anın karavı hesap bilen cebir'e hükümetin 14
saati yerine Troitsk'de 26 saat kayılgan! Bunsın kimi tü
(azaltmak) bik olacak. Milli edebiyatımıza yer biktar ko
yulgan. Edebiyat tarihi derslerine songı iki sınıf saatleri
gine tiyecek(rastlayacak) bunda ise milli dilimize barı
(ancak) ikişer saat gine vakit k~yulgan yitmese milli edebi-
28) Narazi; "Troitsk Şehrinde Ayniye Hanım Yaveşova Tarafından Açılmış
Orta Derecedeki Kızlar Mektebi Hakkında", Şura sayı 211915, s.666 v.d.
- 64 -
yatımız programına "mlitercim edebiyat" (Rus dilinden terclime
ler) de kirtilmiş, demek bizim kendi edebiyatımıza Ôahi de
azrak (azca) vakit kaldırganlar.(bırakılıyor)(29)
YENİ USULE GÖRE DÜZENLENEN DERS PROGRAMLARI
İdil-Ural'daki TlirlrTatar o~ullarının, Buhara tipi e~i~
tim anlaşından çıkararak, yeni bir yapıya kavuşturmak için
tedrisatta pek çok de~işiklere gidilmiştir. Bu yönde ilk
adım Şihabettin Mercani tarafından atılmıştır. Mercani, ken
di adıyla anılan medresesinde (Mercani medresesi), Buhara
medreselerinden ayrı bir program uygalamasına girişmiştir.
Bu medrese programı tam anlamıyla e~itim ihtiyacına cevap
verecek nitelikte olmamak1a birlikte e~itimde yeni1eşme ha
reketinin ilk başlangıcinı teşkil etmesi bakımından önemli
dir. Mercani medresesinde uygulanan ders programı cetvelle
rinden ikisi şunlardır.(30) Birinci Cetvel:
Okunan derslerin adı, eser adı ve ders saati:
Nahv'dan Kafiye
Şerh-i Molla
Belagat'tan Telhis
Mantık'tan Şemsiye
Şerh-i Tehzib el-Mantık
Selim el-Ullim
Hikmet-i Kadime'den, Hikmet el-Ay n
Akaid'den, Tehzib el-Kelam
Şerh-i Akaid-i Nesefi
Usul-i Fıkıh'tan, Tevzih ve şerhi
2 ders
2 ders
1 ders
2 ders
2 ders
2 ders
1 ders
2 ders
2 ders
2 ders Abdurrahman'ibn
ibn Muhammet'in eseri
29) Narazi; a.g.mk. s.666.30) Burhan Şeref; "Şinabettin Mercani'nin do~umunun 100. yılı hatırası
yayınlanan, Mercani Mecmuası" Kazan, 1333, s.105 v.d.
- 65 -
Açıklama
Nurettin Ebil Himam
el-Mergin~ni'nin eseri
İmam Gazz~li'nin "İh
yau'l Ulum'eddin adlı
eserinin özeti duru
munda.
Bilgivi'nin "isl~m fı
kıh ve Ahl~kı" ile il
gili eseri.
İmam Beg~vi(H.V.-VI.yy)
nin" sahih hadisleri
toplayan eseri"dir.
Cel~lettin Devv~ni'nin
1 ders
1 ders
1 ders
1 ders
1 ders
1 ders
1 ders
1 ders
Hadis'ten, Mişk~t el-Mesabih
Molla Ce~l
Okunan derslerin adı. eser adı ve ders saati
Fıkıh'tan Muhtasar el-Vik~ye
Şerh el-Vik~ye
Hid~ye
Feraiz
Ahl~k'dan, Ayne-l İlm
Tarikat-ı Muhammediye
eseri,
İKİNCİ CETVEL:
Dersin adı. eser adı ve ders
Nahv'dan K~fiye
Şerh-i Molla
Mantık'dan, Şemsiye
Tehzib el-Mantık
Tehzib Haşiyesi
Selim el-Ullim
Selim Haşiyesi
İtikat'tan, Tehzib el-Kel~m
Şerh-i Akaid-i Nesefi
Akaid-i Haşiyes-i Hayali
Molla Cel~l
Usul-i Fıkıh'tan, Tevzih ve
Fıkıh'tan, Hid~ye
Muhtasar el-Vik~ye
Şerh el-Vik~ye
Feraiz
saati:
2 ders
1 ders
2 ders
1 ders
2 ders
2 ders
3 ders
1 ders
3 ders
2 ders
2 ders
Şerhi 3 ders
1 ders
1 ders
1 ders
1 ders
Mirza Zahir
Kazi Mübarek
Nasreddin Tusi
Taftaz~ni
- 66 -
1907 yılında Kazan'da toplanan Muallimler Cemiyeti
İbtidai mektepler için bir program tertip etmiştir. Bu prog
ram hazırlanırken di~er ibtidai mektep programları üzerinde
kıyaslamalar yapıldıktan sonra, düzenleme yoluna gidilmiş ve
bu sebeble mevcut duruma göre en iyi ibtidai mektep programı
olma niteli~ini taşımaktadır. Bu program şu şekildedir.(3l)
Birinci Sınıf Sakirtleri (Ö~rencileri)nin Vazifeleri:
1- Kırat-i Türkiye: Ana dilde okuma-yama ö~renme, cümle ve
hikayeleri anlayııp, söyleyebilme ve Heftiyek (Kur'an'ın
1/7'si)e hazırlanmaktan ibarettir. (Dört ay kadar elifba ile
çalıştırıldıktan sonra Heftiyek'e başlatılır)
Birinci sınıfta alfabe için uygun görülen kitaplar:
1) Muallim-i Evvel, Hadi Maksudi'nin eseri
2) Muntazam Elifbe, Rahim Hanefi'nin eseri.
3) Bida el-Talim, Şakircan Zahiri'nın eseri.
Okuma için uygun görülen kitaplar:
1) Rehber-i Sibyan, ikinci kısım.
2) Terbiyeli Bala, Rızaeddin Fahreddin'in eseri.
II) Hesap: Yüze kadar sayma, toplama hem 2S'e kadar
toplama, çıkarma, çarpma ve bölme.
III) Hafız: Fatiha suresi, İhlas suresi ve Kevser suresi ez
berlettirilir. Taud, besmele, kelimey-i tevhit ve şehadet
ve kısa bir salavat-ı şerif ö~retilir.
Sifahi Malumat: Ahlak'a ve malumata ait kısa kısa hi··
kayeler söylenir. Bazı eşyatarif ed~lir. Söylenen şeylerin
tekrar edilmesi istenir.
Eşkal ve Resim; Yazma kabiliyetlerinin gelişmesi için
(matbu boyunca) çeşitli sızıklar zıgarga (çizgiler çizme
ö~retilir ve sezdirilir.
31) Kerim Hanefi; Muallimlere Numune, Kazan, 1907, s.
- 67 -
İlAhi: Muallim uygun buldu~u şiirleri okutur. MeselA,
Gületsin'in "Köylü İmAn" adında eseri gibi.
İKİNCİ SINIF TALEBELERİN VAzİFELERİ:
Kur'an-ı Kerim: Baştan Ali İmran suresinin sonuna de
~in ve nun-ı sakinenin dört hükmünü "tecvit terimleri" (iz
har, idgam; iklab, ihfa) ve med vaciplerini ağızdan ö~reti
lip raiye ile okutulur.
Zar6~iyat-ı Diniye: İtikat meselelerinden, iman-ı ic
man-ı tafsil manaları ile kısaca önce AllAh'ın varlı~ı ve
birli~i ve Hz. Muhammet'in peygamberli~i, nerede do~up, bfr
yüdü~ü, dinge evinde başlamak. , sahabe
ve cehariyar ve dört halife'nin kim oldukları anlatılır.
Ameliyat'dan: Taharet hükümleri hemde beş vakit namaz
vitr ile birlikte anlatılır.
Bu sınıf ta itikat ve ameliyat'dan uygun görülen kitaplar:
1- İbtidai el-Maarif ve Evvel el-Nezaret (temizlik),
Barudi'nin eseri.
2- Akaid-i Türkiyye, birinci kısım H.Zübeyri'nin ese
ri ve İbadet eı-İsıamiye, Hadi Maksudi'nin eseri.
Kır~-ı Türkiyye: Türkçeyi doğruca okuyup anlamasına
dikkat edilir. Bunun için uygun görülen kitaplar:
1- Kıraat-ı Türkiyye, Feyzi'nin eseri.
2- Balalar'a Kıraat, Molla Kasım Bigkolof'un eseri.
