9
Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER (Uluslararası Sempozyum) ّ ﻗﻠﻴﺪﻱ◌ّ ◌◌َ ﻳﻨﻴﺔ ﺍﻟﺖّ ﺓ ﺑﻴﻦ ﺍﻟﻤﺪﺍرﺱ ﺍﻟﺪّ ◌◌َ ﺍﻟﻤﺆﺗﻤﺮ ﺍﻟﺪوﻟﻲ ﻟﻠﻌﻠﻮﻡ ﺍإﻟﺴﺎﻟﻤﻲ ﺓ ﺍﻟﻤﻌﺎﺻﺮﺓّ ﻳﻨﻲ◌ّ ﺍﺕ ﺍﻟﺪّ وﺍﻟﻜﻠﻲ◌Islamic Sciences at the Crossroad of Madrasah and Theology (International Symposium) 29 Haziran - 1 Temmuz 2012 29 June – 1 July 2012 Editör Yrd. Doç. Dr. İsmail N A R İN Bingöl Üniversitesi Yayınları 2013 1. Cilt

Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER ...isamveri.org/pdfdrg/G00033/2013_1/2013_1_BASARANO.pdf · cümlelerde Türkçe öğe olarak sadece edatlar, fiiller ve ek

  • Upload
    others

  • View
    8

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER ...isamveri.org/pdfdrg/G00033/2013_1/2013_1_BASARANO.pdf · cümlelerde Türkçe öğe olarak sadece edatlar, fiiller ve ek

Medrese ve İlahiyat Kavşağında

İSLÂMÎ İLİMLER

(Uluslararası Sempozyum)

المؤتمر الدولي للعلوم اإلسالميَ◌ّ◌ة بين المدارس الدّ◌ينية التَ◌◌ّقليديّ◌ة

والكليّ◌ات الد◌ّينيّ◌ة المعاصرة

Islamic Sciences at the Crossroad of Madrasah and Theology

(International Symposium)

29 Haziran - 1 Temmuz 2012

29 June – 1 July 2012

Editör

Yrd. Doç. Dr. İsmail NARİN

Bingöl Üniversitesi Yayınları

2013

1. Cilt

Page 2: Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER ...isamveri.org/pdfdrg/G00033/2013_1/2013_1_BASARANO.pdf · cümlelerde Türkçe öğe olarak sadece edatlar, fiiller ve ek

Osmanlı Medreselerinde ve İlahiyat Fakültelerinde Farsça

Orhan BAŞARAN1

Değerli meslektaşlar, kıymetli dinleyenler,

“Medrese ve İlahiyat Kavşağında İslâmî İlimler” başlıklı bu sempozyumda “Farsça ile ilgili bir alt başlığa ihtiyaç var mıydı?” gibi bir soru akıllara gelebilir. Bununla ilgili olarak kısaca şu hatırlatmayla konuya giriş yapalım: Farsça bizler için, Arapça hariç olmak üzere diğer dünya dilleri gibi sıradan bir dil değil; me-deniyet ve kültür tarihimizde derin kökleri olan, hakkında Arapçadan sonraki ikinci cennet lisanı olduğu yönünde değelendirme bulunan2 ve İslâmî ilimlerin öğrenilmesinde tıpkı Arapça gibi âlet ilmi olan bir dildir. Bu itibarla böylesi bir ilmî toplantıda Farsçanın da ele alınmasına elbette ihtiyaç vardır. Bu arada bu ih-tiyacın bilincinde olarak bizi buraya davet eden başta Bingöl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Sayın Prof. Dr. Mehmet Halil ÇİÇEK Bey’e ve aralarında oturum başkanımız Sayın Yrd. Doç. Dr. Mustafa KIRKIZ Bey’in de bulunduğu Sempozyum Düzenleme Kurulu’nun değerli üyelerine teşekkürlerimi arz ediyorum.

Bildiride önce kültür tarihimizde Farsçanın yerine değineceğim, ardından Osmanlı medreselerinde Farsçanın öğretim durumunu arz etmeye, sonra da İlahiyat fakültelerinde bu dile olan ihtiyaç üzerinde durmaya çalışacağım.

