72
qwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçq wertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçq wertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçq wertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçq wertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçq wertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçq wertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçq wertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçq wertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçq wertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçq wertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçq wertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçq wertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçq wertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçq wertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçq wertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçq wertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçq wertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçq wertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçq wertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçq MEDENİ HUKUK İSTANBUL KARİYER Sevcan Yücel Sevcan YÜCEL

MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

  • Upload
    others

  • View
    85

  • Download
    2

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

qwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçq

MEDENİ HUKUK

İSTANBUL KARİYER

Sevcan Yücel

Sevcan YÜCEL

Page 2: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

2

11.. KKİİTTAAPP

MMEEDDEENNİİ HHUUKKUUKKAA GGİİRRİİŞŞ

TTEEMMEELL KKAAVVRRAAMMLLAARR

Page 3: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

3

BBİİRRİİNNCCİİ BBÖÖLLÜÜMM

MMEEDDEENNİİ HHUUKKUUKKAA GGİİRRİİŞŞ

HHUUKKUUKK KKAAVVRRAAMMII

Sosyal hayatın bir düzen içinde akıp gitmesi, kişilerin gerek birbirleriyle gerek doğrudan doğruya toplumla olan ilişkilerinde uyacakları bir takım kuralların mevcudiyetini gerektirir. Bu suretle de, sosyal hayatta gelişen çeşitli ilişkiler (sosyal ilişkiler) bir düzene sokulmuş olurlar; çünkü bütün bu kurallar (sosyal kurallar), toplum hayatındaki davranışlarımızın nasıl olacağı hususunda bir takım emir ve yasakları içerirler; kısaca neleri yapmak, neleri yapmaktan kaçınmak zorunda olduğumuzu bildirirler.

Sosyal kurallar karşımıza din kuralları, ahlak kuralları, görgü kuralları ve hukuk kuralları olarak çıkar.

İnsanların sosyal hayatı düzenleyen kurallara uymaması halinde karşılaştıkları tepkiye yaptırım adı verilmektedir.

“Hukuk; kişilerin davranışlarını ve sosyal ilişkilerini düzenleyen, uyulması devlet tarafından zorunlu kılınmış, maddi yaptırımlı kurallar bütünüdür.”

Sosyal hayatı düzenleyen kurallar özellikle hakimin uygulanabilecek hüküm bulunmaması halinde başvurabileceği kaynak olması bakımından önem taşır.

HHUUKKUUKKUUNN ÇÇEEŞŞİİTTLLİİ GGÖÖRRÜÜNNÜÜMMLLEERRİİ

Pozitif Hukuk (Yürürlükteki Hukuk): Belli bir ülkede, belli bir zaman diliminde uygulanmakta olan yani yürürlükte bulunan hukuk kuralları, yürürlükteki hukuk olarak nitelendirilir.

Mevzu Hukuk: Konulmuş olan hukuk adını da alır. Belli bir ülkede, belli bir zamanda yürürlükte bulunan hukuk kurallarından sadece yazılı olanlar, mevzu hukuk olarak nitelendirilir. Dikkat edilirse mevzu hukuk ile yürürlükteki hukukun farkı; mevzu hukukun yazılı olmasıdır.

Tabii Hukuk: İdeal, ulaşılması gereken hukuktur. Tabii hukuk anlayışında, hukuk, adalet ile tanımlanır. Hukukun geçerliliğini kuran şey adalettir.

Tarihi Hukuk: Bir ülkede belli bir zaman dilimi uygulanmış ve yürürlükten kalkmış hukuk kurallarıdır.

HHUUKKUUKK SSİİSSTTEEMMİİ

Hukuk kuralları roma hukukçuları tarafından ilişkiye katılan kişilerin eşit olmaları bakımından ikili bir ayrıma tabi tutulmuştur.

MMEEDDEENNİİ HHUUKKUUKKUUNN KKOONNUUSSUU

Medeni hukuk düzenlemekte olduğu ilişkilerin içeriğine göre beş kısma ayrılmıştır.

KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU

HUKUK SİSTEMİ

KAMU HUKUKU

Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle ve gerçek kişilerle ilişkilerini düzenleyen kurallardır.

An

ayas

a H

uku

ku

İdar

e H

uku

ku

Cez

a H

uku

ku

Ver

gi H

uku

ku

Dev

letl

er G

enel

H

uku

ku

Yarg

ılam

a H

uku

ku

İş H

uku

ku

ÖZEL HUKUK

Eşit şart ve yetkilere sahip gerçek ya da tüzel kişilerin birbirleriyle ilişkilerini düzenleyen kurallardır.

Med

eni H

uku

k

Bo

rçla

r H

uku

ku

Tica

ret

Hu

kuku

Dev

letl

er Ö

zel

Hu

kuku

Page 4: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

4

MMEEDDEENNİİ HHUUKKUUKKUUNN YYÜÜRRÜÜRRLLÜÜKK KKAAYYNNAAKKLLAARRII

KAYNAK KAVRAMI

Kaynak kavramı hukuki anlamda birçok şekilde kullanılmaktadır:

YARATICI KAYNAK: Hukukun kaynağını meydan getiren organlar anlamına gelir. Bu anlamda TBMM bir hukuk kaynağıdır. Her yürürlülük kaynağını yaratan bir kaynak vardır.

YÜRÜRLÜLÜK KAYNAKLARI: Hukuk kurallarının ortaya çıkıp yürürlüğe girerken büründüğü şekli ifade eder. Kanunlar, Kanun hükmünde kararnameler bu anlamda kaynak teşkil edeler.

BİLGİ KAYNAKLARI: Hukuki araştırmalar yapılabilecek kaynaklardır. Yürürlük kaynakları aynı zamanda birer bilgi kaynağıyken bilimsel incelemeler gibi kimi bilgi kaynakları sadece bilgi verme özelliği taşırlar.

YÜRÜRLÜK KAYNAKLARINA GENEL BAKIŞ

Medeni Hukukun yürürlük kaynakları MK. Madde 1’de belirtilmiştir.

MADDE 1.- Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.

Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa hakim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir. Hakim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.

Kanundan sadece medeni kanun değil bunun dışındaki yürürlük kaynaklarının da nazara alındığı anlaşılır. Kanun koyucu yazılı kaynaklara öncelik tanımış fakat kanunda uygulanacak hüküm bulunamazsa bu boşluğun örf ve adetle burada da bulunamazsa hakimin koyacağı kural ile doldurulmasına değinmiştir. Hakim aynı zamanda karar verirken hukuk alimlerinin görüşlerinden ve daha önce verilmiş mahkeme kararlarından da faydalanacaktır. Ancak yine kanundan anlaşıldığı üzere bilimsel görüşler ve yargı kararları sadece başvuru niteliğindedir. Hakim için bağlayıcılığı yoktur.

Bu durumda sıralama yapacak olursak, hakim karar verirken;

1. Yazılı kaynaklara, 2. Örf adet hukukuna 3. Yazısız kaynaklara başvurur.

YYAAZZIILLII KKAAYYNNAAKKLLAARR

YAZILI KAYNAKLARIN ORTAK NİTELİKLERİ HUKUK KURALLARI GENELDİR Hukuk kurallarının temel özelliklerinden biri herkes için uygulanır olmasıdır.

HUKUK KURALLARI SOYUT NİTELİKTEDİR. Hukuk kuralının soyut olması; henüz gerçekleşmemiş, ancak gerçekleşmesi durumunda toplum düzenini tehlikeye sokacak durumlar düzenlenmektedir.

HUKUK KURALLARI SÜREKLİDİR Hukuk kuralının sürekli olması; bir hukuk kuralının yürürlüğe girdiği tarihten kaldırıldığı zaman dilimine kadar uygulanmasıdır.

HUKUK KURALLARI MADDİ YAPTIRIMA DAYANIR. Yaptırım, hukuk kurallarının çiğnenmesine bağlanan bir sonuç olup, bu kurallara uyulmadığı takdirde devletin kamu gücünü kullanarak o hukuk kuralına uyulmasını sağlamasıdır. Maddi yaptırım hukuk kurallarını diğer sosyal düzen kurallarından ayıran en önemli unsurdur.

HUKUK KURALLARI GEÇMİŞE ETKİLİ DEĞİLDİR. Hukuk kuralları sadece yürürlüğe girdikten sonraki olaylara uygulanır buna kanunların geriye yürümemesi adı da verilir. Ancak bu kuralın istisnaları vardır:

Kazanılmamış haklar

Kamu düzeni düşüncesiyle konulmuş hükümler

Genel ahlak düşüncesi ile konulmuş hükümler

Teamüllere uyma düşüncesiyle konulmuş hükümler

YAZILI KAYNAKLARIN UYGULANMASI

1. UYGULANACAK HÜKMÜN BULUNMASI Kanunda düz veya zıt anlam itibariyle olayı kapsayan bir hükmün bulunduğu ve bu hükmün yer, zaman ve nitelik itibariyle uygulanabilir olduğu saptandığında kanunda uygulanacak bir hüküm var demektir.

Düz anlam bir hükmün doğrudan doğruya ifade ettiği anlamdır. Zıt anlam ise bu ifadenin aksinden çıkarılan kavramdır. Çıkarılan zıt anlam hükmün amacına ve doğasına aykırı olmamalıdır. Kimi zaman zıt anlam hükmün amacına aykırı olabilir. Bu durumda zıt anlamın uygulanması mümkün değildir.

Page 5: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

5

Kanun Hükümlerinin Yorumlanması Söze Göre Yorum (Lafzi tefsir) Kelimelerin sözlük anlamlarına metin içindeki yerlerini cümlenin kuruluş tarzını esas

olan yorum yöntemidir. Bu metodun her zaman hükmün amacına uygun sonuç vermemesi yüzünden yetersizliği anlaşılmış bir metottur.

Mantıksal Yorum kanunun mantıksal ve sistematik bir eser olduğu ve kendisine yettiği esasından hareket eder

Subjektif Tarihi Yorum Kanun hükümleri yorumlanırken kanun koyucunun hükmü koyarken güttüğü amacın araştırılmasını arayan yorum metodudur.

Objektif Tarihi Yorum Kanun koyucunun gerçek iradesinin araştırılması yerine kanunun uygulanacağı dönemde kanuna tabi olanların dürüstlük kuralı çerçevesinde kanunun hazırlanması sırasında geçirdiği aşamaları değerlendirilmesini esas alır.

Zamana Göre Objektif Yorum kanun koyucunun kanunu koyarken güttüğü amacın değil de kanun koyucunun kanunun uygulanacağı sıradaki şartları ve ihtiyaçlar karşısında bulunmuş olması halinde güdeceği amacın araştırılması ve hükmün ona göre yorumlanması gerektiği fikrine dayanan yorum metodudur.

Medeni Kanununumuzun Benimsediği Yorum Medeni kanunumuz kanun normunun anlamı tespit edilirken öncelikle lafzi yoruma başvurulacağını kabul etmektedir. Fakat lafzi tefsirle elde edilen sonuçla yetinilmeyecek, kanunun ruhu araştırılacaktır.

Tespit edilecek anlama göre farklı yorumlar ortaya çıkabilir:

Maddede yer alan kavram dar yorumlanıyor ve maddenin uygulama alanı daraltılıyorsa bu durumda daraltıcı yorum söz konusu olur.

Bir kural içinde yer alan bir kavram geniş yorumlanıyor ve kuralın uygulama alanı genişletiliyorsa bu durumda genişletici yorum söz konusu olur.

Hakimin Yorumda Kullanacağı Araçlar 1. Kanunun özünün bulunmasında hakime öncelikle kanunun sistematiği yardımcı olur.

2. Hükmün özünün tespitinde kıyas yolundan da yararlanılmalıdır. Kıyas; bir kanun hükmünün benzer bir olaya uygulanması anlamına gelir.

3.Zıt kanıt yöntemi: Kanunda belirli bir eylem, davranış veya ilişki hakkındaki düzenleme biçiminden, bunların tam aksi olup da kanunda düzenlenmemiş bulunan, davranış veya ilişkinin kanundaki düzenleniş biçiminin tamamen aksi olan bir hükme tabi tutulmak istendiği sonucunu çıkarmaktır.

4. Kanunun evleviyetle uygulanması: bir kanun hükmünün düzenlediği durumdan daha ağır olaylara uygulanmasıdır.

5. Yorum yapılırken hükmün konuluş amacına da bakılır. Bu amaç, hükmün ne anlama geldiğinin bulunmasına da yardım eder.

6. Hükmün yapıldığı zaman ki koşullar ve ihtiyaçlar da göz önünde bulundurulmalıdır. Özellikle yorumun yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Anayasaya aykırı düşmeyecek anlam tercih edilmelidir.

Kanun Hükmünün Uygulanması

Yer İtibariyle Uygulanma

Kanunların yer itibariyle uygulanmasında iki sistem vardır: mülkilik prensibi ve şahsilik prensibi Kanunların mülkiliği ilkesinin geçerli olduğu ülkelerde kanunlar, ait oldukları devletin sınırları içinde bulunan herkese uygulanır, ancak ülke dışında uygulanmazlar.

Zaman İtibariyle Uygulanma

Geriye Yürümeme Kanunlar; yürürlüğe girdikleri tarihten itibaren yürürlükten kalktıkları tarihe kadar geçen süre içindeki olaylara uygulanırlar.

Yeni kanunların geçmişte olan olaylara uygulanmasına kanunun geriye yürümesi adı verilir. Kanunun geri yürüyebileceği durumlar:

Kazanılmamış haklar

Kamu düzeni düşüncesiyle konulmuş hükümler

Genel ahlak düşüncesi ile konulmuş hükümler

Teamüllere uyma düşüncesiyle konulmuş hükümler

Page 6: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

6

Kanunların Çatışması Kimi zaman yürürlükte bulunan birden fazla kanunda aynı uyuşmazlığa ilişkin hükümler bulunabilir. Bu durumda kanunların çatışması dediğimiz durum ortaya çıkacaktır.

Eğer ki kanunlardan biri genel diğeri özel kanun niteliğindeyse

o Genel kanun özel kanundan önce yürürlüğe girmiş ise; artık yeni kanun uygulanacaktır.

o Özel kanun genel kanundan önce yürürlüğe girmiş ise; çözümü güç bir durum ortaya çıkar bu durumda kanun koyucunun iradesine bakılacaktır.

Bir kanun yürürlükte ikin yeni bir kanun yürürlüğe girmişse ve her ikisi de özel ya da her ikisi de genel kanun ise artık yeni kanun uygulanacaktır.

Nitelik İtibariyle Uygulanır Olma Bazı kanun hükümleri ancak kişilerin kanunun öngördüğünden farklı bir yol benimsemesi halinde uygulanır. Bu durumda ortada geçerli bir hukuki işlem varsa ve kanun emredici nitelikte değil ise tarafların seçtiği yol uygulanacaktır. Bu açıdan hukukun emredici hükümleri ve emredici olmayan hükümleri ayrımı önem taşır;

Emredici Hukuk Kuralları: Taraflarca aksinin karalaştırılması mümkün olmayan ve uyulması zorunlu olan kurallardır. Emredici hukuk kurallarına aykırı yapılan sözleşmeler hüküm ifade etmezler.

Yedek Hukuk Kuralları: Taraflarca aksi kararlaştırılmadığı takdirde uygulanan kurallara yedek hukuk kuralları denir. Bu kurallar, tamamlayıcı ve yorumlayıcı kurallar olmak üzere 2 ye ayrılır.

o a) Tamamlayıcı Hukuk Kuralları: Tarafların bir sözleşmede düzenlemedikleri bir hususu tamamlayan yani sözleşmedeki boşluğu dolduran hukuk kurallarıdır.

o b) Yorumlayıcı Hukuk Kuralları: Tarafların sözleşmede kullandıkları ve ne anlama geldiğini açıklamadıkları bir hususu veya bir şahsın davranışını yorumlayıcı rol oynayan kurallardır.

Bunların dışında bir de kanun koyucu tarafından belli kavramları tanımlamak amacıyla konmuş hukuk kuralları vardır. Bunlara da tanımlayıcı kurallar adı verilir.

2. KANUNDA UYGULANACAK HÜKMÜN BULUNMAMASI Kanun hükümlerinin yorumlanması sonucunda hukuksal soruna cevap veren olaya uygulanabilir bir hüküm bulunmazsa bu durumda kanun boşluğundan bahsedilir.

NOT: AÇIK BOŞLUK VE GERÇEK BOŞLUK KAVRAMLARI BİRBİRİNİ KARŞILAR. ÖRTÜLÜ BOŞLUK VE GERÇEK OLMAYAN BOŞLUK AYNI DEĞİLDİR. GERÇEK OLMAYAN BOŞLUK ÖRTÜLÜ BOŞLUKTAN DAHA KAPSAMLIDIR: GERÇEK OLMAYAN BOŞLUK=ÖRTÜLÜ BOŞLUK + KANUNUN TATMİN EDİCİ OLMAMASI

NOT2: HAKİM SADECE AÇIK VE GERÇEK BOŞLUK HALİNDE HUKUK YARATACAKTIR (SINAVDA ŞIKLARDA SADECE BİRİ YERALIR.). DİĞER HALLERDE ÖRF ADETE BAŞVURMAK ZORUNDADIR.

HUKUKTA BOŞLUK: KANUNA UYGULANACAK NE YAZILI NE DE YAZISIZ KAYNAKTA BİR HÜKÜM BULUNMAMASI HALİDİR.

BOŞLUK

KURAL DIŞI BOŞLUK (HÜKÜM DIŞI)

Kanunda düzenlenmesi gereken bir hususa ilişkin kanunda ne düz ne de zıt anlamıyla ya da yorumla uygulanabilecek bir hükmün bulunmaması durumudur

BİLİNÇLİ - BİLİNÇSİZ BOŞLUK

SORU: Kanun koyucu bilerek mi boşluk bırakmış?

Kanun yapılırken öngörülmeyen bir nedenle boşluk kalması durumunda bilinçsiz, Kanun koyucunun bilerek boşluk yaratması halinde bilinçli boşluk oluşur.

AÇIK - ÖRTÜLÜ BOŞLUK

SORU: Uygulanabilir hüküm var mı?

Uygulanabilir hükmün bulunmadığı açıkça belli ise açık boşluk,

hüküm bulunmasına rağmen :

Aynı değerde başka bir hükümle çatışması

Hükmün sözü ile özünün bir olmaması

Uygulamanın dürüstlük kuralıyla bağdaşmaması

hallerinde örtülü boşluk vardır.

GERÇEK - GERÇEK OLMAYAN BOŞLUK

SORU: Hukuki meseleye cevap bulunabiliyor mu?

Kanunda hukuki meseley hiç cevap bulunamıyorsa gerçek,

Tatmin edici bir cevap bulunmaması halinde gerçek

olmayan boşluk oluşur.

KURAL İÇİ BOŞLUK (HÜKÜM İÇİ)

Çözüm vardır ancak uygulanması için tamamlanması gerekir.

Madde başka bir kurala yollama yapıyorsa TMK 157

Yorumu hakime bırakılmış ise TMK 4

Maddedeki terimin tanımı yapılmamış ise TMK 175

Page 7: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

7

YYAAZZIISSIIZZ KKAAYYNNAAKKLLAARR ((ÖÖRRFF AADDEETT HHUUKKUUKKUU))

Hukukun yazılı kaynakları yanında yazısız, kaynağı da vardır ki, bu kaynağa örf ve adet hukuku denilmektedir.

Örf ve adet hukuku, hukukun kaynakları arasında yer almakla beraber, onun hukukun tüm alanları bir kaynak olduğu söylenemez. Hukukun bazı bölümlerinde, örneğin ceza hukukunda örf ve adet hukukunun kaynak olması asla söz konusu değildir. Buna karşılık, özellikle medeni hukuk alanında örf ve adet hukuku kuralları, yazılı kaynakların yanında tali kaynak olarak önemli rol oynamaktadır.

YYAARRDDIIMMCCII KKAAYYNNAAKKLLAARR

Medeni Kanunun 1. maddesinin 3. fıkrasına göre ‘ Hakim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından da yararlanır.’ Hakim, hukuku uygularken bir karara varmadan önce, önüne gelmiş olan sorunla ilgili bilimsel görüşleri ve yargı kararlarını araştırmış ve incelemiş, bunlarda ileri sürülen görüş ve kanaatler hakkında bir bilgi ve fikir sahibi olmuş bulunmalıdır.

HHAAKKİİMMİİNN TTAAKKDDİİRR YYEETTKKİİSSİİNNİİ KKUULLLLAANNMMAASSII VVEE HHUUKKUUKK YYAARRAATTMMAASSII

HAKİMİN HUKUK YARATMASI “Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa hakim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir”(MK.m.1/2) hükmü hakime, çözmek zorunda olduğu hukuksal soruna uygulanacak kuralı -sadece- gerektiğinde yaratma yetkisi vermiştir. Bu hakim için aynı zamanda bir görevdir. Hakimin hukuk yaratması ancak açık boşluğun söz konusu olduğu durumda mümkündür.

Yargıç hukuk yaratma yöntemi ile yeni bir hukuk kuralı koyarken, yürürlükteki hukuk kurallarını göz ardı edemez. Koyduğu kural genel hukuk mantığına ve yürürlükteki hukuk düzeninin ruhuna uygun olmalıdır. Bununla beraber özellikli bir uyuşmazlığı çözmek amacıyla hakimin yarattığı hukuk kuralı kanun gibi genel, sürekli ve bağlayıcı değildir. Ancak hakim kuralı koyarken genel ve soyut nitelikte bir kural koymak zorundadır.

HAKİMİN HUKUK YARATIRKEN İZLEYECEĞİ YÖNTEM Hakimin hukuk boşluğunu doldurmak için hukuk yaratırken uygulayacağı metot MK. M 1’ de açıklanmıştır. Buna göre hakim hukuk yaratırken kanun koyucu gibi hareket edecektir. Buna göre hakim dava konusu olayla aynı tipteki olaylara uygulanacak genel ve soyut nitelikte kural koymak zorundadır. Bunu yaparken de objektif ölçütlerden hareket edecek, kendi adalet anlayışına göre karar veremeyecektir.

1) Kıyas yolu ile: Belli bir olay için konulmuş bir kuralda öngörülmüş ilkenin, korunan menfaatler açısından benzer ama kanunda açıkça öngörülmemiş başka bir olaya uygulanmasına kıyas denir. Kanunun kıyas yoluyla uygulanması için her iki eylem, davranış veya ilişkinin az çok birbirine benzer mahiyetteki menfaat çatışmasına sebebiyet vermiş olması yeterlidir

2) Hukukun Genel İlkeleri ile Boşluk Doldurma: Bunun için hakim tüm ülkenin hukuk düzenine hakim ana düşünceyi bulup çıkarmalı ve aynı zamanda bütün hukuk düzeninin tamamına hakim olan ilkeleri esas almalıdır.

3) Hakimin büsbütün orijinal bir kural oluşturarak hukuk yaratması: Hakim ancak kıyas yoluyla ve hukukun genel ilkelerinden hareketle boşluğun doldurulmasının mümkün olmadığı hallerde, tamamen orijinal bir kural koyarak boşluk doldurma yoluna gidebilir. Hakim bir hukuk kuralı yaratırken iki esastan yararlanmalıdır; bunlar sosyolojik esaslar ile ahlaki esaslardır

HAKİMİN YARATTIĞI HUKUK KURALLARININ MAHİYETİ Hakim, yarattığı hukuk kuralını, önündeki uyuşmazlığa uygular ve buna göre kararını verir. Burada her ne kadar

hakimin kanunkoyucu gibi hukuk kuralı yaratmasından söz ediliyorsa da bu kesinlikle hakimin yarattığı hukuk kuralının bir kanun hükmü olduğu anlamına gelmez.

1 Çünkü kanun koymak, Anayasa ile sadece yasama organına

tanınmış olan bir yetkidir.

Hakimin yarattığı hukuk kuralı diğer hakimleri ve daha sonra önüne gelecek somut olaylarda kendisini bağlamaz. Hatta hakim daha sonra önüne gelen aynı nitelikli başka bir olaya farklı bir çözüm bulup uygulayabilir. Ancak bu yeni çözüm için kuvvetli gerekçeler göstermesi gerekir2.Kural her ne kadar hakimin yarattığı hukukun bağlayıcı olmaması olsa da bunun istisnası Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararlarıdır. Bu kurallar hakimin yarattığı tüm hukuk kurallarından farklı olarak, Yargıtay dahil bütün mahkemeleri bağlar.

Hakimin yarattığı hukuk, üst yargı denetimine tabidir. Buna göre hakimin yarattığı hukuk üst mahkeme tarafından denetlenir.

Page 8: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

8

HAKİMİN TAKDİR YETKİSİNİ KULLANMASI

1. GENEL OLARAK TAKDİR YETKİSİ Bazı durumlarda kanunda olaya uygulanacak soyut bir norm, bir hukuk kuralı olmasına rağmen, olayın önceden düşünülmemiş bazı özellikleri dolayısıyla, hakime bir değerlendirme, bir tercih yapma yetkisi tanınmaktadır. Hukuk yaratma ile takdir yetkisinin farkı burada ortaya çıkar.

“Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hakim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir”3 kuralı hakimin takdir yetkisinin yasal dayanağını oluşturmaktadır. Ayrıca hakim, verdiği kararda, takdir yetkisinin gerekçesini de göstermek zorundadır.

Hakim takdir yetkisini kullanırken;

Olayın özelliklerini göz önünde tutmalı,

Hakkaniyetli karar vermeli,

Somut olayın özelliklerini ne şekilde değerlendirdiğini kararın gerekçesinde belirtmelidir. Hakimin takdir yetkisine, Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması durumunda hakimin boşanmaya hükmetmesi, ya da hakimin boşanma talep edilmesi halinde dahi ayrılık kararı verebilmesi ya da ceza hakiminin, sanığın duruşmadaki davranışlarını göz önüne alarak iyi hal göstermesi halinde cezada takdiri indirim yapması örnek olarak verilebilir.

BOŞLUK PRATİK ÇALIŞMA

KANUN MADDESİ BOŞLUK DURUMU

MK m. 69 (Derneklerde) “Her üyenin genel kurulda bir oy hakkı vardır; üye, oyunu şahsen kullanmak zorundadır.”

BK m. 75 “Borcun ifası için bir ayın iptidası veya nihayeti tayin olunmuş ise ayın birinci ve sonuncu günü anlaşılır. Bir ayın ortası tayin olunmuş ise bundan ayın onbeşi anlaşılır.”

m. 122 (Nişanlanma evlenme dışında bir nedenle sona ererse) “Hediye aynen veya mislen geri verilemiyorsa, sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır.”

MK m. 684 “Bütünleyici parça, yerel adetlere göre asıl şeyin temel unsuru olan ve o şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça ve yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmayan parçadır.”

MK m. 507 f. “ …mirasbırakanın cenaze giderleri terekeden indirilir.”

MK m. 336 “Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hali gerçekleşmişse hakim, velayeti eşlerden birine verebilir.”

MK 979 Üçüncü kişi, zilyetliği devredene karşı ileri sürebileceği sebeplerle şeyi edinene vermekten kaçınabilir.

MK m. 12 “Onbeş yaşını dolduran küçük, kendi isteği ve velisinin rızasıyla mahkemece ergin kılınabilir.”

MK 175. “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.”

Page 9: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

9

ÜÜÇÇÜÜNNCCÜÜ BBÖÖLLÜÜMM TTEEMMEELL KKAAVVRRAAMMLLAARR

HHAAKK KKAAVVRRAAMMII

Hak hukuken korunan ve sahibine bu korunmadan yararlanma yetkisini tanınan menfaattir.

HAKKIN TÜRLERİ

1. PARA İLE ÖLÇÜLEBİLEN DEĞERİ BULUNUP BULUNMADIĞI AÇISINDAN MALVARLIĞI HAKLARI- ŞAHIS

VARLIĞI HAKLARI:

a. Malvarlığı Hakları Para ile ölçülebilen bir değeri olan haklara denir. Haklar malvarlığının aktif borçlar ise pasif kısmını teşkil eder.

Alacak hakları: Bir kimseye (alacaklıya) bir başkasından (borçludan) bir şeyi vermesini, yapmasını veya yapmamasını isteme yetkisi sağlayan haklara denir.

Ayni Haklar: Kişiye eşya üzerinde doğrudan doğruya hakimiyet sağlayan haklardır. Herkese karşı ileri sürülebilir.

Ayni haklar alacak haklarından farklı olarak sınırlı sayıdadır. Ancak kanunda öngörülen tipler çerçevesinde ayni haklar kurulur. Hak sahibine sağladıkları yetkiye göre ikiye ayrılırlar:

H

A

K

L

A

R

I

N

T

Ü

R

L

E

R

İ

PARAYLA ÖLÇÜLMESİ BAKIMINDAN

MAL VARLIĞI

ALACAK

AYNİ

MÜLKİYET

SINIRLI AYNİ HAK MADDİ DEĞERİ OLAN YENİLİK DOĞURUCU

FİKRİ

ŞAHIS VARLIĞI

İLERİ SÜRÜLMESİ BAKIMINDAN

MUTLAK

NİSBİ

ALELADE

ETKİSİ KUVVETLENDİRİLMİŞ

NİSBİ

KULANIMLARI BAKIMINDAN

ALELADE

YENİLİK DOĞURAN

KURUCU YENİLİK DOĞURAN

DEĞİŞTİRİCİ YENİLİK DOĞURAN

BOZUCU YENİLİK DOĞURAN

KULLANMA YETKİSİ BAKIMINDAN

ŞAHSEN KULLANILAN

BAŞKASINA KULLANDIRILAN

BAĞIMLILIK BAKIMINDAN

BAĞIMSIZ

BAĞLI

Page 10: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

10

Maddi Değeri olan Yenilik Doğuran Haklar: Hak sahibine tek taraflı irade beyanında bulunarak, yeni bir hukuki ilişki kurmak mevcut bir hukuki ilişkiyi değiştirmek yahut sona erdirme yetkisini tanır.

Fikri Haklar Şahısların zeka düşünce ve yaratıcılıklarının sonucu olan; kısacası fikir ürünleri üzerindeki haklarıdır. Eser sahibinin eseri üzerinde sahip olduğu fikri hakkının mali ve manevi yönü vardır

b. Şahıs Varlığı Hakları Değeri para ile ölçülemeyen şahsın manevi dünyasına ilişkin haklardır. Bunların başında şahsiyet (kişilik)hakkı gelir. Şahıs varlığı hakları başkasına devredilemediği gibi mirasçıya da geçemez.

2. İLERİ SÜRÜLEBİLECEĞİ ÇEVRE AÇISINDAN: MUTLAK HAKLAR NİSBİ HAKLAR

a. Mutlak Haklar: Hak sahibi tarafından herkese karşı ileri sürülebilen haklardır. Herkes mutlak haklara uymak ve ihlal etmemekle yükümlüdür. Eşya üzerindeki ayni haklar mutlak haklardır.

b. Nisbi Haklar: Belirli bir şahsa ya da grup teşkil eden belirli şahıslara karşı ileri sürülebilen haklardır. Nisbi haklara sadece hakkın kendilerine karşı ileri sürülebildiği şahıslar uymak zorundadır. Alacak hakları ve aile hukuku kökenli haklar bu tür haklardandır.

Kanun tanıdığı şerh mekanizmasıyla nisbi hakların bazılarının ileri sürülebileceği çerçeveyi genişletmek suretiyle bunların etkisini kuvvetlendirme yolunu açmıştır. Bu yüzden bu haklar ikiye ayrılır:

o Alelade nisbi haklar: Sadece belirli bir şahsa veya şahıslara karşı ileri sürülebilen daha geniş bir kitleye karşı kullanılma imkanı olmayan nisbi haklardır.

o Etkisi kuvvetlendirilmiş nisbi haklar: Bunlar tapu siciline “şerh” adı verilen bir kayıt yapılması imkanı veren ve böylelikle ileri sürülebildiği alan genişlemiş nisbi haklardır. Şerh verilebilecek haklar kanunda açıkça belirtilmiştir.

3. KULLANILMASININ ETKİSİ BAKIMINDAN ALELADE HAKLAR-YENİLİK DOĞURAN HAKLAR

a. ALELADE HAKLAR Bir takım haklar kullanıldıklarında mevcut hukuki durumda bir değişiklik meydana getirmezler. Örneğin velayet hakkı gibi. Bu haklara alelade haklar adı verilir.

b. YENİLİK DOĞURAN HAKLAR Bir kısım haklar ise kullanılmakla yeni bir hukuki durumun ortaya çıkması sonucu doğururlar.(Yeni bir hukuki ilişki mevcudun değişmesi ya da sona ermesi).Bunlara yenilik doğuran haklar denir.

Kurucu yenilik doğuran haklar: Yeni bir hukuki ilişkinin doğmasına yol açan haklardır.

Değiştirici Yenilik Doğuran Haklar: Hakkın kullanılmasıyla zaten mevcut olan bir ilişkide değişiklik meydana getiren haklardır. Seçimlik borçlarda seçim hakkını kullanma bu değiştirici yenilik doğuran haklardandır.

Bozucu Yenilik Doğuran Haklar: Hukuki ilişkiyi sona erdiren haklardır. Bir vekalet ilişkisinde vekilini azletmek veya haklı olarak hizmet sözleşmesini feshetmek bu tip haklardandır.

4. KULLANMA YETKİSİ AÇISINDAN: ŞAHSEN KULLANILMASI ZORUNLU (ŞAHSA BAĞLI) OLAN VE

OLMAYAN HAKLAR Hakların çoğunluğunun hak sahibince kullanılması zorunlu olmayıp hakkın kullanımı için başka bir şahsı yetkili kılmak mümkün iken bir kısmında ise hakkın mutlaka hak sahibince kullanılması gerekir. Bunlara şahsa bağlı haklar adı verilir. Nişanlanma, nişanı bozma, evlenme bu tip haklardandır. Karar verme yetkisi başkasına devredilemez ancak hukuki işlem yapmak için avukatlara vekalet verilebilir. Bu haklar başkasına devredilmediği gibi mirasçıya da geçmez.

5. BAĞIMSIZ OLUP OLMAMA AÇISINDAN: BAĞIMSIZ HAKLAR-BAĞLI HAKLAR Bağımsız Haklar: Hak sahibinin doğrudan doğruya sahip olduğu haklardır. (şahsiyet, mülkiyet alacak, iştira)

Bağlı Haklar: Kişinin belli özellikler taşımasına bağlı haklardır.

Page 11: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

11

HAK SAHİBİ Menfaati hukuken korunan şahıstır. Şahıslar sadece insanlar değildir. Dernekler ve ticari şirketler de şahıstır. İnsanlara gerçek kişiler diğerlerine tüzel kişiler denir.

HAKLARIN DOĞUMU VE KAYBEDİLMESİ Hakkın kazanılması, kişinin bir hakkın sahibi durumuna geçmesidir. Bir hak sahibinin o hakkın sahibi durumundan çıkması yani hak sahibi sıfatını kaybetmesi ise hakkın kaybedilmesi olarak nitelendirilir. Bu sonuçların doğması ya bir hukuki olay ya bir hukuki fiil ya da bir hukuki işlem tarzında gerçekleşir.

1. HUKUKİ OLAY Hukukun kendisine sonuç bağladığı gerek doğal gerekse insan davranışına ilişkin olaylar, hukuki olay olarak ifade edilir. Günlük olaylardan ancak hukuki sonuç bağlananlar hukukidir.

2. HUKUKİ FİİL İnsanın kendi iradesiyle ortaya çıkan ve hukukun sonuç bağladığı olaylara hukuki fiil adı verilir. Hukuk her insan fiiline sonuç bağlamaz. Burada önemli olan kişinin kendi fiiline sonuç bağlaması değil, hukukun bağlamasıdır.

3. HUKUKİ İŞLEM Belli bir hukuki sonucun gerçekleştirilmesine yönelik arzuyu açıklayan irade beyanına hukuk düzenince bu beyanın içerdiği sonucun tanınması halinde, hukuki işlem söz konusu olur. Hukuki işlemin unsurları; irade açıklaması ve hukuki sonuçtur. İrade açıklamasında bir hakkın veya hukuki işlemin kurulması, değiştirilmesi ve sona erdirilmesi istenir. Hukuki işlem tek veya çok taraflı irade açıklamasına dayanabilir.

BORÇLANDIRICI İŞLEMLER (TAAHHÜT İŞLEMİ) Kişiyi borç altına sokan fakat malvarlığında henüz azalma meydana getirmemiş ancak azalmanın meydana gelmesi için taahhütte bulunulduğu işlemdir. Bu tür işlemler kişinin malvarlığına bir borç ilave etmekte diğer bir deyişle malvarlığının pasiflerini arttırmaktadır. Alım-satım akdi, kira sözleşmesi, bağışlama vaadi bu tür sözleşmelerdir.

TASARRUF İŞLEMLERİ (HARCAMA İŞLEMİ) Bir hakka doğrudan etki eden ve devir, sınırlama, sona erdirme gibi sonuçlar doğuran işlemlerdir. Diğer bir deyişle tasarruf işlemleri malvarlığının aktifini azaltmakta yani malvarlığında azalma meydana getirmektedir.