3- Türki Oku, Ahmetcan Molla'nın eseri.
- 68 -
Yazı: Nesir hat ile küçürüp (kopya) yazarlar. Bunun•için mahsus muallim olmakta Petersburg'da taş basma tab edil-
miş, "Bed'ul eman:t, el-Uş:t'nin manzum akait eseri" gibi bir
kitabı küçürtdürmek masIahattır.
İmla: İmla için kaideler şifahen ö~retilir. Mesela
Rehber-i imla kitabının beşinci kaidesine kadarlı bildirilip
buna göre tatbiken yazdırılır. Yazı Kaideleri, Fatih Sadı
kof'un eseri.
Hesap: Bine kadar sayma, terekküm (b\r-;\c..b otM~, cigel
meselelere tatbik ile toplama ve çıkarma •
1- Ameı:t din hesabı risalesi, Muhammet İdris:t'nin
eseri.
2- Hesaplık, adlı risale, Abdülkayyum Nasır:t'nın ese-
ri.
Şifah:t Malumat: Co~rafya, tarih gazetelerinin ne 01
du~u ve faydalarının neler oldu~u anlatılır. Kendilerinden
dahi şunday (böyle) şeyler turısında da (hakkında) cevap yo
lu ö~re~l~r. Çocukların tahammülünce ilm-i eşya'dan malumat
verilir.
Eşkal ve Resim: Hemen çocukların iktidarınca terk ve
ya devam ettirilir. Dersin ö~retmeni eşkal ve resim ile il
gili kitapları elinde bulundurmaya çalışır.
Hafız: Kur'an'nın sonundan "Fil" suresine kadar hem
namazda okunan sureler ezberlettirilir.
- 69 -
ÜÇÜNCÜ SINIF TALEBELERİNİN VAzİFELERİ:
Kur'~n-ı Kerim: Tecvit kaidesine uyularak Tövbe sure
sine kadar okutulur.
Tecvit: Tecvit'in bütün hükümleri kitaptan okutulup
ö~retilir.
Uygun görülen kitaplar:
i) Fenn el-Tecvit, Şehit Avni'nin eseri.
2- Haliye el-Tilavet; Muhyi's süne, Molla'nın eseri.
3) Kavaidu't el-Tecvit, Şakircan Zahiri'nin eseri.
4- Karabaş, Türkçe Tecvit kitabının adı.
Zaruriy~t-ı Diniye: Taharet ve beş vakitnamaz hükümleri
ile yani feraiz (miras hukuku), vacibler, sünnetler, mekruhlar,
ve müsidatlar / bildirilir. Cemaat, cuma, cenaze,
bayram, kaza namazları, sehiv (yanılma) secdesi, til~vet sec-
desi ve teravih namazları işendak öşür, fitre,
kurban, oruç, zekat, hac, meseleleri kitaptan okutularak
özet halinde bild~rilir.
Bunun için uygun görülen kitaplar:
l- Hüsn el-İbade, İbadet-i selase, Tetimme.
2- Muallim el-İbadat, birinci kısım ve ibadet-i isla
miye beşinci kısım.
Kıraat-ı Türkiyye: Bununla ilgili uygun görülen kitap-
lar.
l- Nasihat, birinci cüzü Rizaettin Fahrettin'in eseri.
2- Kıraat-ı Türki, Abdullah Feyzi'nin eseri.
3- Nesayih-i Nafia (faydalı nasihatler) yeni tabı.
Safa Alimof'un eseri.
4- Rehber-i Sibyan, 3. kısım.
- 70 -
Yazı: Neşih hat ile güzelleştirip yazmaya başlarlar.
İml~: İml~ kurallarının tamamını bilip buna göre ya
zarlar.
Tarih-i Enbiya ve İsl~m: Tarih-i mukaddes'i, dört hali-';'
fe devrinin sonuna kadar okurlar ve okuduklarını anlatırlar.
Uygun görülen kitaplar:
l- Tarih-i Enbiya, Muhammet el-Rahim Halife'nin eseri.
2- Tarih-i Enbiya, Barudi'nin eseri.
3- Muhtasar Tarih-i Mukaddes; Habib Rahman Zübeyri'nin
eseri.
4- Tevarih el-Halife; Muallim Osman Hankirmani'nin
eseri.
Co~rafya: Cografya terimleri ve Avrupa kıtasına hari
tasına ve harice tatbika bildirilir.
Bunun için uygun görülen kitaplar:
l- Medhal-i co~rafya, resimli. Heris Çistpoli'nin
eseri.
2- Muhtasar co~rafya, Fatih Kerimi'nin eseri.
3- CoSrafyay-ı icm~li, Rahim Hanefi'nin eseri •
•Hesap: Dört işlem tatbik edilir ve işç\t (hesap) is-
ti' ameline (kulanım:h') ögretilir.
,Bunun için uygun görülen kitaplar:
l- Ameli'de (Mesail el-Hisap) Kasım Bikkoli'nin eseri.
2- Nazari'de (Bedir el-Hisab) Musavi'nin eseri.
3- ~Hesap.lİ:k.isimli, Kay'yuııi Nasıri'nin eseri.
- 71 -
Malumat-ı Şifahiye:Sanaat, ticaret, ziraat, umumi
tarih, cografyaya dair bazı şeyler söylenir ve ilm-i eşya'dan
bilgi verilir.
Eşkal ve Resim:
Hafız: Mülk suresi ve bir iki sure. ......... Kur'an hafız
ettirilir. Mesela Haşr suresi ve Bakara suresinin sonu ve
bazı ezkar manaları ile.
DÖRDÜNCÜ SINIF TALEBELERİNİN VAzİFELERİ:
Kur'an-ı Kerim: Hangi yerden gösterilse, tecvit kai
delerine göre ve maharic-i hurufga (harfleri fonetik olarak
okuyabilme) riayet ederek okurlar.
Zaruriyat-ı Diniyye: Muamelattan kesb ve aga taalluk-
lu ( ilgili ) şeylerini (ticaret hükümleri, icare gi-
bi mühimlerini), nikah, boşanma ve yemin meselelerini anga
rıp ve bilip çıkarırlar.
Bunun için uygun görülen kitaplar:
1) Muamelat: Akd-i salis, Barudi'nin eseri. (Bu kitap
taki bazı kısımlar çıkarılarak okutulur)
2) Muallimu-ş-şeria: Habiburrahman Zübeyri'nin eseri.
Kavaid-i Türkiyye:. Kısaca Türkçenin sarfı ve kaidele-
ri bildirilir.
Uygun görülen kitaplar:
1- Sarf-ı Türki, Ahmetcan Halife'nin eseri.
2- Kavaid-i Türkiyye; Abdullah Feyzi'nin eseri.
Kıraat-ı Türkiyye; Çocukları dogru şekilde okup anla
masına dikkat edilir ve okutulan kitap terbiye ve ahlak ile
ilgili bir risale olur.
- 72 -
Bunun için uygun görülen kitaplar:
i) Şakirtlik adabı, Rızaettin Fahrettin'in eseri. Her
kimge gerek, Abdürreşit İbrahimof'un eseri.
2- Malumat-ı Nafia,
3- Terbiyey-i Diniyye,
Yazı: Nesih hat ile mükemmel surette yazılarına icti
hat edilir.
Inşa: Ö~retmen kısa hikayeler ve tarihi vakalar anla
tır ve onların ö~rendiklerini anlamaya gayret eder ve ayrıca
mektup numuneleri gösterir.
Tarih-i İslam ve MillI: Uygun görülen kitaplar:
1- Muhtasar Tarih-i Milli, Abdullah Mirza Yengiyef'in
eseri.
2- Bulgar Tarihi, Mirza Abdurrahman'ın eseri.
3- Tarih-i Enbiya: Hafız Molla Muhammet Zakir'in
eseri.
Co~rafya: Üçüncü sınıftan kalan dört kıtayı harita ve
harice tatbika okub tamam ederler. (Dört kıta tamam ettirmek
a~ır olsada. köyde ibtidai mekteplere bik ehemmiyet verilme
di~inden program tamam ettirilir. deyip yazıldı. (Asya, Af
rika kıtaları tam olarak gösterilir, Amerika ve Avustralya
kıtaları özet olarak gösterilir.)
Hesap: Dört işlem (Toplama, çıkarma, çarpma, bölme),
tatbik hasıl ettirilir. (yukarıda sözü edilen kitaplar ile
ameli i. hesap meseleleri, ikinci mesele el-Hesap)
Malumat-ı Şifahiye: Üçüncü sınıfta beyan edilen bil
gilerin üstüne devam edilir, hemde talebelerin fikirlerini
genişleten şeylerden bilgi verilir.