1. Kültür Tarihimizde Farsça

Bilindiği üzere uzun müddet birlikte yaşayan milletler doğal olarak dil ve kül-

1 Doç. Dr., Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi / ERZURUM [[email protected]].

2 Ali el-Kârî, el-Esrâru’l-merfû‘a fi’l-ahbâri’l-mevżû‘a (nşr. Muhammed es-Sabbâğ), Beyrut 1971, s. 277-278; Abdülhay Leknevî, el-Âsâru’l-merfû‘a fi’l-ahbâri’l-mevżû‘a (el-Mektebetü’ş-Şâmile), s. 10, 17.

Page 3: Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER ...isamveri.org/pdfdrg/G00033/2013_1/2013_1_BASARANO.pdf · cümlelerde Türkçe öğe olarak sadece edatlar, fiiller ve ek

436 Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER

tür bakımından birbirlerinden etkilenirler. Asırlar boyunca aynı coğrafya üzerinde birlikte yaşamış olan Farslar, Türkler ve diğer milletler de birbirlerinden etkilenmiş, dil ve edebiyat noktasında alışveriş içerisinde bulunmuşlardır. Tarihî süreç içerisin-de, gerek Osmanlı öncesi dönemde ve gerekse Osmanlılar döneminde atalarımız genellikle Farsçayı bir edebiyat dili olarak benimseyip kullanmışlardır3.

Beylikler dönemi ve Osmanlıların ilk dönemlerinde, Arapçayı iyi bilen bazı ya-zarların bile eserlerini halkın anlayabilmesi amacıyla Farsça yazdıkları4; Arapça te-lif edilmiş olan birtakım eserlerin bazen halkın istifade edebilmesi için Farsçaya tercüme edildiği bilinmektedir5. Diğer taraftan yine aynı dönemlerde Antalya ci-varındaki bazı medreselerde birtakım Arapça eserlerin tedrisatı sırasında gerekli açıklamaların Farsça yapıldığı da bazı kaynaklardan anlaşılmaktadır6.

Osmanlı dönemi edebiyatına baktığımızda sultan ve şehzâdelerden bir kısmının ve önde gelen şairlerinden birçoğunun Farsça şiirler yazdıklarını görürüz7. Osmanlı tarihi yazdırmak isteyen II. Bayezid’in bunu Türkçe olarak yazdırmakla yetinme-yip, Farsça olarak da yazdırmış olması dikkat çekicidir8. Tasavvuf başta olmak üze-re bazı alanlarla ilgili birtakım Farsça eserlerin rağbet gördüğü ve bunlara yönelik tercüme ve şerh faaliyetlerinde bulunulduğu malumdur. Gerek dinî ilimler, gerek âlet ilimleri ve gerekse fen ilimleri ile ilgili olsun, yazma eserlere göz attığımızda çoğu zaman sayfa kenarlarına not edilmiş olan Farsça şiirlerle karşılaşırız. Tarihî musiki mirasımıza kulak verdiğimizde Farsça güfteli bazı şiirler duyarız9. Burada sıraladığım bütün bu hususlar Farsçanın müstakil bir dil olarak kültür tarihimizde-ki yeri hakkında fikir veren ipuçlarındandır.

3 Mürsel Öztürk, “Farsça’nın Türk Kültüründeki Yeri”, Tarihten Günümüze Türk-İran İlişkileri Sempozyumu (16-17 Aralık 2002 Konya), Ankara 2003, s. 106.

4 Öztürk, “Farsça’nın Türk Kültüründeki Yeri”, s. 107-108.