Tasarruf işleminin malvarlığına etkisi doğrudan bir etkidir. Çoğu zaman tasarruf işlemine borçlandırıcı işlemin yerine getirilmesi olarak rastlanır.

Hukuki Muamelelerin Unsurlarında Eksiklik ve Sakatlıklar İşlemin kurucu unsurlarının hiç olmaması ya da eksik olması durumunda hükümsüzlük yaptırımıyla karşılaşır.

a)Yokluk: Kurucu unsurların tamam olmaması haklinde muamele hukuk aleminde varlık kazanamaz ve hukuki ilişki kurulamaz. Ortada hukuki muamele “ yok” tur. Hiç doğmamıştır.

b)Kesin hükümsüzlük(butlan):Kurucu unsurları tamam kamu düzenini ilgilendirecek olan geçerlilik şartları gerçekleşmemiş ise muamele batıldır. Kesin olarak hükümsüzdür. Bazen de hukuki muamelenin bir kısmını geçersiz diğer bir kısmını geçerli sayabilir. Buna kısmi butlan denir.

c)Noksanlık: Kurucu unsurları tamam olan bir hukuki işlemin hüküm ifade edebilmesi için bir unsurla tamamlanması gereken hallerde noksanlık söz konusu olur.

d)Nisbi Etkisizlik: Bir tasarruf muamelesi ile meydana gelen değişikliğin bazı sebeplerle bazı kişilere karşı ileri sürülememesi değişikliğin onlara karşı etkili olamaması halinde nisbi etkisizlik söz konusu olur. Örneğin; iflas davalarında alacaklıların borçlunun yapmış olduğu tasarruf işlemleri için dava açması durumu.

HAKLARIN KAZANILMASI ASLEN KAZANIM: Bir hakkın doğrudan doğruya ilk sahibi olarak kazanım edilmesine hakkın aslen kazanımı denir. Hak kazanım gerçekleştiği anda doğar. Aslen hak kazanılması anında başka birinin bu hakkı kaybedip kaybetmemesi önem taşımaz.

DEVREN KAZANIM: Hakkın bir şahıstan diğerine geçmesi halinde yeni hak sahibinin hakkı kazanım tarzı devren iktisaptır.

TESİSEN KAZANIM: Bir şahıs sahip olduğu hakkı devretmeyip, bu hakka dayanarak bir başkasına yeni bir hak sağlarsa buna tesisen kazanım denir.

HAKLARIN KAYBEDİLİŞİ Bir hak bir şahıstan diğerine geçerken eski hak sahibi hakkı kaybetmiş olur.

Page 12: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

12

HHAAKKKKIINN KKAAZZAANNIIMMIINNDDAA İİYYİİNNİİYYEETTİİNN RROOLLÜÜ

Bir kimsenin söz konusu hakkın kazanımı amacıyla yaptığı bir işlemdeki hukuksal eksiği bilmemesi ve bilmesi gerekmemesi halinde ‘iyi niyetli’ olduğu kabul edilir. İyi niyet, bir hakkın kazanılması için gerekli olan şartların bulunmamasına veya hakkın geçişini önleyen sebeplerin bulunmasına rağmen, o hakkı geçerli bir surette kazanmayı sağlar.

AİLE HUKUKUNDA İyiniyet aile hukukunda dahi kendini gösterir. Şöyle ki: Evli olan bir kimse ikinci bir evlenme yapamaz (MK.m.130). İkinci bir evlenme yapmış olursa, bu evlenme mutlak butlan ile sakatlanmıştır, yani iptal davası açılarak ortadan kaldırılabilir (MK.m.145 b.1; 146). Fakat ikinci evlilik henüz iptal edilmeden önce birinci evlilik ölüm veya boşanma sebebiyle ortadan kalkarsa ve ikinci evlilikteki eş de iyiniyetli ise, yani evlendiği kişinin halen evli olduğunu bilmiyor idiyse, artık ikinci evliliğin iptaline karar verilemez (MK.m.147/III).4

BORÇLAR HUKUKUNDA İyiniyetin borçlar hukukundaki önemini belirtmek üzere alacağın temliki ile ilgili bir örnek verebiliriz:

Alacağın temliki, bir alacağın alacaklı tarafından yazılı şekilde bir başkasına devredilmesidir (BK.m.163 vd). Alacağını başka bir kimseye devretmek isteyen alacaklı, bunun için borçlunun iznini (muvafakatını) almak zorunda değildir. Borçlu, alacağın temlikinden haberdar olursa borcunu artık yeni alacaklıya ödemek mecburiyetindedir; fakat alacağın temlik edildiği kendisine bildirilmemişse, borcunu eski alacaklısına ödemekle borcundan kurtulur (BK.m.165). Burada borçlu, alacağın başkasına devredilmiş olduğunu bilmediği, kendisine bu hususta bilgi verilmediği için iyiniyetlidir ve kanun onu korumaktadır. Bu sebepledir ki, yeni alacaklı artık ondan borcu kendisine ödemesini isteyemez.5

İYİNİYETİN ARANACAĞI ŞAHIS İyiniyet kanunun koruduğu şahısta aranır. İyiniyetin koruyucu etki yaptığı, ilişkide başka şahıslar tarafından temsil edilmiş ise veya bu ilişkiye birden çok şahıs aynı oranda katılıyorsa iyiniyetin kimlerde aranması gerektiği:

1)Temsil Halinde; korunmadan yararlanan şahıs bu ilişkide bir başkası tarafından temsil ediliyorsa hem temsil edilenin hem de temsilcinin iyiniyeti aranır.

2)Tüzel kişilerde İyiniyet bunun etkili olacağı ilişkilerde tüzel kişiyi temsil eden yetkili organı oluşturan şahıslarda aranır. Bu şahıslardan birinin kötü niyetli olması tüzel kişiliği kötü niyetli kılar.

3) Tüzel Kişiliği bulunmayan şahıs topluluklarında; adi şirket gibi tüzel kişiliği bulunmayan fakat elbirliği ortaklığı ilişkisi içinde bulunan ve birlikte hareket etmeleri gereken bu tip topluluklarda herkeste iyiniyet aranır.6

İYİNİYETİN ARANACAĞI AN: Emin sıfatı ile zilyedden bir menkul malın mülkiyetinin kazanımında; iyiniyet kazanım anında aranır, buna karşılık zamanaşımı ile kazanımda iyiniyet zamanaşımı süresince devam etmesi gerekir. Hukuki sonuç alındıktan sonra iyiniyet aranmaz.

İYİNİYETİN İSPATI: İyiniyet bir karinedir. Koruyucu etkiden yararlanacak olan şahıs iyiniyetini ispatla yükümlü değildir. Onun iyiniyetli olmadığını ispat etmek bundan yararlanacak olan tarafa düşer.

İYİNİYETİN TAM KORUNDUĞU HALLER İyiniyetin tam korunduğu hallerden anlaşılması gereken, kanunun, doğmaması gereken bir hakkın doğmasını kabul etmesidir.

Taşınır bir mal üzerinde emin sıfatıyla zilyedinden iyiniyetle mülkiyet veya diğer bir ayni hak kazanan üçüncü kişilerin bu hakları korunur.

Temsil yetkisinin açıkça ( ilan edilmesi) veya zımnen üçüncü kişilere bildirildiği hallerde, bu yetkinin geri alındığı ( azil ) da mutlaka üçüncü kişilere bildirilmelidir, aksi takdirde azilden haberi olmayan üçüncü kişilerin azledilen temsilci ile yaptıkları hukuki işlemler temsil olunanı bağlar

Borçlu yapılan bu temlikten haberdar olmaksızın borcunu iyiniyetle eski alacaklısına öderse, borcundan kurtulur; iyiniyetli olması dolayısıyla yeni alacaklıya ikinci bir ödeme yapmak zorunda kalmaz para ve hamile yazılı senetler sahibinin elinden rızası dışında çıkmasına rağmen, bunlara iyiniyetle sahip olan kimseden iade etmesi istenemez

Alacak muvazaalı bir sözleşmeye dayandığı için geçerli olarak doğmamış olsa bile; yazılı bir metin çerçevesinde bu alacağın varlığına güvenerek, iyiniyetle alacağı devralan kişiye karşı, bu geçersizlik ileri sürülemeyecektir.

Page 13: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

13

HHAAKKLLAARRIINN KKUULLLLAANNIILLMMAASSII VVEE DDÜÜRRÜÜSSTTLLÜÜKK KKUURRAALLII

Hakların kullanılmasında belli davranış biçimlerini gösteren bu tür özel hükümlerin yanında Medeni Kanunumuz genel bir kural da getirmektedir. Gerçekten, Medeni Kanunun 2. maddesine göre, "herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır".Kanun bu hükmüyle, hakkı kullanırken veya bir borcu yerine getirirken nasıl davranılması gerektiğini gayet belirtmektedir. Bu kurala dürüstlük ya da dürüst davranma denilmektedir.

DÜRÜSTLÜK KURALININ UYGULAMA ALANI 1. HUKUKİ İŞLEMLERİN KURULUŞUNDA DÜRÜSTLÜK KURALI 2. SÖZLEŞME ÖNCESİ SORUMLULUK ( SÖZLEŞME MÜZAKERESİNDE DÜRÜST DAVRANMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ) 3. HUKUKİ İŞLEMLERİN TAMAMLANMASINDA DÜRÜSTLÜK KURALI 4. HUKUKİ YÜKÜMLÜLÜKLERİN TAHVİLİNDE DÜRÜSTLÜK KURALI Tahvil; tarafların yapmış oldukları sözleşmenin

kanunun aradığı bazı temel unsurları taşırken bir takım unsurlara yer verilmemiş olmasıdır. Bu durumda kanun koyucu sözleşmeyi geçersiz saymak yerine, tahvil yoluna başvurark tarafların iradesinin geçerli kılınmasını savunur.

5. SÖZLEŞMENİN DEĞİŞEN KOŞULLARA UYDURULMASI (EMPREVİZYON ) Sözleşme hukukunda egemen olan ve Türk Hukukunda kabul edilen kural, "özleşmeye bağlılık-Ahde Vefa- kuralıdır. bu kurala göre, sözleşme tamamiyle yerine getirilmelidir. Ahde vefa ilkesine göre; sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalı ve hükümlerine riayet olunmalıdır. Sözleşmeye bağlılık ilkesi hukuki güvenlik, doğruluk ve dürüstlük kuralının bir gereği olarak, sözleşme hukukunun temel ilkelerinden biridir. Karşılıklı edimleri içeren sözleşmelerde, edimler arasında mevcut olan denge şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. Buna göre akit yapıldığı sırasında mevcut bulunan şartlar önemli surette değişmişse, artık taraflar sözleşme ile bağlı olmamalıdır. Bu görüş doktrinde “Emprevizyon Teorisi” adıyla anılır.

6. YAN BORÇLARDA DÜRÜSTLÜK KURALI

HHAAKKKKIINN KKÖÖTTÜÜYYEE KKUULLLLAANNIILLMMAASSII

MK 2 / II: “ Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz”.

Bu hükümle, Medeni Kanun, hiçbir hakkın, o hakkın kötüye kullanılması şeklinde bir yetki içermediğini, bu nedenle içerdiği yetkiyi aşan şekilde bir kullanımın hak olarak hukuk düzeni tarafından korunmayacağını belirtmiştir. Böylelikle, Medeni Kanun bütün haklar yönünden genel bir ahlaki bir sınırlama getirmiştir7. Bu sınırlamaya göre; ancak, dürüstlük kuralına, özellikle de hakkın tanımındaki amaca uygun kullanıldığı ölçüde bir hakkın varlığından söz etmek mümkündür. Bu sınırın aşıldığı durumlarda, hakkın sahibine tanıdığı yetkilerin dışına çıkılmasıyla beraber, bir hakkın kullanıldığı görüntüsü altında artık haksız bir davranış gerçekleştirilmektedir.

HAKKIN KÖTÜYE KULLANILMASI DURUMLARI 1) Hakkın Dürüstlük Kurallarına Açıkça Aykırı Kullanılması ( Hakkın Kullanılmasında Meşru Bir Menfaatin Bulunmaması) 2) Kendi Ahlaka Aykırı Davranışına Dayanarak Hak Kullanılması 3) Hakkın Kullanılmasının Sağlayacağı Menfaat ile Başkasına Vereceği Zarar Arasında Aşırı Orantısızlık Bulunması 4) Çelişkili Davranışta Bulunulması ( Uyandırılan Güvene Aykırı Davranışta Bulunma ) 5) Hakkın Tanınmasındaki Amaca Aykırı Kullanılması

HHAAKKLLAARRIINN KKOORRUUNNMMAASSII

Hak sahibinin hakkı ihlal edilince ortaya hakkın korunması meselesi çıkar. Hak sahibini hakkını korumak için sahip olduğu temel yetki hakkına riayet edilmesini talep yetkisidir. Bu hakka riayet edilmezse korumak için başvurulacak temel yol ise dava açmaktır. Eğer ihlal eden kişi mahkeme kararına rağmen gönül rızası ile hükmü yerine getirmezse hak sahibi cebri icra yoluna başvurur.

Bazı durumlarda ise hak sahibine istisnaen kendi gücünü kullanarak hakkını koruma imkanları tanınmıştır. Her şeye rağmen hakka riayet sağlanmazsa ya da sağlanmasına rağmen hak sahibi zarara uğramışsa da hak sahibi için zararın tazmini isteme hakkı doğar.

HAKKIN DEVLET ELİYLE KORUNMASI

1. TALEP Başkasından bir şey yapmasını ya da yapmamasını isteme hakkıdır. Talep asıl hakka bağlı bir yetkidir. Mutlak haklarda talep yetkisi ancak hak başkası tarafından ihlal edildiği zaman doğar.

Page 14: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

14

2. DAVA Hak sahibi ya talebi sonuç vermediği için ya da bu yola başvurmakta fayda bulmaması sebebiyle hakkının korunması amacıyla yargı organına başvurabilir. Bu yetkiye dava hakkı denir.

a. Dava Türleri 1. Eda Davası: Bu davada davacı karşı tarafın bir şey yapmaya bir şey vermeye veya bir şey yapmaktan kaçınmaya

mahkum edilmesini ister.

2. Tespit Davası: Bu davalar bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığını tespit etmek için açılan davalardır.

3. Yenilik Doğuran Davalar: Yenilik doğuran hakların kullanılması amacıyla açılan davalardır. (örnek: boşanma )

b. Davaya Karşı Savunma İmkanları İkrar; bir tarafın diğer bir tarafın ileri sürdüğü bir olayın doğruluğunu beyan etmesidir.

Davacı dayandığı olguların doğru olmadığının beyan edilmesine “inkar” denir.

Davalı davacının ileri sürdüğü olguları veya dava sebebini inkar etmeyip savunmasını yeni olgulara veya hukuki sebeplere dayandırabilir. Bu savunmanın temeli usul hukuku olabileceği gibi temel hakka ilişkin hususlar da olabilir. Temel hukuka dayanan savunma imkanları iki gruba ayrılır.

İtiraz: Bir hakkın doğumuna engel olan veya bir hakkı sona erdiren olguların ileri sürülmesidir.(temyiz kudreti yokluğu hak düşürücü süre).İtiraz teşkil eden husus ileri sürülmemiş dahi olsa dava dosyasındaki bilgilerden anlaşılabiliyorsa hakim bunu re’sen nazara alabilir.

Def’i: Davalının borçlu bulunduğu edimi özel bir sebebe dayanarak yerine getirmekten kaçınmasına imkan veren bir savunma yoludur.

Davanın ve Savunmanın İspatı: Bir davada önce hangi tarafın bir husus ispat etmesi gerektiğinin tespiti davanın kaderini tayin eder. Bu hususa ispat yükü (ispat külfeti) denir. Taraflar ileri sürdükleri hakları dayandıkları olguları ispatla yükümlüdür. Ancak istisnalar mevcuttur:

a)Hakim önünde ikrar edilen olguların ispatı gerekmez.

b)Hayatın normal akışına uyan olguların ispatı gerekmez.

c)Herkesçe bilinen olguların ispatı gerekmez.

d)Kanuni bir faraziyeye veya karineye dayanan bir kimse bunun kapsamına giren bir konuda ispat yükünden kurtulur.

e)Kanunun ispat yükünü özel olarak tayin ettiği hallerde bu hükümlere uyulur.

f)İddiasını resmi sicil ve senetlere dayandıran kimse ispat yükünü yerine getrmiş olur.

Resmi Sicil ve Senetlerin İspat Gücü Kanunun alenileşmesini istediği bazı hukuki ilişkileri veya olayları kaydetmek için devlet memurları ne noterlerce tutulan sicillere resmi sicil denir. (nüfus kütüğü, tapu sicili) Resmi senet ise bir makamın katılması ile düzenlenen senettir. Resmi sicil ve senetlere güven ilkesi kanunumuzca kabul edilmiştir.

HAKKIN SAHİBİ ELİYLE KORUNMASI

Meşru Müdafaa Meşru müdafaa kişinin kendisine ya da başkasının malına, ya da şahsına yönelik sürmekte olan bir saldırıyı sonlandırmak amacıyla yaptığı savunmadır. Borçlar kanunumuz, "Meşru müdafaa halinde mütecavizin şahsına veya mallarına yapılan zarardan dolayı tazminat lazım gelmez" hükmüyle meşru müdafaanın hukuka uygunluğunu açıkça belirtmiştir.

Iztırar Hali Tehlike ile karşılaşan kişi kendini koruma endişesiyle, çoğu zaman kanunun suç olarak ön gördüğü bir fiili işlemek ve bu suretle tehlikeye karşı koymak zorunluluğunu duyar. Meşru müdafaadan farklı olarak verilen zararı tazminden tamamen kurtulmak söz konusu değildir. Zararın ne oranda tazmin edileceğini hakim belirler.

Kuvvet kullanma Kişi devletin yetkili organlarına baş vurmanın imkan dahilinde bulunması ve hakkın sonradan elde edilmesinin de mümkün olmaması durumunda hakkını korumak ve güvence altına almak kuvvet kullandığı taktirde, hukuka aykırı bir fiil işlemiş olsa dahi haksız fiil nedeniyle sorumlu tutulamaz.

Page 15: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

15

22.. KKİİTTAAPP

KKİİŞŞİİLLEERR HHUUKKUUKKUU

Page 16: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

16

BBİİRRİİNNCCİİ KKIISSIIMM GGEERRÇÇEEKK KKİİŞŞİİLLEERR

KİŞİ VE KİŞİLİK KAVRAMI Hukukta hak ve borçlara sahip olabilen varlıklara kişi denir. Bir hayvan ya da eşya ancak hakkın konusunu oluşturabilir. Buna karşılık gerçek kişiler ancak hakkın sahibi olabilir hakkın konusu olmaları mümkün değildir. Kişinin cesedi dahi hak konusu teşkil etmez.

Kişilik; şekli anlamda kişiliğe sahip olmanın yanında, kişinin hukuken korumaya değer bulunan, hukuki, maddi ve manevi varlıklarının tümünü kapsar. Diğer bir anlatımla; kişilik, hak ehliyeti, fiil ehliyeti, kişinin hayatı, maddi, manevi ve ekonomik bütünlüğü üzerindeki haklarının tümüdür.

KİŞİLERİN TÜRLERİ Kişiler ikiye ayrılmıştır. Ancak bu ayrım hak sahibi olma konusunda değil sadece meydana geliş bakımından bir ayrımdır.

KKİİŞŞİİLLİİĞĞİİNN BBAAŞŞLLAANNGGIICCII VVEE SSOONNAA EERRMMEESSİİ

KKİİŞŞİİLLİİĞĞİİNN BBAAŞŞLLAANNGGIICCII

Medeni Kanun MADDE 28.- Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer.

CENİNİN DURUMU Medeni Kanun; Çocuk hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla, ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde eder ifadesiyle ceninin sağ doğması koşuluyla anne karnındayken de hak ehliyetinin bulunduğunu ifade etmiştir. Burada bir şart söz konusudur. Ve genel kabul edilen fikre göre bu şart geciktirici niteliktedir.

KKİİŞŞİİLLİİĞĞİİNN SSOONNAA EERRMMEESSİİ

Yine Medeni Kanunun 28. Maddesi kişiliğin ölüm ile sona erdiğini belirtmiş ancak ilerleyen maddelerde gaipliğin de kişiliği sona erdiren bir hal olarak nitelendirmiştir. Buna göre kişiliği sona erdiren ölüm ve gaiplik olmak üzere iki durum vardır.

ÖLÜM Kişilik ölümle sona erer. Ölümle beraber kişiye bağlı haklar sona ererken devredilebilen haklar mirasçılara geçer. Bunun yanı sıra ölüme bağlı bazı hakların doğumu için, bu haklara sahip olacak kişilerin, kişinin ölümü anında sağ olması gereklidir (MK. Md.580, 581). Bunun gibi, özellikle vücutta tek olan ve kişinin yaşamının bunların varlığına bağlı organlarının alınması, ancak insanın ölmüş sayılmasına bağlıdır.8 Bu yüzden ölümün tanımlanması (ölüm anının belirlenmesi) gereği doğmaktadır.

Ölüm Karinesi “Bir kimse, ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren durumlar içinde kaybolursa, cesedi bulunamamış olsa bile gerçekten ölmüş sayılır.”

•İnsanlar GERÇEK KİŞİLER

•Hukuk düzenince kendilerine kişilik tanınmış, belli amaca yönelik kişi ya da mal toplulukları TÜZEL KİŞİLER

KİŞİLİĞİN SONA ERMESİ

ÖLÜM

Saptanabilir Ölüm Ölüm Karinesi Birlikte Ölüm

Karinesi

Gaiplik

Uzun süre haber alınamama

Ölüm tehlikesi içinde kaybolma

Page 17: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

17

Ölüm Karinesinin Sonuçları Kişi ölmüş gibi işlem görür.

Malvarlığı mirasçılarına paylaştırılır. Ölü kaydının düşülmesi ile beraber kişi artık ölmüş kabul edilecek mirası mirasçılarına teminat istenmeksizin mirasçılarına geçecek, kişiye bağlı hakları sona erecektir.

Ölmüş sayılan kişi geri dönerse, malvarlığının iadesi sebepsiz zenginleşme hükümlerine göredir

Evli ise evlilik birliği sona ermiş olur. Eş yeniden evlenmişse evlilik batıldır.

Birlikte Ölüm Karinesi Birden fazla kişiden hangisinin önce veya sonra öldüğünü ispat edilemezse, hepsi aynı anda ölmüş sayılır. Birlikte ölüm karinesi ölüm anına ilişkin bir karinedir. Kişilerin ölüm zamanlarının saptanması mümkün değilse aynı olay içinde olmasa da, aynı anda ölmüş kabul edilirler. Birlikte ölüm karinesinin en önemli sonucu; aynı anda ölmüş kabul edilen kişilerin birbirlerine mirasçı olamamalarıdır.

GAİPLİK Gaiplik; Ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa, hakları bu ölüme bağlı olanların başvurusu üzerine mahkeme bu kişinin gaipliğine karar verebilir.

HER İKİ HALDE DE MİRASÇILAR GAİBİN 100 YAŞINA GELMESİ İLE MİRAS ÜZERİNDE MÜLKİYET HAKKINI KAZANIR

MİRASIN GEÇMESİ Miras güvence karşılığında devredilir. Mirasçılar Geçici zilyet

olur. 15 yıl sonra mülkiyet kazanılır. Miras güvence karşılığında devredilir. Mirasçılar Geçici zilyet

olur. 5 yıl sonra mülkiyet kazanılır.

GAİPLİK KARARININ SONUÇLARI

10 gün içinde nüfus müdürlüğünegaiplik kararı bildirilir Karar son haber alma ya da kaybolma tarihinden itibaren hüküm

ifade edecek şekilde geçmişe etki eder.

İLAN SEMERESİZ KALIRSA GAİPLİK KARARI VERİLİR

İLANIN SONUCU

Gaip çıkıp gelir Ölüm tarihi belli olur Yaşadığı anlaşılır İlan semeresiz kalır

MAHKEME ÇAĞRISI Mahkeme gaip hakkında bilgisi bulunan kişilere ilanla 2 kez çağrı yapar İkinci ilanın süresi ilk ilanın yapıldığı günden başlayarak en az

altı aydır

BAŞVURU YAPABİLECEK KİŞİLER

Hakları ölüme bağlı olan kişiler, gaibin yasal temsilcisi ve savcıdır.

BAŞVURU Gaibin Türkiye’deki son yerleşim yeri; eğer gaip Türkiye’de hiç yerleşmemişse nüfus sicilinde kayıtlı olduğu yer; böyle bir kayıt da

yoksa anasının veya babasının kayıtlı bulunduğu yerin mahkemesine yapılır

GEÇMESİ GEREKEN SÜRE 5 YIL 1 YIL

GAİPLİK KARARININ ALINMASI UZUN ZAMAN HABER ALINAMAMA

ÖLÜMÜ HAKKINDA KUVVETLİ OLASILIK OLAN BİR DURUMDA KAYBOLMA

Page 18: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

18

İİKKİİNNCCİİ BBÖÖLLÜÜMM

KKİİŞŞİİNNİİNN EEHHLLİİYYEETTLLEERRİİ

HHAAKK EEHHLLİİYYEETTİİ

HAK EHLİYETİ KAVRAMI Hak ehliyeti; kişinin hak ve borçlara sahip olabilme ehliyetidir. Hak ehliyeti kişiye tanınan bir hak olmayıp hak sahibi olabilmenin ilk şartıdır. Hak ehliyeti kişinin iradesinden ve davranışlarından bağımsız olarak sadece kişi olması ile kazanmış olduğu bir ehliyettir.

FFİİİİLL EEHHLLİİYYEETTİİ

FİİL EHLİYETİ KAVRAMI Fiil ehliyeti, kişinin kendi fiillerinden sorumlu olması, kendi isteği ile ve kendisi için hak ve borç edinmesidir. Bu ehliyete kişi, doğuştan sahip olmadığı gibi, herkes de sahip değildir. Ancak kanunda belirtilen şartları taşıyan kişiler fiil ehliyetine sahiptir.

HAK EHLİYETİ VE FİİL EHLİYETİNİN FARKLARI

HAK EHLİYETİ FİİL EHLİYETİ

Kişilerin hak ve borçlara sahip olma ehliyetidir Kişilerin kendi isteğiyle hak ve borçlar yaratabilme iktidarıdır.

Pasiftir Aktiftir

Kendiliğinden kazanılır Belli şartların yerine getirilmesi ile kazanılır

Doğum anında kazanılır Sonradan kazanılır

Kazanılması herhangi bir şarta tabi değildir

Şartları vardır;

Ayırtım gücüne sahip olmak

Ergin olmak

Kısıtlanmamış olmak

Hak ehliyeti bakımından herkes eşittir Kişilerin sahip olduğu özellikler göz önünde tutularak fiil ehliyetleri belirlenir.

Tek bir ehliyetten oluşur Bünyesinde birçok ehliyet barındırır.

FİİL EHLİYETİNİN İÇERİĞİ HUKUKİ İŞLEM EHLİYETİ

DAVA EHLİYETİ

HUKUKA AYKIRI FİİLLERDEN SORUMLU OLMA EHLİYETİ

FİİL EHLİYETİNİN ŞARTLARI Fiil ehliyetinin şartları; Medeni Kanunun 10. Maddesinin lafzından anlaşıldığı üzere üç tanedir;

1. ERGİNLİK Erginlik; kanunen belirlenmiş bir yaşa gelme ya da o yaşa gelmiş kabul edilmedir.

A. Erginliğin Türleri Yasal Erginlik Erginliğin kazanılmasındaki ana kural, M.K. m. 11’de öngörülmüştür. Buna göre; erginlik, 18 yaşın doldurulmasıyla kazanılır. 18 yaşını dolduran kimse, başka bir işleme gerek olmadan, kanun gereği ergin olur

Page 19: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

19

Evlenme ile Kazanılan Erginlik Olağan Evlenme Erginliği: Evlenme erginliği MK.m.124’e göre, erkek veya kadın için on yedi yaşın doldurulmasıdır.

Olağanüstü Evlenme Erginliği: hakim, olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple on altı yaşını bitirmiş erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir.

Ergin Kılınma (Kazai Rüşt) Medeni Kanunun 12. maddesine göre; “ onbeş yaşını dolduran küçük kendi isteği ve velisinin rızası ile mahkemece ergin kılınabilir”.

Ergin Kılınmanın Şartları o 15 yaşını Doldurmuş Olma o Küçüğün İstemi o Yasal Temsilcinin Rızası o Küçük Vesayet Altında İse Vasinin Dinlenmiş Olması o Küçüğün Menfaati

2. AYIRT ETME GÜCÜ (AYIRTIM GÜCÜ) (TEMYİZ KUDRETİ) Kişinin makul surette hareket edebilme, fiillerinin sebep ve sonuçlarını idrak edebilme yeteneğine ayırt etme gücü denir. Ayırt etme gücü fiil ehliyetinin en önemli unsurudur.

MADDE 13.- Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes, bu Kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.

Ayırt etme gücü nisbi bir kavramdır bu yüzden, her olayda ayrı ayrı tespit edilmesi gerekir. Aksi ispatlanmadığı müddetçe herkes ayırtım gücüne sahip kabul edilir. Ayırt etme gücünün varlığını hakim takdir eder.

3. KISITLI OLMAMA Kısıtlanma; kanunda öngörülen sebeplerin varlığı halinde kişinin fiil ehliyetini kullanmasının kısıtlanması ya da tamamen ortadan kaldırılmasıdır. Kısıtlama sebepleri sınırlı sayıdadır. Bu haller haricinde kişinin fiil ehliyetini kullanmasının engellenmesi mümkün değildir. Kısıtlanana kişi vesayet altına alınır ve kendisine bir vasi tayin edilir. Ancak kısıtlanan kişi ergin çocuk ise velayet altına alınır.

Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı

Savurganlık, Alkol, Kötü Yaşama tarzı Madde Bağımlılığı, Kötü Yönetim

Özgürlüğü Bağlayıcı Cezaya Mahkûmiyet Bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkûm olan her ergin kısıtlanır.

İlgilinin İsteği

FFİİİİLL EEHHLLİİYYEETTİİ YYÖÖNNÜÜNNDDEENN KKİİŞŞİİLLEERRİİNN DDUURRUUMMUU

Fiil ehliyeti yönünden kişilerin ayrımı fiil ehliyeti için gerekli şartlara sahip olma durumuna göre düzenlenir. Fiil ehliyet inin şartlarından bir ya da bir kaçının yokluğu kişilerin ehliyet durumlarında değişiklik meydana getirecektir.

Page 20: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

20

EHLİ

YET

LER

İNE

RE

KİŞ

İLER

İN D

UR

UM

LAR

I

TAM

EH

LİYE

TSİZ

LER

1.

Hu

kuki

lem

e

hliy

eti:

H

yokt

ur.

Ayı

rt e

tme

gücü

olm

adığ

ınd

an i

rade

leri

d

e yo

k sa

yılır

. V

eli

veya

vas

inin

izn

iyle

d

e iş

lem

yap

amaz

lar.

Kiş

iye

sıkı

sık

ıya

bağ

lı iş

lem

leri

de

yap

amaz

lar.

İS

TİSN

ALA

R:

Evl

enm

e: B

utl

an

Hu

kuki

Du

rum

lar:

İk

i mal

ın k

arış

mas

ı, b

irle

şmes

i

Bir

şey

in b

ulu

nmas

ı D

efin

e çı

karı

lmas

ı Zi

lyet

liğin

kaz

anılm

ası

2.

Hak

sız

fiil

eh

liyet

i:

Kur

al

olar

ak

hak

sız

fiil

ehliy

etle

ri d

e yo

ktur

. So

rum

lu

tutu

lam

azla

r.

İSTİ

SNA

LAR

: A

) K

usu

rsu

z so

rum

lulu

k h

alle

rin

de

soru

mlu

tu

tula

bilir

. -İ

şçi ç

alış

tıra

nın

so

rum

lulu

ğu

-Hay

van

idar

e ed

enin

so

rum

lulu

ğu

-Ev

baş

kan

ının

sor

um

lulu

ğu,

-Bin

a m

alik

inin

so

rum

lulu

ğu.

B)

Hak

kan

iyet

İlk

esi:

Hak

im

ehliy

etsi

z ki

mse

yi k

ısm

en v

eya

tam

amen

so

rum

lu

tuta

bili

r.

Zen

gin

ak

ıl h

asta

sın

ın

faki

r ki

şin

in

tarl

asın

ı ya

kmas

ınd

a d

uru

m

yled

ir.

* K

işi a

yırt

etm

e gü

cün

ü is

teği

d

ışın

da

geçi

ci o

lara

k ka

ybed

erse

, h

aksı

z fi

ilden

so

rum

lu o

lmaz

. 3.

Dav

a eh

liye

ti:

Yokt

ur.

SIN

IRLI

EH

LİYE

TSİZ

LER

Bu

ki

şile

r ay

ırt

etm

e gü

cün

e sa

hip

o

lmak

la b

irlik

te,

küçü

k ve

ya k

ısıt

lı o

lan

kişi

lerd

ir.

Bu

kişi

lerd

e eh

liyet

sizl

ik a

sıl,

ehliy

et is

tisn

adır

. H

uku

ki iş

lem

eh

liye

tle

ri:

1.

Tek

baş

ları

na

yap

amay

acak

ları

lem

ler:

Ken

dile

rin

i b

orç

altı

na

soka

n iş

lem

leri

ve

li ve

ya

vasi

leri

nin

iz

niy

le

yap

arla

r.

Örn

eğin

ayd

a ai

lesi

nd

en 5

00 Y

TL p

ara

alan

bi

r öğ

ren

ci

bu

par

a ile

h

uku

ki

işle

mle

r ya

pmay

a iz

inli

sayı

lır.

İzin

siz

işle

mle

rde

“te

k ta

rafl

ı bağ

lam

azlık

” sö

z ko

nu

sud

ur.

2.

K

end

i b

aşla

rın

a ya

pab

ilece

kle

ri

işle

mle

r

A-

Kar

şılık

sız

kaza

nım

lar)

: Ö

rneğ

in

bağ

ış k

abu

l ed

ebili

r.

B-S

erb

est

mal

lar

üze

rin

de

tasa

rru

f

Me

slek

le iş

tiga

l A

ile d

ışın

da

yaşa

ma

C

-Kiş

iye

sık

ı sık

ıya

bağ

lı h

akla

r:

Niş

anı

bo

zma,

b

oşa

nma

dav

ası

açm

a gi

bi.

3.

Hiç

yap

amay

acak

ları

işle

mle

r

– Ö

nem

li b

ağış

lard

a b

ulu

nmak

Kef

il ol

mak

Vak

ıf k

urm

a

Hak

sız

Fiil

Ehliy

eti

: A

yırt

ım

gücü

ne

sah

ip

old

ukl

arın

dan

h

aksı

z fi

il eh

liyet

leri

va

rdır

, bi

zzat

so

rum

lu

olu

rlar

. D

ava

Ehliy

eti

: Sa

dec

e ke

nd

i b

aşla

rın

a

yap

abile

cekl

eri

işle

mle

r ile

h

aksı

z fi

il eh

liyet

leri

kap

sam

ınd

a d

ava

ehliy

etin

e sa

hip

tirl

er.

SIN

IRLI

EH

LİYE

TLİL

ER

(YA

SAL

DA

NIŞ

MA

N A

TAN

MIŞ

KİŞ

İLER

)

Ku

ral

ola

rak

her

rlü

lem

i ya

pab

ilmek

le b

irlik

te b

azı

işle

mle

r iç

in

izin

al

mal

arı

gere

kir.

B

u ki

şile

rde

ehliy

etlil

ik a

sıl,

ehliy

etsi

zlik

isti

snad

ır.

1.Ev

li ki

şile

r:

A.

Aile

ko

nu

tun

un

de

vrin

de,

h

akla

rın

sın

ırla

nd

ırılm

asın

da

ve k

iran

ın f

eshi

nd

e d

iğer

eşi

n r

ızas

ını a

lmal

ıdır

lar.

B

. P

aylı

lkiy

et

üze

rin

de

tasa

rru

fta

bu

lunm

ak iç

in d

iğer

eşi

n rı

zası

ger

ekir

.

2.K

en

dis

ine

yasa

l d

anış

man

at

anan

ki

şile

r: K

ısıt

lanm

alar

ı iç

in y

eter

li se

bep

yo

ktu

r, k

oru

nmal

arı

için

fiil

eh

liyet

leri

nır

lan

an

ergi

n

kişi

lerd

ir.

Bu

ki

şile

re

yasa

l d

anış

man

at

anır

. A

şağı

dak

i

işle

mle

ri

yasa

l d

anış

man

ın

on

ayı

ile

yap

abili

rler

: 1.

Dav

a aç

ma

ve s

ulh

olm

a.

2. T

aşın

maz

alım

-sat

ımı,

reh

ni

ve b

aşka

ay

ni h

ak k

urm

a.

3. Ö

dün

ç ve

rme

ve a

lma

4.

Kıy

met

li ev

rak

alım

-sat

ımı,

reh

ni.

5.