- 73 -
Eşkal ve Resim:
Hafız: Yasin suresi ile Kur'an'ın sonundan bazı ayet
ler ezberlettirilir. (en sondan Fil suresine kadar olan su
relerin manalarıda bildirilirse çok iyi olur).
Tertip edilen ders programının sonunda, ögretmenin de
bazı durumlarda tercih hakının oldu~u söz konusu edilmiştir.
MEDRESE GÖREVLİLERİ
Medreseler idadi ve Ali sınıflarından üç çeşit mezun
verir. Birincisi muallimler, ikincisi imamlar, üçüncüsüde
imam (imam el-Camii) lerdir. Muallimler ile, ikincisi imam
lar idadi sınıfından çıkarlar. Onlara kendileri için gerekli
ilim ve fenlerini, mesela muallimlere p~degogya, ilm-i ah
val-i ruh, imamlara kendilerine, muhakeme işlerine ait zakJn
lar (Kanunlar) iyi bir şekilde ö~retilir. İdadi mezunu mual
lim ve imamların, Arabiyatları (gerekli Arapça eserleri) bil
mesi, okuyup anlaması ve mütalaa etmesi gereklidir. Üçüncü
derecedeki imamların farkı medresenin ali(yüksek) kısmını tah
sil etmeleridir. Bunlar da imam-hatip, müderris, kadı, ahund,
veya büyük şehirlere yada medreselere müderris ol~rlar. Bun
larda ise Arabiyat pek mükemmelolmalı ulum-ı diniye (dini
ilimler)nin tamamına vakıf olmalı, Arap edebiyatını bilmeli,
Arapça okuma yazma bilmelidirler.(l) Medreselerin, idadi
kısmından mezun olanlar köy hocalı~ı, idate-i ruhaniyye mü
teaIlik (baglı) zakunlarını (kanunları) ve başka iktisadi
teşebbüse ait şeylerin tümünü bilmiş olurlar.
İç Rusya ve Sibir müslümanlarının Diniyye Nezareti
(Mahkeme-i Şerriyye)nin, din görevlileri ile dini egitim ve
ö~retim veren egitim görevlilerinin imtihan derecelerine
ait sınıflandırma şu şekildedir: Din görevlilerine ait imti
han dereceleri; 1- Müezzin, 2-İmam, 3-İmam el-Camii 'dir.i) Abdülhamit Müslimi; "Tedris ve Terbiye Meselesi" Şura sayı 24, 1915 s.755 v.
- 74 -
Dini egitim ve ögretim verenlere ait imtihan derece
leri; 1- İbtidai dini muallim, 2- Orta dini muallim, 3-Müder
ris'liktir.(2)
RUSYA'DA MUHTELİF ZAMANLARDA YAPILAN RUSYA
MÜSLÜMANLARI KONGRESİ'NDE MEKTEP VE MEDRESELER
İLE İLGİLİ OLARAK ALINAN KARARLAR:...
Daha önce buraya kadar, Kırım'da başlayan, İdil-Ural'
da kuvvetlenen ve Rusya içlerine yayılan Rusya Türklerinin
"Usul-i Cedit" olarak adlandırılan egitimde yenileşme hareket
lerini izah etmeye çalıştım.
Mektep ve medreseleri yeniden tesis etme çabaları hız
lı bir şekilde gelişirken, Rusya'daki müslüman Türklerin bu
harkete istekli olarak katıldıgı ve destekledigi bir gerçek
tir. Rusya Türklerinde toplumsal canlılık artmış ve onları,
kendi geleceklerini belirleme ve siyasal haklarını aramak
yönünde harekete sevk etmiştir.Rusya Türklerini, siJasal ba
gımsızlıgı olan, medeni ve kültürlü bir toplum olarak yeni
den inşa için, buradaki Türk aydınlarının giriştikleri çaba
lar her türlü takdirin üstündedir. Bunların çabaları arasın
da, resmi ve gayr-i resmi olarak tertip ettikleri kongreler
bulunmaktadır. Bu kongrelerde Rusya Türklerinin gelecegi hak
kında kararlar alınmış ve gereken siyasal remin oluşturulmaya
çalışılmıştır. İşte bu kongrelerde alınan kararların önemli
bir bölümüde, Rusya Türklerinin egitim meseleleriyle ilgili
kararlardır. Maarif ile ilgili kararlarda ana ilke egitimin
Rusya Türkleri için müşterek hale getirilmesi çabaları ha
kimdir. Bu kararlar sadece kagıt üzerinde kalmış, Kongre
içinde görüş ayrılıkları ve kopmalar olması sebebiyle iste
nilen sonuç elde edilememiştir.
2) İmtihan Düstüru; "İç Rusya ve Sibir MüslümünlarınınDiniye Nezaretinin (Mahkeme-i Şeriyye) medrese ve imtihan işleri
hakkındaki şubesi düsturu'ı amelinden" (AnkaraMilli Küt.M.F.A.no:B-1S2) "Şark matbası" Ufa, 1918.
- 75 -
Nijni Novgorod'taki 3. Müslüman kongresi kararların
dan sonra, Tatarlar, mektep ve medrese meselesinde kendi ara
larında "muhafazakarlar" (kadimciler) ve "terakkiperverler
(cedideciler) isminde iki partiye bölünmüşlerdir. TerakkL"-
~rverler, muntazam ibtidai mektepler açmak taraftarı idiler.
Şimdiye kadar mektepler, mescitlerin yanında açılır ve imam
lar tarafından idare edilirdi. Bu mekteplerde din ilmi, hesap
okuma-yazma öğretilirdi. Mektepler mescitlerden ayrı yerler
de açılmaya başlayınca, bu duruma imamlar tepki göstermeye
başladılar. Medreselerde dini eğitim ya~maktan başka, ibtidai
mekteplere muallimler hazırlamak için terakkiperver Tatarlar
Kazan'da büyük bir program ile üç senelik bir Dar'ul Muallimin
açmak için teşebbüse giriştiler.(3)
Rusya Türkleri arasında birliği ve bütünlüğü sağlamak
ıçın kongreler tertip edilmiştir. Bu kongrelerden birincisi
15 Ağustos 1905 yılında Nijni Novgorod'ta, ikincisi 13-23
Ocak 1906 yılında Petersburg'da, üçüncü kongre 16-21 Ağustos
1906'da Nijni-Novgorot'da, dördüncü kongre 1914 yılında Pe
tersburg'ta yapılmıştır. Bütün Rusya Müslümanlarının ilk ge
nel toplantısı "Umumi Rusya Müslümanları Kurultayı" I-II Ma
yıs 1917 tarihinde Moskova'da yapılmıştır. Bu kuruItayda ma
rif meselesi önemli bir yer tutmuş ve bu konuda 24 maddelik
bir karar kabül edilmiştir. Bu maddelerden bazıları şunlar
dır:(4) 1- Maarif ve kültür işleri her halkın kendi idaresin
de yürütülür.
2- İlkokullarda eğitim dili olarak her kabilenin kendi ana
dili kullanılır, Ortaokullarda umumi Türk dilinin kullanılma
sı mecburidir, yüksek okullarda da eğitim dili Türk-Tatar
kabileleri için ortak olan Türk dilidir.
4- İlkokullara devam mecburidir ve parasızdır.
3) "Rusya'da4) N.Devlet; ag.e., s.277 v.d.
Mektepleri" Şura 1909 sayı 10, 8.306.
- 76 -
4- İlkokullar tek tip olup, dini ve dünyevi olarak ayrılmaz
lar.
5- Rus dili ancak yabancı dilolarak okutulur.
6- Rusya'daki bütün milletlerin talebeleri ve ögretmenleri
hukuken eşittir.
7- Maarif ve kültür hizmetleri için gerekli masraflar devlet
ve mahalli idareler tarafından karşılanır.
8- Milli Ortaokulları tama~ayan talebeler, Rus okullarına im
tihansız girerler.
9- Yerine göre erkek ve kızlar aynı okula devam ederler.
10- Yabancı okullarda okuyan müslüman çocuklarının sayısı se
kize varınca, onlara ana dili ve din dersleri verilir.
11- Yabancı tebalı ögretmenlerin müslüman okullarında çalış
malarına mani olunamaz.
12- ~ephede, savunma hattında veya cephe gerisinde sil~h al
tında bulunan ögretmenler derhal terhis edilmelidir.
Bu sıralandırma 1917 bütün Rusya müs1ümünları kongresi
ne ait alınan kararların sıralaması olmayıp kendimize göre
sıralama yap~lmıştır.
