98
YUNUS EMRE DOSYASI Kitap İncelemeleri İskender Pala-Od M. Fuat Köprülü-İlk Mutasavvıflar Ali Ural-Ay Tiradı Ernest Hemingway-Yaşlı Adam ve Deniz Serbest Metinler Güzel söz şifadır MAYIS 2021 SAYI 2

MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

YUNUS EMRE DOSYASI

Kitap İncelemeleriİskender Pala-OdM. Fuat Köprülü-İlk MutasavvıflarAli Ural-Ay TiradıErnest Hemingway-Yaşlı Adam ve Deniz

Serbest Metinler

Güzel söz şifadırMAYIS 2021SAYI 2

Page 2: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Her şeyin bir zekâtı vardır. Bedenin zekâtı da oruçtur...Oruç sabrın yarısıdır.

Page 3: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr
Page 4: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

�ç�ndek�ler

ÜSKÜDAR TENZİLE ERDOĞANKIZ ANADOLU İMAM HATİP

LİSESİ ADINA SAHİBİ VE YAYINYÖNETMENİ

MEHMET POLATYAYIN DANIŞMANI

AYŞE SARAÇYAYIN KOORDİNATÖRÜ

AYŞE İREM İNANKAPAK TASARIM

ZÜLAL AYDINLIAYŞE İREM İNAN

İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜ TASARIM

AYŞE İREM İNANSAYFA TASARIMREYYAN ARSALAN

ŞEYDA BAKŞENAYŞE İREM İNAN

EDİTÖRLERHİLAL AZAK

REYYAN ARSLANAYŞE İREM İNAN

YAZARLARŞEYMA ŞENLİ

AYŞE İREM İNANSELİN BAHAR YEŞİLYURT

HAYRUNNİSA ERDAĞLIEBRU YILDIZ

ELİF SENA AYDINELİF TÜKMECİ

HİLAL AZAKİKRA GİZE

MELİKE KANTARCISEMANUR AKTAR

ŞEYMANUR ŞİMŞEKZEYNEP HİLAL AKYASAN

REYYAN ARSLANEMİNE RAVZA ÜNVERHAYRUNNİSA BALKAN

BAHAR ÖZTÜRKHAVVA GÜL DEMİRCİ

ÇİZERBİLGENUR ULUKÖYLÜ

Sayfa ARALIĞI

01-40YUNUSEMRE

DOSYASI

41SEHL-İ MÜMTENİ

45NİYAZİ MISRİ

47VEDA VAVEYLASI

49BAĞLI KÖLELER

53MAKALE-EDEBİYAT,TOPLUMVE PSİKOLOJİİLİŞKİSİ

63İNCELEME- AYTİRADI

Page 5: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

73ACILAR ŞEHRİ

77ÜMİTVÂR

83HİKÂYE-KIRMIZIGÜL

87HİKÂYE-FİNCAN

67İNCELEME- YAŞLIADAM VE DENİZ

71ÇINAR

Page 6: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Merhaba,İkinci sayımızla karşınızdayız. Bu sayımızda dosya konumuz“Yunus Emre”. Konunun öneminin farkındayız ve bu duygubizi daha da heyecanlandırıyor. Dosya konumuzla ilgili merakedip araştırdıklarımızı sizlerle paylaşmaya çalıştık. Dosyakonusu için Ayşe İrem İnan, Semanur Aktar, Ebru Yıldız,Reyyan Arslan, Bahar Öztürk, Selin Bahar Yeşilyurt,Hayrünnisa Erdağlı, Melike Kantarcı, Şeymanur Şimşek, İkraGize araştırma yazılarıyla bize destek oldular. BilgenurUluköylü karakalem portre çalışması ile katıldı. Zeynep HilalAkyasan, Emine Ravza Ünver, Havva Gül Demirci kitapinceleme yazılarıyla katkıda bulundular. Hilal Azak bir tiyatrometni kaleme aldı. Nisa Balkan ve Bahar Öztürk Edebiyat-Psikoloji İlişkisi üzerne bir makaleyle ikinci sayımıza katıldı.Elif Sena Aydın, Elif Tükmeci, Reyyan Arslan ve Nisa Balkanbu sayımızın hikaye yazarları. İlk sayıya göre daha büyük birekiple çalıştık. Çalışmamıza katılan tüm arkadaşlarımızateşekkür ediyoruz. Okumayı, yazmayı seven tümarkadaşlarımızı aramızda görmek istediğimizi tekrarbelirtmek isteriz.

Pergel

Ed�tör yazısı...

Page 7: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr
Page 8: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

SÖZLÜK

1

Tasavvuf İslâm’ın zâhir ve bâtın hükümleri çerçevesinde yaşanan mânevî vederunî hayat tarzını ifade eder. Tasavvuf düşüncesi Allah sevgisi(muhabbetullah) ve Allah korkusu (mehâfetullah) temelinedayanmakta, Allah korkusu aynı zamanda Allah’ı sevmektenkaynaklanan bir çekinme olduğu için bu iki kavram birbirinitamamlamaktadır. İslam'ın iç veya mistik yüzü olarak tarif edilebilir.Ayrıca Sufizmin batıda yükseltilen içeriğinin "Budizm ve Taoizm gibiiçeriksiz güzel yaşama tarzı" olarak yorumlanması da vardır.Tasavvuf ilmi ile uğraşanlara mutasavvıf denir.

Yunus EmreHümanizmin Türk edebiyatındaki temsilcisi olarak geçse deYunus’taki aşk ve sevgi tasavvuf temellidir. Yunus’un şiirlerindetasavvuf Türkleşmiştir. Bunu, Yunus Emre’nin kullandığı dil, kelimekadrosu, tasavvuf konularını ele alış tarzı ve yaptığı benzetmeleraçıkça göstermektedir. Yunus Emre’de tasavvuf incelenirkenöncelikle Allah mefhumu ele alınmalıdır. Allah anlayışında, Allah’ınsevilen “Ma’şuk” ve seven “Âşık” sıfatları ön plandadır. Yunus Emreiçin aslında âşık ve ma’şuk birdir. İkisini birleştiren nokta ezeli veebedi olan “aşk”tır. Her şeyin kaynağı aşktır.

Sufi(zm) Tasavvufî hayat tarzını benimseyerek Hakk’ın yakınlığınıkazanmaya çalışan kişidir. Tasavvuf yolunda nefis mücâhedesinisürdürmekte olanlara mürîd ve mutasavvıf, bu mücâhedeyitamamlayıp kemale ermiş olanlara sûfî denilmektedir. Sûfiyye“tasavvuf; tasavvuf ehli kimseler, sûfîler” anlamındadır.

Page 9: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Âşık Işığın etrafında dönerek yanan pervane, ma’şuk ise ışıktır.

2

Hazırlayanlar: Şeyma ŞENLİ&Ayşe İrem İNAN

Dante Alighieri Hümanizm’in en önemli temsilcisi sayılır. İtalyan edebiyatçı vesiyasetçi olan Dante “Mutlak-Yönetim Üzerine” eserinde papa veimparator arasındaki ilişkiyi açıklarken imparatoru aşırı derecedeyüceltmiş ve ortaya evrensel bir mutlak-yönetim tasarısı getirmiştir.Bu ütopya tasarısında o dönemin İtalya’sının parçalanmak üzereolmasından kaynaklı bir tedirginlik vardır. Ünlü eseri “İlahiKomedya”da ortaçağ yaşamının ve düşünce dünyasının özellikleriniduyurur. Bu şiir imgesel bir kurgudan meydana gelir. EserDante’nin Cennet, Cehennem ve Araf’ı dolaşmasını anlatır. Katolikdogmalarına bağlı kalınsa da, eserinde gezgin ruhlu, atılgan vemeraklı yeni insanı tanıtmıştır.

Hümanizm İnsanın her şeyin ölçüsü olduğunu savunan anlayıştır. Bununlabirlikte hümanizmin ilk anlamı, eğitimin insanı insan yaptığına, onugerçekten ve pozitif anlamlar içerisinde şekillendirdiğine inanılanklasik dil, şiir, tarih ve felsefe benzeri disiplinlere yapılan vurgudanmeydana gelir. İkinci anlamıyla, ahlakın temeli olarak olağanüstüolanı ve dini dogmaları tamamen reddedip aklı, bilimi ve adaletibenimseyen sekûler bir ideolojidir.

Page 10: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Yunus Emre’n�n hem dünya beşer�yet�ne ortak b�r değer olarak takd�m ed�lmes� hemde ülkem�ze b�r kez daha hatırlatılması maksadıyla 2021 yılının “B�z�m Yunus” olarakanılması Yunus Emre’n�n m�rası olan Türkçen�n önem�n�n vurgulanması meden�yetd�l� k�ml�ğ� �le b�l�nçl� ve doğru kullanımının sağlanması amacıyla “Dünya D�l� Türkçe”adıyla yurt genel�nde ve yurt dışında b�r kampanyanın tert�plenmes�ne kararver�lm�şt�r.

Sel�n Bahar YEŞİLYURT

(@mervekrl_)

2021 Yunus Emre ve Türkçe Yılı

29 Ocak2021

tarihinde cumhurbaşkanlığı tarafından yayınlanangenelgeye göre 2021 yılı Türk dili ve medeniyetinintemel taşlarından biri olan Yunus Emre’nin vefatının700. yılı hasebiyle UNESCO tarafından anma vekutlama yıldönümleri arasına alınmıştır.

3

Page 11: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

"ÂŞKA

VARINCA

KANADI

KİM

ARAR"

Çizer: Bilgenur ULUKÖYLÜ

4

Page 12: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Yunus Emre Yûnus Emre’nin tarihîşahsiyeti hakkında pek çokfarklı görüşler bulunmaktadır.Onun Yıldırım Beyazıt devrineeriştiğini söyleyen, KanûnîSultan Süleyman dönemişairleri arasında ona da yerveren, XIII. asrın sonu ile XIV.asrın ilk yıllarında yaşadığınıileri süren araştırmacılar varsada bu görüşler, Adnan Erzi’ninBeyazıt DevletKütüphanesi’ndeki birmecmuadan alarak neşrettiğibelge ile ortadan kalkmıştır.Belgede Yûnus Emre’nin 638(1240-41) yılında doğduğu,seksen iki yıl yaşadığı ve720’de (1320) vefat ettiğikaydedilmektedir (TTKBelleten, XIV/53 [1950], s. 85-89). Yunus Emre’nin doğduğu1240 yılında yani 13. Yüzyılınikinci yarısında Anadolu’daHaçlı Seferleri, KösedağSavaşı (1243) gibi birçokkarışıklık hâkimdir.

Yûnus Emre’nin hayatına dair ilkve en geniş bilgiler Firdevsî’nin(ö. 918/1512) yazdığı düşünülenVilâyetnâme-i Hacı Bektâş-ıVelî’de yer almaktadır.Vilâyetnâme’de (DİB Ktp. , nr.714, vr. 128a) onun Sivrihisar’ınSarıköy’ünde doğduğu,mezarının da bu köye yakın birmevkide bulunduğu kaydedilir.Yûnus’un yaşadığı çevrehakkında Bektaşî geleneğinindoğruluğunu kabul edenMehmed Fuad Köprülü, onunXIII. yüzyılın son yarısındaSivrihisar’da yahut Bolu civarındaSakarya suyuna yakın köylerdenbirinde yetişmiş bir Türkmenolduğunu belirtir. (TürkEdebiyatında İlk Mutasavvıflar, s.262-265).

Yûnus Emre divanının ilk iki sayfası (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 3889)

5

Page 13: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Vilâyetnâme-i Hacı Bektâş-ıVelî’e göre Yunus Emrebuğday almak üzereKarahöyük’e gider, bir süreHacı Bektâş-ı Velî’nin yanındakalır, geri döneceği sıradabuğday yerine Hacı Bektaşona “nefes” vermeyi teklif eder,fakat Yûnus ısrar edincekendisine dilediği kadarbuğday verilerek gönderilir.Köyüne yaklaştığı esnadagafletinin farkına varan Yûnus,tekrar tekkeye döner ve nasipister. Durum Hacı Bektâş-ıVelî’ye arzedilince o, “Bundansonra olmaz. Biz o kilidinanahtarını Tapduk Emre’yeverdik, varsın nasibini ondanalsın” der ve onu TapdukEmre’ye gönderir. Yûnus daTapduk Emre’nin yanına varıpdurumu ona anlatır; TapdukEmre halinin kendisine mâlûmolduğunu, hizmet edip emekvermesi halinde nasibinialacağını söyler. Yûnus kırk yılboyunca erenler meydanınaeğrinin yakışmayacağıdüşüncesiyle tekkeye sadecedüzgün odun taşır.

Rum erenlerinin TapdukEmre’nin tekkesinde büyük birmeclis kurdukları bir günmecliste Yûnus Emre ilebirlikte Yûnus-ı Gûyendedenilen başka bir Yûnus dahabulunmaktadır. Tapduk Emrecezbeye gelince Gûyende’ye,“Yûnus, söyle!” der, fakatGûyende işitmez. Tapduk busözü üç defa tekrarladığı haldeYûnus-ı Gûyende yine işitmez.Bu defa Yûnus Emre’yedönüp, “Yûnus, vakit geldi, ohazinenin kilidini açtık, nasibinialdın, hünkârın nefesi yetişti,sen söyle!” der. Gönlü açılan,gözlerinden perde kalkanYûnus “şevk denizine düşüp”inci ve mücevher değerindesözler söylemeye başlar(Manakıb-ı Hacı Bektâş-ı Velî,s. 48-49). Aziz MahmudHüdâyî’nin, şeyhi Üftâde’ninsohbetlerinden derlediğiVâḳıʿât’ta yer alan Yûnus’lailgili rivayetler Vilâyetnâme’deanlatılanları büyük ölçüdetekrir ve tasdik eder. YunusEmre’nin, Tapduk Emre’ninkızı ile evlendiği de rivayetedilir.

6

Page 14: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Yunus Emre’nin ümmîolduğuna dair rivayetler olsa dabunlar tarihi bir hakikatsayılabilecek niteliktedeğillerdir. Vilâyetnâme-i HacıBektâş-ı Velî’deki menkıbevibilgilere göre okuma yazmabilmeyen fakir bir kişidir. Bazıaraştırmacılara göre dervişlikyoluna girmeden önce mektepmedrese eğitimi görmüş birşahıstır. Sadi-i Şirazî’den veMevlâna’dan yaptığıtercümelerden Farsça bildiği,Kur’an ve hadislere vakıf oluşu,klasik edebiyat unsurlarına vepeygamber kıssalarına yaptığıatıflardan da belli bir donanımıolduğu anlaşılır. Öğreniminiyetiştiği tekke ve çevresindedeğerlendirmek gerekir. Şiirlerinde kendisi hakkındasık sık kullandığı ümmî sıfatıda “gelenekten gelen safbilgiye sahip olan”anlamındadır.

Yunus Emre pek çok yerigezmiş, “yukarı iller” dediğiAzerbaycan’a kadar gitmiştir.Yûnus’un seyahatlerininsebepleri, bunların ne şekildegerçekleştiği tam olarakbilinmese de tarikatlardöneminde seyahat sûfîlerinhayatında nefis terbiyesininönemli bir unsurudur. AyrıcaYûnus’un, şeyhi TapdukEmre’nin ailesi veya tarikatşeceresi bakımından buyöreyle bağlantısıolabileceğinden “yukarı iller ”dedolaşması tesadüfî değildir.

Yûnus Emre’nin mürşidiTapduk Emre’dir ancak tarikatıhakkında birçok görüş öneatılmıştır. Bektaşî, Mevlevî,Vefaî… olduğu söylense deçağdaş kaynak İbnü‘s-Serrâc’tan yola çıkarak busöylemlerin yanlış olduğuispatlanmıştır. İbnü’s-Serrâc’tan da yararlanarakYunus Emre’nin Rifaîgeleneğine mensup Müslümanbir tasavvuf kimliği olduğusöylenebilir.

7

Page 15: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

M. Fuad Köprülü, Adnan Erzi’nin1950’de neşrettiği belgeden sonraYûnus’un vefat tarihinin 1320 olduğunukabul etmiştir. Anadolu’nun pek çokyerinde ve Azerbaycan’da Yûnus’a aitmezar ve makamlar mevcuttur. BunlarYûnus’un neden “Bizim Yunus” diyeanıldığını, seyahat ettiği yerlerdekisohbetlere katıldığını, çok sevildiğini vehâtırasının yaşatıldığını gösterir.Anadolu’da Yûnus’un mezarınınbulunduğu söylenen yerler şunlardır:Eskişehir Sarıköy (şimdi Yûnus Emreköyü), Karaman, Aksaray Ortaköy,Bursa, Manisa Kula Emresultan köyü,Erzurum Dutçu (Düzcü) köyü, IspartaKeçiborlu, Afyon Sandıklı, AnkaraNallıhan Emremsultan köyü, Ünye veSivas. Bunların yanında Azerbaycan’ınGâh bölgesinde de bir makammevcuttur. Bazı kaynaklarda Yûnus’unmezarının Sivrihisar yakınlarındakiSarıköy’de olduğu belirtilmektir. Sarıköy’deki mezar Ankara-Eskişehir demiryoluhattının yapılması esnasında 6 Mayıs1946 tarihinde açılmış, kabirdekibakiyeler geçici mezara nakledilmiş,1970’te yeni yapılan bir anıtmezarlabugünkü yerine getirilmiştir. FuadKöprülü, Abdülbaki Gölpınarlı ve FarukK. Timurtaş da Yûnus’un mezarınınburada yer aldığını kabul ederler.

Ayşe İrem İNAN

YUNUS

EMRE

8

Page 16: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

YUNUS EMRE’NİNESERLERİ 13.yüzyıl Türk edebiyatınınönemli temsilcilerinden biri olanYûnus Emre, Orta Anadolu’dayaşamış mutasavvıf bir şairdir.Kaynaklara göre 1240 senesindeEskişehir’e bağlı Sarıköy’dedoğmuştur. Tahsil görüpgörmediği üzerine ihtilaflarbulunduğundan belli değildir.Tasavvuf öğrenimi için ilk HacıBektaş-ı Velî’ye gitmiş, onunyönlendirmesiyle TapdukEmre’nin müridi olmuştur.Menakıba göre kırk yıl TapdukEmre’ye hizmet ettikten sonraseyr ü sulûk (tasavvuf yolculuğu,manevi yolculuk)unutamamlamıştır. 1320 senesindevefat eden Yûnus Emre, yazmışolduğu şiirleriyle Türkçeyi bir aşkve mana dili haline getirmiştir.Yûnus Emre’nin RisaletünNushiyye (Öğüt kitabı) ve Divan ıilahiyat (Şiirler) olmak üzere,bilinen iki eseri bulunmaktadır.

Risale 707 yılında mesnevişeklinde yazılmış, 600 beyitlikolup Yûnus’un seyr ü süluk ehlineöğütlerini içerir. Eseri “Failatünfailatün failün” vezniyle yazılmışon üç beyitlik bir nazımla başlarve kısa bir mensur bölümü iledevam eder. Asıl mesnevi,mensur bölümünden sonrabaşlar. Asıl mesnevi “Mefailünmefailün feulün” veznindedir.Aruz vezninin yeni yeniuygulandığı bu dönemde risalede,vezin aksaklıkları bulunmaktadır.Risaletün Nushiyye, Yûnus’unilahilerine kıyasla daha az şiirözelliğine sahip bir eserdir. Bumesnevide ahenkten ve âşıkanebir üsluptan söz etmek mümkündeğildir fakat eserde sembolizmmükemmeldir. Buradakikavramlar soyut olup daha çokteşhis (kişileştirme)denyararlanılmıştır. RisaletünNushiyye didaktik bir öykü olupinsanın, olgun insan olmayolunda yaşadığı maneviyolculuğunu anlatmaktadır.Yûnus, bu yolculuğu anlatırkendönemin sosyal ve kültüreldeğerleriyle, nefisle mücadele,aşk ve muhabbet, kanaat, ıstırapgibi hallerini evrensel kavramlarınıbirleştirip kısmen sembolik birmesnevi kaleme almıştır.

9

Page 17: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Aşağıda Risaletün Nushiyye’denaldığımız iki örnekte degörüldüğü üzere Yûnustoplumsal konulara değinmiştir.

K�mse kınanmaz suçu yüzünden,Sorulmaz başkasına suçu senden.Ben�m suçum �ç�n sana günah yok,Sen�n suçun �ç�n bana günah yok.El� söyleyen kend�n� unutur,Deme başkasına yavuz huyludur.

Hasetç�n�n el� ermez b�r �şe,K�me kuyu kazarsa kend� düşe!D�yey�m de b�l c�mr� hâl�n� sen,Yed�ğ� şey� sakınır kend�nden.Kend� kazancını kend�ne vermez,Eller� bağlıdır yemeğe erme.

Divanda aruzlu şiirler az,heceli şiirler çoktur. Bundayukarıda da bahsettiğimiz gibio dönemde aruzun yeni yenikullanılmasının etkisi vardır vedivanda aruzlu manzumelerdehatalar görülmektedir. YûnusEmre’nin, hem aruzlu hemheceli şiirlerinin pek çoğumusammattır (Bendlerleoluşan nazım biçimidir.).Yûnus’un aruzlu musammatşiirlerinde genel olarak “Müstefilün müstefilünmüstefilün müstefilün” vezniyleyazılmıştır. Yûnus Emre, Türkdilini aruza ciddi bir şekildeadapte eden ve ilk defa millişiir şeklini gazale yaklaştıran,adına “Yûnus tarzı” denilenkendisine mahsus bir üslubunyapıcısı, ilk büyük şairimizdir.

Hayrunnisa ERDAĞLI

Divanı İlahiyyat; Yûnus’un asılsanatını, aşkını, imanını, tevhidinhakikatiyle ve ilahi güzellikle ilgilidüşüncelerini öğrendiğimizeseridir. Yûnus bazı beyitlerindedivanından söz eder:

(Ey kardeş! Adı. Yûnus olduysabunda şaşılacak ne var. Bundansonra benim divanımı yaniyazdıklarımı okusunlar.)

