1141
Naime Erlaçin - şiirler - Yayın Tarihi: 21.03.2017 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir. Şiirlerin kopyalanması gerçek veya elektronik ortamlarda yayınlanması, dağıtılması Türkiye Cumhuriyeti yasaları ve uluslararası yasalarla korunmaktadır ve telif hakları temsilcisinin önceden yazılı iznini gerektirir. Bu doküman, şairin kendisi veya temsil hakkı verdiği kişinin isteği üzerine Antoloji.Com tarafından, şairin veya temsilcisinin beyanları doğrultusunda yayınlanmıştır. Bu dokümanın yayınlanması kullanılması dağıtılması kopyalanması ile ilgili husularda ve şiir içerikleri ile ilgili anlaşmazlıklarda Antoloji.Com hiç bir şekilde sorumlu ve taraf değildir.

Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

  • Upload
    others

  • View
    3

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

Naime Erlaçin- şiirler -

Yayın Tarihi:

21.03.2017

Yayınlayan:

Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerineaittir. Şiirlerin kopyalanması gerçek veya elektronik ortamlarda yayınlanması, dağıtılması Türkiye Cumhuriyetiyasaları ve uluslararası yasalarla korunmaktadır ve telif hakları temsilcisinin önceden yazılı iznini gerektirir. Budoküman, şairin kendisi veya temsil hakkı verdiği kişinin isteği üzerine Antoloji.Com tarafından, şairin veyatemsilcisinin beyanları doğrultusunda yayınlanmıştır. Bu dokümanın yayınlanması kullanılması dağıtılmasıkopyalanması ile ilgili husularda ve şiir içerikleri ile ilgili anlaşmazlıklarda Antoloji.Com hiç bir şekilde sorumlu vetaraf değildir.

Page 2: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Naime ErlaçinEserleri:

Page 3: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...'Abbara' Çocukları...

sonu olmasın yolun!

sürgit büyüyenbir boşluğa düşsün gölgeyokluğu varlık yokuşuna süren bir eyleminufku paslanmış arayışına koşulsun ankelimede titreşsin harfler

olmasın sonu!

sevişilir elbet sonsuzla daimge çıplakimge arzulunefsin aç soluğunda kekeler içgüdühabis bir ura düğümleyerek göbek bağınıağrısı nüksetmiş cerahatli mürekkebindörtnala koştuğu tek kişilik doygunlukgebeliğe tutunur kör bıçağıyla

bir yürek yeter!bir de karanfil kokusu sevdanın

yağmurateşve kan adınakendini bulur yol

böyle büyürabbara çocuklarıharlanmış yangınlar ülkesinde:kuytu geçitlerinde daracık sokaklarınkurbanlık sayarak şiirin rahmindeki kanı

(26 Haziran 2005) – “ 6. Dekad “ Dosyasından…

Naime Erlaçin

Page 4: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...'Es ve La'....

ebemkuşağından renk çalan ey!bunca keşmekeş arasındavişne bahçesini andırıyor nağmeleriniğde suskundeniz yılgın rüzgârdangünlük ağaçları çağırıyor bakgidelim “es ve la”

zincirlenmişiz epeydiryorgunuzağzımızda bakır çalığıkötürüm bıraktı bir şeybilmiyoruz nedir

karıştı siyah beyaz tuşları hayatınalacakaranlık bir bakış gibiyakıcıyız nicedir

vişne günleri aşkı hatırlatır hepyitik zamanların harlanışınıgecenin vurgun yemiş ahları sunağını ararkenfallar açar ceren gibi bir denizkızı sudagünlük ormanını anlatır bir başkası

dipsiz bir kuyuya koşuttur içimizeskimemiş şarkılar törpülenir kamburunda taşınkan bağımız dirildikçe ezgilerdeyaprağa yazılır şiirdikenden güller düşer de dilimize

evet'le beniaçılsın gönül gözümpulumun sessizliğini kır öncesevdanın sureti yükselir biliyorsunevrenin la sesinde

birlikte çalalım bir rengi daha sığla ağaçlarındankalk gidelim “es ve la”

(*) Sığla: Günlük ağacı; çınara benzer; mistik kokusu ve yağının renginden ötürüamber ağacı (liquidambar) diye de adlandırılır.

(4 Temmuz 2005)

Naime Erlaçin

Page 5: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...'Gregor Samsa' Kuraklığı! ...

sayarak kum tanelerini bir biryürüdük çöldebilirdi yüreknasıldı susuz vesancılı olmak köklerindekorkutmadı hiç göç kuraklığı

çünkü kalple aklınkıyasıya seviştiği bir aşk vardı

adına “şiir” dediler…

ağır çöküyor kanamalı ağustosvakanüvisler boşta geziyor şu sıratanımıyorlar öğütülmüş atlasları

zılgıtına kına yak ey gönül!bir yabancı yürüyorfikrimin dar sokaklarındakam anahüzünle tüttürüyor çubuğunu

iç’i'gregor samsa’* göç’ünden kalmışbir içimlik yabancı…

……………

(*) Gregor Samsa: Franz Kafka’nın “Dönüşümler” romanındaki baş kahraman…

(6 Ağustos 2005)(YENİ ADANA GAZETESİ, Mayıs 2013)

Naime Erlaçin

Page 6: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...'Karaşın'...

karanlık kokuyor şiirlerkaranlık dokuyoralnımdaki kış tezgâhı

buz bir çapağı tarif ediyor tortusal süreçyalınç egemenliğindesüreğen karmaşanın

kar beyazı yazılmıyor bu işlikte!

umudu soruyorumbütünlemeye kalınan sınavlardan:aslolaninsana dokunmaktır karaşın sözlerdedevasa yalnızlık bir de

uyandırılmayı umuyor dona çeken nehir

(20 Mart 2007)6. Dekad, Hayal Yayınları, Ocak 2008, s. 28

Naime Erlaçin

Page 7: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...'Quasi'...

hiçliği sevmiştim en çoken çok yokluğun anlamını:ölüm beni bildi!

kendini mart sanıyortoprak değiştiriyor gece gündüz:budama mevsimi

göğünü yaratırdı açlığım eksilmenin kenar süslerindenkarantina öğünler / çamur bulaşığı yas entarisiritüeller yanılsamakatmer ve çıban!

geriye sayımdır onaylamak kenelerin ölümsüzlüğünü:geçiniz ey hükümlü!“belleğimi ölüm aldı” *hiçliğimi seçti ağrısınatuz yerine beni bandı

tırnağım kırıkekmek istememçorbam acılı olsun lütfen!

(*) Salvatore Quasimodo

(8 Şubat 2007)www.borgesdefteri.blogspot.com - Mart 2007 Arşivi6. Dekad - Hayal Yayınları, Ocak 2008, s.74

Naime Erlaçin

Page 8: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...'Schumann Rezonansı'...

en verimkâr yolculuğu umar birilerizamanın rüzgârlı dilimindenen meşakkatliyüreği büyüten en çok

yel alır değirmenimiz bir günunutulur yağmalanmış ıssız vadilerçoraklığı unutulur derin acınınunutulur çağcıl hüzün garları

çığlık salınır vagonların ardındannemli bir mendil yanılsama ânınaonurlu bir madalyonCervantes’li düşlerden kalma

anlamlıdır bozkırda yolculukünlemin hazzını inkâr etmemiş bir çağdapost-modernizmin topal çoğulculuğundan ırakçarpık labirentlerindenzamanın ötesinden aksedenses yalımıdır “Schumann Rezonansı”*ruhlara değen

amansız bir imgeye göçecekmiş gibidestursuz atlarız böylegeçmişe aralanan kapı eşiğinden

adımız “adsız”sıfatımız “öteki”

hayli çetrefil bir yolunsinyal lambasıdır el

dilbin tondarengârenk ışıyan mermer

tüm devirlerin Don Kişot aynası

(*) DNA, ses tonları ile iletişim kurar ('insan' - 'insanın geçmişi' ve 'ses' bağlantısı…) Ayrıca dünya, 7.85 hertz'de ses üretir. Buna “Dünyanın Schumann Rezonansı” (“zemintemel frekansı” veya “dünyanın kalp atışı”) adı verilir ki, zaman içinde 11-12’yeyükseldiği tespit edilmiştir.

Bizi çağıran geçmiş midir; yoksa gelecek mi?Hiç bilemiyoruz ama “dil” biliyordur mutlaka!

(5 Ağustos 2005)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 80)

Naime Erlaçin

Page 9: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...'Yorgun Parisli'...

- Enis Batur'a

oysa beyaz bir zambak büyürdü kutsallığındaadsız sokaklara benzedi içimiz

“akım yaratan adam”yorgun Parisliadres arayan

çöküyor iktidarkırılgan metaforu simgeliyor zambakmektuplar gece gündüzkuyusuna geç varan

sizve biz dostlarhepimiztopluca yitirdik uğultusunu rüzgârın

papirüs tedirginpapirüs öksüz

kırılma noktasında kilit taşınınyazmıyoruz artıkyazmıyorsunuz

şiirin adı yok!yazarın da

aklın bıçağı bileniyor gece dağında

(15 Şubat 2007) - 6. Dekad, Hayal Yay. Ocak 2008, s. 61

Naime Erlaçin

Page 10: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

.....Acı Bilgisi.....

yoldaşındı bulutlarinsan soyuak pak

düştü sonra maske

gerçek acıgerçekkırk yamalı

“bir ben biliyorumher kundaklama sonrasıormanların zehrinibir hışımlagenzine çektiğini” (*)

suya tutkulu akrep çelişkisiyletakvimi öteliyorum senin içinyeni bir paragraf açarakmüjdeci gök atlarınaeskimemiş baharlar ısmarlıyorumağudan arta kalantutukevi bakışlarına

nafile ey yağmur kokulu çocuk!durulmuyor kum saati

bilinmeze sual eden akışyüzünde okyanus gezdiriyor

elinde arı kovanı…

(*) “Bir Ben” - Lou Salome

(6 Haziran 2015)

Naime Erlaçin

Page 11: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

.....Çağcıl Vahşet.....

bozgunyağmave talan diyarındataştan süt sağanlardacan kuşu dilsiz

karanlığa öksürüyoryas elbiselerimiz

sönmüş yıldızlarlaevrene asılan gecenin ağrısınaraptiyeleniyor göçmenlik

vahşetin çelmesindebüyümeyi unuttu çoktanküçülüyor içimiz

çıkmaz bir tünel kazılıyor çağımıza

(ADA Dergisi, Ekim-Kasım-Aralık 2014, Sayı 19-20)

Naime Erlaçin

Page 12: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

.....Fırtına Sonrası.....

tedirgin sabahlarda çoğalır göğün yüzüdüşümde bir hatmi çiçeği ansızınçakırdikenleri dalar kalbimi

savruldukça zamanazaldıkça çoğalannârım dağılır ağzımdadilimde o sessiz ve konuşkan sızı

yakardokundukça geleceğin elleribir yunus yükselir bilinç okyanusundan:

'mirim' der,“mirim,konuşma! ”

titreşen sonsuzluğa baktıkçakehânet gibi tazelenir yalnızlık bilgisidayancım sınanır provezza fırtınalarında

'sus! ' der dudaklarım...

(AYNA İNSAN Dergisi, Temmuz-Ağu.-Eylül 2013, Sayı 8)

Naime Erlaçin

Page 13: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

.....İsyan Zamanı.....

kodları baştan yazıyorlargörmüyor musun

şifreli parçacıklara ayırıyorlar bizisosyalsanalve düşsel girdaplardayuvarlanarak geçiyor zaman

çağdaş bu kangren çiçek açtığındahortlar onca dağın ardınabin meşakkatle gizlenen ağrılar

paradokslar türedi anlam kovanındadeğişti aşkın adıgerçeğin adı da

her şeyin adı yalan!

kimine bol geliyor bu entarikimine dar

gök kubbe astı yine yüzünüböğrümdeki kraterkızıl güller açmaktasustu şairtutuştu sular

peki kim anlatacak bize bizibudur işte içimdeki isyan!

(6 Haziran 2015)

(HAYAL Dergisi - Sayı 58, S. 4)

Naime Erlaçin

Page 14: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

.....Karanlık.....

-babama mektup-

mavi boncuk astım yanındaki ağacaserçeleri seversin senadak ağaçlarını da

hayata erken başladınçocuk düşlerin savaştaşiir arka bahçenaşka geç kaldın baba

hem uzaksınhem yakınkış tutkunu bir ayrılık gibiacıdır artık adın

ocaklar böyle söndüindi kepenklergittiğinden beridişleri döküldü sancağın

yüzündebir soru işareti:“sokak neden virane? ”

uzuyor buzlu günlerbeni sorma hiç!ilmek atıyorumzamana sinsice yuvalanantakvim halkalarına

tökezledimdüştümkalktım

biliyor musunkaranlığa alışamadım hâlâ…

(3 Eylül 2014)

Naime Erlaçin

Page 15: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

.....Leblebi.....

narin boyunlututsan kırılacak bir 'ağıt'ım kendimekasaba kokulu orta halli ana caddesindeher gün can sıkıntısına uyananmahalle ahalisinden sıradan bir çocuk

arkada eski istasyonbiraz harapFransızlardan kalma

komşuda birikarısını dövüyor her gecebabam sinirli:dokunsan patlayacak

“Allah yarattı” demedi nitekim bir gün

ara sokaklar toz toprak izbeteknolojik çip’lerden habersizseksekli kaldırım taşlarıdans ediyor kalbimizde

sancılı o kadın kim bilir nerede şimditezgâhında kazak dokuyan Müveddet Teyzekoca burunlu Hüsnü Bey Amca yahutmum yaparken loş bodrumundagözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna-kadınına “yastık gülü” derdi hani

o güzellik kiyattığı yerdenşarkılar söylerdisütbeyaz mumlara

neremi okşasan orası ağlıyor şimdiinsanlar terk etmiyor bizigiden yalnızca zaman

bırakın kalsın!hiç değilseözleyişin büyüsü aksın göz yaşlarımdan

ceplerimden yüz paralık çocukluk leblebim bir de...

(22 Haziran 2005)(YENİ ADANA Gazetesi, 10 Haziran 2013)

Naime Erlaçin

Page 16: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

.....Ölüm Bilgisi.....

(Yaşam Bilgisi Şiirleri 6)

hayatı kılıçtan geçiren biriehramların ışıkla söz kestiğiniunutur defterinde

işte acının döllendiği devasa yıkımişte yarı diri olarakatladığımız çukur

kimin cesedi uzun ömürlükim dik durur rüzgâra karşıo kalır geride

özden savrulan ateşle ağırlanıriç güveyliği ile halleşen imge

yerin kalbinde gizlikirli-temiz elleri hayatınyürek isteryaşayan bir ölüye dokunmaksınanır papirüs etten sıyrıldığı günsınanır şairin vurulduğu yerdeşakımakta olan anlak

doğmayanlarve hiç ölmeyenler kentindedefnedilmiş bir tabutu izinsiz açar gibi

(ADA Dergisi, Kış-Bahar 2012, Sayfa 9)

Naime Erlaçin

Page 17: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

.....Sabah Bilgisi.....

(Yaşam Bilgisi Şiirleri 8)

birinci el sabahlargirince kanımızatazelenir zaman

sıtmalı saatlereuzanan bu ülkededöllenince söz yenidençiçeklenirışıkta gizlenen

şiirsancılışiirintikamcı

şiirbırakmaz yakamızı

(ADA Dergisi, Kış-Bahar 2012, Sayfa 10)

Naime Erlaçin

Page 18: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

.....Ten Bilgisi.....

(Yaşam Bilgisi Şiirleri 7)

tende kırılır ışıktende köpürürinsanın okyanusu

tende durulurtende coşartende solartenden doğan

ten karanlıkten aydınlık

ten belletir zamanıngözlerinin içine bakmayı

ölüm tende pusu

(ADA Dergisi, Kış-Bahar 2012, Sayfa 10)

Naime Erlaçin

Page 19: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

.....Topal Kuğu.....

ikindiler hüzne ayrıldı hepgölgesi şiire düşen zamandağlanmış vedağlı bir anlam

yalnızlıksıkça dansa kaldığımız topal kuğumor giysili şeytan:düş askısında başyapıt

sizonlarve bizkimdi böyleinsanı incitenincitirken yoğuran

zorbalığa boyun eğen kuğutek başınalık durağındaağıt yakıyor şimdi

pulsuz bir mektup gibi geniş zamanlı...

(Ayna İnsan Dergisi - Sayı 18, 2016)

Naime Erlaçin

Page 20: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

.....Ustalar.....

saatler aynı gösteriyor dazamanherkese farklı

yaşamak çıraklık birazbiraz uğuldayarak rüzgâr gibiyaslanarak boşluğasüzülmek takvimin içinden

“usta” kim peki?

aşkla çekişiphayatla yârenlik edenkorkuyla sevişipdoğarken ölmeyi öğrenendir belki

düzayak öyküleri yok ustalarınonlar sahici…

(16 Eylül 2014)

Naime Erlaçin

Page 21: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

.....Uyku Cini.....

gündüzü kuruladımkoydum heybeye

mendireği çalınanlimanı arıyorum

gece terörüansızın bastıransiren çağrısı

denizin sancısı bundan

etçil kuşlara verdim kanatlarımıyem diyeen uysal kırlangıcımı

şiir iskelesine vuran hoyrat rüzgâr-az! dedi;

-kıyma kuşlara!sen uykuyu bul öncezamanın köpürdüğü yerde…

(borgesdefteri.blogspot.com Mart 2013 arşivi)

Naime Erlaçin

Page 22: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

....Adsız....

zamanı izliyordumsuyu kutsayançıngıraklarla

kimdenöğrendi kuşlar sabrı?

sordumbilmiyorlardıay gözlü ağrılardaçırparken kanatlarını

koynumdaeksik bir zaman artığıalfabem kekemeevrençatlamak üzere

ıslak bir bahar çıkarttımkalbimde tütsülenenyağız depremlerden

adsızdı adı

(25 Ağustos 2011)(YENİ ADANA Gazetesi, 18.11.2013)

Naime Erlaçin

Page 23: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

....Çatı....

gök evinde karayel ağırlamaktanıdık bir göçten kalmaparadoksal sancı

gelişlergidişlersayrı ve durağan deyişlerdokunaklı bir masal ararkendine inleyişler

tersine esen rüzgârdan bilirizzemheriyi çağrıştırançarpık havadan

bilirizyoktur göğün çatısı

tavan arasındasaklı duran kırbacıyeniden savurur gibidir acı

dağlanmış diliyle titreyerekbir hayvanınsessizce sağalttığı gibi yarasını

(8 Şubat 2012)

(Ayna İnsan Dergisi, Sayı 2, Sayfa 8)

Naime Erlaçin

Page 24: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

....Gizilgüç Bilgisi….

bir çift kanatişaret düşürsün bana

diri saatlerdebiraz gölge meselâ

aklımın kapısını çalan güneşuyanık zamanlarbilge taşlar

çocuklarını yutan rüzgâr ey!dişidir dünya

gökyüzüher yerde kuşlarınburada da

(27 Eylül 2011)

(ADA Dergisi, Kış-Bahar 2012, Sayfa 10)

Naime Erlaçin

Page 25: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

....Kapan...Düz Yazı

“ben kendimi toprak bilirim, toprak beni baba bilirbenim köyümde avrat bile toprak gibi sevilir” – Attila İlhan

Yapısı, bitki örtüsü, iklimi, konumu, onu kucaklayan sosyo-kültürel çevresiyle toprakoldukça geniş ama aynı zamanda yaşam boyu yürekte yaşatılan bir kavram. Şiir iseeldeki malzemelerle, öncelikle dil ve sözcüklerle, sonra da seçerek veya doğal bir süreçsonucunda şairin dağarcığında biriktirdiği zenginliklerle yapılan bir şey. ‘Vatan toprağı’,‘gurbet toprağı’, ‘ölü toprağı’ gibi deyimleri sıkça kullanır ama şair toprağından pek sözetmeyiz. Şair nerede büyür, gündelik kullanım dilinden onunkini farklı kılan özgün dili,kalemiyle özdeşleşen üslûp farkını nasıl yaratır? Yapıtlarıyla evrenselleşme çabasıgüderken, nasıl olur da gelenek ve göreneklerinden, yakın ve uzak tarihinden, kültürelmirasından, yaşadığı toplumun değerlerinden ayrı düşmemeyi başarır? Bunlardan ayrıdüşmeyi nereye kadar göze alır? Toprağa doğulur elbet, toprak sonradan da edinilebilir,toprak terk edilir, toprağa kavuşulur ama her ne olursa olsun toprakla olan aşk vehesaplaşma hiç bitmez.