5 Ahmet Ateş, “Hicrî VI-VIII. (XII-XIV.) Asırlarda Anadolu’da Farsça Eserler”, Türkiyat Mecmuası, VII-VIII/2 (İstanbul 1945), s. 123, 124, 127-128, 134-135; Muhammed Emîn Riyâhî, Osmanlı Topraklarında Fars Dili ve Edebiyatı (çev. Mehmet Kanar), İstanbul 1995, s. 39-52; Orhan Başaran, Makdisî’nin Arapça Keşfü’l-esrâr’ı ve Farsça Tercümesi (Yüksek Lisans Tezi), Erzurum 1995, s. 24-25; a.mlf., “Bir Fabl Örneği: Keşfü’l-esrâr ‘alâ Lisâni’t-tuyûr ve’l-ezhâr”, Akademik Araştırmalar Dergisi, yıl: 1, sayı: 2 (İstanbul, Ağustos-Ekim 1999), s. 159, 168 (5. Dipnot).

6 Ateş, “Hicrî VI-VIII. (XII-XIV.) Asırlarda Anadolu’da Farsça Eserler”, s. 125, 134-135; Riyâhî, Osmanlı Topraklarında Fars Dili ve Edebiyatı, s. 42.

7 Mustafa Çiçekler, Osmanlılar Döneminde Farsça Şiir Söyleyen Şairlerin Eserlerinin Yazmaları (Yüksek Lisans Tezi), İstanbul 1989; Ahmet Kartal, “Anadolu’da Farsça Şiir Söyleyen Türk Şairler (XI-XVI. Yüzyıllar)”, Türkler, VII, Ankara 2002, s. 682-695.

8 Orhan Başaran, İdrîs-i Bitlîsî’nin Heşt Bihişt’inin Hâtime’si (Doktora Tezi), Erzurum 2000, s. 41-42.

9 Mehmet Kanar, “Farsça Güfteli Bazı Âyin-i Şerifler”, Nüsha, yıl: 1, sayı: 2 (Ankara, Yaz 2001), s. 197-238; A. Naci Tokmak – Mehmet Kanar, “Farsça Güfteli Bazı Ayin-i Şerifler (2)”, Nüsha, yıl: 1, sayı: 3 (Ankara, Güz 2001), s. 191-199.

Page 4: Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER ...isamveri.org/pdfdrg/G00033/2013_1/2013_1_BASARANO.pdf · cümlelerde Türkçe öğe olarak sadece edatlar, fiiller ve ek

437Orhan BAŞARAN

Müstakil bir dil olarak kullanımının dışında Farsçanın kültür tarihimizde ikinci bir önemli yönü vardır ki o da Osmanlıca üzerindeki etkisidir. Türklerin İslâmiyeti kabul etmesiyle birlikte başlayan Arapça ve Farsça kelimelerin Türkçeye giriş süreci Osmanlı döneminde zirveye ulaşmış; öyle ki bazı dönemlerde kullanılan Osmanlıca cümlelerde Türkçe öğe olarak sadece edatlar, fiiller ve ek fiiller kalmıştır. Türkçede ve Farsçada kullanılmış olan ortak kelime sayısının altı bin, ortak deyim sayısı-nın ise beş bin civarında olduğu söylenmektedir10. Osmanlıca olarak yazılmış olan bir kısım eserlere bakıldığında, bazen konu başlıklarının tamamen Farsça oldu-ğu, bazen sanki aynı dil imiş gibi konu anlatımlarında Osmanlıcadan Farsçaya ve Farsçadan Osmanlıcaya geçişlerin bulunduğu, bazen de Fars edebiyatından alıntı-lara yer verildiği görülür.

Farsçanın kültür tarihimizdeki yerinin göstergesi olarak dikkat çeken bir diğer husus da fıkıh ile ilgili birtakım kaynaklarda namaz ve nikâh gibi bazı konularla ilgili değişik tabir, kavram ve cümlelerin Farsçalarının da zikredilip onlarla ilgili hükümlere yer verilmesidir11.

Kürtler ve Zazalar açısından Farsçanın kültür tarihimizdeki yerine bakıldığında ise, Kürtçe ve Zazacanın Farsça ile aynı dil ailesinden olduğu ve aralarında dil ya-kınlığının bulunduğu zaten bilinmektedir. Kürtler ve Zazalar arasında Şeyh Sa’dî-i Şirazî, Hâfız-ı Şirazî, Molla Câmî gibi zatlara derin bir muhabbet duyulmuş olup, günümüzde hâlâ Kürtçe kasideler arasında bu gibi zatların bazı Farsça şiirleri de terennüm edilmektedir.