Bağ

ışla

ma

veya

kef

il o

lma

6.

Kam

biyo

taa

hh

üd

ü al

tın

a gi

rme

7.

An

apar

ayı a

lma

8.

O

lağa

n

yön

etim

nırl

arı

dışı

nd

a

kala

n y

apı i

şler

i.

YA

PTI

RIM

: Sı

nır

lı eh

liyet

li ki

şile

r ya

sal

dan

ışm

anın

o

luru

nu

alm

adan

lem

ya

par

lars

a, t

ek t

ara

flı

bağ

lam

azl

ık o

lur.

K

arşı

ta

raf

işle

mle

b

ağlıd

ır,

sını

rlı

ehliy

etli

kişi

o

nay

ve

rilm

ez

ise

bağ

lı o

lmaz

.

TAM

EH

LİY

ETLİ

LER

Fiil

ehliy

eti

kap

sam

ına

gire

n

tün

işle

mle

ri

yap

abili

rler

. EH

LİYE

TLER

İ

TAM

DIR

: 1

. Hu

kuki

işle

m e

hliy

eti

2. H

aksı

z fi

il eh

liyet

i 3

. Dav

a eh

liyet

i

Page 21: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

21

ÜÜÇÇÜÜNNCCÜÜ BBÖÖLLÜÜMM KKİİŞŞİİLLİİKK HHAAKKKKII . 1- Kişilik hakları mutlak hak grubuna girer. Bu nedenle herkese karşı ileri sürülebilirler.

2- Kişilik hakları maddi değere sahip değildirler bu nedenle şahıs varlığı haklarına girerler.

3- Kişilik hakları kişinin kişiliğinden ayrılmaz bir karakter taşımaları sebebiyle vazgeçilmesi ve devredilmesi mümkün değildir.

4- Kişilik hakları kişiye insan olması nedeniyle tanınmıştır.

5- Bu hakların kişiye bağlı haklar olması nedeniyle; kural olarak mirasçıya geçmesi de mümkün değildir,

6- Kişilik hakları zamanaşımına uğramaz ve hak düşürücü süreye tabi değildir.

7- Kişilik hakları esas olarak savunma sağlayan haklardır.

KKİİŞŞİİLLİİĞĞİİNN KKOORRUUNNMMAASSII

KİŞİLİĞİN İÇE KARŞI KORUNMASI (VAZGEÇME VE AŞIRI SINIRLAMAYA KARŞI) “ Kimse hak ve fiil ehliyetinden kısmen de olsa vazgeçemez. Kimse özgürlüklerinden vazgeçemez veya onları hukuka ya da ahlaka aykırı sınırlayamaz.

KİŞİLİĞİN DIŞA KARŞI KORUNMASI Kişiliğin dışa karşı (haricen) korunması, kişilik haklarını dıştan, yani başkalarından gelebilecek olan haksız (hukuka aykırı) saldırılara karşı korumak demektir. Medeni Kanunumuz kişiliği dışa karşı korumaktadır.

MK. m. 24’e göre, "Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir". "

hakim, kişilik hakkına saldırı iddiası ile karşılaştığı zaman, önce, tecavüze uğradığı iddia edilen varlığın, hukuken korunan kişisel varlıklardan olup olmadığını tespit edecektir. Hukuka aykırılığın tespitinde hakime MK. md. 24/II yol göstericidir. Bu hükümde hukuka aykırılığı ortadan kaldıran haller sayılmıştır.

Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası

Daha üstün nitelikte özel ya da kamusal yarar

Kanunun verdiği yetkinin kullanılması hukuka aykırılığı ortadan kaldırır.

4. KİŞİLİK HAKLARINA SLADIRI HALİNDE AÇILACAK DAVALAR

1. Tespit Davası Medeni Kanunumuza göre, kişilik haklarına saldırıda bulunulan kişi, sona ermiş olsa bile etkileri hala

devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir 2. Saldırıya Son Verilmesi Davası Bir kimsenin kişilik haklarına karşı hukuka aykırı bir saldırıda bulunulması ve sal-

dırının devam etmekte olması halinde açılabilecek olan dava, saldırıya son verilmesi davası (men davası)dır. 3. Önleme Davası Önleme davası, halen mevcut olmamakla beraber birtakım belirtilerden pek yakın bir zamanda

gerçekleşmesi beklenen bir hukuka aykırı saldırı tehlikesine karşı açılan davadır. 4. Tazminat Davası Maddi tazminat davası, kişilik hakları saldırıya uğramış kişinin bu saldırıdan dolayı uğramış olduğu

maddi zararı karşılayan davadır.

Manevi Tazminat Davası Kişilik haklarına karşı hukuka aykırı bir saldırıda bulunulan kimse, manevi zarara da uğramış olabilir. Manevi tazminat talebi karşı tarafça kabul edilmedikçe sağlararası işlemle başkalarına devredilemez, miras bırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara da geçmez (MK. m. 25/IV).

DAVA DAVANIN AMACI HUKUKA AYKIRILIK İHLAL EDENİN KUSURU

Önleme Davası Ortaya Çıkacak Saldırının

önlenmesi Gerekli Aranmaz

Durdurma Davası Mevcut, devam eden saldırıyı

durdurma Gerekli Aranmaz

Tespit Davası Saldırının hukuka aykırılığını

tespit Gerekli Aranmaz

Bildirme/Düzeltmenin açıklanması veya kararın ilanı

Bildirme, düzeltmenin açıklanması, kararın ilanı

Gerekli Aranmaz

Maddi Tazminat Davası Tazminata hükmetme Gerekli Kural olarak aranır

Manevi Tazminat Davası Tazminata hükmetme Gerekli Kural olarak aranır

Kazancın İadesi Davası Saldırıdan elde edilen Kazancın

iadesi Gerekli Aranmaz

Page 22: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

22

ALT

S

OY

ÜS

T S

OY

KKİİŞŞİİNNİİNN DDİİĞĞEERR KKİİŞŞİİLLEERRLLEE VVEE YYEERRLLEE İİLLİİŞŞKKİİSSİİ

HHIISSIIMMLLIIKK

Hısımlık, doğal ya da bazıilişkiler sonucu, kişi ile belirli kimseler arasında kurulan ve hukuki sonuçlar doğuran bir bağdır. Hısımlık, kuruluş şekline göre, üç türlüdür:

Kan hısımlığı

Kayın hısımlığı

Evlat edinmeden doğan hısımlık

KAN HISIMLIĞI Biri diğerinin soyundan veya ortak bir soydan gelen kişiler arasındaki bağa kan hısımlığı denir. Kan hısımlığının derecesi hısımları birbirine bağlayan doğum sayısıyla belli olur.

1. TÜRLERİ

a. Üstsoy (usûl) - Altsoy (füru) Hısımlığı Biri diğerinden gelen kişiler arasında üstsoy- altsoy hısımlığı vardır. Yani anne ve baba ve üste doğru uzanan doğumla kurulan bağlar üstsoy, alta doğru uzanan bağlar ise alt soydur.

b. Yansoy Hısımlığı Ortak kökten gelen kişiler arasındaki hısımlığa yansoy hısımlığı denir ( MK. md. 17/II). Kardeşler arasında; dayı, hala, teyze, amca ile yeğen arasındaki, kardeş çocukları arasındaki hısımlık yansoy kan hısımlığıdır.

Yansoy kan hısımlığı; tam ya da yarım kan olabilir. Ortak köklerin her ikisi de müşterek ise tam kan yansoy hısımlığı söz konusu olur. Buna karşılık köklerden sadece birinin ortak olması halinde yarım kan yansoy hısımlığı vardır.

2. SONUÇLARI Kan Hısımlığına Bağlanan Hukuki Sonuçlar

Kan hısımlığına bağlanan en önemli sonuçlar şunlardır:

o Evlenme Yasağı: üstsoy ve altsoy arasında, üçüncü dereceye kadar yansoy hısımları ( yeğen ile amca, dayı, hala, teyze ) arasında evlenme yasaktır.

o Mirasçılık: Medeni Kanuna göre yasal ve saklı paylı mirasçılar sadece kan hısımlarıdır (eş ve evlatlık hariç)

o Vesayet :, vasi atamada kan hısımlığı tercih sebebidir.

o Dernekte Oy Kullanma Yasağı: Dernek üyesi, kendisi, eşi veya üstsoy ve altsoyu arasındaki işlerde oy kullanamaz

o Nafaka Ödeme Yükümlülüğü: herkes, yardım etmediği takdirde zor duruma düşecek olan üstsoy ve altsoyuna, kardeşlerine yardım ile yükümlüdür.

o Tanıklıktan Kaçınma: davada, taraflardan birinin altsoyu ve üstsoyu ile üçüncü derece dahil yansoy hısımları tanıklıktan kaçınabilirler.

o Hakimin Davaya Bakma Yasağı ve Red Sebepleri: Hakimin altsoy ve üstsoyu ile üçüncü dereceye kadar yansoy hısımlarının davasına bakması yasaktır

o Anonim Ortaklarda Denetçi Olma Yasağı: Anonim ortaklık yöneticilerinin altsoy ve üstsoyları, üçüncü derece dahil yansoy hısımları denetçi olamazlar.

KAYIN (SIHRİ) HISIMLIĞI Kayın evlenme ile anlamına gelir. Eşlerden biri ile diğer eşin kan hısımları, aynı tür ve dereceden kayın hısımları olur. Kayın hısımlığı, kendisini meydana getiren evliliğin sona ermesiyle ortadan kalkmaz .

SUNİ HISIMLIK Evlatlık ile evlat edinen arasında evlat edinme işleminden dolayı meydana gelen bağ suni bir bağdır ve hısımlık doğurur

Page 23: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

23

YYEERRLLEEŞŞİİMM YYEERRİİ

TANIM Yerleşim yeri bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir (MK m. 19/I).

Öğretide kabul edilen görüşe göre; yerleşim yeri, bir kimsenin hayat faaliyetlerinin ve kişisel ilişkilerinin merkezi olan yerdir9.

ÇEŞİTLERİ

1. İRADİ YERLEŞİM YERİ (BAĞIMSIZ YERLEŞİM YERİ, ASLİ YERLEŞİM YERİ) Sürekli kalma niyetiyle oturulan yere iradi yerleşim yeri denir (MK m. 19/I). Kişi yerleşim yerini kendi özgür iradesi ile seçer.

2. İTİBARİ YERLEŞİM YERİ (TALİ YERLEŞİM YERİ) Türkiye’de henüz bir yerleşim yeri edinmemiş olan kimsenin halen oturduğu yer, yerleşim yeri sayılır. Yerleşim yerinin zorunluluğu ilkesinin doğal bir uzantısıdır.

3. YASAL YERLEŞİM YERİ Başka bir kişiye veya kuruma hukuki bağımlılığı olan kişilerin yerleşim yeri kanun koyucu tarafından tespit edilmiştir. Burada kişinin iradesi göz önünde tutulmaz. Bu konunun iki tane örneği vardır:

Velayet altında bulunan çocuğun yerleşim yeri, ana ve babasının, ana ve babanın ortak yerleşim yeri yoksa, çocuğun kendisine bırakıldığı ana veya babanın yerleşim yeridir.

Diğer hallerde çocuğun oturma yeri, onun yerleşim yeri sayılır (MK m. 21).

Vesayet altındaki kişilerin yerleşim yeri, bağlı oldukları vesayet makamının bulunduğu yerdir.

KKİİŞŞİİSSEELL DDUURRUUMM SSİİCCİİLLLLEERRİİ

Bir kimsenin kişisel durumunun kaydedildiği sicillere kişisel durum sicili adı verilir. Kişinin, doğum, ölüm, evlenme boşanma, soybağı değişikliği, evlat edinilmesi gibi durumları kişisel durum siciline kaydedilir. Doğum ğ30 gün ölüm 10 gün içinde nüfusa bildirilmelidir.

KİŞİSEL DURUM SİCİLİNE İLİŞKİN GENEL İLKELER

1. SİCİL KAYITLARININ BÜTÜNLÜĞÜ İLKESİ Kişisel durum kütüklerinin tüm ülke içinde veya dışındaki vatandaşların kişisel durum ve değişikliklerinin tam ve toplu olarak belirtilmesi ilkesidir.

2. GİZLİLİK İLKESİ Medeni Kanundaki diğer sicillerin aksine nüfus kütükleri kamuya açık siciller değildir.

3. SİCİL KAYITLARININ İSPAT GÜCÜ Kişisel durum sicilleri de resmi sicillerin ispat gücüne sahiptir.

NÜFUS KÜTÜKLERİNİN TUTULMASI VE YANLIŞ TUTULMASINDAN DOĞAN SORUMLULUK Kişisel durum sicilinin tutulmasından doğan zararlar, kusurlu memura rücu edilmek kaydıyla, Devletçe tazmin edilir. Tazminat ve rücu davaları, kişisel durum sicilinin tutulduğu yer mahkemesinde açılır”.

Page 24: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

24

İİKKİİNNCCİİ KKIISSIIMM TTÜÜZZEELL KKİİŞŞİİLLEERR

TÜZEL KİŞİ KAVRAMI UNSURLARI Bir kişi ya da mal toplulğunun tüzel kişilik kazanabilmesi çin bir takım unsurlara sahip olması gerekmektedir;

o Belli ve Sürekli Bir Amaç

o Örgütlenme Unsuru: Tüzel kişiler örgüt niteliği taşırlar, aksi halde tüzel kişi olmazlar.

o Bağımsızlık Vasfı: Tüzel kişilik bünyesindeki kişi ve mallardan bağımsız bir nitelik taşır böylelikle tek başına hak ve borçlara sahip olabilir.

TÜZEL KİŞİLİĞİN KAZANILMASI 1) İzin Sistemi: Tüzel kişilik devletin bu hususta yetkili kıldığı bir makamın izniyle kazanılır.

2) Serbest Kuruluş Sistemi: Bu sistemde tüzelkişinin kuruluşuna devletin müdahalesi yoktur

3) Tescil Sistemi: Tüzel kişilik kanunda belirtilmiş sicile tescil ile kişilik kazanır.

TÜZEL KİŞİLERİN HAK EHLİYETİ Tüzel kişiler, kanunda öngörülen şartlara sahip oldukları anda hak ehliyetine kavuşurlar.

Tüzel kişilerde hak ehliyeti amaçlarıyla sınırlıdır (Ultra Vires ilkesi). Başka bir ifade ile bir tüzel kişinin amacına uygun olmayan, amacı dışında hak sahibi olması veya borç altına girmesi mümkün değildir.

TÜZEL KİŞİLERİN FİİL EHLİYETİ “ Tüzel kişiler, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla fiil ehliyetini kazanırlar”.

Bu hükme göre, tüzel kişiler fiil ehliyetini, kanuna göre zorunlu organlarını oluşturdukları anda kazanacaktır. Aynı şekilde organların kurulmaması da fiil ehliyetinin sona ermesini ifade eder. Ancak çoğu zaman görülen tüzel kişilerin kanuni organlarını kurmaması durumunda kişiliğinin sona ermesidir.

Organlar, hukuki işlemleri ve diğer bütün fiilleriyle tüzel kişiyi borç altına sokarlar.” Organın yaptığı hukuki işlemler tüzel kişiyi bağlar. Organ, tüzel kişinin kanuni temsilcisi olduğu için yaptığı işlemi tüzel kişi yapmış sayılır.

Tüzel kişinin fiil ehliyetinin, bir diğer ifadeyle, organın tüzel kişiyi temsil etmesinin sınırını, tüzel kişinin hak ehliyeti oluşturur

TÜZEL KİŞİLİĞİN SONA ERMESİ Tüzel kişinin malvarlığı, kanunda veya kuruluş belgesinde başka bir hüküm bulunmadıkça ya da yetkili organı başka türlü karar vermedikçe, en yakın amacı güden kamu kurum veya kuruluşuna geçer. Bu malvarlığı daha önce özgülendiği amaç için kullanılır. Hukuka veya ahlaka aykırı amaç güttüğü için kişiliği mahkeme kararıyla sona eren tüzel kişinin malvarlığı her halde ilgili kamu kuruluşuna geçer.

Page 25: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

25

DDEERRNNEEKKLLEERR

DERNEK KAVRAMI Medeni Kanunumuzun tanımına göre; Dernekler, en az yedi gerçek veya tüzel kişinin kazanç paylaşma dışında belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları, tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarıdır.

Dernek tüzüğü hazırlandıktan sonra derneğin kurulduğu yerin en büyük mülki amirine verilmelidir. Mahallin en büyük mülki amirine başvurulması üzerine, tüzük idare tarafından 60 gün içinde incelenir. İncelemenin konusu, tüzüğün hukuka uygunluğunun araştırılmasıdır. dernekler yapılan yazılı bildirimi izleyen 6 ay içinde derneğin ilk genel kurul toplantısını yapmalıdır. İlk genel kurulda derneğin zorunlu organları seçilir ve bu organlar 30 gün içinde en büyük mülki amirine bildirilir. 6 aylık süre içinde ilk genel kurul toplantısı yapılamaz veya zorunlu organlar seçilmezse dernek kendiliğinden dağılmış sayılır.

ÜYELİĞİN KAZANILMASI Fiil ehliyetine sahip bulunan her gerçek kişi, derneklere üye olma hakkına sahiptir.

Yazılı olarak yapılacak üyelik başvurusu, tüzükte başkaca bir düzenleme yoksa, dernek yönetim kurulunca en çok otuz gün içinde karara bağlanır ve sonuç yazıyla başvuru sahibine bildirilir. Başvurusu kabul edilen üye, bu amaçla tutulacak deftere kaydedilir. Hiç kimse, bir derneğe üye olmaya ve hiçbir dernek de üye kabul etmeye zorlanamaz.

4. ÜYELİĞİN SONA ERMESİ Üyelik kural olarak; kanunda veya tüzükte yer alan niteliklerin sonradan kaybedilmesiyle kendiliğinden sona erer

Çocuğun çocuk derneği üyesi iken 18 yaşını tamamlaması, derneğin sona ermesi, üyenin fiil ehliyetini kaybetmesi da kanundan doğan diğer kendiliğinden sona erme sebepleridir.

Her üye altı ay önceden yazılı olarak bildirmek kaydıyla, dernekten kendi isteğiyle çıkma hakkına sahiptir.

Derneğin üyeyi üyelikten çıkarma hakkı vardır. Çıkarma, derneğe, üye ile olan sürekli hukuki ilişkisini tek taraflı olarak sona erdirme imkanı veren bozucu yenilik doğuran bir haktır. İhraç konusunda yetkili organ genel kuruldur

DERNEĞİN ORGANLARI Derneğin, genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kurulu olmak üzere üç tane zorunlu organı vardır. Zorunlu organları dışında derneklerin, başka organlar oluşturabilmesi mümkündür ancak, bu organlara zorunlu organların görevi, yetki ve sorumlulukları devredilemez.

1. GENEL KURUL Derneğin en üst organıdır. Derneğin her türlü, tüm üyelerinden oluşan genel kurul, derneğin en yetkili karar organıdır. Derneğin mahiyeti itibariyle bir alt organa devri mümkün olmayan bütün yetkiler genel kuruldadır

10.

a. Genel Kurulun Yetki ve Görevleri o Üyeliğe kabul, üyelikten çıkarma hakkında son kararı vermek o Dernek organlarını seçmek o derneğin diğer bir organına verilmemiş işleri görmek o Derneğin diğer organlarını denetlemek ve onları haklı sebeplerle görevden alabilmek o Derneğin feshine karar verebilmek o Taşınmaz mal edinmeye yetki vermek o Şube açmak o Dernek tüzüğünün değiştirilmesi

b. Genel Kurul Toplantıları Dernekler, dernek tüzüğünün ve kuruluş bildirisinin yetkili idari mercilerce kabulünün bildirilmesini izleyen 6 ay içinde ilk genel kurul toplantılarını yapmak ve zorunlu organlarını oluşturmakla yükümlüdürler

Genel kurulun tüzükte belirtilen zamanlarda yönetim kurulunun çağrısı üzerine yaptığı toplantıya olağan genel kurul denir. Bu toplantıların en az 3 yılda bir yapılması gerekmektedir.

Genel kurul, yönetim veya denetim kurulunun gerekli gördüğü hallerde ya da dernek üyelerinden beşte birinin yazılı başvurusu üzerine, yönetim kurulu tarafından toplantıya çağırılabilir. Bu durumda toplantı olağanüstü genel kurul adını alır.

Page 26: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

26

Toplantı Usulü Genel kurul, yönetim kurulu tarafından en az 15 gün önceden bildirmek kaydıyla toplantıya çağırılır. Bu amaçla toplantının günü, saati, yeri ve gündemi üyelere bir yazıyla bildirilir.

Genel kurul toplantısı tüzükte aksine hüküm bulunmadıkça dernek merkezinin bulunduğu yerde yapılır. Genel kurul, katılma hakkı bulunan üyelerin salt çoğunluğunun; tüzük değişikliği ve derneğin feshi hallerinde ise üçte ikisiyle toplanır.

Genel kurul toplantısında yalnızca gündemde yer alan maddeler görüşülür. Ancak toplantıda hazır bulunan üyelerin en az 1/10’i tarafından görüşülmesi yazılı olarak istenen konuların gündeme alınması zorunludur

Kural olarak genel kurul kararları toplantıya katılan üyelerin salt çoğunluğuyla alınır. Ancak tüzük değişikliği ve derneğin feshi kararları için toplantıya katılan üyelerin 2/3 çoğunluğu gerekir.

2. YÖNETİM KURULU Beş asıl ve beş yedek üyeden az olmamak üzere11 dernek tüzüğünde belirtilen sayıda üyeden oluşan yönetim kurulu derneğin yürütme ve temsil organıdır.

Görevleri; Dernek işlerini görmek

Derneği temsil etmek

Dernek için yardımcı kişi tayin etmek

Genel kurulu toplantıya çağırmak

3. DENETLEME KURULU Denetleme kurulu, 3 asıl ve 3 yedek üyeden az olmamak üzere genel kurulca seçilen, yönetim kurulunun işlerini, işlemlerini, yazışmalarını, defterlerini ve hesaplarını gözetleyip denetleyen organdır.

DERNEĞİN SONA ERMESİ

1. SONA ERME NEDENLERİ

2. SONA ERME SONUÇLARI Genel kurul kararı ile feshedilen veya kendiliğinden sona erdiği tespit edilen derneğin para, mal ve haklarının tasfiyesi, tüzüğünde gösterilen esaslara göre yapılır

Tüzükte tasfiyenin ne şekilde yapılacağının genel kurul kararına bırakıldığı hallerde, genel kurul tarafından bir karar alınmamış veya genel kurul toplanamamışsa yahut dernek mahkeme kararı ile feshedilmişse, derneğin bütün para, mal ve hakları, mahkeme kararıyla derneğin amacına en yakın ve kapatıldığı tarihte en fazla üyeye sahip derneğe devredilir.

•Amacın gerçekleşmesi, gerçekleşmesinin imkânsız hale gelmesi.

•Sürenin sona ermesi.

•İlk genel kurul toplantısının kanunda öngörülen sürede yapılmamış ve zorunlu organların oluşturulmamış olması.

•Borç ödemede acze düşmüş olması.

•Tüzük gereğince yönetim kurulunun oluşturulmasının olanaksız hale gelmesi.

•Olağan genel kurul toplantısının iki defa üst üste yapılamaması.

KENDİLİĞİNDEN

•Genel Kurul Kararıyla Fesih (Derneğin Kendi feshetmesi )

•Mahkeme Kararıyla Dağıtılma •Derneğin Amacının Kanuna veya Ahlaka Aykırı Hale Gelmesi

•Kuruluşundaki Kanuna Aykırılık ve Eksikliklerin Giderilmemesi

•Suç Kaynağı Haline Gelen Derneğin Kapatılması

YETKİLİ MAKAM KARARIYLA

Page 27: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

27

VVAAKKIIFFLLAARR

KAVRAM Vakıf; gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluklarına verilen isimdir. Vakıflar mal topluluğu şeklindeki tüzel kişilerdir.

VAKFIN KURULUŞU Vakıf kurma iradesi, noterde düzenleme şeklinde yapılacak bir resmi senetle veya ölüme bağlı tasarrufla açıklanır. Ancak vakfın kurulması için yetkili asliye hukuk mahkemesine başvurularak tescilinin sağlanması gereklidir. Vakıf, yerleşim yeri mahkemesi nezdinde tutulan sicile tescil ile tüzel kişilik kazanır.

Resmi senetle vakıf kurma işlemi temsilci aracılığıyla yapılabilir. Ancak, temsil yetkisinin noterlikçe düzenlenmiş bir belgeyle verilmiş olması ve bu belgede vakfın amacı ile özgülenecek mal ve hakların belirlenmiş bulunması gereklidir.12

VAKFIN ORGANLARI Vakfın tek zorunlu organı; yönetim kuruludur.

Yeni vakıfların yönetim organı vakıf senedine göre oluşturulur. Yöneticilerin çoğunluğunun Türkiye’de yerleşik bulunması zorunludur.

Bu vakıfların organlarında ölüm, istifa ya da herhangi bir nedenle eksilme olduğu takdirde vakıf senedindeki hükümlere göre eksiklik tamamlanır. Vakıf senedinde hüküm bulunmaması halinde; öncelikle senet değişikliği yapılmak suretiyle eksiklik giderilir.

VAKFIN SONA ERMESİ

Vakfın sona ermesi üzerine vakıf malvarlığının tasfiyesi işlemine geçilir.

Tasfiye sonucunda kalan malvarlığı, vakıf senedinde yazılı hükümlere göre; senetlerinde özel bir hüküm bulunmayanlarda ise, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün görüşü alınarak mahkeme kararıyla benzer amaçlı bir vakfa tahsis edilir

Vakfın amacının kanuna aykırı olması nedeniyle mahkeme kararıyla sona erdirilmesi halinde ise, tasfiyeden arta kalan malvarlığı, vakıf senedinde hüküm bulunsa dahi, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne intikal eder

DERNEK İLE VAKIF ARASINDAKİ FARKLAR

DERNEK VAKIF

Kişi topluluğudur Mal topluluğudur

En az 7 kişi ile kurulur Malların özgülenmesi ile kurulur. Tek bir kişinin dahi mallarını özgülemesi yeterlidir.

Üyelik esasına dayanır. Üyeler varlık koşuludur Üyelik zorunlu olmamakla beraber, üye olunması mümkündür.

Zorunlu organları;

o Genel Kurul

o Yönetim Kurulu

o Denetleme Kuruludur

Zorunlu organı sadece Yönetim Kuruludur.

Tek bir amaç vardır Birden fazla amaç olabilir.

•vakfın amacının imkânsız hale gelmesi

•vakfın gayesinin gerçekleşmiş olması

•vakfın malvarlığının o amacı gerçekleştirmeye yetmeyecek olması

•vakıf senedinde bulunan hükümler

KENDİLİĞİNDEN

•Cumhuriyetin Anayasa ile belirlenen niteliklerine ve Anayasanın temel ilkelerine, hukuka, ahlaka, milli birliğe ve milli menfaatlere aykırı hale gelmesi

•belli bir ırk veya cemaat mensuplarını destekler nitelik kazanması

MAHKEME KARARIYLA

•Eğer bir vakıf kurulduktan sonra vakfı kuranın kalan malları kendi borçlarını ödemeye yetmiyorsa alacaklıları iptal davası açabilirler

ALACAKLILARIN VEYA SAKLI PAY SAHİBİ

MİRASÇILARIN İTİRAZI

Page 28: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

28

ÜÜÇÇÜÜNNCCÜÜ KKİİTTAAPP

AAİİLLEE HHUUKKUUKKUU

Page 29: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

29

AAİİLLEE HHUUKKUUKKUU

AİLE HUKUKUNUN ÖZELLİKLERİ 1. İlişki tiplerinin sınırlı sayıda olması 2. Geniş ölçüde emredici kurallara dayanma 3. Çocuk ve zayıfları koruma 4. Devlet müdahalesi 5. Şekle bağlılık 6. Eşitlik ilkesi

NNİİŞŞAANNLLIILLIIKK Medeni Kanunumuz “ Nişanlanma evlenme vaadiyle olur.” Hükmü ile nişanlanmanın, evlenmenin ön aşaması olduğunu ifade etmek istemiştir Nişanlanma aile hukuku nitelikli bağımsız bir akit olup, ileride birbirleriyle evlenmek isteyen ayrı cinsten iki kişinin, aynı yöndeki irade açıklamasıdır.

NNİİŞŞAANNLLIILLIIĞĞIINN MMEEYYDDAANNAA GGEELLMMEESSİİ

KURUCU UNSURLAR KARŞILIKLI EVLENME VAADİ

VAADİN KARŞILIKLI İKİ CİNSİYET ARASINDA OLMASI

NİŞANININ GEÇERLİLİK ŞARTLARI a. EHLİYET

Tam ehliyetli ve Sınırlı ehliyetli kişilerin nişanlanma ehliyeti de tamdır. Yani bu kişiler kendi başlarına hiç kimsenin rızasına bağlı olmaksızın. Nişanlanabilirler. Sınırlı ehliyetsizler, yani ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar ise, ancak yasal temsilcilerinin izniyle nişanlanma sözleşmesi yapabilirler. nişanlanma akdinin geçerli olabilmesi için, kişi sınırlı ehliyetsiz ise yasal temsilcisinin rızası gerekir.

b. HUKUKA, AHLAKA AYKIRI OLMAMA Burada üzerinde durulması gereken iki hal vardır. Öncelikle bir kişi birden fazla kişi ile nişanlı olamaz. bir kişi aynı zamanda iki nişanlılığı birlikte yürütmek üzere ikinci defa nişanlanmışsa ikinci nişanlanma ahlaka aykırılık sebebiyle hükümsüzdür.

Diğer bir durum ise; nişanlanmanın şarta bağlanmasıdır. Nişan şarta bağlanabilir. Şart süre olabileceği gibi bozucu ya da geciktirici nitelikte de olabilir. Ancak şart ahlaka, hukuka aykırı olamaz.

c. EVLENMENİN İMKANSIZ OLMAMASI Aralarında evlenme engeli bulunan kişilerin nişanlanması evlilik sonucunu doğuramayacağından ötürü nişan hükümsüzdür.

NNİİŞŞAANNLLIILLIIĞĞIINN SSOONNAA EERRMMEESSİİ

SONA ERME HALLERİ 1. EVLENME 2. TARAFLARIN ANLAŞMASI 3. BOZUCU ŞARTIN GERÇEKLEŞMESİ 4. EVLENMENİN İMKANSIZLAŞMASI

Ölüm

Taraflardan birinin cinsiyet değiştirmesi

Evlilik için kesin bir evlenme engelinin meydana gelmesi

5. NİŞANI BOZMA Nişanın tek taraflı irade beyanı ile sona erdirilmesine nişanı bozma adı verilir. Nişanı bozma haklı ya da haksız bir sebebe dayanabilir.

Haklı Sebeple Bozma Nişanlılığın devamını ve evlenmeyi, dürüstlük kuralı çerçevesinde bir taraftan beklenemez kılan sebepler nişanı bozmak için haklı sebep oluşturur

. nişanın bozulması karşı tarafın kusurlu davranışından kaynaklanmakta ise

nişanı bozan tarafın tazminat isteme imkanı doğar.

Haklı sebep örnekleri; Nişanlısının bir karakter özelliğini ya da nişanlanmadan çok önceye ilişkin hoş olmayan özel hayatını öğrenme, şiddetli hayat felsefesi ya da inanç ayrılığı, diğer nişanlının devamlı ve ağır bir hastalığa yakalanması…

Haksız Sebeple Bozma Dürüstlük kuralına uymayan bir nedenle nişanın bozulması haksız sebeple bozma oluşturur. Bu durumda nişanı bozan taraf tazminat ödemekle yükümlüdür.

Page 30: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

30

SONA ERME SONUÇLARI

1. MADDİ TAZMİNAT Nişanlılardan biri haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozduğu veya nişan taraflardan birine yükletilebilen bir sebeple bozulduğu takdirde; kusuru olan taraf, diğerine dürüstlük kuralları çerçevesinde ve evlenme amacıyla yaptığı harcamalar ve katlandığı maddi fedakarlıklar karşılığında uygun bir tazminat vermekle yükümlüdür. Aynı kural nişan giderleri hakkında da uygulanır. tazminat davası açma hakkı, nişanın bozulmasından itibaren 1 yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar.

2. MANEVİ TAZMİNAT Nişanın bozulması yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.

Manevi tazminat davası açılabilmesi için;

Nişanlanma akdi, tek taraflı irade beyanı ( Bozma) ile sona erdirilmelidir

Tazminat isteyen nişanlının kişilik hakkı bir zarara uğramış olmalıdır.

Davalı kusurlu olmalıdır. Manevi tazminat davası, nişanın sona ermesini takip eden 1 yıl içinde açılmalıdır.

3. HEDİYELERİN GERİ VERİLMESİ Nişanlılık evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi davrananların, diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından geri istenebilir. Hediye aynen veya mislen geri verilemiyorsa, sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır. Hediyenin iadesini talep süresi, nişanlılığın sona ermesinden itibaren 1 yıldır.

EEVVLLEENNMMEE Evlenme tarafların evlilik birliğini meydana getirmek için yaptıkları bir aile hukukuna özgü hukuki işlemdir.13 Evlenme aynı zamanda sürekli olan bir hayat ortaklığı meydana getirir.

EEVVLLEENNMMEE İİÇÇİİNN ŞŞAARRTTLLAARR

EHLİYET a. Erginlik b. Ayırtım Gücü

Ayırtım gücü olmayan kişiler evlenemez. Ayırt etme gücünden devamlı surette mahrum bir kimsenin, evlenme akdi yapması halinde evlilik mutlak butlanla sakat kabul edilirken kişinin, ayırt etme gücünden geçici olarak mahrum olduğu bir sırada yaptığı evlenme akdi ise nisbi butlanla sakattır.

EVLENME ENGELLERİ Evlenme engelleri Medeni Kanunda sayılmıştır. Evlenme engellerinin bazılarının varlığı ( kesin evlenme engeli), evlenmenin mutlak butlanla sakat olması sonucunu doğururken; bazıları gerçekleştiği takdirde evliliğin geçerliliğini etkilemez.

Kesin Evlenme Engelleri Hısımlık Üstsoy ile altsoy arasında; kardeşler arasında; amca, dayı, hala ve teyze ile yeğenleri arasında,

Kayın hısımlığı meydana getirmiş evlilik sona ermiş olsa bile, eşlerden biri ile diğerinin üstsoyu veya altsoyu arasında,

Evlat edinen ile evlatlığın veya bunlardan biri ile diğerinin altsoyu ve eşi arasında

Önceki Evlilik Türk hukuk sistemi tek evliliği kabul etmiştir. Bu itibarla evli bir kimsenin yapacağı ikinci evlilik mutlak butlan yaptırımına tabi olur. Buna göre, daha önce evli olan bir kimsenin yeniden evlenebilmesi için,

Evlenme ölüm ile sona ermişse, ölümü gösteren vesikayı;

Evlenme, boşanma ile sona ermişse, kesinleşmiş boşanma ilamını,

Evlenme iptal ile sona ermişse kesinleşmiş iptal ilamını,

Eş gaip olmuşsa, gaiplik ile birlikte boşanma istenmişse, boşanma ilamını, veya gaiplik kararı alındıktan sonra mahkemeden evliliğin sona erdirilmesini istemişse, kararın bir örneğinin hakime ibraz edilmesi gerekir.

Akıl Hastalığı akıl hastaları, evlenmelerinde tıbbi sakınca bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla anlaşılmadıkça evlenemezler hükmünün zıt anlamına bakılınca akıl hastalarının hastalıklarının evlenmeye engel olmayacağını raporla belgelemeleri halinde evlenebilecekleri ortaya çıkmaktadır.

Page 31: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

31

c. Kesin Olmayan Evlenme Engelleri Kesin olmayan evlenme engelleri bulunması halinde; nikah hernasılsa gerçekleşmiş ise evlilik artık geçerlidir.

Bekleme Süresi Evlilik sona ermişse, kadın, evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün geçmedikçe evlenemez hükmü evlilik sona erse de doğacak çocuğun nesep sorununu çözmek amacıyla konulmuştur.

Bulaşıcı Hastalık Umumi Hıfzısıhha Kanunu bazı bulaşıcı hastalıkları evlenme engeli olarak belirlemiştir. Frengi, belsoğukluğu, cüzzam gibi hastalığı olanların iyileştikleri ya da bulaşma tehlikesinin geçtiği hekim raporu ile belgelenmediği sürece evlenemezler. Ancak, böyle bir hastalığın varlığına rağmen gerçekleşen evlenme geçerlidir.

EEVVLLİİLLİİĞĞİİNN HHÜÜKKÜÜMMSSÜÜZZLLÜÜĞĞÜÜ

Evlenmenin şekil şartlarına uyulmaması, evlenme ehliyetinin bulunmaması, evlenme engellerinin varlığı evliliğin hükümsüzlüğü sonucunu doğurur. Hükümsüzlük farklı derecelerde olabilir.