Toprak. Adı üstünde; yeşerten, besleyen, büyüten… Ama toprak deyip geçmemeklazım; nemi var, verimliliği var, aldığı yağmur var. Kimi bereketlidir, kimi bereketsiz.Ormanlıktır, ovalıktır, denize bakar, dağa bakar, killi, kumlu, kıraç bozkır toprağıdır.Öyle topraklar biliriz ki humusludur. Kuru dal dikilse, meyveli ağaçlar büyütür. Kiminintaşı temizlemekle tükenmez, kiminde çölden geçilmez. Kimine toprak değil de'coğrafya' deriz. Orada insan zorlu kavgalardan geçmiş, acılarla yoğrulmuş olabilir. Bukadarla da kalmaz; toprak imgedir, külttür, aşktır, bazen bir ceza, çoğu zamanvaroluşsal bir armağandır. Kültürel birikimdir, ana-ata ocağıdır. Canlının ana rahmindençıkıp diğer canlı ve cansızlara merhaba dediği evrenin vazgeçilmez parçasıdır. Çokkatmanlıdır. Arıya bal veren çiçekten magmadaki ateşe kadar uzanan bir çeşitlilik içerir.Toprak destandır. Şiirlerin, mesel ve masalların yoğrulduğu hamur teknesidir. Türkülerecan veren damar, temel paradigmaların oluştuğu ortamdır. Âşık Veysel’in de söylediğigibi şairin sadık yâridir. Onun yüreğinde “avrat” gibi sevilesi bir yer tutar. Yaşama,ölüme ve evrene dair şifreleri içinde barındırır. Aidiyet duygusunun kaynağı, saflık vedoğurganlığın sembolüdür. İktidarı temsil ettiği kadar iktidar kavgasının ana odağı,geçerli otoritenin nüfuz ve kudretini kanıtladığı, erinç ile sömürü ve acımasızlığın aynıanda sergilendiği, sınırların iktidar erki ile çizildiği arenadır. Uğruna akıtılan kanlarınkokusunu, bağrında açan güllerin dikenini taşır.

Toprak aynı zamanda şairin/yazarın, kısacası sanatçının kendine özgü diline ulaşmakiçin geçmek zorunda olduğu ana kapıdır. Çukurova’da yetişmemiş bir Yaşar Kemal,yazar Yaşar Kemal'i yaratabilir miydi? Hapishane acıları çekmemiş pek çok şairgünümüze dek eskitilemeyen onca etkileyici şiiri yazabilir miydi? Polonya'nın esaretinetanık olmamış bir F. Chopin o ölümsüz bestelerin sahibi olabilir miydi? Ölümündensonra kalbinin çıkarılıp da ata ocağına gönderilmesini vasiyet eder miydi örneğin? PaulGauguin, çıktığı yolculuklar yerine atölyesinde kalmış ve kendisine yeni bir toprakparçası edinmemiş olsaydı zamana kafa tutan resimlerini yapabilir miydi? Ya da VanGogh, Arles'ı öylesine sevmemiş, öylesine özümsememiş olsaydı bu kasabanın güneşebenzer ayçiçekleri tuvallerinde can bulabilir miydi? Bodrum’u yeniden Halikarnas yapankişi Cevat Şakir Kabaağaçlı; şiirsel öyküleriyle Burgaz Adası’nı ölümsüz kılan Sait FaikAbasıyanık değil midir?

Toprağı toprak yapan özellikler doğuştan kazanılanlar ile sonradan seçilen ya daseçilmek zorunda kalınanlar arasında kurulan dengenin belirlediği bir gerçekliktir. Oradaaranıp da bulunmak istenilen ve bulunup da şikâyetçi olunan her şey mevcuttur. Sanat

Page 26: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

emekçisini öğütür; şekillendirir, yapıtlarına öz, biçim, biçem, zamana karşı dirençli birruh kazandırır. Sanatçının renk tayfını ve kalıcılığını tayin eder. Kâh tatlı bir esinlenmeveya acı kaynağı, kâh bir özleyiştir. Düzen ve iktidar kavgasının kıyasıya sergilendiği;‘olan’ ile ‘olması gereken’ ama aslında hiçbir zaman tam olarak ‘olamayan’ arasındakiçatışmayı anlatan, sanatçıyı geçmişten şimdiye taşıyan ve geleceği sorgulatan temelaraçtır.

İnsanlar birbirinden farklı coğrafyalarda yaşar ve zamanla bunları içlerine sindirirler.Şairin de doğuştan ya da sonradan edinilmiş bir toprağı vardır elbette. Oradan esenrüzgâr ve toprağını anımsatan ana damar bir leitmotif gibi şiirinde saklı durur. Şiirininvar olma nedeni bir anı, bir koku, bir bitki türü, bir ezgi, bireysel ya da toplumsal birdeğer; bunlardan kaynaklanan düş gücü, esinlenme kaynağı veya dert edindiğiherhangi bir sorun olabilir. Unutulmamalı ki şair de insan ve bir belleğe sahip. Diğerinsanlar gibi onun da yakın-uzak çevresinde olup bitenlerden etkilenmesi ve bunlarızihninde kayda geçirmesi son derece doğal. İnsan tarafı fiziksel coğrafyasından ayrıdüşse bile, yüreğinde yaşatmaya devam ettiği öznelleşmiş coğrafya sayesinde anamotifler hep derinde bir yerde gizli kalır. Nereye giderse gitsin yüreğinde sakladığı kentide beraberinde götürür (K. Kavafis) . Gün gelir bu kentin öğeleri dışa vurur, toprak şiireizlerini düşürür ve şiirle toprağın hemhal olduğu görülür. Ayrıca şairin belleği,sorgulama yeteneği, çözüm arama arzusu toprakla kurduğu ilişkiyi sıkça ve yenidendeğerlendirmesine neden olur. Yöresel belleklerin sindirildiği ve silindiği bir çağdakendisiyle ve direnciyle olan hesaplaşmasını sürdürürken olumsuz değişimlere karşıbüyüttüğü isyanı - farkındalık düzeyi ölçüsünde - yine topraktan aldığı kuvvetleyapıtlarına döker.

O halde her insan gibi yaşadığı mekânın ve çağın bir ürünü olan şairin de nemalandığıbir toprak mutlaka mevcuttur. Biyolojik gelişimini, ruhsal yapısını, ana dilini kullanmabecerisini, hayata bakışını, poetik duruşunu, doğurganlık ve şairaneliğini biçimlendirenbir süreçtir bu. Şairi şair eyleyen en önemli etkenlerden biri toprak olduğuna göre, şiirişiir eyleyen de büyük ölçüde topraktır. Yapılanma döneminde şairin kokladığı havadan,aldığı örgün ve yaygın eğitimden, yaşadığı fırtınalardan tutun da esinlenme odaklarına,aşk ve tutkularına, işliğine kattığı emeğe kadar oldukça geniş bir yelpazeyi kapsar.Birey tüm bu kaynaklardan beslenirken zamanla kendi dünyasının dışındakihassasiyetleri de özümsemeye, içselleştirdiği-zihinselleştirdiği sorunlar üzerineyazmaya başlar. İçselleştirme düzeyi yükseldikçe sorumluluk duygusu da gelişir;oylumlu ve nitelikli yapıtlar ortaya koyar. Topraktan şiire geçiş serüveninden sözediyoruz burada. ‘Var olan’ ile ‘var olması arzulanan’ arasındaki köprülerinkurulmasından; sanat yapıtıyla oluşturulan ilişkinin aslında hedeflenmiş, tasarlanmış,emek verilmiş bir bilinçle desteklenmesinden. Genel hayat bilgisi ve topraktan alınanveriler elbette kullanılacak ama yapıt, yetkinleşmiş bilinç sayesinde, kişiselleştirilmişalanların dışına başarıyla taşınıp evrenselleştirilecektir de. Bir anlamda yerel ileevrenselin buluşturulmasıdır bu süreç.

Her ne şekilde olursa olsun, toprağı aşınıma uğradığında şair kişisel savaşını verir.Yitirilen toplumsal değerler, bozulan dil-çevre-insan yapısı karşısındaki isyanını mutlakadile getirir. Ama bu değişimi fark ederse tabii ki! Kendiliğini ve sanatı hızla tüketenpost-modern çağın bir ürünü olan neo-liberalizmin toprağı kıraçlaştırdığı, sanatıkararttığı, şiiri metalaştırdığı durumlarda şairin de topraktan yeterince beslenemediği;kurulmakta olan yenidünya düzeninin egemenliğinde onun da sıradanlaşarak aynılaşankitlelere benzemeye başladığı gerçeğini görmezden gelmek mümkün değil. Küreseltoprak erozyona uğrar da şair toprağı uğramaz mı? Dayanaklarının sarsıldığını farkeden şiir tökezlemez mi? Plastik imajların kol gezdiği, gerçeğin görmezden gelindiği bu

Page 27: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

çağda şairin beslenme damarları da kesilmez mi? Elbette kesilir. Bu nedenle, denilebilirki başkalaştırma ve dayatma projelerinden sıyrılma yetisi, sonradan giydirilmişyapaylıklar, küresel pazarlıklar ve sürüleşme psikolojisinden kurtulma becerisi de şairinşiirsel bilinci ile doğru orantılı olarak değişime uğrayacaktır. Sanatın öldürücü darbeleryediği, özellikle de mutlak erkin hüküm sürdüğü ortamlarda ise insan mutlak birbiçimde yozlaşır (Raymond Aron, Özgürlükler Üzerine Deneme, Kesit Yay. 1995) ,böylece şair de, şiir de, toprağı da hastalıklı bir hale gelir. Toprağa bakan gözlerbuğulanmış, görüş mesafesi daralmış, şiir “gibi”leşmiş, özne nesneleşmeye başlamıştır.Duyumsama yeteneği sığlaşan, yaratıcılığı törpülenen ve sahiciliğini yitiren şair birsimülâtöre dönüşmüştür artık.

Öte yandan şairin sırf toprağının yetiştirdiği bir ürün olarak görülmesi şiirinin doğrualgılanmamasına neden olabilir. Bu noktada şairi farklı kılan ayırıcı bir özelliği gözdenkaçırmamak gerek. O, dilinin tüm olanaklarını kullanarak hem kendisine hem debaşkalarına ait toprakları; kişisel deneyimleri kadar hiç yaşamadığı acıları da şiirindegezdiren, dizelerinde konuşlandırandır. Çünkü şiirinin kökleri sadece toprağa değilsanatın kendisine dayanmaktadır. O halde yatağını sermediği toprak da şairindir demekyanlış olmaz. Birden çok hayat yaşaması bu yüzdendir. Bu yüzden kıraç bozkırtoprağına yağmur yağdırabilen birisidir o. Çoğu kez doğru bilgilenmesi, gelişmelereuzaktan-yakından tanık olması yeterlidir. Şairin yaşadığı toprağa orada büyürkenedindiği hayalleri; düşünce ve sözcükleri ‘şeyler’den (nesneler) özgürleştirmesürecinde kazandığı imgelem gücünü de dâhil etmek lazım. Bu güç ki şairin etkilemealanını ve yüreğindeki toprağı genişletir. Mekân ve zaman kavramlarıyla maharetle başetmeyi becerdiği gün yurt-yuva-ülke bildiği dil aracılığıyla toprağını kalıcı kılacaktır.Toprak ve şiir, eski ama eskitilemeyen bir dostluk öyküsü; şair ise o toprakta kişiselbilinci ve özgünleşmiş diliyle tebdil-i kıyafet dolaşan bir gezgin, bir gösterendir.

Max Stirner’ in de işaret ettiği gibi, insanın bir yandan çevresel koşulların etkisiyleşekillenmesi ve hatta köleleşmesi; öte yandan buna karşı çıkıp kendi biricikliğinikanıtlamaya çabalaması sırf şair için değil genel popülasyon için de geçerlidir. Biranlamda bütün ile tek’in çatışmasından; dünyaya tek olarak gelen; çoğul ile yaşamayasonradan koşullanan bireyin çoğul ile (kültürel çevre, devlet, iktidar, vb.) yaptığıkavgadan ve tek’liğin (uniqueness) korunmasından söz ediyor Stirner (The Ego andHis Own –Benj. R. Tucker Pub. NY. 1907; ss. 175–176, 334, 444, 483, 490) . Budurum şairin poetikasını yaratma sürecinin de özeti sayılabilir. Toprak ile iç’in, ölümü veyeniden doğmayı göze alan kavgasıdır. Bir çalışmamda şöyle demiştim:

“topraklaiç ormanı arasında yaşambir kapan bazen

kişihem yemhem fare

doğmayı umarecel tazeliğiyle”

(Kapan – N. Erlaçin)

Page 28: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

O halde şair yapıta kişisel-içsel yorumlar da katarak şiirle yaşam arasındaki dengeyikurmak, yukarıda sözü edilen kapandan kurtulmak zorundadır. Toprak bilgisindengereksinim duyduğu kadar yararlanacak ancak toprağın şiire üniforma giydirmesine izinvermeyecektir. Onun sunduğu verileri ne kopyalayacak, ne reddedecek; aksine bunlarıkullanarak yeni baştan yarattığı dünyayı anlatacaktır bize. “Yanlış yerlere büyüyenler” ibir “tutsak ağaca”; istasyonları, “dağılmış pazaryerleri”ne benzeten ve “…şimdi hayalsizyaşıyoruz neredeyse…” diye haykıran şair gibi (Edip Cansever, Mendilimde Kan Sesleri)şikâyet edecek, sesini yükseltecek ama bir yandan da yepyeni bir dünya kurmuşolacaktır. İşlevsel açıdan değerlendirildiğinde, ‘ortalama’ insanın toprağıyla ‘şair toprağı’arasındaki temel fark budur diye düşünüyorum.

Unutulmamalı ki çoğu kez de toprağı uyandıran, biçimlendiren, tava getiren şairdir.Çünkü toprağın şiiri döllediği kadar şiir de insanı ve insanı yetiştiren toprağı döller. Bunedenle toprağından ayrı düşen şair eksilmez ama belleğinden ayrı düşen, içsel birparçalanmaya sürüklenen şair dilsiz ve dölsüz kalmış demektir.

(HAYAL Dergisi, Sayı 32, Dosya Yazısı - Ocak-Şubat-Mart 2010)("BİR TUTAM TUZ", Hayal Yay. 2010, s. 117)

Naime Erlaçin

Page 29: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

....Kestane Karası....

rehincide unutulmuşsuyla yıkanıp geldim

salt balıklar barınır diyeitibarlı değildir denizdalgasız olmaz!bir adadenizsiz

ne çok alacaklıdırsömürgeci rüzgârne çok karmaşane çok işgâl

cebimdeaklımın arka kapısıyüzüm sabrıma dönükkestane karası

yundum adressiz gözyaşlarıylaavucumdaki adayı mülk edinen enkazkâğıttan gemiler kurmakta

adımı suya bırakıp geldim

(5 Eylül 2011)

Naime Erlaçin

Page 30: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

....Kimlik Bilgisi....

YAŞAM BİLGİSİ Şiirleri:

Yazarken bilgi kavramıyla iç içeydik hep. Sıkça ondan söz ediyor, bir referans noktasıgibi bilgiden hareket ediyor ve her zaman bilgiye geri dönüyorduk. Özellikle şiir bilgisivazgeçilmezdi. Sonra düşünmeye başladım. Duygusuz bilgi ne denli eksikse bilgisizduygu da o denli eksikti. Yalnızca şiir bilgisiyle değil, yaşam bilgisiyle de yazıyorduk.Bilgiyi duyguyla kucaklıyor; onunla kâh yüzleşiyor, kâh kendi poetik dilimizleaçımlamaya çalışıyor, hatta akıl odalarımızda biriken bilgiyi yeri geldiğinde sorguluyor,bazen öfkeleniyor, isyanımızı haykırıyor, böylece şiirde kendiliğimizi oluşturuyorduk

O halde şiir bilgisi aynı zamanda yaşam bilgisiydi. Diğer bir deyişle, yaşamdansüzülendi… Bu dosya işte bu farkındalığın ürünüdür.

….(Yaşam Bilgisi 1) - Kimlik Bilgisi….

kimliği lağvedilmişsömürgede dolaştık biraz

gidilmeyen yollargeri dönülmeyenlerkafa karıştırır hep

gittik işte!

adı konulmamış şiirlerdenadını yitirmişlere

kendine çekilmek mi bukendinden çekilmek mi?

nereden bilecektik ki uzardı boyumuzadımızı bulurduktoza bulandıkça yolumuz

(ADA Dergisi: Kış-Bahar 2012, Sayfa 6)

Naime Erlaçin

Page 31: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

....Nâr Bilgisi....Göknâr....

….(Yaşam Bilgisi 5) - Nâr Bilgisi (Göknâr)

buradanhep giyinik geçti zaman

göz bağıdiz bağıve nasırlı elleriyle

havadabir gölge oyunuhangi saydam koyaklarabıraktı yağmurunu bilmem

kim tutardı şemsiyeyiyoktuk orada!

vergisi ödenmiş rüyâlarlabilinmeze doğru yürümekçözmekti geçmişin buzunugeleceği ısıtsın diye

sırtı üşürdü hızlı gideninkan bağıyla semirtti dayancınısayıma girmedi kanadı kırık kuşlarkoca bir dağçıplak ve öksüz şimdi

zamankök dedi nârabiz gök

üvez asmayı seçtibiz amber kokusunugünlük ağacında

(ADA Dergisi, Kış-Bahar 2012, Sayfa 9)

Naime Erlaçin

Page 32: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

....Öfke Bilgisi....

….(Yaşam Bilgisi 4) - Öfke Bilgisi….

sizkaranfili bile yersinizkedinize katık ederek!

isyankâr dilimin koyaklarındadelik açtım kalbimebir oyuk

öfkemi döktüm içeri

anarşist söylemlerle dağlandınızanlamadınızhem de hiç

çoklu yüzünüzde yırtıldıbekâret zarınız

sınırımızdan sinsice sızansuçunu kusarken yutmakta olanayıptınız

us’la mitos arası lâkinbir bilgiyle ağırlandınızbağışlandınız

lanet olsun!öyle sandınız

(ADA Dergisi, Kış-Bahar 2012, Sayfa 8)

Naime Erlaçin

Page 33: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

....Sokak Bilgisi...

….(Yaşam Bilgisi 2) - Sokak Bilgisi….

bir çılgının spermiyledöllendiğini sanıyor şairhikâyeBeckettvari ironi

tene dokunan çığlıkne çok benziyormartı sesine!