Yûnus olduysa adım pes ne aceb Okuyalar defter ü d�vanımı RİSALETÜN

NUSHİYYE

10

Page 18: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

YUNUS EMRE’NİNBESTELENMİŞ ESERLERİ

Anadolu Selçuklu Devleti’nindağılmaya başladığı ve yenibeyliklerin kurulduğu,Anadolu’nun Moğolbaskınlarıyla, merkezi idareninzayıflığı ve taht kavgalarıylaçalkalandığı bir dönemde YunusEmre; Mevlana CelaleddinRumi, Ahi Evran gibi isimlerletopraklarımızda manevi bir iklimoluşturmuştur. Edebiyatımızıngelmiş geçmiş en mühimşairlerinden olan Yunus Emreşiirlerinde ilâhi aşkı, tasavvufuişler. Eserlerinde herkestarafından anlaşılacak birTürkçe kullanmıştır. Şiirleriniaruz ve hece ölçüsüyle kalemealan şair, onları Divan’ındatoplamıştır. Yüzyıllar boyuncaeserleri Türk Tasavvuf Musikisiiçin önemli bir kaynak olmuştur.Şiirlerinden 246 adet besteyapılmıştır. Bir kısmınınbestekârı bilinmemektedir.Yunus Emre’nin bir halk ozanıolması sebebiyle bazı bestelerinona ait olduğu düşünülmektedir.Sehl-i Mümteni ile insanlarıhayran bırakan bu eserlergünümüzde dahi önemini veyerini korumaktadır.

Yunus Emre’nin bestelenmişşiirlerinden birkaçı şunlardır:Ben yürürüm yane yane aşk boyadı ben� kane Ne âkılem ne d�vâne gel gör ben� aşk neyled� BESTEKÂRI: Balat Şeyh� Kemal Efend�

Aşkın aldı benden ben� bana sen� gerek sen� Ben yanarım dün� gün� bana sen� gerek sen�BESTEKÂRI: Bell� değ�l

D�n�n �manın var �se hor görmeg�l derv�şlerCümle âlem müştakdürür görmekl�ğe derv�şler� BESTEKÂRI: Muall�m Hakkı Bey

Yâr yüreğ�m yar gör k� neler var Bu halk �ç�nde b�ze güler varBESTEKÂRI: Hacı Naf�z Bey

Ben bende buldum çün Hak’ı şekk-ü güman nemd�r ben�mOl dost yüzün görmez �sem bu gözler�m nemdür ben�mBESTEKÂRI: Mehmet Za�f Efend�

Ey âşıkan ey âşıkan aşk mezheb-ü d�nd�r bana Gördü gözüm dost yüzünü yas kamu düğündür banaBESTEKÂRI: Şeyh Mesut Efend� Sordum sarı ç�çeğeAnnen baban var mıdır?BESTEKÂRI: Tah�r Karagöz

11

Page 19: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Şiirlerinde de görüldüğü gibiYunus Emre sevginin, hakkıarayışın şairidir. Nesilden nesileaktarılan eserleri onu vemaksadını ölümsüz kılmıştır.Derin anlamlar içeren sözlerisade bir anlatımla dile getirmesiYunus Emre’nin şiirlerinin bukadar çok bestelenmesininönünü açan faktörlerden birisidir.Özellikle şiirlerinden bestelenenilahiler, Müslüman Türktoplumunun özel kabul edilengünlerinde önemli bir yeresahiptir. Kandil günlerinde,Ramazan ayında, evlilikmerasimlerinde sıkça ilâhiye yerverilir. Yunus Emre’nin şiirlerininve onlardan bestelenen eserlerinhalk tarafından bu kadarbenimsenmesinin sebebiinsanlığın fıtratında olan ilâhiaşktır. Bizlerin de hakkı aramaçabasında olmamızı niyaz ediyorve her söylediği nasihatniteliğinde olan Yunus Emre’nin,en sevdiğim sözüyle sizleri başbaşa bırakıyorum:

“ Herkesler doğrudur, sen doğru isen. Bulunmaz doğruluk sen eğri isen.”

Ebru YILDIZ

(@mervekrl_)

12

Page 20: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

YUNUS’U YUNUS EYLEYENTAPTUK EMRE

Nereden duyduğunuza çok daemin olmadan bu başlığa aşinaiseniz şayet, muhtemeldir ki,genelde ramazanları iftarvaktinden iki saat sonra tekrarıgösterilen diziye meyliniz yahutşahitliğiniz vardır. Zira mühimve muhterem zatların rafındanindirilip, incelendiğinizannetmiyorum çoğumuztarafından.

Yakılan şiirlerinin meleklertarafından okunduğu rivayetedilen şu bizim meşhur Yunus.Göz nuru eylediğimiz bu zâthangi beşikte sallanadurdu aşkşarabının peşine düşmedenönce? Nereye gittiği meçhulolanın geldiği yer nere? Meçhuldiyorum çünkü bir felsefeciydiaynı zamanda o. Ankara’nınNallıhan isimli dergâhındaTaptuklarla pişen bir ruh. Peki,Taptukların piri Taptuk Emrekimdi ki böyle bir müridyetiştirdi?

(minyatür: Yunus Emre'nin Menkıbeleri- MustafaTatcı,Yunus Emre'nin mürşidi Taptık Emre)

Taptuk Emre’nin mensupolduğu tarikat ve mürşidininkimliğine dair bilgilerbirbirinden farklıdır.Ancak bizzat müridi YûnusEmre, “Yûnus’a Tapdug uSaltug u Barak’tandur nasib /Çün gönülden cûş kıldı bennice pinhân olam” mısralarıylaTaptuk Emre’yi Barak Baba’nınmüridleri arasında gösteripkonuya daha somut delillerleyaklaşılmasına imkân verir.Yûnus Emre’nin buifadelerinden Taptuk Emre’ninBarak Baba’nın müridi olduğukesin biçimde ortaya çıkar

13

Page 21: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Yunus Emre’nin Taptuk’undergâhına gelişinin hikâyesi iseşöyledir; O zamanlar,Anadolu’da kuraklıkyaşanmakta idi. Yunus, SulucaKarahöyük’te Hacı Bektaşadında bir ermişin ambarlarınınbuğday ile dolduğunu vefakirlere dağıttığını duyar.Bunun üzerine oraya gitmekiçin yola çıkar. Giderken de eliboş gitmemek için dağdan birçuval alıç toplar ve HacıBektaş’ın kapısına varır vekarşılığında buğday ister. HacıBektaş, gelenin temiz yürekli birinsan olduğunu anlar ve dilersebuğday yerine nasipvereceklerini söyler. Nasibin neolduğunu bilmeyen Yunus,ısrarla buğdayını ister ve yolakoyulur. Bir süre sonra yoldaaklı başına gelir, pişmanlıkiçinde geri döner ve HacıBektaş Veli’ye nasibi almak içinyalvarır. Hacı Bektaş, nasibininanahtarının Taptuk Emre’yeverildiğini ve ona gidip almasınısöyler. Bunun üzerine Yunus,Tapduk Emre’nin kapısınavarır. Yıllarca ona odun taşır,hizmet eder, ondan feyz alır.

Bir gün Taptuk Emre,Yunus’un taşıdığı odunlarındüzgünlüğünü görüp, neden hiçeğri odun olmadığınısorduğunda Yunus ”Ormandaeğri odun var ama sizindergâhınızdan odunun bileeğrisi giremez” diyerek onaolan saygısını zikreder.

Tapduk Emre’nin en tanınanmürididir Yûnus Emre. Uzunyıllar hizmetinde bulunanYûnus, şeyhinin görüşleriniAnadolu ve Şam’da yaymış,kendisinden saygı ve övgüylebahsetmiştir. Öyle ki birçokkaynakta geçer 40 yıl boyuncaşeyhinin kapısına hizmetettiğine dair olan meşhurmenkıbe. Yûnus Emre deTapduk Emre gibi Kalenderî-Melâmetî düşünceyibenimsemiştir. Şeyhininöğretilerini yaymaya çalıştığınıve bunu başardığını,“Vardığımız ellere şol safâgönüllere / Halka Tapdukmânisin saçtık elhamdülillâh”mısralarıyla anlatır bize.

Melike KANTARCI

14

Page 22: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Yunus Emre’nin şiirlerinde anlamyüzeyde değildir. Bu şiirlerin çokkatmanlı bir anlam dünyası vardır.Zaten nitelikli edebî eserlerin özelliğide budur. Değilse “her dem yeni”kalmayı başaramazlar ve zamaniçerisinde unutulup giderler. Fakat buçok katmanlılık dünyasına yabancıolanlar, yüzey anlama bakarak çoğukez okudukları metinle ilgili olarakdoğru sonuçlara varamazlar. Bu dayanlış anlamalara sebep olur.

Yunus Emre’nin yukarıdabahsettiğimiz beytinde adı geçenMolla Kâsım da böyle biridir işte.Yüzey anlama takılarak sözün derinmânâsını anlayamamış, hakikatlebağını göremediği için de bağlamıiçinde değerlendirememiş ve buyüzden de Yunus Emre’nin şiirlerinişeriata aykırı sözler olarak görüpimha etmek isteyen biri olarak çıkarkarşımıza. Böyle yapmasındatasavvuf terimlerine bilgi düzeyindede olsa yabancı olmasının, şayetbilse bile bunları kabüllenmemesininbüyük payı var elbette. Ama biz öncemenkîbeye bakalım:

Menkîbeye göre Yunus, üç bin şiirsöylemiş. Bunları bir dîvân hâlinegetirmiş. Molla Kâsım adında birfıkıh bilgini bir su kenarına oturupbu şiirleri okumaya başlamış.Bunlardan binini okumuş ve şeriataaykırı bularak yakmış. Diğer bintanesini de aynı sebeple suyaatmış. Üçüncü bine başlayınca“Derviş Yûnus bu sözü eğri büğrüsöyleme/Seni sîgaya çeken birMolla Kâsım gelir” beytiylekarşılaşınca hatasını anlamış veYunus’un kerametine inanmış.Fakat ne çare ki elde bin şiirkalmış. Derler ki, şimdi Yunus’un oyakılan bin şiirini gökte kuşlar vemelekler, denize atılan bin tanesinibalıklar, kalan bin şiirini de insanlarokumaktaymış.

Bu menkîbeye dıştan bir bakışbize, Molla Kâsım’ın sadece zahirîbilgileri edinmiş fakat hakikatbilgisinden yoksun bir din bilginiolduğunu gösteriyor. Bununneticesi olarak da Yunus’unşiirlerine karşı böyle davranıyor. Nevar ki işin sonunda hatasınıanlayarak kalan şiirleri yakmıyor.Bu da bize mecazlı sözlerin lügatmânâları ile anlaşılamayacağını,bunun için daha üst bir dile ihtiyaçduyacağımızı gösteriyor.

YUNUS EMRE VE MOLLA KASIM

Derv�ş Yûnus bu sözü eğr� büğrü söylemeSen� sîgaya çeken b�r Molla Kâsım gel�r

15

Page 23: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Bir diğer açıdan ise, Molla Kâsım,Yunus’un kendisidir. Onun “Bir benvardır benden içerü” mısrası buanlamda da yorumlanabilir. İçtekiben, rûhundan insana üflemiş olanAllah olabileceği gibi, insanın doğruve yanlış işleri konusunda uyarıcılıkyapan “akl-ı selîm” yâhut “mutmainbir gönül” veya marifet bilgisineulaştıracak “akl-ı küllî”dir. Bunlarinsanı “şu doğru, bu yanlıştır”şeklinde uyarırlar. Olaya böylebaktığımızda Yunus’un bazı şiirleriniyırtıp atmasını yanlış ve eksik olanıgörüp onlardan vazgeçerekmükemmel olanı yakalamayaçalışmak şeklinde anlamaya hiçbirengel yoktur.

Bir başka görüşe göre de “Bendervişim diyene, bir ün idesim gelir”mısrası ile başlayan şiirin en eskiYunus Divanı yazmalarındabulunmadığı, bunun Molla Kasımadlı birine ait olduğu ihtimalindenbahsedilir. Fakat menkîbe mantığı vehalkın mâşerî şuuru bu şiiri deYunus’a mâl etmiştir.

Şeymanur ŞİMŞEK

(Dedehan Kültür Evi, Tablo: Yunus Emre)

16

Page 24: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Yunus Emre eserlerinin dil veanlatım özellikleri sade yalın vegösterişten uzak bir halk diliözelliği taşır. Samimi veiçimizdendir, adeta halkına hitapeder.“Yûnus’un üslubu açık, yalın, düz,tabii, özentisiz, gösterişsiz, süssüzve dosdoğru söyleyiştir. Onunifadesi eski, Türk cümlesinindevamıdır. Bu ifade ve cümle şekliaslında Türk ırkının karakterine çokuygundur. Çünkü Türk milletidavranışlarında dolambaçlı yolugösterişi, müphemlik ve yapmacığısevmez. Samimi ve açıktır. Olduğugibi görünür. Düşünüp inandığı gibikonuşur, Onun için üslup sanatkârınkarakterini, sanatkârda, eğer başkatesirlerle ifade tarzınıdeğiştirmemişse mensup olduğumilletin karakterini aksettirir.Yûnus‟un devrinde edebiyatımızave dilimize Arap ve Acemüsluplarının tesirleri henüzgirmediği için onda milli vasıflarbütünüyle mevcuttur.” (Başgöz,1999, s.75)

YUNUS EMRE’NİN TÜRKÇESİ

Yunus Emre, Türkçenin sade vearı olarak edebiyatımızagirmesinde en büyük rolüoynayan sanatkâr olmuştur.Farsça ve Arapça’dan ayrılmış özve Türk bir Türk edebiyatı örneğiortaya koymuştur. Yûnus’un şiirlerinde konuşmadilinde kullanılan kelimelerle yazıdilinde bulunan kelimeler iç içebulunur: “Allah-Tanrı-Çalab”,“cennet-uçmak”, “cehennem-tamu”, “yazuk-günah”, “zehir-agu”, “olup-olu ben” “aşk-sevi-sevgi” gibi. Örneğin:

• Allah'uma şükür kılam (TD 10/2/1) • Tanrı buyrugın tutmayan anda b�şeb�ryân ola (TD 20/4/2)• Çalab'um „�nâyet� suçın geçüremeger (TD 78/3/2) • Sen� gördüm güneş g�b� cennet banaz�ndân g�b� Cennet'üne zâh�dün koUçmak'da arzûm yok durur (TD 45/5/1)• Ol Cehennem'de yananlar münk�rün�nkârıdur (TD 123/2) Mustafâ'yaümmet olan Tamu'da karâr eylemez(RN 23/2) • Yazuklarumuz tartıla anca perdeleryırtıla (TD 78/5/1)

17

·B�lmedügün günâhlarun anda sana„ıyân ola TD 8/5/2) • M�skîn Yûnus zehr-� kât�l „ışk el�ndent�ryâk olur (TD 23/2/2)

Page 25: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Yûnus Emre tasavvuffelsefesinin örtülü dilininTürkçeyle de daha yalın veanlaşılır yazılabileceğiniispatlamıştır. Tasavvufi terimlerigünlük dille karşılayan YûnusEmre, Türkçenin felsefe için deuygun bir lisan olarakkullanılabileceğini göstermiştir.Türkçe kullanımı karmaşık olankonuları bile yalın ve açık biranlatımda işleyebilmiştir.Türkçenin, Arapça ve Farsçaetkisinde kalmadan da Arapçave Farsça kadar zengin, etkili vekullanışlı olabileceğinigöstermiştir ve hem kendiçağında hem de gelecekdönemlerde bu konuda atılacakadımların en önemlileriniatmıştır. Yunus Emre,edebiyatın belli bir dönemiboyunca edebiyatta sade Türkdilini kalkındırma ve öneçıkarmayı üstlenmiş veöncülüğünü yapmıştır.

Yûnus Emre eserlerinde halkdilinin izleri çokça ve özellikleatasözleri ve deyimlerleyansıtılmış olarak bulunmuştur:

• Her gönülden gönle rast togru yoldegül m� (TD 37/2/1) / (Gönüldengönle g�den yol vardır.) • Tag ne kadar yükseg�se yol anunüst�nden aşar (TD 20/4/1) / (Dağ nekadar yüksek olursa olsun yol onunüstünden aşar.) • Kanda b�r od yanarısa n�şânı vardütün tüter (TD 12/6/1) / (Ateşolmayan yerden duman çıkmaz.) • Yüz çokallu gelürse yalıncağısoyamaz. (TD104/4/1) / (Zırha(çokal)bürünmüş yüz eşkıya gelseb�r çıplağı soyamaz.)

18

Page 26: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Yûnus Emre’nin İslamiyet’ebağlılığı bilinmektedir veeserlerinden de açıkçaanlaşılmaktadır. Buna rağmenArapça sözcük ve deyişlerikullanmaktan mümkünolduğunca uzaktır. Hatta ayetve hadislerin bile meallerinikullanmayı tercih etmiştir.Yabancı kelime kullanmaoranını böylece minimumaindirmiştir ve maksimumTürkçeleştirmedebulunmuştur. Ayrıcaeserlerinde kullandığı ayetlereserleriyle bir uyum içindedirve şiirlerinde önemli birerahenk unsuru görevindedir:

·Rahîm durur senün adunRahîm'lıgun b�ze d�dünMürş�dlerünmuştıladı Lâ taknetuh�tâb nedür (TD 161/3/2) / “Lataknatu”: Umut kesmey�n�z.(Zümer Sures� 54-55) .Evvel� Hû âh�r� Hû yâ Hû �llâ Hûolam Evvel âh�r ol kala vü menaleyhâ fân olam (TD 212/2/1) Yunus Emre’n�n eserler�ndesayıları kullanma şekl� ve �fadeed�ş� de İslam�yet ve tasavvuflabağlantılıdır ve oldukça �lg�nç veözgündür:

·Yûnus Emre’n�n eserler�nde çokkullanılan sayı �sm� “b�r”d�r:"İk�l�k dutan k�ş� n�çe b�r�ke b�rle" (TD387/5/1)·Yûnus Emre üç sayısını, üç yılan(evren) anlamında kullanır:"Üçüncü kapusında üç evren varduranda Sana hamle �derler olmasunk�m dönes�n" (TD 105/2/1)·Dört sayısını, dört yoldaş olarak(can, d�n, �man, nefs,) dört mezhep,dört kapı (Ģer�at, tar�kat, mar�fet,hak�kat), dört unsur (su, ateş, toprak,yel) olarak kullanır:"Dört k�ş�dür yoldaşum vefâ-dârumrâz-daşum Üç�le hoşdur başum b�r�nebuşup geldüm"·Altı sayısını, altı yön ve dünyanınaltı günde yaratılması anlamındakullanmıştır:"Ezel� bünyad urdı altı gün dünyadoldı." (TD 307/2/1) ·Yed� sayısını, “yed� kat gök”, “yed�kat y�r”, “yed� tamu”, “yed� kapı”,“yed� Mushaf” “yed� �kl�m”�fadeler�yle kullanmıştır. ·Sek�z sayısını “sek�z uçmak”şekl�nde kullanır:"Kasd �der sek�z uçmagı nûr �de nûrakatmaga" (TD 1/6/1)·Dokuz sayısını “dokuz gök” olarakkullanır. ·On �k� sayısını “yılın ayları” olarak,on sek�z sayısını “on sek�z alem”olarak kullanır.

19

Page 27: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Eserlerinde Türkçe kullanımıArapça ve Farsçaya kıyaslaoldukça baskındır. Kelimehazinesini hayatının farklıdönemlerinden ve farklıalanlardan seçmiştir.Kullandığı dil halkıniçindendir, anlaşılır ve içtendir.Konuşma dilinde sıkçakullanılan ifadelerdenmeydana gelmektedir.Türkçeye olan duyarlılığıoldukça ön plandadır.

Yûnus Emre’nin Arapça,Farsça kelimelere Türkçeekler ve yardımcı fiillergetirerek bu kelimeleri farklıbağlamlarda kullanması daoldukça dikkat çekicidir: Abdol-, agaz ol-, beşaret eyle-,avaralık, azadlık, bagırlu, ber-hûrdârlık, dervîşlik, dertsüz,devletlü, emînlik, ferâgatlık,gafıllık, gammâzlık,gevhersüz, harâblık, harceyle-, hüccetlü, hürmetlü,hünerlü, izzetlü, kâdırlık,kıymetlü vb.

O dönemde Türkçe, Arapçave Farsça yanında yazı diliolarak küçümsendiği,geliştirme çabasıgösterilmediği için kullanılışıda başarılı olamamıştır. Herşeye rağmen Yunus Emre’ninTürkçesi, Oğuzca'dan geçmegramer şekilleri, kelimehazinesi ve dile hâkimiyetbakımından bunların hiçbiri ilekıyaslanamayacak birüstünlük sahibi olmuştur.

İkra Gize

20

Page 28: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

YUNUS EMRE ŞİİRİNDESEVGİ Bazı şiirleri okuduğumuzdaya da dinlediğimizde içimizdecoşku, öfke, mutluluk, sevinçgibi duygular hissedebiliriz.Yunus Emre’nin şiirlerinde isederinlerde çok kuvvetli birmânâ, sakinlik ve en önemlisisevgi duyarız. Bu açıdanYunus Emre’nin hemen herşiirinde derin bir sevgininyattığını fark etmemekmümkün değildir. Yunus Emre şiirlerinde genelolarak Allah’a duyduğusevgiden bahseder. Bu konuyuörnekle açıklayacak olursak,Yunus Emre ‘Bana Seni GerekSeni’ şiirinde;

Cennet Cennet ded�kler� b�rkaçköşkle b�rkaç hur�İsteyene ver sen anı, bana sen�gerek sen�Yunus'dürür ben�m adım, güngeçt�kçe artar odumİk� c�handa maksudum, bana sen�gerek sen�

Huri: Cennet kızları Od: Aşk, ayrılık, hasret, azap,hırs vb. duyguların yakıcı etkisi.Maksud: Amaç, gaye, istek.

Cennet Yunus Emre’ningözünde birkaç köşk vehurilerden ibaret iken YunusEmre, Allah’ın aşkına, Allah’ınsevgisine erişmeyi kendinegaye edinmiştir. Öyle ki güngeçtikçe bu amaca daha fazlaulaşmayı arzu etmektedir.

Sof�lere sohbet gerek, ah�lere ahretgerekMecnunlara leyl� gerek, bana sen�gerek sen�

Sofi: Tasavvufa inanan,tasavvufu bir hayat görüşüolarak benimseyen, tasavvufehli kimsedir. Ahi: Ahiliğe, ahilik ocağınamensup kimsedir.

