22
MEVLANA OCAGI Konya, 2007

MEVLANA OCAGI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D195092/2007/2007_KARAM.pdf · Razl'yi, Makala~_yazan Hacı Bektaş-ı Vell'yi, görme, tanıma, on larm söz ve sohbetlerini dinleme

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: MEVLANA OCAGI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D195092/2007/2007_KARAM.pdf · Razl'yi, Makala~_yazan Hacı Bektaş-ı Vell'yi, görme, tanıma, on larm söz ve sohbetlerini dinleme

MEVLANA OCAGI

Konya, 2007

Page 2: MEVLANA OCAGI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D195092/2007/2007_KARAM.pdf · Razl'yi, Makala~_yazan Hacı Bektaş-ı Vell'yi, görme, tanıma, on larm söz ve sohbetlerini dinleme

Mevlana Ocağı

Editör:

Prof. Dr. Mehmet Bayyiğit

Edilör Yarclımcılan:

Doç. Dr. Ahmet Çaycı - Dr. Naci Bakırcı

Tasarım:

Harun Yıldız

Düzelti:

lbrahim Demirci

Fotoğraf:

Hadiye Cangökçe Esen

Desen:

Zeliha Yıldız

Baskı:

Erman Ofset

Ci lt:

Özgü Ciltevi

ISBN 978-6644-116-36-7

Kombassan Vakfı © 2007 Bu eserin bütün haklan Kombassan Vakfı'na aittir.

Yazılı izin alınmadan iktibas yapılamaz.

Herhangi bir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz.

Page 3: MEVLANA OCAGI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D195092/2007/2007_KARAM.pdf · Razl'yi, Makala~_yazan Hacı Bektaş-ı Vell'yi, görme, tanıma, on larm söz ve sohbetlerini dinleme

Mevlana'nın Yaşadığı Yüzyılda Tasavvuf Düşüncesi

ey yapan usta, hamışlıhtan bir hamış hesti, ona do­lmz deli/ı deldi adım daAdem hoydıı... Ey ney, sen, se­

ni çalan, dııdahlanndan feıyada geldin, inlemeye başla­dın. Fahat sen, seni nefesiyle Jeıyada getiren neyzen in dıı­

dahlan değil, o dııdahlara nefes veren dııdahlan gör.

Mevlana, Rubailer

Osmanlı dönemi tasavvuf tarihinin dikkat çekici eserlerinden

biri şair Yalıidi'nin XVI. yüzyılda kaleme aldığı Menakıb-ı Hace­

i Cihan ve Netice-i Can adlı eseridir. Eser sözkonusu yıllarda Os­

manlı topraklannda varlığını sürdüren Abdallar, Haydertler, Ca­

rniler, şemsiler, Bektaşiler, Mevlevıler, Edhemiler gibi Tasavvufı

zümreleri tavır, fikir, yorum ve kıyafetleriyle tanıtmaktadır. Va­

hidl'nin senaryosu şöyledir: Hace-i Cihan'ın Medine'de bulunan

dergahına bu zümreler ayn ayn misafir edilmekte ve bütün özel­

likleriyle tanıtılmaktadır lar. ı

Vahidi bize göre çok daha şanslıydı. Çünkü yaşadığı toplum­

daki insanlan tasvir ediyordu. Biz ise yaklaşık yedi yüz sene ön-

ce yaşamış insanlan tarif etmeye, onlann faaliyetlerini özetleme­

ye çalışacağız. Ve dergahım~ı Medine'de değil de Selçuklu ve ,

Osmanlı döneminin merkez şehirlerinde Konya'da ve Bursa'da

kuruyoruz ve objektiftınizi asırlar öncesine çeviriyoruz.

XII. ve XIV. yüzyıllar Islam dünyasının bazı konularda dö­

nüm noktalannı banndırmaktadır. Bu yıllar bir taraftan Moğol

istilası ve Haçlı Seferleri gibi, biri putperest diğeri Hıristiyan iki

büyük afetle tanıştığı gibi diğer taraftan Osmanlı'yı tarih sahne­

sine çıkaran bir ruhu da beslemiştir.

Bu inkıraz ve istilanın Islam kültür ve medeniyetinde görülen

med ve cezirlerin tasavvufi ·ifade ile cemali ve eelali tece'l:l*rin

mazhan olan beldelerderi Eiri de Anadolu idi. Bu topraklar-ı-içten

fetheden Horasan erenlerinin nefesleri, Moğol nallan altında ezi-

* Mustafa Kara

Prof. Dr., Uludağ Üniversite- ~ si Ilahiyat Fakültesi Tasm-vuf

ABD Öğretim Üyesi.

l Nşr. Ahmet Karamustafa,

Harvard, 1993 Ahmet Kara­

mustafa, Vahidi's l'denakib-i

Hvoca-i Cihan \·e Netice-i

Can: Critica! Edition and

Histoncal Analysis, Harvard

1993, s. 67.

Page 4: MEVLANA OCAGI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D195092/2007/2007_KARAM.pdf · Razl'yi, Makala~_yazan Hacı Bektaş-ı Vell'yi, görme, tanıma, on larm söz ve sohbetlerini dinleme

.ı.

' -l· ı

len ve Haçlı kılıçlanyla doğranan Diyar-ı Rüm'a yeni bir mesaj sundu. Bu mesaj insanlan ümitsizliğin girdabından kıırtararak onlara Belh'ten Konya'yı, Buhara'dan Bursa'yı, Bursa'dan Bos­

na'yı göstermiştir.

Sözkonusu zaman diliminde Anadolu topraklan tasavvuf ta­

rihinin büyük şahsiyetlerini tanımıştır. Bölgenin yeni fethedilme­

si sebebiyle bu süfilerin büyük bir çoğunluğu dışardan g~lerek bu coğrafyada yaşayan insanlara tasavvufi:-ahlaki dünyanın özel­

likleri hakkında bilgi sunmuşlardı. XIII. ve XIV. yüzyıllann tasavvuf tarihi açısından temel özel­

liği tarikatiann oluşum safhalannı kapsamasıdır. Bugün Islam

dünyasında yaygın olan tarikatiann kurucu Pirlerinin büyük bir

çoğunluğu bu yıllarda yaşamışlar, daha sonraki yüzyıllarda ku­rulup, gelişecek olan bu tasavvufı müessesenin ilk tohumlannı

atmışlardır. Sözkonusu asırlann Islam coğrafyasına bir göz at--,

mak bu konuya açıklık getirecektir. Konya'yı dünyanın en cazibeli şehri haline getiren Selçuklu

yönetimi, Afganistan'ın Belh şehrinden Mevlana'yı (ö. Konya

673/1273), Ispanya'nın Işbiliye kentinden Muhyiddin Ibn Ara­

bi'yi (ö. şam 638/1240) aynı şehre çekecektir. Orta Doğu'da Abdulkadir Geylani'nin sohbetleriyle mayalan­

maya başlayan Kadirtlik, şihabuddin Suhreverdi'nin işaretleriyle oluşum safhasına giren Suhreverdilik, Basra'da Ahmed-i Rifa­

i ile temelleri aulan Rifailik bölgenin temel tarikatlan olaı::ak kar-

Mevlana Müzesi ve Selimiye Camii

Page 5: MEVLANA OCAGI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D195092/2007/2007_KARAM.pdf · Razl'yi, Makala~_yazan Hacı Bektaş-ı Vell'yi, görme, tanıma, on larm söz ve sohbetlerini dinleme

şımıza çıkmaktadırlar. Orta Asya'da Ahmed-i Yesevi'rıin hikmet­

leriyle örülen Yesevilik, Necmuddin-i Kübra'nın firasetiyle şekil­

lenen Kübrevilik, biraz geç de olsa tarih sahnesine çıkan Nakşi­

bendilik aynı dünyanın esrannı araştınyordu.