Hulâsa, yukarıda ifade edilen hususlardan, Farsçanın kültür tarihimizde önemli bir yerinin olduğu anlaşılmaktadır. Şimdi de Farsçanın Osmanlı medreselerindeki öğretim durumuna bakalım:

2. Osmanlı Medreselerinde Farsça

Bilindiği üzere “medrese”, her ne kadar kelime anlamı itibarıyla genel olarak eğitim-öğretim yapılan yerleri ifade etmekte ise de, Osmanlı’da daha ziyade dinî tedrisatın yapıldığı okulların özel adı olarak kullanılmıştır ki Sempozyum’umuzda da medreseler bu özel anlamıyla ele alınmaktadır. Bu nedenle biz de bildirimizde genel olarak Osmanlı eğitim-öğretim kurumlarındaki Farsça öğretimini değil, dinî tedrisatın yapıldığı medreselerdeki Farsça öğretimini ele almaya çalışacağız.

10 Öztürk, “Farsça’nın Türk Kültüründeki Yeri”, s. 111.

11 Örnek olarak bk. Molla Hüsrev, Kadı Muhammed b. Firâmûz, Dürerü’l-hukkâm fî şerhi Gureri’l-ahkâm, İstanbul 1978, s. 66; Şeyhzâde (Damad), Abdurrahman b. Muhammed, Mecma‘u’l-enhur fî şerhi Mülteka’l-ebhur, İstanbul, ts., s. 90.

Page 5: Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER ...isamveri.org/pdfdrg/G00033/2013_1/2013_1_BASARANO.pdf · cümlelerde Türkçe öğe olarak sadece edatlar, fiiller ve ek

438 Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER

Osmanlıların ilk dönemlerinde medreselerde okutulan dersler hakkında bilgi bulunmamaktadır. XV. ve XVI. yüzyıllardaki medrese ders programı ile ilgili gü-nümüze intikal eden metinler ise konumuz ile ilgili bilgileri ihtiva etmemektedir. Medreselerde okutulan dersler ve derslerde takip edilen kitaplar hakkında sahip olduğumuz ilk detaylı bilgiler XVII. yüzyıl ve sonrasına aittir12. Bu bilgilere göre medreselerde okutulan dersler arasında Farsçanın da yer aldığı ve bu derste önce kelime ve dilbilgisi öğretimi yoluna gidildiği, sonra da değişik manzum ve men-sur eserlerin okutulduğu anlaşılmaktadır13. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra, 1910 yılında yürürlüğe giren Medâris-i İlmiyye Nizâmnâmesi ile programları yeniden düzenlenen medreselerde Farsça dersinin birinci yılda gramer, ikinci yılda metin okutulacak şekilde düzenlendiği görülmektedir14. 1914 yılında köklü bir değişik-likle medreseleri yeniden yapılandıran Islâh-ı Medâris Nizâmnâmesi ile kurulan Dâru’l-Hilâfeti’l-Aliyye Medresesi’nin ders programında Farsça, birinci yılda haf-tada iki saat kelime bilgisi ve gramer, ikinci yılda haftada iki saat metin okutulacak şekilde programlanmıştır15. 1916 yılında Dâru’l-Hilâfeti’l-Aliyye Medresesi ile ilgili yapılan son düzenlemelerde Farsça dersi, iki yıllık hazırlık sınıflarının ikinci yılına haftada iki saat; 1., 2. ve 3. sınıflarına da haftada birer saat olarak konulmuştur16.

Vaiz yetiştirmek amacıyla 1912 yılında kurulup 1919 yılına kadar hizmet vermiş olan Medresetü’l-Vâizîn’de de Fars Edebiyatı dersi okutulmuştur17.