1. YOKLUK a) Tarafların Aynı Cins Olması b) Resmi Memur Huzurunda Yapılmaması c) Tarafların Memur Huzurunda Hazır Bulunmaması

2. BUTLAN a. Mutlak Butlan Eşlerden Birinin Evli Olması

Eşlerden Birinin Sürekli Ayırtım Gücünden Yoksun Olması

Akıl Hastalığı

Evlenme Engeli Varlığı Mutlak butlan davası ilgili herkes tarafından açılabileceği gibi Cumhuriyet Savcısı tarafından da açılabilir. Mutlak butlan davası her zaman açılabilir. Kural olarak mutlak butlanla sakat bir işlem baştan itibaren hüküm ifade etmezken istisnai olarak; evliliğin doğurduğu hukuki sonuçlar ( nesep, velayet, mal rejimi tasfiyesi vb.) gözetilerek; mutlak butlan halinde evlenmenin, hükmün iptal kararına kadar geçerli bir evliliğin bütün sonuçlarını doğuracağını hükme bağlanmıştır.

b. Nispi Butlan Nispi Butlan Halleri

Ayırtım Gücünden Geçici Yoksunluk

İkrah: Yanılma

Aldatma

Yasal Temsilcilerin İzninin Olmaması Ayırt etme gücünden geçici yoksunluk nedeniyle açılan iptal davasında davacı, evlenme sırasında ayırt etme gücünden geçici olarak yoksun olup sonradan bu yeteneği kazanan eştir. Yanılma, aldatma, korkutma nedenlerine dayanan iptal davası açma hakkı, iradesi sakatlanan eşe aittir. Yasal temsilcinin izni olmaksızın yapılan evlenmelerin iptal davası ile sona erdirilmesi talep hakkı veli veya vasiye aittir. Ayırtım gücünden geçici yoksunluk, yanılma, aldatma, korkutma nedenlerine dayalı nisbi butlan davasında davalı, Diğer eş, yasal temsilcinin açtığı iptal davasında ise davalı ‘ Her iki eş’ tir. İptal davası açma hakkı, iptal sebebinin ve öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak altı ay ve her halde evlenmenin üzerinden beş yıl geçmekle düşer.

EEVVLLİİLLİİĞĞİİNN SSOONNAA EERRMMEESSİİ Taraflardan birinin ölümü halinde evliliğin son bulması için ayrıca bir karara gerek duyulmamaksızın evlilik ilişkisi kendiliğinden son bulacaktır. Eslerden birinin gaipliğine karar verilmiş olması, otomatikman evliliğin feshi sonucunu doğurmaz, bunun için ayrıca bir mahkeme kararına ihtiyaç duyulacaktır.

Evlilik; medeni kanundaki tanımından açıkça anlaşıldığı üzere karşılıklı iki cins arasında meydana gelir. Bu durumda eşlerden birinin cinsiyet değiştirmesi halinde evliliğin sürmesine olanak yoktur. Eşlerden birinin cinsiyet değiştirmesi halinde evlilik kendiliğinden hükümsüz hale gelecektir.

Page 32: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

32

BBOOŞŞAANNMMAA

Boşanma evliliğin taraflardan bir ya da ikisinin açacağı dava ile sona erdirilmesidir.

BOŞANMA SEBEPLERİ Boşanma sebepleri Medeni Kanunda özel sebepler ve genel sebepler olarak sayılmıştır.

ÖZEL SEBEPLER

Zina Eşlerden biri bilerek ve isteyerek eşinden başka biri ile cinsel ilişki kurarsa, diğer eş boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.Affeden tarafın dava hakkı yoktur

Hayata Kast, Kötü Muamele, Onur Kırıcı Davranış Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur

Küçük Düşürücü Suç İşleme Ve Haysiyetsiz Hayat Sürme Küçük düşürücü suçlar, yüz kızartıcı suçlar (hırsızlık gibi) ve bunlara ek olarak ahlaka ve adaba aykırı diğer suçlardır. Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.

Terk Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hakim tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır. Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hakim, yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilan yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.

Akıl Hastalığı Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir. Akıl hastalığı nedenine dayalı boşanma davası için süre öngörülmemiştir.

GENEL SEBEPLER Evlilik Birliğinin Temelden Sarsılması Boşanma Hususunda Anlaşma

Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır

Ortak Hayatın Kurulamaması Daha önce boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.

BOŞANMA DAVASI SONUCUNDA VERİLECEK KARAR

a. Ayrılık Mahkeme, tarafların boşanma sebebi ile mahkemeye başvurdukları halde boşanmaya hükmedildiği zaman tekrar evlilik hayatına dönmeleri ihtimalini delillerden ve onların hallerinden anlayabilir. bu takdirde yargıç bir yıldan üç yıla kadar ayrılık kararı verebilir. Bu ayrı yaşama kararından sonra taraflar hala bir araya gelmemişlerse, bir tarafın isteği ile boşanmaya karar verilir.

b. Boşanma Hakim tarafların artık bir arada yaşamasının imkansız olduğunu takdir ederse; boşanma kararıyla beraber evlilik birliğini sona erdirir. Boşanan eşler tekrar evlenebilirler.

Boşanmanın Sonuçları

Nafaka Yoksulluk Nafakası Türk Medeni Kanunu 169. maddesi ile hüküm altına alınmıştır. Buna göre: “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.” Yoksulluk nafakası; boşanma ile beraber istenebileceği gibi, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içinde de dava edilebilir.

Page 33: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

33

İştirak Nafakası Çocuğun velayeti kendisine verilmiş olan çocuğun zorunlu giderlerini (giyim, bakım, yeme içme, barındırma gibi) karşılayacaktır. Buna karşılık velayet kendisine verilmeyen taraf, mali gücüne oranında, hakimin belirleyeceği miktarda, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katılmak zorundadır. Hakim tarafından belirlenen bu nafakaya “iştirak nafakası” denir. İştirak nafakası boşanma davası sırasında her zaman istenebileceği gibi nafaka için talep gerekli olmayıp, hakim tarafından re’sen de karar verilebilir.

Velayet Hakim; Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler.

Tazminat Maddi Tazminat

Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir. Davacı eşin maddi tazminata hak kazanabilmesi için boşanmaya yol açan olaylarda ya tamamen kusursuz ya da kusuru var ise bunun davalı kusurundan az olması gereklidir.

Manevi Tazminat

Manevi tazminat zarar görenin kişilik değerlerinde iradesi dışında meydana eksilmenin giderilmesi, tazmin ve telafi edilmesidir. Medeni kanunumuza göre evliliğin boşanma sebebiyle son bulmasından dolayı doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.

MMAALL RREEJJİİMMLLEERRİİ Eşlerin evlenmeden önce sahip oldukları ve evlilik süresince edindikleri malvarlıklarını yönetme, bunlardan yararlanma ve bunlar üzerinde her türlü işlem yapma usullerini belirleyen hukuk kurallarına mal rejimi denir.

YYAASSAALL MMAALL RREEJJİİMMLLEERRİİ OOLLAARRAAKK EEDDİİNNİİLLMMİİŞŞ MMAALLLLAARRAA KKAATTIILLMMAA

Edinilmiş mallara katılma rejimi; eşlerin evlilik süresince emekleri karşılığı elde ettikleri mallar üzerinde birlikte hak sahibi olmalarıdır.

EDİNİLMİŞ MALLAR Çalışmasının karşılığı olan edinimler,

Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,

Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar,

Kişisel mallarının gelirleri,

Edinilmiş malların yerine geçen değerler. Bir eşin bütün malları aksi kanıtlanıncaya kadar edinilmiş mal kabul edilir.

KİŞİSEL MALLAR Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya ( örneğin; traş takımı, kol saati )

Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait olan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri ( Örneğin; eşlerden birinin evlenmeden önce aldığı dolayısıyla evlenirken zaten var olan arabası, eşe ailesinden miras kalan taşınmaz, sayısal lotodan çıkan ikramiye )

Manevi tazminat alacakları

Kişisel mallar yerine geçen değerler

Page 34: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

34

HHIISSIIMMLLIIKK

AANNNNEE--BBAABBAA VVEE ÇÇOOCCUUKK AARRAASSIINNDDAA SSOOYY BBAAĞĞIINNIINN KKUURRUULLMMAASSII

Soybağının kurulması; çocuk ile anne-baba arasındaki ilişkileri kapsamaktadır. Soybağı baba ve anne yönünden ayrı ayrı düzenlenmiştir. ana ile çocuk arasında soybağı, çocuğun evlilik dışı ve evlilik içi doğmuş olması gibi bir ayrım yapılmaksızın doğumla kurulur. Çocuğu doğuran kadının anne olarak kabulü için başkaca bir işleme gerek yoktur.

ÇOCUK VE BABA ARASINDA Çocuk ile baba arasındaki soybağının kurulması çocuğun evlilik içinde doğup doğmamasına göre farklılık gösterir.

1. ANA İLE EVLİLİK (BABALIK KARİNESİ) Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuğun babası kocadır. Kocanın gaipliğine karar verilmesi halinde üç yüz günlük süre, ölüm tehlikesi veya son haber tarihinden itibaren işlemeye başlar. Evlilik içinde doğan çocukların babaya bağlanması adi karinedir. Aksi ispatlandığı takdirde soybağı ortadan kaldırılabilir.

a. Soy Bağının Reddi (Babalık Karinesinin Çürütülmesi) Babalık karinesinin adi bir karine olması nedeniyle çürütülmesi mümkündür. Babalık karinesinin çürütülmesi soybağının reddi davası gerçekleşir.

b. Evlilik Dışı Çocukların Anne Babanın Sonradan Evlenmesi Durumu Evlilik dışında doğan çocuk, ana ve babasının birbiriyle evlenmesi halinde kendiliğinden evlilik içinde doğan çocuklara ilişkin hükümlere tabi olur. Ana ve baba evlenme sırasında veya evlenmeden sonra nüfus memuruna durumu bildirirler ancak bildirimin yapılmamış olması, çocuğun evlilik içinde doğan çocuklara ilişkin hükümlere tabi olmasını engellemez

2. EVLİLİK DIŞI ÇOCUKLARIN DURUMU a. Tanıma

Tanıma, evlilik dışı doğan bir çocuğun baba tarafından, kendisinin olduğunu belirleyen tek taraflı, karşı tarafın kabulüne gerek duyulmayan bir hukuki işlemdir. Tanıma bir çok şekilde yapılabilir;

a) Resmi senetle (Noter senedi) b) Vasiyetname ile c) Mahkemeye yazılı başvuru ile *yeni d) Nüfusa yazılı başvuru ile *yeni

b. Babalık Davası Evlilik dışında doğan bir çocukla baba arasında, ana ile sonradan evlenme ya da tanıma yoluyla soybağı kurulamamışsa, mahkeme kararıyla soybağının kurulması istenebilir. Dava; ana ve/veya çocuk tarafından birlikte veya ayrı ayrı açılır. Babalık davasının çocuğun doğumundan önce veya sonra açılması mümkündür. Babalık davası için kanunda hak düşürücü süre bir yıl olarak öngörülmüştür. Buna göre;

Ananın dava hakkı, doğumdan başlayarak bir yıl geçmekle düşer14

.

Çocuğa doğumdan sonra kayyım atanmışsa, bir yıllık süre, atamanın kayyıma tebliği tarihinde işlemeye başlar.

Çocuğa kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar.

Çocuk ile başka bir erkek arasında soybağı ilişkisi varsa, bir yıllık süre bu ilişkinin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar.

Bir yıllık süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir.

EVLAT EDİNME YOLU İLE SOYBAĞI KURULMASI 1. KÜÇÜKLERİN EVLAT EDİNİLMESİ

a. Genel Şartlar Küçüğün Bakılmış ve Eğitilmiş Olması

Evlat edinilecek olan küçüğün evlat edinen tarafından bir yıl süreyle bakılmış ve eğitilmiş olması şarttır.

Edinmenin Küçüğün Yararına Olması

Küçüğün Rızası

Küçüğün Ana Babasının Rızası

Vesayet Dairelerinin İzni

Diğer Çocukların Yararlarının Zedelenmemesi

Evlat Edinen İle Evlatlık Arasında En Az 18 Yaş Fark Olması

Page 35: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

35

b. Özel Şartlar Eşlerin Birlikte Hareket Etmesi Eşler dışındaki kişilerin birlikte evlat edinmeleri mümkün değildir.

Yaş Evli olmayan kişi otuz yaşını doldurmuş kişiler tek başına evlat edinebilir.

Eşler, ancak birlikte evlat edinebilirler; evli olmayanlar birlikte evlat edinemezler. o Eşlerin en az beş yıldan beri evli olmaları veya otuz yaşını doldurmuş bulunmaları gerekir. o Eşlerden biri, en az iki yıldan beri evli olmaları veya kendisinin otuz yaşını doldurmuş bulunması koşuluyla

diğerinin çocuğunu evlat edinebilir.

2. ERGİN VE KISITLILARIN EVLAT EDİNİLMESİ

a. Genel Şartlar Evlat edinilenin ergin ve kısıtlı olması

Evlat edinenin altsoyunun açık muvafakatinin bulunması

Evlat edinilenin evli olması halinde eşinin rızası

b. diğer şartlardan birinin gerçekleşmiş olması Evlat edinilecek olanın bedensel veya zihinsel özürlü olması sebebiyle bakıma muhtaç olması ve evlat edinen

tarafından en az 5 senedir bakılıp gözetilmiş olması veya

Evlat edinen tarafından küçükken en az 5 yıl süreyle bakılıp gözetilmiş olması veya

Diğer haklı sebepler mevcut ise ve evlat edinilen evlat edinen ile en az 5 yıldır aile halinde yaşamaları.

3. EVLAT EDİNMENİN SONUÇLARI Evlat edinme ilişkisi, evlat edinen ile evlatlık arasında Soybağının kurulmasını sağlar. Ortaya Böylece soybağının kurulmasına bağlı sonuçlar çıkar.

a. Evlenme Yasağı Evlat edinen ile evlatlık arasında ve bunların altsoyu ve eşi arasında evlenme engeli vardır.

b. Mirasçılık İlişkisi Evlat edinilen, evlat edinenin altsoyu gibi saklı paylı mirasçısı olur, fakat evlat edinilen, evlat edinenin hısımlarının mirasçısı olmaz. Ayrıca evlat edinen de evlat edinilenin mirasçısı olamaz. Görüldüğü üzere, burada mirasçılık tek yönlüdür. Evlat edinilenin kendi ailesine mirasçılığı aynen devam eder. Yani; evlat edinilen ailesine miras hukuku genel kurallarına göre mirasçıyken, evlat edinenin sadece kendisinin mirasçısıdır.Evlat edinen ise evlat edinilenin mirasçısı olamaz.

c. Velayet ve Ana Babanın Hakları Velayet hakkı evlat edinene geçer. Evlat edinme işleminin tamamlanmasıyla artık çocuğun bakımı, mallarının idaresi, malların geliri evlat edinendedir. Soyadı

Evlat edinilen küçük ise evlat edinenin soyadını alır.

Evlat edinilen evli ise, kocasının soyadını taşımaya devam eder.

Evlat edinilen ergin ise kendi soyadını taşıyıp taşımamakta tamamen serbesttir. Dilerse evlat edinenin soyadını alır, dilerse kendi soyadını taşımaya devam eder

d. Vatandaşlık Evlat edinme, evlatlığın vatandaşlığına etki etmez

SOYBAĞININ VELAYETE BAĞLI HÜKÜMLERİ

1. VELAYET HAKKININ İÇERİĞİ Velayet hakkı, ana babanın, kural olarak küçüklerin, istisnai olarak da kısıtlıların bakım ve korunmalarının sağlanması amacıyla, onların kişi ve malları üzerinde sahip oldukları görev, yetki ve hakların bütününü ifade eder Velayet hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğundan devri ve mirasçılara geçmesi mümkün değildir.

2. VELAYET HAKKININ SAHİBİ Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velayeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velayet ana ve babadan alınamaz.

Hakim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin çocuklar da ana ve babanın velayeti altında kalırlar.

Ana ve baba evli ise Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar. Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hali gerçekleşmişse hakim, velayeti eşlerden birine verebilir.

Velayet, ana ve babadan birinin ölümü halinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir.

Ana ve baba evli değilse velayet anaya aittir. Eşlerin birlikte evlat edindiği ergin olmayan çocuklar da aynı velayet hükümlerine tabidir.

Page 36: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

36

Velayet öncelikle küçükler, istisnaen de ergin kısıtlılar hakkında uygulanır

Velayet hısımlıktan doğan, ana babaya kanunen tanınmış bir yetkidir.

Velinin çocuğa ait yetki ve görevlerinin kapsamı daha geniştir. Veli, kendi imkanları ile çocuğun yetiştirilmesini, bakımını, geçimini sağlamak zorundadır.

Veli, temsil yetkisini kullanırken kural olarak mahkemenin iznini almak zorunda değildir

Veli, küçüğün malları üzerinde mahkemeye hesap vermez; dilediği gibi tasarruf eder

Yaptığı hizmetler için ücret istemez.

Velayetin kanundan doğması sebebiyle, veli bu görevden kaçınamayacağı gibi istifa da edemez.

VELAYET

Vesayet kural olarak kısıtlılar hakkında, istisnai olarak küçükler için uygulanır

Vesayetin kurulması için mahkeme kararı gereklidir.

Vasinin vesayet altındaki kişiye ait yetki ve görevleri daha dardır. Vasi, çocuğun yetiştirilmesi, bakımı, geçimi için kendi imkânlarına başvurmaz

Vasi bazı işlemleri yaparken sulh, bazı işlemleri yaparken sulh ve asliye mahkemesinin iznini almak zorundadır.

Vasi, vesayet altındaki kişinin malları için defter tutar, sulh hakimine hesap verir. Mallar üzerinde kural olarak tek başına tasarruf edemez.

Yaptığı hizmetler için ücret alır

Asi belli şartların oluşmasıyla mazeret gösterebilir ve bu görevinden kaçınabilir. İstifa edebilir.

VESAYET

3. VELAYETİN KALDIRILMASI Velayet hakkının amacına uygun kullanılmaması halinde, çocuğun korunması için kanunun öngördüğü önlemlerin yeterli olmaması durumunda ana ve babanın velayet hakkı hakim tarafından kaldırılabilir.

Ana ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, özürlü olması, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biriyle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi

Ana ve babanın çocuğa yeterli ilgi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması

4. VELAYET HAKKININ KANUNDAN DOLAYI SONA ERMESİ Ana babanın ölümüyle Kısıtlılık altındaki çocuğa vasi tayini ile Çocuğun ölümüyle veya ergin olmasıyla Çocuğun üçüncü kişi tarafından evlat edinilmesiyle Soybağının reddi veya evlatlık ilişkisinin sona ermesi ile kişinin velayet hakkı kendiliğinden sona erer.

AAİİLLEE TTOOPPLLUULLUUĞĞUU YYAARRDDIIMM NNAAFFAAKKAASSII

Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.

NAFAKA ALACAKLISI OLABİLECEK KİŞİLER; Üst soy(Anne-baba,büyükanne-büyükbaba,……..)

Alt soy( nesebi gerçek olsun-olmasın erkek ve kız çocuğu, torunları, ……..) Evlat edinen ve evlat edinilen

Kardeş(ana-baba bir kardeş yada ana bir veya baba bir kardeş)

AALLTTSSOOYYUUNN DDEENNKKLLEEŞŞTTİİRRMMEE AALLAACCAAĞĞII Ana ve baba veya büyük ana ve baba ile birlikte yaşayan ve emeklerini ya da gelirlerini aileye özgüleyen ergin altsoylar, buna karşılık uygun bir bedel isteyebilirler.

AAİİLLEE YYUURRDDUU Aile yurdu; bir kişinin, hayatta olduğu süre boyunca bir taşınmazını ailesinin ikamet ve geçimini sağlamak üzere tasarruf edilemez bir biçimde ailesine özgülemesidir. Aile yurdu haline getirilen taşınmazlar devrolunamaz, rehnedilemez ve kiraya verilemez. Bir taşınmazın aile yurdu haline getirilmesi, ancak izne ilişkin mahkeme kararının o taşınmazın tapu kütüğüne şerh verilmesiyle mümkün olur; bu husus mahkemece ilan edilir.

VVEESSAAYYEETT Velayet altında bulunmayan küçükler veya muhtaç erginlerin korunmasına yönelik kuruma vesayet adı verilir. Vesayet kanuni temsil kurumlarından biridir.

Page 37: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

37

VVEESSAAYYEETT GGEERREEKKTTİİRREENN HHAALLLLEERR

KÜÇÜKLÜK Velayet altında bulunmayan her küçük vesayet altına alınır. Küçüğün vesayet altına alınmasını gerektiren haller;

o Ana ve babanın her ikisinin de ölümü o Ana babanın her ikisinin de gaipliği o Ana babanın her ikisinden de velayetin kaldırılması o Evlilik dışında doğup da velayetin anaya verilmemesi o Boşanmada velayetin Ana babanın her ikisine de bırakılmaması o Velayet hakkına sahip ana ve babanın her ikisinin de kısıtlanması

KISITLILIK o Akıl Hastalığı veya Akıl Zayıflığı o Savurganlık, Alkol ve Uyuşturucu Madde Bağımlılığı, Kötü Yaşama Tarzı, Kötü Yönetim o Özgürlüğü Bağlayıcı Ceza o İstek Üzerine Kısıtlama

KKAAYYYYIIMMLLIIKK Belirli bir işin görülmesi ya da malvarlığının veya bir malın yönetilmesi için, sulh mahkemesince atanan kişidir. Vasinin aksine, kayyım sadece bir malın idaresi veya belli bir veya birkaç işin görülmesi için sulh mahkemesi tarafından tayin olunur. Bu haliyle kayyımlık daha çok temsile yaklaşır. Çünkü; kendisine kayyım atanan kişinin fiil ehliyetinde her hangi bir değişiklik olmaz. Kayyımlık kanunda iki şekilde düzenlenmiştir.

TEMSİL KAYYIMLIĞI Kayyım, bir kişinin belli bir veya birkaç işini görmek için tayin edilmişse, burada temsil kayyımlığı söz konusudur. Vesayet makamı, aşağıda yazılı olan veya kanunda gösterilen diğer hallerde ilgilisinin isteği üzerine veya re'sen temsil kayyımı atar:

o Ergin bir kişi, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri bir sebeple ivedi bir işini kendisi görebilecek veya bir temsilci atayabilecek durumda değilse,

o Bir işte yasal temsilcinin menfaati ile küçüğün veya kısıtlının menfaati çatışıyorsa, o Yasal temsilcinin görevini yerine getirmesine bir engel varsa.

YÖNETİM KAYYIMLIĞI Vesayet makamı, yönetimi kimseye ait olmayan mallar için gereken önlemleri alır ve özellikle aşağıdaki hallerde bir yönetim kayyımı atar:

Bir kimse uzun süreden beri bulunamaz ve oturduğu yer de bilinemezse,

Vesayet altına alınması için yeterli bir sebep bulunmamakla beraber, bir kişi malvarlığını kendi başına yönetmek veya bunun için temsilci atamak gücünden yoksunsa,

Bir terekede mirasçılık hakları henüz belli değilse veya ceninin menfaatleri gerekli kılarsa,

Bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa,

Bir hayır işi veya genel yarar amacı güden başka bir iş için halktan toplanan para ve sair yardımı yönetme veya harcama yolu sağlanamamışsa.

İsteğe bağlı kısıtlama sebeplerinden biri varsa, ergin bir kişiye kendi isteği üzerine bir kayyım atanabilir.

Page 38: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

38

44.. KKİİTTAAPP

MMİİRRAASS HHUUKKUUKKUU

Page 39: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

39

GGİİRRİİŞŞ Miras hukuku Medeni Hukukun insanın ölümünden sonraki parayla ölçülebilen tüm mal varlığının durumunu ve bu durumdan doğan ilişkileri düzenleyen alanıdır.

TEREKE (MİRAS) Ölen gerçek kişinin mirasçılarına bıraktığı devredilebilen nitelikteki; para, mal, hak ve borçların tamamına miras adı verilir. Miras bu anlamda tereke ile aynı anlama gelmektedir.

MURİS (MİRAS BIRAKAN) Muris; gerçek kişinin ölümü ile miras hukuku açısından kazandığı sıfattır.

MİRASÇI Miras bırakanın ölümü üzerine kanunen veya ölüme bağlı bir tasarruf vasıtasıyla bıraktığı malvarlığından pay sahibi olan kişi. Mirasçı sıfatı yasadan ya da ölüme bağlı tasarruftan doğabilir. Gerçek veya tüzel kişiler mirasçı olabilirler.

Mirasçı olabilmek için;

Gerçek kişinin hak ehliyetine sahip olması yeterlidir. Ayrıca fiil ehliyeti aranmaz.

Mirastan yoksunluk sebepleri de bulunmamalıdır.

Mirasçılık sıfatına sahip olabilmek için miras bırakanın ölümünde sağ olmak şarttır” bu kuralın istisnaları: Cenin, tam ve sağ doğmak şartıyla mirasçı olabilir. Vakıf henüz tescil edilmeden mirasçı olma ehliyetine sahiptir. Henüz ana rahmine düşmemiş bir kişinin miras bırakan tarafından mirasçı atanması mümkündür. Miras bırakanın çocuğunun borç ödemekten acz nedeniyle miras bırakanca mirasçılıktan çıkarması

halinde, çocuğa düşecek miras payının yarısını onun henüz anne karnındaki çocuklarına özgülemesi mümkündür.

ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLAR Miras bırakanın ölümünden sonra hüküm ifade edecek şekilde yaptığı tasarruflardır. Vasiyetname ve miras sözleşmesi birer ölüme bağlık tasarruftur.

İİKKİİNNCCİİ BBÖÖLLÜÜMM ÖÖLLÜÜMMEE BBAAĞĞLLII TTAASSAARRRRUUFFLLAARR TTAASSAARRRRUUFF EEHHLLİİYYEETTİİ I. Vasiyet Vasiyet yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip ve on beş yaşını doldurmuş olmak gerekir. II. Miras Sözleşmesinde Miras sözleşmesi yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip ve ergin olmak, kısıtlı bulunmamak gere-kir.

TTAASSAARRRRUUFF ÖÖZZGGÜÜRRLLÜÜĞĞÜÜ I. Tasarruf Edilebilir Kısım Mirasçı olarak altsoyu, ana ve babası veya eşi bulunan miras bırakan, mirasının saklı paylar dışın-da kalan kısmında ölüme bağlı tasarrufta bulunabilir. Bu mirasçılardan hiç biri yoksa miras bırakan mirasının tamamında tasarruf edebilir. II. Saklı Pay Saklı pay aşağıdaki oranlardan ibrettir: 1. Altsoy için yasal miras payının yarısı, 2. Ana ve babadan her biri için yasal miras payının dörtte biri, 3. Sağ kalan eş için,

altsoy veya ana ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olması halinde yasal miras payının tamamı, diğer hallerde yasal miras payının dörtte üçü.

Açıklama: Kardeşlerin saklı payı yoktur.

MMİİRRAASSÇÇIILLIIKKTTAANN ÇÇIIKKAARRMMAA Aşağıdaki durumlarda miras bırakan, ölüme bağlı bir tasarrufla saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkarabilir. 1. Mirasçı, miras bırakana veya miras bırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse, 2. Mirasçı, miras bırakana veya miras bırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerne getirmemişse. Açıklama: Mirasçılıktan çıkarılan kimse, mirastan pay alamayacağı gibi; tenkis davası da açamaz. Mirasçılıktan çıkarılan kimsenin altsoyu, o kimse miras bırakandan önce ölmüş gibi saklı payını isteyebilir. Açıklama: Mirasçılıktan çıkarma, miras bırakan ancak buna ilişkin tasarrufunda çıkarma sebebini belirtmişse geçerlidir.

ÖÖLLÜÜMMEE BBAAĞĞLLII TTAASSAARRRRUUFFLLAARRIINN ÇÇEEŞŞİİTTLLEERRİİ I. Genel Olarak Miras bırakan, tasarruf özgürlüğünün sınırları içinde, malvarlığının tamamında veya bir kısmında vasiyetna-me ya da miras sözlyeşmesiyle tasarrufta bulunabilir. Miras bırakanın üzerinde tasarruf etmediği kısım yasal mirasçılarına kalır. II. Koşullar ve Yüklemeler Miras bırakan, ölüme bağlı tasarruflarını koşullara veya yüklemelere bağlayabilir. Tasarruf hüküm ve sonuçlarını doğurduğu andan itibaren, her ilgili koşul veya yüklemenin yerine getirilmesini isteyebilir.

Page 40: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

40

Hukuka veya ahlâka aykırı koşullar ve yüklemeler, ilişkin bulundukları tasarrufu geçersiz kılar. Anlamsız veya yalnız başkaları-nı rahatsız edici nitelikte olan koşullar ve yüklemeler yok sayılır. III. Mirasçı Atama Miras bırakan, mirasının tamamı veya belli bir oranı için bir veya birden çok kişiyi mirasçı atayabilir. Bir ki-şinin, mirasın tamamını veya belli bir oranını almasını içeren her tasarruf, mirasçı atanması sayılır. IV. Belirli Mal Bırakma Miras bırakan, bir kimseye onu mirasçı atamaksızın belirli bir mal bırakma yoluyla kazandırmada bu-lunabilir. Bırakılan belirli mal terekede bulunmadığı takdirde tasarruftan aksi anlaşılmadıkça, ölüme bağlı tasarrufu yerine getirmekle yükümlü olanlar borçtan kurtulurlar. V. Yedek Mirasçı Atama Miras bırakan, atadığı mirasçının kendisinden önce ölmesi veya mirası reddetmesi halinde onun ye-rine geçmek üzere bir veya birden çok kişiyi yedek mirasçı olarak atayabilir. Örnek: Malımı Ahmet’e bırakıyorum ama Ahmet mirasçı olamazsa Mehmet’in olsun gibi, VI. Art Mirasçı Atama Miras bırakan, ölüme bağlı tasarrufuyla ön mirasçı atadığı kişiyi mirası art mirasçıya devretmekle yü-kümlü kılabilir. Aynı yükümlülük art mirasçıya yüklenemez. Örnek: Malımı Ahmet’e bırakıyorum, 2 yıl kullandıktan sonra Mehmet’e bırakıyorum. (Ön mirasçı Ahmet, art mirasçı Meh-met)

Art Mirasçıya Geçiş Tasarrufta geçiş anı belirtilmemişse miras, ön mirasçının ölümüyle art mirasçıya geçer. Tasarrufta geçiş anı gösterilmiş ise ön mirasçının mirasçılarına teslim edilir. Mirasın art mirasçıya geçmesine herhangi bir sebeple olanak kalmadığı anda miras, ön mirasçıya; ön mirasçı ölmüş-se onun mirasçılarına kesin olarak kalır. Güvence Ön mirasçıya geçen mirasın sulh mahkemesince defteri tutulur. Miras bırakan açıkça bağışık tutmadıkça, mirasın ön mirasçıya teslimi onun güvence göstermesine bağlıdır. Taşın-mazlarda bu güvence, yeterli görüldüğü takdirde mirası geçirme yükümlülüğünün tapu kütüğüne şerh verilmesiyle de sağlanabilir. Ön mirasçı güvence göstermez veya art mirasçının beklenen hakları tehlikeye düşerse, mirasın resmen yönetimine karar verilir.

VII. Vakıf Miras bırakan, terekesinin tasarruf edilebilir kısmının tamamını veya bir bölümünü özgülemek suretiyle vakıf kurabilir. Vakıf, ancak kanun hükümlerine uyulmak koşuluyla tüzel kişilik kazanır.

ÖÖLLÜÜMMEE BBAAĞĞLLII TTAASSAARRRRUUFFLLAARRIINN ŞŞEEKKİİLLLLEERRİİ VASİYET Vasiyet, resmi şekilde veya miras bırakanın el yazısı ile ya da sözlü olarak yapılabilir. Resmî Vasiyetname Resmî vasiyetname, iki tanığın katılmasıyla resmî memur tarafından düzenlenir. Resmî memur, sulh hâkimi, noter veya kanunla kendisine bu yetki verilmiş diğer bir görevli olabilir.

Düzenlemeye Katılma Yasağı Fiil ehliyeti bulunmayanlar, bir ceza mahkemesi kararıyla kamu hizmetinden yasaklılar, okur-yazar olmayanlar, miras bırakanın eşi, üstsoy ve altsoy kan hısımları, kardeşleri ve bu kişilerin eşleri, resmi vasiyetnamenin düzenlen-

mesine memur veya tanık olarak katılamazlar. Resmi vasiyetnamenin düzenlenmesine katılan memura ve tanıklara, bunların üstsoy ve altsoy kan hısımlarına, kardeşlerine ve bu kişilerin eşlerine o vasiyetname ile kazandırmada bulunamaz. El Yazılı Vasiyetname El yazılı vasiyetnamenin yapıldığı yıl, ay ve gün gösterilerek başından sonuna kadar miras bırakanın el yazısıyla yazılmış ve imzalanmış olması zorunludur. Sözlü Vasiyet Miras bırakan; yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık, savaş gibi olağanüstü durumlar yüzünden res-mî veya el yazılı vasiyetname yapamıyorsa, sözlü vasiyet yoluna başvurabilir. Bunun için miras bırakan, son arzularını iki tanığa anlatır ve onlara bu beyanına uygun bir vasiyetname yazmaları veya yaz-dırmaları görevini yükler. Resmî vasiyetname düzenlenmesinde okur-yazar olma koşulu dışında, tanıklara ilişkin yasaklar, sözlü vasiyetteki tanıklar için de geçerlidir. Miras bırakan için sonradan diğer şekillerde vasiyetname yapma olanağı doğarsa, bu tarihin üzerinden bir ay geçince sözlü vasiyet hükümden düşer. Vasiyetten Dönme Miras bırakan, vasiyetname için kanunda öngörülen şekillerden birine uymak suretiyle yeni bir vasiyetname yaparak önceki vasiyetnameden her zaman dönebilir. Vasiyetnamenin tamamından veya bir kısmından dönülebilir. Miras bırakan, yok etmek suretiyle de vasiyetnameden dönebilir.

Page 41: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

41

MİRAS SÖZLEŞMESİ Miras sözleşmesinin geçerli olması için resmî vasiyetname şeklinde düzenlenmesi gerekir.

1. OLUMLU MİRAS SÖZLEŞMESİ Miras bırakan, miras sözleşmesiyle mirasını veya belirli malını sözleşme yaptığı kimseye ya da üçüncü bir kişiye bırakma yü-kümlülüğü altına girebilir. Miras bırakan, malvarlığında eskisi gibi serbestçe tasarruf edebilir; ancak, miras sözleşmesindeki yükümlülüğü ile bağdaşma-yan ölüme bağlı tasarruflarına veya bağışlamalarına itiraz edebilir.

2. MİRASTAN FERAGAT SÖZLEŞMESİ Miras bırakan, bir mirasçısı ile karşılıksız veya bir karşılık sağlanarak mirastan feragat sözleşmesi yapabilir. Feragat eden, mirasçılık sıfatını kaybeder. Bir karşılık sağlanarak mirastan feragat sözleşmede aksi öngörülmedikçe feragat edenin altsoyu için de sonuç doğurur. Miras Sözleşmesinin Ortadan Kaldırılması Miras sözleşmesi, tarafların yazılı anlaşmasıyla her zaman ortadan kaldırılabilir. Miras sözleşmesiyle mirasçı atanan veya kendisine belirli mal bırakılan kişinin, miras bırakana karşı miras sözleşmesinin ya-pılmasından sonra mirasçılıktan çıkarma sebebi oluşturan davranışta bulunduğu ortaya çıkarsa; miras bırakan, miras sözleş-mesini tek taraflı olarak ortadan kaldırabilir. Mirasçı atanan veya kendisine belirli mal bırakılan kişi miras bırakanın ölümünde sağ değilse, miras sözleşmesi kendiliğinden ortadan kalkar.

VASİYETİ YERİNE GETİRME GÖREVLİSİ Miras bırakan, vasiyetnameyle bir veya birden çok vasiyeti yerine getirme görevlisi atayabilir. Vasiyeti yerine getirme görevlisinin, göreve başladığı sırada fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Vasiyeti yerine getirme görevlisine sulh hâkimi tarafından bu görevi bildirir; bildirim tarihinden başlayarak on beş gün içinde kabul edilmediği sulh hâkimine bildirilmezse, görev kabul edilmiş sayılır. Vasiyeti yerine getirme görevlisi hizmetinin karşılığında uygun bir ücret isteyebilir. Birden çok vasiyeti yerine getirme görevlisinin atanmış olması halinde, tasarruftan veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça bunlar görevi birlikte yürütürler. Miras bırakan, tasarrufunda aksini öngörmüş veya sınırlı bir görev vermiş olmadıkça vasiyeti yerine getirme görevlisi, miras bırakanın son arzularının yerine getirilmesi için gerekli bütün işlemleri yapmakla görevli ve yetkilidir. Miras bırakan taahhüt etmiş olmadıkça, terekeye dahil malların, vasiyeti yerine getirme görevlisi tarafından devri veya bun-lar üzerinde sınırlı aynî haklar kurulması, sulh hâkiminin yetki vermesine bağlıdır. Denetlemesi Vasiyeti yerine getirme görevlisi, görevinin yerine getirilmesinde sulh hâkiminin denetimine tabidir. Vasiyeti yerine getirme görevlisinin yetersiz olduğu, görevini kötüye kullandığı veya ağır ihmali tespit edilirse, sulh hâkimi ta-rafından görevine son verilir. Bu karara karşı tebliğinden başlayarak on beş gün içinde asliye mahkemesine itiraz edebilir. İti-raz üzerine verilen karar kesindir.