Bu yıllarda Kuzey Afrika'da neler olup bitiyor diye sorduğu­

muzcia tarih bizim karşımıza Ebu'l-Hasan şazeli ile şazeliliği, Ah­

med Bedevi ile Bedeviliği lbrahim Des u ki ile Desukiliği çıkar­

ma ktadır.

Orta Anadolu'da durum buradan farklı değildir. Objektifiırıi­

zi biraz daha Anadolu üzerine yaklaştınrsak orada pek çok ilmi,

fikri, felsefi ve bedii faaliyetin var olduğu görülür. Bunlardan ko­

numuzla ilgili olarılar şu başlıklar altında toplanabilir:

l. Tasavvufi şahsiyetler: Mutasavvıflar, şeyhler, Dervişler.

2. Tasavvufi Eserler: Arapça, Farsça, Türkçe manzüm ve

mensur kitaplar.

3. Tasavvufi Müesseseler: Tekkeler, Zaviyeler, Hangahlar,

Dergahlar.

4. Tasavvufi Ekoller: Tarikatlar, Tasavvufi Zümreler, Cemaat-

ler.

5. Tasavvufi Faaliyetler:\Sohbet, Davet, lrşad

Divan-ı Hikmet'in Türkçe manzümeleriyle bu dünyaya giren

dervişler Fusüsu'l-Hikem ve Fütühatü'l-Mekkiyye'nin Arapça üs­

lubuyla daha değişik bir dünyayı tanımış, Farsça Mesnevi ve Di­

van ile şiirle hikmetin so:risuz yorumlanna ulaşmıştır. "Oku" em­

ri ile başlayan Kur'an ile "dinle" uyansı ile söze giren Mesnevi

birbirini tamamlamış adeta eğitim ve öğretiırıirı iki temel unsu­

runu ortaya koymuşlardır.

Bu döneınin insanı, bütün sıkıntı ve çıkınazianna rağmen

Avarifu'l-Maarif sahibi şihabuddin Suhreverdi'yi, Usülü'l-Aşere

yazan Necmuddin Kübra'yı, Mirsadu'l-lbad müellifi Necmüddin

Razl'yi, Makala~_yazan Hacı Bektaş-ı Vell'yi, görme, tanıma, on­

larm söz ve sohbetlerini dinleme fırsatını da elde edebilmiştir.

Makalat'ın Türkçesinden birkaç cümle verilebilir:

"Ol kutb-ı alem eydur kim: Kul Çalap Tannya kırk makamcia

irer, ulaşır, dost olur. Ol kırk makamın onu şeriat içindedür ve

onu Tarikat içindedür ve onu Marifet içindedür ve onu Hakikat

içindedür. Ve amma şeriatuiı evvel makamı iman getürmekdür.

tkinci makam ilim öğrenmekdür. Üçüncü makam namaz kıl­

makdur ve zekat vermekd]lr ve oruç dutınakdur ve güci yiterse

hacca varmakdur ve hem gaza eylemekdür ve hem nefir-i am ça­

lıcak kaçmayub karşu varmakdur ve hem cenabatdan yunmak­

dur. Dördüncü makam helal kesb kazanmakdur. Ve hem ribayı

haram bilmekcl ür. Beşinci makam rıikah kılmakcl ur. Altıncı ma­

kam hayzun ve rıifasun cima'ın haram bilmekdür. Yedinci ma­

kam sünnet u cemaat ehlinden olmakdur. Sekizirıci ma~~ şa­

fakatdur. Dokuzuncu tnak.am aru yimek ve aru giymekdür.

Onuncu makam emr-i maruf ve nehy-i münkerdür"2

2 Hacı Bektaş, Makalat, (nşr.

lv!ahmut Esat Çoşan), Istan­

bul 1987, s. 34.

Page 6: MEVLANA OCAGI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D195092/2007/2007_KARAM.pdf · Razl'yi, Makala~_yazan Hacı Bektaş-ı Vell'yi, görme, tanıma, on larm söz ve sohbetlerini dinleme

,ı. ı

3 Aşıkpaşa, Garibname, (nşr.,

Kemal Yavuz) Ankara 1984,

s. 328.

Kuşeyrt Risalesi, lhyau'l-ulüm gibi lslam dünyasının her kö­şesinde yaygın olan eserlerden biri de Avarifu'l-Maarifdir. Ab­

dest, oruç, namaz gibi konulara tekke kültürüyle açıklamalar ge­tiren Suhreverdi eserinin büyük bir bölümünü tasavvuf ve tari­

kata ait terimiere tahsis etmiştir. 63 bölümlük eserin bazı başlık­

lan şöyle: l. T asavvuf ilıııinin kaynağı,

2. Tasavvufun mahiyeti, 3. Tekkelerde yaşayan dervişler,

4. Süfilere göre evlilik, bekarlık,

5. Süfilerin ahlakı, 6. Mürid-Mürşid ilişkileri,

7. Sohbet ve tesirleri,

8. Hal ve makamlar, 9. Kendini tanımak,

·,

lO. Bidayet ve hidayetle ilgili açıklamalar,

ll. Gece namazı ve adabı,

12. Sema, 13. Tasavvufta edeb,

14. Melametılik ve Melametiler, 15. Namaz, oruç, Mevlana'nın açtığı çığır, oğlu Sultan Veled'üı teşkilatçılığı ya­

nında Maarif, lbtidaname, Rebabname, lntihaname ile devam et­

miş, Feridun b. Ahmed'in Menakıb-ı Sipehsalar ve Efiakl'nin Me­nakıbu'l-Arifin adlı eseriyle XIV. yüzyıla ulaşmıştır. Mesnevi'yi,

Muini 842/1438 yılında manzum olarak Türkçeye çevirilmiştir: Nale-i neyden işitgil ya bu ney ·

Kim neden ağlar neden inler bu ney

Nalişumden avret u er iniedi Yandı her kim ol iniden dinledi

GUş-i hüş aç duy şikayetler ider

Ayrılıldardan hihayetler ider N ay-i dilde şerha şerha çün firak

Ta ki eyde şerh-i derd-i iştiyah

Yardan ayrılan bil ür ney halini

Cam-ı pur içen bilür mey halini 3

lbn Arabi'nin açtığı irfan yolu, üvey oğlu Sadreddin Kone­

vi'nin eser ve faaliyetleriyle devam etıııiş, Konevi'den feyz alan

Abdurrezzak Kaşam'nin yanında yetişen Davüd-ı Kaysert (öl. lznik, 750/1351) ise yaptığı çalışmalar ve özellikle Matla'u Hu­

süsıl-Kelim fi Meani Fusüsı'l-Hikem adını taşıyan Fusüs şerhi ile

asırlardan beri şii ve Sünni dünyanın ortak eserlerinden birini ortaya koymuştur (Bombay, 1300).