Dârülfünûn bünyesinde bulunan Ulûm-ı Şer’iyye Şubesi’nde de hazırlık ve ha-zırlık üstü sınıfların ders programlarında zaman zaman Farsça derslerine yer ve-rilmiştir18. Dârülfünûn’daki Ulûm-ı Şer’iyye Şubesi’nin kapatılması üzerine 1914 yılında Medresetü’l-mütehassısîn adıyla açılıp 1918 yılında Süleymaniye Medresesi

12 Bu bilgileri ihtiva eden kaynaklardan bazıları şunlardır: İshâk b. Hasan et-Tokadî’nin (ö. 1689) Nazmu’l-ulûm’u, Saçaklızâde’nin (ö. 1732-33) Tertîbu’l-ulûm’u, müelifi bilinmeyen Kevâkib-i Seb’a (telif tarihi: 1741), Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın (ö. 1780) Tertîbu’l-ulûm’u, Nebi Efendizâde’nin (ö. 1785-86) Kasîde fi’l-kütübi’l-meşhûre fi’l-ulûm’u. Konu ile ilgili kaynaklar ve içerikleri hakkında bilgi için bk. Cevat İzgi, Osmanlı Medreselerinde İlim, İstanbul 1997, I, 69-116, 163-183; Ömer Özyılmaz, Osmanlı Medreselerinin Eğitim Programları, Ankara 2002, s. 17-232; Erzurumlu İbrahim Hakkı, Tertîbu’l-ulûm (haz. M. Suat Demir), Erzurum 2000, s. 35-89.

13 İzgi, Osmanlı Medreselerinde İlim, I, 70, 79, 89, 96, 167-169; Özyılmaz, Osmanlı Medreselerinin Eğitim Programları, s. 26, 35-36, 113-115, 214-215; Erzurumlu İbrahim Hakkı, Tertîbu’l-ulûm, s. 44-46.

14 Hüseyin Atay, Osmanlılarda Yüksek Din Eğitimi, İstanbul 1983, s. 234 vd.; Ahmet Çelik, Tanzimat’tan Günümüze Türkiye’de Farsça Öğretimi (Doktora Tezi), İstanbul 2005, s. 58-59.

15 Atay, Osmanlılarda Yüksek Din Eğitimi, s. 263 vd.; Çelik, Tanzimat’tan Günümüze Türkiye’de Farsça Öğretimi, s. 60-61.

16 Çelik, Tanzimat’tan Günümüze Türkiye’de Farsça Öğretimi, s. 62.

17 Atay, Osmanlılarda Yüksek Din Eğitimi, s. 309 vd.; Çelik, Tanzimat’tan Günümüze Türkiye’de Farsça Öğretimi, s. 50-51.

18 Çelik, Tanzimat’tan Günümüze Türkiye’de Farsça Öğretimi, s. 164-165.

Page 6: Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER ...isamveri.org/pdfdrg/G00033/2013_1/2013_1_BASARANO.pdf · cümlelerde Türkçe öğe olarak sadece edatlar, fiiller ve ek

439Orhan BAŞARAN

adını alan eğitim kurumunda da Fars Edebiyatı dersi programda yer almıştır19.

Cumhuriyet döneminde kapatılan medreselerin yerine 1951 yılında kurulmuş olan İmam Hatip Okullarının 1971 yılına kadar yürürlükte olan müfredatlarında 1., 2. ve 3. sınıflarda haftada iki saatlik Farsça dersine yer verilmiştir20.

1959 yılında kurulan ve 1981 yılında kapatılan Yüksek İslam Enstitülerinde de dersler arasında Farsça yer almış, 1959’dan 1972 yılına kadar Fars Dili ve Edebiyatı adıyla 1. ve 2. sınıflarda haftada ikişer, 3. ve 4. sınıflarda ise birer saat; 1972 yılından sonra ise Farsça adıyla 1. ve 2. sınıflarda haftada üçer saat okutulmuştur21.

Cumhuriyet döneminde resmî hüviyetlerini kaybetmiş olmalarına rağmen, Anadolu’nun değişik yerlerinde zor şartlar altında halkımızın, kadrosuz profesör-ler olan Seydalarımızın ve talebelerimizin büyük fedakârlıklarıyla ayakta tutulma-ya çalışılan medreselerde de Farsça dersleri devam etmiştir.