Rusya Türkleri, siyasi, sosyal, kültürel ve egitim
alanında bir bütün teşekkül etmek için başlangıç olarak bu
kurultayı tertip etmişlerdir. Fakat bu dönemde Ru~ya devle
tide kendi iç bünyesinde büyük çapta siyasi ve sosyal degi
şikliklere sahne olmuştur. Rusya'da yaşanılan 1917 Ekim ih
til~l! ile birlikte, Rusya Türklerinin idealleride gerçek
leşme şansını kaybetmiştir. Buna Türk topluluklarının ara
larında düştükleri ihtila~rda ayrı bir sebebdir.
- 77 -
MEK'rEB-İ İBTİDA1DE HAFTALIX DERS SAATLERİ
.,:"
DERSLER. Birinci İkinci Öçüncü DördüncüSınıf Sınıf' Sınıf Sınıf
Kur'an-ı Kerim '5 4 4
Zaruriyet-i Diniye 2 2 2
Tecvid ı
Kırat-ı Türkiye 6 4 2 2
Kavaid-i Türkiye 1
Tarih 2 2
Co~rafya 1 2
Hesab 3 3 3 2
Yazı 5 2 2 2
İmla 5 3 2 1
İnşaa ı
Malumat-ı Şifahiye ı ı ı ı
İşgel ve Resim ı ı ı ı
İlahi ve Milli Şiir ı ı ı ı
Hafız ı ı ı ı
Toplamı 23 23 23 23
- 1.8 -
USUL-İ KADİM
Egitimde "usul-i kadim" terimi, İdil-Ural mekteplerin
de genellikle Buhara tipi medreselerde verilen egitim ve ög
retimi temsilen kullanılır. Bazı araştırmacılar bu tip medrese
lere "scolastique mektepleri" adını verilmekle birlikte, ay~
rıca "Arabiyat" diye Arap dilinin yalnız sarf, nahv kaideleri
ögretiliyordu. Bunları uygulamak için o dilin edebiyatı asla
okutulmazdı. Arap sarfılnın (morfolojisinin ögretimine Tatar
Türkleri çocukları içinde Buhara'da düzenlenmiş olan ve "Bi
dan~" sözüyle başlayan Farsça bir kitapla girilir, ögrenim
sonunda kimse Arapça okuma-yazma bilmezdi.
Akliyat ve kelAm ilmine de ayrı bir önem verilirdi.
Skolastizm; Avrupa din adamları9ın hıristiyanlık prensipleridestekleyıp
ni Yunan felsefesiyle/ve bu yolla hıristiyanlıgı yüceltmek
ve korumak gayretinden dogan bir felsefe sistemidir.(l)
İslAm dininin doguşuyla başlayan ve islAmi anlayış
esasına göre gelişen egitim ve ögretim kurumlarının medreseler
oldugunu daha önce belirtmiştik. Kaynağını dinden alan bu egi
tim sistemi, islAm toplumlarının ihtiyaç hissettigi dini ve
dünyevi ilimIeri bünyesinde barındırmıştır. İslAmi toplumlar
da din, başlı başına hayat tarzıdır, Topluma hakim olan ana
unsur dindir. Toplumun ilim erbabı medreselerden yetişir.
İslAm'ın yükseliş dönemlerinde medreselrde müsbet ilimIerin
(Astronomi, tıb, cebir, cografya v.b.) oldukça ileri düzey
lerde oldugu bilinmektedir. Medreselerin inkişafı ile birlik
te, bu kurumlarda uygulanan tedrisat kalıplaşmış bir hale
gelir. Yani klasik bir eğitim sistemi vücuda gelmiştir. Bu
1) A.Battal Taymas, "Usul-i Kadim" TK, sayı 40, s.408
- 79 -
yönde Nizamiye medreseleri(Büyük Selçuklu veziri Nizamu'ı
Mülk'ün kurdugu medreseler) en iyi örnek durumundadır. Daha
sonraki devirlerde meşhur olan medreselerin programları bir
takım degişikler göstererek (temelde aynı olmak şartıyla)
çeşitli islam devletleri tarafından medreselerde hakim ola
rak uygulanmıştır. İşte özde degişiklik olmadan medreseler-
de uygulanan bu egitim metoduna "usul-i kadim" adı verilmiş~
tir. Medreselerin tedrisatında müsbet ilimIerin dışlanmasıy
la medreseler sadece dini ilimIerin tahsil edildigi egitim
kurumları haline dönüşmüştür ve bu büyük eksiklik (medrese
lerde müsbet ilimIerin okutulmaması) islam toplumlarının di
nami~mini kaybetmesine ve geri kalmasına neden olmuştur. Çün
kü medreselerin dışında özelolarak mübet ilimIerin okutul
dugu bir okul açma yoluna da gidilmemiştir. Osmanlılar'da bu
durum Kanuni Sultan Süleyman (1522-1568) devri ortalarında
başlayıp, xıx. yy. başlarına kadar devam etmiştir. Rusya Türk
leri'de kendilerine ait olan mektep ve medreselerde aynı dur
gunlugu XIX.yy.'ın sonlarına kadar yaşamışlardır. Medreselerde
uygulanan llusul-i kadim"in yetersizligi anlaşılınca;buna kar
şı, egitimde yenileşmeyi savunanlar "usul-i cedit" (yeni usül"
akımıyla ortaya çıkmışlardır, Bu ikili mücadele medreselerin
ortadan kalkmasına kadar sürmüştür.
Usul-i kadim üzere egitim ve ögretim veren, İdil-Ural
daki bir medres~nin yine bu bölgede yayınlanan "Din ve Miaşet"
adlı dergiye verdigi ilan ilgi çekicidir: "Mahallemizde 1875
senesinden beri usul-i kadim üzere egitim var idi ve 01 med
resede zaruri fenlere (işlere), hususay-ı ulum-ı Arabiye,
tefsir, hadis ve fıkıh fenlerine ehemmiyet verilip güzelce
kuvvey-i mütalaa hasıl edip çıkan talebe de oldu. Son iki
senede bazı sebebler üzere mübini olarak şu anlarda dersi
- 80 -
terk etmiş idim. Şimdi zuhur eden havadis beni mecbur etti.
Yeniden ders kaşırırıa itmekli~ini bina-i ali 'nin Allah taala
iane ederse bu gelesi. kışta özümnün (kendimin) sabıkam üze
re ders kaşırıa ideceknin.
Şol cihetten malum ideminki talebeden meyli olan kim
seler medresemize gelseler kabül olunurlar ve hem medresede ~
onlara y~r verilir. Medresenin odun ve kirası gibi haracatı
mahallenin damaları'ndadır. 01 muinetlerni talebeye tahsil
01unmaz.,,(2)
İdil-Ural'da Türk medreselerinde uygulanan usul-i ka
dim'in kayna~ı Buhara medreseleridir. Bu sebeble Buhara med
reselerin de e~itimin nasıl yapıldı~ı ve bunların tedrisatı
önemlidir. Türkistan'da 5-6 adet usul-i savtiye mektebleri
istisna'sayılırsa Türkistan'ın bütün mektep ve medreselerin
de ders programı bir türlü y~ni umumidir. Lakin bunlarda
okuma ve tahsil vakti ölçüsüz, çok oldu~u halde okunan şey
ler pek az fakat üç türlü ,(Farsi, Arabi, Türki) okumaktan
ibarettir. Başka ilimler okunmaz. Usul'süz talim edildi~inde
bu üç türlü savad hem yumuşak ola, imla, sarf, nahv ve kavai~-i
, edebiyyeye ehemmiyet verilmez. Bu sebeble do~ru okuyup
yazmayı beceremez'ıer. Tatbik, temrin, imtihan ve makale 01
madı~ından okunan şeylerde pratik olarak uygulanamamaktadır.
Bu mekteplerde sınıf denilen şey yoktur. Bu yüzden
okula yeni başlayan çocuklar, 8-9 yıldır okuyanlarla birlik,
te otururlar. Bunun içi~ okutma tertiplerini yıl hesabı ile
v~eımek uygundur:
Birinci yılda: Fatiha suresinden başlayıp ilm-i neşrine
geçe hafız kaldırıla (ezberletilir.)