Konevi'den feyz alan, bir müddet de Tokat'ta bulunan bir di­ğer sufi, Hemedanlı Fahreddin-i Iraki'yi (ö. şam 688/1289) ve

Lemaat adlı eserini de zikretınek gerekir. 28 Panltıyı ihtiva eden

Lemaat, Fusüs vadisinde aşık ile maşuku tanıtan bir tasavvuf kla-

Page 7: MEVLANA OCAGI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D195092/2007/2007_KARAM.pdf · Razl'yi, Makala~_yazan Hacı Bektaş-ı Vell'yi, görme, tanıma, on larm söz ve sohbetlerini dinleme

siğidir. "Aşk öyle bir ateştir ki bir gönüle düşünce bulduğu her şeyi yakar. O dereceye vanr ki, maşukun suretini de mahveder.

Mecnun böyle bir ateş içinde bulunmuş olmalıdır ki, dedikleri­

ne göre Leyla başı ucuna geliyor. Mecnun onu görünce başını, yakasımn içine çekiyor. Leyla, 'başını kaldır, sevdiğin ve istedi­

ğin benim hele bir bak, ne haldesin, kime benziyorsun' deyince

Mecnun 'benden uzaklaş, ben senin sevginle uğraşıyorum, bu sevgi beni senden kurtarmıştır' diyor" (Panltılar, tre. Safvet Yet­

kin). Moğollarla dişe diş mücadele ederken şehid düşen Nec­

muddin Kübra'mn(ö. Köhneürgenç 618/1221), Anadolu'ya ula­

şan müridi Necmuddin-i Daye'dir. Kayseri ve Sivas'ta bulundu­

ğu yıllarda Farsça olarak kaleme aldığı Mirsadu'l-Ibad adlı eseri tasavvuf düşüncesinin vazgeçilmez eserlerinden bir tanesidir. Bu

eser 825/1421 yılında Kasım-ı Karahisart tarafından Türkçe'ye

kazandınlacaktır.

Kübra'nın tesbitleri şöyle: şeriat gemi gibidir, tarikat deniz gi­

bidir, hakikat inci gibidir. Kim inciyi elde etmek isterse gemiye

biner, denize açılır ve onu elde eder. Bu sıralamaya uymayan onu

elde edemez.

Mevlana Müzesinde sergilenen tekstil ürünlerinden keınha

Page 8: MEVLANA OCAGI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D195092/2007/2007_KARAM.pdf · Razl'yi, Makala~_yazan Hacı Bektaş-ı Vell'yi, görme, tanıma, on larm söz ve sohbetlerini dinleme

-l-

T

-+ Necınüddln Kübra, Fe,·ai­

hu'l-cemal:Tasawufı Hayat,

!stanbul 1981, s. 18, 61, 6-t.

"T arikata intisa b etmek gaye değildir. Tarikat vasıtadır. Bu

yolda yürüyüp menzil makama ulaşmak gerekir. Bu yürüyüşteki

istikamet tarikattan çok daha önemlidir".

"T ecellilerin, en yücesi kamil insanıann eşyadaki müşahade­

lerinden ayn olarak kalplerinde çakan tecelli şimşeğidir. Bu nok­

taya ulaşanlarda ilhad ve sapıklık sözkonusu değildir. Aksine şe­

riat, tarikat, marifet süfilerin kendi çoluk çocuklan dahil etrafın­

dakiler onun bu halirıi idrak ve ihata edemezler"-+

Kübrevi geleneğinin en mühim temsilcilerinden biri ise daha

sonraki yüzyılda Bursa'ya gelen Emir Sultan'dır (ö. Bursa 833/

1429).

Tarikatlar tarihinin dikkat çekici manzaralanndan biri de Sa­

feviyye'dir. Önceleri sünni olan sonra şilleşen bu tarikat ile bu­

günkü lran topraklannın şiileşmesi arasında yakın bir bağ vardır.

lbrahlm Zahid-i Geylani'nin (ö. 690/1291) müridi olan Safı­

yüddin-i Erdebill'ye (ö. 'ns/1334) mensup bu tarikat ile Anado­

lu'daki oluşum arasında bulunan en önemli sufi Hamiduddin-i

Aksarayi olarak da bilinen Kayseri doğumlu Samuncu Bab_a'dır.

Erdebil süfilerinin rüzgannı Hazar kıyılanndan Orta Anadolu'ya

getiren bu sufi, Hacı Bayram-ı Veli'nin de mürşidi olacaktır.

Türk dünyasının en kıdemli tarikatı olanYesevilik için "kuru­

cu tarikat" Ifadesi kullanılabilir. Reşahat'ın ifadesiyle "meşayıh-ı

Türk'ün ser-halkası" Ahmed-i Yesevi'nin (ö. Yesi/Türkistan 582/

1166) hikmetleriyle Islam'la yerıi tamşan kitlelere sunuları. bu di­

ni derinlik Orta Asya'dan, Orta Anadolu'ya Türk dili ile şeri~tı,

Mevlana Müzesi içinden bir görünüm

Page 9: MEVLANA OCAGI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D195092/2007/2007_KARAM.pdf · Razl'yi, Makala~_yazan Hacı Bektaş-ı Vell'yi, görme, tanıma, on larm söz ve sohbetlerini dinleme

tarikatı ve hakikatı öğretmiş yaşatmış ve bütünleştirrniştir.

T aıilwtga şeıiatsız hirgenlenıi

şeytan gelip imanını alur enniş

Işbu yolnı Pirsiz dava hılganlanıı

Sersan bo lup ara yolda halur enniş

T aıihatga siyasetliğ mürşid here h

Ol mılrşide itihatlığ müıid hereh

Hizmet hılıp Pir nzasın tapmah hereh

Mwıdağ Aşıh Hahdm ulaşalar enniş

Cahil, şekilci, mutaassıp zamane şeyhlerinden Hazret-i Tür-

kistan da yaka silkmektedir. T atavvu roze tutar halldarga şeyhlih satar

Ilmi yoh amidin beter ahir zaman şeyhleıi

Başiga destar sarar ilmi yoh neye yarar

Olu yoh yaym hurar ahir zaman şeyhleıi

Yesevl'nin yolundan giden halifesi Süleyman Hakim Ata'nın

(ö. 582/1 186) şu tesbitleri asırlardan beri Anadolu insanının ağ­

zından, dilinden ve gönlünden düşmemiştir:

Her himi görürsen Hızır bil

Ve her geceyi Kadir bil

Parça yahşi biz yan.~an

Parça buğday biz saman

i

+ efi:,

r

Page 10: MEVLANA OCAGI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D195092/2007/2007_KARAM.pdf · Razl'yi, Makala~_yazan Hacı Bektaş-ı Vell'yi, görme, tanıma, on larm söz ve sohbetlerini dinleme

-1· cfb r

Gümüş Kümbetli şehir: Bursa

XIV. yüzyılla birlikte Konya yerini yavaş yavaş Bursa'ya terk

etmiştir. Ve Anadolu Beyleri biraz daha batıya gitmeyi, şeyh Ede­

bali'nin çınanna su vermeyi planlamaya başlamıştır. Abdal Mu­

rad'lar, Osman Gazi'ler, Orhan Gazi'ler, Ahi Ahrned'ler, Ahi:

Mehrned'ler yeni bir dünya için kollan sıvarıuştır:

Zilıi Jetlı u zafer ellıamdülillalı

Ki aldı Bursa'yı hafirden Orhan

Didiler T alibi, taıilıin anın

Alındı Bursa aldı dar-ı iman = 726 (1326)

Bursa cenneti temsil ediyordu:

Hazret-i Adeın eğer hah-i Serendib'e bedel

Bursa'ya inse idi çıhtığı deın ceııııetten

Der idi böyle çeınenzar-ı Hüdayi var iheıı

Acının bağ-i cinaıi'da geçen evhatıma beıı

Heterodoks Meselesi i

Gerek mezhepler gerekse tarikatlar için zaman zaman kulla­

nılan Batı rnerışeli iki terirn vardır: Ortodoks, heterodoks. Birin­

ci kelime dini esaslara bağlı olan hareket ve kururnlar için ikinci

kelime ise değişik - tesirlerle dini tespitierin farklı yorurnlanyla

oluşan anlayışlar için kullanılmaktadır.

Burada bizi ilgilendiren soru şudur: Hangi tarikat ortodoks,

hangisi heterodokstur? Bu soruya cevap verrnek kolay değildir.

Çünkü bu soru hangi hareket dinidir, hangisi dini değildir, han­

gi fikir ve müessese bidattır, hangisi değildir sorusuna cevap ver­

rnek kadar zordur. Dolayısıyla bir tasnifte sünni:, hak, ortodoks

diye nitelenen s~z geliırıi Mevlevılik tarikatı bir başka açıdan he­

terodoks batıl bir tasavvufı teşkilat olarak isirnlendirilebilrnekte­

dir. Konumuzia ilgili asırlara bu açıdan bakan tarihçiler özellik­

le şu zümreleri heterodoks olarak rıitelernektedirler: Kalendert-

Mevlana Müzesinde sergilenen bir puşide

Page 11: MEVLANA OCAGI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D195092/2007/2007_KARAM.pdf · Razl'yi, Makala~_yazan Hacı Bektaş-ı Vell'yi, görme, tanıma, on larm söz ve sohbetlerini dinleme

ler, Hayderiler, şemsiler, Vefailer, Babailer. Bu tesbite göremez­kur zümreler, "çizmeden yukan çıkan", "dini hayatın ciddiyetini

sulandıran", "dini müsamahayı istismar eden", "din ve Tasavvufi:

hayatı daha önceki kültür ve medeniyetlerin tesirleriyle yağuran

kişiler" olmaktadırlar.

Herhangi bir tasavvufl cemaati tek kelimeyle "heterodoks" di­

ye nitelernek yarnitıcı da olabilir. Bunun en önemli sebeplerin­den biri bazı tasavvufi ekallerin zaman içinde çizgi değiştirmele­

ridiL Sözgelimi Avarifu'l-Maarifde anlatılan farzlan hiç terket­

meyen Kalenderiler'le daha sonraki yıllarda ortaya çıkan 'tip'leri

aynı kefeye koymak mümkün değildir. Suhreverdi'yi dinleyelim. Mevlana'mn muasın olan bu su­

fl'nin tahlili şöyle:

Sufi Olmadıklan Halde Sufi Zannedilenler

Kendilerini bazen "Kalenderiyye", bazan "Melametiyye" diye

adlandıran grup bunlardandır. Bundan önceki bölümde mela­

metilerin durumunu açıkladık. Onlann halinin yüce, makamla­

nnın aziz olduğunu, hadisiere ve sünnete sıkı sıkıya bağlı olduk­lanm, amel ve hallerinde ihlas ve sadakatin gerçekleşmesine ça­

lıştıklanna işaret ettik. Fitneye tutulmuş olan çarpık düşünce sa­

hiblerinin zannettiği şeyler Melametilerde yoktur. "Kalenderiyye"; kalb _temizliğinin verdiği sarhoşlukla şer'i hu­

dutlan bozan, bir arada oturma ve birlikte olma konusundaki

her türlü kayıtlan ve adabı ortadan kaldıran gnıptur. Bunlar

kalplerindeki temizliğin istediği istikaınette hareket ettiler. Farz­larm dışında, namaz-oruç gibi ibadetleri azalttılar. şeriatın izin

verdiği dünyevi lezzetlerden mübah olarum yemek ve içmek ko­

nusunda hassas davranmadılar. Bu konularda azimet yolunun inceliklerini değil de, ruhsada­

nn kolaylığını t~r:cih ettiler. Bununla beraber, Kalenderiler dün­

yevi ihtiyaçlan giderecek para, yiyecek, içecek ve giyecek gibi eş­

yalan biriktirmeyi, bunlan toplama ve çoğaltınayı terkettiler. Dindar, zahid ve abid kimselerin kıyafet ve davramşlanm alma­

dılar. Allah ile beraber olduğuna inandıklan kalbierinin güzelli­

ği ve temizliği ile yetindiler. Bütün bu güçlerini bu noktaya tek­

sif ederek kalbierinin temizliği dışında erişecekleri bir hedef, muttali olmak istedikleri bir nokta bırakmadılar.

Kalenden ile Melameti ,arasındaki fark şöyle açıklanabilir:_

Melameti, ibadetlerini gizlerneye özen gösterir. Kalenderi ise adetleri tahrib etmek, alışılanlan bozmak için çalışır. Melametl,

her türlü iyilik ve haynn kapılanna sımsıkı sarılır ve bunlarda fa­

zilet olduğunu kabul eder. Ancak bütün arnelleri ve hallerini başkalanndan gizlerneye çalışır. Melametl kendisini, avam dere­

cesindeki insanlar seviyesine kor. Kılıkta, kıyafette, harekef ve davramşlannda onlar gibi gozükerek halini gizleıneye ve tanm'­mamaya çalışır.

Page 12: MEVLANA OCAGI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D195092/2007/2007_KARAM.pdf · Razl'yi, Makala~_yazan Hacı Bektaş-ı Vell'yi, görme, tanıma, on larm söz ve sohbetlerini dinleme

.j.

'

5 Sühreverdl, Avarifü'l-Ma'a­

rif: Tasavvufun Esaslan, (tre.

H.K.Yılmaz - l.Gündüz), Is­

tanbul 1988, s. 97-98.