ÖÖLLÜÜMMEE BBAAĞĞLLII TTAASSAARRRRUUFFLLAARRIINN İİPPTTAALLİİ VVEE TTEENNKKİİSSİİ İPTAL DAVASI I. İptal Davası Sebepleri Aşağıdaki sebeplerle ölüme bağlı bir tasarrufun iptali için dava açılabilir: * Tasarruf miras bırakanın tasarruf ehliyeti bulunmadığı bir sırada yapılmışsa, * Tasarruf yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucunda yapılmışsa, * Tasarrufun içeriği, bağlandığı koşullar veya yüklemeler hukuka veya ahlaka aykırı ise, * Tasarruf kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmışsa iptal davası açılabilir. II. Dava Hakkı İptal davası, tasarrufun iptal edilmesinde menfaâti bulunan mirasçı veya vasiyet alacaklısı tarafından açılabilir. Dava, ölüme bağlı tasarrufun tamamının veya bir kısmının iptaline ilişkin olabilir. III. Hak Düşürücü Süreler İptal davası açma hakkı, davasının tasarrufu, iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu ögrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın geçmesi tarihinin üzerinden, iyi niyetli da-valılara karşı on yıl, iyi niyetli olmayan davalılara karşı yirmi yıl geçmekle düşer.

TENKİS DAVASI I. Koşulları Saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçılar, miras bırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan tasarruflarının tenkisini dava edebilirler. II. Tenkise Tâbi Kazandırmalar Aşağıdaki karşılıksız kazandırmalar, ölüme bağlı tasarruflar gibi tenkise tâbidir: * Miras bırakanın, mirasçılık sıfatını kaybeden yasal mirasçıya miras yapana mahsuben yapmış olduğu sağlararası ka-zandırmalar, geri verilmemek kaydıyla altsoyuna malvarlığı devri veya borçtan kurtarma yoluyla yaptığı kazandırmalar ya da

Page 42: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

42

alışılmışın dışında verilen çeyiz ve kuruluş sermayesi, * Miras haklarının ölümden önce tasfiyesi maksadıyla yapılan kazandırmalar, * Miras bırakanın serbestçe dönme hakkını saklı tutarak yaptığı bağışlamalar ve ölümünden önceki bir yıl içinde âdet üzere verilen hediyeler dışında yapmış olduğu bağışlamalar, * Miras bırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar. III. Tenkiste Sıra Tenkis, saklı pay tamamlanıncaya kadar, önce ölüme bağlı tasarruflardan; bu yetmezse, en yeni tarihlisin-den en eskisine doğru geriye gidilmek üzere sağlararası kazandırmalardan yapılır. Açıklama: Kamu tüzel kişileri ile kamuya yararlı dernek ve vakıflara yapılan ölüme bağlı tasarruflar ve sağlararası kazandır-malar en son sırada tenkis edilir. IV. Hak Düşürücü Süreler Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlaya-rak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geç-mekle düşer.

MMİİRRAASSIINN AAÇÇIILLMMAASSII I. Hak Ehliyeti Bu Kanuna göre mirasa ehil olmayanlar dışındaki herkes mirasçı olabileceği gibi, vasiyet alacaklısı da olabilir. II. Mirastan Yoksunluk Aşağıdaki kimseler, mirasçı olamayacakları gibi; ölüme bağlı tasarrufla herhangi bir hak da edinemezler. * Miras bırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenler, * Miras bırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak sürekli şekilde ölüme bağlı tasarruf yapamayacak duruma getirenler, * Miras bırakanın ölüme bağlı bir tasarruf yapmasını veya böyle bir tasarruftan dönmesini aldatma, zorlama veya korkutma yoluyla sağlayanlar ve engelleyenler, * Miras bırakanın artık yeniden yapamayacağı bir durumda ve zamanda ölüme bağlı bir tasurrufu kasten ve hukuka aykırı olarak ortadan kaldıranlar veya bozanlar. Açıklama: Mirastan yoksunluk, miras bırakanın affıyla ortadan kalkar. Açıklama: Mirastan yoksunluk, yalnız yoksun olanı etkiler. Açıklama: Mirastan yoksun olanın altsoyu, miras bırakandan önce ölen kimsenin altsoyu gibi mirasçı olur. III. Sağ Olmak Mirasçı olabilmek için miras bırakanın ölümü anında mirasa ehil olarak sağ olmak şarttır. Mirasın açıldığı anda sağ olan mirasçı sonradan ölürse, onun miras hakkı kendi mirasçılarına kalır.

MMİİRRAASS HHUUKKUUKKUUNNDDAA KKOORRUUMMAA TTEEDDBBİİRRLLEERRİİ A. Defter Tutma Defter tutma işlemi sulh hâkiminden istenir. B. Terekenin Resmen Yönetilmesi Terekenin resmen yönetilmesine sulh hâkimi re’sen karar verir. C. Mirasçılık Belgesi Başvuru üzerine yasal mirasçı oldukları belirlenenlere, sulh mahkemesince mirasçılık sıfatlarını gösteren bir belge verilir.

MMİİRRAASSII RREETT A. Ret Hakkı Yasal ve atanmış mirası reddedebilirler. Ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır. B. Süre Miras, üç ay içinde reddolunabilir. C. Reddin Şekli Mirasın reddi, mirasçılar tarafından sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır. Reddin kayıtsız ve şartsız olması gerekir. Sulh hâkimi, sözlü veya yazılı ret beyanını bir tutanakla tespit eder. D. Ret Hakkının Düşmesi Yasal süre içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız şartsız kazanmış olur. Ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya mi-ras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine male-den mirasçı, mirası reddedemez. Açıklama: Zamanaşımı veya hak düşümü sürelerinin dolmasına engel olmak için dava açılması ve cebrîicra takibi yapılması, ret hakkını ortadan kaldırmaz. E. Mirasçılardan Biri Tarafından Ret Yasal mirasçılardan biri mirası reddederse onun payı, miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi, hak sahiplerine geçer. Mirası reddeden atanmış mirasçının payı, miras bırakanın ölüme bağlı tasarrufundan arzusunun başka türlü olduğu anlaşıl-madıkça, miras bırakanın en yakın yasal mirasçılarına kalır. F. En Yakın Mirasçıların Tamamı Tarafından Ret En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir. Tasfiye sonunda arta kalan değerler, mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verilir. G. Ret Süresinin Uzatılması Önemli sebeplerin varlığı halinde sulh hâkimi, yasal ve atanmış mirasçılara tanınmış olan ret sü-

Page 43: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

43

resini uzatabilir veya yeni bir süre tanıyabilir. RESMÎ DEFTER TUTMA Mirası reddetmeye hakkı olan her mirasçı, terekenin resmî defterinin tutulmasını isteyebilir. Defter tutma, mirasın reddine ilişkin usûle uyulmak suretiyle, bir ay içinde sulh hakiminden istenir.

RREESSMMÎÎ TTAASSFFİİYYEE I. Mirasçıların İstemi İle Her mirasçı, mirası ret veya resmî deftere göre kabul edeceği yerde terekenin resmî tasfiyesini iste-yebilir. Bu istem, birlikte mirasçı olanlardan birinin mirası kabul etmesi halinde dikkate alınmaz. Resmî tasfiye halinde mirasçılar, terekenin borçlarından sorumlu olmazlar. II. Miras Bırakanın Alacaklılarının İstemi İle Miras bırakanın alacaklarını elde edemeyeceklerinden inandırıcı sebeplerle kuş-ku duyan alacaklıları, istedikleri halde alacakları ödenmediği veya kendilerine güvence verilmediği takdirde, miras bırakanın ölümünden ya da vasiyetnamenin açılmasından başlayarak üç ay içinde, terekenin resmî tasfiyesini isteyebilir. Açıklama: Mevcudu borçlarını ödemeye yetmeyen terekenin tasfiyesi, sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre yapılır. Açıklama: Terekedeki taşınmazlar, açık artırma veya bütün mirasçıların kabulü halinde pazarlık yoluyla satılır.

MMİİRRAASS SSEEBBEEBBİİYYLLEE İİSSTTİİHHKKAAKK DDAAVVAASSII A. Genel Olarak Yasal veya atanmış mirasçı, terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran kimseye karşı mirasçılıktaki üstün hakkını ileri sürerek miras sebebiyle istihkak davası açabilir. Bu davada hâkim, mirasçılık sıfatıyla ilgili uyuşmazlıkları da çözer. Hâkim, davacının istemi üzerine hakkın korunması için davalının güvence göstermesi veya tapu kütüğüne şerh verilmesi gibi gerekli her türlü önlemi alır. B. Hükümleri Miras sebebiyle istihkak davasının kabulü halinde, tereke veya terekeye dahil mal, davacıya zilyetliğe ilişkin hükümler uya-rınca verilir. Miras sebebiyle istihkak davasında davalı, tereke malını zamanaşımı yoluyla kazandığını ileri süremez. C. Zamanaşımı Miras sebebiyle istihkak davası, davacının kendisinin mirasçı olduğunu ve iyi niyetli davalının terekeyi veya tereke malını elinde bulundurduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her halde miras bırakanın ölümünün veya vasiyetnamenin açılmasının üzerinden on yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. İyi niyetli olmayanlara karşı zamanaşımı süresi yirmi yıldır.

Page 44: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

44

55.. KKİİTTAAPP

EEŞŞYYAA HHUUKKUUKKUU

EEŞŞYYAA HHUUKKUUKKUUNNUUNN TTEEMMEELL KKAAVVRRAAMMLLAARRII

Page 45: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

45

EŞYANIN TANIMI Medenî kanunumuz, eşya kavramı ve türlerini hakkında genel tanımlar yapmaktan kaçınmış, bununla beraber kimi maddelerinde taşınmaz mülkiyetinin konusunu, taşınır mülkiyetinin konusunu, bütünleyici parçayı, ve eklentileri hükme bağlanırken, esas itibariyle eşya hukukunun konusunun «maddî eşya» olduğu belirtmiştir.

Tüm bu hükümlere bakarak eşyanın unsurlarının dört tane olduğu söylenebilir;

1. Maddî olma unsuru, 2. Üzerinde hâkimiyet kurulması mümkün olması unsuru, 3. Şahsa bağlı olmaması unsuru, 4. Sınırlarının belli olması unsuru.

EŞYA TÜRLERİ Eşya çeşitli açılardan farklı şekillerde gruplanabilir. Bu gruplama ilerideki bölümler de karşılaşacağınız gibi eşya üzerindeki ayni hakların belirlenmesinde önemli rol oynamaktadır.

1. TAŞINIR EŞYA – TAŞINMAZ EŞYA Taşınmaz eşya genellikle yerinde sabit olan, bir yerden başka bir yere içeriğinde değişiklik olmadan nakledilemeyen maddî eşyadır. Nelerin taşınmaz olduğu MK 704 de sayılmıştır. Buna göre; Taşınır eşya, toprağa bağlı olmıyan ya kendi kuvvetiyle veya dıştan gelen bir fiil ve tesirle bir taraftan başka bir tarafa muhtevasında, şeklinde bir noksanlık, bir değişiklik olmadan gidebilen veya götürülebilen maddî mallardır.

2. BASİT EŞYA – BİLEŞİK EŞYA – EŞYA BİRLİĞİ Eşya kimi zaman tek bir parçadan ibaret iken kimi zaman birden fazla eşyanın bir araya gelmesi eşyayı oluşturuyor olabilir. Bu özelliğine göre eşyalar üç grupta incelenebilir. Basit Eşya: Bünyeleri, yapılışları bakımından bir cinsten, tek bir maddeden, tek bir parçadan ibaret eşyalara basit eşya denir. Basit eşya, daha çok doğada kendiliğinden meydana gelen maddî mallar arasında bulunur. Meyvalar, taş, toprak, madenler, canlı varlıklar gibi Eşya Birliği: Birden fazla basit eşyanın az çok birbirinden ayrılamıyacak şekilde bir araya gelmesi veya getirilmesiyle ortaya çıkan eşyaya eşya birliği denir: Bina, kitaplardan oluşan bir kütüphane, koyun sürüsü, bir otomobil veya bir makine gibi. Bileşik eşya: Yine eşya topluluğu şeklindeki bir oluşumun ayrılmaz olarak birleşmesi sonucu ortaya çıkan yeni eşyadır. Bileşik eşyayoı meydana getiren basit eşyaların her birine Bütünleyici parça denir. Bütünleyici parçalar bileşik eşyadan ayrıldıkları takdirde yeniden tek başlarına eşya olma özelliklerini kazanacaktır.

3. MİSLİ EŞYA (NEVİYLE BELLİ) – GAYRIMİSLİ EŞYA (FERDİ İLE BELLİ) Gayrımisli eşya; belli bir özelliği nedeniyle diğer eşyalardan ayrılan, benzeri ile değiştirilemeyen ferden belli eşyadır. Örneğin; 12345 şase no’lu fiat marka otomobil, 12 kapı numaralı ev gibi Misli eşya kendine has bir özelliği olmayan ve bu nedenle başka bir eşya ile değiştirilebilen eşyadır.15 Diğer bir anlatımla ölçülebilen veya ölçü ile ifade edilebilen eşyaya misli eşya adı verilir. Örneğin; buğday, prinç, ayçiçeği yağı…

4. TÜKETİME TABİ EŞYA – TÜKETİLEMEYEN EŞYA Normal olarak kullanılmaları ancak tüketilmeleriyle mümkün olan menkul mallar tüketime tabi eşyalardır. Meselâ; gıda maddeleri gibi mallar kullanılmaları maddi şekilde yok edilmelerine bağlı olan mallardır. Normal kullanmaya tümüyle dayanabilen ve bu suretle yalnız eskiyen mallar ise kullanılmaları tüketime tabi olmayan mallardandır. Meselâ; elbise, mobilya, halı, soba gibi.

5. BÖLÜNEBİLEN EŞYA BÖLÜNEMEYEN EŞYA Bu ayrım eşyanın fiziki itibariyle bölünüp bölünememesi anlamıda değil hukuki anlamda bölünmesinin mümkün olup olmaması yönünden yapılan bir ayrımdır. Hukuki anlamda bölünme eşyanın değerinde önemli bir azalma olmaksızın parçalanabilmesini ifade eder. Araba, radyo, televizyon gibi eşyalar nitelik itibariyle bölünmez eşya olarak tabir edilirken, kumaş, arazi gibi eşyalar bölünemez niteliktedir.

6. ÖZEL MÜLKİYETE TABİ OLABİLEN – OLAMAYAN EŞYA Özel mülkiyete tabi olabilen eşyalar; gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan eşyadır. Bu eşyalar kimin mülkiyeti altında ise, bunlardan prensip olarak sadece o şahıslar faydalanır. Özel mülkiyete tabi olamayan eşyalar ise genellikle ülkede yaşayan ya da geçici olarak bulunan kişilerin kullanımına ya da yararlanmasına tabi tutulan eşyalardır. Özel mülkiyete konu olamayan eşya dendiğinde “devlet malları” anlaşılmalıdır.

7. SAHİPLİ EŞYA – SAHİPSİZ EŞYA Bu ayırım eşyaların bir sahibi bulunup bulunmamasına göredir.

Page 46: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

46

ZZİİLLYYEETTLLİİKK Zilyetlik, maddî bir mal üzerinde, malikin veya malik olmayan üçüncü bir kişinin icra ettiği fiilî bir hâkimiyet olup, bu hâkimi-yet bir hak değil yalnızca kendisine bir takım hukukî sonuçlar bağlanmış fiilî bir durumdur.

Zilyetlik eşya hukukunun en zor konularından birisidir, bu nedenle öncelikle şu hususun altına çizmekte fayda var: ZİLYETLİK MÜLKİYET DEMEK DEĞİLDİR.

Kısacası bir insan eşyanın zilyedi olabilir ama aynı zamanda maliki olmak zorunda değildir.

Zilyetlik = fiilî hâkimiyet + zilyetlik iradesi.

Bir şeyin fizikî yapısı üzerinde değişiklik yapabilme iktidarı olarak nitelendirilen fiilî hâkimiyet kişinin şeyi bizzat elinde tutma-sı anlamına gelmez. Fiilî hâkimiyet objektif unsur olarak da ifade edilir.

Örneğin, şu anda önünüzde bulunan bu kitap üzerinde fiilî hâkimiyetiniz vardır. Peki, bu kitabı arkadaşınıza kullanması için verdiğinizde fiilî hâkimiyetiniz sona ermiş mi olur. Tabii ki hayır. Bu durumda, O’nun da sizin de fiilî hâkimiyetiniz olur.

Sübjektif unsur olarak da tanımlanan zilyetlik iradesi ise, sahip olunan bu gücün idrakinde olmak anlamına gelir.

Örneğin, yanınızda oturan arkadaşınızın kalemi ders esnasında sizin önünüze kaymış. Bu durumda, kalem üzerinde fiilî hâki-miyetiniz var mı? Evet var. Fiilî hâkimiyet mutlaka elinde fiilen bulundurmak değildir. Uzandığınız anda alabilmek de fiilî hâ-kimiyet olarak tanımlanır. Peki, bu kalem üzerinde zilyetlik iradeniz var mı? Yok. Zira ne bu gücünüzün farkındasınız ne de böyle bir isteğiniz var.

ZZİİLLYYEETTLLİİĞĞEE TTÂÂBBİİ ŞŞEEYYLLEERR

1. Hukukî anlamda eşya niteliğini taşıyan varlıklar üzerinde zilyetlik tesis edilebilir. Örneğin, bir insanın başka bir insan üzerinde zilyet olması mümkün değildir.

2. Bütünden ayrılarak bağımsız nitelik taşımadıkça ayrı bir aynî hak konusu olamayan parçalar (bütünleyici parça) üzerinde zilyetlik kurmak mümkündür. Zira zilyetlik hak değil fiilî bir durum olarak nitelendirilir.

Örneğin, arabanın direksiyonu bütünleyici parçadır, yani arabadan ayrı olarak bir başkasına satılamaz, doğal olarak ta mülkiyet geçmez. Ancak arabadan ayrı olarak direksiyon üzerinde zilyetlik kurulabilir. Direksiyonu çıkartıp tutma-sı için bir başkasına teslim ettiğimizde direksiyonun zilyetliğini teslim etmiş oluruz.

3. Özel mülkiyete tâbi olamayan eşya üzerinde zilyetlik söz konusu olmaz. Örneğin, TBMM binası üzerinde zilyetlik kurmak mümkün değildir.

4. Zilyetlik, gerek taşınırlarda ve gerekse taşınmazlarda söz konusu olabilir. Kural olarak taşınırlarda, taşınırı elinde bulunduran onun zilyedi sayılırken; taşınmazlarda tapu sicilinde malik gözü-ken kimse o taşınmazın zilyedi sayılır.

ZZİİLLYYEETTLLİİKK ÇÇEEŞŞİİTTLLEERRİİ

ASLÎ VE FER’İ ZİLYETLİK Zilyet, bir sınırlı aynî hak veya bir kişisel hakkın kurulmasını ya da kullanılmasını sağlamak için şeyi başkasına teslim ederse bunların ikisi de zilyet olur. Bir şeyde malik sıfatıyla zilyet olan aslî, diğeri fer’î zilyettir. Örneğin, ev sahibi aslî, kiracı fer’i zilyettir. kalem rehin olarak verilmişse, rehin veren asli zilyet, rehin alan feri zilyettir. Açıklama: Dikkat edilirse, aslında asli zilyet eşyanın malikidir. Ancak malik tarafından bu eşya bir başkasına teslim edilmese feri zilyetlik doğmayacağından; asli zilyetlik kavramının ortaya çıkabilmesi için feri zilyetliğin olması gerekmektedir.

DOLAYLI VE DOLAYSIZ ZİLYETLİK Bir şeyde fiilî hâkimiyetini doğrudan doğruya sürdüren kimse dolaysız, başka bir kişi aracılığı ile sürdüren kimse ise dolaylı zilyettir. Örneğin, ev sahibi dolaylı, kiracı ise dolaysız zilyettir. Örneğin, rehin veren dolaylı, rehin alan doğrudan zilyetlik sahibi olur.

TEK BAŞINA - BİRLİKTE ZİLYETLİK Bir eşya üzerinde birden fazla kişi aynı anda ve aynı sıfatla zilyetlik icra ediyor ise birlikte zilyetlik; eşya üzerinde bir kişinin zilyetliğine ise tek başına zilyetlik denir. Örneğin, bir kişinin evde tek başına oturması tek başına, üç arkadaşın evde birlikte oturmaları ise birlikte zilyetlik olarak ta-nımlanır. Birlikte zilyetlik, elbirliği hâlinde birlikte zilyetlik ve paylı birlikte zilyetlik olmak üzere ikiye ayrılır.

ZİLYET YARDIMCILIĞI (HİZMET ZİLYETLİĞİ) Bir eşyayı zilyetlik iradesiyle değil de, başkasına bir hizmet görmek amacıyla fiilî hâkimiyetinde bulunduran kimse zilyet yar-dımcısıdır. Doğal olarak, bu durumda hizmeti görülen kişi dolaysız zilyetliğini muhafaza etmektedir.

Page 47: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

47

Örneğin, hizmetçinin ütü üzerindeki, bahçıvanın çim biçme makinesi, aşçının mutfak malzemeleri üzerindeki fiilî hâkimiyet-leri zilyetlik olarak değil zilyet yardımcılığı olarak nitelendirilir. Hizmeti görülen kişi ne derse bu kişiler onu yaparlar. Zilyetlik iradesine sahip olmayan, sadece fiilî hâkimiyeti hizmetini gördüğü kişi için sürdüren zilyet yardımcısı, zilyet olarak değerlendirilmez. Bu nedenle, zilyetliğe dayalı karinelerden istifade edemez. Ayrıca, zilyetliğin korunması yollarına da müra-caat edemez.

BAŞKASI İÇİN ZİLYETLİK Dolaysız zilyet, kendisine veren kişi için eşyayı elinde tutuyor, bu iradeyle fiilî tasarrufta bulunuyorsa o, sadece başkası için zilyettir. Örneğin, temsilcinin, nakliyecinin ve emanetçinin, terzinin zilyetliği başkası için zilyetlik olarak nitelendirilir.

ZZİİLLYYEETTLLİİĞĞİİNN KKAAZZAANNIILLMMAASSII

ZİLYETLİĞİN ASLEN KAZANILMASI

Devren kazanmanın olmadığı hâller aslen kazanma olarak nitelendirilir. Bu durum çeşitli şekillerde karşımıza çıkar. Mesela, bir eşya üzerindeki zilyetlik, ilk defa kuruluyor ise bu, zilyetliğin aslen kazanılmasıdır.

Avlanan bir av hayvanı üzerindeki avcının zilyetliği, çöp toplayan bir kişinin çöp üzerindeki zilyetliği aslen kazanılmıştır.

Mevcut zilyedin zilyetlik hakkını tanımamak suretiyle eşya üzerinde zilyetlik tesis edilmesi de aslen kazanmadır. Örneğin, hırsızlık, gasp Tam ehliyetsizin yaptığı işlem sonucu eşyanın zilyetliği aslen kazanmadır, çünkü onun devretme iradesi bulun-mamaktadır.

ZİLYETLİĞİN DEVREN KAZANILMASI

Devren kazanma teslimli ve teslimsiz olmak üzere ikiye ayrılır.

1. Zilyetliğin Teslimli Kazanılması

a) Eşyanın Teslimi

Zilyetlik, şeyin karşı tarafa teslimi veya karşı tarafın önceki zilyedin rızasıyla şey üzerinde fiilî hâkimiyet kuracak duruma gel-mesiyle devredilmiş olur.

Örneğin, elimdeki kalemi size teslim ettiğim zaman kalem eşyanın teslimi yolu ile size devredilmiş olur.

b) Araçların Teslimi

Bazı durumlarda eşyanın fiziksel olarak teslimi mümkün değildir. İşte bu hâllerde, şey üzerinde fiilî hâkimiyet sağlayacak araçların teslimi eşyanın teslimi anlamına gelir.

Örneğin, arabayı veya evi, al sana araba veya al sana ev diye fiziksel olarak teslim edemezsiniz. İşte bu durumlarda, arabayı veya evi kullanmaya yarayan araçlar yani kontak anahtarı veya evin anahtarı karşı tarafa teslim edilir. Bu durumda araba ve-ya ev teslim edilmiş olur.

2. Zilyetliğin Teslimsiz Kazanılması

a) Dolaysız Zilyetliği Kazandıran Teslimsiz Nakil: Kısa Elden Teslim

Eşya üzerinde dolaysız zilyetlik sürdüren kişinin zilyetlik sıfatının değişmesi kısa elden teslimdir.

Örneğin, kiracının kiracı olarak oturduğu evi satın alması, taşınır bir eşyayı rehin olarak elinde bulunduran kişinin alacağını aldıktan sonra eşyayı teslim edeceği zaman eşyayı kiralaması.

b) Dolaylı Zilyetliği Kazandıran Teslimsiz Nakil

aa) Hükmen Teslim

Bir üçüncü kişi veya zilyetliği devredenin, özel bir hukukî ilişkiye dayanarak zilyet olmaya devam etmesi durumunda zilyetlik, teslim gerçekleşmeksizin, hükmen teslim yolu ile kazanılmış olur.

Örneğin, maliki olarak oturduğu evi üçüncü bir kişiye satan ev sahibinin belli bir süre daha bu evde oturmaya de-vam etmesidir. Evi alan kimse zilyetliği hükmen teslim yolu ile kazanmış olmaktadır. Dikkat edilirse evi yeni malike teslim etmeden hükmen teslim yoluyla zilyetliğe sahip olmuş oldu.

bb) Zilyetliğin Havalesi

Eşya üzerinde dolaylı zilyet konumunda olan kişinin bu konumunu üçüncü bir kişiye devretmesine zilyetliğin havale-si denir. Bu durumda dolaysız zilyette herhangi bir değişiklik olmamaktadır.

Örneğin, evimde S kiracı olarak oturuyor ve ben bu evi A’ya sattım. Bu durumda A, dolaylı zilyetliği havale yolu ile

Page 48: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

48

kazanmış oldu. Dikkat edilirse, A’ya evin dolaylı zilyetliğini zilyetliğin havalesi yoluyla devretmiş oldum.

Açıklama: Havale ile zilyetlik devredecek kişinin bu sıfata sahip olması gerekir.

Örneğin, kalemim hırsız tarafından çalınmış ve ben bu kalemi size satıyorum. Bu durumda sahibi olmadığım bir sıfa-tı devretmem söz konusu olamaz.

TESİSEN KAZANMA

Önceden mevcut olmayan fer’i zilyetliğin ilk defa tesis edilmesi ve bu suretle de üçüncü bir kişiye fer’i zilyetliğin kazandırıl-ması tesisen kazanma olarak nitelendirilir.

Örneğin, kişinin elindeki taşınır bir şeyi rehin olarak vermesi halinde rehin alan rehin zilyetliğini tesisen kazanmış olur.

ZZİİLLYYEETTLLİİĞĞİİNN KKOORRUUNNMMAASSII

Zilyetlik, üç şekilde koruma altına alınmıştır.

A) SAVUNMA HAKKI

Her türlü gasp veya saldırıyı zilyedin kuvvet kullanarak def etme hakkı vardır.

Zilyet, rızası dışında kendisinden alınan şeyi taşınmazlarda el koyanı kovarak, taşınırlarda ise eylem sırasında veya kaçarken yakalananın elinden alarak zilyetliğini koruyabilir. Ancak, zilyet durumun haklı göstermediği derecede kuvvet kullanmaktan kaçınmak zorundadır.

Zilyede tanınan savunma hakkı, genel meşru savunmadan daha geniş bir kavramdır. Şöyle ki, genel meşru savunmada hak sahibinin saldırganı kovalama hakkı olmadığı hâlde savunma hakkında zilyedin kovalama hakkı da vardır.

Örneğin, A, zilyedin elindeki taşınır bir malı aldı ve kaçmaya başladı. Yaklaşık iki saat sonra zilyet A’yı yakaladı. İşte bu du-rumda A’nın elindeki taşınırı zilyedin geri alma imkânı vardır. Ancak meşru savunmada kovalama hakkı yoktur. Bu bağlamda, zilyet olarak nitelendirilmeyen hizmetçinin (zilyet yardımcısı) genel meşru savunmadan istifade edebilir. Yani, elindeki ütüyü almaya çalıştıklarında hizmetçi karşı koyar ancak A ütüyü kurtarıp kaçmaya başladığı anda hizmetçi A’nın peşinden koşamaz. Zira biraz önce de değindiğimiz gibi kovalama hakkı yoktur.

B) DAVA HAKKI 1. ZİLYETLİK DAVASI

Zilyetliğin Gaspı Halinde Dava Hakkı Başkasının zilyet bulunduğu bir şeyi gasp eden kimse, onu geri vermekle yükümlüdür. Davalı, o şeyi davacıdan geri almasını gerektirecek üstün bir hakka sahip olduğunu derhâl ispat ederse onu geri vermekten kaçınabilir. Dava, şeyin geri verilmesi-ne ve zararın giderilmesine yönelik olur. Açıklama: Bu dava da aynen savunma hakkında olduğu gibi sıfatına bakılmaksızın zilyet tarafından açılabilen bir davadır. Bu bağlamda dolaysız zilyet geri verme davası açabileceği gibi dolaylı zilyet de dolaysız zilyede geri verilmesini isteyerek bu da-vayı açabilir. Örneğin, kitabımı size kullanmanız için bedava olarak bir aylığına bıraktım. Bu süre zarfında, bir kişi bu kitabı sizden gasp et-ti. Bu kişiye karşı siz dava açabileceğiniz gibi ben de dava açarak size iadesini talep edebilirim. Eğer siz kitabı kabul etmez ise-niz bana iadesini talep ederim. Eğer süreniz bitmeden ben sizden söz konusu kitabı gasp edersem siz de bana karşı iade da-vası açabilirsiniz.

Zilyetliğe Saldırı Hâlinde Dava Hakkı Saldırıda bulunan, şey üzerinde bir hak iddia etse bile; zilyetliği saldırıya uğrayan, ona karşı dava açabilir. Dava, saldırının so-na erdirilmesine, sebebinin önlenmesine ve zararın giderilmesine yönelik olur. Bir kişinin eşya üzerindeki fiilî hâkimiyetine son vermek gasp; bu fiilî hâkimiyeti zorlaştırmak, güçleştirmek ise saldırı olarak nitelendirilir. Örneğin, bir kişi bilgisayarımı gasp etti. Daha sonra ben o kişiyi buldum ve elinden geri almaya çalışmamakla birlikte O’nun bilgisayarı kullanmasını güçleştirdim yani saldırı yaptım. Malik bile olsam böyle bir şey yapmaya benim hakkım bulunma-maktadır.

Gasp ve Saldırı Nedeniyle Açılan Dava Hakkına İlişkin Genel Hükümler Gasp ve saldırıdan dolayı dava hakkı, zilyedin fiilî ve failini öğrenmesinden başlayarak iki ay ve her halde fiilîn üzerinden bir yıl geçmekle düşer. 2. Taşınır Davası Taşınırı rızası dışında elinden çıkan zilyedin o taşınırı elinde bulunduran kişilere karşı açabildiği davaya taşınır davası denir.

Page 49: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

49

Şartları: Emin sıfatıyla zilyetten edinme bakımından Bir taşınırın emin sıfatıyla zilyetinden o taşınır üzerinde iyi niyetle mülkiyet veya sınırlı ayni hak edinen kimsenin bu kazanı-mı, zilyetin bu tür tasarruflarda bulunma yetkisi olmasa bile korunur. Emin sıfatıyla zilyet: Zilyetliğin emin olarak iradi olarak bilerek ve istenerek devredildiği kişidir. Genellikle terzi, emanetçi, ki-racı vb emin sıfatıyla zilyet sayılır.

Kaybedilen veya çalınan eşya bakımından

Taşınırı çalınan, kaybolan ya da iradesi dışında başka herhangi bir şekilde elinden çıkan zilyet, o şeyi elinde bulunduran her-kese karşı beş yıl içinde taşınır davası açabilir.

Bu taşınır, açık arttırmadan veya pazardan ya da benzeri eşya satanlardan iyi niyetle edinilmiş ise; iyi niyetli birinci ve sonra-ki edinenlere karşı taşınır davası, ancak ödenen bedelin geri verilmesi koşuluyla açılabilir.

Para ve hamile yazılı senetlerde

Zilyet, iradesi dışında elinden çıkmış olsa bile, para ve hamile yazılı senetleri iyi niyetle edinmiş kimseye taşınır davası aça-maz.

İyi niyetli olmama halinde

Bir taşınırın zilyetliğini iyi niyetle edinmemiş olan kimseye karşı önceki zilyet, her zaman taşınır davası açabilir (süresiz). Eğer önceki zilyette zilyetliği iyi niyetle edinmemiş ise sonraki zilyete karşı taşınır davası açamaz. Yani hırsız kendisinden ta-şınır çalan kimselere karşı zilytliğini korumak için davaları (gasp ve saldırı) açabilirken; taşınır davasını açamaz. Açıklama: Dolaylı zilyetlikte taşınırın dolaysız zilyetten çalınması durumunda da taşınır dolaylı zilyetin elinden rızası dışında çıkmış sayılır ve her ikisi de taşınır davası açabilir. AÇIKLAMA

Medeni Kanun’da eşyanın geri alınmasıyla ilgili 3 tür dava vardır. Zilyetlik Davası: Zilyetlik başlığı altında değinildiği üzere zilyetliği gaspa veya saldırıya uğrayan zilyet bunu yapan kişiye karşı bu durumu öğrenmesinden itibaren 2 ay ve her durumda bu durum üzerinden 1 yıl geçinceye kadar dava açıp zilyedi olduğu eşyasını geri alabilir. Taşınır Davası: Zilyetliği rızası dışında sona erdirilen zilyet, zilyetliğinin sona erdirildiği tarihten itibaren iyi niyetli sonraki zil-yetlere karşı 5 yıl içinde taşınır davası açıp zilyedi olduğu taşınırı geri alabilir. Oysa kötü niyetli zilyetlere karşı taşınır davası açmak süreye tabi değildir. İstihkak Davası (Mülkiyet davası): Mülkiyet hakkı olan kişinin malını geri alabilmek için açabileceği davalardan birisi de istih-kak davasıdır. İstihkak davasının açılması süreye tabi değildir.

B. ZİLYETLİĞİN İDARÎ YOLDAN KORUNMASI Sayılı “Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun”la, önemli bir sosyal problem olan taşın-mazlara saldırı ve toprak davası pratik çözümlere kavuşturulmuş olup, dava ile uğraşmadan taşınmaza kavuşabilme imkanı vermektedir. 1. Amacı Saldırı veya müdahalelerin, idarî makamlar tarafından önlenmesi suretiyle tasarrufa ilişkin güvenliği ve kamu düze-nini sağlamaktır. Kamu kurum ve kuruluşlarına ait veya bunlar tarafından idare olunan veya devletin hüküm ve tasarrufu al-tında bulunan sahipsiz yerlere veya menfaati umuma ait taşınmaz mallara saldırı veya müdahalelerin önlenmesi de bu kanu-nun kapsamındadır. 2. Yetkili Makam Taşınmaz malın bulunduğu ilçe sınırları içindeki o yerin en büyük mülki amiri tarafından saldırı veya müda-halenin önlenmesine karar verilir ve taşınmaz mal, yerinde teslim edilir (ilçede kaymakam; ilde vali). 3. Başvurma Yetkili zilyet veya kişi saldırı veya müdahalenin yapıldığını öğrendiği tarihten itibaren 60 gün ve her halde saldırı veya müda-halenin gerçekleştiği tarihten itibaren 1 yıl içinde başvuruyu yapmalıdır. Açıklama: Kamu hukukuna tâbi taşınmaz mallar ve devletin hüküm ve tasarrufuna tâbi yerlere saldırı veya müdahalelerde süre yoktur. 4. Soruşturma ve Karar Tecavüz ve müdahalenin önlenmesi hakkındaki kararın uygulanmasında, kilitli ve kapalı taşınmaz malların açılması zorunlu-dur. Zamanında yapılan başvuruyu yetkili mülki amir ya da bunların görevlendireceği bir veya birkaç memur yerinde soruşturma yaparak inceler. Soruşturma en geç 15 gün içinde tamamlanarak, idarî yargı yolu açık olmak üzere karara bağlanır. Bu Kanu-na göre verilmiş kararlar üzerine idari yargıya başvurmalarda yürütmenin durdurulması kararı verilmez. Başvuru şikâyetçi le-hine sonuçlanırsa; masrafları karşı taraftan (gerekirse icra yoluyla) tahsil eder. Açıklama: Başvuru sırasında, taraflar arasındaki taşınmaz mal anlaşmazlığı hakkında mahkemece ihtiyati tedbir kararı veril-miş veya anlaşmazlık dava konusu yapılmış ise bu idarî koruma talep edilemez. Ancak idarî korumaya müracaat edilmesi adlî mahkemelerde hakkın tespitine ilişkin dava açılmasına engel değildir.