2) Tomski Ahund'u Hamza Muhammet Emino~lu Hamidi; "Usul-i Kadim Medresesi", Din ve Maişet sayı:38, 1909, s.308
- SL -
İkinciyılda: İlm-i neşrih'e yetişenin hürmetine neşrih
isminde bir toy (dü~ün) yapılır. Toyun tertibi· şayledir; çocu
~un iki eli bir araya getirilip kalem konulan kutuya bağlanır,
sonra daha büyük talebeler onu alarak sokağa çıkarlar sokak
boyunca ba~ırarak beyitler sayleye sayleye yakınlarının evine
alıp varırlar. çocuğun yakınları andeki kutu içine bir iki
Tenke(3) akçe koyarak yollarlar. Sonra kendi evine il~teler.
(gatürürler) Orada ziyafet verilir. O zamana kadar kutuya
toplanan akçeleri bala(çocuk) damolla'sına verir. Çocu~un
babasıda 10-20 sum verib damolla ile talebeleri hem "neşrih"
den çıkan çocu~u mektebe uğurlarlar. Bundan sonraki günden
itibaren ders başlar. Önce huruf-ı Arabiye (Arap harfleri)nin
isimlerini ağrenipı sonra heftiyek (Kur'an'ın 1/7) okumaya
başlar.
Üçüncü yılda: Kur'~n okumaya başlar. Kur'~n'a başla
masıyla birlikte bir ziyafet verilir, bu ziyafette damollaya
bir palto bir sarık hem üç akçe onam(hediye) kılına.
nardüncü-beşinciyıllarda:Kendinin tertibi ile Ceh~r
kitap, hocay-ı hafız okutula. Hocay-ı hafızı tamam ettikten
sonra çocuğun eline kalem verilir, hüsn-i hat ağretilmeye
başlanır. Hüsn-i hat için "ebcet" yazdırılır. Kalem tutup
yazmaya başlayıneada ziyafet verilip, damollaya 3-4 sum (rub
le) akçe verilir.
Altıncı-yedinci yıllarda: Mirza •••••• , Fuzuli.
Sekiz-dokuzuncu yıllarda: Nev~yi, Müsellik el-Mütte
kin okutulup mektep tamam olur.
3) Tenke; Ruble (lira)
.,
- 82 -
Muallimin maaşı, vakıflı mekteplerde yıllık 40-50 sum
vakıf akçesinden verilir. Okuyan çocuklar her perşembe takri
ben yarım kilo (perşembe ekme~i) getirirler" Bu sureden ikin
ciye, bir kitaptan di~erine geçtikçe bir tabak aş, külçe hem
bir iki tenke (10 tiyin) akçe verilir. Bazı muallimler müez
zinlik vazifesinide kendi üstlerine alırlar. Buradan ö~ret
menlerin maaşlarının yetersiz oldu~u anlaşılmaktadır.
Mektebi bitirdikten sonra talebelerin bazıları Kari
hanelere girib, kur'an hafız kılarlar, bazıları medreseleri
girib ders okurlar, bazılarıda dünya işine karışıp giderler.
Türkistan medreselerinde hatim kılıb çıkan kişiler,
ilk yıllarında parasız (meccane) vakıfsız medreselerde ders
verirler. Şöhret bulduktan (beş-on yıl) sonra vakıflı medre
selere müderris olabilrler. Bu dereceye ulaşmayanlar müftü;
kadı, imam ve müezzin olurlar. Bu mansıblardan geri kalan
ları da işan, duahan, medah, hacı olurlar, bu işlerdede maha
reti olmayanlar mekteplerde muallimlik yaparlar. Türkistanlı
lar nazarında en kıymetsiz şeyin muallimlik oldu~u görülmektedir.(4)
Buhara'nın medrese ve dershaneleri he~ yıl Eylül ayın
da açılır ve Mart ayına kadar 6 ay tahsil müddeti vardır.
Cuma, Cumartesi, Pazar, Pazartesi günleri haftada 4 gün ders
okutulur. Talebelerin tahsil süresi 18-20 yıl arasındadır.
Ancak 18-20 yıl sonra "Hatimi kitap kıldım" deyip bir mesci
de imam veya bir medreseye müderris, yahut bir kariyede reis
veya kadı olurlar. Reis ve kadı olmak için daha ziyade "mah
dum"(babası reis veya kadı olması) şarttır.
4) Nuşirvan Yavuşef; "Türkistan Mektep ve Medreselerinde Ders Programı"
Şura, sayı 4, 1914, s.117 v.d.
- 83 -
Buhara mektep ve dersanelerinde ögretim şu şekilde
yapılırdı: 40 kadar talebe toplanarak bir heyet teşekkül et
tirirler. Aralarından bir mahdum yahutta itibar ettikleri
bir talebeyi "KAriy-i cemaat" kabül edip ona intihap ederler.
Bu kari'nin vazifesi müderris huzurunda her gün bir iki sa
tır kadar ibAre okumaktır. Başka şerikleri (arkadaşları) ise.~
kendi kitaplarını açıp satırlardan bakarak takip ederler.
Derslerinin tertibine gelince şu şekidedir.(S)
Evvel-i İlm-i Bidan.
Mazi, Zencani.
KAfiye (iki bahis).
Şerh-i cami ve haşiyeler ile "el-Marufat" lafzı.
Hikmet el-Ayn bahsi.
" " "el-Vücut bedihi" bahsi.
Molla CelAl, "yemin-i vefakat" bahsi.
" " bahsi.
Şerh-i Akait Dibacesi.
Tehzib el-Mantık
sabitat.
bahsi.
"ilim" bahsi.
"el-Mecrurat" lafzı.
"el-Mensubat" lafzı.
"el-Mübiniyat" bahsi.
Iı"i sim'Nbahsi •
"şemsiyeden·"
"
"
""
"
"
Hakaik el-Eşyay-ı
Hulefay;ı Rasi4in
vel KelAm'dan "hamd""""
"
"
""
"
""
" "" ""
"
""
"
""
1. yıl:
2. yıl:
3. yıl:
4. yıl:
S. yıl:
6. yıl:
7. yıl
8. yıl:
9. yı1:
lO.yıl:
ll·.yıl:
l2.yıl:
l3.yıl:
l4.yıl:
lS.yıl:
l6.yıl:
l7.yıl:
l8.yıl:
19.yıl:
Bundan sonra talebe kıl agız verip el-Na s suresinin
tefsirini okuyup üstazından fatiha ala v~ bunun ile "hatim-i
kitap" kılmış olur. Bu talebeler arasında Arabi kitaplarının
5) ŞurA derg., "Buhara Şehrinde Tahsil" sayı 5, 1915, s.lS3.
- 84 - .
ibar~lerini dUrUst okuyucu ve tercUme edebilen yUzde on bi
le yoktur.(6)
XX.yy.'ın başlarında Buhara'da 200 den fazla medrese
bulunduğu bunların &li, evsat ve edn1 isminde 3 dereceye ay-
rıldıkları, Buharalı AbdUrraif Fıtrat Efendi'nin "Seyyah-ı ..
Hind'i" adlı farsça eserine koyduğu cetveldeyer verilmiştir.
6) Şur&; a.g.rnk. sayı 5, s. 153 v.d.
85 -
SONUÇ
Rusya devletinin esareti altında kalan. Kazan, Kırım,
Azerbaycan ve Türkistan Türkleri toplumsal benliklerini mu
hafaza edebilmek için en büyük güç olarak islAm dinine sarıı
mışlardır. IslAm dini, onları Ruslaşma tehlikesinden ve Rus
baskısından koruyan bir kalkan olmuştur. Rusya Türklerinin
Rusya hakimiyetine girişlerinin başlangıcından, XIX.yy or
talarına kadar ortak müşterekleri sadece müslümanlık şuuru
dur. Millet (Türklük) şuuruna raslanmamaktadır. Bunun yeri
ne kabileler birli~i. küçük hanedanlıklar ve di~er yerel
birleşmelerin etrafında toplanmışlardır. Bu birliklerin hep
si mahalli niteliktedir.
Rusya'nın hakimiyetinde yaşayan Türklerin yıllarca
ümmetçilik ve Rus tebaası olmak gibi iki anlayışa dayanarak
yaşadıkları muhakkaktır. Rus hükümeti Türklerde milli şuuru
geliştirecek her hareketi engellemiş ve böylelikle Türkleri
yıllarca kendi idaresinde tutmayı başarmıştır. Türkler, Rus
devletinin idaresinde XIX.yy.'ın sonlarına kadar her türlü
haktan yoksun ve sömürge durumunda hayat sürdürmüşlerdir.