6 Aşıkpaşa, Garibname, (nşr.,

Kemal Yavuz) Ankara 1984

Bununla beraber o, bulunduğu derecelerden daha yüksek de­recelere varmak ister. Kendisini Ma'buduna yaklaştıracak herşe­

yi bütün gücüyle yapmaya çalışır. Kalendert, bilinmeye ve bilin­

memeye aldırmaz. Belli bir kıyafet ve görünüş içine girmez. Bü­tün sermayesi olarak kabul ettiği "kalb temizliği" dışındaki şey­

lere aldırmaz.

Sufiye gelince o, her şeyi yerli yerine koyar. Bütün vakitJeri ve halleri bilerek harcamaya ve tedbirli hareket etmeye çalışır. Hak­

kı Hak yerine, halkı da halk yerine kor. Gizlerrilmesi gereken

yerde gizlenir. Açık tavır alınması gereken yerde de açıkça dav­ramr. Her işi yerinde ve zamanında yapmaya, yapılması gereken

herşeyi huzurlu bir akıl, kamil bir ma'rifet ile, ihlas ve sadakat

kaidelerine riayet ederek yerine getirmeye çalışır. Kendilerine "Melametiyye" adını veren, süfilerle uzaktan ya­

kından alakalan olmadığı halde, onlardanmış gibi gözükmek

için sufi kisvesine bürÜhen ve onlar gibi giyinen sapık bir grup daha vardır. Bunlar bazan çevreden sakınmak bazan da sufilik

iddiasında bulunmak için, sufi kisvesine bürünür ve kendilerini

gizlerneye çalışırlar. Fakat onlar büyük bir gaflet ve aldamş için­dedirler. Zira onlar ibahilerin yolunu tutarak içlerinin Allah'a

ulaştığım iddia ediyor ve bunun da erişilmesi gereken hedef ol­

duğunu söylüyorlar. şeriatın gerektirdiği şekilde, emirlere yapı­şarak, nehiylerden kaçmarak yaşamanın, anlayışlan kıt olan

avam derecesindeki insanlar için lüzumlu olduğu, bunlann ku­ru bir taklidle başkalanna uyma durumunda bulunarılar tarafın­

dan yapılması gerektiğini söylüyorlar. Bu tür fikirler, ilhadın,

zındıklığın ve Hak'tan uzaklaşmamn ta kendisidir. Zira şeriatın

reddettiği herşey zındıklıktan başka birşey değildir. 5

Baballer

Baba Ilyas-ı Horasani ile (ö. 637/1240) oluşan Babailer, özel­

likle XIII. ve XIV. yüzyılda carılılığım korurken torunu Aşık Pa­şa (ö. Kırşehir 733/1332) Garibname'yi Aşık Paşa'mn oğlu Elvan

Çelebi Menakıbu'l-Kudsiyye'yi nihayet daha sonraki torunlann­

dan Aşık Paşazade meşhur Tarih'ini kaleme alarak Anadolu tarih ve tasavvııf kültürünün vazgeçilmez üç eseririni ortaya koymuş­

lardır.

Aşık Paşa'mn 730/1330 yılında yazdığı 12.000 beyitlik Türk­çe Garibname tasavvııfi yollan gösterıneyi hedeflemiştir.

Çün bilesin cümle yol menz.illeıin

Yimıegil sen Türkü Tacik dillerin

Türk diline kimesne bakmaz idi

Türklere hergiz gönül ahmaz idi

Türh dahi bilmez idi bu dilleri

Onca yalı ol ulu menzilleri 6

Page 13: MEVLANA OCAGI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D195092/2007/2007_KARAM.pdf · Razl'yi, Makala~_yazan Hacı Bektaş-ı Vell'yi, görme, tanıma, on larm söz ve sohbetlerini dinleme

Baba llyas ve XIII. yüzyılın en mühim olaylanndan biri olan

Baballer hakkında bilgi veren 2081 beyitlik Menakıbu'l-Kuddu­

siyye 733/1333 yılında kaleme alınmıştır. 7

Son beyitleri aktaralım:

Bu sözi sıdh-ıla işidenler

Işh-ıla nfış idüb aş idenler

Rahmetün şerhetine tuş olsun

Tal'atunnun-yıla hoş olsun

Ta felehde meleh 1ııla seyran

Ta melehde gönül hala hayran

Fazl u rahmet müdam şey'liilah

Iy hamu halmışa mııin Allah

Irdi encama name-i hudsi

Oldı taıih heft sad u si si

Mustafa yolına aleyhi s,elam

Can u ahl u gönül gulam gulam

Cemaleddin-i Savi'ye (ö. 630/1233) nisbet edilen Kalenderiy­

ye'nin en eski kayna!z!_anndan biri Hatib-i Farisi tarafından 7 48/

1348 tarihinde kaleme alınan Menakıb-ı Cemaleddin-i Savi'dir.S

Ela, ey rumuz-ı cantın isteyen

Rumuz-ı canandan beyan isteyen

Beni dinle ey hace bu guş-ı can

Ki sana haleııdeıilih ideııı beyan

Vefa aleıııi"f!:de haleııderlerüz

Cefa ateşinde semenderlerıiz

Bize ateş-i cevr har ey]eınez

Gam u faha bizde harar eyleıııez

Cihan hamhalımda mihlnanlaruz

Bugün geldih irte gider canlaruz

' Bize nzhıçun ne gussa ne gam

Virür Hah bize nzhumuz deıııbedeın

Çun olduh cihan içre mahbub biz

Kamu halha mergub u matlub biz

Bunu sanma ey hace zinhar laf

Ki ralı-ı Kaleııderlih olmaz güzaf

7 Elvan Çelebi, lvlenakıbü'l­

Kudsiyye fl Menasibi'l-Ünsiy­

ye, (nşr. A.Y. Ocak-!. Erün­

sal), Istanbul 1984, s. 98.

S Eser, Tahsin Yazıcı tarafın­

dan 1972 yılında Ankara'da

neşredilmiştir.

Page 14: MEVLANA OCAGI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D195092/2007/2007_KARAM.pdf · Razl'yi, Makala~_yazan Hacı Bektaş-ı Vell'yi, görme, tanıma, on larm söz ve sohbetlerini dinleme
Page 15: MEVLANA OCAGI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D195092/2007/2007_KARAM.pdf · Razl'yi, Makala~_yazan Hacı Bektaş-ı Vell'yi, görme, tanıma, on larm söz ve sohbetlerini dinleme

/ )

ı\ J \ \

Page 16: MEVLANA OCAGI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D195092/2007/2007_KARAM.pdf · Razl'yi, Makala~_yazan Hacı Bektaş-ı Vell'yi, görme, tanıma, on larm söz ve sohbetlerini dinleme

.ı.

'

9 Abdülbaki Gölpınarh, Hurü­

fılik Metinleri Katalogu, An­

kara 1973, s. 8.

ı O Eser, F. Teaschner tarafından

yayınlanmıştır. Leibzig, 1930

ll Eser, Cemal Kuma::: tarafın­

dan neşredilmiştir. Ankara,

1991.