Bunuel kadınlarıpazara çıkmış diyorlargerçeği anlatıyor sarsıcı tezgâhdünya mutantdünya Pinochet

‘ben bir başkasıdır’ diyordu şairmetelik atıyor şimdisokak aralarındaetten ete

ayrı düştüğünü varsayıyor kendindenunuttuğunuhayata su vermeyi

ne desek yalan birazne desekters yönde aklımız

insana dair bir manga ağıt geçiyor bu sokaktan

(ADA Dergisi: Kış-Bahar 2012, Sayfa 7)

Naime Erlaçin

Page 34: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

....Toplumsal Şiddet, Kadın, Şair ve Sorular? ....Düz Yazı

Konuya yalnızca kadın penceresinden bakmak mümkün değil. Şiddet, günümüzdetoplumun tüm katmanlarını salgın bir hastalık gibi sarmış durumdadır. Çocuğa şiddet,kadına şiddet, erkeğe şiddet, yaşlıya şiddet, hastaya şiddet, doktora şiddet, emekçiyeşiddet, öğretmene şiddet, öğrenciye şiddet, askere-polise şiddet, esnafa şiddet, doğayaşiddet, hayvana şiddet, trafikte şiddet gibi pek çok ilgi ve inceleme alanından sözedilebilir.

Aile içi şiddet, odaklanacak noktalardan sadece birisi. Kadın öyle farklı biçimlerde şiddetgörmektedir ki biz genellikle televizyon ekranlarında, filmlerde ya da üçüncü sayfagazete haberlerinde fiziksel ve cinsel şiddete tanık olmaktayız. Ekonomik bağımlılığındoğurduğu, “katlanma” olgusu ile sürdürülen şiddet belki daha da önemli, çünküsorunlar açık edilmemekte ve yaşam bunların halı altına süpürülmesi ile devametmektedir. Duygusal ya da pasif olarak adlandırılabilecek şiddet ise tanımlanması,kanıtlanması en zor olanı. Kadın, ilgili mercilere şikâyet ettiğinde karşısına çıkacak “Nevar ki; kocan (fiziksel) şiddet uyguluyor mu? ” sorusuna verecek yanıt bulamamaktave ayrıca sistem kadını bu gibi durumlarda koruma altına almamaktadır.

Sonuç, çözümsüzlük; sonuç, çaresizlik; sonuç, kafalarımızda beliren pek çok soruişareti…

Kadın-erkek-toplum yeterince eğitimli mi?Bireylerin psikolojik dengeleri sağlam mı? Modern yaşam tarzı ve geçerli normlar budengeyi giderek bozmakta mı?Gelişmekte olan toplumlarda kadın ekonomik özgürlüğe sahip mi?Ekonomik yükler altında ezilen erkek biriken öfkesini zamanla kadınına mı boşaltıyor?Töreler kadını nasıl bir konumda değerlendiriyor? Toplum kadını önceden tanımlanmışbir obje olarak mı algılıyor? Bu “obje”, davranışlarıyla beklentilerin dışına çıktığında adışiddet olan bir tür cezalandırılma biçimi ile mi karşılaşıyor?Birbirini tamamlaması gereken kadınla erkek bir diğerini rakip olarak mı görüyor? Eğeröyleyse neden böyle koşullanıyorlar?Şiddet, cezasını yeterince buluyor mu? Bunu değiştirecek olan yasalar neden yapılmıyorve neden uygulamaya konulmuyor?Teşhisi doğru yapabiliyor muyuz?Tedavide başarılı mıyız?Olanaklarımız sorunları çözmeye ne ölçüde elverişli?Hangi toplumdan söz ediyoruz? Matriarkal (anaerkil) toplumlarda, patriarkal(ataerkil-ata soylu) toplumlarda görülen uyum dengesizlikleri yaşanıyor mu? Yoksaanaerkillik genel görünümü sadece tersyüz mü ediyor?Kısacası, hangi toplumun edebiyatını yapıyoruz? Sorgulamalarımız, incelemelerimiz,değerlendirmelerimiz ne tür nirengi noktalarından hareket ediyor?

Asıl sorulması gereken sorular bunlar.

Ve gerçekte hangi zaman dilimindeyiz? Bunu da bilmiyoruz.Bir çalışmamda şöyle demiştim:

“Havva ile yaratmışlar beniilkçağda adın kadın demişlerortaçağda yakmışlarsonra dahakkımı aramışlar! ”

Page 35: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Günümüzde ve içinde yaşadığımız toplumda kadının hakları ne derece aranıyor peki?

Kültürün bilimsel teorisi üzerine çalışmış pek çok teorisyen, antropolog, arkeolog,gazeteci, felsefeci ve sosyolog konuya fazlasıyla kafa yormuştur. (Malinowski,Radcliffe-Brown, Margaret Mead, Friedrich Engels, Levi-Strauss, Ricardo Coler gibi.)Örneğin F. Engels, ataerkilliğin babanın çocukları sahiplenmesiyle birlikte ortayaçıktığını ileri sürmüş ve aile reisliği ile erkek egemenliğini ilişkilendirmiştir. MargaretMead, farklı toplumlardaki rol model oluşumlarını inceleyerek rol farklılıklarınınkültürlere göre değişim gösterdiğini savunmuştur. Çin’in güneyindeki anaerkilMusuo’larda inceleme yapan Arjantinli gazeteci Ricardo Coler, kadınlar tarafındanyönetilen bu toplumda şiddetin yerini anlayış ve uyumun aldığını tespit etmiş;ekonomik ve yasal olarak egemenliğin kadında olduğu ve evlilik müessesesiningörülmediği bu bölgede kadının işleri şiddete başvurmaksızın idare edebildiğinisaptamıştır. Bu yüzden “cennet dişidir” der Coler. (“Kadın Krallığı -Son AnaerkilToplum” – Ricardo Coler, Nemesis Kitap, 2010, Çev. Filiz Öztürk)

O halde şiddetin geleneksel bir mirası, diğer bir deyişle ataerkilliği devralan Batıtoplumlarında egemen olduğu söylenebilir mi? Böylesi bir genelleme yapmak içinelimizde yeterince veri var mı? Batılı gözüyle baktığımız için mi böyle sonuçlaravarıyoruz, yoksa söz konusu kutuplaşmayı modern toplum ile kabile topluluklarıarasındaki bir farklılaşma; bir evrimleşme konusu olarak mı irdelemek lazım? Örneğinbir Doğu toplumu olan Hindistan’da geçmişte kadınların ölen eşleriyle birlikte canlıykenyakılmalarını; ona yakın bir coğrafyada kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmelerini,dünyanın pek çok bölgesinde ve değişik zamanlarda kadının bir meta gibi alınıpsatılmasını nasıl açıklayacağız? Ortaçağ veya Yeniçağ Avrupa monarşilerinde sekizyaşına gelen prenseslerin politik amaçlı evliliklere zorlanmasına, büyücü olduğuvarsayılan kadınların yakılmalarına ne diyeceğiz?

Hangi toplumda, kim kimin tamamlayıcısı veya rakibidir bilinmez ama kadın ile erkekarasındaki çatışma sürecinin tarih boyunca kadının aleyhine işlediği gerçeğinigörmezden gelemeyiz. Toplumdan soyutlanan, kimliksizleştirilen, evde farklı dışarıdafarklı kimlikler arasında rol karmaşalarına sürüklenen kadının trajedisi ile iç içeyiz hep.Ancak ezilen ve hırpalanan kadını fark etmek, gazete haberlerinde sergilemek veistatistiklere geçirmek yetmez. Üstelik haberleri günlük hayatın bir parçası halinegetirmek kadına yönelik şiddetin bir bakıma normalleştirilmesi, yaygınlaştırılması ilesonuçlanıyor olabilir. Asıl mesele sorunlara çözüm yaratmakta yatıyor. Bu konuda isebaşarılı olduğumuz söylenemez.

Şaire gelince, o ki acı ve ölümü peynir ekmek gibi yer, yutar, yazar. Bunlarla tanıştır,bildiktir, arkadaştır. Hele bir de kadınsa, kadın sorunlarına yabancı kalması elbettedüşünülemez. Poetik isyan bunun temel göstergesidir. Kişisel olarak kadına yönelikşiddet bana ünlü Rus hikâyecisi Yefim Zozula’nın “Ak ve İnsanlık” öyküsünü hatırlatırhep. Kurgusal bir kentte, ne olduğu belirsiz bir komitenin insanlar hakkında bireyseldosyalar oluşturmasını; saçma sapan kıstaslarla kent komitesinden olumsuz not alandosyaların siyah bir dolapta biriktirilip, dosya sahiplerinin ölüme gönderilmesini...(Yefim Zozula; “Rus Hikâyeleri, Remzi Kitabevi, 1938, Sayfa 94–110, Çev. Hasan ÂliEdiz) . Öyküde kadın-erkek, zengin-fakir, genç-yaşlı ayrımı yoktur. Sırası gelenölecektir. Günümüzde ise o siyah dolapta sanki sadece kadın dosyaları biriktiriliyor gibigeliyor.

Şair çözüm yaratıcı olmayıp sorunları saptayan ve üstü kapalı eleştirilerle çözüm önerenkişidir. Ancak, yazınsal yaşamı boyunca daima gerçek ile hayalin yüzleşme sorunsalı ile

Page 36: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

boğuşur. Gerçeğin şiire yansıdığından çok daha katı olduğunun farkındadır çünkü. Buyüzden de içi buruktur, kırıktır. Tıpkı pek çok diğer yazar ve sanatçı gibi… Sonuçtasanat, yaşamsal sertliği ve acımasızlığı estetize ederek, bir anlamda yumuşatarakokura sunmaktadır. Çalışmalarında doğrudan mesaj veriyor olma korkusu, şiiri kapalıtutup görüşlerini ima ve sezdirme yoluyla bildirme kaygısı, estetik sınırlarını zorladığıanda şiiri zedeleme çekincesi onu ürkütür. Tam bu noktada insan yanıyla şair yanıbirbiriyle çatışır. Yetersizlik duygusuyla sanatın gerekleri arasında sıkışıp kalmıştır. Birkitabının önsözünde J. Kessel bu duyguyu aşağıdaki cümlelerle ifade etmiş; dışarıdanbakarak yazmanın yarattığı yetersizliğe ve bunun yazarda bıraktığı derin üzüntüyedikkat çekmiştir;

“Hangi muharrir vardır ki, bir ışığı, bir manzarayı, bir şahsı veya bir hayatı tasvirederken yeise kapılmamış olsun? …..Kendini insan nev’inin altında veya üstünde yahutkaderin çizdiği yolun dışında kaldığı hissetmeyen kim vardır? ”(“Gölgeler Ordusu”, Remzi Kitabevi, 1945, Sayfa 7, Çev. Mansur Tekin)

Şair sorumluluğunun elbette bilincindedir. Yüreğinde biriken acılarla çalışır amaKessel’in sözünü ettiği yeise de sürüklenerek. Konu insanî acılar olduğunda, toplumuntek dengeleyicisi olmadığını bilir ve bu açmazın içinde çırpınmaktadır. Bireyselçabalarla, toplumsal sorunları çözemeyeceğinin farkındadır çünkü.

Şair ne yapsın?

(Hayal Dergisi, Ekim 2011, Sayı 39 -Dosya Yazısı)

Naime Erlaçin

Page 37: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

....Turkuaz....

“iki dirhem bir çekirdek”liğin*hayasız kibri vuruyor yüzümekatı yürekli katışıksızlığı

kendini beğenmişliğiturkuazıntılsımlı ölümsüzlüğüne

-yenilgisi cevherin-

uykularmaviden kalandüş sevinci

gidişin infazdır ey!gelişinhücre aydınlığı

vazgeçtim güneşin altın kâsesindenterk ettim bütün tonlarını o renginbiliyorsun adımıçoktandır turkuaz koydum bu yüzden

bir gönül takısıyım şimdi mavinin koynunda…

(*) “İki dirhem, bir çekirdek”: 1844 sonrası İstanbul Darphanesinde basılan OsmanlıSikkesindeki altın ağırlığı. Mükemmeliyeti temsil ettiği için, halk diline de bir deyimolarak girmiştir. Turkuaz ise, sevenlerinin gözünde altın sikkeden çok daha değerlidir.Koruyucu, kollayıcı, asla yanıltmazlığı ile güven verici…Sevgi ve aşkın temeli!

(9 Ağustos 2005)

Naime Erlaçin

Page 38: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

....Yetimhane....

kim ağlatır sözcükleriküf lekeli imgelerlenasıl bir yetimhane bu!nasıl birlinç girişimi?

ipe çekilen kâğıtyitik bir masal kadar tedirginiç çekişleriyle uyanır eksik sabahlarayalıyar ürkekliğindeedilgin

gittiği yerde kendini unutanunutturan şairçeker sözü kınından

yazıhanede kopan fırtınakırlangıç dönümü habercisi

yetim bir gül yaprağınıntoprağa vermesi gibi kendini

(HAYAL Dergisi, Temmuz-Ağustos-Eylül 2011, Sayı 38, Sayfa 62)

Naime Erlaçin

Page 39: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

....Yol Bilgisi...

….(Yaşam Bilgisi 3) – Yol Bilgisi….

biz miydik sebebibakışınızda saklı duranacı suyun

boynunuz büküktü öyle

yalan söylemezdi hiçsomut bir fotoğraftıdeliliniz

taflanlarınızı araladımağrınıza dokundum ant içerkenkanayanla kanatandoğuran ve doğurtulan adına

sabır gişesinden alınmışrehinli bir vizeyle gittiniz

biz gittik sonra

herkesin yeri belli şimdiacı mührünü vuruyor şafağa

(ADA Dergisi: Kış-Bahar 2012, Sayfa 8)

Naime Erlaçin

Page 40: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...‘Kitsch Olgusu’ ve Şiir...(Düz Yazı)

“Kendi acısını bile Duymayan Derin bir yanık gibi İşliyor Zaman”

- Kenan Sarıalioğlu

Günlük hayatta kâh değersiz bir kopyayı, rüküşlüğü ve zevksizliği ifade etmek içinkullanılan, kâh bir moda türünü anlatan; etimolojik yapısı bir hayli karışık olup1860’lara dayanan, ancak Almanca bir sözcük olduğu kabul edilen ve temelde birsanatsal akımın adı olduğu varsayılan kitsch’in (okunuşu ‘kiç’) şiir sanatıyla kurduğuilişki nedir?

Kitsch öncelikle, ‘hiç’ değildir. Arabesk ise hiç değil. Yoz beğeniye hitap eden bir sanattürü mü, yoksa yoz beğeniyi meşrulaştırma gayreti güden ‘sözde’ bir sanat akımı mıdır?Ya da zaman içinde bunlara mı dönüşmüştür? Estetik kaygılar gütmeyen; estetikşifreleri değiştirmeye çalışan bir akım olduğu sıkça söylenmiş ve hatta bu özelliği –adıkonulmaksızın - Rimbaud, Baudelaire, Warhol, Bukowski, Duchamp gibi bazı önemlisanatçılar tarafından vurgulanmış ama estetiksizleştirilen veya farklı bir biçimdeestetize edilen sanatın güdükleşmesi konusu pek tartışılmamıştır. Estetik, iyiye vegüzele doğru yol gösterendir. Peki o halde, bir eseri çirkin ve ‘kötü’ yapmaya yönelik buhareket neden gerçekleşti?

Akımları hazırlayan koşullar, belirli altyapıları yoksa eğer, geldikleri gibi giderler. Diğerbir deyişle, uzun ömürlü olmayıp silinirler. Oysa kitsch’i hem sanatsal hem de gündelikyaşantımızdan çıkarıp atamıyoruz. Beğensek de beğenmesek de, kitsch sesiniyükseltmeye devam ediyor. Demek ki altyapısı ve/veya beslendiği kaynaklar var. Enazından günümüzde böyle… Taklit olgusunun, tarih boyunca sürüp gitmesine karşın,çağımızda farklı bir anlama büründüğünü görüyoruz. Varoluş nedenleri itibariyle, tümdiğer akımlar gibi bir karşı-duruş, bir eleştiri, bir dışavurum akımıdır da denilebilir. Kimikuramcılar ‘kitsch’in endüstri devriminden sonra doğduğunu söylerler, kimileri ise II.Dünya Savaşı’ndan hemen sonra… Ve bir tepki hareketi olduğunu eklerler. SusanSontag’ın, Büyüleyen Faşizm (Fascinating Fascism,1975) makalesinde işaret ettiğigibi, Nazizm ideolojisi, güzelliği saflık ve mükemmeliyetçilik düzeyinde putlaştırmış,mutlakıyetçi bir kusursuzluk tarifi geliştirmişti. Mükemmelciliği simgeleştiren, birbakıma ikonalaştıran ama temelde propaganda amaçlı olan bu ideoloji elbette gerçekyaşamda da yansımalarını bulacaktı. O halde şu soruları sormanın zamanı gelmiştir:Sanatı kitschleştiren şey ideolojinin propagandacı özelliği midir? Kitsch, ideolojiye karşıbir tepki olarak mı yükselmiştir? Kötüyü yüceltmek, yani kusurlu olanın aracılığıylakusursuza meydan okumak; sıradanlığı sergileyerek, bir anlamda kusursuzluğungörmezden geldiği ‘kusur’u ortaya koymak gibi örneğin? Yoksa tamamen ters yöndegelişen ve ucuzlatılan sanata karşı filizlenen bir duruş mudur?

Bu noktada kesin bir sonuca varmak olası değil, çünkü konunun yeterince incelenmişve irdelenmiş olduğu kanısında değilim. Adorno, sürecin 1930’lardan çok önce köksalmaya başladığını iddia eder. Heidegger ise “boş şeylere adanmış üst düzey birustalık” olduğunu söyler ve teknolojinin de yardımıyla hareketin ivme kazandığınaişaret eder. Ustalığın olduğu yerde sanat da olmalı diye düşünüyor insan. Dolayısıylakitsch politik midir, sanatsal mıdır, popüler ya da sırf ticari amaçlı mıdır; zamanın

Page 41: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

koşullarına uygun olarak hangi evrelerden geçmiştir, bu konuda bir uzlaşma vardenilemez… Farklı bir görüşe göre ‘Kitsch, avant-garde sanatta olduğu gibi,geleneklere karşı çıkmaktır. Ama ondan daha vulgar ve basit, kitlelere ve halkkültürüne daha kolay ulaşıp yaygınlaşanı üreterek… Bu yüzden iki akım, ClementGreenberg, Hermann Broch ve Adorno tarafından zıt kutuplar olarak algılanmıştır. OnlarAvant-garde’ın akılcı ve bireysel karşı çıkışını kitsch’in propagandacılığı ve piyasacılığıile karıştırmamışlardır… Siyasal açıdan bakıldığında Nazizm ve Faşizm gibi, örneğin‘Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği’nde (1984) , Stalinizm de Milan Kundera tarafındankitsch objektifinden süzülerek değerlendirilmiştir. Öyle ki, Stalinizm’in yükselenpropagandacı siyasi yapısından ötürü terminolojiye ‘sol-kitsch’ tanımı bile eklenmiştir.Aynı şekilde düşünülürse, çıkarcı kaygılarından ötürü bugün küreselcilik, neo-liberalizmve post-modernizm (modern sonrası) de eleştirilmektedir. Peki, buna da ‘sağ-kitsch’mi diyeceğiz? Belki de “görülen dünya, metanın dünyası olmuştur” diyen Guy Debord’a(Gösteri Toplumu - La Société du Spectacle, 1967) kulak kabartmak lazım. Başkabir deyişle, ‘metanın toplumsal yaşamı tümden işgal edişine’ odaklanmalı. Ancakgörülen o ki sağ ya da sol, propagandacı ya da gösterişçi, kitsch sonuçta dikkatleriçabucak üzerine çektiği için halkın hemen benimsediği ve daha da önemlisi, kendineyakın bulduğu olmuştur.