Aynı şiirinde Yunus Emre, nasılsofilere sohbet ahilere ahret,mecnuna leyla gerekiyorsaYunus Emre kendisine deAllah’ın sevgisinin gerektiğinivurgulamaktadır. Aynı şekildenasıl Mecnun denilincezihnimizde Leyla’yı tahayyülediyorsak, nasıl Mecnunolmayan bir Leyla aklımızagetiremiyorsak, Yunus Emre’yide Allah’ın sevgisinden uzakdüşünmek mümkün değildir.

21

Page 29: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Ben gelmed�m dava �ç�n, ben�m �ş�m sev� �ç�n Dost’un ev� gönüllerd�r, gönüller yapmağageld�m.

Dava: Çözülmesi gereken meseledir. Sevi: Sevgi, aşk.Dost: Birini riyasız ve samimiduygularla seven, her bakımdankendisine güvenilen kimsedir.Gönül: İmân, sevgi ve nefretin, iyi vekötü bütün duyguların kaynağı olduğukabul edilen kalbin mânevî yönü, yürek.

Yunus Emre bir meseleyi bir sorunuçözmeye gelmediğini, asıl ilgilendiğişeyin sevgi olduğunu ‘Ben GelmedimDava İçin’ şiirindeki bu dizelerle bizleresunmaktadır. Bununla birlikte YunusEmre eğer bir dost varsa onun yerigönüldür, o kişi kalptedir ve kendisininbu bağı kurmakla ilgilendiğiniaçıklamaktadır. Semanur AKTAR

22

Page 30: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

İLİM İLİM BİLMEKTİR

İl�m �l�m b�lmekt�rİl�m kend�n b�lmekt�rSen kend�n� b�lmezs�nYa n�ce okumaktır?

İlk dizede aktarılmak istenen;bilgi, bilmeyi bilmektir. Peki,bahsedilen bilgi nedir diyesorduğumuzda ikinci dizede debu sorumuzun cevabını YunusEmre bize verir. “İlim kendinibilmektir.” Yani insan kendinibilmeli, var oluşunu iyitanımlayabilmelidir. Eğer insanevrenin bilgisini, çözmekistiyorsa kendine dönmeli vekendini tanımalıdır. Çünkü herinsan zaten kendi içinde birerevreni barındırır. Üçüncü vedördüncü dizelerde de; eğersen kendi anlamınıçözememişsen baştan seninyaptığın okumalar beyhudedir,demek ister. Mevlana daMesnevi’de bu konuya şöyleışık tutar, birisi dervişin birinededi ki:” Burada seni kimsebilmiyor”. Derviş; “Yabancıyımbilmeyebilir.

Okumaktan murat neK�ş� Hak'kı b�lmekt�rÇün okudun b�lmezs�nHa b�r kuru emekt�r.

Bu dizelerde şair, bizeokumalarımızın amacınısorgulatmak istemektedir.Okumalarımızın amacıhakikate “Hak” olana ulaşmakolmalıdır. Bir amacı yoksa buokumaların kuru bir emektenfarkı yoktur.

Dört k�tabın ma'n�s�Bell�d�r b�r el�fteSen el�f� b�lmezs�nBu n�ce okumaktır.

Oysaki dört kutsal kitabın damanası “Elif” harfinde saklıdır.Elif, bizim yazımızdaki “a”harfinin karşılığıdır ve Arapça’dadüz bir doğru şeklinde yazılır. Buşeklinden ötürü şair, insanlara budizelerde şunu söyler: Dosdoğruol!

23

Fakat ben kim olduğumubiliyorum ya. Ya durum tersineolsaydı da ben kim olduğumubilmeyip kör olsaydım o zamanne yapardım?”

Page 31: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Y�ğ�rm� dokuz heceOkursun uçtan ucaSen el�f ders�n hocaMa'n�s� ne demekt�r

Anadolu insanı İslam’ı “Yunusgibi olmak, dosdoğru olmak”şeklinde anlar. “Yirmi dokuz hece”çok konuşmak, dinle ilgili kavramkargaşası yaratmaktır. Özellikle“elifi”, doğruluğu, gözden kaçırmakisteyenleri yadırgıyor şair.

Yunus Emre der hocaGerekse b�n var haccaHep�s�nden �y�ceB�r gönüle g�rmekt�r Bu dizelerinde ise Yunus Emreher şeyden üstün ve iyi olanın birgönle girebilmek, sevmek vesevilebilmek olduğunuvurgulayarak şiirini sonlandırır.

Bahar ÖZTÜRK

24

Page 32: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

‘Dünya hayatını seven k�mse aşkada�r söz söylemes�n.’

25

Yunus Emre şiirleriyle,sözleriyle hayatımızda hep varolan ama fark etmediğimiz birşahsiyet. Yunus Emre’ninherhangi bir yerde herhangi birsözünü çoğumuz görsekte busözlerin üzerine düşünmeyepek fırsat bulamıyor ya daanlayamadığımızdan dolayıderinliğine inemiyoruz. Buyazımda Yunus Emre’ninberceste* beyitlerindenbazılarının ne anlama geldiğiniaçıklamaya çalışacağım.

İzzet ü erkân kamusı bunlardurdünyâ sevgüs� Işkdan haber ey�tmesün k�m dünyâ�zzet�n seve

İzzet: hürmet, saygıIşk: Aşk kelimesinin eskimetinlerde rastlanan asıl şekli.

Dünyadak� �t�bara ve saygınlığadüşkünlük dünya sevg�s�ndend�r.Dünya �t�barını seven k�mse aşkada�r söz söylemes�n.

İlk dizede dünya sevgisininaslında kişinin dünyada gördüğüsaygıdan ve hürmetten dolayıolduğu, dünyayı sevmeninaslında görülen bu hürmeti vesaygıyı sevmek olduğunuaçıklayan Yunus Emre ikincidizede ise dünyayı seven kişininaşka dair bir sözsöyleyemeyeceğini, aşkızihninde tahayyül dahiedemeyeceğini zikrediyor. ZiraYunus Emre’ye göre insanyüreğini dünya sevgisindenarındırmadıkça,sâfileştirmedikçe, önce beşeriaşka sonrasında ilahi aşkaerişemeyecektir.

Ben sen� sevdügüm �çün eğer bahâd�rler�seİk� c�hân m�lk�n v�rem dahı bahâsıy�tmeye

Birkaç satBahâ: pahakelimesinin eski ve asıl şekli. Cihân: yaratılmış olan şeylerinbütünü, evren, kâinat.ır gövde metni ekle

Page 33: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

26

Sana olan sevg�m�n değer�n�b�çmem� �steseler İk� c�han mülkünü b�le versem y�nede b�r değer �fade etmez.

Yunus Emre… İlahi aşkınsembolü… Bu dizelerdekalbindeki ilahi aşkın bir ölçüsüolacak olsa, kendisindenyüreğindeki aşkın karşılığınıgöstermesini isteseler iki cihanmülkünü de verse kendisindekiilahi aşkın yanında hiçbirkarşılığının olmadığını,olamayacağını söylemektedir.

B�r kez yüzün gören sen�n ömr�ncehîç unutmayaTesbîh� sensün d�l�nde ayruk nesneey�tmeye

Ömür/ Ömr: Yaşama süreciveya var olma süresi, bir şeyinyaşadığı müddet. Tesbîh: Allah’ı takdis ve tenzihetme. Hakk’ın her türlü kusurdanve noksandan uzak olduğunudile getirme.

B�r kez yüzünü gören k�ş� ömrüboyunca unutmaz. D�l�nde tesb�h� sen olursun artıkbaşka b�r şey söylemez.

Sensüz yola g�rür�sem çârem yokadım atmağa Gevdemde kuvvet�m sens�n başumgötürüp g�tmeğe

Çare: istenen noktaya varmak,bir engeli aşmak için tutulmasıgereken yol.

Sens�z yola g�rersem adım dah�atamam. Başımı taşıyan ve götürengövdemdek� kuvvet�m sens�n.

Zihninde, zikrinde ilahi aşkolmadan bir yola çıkacak olursagideceği bir yolunolmayacağını, çünkü başınıtaşıyan gövdeye kuvvet, güç,verenin kendisindeki ilahi aşkolduğunu ifade eden YunusEmre bağlılığını, yaşamınıdevam ettirmek için ilahi aşkaihtiyaç duyduğunuaçıklamaktadır.

Âşık k�ş� m�sk�n olur yol �ç�ndetesl�m olur K�m n’�der�se boyun bura çare yokgönül yıkmağa

Page 34: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

BERCESTE

27

Page 35: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Âşık: bir şeye veya birinekarşı aşırı sevgi duyankimse, tutkun, meftun. Miskin: aciz zavallı kimse. Teslimiyet: boyun eğme,kendini verme.Gönül: iman, sevgi venefretin, iyi ve kötü bütünduyguların kaynağı olduğukabul edilen kalbin maneviyönü, yürek.Yıkmak: kurulu bir şeyiparçalayıp dağıtmak.

Semanur AKTAR

Gelenlerin geçtiklerini bildikkonanların göçtüklerinigördük. Oysa aşk şarabını içengönül erleri, her an YüceSevgili’nin yanındadırlar. Dünya hevesine uyanlargibi ne geçerler ne göçerler. Âşık olan kişi acziyetini

bilendir; gönül yolculuğundaher şeye rıza gösterir. Kim ne derse desin boynukıldan incedir. Hiçbir şeyiçin gönül yıkmaz.

B�ld�k gelenler geçd�ler gördükkonanlar göçd�lerIşk şarâbın �çen cânlar uymazgöçmeğe konmağa

Göç: hicret.

28

Page 36: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

İskender Pala - OD İskender Pala’nın binlerce adetbasılmış olan “OD” isimli kitabı,okumayı göze alamayıp okumayabaşlayınca tadından bitirmekistenilmeyenlerden. Yunus Emre’ninsanki onun refikiymiş gibi hamlıktansaflığa geçişini anlatan, onunladertlerine ortak olup ailesinikaybettikten sonra bir yanda oğluİsmail’i arayıp bir yanda manayaermesine şahit olunan kitap. İsmailismi pek manidar. Kimin aklına Hz.ibrahim ile Hz. İsmailin kıssasıgelmez ki. Yazar anlatım biçimiyle sankiokuyucuya bu kitap bulmaca değildir,bu kitap bilmem demenin sırrınaerişmektir, okuduğunuzu anlayındemektedir. Hiç değilse Yunus’tan birparça anlayın dermişçesine. En çokda romanda mekan unsurunukullanışıyla dikkatimi çekti. YunusEmre ne zaman darlandı, başınakötülükler geldi hep dar yerde,karanlık yerde idi. Ne zaman kiferahlığa erdi mutlu oldu, hep genişyerler tasvir edildi. İskender Palaözellikle mi seçti yoksa tesadüfmüdür bilinmez ama okuyucuda tesirioldukça açık.

Bir de anlatım tekniğinin,kahraman kişi ağzındanyazılması empatiyikolaylaştırmış, hikayeyiolayları daha çabuksahiplenmemizi sağlıyor. Yunus Emre, işte o bir derviş,Bizim Yunus. Kitapta MollaKasım’ın Yunus Emre’ninşiirlerini nehre atmasıyladuyduğu pişmanlığı “ÜzülmeMolla!... Onun şiirlerinden biniyerde mahluk içindir. Allah,binini suda balıklar, binini degökte melekler okusun istedi!”diye teselli olduğu yazıyordu.İlerleyen sayfalarda YunusEmre’den “Sanki yeriincitmekten korkarcasınabasan bir nahif derviş” diyebahsedilmesi onun yer-gökherkesin Yunus’u olduğunudestekler niteliktedir. Belkibunu başarmasının nedeniodunun bile bir şahsiyetiolduğuna inanması belkihayvanları gözlerindenanlamasıdır.

29

Page 37: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Yazımı, ölesi olmayan bir rehberkazanmanın hisleriyle kitaptan şusatırlarla bitirmek istiyorum:

Biliyorum,“Biz bu ilden gider olduk,Kalanlara selam olsun ,”demişti...Yine biliyorum,“Bizim için hayır dua kılanlaraselam olsun.”demişti...Ve Sevgiliye gittiği o gecedensonra adının dilden dile,Aşkının gönülden gönüledolaştığını da biliyorum...

Şimdilerde kimisi ona şık Yunus,Kimisi Bîçare Yunus diyor ya,desinler.Yahut Yunus dedem, TapdukYunus, Miskin Yunus...Derviş yunus... varsın onu dadesinler.Ve Türk yurtlarında, onu en çok“Bizim Yunus” diye çağırırlar.

Biliyorum.Ten fanidir, can ölmez Çün, gitti geri gelmez Ölür ise ten ölür Canlar ölesi değil

Zeynep Hilal AKYASAN

Biz bülbül-i muhrik-dem-i gülzâr-ı firâkızÂteş kesilir geçse sabâ gülşenimizden

Selimî (II. Selim)

(Biz ayrılık çeşmesinin öyle yanık veyıkıcı öten bülbülüyüz ki biziserinletmek için gelen sabah rüzgârı gülbahçesinden gese, ateş kesilir, yanar.)

30

Page 38: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Türk Edeb�yatında İlk Mutasavvıflar Fuat Köprülü; “TürkEdebiyatında İlkMutasavvıflar” eserindeyetiştikleri dönem, coğrafyave çeşitli yönleriyle AhmetYesevî, Yunus Emre veMevlânâ’yı inceler. Doğu veBatı kaynaklarındanyararlanarak kaleme alınaneserde İslam Öncesi TürkEdebiyatından, İslamsonrası edebiyata kadarolan tüm süreçlerdeğerlendirilir. Bu süreçlerAnadolu’nınİslamlaşmasındamutasavvıfların rolünüanlatması bakımındanönemlidir.

İslamiyet öncesi TürkEdebiyatı; genel olaraksazla söylenen halkşiirlerinden oluşurdu. Odönemdeki şair ve ozanlarsıradan kişilerdi. “Sığır”denilen millî av âyinlerinde, “şölen” yâni umûmîziyâfetlerde, “yuğ” yânimâtem merâsıminde şâirlerher daim halk şiirlerinisöylerlerdi.

Bütün bu şiirler Türklerin tabiivezni olan “hece vezni” ilesöylenirdi. “Asya bozkırlarında kuvvet vehaşmetle yayılan bu iptidâi fakatcanlı, samimî edebiyat, Türk’ünhaşin ve savaşçı, lâkin aynızamanda ince ve derin rûhunubütün çıplaklığıyla gösterecekkadar zengindi.”(say. 12)

31

Page 39: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Horasan bölgesi eski İranmedeniyetinin etkilerini detaşımasından kaynaklı olaraktasavvuf hareketinin ilkmerkezi sayılmıştır. Türkçevrelerinde ilahiler söyleyendin adamları, halkta kültürelolarak kutsallarlabağdaştırdıkları ozanlarlabenzetilmiş bu da halkınİslam’a geçişini büyük ölçüdehızlandırmıştır.

İslam’ın hızla yayılması veTürkler’in taarruz anlayışısonucunda Türkler’in İslam ilekarşılaşması kaçınılmazolmuştur. Türkler’in İslâmiyet iletanışmaları, tasavvuf hareketi, İran tesiri, halk edebiyatınıngelişmesi gibi konular FuatKöprülü’nün ifadeleriyle şöyleanlatılmaktadır: “Eski İranananelerini göğsünde saklayanHorasan, İslâmiyet’ten sonratasavvuf cereyanının başlıcamerkezlerinden biri ve belkibirincisi mahiyetinde idi. Buyüzden Maveraünnehirİslâmlaştıktan sonra, buhareketin, İslâmiyet’in evvelcetakip ettiği yollardan Türkistan’agireceği pek tabiî bir hadise idi.”

Bu durum Türkmedeniyetinde tasavvufanlayışınıntemellendirilmesinisaylamıştır. Bu temelinüstüne Ahmet Yesevi,Mevlana ve Yunus Emre gibihalka güçlü tesirleri olanmutasavvıflar yetişmiştir.

Ahmet Yesevi, Mevlana veYunus Emre’nin Anadolu’nunİslamlaşmasındaki Rolleri:

AHMET YESEVİ’NİNTESİRLERİ: “Ahmed-i Yesevî’nin Türktarihindeki önemi,İslâmiyet’in Türkler arasındayayılmaya başladığıasırlarda, Türkler arasındailk defa tasavvuf mesleğivücuda getirerek ruhlarüzerinde asırlarca hükümsürmüş olmasındandır.Ondan önce Türklerarasında tasavvuf mesleğinegirmiş şahsiyetler yokdeğildi. Fakat onlar, büyükTürk kitleleri arasına girerekorada unutulup gitmişlerdi.Yeseviyye, bir Türktarafından ve Türklerarasında kurulmuş ilktarikattır.”(say. 114)

32

Page 40: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

YÛNUS EMRE’NİNTESİRLERİ: Moğol istilaları ve daha birçokkarmaşanın yaşandığı on üçüncüyüzyıl, Anadolu’da tasavvufihareketlerin tarikatlaştığı birdönemdir. Selçuklununyıkılmasıyla oluşan yerel beyliklerhalkta bazı huzursuzluklarınçıkmasına neden olmuştur. Böylebir çevrede halkta kültürel-dini birbütünlük ihtiyacı doğmuş ve bunuda tekkeler gidermeyebaşlamıştır. Tasavvufun halk ileyakınlaştığı bu dönemde halkındiliyle yazan bir derviş olarakYunus Emre tabii olarakbenimsenmiştir.

Ahmet Yesevi; sanat veşekil kaygısından uzak, sırfdini-tasavvufi bir anlayış ileşiirler yazmıştır. Eserlerindehalkın her kesimine ulaşmayıhedeflemiştir. Hoca AhmetYesevi’nin eserlerindebaşlıca iki temel unsurvardır. İslâmî, yâni dinî-tasavvufî unsurla; millî, yânihalk edebiyatından alınanunsur. Mana bakımından dini unsurön plana çıkarken şekil vevezin bakımından halk yönüağır basar. Ahmet Yesevi’yitakip edenler arasında halkedebiyatındaki ozanlarındevamı niteliğinde olan şehirşehir gezen tasavvuf şairi “şıklar” yetişmeyebaşlamıştır. Yaşadığıdönemde Türk kültürü veİslam arasında bir köprükurmuş, şekil ve manaaçısından kaynaşmasınısağlamıştır. Eserleri ile de buetkisi sonraki nesillerdedevam etmiştir. Anadolu’daİslam temellerininbenimsenmesindekiöncüdür.

33

Page 41: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

MEVLANA’NIN TESİRLERİ: “Yaşamı boyunca tasavvufçevresinde yer alan ve birçokgörüşle tanışmış olan Celâle’d-Din Rûmî gerek babasından,gerek Seyyid Burhân’dantamimiyle zâhidane vemüttekıyâne telâkkiler almıştı;bu yüzden, bir taraftan eğitimile diğer taraftan Gazâlî’nin,şerî'at hükümleriyle birleştirdiğitasavvuf esaslariyleuğraşıyordu; lâkin bu esnâdaŞems Tebrizî adlı bir dervişinKonya’ya gelerek Mevlânâ ilebuluşmuş olması, onunmâneviyeti üzerinde şiddetli vedeğiştirici bir te’sir yaptı” (say.219)

Yaşamı boyunca birçok dini-tasavvufi eğitim almıştır. Aldığı eğitimler neticesindeçeşitli hizmetlerde bulunan bir mutasavvıf olmuştur. Vahdet-i vücûd anlayışını benimsemiş ve bu felsefe ile eserler kaleme almıştır. Celâle’d-din Rumi; Mevleviliğin tasavvufi, felsefi ve ilahi aşk boyutunu topluma aktarması bakımından önemli mutasavvıflarımızdandır.

34

Bu açıdan dini-tasavvufikonuları işleyen Yunus,Anadolu insanı ve İslamarasında manevi bir bağolmuştur.

Ayşe İrem İNAN

Page 42: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

4 Aralık 1890’da İstanbulSultanahmet’te Hâlid AğaKonağı’nda dünyaya geldi.Babası İsmâil Fâiz Bey, Bükreşsefiri Ahmed Ziyâ Bey’in oğlu veTanzimat ricâlinden beylikçiİsmâil Afif Bey’in torunudur.Annesi İslimiye ulemasından ArifHikmet Efendi’nin kızı HaticeHanım’dır. Mehmet Fuad,Yerebatan semtinde bulunanAyasofya Merkez Rüşdiyesi’nibitirdikten sonra Mercanİdâdîsi’ne girdi. Erkenden şiirebaşlayan Mehmed Fuad’ın 1905yılında Sultan Abdülhamid içinyazdığı methiye basılan ilk şiiridir.Bu dönemde kaleme aldığı“Elhân-ı Mukaddeseden BâyezidCâmi-i Şerifinde” başlıklı şiiritaşıdığı saf dinî duygularla dikkatiçeker. Üç sene devam ettiği buşubedeki tedrisatı yetersizgördüğünden bu mekteptenayrılıp kendi kendini yetiştirmeyidaha uygun buldu.

Mehmet Fuat Köprülü Özellikle Fransızcasınıgeliştirmeye çalışan Köprülübabasının kütüphanesindekibirçok âlimin eserleri ve Batılıfikirleri okuyarak ufkunugeliştirmeye çalıştı. Mekteb-iHukuk’ta edebiyat meraklısıarkadaşları ile kurduğudostluklar, genişleyerek Fecr-i tîtopluluğu adını alacak edebî birtoplulukta bir araya gelmelerinezemin hazırladı.

35

Page 43: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Mehmed Fuad, 1908 yılındaMehâsin mecmuasındayayımlanan şiirleriyle edebiyatdünyasına ilk adımlarını attı. Türkfikir hayatı ve sosyal kalkınmasıiçin çok lüzumlu saydığısosyolojinin daha başlardanitibaren Köprülüzâde’nin ilgialanına girdiği görülür.Yayımlanmış ilk gazete yazısınıniçtimaiyata dair olduğunusöyleyen Mehmed Fuad’ın ilkkitabı da “Ulûm-ı Siyâsiyye veİçtimâiyye Kütüphanesi” külliyatıiçinde yer alan, Gustave leBon’un Psychologie des foulesadlı eserinden Rûhu’l-cemâatismiyle yaptığı tercüme oldu(1909).