Hurüfiyye, Cavidname'nin yazan Fazlullah Hurüfl'ye (ö. 796/ 1394) nisbet edilmektedir. Harflerin esran üzerine kurulu olan

bu cereyanı, tasavvufı düşüncenin bazı yorumlanndan istifade ettiyse de bir tarikat olarak ele almak mümkün değildir.

Hurüfl literatürde tasavvuf ve süfilerin aleyhinde de epeyce

malzeme vardır: ly talib-i tahhih olan erbab-ı tasavvuf

Fadl-ı Hahh'a gel Jeth ola ta bab-ı tasavvuf

Rahs etmemin adını 1wmış halha-i tevhid

Ceyda ile dolmış hamu esbab-ı tasavvıif

Seecadesi tahlid iledür hırhası tezvir

Cühhali dolandınnağa dulab-ı tasavvuj9

Vefaiyye'nin Pi:ri de Tacu'l-Arifin Ebu'l-Vefa Bağdadl (ö. 561/

101 7)'dir. Aşık Paşazade'nin ifadesine göre Geyikli Baba kendi­

sini şöyle tanımlıyor: "Baba Il yas müridiyim Seyyid Ebu'l-Ve­

fa'nın tarikatindenim". Ömrünün bir bölümünü Kayseri'de\geçi­ren ve Kırşehir'de medfun olan diğer şahsiyet de Ahi Evren'dir

(ö. 661/1262). Daha sonraki asırlarda iktisadi rengi ağır basan

Ahilik, kuruluş asırlannda dini, içtimai hatta siyasi, askeri bir teşkilat olarak görülmektedir. Gülşehri'nin XIII. yüzyılda kaleme

aldığı Keramat-ı Ahi Evran elimizde ise de Menakıb-ı Ahi Evran kayıp tır. lO

Bizim Yünus

Orta Anadolu'nun XIII. yüzyılda tanıdığı dervişlerden biri de

Yunus Emre'dir (öl. Eskişehir 720/1320). "Mevlana Hüdavendi­

gar'ın nazanna" ve Tabduk Emre'nin himmetine mazhar olan Yunus Emre, Divan'ında Bursa Babasultan Köyü'nde medfün Ge­

yikli Baba'dan da söz etmektedir.

Geyihli Baba bize nazar hılalı

Hasıl aldı Yunus'a ol ne hi vayesidür

Yünus'la aynı yılda Seydişehir'de vefat eden Horasan'lı bir

derviş de Seyyid Harun'dur. Makalat-ı Seyyid Harun'a göre bu zat bizzat şehir kurmakla görevlendirilen bir Alperendir. "Dam

ceddünıi her ne vakit ziyaret etsem kudretten sem'ime bir avaz

geldi: Ya Harun Rüm'a çık, Karaman vilayetinde Küpe Dağı dir­ler bir dağın şarkından yanına şehir yap. Ol şehrun halkı suleha

ola, şaki olanın akibeti hayır olmaya deyu işidurin."ll Eserin son

satırlan şöyle:

"Şeri'atün zahirinde dört şey vardur: Tamah, haram, şekk, ah­

karn-ı zahirle cehd kılup tahir-i mutahhar makarr olun. Dam

emre müdavemet, nehyden ictinab kılun, imanunuz muhkem ola, magbun olmaktan kurtulasız, amin Ya Rabbü'l-alemin. şe­

ri'atün batını tarikatte dört şer vardır. 'Azamet, gazap, riya, süm'adur'. Dervişlere farz u lazuro aldı ki Hakk her yirde hazır

Page 17: MEVLANA OCAGI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D195092/2007/2007_KARAM.pdf · Razl'yi, Makala~_yazan Hacı Bektaş-ı Vell'yi, görme, tanıma, on larm söz ve sohbetlerini dinleme

bileler. Her sım alim bile, tahkiken tasdiken cehd idüp şeytanun

şerlerinden kurtıla, imanlan, kavi olıp kıyamet güninde mah­rumlıktan kurtula, amin Ya Rabbe'l alemin. Dahi ma'rifet maka­

mında dört şer vardır, 'ucb, kibr, hıkd, hased'. Ehl-i ma'rifete farz lazım aldı ki, tevazu'a, ibrete, hikmete cehd ile bular şeyta­

nun şerlerinden imanlan şeref bula, merdüd olmaktan kurtılalar

. Ke'ennehu şol haramileri belleri geçüp şerılige yitişüp yitiklerin

bulup şad u hurrem olalar, amin Ya tlahe'l-alemin. Hakikatte şeytanun dalıli yokdur, makam-ı muhlisdür ve 'bi-izzetike le-ug­

viyennehum ecmain illa ibadeke minhumu'l-muhlesin'. Temmet bi-avni'llahi'l-Meliki'l- Vehhab" (s. 82).

Menakıbnameler - Vilayetnameler

T asavvuf ve T ekke kültürünün yaygınlaşmasına hizmet eden

kitap türlerinin biri de Menakıbnamelerdir. Bir süfiyi bazan da

bir tarikatı konu alan bu eserlerin konumuzia ilgili olanlauna işaret edilmişti. şunlar da ilave edilebilir:

1. Menakıb-ı Hacı Bektaş-ı Veli 2. Menakıb-ı Hacı Ahmed Yesevı:

3. Menakıb-ı Sadruddtn-i Konevi

4. Menakıb-ı Seyyid Harun-ı Veli

S. Menakıb-ı Seyyid Mahmud-ı Hayranı

6. Menakıb-ı şeyh Safiyuddin Erdebili: 7. Vilayetname-i Abdal Müsa

Mevlana'nın 616/1219 yılında Nişabur'da görüştüğü Feri­

duddtn-i Attar meşhur Tezkiretü'l-Evliya adlı eserinde evliya menkıbelerini okuyup anlamanın faydalanm sıralamıştır. Bu tes­

biderin birkaç tanesini aktarmaktayarar var12: l. Şeyh Ebu Ali Dekkak'a:

- Erlerin sözlerini dinlernede hiç fayda var mı, diye sormuşlar.

O da şöyle _demiş: 'Tabii ki var. Bunda iki fayda var: Birinci­

si şayet dinleyen şahıs talib ise himmeti kuvvetlenip talebi zi­yadeleşir.

!kincisi, şayet bir kimse, kendisinde bir benlik görürse, bu

onun berıliğini ve gururunu kırar. Başındaki davayı ve sevda­

yı söküp atar. İyi ve kötü şeyin ne olduğunu ona gösterir. şa­

yet kişi kör değilse, bu sayede kendini müşahede eder. Nite­kim şeyh Mahfuz (r.a.) :

- Halkı kendi terazinle t<~:rtma, kendini ikan sahiplerinin terazi­

siyle tart ki, onlann faziletini, kendi müflisliğini anlayabile­sin, demişti.