Page 50: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

50

TAŞINIR DAVASI İSTİHKAK DAVASI ZİLYETLİK DAVASI ZİLYETLİĞİN İDARİ YOLDAN

KORUNMASI

DA

VA

K

ON

USU

Taşınırı rızası dışında elinden çıkan zilyedin

taşınırı elinde bulundurana açtığı

davadır.

Mülkiyete saldırı halinde mülkiyeti

haksız şekilde elinde bulunduran kişiye

malikin açtığı davadır

Zilyetliği gasp ve saldırıya uğrayan zilyedin saldırıyı

gerçekleştirene açtığı davadır

zilyetlik hakkının mülki amire başvuru ile idari makamlarca

korunmasıdır.

KO

NU

Taşınır mallar ve tapuya kayıtlı olmayan taşınırlar

Taşınır ve taşınmazlar Taşınır ve taşınmazlar Taşınmazlar

İSP

AT

Zilyetlik ispat edilmeli Mülkiyet ispat edilmeli Zilyetlik ispat edilmeli Zilyetlik ispat edilmeli

ZAM

AN

AŞI

MI S

ÜR

ESİ

Kötüniyetli ziyede karşı: süresiz

İyiniyetli zilyede karşı: 5 yıl

Zaman aşımı süresi yoktur

Failin ve fiilin öğrenilmesinden itibaren 2 ay

Gasp ve saldırıdan itibaren 1 yıl

Saldırının öğrenilmesinden: 60 gün

Saldırının gerçekleşmesinden: 1 yıl içinde başvurulur.

Yetkili makam konuyu 15 gün içinde sonuca bağlar.

DA

VA

CI

Zilyet açabilir. Malik açabilir. Zilyet açabilir Zilyet açabilir

ZİLYETLİĞİN SONA ERMESİ

A) ZİLYETLİĞİN ZİLYEDİN İRADESİYLE SONA ERMESİ

Zilyedin arzusu ile sona erme de iki şekilde düşünülebilir

1. Terk

Eşya üzerindeki fiilî hâkimiyetine, zilyetliğini kaybedecek şekilde, sürekli olarak son verme durumu terk olarak nitelendirilir.

Örneğin, zilyedin, mülkiyet hakkına son vermek amacıyla eşyasını terk etmesi yani çöpe atması

2. Zilyetliğin Devri

Zilyedin, mülkiyeti devretmek amacıyla şeyi başkasına teslim etmesi hâlinde de zilyetlik iradî olarak son bulmuş olur.

B) ZİLYETLİĞİN FİİLÎ HÂKİMİYETİN KAYBI İLE SONA ERMESİ

Burada zilyetlik bir kimsenin iradesi dışında, yani rızası olmaksızın kaybedilebilmektedir.

Örneğin, eşyanın çalınması veya kaybedilmesi durumlarında zilyetliğin irade dışında kaybı söz konusu olur. Dolaysız zilyedin,

dolaylı zilyedin zilyetliğini tanımamaya başlaması hâli de fiilî hâkimiyetin kaybı suretiyle zilyetliğin sona ermesinin bir diğer ör-

neğidir.

ZİLYETLİĞİN İADESİNDE UYGULANACAK HÜKÜMLER

A) GENEL OLARAK

Gerek hakka veya zilyetlik karinesine dayanan talepler ve gerekse hakka hiçbir şekilde dayanmayan haksız zilyetlerin iade

borcu şimdi inceleyeceğimiz kapsamda değerlendirilmektedir

B) İYİNİYETLİ ZİLYEDİN İADE BORCU

Zilyetliğinin haksız olduğunu bilmeyen ve bilebilecek durumda da olmayan kişiler iyi niyetli zilyet olarak tanımlanır. Daha açık

anlatımla, fiilî hâkimiyeti altındaki malı sahibi olduğunu düşündüğü hakla elinde tuttuğuna inanan zilyetler iyi niyetlidir.

İyi niyetin bütün zilyetlik süresince olması gerekir. Başlangıçta iyi niyetli iken daha sonra kötü niyetli hâle gelen (haksız olduğu-

nu öğrenen) zilyetler, iyi niyetle devam eden devre için iyi niyetli zilyetlik, sonrası için kötü niyetli zilyetlik hükümlerine tâbi olur-

lar.

Örneğin, saatçiden bir saat satın aldınız iki yıl boyunca kullandınız ve iki yılın sonunda aldığınız saatin aslında çalıntı olduğu-

nu öğrendiniz. Saatin çalıntı olduğunu öğrendiğiniz ana kadar iyi niyetlisiniz daha sonra ise kötü niyetli hâle geliyorsunuz.

Page 51: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

51

1. İyi niyetli Zilyedin İade Yükümlülüğünün Kapsamı

İyi niyetli zilyet, iade zamanında elinde kalanı vermekle yükümlüdür. Bu bağlamda, zilyetliği altındaki malın yok olmasından

veya zarara uğramasından sorumlu değildir. Ancak, malı elinden çıkarmakla birlikte eline ikame (karşılık) bir değer girmiş ise,

bu değer sebepsiz zenginleşme teşkil ettiği ölçüde kendisinden talep edilebilir.

Örneğin, bir kalem satın almışsınız ve satın aldığınız kişiyi de malik zannediyorsunuz (iyi niyet). Bir süre sonra, bu kişinin ma-

lik olmadığını gerçek malik size dava açınca öğreniyorsunuz. Ancak bu davadan kısa bir süre önce siz bu kalemi fakir bir öğ-

renciye bağışlamışsınız. Hiçbir iade yükümlülüğünüz yok.

Zilyetliği altındaki mal nedeniyle elde ettiği kazançlar ve yararlar açısından tazminat ödeme yükümlülüğü yoktur. Bu kazanç ve

yarar, medenî ürünlerden istifade olabileceği gibi malın kullanılması şeklinde de olabilir.

Örneğin, çalıntı bir motosikleti bu durumu bilmeden satın almışsınız ve bu motosikleti kiraya vermek suretiyle elde ettiğiniz ge-

liri hayır amaçlı dağıtmışsınız. Motosikletin sahibi dava açtığı zaman hayır amaçlı dağıttığınız bu kira bedelini sizden alamaz.

2. Yaptığı Masraflar Bakımından Talep Hakkı

Medeni kanun masrafları üçe ayırmış ve bunlar için farklı esaslar benimsemiştir.

a) Zorunlu Masraflar

Eşyanın devamı için yapılması gerekli olan, aksi takdirde eşyanın yok olmasına veya önemli bir ölçüde zarara uğra-

masına neden olacak masraflardır.

Örneğin, atın yemi, yağ değişimi gibi arabanın sürekli bakım masrafları.

b) Yararlı (Faydalı) Masraflar

Eşyanın kıymetini ve/veya verimliliğini artıran masraflardır.

Örneğin, ata eğer vurulması, tarlanın ıslah edilmesi, su kanalları yapılması.

Açıklama: İyi niyetli zilyet, eşyaya yaptığı zorunlu ve yararlı masraflarını talep etme hakkına sahiptir.

Açıklama: İyi niyetli zilyet, eşyaya yaptığı zorunlu ve faydalı masrafları kendisine ödeninceye kadar eşyayı iade et-

mekten kaçınma hakkına sahiptir.

c) Lüks Masraflar

Lüks masraflar ise eşyanın devamı için gerekli olmayan, verimliliği artırıcı bir fonksiyonu da olmayan sadece malikin

zevkine hitap eden masraflardır.

Örneğin, atın boynuna takılan boncuk kolye.

Açıklama: Lüks masrafların iyi niyetli zilyet tarafından talep edilmesi mümkün değildir. Ancak, iyi niyetli zilyet bu mas-

rafları eşyaya zarar vermeden söküp alma imkânına sahip ise alır. Tabii ki, burada şu hususa dikkat etmek gerekiyor;

eğer hak sahibi davacı zilyet lüks masrafların, tazminatını ödemek koşulu ile kalmasını isterse söküp alma hakkı orta-

dan kalkar.

C) KÖTÜNİYETLİ ZİLYEDİN İADE BORCU

Zilyetliğinin haksız olduğunu bilen veya bilebilecek durumda olan (gerekli özeni göstermiş olsa bunu öğrenebilecek olan) zilyet

kötü niyetli olarak nitelendirilir.

1. Kötü niyetli Zilyedin İade Yükümlülüğünün Kapsamı

Kural olarak kötü niyetli zilyet eşya da meydana gelen zararlardan sorumludur. Ancak kötü niyetli bile olsa olayda mücbir ne-

den söz konusu ise, deprem, sel vb. durumlarda eşyaya bir zarar gelirse kötü niyetli zilyet bu durumda sorumlu olmaz. BU NE-

DENLER KÖTÜNİYETLİ ZİLYET EŞYADA MEYDANA GELEN ZARARLARDAN HER DURUMDA SORUMLU OLUR CÜM-

LESİ YANLIŞTIR.

2. Masrafları Talep Hakkı

Kötü niyetli zilyet sadece zorunlu masraflarını talep edebilir; yararlı masraflarını isteyemez ve ayrıca lüks masraflarını da zarar

vermese bile söküp alamaz. Bunun yanı sıra, Medeni Kanun kötü niyetli zilyede iyi niyetli zilyette olduğu gibi masraflar kendisi-

ne ödeninceye kadar eşyayı iade etmekten kaçınma hakkı tanımamıştır.

Page 52: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

52

TTAAPPUU SSİİCCİİLLİİ

II-- TTAANNIIMM

Taşınmazlar üzerindeki hakları göstermek amacıyla tapu sicili tutulur. Bu sicil, taşınmaz malikinin ve taşınmaz üzerindeki di-ğer aynî hakların sahiplerinin bilinmesine olanak sağlar. Ayrıca, taşınmazın alacaklıya teslim edilmeden rehnedilmesi imkânı-nı da verir. Bu sayede, taşınmazlarla ilgili işlemlerde aleniyet ve buna bağlı olarak güven sağlandığı gibi malike taşınmazını kullanmaya devam etmek suretiyle kredi temin etme olanağı sağlar.

IIII-- SSİİCCİİLLİİNN UUNNSSUURRLLAARRII

Tapu sicilinin unsurlarını ana siciller ve yardımcı siciller olmak üzere ikiye ayırarak inceleyebiliriz. Burada şunu da belirtmek-te fayda var, bunlar kadastrosu yapılmış yerlerde tutulurlar.

A) ANA SİCİLLER

1. TAPU KÜTÜĞÜ Her taşınmaza kütükte bir sayfa ayrılır ve sayfa numaraları birbirini izler.

Aynî hakların kurulması tapu kütüğüne yapılacak kayda bağlıdır. Her köy için ayrı, il ve ilçelerde ise icabına göre bir veya da-ha fazla mahalle esas alınarak tapu kütüğü tutulur. Bir tapu kütüğünün tahsis edildiği yerdeki taşınmazların tamamını kapsa-maması durumunda sıra numarası verilmek kaydıyla birden çok kütük tesis edilmesi mümkündür.

Kütüğün her sayfasındaki özel sütunlara şunlar tescil edilir:

a) Mülkiyet b) Taşınmaz üzerinde kurulmuş olan veya o taşınmaz lehine başka taşınmaz üzerinde kurulmuş bulunan irtifak hakları ile ta-şınmaz yükü c) Taşınmaz üzerindeki rehin hakları

2. KAT MÜLKİYETİ KÜTÜĞÜ Kat mülkiyetine konu olan bağımsız bölümler, ayrıca tutulacak kat mülkiyeti kütüğüne yazılır.

Açıklama: Kat mülkiyetine tâbi bağımsız bölümler, tapu kütüğünde ayrı bir sayfaya kaydedilmedikçe üzerlerin tasarruf edil-mesi mümkün değildir.

3. YEVMİYE DEFTERİ VE BELGELER Tapu kütüğüne tescil işlemleri, isteyenin kimliği ve istemin konusu belirtilerek işlem sırasına göre derhâl yevmiye defterine yazılır.

Açıklama: Tapu kütüğüne yapılan kaydın hüküm ve sonuçları yevmiye defterindeki tarihten başlar.

4. PLÂN Bir taşınmazın kütüğe kaydı ve belirlenmesinde resmî bir ölçüme dayanan plân esas alınır.

BB)) YYAARRDDIIMMCCII SSİİCCİİLLLLEERR

1. Mal Sahipleri Sicili 2. Aziller Sicili 3. Düzeltmeler Sicili 4. Kamu Orta Malları Sicili 5. Tablo – Mahzen Defteri

CC)) KKAADDAASSTTRROOSSUU YYAAPPIILLMMAAMMIIŞŞ YYEERRLLEERRDDEE TTUUTTUULLAANN DDEEFFTTEERRLLEERR

1. Zabıt (Kayıt) Defteri 2. Kat Mülkiyeti Zabıt Defteri 3. İpotek Kayıt Defteri 4. Fihrist Defteri Yukarıda ifade ettiklerimizin yanı sıra, zabıt defterinin uygulandığı yerlerde de tapu sicili uygulanan yerler gibi yevmiye def-teri ve aziller sicili tutulmaktadır.

Page 53: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

53

IIIIII-- TTAAPPUU SSİİCCİİLLİİ SSİİSSTTEEMMİİNNEE EEGGEEMMEENN OOLLAANN İİLLKKEELLEERR

A) TAŞINMAZA SAYFA AÇILMASI İLKESİ

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi tapu sicili aynî sistem adı verilen ve her taşınmazın ayrı bir sayfaya kaydedildiği esasa göre tutulur. Her taşınmazın üzerindeki bütün aynî haklar böylelikle bu sayfada gözükmektedir. Kat Mülkiyeti Kanunun da her ba-ğımsız bölüme sayfa açılması esasını getirmiştir.

B) TESCİL İLKESİ

Taşınmazlara ilişkin aynî hakların doğması, değişmesi ve son bulması tapu siciline yapılan tesciller sayesinde olur. Bu durum tescil ilkesi olarak anılır.

C) TESCİLİN SEBEBE BAĞLILIĞI İLKESİ

Tapu siciline yapılacak olan tescilin hukukî bir sebebinin bulunması gerekir (illilik ilkesi).

Örneğin, taraflar arasında yapılan bağış sözleşmesi uyarınca taşınmazın alıcı adına tescil edilmesi.

Açıklama: Tescilin aynî hakkı kazandırması bütün kurucu unsurların mevcut olmasına bağlıdır. Kurucu unsurlar ve bu bağ-lamda tescil için gerekli geçerli sebep eksik olmasına rağmen yapılan tescil hukuka aykırı başka bir deyişle yolsuz olur.

Örneğin, taşınmazların bağışı sözleşmesi resmî şekle tâbidir. Ben size taşınmazımı, adi yazılı şekilde yapılmış olan bağışlama sözleşmesi ile devreder ve bir şekilde sizin adınıza tescil ettirirsem bu tescil yolsuz olur ve siz mülkiyeti kazanamazsınız.

D) TAPU SİCİLİNE GÜVEN İLKESİ

Çok önemli konu olduğu için burada sadece kısaca değineceğiz ve ayrıntıları daha sonra inceleyeceğiz. Tapu sicilinde gözü-ken kayıtların doğruluğu devletin garantörlüğü altında olduğu için tapu sicilinde kayıtlı duruma güvenen ve buna bağlı olarak hak elde eden kişinin bu kazanımı mutlak surette korunur.

E) TAPU SİCİLİNİN AÇIKLIĞI İLKESİ

Tapu sicili gizli değildir. Bu nedenle, ilgisini inanılır kılan herkes, tapu kütüğündeki ilgili sayfanın ve belgelerin tapu memuru önünde kendisine gösterilmesini veya bunların örneklerinin verilmesini isteyebilir.

Kimse tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri süremez (kesin karine).

IIVV-- TTAAPPUU SSİİCCİİLLİİNNİİNN TTUUTTUULLMMAASSIINNDDAANN DDEEVVLLEETTİİNN SSOORRUUMMLLUULLUUĞĞUU

A) GENEL OLARAK

Tapu sicilinin tutulmasına ilişkin bir fiil veya içtinap (hareketsiz kalma) nedeniyle zarar gören kişilerin tüm zararlarından Dev-let sorumludur. Sorumluluğu kusura dayanmayan Devlet, tazmin ettiği zararı kusurları oranında tapu memurlarına rücu eder. Zarar gören kişinin doğrudan doğruya kusurlu memurdan tazminat istemesi mümkün değildir.

B) SORUMLULUĞUN ŞARTLARI

Devletin tapu sicilinin tutulması nedeniyle doğan sorumluluğunun şartlarını şu şekilde sıralayabiliriz:

1. Zarar

Devletin sorumluluğunun temel şartı zarar doğmasıdır. Mevcut tescilin yolsuz olması ve bu bağlamda gerçek hak sahibinin tapu sicilini düzelttirme hakkı olduğu sürece zarar, düzeltme için açılan dava masraflarından ibarettir.

Örneğin, ben taşınmazımı size sattım. Ancak tapu memuru sizin adınızı yazacağına yanlışlıkla başka bir kişinin ismini malik olarak yazmış. Bu durumda, adı tapuda gözüken kişi mülkiyeti kazanamamıştır. Sadece malik olarak gözükmektedir. Sizin açacağınız tapu sicilinin düzeltilmesi davası ile taşınmaz tekrar sizin adınıza tescil edilir.

2. Hukuka Aykırılık

Sorumluluğun bir diğer şartı, zararın tapu sicilinin hukuka aykırı şekilde tutulmasından doğmasıdır. Bu bağlamda Devlet, ta-pu sicilinin tutulması ile alakalı olmayan zararlardan sorumlu olmaz.

Açıklama: Tapu sicilinin tutulması hukuka uygun olmakla birlikte sicildeki kaydın herhangi bir şekilde sonradan gerçeğe uy-gun olmamasından bir zarar meydana gelmiş ise Devletin sorumluluğu söz konusu olmaz.

Örneğin, Bir mahkemeden alınan ve gerçeğe uygun olmayan mirasçılık belgesine dayanarak tapu siciline yapılan tescilde, si-cilin hukuka aykırı tutulduğu ve bu bağlamda Devlet’in sorumluluğu söz konusu olmaz. Ancak, sahte vekâletnameye dayana-rak yapılan tescil hukuka aykırı olur.

Page 54: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

54

3. İlliyet Bağı

Tapu sicilinin tutulmasına ilişkin hukuka aykırı fiil ile zarar arasında uygun neden sonuç ilişkisinin varlığı aranır. Yani açılmış olan dava da söz konusu zarar ile memurun kusuru arasında bağlantı yoksa, daha açık anlatımla zarar memurun kusurundan kaynaklanmayıp başka bir nedenden doğmuşsa devletin tazminat ödeme zorunluluğu bulunmamaktadır.

Borçlar kanununun haksız fiile ilişkin hükümleri (m. 41 ve devamı) Devlet’in buradaki sorumluluğuna kıyas yolu ile uygulanır. Bu bağlamda örneğin zarara uğrayanın müterafik kusuru tazminatın miktarını tayinde rol oynar ve zamanaşımı 1 ve 10 yıldır.

VV-- TTAAPPUU SSİİCCİİLLİİNNEE YYAAPPIILLAACCAAKK İİŞŞLLEEMMLLEERR

Tapu siciline yapılacak işlemler tescil, şerh ve beyanlar olmak üzere üçe ayrılır.

A) TESCİL Taşınmaza ilişkin aynî hakların tapu kütüğüne kaydedilmesine tescil denir. Aynî hak değişiklikleri bu kayıt sayesinde gerçek-leşir.

1. Tescil Yapılacak Haklar

a) Mülkiyet

b) İrtifak hakları ve taşınmaz yükleri

c) Rehin hakları

2. Tescilin Yapılabilmesi İçin Gerekli Şartlar

Tescilin yapılabilmesi geçerli bir tescil talebine ve talepte bulunan kişinin bu talebi yapmaya yetkili olduğunu belgelendirme-sine bağlıdır.

a) Tescil Talebi

Aynî hakkın kazanılması için gerekli tescili talep yetkisi, gerek mülkiyetin kazanılmasında ve gerekse sınırlı aynî hak tesisinde taşınmazın malikine aittir.

Kat mülkiyeti kanununun uygulama alanına giren taşınmazlarda mülkiyeti nakil borcu doğuran sözleşme aynı zamanda tescil talebi yerine de geçtiği için ayrı bir tescil talebine gerek yoktur.

Daha sonra tekrar değineceğimiz gibi, aynî hakkın tescilden önce kazanıldığı durumlarda tescili talep yetkisi kural olarak, hakkı tescil dışında kazanan kişiye aittir.

Örneğin, miras yoluyla kazanmada; tescil talebi mirasçıya aittir.

Tescil talebi yazılı şekilde yapılır. Aynî hakkın kazanımına ilişkin taahhüt işlemi (satım, bağışlama vb.) resmî senetle düzenle-nirken, işleme konu taşınmaz ile tarafların isteği ve bu arada tescil talebi de yazılır.

Tescil talebinin şarta bağlanması mümkün değildir.

Tescil talebi yevmiye defterine kaydedildikten sonra bunun geri alınması söz konusu olmaz. Zira aynî hak değişikliğini sağla-yan tasarruf işlemi tescil talebinin yevmiye defterine kaydedildiği an varlık kazanmış olmaktadır.

b) Belgelendirme Talep yetkisinin ve hukukî sebebin belgelendirilmesi gerekmektedir.

3. Tescilin Hükümleri Tescilin olumsuz ve olumlu olmak üzere iki tane hükmü vardır.

a) Tescilin Olumsuz Hükmü Kurulması için kanunen tapu siciline tescili lazım gelen her hak bu tescil olmadıkça bir aynî hak olarak mevcut olmaz.

b) Tescilin Olumlu Hükmü Tescil edilmiş olan her aynî hakkın geçerli olarak varlık kazandığı kabul edilir. Aynî haklar, sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.

TAPU SİCİLİNE GÜVEN İLKESİ Öncelikle, çok genel bir tanım vermek gerekir ise, tapu siciline güven ilkesi, tapu sicilinde yer alan bir kayıt gerçeğe uygun ol-masa dahi bu kayda göre malik olan kişiden aynî hak kazanan kişinin bu kazanımı mutlak olarak korunur. Taşınmazlar, sınırlı sayıda ve değerli oldukları için iyi niyetli üçüncü kişiler açısından böylesi bir üst düzey koruma geliştirilmiştir.

Page 55: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

55

1. Şartları

Kazananın Üçüncü Bir Kişi Olması

Tapu siciline güven ilkesinin uygulanabilmesi için kazanan kişinin üçüncü bir kişi olması gerekir. Bu bağlamda, adına yolsuz tescil bulunan kimse ve küllî halefler bu ilkeden istifade edemez.

Örneğin, taşınmaz satış sözleşmesinin tapuda resmi şekilde yapılması gerekirken; siz taşınmazınızı bana adî yazılı bir sözleş-meye dayanarak sattınız ve benim adıma tescili sağladınız. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi tescilin geçerliliği nedeninin ge-çerli olmasına bağlıdır. Bu olayda neden geçerli olmadığı için tescil de geçerli olmaz ve bunun sonucu olarak söz konusu ta-şınmazın mülkiyeti bana geçmez. Başka bir deyişle benim adıma yapılan tescil yolsuz tescil olur. Ben bu taşınmazı bu duru-mu bilmeyen iyi niyetli üçüncü bir kişiye sattığım takdirde o üçüncü kişi malik sıfatını kazanır.

Üçüncü Kişinin Sicildeki Yolsuz Kayda Güvenmiş Olması

Tapu siciline güven sadece sicilde yer alan yolsuz tescile dayandığı takdirde geçerli olur. Bu bağlamda sicil dışı bir unsura gü-ven kapsam dışıdır. Sicildeki kaydın plân ve belgeler ile tamamlandığı durumlarda bu belgeler de üçüncü kişinin kazanımı için dayanak teşkil edebilir. Fakat belgeleri inceleme zorunluluğu olmadığı için sadece sicildeki kayda dayanmış olan kişi de hakkı kazanabilir.

Örneğin, bana ait bir taşınmaz sahte vekâletnameye dayanılarak size satılır ve sizin adınıza tescil yapılır ise tapu siciline gü-ven ilkesinden istifade edemezsiniz. Zira vekâletname sicil dışı bir unsurdur ve bu bağlamda tapu siciline güven ilkesi uygula-ma alanı bulmaz.

Üçüncü Kişinin Bir Aynî Hak Kazanmış Olması

Tapu sicilindeki yolsuz kayda dayanan kazanımlar sadece aynî haklar içindir. Bu anlamda, tapu sicil kaydına dayanarak kaza-nılan şahsî haklar bu ilkeden istifade edemezler. Bu hakların şerh verilmesi de gerçek malik açısından önemli değildir. Yani şerh verilse dahi bu şahsî hak malike karşı ileri sürülemez. Sınırlı aynî hak konumundaki ipotek de yolsuz tescile dayanarak kazanılabilir.

Örneğin, yolsuz tescille malik olarak gözüken kişiden söz konusu taşınmazı kiralamanız, ön alım, geri alım gibi şahsî haklar kazanmanız durumunda bu kazanımlarınız korunmaz.

Üçüncü Kişinin Kazanımının İyi niyetli Olması

Tapu siciline güven ilkesi iyi niyetin en önemli uygulama alanlarından birini oluşturur. Bu bağlamda, yolsuz tescile dayanmak suretiyle aynî hak kazanan üçüncü kişinin, buradaki yolsuzluğu bilmemesi ve bilebilecek durumda da olmaması daha açık an-latımla iyi niyetli olması gerekir. Burada aranan iyi niyet tescil esnasında, daha doğru ifade ile tescil talebinin yevmiye defte-rine kaydı esnasında mevcut olmalıdır. Aynî hak kazanımı üzerinde bu kaydın yolsuzluğunun daha sonra öğrenilmesinin öne-mi yoktur.

B) ŞERHLER Tapu siciline yapılacak kayıtlardan ikincisi olan şerh, kişisel hakların, devir sınırlamalarının ve geçici tescilin tapu kütüğüne kayıt edilmesidir. Bu bağlamda şerh edilecek kayıtları şahsî haklar, devir sınırlamaları ve geçici tescil kayıtları olmak üzere üçe ayırabiliriz.

1. Şerh Edilecek Şahsî Haklar

Her türlü şahsî hak için değil, ancak kanun tarafından şerh verilmesi imkânı kabul edilmiş olan şahsî haklar için şerh müesse-sesinden yararlanılabilir. Hukukumuzda, şerh verilebilecek şahsî haklar şunlardır:

a) Medeni Kanundan Doğanlar

Sözleşmeden Doğan Alım Hakkı

Tek taraflı ulaşması gerekli irade beyanı ile kullanılan ve karşı tarafa ulaştığı anda arzu edilen hüküm ve sonuç olan satım sözleşmesini kuran (kurucu yenilik doğuran hak) alım hakkı resmî şekle tâbidir. Şeyin sahibi, bu hakkı vermek suretiyle mülkiyet hakkını kendi rızası ile kısıtlamış olmaktadır. Zira hak sahibi bu hakkını kullandığı anda maliki ol-duğu şeyi hak sahibine satmak zorundadır. Eski adı iştira hakkı olan bu hak için şerhin etki süresi on yıldır.

Sözleşmeden Doğan Önalım Hakkı

Tek taraflı ulaşması gerekli irade beyanı ile kullanılan ve şeyin malikine ulaştığı anda arzu edilen hüküm ve sonuç olan satım sözleşmesini kuran (kurucu yenilik doğuran hak) önalım hakkı adî yazılı şekle tâbidir. Hakkın konusu olan şeyin taşınmaz olması bu sonucu değiştirmez. Şeyin sahibi, bu hakkı vermek suretiyle mülkiyet hakkını kendi rızası ile kısıtlamış olmaz. Zira kendisi satmaya karar vermediği hatta bizzat satmadığı takdirde hak sahibi bu hakkını kul-lanamaz. Eski adı şûfa hakkı olan bu hak için şerhin etki süresi on yıldır. Sözleşmeden doğan önalım hakkı için MK, kanundan doğan önalım hakkına ilişkin hükümlere atıf yapmıştır. Bu nedenle, paylı mülkiyet başlığı altında incele-

Page 56: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

56

nen Kanundan Doğan Önalım hakkına ilişkin hükümler sözleşmeden doğan önalım hakkı için de geçerlidir.

Sözleşmeden Doğan Geri Alım Hakkı

Tek taraflı ulaşması gerekli irade beyanı ile kullanılan ve karşı tarafa ulaştığı anda arzu edilen hüküm ve sonuç olan, daha önce sattığı şeyi geri satın alma konusunda satım sözleşmesini kuran (kurucu yenilik doğuran hak) geri alım hakkı resmî şekle tâbidir. Şeyin sahibi, bu hakkı vermek suretiyle mülkiyet hakkını kendi rızası ile kısıtlamış olmakta-dır. Zira hak sahibi bu hakkını kullandığı anda maliki olduğu şeyi hak sahibine satmak zorundadır. Eski adı vefa hakkı olan bu hak için şerhin etki süresi on yıldır. Geri alım hakkı, alım hakkı ile aynı hukukî niteliklere sahip olmakla birlik-te tek farkı geri alımda kişi daha önceden sahibi olduğu bir malı geri almaktadır. Alımda taşınmaz ilk defa alınmakta, geri alımda ise eski taşınmazına tekrar kavuşulmaktadır. Şerhin etkisi ile ilgili olarak da alımda anlattığımız hususlar aynen geçerlidir.

Rehinli Alacaklının Boş Dereceye İlerleme Hakkı.

b) Borçlar Kanunundan Doğanlar

Kira Sözleşmesi

Örneğin, konutunuzu bana on yıllığına kiraladınız. İki yıl sonra bu konutu üçüncü bir kişiye satarsanız bu kişi beni konuttan çıkarabilir. Ancak bu kira sözleşmesi tapuya şerh edilmişse satın alan kişi de bu hakkımı görerek alır veya almaz. Sonuçta alırsa, beni bu evden çıkaramaz.

Hâsılat Kirası Sözleşmesi

Bağışlamadan Rücu

Arsa payı karşılığı inşaat

c) Özel Kanunlardan (Tapu Kanunu) Doğan

Taşınmaz Satış Vaadi

Daha önce de üzerinde bastırarak ifade ettiğimiz gibi, tapuya yapılacak kayıtlar kimin aleyhine hüküm ve sonuç do-ğuracak ise o kişinin talebi üzerine yapılır. Bu bağlamda da şu ana kadar anlattığımız şerhler de şerh talebinde bu-lunma yetkisi taşınmazın malikine aittir. Ancak, taşınmaz satış vaatlerinde taraflardan her biri, yani gerek müstak-bel alıcı ve gerekse müstakbel satıcı (malik) şerh talebinde bulunmaya yetkilidir. Bunun yanı sıra, diğer şerhlerde şerh anlaşması arandığı hâlde taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinde geçerli bir sözleşmenin varlığı, şerh için yeterli-dir; ayrıca bir şerh anlaşması aranmamıştır. Yapılan şerh, şerhte beyan edilen sürenin sonunda taşınmaz malikinin talebi üzerine veya satış gerçekleşmediği takdirde, tapu sicil muhafızı veya memuru tarafından beş yıl sonra terkin edilir. Daha açık anlatımla burada şerhin etki süresi beş yıldır.

d) Kişisel Hakların Şerhinin Hükmü

Aynî ve munzam olmak üzere şerhin iki etkisi vardır:

Aynî etki, şerh verilen kişisel hakkı eşyaya bağlı borç hâline getirir. Bir başka ifade ile şerh edilen şahsî hak, bu sayede taşın-mazın her yeni malikine karşı ileri sürülebilir hale gelir.

Munzam etki ise, şerhten sonra taşınmaz üzerinde kazanılan hakları şerh edilen hakka zarar verdiği oranda geçersiz hâle ge-tirir.

2. Tasarruf Yetkisini Kısıtlayan Şerhler

Şahsî hakların şerhinden farklı olarak burada malikin tasarruf yetkisi kısıtlanmış olmaktadır. Daha açık anlatımla, şerh yapıl-dığı andan itibaren malik bu taşınmazını üçüncü kişilere satamaz hâle gelir.

a) Çekişmeli Hakların Korunmasına İlişkin Mahkeme Kararları

Örneğin, taşınmazımı size sattım ve sizin adınıza tescil talebinde bulunmadım. Bu durumda siz ne yapıyordunuz; tescile zor-lama davası açarak hâkim kararı ile tescili sağlıyordunuz. Bu hâlde siz sadece dava açar ve bunun dışında hiçbir şey yapmaz-sanız, dava devam ederken ben bu taşınmazı üçüncü bir kişiye satar isem bu üçüncü kişi taşınmazın mülkiyetini kazanır. Zira bir kişi taşınmaz satın alacağı zaman adliyeye gidip tek tek tüm dosyaları incelemek suretiyle bu taşınmaz hakkında dava açı-lıp açılmadığını kontrol etmek zorunda değildir. Dava sonuçlandığında siz hak sahibi olduğunuzu ispat etseniz dahi hukukî menfaat üçüncü kişinin mülkiyetine geçmiş olacaktır. İşte bunu engellemek için, bu taşınmazın çekişmeli olduğunu, dava so-nuçlanıncaya kadar mülkiyet üzerinde tasarruf edilmemesini sağlamak için bu durumu şerh ettiriyorsunuz. Dava sonunda hakkınız ispat edildiği ve mahkeme kararına konu olduğu anda da taşınmaz hâla benim mülkiyetim altında olduğu için taşın-mazı kendi adınıza tescil ettiriyorsunuz.

Page 57: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

57

b) Haciz, İflâs Kararı veya Konkordato ile Veriler Süre

Tasarruf yetkisini kısıtlayan diğer şerhlerden farklı olarak bu hallerde şerh bildirici (izharî) nitelik taşır. Somutlaştıracak olur-sak, biraz önce ifade ettiğimiz çekişmeli hakların şerhinde şerh kurucudur yani şerh yapılması ve malik taşınmazını üçüncü bir kişiye satsa bu kişi mülkiyeti kazanır. Ancak bu hâllerde şerh bildiricidir, yani şerh yapılmasa ve malik taşınmazı üçüncü bir kişiye satsa satın alan kişi mülkiyeti kazanamaz. Şimdi haklı olarak diyeceksiniz ki, o zaman bunlar neden şerh ediliyor hiç şerh edilmesin. Buradaki mantık şu, ilk satın alan kişi mülkiyeti kazanamıyor ancak bu kişi de başka bir kişiye satarsa son kişi malik sıfatını elde ediyor.

Örneğin, ben iflâs ettim ve iflâsın tapuya bildirilmemesinden istifade ederek bu taşınmazı size sattım ve sizin adınıza da tes-cili sağladım. iflâs ilân edilir ve yapılan ilânları herkesin bildiği varsayılır. Siz malik olamazsınız ancak siz da başka bir kişiye satmanız durumunda satın alan adamdan taşınmazın müflisten satın alındığını bilmesi beklenemeyeceği için mülkiyet kaza-nılır. İşte bir anlamda şerh fonksiyonunu burada icra etmektedir.

c) Aile Yurdu Kurulması, Art Mirasçı Atanması

Aile yurdu kurulması ve art mirasçı atanmasına dair tapu kütüğüne yapılacak şerhler taşınmaz üzerinde temlik etme, rehin kurma gibi her türlü tasarrufların yapılmasını engeller.

d) Aile Konutu

Eşlerin ortak olarak oturacakları konut olarak tanımlanan aile konutu da eşlerden her birinin talebi ile tapuya şerh düşülmek suretiyle, malikin tasarruf yetkisi kısıtlanmış olur. Buradaki şerh de beyan edici (bildirici) nitelik taşır.

Tapu kütüğüne şerh verilebilen yukarıdaki tasarruf yetkisi kısıtlamaları, şerh verilmekle birlikte taşınmaz üzerinde sonradan kazanılan hakların sahiplerine karşı ileri sürülebilir hâle gelir.

C) BEYANLAR Tapu siciline yapılacak kayıtlardan üçüncüsü olan beyan, taşınmaza ilişkin bazı fiilî ve hukukî durumların gösterilmesi fonksi-yonuna sahiptir. Bu bağlamda, bir taşınmazın eklentileri, malikin istemi üzerine kütükteki beyanlar sütununa yazılır. Bu kay-dın terkini, kütükte hak sahibi görünen bütün ilgililerin rızasına bağlıdır.

Örneğin, bir otelin yatı, limuzini; bir tarlanın traktörü, biçerdöveri beyanlar sütununa kaydedilir. Bu kayıt sayesinde bu taşı-nırlar ilgili taşınmazın eklentisi hâline gelir ve taşınmazla aynı hukukî kadere tâbi olur. Mesela tarlayı sattığımız zaman bu bi-çerdöveri de ayrıca kararlaştırmamıza gerek kalmadan satmış oluruz.