Son olarak hem Osmanlı hem de Cumhuriyet döneminde yukarıda sözü edilen örgün öğretim kurumlarının yanı sıra camiler, Mevlevî tekkeleri ve Darülmesnevîler gibi bazı yaygın öğretim kurumlarında da Farsçanın öğretildiği bilinmektedir.

Osmanlı medreselerinde Farsça öğretimi; kelime bilgisi, gramer ve metin oku-ma şeklinde yapılmıştır. Kelime bilgisi ve gramer derslerinde Tuhfe-i Şâhidî, Lügat-ı Nimetullâh, Lügat-ı Halîmî ve Tuhfe-i Vehbî gibi manzum ve mensur sözlükler ile bazı dilbilgisi kitapları; metin okuma derslerinde ise genellikle temel ders kitabı olarak karşımıza çıkan Sa’dî-i Şirazî’nin Gülistân adlı eserinden başka yine Sa’dî-i Şirazî’nin Bostân, Ferîdüddîn Attâr’ın Pendnâme ve Mantıku’t-tayr, Molla Abdurrahmân-ı Câmî’nin Bahâristân adlı eserlerinin yanı sıra Mevlânâ’nın Mesnevî’si ve Hâfız-ı Şirazî’nin Dîvân’ı gibi bazı eserler okutulmuştur22.

3. İlahiyat Fakültelerinde Farsça

Kuruldukları tarihten23 itibaren ilahiyat fakültelerinin ders programları incelen-

19 Halis Ayhan, “İlahiyat Fakültesi”, DİA, XXII, İstanbul 2000, s. 70-71.

20 Çelik, Tanzimat’tan Günümüze Türkiye’de Farsça Öğretimi, s. 278-280.

21 Çelik, Tanzimat’tan Günümüze Türkiye’de Farsça Öğretimi, s. 280-282.

22 İzgi, Osmanlı Medreselerinde İlim, I, 70, 79, 89, 96, 167-169; Özyılmaz, Osmanlı Medreselerinin Eğitim Programları, s. 26, 35-36, 113-115, 214-215; Erzurumlu İbrahim Hakkı, Tertîbu’l-ulûm, s. 44-46.

23 İlahiyat fakülteleri ilk kuruluş itibarıyla 1900 yılında Dârülfünûn bünyesinde açılmış olan Ulûm-ı Âliye-i Dîniyye Şubesi’ne dayandırılmaktadır. Cumhuriyet döneminde din eğitimi veren yükseköğretim kurumlarının uzun yıllar boyunca kapalı kalmasının ardından 1949 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin açılmasıyla yeniden yükseköğretim sistemine dâhil olmuştur. İlahiyat fakültelerinin tarihî serüveni hakkında bilgi için bk. Ayhan, “İlahiyat Fakültesi”, DİA, XXII, s. 70-72.

Page 7: Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER ...isamveri.org/pdfdrg/G00033/2013_1/2013_1_BASARANO.pdf · cümlelerde Türkçe öğe olarak sadece edatlar, fiiller ve ek

440 Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER

diğinde, Farsçanın dersler arasındaki ağırlığının ve yerinin değişkenlik arz ettiği müşahede edilmektedir. Programlarda önceleri haftada beş-altı saatlik zorunlu ders olarak yer alan Farsçanın, zamanla bazen haftalık ders saatinin düşürüldüğü, bazen seçmeli dersler arasına alındığı ve bazen de programdan tamamen çıkarıldığı görülmektedir. Meselâ Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde 1953-1954 öğre-tim yılından 1972-1973 öğretim yılına kadar Farsça 1. sınıfta dört, 2. sınıfta iki olmak üzere toplamda altı saat; 1972-1973 öğretim yılından 1979-1980 öğretim yılına kadar 2. sınıfta dört saat olarak okutulmuş, 1980-1981 öğretim yılında programdan çıka-rılmıştır24. Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde de buna benzer bir durum söz konusudur: İslâmî İlimler Fakültesi adıyla çok programlı olarak kurulduğu 1971 yılından 1977 yılına kadar bu fakültede, ortak sınıflar olan ilk iki sınıfta haftada top-lam beş saat Farsça dersi okutulmuş, ihtisaslaşma sınıfları olan 3., 4. ve 5. sınıflarda İslam Dil ve Edebiyatları programında haftada dörder saat Fars Dili ve Edebiyatı dersi verilmiştir. 1977-1978 öğretim yılında tek programlı sisteme geçildikten sonra bu fakültede Farsça dersi ikinci sınıfa hasredilip haftalık ders sayısı ikiye indirilmiş, birkaç yıl sonra da seçmeli dersler arasına alınmıştır25.