2. Cüneyd'e (r.a.) sordular:

- Bu hikaye ve rivayetlerde, yani kıssa ve menkıbelerde mürid için ne fayda var? Cevap verdi:

- Bunlann sözleri, Aziz ve· Celil olan Allah'ın ordusundal\_birer askerdir. (bk: Feth, 4, 7 -Müddessir, 31). şayet müridin-k-albi

kınlır ve morali bozulursa, onunla kuvvetlenir, o askerden

12 Feridüddin Attar, Tezkire­

tı:ı'l-Evliya, (tre. Süle),nan U­

ludağ), Bursa 1984, s. 215.

Page 18: MEVLANA OCAGI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D195092/2007/2007_KARAM.pdf · Razl'yi, Makala~_yazan Hacı Bektaş-ı Vell'yi, görme, tanıma, on larm söz ve sohbetlerini dinleme

* ı

meded bulur. Hak Te'ala'nın: "Biz Resullerin haberlerinden,

kalbine sebat verecek olanlan sana hikaye ediyoruz" (Hud, 120). Yani "Ya Muhammed, kalbin huzur ve kuvvet bulsun,

diye evvelkilerin kıssa ve menkıbelerini sana hikaye ediyo­ruz" buyurmuş olması da bunun delilidir.

3. Peygamberlerin Efendisi (SAV) "lyiler anılınca, gökten rah­

met iner" buyurmuşlardır. Imdi bir kimse, üzerine rahJl!.et ya­ğan bir sofra kurarsa, mümkündür ki, ona bir fayda temin et­

meden, eli boş geri çevirmezler.

4. Umulur ki, onlann kudsi ruhlanndan, perişan bir halde bu­lunan şu biçareye bir meded ulaşır da, ecel gelmeden evvel

başına bir devletin gölgesi düşer.

5. Kur'an ve hadisten sonra, sözlerin en iyisi olarak onlannkini gördüm. Sözleri, tümüyle Kur'an ve hadislerin şerbinden iba­

rettir. "Her ne kadar onlardan değilsem de, hiç değilse onlara

benzemiş olayım" diye, kendimi bu meşguliyelin içine at­tım.Çünkü Hadiste: "Bir zümreye benzeyen onlardan sayılır",

buyrulmuştur. Nitekim Cüneyd (r.a.) de şöyle demiştin

- Davacılara iyi muamele edin ki, hakikat ehli olsunlar, ayakla­

um öpünüz. Çünkü himmetleri yüce olmasaydı, pekala baş­ka şeyi dava edebilirlerciL (Bu sebeple muddei ve mukallid

süfilerin, muhakkik olabilmeleri için kendilerine ilgi ve ya­kınlık gösterin).

6. Kur'an'ı ve Hadisi anlayabilmek için lügat ve sarf ilimlerini

bilmek gerekmekte, halbuki halkın pek çoğunun bunda her­hangi bir behresi bulunmamaktadır. Oysa bunlann açıklarha­

sı mahiyetinde bulunan süfilerin sözlerinden halk da, aydın­lar da haz ve nasib almaktadır. Bunun için ekserisi Arapça

olan bu sözleri, faydası umumi olsun diye Fars diliyle ifade

ettim. 7. Zahir itibariyle görüyoruz ki, birisi, aleyhinde aslı olmayan

bir söz söylese, o kimsenin kanına girmek için var gücünle

çabalar, o bir sözden ötürü yıllarca içinde kin tutarsın. Batıl bir söz, sende bu kadar çok tesir meydana getirince, aşikardır

ki, hak söz -farkına varmasarı da- bunun bin misli fazla bir te­

sir vücuda getirebilecektiL Nitekim Imam Abdurrahman Ek­kafa (r.a.) sordular:

- Kur'an okuyan ama okuduğunu anlamayan bir kimsenin

okuduğu şey hiç onda tesir husule getirir mi? şöyle dedi: - Bir kimse bir ilaç (veya zehir alsa) ama yediği şeyin ne oldu­

ğunu bilmese, bu ona tesir eder de, Kur'an hiç tesir etmez mi? Açıkçası Kur'an'ın tesiri bundan çok daha fazla olur. Bir de

bilerek ve aniayarak okusa, o zaman durum nasıl olur? Vann

kıyas edin! Bilmek binlerce çeşit fayda temin eder. Nitekim en hayırlı söz Allah'ın sözüdür, O şefaat eden ve edilen, tas­

dik eden ve edilen, tasdik eden ve şahid olan bir sözdür, buy­

rulmuştur. Bir de manasını bilir, onunla amel eder, gözünden

Page 19: MEVLANA OCAGI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D195092/2007/2007_KARAM.pdf · Razl'yi, Makala~_yazan Hacı Bektaş-ı Vell'yi, görme, tanıma, on larm söz ve sohbetlerini dinleme

nedamet yaşlan akıtırsa, Hak Teala onun hürmetine lutfu ile

bir katre yaş için bir günahkar bağışlar. 8. Bir mecburiyet, zaruret ve çaresizlik halinin mevcud olması

müstesna, süfilerin sözlerinden başkasını ne söylemeye ne de

dinlemeye takat getirerneyen bir kalbe sahibim. Bu sebeple bütün halkı alem için, onlann sözlerinden bir vazife ve vird

vücuda getirmem şart oldu. Olur ki, bu sofradan da bana bir

kadeh nasib olur. Nitekim şeyh Ebu Ali Siyah (r.a.): - Benim iki arzum var: Biri O'nun sözlerinden bir söz dinle­

mek. Diğeri de O'nun adamlanndan (Merdan-ı Huda ve Ra­

sulullah'tan) birini görmek, demiş, sonra da eklemişti: Ben ne

birşey yazabilen ne de okuyabilen ümmi bir adamım. Bana

biri lazım ki; O'ndan bahsetsin, ben dinleyeyim veya ben bahsedeyim o dinlesin. Eğer cennette O'nunla karşılıklı ko­

nuşmak olmasa, derim ki: O cennetten el-eman! 9. Imam Yusuf Hemedani'ye (r.a.):

- Şu zaman geçer ve bu taife perdenin arkasına çekilip gizlenir­

se, selamette kalabilmek için biz ne yapalım, diye sorulmuş,

O da: - Her gün, arılarm sözlerinden sekiz sayfa okuyunuz, diye ce­

vap verdi. Imdi ben, gaflet ehlinin (böyle) bir vird edinmesi­

ni farz-ı ayn görüyorum.

Bir Eser: MuTnü'I-MürTd

Tasavvııf kültürünün topluma aktanlmasında bilindiği gibi

iki önemli alet vardır. Sohbet ve kitap, Selçuklu döneminde Or­ta Anadolu üç dilden yazılan eserlerle bu ihtiyacını gidermiştir.

Daha önceki yıllarda yazılan Arapça, Farsça eserlerin Türkçe'ye

kazancimlması faaliyetleri yanında Türkçe yazma gayretleri de devam ediyordu. şimdilik bunlann en eskilerinden birine işaret

edelim:

713/1313 yılında yazılan Muinü'l-Mürid Türklere manzum

olarak dini esaslan ve Tasavvııfi prensipleri öğreten ve sevdiren

Mevlana Müzesinde sergilenen tarikat eşyalanndan çanta

~ ö 'il

" i . i·

Page 20: MEVLANA OCAGI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D195092/2007/2007_KARAM.pdf · Razl'yi, Makala~_yazan Hacı Bektaş-ı Vell'yi, görme, tanıma, on larm söz ve sohbetlerini dinleme

13 Ünik nüshası Bursa'da Yazma

Eserler Kütüphanesi'nde bu­

hınan eser, Recep Toparlı ta­

rafından neşredilmiştir. Er­

zunım 1988.