Kitsch’in bir akım olarak açıklanması ve konuya ilişkin farklı görüşler kısaca böyleözetlenebilir. Ancak kolaycı ve kitlelerce kabullenilebilir niteliğinden ötürü, akımınzamanla bir ‘virüse dönüşmesi’ ne yazık ki engellenememiştir. Dahası, siyasi/sanatsaltabanlı bir tavır olmakla kalmayıp ekonomik ve teknolojik gelişmelere de bağlı olarakgünlük yaşamın her kesimine egemen olmayı becermiştir. Televizyonlarda izlediğimizdizilerden yarışmalara; aşırılaşan magazinleşmeden tutun da liste başı kitaplarlapopüler şarkılara; sinema filmlerinden gündelik konuşma diline; yemek seçimindenreklâm metinlerine; tüketim alışkanlıkları, giyim-kuşam-mimari-dekorasyon tarzındanalışveriş mekânlarına kadar… Demek ki zamanla ‘parasal getirisi olan’ bir akımaevirilmiş ve sanatsal derinliği radikal denilebilecek bir tür değişime uğratarakyüzeyselleştirmiştir. Sadece bu kadarla kalmayıp, özünde başkalaşmaya (metamorfoz)uğrarken çağdaş etmenlerin de yardımıyla beyinlerin içini ve insanların yaşamabiçimlerini kitschleştirerek özneyi adeta nesneleştirmiş, bireyin ‘kendiliğini’ yok etmiştir.Böylece insanın kendisiyle olduğu kadar sanat ile gerçek entelektüel; sanat ile gerçeksanatsever arasındaki bağı da zedelemiştir. Aslında hızlı bu dönüşüm süreci, akımınsağlam kültürel dayanakları olup olmadığını sorgulamamıza da neden olur!

Yukarıda sözü edilen ‘yoz beğeni’yi, bilerek ya da bilmeyerek, meşru kılma eylemi,akımı - ana hedefi her ne ise - ondan saptırmış; sanat dünyasını günümüzde sıkçayakındığımız ‘kitschleşme olgusu’ ile yüz yüze bırakmıştır. ‘Bilerek’ diyorum, çünküsanatsal yetkinliğe varamamış kişiler ve/veya kitleler için kitsch pekâlâ kolaycılığa vekurnazlığa kaçmanın bir yolu olabilir. Para ve ün kazanmanın da…‘Bilmeyerek’ diyorum,çünkü akımın gelişme sürecine ilgisiz kalan bilinçsiz uymacılar (konformist’ler) içinkitschleşme zamanla sürüsel bir davranış biçimine dönüşmüştür. O artık edilginleşmişkalabalıklara tıpatıp uygun bir giysidir. ‘İn” oldukları kabul edilen yapay eğilimler(trends) ve izlenmesi gereken modalar zinciri, ama gerçekte içi boşaltılmış birharekettir. Öyle ki, zamanla taklidin de kötü kopyalarını türetmiş (Baudrillard savı) ,bunları en kısa yoldan akçeye dönüştürmüş ve ürettiğini hızla tüketmiştir. Hızlı tüketimise talep yaratır. Kalıcılığının sırrı biraz da burada gizlidir ve gerçek sanatla uyuşmazlığıtam bu noktada başlar. Özgür, özgün, özerk, kendiliğini haykıran, başkaldırıcı, özgülağırlığa sahip, kalıcı, çıkar gütmeyen ve üst düzeyde özelleşmiş olması gereken sanat-şiir sanatı da dâhil olmak üzere - taklitçiliği (öykünmeciliği) , ‘piyasacı’ olmayı veuymacılığı sindiremez, çünkü sanat yaratıcıdır. Yetkinliğe ulaşmış bilinç ve birikimle,

Page 42: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

‘biricik’, tek (unique) olanı yaratandır. O halde, tüm dengelerin sanat aleyhinebozulduğu bu durumda sanatçı ya kitschleşme olgusuyla savaşarak onu yenecek (veyayenilecek) , ya da çekimser kalarak sessizce kendi karasularına çekilecektir.

“Günümüzde şiir yeterince okunmuyor” derken aslında bilinçdışına yerleşmiş olan birkorkuyu dile getirdiğimizin pek de farkında olmayız. Şiir okunmuyor, çünkü çoğunlukkitschleşmiş sanatı benimsemeye başladı. Şimdilerde yapay, sanattan uzak, derinliğiolmayan ve kolay olanın alıcısı var. Okunmuyor, çünkü post-modern dünyamızda yetkinsanat bilincine sahip kitlelerin genel nüfus içerisindeki oranı gün geçtikçe azalıyor.Okunmuyor, çünkü gerçek şiir yaratıcısının eseri okurun gelir-geçer gereksinim vetalepleriyle uyuşmuyor. Okunmuyor, çünkü sanat küresel ölçekte özgürlükçülük veliberalizm maskesi takınmış bir tür ‘örtülü’ faşist hareketin baskısıyla sıradanlığıödüllendirir biçimde basitleştiriliyor. Okunmuyor, çünkü içselleştirme kadardışsallaştırma süreçleri de farklılaştı. Düşünce defterinin kepenklerini çoktan indirmiş vegelişmiş sanat bilincine sahip olmayan iç’ler boşaldı/boşaltıldı. Dışlaştırılacak ve kabuledilebilecek nitelikte sanatsal malzeme eksildi. Bir bakıma insanlık bilincinin fanusukırıldı. Yerini yapay, güdümlü ve ortak bir akıl aldı. Okunmuyor, çünkü öykünenin,kopya çekenin yıldızı giderek yükselirken sanatçı artık ‘sürü ahlakı’yla, yönlendirilebilirdavranış biçimleriyle baş edemiyor. Okunmuyor, çünkü ortak bu aklın onayladığı‘çabuk kabullenme’, gerçek sorgulama ve arayışın yerine geçmiştir. Okunmuyor, çünküçağımız insanı altyapı yetersizliklerinin karşıtını kitsch’de buluyor; pek de farkındaolmaksızın ya da bir tür başkaldırı psikolojisiyle eksikliğini kitsch’le örtüp, kitsch’ledengeliyor. Okunmuyor, çünkü sahte satıcılar ve sahte alıcıların; aslında avlayan veavlananın buluştuğu hızlı tüketim plâtformunda şiire ve şaire yer yok!

“Günümüzde nitelikli şiir yazılmıyor” savının altında da bu gerçekler yatmaktadır.Görüşü bulanıklaşmış bireylerin yollarına sağlıklı devam etmesi tabii ki olanaklı değildir.Değişen koşullar altında sahici bir şair nasıl direnecek, çığlık atmayı nasıl sürdürecek;attı diyelim, sesini nasıl duyuracaktır? Küresel boyutta yaygınlaşan bu soruna küçükölçekte bakıldığında da resim farklı değildir. Şairin, özellikle Türkiye gibi gelişmekteolan ülkelerde geçerliliğini sürdüren kültür-sanat politikaları tarafından yeterincedesteklenip korunmadığı, kitlelerin ise sanatsal açıdan yoksullaştırıldığı da düşünülürsedurumun vahameti daha iyi kavranacaktır.

Şiir her zaman sınırlı kesimlere ulaşan bir sanat dalı olmuştur. Yani toplumun onu tümkatmanlarıyla sahiplenmesi, anlayıp okuması gerekmez. Günümüze dek de öyle olmadızaten. Ama gerçek şiir meraklısının, şiiri bilenin gittikçe azalması tehlike çanlarınınçalmaya başladığının işaretidir. “Bu durumda ne yapılabilir? ” sorusu kafalarımızıkurcalayıp duruyor ve biz yanıtı henüz bilmiyoruz. Çözümlemeyi zamana ve tarihebırakmak belki de en doğrusu. Ama durum tespiti yapmak pekâlâ olanaklı... Sorun,yalnızca kitsch kültürüyle gerçek sanatın karşı karşıya gelmesi değildir. Bundan dahaönemli yansımaları da var. Ortaya çıkan tablo ve yaygınlaşan bu salgın hastalıksanatçıyı olduğu kadar sanatseveri de korkutuyor ve hatta küstürüyor. Şöyle ki,kitsch’in egemen olduğu toplumlarda birbirinin dilini anlamayan iki farklı kültürbelirginleşmeye başlıyor. Birinin diğerini ötekileştirdiği, sonradan dayatılan amagerçekte sistemden kaynaklanmayan (intrinsic olmayan; extrinsic) bir tür ‘farklıkültürlülük’ kavramı gelişiyor. Asıl tehlike buradadır! Üstelik herkes dört bir yandankitsch’le böylesine kuşatılmışken! .. Yakınarak, tavır alarak ya da tepki gösterereksorunlarla baş edilebilir ama korku kafaları bulandıran bir şeydir. Sanatsal kimliklerisindirir, susturur, onları sanat arenasından uzaklaştırır. Kitleler arasında kopukluklaroluşturur. (‘Kendi karasularına çekilmek’ derken böyle bir durumu tarif ediyordum.)

Page 43: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Peki, gün geçtikçe tatsızlaşmakta olan bu gelişmeler şairi yazmaktan alıkoyuyor mu?Elbette hayır. Eğer öyle olsaydı, “Auschwitz’den sonra şiir yazılabilir mi? ” diyenAdorno’nun sorgulamasında olduğu gibi çoktan umutsuzluğa kapılmış olmamızgerekirdi. ‘Piyasacı’ yaklaşımlarla değeri düşürülen ve görmezden gelinen ‘sanatsalanlam’ın arkasında hâlâ dimdik durmazdık. Gerçeği fark eden Adorno bile sonradanşairin ‘çığlık atma hakkı’nı yeniden savunma gereğini duymuştur. Şair, bir yandanokuruna anlam ve estetiği kabul ettirme kaygıları taşırken, öte yandan kitscholgusunun üzerine saldığı zevksizlik dalgalarını savuşturmaya, ortaya çıkan kanuyuşmazlığının nedenlerini anlamaya çabalıyor. Hal böyle olunca, varoluş sorununuyaşamına katmayan kitlelerin ürettiği veya yol verdiği ‘sözde’ sanat serüveninin‘ne’liğini mutlaka sorgulayacaktır. Eskiden görmezden gelinenler şimdi mercek altınaalınıyor. Kısacası şair, kültür endüstrisinin hızlandırdığı kolaycılıkla boğuşuyor,çoğunluğa karşı kalemiyle bir azınlık savaşı veriyor. Şair çırpınıyor, şair yoruluyor, şairumuyor!

kimse bilmez şimdisessizve durgunbir şiir öpecek bizipusulasız teknelerin ağında…

(Likurga Balıkları, N.Erlaçin)

Şair çalışırken, Beral Madra’nın da son günlerde gündeme getirdiği gibi (Radikal,5.02.2008) , estetik zedeleniyor; kitsch tarafından vahşice tahtından indiriliyor. Şiiregelince, ‘o yorulmaz, denetlenemez, rotasından saptırılamaz’ dedik hep. Şiir etkilenmezmi? Elbette etkilenir. Bu gibi dönemlerde kesinlikle onun da bağışıklık sistemi zayıflar.Ama şiir daima kendini toparlamış ve yaşamlarımıza sızacak bir kapı aralığı keşfetmiştirve yine keşfedecektir. İmgeleri bozuk bu dönem yangınından, ‘yoza tapınma çağı’ndansalimen çıkmayı bilecek, gününe tanıklık etmeyi sürdürecek, insana ulaşmanın yollarınıyine bulacaktır. Unutulmamalı ki şiirin dağarcığı her devirde doluydu. Bu gerçeğiyadsımak pek akılcı gelmiyor bana.

Kitsch ise önünde sonunda gücünü yitirecektir diye umut ediyorum, çünkü ateştengeçmeyen kömürün küle sözü olamaz.

(Hayal Dergisi, Nisan-Mayıs-Haziran 2008, Sayı 25, ss. 36-39 – Dosya yazısı)('GALİLEO - Hayal Yazıları', Hayal Yayınları, Ekim 2009, ss. 43-50)

Naime Erlaçin

Page 44: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...“Ay Değirmi Bir Bıçak”*...

başıbozuk bir imgenin sığınmacısıyımyabancısı eğreti karmaşıklarınkış odasındakâh şimşeğiyle çarpışankâh bir ebemkuşağımavisi erguvanına dargın

dündü dahakestim dilimi anlamadınızsesimi çıkardım gözlerimdenöylece baktınız

herkesin yüreği değmiyor göğene de yeterince uzun ağıtlıçalımlı bir ikindi güneşitanımaz elbetgölgesiyle güreşen kalem ustasını

ne çok kördünüzne çok sağır!

korunağımaçmaya kıyamadığım gelin bohçasıuzaklar anladığında uzaklığınıyaprak bilirdi bir tekrüzgârla selam yolladığımı

kundağında boğazlanangökçeyazın erlerineşaire eşkâlini unutansıra dışı bir masal anlatmalısınız şimdi

sormalısınız:

gözyaşının savsaklandığı yerdebir ölü sıyrılır mı kefeninden

bir aslan çığlık atar mı-ay değirmi bir bıçak! -diye haykırır mı hücresinde

(*) Emirhan Oğuz (“kalem ustası”)

(11 Haziran 2009)

(VARLIK Dergisi, Ağustos 2010)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 104)

Naime Erlaçin

Page 45: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...“Kitre! ”...

kenar süslerinden sıyrıldığındaarayışa yönelir kır şakaklarparmak uçları savurgan ağıt

kutsal bir buğudan geçipkenarında durduk söz dağınınbekleyişbu kükreyen sabır ah!anlattı sise:ergen ebruların suya değdiği yerdeen yalın rengimiz çıplak“es” ile terleyen harfin dudağındaölümün bahanesidir yaşamak

sorgu yargıcı; öd’deki hayvan

“kitre” desem şimdicinayetim dökülecek tarağımdan!

(2 Eylül 2007) - 6. Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 52

(ENKOYU - Yedi: Özel Sayı 'DARBE')

Naime Erlaçin

Page 46: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...“Leitmotiv”...

teklifsiz girilen oyun__sözde “yasaksız”matematik açılımlar gizli masada

gelgitler metronom salınımı:___incelikli edimdüşünce çokgen___karşıtlık yaralı

içe sırıtıyor asal sayılarkayıplar:__hesap hatası

defteri kırmızıyla tutmuştuk oysarakamlar italik__ondalıklar lâytmotif

tamsayılarla örtülüyor şimdi masa

ardışığı yok sayıyor işlemyok sayıyor paydayıkarşıttan biliyor tersyüz açılımları

eşleniğini arıyor defter!

(4 Temmuz 2007)

Naime Erlaçin

Page 47: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...“Siyah Süt” Zamanları / Şiir ve Felsefe... (Düz Yazı)

“Siyah sütünü içiyoruz sabahın akşam saatlerinde onu içiyoruz öğle sabah demeden heponu geceleri içiyor, habire içiyoruz” – Paul Celan(Çev: Gertrude Durusoy - Ahmet Necdet)

Şiir ve felsefe, sözün özüne olduğu kadar insanın, doğanın ve yaşamın özüne yapılanyolculuklardır. İkisinin de ontolojik ve estetik kaygıları vardır. Arayışçı roller üstlenirler.Bu yüzden kesişir yolları.

Şöyle ki, güzellik, mutluluk ya da acı verirken insanı bilinçlendiren sanatsal yapıtlaralgıları sübjektifleştirip keskinleştirdiği gibi insanı yaşamın fark edilmeyi bekleyençıkmazlarına doğru uzanan yolculuklara çıkarır. Onlara dair yeni tanımlamalar getirir.Özetle insanı zorlar. Bu tür iç ve dış hesaplaşmalardan doğan sorulara yanıt ararken,belki de onları en kapalı ve sarsıcı biçimde sunandır şiir. “Arayış” gelişigüzel seçilmiş,sıradan bir kavram olmayıp derin düşünce, keskin bakış, yoğun emek ve sorgulamagerektirir. Dolayısıyla felsefî dayanakları vardır. Felsefî altyapıyla şiir üretmek, onafelsefeyle yaklaşılmasına zemin hazırladığı kadar felsefeyle algılanmanın yollarını daaçar. Bununla beraber felsefî olsun diye, diğer bir deyişle, felsefe bilgisini ön planaçıkartarak şiir yazılmaz. Çoğu zaman yazın sanatına felsefe penceresinden bakıldığı içinyazılır ama ille de böyle olması gerekmez. Kimi zaman felsefî değerlendirmelerinfarkında olmaksızın yazılabilir veya şiir felsefeyle hiç buluşmamıştır. Kısacası şiir ilefelsefenin birbirine olan mesafesi şairine göre değişir.

Dünya görüşünün, düşünce yapısının, varoluş sorunsalının sorularla oylumlanmış birelekten geçirildiği yerde doğan şiirde şair bilgisi ve şiire altyapı oluşturan dağarcığınzenginliği elbette önemlidir. Ancak şiirde imbikten damlayan bilgi değil bilgeliktir.Kısacası, düşünsel ve duyumsal bilgi birikiminin şair tarafından yorumlanış ve aynızamanda okur tarafından yoruma açık hale getiriliş becerisinin sergilenmesi çok dahaönemlidir. Şiir, felsefeli veya felsefesiz, yaşam bilgisinin karşı dil aracılığıyla, amamutlaka düşünce süzgeçlerinden geçirilerek; “nesnel gerçekliğin şiirsel gerçekliğedönüştürülerek” (Metin Altıok, Sombahar, Kasım-Aralık 1990, Röportaj: Enver Ercan)ve yazım diliyle estetize edilerek okura aktarılmasıdır. Bu açıdan değerlendirildiğindeşiir bireyin hem yazar hem de okur olarak duyumsayıp düşünerek sığındığı bir limandır,çünkü insana insanı anlattığı kadar şairin öz benine yaklaşmasını, kendisine ve ötekilereyabancılaşmamasını sağlar. Kotarılan iş, bakmak-görmek-göstermeye ilişkin bireylemdir ki felsefecinin de şairin de ilgi alanlarında dikkate değer bir yer kaplar. Klee“Sanat görünürü kopya etmez, onu görünür kılar” diyordu (Paul Klee, Çağdaş SanatKuramı, Dost Kitabevi Yay. Sayfa 30) . “Görünür kılmak” oldukça kapsamlı vederinlikli bir tarif. Felsefeci bunu düşünce gücü ile başarırken, şair diliyle ve sezgilereyönelik hayal gücüyle, varoluşu sorgulama refleksi ve yapıtlarındaki duyumsal öğelerlegerçekleştirir. Felsefeci çoğu zaman önce düşünüp sonra görürken, şair keskin bakışısayesinde ilk bakışta gören kişidir. Unutulmamalı ki felsefe sözcüğünün özünde bulunanbilgelik kavramı (philo-sophia: bilgi-bilgelik sevgisi) iki alanın en önemli kesişmenoktalarından biridir.

Şiirle felsefenin ilgisi olmadığını ileri sürenler de olmuştur. Kimi zaman şiir felsefeyidışlamış, ya da tam tersi olup felsefe şiiri görmezden gelmiştir. Felsefenin şiiridışlamasının Platon’dan beri süregelen bir tavır olduğu söylenmiştir hep. Şairin kişiselhayallerinin ve estetik kaygılarının gölgesinde kaldığı düşünülmüş, bu yüzden gerçeğiçarpıtan kişi olarak algılanmış; felsefenin özünden uzak düştüğü iddia edilmiştir. Buyaklaşımın politeizmden monoteizme geçişte daha da güçlendiği fark edilir. 18.

Page 48: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

yüzyıldan sonra ise, özellikle de Fransız Devrimini izleyen yıllarda, felsefe çağınınyeniden açılması ve düşünsel özgürlüklerin yazın sanatına egemen olmasıyla birliktefelsefe de şiire nüfuz etmeye başlamıştır. Dayanaklarının yakınlığı bakımındandeğerlendirildiğinde bu durumu bir tür akrabalık, komşuluk, yol arkadaşlığı ilişkisiolarak görmek olasıdır.