XIX.yy.'ın başlarından itibaren AbdünnAsır KursAvi,
Şihabettin MercAni ve daha sonra İsmail Gaspıralı ve di~er
Türk aydınlarının Rusyadaki Türklerin milli şuurlarını uyan
dıracak çalışmalarda bulunmaları ve bu konuda ortaya koyduk
ları eserler yeni bir çı~ır açmıştır. Bu açılan çı~ır, Rus
ya Türklerinde islAmi şuurun yanında birde milli şuurun ge
reklili~inin ortaya konulması olmuştur.
Rusya Türkleri, Ruslaşma tehlikesi yüzünden Rus okul
larına ilgi duymamışlar. Okuma-yazmayı sadece Kur'An okumak
ve gündelik konularda ihtiyaç duyulan oranda lüzumlu olduğu
- 86 -
fikrini benimsemişlerdir. Bu yüzden egitim seviyesi düşük kal
mış ve okullaşma oranıda fazla artış göstermemiştir.
Rusya Türklerinin, egitim alanında geri kalmaları,
çeşitli sebeblerle izah edilebilir. Bu konuda yapılan araş
tırmalar pek yeterli olmamakla birlikte, geri kalış sebeble
ri genelolarak şu şekilde sıralanabilir:
l- Rus okullarına, Türklerin ilgi göstermemeleri ve
bu nedenle dünyadaki gelişmelerdeki gelişmelerden uzak kala
rak, kapalı bir toplum haline gelmeleri.
2- Mektep ve medreselerin tedrisatında müsbet ilimlerin
yetersiz oluşu veya hiç bulunmayışı.
3- Türklerin, Rusya devleti içinde, devlet hizmetle
rinden (memuriyetten) uzak tutulmaları.
4- Rus hükümetinin, Türklerin toplumsal karakterine
göre bir egitim yönetimini uygulamadıgı gibi Türklerin bu
konudaki kendi çabalarınıda (toplumsal uyanışa sebeb olaca
gı endişesiyle) engellemesi.
5- Rusya Tü~klerinin, sözcüıügünü yapacak, yetişmiş,
münevver bir kadroya sahip bulunmaması.
6- XIX.yy.'ın sonlarında hızla gelişen usul-i cedit
hareketinin, iyi şekilde ve bir bütün halinde yürütebilecek
organize bir teşkil~tın bulunmayışı.
7- Rusya Türklerindeki, egitimde yenileşme hareketle
rine, yine Türkler arasından dini çevrelerden bir kısım muha
lefet gruplarının bulunması. (Usul-i cedit, usul-i kadim ça
tışması)
- 87 -
8- Bahçesaray'dan Kaşgar'a kadar yayılan usul-i cedit
okullarının kısa zamanda yerel karektere bürünüp, asıl amaç
larından (ortak dil, milli şuur, ve siyasi bagımsızlık) kısa
zamanda uzaklaşması.
9- Rusya Türklerinin maddi ve manevi kalkınma mücade~
lesi ve siyasi bagımsızlık kavgası vermesi için, kendi için
den çıkan kadroyu, dini ve mahalli sebebler ile cehaletin
tesiriyle tam olarak destek vermemişlerdir.
10- Rusya Türkleri adına, yenileşme hareketini yürüten,
aydın ve fikir adamlarının, bu mücadelelerini yürütürken yu
muşak bir tarzda ve Rus hükümetinin tasvibini alarak yapmak
zorunda kalmaları bu hareketin nabzını zayıf tutmuş ve ne
ticede bu yenileşme hareketi, Rusya Türk toplumları açısın
dan beklenen sonucu verememiştir.
11- Kırım, İdil-Ural Türklerinin tamamıyla Rus haki
miyetinde uzun süre kalmaları, onlara iktisadi, siyasi ve
sosyal sahada uzun süre hiç bir hak verilmemesi, bunların
her yönden geri kalmasına ve zayıflamasına sebeb oluşmuştur.
Rus hükümetinin, Kırım ve idil-Ural Türklerine uyguladıgı
Ruslaştırma ve hıristiyanlaştırma politikası, ilahiyat pro
fesörü İminsky tarafından sistemli olarak uygulanmaya baş
lanınca Rusya Türkleri açısından tehlikeli bir gelişme ol
muştur. Türkistan hanlıkları yarı müstakil durumda olmala
rına ragmen onlarda, kendilerine gelen tarihi fırsatı deger
lendiremeyip Rus boyundurugundan kurtulamamışlardır.
Rusya Türkleri, topladıkları genel kurultaylarda sa
dece isl~mi çatı altında bir araya gelmişler, hareketlerine
milli bir karekter kazandıramamışlardır. Kurultaylarda alı
nan kararlar uygulamada pek zayıf kalmış ve kısa zamanda ye
rel bölünmelerin meydana gelmesiyle, ulaşılmak istenen bir
lik ve bütünlük gayesi kagıt üzerinde bir temenni olmaktan
- 88 -
öteye gitmemiştir. Rusya Türklerinin, giriştikleri sosyal
hareketlerin başarısızlıga ugramasında en büyük faktör, ulaş
mak istedikleri birlik ve bütünlük ruhunu, milli şuura eriş
miş ve halkın destegini saglamış, gerekli güç ve kuvvete sa
hip bir teşkilatı oluşturamamalarının büyük rolü vardır.
-.Usul-i Kadim'de egitim ve ögretim, sadece dini ilim-
lerin okutuldugu ve müsbet (dünyevi) ilimIerin dışlandıgı
bir hale gelmiştir. Bu durum ise, Türk toplumlarının iktisa
di kalkınmasını ve her türlü dinamizmini yok etmiştir. Fakat
buradan dini ilimIerin özellikle islami egitim sisteminin
bu sonucu dogurdugu görüşüne varmak yanlıştır. Usul-i Cedit
hareketi egitimde uygulanırken de dini ilimIerin terkedilme
si görüşünden hareket etmemiştir. İdil-Ural'daki V.Cedit
hareketi Türk toplumunun dünyevi kalkınmasını saglayacak ve
ataletten kurtaracak ataletten kurtaracak olan çalışmaların
bütünüdür. Yeni usuldeki egitim sayesinde buradaki Türk top
lumu içinde her türlü iletişim hızlanarak, din şuuru yanında
milli şuur kazanmış bir toplum meydana gelmeye başlamıştır.
Kendi çevrelerinde ve dünyada olup biten olaylarla ilgilene
bilen insanlar yetişmeye başlamıştır ve bu insanlar kendi
siyasi haklarıyla ve Toplumlarının siyasi gelicekleriyle il
gili yogun çalışmalara girişmişlerdir. Fen ilimIerine ilgi
nin artması ve egitim ögretimde hakiki yerini almasıyla Türk
toplumunda büyük canlanma olmuştur.
Usul-i Cedit, Usul-i Kadim çatışmasının sebebIeri ise
şöyle sıralanabilir, geleneksel e~itim yöntemine alışmış
olan Rusya müslümanlarının din erbabı başka bir yönetimin
dinden uzaklaşma sonucunu do~uraca~ı kaygısına kapılmışlar
dır. Sadece ümmetçilik anlayışını benimseyen din adamları
yeni usulün sonucunda gelişen milliyetçilik akımına da, din
de yeri olmayan ve kafirlige götüren bir hareket gözüyle bak
mışlardır. Hatta bu sebeble yeni açılan okulların bizzatbun
lar tarafından (bazı dini çevreler) Rusya hükümetine şikayet
- 89 -
edildi~i görülmüştür. Rusya müslümanları üzerinde büyük bir
güç sahibi olan din adamlarının ekseriyetinin kendi milli
davalarını anlayıp desteklemek yerine karşı hareketlerin art
ması ve kendi milli hareketlerinin karşısında Rus Çarının
himayesinin tasvib edilmesi Rusya Türklerinin, siyasi, kül
tür ve eğitime yönelik milliyetçi karekterdeki hareketlerin~
kaderini etkilemiştir.
Bunun yanında Rusya Türkleri arasında yenileşme hare
ketlerini destekleyen (Alimean Borudi, Rızaettin Fahrettin,
,Musa Carullah Bigi ve diğerleri) pek çok din adamları ve
alim~eri de hayatlarını bu yolda harcamışlardır. Sonunda
Usul-i Cedit harekete topluma malolmuş ve Türk halkı biz
zat kendi çabasıyla bu davaya hizmet etmiştir.