Zaman zaman hacimli birer dizihaline gelen makaleleriyle Batıedebiyatı ve edebiyatçılarını,Batı’nın fikrî aktüalitesini Türkokuyucusuna aktarmaya çalışanKöprülüzâde, kendinden önceServet-i Fünûn kadrosu içindeAhmed Şuayb’ın Hayat veKitaplar ile yaptığı işi dahasonraki zamanın Batılışahsiyetleri ve isimleri etrafındadevam ettirmek istedi. Hayât-ıFikriyye-Tetebbuât-ı İlmiyye veFelsefiyye adlı ilk telif eserini budüşünce ile yayımladı (1910).

Köprülü’nün değişik zamanlardakibazı ifadelerinden Türk edebiyatıtarihine ilgisinin erken yaşlardabaşladığı anlaşılmaktadır. Burada1905 yılında tanıştığı RecâizâdeMahmud Ekrem’in bazıtavsiyelerinin de bu hususta payıolduğu zikredilmelidir. MehmedFuad Servet-i Fünûn’da biryandan Paule Verlaine,Jacobsen, Catulle Mendes, Henride Regnier ve Roberto Ardigo’larıtanıtırken aynı zamanda edebîgeçmişimize yönelişinin ilkörneklerini de ortaya koymayabaşladı. Bu vadide müstakil ilkyazısı olan, Sinan Paşa veTazarru‘nâme’si üzerinde yenidikkat ve bilgiler getiren genişhacimli makalesini Bâkîhakkındaki araştırması takip etti.Şeyh Galib’e dair yedi uzunmakalelik çalışması Şeyh Galibüzerinde o zamana kadar ortayakonulmuş en etraflı monografiyiteşkil etmekte idi. Ziya Gökalpçevresine girdikten sonra MilliEdebiyat akımını benimsedi; Türktarihinin ilk dönemlerine kadarindi, ilk Türk topluluklarının tarihve edebiyatlarını inceledi.

36

Page 44: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

1913'te, Halit Ziya Uşaklıgil'denboşalan İstanbul DarülfünunuTürk Edebiyatı Tarihimüderrisliğine getirildi. Aynı yılBilgi dergisinde Türkedebiyatının hangi yöntemleincelenmesi gerektiğini tartışan"Türk Edebiyatı Tarihinde Usul"adlı yazısı çıktı. 1912-1913yılları Köprülü’nün fikrîhayatında bir geçiş ve dönümnoktasıdır. Genç Kalemler’inyeni lisan ve beraberindeyürüttüğü millî edebiyat tezinekarşı giriştiği fikir mücadelesi veZiya Gökalp’le yakınlaşmasıonun zihniyet ve tutumundaTürkçü düşünüş istikametindebir sarsıntı ve uyanış meydanagetirdi.

1913 yılı sonlarında başlayandârülfünun hocalığı ve özellikle1914’ten itibaren gittikçe artanilmi faaliyetleri Köprülü’nünşiirden ve şairlikten giderekuzaklaşmasına yol açtı. FuadKöprülü’nün akademikhayatının başlangıcı edebiyatve fikir hayatına girişi kadarerken oldu. Henüz yirmi üçyaşındayken Dârülfünundakürsü sahibi idi.

Yunus Emre hakkında ozamana kadar yazılmışolanların hepsinden çok dahaciddi ve daha ileri boyutta elealdığı makalesi ve onunardından şahsında Orta Asyave Anadolu kültür birliğiniortaya koymaya çalıştığıAhmed Yesevî’yi ilk defa ilimâlemine tanıtan araştırması asılKöprülü’nün ön habercisi oldu. Kendisini dört beş sene sonraTürkoloji’de milletlerarası birşöhrete yükseltecek büyükeseri Türk Edebiyatında İlkMutasavvıflar’ın temeli bu ikimakalede atılmaktaydı.

37

Page 45: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Türk Yurdu’nda Yunus Emrehakkındaki makale dizisi, BilgiMecmuası’ndaki “Hoca AhmedYesevî, Çağatay ve OsmanlıEdebiyatları Üzerindeki Tesiri”adlı yazısı, beş altı sene sonradoğacak Türk Edebiyatında İlkMutasavvıflar’ın bir nüvesiniteşkil etmiştir.

Fuad Köprülü’nün gaye,prensip ve metot bakımındanana hatları belirtilmeye çalışılanaraştırmalarının diğer meziyetve vasıfları, onların teknik vekompozisyon yapılarıbakımından ayrıca ele alınıpaçıklanmasıyla daha iyianlaşılabilecektir. Onunkaleminde her şeyden öncekendini hissettiren bir plan fikrive mantıkî bir nizam hâkimdir.

38

Hürriyet ve İtilâf iktidarınındârülfünun üzerinde manevibaskı kurduğu dönemdebasımı tamamlanan TürkEdebiyatında İlkMutasavvıflar’a telif ücretibile tahakkuk ettirilmedi.

Köprülü’nün başlangıçta Batıedebiyatı istikametinde olanilgisinin bir müddet sonraOsmanlı sahasınameyletmesi çok geçmedenTürkçü cepheye geçmesiyleYunus Emre’ye ve dahagerilerde Ahmed Yesevî,Çağatay edebiyatı ve İslamöncesi Türk edebiyatıçizgisine uzanmıştır.

1919’da yayımlanan TürkEdebiyatında İlkMutasavvıflar eseri beş yılıaşkın bir süreden beriçalıştığı bu büyük eserinbasımına geldiğinde İttihatve Terakkî iktidarınınçökmesi, Ziya Gökalp’in veülkenin her kesimden öndegelen şahsiyetlerininMalta’ya sürgünegönderilmesiyle birlikteKöprülü’nün “hayatımın ensıkıntılı yıllarını yaşadığım”dediği devre başladı. ZiyaGökalp tutuklanıp Bekir AğaBölüğü’ne konulduğundaihtiyaten babası İsmâil FâizBey’i onun ziyaretinegönderen Köprülü de bir aratutuklanarak orayasevkedildi, ancak kısa birsüre sonra serbest bırakıldı.

Page 46: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Asıl yararlı çalışmalarınıTürk Edebiyatı ve Türk HalkEdebiyatı araştırmalarıoluşturur. Çok verimli biraraştırmacı olan Köprülü,ardında 1500'ü aşkın kitapve makale bırakmıştır.Mehmet Fuat Köprülü 28Haziran 1966'da İstanbul'daöldü. Çemberlitaş'takiKöprülü Türbesi'ndebabasının yanına gömüldü.

39

Heidelberg, Atina ve Sorbonneüniversitelerince onursaldoktorluk sanı verilen, bilimkuruluşlarınca onur üyeliğineseçilen Köprülü 1941'densonra İslam Ansiklopedisi'ninyayımına katıldı. V.(AraSeçim), VI., VII. Dönem Kars,VIII., IX., X. Dönem İstanbulMilletvekilliğine, hem deİstanbul ve AnkaraÜniversitelerindeki görevlerinedevam etti.

Celal Bayar, Adnan Menderesve Refik Koraltan ile birlikteDemokrat Parti'yi kurdu.Demokrat Parti 14 Mayıs 1950seçimlerini kazanıp iktidaragelince, dışişleri bakanı oldu.

Fuat Köprülü 1934'te siyaseteatılarak Kars milletvekili oldu.1936-1941 arasında Dil veTarih Coğrafya Fakültesi'yleSiyasal Bilgiler Okulu'ndaders verdi. 1935'te, Paris'teTürk Tetkikleri Merkezi'ndeverdiği konferansların toplamıolan Les Origines deL'Empire Otoman (Osmanlıİmparatorluğu'nun Kuruluşu)adlı kitabı yayımlandı vebüyük yankı uyandırdı.

Köprülü’nün kaynaklarahâkimiyeti, mevcut edebiyattanâzami derecede faydalanmagayreti, bunun sağladığıkitâbiyat zenginliği, konununsübjektif tercihlerden sıyrılmışbir tarafsızlıkla işlenmesi,mantıkî berraklık ve muğlaknokta bırakmayan açık bir dilleifade edilmesi onun yazılarınındeğişmez özellikleridir. BunlarıBatılı müelliflere mahsus birimtiyaz gibi görmeye alışık olanAvrupa ilim çevreleri, genç birTürk müellifinin elinden çıkmışTürk Edebiyatında İlkMutasavvıflar’da bu özelliklerigördüklerinde hayretten ve onutakdir etmekten kendilerinialamamışlardır.

Page 47: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Eserler�:Türk Tar�h�n�n Ana Hatları (1931)Erzurumlu Emrah (1929)Edeb�yat Araştırmaları (1966)Al� Ş�r Nevay� (1941)B�zans Müesseseler�n�n OsmanlıMüesseseler�ne Tesr� (1981)Demokras� Yolunda (1964)Les Or�g�nes de L'Emp�reOttoman (Par�s,1935)Fuzul� Hayatı ve Eserler� (1924)Türk Tar�h-� D�n�s� (1925)Malümat-� Edeb�yye (1915)Türk D�l�n�n Sarf ve Nahv� (1917)Mektep Ş��rler� (3 C�lt)Yen� Osmanlı Tar�h-� Edeb�yatı(1916)Türk Edeb�yatında İlkMutasavvıflar (1919-1966)Nasrett�n Hoca (1918-1981)Türk Edeb�yatı Tar�h� (1920)Türk�ye Tar�h� (1923)Bugünkü Edeb�yat (1924)(Makale)Hayat-ı F�kr�ye (Makale) (1909)Azer� Edeb�yatına A�t Tetk�kler(1926)M�ll� Edeb�yat Cereyanının İlkMübeşş�rler� ve D�van-ı Türk-�Bas�t (1928)

Türk Saz Şa�rler� Antoloj�s� (1930-1940, üç c�lt)Türk D�l� ve Edeb�yatı HakkındaAraştırmalar (1934)Anadolu'da Türk D�l� veEdeb�yatı'nın Tekamülüne B�rBakış (1934)Osmanlı Devlet�'n�n Kuruluşu(1959)Edeb�yat Araştırmaları Küll�yatı(1966)İslam ve Türk Hukuk Tar�h�Araştırmaları ve Vakıf Müesseses�(1983)D�van Edeb�yatı Antoloj�s�Türk Saz Sâ�rler� Antoloj�s�Türk Edeb�yatı Târ�h� I-II

Ayşe İrem İNAN

40

Page 48: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Sehl-� Mümten�Ned�r?

Sehl-i mümteni en sadeifadeyle "elde edilmesi güçolan kolaylık" demektir.Sözlükte:"Sehl-i mümteni kolaylazorun bir sentezidir. Sade vedüz anlatıma dayanmasınedeniyle ortaya çıkarılmasıkolay gibi görünür. Ancak,kolay sanıldığı için taklitedilmeye kalkıldığındayoğun ve özgün anlatımdan,dilin usta kullanımındandolayı taklit edilemez,benzeri söylenemez. Sehl-imümteni olan sözün, şiirinya da eserin muhtasar vemucez yani kısa, özlü ve buözelliklerinden dolayı damünakkah olması aranır,istenir. Yalnızca buözellikleri bile bizce, sehl-imümteni eserin taklidinigüçleştirmekte yeterliolmalıdır!" (Mengi 2010,s.66-73)

Sehl-i mümteni de üç temelözellik aranmaktadır.Bunların ilki sadeliktir. Edebieserlerde sadelik, dilinanlaşılır olması şeklindetanımlanır. Lakin bu durumesere göre farklılıkgöstereceğinden bu tanımısorgulamak gerekmektedir.Sehl-i mümteni de aranan,duygu ve düşünce yönüyleyoğun, üslup bakımındanbenzerlerinden ayrı olan birsadeliktir. İkinci özellik ise tasannu vetekellüften uzak olmasıdır.Tasannu, yapmacık hareket.Zorla bir şeyi olduğundan iyigöstermeye çalışmakdemektir. Tekellüf isetasannu ile benzer anlamtaşımaktadır. Bir işi gösterişlibir biçimde yapmayaçalışmak, gösteriş demektir.

41

Page 49: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Yunus Emre'nin "her dem yenidoğarız bizden kim usanası"mısrası yalnız övünmedenibaret değil, birazda onunsamimiyetindendir. Yunus'unüzerinden yıllar geçse de tazekalabilmesinin sebebi belki debu samimiyetindenkaynaklanmaktadır. Üçüncü özellik ise taklittir.Sehl-i mümteni olan bir esertaklit edilir, lakin bu, taklitedilen eserin kuvvetinigöstermeye yarar, yani aslınıyaşatan bir taklitten ibaretolarak kalır.Misal Yunus Emre'nin "aşkınaldı benden beni bana senigerek seni" şeklinde başlayanşiiri, Divan-ı Hikmetteki "IşkıngŞeyda kıldı meni, cümle âlembildi meni" başlayan bir şiiritaklitten başlayarak yenidenortaya çıkarılmıştır. Ait olduğudilde sehl-i mümteni örneğidirçünkü aşılamamıştır. Özetlesehl-i mümteni taklit edilse bileaşılamayan bir söz sanatıdır. Son olarak bu sanatı kullananedebi şahsiyetlerimizden birkaç örnek vererek bitirelim.

Tasannu ve tekellüften uzakolmak, samimi olmak olarakanlaşılmalıdır. Ama budurum, söz sanatlarındanyüz çevirmeye nedenolmamalıdır. İstiklal Marşı'nın ve Safahat'ın büyük kısmı birçok kişitarafından sehl-i mümteniolarak kabul edilmiştir.Bunun sebebiyse yalnızcayazı dilinin sadeliği değil,Akif'in samimiyetidir.

42

Page 50: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Yunus Emre:

“Beni bende demen bendedeğilim / Bir ben vardır bendebenden içeri / Ete kemiğebüründüm / Yûnus diyegöründüm”

“Söz ola kese savaşı söz olakestire başı / Söz ola ağulu aşıbal ile yağ ede bir söz”

“Bu dünyada bir nesneye yanariçim göynür özüm / Yiğit ikenölenlere gök ekini biçmiş gibi”

Süleyman Çelebi:

“Allah adın zikr idelüm evvelaVacip oldur cümle işde her kulaBir kez Allah dese aşk ile lisanDökülür cümle güneh misl-ihazanİsm-i pakin pak olur zikr eyleyenHer murada irüşür Allah diyen”

Fuzuli: “Hangi büttür bilmezemîmânımı gāret kılan / Sendeîman yok ki sen aldın diyemîmânımı”

43

Page 51: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Şeyhülislam Yahya:

“Ders-i aşkın müşkilin Yahyâ nicehalleylesin / Söyleyenler kendisinbilmez bilenler söylemez”

Ziya Paşa:

“Nush ile uslanmayanı etmeli tektirTektir ile uslanmayanın hakkıkötektir.”

Reyyan ARSLAN

44

Page 52: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

NİYAZİ MISRÎKİMDİR?

Asıl adı Mehmet olan Malatyalımutasavvıf, şair. Bir şahsiyetitasvir etmek için fazla samimiyetiçeren bir yöntem belki ‘MalatyalıMehmet’ tabiri. Öyle yaduygudaşlık kurduruyor insana. Şiirlerinde mahlas olarak“Niyazi Mısrî” adını kullanan buzatın yaşamını bilseniz kendisinetıpkı benim duyduğum gibiyakınlık da duyarsınız belkide.17. yy. da Osmanlısiyasetinin karışık olduğu birdönemde yaşayan Mısrî, kısmensancılı ve konargöçer yetişmesürecinin ardından, tasavvufmüntesipleriyle vaizlerinçatışmaya girdiği bir dönemdekeskin bir rol oynadı. Gözünükarartıp yasakları protesto etti,mücadeleler verdi ve defalarcasürgün yedi. 20’li yaşlarının peşi sıraDiyarbakır, Mardin ve Kerbela’datahsil gördükten sonra Mısır'ageçti, Mısrî adını bu sırada almışoldu.

Orada gördüğü rüya, hayatınınistikametini değiştirdi ve aradığışeyin bulunduğu şehirdeolmadığını anlayarak yenidensefere çıktı. Elmalı’ya ulaşıp Ümmi Sinan’ınhizmetine girdi ve böylecehocasına kavuşmuş oldu. Senelersonra icazetini alıp Bursa'ya geldi.Burada şöhreti her yana yayılanNiyazî Mısrî, ordununmaneviyâtını yükseltmek içinSultan IV. Mehmet tarafındanLehistan seferine götürüldü.Hakkında ileri sürülen iftiralardansonra Limni Adası’na sürüldü,burada on beş yıl çileli bir hayatıoldu. Ölümünden bir yıl kadarönce affedildi ve Bursa’ya döndü.Fakat Bursa Kadısı'nın şikâyetidolayısıyla tekrar Limni’yegönderildi ve burada vefat etti. Dikduruşlu bir şair olmasıyla ünlenenMısrî, hayatı boyunca çok sayıdarisale, şerh ve tefsir yazdı. Esaslıbir şairdi. Bugün halk tarafındanen çok bilinen özlü şiirlerindenbiriyle sizleri başbaşa bırakıyoruz.

45

Page 53: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Dermân aradım derdimeDerdim bana dermân imişBürhân arardım aslımaAslım bana bürhân imiş

Sağ u solum gözler idimDost yüzünü görsem deyûBen taşrada arar idimOl cân içinde cân imiş

Öyle sanırdım ayrıyamDost gayrıdır ben gayrıyamBenden görüp işiteniBildim ki ol cânân imiş

Savm-u salât u hac ileSanma ki biter zâhid işinİnsan-ı kâmil olmağaLâzım olan irfân imiş

Kande gelir yolun seninYa kande varır menzilinNerden gelip gittiğiniAnlamayan hayvân imiş

Melike KANTARCI

46

(Niyâzî-i Mısrî’nin kendi hattıyla hâtıralarını ihtiva edenMecmua’sından iki sayfa)

Page 54: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Veda Vaveylası

Ölüm... Tüyleri diken diken eden,gözlerin yaşlarla dolmasınasebep olan acı bir kelime.Sevdiğin, kalbinden bir parçayasahip olan insanların ölümdöşeğindeki anlarını izlemek isesessiz bir yok oluş. İnsanınacziyetini en ağır haliyle vuruyoryüzüne. Kimden geldiğini kimegideceğini hatırlatıyor.

Benim de izlediğim bir ölümdöşeği var bu saatlerde. Kalbiminbir parçasının ölümüne şahitolduğum..

Gözlerindeki o acıyı gördüğümelimden hiçbir şeyin gelmediği oanlar...

Aynı dakikalarda vücudumdahissettiğim ağır bir sancı.

Yavaş yavaş çöküşüm.Kalbimdeki acı katlanarak artıyor,gözlerim ise içimdeki yaraya tuzbasarcasına akıyor, yağanşiddetli yağmurun gazabınabenziyor...

Ama diyorum, hatırlat kendine,seni Yaratan Rabbin çağırmışsenin kalbinden bir parçayı sende ondan gelmişsin dönüşün yineona...

İsyan etme kalbim , sevdiğin engüzel yere gidiyor..

Gözlerindeki yaşlar üzüntünündeğil mutluluğun gözyaşı olsun...

Ahirette görüşmek üzere. Şimdilik hoşça kal anneannem…

Reyyan ARSLAN

(Endre Munch)

47

Page 55: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

48

Ne zaman g�tsem onun yokluğuna, B�r avuç toprak çıkıyor karşıma.Özlüyorum, h�çb�r kokuyadeğ�şmeyeceğ�m kokusunu, Hep yağmur yağsın �st�yorum, Yağsın k� her yağmurda kokusu tümşehr� donatsın.

Reyyan ARSLAN

Page 56: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

BAĞLI KÖLELER( İnsanların geçtiği caddeyebakan bir banka iki yaşlı adamoturur. Caddeden geçen insanlarıizlemeye başlarlar. )HALİL : (Gökyüzüne bakar.)İnsanlar gökyüzünün renginigörmüyorlar. Bilseydiler eğer,hissetselerdi rüzgârı, görselerdibulutları içleri şen olurdu. İçlerinibuharlaştıran sinir ve streskayboluverirdi.İBRAHİM : Söylediklerinekatılmak mümkün. Güneşintenlerini ısıttığı gibi yüreklerini deısıttığını bilseler her şeyleri rastgelecek. Yaşamak hissetmeklemümkün. HALİL : Yine haklılık payın yaşımıaşıyor. Yapılan fiiller söylenenlerekıyasla daha doğrudur. Bir şeyisöylemek kolay, fiile geçirmekzordur. Ben bu yaşıma geldim.Hep yaşamak fiilinigerçekleştirdim. Şimdisöylüyorum, anlatıyorumhayatımı. Doğru olan bu olsagerek, değil mi?

İBRAHİM: Okyanuslardaki balıksayısınca haklısın. Önceyaşayacak, sonra konuşacaksın.Gençken niçin hayatı anlatmayaçalışırsın? Hayata karşı başarısızbir deneyimin olmadıysaanlatacak bir şeyin yoktur.Olamaz da. Hayatın sonbahardadökmeye başladığı yapraklaraadayız. Anlatacağımız çok şeyvar. Öğüt olacak iksirler var.Önce yaşadık sonra konuştuk.Anlattıktan sonra yaşamak kadarmantıksız ne var bu dünyada eyyaşlı Halil? HALİL : Sözlerin, gözleriminyukarıda gördüğü bulutlar kadarkeskin ve gerçektir dostum.Gençler sever anlatmayı. Biz isesusarız en gerekli vakitte.Ölümün kıyısında sarmalıydıhayat çemberi bizi. Sorularsormalıydı. O zaman anlatırdıkher şeyi. Fakat çemberortalıklarda yok. Çember dahiyok. İpi kopmuş kolyenin dağılanboncukları gibiler, kendi kendinebirleşmeleri mümkün değil.