Arthur Rimbaud’nun “şairlerin kralı, ilk gören” olarak tanımladığı, 19. yüzyılın enönemli şairlerinden Charles Baudelaire, düşlerindeki çocuksuluğu daima koruduğunusöylerken şiirleriyle gerçekliğe dokunmayı da bilmiştir. Bu beceriyi filozofça bakışısayesinde yakaladığını iddia eder: “… ‘Bana doğru olanı gösteren felsefi bir zihnim var’diyen şair bir mektubunda ‘Benim gibi siz de felsefenin her şey olduğuna inanın’ diyeyazar…” (Afşar Timuçin, Düşünce Tarihi, Bulut Yay. 2008, Sayfa 568)

Felsefeci, gerçekçi akılcı ve kavramlaştırıcıdır. Şair ise gerçeği düşsel dünyasına taşıyıpimgelem gücüyle orada yeniden şekillendiren kişidir. Aradaki farklılıklara rağmenakrabaların birbirinden etkilendiği sıklıkla görülür. Örneğin felsefeci bir yazar olanIngeborg Bachmann ile Paul Celan ilişkisinde; “görmeyi öğrenmek” önerisiyle dikkatiçeken Rainer Maria Rilke’de; insanlığın öldüğü noktada - Auschwitz’ den sonra - şiiryazılamayacağını öne sürerken aslında Auschwitz’den sonra insanlığın geleceğinisorgulayan Adorno gibi düşünürlerde; Albert Camus, Goethe, Dostoyevski, Çehov,Kafka, Gogol, İbsen gibi yazarlarda ve daha pek çok yazın emekçisinin felsefîanlatımlarında şiirin izlerini, Martin Heidegger, Edmund Husserl, Nietzsche gibifilozoflarda ise şiirin vazgeçilmezliği kolaylıkla fark edilebilir. Örneğin GuillaumeApollinaire’e göre şair bir anlamda bestecidir. Apollinaire bir yandan biçimciliğe karşıçıkıp arayışlarını sürdürürken yaşama dair tüm düşünsel öğeleri şiirine doldurmuş, öteyandan da yapıtlarını “tohumlar olarak yere düşen şarkılar” olarak nitelendirmişti.Hegel ise “sanat bizi felsefî düşünmeye çağırır” demişti. Jean Paul Sartre’a göredüşüncenin devamı olan yazmak, “dünyanın üstündeki örtüleri kaldırmak; okura birözgürlük çağrısında bulunurken onun bilincine başvurmaktır”.

Konumuz bunca şairin, yazarın, düşünürün neyi nasıl anlattığı değil elbette. Önemliolan, yaşadıkları çağın sorunlarına tanıklık edip bunları kendi yazım türlerinde dilegetirirken, farkında olarak veya olmayarak felsefe ile şiirsellik arasında bir bağ kurmuşolmalarıdır.

Şair gerçekleri mi anlatır, yoksa yalan mı söyler, ya da gerçeği çarpıtan kişi midir?Büyük olasılıkla, düş gücünün ürünleri gibi gözüken, hatta yalanmış gibi algılanmayaelverişli dizelerin ardında aslında gerçeği haykırandır, çünkü felsefeci gibi onun da“hakikat”le, düşün ve hayal dünyasını çevreleyen uyumsuzluklarla, üstelik buna ekolarak yaratmakla ilgili bir derdi vardır. Ve unutulmamalı ki şiirde olduğu kadarfelsefede de temel sorunlarla kurulan bağ kişiseldir. Bireysellik çerçevesindeki saflık,masumiyet ve arayışçı yaklaşım iki alanın buluşma noktasıdır diye düşünülebilir. Ancakfelsefe kendi sınırlarını pek zorlamazken, şiir bilinmeyene, öteye doğru hamleler yapar.Bir kâhin edasıyla geleceğe dair notlar, şifreler, mektuplar bırakır. Ahmet İnam bukonudaki görüşlerini şöyle ifade etmiştir:

“Felsefe sınırda durandır. Şiirse sınır ötesidir. Kaçakçıdır kimi zaman. Mayın döşelisınırları aşmaya çabalar. Şiir bunu kendine özgü bir bakışla yapar. Şiirin insanaarmağan olarak verilmiş olanağı buradadır. Platon’a bir haddini bilmezlik olarak görünsede…(Demek ki onun çağında şairler sözcük simsarları imiş! ”) – (Ahmet İnam,Düşünce Açan Bahçede, “ Felsefeyle Titreşen Şiir”, Şenocak Yay. 2008, Sayfa 76)

Page 49: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Ayrıca felsefenin bilime daha yakın olduğu söylenebilir. Oysa şiir nesnel ve evrenselgerçekliğe apaçık dokunmak, onu kavramlaştırmak veya sistemleştirmek yerine öznelve kişiselleşmiş olanı kendi diliyle anlatır. Şiirin evrenselliği gizemli anlatımında saklıdır.Metin Altıok bu anlatımın içerdiği şiir bilgisini “imgesellik nedeniyle duyulabilen vesezgiyle yaşanabilen bir bilgi” olarak tanımlar. (Metin Altıok, Şiirin İlk Atlası, KırmızıYay. 2006, Sayfa 23) . Şairin amacı heyecan uyandırarak sezgilerin kapısını aralamak,alenen göstermek ve tanımlamak yerine duyumsatarak anlatmaktır. Bu nedenle şiirdebilimsellikten, doğru ve yanlıştan söz edilemez. Felsefe ise şiirin yaratım sürecindedüşünceyi ve dolayısıyla duyguyu derinleştirip inceltendir. Böylelikle yaşama dair birkilim dokuyan, bilincin labirentlerinde dolaşan dil, felsefe süzgecinden geçtiğinde dahada güzelleşecek; şiir, felsefenin sağladığı derin bakış ve anlatım olanakları sayesinde,ortaya arı duru bir dil çıkartacaktır. Düşünce ile dans eden duygusal ve nitelikli birinceliğe ulaşacak; okur açısından - çoğu kez iddia edildiği gibi - belki biraz anlaşılmazolacak, ama yine de duyarlılıkları artıracaktır.

Günümüzdeki en yaşamsal sorun imaj göstergelerine dönüşen ve artık paraya tahviledilebilir hale gelen sanatın özgürlüğünü, özgünlüğünü, özgül ağırlığını yitiriyor olması;yaşamdan aldığı ve yaşama kattığı payın giderek azalmasıdır. Şiir de dâhil olmak üzeresanatın artık “gösteren” değil, “gösterildiği gibi davranan”; “ezber bozan” değil“ezberleyen” olduğunu gözlemekteyiz. Bu durum felsefî düşünce ile şiirin üretkenliğikadar her ikisinin etki alanlarını da ciddi biçimde aşındırmakta, felsefe ve şiirincoğrafyalarını kısırlaştırmakta, estetik iklimini kuraklaştırmaktadır. Donald Kuspit,estetiğin nihai olmayan geçici deneyimlerle değiş tokuş edildiğini ileri sürerekgörüşlerini şöyle ifade etmiştir:

“Derin düşünmek için zamanın olmadığı ve vaktin nakit olduğu bir dönemde estetikderin düşünceye kim inanır ki? Ekonomik açıdan var olma çabasının duygusal açıdanvar olma çabasından daha önemli olduğu bir dünyada yaşam asla estetik bir olgu halinegelemez.” (Donald Kuspit, Sanatın Sonu, Metis Yay. 2006, Sayfa 171)

Derin düşünce ve estetik olgu arasındaki bağın zedelendiği, ekonomi ve gücünegemenliğini ilân ettiği dönemlerde şiir de elbette yara alacaktır. Yukarıdaki gibi pekçok örnek bizi felsefe ile şiirin aynı zaman diliminde budanıyor olduğu gerçeğinegetiriyor. Düşünce ve sözün efendileri, ne yazık ki ortak bir acıyı paylaşmak zorundakalıp, giderek yalnızlaşıyorlar. Yazın sanatının duyarlılıklara dayalı, derinlikçi veçözümleyici yapısı törpülenirken aynı yönde yolculuk eden felsefe yorumlamaları dasığlaşıyor. Böylece birbirlerini karşılıklı olarak besleme olanağı azalıyor. Olumsuzgelişmeleri II. Dünya Savaşından hemen sonra fark eden Ortega y Gasset’in de ifadeettiği gibi kütleleşen kitleler ve bireyler artık her şeyin hâkimidir, ama kendilerinindeğil!

Kimi gün gücümüzü topluyor, düşünüyor ve yazıyoruz. Kimi gün, umudun pas tuttuğuinsan sancısıyla haykırıyor, şikâyet ediyoruz. Ancak unutulmamalı ki, şikâyetler hepvardı ve hep olacak. Tüm olumsuzluklara karşın sınırda duranlarla sınır ötesi kaçakçılarışiir ve felsefeyi yaşatıyor hâlâ. Çağcıl düzenin değerler dizisi ve paradigmal yapısı,ironik bir biçimde, bu düzene karşı duran şiiri ve felsefeyi de üretmeyi sürdürüyorçünkü.

Zamanın akşam saatleri, düşünür ve yaratanlara bir kez daha siyah sütünü içiriyor.Sorgulamak ise yine insana düşüyor. Düşünerek, duyumsayarak, yazarak vekuraklaşmaya karşı ortak bir savaş açarak…

Page 50: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Şairin dediği gibi buradayız, varız ve olmalıyız!

“işte yine buradayızişte yine kendi ateşiyle kandırılangüneşler gibiyiz

baksana dağın sırtındahesapsız, katıksız, uykusuzhepimiz hiçimiz, içimiz hepimiziçin asırlarca”

(Ömer Serdar, “Sen” şiirinden…)

(HAYAL Dergisi, Sayı 37, Nisan-Mayıs-Haziran 2011, Sayfa 30)

Naime Erlaçin

Page 51: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...“Son Mohikan”*...

bin yıllık sofasına uzanmıştülünün minesindedalgın o kadın

adımohikan“son”u noksanhiçlik yankısına adandısüzüldü dilsizbir dağ yamacından

tarih sırıtıyor tel kâkülündehayli kalabalıkşeffafşakırtılıuçurumda düş arıyor melez kanı

iştiyakla tutunuyor iç avlusunaeşeledikçe koku salıyor gönül evigöğünü yaratıyorhayale bakan sardunyalı odasında

sol eli “la” sesiminör incelikhavaVerdi’den bir arya

‘doruklarda nefes alan kartal’…öyle mi?bozkıra veda edilir, boş versene!kıyıya da

çatırdasın tekneleryıkılsın yaşam iskelesidüşsel intiharlar doğuruyor kadın'vita' kutusuna sıkışık zamanı ufalayangül manifestosu dokuyor kiliminde

çetele tutuyor hazirana dair defter-i kebirinde

titreyen tebessüm, deli kırbaç ey!mazrufu yok saymak yakışmaz elbetüzülme senkalbidir hem gözlerihem nefesiyansa solsa dasusmaz nağmesi

mümkün değil söz geçsin bir ilkyaz gülüne

(11 Haziran 2006)

Page 52: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

(*) ……

“mümtaz dedi kianeyin gözleridoktor yasaklamış net’ibilinmeyen numaraları aradımbir kanat sesi sonra”yok yok” dedim”son mohikan osöz geçer midoruklarda nefes alan bir kartala”

Nefise Nar (Nefise Pınar).....

Bana armağan edilen bu enfes şiiri mutlaka belgelemeliydim. Üstelik de “sonmohikan”ın yaşam defterinde, 6.dekad’ın ikinci sayfası açılırken…Teşekkürler Sevgili Nefise :))

Naime Erlaçin

Page 53: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...“Yenilmez Aklın Deliliği”...Şair ve Delilik...Düz Yazı

“Şiir, sanatın gerilla dili…” (İsmail Mert Başat)

“Bütün şairler delidir” demişti Robert Burton. (“Melankolinin Anatomisi”, 1621)Sahiden öyle midirler? Bilemeyiz elbette. Ancak olağandışı birtakım özelliklere sahipolduklarını söylemek sanırım yanlış bir tespit olmaz. Yaratıcılık, alışılmışın dışındaüretkenlik, gözü karalık, inatçılık, cüretkârlık, pervasızlık; düzene ve iktidarabaşkaldırmak, fırtınalarda yaşamak, ‘aklı gezintiye çıkarır gibi’ gerçeklerdenuzaklaşmak, yaratım sürecinde enerji yoğunlaşması ve hızlı boşalım, yalnızlığaodaklanmak, zaman zaman kabaran ve bastırılamayan patolojik intihar saplantısı,özgürlüğün sınırlarını alabildiğine zorlamak, dik ve isyancı bir duruş, öz beni veçevresiyle aralıksız sürdürülen yüzleşme, hesaplaşma, özeleştiri, bitip tükenmeyenvaroluşsal sorgulama halleri gibi nitelikler şairin ruhsal durumunu açıklamaya yetmezbile.

Aragon’a göre, “Şiirin özü fırtınadır… Her imge bir tufan yaratmalıdır”.

Fırtınalarda savrulmayan, fırtınaları algılayıp içselleştiremeyen, birikimlerini öznel veözgün şifrelere dökemeyen bir şair tufanlar yaratabilir mi?‘Normal’ dediğimiz kavramın dışına sızmayı bilmiyorsa eğer, şiiri duru suya tirittenöteye geçebilir mi? Önce gerçeklerin dışına çıkıp, onlara tepeden bakarak tespitlerdebulunmadan, sonra da gerçekleri gözümüze sokmadan sanat yapabilir mi?

C. Baudelaire, Hermann Hesse, T. S. Elliot, Slvya Plath, Anne Sexton, A. Rimbaud, A.Puşkin, S. Quasimodo, Edgar Allen Poe, Pavese ve daha niceleri çizginin dışınaçıkmamış olsalardı eğer, yaratının sınırlarını bu denli zorlayabilirler miydi?

Şiirin ustaları, hem hayatın sıradanlıklarından kaçıyor, hem de hayatı tam kalbindenyakalıyorlardı. Kendilerinden sonraki zamanlar için bile, hayata dair şifrelerbırakıyorlardı. Goethe’nin de işaret ettiği gibi, sanat gerçeklerden kaçarken, hayata sıkısıkıya bağlanmanın yollarından biriydi. Sanatçı ise somut aykırılıkları sanatın soyutinceliklerine ve estetiğe dönüştüren; bu kadarla da kalmayıp, içinde yaşadığı dünyayıestetize etme çabasında bulunan; söz konusu eylem sırasında deli gömleği giymeyehevesli, azgın sularda yüzmeye niyetli birisiydi.

Gerçekler ve estetik diyoruz. Acımasız bir sertlikten - çoğu kez de hayatınçirkinliklerinden - yufka gibi bir yumuşaklığa; yüzeysellikten derinliğe geçişinöyküsünden söz ediyoruz. İnce işçiliğin neden olduğu ruh hali değişimlerinden, yaşamınsırlarını keşfederken bir anlamda gerillalaşmaktan, uçsuz bucaksız tünellerde bitiptükenmez arayış ve bekleyişlerden… Bütün şairler bunalır böyle. En zor dönem iseçözüme ulaşmayı amaçlayan doğurgan bekleyişlerdir. Louis Gluck, “şiir dedi ki karanlıktünelde yalnız değilsin! ”cümlesiyle sesleniyordu şairlere. Karşılık olarak bir çalışmamdaşöyle demiştim:

bir yerde sessizlikbir yerde çillenmiş dirliktakvimle ütülü ruha banılan“sus! ” diyehaykıran bezginliğekıvamlı bir gülümseme olmalı!

sorunlu bu bekleyişüniforma kuşanıyor delilikten

Page 54: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

yaşamın muskasını yazıyor kalbine

(Muska – N.Erlaçin)

Taşıması kolay bir ağırlık değildir bu. Şairin ruhunda elbette depremler yaratacak ve o,sancılı bu süreçte korunmak için mutlaka sıra dışı bir zırha gereksinim duyacaktır.Böylelikle kâh delilik üniformasını, kâh savaşçı kalkanını; diğer bir deyişle,kullanabileceği tüm silahları kuşanarak yaratmaya koyulacaktır. Koyulmak zorundadır,çünkü kalemiyle iktidarın şakağında yaralar açabilen, onunla pek çok derdi olan,egemenliğini sürdüren düzene karşı çıkmayı göze alabilen, aşka boyun eğen ama aynızamanda ona başkaldıran, dağları yerinden oynatmaya niyetlenmiş, çelişkilerle dolubiridir şair. Yaşadığı süreç olağanüstü bir emek sarfını, yetenek, yoğunlaşma,duygulanım, kararlılık, donanım ve gelişmiş bir bilinç düzeyi gerektirir. Elbette isyanedecek, kimi zaman da bıkkınlık, küskünlük, kırgınlık gibi ruh halleri ve aşırı yorgunlukdönemlerinden geçecektir. Dünyayı parçalayarak yeniden kurmaya çabalarken oradankopma ve bir anlamda cinnet geçirme olasılığı daima mevcuttur. Sanat dünyasınageçişin pasaportunu edinirken, gerçekliğin izdüşümünü yakalamanın bedelini ödemektirbu süreç. İnsanın düşünce dünyasında olumlu bir sıçrayış sağlama gayretinin ağıryüküdür. Acılı ama ayrıcalıklı bir durumu tarif eder ve herkesin dayanma eşiği farklıdır.Söz konusu süreçte şair diğer şairlerden farklı boyutlarda dirence sahip olup, farklıölçülerde zorlanabilir, çünkü yaratırken bunalmanın derecesi düş kırıklığını taşıyabilmekapasitesi ile doğru orantılıdır. Kimi zaman çıkmazlarda kaybolur, kimi zaman vargücüyle direnir. Çağında anlaşılmasa veya kabul görmese, tepkilerle karşılaşsa bileyapıtının arkasında durup onun sorumluluğunu sonuna dek taşımakla yükümlüdür.Kısacası hesabını vermekle ilgili bir sorunsalı da vardır. Hayal gücünün doruğa vardığıanlarla, hayal gücünün tükendiği sanılan anlar arasında yaşanılan iniş çıkışlar, dayanmagücünün parçalandığı durumlar pekâlâ depresyon ve psikozlara, hatta intihar eğilimineneden olabilir.

Şair belki de Platon’un söylediği gibi “tanrılar tarafından kutsal bir çılgınlık bahşedilenkişi”dir. Delilikte bir hikmet olmalı ki Ömer Hayyam bile “ayrılma delilikten” demiştir.Ama her deliliğin şair olmayı gerektirmediği gibi her şair de deli değildir. Tescillenmiş /tescillenmemiş bir deliliği var veya yok diyelim, yine de şairin öznel dünyasındayaşadıklarını anlamanın pek kolay olmadığı gerçeğini göz ardı etmemeli. Üstelik şairyaftalanmayı pek sevmez. Ancak tarih boyunca daima delilikle yaftalanmıştır. Buetiketlenmenin altında yatan anlam ise yaftanın hangi niyetle iliştirildiğine bağlı… Şairiaşağılayarak mı, yoksa onurlandırarak mı yapıştırılıyor bu sıfat? Asıl sorulması gerekensoru bu. İlk yorumuyla ele alırsak, onu anlamak yerine, kestirmeden sonucavarmaktan söz ediyoruz demektir. Bir bakıma şairi hafife almaktan… Oysa bu, adı herne olursa olsun, doğurgan olduğu kesin ama aynı zamanda bilgece bir deliliktir.Yenilmez aklın deliliği…

Bildiği yolda tek başına yürüyen, tek kişilik ordudur şair. Kendisi bile tanıyamaz bazenkendini. Kimi gün deliliğini denetleyebilir, kimi gün çaresizdir. Bu yüzden kim delidir,kim değildir; ne zaman delirir, ne zaman akıllıdır (!) kimse bilemez.

O halde herkesin deliliği kendine.Şairinki ise başımızın üzerine…

(HAYAL Dergisi, Temmuz 2010, Sayı 34, Dosya Yazısı)("Bir Tutam Tuz", Hayal. Yay. Ekim 2010, s. 123-126)

Page 55: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Naime Erlaçin

Page 56: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...”Finale”...

duvara konuşmanınanlamını çözmeden olmaz!kışa durmuşorman sabrını öğrenmeden

bir ses var içimdeben'i ben'den çıkardığımkaranlığa üflenir her çelimli nefesaşk acıyı yalayan

duvarlar büyü bozar dil keskinleştiğindeboşluğa ünleyerek bulunur benliğimizşiir tinsel prelüdgök havzadan rüzgâra bağışlanantöz içimiz

bir nefes yaşamaktır her sabahiki nefes ölmek

kendini kendiliğine böyle tamamlar zaman...