Avrupa'da İngiliz-Alman rakabetinin artması ve dünya
daki di~er gelişmelerin savaş şartlarını hazırlamsı sonucu
Birinci dünya savaşı patlak vermiş ve ittilaf devletleri
(İngiltere, Fransa ve Rusya sonradan Amerika Birleşik Dev
letleri) ile ittifak devletleri (Almanya, Avusturya, Maca
ristan ve İtalya ve Osmanlı devleti) arasında savaş başla
mıştır. (28 A~ustos 1914)
Rusya devleti de dış politikada ki emelleri gerçekleş
tirmek üzere bu sava~a fiilen katılmıştır. Fakat ülkenin
içinde bulundu~u ekonomik çıkmaz yüzünden, savaş Rusya hal
kınında istekli olduğu halde, ülkedeki gelişmeler de~işik
istikamette olmuş ve neticede çarlık rejimininde sonunu ha
zırlamıştır.
Rusya'nın birinci dünya savaşı içinde savunma yatırım
larını artırması, ülkede ekonomik sıkıntıların baş gösterme
si, siyasi istikrarsızlıkların sonucu Şubat 19l7'de 2. ihti
lal yapılmış (1. ihtilal 1905 yılında gerçekleşmiştir) ve
sosyal demokratlar (Menşevikler) iktidarı ele almıştır. Kı-
- 90 -
sa zaman sonra Ekim 1917 ihtil~li bunu izlemiş ve Bolşevik
ler iktidarı ele almışlardır. Asker sovyeti ile işçilerin
birli~inden teşekkül eden bu yönetim Brest-Litovsk anlaşma
sıyla ülkeyi savaştan çekmiş ve kendi iç sorunlarını çözmek
için kendine fırsat yaratmıştır.
Rusya'da 1905 ihtil~li ile meydana gelen ve 1917 Ekim
ihtilaline kadar devam eden serbestlik ortamını kendi menfa
atleri do~rultusunda tam olarak kullanamayan Rusya Türkleri
açısından bu zaman dilimi büyük kayıpla kapanan devre ola
rak yorumlanabilir.
Rusya Türklerin~n kendi istikl~llerini kazanmak için
giriştikleri teşebbüslerin başarısız olmasında da bir takım
sebebler vardır. Bu sebebler arasında; gereken milli şuura
erişememeleri, girişmiş oldukları e~itim, kültür hareketle
ririin devamında ayrılı~a düşmüş olmaları, Rusya içinde ge
niş bir co~rafi sahaya yayılmış olmaları, Tebası oldukları
Rusya devleti içindeki fikir hareketlerinden etkilenerek
ayrı grupların do~ması (solcu ve sosyalist hareketlerin,
milli akımlara muhalefeti), Türklerin nüfus yo~unlu~unun
fazla oldu~u bölgelerde topraklı muhtariyet veya istiklal
teşebbüslerine (1-11 Mayıs 1917 Bütün Rusya müslümanları
kongresinde) karar alındı~ı halde bu konuda kesin bir stra
teji geliştiremeyip, güç birli~i yapamadıkları için hepsinin
ayrı ayrı girişti~i mücadeleler bastırılmış ve genelolarak
başarısızlı~ın zeminini hazırlamıştır.
Rusya Türkleri, kendi aralarında birlik ve bütün
lü~e ulaşamamaları Sovyetlerin bunlar üzerindeki çalışmala
rını kolaylaştırmış ve Türkler, Rusya çarlı~ından sonra
Sovyetlerin boyunduru~u altına grimekten kurtulamamışlardır.=
- 91 -
BİBLİYOGRAFYA
Akyüz, Yahya; Türk Egitim Tarihi, Ankara 1985.
Atay, Hüseyin; Osmanlılarda YUksek D~n Egitimi, İstanbul 1983
Ayhan, Halis; Egitime Giriş, İstanbul, 1982.
Baltacı, Cahit; xv-xvı. Asırlarda Osmanlı Medreseleri, İstan
bul, 1976.
Beningsen, A.X.Q.Lemercier; Stepte Ezan Sesleri, Çev.Nezih
Uze1, İstanbul, 1981.
Çelebi, Ahmet; İslamda Egitim-Ögretim Tarihi,Çev. Ali Yardım,
İstanbul, 1983.
Devlet, Nadir; Rusya TUrklerinin Milli Mücadele Tarihi(1905~19l
Ankara, 1985.
; Yusuf Akçura'nın Hayatı, TA, sayı 12, yıl 1986'd
ayrı basım, İstanbul, 1987.
Devletşin, Temirbek; Sovyet Tataristanı, İstanbul,1939.
Ergin, Osman; Türkiye Maarif Tarihi, İstanbul, 1939, 2.cilt.
Hanefi, Kerim; Muallimlere Numune, Kazan, 1907.
Kırımer, Cafer Seyitahmet; İsmail Bey Gaspıralı, İsatnub 1934.
Kurat, A.Nimet; Rusya Tarihi (Başlangıçtan 1917'ye kadar),
Ankara, 1948.
Mahmut (ou), A.H; Stonoulenie, Kazan, 1982.
Rasonyi, Laszlo; Tarihte Türklük, Ankara, 1988.
Saray, Mehmet; Gaspıralı İsmail Bey, Ankara, 1987.
Sevük, İsmail H~bib; Türk Tecdit Edebiyatı Tarihi, İstanbul,196'Şeref, Şeher; Şihabettin Mercani Hazretleri'nin Do~umunun Yüzün-
cü yılı Münasebetiy1e, (H.1233-l333),Kazan, 1915.
Taymas, Abdullah Battal; Kazan Türkleri, Ankara, 1966.
Kazanlı Türk Meşhurlaından Musa
Carullah Bigi, İstanbul, 1958.
O Ben Bir Işık Arıyordum, İstanbul 1963.
Kazanlı Türk Meşhurlarından Rızaettin
Fahrettin, İstanbul, 1958.
Kazanlı Türk Meşhurlarından İki Mak
sudiler. İstanbul 1959.
~ 92 -
Togan, Zeki VElidi; Bugünki Türk İli Türkistan ve Yakın Tarihi
İstanbul, 1981,
Togay, Muharrem Feyzi; Yusuf Akçura'nın Hayatı, İstanbul, 1944
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı; Osmanlı İlmiye Teşkilatı, Ankara
1984.
Zenkovsky, A.Sergei; Rusya'da Pan-Türkizm ve İslamiyet, çev.
İzzet Kantemir, Ankara, 1971.
MAKALELER
Arat, Reşit Rahmeti; "Kasım HanlıRı" İA, VI, s.38l-386.
"Kazan HanlıRı" İA VI, s.505-522.
Aslanapa, Oktay; "Tarih Boyunca Türk ERitim Müesseseleri",
TK, XI/XVIII, Ankara, 1964.
Bekirof, M.Hanefi; "Omumi Türkimiz ve Mekteplerimiz" .§., VII,
s.245 Orenburg, (Orenburg Hüseyniyye Medresesindı
Tabl İlimler Muallimi)
Berehem, M.Van; "Mimari" İA, VIII, s.3l8.
Devlet, Nadir; Do~uştan Günümüze İslam Tarihi, "Altınordu",
İstanbul, 1988.'
; "Kazanlı Tarihçi, Islahatçı ~e Din Adamı Şaha
beddin Mercanl" K, 5-6-7-8, 1972-1973.
Fahrettin, Rızaettin; "Bir Köye Osul-i Cedit Kirtilinin Tarihi'
.§., 23, Orenburg, 1916, s.566-568.
; "İsmail Gaspıralı" I, 21, 1914, s.274-27E
Gaspıralı, İsmail; "Rusya Türklerinde nsul-i Savtiye Mekteple
rinin Tarihi" I, IX, 1912, s.274-276.
Günyol, Vedat; "Mektep" İA, VII, s.652-569
Hamidl, Hamza Muhammed EminoRlu (Tomski Ahund'u); "O~ul-i Ka
dim Medresesi", Din ve Maişet, 38, Orenburg.
1910, s.308.
Kurat, Akdes Nimet; "Kazan Türklerinin Medeni Uyanış Devri",
A.Ü.D.T.C.F.Derg. XXIV ~, 3-4 Ankara 1965, s.99
Müs1iml, Abdülhamid; "Tedris ve Terbiye Meselesi", .§., 24,1915
s.756.
Narazl; "Troitsk Şehrinde Ayniyci Hanım Yaveşova Tarafından
Açılmış Orta Derecedeki Kızlar Mektebi Hakkında"
.§., 21, 1915, s.666-668.
- 93 -
Osmani, Gafur; "İptidai Mektepde Coğrafya Dersleri" .§., 10,
1915, s.313.
Peterson, John; "MescitH İA, VIII, s.I-120
Sadi, Abdurrahman; "İptidai Mektep Programında En Ehemmiyetli
Bir Mesele" .§.,14,1916, s.320-322.
Şeref, Şeher; "Şihabettin Mercani'nin Doğumunun 100. yılı
Hatırasına (1815-1915) Yayınlanan Mercani Mec
muası" Kazan, 1915.