Günümüzde ise ilahiyat fakültelerinde Farsça genellikle üç seçmeli ders grubu-nun sadece birinde ve yalnızca bir yıl haftada iki saat olarak yer almaktadır26. Bu da ilahiyat öğrencilerimizin sadece üçte birinin Farsça dersini alabildikleri anlamı-na gelmektedir. Dolayısıyla günümüz ilahiyat programlarında Farsçaya atfedilen ehemmiyette bir azalma ve yetersizlik olduğu anlaşılmaktadır. Bu noktadan hare-ketle, bu sempozyum vesilesiyle, ilahiyat fakültelerinde Farsçaya olan ihtiyacı ve Farsça öğreniminin ilahiyat camiasına katkılarını birkaç madde hâlinde ifade etmek isterim:

1. İlahiyat fakültelerinin Tasavvuf, İslâm Felsefesi ve İslâm Tarihi gibi bazı bilim dallarıyla ilgili temel klâsik kaynaklarımızın birçoğu Farsçadır. Bilimsel ve akade-mik çalışmalarda temel kaynaklardan yararlanılmasının esas olduğu gerçeği, bu dilin öğrenilmesinin gerekliliğini ortaya koymaktadır. Tasavvuf bilim dalı için basit bir misal vermek gerekirse, Mevlânâ ve Mevlevîlik üzerine yapılacak çalışmalarda temel dil Farsçadır. Farsça bilinmeden bu alanda yapılacak çalışmaların eksik ka-lacağı ortadadır. Diğer taraftan meselâ Selçuklu tarihi üzerine yapılacak çalışmalar için de durum aynıdır.

24 Çelik, Tanzimat’tan Günümüze Türkiye’de Farsça Öğretimi, s. 282-284.

25 Çelik, Tanzimat’tan Günümüze Türkiye’de Farsça Öğretimi, s. 284-285.

26 Mensubu bulunduğum Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde Farsça 2009-2010 öğretim yılından itibaren 1. sınıfta zorunlu, 4. sınıfta da seçmeli ders olarak programda yer almaktadır.

Page 8: Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER ...isamveri.org/pdfdrg/G00033/2013_1/2013_1_BASARANO.pdf · cümlelerde Türkçe öğe olarak sadece edatlar, fiiller ve ek

441Orhan BAŞARAN

2. İlahiyat fakülteleri bünyesindeki birçok bilim alanında Farsça olarak kaleme alınan çok sayıda eser ve akademik çalışma bulunmaktadır. Türkiye’de bu alan-larda yapılan akademik araştırmalarda, batı dillerinde yazılmış eserlerden istifade edildiği hâlde, İslâm dünyasının ikinci kültür ve medeniyet dili olan Fars diliyle ya-zılan bu eserlerden sarf-ı nazar edilmesi büyük bir eksikliktir. Bu eksikliğin gideril-mesi için ilahiyat fakültelerinde Fars dilinin öğretimi büyük bir önem taşımaktadır.

3. İlahiyat fakültelerindeki birçok bilim dalıyla ilgili Osmanlıca yazılmış çok sayıda eser bulunmaktadır. Kültür tarihimizde Farsçanın yerine değindiğimizde de belirttiğimiz gibi Osmanlıcada çok sayıda Farsça kelime, terkip ve deyim bu-lunmaktadır. Farsça bilmeden Osmanlıcayı tam olarak anlamak mümkün değildir. Dolayısıyla Osmanlıca eserlerimizi doğru okuyup anlayabilmek için Farsça kelime yapısına aşina olmak gerekmektedir.