49

Page 57: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

İBRAHİM : İnsanlardan bahsedersenin sözlerin. Hayattalar fakatölüler. Onlar dağınık bir o kadar dabir araya gelemeyenler. İstediğimizduyguyla yaklaşmıyorlar bize.Merak duygusundan yoksunlar!Merhamet var yüzlerinde. Bizleresaygı duyacak yerde acıyorlar.HALİL : (Kaşlarını çattı.) Öyledeğil. Onlarınki bir bağlılık.İBRAHİM : Onların bağlılığı olsaolsa kölelik olur! (Ayağa kalkıpsinirli tavrıyla insanları işaret etti.)HALİL : Otur tahtına taçsız kralİbrahim. Öfkenin aklınıkırbaçlamasına izin verme. Şimdikiinsanlar hayata yakın, ölümeuzaklar. İstemezler yüreklerindeölüm korkusunu barındırmayı.İBRAHİM : (Tahtına oturan bir kraledasıyla arkasına yaslandı.) Orasıöyle. Ama ben onları köle sayarım.Ruhlarını adadıkları şeyler boş birtenekeden ibaret. Ses çıkartırlarfakat içleri boştur. Bomboş!HALİL : Ben öyle düşünmem.Onların hayat amacı bir bağlılıktır.O boş tenekeyi doldurmaktır.

İBRAHİM : Ses çıkmaz o zaman.En azından boş teneke sesçıkartıyor. Hayatlar kişiselleşiyordesene. Senin yaşadığından,yaptıklarından kimsenin haberiolmuyor ise yaşasan neye yarar?Şimdiki insanlar köle diyorum Halil!Hayata karşı bedava kölelikyapıyorlar ama bilmiyorlar ki diğerdünyada bu pahalıya patlayacak.HALİL : Son cümle dilinden bir incigibi döküldü dostum. Okyanustanalınmış bir inci gibi adeta. Farklı,bambaşka bir diyardan… İnsanlarkölelik eder gibi gözüküyor olabilirdışarıdan. Ben içeriden bakarım.Onlarınki bir bağlılık. Hadi gel,bakalım şu insanlara da bir kararavaralım. ( Önlerinden geçenleri izlemeyebaşlarlar. Tam önlerinden siyahçantalı, takım elbiseli bir iş adamıgeçer. Gözü sürekli kolsaatindedir. )

50

Page 58: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

İBRAHİM : İşte en iyi köle örneği.Baksana şu kıyafetlere Halil.(Boynunu tutar. Kravatıcanlandırmaya çalışır.) Boynunadoladığı iple her gün ölümeyaklaşır da haberi yok. Hele şubakışların asılı kaldığı saat yokmu? Önünü göremez. Bu bağlılıkise eğer asacağım kendimi.Başkalarının mutluluğu içinçabalayıp durur. Önemli olan şeyinkendi mutluluğu olduğunu aklındangeçirmez bile. Basbayağı kölelikbu! Hayatını mutsuzluk ile takasetmek bu!HALİL : (Gülümser) İnsanların dışınasıl ki içiyle bir olmuyorsa, bu işde öyledir İbrahim kardeş. Kölelikettiğini bilse yapar mı bu işi?Paraya muhtaçtır o. Para aldığızaman, kurtuluştur onun için.Emeklerinin karşılığını alır. Senhiç, bir köle sahibinin, kölesineyaptıkları karşılığında bir ödülverdiğini gördün mü? İsteyerekyapar bu işi adam. Köle falandeğil. Bağlıdır işine.( Az sonra bir öğrenci gelirönlerine. Çocuk bir masaya oturur.Kalemiyle karalamaya başlarkâğıtları. )

HALİL : Bu çocuğun köle olduğunusavunacaksın. Bu da bir bağlıdır.Eğitimine önem vermezsehayallerine kavuşamaz. Çocukhayallerine ulaşmak için derslerinebağlıdır. Eğitim sistemine sadıkkalırsa başarmanın mümkünolduğunu bilir. Şimdi anlıyormusun? ( Tek kaşını havayakaldırdı. )İBRAHİM : Bu köle değil de neHalil? En güzel yaşlarını dolu doluyaşamak varken, hayatı sayfalararasına sıkıştırmak ne kadardoğru? Gençken yıpranmak insanıne güçsüz kılar bilir misin?Derslere bağlıdır diyorsun. Buçocuklar eğitim sistemine kölelikederler. O sistemler olmasaeminim ki çoğu sanatkâr,müzisyen olur. Hayatı yaşamakisterler.Çalışarak geleceğe yatırımyaparlar fakat gençliklerinikaybederler. ( Sustu. Derin birnefes alıp gözlerini kapattı. )Hepimiz hayatın sistemi karşısındaköleyiz. Hayata karşı gelebiliyormuyuz? Ölmek istemiyorum,diyebiliyor musun? Özgürlükdediğin dilediğin gibi yaşamaktırfakat hepimizi engelleyen bir şeyvar. Bütün insanlık için çetin birengel… Ölüm… Kimse özgür değildostum. Anladın mı?

51

Page 59: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

HALİL : (Bakışlarını gökyüzüneçevirdi.) Sen hiç bir kölenincennette yaşadığını gördün mü?Dünya bir cennet dostum. Bukadar nimetin içinde köle olmakmümkün mü sence?(Gülümsedi.) Kim bilir, doğrusöylüyor olabiliriz. Dediklerimizdebir yanlışlık yok. Sorundoğruluğun belirsizliği. Kimegöre? Neye göre? Ama ilginçtir kiinancı devreye soktuğumuzda,hayat da bir bağlılık sebebioluyor. Ölüm de…İBRAHİM : (Dehşetle Halil’ebaktı. Şaşkınlıktan bir sürekendine gelemedi.) Demekistediğin şey şu: Cennet veCehnnem’e gitmek, hayata veölüme bağlıdır. Böylece insanlarbir köle değil, bir bağlıdır.Yıldızlar kadar parlakmış aklındostum! Aydınlandım doğrusu!(Birbirlerine bakıp gülümsediler.)

HALİL : Bugünki buluşmadanne çıkardık ihtiyar? ( Kahkaha ile güldüler.)İBRAHİM : Sanırım benbiliyorum. (Beyaz saçlarınınaltından derisini kaşıdı.) Köleve bağlı olmak insanlarıniradesine göre değişir.Düşünceler doğrultusunda birkarara varabiliriz.HALİL : Pekala taçsız kral. Benköleyim, ya sen?İBRAHİM : O halde ben debağlıyım dostum. (Birbirlerinin fikirlerindenetkilenip sonuçta, ortak daolmasa bir karara varan bu ikiyaşlı adam sonbaharmevsiminin son ayındahayattan koptular. Akıllardakisorular şunlar: Bir köle olarakyaptıklarının karşılığını aldılarmı? Ya hayata ve ölüme bağlıkalarak?.. )

Hilal AZAK

52

Page 60: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

EDEBİYATTOPLUMVEPSİKOLOJİİLİŞKİSİ

MAKALE53

Page 61: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

ÖZET Edebiyat toplumdan var olan,toplumu var eden kısacasıtoplumla bütünleşmiş birsanattır. Geçmiş için bir belgeniteliği taşıyan edebiyat hemtarihi anlamamızda, hem tarihiyönlendirmemizde oldukçaetkili bir araçtır çünkütoplumların fikir dönüşümleriüzerinde büyük bir etkiyesahiptir. Geçmişte geneldekitaplar üzerinden sunulan buvizyonlar günümüzde kitaplara ek olarak yinetemelinde edebi eserlerbarındıran filmler, diziler gibiyapıtlardan da verilir fakatkitap hala bu konudagüncelliğini korumaktadır.Ayrıca toplumların psikolojikyapısını da doğrudanetkileyen edebi eserlertoplumdan ayrıdeğerlendirilemez vedüşünülemezler.

Anahtar Kelimeler: edebiyat,toplum, psikoloji, toplumyapısı, fikir

Stendhal’a göre yol boyuncagezdirilen ayna, Georgi Plehanov’agöre hayatın yansıması olarakdeğerlendirilen edebiyat kavramınınArapçadaki ‘edeb’ kelimesindengeldiği söylenmektedir. Başlangıçtadavet anlamında kullanılan edepkelimesi daha sonraları insanıiyiliğe ve güzelliğe yönlendirenmelekelerin bütünü içinkullanılmaya başlanmıştır. 19.yüzyılda dahi kişiye ahlakkazandıran bir disiplin olarakdeğerlendirilen edebiyatın aslındatoplumu düzene sokmak için varolduğunu kesinleştiren bu yargılaredebiyatın toplumdan bağımsızdeğerlendirilemeyeceğinin birkanıtıdır. Edebiyat toplumlardan bağımsızele alınamayacağından aslında heredebi eser geçmişe tanıklık eden vegeçmişi anlamamızı sağlayan birbelge niteliğindedir. Hayat, olaylarve hislerle bir bütün olarak elealınmalıdır. Sadece yaşananolayları salt bir biçimde bilmek bizidoğru yorumlamalardan alıkoyar vesonucunda yanlış bir çıkarımaulaşmamıza neden olur.

54

Page 62: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Tarih, toplumların düşünce vehislerinden yoksun bir biçimdebize geçmişi yansıtır. Edebiyataslında tam da bu noktadadevreye girerek toplumlarıngerçek kimliklerini su yüzüneçıkartır. Pam Morris’in de dediğigibi ‘’Edebiyat tekstleri toplumunnasıl işlediği yönünde çok güçlüanlama olanağı sağlar’’. Özetleher ne kadar edebiyat toplumlarıyaratıyor olsa da edebiyatın daana kaynağı toplumun ta kendisive toplumun gerçekliğidir. Busebeple aslında her bir edebi eseraynı zamanda toplumun tarihi,sosyolojisi ve psikolojisinden izlerbarındıran eşsiz belgelerdir.

Edebiyat birçok tarihi gelişmeyiulaşamadığımız yönleriyle bizesunduğu gibi aynı zamanda tarihiolayların hazırlayıcısı niteliğindeolan ve hayatın öncüsü olarakdeğerlendirilebilinen genişyelpazeli güçlü bir disiplindir.Edebiyatın toplum üzerindekietkisini ‘’Edebiyat üstünniteliklerini gerek bireye, gerektopluma aşılar; yeni biryaşantının, yepyeni bir görüşleduyuşların müjdecisi olur.

Ulusları tutsaklıktan kurtaran;özgürlüğün yüceliğini tattıran; kurtuluşsavaşlarını hazırlayan edebiyat değilmidir?’’(Sağlık,2004:183) sözleriyleifade eden Şaban Sağlık aslındatoplumların gidişatları üzerindeedebiyatın etkisinin göz ardıedilmemesi gerektiğini vurgulamıştır.

Nasıl ki Kurtuluş Harbinde İstiklalMarşının yazılma sebebi bitkin düşenTürk milletinin cesaretlenmesinisağlamaksa, bir edebi eserin bir orduüzerindeki etkisi açık seçikgörülüyorsa, bugün de edebiyatkapsamında değerlendirilen her türlüsöyleyiş kişiler ve toplum üzerindeaynı etkiye sahiptir. Kısacası HalidZiya’nın da dediği gibi hayat romanlarıdeğil, romanlar hayatları yapmaktadır.

Edebiyat bireylerin bakış açılarınıgenişleterek onlara yeni dünyalarınkapılarını aralamaktadır. Max Nordaubu konu hakkında ‘’Roman ve tiyatroönce çocuğu , kadını, gençleri vehastaları damgalar. Orta tabakanınyaşayış tarzını düşünün. Ferdinküçücük bir dünyası vardır. Mektebin,kilisenin veya mutfağın dışında birdünya olduğunu bilmez. İnsanlığınbüyük acılarından büyükzaferlerinden, büyük ihtiraslarındanhabersizdir. Bu adam roman okurtiyatroya gider ve önünde yeni ufuklaraçılır.

55

Page 63: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Orta tabaka insanı okuduklarınıtecrübenin mihenk taşına vurmaz.Hayali hakikat sanır ve hayatıyeni bir buut kazanır.’’ diyerek edebiyatın toplumların tarihinietkilediği gibi aynı zamanda kültürve yaşantılarını da etkilediğini,kişileri yeni hayatlarla tanıştırarakonlara olumlu ya da olumsuz yenianlayışlar kazandırdığını ifadeetmektedir. Özellikle romanlartoplumların yönelişleri ve zevkleriüzerinde büyük bir etkiye sahiptir.Ünlü romancı Flaubert oldukçadikkat çekici sözlerle fikirleriniifade etmiştir: ‘’Yüzyıl içindeDoğu’da harem yok olup gidecek.Avrupalı kadın örneği bulaşıcıdır.Şu günlerin birinde Doğulukadınlar da başlayacaktır romanokumaya. İşte o zaman elvedaTürk sakinliği ve huzuru. Heryerde eski çatırdayarakçökmekte.’’ Osmanlı toplumunaoldukça objektif bakan Flaubert’insöyledikleri toplumların yeniyapısının oluşmasındaedebiyatın-özellikle romanların-etkisini açıkça ifade etmektedir.Romanların toplum yapısınıetkilediği iddiası sadece bununlasınırlı kalmamıştır.

‘’Halid Ziya ile oldukça yakınarkadaş olmasına rağmen TevfikFikret dahi ‘’Aşk-ı Memnu’’romanındaki Bihter karakterihakkında şunları söylemektedir: Romanlar öyle mikroplardır ki,hayat üzerinde, velev mevzii veşahsi olsun, bir tesir-i ahlakileridaima görülür...Bir Bihter bütünihtiyar kocalı genç kadınlarıarkasından sürüklemez fakat Bihtermizacında, onun terbiyesinde,onun ahlakında yahutahlaksızlığında, onunserbestliğinde, hasılı onunmevkiinde bulunan kadınlara,bunların zafii ahlakileri arasında,pek meşum bir rehber, pek zehirlibir misali sukut olacağında şüpheyoktur.’’ Bu sözleri desteklernitelikte sadece Türk toplumu içindeğil aynı zamanda Fransızkadınları için de Max NordauParisli kadınların Fransızromancılarının ürünleri olduğunusöylemiştir. Bu durum edebiyatıntoplumlara yeni anlayış ve kültürleriempoze etme konusunda oldukçabaşarılı birer araç olduğunukanıtlamıştır. Edebiyatın bireylerinve toplumların psikolojisinietkilediği gerçeği realizm veromantizm akımlarının çıkışı vegelişimi incelendiğinde de oldukçanet bir biçimde anlaşılmaktadır.

56

Page 64: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Romantizm(coşumculuk),18.yüzyılınortalarında ortaya çıkan ve19.yüzyılda da Avrupa’ya yayılıpçoğu dönem şair ve yazarlarınıetkisi altına alan dolayısıylabüyük kitleleri de etkileyen edebiakımdır. Ortaya çıkmasındaFransız İhtilali’nin büyük bir etkisiolan romantizm akımı; hürriyet,eşitlik, ferdiyetçilik gibikavramları konularınınmerkezine almıştır. “Toplumsal koşullar değiştiğizaman yazının da değişmesidoğaldı. Büyük devrim Fransıztoplumunu derinden derinedeğiştirdiğine göre, bu toplumayeni bir yazın sunmakkaçınılmaz olmuştu. Geçirilenbüyük değişimler sonucu,çağdaş insan coşkulu ve hüzünlübir niteliğe bürünmüş, acılı biryetersizlik ve eksiklik duygusuiçinde kıvranır olmuştu. Öncelikleusumuza seslenen klasik yazınböyle bir insanın yönelimlerinidile getiremezdi” (Yücel, 1981,s.60) Romantikler dehanın akıldadeğil yürekte olduğuna inanırlar.Romantizmde ihtiraslar vemuhayyile önemlidir.

Realizm ve Romantizm Akımlarının Toplum

Üzerindeki Etkileri

Süslü ve melankolik bir üslup,yoğun tasvirler, şairane bir dilkullanılmıştır. Romantik sanatçıların coşkuluhisleri lirik şiire önemlikatkılarda bulunmuştur.Ortaçağ efsaneleri, azizlerinhikâyeleri, Hristiyanlıkmucizeleri tarihten veya günlükhayattan alınarak işlenmiştir.Özgürlüğü temsil edenromantikler duygularındışavurumunu çeşitli kalıplarahapseden bütün ölçülerekarşıdırlar. Bu dönemdeyazarlarla birlikte toplum, okadar çok muhayyele yönelir kitoplumda bir bunalım, içbuhran dönemi yaşanır. Hattao dönemin meşhurisimlerinden olan Goethe’nin ozamanlar için romantizmakımında çığır açtığı söylenenGenç Werther’in Acılarıromanı, büyük yankıuyandırmış ,bu eserdenetkilenerek intihar edenler dahiolmuştur. Goethe romantizmi“Romantiklik hastalıktır”şeklinde tanımlamıştır.

57

Page 65: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Nietzsche de romantizmi “ıslıkçalan kötümser bir peri” olaraktanımlamıştır. 19.Yüzyılın ikinci yarısındaromantizme tepki olarakSanayi Devrimi’nin deetkileriyle realizm akımı ortayaçıkmıştır. “19. yüzyıl, özellikle ikinciyarısından sonra, bir bilimyüzyılı olmuştur. Daha öncekidönemlere oranla çok sayıdayeni buluşlar insanların o günekadarki bilgi temellerinisarsmış, oluşumlara göreceaçıdan değil, bilimsel verileredayanarak yaklaşmanıngereğini gösterirken, bilgialanlarımız da genişlemiştir”(Sunel, 1981, s.141).Romantizmin toplumdaoluşturduğu muhayyel, tabiatve özgürlük kavramlarınınaksine daha çok hayatıngerçeklerine yönelinilmiştir.Karakterler ve olaylar tümgerçeklikleriyle verilmiştir.Realistler, eserlerindeinandıkları ve en önemlisigözlemleyebildikleri olgu veolayları işlemeye özengöstermişlerdir. Bunun ensağlam örneklerini şu şekildeverebiliriz;

“Tolstoy, ‘Savaş ve Barış’isimli ünlü romanını kalemealmadan önce aylarca yanındaharitalarla savaş meydanlarınıgezmiştir. ‘Goncourt Kardeşler’ise, romanı bilimsel terimlerletanımlamışlar onu tarih gibidüşünüp gerçek dokümanlarınkaydı olarak görmüşlerdi”(Kantarcıoğlu, 1993, s.123).Yine Flaubert (kendi öğrencisiolan) genç Maupassant’a birağacı, onun bütün ağaçlardanayıran özellikleri keşfedenekadar gözlemlemesi, ancakondan sonra o belli ağacınbiricik niteliğini uygun birbiçimde dile getireceksözcükler aramasını söylemiştir(Özdemir, 1981, s.105).”Realizm akımı,insanların hayalve düşünce dünyasından çıkıpdaha çok hayatın gerçeklerineodaklanması açısından etkili,birbakıma da iyileştirici bir etkiyaratmıştır.

Edebiyat oluşmuş bir kültürüetkileyebildiği gibi aynızamanda da bir toplumungeleceğinin bağlı olduğuçocukların düşünce yapısını vegelişimini etkilemede önemli biraraçtır.

58

Page 66: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Özellikle bir çocuğun ilk karşılaştığıedebi tür olan masal çocuklarıneğitiminde oldukça önemli bir yerkaplamaktadır. Çocukların hayaldünyası ve zihin yapısına direkt etkieden masallar çocuğun gelecekteolacağı bireyi de şekillendirmektedir.Bu yüzden çocuk edebiyatı ve toplumbirbiriyle dolaysız şekilde bağlantılıdır.

Çocuk Edebiyatı ve Toplum

Masalların eğitimdeki en önemli görevi,çocuklara sunulan iyi kahramanörnekleriyle onların ruh dünyalarınıgeliştirmek ve karşılaştıklarıproblemleri yenerek onları hayata iyi birşekilde hazırlamaktır (Arıcı,2008:7). Masalların genel olarak mutlu sonlabitmesi, çocuklar üzerinde olumluetkiler yaparak temelde ‘’iyiler kazanır’’düşüncesini çocuklara gösterip, adaletve vicdan kavramının çocuklarınkararları üzerinde etki etmesinisağlamaktadır. Ayrıca masallarda toplumunhiyerarşisini yıkan ve bireylerarasındaki eşitliği vurgulayan birkarakter örgüsü olduğu için çocuk herbireyin toplumda eşit hak veözgürlüklere sahip olduğu düşüncesiylebüyüyerek ileride kalıtsal ya da ondanbağlantısız şekilde gelişen herdurumun birey için pozitif veya negatifetki yapmayacağını kavramış olur.

Kısacası çocuklara verilmekistenen her türlü soyut ögemasallar aracılığı ilesomutlaştırılarak çocukların ahlakigelişimlerine katkı sağlayan biraraca dönüşmektedir. Masallar ayrıca çocuğa anadilininnasıl kullanıldığını ilk öğreten, onabu dilin türlü hünerlerini,kıvraklığını, zenginliğini, inceliğiniilk gösteren, çocuğa kendi dilinikonuşanlara yaklaştıran duyguyukazandıran temel unsurlardır(Bortav 1992; Vygotsky,1998).Çocuğun ana dilinin gelişmesidirekt olarak hayal gücününgelişmesini de etkiler. Çocuk yenikavramlar, yeni olaylar, yenikarakter tipleri tanıyarakbulunduğu dünyayı daha iyiyorumlama olanağına sahipolmuşken tüm bu çıkarımlarınınsonucu olarak kendi kendine deyeni dünyalar kurabilir. Zekagelişimiyle direkt bağlantılı olanbu etkiyle çocuk gelecekte dahaüretken daha yenilikçi ve toplumgelişimine olumlu katkısağlayacak ahlaklı bir birey halinegelir.

59

Page 67: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

SONUÇ

Edebiyat ve toplum her çağdabirbirini etkileyen iki unsurolmuştur. Avrupalı tanımıyla,millet oluşumunda dil, edebiyatve sanatın üç sacayağıoluşturan hayati bir işlevi vardır.Dil, milletin birliğini sağlayantemel anlaşma aracı olarakbüyük önem kazanırken,edebiyat da dil vasıtasıylamilletlere hikâyeler anlatır. Bukapsamda edebiyatın insanı veinsanın edebiyatı anlaması çokönemlidir. Edebiyat, toplumahayatında hep var olan amatoplumun farkında olmadığıçoğu zamananlamlandıramadığı olgularıgösterip topluma birçok konudaışık tutup ilham kaynağıolabileceği gibi hitap ettiği kitleyihiç var olmayan sorunlarla biranda karşı karşıya da getirebilir.Bu noktada edebiyattaki bazıakımların toplum içinde nasılsorunlara yol açabileceğine dairörnekleri makalemizde yerverdik. Bu tip sorunları minimumseviyeye indirmenin yolu dayazarın konularına ve üslubunasınırlama getirilmesi değil,okuyucunun bilinçlendirilmesidir.