Bir taşınmazın heyelan bölgesinde yer aldığı ve ayrıca taşınmaz üzerindeki kamu hukuku kısıtlamaları da beyanlar sütunu-na kaydedilecek hususlardır.

AAYYNNÎÎ HHAAKKLLAARR

Kişiye eşya üzerinde doğrudan hâkimiyet sağlayan ve herkese karşı ileri sürülebilen haklara aynî haklar denir.

Hak sahibinin eşyadan, hakkına uygun şekilde istifade etmesi için hiç kimsenin araya girmesine aracılık etmesine ihtiyacı bu-

lunmaması doğrudan doğruya hâkimiyet olarak tanımlanır. Burada amaç, mülkiyet, rehin, intifa gibi hukukî tasarruflara konu

olabilme özelliğidir. Bunun yanı sıra, aynî hak eşya üzerinde sağladığı hâkimiyet nedeniyle herkese karşı ileri sürülebilen bir

haktır.

II-- AAYYNNİİ HHAAKKLLAARRAA EEGGEEMMEENN OOLLAANN İİLLKKEELLEERR

A) BELİRLİLİK (MUAYYENLİK) İLKESİ Mevcut olan ve ferden tayin edilmiş olan eşya üzerinde aynî hakların kurulabilmesi belirlilik ilkesi ile ifade edilir. Kurulmuş, hüküm ve sonuçlarını da doğurmaya başlamış olan nispi hakların kapsamının sonradan belirlenmesi mümkün ol-duğu hâlde aynî hakkın kapsamının mutlak suretle hak kurulurken belirlenmiş olması gerekir. B) AÇIKLIK (ALENİYET) İLKESİ Açıklık ilkesi, aynî hakların kazanılması, devredilmesi ve sona ermesinin tüm toplum tarafından anlaşılabilecek bir şekilde ol-masına denir. C) GÜVENİN KORUNMASI İLKESİ Açıklık ilkesi doğrultusunda açıklanan görüntüye güvenerek hak kazanan kişilerin bu iyi niyetlerinin korunması güvenin ko-runması olarak nitelendirilir. Taşınırlarda sınırlı olan bu koruma taşınmazlarda mutlaktır. Şöyle ki, daha önce de ifade ettiği-miz gibi malikinin elinden rızası dışında çıkan taşınırlarda iyi niyetli üçüncü kişi beş yıl sonra malik olabilirken, tapu siciline güvenen iyi niyetli üçüncü kişi ise kendi adına tescil yapıldığı an mülkiyeti mutlak olarak kazanır.

Page 58: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

58

AYNİ HAKLARIN TÜRLERİ

SAĞLADIĞI YETKİYE GÖRE

MÜLKİYET HAKKI SINIRLI AYNİ

HAKLAR

İrtifak Hakları Rehin Hakları Taşınmaz Yükü

HAKKIN KONUSUNA GÖRE

ŞAHSA BAĞLI İRTİFAKLAR

EŞYAYA BAĞLI İRTİFAKLAR

KARMA İRTİFAKLAR

D) SINIRLI SAYI VE TİPE BAĞLILIK İLKESİ Borçlar Hukuku alanında geçerli olan sözleşme özgürlüğü ilkesine göre taraflar, kanunlarda düzenlenen sözleşme tipleri dı-şında yepyeni sözleşmeler yapabildikleri, bir sözleşme tipinde de sözleşmenin içeriğini (emredici hukuk kuralları, ahlâk ve adaba aykırı düşmemek şartıyla) diledikleri gibi düzenleyebildikleri hâlde, aynı imkân aynî haklarda mevcut değildir. Zira ay-nî hakların sayısı hukuk düzenince sınırlandırılmış ve bu aynî hakların içeriği belirlenmiştir. Bu doğrultuda, sadece kanunda öngörülen aynî hakların tesis edilebilmesi sınırlı sayıda olma ilkesi ile ifade edilir. Bu ilke, aynî haklarda yeterli açıklık ihtiyacı-nın bir neticesidir. E) HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜREYE VE ZAMANAŞIMINA BAĞLI OLMAMA İLKESİ Aynî hak sahibinin, hakkını belirli süreler içerisinde aramak zorunda olmadığını ifade eder.

IIII-- AAYYNNÎÎ HHAAKK ÇÇEEŞŞİİTTLLEERRİİ

MÜLKİYET

I- TANIM

Sahibine hakkın konusu olan mal üzerinde, hukuk düzeninin sınırları içinde dilediği gibi malı kullanma, maldan yararlanma

ve mal üzerinde tasarrufta bulunma yetkilerini sağlayan aynî hakka mülkiyet hakkı denir.

II- MÜLKİYET HAKKININ KAPSAMI

A) BÜTÜNLEYİCİ PARÇA (MÜTEMMİM CÜZ)

Yerel adetlere göre asıl şeyin temel unsuru olan ve o şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedik-

çe ondan ayrılmasına olanak bulunmayan parçaya denir. Bir eşyaya malik olan kimse o eşyanın bütünleyici parçalarına da

malik olur. Örneğin, araba kendisinden beklenen bir yerden bir yere götürme fonksiyonunu direksiyon olmadan yerine geti-

remez.

Hükümleri

Medeni Kanundan çıkan sonuca göre, bütünleyici parça üzerinde asıl şeyden bağımsız olarak farklı bir aynî hak ku-

rulamaz yani asıl şey üzerindeki aynî haklar bütünleyici parçayı da kapsar. Örneğin, Araba kimin ise direksiyon da

onundur.

Kanun Gereği Bütünleyici Parça Sayılan Şeyler

Yapılar, Bitkiler Yapılar, bitkiler ve kaynaklar da taşınmaz mülkiyetinin kapsamındadır. Bunların, bütünleyi-

ci parçanın özelliklerini taşıyıp taşımadığına bakılmaz.

Doğal Ürünler Asıl şeyden ayrılıncaya kadar doğal ürünler de bütünleyici parça olarak nitelendirilirler.

Örneğin, ağaçta yetişen meyveler, ineğin sütü, devekuşu yumurtası, ormanın ağacı vb.

B) EKLENTİ (TEFERRUAT)

Malikin anlaşılabilen arzusuna veya yerel âdetlere göre, işletilmesi, korunması veya yarar sağlaması için asıl şeye sürekli

olarak özgülenen ve kullanılmasında birleştirme, takma veya başka biçimde asıl şeye bağlı kılınan taşınır mala eklenti denir.

Page 59: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

59

Asıl şey ile eklenti arasında bir amaç birliği ve ekonomik bağlılık vardır. Bütünleyici parça bağımsızlığını kaybettiği hâlde,

eklenti bağımsızlık arz eder. Örneğin, arabanın teybi eklentidir.

Sadece taşınır mallar eklenti olarak nitelendirilebilir.

Bütünleyici parçanın aksine eklenti, asıl şeyden bağımsız bir hukukî hak konusu olabilir. Bir eşyaya ilişkin tasarruflar, aksi be-

lirtilmedikçe onun eklentisini de kapsar. Eklentinin asıl şeyden geçici ayrılması bu niteliğini etkilemez.

Örneğin, ben arabamı size sattığımda teybi de size satmış olurum. Eğer bu teybi satmak istemiyorsam bu durumu satım söz-

leşmesi esnasında açıkça belirtmem gerekir.

III- MÜLKİYET ÇEŞİTLERİ Mülkiyet bir kritere göre paylı mülkiyet - elbirliği mülkiyeti ve başka bir kritere göre ise taşınmaz - taşınır mülkiyeti olmak üzere gruplandırmalara tâbi tutulur.

PAYLI MÜLKİYET (MÜŞTEREK MÜLKİYET)

I- TANIM

Birden çok kişinin, fiilî olarak bölünmemiş tek bir şey üzerinde, şeyin her zerresinde hak sahibi olacak şekilde belli paylarla malik olması hâline paylı mülkiyet denir. Bir anlamda, bir şey üzerindeki mülkiyet hakkının paylı olarak birden çok kişiye ait olmasına denir.

II- KURULMASI

Hukukî işlem, kanun veya yetkili makamın kararı ile paylı mülkiyet kurulabilir. Birden çok kişinin bir eşyayı birlikte satın almaları durumunda bu kişiler arasında paylı mülkiyet ilişkisi hukukî işlem yolu ile kurulmuş olur. İki taşınmazı birbiriden ayırmaya yarayan duvar, parmaklık, çit gibi sınırlıklar üzerinde; paylı mülkiyet ilişkisi kurulmuş olur. Karışma veya birleşme suretiyle ortaya çıkan mallar üzerinde; paylı mülkiyet ilişkisi kurulmuş olur. Kat mülkiyetine tâbi binalarda ortak kullanım alanları üzerinde; paylı mülkiyet ilişkisi kurulmuş olur. Hangi eşe ait olduğu tespit edilemeyen mallar üzerinde kanun yolu ile paylı mülkiyet ilişkisi kurulmuş olur. Hâkim, icra dairesi, belediye gibi makamların kararları ile de paylı mülkiyet kurulabilir. III- PAY AÇISINDAN PAYDAŞLARIN DURUMU

Aksi kararlaştırılmamışsa paylar eşittir. Paydaşların mülkiyetten doğan yetki ve ödevlerinin bütünü pay olarak nitelendirilir.

Paydaşlardan her biri kendi payı bakımından malik hak ve yükümlülüklerine sahip olur. Pay devredilebilir, rehnedilebilir ve alacaklılar tarafından haczedilebilir.

Bu bağlamda, paydaşlar paydaşın gerekli şekil koşullarına uymak kaydıyla payını satması veya payı üzerinde rehin kurması mümkündür. Payın rehnedilmesi durumunda taşınmazın tamamı üzerinde rehin kurulamaz ancak bunun tam tersi mümkün-dür. Şöyle ki, paydaşlar taşınmazın tamamı üzerinde rehin kurduktan sonra pay üzerinde rehin kurabilirler (aynı esas taşın-maz yükü açısından da geçerlidir).

Diğer paydaşların paylarını ihlâl etmeyen sınırlı aynî haklar da pay üzerinde kurulabilir.

Örneğin, paydaşlardan biri kendi payı üzerinde intifa hakkı, taşınmaz yükü vb kurabilir. Ancak GEÇİT, ÜST HAKKI gibi diğer paydaşlara zarar verebilecek haklar kuramaz. Üst hakkı, geçit hakkı gibi diğer paydaşlara zarar verebilecek olanları tek başı-na kuramaz ancak tüm paydaşların vereceği bir kararla kurabilir.

Bir paydaşın komşu taşınmaz üzerinde kendi payı lehine geçit tesis etmesinde herhangi bir sorun yoktur. Zira bu durumda fiilî kullanım komşu taşınmaz üzerinde gerçekleşmekte ve bu durumun diğer paydaşlara zarar vermesi gibi bir olasılık söz ko-nusu olmamaktadır.

IV- DEVİR HAKKININ KISITLAMASI (YASAL ÖNALIM HAKKI)

Paydaşların paylarını tamamen özgür iradeleri doğrultusunda satabileceğini beyan etmiştik. Ancak, bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını tamamen veya kısmen üçüncü kişiye satması hâlinde, diğer paydaşlar önalım hakkını kullanabilirler.

Medeni kanun, burada mülkiyet hakkına bir sınırlama getirmiştir. Malik, malını istediği kişiye satabilir. Ancak burada paydaş payını üçüncü bir kişiye satıyor ve bu durumda diğer paydaşlar kanunun kendilerine verdiği yetki doğrultusunda harekete geçmek suretiyle bu üçüncü kişinin elindeki payı alma hakkına sahip oluyorlar. Bu hükmün konuluş amacını şu şekilde ifade edebiliriz: birincisi, hukuk paylı mülkiyetin bir an evvel tek elde toplanıp bitmesini arzu etmektedir. Diğer neden ise, bu mül-

Page 60: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

60

kiyet bir anlamda manevî birlikteliktir. Bu bağlamda, üçüncü bir kişinin bu birlikteliğe girmesi diğer paydaşların muvafakati ile olabilir.

bir kez daha tekrarlamak gerekirse: paydaşlardan birinin taşınmaz üzerindeki payını tamamen veya kısmen üçüncü bir kişiye (DİKKAT: paydaşın diğer bir paydaşa satması durumunda önalım hakkı yoktur) satması (DİKKAT: bu hak sadece satımda kul-lanılabilir. Bunun dışında örneğin bağış, cebrî artırma ile satış, miras yolu ile kalma, trampa gibi devir sözleşmelerinde bu hakkın kullanılması mümkün değildir) hâlinde diğer paydaşların kanundan doğan (kanundan doğduğu için şerhe gerek yok-tur) önalım hakkı vardır.

Açıklama: Paydaşların önalım hakkını kullanmaktan feragat etmeleri ve vazgeçmeleri mümkündür. Feragat sürekli olarak önalım hakkını kullanmama, bu hakkı sürekli olarak terk etme anlamına gelir. Vazgeçme ise önalım hakkını kullanma hakkı-nın bir seferliğine terk edilmesi demektir.

Önalım hakkından feragatin resmî şekilde yapılması ve tapu kütüğüne şerh verilmesi gerekir. Belirli bir satışta önalım hakkını kullanmaktan vazgeçme, yazılı şekle tâbidir ve satıştan önce veya sonra yapılabilir. Feragat ise satıştan önce yapılır.

Yapılan satış, alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilir. Önalım hakkı, satışın hak sahibine bildi-rildiği tarihin üzerinden 3 ay ve herhalde satışın üzerinden 2 yıl geçmekle düşer.

Buradaki 3 aylık süre bildirimden itibaren başlar, öğrenmeden değil.

Önalım hakkı, alıcıya karşı dava açılarak kullanılır. Önalım hakkı sahibi, adına payın tesciline karar verilmeden önce, satış be-deli ile alıcıya düşen tapu giderlerini, hâkim tarafından belirlenen süre içinde hâkimin belirleyeceği yere nakden yatırmakla yükümlüdür.

V- YÖNETİM VE TASARRUFA İLİŞKİN İŞLEMLER

Paylı mülkiyette yönetim ve tasarrufa ilişkin işlemler üç gruba ayrılır.

A) OLAĞAN YÖNETİM İŞLERİ

1. Küçük Onarımları Yaptırmak

Paylı malın değeri dikkate alındığında önemsiz sayılabilecek onarımlardır.

Örneğin, kırılan fayansın yerine yenisinin yapıştırılması, tıkanan lavabonun açılması vb.

2. Tarımsal İşleri Yürütmek

Burada kastedilen sürekli olarak yapılan tarımsal işlerdir.

Örneğin, meyvelerin toplanması, ağaçların budanması vb.

Yukarıda sayılan olağan yönetim işlerini her bir paydaş yapmaya yetkilidir.

B) ÖNEMLİ YÖNETİM İŞLERİ

1. İşletme Usulünün veya Tarım Türünün Değiştirilmesi

Paylı maldan yararlanma biçimine ilişkin değişiklikler işletme usulünün değiştirilmesidir. Bunun ölçüsü paylı malın özgülendiği amacın değiştirilmemesidir. Zira bu durum olağanüstü yönetim işi olarak değerlendirilir.

Örneğin, kömürle çalışan kalorifer kazanının doğalgazla çalışır hâle getirilmesi vb.

Örneğin, ekimin değiştirilmesi ise tarım türünün değiştirilmesi anlamına gelir.

2. Adi Kiraya veya Ürün Kirasına İlişkin Sözleşmelerin Yapılması veya Feshi

Gerekli çoğunluk sağlanmadan yapılan kira sözleşmelerinden diğer paydaşlar sorumlu değildir.

Örneğin, paylı mülkiyete tâbi bir dairenin kiraya verilmesi vb.

3. Toprağın Islahı

Toprağın ıslahı, iyileştirme, daha açık anlatımla tarıma elverişli hâle getirilmedir.

4. Olağan Yönetim Sınırlarını Aşan ve Paylı Malın Değerinin veya Yarar Sağlamaya Elverişliliğinin Korunması İçin Gerekli Bakım, Onarım ve Yapı işleri

Örneğin, tarlanın verimini artırmak amacıyla nadasa bırakma, evin badana işlemleri, evin bahçesine garaj yapılması

Yukarıda sayılan önemli yönetim işlerinin yapılabilmesi pay ve paydaş çoğunluğuyla karar verilmesine bağlıdır.

Page 61: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

61

C) OLAĞANÜSTÜ YÖNETİM İŞLERİ VE TASARRUFLAR

1. Paylı Malın Özgülendiği Amacın Değiştirilmesi

Paylı malın özgülendiği amacın tamamen değiştirilmesi çok farklı bir amaca tahsis edilmesidir.

Örneğin, tarlanın arsaya veya bağa dönüştürülmesi vb.

2. Korumanın veya Olağan Şekilde Kullanmanın Gerekli Kıldığı Ölçüyü Aşan Yapı İşlerine Girişilmesi

Eşyayı kullanım veya ekonomik açıdan iyileştiren ya da eşyanın değerini artıran işler bu kategorinin tanımıdır.

Örneğin, apartmanın çatısına herkesin kullanabileceği bir teras yapılması, beşinci katın üstüne altıncı katın çıkılma-sı, evin bahçesine havuz yapılması vb.

3. Paylı Malın Tamamı Üzerinde Tasarruf İşlemlerinin Yapılması

Burada paya değil paylı malın tamamına ilişkin işlemler kastedilmektedir.

Örneğin, paylı malın tamamının satılması, paylı taşınmaz üzerinde geçit hakkı kurulması, üst hakkı kurulması, paylı taşınmazın tamamı üzerinde intifa hakkı kurulması vb.

Yukarıdaki işlemler oy birliğiyle bu yönde karar alınmasına bağlıdır.

D) ANLAŞMALAR

Paydaşların, aralarında oybirliğiyle anlaşmak suretiyle yararlanma, kullanma ve yönetime ilişkin konularda kanun hükümle-rinden farklı bir düzenleme yapmaları mümkündür. söz konusu anlaşmaların mevcut paydaşları bağlayabilmesi için herhangi bir şekil koşulu aranmamaktadır ancak söz konusu anlaşmaların ileride ortaklığa girecek olan kişileri bağlayabilmesi için tapu kütüğüne şerh verilmelidir.

Taşınmazlarla ilgili anlaşmalar imzalarının noterlikçe onaylanması koşuluyla paydaşlardan birinin başvurusu üzerine tapu kü-tüğüne şerh verilebilir.

V- HAKLAR VE YÜKÜMLÜLÜKLER

Paydaşlardan her biri, diğerlerinin hakları ile bağdaştığı ölçüde paylı maldan yararlanabilir ve onu kullanabilir.

Paylı mülkiyetten doğan veya paylı malı ilgilendiren yönetim giderleri, vergiler ve diğer yükümlülükler, aksine bir hüküm bu-lunmadıkça, paydaşlar tarafından payları oranında karşılanır.

Payına düşenden fazlasını ödemiş bulunan paydaş, diğerlerine payları oranında rücu edebilir.

VI- KARARLARIN BAĞLAYICILIĞI

Yararlanma, kullanma ve yönetime ilişkin konularda paydaşların yaptıkları düzenleme ve aldıkları kararlar ile mahkemece verilen kararlar, sonradan paydaş olan veya pay üzerinde aynî hak kazanan kimseleri de bağlar.

Açıklama: Taşınmazlarda yararlanma, kullanma ve yönetime ilişkin kararların sonradan paydaş olan veya pay üzerinde aynî hak kazananları bağlaması için, bunların tapu kütüğüne şerh edilmesi gerekir.

VII- PAYDAŞLIKTAN ÇIKARMA

Kendi tutum ve davranışlarıyla veya malın kullanılmasını bıraktığı ya da fiillerinden sorumlu olduğu kişilerin tutum ve davra-nışlarıyla diğer paydaşların tamamına veya bir kısmına karşı olan yükümlülüklerini ağır biçimde çiğneyen paydaş, bu yüzden onlar için paylı mülkiyet ilişkisinin devamını çekilmez hâle getirmişse, mahkeme kararıyla paydaşlıktan çıkarılabilir.

Paydaşın çıkarılabilmesi diğer paydaşların pay ve paydaş çoğunluğu ile alacakları karara bağlıdır. Hesaplama da o paydaşın payı hesaba katılmaz.

VIII- PAYLI MÜLKİYETİN SONA ERMESİ

A) PAYLAŞMA TALEBİ (İZALE-Î ŞUYUU)

Paydaşlardan her birinin paylaşma talebinde bulunması mümkündür. Talepte bulunan paydaşın payının oranı bu bağlamda önemli değildir. Ayrıca bu talepte bulunulabilmesi için haklı nedenin varlığı aranmaz. Ancak uygun zamanın beklenmesi ge-rekmektedir.

Page 62: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

62

Paylaşma talebini engelleyen iki hâl vardır. Bunlar:

1. Hukukî bir işlem gereğince paylı mülkiyeti devam ettirme yükümlülüğü,

2. Paylı malın sürekli bir amaca özgülenmiş olması sebebiyle paylı mülkiyeti devam ettirme yükümlülüğü (idame-î şuyuu). Bu iki nedenden birinin varlığı hâlinde paylaşma talebinde bulunulamaz.

Açıklama: Paylaşmayı isteme hakkı, hukukî bir işlemle en çok on yıllık süre ile sınırlandırılabilir.

Taşınmazlarda paylı mülkiyetin devamına ilişkin sözleşmeler, resmî şekle bağlıdır ve tapu kütüğüne şerh verilebilir.

B) PAYLAŞMA BİÇİMİ

Paylaşma, malın aynen bölüşülmesi veya pazarlık ya da artırmayla satılarak bedelinin bölüşülmesi biçiminde gerçekleştirilir.

Paylı malın aynen bölüşülmesi mümkün ise aynen; eğer bu mümkün değil ise paylı mal satılarak bedelin paylaşılması suretiy-le paylaşma yapılır.

C) İNTİFA HAKKI SAHİBİNİN DURUMU

Bir paydaşın kendi payı üzerinde intifa hakkı kurması hâlinde, diğer paydaşlardan biri intifa hakkının kurulduğunun kendisine tebliğinden başlayarak üç ay içinde paylaşma isteminde bulunursa; satış yoluyla paylaşmada intifa hakkı, buna ilişkin paya düşecek bedel üzerinde devam eder.

ELBİRLİĞİ MÜLKİYETİ (İŞTİRAK HÂLİNDE MÜLKİYET)

I- TANIM

Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.

II- HÜKÜMLERİ Ortakların hakları ve yükümlülükleri, topluluğu doğuran kanun veya sözleşme hükümleri ile belirlenir. Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliği ile karar vermeleri gerekir. Bu bağlamda, en basit olağan yönetim işi dahi tüm ortakların oybirliği ile bu konuda karar vermesi ile yapılabilir. Örneğin, mahsul toplanacak, tüm paydaşların birlikte hareket etmeleri gerekmektedir. Oysa daha önce de gördüğümüz gibi paylı mülkiyette her bir paydaş tek başına mahsullerin toplanmasına karar verebilir ve hatta mahsulleri toplayabilir. Sözleşmeden doğan topluluk devam ettiği sürece, paylaşma yapılamaz ve bir pay üzerinde tasarrufta bulunulamaz. Ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır. III- ELBİRLİĞİ MÜLKİYETİNİN KANUNDAN DOĞDUĞU HÂLLER

Eşler arasındaki mal rejimlerinden mal ortaklığı rejiminde ortaklığa giren mallar üzerinde Adî şirket ortaklarının ortaklık malları üzerinde, Miras şirketi (mirasçıların miras bırakandan kendilerine kalan tereke üzerindeki mülkiyet hakkı bölünmemiş bir bütün teşkil etmektedir). Aile malları ortaklığında ortaklık malları üzerinde elbirliği mülkiyeti vardır. Paylı mülkiyetin kuruluşunda herhangi bir sınırlama söz konusu olmadığı hâlde, elbirliği mülkiyeti sadece kanunda sayılan durumlarda veya sözleşme tiplerinde söz konusu olabilir. Bunların dışında elbirliği mülkiyeti kurulamaz.

PAYLI MÜLKİYET

Birden çok kişi mülkyetin bir payına sahiptir

Pay vardır ve bellidir

Her paydaş kendi payını satabilir, haczettirebilir, rehnedebilir

Paydaşlar sadece olağan yönetim işini tek başına yapabilir, diğer işler için ortaklara danışmak zorundadır.

paydaşlar arasında birlik mülkiyetle doğar

ELBİRLİĞİYLE MÜLKİYET

Tek mülkiyete tüm paydaşlar sahiptir

pay vardır ancak net değildir.

Paydaş kendi payını satamaz, haczettiremez, rehnedemez

Paydaşlar her türlü işi birlikte yaparlar

paydaşlar arasında birlik mülkiyetten önce de vardır.

Page 63: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

63

TTAAŞŞIINNMMAAZZ MMÜÜLLKKİİYYEETTİİ

I- KONUSU

MK, taşınmaz olarak nitelendirilecek varlıkları üçe ayırmıştır. Bunlar, arazi, tapu kütüğünde ayrı sayfaya kayıt edilen bağımsız ve sürekli haklar ile kat mülkiyetine tâbi bağımsız bölümlerdir.

A) ARAZİ

Sınırları belgelenebilir araçlar ile tahdit ve tayin edilmiş genellikle yüzeydeki zemin arazi olarak nitelendirilir. Burada tahdit başka bir deyişle sınır hadisesi önemlidir. Zira taşınırlar kural olarak yapısı gereği sınırlanmış olmasına rağmen toprak ancak insan eliyle yapılan sınırlandırma sonucunda belirli bir mal vasfını kazanır. Sınırlama sayesinde, genel toprak yüzeyinin için-den bir arazi parçasını ayırmak ve hukukî hâkimiyet için gerekli olan ferdiyet ve bağımsızlık kazanılmış olur.

B) TAPU KÜTÜĞÜNDE AYRI SAYFAYA KAYIT EDİLEN BAĞIMSIZ VE SÜREKLİ HAKLAR

1. Genel Olarak Taşınmaz sıfatı ile tapu kütüğünde kendileri için bağımsız sayfa açılan bu haklar esasen devir ve intikal edebilen ve aynı za-manda bağımsız nitelik taşıyan şahsa bağlı irtifak haklarıdır.

2. Tapuda Sayfa Açılabilmesi İçin Gerekli Şartları

a) Bir İrtifak Hakkı Bulunmalıdır Bu irtifak hakkının özel ve kamu mülkiyetine tâbi bir taşınmaz üzerinde olması önemli değil-dir. Taşınmaz yüklerinin bağımsız ve sürekli hak hâline gelmesi mümkün değildir.

b) Bağımsız Bir Nitelik Taşımalıdır Bağımsız sıfatının kazanılabilmesi için irtifakın ne belirli bir taşınmaz lehine ne de belirli bir kişi lehine tesis edilmiş olması gerekir. Bu bağlamda, aynî irtifaklar ile intifa ve oturma gibi kişiye bağlı irtifakların bağım-sız hâle gelmesi mümkün değildir. Kişiye bağlı irtifaklardan üst hakkı (inşaat hakkı) ve kaynak irtifakı ise aksi kararlaştırılma-mışsa başkasına devredilebilir ve mirasçılara intikal edebilir nitelik taşıdıkları için bağımsız nitelik taşırlar.

c) Sürekli Bir Nitelik Taşımalıdır Süreklilik ebedî değil belli bir süre devamlılık demektir. Üst hakkına ilişkin olarak Medeni Kanunda yer alan 30 yıllık süre süreklilik sıfatının kazanılabilmesi için gerekli alt sınırdır. Başka bir deyişle en az 30 yıl olarak kurulmuş olan üst hakkı sürekli nitelik taşır. Bu süre kıyas yolu ile diğer irtifak haklarına da uygulanır.

d) Hak Sahibi Kaydı Talep Etmelidir Söz konusu irtifak hakkının sahibi yazılı bir talepte bulunmadıkça bu hak için bağımsız bir sayfa açılmaz. Tapu memurunun resen sayfa açması mümkün değildir. Söz konusu irtifak hakkının yüklü olduğu taşınmaz maliki veya ilgili diğer hak sahiplerinin muvafakati gerekmez, zira bu kişiler ayrı sayfa açılması nedeniyle zarara uğramazlar.

TAŞINMAZ MÜLKİYETİNİN KAZANILMASI I- TESCİL Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, kural olarak tescilin yapılmasına bağlıdır. II- TESCİLSİZ KAZANMA Ana kural tescil olmakla birlikte taşınmaz mülkiyetinin tescilden önce kazanıldığı hâller de vardır.

1. İşgal Tapu kütüğüne kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetinin işgal yoluyla kazanılması, ancak kaydının malikin istemiyle terkin edilmiş olmasına bağlıdır. Tapuya kayıtlı olmayan taşınmazlar üzerinde işgal yolu ile mülkiyet kazanılamaz. Tapuya kaydı gerekmekle birlikte henüz kaydedilmemiş olan taşınmazların bu yolla kazanılması mümkün değildir. İşgal yolu ile mülkiyetin kazanılabilmesi için zilyetlikte geçmesi gereken herhangi bir süre söz konusu değildir.

2. Miras Miras hukukunda geçerli ilke olan küllî halefiyet ilkesi gereği, mirasçılar miras bırakanın intikale elverişli tüm malvarlığı değerlerine, başkaca herhangi bir işleme (teslim/tescil/temlik) gerek kalmaksızın bir kül (bütün) ha-linde malik olurlar.

3. Kamulaştırma (İstimlâk) Kamulaştırmaya ilişkin idarî prosedür tamamlandığı anda (Asliye Hukuk Mahkemesine açılan “bedelin tespiti ve tescil davası” sonucunda mahkemenin karar vermesi) mülkiyet tescilden önce kamulaştır-mayı yapan kamu kuruluşunun mülkiyetine geçer.

4. Cebrî İcra Borçlu aleyhine yapılan icra takibi sonucunda, haczedilen taşınmaz açık artırma yoluyla paraya çevrilir. İcra iflas kanunu hükümlerine göre yapılan bu paraya çevirme işleminde satım işlemi gerçekleştiği anda alıcı haciz konusu taşınmazın mülkiyetini kazanır.

5. Mahkeme İlâmı mülkiyeti nakleden bir sözleşmeden sonra tescil talebinde bulunma yetkisi malike aittir. Malikin bundan kaçınması halinde, taşınmazın mülkiyeti kendisine taahhüt edilen kişi, kendi adına tescil için dava açar. Tes-cile zorlama davası olarak nitelendirilen bu davanın sonucunda hâkimin verdiği karar malikin tescil talebi yerine ge-çer.

Bu tescilsiz kazanma hâllerinde mülkiyet tescil yapılmadan önce kazanılmıştır. Ancak malikin bu taşınmazlara ilişkin olarak tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır. Bu tescil kurucu (ihdasî) değil gösterici/bildirici (İzharî) nitelik taşır. Bu hallerde tescil talebinde bulunma yetkisine mülkiyeti tescilsiz olarak kazanmış olan kişi başvurabilir.

Page 64: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

64

III-TAŞINMAZ MÜLKİYETİNİN ZAMANAŞIMI İLE KAZANILMASI

Taşınmaz mülkiyetinin zamanaşımı ile kazanılması olağan ve olağanüstü olmak üzere ikiye ayrılır.

A) OLAĞAN ZAMANAŞIMI (ADÎ ZAMANAŞIMI)

Olağan zamanaşımı ile kazanmanın şartlarını şu şekilde sıralayabiliriz.

1. Taşınmazın Tapuya Kayıtlı Olması Tapuya kayıtlı olmayan taşınmazların olağan zamanaşımı ile kazanılması mümkün değildir. 2. Tapuda Yolsuz Bir Tescil Bulunması Olağan zamanaşımı ile kazanma bir anlamda yolsuz tescilin hukuka uygun hâle gelmesi anlamına gelir. 3. Yolsuz Tescille Malik Gözüken Kimsenin Malik Sıfatıyla Zilyet Olması Adına yolsuz tescil olan kişinin taşınmaz üzerindeki zilyetliğini malik sıfatıyla sürdürmesi gerekir. 4. Zilyetliğin İyi niyetli, Davasız ve Aralıksız On Yıl Sürmesi Burada yer alan koşulları sırasıyla inceleyelim; buradaki iyi niyetten kasıt yolsuz tescille malik gözüken kişinin kendisini ger-çekten malik zannetmesidir. Daha açık anlatımla, on yıl boyunca bu koşulların sürmesi gerekir. Bu sürenin hep aynı kişinin zilyetliğinde geçmesine gerek yoktur. İyi niyetli zilyetler, zilyetlikte geçen sürelerini birbirlerine ekleyerek de bu süreleri ta-mamlayabilirler. Olağan zamanaşımının koşulları gerçekleştiği anda mülkiyet geçmişe etkili olarak aslen kazanılmış olur.

B) OLAĞANÜSTÜ ZAMANAŞIMI

1. Taşınmaza İlişkin Şartlar

Tapuda kayıtlı olmayan taşınmazlar ile tapuda kayıtlı olup da sicilden malikinin kim olduğu anlaşılamayan veya sicilde maliki gözüken kişinin yirmi yıl önce ölmüş ya da gaipliğine karar verilmiş olan taşınmazların mülkiyeti zamanaşımı ile kazanılabilir.

Örneğin, babam vefat etti ve tek mirasçısı olarak tüm malları bana kaldı. Ancak ben 20 yıl boyunca bana kalan malları üzeri-me almadım. Ancak 20 yıldır diyelim ki söz konusu tarlayı işleten birisi var. İşte bu kişi 20 yıl boyunca malik sıfatıyla tarlayı iş-letirse, 20 yılın sonunda tarlanın maliki olabilme talebiyle mahkemeye başvurabilir.

2. Zilyetliğe İlişkin Şartlar

a) Malik Sıfatıyla zilyetlik Olağan zamanaşımında da bahsettiğimiz gibi mevcut zilyedin kendini malik olarak addetmesi ge-rekmektedir. b) Davasız Zilyetlik Hak sahibi tarafından açılmış bir dava olmaması hâlidir. c) Aralıksız Zilyetlik Zilyetliğin sürekli olarak sürdürülmesi anlamına gelir. d) Zilyetliğin Yirmi Yıl Sürmüş Olması Olağan zamanaşımındaki on yıllık süre burada yirmi yıla çıkmıştır. e) Gerçek Malikin İtiraz Etmemiş Olması Olağanüstü zamanaşımı ile kazanmada “iyiniyet” aranmaz. Açıklama: Olağanüstü zamanaşımı ile kazanmaya ilişkin olarak yukarıda sıraladığımız şartları gerçekleştiren kişi, Hazineye ve ilgili kamu tüzel kişilerine veya varsa tapuda malik gözüken kişinin mirasçılarına karşı, taşınmazın kendi adına tescili için dava açar. Bu dava, mahkeme tarafından gazete ile bir defa ve ayrıca taşınmazın bulunduğu yerde uygun araç ve aralıklarla en az üç defa ilân olunur. Son ilândan başlayarak üç ay içinde yukarıdaki koşulların gerçekleşmediğini ileri sürerek itiraz eden bu-lunmaz ya da itiraz yerinde görülmez ve davacının iddiası ispatlanmış olursa hâkim, tescile karar verir. Mülkiyet, zamanaşı-mının koşulları gerçekleştiği anda kazanılmış olur. Bu nedenle, bu durum da mülkiyetin tescilsiz kazanılma hallerinden birisi olarak değerlendirilebilir.

OLAĞAN ZAMANAŞIMI OLAĞANÜSTÜ ZAMANAŞIMI

Page 65: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

65

YYAAPPIINNIINN AARRAAZZİİNNİİNN MMÜÜLLKKİİYYEETTİİNNEE TTÂÂBBİİ OOLLDDUUĞĞUU İİLLKKEESSİİNNİİNN İİSSTTİİSSNNAALLAARRII

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, arazi üzerinde bulunan yapılar kanundan dolayı bütünleyici parça olarak nitelendirilir ve hangi arazinin üzerinde ise o kişinin mülkiyetine tâbi olur. Ancak bu ilkenin de medeni kanundan doğan üç tane istisnası var-dır. Bu hâllerde arazi bana ait iken üzerinde bulunan yapı size ait olur. Bunlar:

1. Bir kimseye ait arazideki yapıya, başka bir kişinin üst hakkına dayanarak malik olabilmesi. 2. Bir araziden geçen su, elektrik, gaz vs. transit mecralarının, bunlara ait işletmelerin mülkiyetine tâbi olması. 3. Bir arazideki yapının başka bir araziye taşırılması hâlinde, taşkın yapının yapı malikinin mülkiyetine tâbi olması imkânı.

Taşkın Yapı (Taşkın İnşaat)

Kendi arazisi üzerinde yapı yaptıran kişinin bu yapının bir bölümünü komşu araziye taşırması taşkın yapı olarak nitelendirilir.

Örneğin, ben kendi arazime iki katlı bir yapı yaptırıyorum ancak balkon sizin arazinizin üzerinde duruyor ve binanın temeli bir iki metre kadar sizin arazinize taşmış.