('6. DEKAD' - Hayal Yayınları, Birinci baskı Ocak 2008)(Hayal Dergisi, Ocak-Şubat-Mart 2008, Sayı 24, 'Şiir ve Kendilik' Dosyasından...)

Naime Erlaçin

Page 57: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Abraş...

kimse aldırmıyor di’li geçmişegeleceğe fal tutan sıradan hiçliğe

kim imzaladı bizi ipe çeken yasayı?değişiyor kimyası zamanınmürekkep al'dan sarı

ince bir acıya yontuluyor çıbaninsan dönüşüminsan sancı

içerisi karadelik‘öteki’dışarısı habisböcekleşmenin diğer adı

bileğime dolanan asi bu huynesli tükenen savaşçı ruh kimden kalmakim diyor önce sağaltıp yaramıterimi kurulayacakmış sonra!

‘kimse’ sürgünündeyol verdim avuntu teknesineyabana bıraktım dilimin yaldırak yanını

'ah! diye diye işte böyledağ yıkıldıbitirmedi(m) çağırdığı(m) türküyü'*

sökün taşlarınızı!tüm yap-bozlarınızıipiniz darağacınız ne varsa alıpkendinizle noksanlığınızıalıp tuzunuzu gidin buradan

dilim çiçekbozuğudilim abraşsehpanızda davul çalıyor bugün

(*) Emin Akdamar

('6. DEKAD' - Hayal Yayınları, Birinci baskı Ocak 2008, Sayfa 14)

Naime Erlaçin

Page 58: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Acı Hasat...

bağırdelen sağanaklar da iner bir günkırılır kaburgalar kasırga şiddetindeeksiğinize çoğalırbir’e geçersiniz

yarına döner yüzünü yanıtsız dünlerzaman dururkavşaklar uçurumbine bölünür bedeniniz

hikâye böyle!

vız geldiğinde yargılartutanaklarsiygalarson baskı olmanın sıradanlığını reddedipkendinizi yadsıyıp üsteliközgün bir taşbaskıya özendiniz mi hiçacımasız bir giyotinegönüllüce uzandı mı başınız?

demek ki ehil ellerde açmış çiçeğiniz

böyle bulunur yaşamın hazzıacı hasatla

ikide tekya dahiçsiniz siz

(27 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 59: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Acı Yitim...

________________“oysa tanrının şair dediğine________________deli diyor gören________________sözlüğe maya çalarken.”*

güncemiz ağlayan nilüfer çiçeğivurgunu sahipleniyoryenibaştan kurgulanıyor öyküher sayfa köklü değişimgeceler dil bekçisi

isyanın zirvesindeyıkımı sorgularken “maya çalan”tozlanmış bir kapı girişindeçekiliyor tanrıların sütü

nilüfer, boşluğa yayılan ukdeakıl sedefine küs-kırım sürgünü-

zaman külrengi çınlıyor yine

(*) Özge Dirik

(27 Ağustos 2007) - 6. Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 46

Naime Erlaçin

Page 60: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Adagio Akşamlarda Majörden Minöre...

sancılardan geldimmajörlerdenadagio akşamlarda soyunaraksıyrılarak benliğimden

bir çizgi var biliyorumgüzelle çirkin arasıötesinde duruyor düşlerimiçinden geçiyorum yırtarak kendimi

ruhsuzluğu bir tarafa bırakıyorumöbür tarafa inceliklerle hayallerimi

yitirmenin sonu yok güzelliğive hoyratlaşmanın ve sığlaşmanınah güvercin yüreğim!dağları sarıyor feryadınçıtırdıyorsun yine

atmaca gözlerim yangın yerlerimdoğruluyor kirpiklerkendi yüreğime

can çekişirse kalpot bitmez o iklimdenasıl yapıştırılsın kırık fanusnasıl üretilsin anlamlı sözler?

çizgi ötesine yürümekteyimuzun soluklu bir misafirliğedir gidişim

adagio akşamlarda taptaze minörlere...

(25 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 61: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Adak Ağaçları Kızgın! ...

delice kıpraşan aklın köşesindebir dünya barınıyor

gökyüzü kızılçığlıklar kül rengikolay değil bulutu yadsımakeprimiş bir takvimin anlamınıyok saymak ve susmak

tepeye yürüyen patika yollarıçöl ılgımıyla birlikte yakmıştım

en çok adak ağaçları üşüdü

nedir bu melânkolihenüz uyuyan baharve usturanın kör ucundabenim kışa sökün etmem mi

turfanda sevinçlere gebe olmalıydım oysasaat başı davet alıyorum şubat kuşlarındanyalnızlığı buza terk etmiş öylece bekliyorlaryediveren bir gönlüm var ya kocamanzoraki bir gülücük bağışlıyorum onlarayürek alacasından

insanımve ruh yorgunu

berbat hissetme hakkımıkullanıyorum sonuna dek!

yine kızdırdım işte adak ağaçlarını!

umudun suretini astığım ağaçlar eysinsi kurtlarınız başkaldırıyorkemirilmiş kelimeler donuyor kuru dallarınızdageçmişte bir gün acı eskitmiştik hanibir çocuğun elinden tutupparkları dolaşmıştıkkayboldu çocuk sonra

acıyla birlikte gezinirkenben de mi bittim yoksa

üşüyor adak ağaçlarıadak ağaçları kızgın

bahçeler ıssızbahçeler küskünbütün ağaçlar nezir ağacı bugünaç kulaklarını Nâzım:

Page 62: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

iyi dinlemutsuzluğun resmini yapıyorum giderayakAbidin’e söylemeyi sakın unutma!

meşum bir sessizlikte sevişen kelimeleriodun niyetine yaktığımsükûneti yitirmiş tımarhane aklımda

(28 Şubat 2004)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 46)

Naime Erlaçin

Page 63: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Adı Her Neyse...(Düz Yazı)

Gitmek var, kalmak var...Gitmeye karar vermek, kalmaya mahkûm olmak var.Dünyanın bin bir türlü hali var yani...En kötüsü de sonuçta ayrı düşmek var. Yalandan yanlıştan, beceriksizlikten,sorumluluktan, sorumsuzluktan, kaçıştan, gurbetin çağırışından,zorunluluktan, velhasılpek çok nedenden dolayı ayrı düşüyoruz…

Dilimizden koptuk. Dilimiz döndüğünce de anlatmaya çalışıyoruz. Kökümüzden,kültürümüzden kopup iki arada bir derede sıkışıp kaldık. Ruhen göçebe insanlarız biz.Göçebeliğin tüm şartlarını sonuna dek zorlayarak evimizden, köyümüzden, kentimizdenve hatta ülkemizden koptuk. Yaban ellerde, değersiz ayrık otları gibi dikilmiş duruyoruz.Ayrık otu ne kadar dikse, o kadar işte! Demem o ki, yaşamaya devam ediyoruz.Yaşamak ise önce ayrı düşüp, sonra da ayrı düşmenin çilesini çekmek değil midirzaten?

Ne tür bir kısır döngü bu; kaç üstü kaç oluyor cezamız?

Bana kalırsa uzun süre dert çekmez insanoğlu. Onarılır bir biçimde. Doğa onarır onu.Aslında kahır çeken gönüldür. Gönül bir kez darbe yemeye görsün, iflah olmaz artık.İflah da etmez... Bazı felâketlerin alâmeti yoktur! Ayrı düşmek de öyle bir şey. Birbakarsınız aniden, uyarılmaksızın ayrı düşüvermişsiniz.

En ağır ceza ise sevdadan ayrı düşene kesilir. Sevdası yitik gönül ne işe yarar ki!Gönüle heyecan, telâş ve hüznü veren sevda olmayınca, at o gönlü çöpe; sonra dakutuyu ebediyen boşalt gitsin!

Ne yapmalı o halde?

Yaşamanın, ayrı düşüp eksilmek olduğu bir dünyada bizi yeniden yaratmayı becerensevgi, sevda, aşk, bağlılık, umut veya adı her neyse ona sahip çıkmalı sanırım. O 'adıher neyse' var ya, işte insanı yaşama bağlayan ve canlı tutan köklerin ta kendisidir o.

Gönül, sevda, çile çekmek, ayrı düşmek, ayrılık...Karatahtamda bunlar var bugün...Yaşamı çoğaltan ve tenhalığı yok eden o 'adı her neyse'ye mutlaka sahip çıkın gençler

Belki bugün umuttur adı...Sahip çıkın tüm sevgilere!

(29 Mayıs 2003) - 'Gençler İçin Denemeler' Dosyasından...

Naime Erlaçin

Page 64: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Adın Masumiyet...

kelebek ürpertisiydi yazgınbilemezdin gülün ömrünügözlerin ürkekruh kalkansızkozasında canlanan ipek böceği idin

pamuklara sardım korudumunutmamıştı tanrı kanatlarınıiçimde çöreklendi hüznüngözlerine bakamadım giderken

uyku yoktu o gece, hatırlar mısınkolay değil elbet baba evinden kopmakgurbete av olmakkurban olmakölesiye korkarken meçhuldenüşürken ruhundonarken hatta can çiçeğimne kadar da güzeldin

adını “masumiyet” koydumdalında kuruyankiraza döndüm özlemden

ama uzaklık nedir ki sevenlerebiliyorsun adresişiirlerde beklerim

gözyaşı resmi var kapısında

(05 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 65: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Affidavit...*

onay almaksızın yürüyeceğiz

sezmesinlersille tokat giriştiğini bu ayarsızlığasindiremesinlerzamanın yeminli sesini

kurdu diyorlar insana insan içinhadi canım sen de!budalalar için de şaklar sözün kırbacı

bir daha düşünmeli kategorize edenlerki insaninsanın sesiharfihecesianlaşılmaz bir manzumede yeşerenilhamın kendisi

sorumluluk payitahtındakuşunu yemlerken bin özenleşakıyarak iç dinamiğinde hazzınhayata dair sırlar devşirdiğialfabesi

kaldır kafanı göçüktenyürüyoruz!

beyan verildimühür hazırbir dağ serçesi ant içiyor şimdi

(*) Affidavit: Yemin altında verilen ifade.

(15 Aralık 2005)

Naime Erlaçin

Page 66: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ağlama! Solmaz Gül…

var olmakölümüne bir yarış

nahif güllerden geçer aynanın sırrıyerde migökte miyizhangi zaman diliminden kopup geldikumursamayız hiç

yaradır yıkıntısına kanayanbir de sevda karası hüzünturkuvaza sığınılır böylesonsuzu arayano camdan bu camamüzmin bir ağrıdan arta kalanizleğin peşindeyiz

mavileşen yıldıza sorhayra yorulur mu duyguezer kabustüle ağlayan acının geçitlerindesınanmadık mı yeterince?

mücerret bir hikâyenin sandık odasınamezuniyetimiz bırakılır bir güngiz doluyarından alacaklıkendinden menkul birazhesaplaşmadı halen özgeçmişiylebiraz meşru hattagüne dünden borçlu

birinci doğru:-bilinmezden sonuç çıkaran yanılır en çok!

o ki;güneşi dinledi kâhindenyok saymadı yaşam ve karmaşayıhuşûyla giydirdi geceyi kalbinin külüne

ikinci doğru:-sır’ını dökmez soylu aynalar biliriz!

ve'b u d a g e ç e r'dedi kâhin'a ğ la m a s o l m a z g ü l'rengini gizlemez ayna

sözün hükmüne çünkücan suyu gibi sinmiştir kederiniz

üçüncü doğru:

Page 67: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

-yaratır acı hiç durmaz!

(21 Mayıs 2005)

Naime Erlaçin

Page 68: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ah Krates! ... *

herkese açıktı kapıanlamın gizlendiği kuyudahazza yer yok

herkes dışarıda

bizden farklı sevişmezdi yaşlılarla ölüleriçi boş kavgalargün biterken önemini yitirenkötüler de çocuktu bir vakitler“düş kuranlar masum” *üstelik vazgeçilebilirdi herkes!

aşkla buluşmak kadar çetindir anlamak bunu

paslı bir kapıda beklerdi sedef kanatlımızhabersizdik bizi çağıran ürpertici kuyudannahiftik o zamanbilmezdikherkesin önceden dışlanmış olduğunu

anlamla çarpışarak iktidar kazanıyor söz“bütün cinayetlere tanıktır şair” ***ah krates! ****elmas kesimini hatırlatıyor kuyum işi eylemhalâvazgeçebilir herkes

tehlikeli bir oyun bu!

(*) Krates: Stoacı Zenon’un hocası, Suriye kökenli ve Atinalı “kynik” filozof.(**) Tom Waits: (“You are innocent when you dream”: “Düş kurarkenmasumsun”…)(***) “Şairler bütün cinayetlere tanıktır” – Cenk Koyuncu(****) krates: İktidar (Grek kökenli bir sözcük… demos+krates= demokrasi! ! !)

(28 Mart 2007) - 6. Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 69

Naime Erlaçin

Page 69: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ah Poseidon! ...

aşk tuzaklarıyla tanışmadık hiçen çokvermeyi öğrendik dar zamanlardakıskaç vakitleringirift kayalıklarında yüzdük

bugün dertliyizne çıkaraynı şafaklarda öldükaynı şafaklarda dirildik

bahara gülenayva çiçeği tazeliğindeydi aşkah Poseidon!kucağımıza fırtına koymuştun seno yana savrulduk birbir bu yanaummanı yendik

birlikte verdik molalarıbirlikte ağladık güldük

sevdayı iyi bilirdik biziçinden geçendeli bir rüzgâr gibi yürüdük

(*) Poseidon: Romalıların Neptune olarak adlandırdığı, Mitolojik (Yunan) DenizTanrısı.

(06 Aralık 2003)

Naime Erlaçin

Page 70: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ah Yaz! ...

- Doğan Ergül’ün ardından…

küle dönüştüğündegözünü içe kırpmayı biliyor yaz

hangi çakırdikeni sağ kalırrenklerin tutuştuğu bu âlemdeduymaksızınkalınlaştığını acının:iç avlusundakostaklanarak geçmiş saatlere

bozkır yırtan bir hece süzülürağrılı çekirdeğinden sözünacıyı imler yetimliğimiziçbükey aynaların hızarcı kesiminde

anlamak bize düşer ki yazın sahibi yok!

(2 Haziran 2007)'SONRA Edebiyat' Dergisi, Sayı 2: Temmuz - Ağustos 2007('6. DEKAD', Hayal Yayınları, Şiir Dizisi 13, Ocak 2008, s. 49)

Naime Erlaçin

Page 71: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ahit...

ilkyaz gülü kadar düşselgelinliğini kuşanıyor güneşbudanma çağıyla beşik kertiyordolunay vurgunu dizeler

söğüt doğurmaya hazırbuzu kırılmakta çekirdeğinbuğusuyla çitileniyorgöğüs kafesinde çağlalar gizleyengülümseyişler

rüzgâra mıhlanmışbüyülü yeldirmesiyleyamaçtan inen biritenhalığı kovalıyor yeşilin yelpazesiyle

parmak uçlarındazamanın bilgisiavuçlarında sevişme lezzetişiir topluyorkenar süslerinden hayatındelirtircesine vahşi bir otopsiyi

bayramlığını kuşanıyor azimleertelenmiş bir ahit gibi

(29 Nisan 2010)

Naime Erlaçin

Page 72: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ahraz Bir Eylül Gecesi...

üzerime dokuzuncu ay düştü-yitik günler cellâdı-

ipini koparmış gulyabanicesinevuruyor zamanın mührünü yazasoluyor yadigâr gül goncasısırnaşık ölümünaşüfte bir eylül gecesinde

güz sevenlerden değilimöğrenemedim hiçbir ağaçla nasıl vedalaşılırnasıl unutulur yeşil

boncuk aşklar sakladığımbaharda yücelirim benzarından yırtılırken kâinatı büyütentohumun bedeninde

sararmış yaprakaşkın sonuna yakışır ancaköfkeleniyorum size güz vuruşları!

eksilmenizi izliyorumeski bir fotoğrafta yankılanırken sizkoşarak atlasam diyorum bir yarısını yılınyumsam gözümü kış uykusundagüneş patlamasınca varsıl ilkyazı yaşayarakyaşamı emzirmeye hazır yüreğimde

elveda güzelveda kış

soyuyorum bedeni ağrılardanmenzili uzak bir ateş topuyum alevli sinemdesararan güzde mahsur kaldı çelik gözlerimbuzum azıyordon tutuyorum

kefaretin adı acı olsunahraz bu eylül gecesinde

(02 Eylül 2003)

Naime Erlaçin

Page 73: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Alev...

ruhuma üflenen alevdir sebebidoğurgan kekeçliğimin

yaslanır karanlık buzluğan sessizliğeköpüren bir enkazınharından artakalansabırla yıkadığım alfabe

bundandır hep başımın dönmesigecenin gündüze dönmemesi hiç

bekle!

kızılötesi şiirlerle geldiğimdeyıllanmış bir terazide sınadığımkırkmerdivenlere bırakacağım kekik kokumusevişiriz o zamandilimin çerçevesiz penceresiyle

yorgun bulutları yolmaya durduğundayaşamın acı suyunda kulaç atarkenhatta uykuda,yoklukla palazlanan düş yüzümün burçlarındainsan sesimi duyduğunda meselatekrar konuşmalıyız

şimdi sus!

bir berdel bohçasıdır şiirağlamaklı

(Temmuz 2010)(ADA Dergisi, Güz 2010, Sayfa 5)

Naime Erlaçin

Page 74: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Alıcı Kuşlar Sessizliğinde...

geriliyor kırılası iplerinsan yalnızaşk yalnızâşık yalnız

dostlukyangın yerinde hiçliğinaşinadır inzivaya hepsiböylesi kalabalıkken evren

acıklı öyküler izliyorumgönüller suskungönüller mühürlüaşk mıdır şimdi bir goncadan dilenenyokluğa saçılan sevda nedir öyleyseboş yere heba edilen

ruhlar karanlıkkaralar kuşanmışlar görücüyedokunamıyorlar eteklerine bir kentinanlamıyorlar kanatsız kuşlarıkayıp ebemkuşaklarını

oysa sebep sorulmazdıbir tek ölümdenbereketinden tohumunve zamanlı tüy dökmelerinden

tayfun kudururken sularda“alıcı kuşlar sessizliği” bunun adıfırtınanın tam gözünde olmaksahte bir huzur aramak sisler mabedindeşafağı görememek gibi geceden

aşılmaz simsiyah perdelerne de okyanuskısır inzivalar hükmündeşart mıdır küreklere asılmak yalandanfırtınaya doğru hayalî bir denizdeharç koymak duvarlarakırılası çemberlerçoğalırken yürekte

bir anlamı olmalı inzivanınyoksa ölümden ne farkı kalır

(27 Nisan 2003)

Naime Erlaçin

Page 75: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Alla Moni Kavmine (K.V. 337) ...

dervişliği bilmez bir dervişe sözlerim kendimi:

kağıda yüklerim suçuyaşamak sıradansevaplar benimyazmak: patetik kemirgenşiir: tiran

'izle beni dostum kaygının bu dalgasında'*

cümbüş kuruluyor mazgallarında berduş mahallesininsinir uçları çığlık çığlığa bir 'Marquis've “sade”liği yitik tensel edimtinsellik rondo ey!baç veriyor aykırı doğrularımıza

kuşatıyorum böyleben'ler arasında 'başkadın' olan ben'imicinneti peydahlıyorum:benimle koş!'peşimde ol dostum bu keder dalgasında'**

(*) P.Neruda: 'Duyman İçin Beni” - Çeviri: İsmail Aksoy.(**) P.Neruda: 'Duyasın Diye Beni' - Çeviri: Ergin Koparan (Aynı şiirin değişikçevirilerinden…)

(17 Temmuz 2006) - 6. Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 50

Naime Erlaçin

Page 76: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Altıncı Dekad’da Sorgulama

çok şey olacak çağdayımolduklarımlabaşım bir hayli dertteolamadıklarımın bilincinde

bilmem ki büyüdüm müb ü y ü d ü k m ü?

ne denli sık gezindim içinizdeizinli - izinsizben (siz) oldums i z n e r e d e s i n i z

b ü y ü d ü n ü z m ü?