407 dörtlük halinde yazılan bir kitaptır. Bu ilmihalde anlatılan bazı konular şunlardır:

lman, marifet, vaaz, nasihat, abdest, namaz, tesettür, oruç,

zekat, adab, sohbet, şeriat, tarikat, kalb, nefis, süluk, zikir, şü­kür. ..

Şeıiat Resul havli tutgil yüıi

T aıihat Resul fi'li, tutgıl yüıi

Hahihat hahihatnı ol sorar sen

Resul hali alıvali tutgıl yüıi

Şeıiat bilib hasd hılıp sormalı ol

T aıihat giıip yol yürüp bannah ol

Hahihat talip matlubinga tigip

Anıng birle meclis tıizi 1wnnah ol

Son dörtlük eserin ne zaman yazıldığını belgelemektedir. Idi birdi tevfih bu birhaç helam

OruÇ ayı içre ve boldı temam

T aıih yiddi yüz on üç irdi yılı

Selamünaleyhüm aleyhüm selam 13

Bir Tekke: Tarsus Türkistan Zaviyeleri

Orta Asya'dan Orta Anadolu ve Akdeniz bölgesine olan der­

viş akımnın en dikkat çekici müesseselerinden biri Tarsus Tür-

Mevlana Müzesincieki mezar taşlan

Page 21: MEVLANA OCAGI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D195092/2007/2007_KARAM.pdf · Razl'yi, Makala~_yazan Hacı Bektaş-ı Vell'yi, görme, tanıma, on larm söz ve sohbetlerini dinleme

kistan Zaviyeleridir. Orta Asyalı Abdullah Mencek ve Beyce şeyh

Gürkani tarafından 78ı/l379 yılında kurulan bu tekkenin vak­

fiyesinden daha çok o bölgeden özellikle Özbekistan, Türkistan

ve Afganistan'dan gelen insanlara hizmet vermeye yönelik oldu­

ğu anlaşılmaktadır. Vakfiyede dikkat edilmesi gereken hususla­

nu bir kaç maddesi şöyledir:

ı. Zaviyeye gelen misafirlerin kimlikleri tesbit edilecektir.

2. Misafirlerin üç günlük ihtiyaçlan karşılanacaktır.

3. Misafirler Asya'daki durum hakkında yetkililere bilgi vere­

cek, memleketlerine döndüklerinde de Anadolu hakkında hem­

şehrilerini aydırılatacaklardır.

4. ZaYiyelerin kapi.cı, bekçi gibi personeli o bölgeden olacak­

tır. Böylece zaviyeye ilk defa gelen konuşup anlaşmada zorluk

çekmeyecektir.

5. Orta Asyalı misafirlere gerekli ilgi ve hassasiyeti gösterme­

yerıler görevlerinden alınarak orılann yerine "ehl-i takva ve er­

bab-ı salah" dan kimseler tayin edilecektir. Tekkerıin imkanla­

nndan istifade etmesi öngörülen köyler tanıtılırken özellikle Ha­

nefi olduklannın vurgulanması dikkat çekmektedir.l-+

Bir Alperen: Sarı Saltuk'un Kızıl Elması

Hayatı ve faaliyetleri menkıbelerle örülü olan cengaverlerden

biri de San Saltuk'tur. _çihad ve kerametlerle, Balkaniann lslam­

laşmasıyla adeta bütünleŞen ve Yunus gibi birçok yerde makam

ve türbesi olan San Saltuk'un menkıbelerinin Saltukname adıyla

bugüne ulaşmasını temin eden zat Cem Sultan'dır (ö. 90ı/l495).

Türbesi Bursa'dadır.

XIII. yüzyılda yaşayan bu gazi dervişin ismi etrafında anlatı­

lan olaylan ve rivayet edilen kerametleri toplamak üzere Cem

Sultan, dostlanndan Ebu'l-Hayr-ı Rümi'yi görevlendirmişti. Rü­

mi de Anadolu ve Balkarılan gezerek bu işi ı 480 yılında tamam­

lamıştır. (Saltukname, rışr. Ş.Haluk Akalın, Ankara ı987).

Geyikli Baba gibi San Saltuk da Yunus'un dostlan arasında­

dır.

Yunus'a Taptuhu Saltuhu BaraJı'dandur nasib

Çün gönülden cuş hıldı ben nice pinhan olam

San Saltuk'u günümüze ulaştıran sanatkarlardan biri de Yah­

ya Kemal Beyatlı'dır.

Geldikti bir zaman San Saltuhla Asya'dan

Bir bir diyar-ı rum'a dağıldıh Saharya'dan

Seyıindeyiz atıldığı sahilsiz enginin

At meydanında ölmüş "enelhah" şehidinin

r·\ Abdullatif-i Kudsi'nin müridi tarihçi Aşık Paşazade'rıin..meş-

hur dörtlü tasnifine atıf yaparak konuyu günümüze bağlıyalım:

H Bk::. H. Baki Kumer, ·Tar­

sus'daki Türkistan Za}iycle­

rinin Vakfiyeleri", VakıOar

Dergisi, sy. VI. s.3L

"'-' ı

Page 22: MEVLANA OCAGI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D195092/2007/2007_KARAM.pdf · Razl'yi, Makala~_yazan Hacı Bektaş-ı Vell'yi, görme, tanıma, on larm söz ve sohbetlerini dinleme

.j.

?

"Hududlarda gaza bayraklanndan alma ışıklar" vuran gazi­

yan-ı rum, çarşı, pazar ve dükkarılarda helal kazanem doyumsuz huzurunu yaşayan Ahiyan-ı Rum, dünyamn ve ukbanın temel

esprisini yakalayan abdalan-ı rum, nihayet bütün bu gönül fatih­

lerini taşıyan, doğuran, emziren, besleyen ve büyüten badyan-ı rum insan olmalanndan kaynaklanan bazı eksik ve yanlış yo­

rumlanna rağmen bu topraklarda dirıle devletin, tekke ile atölye­

nin, tefekkürle tebessüm ün, madde ile mananın, harp ile sulh un, tevazu ile vakann, namus ile iffetin, cesaret ile şecaatin, kazan­

mak ile bölüşmenin, teenrıi ile teşkilatın, sevgi ile şefkatin, ko­

nuşmak ile susmanın, mazi ile istikbalin güzel sentezlerini sun­

muşlardır.

Son söz Yunus'un:

Fakih Ahmed Kutbuddin

Sultan Seyyid Necmüddin

Mevlana Celaleddin',

Ol kutb-ı cihan k'anı.

Türbe önünde yapılan.bir sema töreni