Bu durumu ikiye ayrılarak inceleyeceğiz:

1. Taşkın yapıyı yaptıran kişinin taştığı arazi üzerinde irtifak hakkına sahip olması hâlinde taşan bölüm binanın bütünleyici parçası olur.

Örneğin, ben sizinle anlaşmışım yani size belli bir ücret ödemişim ve siz bana arazinize taşma konusunda izin vermişsiniz (ir-tifak hakkı) bunun üzerine taşmışım bu durumda arazi size ait olduğu hâlde üzerinde bulunan yapı parçası benim olur.

2. Böyle bir irtifak hakkı olmadığı hâlde komşu araziye taşılması:

Örneğin, arada herhangi bir anlaşma olmadığı hâlde benim sizin arazinize taşmam.

a) Zarar gören (arazisine taşılan) malikin taşmayı öğrendiği tarihten başlayarak on beş gün içinde itiraz etmemesi, b) Durum ve koşulların haklı göstermesi, Örneğin, temel taşmaları genellikle haklıdır. Sonuçta taşan adama binanı iki metre sağa doğru kaydır diyemezsiniz. Ancak balkon taşması olmuş ve söz konusu binanın da papatya gibi birçok balkonu var. Bu durumda taşkın yapı or-tadan kaldırılır. c) Taşkın yapıyı yapan kişinin iyi niyetli olması, Taşkın yapıyı yapan kişinin gerekli özeni göstermesine rağmen komşu araziye taştığını bilmemesi veya haklı bir ne-dene dayanarak taştığını zannetmesi durumunda iyi niyet var sayılır.

Bu durumda: Taşkın yapıyı yapan kişi uygun bir bedel karşılığında taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteyebilir.

TTAAŞŞIINNIIRR MMÜÜLLKKİİYYEETTİİ I- KONUSU

Taşınır mülkiyetinin konusu, nitelikleri itibarıyla taşınabilen maddî şeyler ile edinmeye elverişli olan ve taşınmaz mülkiyetinin kapsamına girmeyen doğal güçlerdir Örneğin, elektrik ve doğal gaz da bu bağlamda taşınır olarak nitelendirilir. II- KAZANILMASI

Taşınır mülkiyeti devren ve aslen olmak üzere iki şekilde kazanılır:

A) DEVREN KAZANMA

Taşınır mülkiyetinin nakli için zilyetliğin devri gerekir. Zilyetliğin devren kazanılabilmesi için hukuka uygunluk aranmadığı hâl-de mülkiyetin kazanılabilmesi hukuka uygun bir devre de ihtiyaç gösterir.

Örneğin, sınırlı ehliyetsiz bir kişiden yasal temsilcisinin muvafakati olmadan bir taşınır mal satın aldığınızda zilyetliği devren kazanmış olursunuz ancak bu durumda mülkiyeti kazanamazsınız. Mülkiyeti kazanabilmeniz, yasal temsilcinin bu işleme mu-vafakat etmesine bağlıdır.

Bir taşınırın zilyetliğini iyi niyetli ve malik olmak üzere devralan kimse, devredenin mülkiyeti devir yetkisi olmasa bile, zilyet-lik hükümlerine göre kazanmanın korunduğu hâllerde o şeyin maliki olur.

B) ASLEN KAZANMA

Aslen kazanma da sahipsiz taşınırların aslen kazanılması ve sahipli taşınırların aslen kazanılması olmak üzere ikiye ayrılır:

1. Sahipsiz Taşınırların Aslen Kazanılması

Bu durum bir tanedir ve sahiplenme (ihraz) olarak isimlendirilir. Sahipsiz bir taşınırı malik olmak iradesiyle zilyetliğine geçi-

Page 66: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

66

ren kimse, onun maliki olur.

Örneğin, bir av hayvanını yakaladığınız zaman veya çöp topladığınız zaman herhangi bir sürenin geçmesine gerek kalmadan bunların mülkiyetini kazanmış olursunuz.

2. Sahipli Taşınırların Aslen Kazanılması

a) Bulunmuş Eşya (Lükata)

Kaybedilmiş bir şeyi bulan kimse, malın sahibine, sahibini bilmiyorsa kolluk kuvvetlerine, köylerde muhtara bildir-mek veya araştırma yapma ve gerektiğinde ilân etmek zorundadır. Bulunan şeyin özenle korunması gerekir. Korunması aşırı masrafı gerektiren veya çabuk bozulabilecek nitelik taşı-yan ya da kolluk kuvvetleri veya kamu kurumu tarafından bir yıldan fazla saklanmış olan bulunmuş eşya satılabilir. Satış bedeli bulunan şeyin yerine geçer. Bulunan şeyin maliki, ilân veya kolluk kuvvetlerine ya da muhtara bildirme tarihinden başlayarak beş yıl içinde orta-ya çıkmazsa; bulan kimse, yükümlülüklerini yerine getirmiş olmak koşuluyla o şeyin mülkiyetini kazanır. b) Define (Gömü) Bulunmalarından çok zaman önce gömülmüş veya saklanmış olduğu ve duruma göre artık malikinin bulunmadığı kesin olarak anlaşılan değerli şeyler, define sayılır. Bilimsel değer taşıyan eşyaya ilişkin hükümler saklı kalmak üzere define, içinde bulunduğu taşınmaz veya taşınır malın malikinin olur. Bu bağlamda, tarihî eser niteliği taşıyan taşınırlar kimin eşyasının içinden çıkarsa çıksın Dev-let’in hüküm ve tasarrufu altına girer. Bunun dışındakiler ise kimin malının içinden çıkarsa onun olur. Açıklama: Defineyi bulan kimse, değerinin yarısını aşmamak üzere uygun bir ödül isteyebilir. c) İşleme (Hukukî Tağyir) Bir kimse başkasına ait bir şeyi işler veya başka bir şekle sokarsa, emeğin değerinin o şeyin değerinden fazla olması hâlinde, yeni şey işleyenin, aksi hâlde malikin olur. İşleyenin malik olabilmesi iyi niyetli olmasına bağlıdır. d) Karışma ve Birleşme Birden çok kişinin taşınır malları önemli bir zarara uğratılmadan veya aşırı bir emek ve para harcamadan ayrılmaya-cak şekilde birbiriyle birleşmiş veya karışmışsa o kişiler, yeni şey üzerinde kendi taşınırlarının birleşme veya karışma zamanındaki değerleri oranında paylı mülkiyete sahip olurlar.

SSIINNIIRRLLII AAYYNNÎÎ HHAAKKLLAARR I- TANIM Mülkiyet hakkının sahibine bahşettiği üç temel yetkiden (kullanma, yararlanma, tasarruf) bir bölümünü içeren haklar sınırlı aynî hak olarak nitelendirilir. Sınırlı aynî haklar; İrtifak hakları, taşınmaz yükü ve rehin hakları olmak üzere üçe ayrılır. II- ÇEŞİTLERİ A) İRTİFAK HAKLARI İrtifak hakları, aynî hakların sahibine verdiği yetkilerden ikisini; kullanma ve yararlanma yetkilerini içeren haklardır. Bu yetki-ler ayrı ayrı verilebileceği gibi, bir arada da verilebilir. B) TAŞINMAZ YÜKÜ Taşınmaz yükü, taşınmaz malikini mülkü dolayısıyla hak sahibine bazı edimlerde bulunma borcu altına sokar. Bunun yanı sı-ra, bu borç söz konusu taşınmaz ile de güvence altına alınmıştır. C) REHİN HAKLARI Bir alacağı güvence altına almak için kurulan, alacak ödenmediği takdirde alacaklıya eşyanın malikinin aracılığına ihtiyaç duy-madan eşyayı sattırabilme yetkisi bahşeden sınırlı aynî hakka rehin hakkı denir.

İİRRTTİİFFAAKK HHAAKKLLAARRII

I- TANIM Sahibine kullanma ve/veya yararlanma yetkilerini bahşeden haklara sınırlı aynî haklar denir. Geçit ve oturma irtifaklarında olduğu gibi sahibine katlanma ödevi yükleyen irtifaklar olumlu; manzara kapatmama irtifakı gibi kaçınma ödevi yükleyen ir-tifaklar ise olumsuz irtifak olarak nitelendirilir.

II- ÇEŞİTLERİ ŞAHSA BAĞLI İRTİFAKLAR 1. İntifa Hakkı İntifa ve oturma hakkı şahsi haklardandır ve hak sahibinin kişiliğine sıkı suretle bağlandığından bir başkasına devredilemez,

Page 67: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

67

miras yoluyla intikal etmez. Bir anlamda, hak sahibinin ölümü bu hakkın da mezara girmesine yol açar. İntifa hakkı sahibi, hakkın konusu olan malı zilyetliğinde bulundurma, yönetme, kullanma ve ondan yararlanma yetkilerine sahiptir. Bu anlamda intifa hakkı sahibine tam bir yararlanma imkânı sağlar. Sözleşmede aksine hüküm yoksa veya durum ve koşullardan hak sahibince şahsen kullanılması gerektiği anlaşılmıyorsa, inti-fa hakkının kullanılması başkasına devredilebilir. Bu takdirde malik, haklarını, devralana karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir. Sona Ermesi İntifa hakkı,

İntifa Konusunun Tamamen Yok Olması, Malik, yararlanılamayacak derecede harap olan intifa konusu malı yararlanılacak hâle getirmekle yükümlü değildir; getirirse intifa hakkı yeniden kurulmuş olur. Sigorta bedeli veya tazminat alınması durumlarında intifa hakkı bu de-ğerler üzerinde devam eder. Taşınmazlarda Tescilin Terkini, Bunun gerçekleşebilmesi için tapu sicil müdürlüğüne yazılı talepte bulunma imkânı intifa hakkı sahibindedir. Yasal İntifa Hakkı, Sebebinin Ortadan Kalkmasıyla Sürenin Dolması, Belli bir süre için kurulan intifa hakkı bu sürenin dolması ile birlikte sona erer. Tüzel kişiler yararına kurulan intifa hakkı ise en fazla yüz yıl için kurulabilir. Hak Sahibinin Vazgeçmesi, İntifa hakkı sahibi de her zaman bu hakkından vazgeçme imkânına sahiptir. İntifa Hakkı Sahibinin Ölümü ile Sona Erer, Kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak niteliği taşıyan intifa hakkı, hak sahibinin ölümü ile de son bulur. Tüzel kişiler lehine kurulmuş olan bir intifa hakkı da çeşitli nedenlerle tüzel kişinin sona ermesi durumunda da son bulur. Açıklama: İntifa konusunun kamulaştırılması hâlinde intifa hakkı, hakkın konusu yerine geçen karşılık üzerinde de-vam eder.

İntifa Hakkının Hükümleri İntifa hakkı sahibinin haklarını şu şekilde sıralayabiliriz: Defter tutma talebi, intifa konusu mala zilyet olma yetkisi, intifa ko-nusu malı kullanma yetkisi, intifa konusu malın semerelerini ve gelirlerini elde etme yetkisidir. İntifa hakkı sahibinin yükümlülükleri: Giderlerin ve vergilerin ödenmesi, İntifa konusu malı sigorta ettirme, malı korumadır. Malikin hakları: Denetleme ve gözetme hakkı, intifa konusu üzerinde tasarruf hakkı, resmî defter tutulmasını talep etme, te-minat isteme, intifa konusunun yönetiminin intifa hakkı sahibinden alınmasını talep yetkisidir. Malikin yükümlülükleri: İntifa konusu malın öz değerine ilişkin önemli giderler, büyük onarımların yapılması suretiyle malın öz değerini koruma tedbirleri. 2. Oturma (Sukna) Hakkı Oturma hakkı, bir binada veya onun bir bölümünden konut olarak yararlanma yetkisi veren haktır. Oturma hakkı, başkasına devredilmez ve mirasçılara geçmez. Oturma hakkı sahibinin hak konusunu kiraya vermesi mümkün değildir zira bu hak şahsî bir haktır. Oturma yetkisi veren bu hakkın bir taşınmazın işyeri olarak kullanılması şeklinde kurulması mümkün değildir. Açıklama: Oturma hakkı sadece gerçek kişiler lehine kurulabilir, tüzel kişiler lehine kesinlikle kurulamaz. KARMAŞIK (DÜZENSİZ) İRTİFAKLAR Bu irtifaklara düzensiz denmesinin nedeni, bunların şahsa bağlı veya devredilebilir şekilde kurulabilmeleridir. 1. Üst Hakkı (İnşaat Hakkı) Bir taşınmaz malikinin, üçüncü kişi lehine arazisinin altında veya üstünde yapı yapmak veya mevcut bir yapıyı muhafaza et-mek yetkisi veren bir irtifak hakkı kurabilmesi üst hakkı olarak nitelendirilir. Aksi kararlaştırılmış olmadıkça bu hak, devredilebilir ve mirasçılara geçer. Üst hakkı, bağımsız ve sürekli nitelikte ise üst hakkı sahibinin istemi üzerine tapu kütüğüne taşınmaz olarak kaydedilebilir, en az otuz yıl için kurulan üst hakkı, sürekli niteliktedir. Medeni kanun, sürekli vasfının kazanılabilmesi için en az süreyi otuz yıl olarak belirlemiştir. Bir üst irtifakına dayalı olarak başkasına ait bir arazinin altında veya üstünde sürekli kalmak üzere inşa edilen yapıların mülki-yeti, irtifak hakkı sahibine ait olur. Buna göre, bir arazide üst hakkı sahibi olan kimse, bu irtifak hakkının konusunu teşkil eden yapı üzerinde mülkiyet hakkına sahiptir. Bu irtifak hakkı, bağımsız ve sürekli hak olarak tapu kütüğünde ayrı bir sayfaya kaydedilmişse, taşınmaz gibi işlem görür. Taşınmaz üzerindeki irtifaklar, taşınmaz mülkiyetine ait kısıtlamalara da tâbidir. Üst hakkı sona erince yapılar, arazi malikine kalır ve arazinin bütünleyici parçası olur. Taşınmaz maliki, aksi kararlaştırılma-dıkça, kendisine kalan yapılar için üst hakkı sahibine bir bedel ödemez. 2. Kaynak Hakkı Doğal veya yapay yollarla komşu taşınmazdan çıkan suyun kendi arazisinden geçişinin sağlanması şeklindeki irtifaka denir. Başkasının arazisinde bulunan kaynak üzerinde irtifak hakkı, bu arazinin suyunun alınmasına ve akıtılmasına katlanmakla yü-kümlü kılar. Kaynak hakkı aksi kararlaştırılmış olmadıkça başkasına devredilebilir ve mirasçılara geçer.

Page 68: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

68

3. Geçit Hakkı Taşınmazından genel yola çıkmak için yeterli geçidi bulunmayan malik, tam bir bedel karşılığında bir geçit hakkı tanınmasını komşulardan isteyebilir. Komşuları geçit hakkı vermezse, dava açmak suretiyle hâkim kararı ile bu geçit hakkını kazanabilir. 4. Mecra Hakkı Su, gaz, elektrik ve benzerlerinin borular sistemiyle bir taşınmazdan geçirilmesi hakkına denir. Komşuluk hukukunun gerek-tirdiği hâller dışında bir taşınmazın böyle bir mecra ile aynî hak olarak yüklenmesi, ancak bir irtifak hakkı kurulması suretiyle olabilir. Örneğin, belediyelerin kanalizasyon şebekeleri ile Bakü–Ceyhan boru hattı mecra hakkı olarak kurulmuş irtifaklardır.

TTAAŞŞIINNMMAAZZ YYÜÜKKÜÜ ((GGAAYYRRİİMMEENNKKUULL MMÜÜKKEELLLLEEFFİİYYEETTİİ)) Taşınmaz yükü, bir taşınmazın malikini yalnız o taşınmazla sorumlu olmak üzere diğer bir kimseye bir şey vermek veya yap-makla yükümlü kılar.

Taşınmaz yükünün kurulması için tapu kütüğüne tescil şarttır.

Örneğin, benim bir meyve bahçem var ve sizin de yakınlarda meyve suyu fabrikanız var. Aramızda yapılan anlaşma doğrultu-sunda ben size her yıl 20 ton meyve vermeyi borçlanıyorum. Böyle bir anlaşmanın benim için avantajı mahsulümü nereye satacağım kaygısından beni kurtarması, sizin için yararı ise hammaddeyi nereden bulacağım sorunundan kurtarmasıdır. Bu-rada siz haklı olarak kendinizi güvende görmek istiyorsunuz ve bana “- Meyveleri vermezsen veya veremezsen ben ne olaca-ğım? Bu nedenle teminat istiyorum.” dediniz. Ben de size teminat olarak söz konusu meyve bahçemi gösterirsem bu durum taşınmaz yükü oluyor. Ancak ben size teminat olarak evimi gösterirsem yani “- şu kadar YTL’ye kadar olan zararın için bu evim teminat teşkil etsin” dersem bu durum taşınmaz yükü olarak nitelendirilemez ve bu birazdan inceleyeceğimiz ipotektir. Zira taşınmaz yükünde teminat olarak gösterilen taşınmaz verme borcunun doğrudan konusu olmalıdır. Yani meyve verme meyve bahçesi, taş verme taş ocağı, üzüm verme bağ gibi ...

Tabii ki burada haklı olarak ben de sizden teminat istersem yani mahsulümü almaz isen benim bu nedenle doğacak zararım için ben de teminat isterim dediğim takdirde sizin de bana fabrikanızı teminat olarak göstermeniz taşınmaz yükü değildir. Sonuçta böyle bir teminat kurulabilir ancak bunun adı taşınmaz yükü olmaz.

RREEHHİİNN HHAAKKKKII I- TANIM

Rehin öyle bir sınırlı aynî haktır ki, borçlu tarafından gösterilen bir aynî teminat üzerinde alacaklıya, alacağını öncelikle talep ve tahsil imkânı verir.

II- ÖZELLİKLERİ

A) Aynî haklarda geçerli olan sınırlı sayı ve tipe bağlılık ilkesi rehin hakkı açısından da geçerli olduğu için ancak kanunun ön-gördüğü tiplerde rehin kurmak mümkündür.

B) Temin ettiği alacağa bağlı olarak doğan rehin hakkı bu bağlamda fer’i bir sınırlı aynî haktır. Bu nedenle, alacağın sona er-mesi ile birlikte rehin de kendiliğinden sona erer.

C) Mülkiyet hakkının kaybı sonucunu doğurma özelliği bulunan rehin hakkı bu nedenle kural olarak sözleşmeden doğar. Ma-likin iradesi dışında kurulabilmesi yani kanunî rehin hakkı istisnaî olarak düzenlenmiştir.

D) Alacaklı açısından teminat teşkil eden rehin borçlu bakımından kolay kredi bulabilmesi olanağı sağlar ve bu yönüyle de çift yönlü etki meydana getirir.

E) Alacaklıya verilen rehin hakkı alacağın tamamını teminat altına alır ve bunun sonucu olarak da eşya üzerinde hâkimiyet yetkisi verir. Bu yetki tasarruf şeklinde ortaya çıkar.

F) Rehin hakkı hem alacak hem de rehin konusu eşya açısından bölünemeyen (tecezzi kabul etmez) bir haktır.

G) Rehin hakkı eşyaya bağlı bir borç doğurur.

III- REHİN ÇEŞİTLERİ

Rehin taşınmaz ve taşınır rehni olmak üzere ikiye ayrılır.

Page 69: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

69

A) TAŞINMAZ REHNİ

1. Özellikleri

a) Taşınmaz rehni, miktarı Türk parası ile gösterilen belli bir alacak için kurulabilir. Alacağın miktarının belli olmaması hâlin-de, alacaklının bütün istemlerini karşılayacak şekilde taşınmazın güvence altına alacağı üst sınır taraflarca belirtilir.

b) Rehin hakkı, ancak tapuya kayıtlı taşınmazlar üzerinde kurulabilir. Bu bağlamda tapuya kayıtlı olmayan taşınmazların reh-ne konu olması mümkün değildir.

c) Taşınmaz rehni, kanunda öngörülen istisnalar saklı kalmak üzere, tapu kütüğüne tescil ile kurulur.

d) Taşınmaz rehni, tescilin terkini veya taşınmazın tamamen yok olmasıyla sona erer.

e) Rehnin tapu kütüğüne tescil edilmesinden sonra alacak için zamanaşımı işlemez .

f) Malikin, rehinli taşınmazın değerini düşüren davranışlarda bulunması durumunda alacaklı, hâkimden bu gibi davranışların yasaklamasını talep etme hakkına sahiptir. Hâkim, alacaklıya gerekli önlemleri almak üzere yetki verebileceği gibi; gecikme-sinde tehlike bulunan hâllerde alacaklı, böyle bir yetki verilmeden de gerekli önlemleri kendiliğinden alabilir.

g) Malikin rehinli taşınmaz üzerinde yeni sınırlı aynî haklar kurmayacağını taahhüt etmesi geçerli değildir.

h) Borcun ödenmemesi durumunda alacaklı, alacağını rehinli taşınmazın satış bedelinden elde etme hakkına sahiptir. Yani alacaklı bu taşınmazı icra dairesi marifetiyle sattırır ve bu satım bedelinden alacağını tahsil eder.

Lex Commisseria Yasağı: Borcun ödenmemesi hâlinde rehinli taşınmazın mülkiyetinin alacaklıya geçeceğine ilişkin sözleşme hükmü geçersizdir.

2. Toplu Rehin

Aynı borç için birden çok taşınmazın rehnedilmesi toplu rehin olarak tanımlanır ve bu kural olarak mümkün değildir. Bir borç ve bir taşınmaz rehni geçerli esastır.

Birden çok taşınmazın aynı borç için rehnedilebileceği istisnaî hâller iki tanedir:

a) Taşınmazların Aynı Malike Ait Olması

Aynı malikin mülkiyetinde olan birden çok taşınmaz aynı borç için rehnedilebilir. Örneğin, biraz önceki örneğimize dönecek olursak, sizin mevcut rehni yeterli görmemeniz üzerine ben başka bir ta-şınmazımı rehnediyorum. Yani her iki taşınmaz da bana ait. b) Taşınmazların Borçtan Müteselsilen Sorumlu Olan Maliklere Ait Olması

Borçtan müteselsil olarak sorumlu kişiler aynı borç için kendi mülkiyetlerindeki taşınmazları rehnetme olanağına sa-hipler.

Örneğin, sizin rehni yeterli görmemeniz üzerinde taşınmazını rehnetmek isteyen samimi arkadaşım da benimle bir-likte bu borçtan müteselsil olarak sorumlu ise toplu rehin mümkün olur.

Aynı alacak için birden çok taşınmazın rehnedilmiş olması hâlinde, rehnin paraya çevrilmesi istemi, taşınmazların tamamı hakkında yapılır. Bununla birlikte, icra dairesi onlardan ancak gerektiği kadarını paraya çevirir.

3. Taşınmaz Rehni Türleri

Taşınmaz rehni, ipotek, ipotekli borç senedi ve irat senedi olmak üzere üçe ayrılır.

a) İpotek Hakkı

Örneğin, B’nin A’ya olan borcu için C, taşınmazı üzerinde A lehine ipotek tesis eder. B’nin, borcunu ödememesi üzerine borç C tarafından A’ya ödenir.

İpoteğe konu olacak taşınmazın, borçlunun mülkiyetinde bulunması gerekmez. Bu bağlamda C’nin, taşınmazını B’nin borcu için rehnetmesinde herhangi bir sakınca yoktur.

İpotekli taşınmazın maliki borçtan şahsen sorumlu değilse, alacaklının ödeme isteminin ona karşı etkili olması, bu istemin hem borçluya, hem kendisine karşı yapılmış olmasına bağlıdır. Bu bağlamda, borcun ödenmesine imkân sağlamak için A, icra takibini bir başka ifade ile taşınmazı paraya çevireceğini hem B’ye hem de C’ye duyurur.

Borçlunun şahsî özelliklerinin önemli olmadığı borçlarda, üçüncü kişiler de borcu ödeyebilirler. Bir başka ifade ile buradaki borç para borcu olduğu için C’nin yapacağı ifa teklifini A kabul etmek zorundadır.

Alacak sona erince ipotekli taşınmazın maliki, alacaklıdan ipoteği terkin ettirmesini isteyebilir. Borç ödendiği anda ipotek de

Page 70: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

70

fer’î niteliğinden dolayı sona erer. Ancak tapu kütüğünde görülen şeklî kaydın silinmesi için alacaklı talepte bulunmalıdır..

İpotekli taşınmazın devri, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, borçlunun sorumluluğunda ve güvencede bir değişiklik meydana getirmez. Yeni malik borcu yüklendiği takdirde alacaklı, kendisine başvurma hakkını saklı tuttuğunu bir yıl içinde yazılı olarak önceki borçluya bildirmezse, borçlu borcundan kurtulur.

Kanunî İpotek Hakkı

Aşağıdaki alacaklılar kanunî ipotek hakkının tescilini isteyebilirler:

Satıştan doğan alacağı için satılan taşınmaz üzerinde satıcı, Elbirliği ortaklığına giren taşınmazlarda paylaşmadan doğan alacakları için birlikte mirasçı olanlar veya diğer elbirliği

ortakları, Bir taşınmaz üzerinde yapılan yapı veya diğer işlerde malzeme vererek veya vermeden emek sarf ettikleri için mal-

zeme ve emek karşılığı olarak malik veya yükleniciden alacaklı olan alt yüklenici veya zanaatkârlar.

Alacaklıların, bu kanunî ipotek hakkından önceden feragat etmeleri geçerli değildir.

İpotek Çeşitleri

İpotek, anapara ipoteği ve azamî had ipoteği olmak üzere ikiye ayrılır.

Ana Para İpoteği

Anapara ipoteğinde, taşınmazın teminat fonksiyonu, asıl alacağın yan alacaklarla birlikte ulaştığı son tutara kadar devam eder. Daha açık anlatımla alacaklıya, taşınmazın satım bedelinden, yan alacaklarla birlikte alacağının tamamı ödenir.

Örneğin, ben size olan borcum için 50.000 YTL tutarında anapara ipoteği tesis ettim. Yan alacaklarla (faiz, takip masrafları gibi) birlikte bu rakam 60.000 YTL’ye ulaştı. Borcumu ödeyememem üzerine taşınmazım 100.000 YTL’ye satıldı. Bu rakamdan size 60.000 YTL ödenir.

Azamî (Maksimal-Üst Sınır) Had İpoteği

Azamî had ipoteğinde taşınmazın teminat fonksiyonu, tapu kütüğünde yazılı tutar kadardır. Alacağın bu tutarı ge-çen bölümü adî alacak olarak takip edilir.

Örneğin, ben size olan borcum için 50.000 YTL tutarında azamî had ipoteği tesis ettim. Yan alacaklarla (faiz, takip masrafları gibi) birlikte bu rakam 50.100 YTL’ye ulaştı. Borcumu ödeyememem üzerine taşınmazım 100.000 YTL’ye satıldığında siz sadece 50.000 YTL’yi buradan alabilirsiniz. Tahsil edemediğiniz 100 YTL için ise adî icra takibi yapabi-lirsiniz

Sabit Derece İlkesi

Bir önceki derecede yer alan alacaklı tam tatmin edilmeden sonraki derecelerde yer alan alacaklılara ödeme yapılmamasına ilişkin sisteme denir. İki istisna dışında dereceler sabittir ve ilerleme söz konusu olmaz.

Açıklama: Sabit dereceler ilkesi taşınmaz rehni olan ipotekte söz konusu olur; taşınır rehninde söz konusu olamaz.

b) İpotekli Borç Senedi

İpotekli borç senedi ve irat senedi taşınmazın değerini tedavül amacı taşıyan senetlerdir. Bir anlamda, bu senetlerde ipotek cepte taşınabilir hâle getirilmektedir.

Örneğin, İstanbul’da ikamet eden bir tacirim ve Üsküdar Semtinde de bir taşınmazım (konutum) var. İş görüşmesi amacıyla Tokat’a gittim ve buradan yüklü miktarda mal satın aldım. Borcum için vade kararlaştırdığımız zaman Tokat’lı tacir haklı ola-rak benden teminat ister. İşte bu durumda ne yapmamız gerekiyor. İstanbul Üsküdar Tapu Müdürlüğüne gidip taşınmazımı Tokatlı tacir lehine ipotek ettirmem gerekiyor. Oysaki ben eğer, Tokat’a gitmeden İstanbul Üsküdar Tapu Müdürlüğüne uğ-rayıp ipotekli borç senedi veya irat senedi alıp cebime koyarsam orada benden teminat istendiği an bu senedi çıkarıp ver-mek suretiyle taşınmazımı rehnetmiş olurum.

İpotekli borç senedi, taşınmaz rehniyle güvence altına alınmış kişisel bir alacak meydana getirir.

Açıklama: İpotekli borç senedi yoluyla rehin kurulması için tapu idaresince taşınmaza resmen değer biçilir. Biçilmiş değeri aşan miktar için ipotekli borç senedi yoluyla rehin kurulamaz.

c) İrat Senedi

İrat senedi, bir taşınmaz üzerinde taşınmaz yükü şeklinde kurulmuş bir alacak hakkı meydana getirir. İrat senedinin güvence-sini ancak tarım arazisi, konutlar ve üzerinde bina yapılabilecek arsalar oluşturabilir. İrat senedi, kişisel borç doğurmaz ve

Page 71: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

71

borcun sebebini de göstermez

İpotekli Borç Senedi ve İrat Senedi Arasındaki Farklar

İpotekli borç senedi her türlü taşınmaz üzerinde kurulabilir. İrat senedi ise kanunen tayin olunan türden taşınmazları konu edinir. Sadece tarımsal araziler, evler ve üzerinde bina inşa edilecek arsalar için irat senedi düzenlenebilir.

İpotekli borç senedinde borçlu ile teminat teşkil eden taşınmaz maliki farklı kişiler olabilir. İrat senedi ise sadece malik tara-fından verilebilir. İrat senedinin borçlusu ile taşınmaz maliki aynı kişi olmalıdır.

İpotekli borç senedinde malikin kişisel sorumluluğuna gidilebilir. İrat senedi bir taşınmaz yüküdür. Bu nedenle, irat senedi borçlusu, sadece senette cisimleşmiş taşınmaz değerini ödemekle yükümlüdür. İrat senedi borçlusu sadece taşınmaz değeri ile sorumludur. Kişisel sorumluluğu yoktur.

TTAAŞŞIINNIIRR RREEHHNNİİ

Kanunda öngörülen ayrık durumlar dışında taşınırlar, ancak zilyetliğin alacaklıya devri suretiyle rehnedilebilir. Rehneden kişi-

nin tasarrufta bulunma yetkisi olmasa bile, rehin konusu taşınıra iyiniyetle zilyet olan alacaklı, zilyetlik hükümlerine göre edi-

nimi korunduğu ölçüde rehin hakkı kazanır.

Açıklama: Taşınır, fiilen yalnız rehnedenin hâkimiyetinde kaldığı sürece rehin hakkı doğmaz. Zira taşınır rehninde teslim ku-

rucu unsurdur.

1. Teslim Şartlı Rehnin İstisnaları

Taşınırlarda rehin kurulabilmesi için teslimin her zaman şart olması bazı durumlarda çeşitli sakıncalar doğurur. Şöyle ki, gelir

getirici nitelikteki taşınırların alacaklıya teslim edilmesi durumunda borçlunun borcunu ödeme güçlüğü içine girmesi söz ko-

nusu olabileceği gibi borçlunun tek geçim kaynağının bu taşınırlar olması hâlinde borçluya yaşamını sürdürebilmesi için ge-

rekli asgarî koşul sağlanmamış olur. Bunun yanı sıra söz konusu taşınırlar alacaklıya teslim edildiğinde alacaklının bunları ne-

rede muhafaza edeceği sorusu da akla gelmektedir.

Teslim edilmeden de taşınır rehninin kurulabildiği hâller kanunda sayılmıştır. Bunlar:

Hayvan Rehni: İcra – İflâs Dairelerinde tutulan sicile tescille rehnedilir,

Taşınır İşletme Tesisatı Rehni: Ticaret Siciline tescille rehnedilir,

Gemi Rehni: Ulusal/Uluslararası Gemi Sicillerine tescille rehnedilir,

Sivil Hava Taşıtlarının Rehni: Ulaştırma Bakanlığında tutulan sicile tescille rehnedilir.

2. Art Rehin

Rehin edilen taşınırın maliki, onun üzerinde bir art rehin kurabilir. Bunun için, alacağı ödenince rehnedilen taşınırın sonraki

alacaklıya teslim edilmesinin rehinli alacaklıya yazılı olarak bildirilmesi gerekir.

3. Alt Rehin

Alacaklı, rehin konusu taşınırı ancak rehnedenin rızasıyla bir başkasına rehnedebilir.

Art rehinde rehin veren rehin konusu eşya üzerinde ikinci kez rehin kuruyordu. Alt rehinde ise rehin alan rehin konusu taşı-

nırı kendi borcu için rehnetmektedir. Bu durumda da doğal olarak rehin verenin rızası gereklidir.

4. Hapis Hakkı

Alacaklı, borçluya ait olup onun rızasıyla zilyedi bulunduğu taşınırı veya kıymetli evrakı, borcun muaccel olması ve niteliği iti-

barıyla bu eşyanın alacak ile bağlantısı bulunması hâlinde, borç ödeninceye kadar hapsedebilir. Zilyetlik ve alacak ticarî ilişki-

den doğmuşsa, tacirler arasında bu bağlantı var sayılır. Alacaklı, borçluya ait olmayan taşınırlar üzerinde de zilyetliğin iyi ni-

yetle kazanılmasının korunduğu ölçüde hapis hakkına sahip olur.

Page 72: MEDENİ HUKUK · KİŞİLER HUKUKU AİLE HUKUKU MİRAS HUKUKU EŞYA HUKUKU BORÇLAR HUKUKU HUKUK SİSTEMİ KAMU HUKUKU Kamu gücüne ve otoritesine sahip kuruluşların birbirleriyle

72

ZİLYETLİK PRATİK ÇALIŞMA

A B C

1. A B’den ödünç aldığı arabayı park etmek üzere park çalışanı c’ye teslim etmiştir.

2. A’ya ait arabayı kullanan şoför B, arabayı tamir için tamirci C’ye teslim etmiştir.

3. Ev sahibi A sahibi olduğu evde kendisi oturmaktadır.

4. A evi B’ye kiraya verir B boyaması için evi C’ye bırakır

5. A’dan arabasını kiralamış olan kiracı B eşyayı C’ye ödünç vermiştir.

6. A kalemini kullanması için B’ye vermiştir

7. üç arkadaş A’ya ait evde beraber oturmaktadır.

8. A’nın yanında çalışan hizmetçi B ütüyü kullanmaktadır.

9. A’nın ilaç satış firmasında çalışan mümessil B ilaçları doktorlara götürmüştür.

10. B Arkadaşı A’ya ait takım elbiseyi emanetçiye bırakmıştır

11. A kalemini rehin olarak B’ye vermiştir.

12. B Arkadaşı A’ dan ödünç aldığı paltoyu temizlen-mek üzere kuru temizleyiciye bırakmıştır

13. B, A’dan aldığı borca karşılık rehin olarak saatini A’ya vermiştir.

14. A, S’den otomobil satın almış ve radyo takılması için 2 gün süreyle otomobili S’nin dükkânında bırak-mıştır.

15. A, saatini rehin olarak B’ye bırakmış, B saati C’ye kiraya vermiştir.

16. A okula giderken cep telefonunu arkadaşı B’ye vermiş, okulda telefona müdür C el koymuştur.

1

ALTAŞ B.1 s . 55 2 DURAL/SARI, s 116 3 MK. m. 4 4 AKINTÜRK s . 118 5

AKINTÜRK s . 119 6

ALTAŞ b. 3 s .2 7 DURAL/SARI; s . 8 Zevkliler/Acabey/G ökyayla,494; Toros lu ,105. 9 Öztan, s . 309; Dural/Öğüz, s . 181 10

Öztan, s . 357 11

Yönetim ku rulu üye sayıs ı, boşalanlar sebebiyle üye tamsayıs ının yarıs ının altına d üşerse; genel kurul, kalan yö netim ku rulu üyele ri veya deneti m kurulu tarafı ndan bir ay içinde toplan tıya çağrılır. Çağ rı yapılmazsa, üyelerden bi rinin is temi üzeri ne, sulh hakimi, üç üyeyi genel kur ulu topla ntıya çağırmakla gö revlendiri r ( MK m. 84 ). 12 Vakıflar G enel Mü dürlüğ ü Web Sites i 13 Dural/Öğüz/G ümüş, s . 46; Öztan, s . 420; Akıntürk, s . 55 14 “Babalık davas ı ile ilgili süreler hak düşürücü nitelikte olduğunda n, hakim ta rafında n resen dikkate alına rak süres inde açılmayan davanın reddi ge rekir”. Yarg. 2. H D. 1 3.05.2002., 5 558/6446 15

H aab, age. s . 14, Nr. 29; Meier - H ayoz s . 46 Nr. 100 Saymen - Elbi r, age. ( Aynî H aklar) s . 7; Timur, H ıfz ı, Paranı nH ukukî Mahiyeti, P elin Ar mağanı, İs t. 1953, s . 317