çok acıdı canımıztutulmayan sözlerintutulanları yuttuğuvahşi bir dünya bulduk dışarıda-kahpelikten diplomalı-

şimdi bir maruzatım var:beni kategorize etmeyin sakın!hiçbir canlıdakihiçbir ben’i

bir zamanlar ne çoktukdarağacına dönüştü sıradan mekânlarkara deliklerde kanadı cerahatli yarakülrengi düşlerditeğet geçen yürekteki lavlara

zamanın izinibir nişan gibi taşıyarak alnımızdasabırla geri döndükvarılan her adresten

gittinizgeldinizgittikgeldiktek yanımız kaldı çiğnenmediks ı n ı f l a n m a d ı k henüz

bir bedel biçilmedi çünküetiket yoktu sırtımızda

gidince gönüllü gittik biz

b ü y ü d ü k m ü(n e) d e r s i n i z?

Page 77: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

(11 Haziran 2005) – “ 6. Dekad “ Dosyasından

Naime Erlaçin

Page 78: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Amazon'un Sesi! ...

yüzümde takvimler eskitebilirsinizbahçelerimi soldurabilirsusturabilirsiniz baharıdenizlerimi çalın istersenizyıldızları gökyüzünden

bulutları katarım yanınızakılıç şakırtılarım duyulmaz olurnal seslerinde gizler çılgın süvarileriacıya emanet ederimkör bıçaklar üzerindeki yürüyüşlerinizi

savaş alanlarını cennete gömdümkan tozuyla suladığımyetim yarınlarınızıvarsın kurusun nehirler!son nefeste bile döl vereceğim

dursa da yüreğin yelkovanıkorkmayın yakalarım günışığını bennasıl susturabilirsinizihanete ceza yazan bu dansıelinden tutuyorum rüzgârınfırtına gözünde beklemekteyim

fırtına yüzlüfırtına özlüfırtınanın kendisiAmazon’un sesiyiz biz!

yeter ki çalınmasın hayalleryeter ki bize kalsın dizelerimiz

(28 Eylül 2003)

Naime Erlaçin

Page 79: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Amber Bakışlı...

—Dağlarca’ya saygıyla…

gönül kadırgasındamesireye çıkmış kâhine sordum:

“neden? ”

—amber bakışlıkara bir budundu ak tutkuerken doğan gerilimler örerdi hayatın örümceği“yüz ölüm var, biri kaçmış” dedicennetimizse hayli derin…

utançtı kayıp şölen mektepli kitaplardaoysa “bir umut verir(di) gece aşağıda”

miskinliğe inatazatlık şafaklara okudu gül seslerininakşederek sözcükleri dilin tülüneidama mahkum dillere sundu panzehirini

kına yaksınlar diye dağlarından levanten kalplerine…

(*) ” yüz ölüm var biri kaçmış”…(F.H.Dağlarca)(**) “ama bir umut verir gece aşağıda”…(F.H.Dağlarca)

(22 Ekim 2006) - 6.Dekad

(MOR TAKA Dergisi - 7.Sayı, Ocak- Şubat -Mart 2007)

Naime Erlaçin

Page 80: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...An ve Anlam!

aşkla tanımlar kişi kendiniipini çeker sonra darağacındamezarında kükrer yenidenkül kalıntıları sorgular tinden

ateş kuşuşiir tanrısıve magmada son bulur serüven

harf aldatmaz bir tekyontar sesini çığlığın bilirimışıltısını saklar sözün hamurunda çünkü dil

kristal nidalardakesif bir hüzün kuşanır narin kırılmalarbıçak ezgilerde nihayetlenir her çıkmaz sokakyorgun sahafların gürgen kokulueskimiş raflarında ya da

aşka yarılır sözün mücerret tohumugeç kalmış bir bahar gecesindezifir gibiiblisini karşılar insan

bir yüz düşer ansızın yüzüneçehresinde yırtılır beklenen tan

o an kiışık yüklüdürve yaşam

aşktan anlamlanan

(4 Şubat 2005) – “Şiirle Monogamik Sevişmeler” Dosyasından

Naime Erlaçin

Page 81: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Anlam Aşkına Bilmece Sorular...

ruhuna ziynetler armağan edilmiş bir kadıncam kırıkları serpilse yoluna ne hisseder?

hazinesi çalınmış yoksul birinden farklı olmalı!

ateşi sımsıkı giyinmek değil mi aşkister en derin kuytusunda ormanınisterse esrar yüklü ılgım buğusundasavrulan her zıpkınçekilen her çizgi aşkabir nakkaş titizliği ile sorgulatır anlamıkadın gibi bir kadının ruhunda

aşk bir çeyiz sandığıağırlaştıkça artar gönül tutsaklığıoysa gençlik tek servetöyle diyorlar

yıllar çoğaldıkçatavan arasına mı kalkar sandıklar?

varsın zor olsun sorularinancımı yitirmedim aşkaküllerine sığınıp kor ateşlerincam kırığında yürüdümçıplak ayakla

ah o iz bıraktığım yangınlar!ardımdan anlamı sorguladılar

bal akıtan arının iğnesini unutmaözü yitirmeden dikeni nasıl saklarsa gülsorulardan doğar yanıtlar

sorusuz bilmece neye yarar

anlam aşkınadırsorulmuş vesorulacak tüm sorular

(12 Ocak 2004)

Naime Erlaçin

Page 82: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Anlar mıydınız? ...

öznel yolculuklardaevreni dolaştımdesem

son durak saydığımyüz görümlülüğü ödenmişsözlerde dolandığımıhavada asılı duran zamanlarınne denli baştan çıkartıcı olduğunu

anlar mıydınız?

duvarsız odalara sustuğumukâğıda konuştuğumu bir tekyalnızca ölülerin sağ çıktığını buradandizelerin ağıt yaktığınıecinnilerin ardından

yüzümü kırmızıya boyadığımı her gecegöğe tırmandığınıiçimde kurulan merdivenlerinhayatı tersyüz edip astığımı bulutlaramasumiyet aradığımı bir cinayet taburunda

anlar mıydınız?

Kayıt Tarihi: 13 Ekim 2009(“ZERENZE – Likurga Susları”; Hayal Yay.Haziran 2009 – Sayfa 84-85)

Naime Erlaçin

Page 83: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Annem, Ah Annem! ...

sular boz bulanık akıyor yineyeryüzü sabırsız annemaçgözlühıçkırığı duyuluyor magmanıntebdil-i kıyafet geziyor koca bir topsurlarda yalınayak

ateş hârvaktimiz dar

gönül ekseni yaralı bir kuş bugüntitriyor yüreğim içsel kaygılarlason süvari son hızla güneşe koşuyorhovardaca savuruyor nârınıfirezler tutuşuyor sinir uçlarımda

ışık saçar yavrusundan ışık alan tenyanar bir dağdan ruhsatlı magma burcundahuşû ile kanatlanır analığa kızıl nöbetlernedendir o halde bunca korku!

düğün alayına tetiklenmişbir mavzer tut kendinivaktidir devranın zulmüne direnmeninsıkı dur annemyüreğindeki tüm mermileri yak acıdan kalma

çağır sonragelirimçağırmasan da

öpülesi ellerinbir kez daha sıvazlasın başımıah annem!senin ve benim günümdür bugün

(8 Mayıs 2005)

Naime Erlaçin

Page 84: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Antitez...

iki yanılsama arasındagidip gelmek bubirinde yoksullaşıpdiğerinde varsıllaşmak

aslolaniçsel dönüşümöteki benlere ulaşmak

nasıl bulunurel yordamıylagerçekçi bir yalan?

ne söylense eksik!

bir mum dilerimbir büyüteçve kuyuya saldığım urgan

dil

götürür sonunda yolculuken uzak ülkeye bağlarım içimin atınıböyle düşer kağıda dizginlerden gölgemiz

kabul’üm reddimde saklı!

(8 Ekim 2005)

Naime Erlaçin

Page 85: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Aquarius...*

izlerimi arardım engebeli bir patikadagöğsüme yaslanmış sayısız çocukve ergenliği yitik al bir gülleiçimde gezinirken

sen!

hangi ufka uzandıysa ellerimgidenlerden kalandevasa bir boşluknereye çevirdimse başımıUranüs’ün gökçe kızı ey!bütün kara deliklerde senışığına tutunduğum

yokmuş gibiydi acılarınsöylemedin hiçsavrulduğun cehennemleriyeşilce bir bakıştıyüzünün fanusuna astığınince nakış bir duvakkırılgan güzellikderin sevgimahzun tebessümündenruha yansıttığın

anayurduydun vefanınilk ve son adresitoprağın en bakirindenadın 'özveri'

upuzun bir öyküdür bu bizce yazılansuyun şimdidallara korkusuzca yürüdüğü

yediveren bir sarmaşığız artık kendimize

hep susarak söylenmeli sevgileriçimizde konuşarakkanat çırparken kocaman yüreğinleyepyeni bir zamana doğrusessizliğimle kutsandın bil ey!

gülüme tutunan son şey bu…

(*) Mutlu ol, kutlu ol Sevgili Çağıl (Ener) …

(4 Şubat 2006)

Naime Erlaçin

Page 86: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Arasöz “Aşk”...

hafife almadık birlikte yürümeyidoğurmaktı en zor olanı

yorgun ikindilerdenkehribar zamanlara geçişinbir adı vardıunuttuk!

ürkerim hâlâ yarasa harfleri ellerkenpeşimde güz kovalayan bir hevesuyku gözümde kuşku

dil yetmez ah!günahını deşer sözcüklerinbilinçnefesve tutku

'la' sesiyle kamaşır içimağustosu oldurursun yenidentitreyerek okşadığım yüzüneskitilmemiş kuşatmakırıntıdır çaldığım söz öbeğinden

demek bir adı varmış bunun

(17 Ağustos 2007) - (Aşk Sözcükleri Dosyasından)

Naime Erlaçin

Page 87: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ardıç Kuşu...

tipiye vururdu kardonardı su ölümcül sessizliktesöz keserdim erken düşlereküserdi içimgiderdim

uymazdı vaazlarpamuk öyküler yazmak meselâpembelik bırakmak gönül camlarına

ardıç kuşu olurdum

avcının namlusunda dikleşir başımyaşama sarılırdızamanın duldasında

ademle havvayı anlatırdımgüller göverirçağlalar dökülürdü kalemimdenyanardı ellerim beşik kertmesi öykülerdemecburiyetim yükselirdi sesimden

ganimet devşirirdi inmelerimden

erirken ruh ve bedengerdek gecesinde sözünnereden bilirdiniznerden bilirdim kiasi bir rüzgâr beklerdi ardıç kuşunuşiirden esen

severdim rüzgârı ben

(17 Mayıs 2004) - 'Şiirle Monogamik Sevişmeler' Dosyasından

Naime Erlaçin

Page 88: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Arke ve Son! ...

yeniden yaratmak için çağımıcellâda verdim şiirin başınıkurtuluş yok kurban olmaktankendini kurtarır oysa şiiren keskin kılıçlardan

ağırdı tanıklığı zor zamanlarınyanlış değildi her başkaldırıştözümle yaşamayı öğrenmekkendime doğrulmuş bir arayış

içimde isyan!

her yerde yerleşikhiçbir yerde yaşamayandımuçurumdan kayarkenhayata azgın bir kurtça saldıransözcükler varoldukçadoğuşu yeniden kanıtlayan

mülkiyetime almaksızın mekânlarızamanın elindentutarak geçtim çağlarıaşinaydım karmaşayaçekişmede tavlanıpçelişkide piştim

yaradılış öncesine benzerdurgun ve sancılı

düşen her imgeyle doğan zamansız güneşgafil uykulara kahkaha savuranözgürlük avında bir çingene

geleceği unutturangeçmişi anımsatmayan

şiir çoklukbedene hükmeden su gibi başlangıçhavayı kucaklayan alev kadaryakıcı ve kâmil

imzamı bırakarak hayata dairfırtına dininceyeruhumda özenle sakladığım ateşküle dönüşünceye kadaralacaklısı olmayan bir sürecinyegâne borçlusu ve kiracısıyım

paylaşılıyor şiirbölüşülmüyor!

Page 89: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

şiir devinimşiir değişimşiir isyan

şiir son!

(08 Aralık 2003)

Naime Erlaçin

Page 90: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Arta Kalan...

dün düşmüştümbugün dineldim bak!

hangi alıcı kuştu isyana kışkırtanhangi riyâkarlıkve silsile-i ihanet göçer gözlerde

başıbozukserseri öyküler taşlayıp durdumayıklamak üzere gerçeği yalandanbir gittim ki öylehiç’le eski bir tanış kadar yoktum

uzak bir ülkede dolanıyorum şimdidüş imgeler sürgün veriyor tenimdebu ellerdeuçuruma başka bir şey deniyorsaçımı okşamasa da olur söz simsarlarıtakılıp kalmak yetiyorkaranfil kokulu şiirlerde

az uyur şairlerlâyemuttur onlarderin ölürlertıpkı şiirler gibi

vurucudur oysa bizzat yaşamakkendimize bırakılanen derin iz

art alandan dimdikarta kalanız biz

(3 Mart 2005)

Naime Erlaçin

Page 91: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Arzın Çivileri...

amaçboşluğa dikmemekti fidanıgitti mi gider!bulamazdık bir daha

ipuçları arardımkokusunu aşkınizlerinibuğulu bakışlarında

senkavganda umutsuzonca yılgınlıkla tutardın ellerimi

“aşk yoksa, yaşamak ne…” derdimkükreyen bir duyguyla gelirdinüşenmezdin hiçbilirdim

oldum olası sevmedim köksüz aşklarısomut ve güçlü olmalıydık ve dimdikgöndere çekilircesine gövdemizarzın çivileri gibi en çoktoprağa yakışırdık biz

bağrında yeşerdimboşluğa yürüyen kadını yazdım sana

gökten düşen bir elmaydın içimdealevdim ben, dağ ateşinaşk gibi tuttum dağlarca aşkı sende

(31 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 92: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Asal Çelişki! ...

akma üstüme ey şiirkapatmak istiyorum defteri anla!yazının düzüne sevdalanmışvefasız bir âşığım ben

yoruldumyorulduk!

siyaha çıkıyor engebeli ufuklarkoro halinde simsiyah oluyoruzbir adam bıyıklarını boyuyor acı ileana rahmine dönüyor bir çocuk

kahroluyoruz

üstüme gelme ey şiir!sana bırakıyorumkaos ve karmaşayıaşkıbir uçurumda sahipsiz

etim kıyılıyor defterin kapağındayoluma gidiyorum benrenksiz!

(10 Ekim 2005)

......dedim ve sonra yine yazdım!

Naime Erlaçin

Page 93: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Aşk Süreci...

şimdiaşka değsem tufansana değsem yer yarılacak

kendime dokunsamkasırga

göğüsleriz ipi böyle

neden masumiyettir ateşsorunun kırbacındayanıtın anlamı ne!

giyinerek biter günkendine “sen” katmakla soyunur sonrasoluğumun sesini dinlersinbilmeyiz hangi karasulara düşer şafakacıyı bildiğimizdendir kendimizle buluşmak

“bir gökyüzü bitince öteki başlar”*

sonrası aşkı anlamak

(*) Arif Damar

(3 Ocak 2005)

Naime Erlaçin

Page 94: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Aşka Dair...

tersyüz olduğunçarptığın kapılarda arama kendinişafaklara sökülen kapılardan sor

onlar kiansızın gelen konuklar gibiaşkın masumiyetine vesile idilerıtırlı bir sarmaşıkça sarıp ruhunune düne senine bugünezamanın ötesine götürdüler

ele geçmez bir şeydi aşkher figüranson perdeyi oynayanyiğit oyuncu

köleler sahnesinde çatıldı yazgıölçüsü yok acınınaşka müebbet verdiler

ayazda bir yürekmasumiyetin omuz başındainler yaralı kuş misaligirdabın insanı yuttuğu yerdeher gül dikenliher yer çileli gül bahçesi

onmasa her vurgundaondurmasa daaşkyine aşk

biraz fırtınabiraz rüzgâr gerekinsan ruhuna

yelkeni rüzgâr almayanın aşkı da olmaz

(*) Bayramınız mutlu; rüzgârınız bol olsun dostlar.

(31 Ocak 2004)

Naime Erlaçin

Page 95: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Aşkın Mahzun Gözleri...

yangın akşamlarda kaybettik gözlerimizidurgun denizlerinuzağına düşürerek kendimizi

bir tek aşk doğmazdı küllerinden

bizbir elde kürekbir elde sabırkâh içindeydik tutuşan aşkınkâh terk-i diyâr ettik

kimyamız tuttu biliyorsun

diyorum ki:şimdi kaybolsakboşluğa karışsakyok olsak meselâbilinmedik bir zamanbilinmedik bir adresteyine buluşuruz mutlaka

bunun adı gönül tutsaklığıbunun adıkarasevda olmalı

aldırma kararmalarımacemreler fışkırıyor yüreğimdenbir adım kala son durağayazılıyor aşka dair diller yeniden

sisli bir alemdegözü kapalı yolculuk ederkengüzergâhta bulduğumvazgeçilmez gölgemsin sen

güzel şeymiş aşksenden öğrendimaşkın ebedi bekleyişindeaşkın mahzun gözlerinden

bunun adı mukadderat olmalı

(2 Şubat 2004)

Naime Erlaçin

Page 96: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...AVCI KULÜBESİ...(Düz Yazı)

Düşün dünyamızda her birimizi derinden etkileyen “düşünürler' vardır. Benim de vartabii ki. Kendime düşünür biriktirdim yıllarca. Aralarında tekrar tekrar geri dönerekokuduklarım mevcut. Ancak son zamanlarda beynimin kapılarını bir gönül anahtarıylaaralayan biri çıktı karşıma. Hakkında daha önce de yazdım; gençlere önerdim ve sayısızalıntılar yaptım. Beni izleyenler eminim kimden söz ettiğimi hemen anlamışlardır.Ahmet İnam’dı bu felsefe ve gönül adamı. Sorup, söyleyip, anlatırken bir taraftan dasorguluyor ve sorgulatıyordu. Bana kalırsa en ilginç özelliklerinden biri buydu.

Dışarıdaki dünyayı sorgulamaya ve yanıtlar aramaya alışkındım. İçimle ise aralıksızhesaplaşıyordum ama iç’le dış’ı aynı platformda gerçek anlamda birleştirmeyi ondanöğrendim. Bu yolculukta boyutlarımın genişlediğini hissettim ve dolayısıyla giderekderinleştiğime tanık oldum. Gösterişsiz, kolay anlaşılır, çıplak, sade ve hatta oldukçabasit sayılabilecek yazım diliyle düşünce kanallarının tümünü açtığı gibi kişiyialışılagelmiş yollardan saptırarak, tenha patikalarda sürüp giden bir serüveni paylaşmaolanağı sağlıyordu. Bir bakıma doğayı yeniden keşfetmeye benziyordu bu eylem.Özellikle ormanda düşlerinin peşinde koşan bir arayıcı için çok değerliydi.