4. İlahiyat fakültelerinin Temel İslâm Bilimleri ve diğer bilim dalları ile ilgili gerek Arapça ve gerekse Türkçe olarak yazılmış olan bazı eserlerde Fars edebiya-tından alıntılarla karşılaşmaktayız. Meselâ İsmâil Hakkı Bursevî’nin (ö. 1137/1725) Rûhu’l-beyân adlı Arapça tefsiri ile Ömer Nasuhi Bilmen’in tefsir, hadis ve ahlâk alanındaki Türkçe eserleri böyledir. Bu gibi eserlerimizin bir bütün olarak daha iyi anlaşılması için de Farsçanın öğrenilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.

5. Eserlerini Farsça yazmış olan Câmî, Mevlânâ, Sa’dî, Hâfız, Attâr ve İkbal gibi bazı şair, edip ve âlimlerin halkımızın gönlünde taht kurmuş oldukları görmezlik-ten gelinemez. İmam-hatiplik, vaizlik, müftülük gibi görevlerle topluma hitap etme konumunda bulunacak olanların Fars edebiyatından yararlanarak, hitabetlerini Farsça söz ve şiirlerle güçlendirebilecek donanıma sahip olmaları şüphesiz önemli bir meziyet olacaktır.

6. İlahiyatçı gençlerimizin divan edebiyatımıza aşina olmaları önem arz etmek-tedir. Divan edebiyatımızın temel taşlarından biri ise Fars edebiyatıdır. Dolayısıyla Farsça ve Fars edebiyatı bilinmeden divan edebiyatı metinlerimizin anlaşılması mümkün değildir.

7. İlahiyat mezunlarının, ifa edecekleri görevlerinde toplumla başarılı bir iletişim kurabilmek için hitabet sanatına ihtiyaç duyacakları açıktır. Şüphesiz, iyi bir hitabet icra edebilmek yani iyi bir hatip olabilmek için de dile hâkim ve iyi bir diksiyona sahip olmak büyük bir önem taşımaktadır. Dile hâkimiyet, Arapça ve Farsçadan Türkçeye geçmiş olan zengin kelime hazinesine sahip olmayı gerektirdiği gibi, iyi ve düzgün bir diksiyon da, özellikle Arapça ve Farsçadan Türkçeye giren kelimeleri doğru bir şekilde telaffuz edebilmeyi, bu da o kelimelerin yapısını ve aslî yazılışla-

Page 9: Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER ...isamveri.org/pdfdrg/G00033/2013_1/2013_1_BASARANO.pdf · cümlelerde Türkçe öğe olarak sadece edatlar, fiiller ve ek

442 Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER

rını bilmeyi gerektirmektedir. Dolayısıyla bu noktada Farsça kelime bilgisine aşina olmak önem arz etmektedir.

Konuşmamın sonunda, ilahiyat fakültelerinden mezun olan gençlerimizin –ile-ride hangi görev ya da meşgale ile sosyal hayatta yer alırlarsa alsınlar- her hâlükâr-da Farsçanın faydasını göreceklerine dair olan kanaatimi ifade ediyor ve Farsçaya ilahiyat fakültelerinin programlarında hak ettiği ölçüde yer verileceği temennisiyle sözlerime Ömer Nasuhî Bilmen’in dil öğrenimini teşvik bağlamında söylediği şu şiiriyle son veriyorum:

Ya lügat-i fürs ne pâkîzedir

Kubbe-i irfâna bir âvîzedir

Nutkumuza başka tarâvet verir

Fikrimize haylice vüs’at verir

Etmek için bizdeki âsârı derk

Bu güzelim dilleri bilmek gerek

Bunları tahsîle şitâb etmeli

Vahdet-i İslâma taraf gitmeli27

27 Ömer Nasuhî Bilmen, Yüksek İslâm Ahlâkı, İstanbul 1964, s. 117.