Şura; "Buhara Şehrinde Tahsi1 H Orenburg, V, 1915 s.152-154.
__ ; "Buhara' nın Bugünki Medreseleri Hakkında Maltımat", XII,
1916, s.300-302.
"Rusya'da •••••• Mektep1eri" X, 1909, s.306-308.
Tacettin, Ahmet; "Troitsk'te Usu1-i Medaris" .§., XII, 1909,
s.366-368.
Taymas, Abdullah Batta1; 'Osu1-i Kadim" TK, 40, Ankara, 1965,
s.403-410
"Türk Dünyasında 'Osu1-i Cedit Hare
keti" TK, XVIII, Ankara, 1964, s.119-125.
Temir, Ahmet; "Kuzey Türk Edebiyatı (Tatar-Başkurt") TDEK,
Ankara, 1976, s.505-521.
: "İdi1-Ura1 ve Yöresi" TDEK, Ankara 1976, s.1251
1271.
Tuhfete11in, Fahirrazi; "8 Yıllık İbtidai Mektep" .§., XIII,
1916, s.284-286.
Ülküsal, Müstecip; "Kırım Türkleri" TDEK, Ankara, 1976,
s.1140-1153.
Vecdi, Muhammet Ferit; "U1um-u Aliye Medresesi" .§., XI, 1908.
s.338-340.
Yarkın, İbrahim; "Türkistan'da Uyanış-Milli Hareketler ve Mü
nevver Kari" TK, 46, Ankara, 1966, s.970.
Yavuşef, Nuşirvani; "Türkistan Mektep ve Medrese1erin'de Ders
Programı" .§., IV, 1914, s.116-118.
- 94 -
İmtihan Düsturu; "İçkiRusya ve Sibir Müslümanlarının Diniye
Nezareti (Mahke~ey-i Şeriyye)'nin Medrese ve
İmtihan Şubesine ait işler Hakkındaki Düsturu'ı
Ameli'inden İmtihan Düsturu" Dfa, 1918, (Ankara
Milli Kütüphane Miro Film Arşivi. No: B-lS2)
Muaıı i,1'til ere Numune; KazanŞehrinde "Muallimler Cemiyeti" tara
fından tertip edilmiştir. Kazan, 1906.
DERGİLER
A.U.D.T.C.F. Der: Ankara Universitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
Dergisi (Ankara)
E Emel (İstanbul)
İA İsl; am Ansiklopedisi (İstanbul) -,
K Kazan (İstanbul)
Ş Şura (Orenburg)
T.D.E.K. Türk Dünyası El Kitabı (Ankara)
Din ve Maışet (Orenburg)
T.K. Türk Kültürü (Ankara)
T.A. TürklUk Araştırmaları (İstanbul)
KISALTMALAR
a.g.e
a.g.mk.
bk.
H,h
Ml,ml
Prof.
yy.
Adı geçen eser
Adı geçen makale
Bakınız
Hicri
Miladı
Profesör
Yüzyıl
-EK-
Şura 1916 Ta1im ve Terbiye
Numara: 12 sahife: 300
BUHARA'NIN BU GÜNKİ MEDRESELERİ HAKKINDA MALUMAT:
Rusya'da bulunan Türki karındaş1arımızı Buhara'nın
bu günki medreseleri hakkında ma1ut birü kasdı bir1e Buhara~
lı Abdürraif Fıtrat Efendi tarafından telif edilen "Seyyah-ı
Hindi" isimli eserden tübendaki cedve1i tercüme ettim. Mezkur
"Seyyah-ı Hindi" Farsi dilinde yazılan bir eser olub 128 sa-
.hife1er camasında güzel bir kitabdır.
Mundan ikiyüz yıllar mukadem "Buharay-ı Şerif" bik
küb alimler ve din hadimleri yetiştirgen idi. Lakin bara bara
son vakitlerde evvelki nizamlı tertipli okullarını taşalav
larını sebebli tenzi1 ettiler ve cehalete düçar oldular.
Bu günde Buhara da ikiyüzden artık medrese var. Mun
lar Ali, Evsat, Edni ismi ile üç derece bulunalar. ;
Ali derecesinde olanları iş bunlar:
1) Göklütaş Senevi Vakfı 150.000 tenke
2) Cafer Hoca " 250.000 "3) Cüybar " 130.000 "4) Mir Arab " 150.000 "5) Muhammed Ali Hacı " 150.000 "6) Tursun Can " 140.000 "7) Divan biki " 150.000 "8 Kauşan " 190.000 "9) Abdülaziz Han(g medrese) " 120.000 "10) Mirza Ulu Bey " 60.000 "ll) Molla Abar " 80.000 "12 Parsa " 50.000 "13) İbrahim Ahund " 40.000 "14) Fethullah Kuşbigi " 80.000 "
15) Bibi Halife Senevi Vakfı ~_50. 000 Tenke
16) Halife Niyaz Kul " 50.000 "17) Molla Muhammed Şerif " 60.000 "18) Garilbe " 40.000 "19) Ayaban " 60.000 "20) Cüyberce " 60.000 "21) Abdullah Han " 50.000 "22) Madir Han " 40.000 "23) Asıri " 40.000 "24) Hoca Nihan " 50.000 "25) Şadim Bey " 40.000 "26) Dar'el Şifa " 40.000 "27) Car bekr " 70.000 "28) Bedel Beg " 40.000 "29) Hoca Devlet " 120.000 "30) Meskin " 60.000 "3l} Damolla Şir " 40.000 "32 " 40.000 "33) Nakib " ·120.000 "
Yekün 285.100.000 "Orta dereceli olanları bunlar:
1) Huzur Senevi Vakfı 25.000 Tenke
2) Afgan " 10.000 "3) Rahmi Kul " 30.000 tt
4) Utkur Kuşbigi tt 25.000 tt
5) Hüseyin Babil if 30.000 "6) Alim Can if 20.000 tt
7) Atalin " 25.000 "8) İsmail Hoca " 30.000 tt
<.
9) Cadır Han Hürrev " 30.000 "10 Reşit tt 25.000 tt
ll) Gazayan " 25.000 "12) Keriban Cal tt 30.000 tt
13) Çuçün Ayım " 25.000 if
14) Şerafet Banu if 30.000 "15) Nakib Hürev if 25.000 "
16)
17)
18)
19)
20)
21)
22)
23)
24
25)
26)
27)
28)
29)
30)
31)
32)
33)
34)
35)
36)
37)
38)
39)
Cübin Kılan
Balayı Hıvz
Mir Can Ali
Asker Bey
Sadır Bey
Bedel Bek Köhne
Hafız Kıngırat
İskender Han
Çar Bekalı
Sırtırasin
Mirza Fazıl
Tobcu Başı
Seyid Kemal
Abdülşükür Bey
Kırbasun
Hukur
Kazi Latif
Bedreddin
Leşiman
Ayır Nazır
Damolla Hasan
ipşan Pir
Mir kemal
Çura Baban
Senevi Vakfı
"""""""""""""""""""""""Yekün:
30.000.
30.000
30.000
30.000
25.000
25.000
35.000
35.000
22.000
30.000
25.000
20.000
22.000
20.000
24.000
30.000
18.000
16.000
22.000
35.000
15.000
16.000
14.000
12.000
961.000
Tenke
""""lt
lt
"n
"nt
n
n
n
lt
n
""t
" t
lt
"""lt
Tenke
Edni derecedik Medreseler "100" dene artık bu1ub vakfı
"1000" tenke Buhariden "10.000" tenke Buhari geçe bardır.
Vurta hesab ile edni derecede bulgan medreselerinin vakfı
500.000 tenke Buhari bulur.
Buharay-ı Şerifde üçyüz dane artıgrak mekteb-i ibtidai
ve onbir aded büyük Kütübhaneler bar.
Kütüphaneler Şusi1er:
1) Cafer Hoca Senevi Vakfı 18.000 Tenke
2) Ku1ukşane " 5.000 "3) Hoca NihaI " 8.000 "4) Gök1ütaş " 1.000 "5) Abdü1aziz Han " 2.000 "6) Mirza Ulu Bey " 890 tY
7) Bida1 Be~ " 800 "8) Dar'e1 Şifa " 3.000 "9) Kusfend " 1.600 ",10) Ba1ay-ı Huz " 1.600 "11) ~üybar " 1.400 "
Yekün: 4.310.000 Tenke
~. CeTtibeköğretim "ırnlu
DOlciiı:aaı:ıtasyOIl .l.vıı;;...~;;