Eğer okuyucu bilinçlenir veher karşısına çıkan kitabıokumak yerine kitap seçimiyapabilmeyi bilirse edebiyatıntopluma verebileceği olumsuzetki en aza indirgenmiş olur.Bununla paralel olarakedebiyatın hatta özeleindirgemek gerekirseromanların, topluma olumluetkilerini şu şekildeaçıklayabiliriz;

Salgınlar, kıtlıklar, doğalafetler gibi olumsuz etkilerbırakan olaylar insanlarısosyal ve psikolojik olaraketkiler ve bunun beraberindetoplum, yaşanan olaylarındoğurabileceği kısıtlamalarsonucu sosyal hayatındaaçılan boşluğu doldurmak içinromanlara yönelebilir. KemalTahir de “Notlar” kitabında budurumu şöyle açıklar;“Roman insanoğlunun sosyo-psikolojik hayatında çıkmazadüşmesi anında başlar.Roman, ancak çıkmazadüşmüş insanın trajedisinedoğru genişleyipderinleşebilir.”

60

Page 68: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Bu kapsamda roman, bireyinyaşadığı duyguları, olayları iyiçözümleyebilmesi aynızamandadeneyimleyemediklerinin deboşluğunu doldurabilmesi içinyeni bir olanaktır.Makalemizde bahsettiğimizgibi romanların hayatları inşaetmesi bu noktada karşımızaçıkar. Bu konuyu Fictivekavramıyla açıklamamızyerinde olacaktır; Fictive,biralemin muhayyelkahramanının insanlarıetkileyerek onların hayatlarınıhatta kaderlerini belirleyecekbir realiteye dönüşmesi,”irreelolan”ın reellik kazanmasıdır.Bu,okuyucunun okuduğunuvarlığında, ”içinde duyması ,onu “temessületmesi,kendisini okuduğunakaptırmasıdır.

61

Edebiyatçılardan da döneminive döneminde yaşananlarıyansıtması beklenir .Zatenyazarın yetiştiği ortamı vezamanı yansıtmasıkaçınılmazdır.

Nasıl romanlar okuyucuyuetkiliyor ve kısmenşekillendiriyorsa, yazar da,dolayısıyla edebiyatta, aynıoranda toplumundan,çevresinden etkilenir. Yaşar Kemal bir ropörtajında'Her yazarın mutlaka birÇukurova'sı olmalı' diyordu.Tıpkı James Joyce’unİrlanda'sı, Puşkin'inPetersburg'u, Dostoyevski'ninMoskova'sı Tolstoy'un Çiftliğigibi. Hatta Jean Paul Sartrebu hususu şöyle yorumlar: "Yazar, kalemiyle toplumunçıkarlarına hizmet etmeyiseçmiş olsa bile , üretmez,tüketir…” Yani en az okuyucukadar yazar da tüketicidir.Yazar, eserinin malzemesinibulunduğu toplumdan veolaylarından alır. YaşarKemal’in bu konu hakkında kişu sözleri de dikkat çekicidir;“Ben iki şeye inanırım. İkişeyin sonsuz gücüne, sonsuzyaratıcılığına, sonsuzdeğişimine; halk ve doğa.Sanatımı halkımla birlikte,onun büyük yaratıcılığı ilebirlik olarak, onun içinyaparım."

Page 69: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Kısacası edebiyatın işlediğiyaşamdır. Bu yazar veya okuyucuolsun her iki taraf için de yaşamave yaşatma söz konusudur.Birbirinden beslenen edebiyat vetoplum, edebiyat tarihininbaşlangıcından bu yanabirbirlerine bağlı olduğu gibibundan sonrasında da birbirindenayrılamayacak iki eski dostolacaklardır.

Hayrunnisa Balkan Bahar Öztürk

Politikam da sanatımdanayrılmaz. Halka kimzulmediyorsa, etmişse, halkı kimeziyor, ezmişse, onu kimsömürmüş, sömürüyorsa,feodalite mi, burjuvazi mi...Halkın mutluluğunun önüne kimgeçiyorsa ben sanatımla vebütün hayatımla onunkarşısındayım. Benim sanatım,içinden çıktığım sınıfınçıkarlarının emrindedir. Ben etlekemik nasıl birbirindenayrılmazsa, sanatımın halktanayrılmamasını isterim. Bu çağdahalktan kopmuş bir sanatainanmıyorum.”

62

Page 70: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Ay T�radı Yazarın bundan önce okuduğum“Posta Kutusundaki Mızıka” adlıeserini o kadar beğenmiştim ki, bueserinde de aynı tadıbulacağımdan şüphem yoktu. Öylede oldu ya, içim huzur doldu.Genelde deneme türünde eserveren yazar yine bir denemesiylekarşımızda. Ay Tiradı; Ali Ural’ınkendi kurduğu yayınevinden çıkmışolup, orta derecede bir ilgigörmüştür. Belki de yazarın çoğukişi tarafından bilinmemesindenkaynaklıdır bu, bilemeyiz. Kitap“Bana konuşmayı öğreten annemeve bana kendi kendimle konuşmayıöğreten babama…” sözleriylebaşlayıp, “Kendi kendinekonuşmanın bir delilik göstergesiolduğunu düşünenler yanılıyor.”cümlesiyle devam ediyor. Şuifadeler bile beni kitabın içineçekerken, “Kendi kendiylekonuşamamaktan doğuyor cinnet.”sözleri ürkütüyor. Ürkütmekten çok,sorgulatıyor. Bir insan nasıl olur dakendi kendiyle konuşamaz diyedüşünürsün; bazen bulursun bazenbulamazsın, ben buldum gibi sanki.Her şeyden önce ‘tirat’ kelimesi; bueserde yazı veya konuşmada birdüşüncenin kesintisiz gelişimianlamına geliyor.

Yazar, eserinde konularınarasındaki bağlantıyı koparmadan,bu konuları bir bütünün parçalarıhaline getirerek ana fikri bizesunuyor. Bu şekilde tiradınısonlandırıyor. Aslında Ural’ın budenemedeki esas düşüncesi “doğruinsan nasıl olunur?” ve gayesi de busorunun cevabını kendi içinde bulupbize aktarmak. Bana kalırsabaşarmış çünkü ben “nasıl doğruinsan olunur?” sorusunun cevabınıbu kitapta buldum. Bazıları, “İnsanolmayı bir kitapla mıöğrendin?”diyebilir.

Abdurrahim Ali Ural, bu kitaptayeteneğini göstermiştir bir kez daha.Sayfa sayısı sizi yanıltmasın, şu 125sayfada neler var neler...

Yazar hatırlayın diyor, “Hatırla.”denince siz de gözlerinizi kapatıyormusunuz, merak ettim. Diyor ki:“Resimler arasında yollar açmalıyımki birbirlerine kenetlenip ölühavuzuna düşmekten kurtulsunlar.Birisi solmaya başlasa diğeri onacanlılığından bir parça katsın.Birbirlerini mayalasınlar uzun birömür için.”

63

Page 71: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Nerden geldiğini ve nereye gideceğinihep hatırla ki, insan olabilmeyi hiçbirzaman unutma! Ural, bahsettiği şeyinaltını dolduruyor ki fikir karşıdaki kişitarafından da benimsensin. İnsandoğduğunda çiğdir, pişmesi gerekir,insan pişirmek ne zor zanaattır. İnsannasıl pişer, öğrendim. Her insanınkendisine kayıp olduğu bu dünyada,vakti geldiğinde buluşması gerektiğinisöyleyen Ali Ural randevuyukaçırmamamızı söylüyor. Dilerimherkes not eder bir yere randevusaatini. Vicdan duygusunukaybedenin insan olmaktanuzaklaştığını şu sözleriyle zihnimizeoturtuyor Ural: “Vicdanın öldüğü yerdehayattan söz edilebilir mi! Hayattakalmak, göğsün inip kalkması mıdır,üzerinde enkazlar taşıyarak.” Ah neçok yanlış yapmışız; gülen, bağıran,ağlayan çocukları susturarak. Aslındayaşam onların gülüp ağlamasındagizliymiş bilememişiz, öğrenmeliyiz-öğrendim-. Ne güzel demiş,”Dünya’nın yedi harikasını bir birsayanlar çocuğu unuttu. Dünya’nın tekharikasıydı hâlbuki.” Sessizleşip herşeyi içine atmak ne büyük bir ızdırap...Lütfen çığlık atın! Kötülük niye bukadar mesken olmuş zihnimizde, hiçdüşündünüz mü? Neden bastırılıyorhâlâ iyi zihniyetliler? Umudumuzukaybedersek, yaşamanın ne anlamıkalır?

“Kuyunun dibinde olmanın önemiyok hâlâ bir mavilik parıldıyorsabaşında” sözüyle çığlığınızı aslabastırmayın demek istiyor Ural.Umut etmemek ölmek demektirherhâlde. Ölüm. Ölümdenkorkmuyorum ben, korktuğumöldürülmek. Öldürmek de nedemek? Sen insan, ben insandeğil miyim? Chris Kyle’ı örnekveren yazarımız doğru noktayaparmak basıyor. O her ne kadarkitabı olsa da yazar olarakbilinmiyor, o bir keskin nişancı.Ölüm; bir cambazın oyunukazanacağı sırada ipten düştüğübölümdür. Öldürmek, o ipte bircambaz varken senin de ipteyürümendir. İki cambaz bir ipteoynamaz derler atalarımız,gerçekten oynamaz. Ben kimseninipinde ikinci bir cambaz olarakyürümek istemem, siz deistemeyin. Masallara inanıyor Ural.İyilerin kazandığı ve kötülerincezasını çektiği masallara. Hemmasallar çocuklara anlatılır;kötülerin kazandığı bir savaşıdünyanın tek harikası olançocuklara anlatmak neredegörülmüş. Yanlış anlamaya veanlaşılmaya suç diyor yazar,özensizlik etmeyin diyor kelimeleriseçerken, haklı.

64

Page 72: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Aynalara bakamıyordum,korkuyordum önceden. Şimdi nedeğişti? Farkına vardım bazı şeylerin.Neyin mi? Aynadaki kardeşimin.Yalnızlığı çoğu zaman hissettiğim şuzamanlarda, aynaya bakmayı öğretirsana bazı insanlar. Ali Ural oinsanlardan biri. Biri bir çığlık atıyor,duyuyorsunuz. Acaba çığlığınınhikâyesini hissediyor musunuz?Mesela tabiat ananın çığlığı; ozontabakasının incelmesidir. Der ki: Yeterartık, beni kirletme bana zarar verme!Bu kitabı biri bana sorarsa ona; banabir çığlığı duymaktan fazlasını öğretti,diyeceğim. Her cümlenin ek olarak birnoktalama işareti vardır bana göre. Onoktalama işareti gizli bir soruişaretidir. Emin değilizdir hiçbirşeyden ya da o şeyden eminken bilesorgularız. Sorgulamak, aslındainsanlıktır diyor sanki Ural. Bilmem,mantıklı aslında.

Doğduk, büyüyoruz, insan olmayıöğreniyoruz ve ölüm geliyor.Yaşlanıyoruz. Ölümden değil deyaşlanmaktan korkuyorum. Mesela AliUral hiç korkmuyor. “Yaşlılık,albümüme koymam gereken birfotoğraf.” diyebiliyor o. Ben yüzümükırış kırışken tahayyül edemiyorum.Gençken aynaya bakmayı sevmiştim,aynalardan nefret etmek istemiyorum.Ölümsüzlük nasıl olurdu acaba budurumda.

Ali Ural verdiği Cicero örneğiyle“Her yaşın kendine özgü birgüzelliği vardır.” diyor kısaca. Yinehaklı çıkıyor. 21. yüzyılın sloganını‘sağlık’ ilan eden yazar, ne kadar dahaklı covid-19 ile yatıp kalktığımızşu zamana bakarak. Gülmeyi de acıçekmeyi de bilmeliyiz. En baştadedim ya, insan olduğumuzu hephatırlamalı hiç unutmamalıyız.İnsanı insan yapan bir başka şey deöğrenmektir. O da hak edilecek birşeydir lakin. Oturduğun yerdenolmaz, bilesin. Yazar kısaca bunudemek istiyor ve içinden ekliyor:oku, öğren, geliş. Büyütmüyorumçoğu şeyi. Büyütmek çok düşünmekdemek. Çok düşünmeyin, iyidüşünün. Büyütmeyin! Şuna dadeğinmek isterim ki, “Bir insanıkurtarmak söz konusu olduğundakaplumbağa hızıyla ilerleyendünyanın hız isteği ne tuhaf!”. Banayakın zamanda yaşadığımız birçokolayı hatırlatıyor bu cümle. Nasıl dakadın cinayetlerine dur diyeninsanlığın hâlâ bir yerde, “Kocasıkarısını döver de sever de.”anlayışını savunduğunuhissettiriyor. Ne kadar yazık!İnsanlığın bu olmadığını -şahsımadına konuşuyorum- biliyorum. Birevim -ailem- var. Birisi insanolamamışsa evsizdir.

65

Page 73: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Hani demişti ya Ural; kendinizlebuluşmak istiyorsanız vaktikaçırmayın. Tren orada, treninardından bakanlardan olmayın. İşteinsan olamayan da kendine geçkalandır yani evinin yolunubulamayan, bilemeyendir. Biz yerinaltındayız ve bundan haberimiz yok.“El-Habîr ismine tutunmadanyeryüzüne çıkılmaz.” diyoryazarımız tam da burada, bazenbilmek de yetmez teslim olmangerekir. “Bütün kıta susuzluktankavrulmuş ne çıkar, çocuklarınayaklarını yıkayarak devamediyorsa nehirler yollarına, karasular mavi sulara dönüşecektir.”kitabın en can alıcı cümlesi sanki.Nefesimi kesti ama ölmedim.Ümidimi kesmiyorum, ben ve bukitabı okuyanlar yaşamışinsanlardan sayılacak!

Emine Ravza ÜNVER

66

Page 74: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Ernest Miller Hemingway,20.Yüzyılın en önemliisimlerinden biri olarak “YaşlıAdam ve Deniz” kitabıyla NobelEdebiyat ödülünü kazanmıştır.Hemingway’in yalın anlatımıduyguları yoğun şekilde hissetmeimkanı sunmuştur. Ayrıca akıcıve sade anlatımı insanısıkmadan kendini okutan bir kitapdeneyimi sağlamıştır. Ernest 1930’larda balıkçılığa vedenize merak salmıştır. Pillaradındaki balıkçı teknesi ileKüba’da bir maceraya atılmıştır.1935 yılında ise eve bir köpekbalığı ile dönmüştür. Bu köpekbalığını yakalamak öylesine zorolmuştur ki Ernest Hemingwaysilahı ile hem kendini kem deköpek balığını yaralamıştır.Ancak av macerası bitmemiş,1938’lerin yazında eli boşdönmeyerek 52 tane kılıç balığıberaberinde eve dönmüştür.Bundan bahsedişimin sebebi Ernest Hemingway’in Nobelödülünü kazanmış olduğukitabını bu yaşadığıdeneyimlerden esinlenerekyazmış oluşudur.

YAŞLI ADAM VE DENİZ

Kısaca kitaptan bahsetmekgerekirse: Santiago adında yaşlı Kübalı birbalıkçının eve 84 gün elleri boşdöndüğü halde umutlarındanödün vermeyerek, sonraki günher zamanki gibi kendinidenizlere bırakması ile başlayankitap, sizi çoktan içine çekmiş veruhsal olarak sizi oraya götürmüşoluyor. Kitabın önemli karakterlerindengenel olarak isimlebahsedilmemiş de olsa Santiagove Manolin’in kimler olduğunu,“İhtiyar” kim “Genç “kim biliyoruz.Öyle ki ihtiyar, kasabalıtarafından bahtsız olarakadlandırılan yalnız, umduğundanbir an bile olsun vazgeçmeyerekyaşayan güçlü bir karakterdir.Manolin ise balıkçının yanındaçalışmış fakat eve balıkgetiremeyince ailesi tarafındanihtiyarın yanından alınıp başkabir balıkçının yanına verilen birçocuktur. Çocuk her ne kadarfarklı bir balıkçının yanına gitmişolsa da ihtiyara, onuntecrübelerine son derecegüvenen ve sevgi dolu birçocuktur.

67

Page 75: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Ernest Hemingway,kitaplarında isimlendirmeleritercih etmediği gibi sembololarak kullanmayı da peksevmiyor diye düşünmüştümancak kitabi okurken ikikarakteri karşılaştırmamakelde değildi. Balıkçınınteknedeki yalnız zamanlarında“Çocuk keşke burda olsa” diyesöylenmeleri bana kendigençliğine duyduğu özlemidüşündürdü. İnatçı kılıç balığıda hatırlanması pek de zorolmayan bir karakter olarakzihnime kazınmıştır. İhtiyarbalığı yakalamış olsa bile bubalıkla tecrübe etmesi,sorgulanması gereken zor vemücadeleci süreci debaşlatmıstır. Aslında ihtiyar vebalığın bir ortak noktasıolduğunu keşfetmiş, bunun dayaşamak olduğunu belirterekcümlemi bitirmek istiyorum. Yaşlı Adam ve Deniz; ErnestMiller Hemingway’in yazmışolduğu en kısa romandır.Ernest Hemingway buromanını Küba’da kalemealmıştır.

1952 yılında yayınlanan eserivefat etmeden yayınlanan soneseri olması açısından daönemlidir. Hemingway’in bu kısaromanında anlatılan, bir balıkçıserüveninden fazlası.Kazanmanın kaybetmenin,umudun, hayal kırıklığının, neolursa olsun hayata tutunmakiçin çabalamanın anlatıldığıkitaptır. İnsan her zaman doğaile mücadele eder. Kimi zamandoğanın kimi zaman insanınkazandığı bu mücadeleninüzerine yüzyıllarca sözsöylenmiştir. Hemingway deihtiyar balıkçının içine düştüğümacerayla insanın doğayla vekendisiyle olan mücadelesineışık tutuyor . Koca balığınpeşinde ihtiyar, okyanusunortasında günlerce tek başınakalıyor. Balık yaşamak içindirenirken balıkçı da kendiyaşamını sürdürmek için onuöldürmeye, pes ettirmeyeçalışıyor.

68

Page 76: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

İki inatçi yaratık doğadabaşbaşa kalınca bir yandanbirbirlerinin direncini kırmayaçalışırken bir yandan dabirbirleriyle ortak noktalarsahibi oluyorlar. Bu da “Av mıhaklı, avcı mı?” sorularınıakla getiriyor. Yaşlı Adam veDeniz, insan hayatınınkısacık özetidir aslınabakılırsa. Dogduğu andanitibaren bir mücadeleniniçinde olan insanın sembolikhayatı kitapta açıkçaanlatılmıştır. Umudukaybetmeden yaşamadirenciyle bazen yaşadığımızkaygıyla insan bazen avbazen avcıdır. Her insankendi okyanusunda kendibaşınadır. Ernest Miller Hemingway,neyi anlatmak istiyorsa onuen güzel yoldan anlatan,okuyucusunu soluksuzmaceralara çıkaran ve aklına,ruhuna dokunan yazar.

Küba sahillerindenokyanusun ortasına yolculukyapıp kendinizi, doğayı, tümyaşamı sorgulamak; insanolmanın aslında ne basitama bir yandan da nekarmaşık bir şey olduğunuanlamak isteyen herkesin buyaşlı balıkçıdan öğrenecekçok şeyi vardır.

Havva Gül DEMİRCİ

69

Page 77: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

"İnsan yen�lmek �ç�nyaratılmadı" ded� dokunaklı b�r

sesle; "Ademoğlu mahvolur ama

yen�lmez."(Alıntı:Yaşlı Adam ve Deniz)

70

Page 78: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

ÇINAR Vatan neydi?.. Bir babaya yuvasını, eşini veçocuklarını savaşın ortasındaterk etmeyi göze aldıran aşkmıydı ya da yaratıldığı toprağısahiplenme içgüdüsü ileharmanlanan ateş miydi? Ruhunu Azrail'e teslim ederken“Ben şehit oldum, makamımAllah'ın katındadır, götürün benioraya...” dedirten özgüven miydiacaba? Yoksa vatan, atalarımızınbizlere kutsal emaneti miydi? Tepede yıllar öncesinden kalantek başına ve her türlü rüzgâra,yağmura, kara karşı direnen kocabir çınar vardı. Bütün yapraklarınıbüyük fırtınalarda dökmüştü, çoksavaşmıştı yapraklarınıkurtarmak için. Yılmadan, onları sımsıkıtutmaya çalışmış, kışın o soğuknefeslerinde yapraklarınıtutamamıştı. Gerçi toprağınürünü olan yapraklar da kışakarşı çok mücadele etmiş fakatkorkunç bir fırtınada onlarıkaybetmişti. Dallardan yeredüşmüşlerdi teker teker, bir dahao çok sevdikleri çınarakavuşamayacaklardı...

İlkbahar gelmişti... Güneş, çınaragülümsemişti defalarca. Yapraklarıkurutan acımasız kış bilmiyordu kiçınar eskisinden de güçlüydü. Kışıntitretmeleri onu güçlendirmişti. Artıkkökleri toprağa sımsıkı tutunmuştu.Çınar bütün benliği ile sahiplenmiştitoprağı... Hatta döktüğü binlerceyaprağı kaybetmek korkusuyla sıkıcatutunmuştu 783.562 km’ye. O çınar vatandı, millet ise kışınsoğuk kollarında sallanan oyapraklar... 29 Ekim bu milletin dirilişiydi,ilkbaharın gelişiyle o vatan kokançiçeklerin açtığı tarihti. Çınarın birdaha kaybetmemek üzere toprağısahiplendiği ve kışın gelmeyekorktuğu o kutlu zafer günüydü. Yapraklar eskisinden de yeşildiartık ve dallarda özgürcesallanıyordu. Demokrasi gibi açan mis kokuluçiçekler çınarı güzelleştirmeklekalmamış ona özel bir anlamkatmıştı. 29 Ekim, bu çınarın yapraklarınınyeşerdiği gündü işte. Milletimizindirenişi ve atalarımızın önderliğindekazanılan büyük bir zaferdi. Millibağımsızlığımızın dünyayı inletenkutlu nişanıydı. Milletin vatanıuğruna canlarını feda edip ülkesinikoruduğu, düşmana boyuneğmediği, tarih yazdığı bir gündü.

71

Page 79: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Onca fırtınaya rağmen güçlülüğüve istikrarlılığı ile toprağa tutunan oçınar yenilmez, korkusuz, toprağınısavunan ve tarihini aslaunutturmayan koskoca bir ağaçtıartık. Cumhuriyetin kuruluşu bu vatanıdaha da güçlendirmiştir, diriltmiştir.Milletin kararları ile hareket eden,milli iradeye önem verendevletimizin güçlü ayak sesleridir. Sahi, neydi vatan... O, aziz vegüçlü Türk ordusunun kanlarıylasulanan toprağın asıl sahibiydi.Toprak vatanındı, vatan da bizim... İşte vatan, tepedeki o yalnızçınardı... Hilal AZAK

72

Page 80: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Acılar Şehr� Sessiz yakarışlarım gecenin osoğuk kasvetli havasında yokolup gidiyordu. Yağmurgözyaşlarımı gizlercesineşiddetle yağıyor, acılarıma ortakolan gökyüzü de benimle birlikteağlıyordu. Bilmediğim bir şehrin,bilmediğim bir sokağında,ruhumdan da soğuk zeminineoturmuş gözyaşlarımınakmasına izin veriyordum.Yapayalnız bir sokak ortasındadüşünce denizindeboğuluyordum. Yaşadıklarımzor, dayanamayacağım kadarağır geliyordu. Oysakigüçlüydüm ben, her yüreğimedarbe yediğim gecenin sabahı,dimdik kalkmamış mıydım? Gece âşıklarının aksine bengecelerden nefret ederdim. Engüçsüz olduğum zaman geceninzifiri saatleriydi. Tıpkı şu anolduğu gibi, yine ruhuma vurulanneşterin ardından gece gelmiş,güneşimse beni acılarımla başbaşa bırakıp terk edip gitmişti.Bedenim tir tir titriyor, başımşiddetlice dönüyordu. Sankiboğazıma görünmez bir elyapışmış nefes aldırmıyordu.

Çekip gitmek istiyordum,yaşanan her bir acıyı unutmak.Nereye kaçarsak kaçalım,kaderden kaçabileceğimiz hiçbiryol yoktu. Midem aşırı bulanıyor,gözlerimse bulanık görüyorduetrafı. Rüzgârın o şiddetli esintisiölümü hissettiriyordu iyi değildim. Vücudum boydan boya kaldırımauzanmıştı. Gözlerimkapanmamak için sondirenişlerini yaşıyordu. Yağmurdamlaları yüzüme sakinceakıyorlardı şimdi. Gökyüzüdurulmuş gibiydi, bütün acımıhaykırmış şimdiyse şairlerin veyalnızların şiirleri gibi yağıyordu.Gözyaşlarım duruldu.

Kalbimin sızısı arttı, buyüzleşmeden bu gece sağçıkamayan ruhum değilbedenim olmuştu.

✨Üşümenin verdiği titremeylegöz kapaklarımı araladım. Gündoğumunun kızıllığı vardıgökyüzünde. Bedenim cayırcayır yanıyor, hafif esen rüzgârbeni delicesine üşütüyordu.Ayağa kalkacak ne gücüm netakatim kalmıştı.

73

Page 81: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Her sabaha güçlü uyanan ben,diğerlerinden farklı olan bu sabahainat zorladım kendimi, son raddeyekadar başaracağıma inandım. Vekalktım, kâbus gibi bir geceninsabahında yine dimdikayaktaydım. Acılarla yoğrulmayıöğrenmiştim artık. Sonununnereye vardığını bilmeden halsizbedenimi adım atmaya zorlayarakyürümeye koyuldum. Adımlarımıbir o kadar yorgun bir o kadar dagüçlü atıyordum. Önümden geçenarabaları görünce bir taksi, ya dabir yardımsever insan bulmakistercesine bakındım. Lakin netaksinin geçeceği bir yoldu burası,ne de yardımsever duruyorduinsanlar. Nerede olduğumukavrayamayacak kadar kötü birhaldeydim. Ceketime daha sıkısarılmış, tek tük insanların sıcakevlerinden çıktığı, kimseninkimsenin yüzüne bakmadığı garipbir yerdi. Karşıdan gelen taksiyidurdurmak için kaldırdım kolumuhalsizce. Karşımdaki aracın birtaksiye benzemediğini anlamamiçin uzunca bir göz süzdüm.Sonunda kolumdan tutan elle irkilipyanımdaki bayanın sorularınıanlamaya çalıştım.

Ama beni ele geçiren titremeyekarşı koyamadım, bedenim bir kezdaha mağlubiyetin ayakları altındaezildi.✨

Gözlerim bir kez daha uyandı hayata.Dünyanın siyahlığına inat bembeyazbir tavan vardı karşımda.Sorgulamadım nerede olduğumu,burnuma dolan hastahane kokusu eleveriyordu kendini. Fiziksel olarakuyanmış olsam da ruhen yaşananlarıunutmak istercesine uyumakistiyordum. Beni bu halde bırakıpgiden güneşim cıvıl cıvıl gözkırpıyordu şehire. Binalar insanlarınruhlarını taşırcasına kimisi renkli vemutlu görünüyor kimisiyse solmayayüz tutmuş şekilde acılarınıgölgeliyordu. Sokaklarsa yaralarınüstünü sayısız ayak izleriyleörtüyordu. Kapı açıldı, kapandı. Girenher kimse uyuduğumu zannediprahatsız etmek istemiyor gibiydi. Yada bir hemşire kontrol etmeyegelmişti, halimin nasıl olduğunu.Kolumda birkaç işlem yapıptahminimce takılı olan serumuçıkarmıştı. İstifimi bozmadan şehriizliyordum. İşini bitiren hemşire çıkıpgitmişti zannımca. Adım sesleri odadabir kişinin daha olduğunu haberveriyordu.

74

Page 82: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

"Nasılsınız?" Tanımadığımtanımakta istemediğim bir sesdoldu kulaklarıma, sıradan birdoktor her hastasına sorduğusıradan bir soruyu yöneltiyordu.Hissizce güldüm. Verilecek tekcevap, ardından gelecek bütünsorulara gem vuracaktı."İyiyim!"... ✨ Soğuk ilmek ilmek işliyordubedenime. Kar taneleri bir birkonuyordu yeryüzüne. İnsanlarsıcak evlerine çekilmiş,koskoca şehirde tek bir çıtçıkmıyordu. Hastane ise şehrenazaran kargaşa yüklüydü.Yakınlarını kaybeden,gözyaşları kurumamış onlarcainsan, tedaviye umut bağlamışbirçok hasta, acilinkoridorlarında hüzün, endişe vekorku hâkim. Bana ait olan tekbir duygu kalmamış. Hissizlikbarındıran bakışlarımgözlemliyor onlarca kişiyi.Avare geziyorum koridorlarda.Eski benliğime veda ettim birhastane odasında. Yeni birhayata kucak açıyorum yine birleyl vakti, intikamınpençesinde. Zehirli düşüncelersarmış dört bir yanımı,panzehiri ölüm olan.

Hayallerim vardı geleceğe dair. Birtutam mutluluk için çaba sarf ettiğimgünlerimden geriye unutulmuş anılarkaldı. Bir küçük şekere bile mutluolan benliğimi, gözyaşlarıylayaşamaya mahkûm ettiler.Gülümsediğimde ortaya çıkançukurların güzelliğini çaldılar benden.Ruhsuz tebessümler yer edinmeyebaşladı yüzümde. Gözlerimin ışığısöndü. Bedenim yaşıyordu lakinruhum boşluktan ibaretti. İntikamımruhumu çalanlaraydı. Beni hissizbırakan gecenin ışığınaydı.Kamer'e... Ettiğim yemin büyüktü.Leyl vakti çekilen kılıçların inmeyibeklediği ruhlar vardı. Kısasa kısastıacılar. Her şeyin başı ve bitişi leylinkaranlık tarafındaydı. Tenhaçıkmazın şahitlik ettiği intikamyemini, pusudaki bekleyişine sonveriyordu. Planlar yapıldı, sıradaacımasız hamlelerin hazırlıksızyakaladığı beşerlerin kaybettiklerigülüşlerini izlemek vardı.

Yağan karın bembeyaz örttüğü şehirsessizliğiyle şahit oldu düşüncelerinkeskin bıçaklarına.

75

Page 83: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Kapının tıklatılmasıyla düşüncederyasından gerçekliğe dönüşyaptım. "Buyrun."Doktor mesleğinin imzasıniteliğindeki beyaz önlüğü veboynunda asılı olansteteskopunun ihtişamıyla girdiodaya. Gözleriyle birleşen elalarım, tanıdıhisleri. Yüzündeki tebessüme inatgözlerinde sakladığı hüznü ağırdı.Öyle güçlüydü ki duruşu acılarşehrini tanımayan anlayamazdı obakışları. "Bugün nasılhissediyorsunuz Leyal Hanım?" "Giden ruhumun ardından,bedenimde yok oluyormuş gibi..."doktor sükûta yer verdi. Gözlerinidosyaya kilitlemiş, düşünüyordu.Kafasını kaldırdı, o sırada yakakimliğine takıldı gözlerim. Ali MirzaSoylu, duruşu gibi ismi de asildi. Girdiğinden beri fark etmediğimmaskesiyle karşı karşıya kaldım.Şimdi hastane odasının kokusumidemi bulandırmaya başlamıştı.Öğreneceğim gerçeklik canımıfena halde sıkacakmış gibiduruyordu. Ciğerlerimin sızısıkendini belli etmek istercesinebiraz daha acıttı canımı.Öksürüğümün şiddetigözyaşlarımın şiddetiyle kıyasıyarekabet edebilecek güçteydi.

" Akciğer grafilerinin sonucundaPnömoni hastalığıyla karşıkarşıyayız. Bu süreçte hastanedegözetim altında tutulacaksınız.Serum ve takviye ilaçlarla busüreci atlatmaya çalışacağız.Solunumdaki sıkıntılarınız ileriyeseviye ulaşırsa şayet -ulaşmamasını, en hafif şekildeatlatmanızı umuyoruz- solunumcihazına bağlamak durumundakalabiliriz."Elindeki ateş ölçeri bileğime tutuptekrar konuşmaya başladı. "Hafifyüksek ateşiniz. Şimdi size serumvereceğiz bir kaç saat istirahatettikten sonra tekrar kontrolegeleceğim. Bol bol su içmeyi deihmal etmeyin lütfen. Geçmişolsun." gözlerinin kısılmasıylamaskenin altından gülümsediğinianlamıştım. Bende saniyelik sürenbir tebessümle karşılık verdim.

Sessizce odadan çıkışınınardından sızısı artan akciğerim,sıkışan kalbim ve akangözyaşlarımla baş başakaldım…

Reyyan ARSLAN

76

Page 84: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

“Merhaba bu fotoğraftaki çocuğugördünüz mü? Henüz 3 yaşında,lütfen iyi bakın...” Kaçıncı kezolduğunu bilmediğim, boş bakışlar veolumsuz mırıldanmalar sonucu derinbir nefes çekip fotoğrafa diktimbakışlarımı. Sarı kıvırcık saçları,büyük ela gözleri, sevimli sevimlikıvrılan dudaklarıyla bakıyordu küçükoğlum daha birkaç hafta önce bana...Sokaktan geçen insanlara döndübakışlarım bu ne umursamazlık, bu nekoşuşturmacaydı böyle... Buradamıydı küçük oğlum, karışmış mıydıkalabalığın içine minik adımları, çokkorkuyor mudur bensiz?.. Hava kararmış, bulutlar küçük kartanelerini yeryüzüne indiriyorduyavaşça... Pek de uzaklardangelmeyen melodi sesiyle irkildim.Cebimde titreyen telefonu çıkardım.”Derin neredesin tatlım?” hoşnutsuz birnefes aldım. “ Oğlum neredeyseorada Sezgin, sokakta... Bir şeylerbulabildiniz mi?” karşı taraftan gelenküçük bir iç çekiş sesi... “İki haftadırne deniyorsa o, hiçbir iz yok...” sestonundaki sinir kırıntılarına karşı birdamla gözyaşı aktı usulcayanaklarıma... Cevap bile vermemibeklemeden telefon kapandığındahaklı olduğunu düşündüm gerçektende öyleydi...

Eve dönmeden önce sokağa gözgezdirdim. Gezdiğim, onu aradığımkaçıncı sokaktı bu böyle...Adımlarım arabayı bulmadan öncemırıldandım. “ Annene gel küçükmeleğim, saklambaç oynamak içinçok soğuk...” Arabadan aldığım elilanlarını yerlere fırlattım. Hıçkırahıçkıra ağlayarak tamamladığımeve gidiş yolunu, gözümdenakacak tek bir damla yaşbırakmadan bitirdim... Kapıyıaçmak için çıkardığım anahtarıkilide sokacaktım ki kapı anidenaçıldı. Kafamı kaldırıp puslugözlerimle karşımda duran zevahiriinceledim. Dudaklarım büküldüfütursuzca, yaşadığım onca şeydağıldı zihnime.” Fatma Teyzem...”titreyen vücudumu kendine çekti,sıkıca sarıldı. “Şşşş... Buradayımkızım gel bakalım içeri...” ceketimi,beremi yavaşça çıkardı, itirazetmeden koluna girdim. Koltuğaoturduğunda bende dizlerinekoydum ağır gelen başımı.Yavaşça ellerini saçlarıma koydu.“Yoruyorsun kendini kızım,anlıyorum seni de ama karnında dacan var senin, bırak polisler işiniyapsın...” gözlerimi kapatıp elimikarnıma koydum.” DayanamıyorumFatma Teyze anla beni nolur...”saçlarıma ufak bir buse kondurdu.”

77 ÜMİTVÂR

Page 85: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Anlıyorum kızım ama bari bırakSezgin halletsin...” Sinirli ve yorgunbir nefes çektim. “ Henüz onasöyleyecek vaktim olmadı.” Tekrarağzını açacağını hissedince,” FatmaTeyze lütfen, kaldıramıyorum...”Mırıldadı ve şefkatle saçlarımıokşamaya devam etti... Uykuya zorda olsa daldığımda yine o günügöreceğimi biliyordum... 2 hafta önce... “Hadi bakalım küçük maymun,parka gitmeye hazır mıyız?”Işıldayan gözlerle bana döndü,bozuk aksanıyla kısa bir ‘evet’gönderdi. Montunun önünü çektimve mavi beresini kıvırcık saçlarınızapt edip taktım. Ayakkabılarınıminik ayağına geçirip kucağımaaldım onu. Hissettiğim midebulantımı ona sezdirmedenunutmaya çalıştım. Minik bedeniniçocuk koltuğuna oturtup kemerinisıkıca bağladım. Sürücü koltuğunageçip kocaman gülümsedim. “Büyükparka mı gidelim yoksa yunusluolana mı bebeğim?” heyecanlazıplamaya çalıştı olduğu yerde.“Büyük, büyük, büyük, büyük...”söylemeye çalıştığı kelimeleryüzündeki sevimli gülümsemenedeniyle daha da bozukçıkıyordu.Arkaya dönüp içimdekisevgiyi dizginlemeye çalışıp yüzüneöpücük kondurdum.

“ O zaman sıradaki durağımız devpark!” koltuğunda zıplayıp aynı andasevinç dolu mırıltılarla etrafına ışıksaçıyordu. Hissettiğim burukluğarağmen bende ufak bir tebessümkoydum çehreme. Sanki son günlerimizgibi, bir daha ellerini tutamayacakmışgibi eğlendim onunla. Minik elleri dahadondurma külahını tutamamıştı oysa ki,öyle değil mi?.. Daha fazladayanamayacağı sinyalini verenmideme bu sefer göz yumamadım.Arabayı eczanenin önüne çektim.Arkamı dönüp hızlıca konuştum. “Anılbeni dinle anneciğim. Arabadan inmekyok tamam mı? Anne hemen gelecek.Anladın değil mi annecim?” küçükkafasını salladı, bukleleri önünedüştüğünde uzanıp onları düzelttim vekemerini çıkardım. Eline ayısını veriptelaşla arabadan dışarı attım bedenimi.Eczaneye girdim ağzımı açmaküzereydim ki dünyayı karanlık görmeyebaşlayan gözlerim ne buna izin verdi nede ayakta kalmama...Gözlerimi tekraraçtığımda eczane çalışanları ve birkaçinsan başımda toplanmış banabakıyordu. Ne olduğunu sorgulamayabaşlamıştım ki aniden aklıma gelenminik beden nedeniyle itirazlarıduymadan ayağa kalktım. İçimdenettiğim bilmem kaçıncı duayla arabayailerledim. Gördüğüm boşluk sertçeyutkunmama neden oldu, titreyenbacaklarım daha fazla direnemedi...

78

Page 86: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

************ Gözlerimi açtığımda Fatma Teyzegitmiş yerini Sezgin almıştı. Hissettiğimmide bulantısı ani ve beklenmediktikoşarak gittiğim banyoda soluklandım.Sezgin içeri girdi ve kapı pervazınayaslandı. “Bugün de sokak sokakgezecek misin, hasta olma uğruna?”gözlerimi kapattım. “ Bunu hamile karınyerine sen ve polislerin yapacağınıdüşündüğüm için, hayır bugün evdeoğlumu bekleyeceğim...” şaşkınca banabaktığında omuz silktim ve yanındangeçip salona, koltuğa bıraktım kendimiyüzümü buruşturarak.” S-sen... O-oyüzden, o gün...” gözlerim istemsizdolduğunda başımı salladım. Yanımaoturdu gözleri ve elleri karnımıbulduğunda konuştu.” Oğlumuzubulacağız, söz veriyorum...” Sonsöylediklerini kısa bir duaya çevirerekyüzlerce kez zihnimden geçirdim... 1 ay sonra... Zaman geçiyordu, bir şeylerinboşluğuna alışıyordunuz ama içinizde biryerde yarattığı boşluğu hissediyor, enbeteri görüyordunuz... “ Hadi Sezginhızlı ol biraz.” Yaklaşık 10 dakika öncegelen telefon sebebiyle alelacele evdençıkıyorduk. Uzun zaman sonra küçük birumut için de olsa...” Geldim, hadi...”koluna girdim, arabaya bindik ve yarımsaat içinde karakola gittik. Yavaş ol birazDerin.” Kapıyı tıklatıp cevap beklemedenamirin odasına girdim.

“Neler oluyor memur bey?” eliyleoturmamızı işaret etti. Oturdum vegergince dizlerimi oynattım.” Bir izbulduk...” merakla ona baktığımızdaçekmeceden mavi bir bere çıkardı.Gözlerim dolarken bereyi burnumagötürdüm. “Bu, onun...” hıçkırarakağlarken Sezgin elimi sıkıca tuttu. “Bir şeyler bulduk sanırım...” ellerimiağzıma götürüp gözyaşlarımıakıttım. Benim küçük meleğim içinhala umut vardı değil mi?.. Oğuz Gülkan... Yeni yakaladığı huzurun sesiyleeve girdi. Sessizce salona girdi,karşısındaki manzaraya dudağınınkenarıyla gülümsedi. Ceketinisandalyeye astı. Karşısında gördüğükadın ve kucağında duran çocuğasevgiyle bakan gözleri hüznedönüştü... Kaç hafta geçmişti onubulalı bu yaralı ruhlu kadının? Kaçinsanın canını yakmıştı? Masadanbirkaç hafta önce yerden bulduğu elilanını aldı ve derin bir nefes aldı.Yolda bıraktığı bereden sonrabulduğu bu sahte huzurun yokolacağını biliyordu ama evlatkaybetmenin ne olduğunu en iyionlar bilmiyor muydu? Üzgün yüzleuyuyan kadına baktı, bu olmasıgerekendi, o zaman canı niye bukadar yanıyordu...

79

Page 87: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

************Polislerin bulduğu evin önündeydikşimdi... Ah küçük oğlumun bedeni deburada mıydı acaba? Umutla dolanyüreğimin sesini dinledim... Oburadaydı, biliyordum...” Her şeyehazırlıklı olun ve lütfen geride kalın.”Sezgin beni de kendiyle beraber evdenuzaklaştırdı. Polisler içeri girdi ve kapıyıçaldı. Yükselen ve birbirine karışansesleri ayırmakta zorlanıyordum.Polisler içerden esmer, uzun bir adamladışarı çıktığında gözlerim oğlumu aradı.Adam pişmanlıkla gözlerime baktı vebaşıyla arkayı işaret etti. İçgüdülerimyüzünden sanırım koşmaya başladım.Sezgin de polislerle beraber bağırarakpeşimden koştu. Gözlerim evinarkasında kucağında oğlumla koşankadına takıldı.” Hey! Hey, oğlumu gerigetir!” Anıl gözlerini açıp ağlamayabaşladığında kadın arkasına dönüpbaktı ama hâlâ koşuyordu. “ O benimoğlum, o Ateş... Geri geldi bana o,ölmedi...” Yaşadığım duygukarmaşasına karşın içimden bir seskadına acıdığımı söyledi... “ Bana bak,bak! Tamam, ben durdum sendeistediğin yere gidersin, beni dinle...”adımları yavaşladı.” Bak durdum, dinlebeni...” durdu ama arkasını dönmedi.Anıl’a gülümsedim, saçları ne deuzamıştı miniğimin... “ Biliyorum canınacıyor. İnan bana seni çok çok iyianlıyorum...” kısa bir bakış attı arkasına.

” Evladını kaybetmek, onu o küçükbedeniyle toprağa vermek çok zorbunu ben belki anlayamam amasen evladını kaybetmenin nedemek olduğunu biliyorsun, lütfenbana bunu yaşatma...” yavaşçaarkasını döndü yanımda polislerigörünce ifadesi gerildi.” Bana bak,gözlerimin içine bak...” küçüksiyah gözlerini yeşillerime dikti.”Hayatta her zaman ama herzaman umut edilecek şeyler varcanım. Ben 5 yaşına kadaryetimhanede bir aile bekledim, hiçvazgeçmedim... Sen oğlumu aldınbenden... Durmadan, bıkmadanaradım onu, umudumukaybetmeden... Gel birlikte ayağakaldıralım seni, Anıl’a da birlikteöğretelim yaşadıklarımızı,hayatı...” gözleri yaşlarla parıldadı.

80

Page 88: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Yavaş yavaş yanıma yürüdü,tam karşımda durdu.Kucağından büyük bir özlemleAnıl’ı aldım. Sezgin’le beraberona sarılıp hasret gidermeyeçalıştık.” Ah küçük maymun,anne seni çok özledi, çok...”uzamış kıvırcık buklelerinedokundum şefkatle. Yereindirdim küçük bedeninihafifçe... Yanında diz çöktüm.Kocaman gözleri yeni yenibelirmeye başlayan karnımatakıldığında mümkünmüş gibidaha da büyüdü gözleri.” Karnın!” elini karnımakoyduğunda gülümsedim.” Devgibi olmuş değil mi maymun?”heyecanla başını salladı.Gözüne gelen asi bukleyikulağının arkasına atıp özlemleöptüm yanağını... Sezgin Anıl’ıkucağını aldı. Polisler kadın veadama doğru yöneldiğindeelimi kaldırdım. “Durun lütfen!Şikâyetçi değiliz.” Sezgin dedâhil herkes şaşırsa da bendenbaşka konuşan yoktu.” Seniiyileştirmeme izin verir misin?Elimi tutar mısın?” umutlabaktım yüzüne.

Elimi uzattım ona doğru. “Kızgın değilmisin bana?” kızgındım ama onunönüne geçen bir duyguya sahiptim;empati...” Sen bana istemeden de olsaçok şey fark ettirdin. İnsanlar çokumursamaz herkes kendisiyle meşgul vekimse birbirinin umuda ihtiyacı olduğunugörmüyor. İzin ver kalıpları kıralım,birlikte...” yeni gözyaşları bademgözlerinden kayarken benim de gözlerimpuslu görüyordu etrafı... Yanımızdaduran iki adam da bize bakıp burukçatebessüm ettiğinde kadın elimi tuttu vekollarını boynuma sardı.Hıçkırarak ağlamaya başladığındayutkundum ve sırtını okşadım. “ Herkesgibi, her şey gibi geçecek...” 6 ay sonra... Zeynep Gülkan... Aylar geçmişti küçük dünyamızda;umut dolu, acı dolu... Değişmiştim amaiçimde bir yerde kabuk bağlamıştıyaralarım. Belki dokununca kanıyordu,belki çok acıtıyordu ama her şey gibi buda geçerdi öyle değil mi?.. Karşımdaduran mucizelerimi seyrediyordumşimdi...” Anıl! Oğlum neden Helin’ineteğini çekiyorsun! Anıl sana ‘hayır’dedim.” Derin karnı burnunda olmasınarağmen sürekli Anıl’ın peşindendolaşmak zorundaydı, ya da öylehissediyordu.

81

Page 89: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Helin! Gel kızım dinlen birazşimdi...” Helin... Acımın, kanayanyaramın sönmesini sağlayan küçükmucizem... Umutlarımızı birleştirip‘büyük bir takım’ olmamızınsebebi... Yanımıza geldi veOğuz’un kucağına oturdu.”Yetimhanede çok oynuyordukalışmışım ben anne...” tatlı birgülümseme gönderdim ona, nedesem dinlemeyecekti zaten...Yanağıma ufak bir buse kondurupparkta oynayan çocukların arasınakarıştı. Tekrar Derin’e baktım. Anıl’ıkucağına alacakken inledi, Sezginkoşarak Anıl’ı kucağına aldı veDerin’i banka oturttu. Hızla yanınagittim. “İyisin canım değil mi?”telaşla sorduğum soru karşısındagülümsedi.” Kızımın futbolcuolması dışında, hayır bir sorunyok...” Sezgin Anıl’ı yere indirdi veDerin’in yanına oturup Anıl’ıdizlerine aldı. Elini Derin’in karnınakoydu.” Anneni üzme kızım bunuabin zaten yapıyor...” hepimizkahkaha attık. Derin Anıl’a döndüve ellerini kıvırcık saçlarına koydu.Yüzünde her zamanki anlayışlı vehuzur dolu gülümsemesi vardı.”Anneciğim Helin senin ablan veablaların saçları veya eteğiçekilmez.

82

Uslu duracaksın tamam mı?” Anılheyecanla dudaklarını açıp yarımyamalak sordu.” Peki, kardeşinçekilir mi?” bu sefer Sezginuyardı oğlunu.” Hayır oğlum...Onu koruman gerekir...” Anıl anibir hareketle Derin’in kucağınaatladı. Biz telaşla bakarken Deringülümsedi. Anıl önce Derin’i sonra karnınıöptü.” İkinizi de korurum ki...”Derin küçük bir kahkaha attı.”Bak sen şu küçük maymuna!”Neşeli geçen dakikalarınardından Derin’le yalnız kaldık,bana döndü.” Geçmiş mi?”burukça tebessüm ettim.“Geçmiyor, peki geçecek mi?”Derin gülümsedi ve elini omzumakoydu.” Geçmeyecek... Tam dabu yüzden yerine başka şeylerkoyup umut ediyoruz...” Başımıomzuna yasladım o da şefkatleokşadı siyah tutamlarımı. Busefer ben mırıldandım. “Herkesgibi, her şey gibi geçecek...”

Elif Senâ AYDIN

Page 90: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

KIRMIZI GÜL Nazikçe yatağımdandoğruldum. Soğuk zeminlebuluşan ayaklarım vücudumaürperme sinyalleri yolluyordu.Yatağın yanındaki TVbattaniyesine değdi yavaşçaelim. Sıkıca sarıldım banayalancı sıcaklık verenbattaniyeme. Evdeki her şeyinyerini ezbere biliyordum.Yavaşça odamdan çıktım.Mutfağa doğru yöneldim. -Koridorun ortasında sırtımabir el yavaşça değdi. Yumuşaktıhafif bulaşık deterjanı kokusunualabiliyordum. “Anne!Günaydın” Annem yavaşçayanağıma öpücük verdi “Sanada günaydın tatlım. Nasılsın?”Birlikte mutfağın yolunu tuttuk.Minik ve önemsiz şeylerdenkonuşmuştuk kahvaltı boyunca. Evden çıkmıştım. Yoldayürürken çıkan tıkırtı seslerinidinliyordum. Kaldırım bittiğindedurdum. Tam 390 adımımkalmıştı okuluma. Sola dön 54adım daha, 336 adım. Sağadönüp 254 adım daha ve sağadönüp 82 adım. Okulungirişinde durdum derin bir nefesaldım. Sağa döndümmerdivenlerden çıktım. Tam 16basamak var.

Sınıfım okulun 4.katındaydı.Asansörün yanına gittim, çağırdım.Kısa süre sonra açıldığına dair uyarısesi geldi, içeriye usulca girdim.Asansörün tuşlarının üstündekikabartıya usulca elim değdi. Asansöryavaşça hareket ediyordu. 1.kat,2.kat, 3.kat ve 4.kat ve tiz “Dink” sesi.Asansörden çıkıp sola saptım. 25adım sınıfın girişindeydim. İçeriyegirdim 7 adım daha ve sıramaoturdum sessizce telefonumuçıkardım. Sakince müzik dinliyordum.Öğretmenin geldiğine dair topukluayakkabı sesleri yankılanıyordu. Fizikhocası olduğu yürüyüşününezgisinden anlaşılıyordu. Hafif biröksürük sınıftaki herkesi toplamasınayetmişti. Telefonumu kapattım -Hayattaki her umut kapısının yüzümekapandığı gibi.- “Pekâlâ gençler ilkolarak geçmişte öğrendiğimiz basitbilgileri hatırlayalım. Beyaz ışıkkırıldığında hangi renkler oluşurdu?” .. . Akşama doğru esen sert rüzgârlarlabirlikte evin yolunu tutmuştum. Bütünsokakları geçip apartmanımızın önünegeldiğim an içimde garip bir ürpertioluşuverdi. Asansöre bindim. Sankiiçimden bütün ruhum çekiliyordu herkatı çıktıkça. Dairenin önünde içimdekiürpertiler artmıştı. Zile bastım, tekrar,tekrar ve tekrar...

83

Page 91: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

84

Güle dâir bir neden yok...

Page 92: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Artık kapının açılmayacağınakanaat getirdiğimde anahtarımıçıkardım. İlk anahtar yanlıştıikincisi de ve üçüncüsünde doğruolanı deliğe soktum. Yavaşça içerigirdim. Burnuma pis kokularilişmişti aniden. “ANNEE!”Yavaşça ilerledim. Koridorunortasında aniden yumuşak bir şeyeçarptı ayağım. “Anne!” Sertçesarstım yerdeki annemin bedenini.“Anne!” Dakikalarca bıkmadanusanmadan ona seslendim,sarstım ama tek bir kıpırtı veya sesdahi yoktu. Elimi soğuk bedeninesürdüm. Korku her geçen saniyeboyunca bedenimi ele geçiriyordu.Soğuktu, yaşam belirtisi yoktu, hiçolmadığı kadar ölüydü. Tiz çığlığımboğazımı yırtacak kadarkuvvetliydi. Devamını nethatırlayamıyorum. Komşularımbeni annemin cansız bedenindenzor ayırmışlardı... Annemi bir daha aslagöremeyecektim, bugüne kadargöremediğim gibi...- Mutfak kapısının önündeaklımda bir karaltının içindecanlanan bu anılarım sadeceseslerle doluydu. Sesler, hisler,kokular... Yere düşen minikgözyaşımı ardımda bırakarakkahvaltı sofrasına oturdum. .

Beynimin içindeki çığlıklar babamınve üvey annemin seslerinibastırıyordu. Hayattaki siyahımıniçindeki tek beyazımın kayboluşununüstünden tam 3 yıl geçmişti Işık nedir? Yüksek derecede ısıtılan,akkor durumuna getirilen cisimlerinya da çeşitli erke biçimleriyle uyarılancisimlerin yaydığı, gözle görülenışımadır ışık. Benim için 3 yıl öncekaybettiğim annem demektir ışık... Okula artık gitmiyordum. Gitmemegibi bir hakkım da vardı. Belirlikurslara gidiyordum ne gelecekhayalim kalmıştı ne de yaşamamutluluğum. Kahvaltım bittiğinde odama geçtim.Camı açtım sessizce sokaktan geçeninsanların sesini dinliyordum. Herkesmeşguldü kendince bir uğraşlarıvardı. Sanki kendi dertleri budünyadaki en büyük dertmiş gibiyansıtıyorlardı etrafındakilere.Bıkmıştım böyle insanlardan artık.Çektiği kredinin ödeme tarihi gelen midersin arabasının modelini düşükbulan mı öğretmeninin dersanlatışından şikâyetçi olanı mı…Dertlerimizle örüyorduk zihnimizeduvar. Koskoca Çin seddi yapıpaşılamaz diyorduk. Ama bilmiyordukki onu aşılamaz yapan bizdik yoksabir merdiveni vardı her aşılamazdenen duvarın.

85

Page 93: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Peki ya benim DUVARIMIN (derin birnefes aldım). Benim duvarım, kelimezihnimin içinde yankılanıyordu. Benimduvarım... asla yıkılamayacaktı, o kadaruzundu ki geçemeyecektim, o kadaryüksekti ki onu aşacak merdivenimolamayacaktı. Benim duvarım annemeolan sevgim kadar büyüktü... O an içimde oluşan fırtınaya inatdışarıdan cıvıldayan kuş seslerigeliyordu. İçimdeki kara bulutlararağmen dışarıda yağmur yağmıyordu... Yağmur yağsaydı keşke. Aşağıya inerıslanırdım güzelce belki içimdeki karabulutlarda her bir yağmur damlasıylaakar giderdi. Annemin mezarına gidecektim yinebabamın bana söz geçiremediği tekşeydi bu. Her hafta yanına gittiğimsokak çiçekçisinden bir tane kırmızı gülaldım. Dikenlerini yol boyunca elimebatırıyordum. Mezarlık evimize otobüsleneredeyse bir saat uzaklıktaydı. Otobüsdurduğunda yavaşça aşağıya indim.Artık mezarın yerini elimde değneğimolmadan da bulabiliyordum. 24 adımileri sola dön 34 adım daha ileri ağaçkökünden oluşmuş bir tümsek sağadoğru 77 adım. Annemin mezarınınmermerine oturdum. Elimdeki gülüyavaşça toprağın üzerine bıraktım.

Sessizliğin hâkim sürdüğümezarlıkta uzun süre öylecedurmuştum.Zihnim savaşaçmıştı kendine. İmkânsızDuvarlarını yıkmak için.Savaşmaktan yorulannöronlarım tek tek pes ederkenrüzgâr esti gibi gelmişti.Duvarım, nasıl bir renk olduğunudahi bilemediğim kırmızı güllerlekaplanmıştı sanki. Bir fısıltıylaağzımdaki aralıktan kaçansözcükler bana ait değildi sanki“Ya senin duvarın annense?Seni dışarıdaki duvarlardankoruyan annense?” “3 yıldır kokusunu alamadığım,zihnimin ortasında duran güllerlebezeli duvarım, yeniden benimiçin doğan annem. Ölüler bizimzihnimizde ölürse ancaölüyormuş bunu bana yenidenanlattın minik zihnim ve kocaduvarım sağ olun. Umarımbende sonsuza kadar yaşarımşimdi yaşayamadığım kadar...” Elif TÜKMECİ

86

Page 94: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

FİNCAN

Sarı binanın arkasınamahalleyi coşturacak kadarbüyük bir pazar açılmıştı.Önce kargaşanın arasındansıyrılmaya çalıştı Emir. Birşeyleri, belki de birileriniarıyordu. Emin olduğu tek şeyaradığına ihtiyacı olduğuydu.Soluk borusuna savaşaçmışcasına, hırçın bir şekildenefes alıp veriyordu.Bağırmaya çalıştı, yok,olmuyordu. Kafasını yavaşçasola döndürdü. NişanlısıSevim, gözüne çarptı okalabalığın içinde. Elindekitozpembe geniş ağızlı kahvefincanlarını kocaman birgülümseyişle satıcıyauzatıyordu. Fark edilmediğineher zamanki gibi şükretti. Belkiarıyordu ama daha çokzorunluluktandı bu arama.Bulmak istediğinden değil de,ilk kez ihtiyacı olduğundandı.Kendini rahatlatıyordu işte,görevini de yapıyordu.

87

Başkalarına kendinianlatmayı da sevmezdi,kimseye muhtaç gözükmeyide. Suskundu ama duygularıdaima ona benliğinihissettirmişti zaten. Uzun bir süre hafif rüzgârınaltında ufalmayı, paramparçaolmayı bekledi. Çaresizlikleelini kafatasına götürdü. Pekde kibar olmayan bir üsluplakulağını aradığına emin olarakelini dolaştırdı uzun saçlarıarasında. Rüzgârın yönünüdeğiştirircesine bir çığlıkkopardı. Şahit olmamıştı işte,ilk kez başkalarından yardımistediği o anına. Yüklerini yere atarcasına -belki de ayakta durmayasebep bulamadığındandır- grikaldırımların ucuna yığılıpkaldı. Gül abla hemşireedasıyla bir oğlan çocuğukadar masum Emir’i kendinegetirmek için çabalarkenamcası Ferhat mahalleliyehaberi getirmişti zaten.

Page 95: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Kendini bildi bileli paraylasusturulan Emir’in, anne vebabasının hayatı üç yüz bin lirauğruna susturulmuştu. Belkiyaşarken de ne annesi ne babasıvardı onun. Hep ona alınan gıcırgıcır arabaların hayali şoförleriylearkadaş olmuştu. Şimdiyse,hiçliğin de hiçliğiyle karşılaşmıştı.Taşıyamamıştı işte. Ne de olsanasıl sığınılır bilmezdi o birilerine.Şimdi yaşama umuduna nasılsığınsındı? Tüm mahalleelbirliğiyle cenaze işlerini halletti.Zaman ise pek acımasızdı.Günler, aylar, yıllar derken Sevimbaşka bir adamla evlenmiş; Emirise nasıl sığınılır öğrenmişti.Hatta ve hatta en huzurlu yeribulmuştu. O karmakarışıkhayattan geriye kalan iki küçüktoprak parçasının yanına yeni birboşluk açtırmıştı. Şimdiyse, hiçolmadığı kadar güvende vemutluydu.

Hayrun Nisa Balkan

88

Page 96: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

Kaynakçahttps://www.turkedebiyati.org/mehmet_fuat_koprulu.htmlhttps://islamansiklopedisi.org.tr/mehmed-fuad-kopruluhttps://turuz.com/storage/h-edebiyat-2020-2/2044-Turk_Edebiyatinda_Ilk_Mutasavviflar_M_Fuad_Koprulu-1976-470s.pdfhttp://www.edebifikir.com/kitap/edebiyatimizda-ilk-mutasavviflar-ve-koprulu.htmlhttps://dergipark.org.tr/en/download/article-file/223826https://www.lacivertdergi.com/https://islamansiklopedisi.org.tr/*Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğü*Dante, Düşünce Tarihi, Afşar Timuçin*Bahçet Dede, Yunus Emre’nin Eserlerinin Tahlili, Uludağ Üniversitesi,Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1990 (Doktora tezi) * Burhan Ümit Toprak, Yunus Emre Divanı, İstanbul 1933*Kaçar, G. (2017). Yunus Emre Ve Türk Tasavvuf Musikisi . İSTEM,(15). s. 41-59https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/394763https://www.salihbora.com/sanatcilarimiz/sairlerimiz/yunus-emre/*Esin, F. (2018). Yunus Emre Güftelerine Dair İlahi Formundaki İlkBeste Örnekleri. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi (58). *Kubbealtı Lügati*Mustafa Özçelik, Yeni Dünya Dergisi, Ağustos 2020, sf.54*Mustafa Tatçı, Yunus Emre Divanı (İnceleme), I, s. 11, KültürBakanlığı yayını, Ankara, 1990; Aynı eser, H yayınları s. 23, İstanbul,2008.*Burhan Toprak, Yunus Emre Divanı, s. 99, İnkılap Kitabevi, İstanbul,1960https://islamansiklopedisi.org.tr/yunus-emrelacivertdergi-MehmetHakanKaçan-OsmanlıyıKuranDerviş-makale*TDV İslam Ansiklopedisi *Mustafa Tatcı Ankara: Akçağ Yayınları, 1990http://web.b.ebscohost.com/ehost/pdfviewer/pdfviewer?vid=0&sid=6840953e-947b-416a-b913-

Page 97: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

0f211690a92d%40sessionmgr103 Turkish Studies InternationalPeriodical For the Languages, Literature and History of Turkish orTurkic Volume 8/9 Summer 2013AKSAN, Doğan (2000), Her Yönüyle Dil, Ana Çizgileriyle Dilbilim,Ankara, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınları.(1995), Şiir Dili ve Türk Şiir Dili, Ankara, Engin Yayınları. (2005),Yûnus Emre Şiirinin Gücü, Ankara, Bilgi Yayınları.BANARLI, Nihad Sami (1998), Resimli Türk Edebiyatı Tarihi I,İstanbul, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları. , (1974), “MilliTekevvünümüzde Yunus Emre‟nin Yeri” Kubbealtı Akademi, S.7.BAŞGÖZ, İlhan (1999), Yunus Emre I: İnceleme, II ve III:Şiirlerinden Güldeste (MEB Dünya Klasikleri Dizisi‟nden alınarakCumhuriyet gazetesi Yayınları), İstanbul. BİLGEGİL, Kaya (1984), Türkçe Dilbilgisi, İstanbul. CAFEROĞLU,Ahmet (1968), Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü, İstanbulhttps://dergipark.org.tr/en/download/article-file/650255 YUNUSEMRE VE ANADOLU TÜRKÇESİ,*Risâlat al-Nushiyya ve Dîvân *Vilâyetnâme https://islamansiklopedisi.org.tr/sehl-i-mumtenihttp://www.edebifikir.com/fikir/sehl-i-mumteni-nedir.htmlhttps://osmanlica.ihya.org/tasannu-nedir-ne-demek.htmlhttps://tr.m.wikipedia.org/wiki/Sehl-i_m%C3%BCmteni*Mine Mengi (2010), Divan Şiiri Yazıları, Akçağ Yayınları, Ank. *Ali Ural, Ay Tiradı, Şule Yayınları, İstanbul, Aralık 2019 (6.baskı)*Fatih Andı, Roman ve Hayat, Ketebe, İstanbul, 2020*Rasim Özdenören, Edebiyat ve Hayat, İz, İstanbul, 2018*Ali Güneş, Edebiyat ve Toplum, 2007, Muhafazakar Düşünce*Ahmet Cuma, Edebiyat Sosyolojisi ve Karşılaştırmalı EdebiyatBilimi- Sanat ve Bilimin Sınır Ötesi Etkileşimi-,2009, SelçukÜniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi*Şerif Aktaş, Edebi Metin ve Özellikleri, 2009, Aü. TürkiyatAraştırmaları Enstitüsü Dergisi*Mustafa Şahin, Masalların Çocuk Gelişimine Etkilerinin ÖğretmenGörüşleri Açısından İncelenmesi, Milli Folklor Dergisi*Nurettin Şazi Kösemihal, Edebiyat Sosyolojisine Giriş, 1964,

Page 98: MAYIS - tenzileerdogankaihl.meb.k12.tr

İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Dergisi*Köksal Alver, Edebiyat Sosyolojisi ve Hayat, 2006, SosyolojiDergisi*Fahri Temizyürek, Türkçe Öğreniminde Çocuk EdebiyatınınÖnemi,2003, Türklük Bilimi Araştırmaları*Dursun Murat Düzgün, REALİZM TEORİSİNİN ORTAYA ÇIKIŞIVE GELİŞME EVRELERİ Karadeniz Uluslararası Bilimsel Dergi2020 *Hasan Yazıcı, EDEBİYAT SOSYOLOJİSİNE TOPL U BİR BAKIŞSOSYOLOJİNİN TANIMI VE DİĞER İLİMLERLE İLİŞKİSİ*Erdoğan Uygur, Sosyalist Realizm Kavramının Ortaya ÇıkışSüreci Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2005*Erdal İşbir, Nietzsche: Romantizmin Med-Ceziri FELSEFEDÜNYASI 2015/KIŞ I SAYI: 62