Düşünürü nereye koyacağımı uzun süre bilemedim. Kimdi o, nasıl biriydi ki bu denlietkileyici olabiliyordu? Arkadaşım değil ama yoldaşımdı. Sıkı fıkı değildik; sırlarımızıpaylaşmıyorduk ama dostumdu. Işığını görecek kadar yakınında durmuyordum amauzaktan bakınca bile bir deniz feneri gibi parlıyordu. Öğrencisi değildim, ancak önümeöyle bir gönül sofrası seriyordu ki, sağlıklı beslendiğimi hissettiriyordu bana.

Kimi zaman bir şeyi, bir olguyu veya bir kişiyi anlamak oldukça zordur ve bir hayli devakit alır. Sıkça yaptığım gibi dün yine bir kitabıyla inzivaya çekildiğim saatlerdesorularıma nihayet yanıt bulabildim. Anlamak, bazen sahiden anlam yüklemek, İnam’ındeyişiyle “anlamlamak” oluyor. 'Anlamlamak” ise bir anlamda “anlamlanmak”tır. Anlamsahibi olmak yani!

Sonunda fark ettim ki, düşünce yollarında bir sürek avında iken, İnam’ın sunduğudüşün dünyası adeta bir avcı kulübesine dönüşüyordu. Her seferin sonunda, dağarcıkboşaldığında, avcı kulübesine geri dönülüyor ve oradan yeni malzeme temin ediliyordu.Tıpkı bir kiler gibi... Molalarımı burada veriyordum ben. Dinlenmek için, beslenmek,güç kazanmak ve “uykuya dalmaya meyilli gönlü” yeniden uyandırmak için geri dönüleno kulübede anlamlanıyordum!

Şimdi bu “uykuya dalmaya meyilli gönül” de nereden çıktı? ” diyeceksiniz, biliyorum.Ahmet İnam’ın “Gönlümüz Uyuyor mu? ” başlıklı yazısından çıktı. Avcı kulübesindebuldum onu. Şöyle başlıyordu;

“önce ne kelâm vardı, ne de eylem önce gönül vardı ama uykulu…”

Ve devam ediyordu. “Gönül köle olamaz…Özgül, özerk, özgün, özgür olmaya özlemduyar…” Gönlün uyanmasının temel koşullarıydı bu “5 Ö”.

Yazıyı şöyle tamamlıyordu;

“Gönül uyanınca kendini kurmaya, inşaya başlar…..Gönül, içinde yer aldığı kültürdegönüllemeye girişir; kendisini, özünü duyar ve yaşar. Uyuyan öteki gönülleriuyandırır….Dünya bir gönül bahçesi olsa. Hiç değilse bir kez! Bizim de gönlümüz açsaorada. Öbür gönüller arasında…. Kıyametten önce böyle bir şeyin gerçekleşmesini

Page 97: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

istemeyenimiz var mı? Gönlümüz uyuyor mu? ”

Profesörlüğünü, akademisyenliğini bir kenara bırakıyorum. Benim için felsefenin hemağır emekçisi, hem de fedakâr bir eri olan bu yazarı okumak fevkalâde ferahlatıcı derinbir nefes almak gibiydi.

Uçmak ve derinleşmek aynı zamanda… Ne güzel bir duygu bu...

“Gönlümüz uyuyor mu? ”Uyuyorsa bile uyandırmak bizim görevimiz...

Kalınız sağlıcakla :))

(*) Ahmet İnam – Dünya Gönülden Gönüle, METU PRESS, 1999, “Gönlümüz Uyuyormu? ”, ss. 225-229

(14 Ekim 2005) - 'Gençler İçin Denemeler' dosyasından

Naime Erlaçin

Page 98: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ay Çarpmaları...

ışığın yüzüne vurmuş çocuk!

hangi yürek ağrısını anlatırsınhangiay çarpmalarını

bütün kapılaryeraltına açılır oradapencereleryitik birer kıta

kutsal kitaplardan kaçırdığıntasvirler sindirmişsin mısralarınaanadilin kokusu sızıyor hecedenbir harf vergöreceksin neler yazacağımtahririmden ürkecek acıkış yoksullarına kanayacak tabirnâmeler

nergisin boynu büküklüğüneal karanfil adıyorumyaşamı kutsuyorum şafaklaraanla!

var gücüyle çarpsın ayne kül biter buradane ezber çocuk

hele dillerhiç susmazher lâl oluşta bir başka uzar

(25 Ekim 2004)

Naime Erlaçin

Page 99: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ayaz...

gözlerinde alevlenir gözlerimtecellim olursun böyle anlardatek tesellim

ucundan tutmasanbilmem nasıl kalkardı bu yükgidersen öleceğimi söyledim mi hiçhiç yaşanmasındedim mi senden sonra

açık tut hatlarını yüreğininruhumu sıvazlasın elinister sevgiliister bir hayal gibi dokun banayarı ölüm sayılır çünkü uykular yattığımda

donmaktan beter!

çek bu zalim ayazı üstümdenen iyi sen bilirsin

(20 Haziran 2005)

Naime Erlaçin

Page 100: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ayin...

yetişkin döngüsündetaş kırıyor orman iklimi:insan soyu tahtada!

duvara vuran gölgeyle oyalanırdıaklına yaslanamıyor topal çoğulculuğunda

sınıfta kalmak buçakmak yazılı sözlü tüm sınavlardanmağaraya kapanmakmürekkep lekesine kusarak hiçliğini

oku(n) maya dair kusurdu bilenmemiş kalemkınalı masallaritici fantezi satırlarda türeyenaşk, iğdiş edilmiş günce

“bilemediğimiz ayin, şarkılarını bekletiyor dil için! ”

vazgeçiyorumsil baştan okusun ateş bizi

kadife gölgelerdepervasızyarınlarla sevişen geleceğimizi

(*) Nilgün Marmara

(30 Mart 2007) - 6.Dekad, Hayal Yay. Ocak 2008, s.87

Naime Erlaçin

Page 101: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ayrıksı Uçurum...

güneşi eşelediğin son yazruhunu okşadığın yetim ikindisahibini arayan deli sarmaşıkzamanın tortusundaişaret fişeği

taştaşa erirkum ayrılığa sağırbağrında depreşen fırtınadinginlik peşinde yine

yatalak saatlere geçer güngeceler azgın sudolunay yanılsamasıylaayça imleyen dizelerkutsanmış duasıdır düş uykusunun

aşkuzak adaaşk yakın

aşkyanıtsız sorular soranayrıksı uçurumlarında hayatın

(19 Ocak 2011)

Naime Erlaçin

Page 102: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ayrıksı...

- Ayşe’ye

incelikli bireğretileme olsunellerimiz

dönüştükçeyalnızlaşan kimlikiçe yaslanmış yüzüdürağlara takılan ertelenmiş tüm hesapların

yıkanalı çok oldu ayrılıktaacıdahesap vermez dalgakıyıdan uzaklaştığında

su kayıpdeniz kuru ey Keskin!eyleyen ve gözleyen biz

bir biz varızkim okursayrı heveslerikim yazar

güdülemeyen mazrufayrıksı uğultusuyun akarında

(11 Eylül 2006)

Naime Erlaçin

Page 103: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ayrılık...

ayrılıkgamzedeacı tebessüm

namluya sürülür hep

davetiye göndermez ölümbilirizo gün geldiğindebaşka yer yok!

usulca okşananyalnızlığı alıp yanımızahayatın ipine asacağızayrılık repliklerini

aşka yaslanacağız!

(3 Mart 2007) - 6. Dekad

Naime Erlaçin

Page 104: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Baç...

gürledi gökçarpıştı artı eksikendini verdi kadın

aldı erkekbaç alır gibi

gizlenir sevdaşimşeğin gözündetanrısal bir hikmet uyuracı hükümlüsü bu vergide

gürledi gökçarpıştıkadınla erkek

kaderi yazan yağmurdu

(17 Mayıs 2004)

Naime Erlaçin

Page 105: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Bağa...

bütün öyküleri dinlerim ben ey sevgilişükrederek varlığına sahici bir aşkınsoylulukdirençve azmanlığına

tefekküre eğerim sonra boynumuborç ödemeye dururum yazıya

yüreğimde bir bağa büyüriçimi acıtır ağrılarçok acır içim hem dehikâyeler yazarımbir sırat gemisinin sisli güvertesinde

kuma kavuştuğunda güneşsaatler ikimiz için çalarsevda büyütür gönül büyücümdüşürmeksizin kavlimize gölgeher sabahakşam bıraktığın yerdeher akşam sabah bıraktığın gibihükmüne sığınır kaleminseni beklerimunutulmuş bir yatır sessizliğinde

neyim ben bilmem ki!aslımı aşıyor suretim bazenkorkutuyor öyküleralıcı kuşlar çırpınıyor yüreğimde

kazınsın bu bağa ne dersin

bir daha betimleçöz düğümlerimisararan güzden tüm eskizleri atyaz beni yeniden

(10 Temmuz 2004) - (Aşk Sözcükleri Dosyasından)

Naime Erlaçin

Page 106: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Bana Kırlangıçları Anlat...

anlat küçüğümbanaacıları anlatçocukları anlat banasürünün kanatlarını

birer sırça köşk idileryenik düştüler zamanaen çok uçmayı istedilersavaşta ölüpbir gecede büyüdüler

bana çocukları anlat

kadını anlat banakadın acayip bilmeceebemkuşağı astı göklerebağrında göveren güle küstühak aradı çıkmazlarda kendince

istersen erkeği anlatkulak ver yüreğindeki sesebana insanı anlat

aşkı anlat banaalacadan en karasınasoluklaşmasını renklerinnasıl da küs kalmıştın odalarasokaklar yangın yerine dönmüştü hanikalleşliği anlat bana

en iyi sen bilirsin vurulmayıbana hayatı anlat

“yüzyıllık evin avlusundakuru dallardadünya biriktiren asma”yı *anlatgüneşe aldanan bademleri

nasıl bir şeydirkalbindeki menevişleri okşarkenkırlangıç kanadında özgürlük yakalamak

bana uçmayı anlat!

(*) Engin Kahraman

(Gün gelecek ve yüksekten uçan bir kartala dönüşeceksin! ... Mutlu yıllar SevgiliEngin...15 Mayıs 2003)

Page 107: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Naime Erlaçin

Page 108: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Barut Yeşili*

yunmadıkça gayya kuyusundasuyunda bir kez yosun tutmadıkçabilemez insanyüreğinde açan kış veyayaz yeşili midir tetik çekildiğinde

baruta söz mü keser yoksa yazgı

elbette ağlarkaraya vurduğunda küf yeşiliresmin öteki yüzündeyaşamın sırrını çözer freskoüstüne yürür de duvarlar

bir renk ustası biliyorumbin yıllar ötesindenyemyeşil!

sürgün toplar bıkmaksızınyırtılır barutugrinin buğulanmış tenindenumut doğurmakyosuna seçtiği eylem

anası olmak yeşilin

ah yosun!bir gayya kuyusu olsaydı sürgün yerinasıl da yeşerirdi evren

…….

(*) “Aslında biz sürgündük, çekilince tetik. Öyle de kokuyoruz, yosunlu karayavuruşlarda. Barut gibi yeşil…” – Ömer Serdar

Not: Şiir, 2004 yılının Ekim ayı başında, onun bir yazısından edinilen fikirlerdoğrultusunda yazıldığı için ve esinlenmenin hakkını teslim etmek adına, önce değerlidostum Ömer Serdar'a sunularak ve onun izni alındıktan sonra kaydedilmiştir.

(12 Ekim 2004)

Naime Erlaçin

Page 109: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Basübadelmevt...

tenime düşenruhuma eklenmeyenbuz bir duygudan kamaşıyor gözlerim

çıkarıyorum içimden kendimi sıkçafırlatıp atıyorumbir balığın pullarını sıyırırcasına

her seferinde söylediğim aynı cümle:-bitti artık, bu son!gülümsüyorsun- korkmadiyorsun-sen bir ankasın unutma!

gökyüzünün denizle örtüşmediğiaykırı bir peyzaj izler gibiyimkulaçlarım suya karşısuya rağmen

kendime karşıtlık bu!

bedenimde üşüyor suakıntıya dönüşüpkendimle ödeşiyorum

ötesi neydi unuttumAtlantis mi?biz orayı gömmemiş miydikhiç mi bulamadık yoksa

ters akıntılar yüzüyorumkayıp ülkeye doğrupullarımı bırakarak suda

küller kadar gerekli onlar!

yeniden doğuş içinyeniden doğuşyeniden…

(02 Aralık 2003)

Naime Erlaçin

Page 110: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Begonviller Hızla Saçılıyordu Yere...

küllere karışmaya ne zaman karar verdim biliyor musun:tanrıların dağına çıkmıştım bir geceçalınan ateşin közlerindeölümsüzlüğü arıyordum aşkın peşinde

su ateş ve toprak ayrıcalığı buönce ateş yaktımsu verdim toprağagördümkülcan’a dönüşüyordu yine

ateşte gizliydi sonsuzluktılsımlı kelimelerdeezgide ve renklerdeyaprağın kılcalında gizlendimyetim bir aşığın gözbebeğinde

en hızlı begonviller saçılıyordu yeresıcak iklim çiçekleri... mevsimin en güzellerikanımla suladım pembeleriheyhat!gidiyorlardı yine

küllere karışmaya o gün karar verdim

yok canımçıkmamış mıydım yoksa ilahların dağınaihtimal bir gecelik konuktu onlargeçerken zihnime düşünce bırakarakşöyle bir uğramışlardı bana

ölümcül eyleminde begonvilinyeniden doğuş beklentisindehazin bir veda idi gidişimcan parçalanırkencan’a dönüşmeye

ateşe saldım sevdayıçeliğe su verir gibiküller ülkesinin “Sisifos Söylemi”nde*

ağıt bitmiyordu yine...**

………

(*) A. Camus, “Sisifos Söylemi”nde onun için tek felsefe sorunsalı olan intiharısorgular. Ve hayatın her şeye rağmen yaşanmaya değer olduğunu savunur.Sisyphe’yi (Sisifos) 'absurd' bir kahraman olarak yorumlar. Sisifos’un durumu hemtrajedi hem de metafizik bir mutluluk içerir. O, Tanrılara başkaldırmış ve kaderini(kayayı) sahiplenmiştir. Camus bundan dolayı mutlu bir Sisifos hayal edilmesi

Page 111: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

gerektiğini söyler…

(**) ”Acılarımı ağırlarım. İnsanım ben. Gerçeği ağırladığım için, 'ağıt'ım! ”

“Yaşamak borçlu olmaktır. Yaşadığı dünyanın kendisine haksızlık yaptığını, sürekliolarak yaşamdan alacağı olduğunu sananlar yanılıyorlar. Karşılaştıklarımızıkarşılayabilmeliyiz. Budur borcumuz. Yaşama, var oluşa şükran borcumuz bundandır. İçdünyamızda keşfettiğimiz sonsuzluğa duyduğumuz şükran, bizi ŞİİRLEMEYE götürür.'

'Sisifos'un kayası, bir teşekkür sonucunda çıkıyor oraya. Orada durması ya dadurmaması ağıt olan insan için çok da farklı değil. Dursa, borç bitmiyor ki! Sisifosdeviniminin özelliği o. Ağıtı o…” – “Bir Ağıt Olarak İnsan” - Ahmet İnam

(12 Şubat 2004)

Naime Erlaçin

Page 112: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Bekleyiş...

okusun biri beniya daağıt yaksın ardımdan

kim ki kuşandı zırhınıyaş dökmüyor artıkiçiellenmedik coğrafya

tel telsıra sırakamaşır dururuzanan bu bekleyişkâğıda vuran damga:ya “yürü git” diyor“ya kal burada…”

(5 Nisan 2008)HAYAL Dergisi, Temmuz-Ağustos-Eylül 2008, Sayı 26, s. 56('ZERENZE-Likurga Susları', Hayal Yay. Haziran 2009, Sayfa12)

Naime Erlaçin

Page 113: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ben Yağmuru Beklerim...

mevsim yağmura gebeben yağmuru beklerim

bulut olşimşek olrahmet ol

koş rüzgârın önünde dörtnalavarsın çamura kessin yollarkimsesiz aşklarçamurda bile çiçek açar

hatırlıyorum nasıldı yağmurda koşmakyaşama gülümserken evrenin tohumurahmini yırtardı kış boydan boya

bahar sevdalısı bir kadınnasıl sussun dilinenasıl küssün aşkasöğüt dalı dellenirken dışarıda

kıştan çoğalan bahar muştusundayağmuru bekliyorumbentler yıkılıyorakbabaya azık olmuş ruhumda

nisanda toprak anaydımgeceyi öptürüyor bozkır sarısıakşamı gözlüyorum namludaki son kurşunlabu karanlık çok fazla!

dönencemde ölüm varunutmadımkışın katili bendimbir ebemkuşağı sözüm olsunyeter ki güneşi gönder banacinayetimi akla

(1 Nisan 2004)

Naime Erlaçin

Page 114: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Beslan...

- Kuzey Osetya, Beslan’a…

ne kundakçılar gördüm, ne intiharlarağaçlar budandı mevsimsizkan tozuna bulandı nice yazlar

aşklar vardı günlük ayazlarda donansokağa terk edilen ayrılıklaraşklar vardı gözyaşı nehirlerindepiranalarca ciğerleri parçalanan

çetelesini tuttum bozgununIrak’ta çekildi son pimacılı coğrafyaları soğurdumdinamitlendi yürek her kelle kopuştayangınlarda koştum yalınayaketimetten düştü oralarda

böylesi görülmedi hiçkim haklı, kim haksızonca çocukneden can ruletine kurban?

yitirmedim umudu insana dairhayır! çalmadı henüz saatyalnızca güldürgülümdür karanlığa ağlayan

körler ufkundayım bugündolunay kayıpgök solgundünya zindan

(4 Eylül 2004)

Naime Erlaçin

Page 115: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...BEYAZ SAYFA... (Düz Yazı)

Son yıllarda, yoğunlaştırılmış yapay bir kültür damarlarımıza sürekli pompalanıyor.“Komprime” haplara da benzetilebilir. İlacımızı alıp mışıl mışıl uyuyoruz. Uyutuluyoruzaslında. Geçmişte ise tabular hâkimdi. Hani şu durmadan eleştirip isyan ettiğimizyasaklar. Ancak, doğru veya yanlış, değerlerimizin bir kısmını böylece koruyabildik.Muhafazakârlık savunuculuğu yapacak değiliz elbette. Aksi halde, sanattaözgürlükçülüğün hakkı yenmiş olur. Yaratıcılar, avangardlar (öncüler) ve hatta sıra dışıuçlarda olanlar (marjinaller) her devirde mevcuttu ama sanat böylesine“kitsch”leşmemişti henüz. Ne de insan...

Günümüzde içi boşaltılmış putların sayısı giderek artıyor. Ne yazık ki 'imaj'laratutuluyor, vitrinlere, makyaja, camlara âşık oluyoruz. Dünya sayılı markalarınoluşturduğu piyasaların ve çokuluslu şirketlerin avuçlarında zıplıyor artık. İnsanmarkadır bugün. Alelacele kotarılmış, fiyakalı bir biçimde sunulan ve kendi çarpıktalebini bir ejder gibi kükreyerek, homurtuyla yaratan emeksiz bütün işler birer marka.Yazın sanatının markası ise giderek çürümekte… Kaos’unu yitiren sanatın “konformist”,“dev bir akım içerisinde kayboluşunu izliyoruz. Sanatı katlederken yaşamın iskeletini diktutan vazgeçilmez değerleri de yok sayan bir moda bu! Kalıcılığını yitiren unsurlargelirgeçer beğenilere bırakıyor yerini. Sabun köpükleri ve balonlar uçuşuyoretrafımızda. “Trend”ler ve “trendy”“ olmak günün modası haline geliyor.

Tarih boyunca bunca uygarlığı biz yaratmamış mıydık? Ve şimdi her şeyi yok ediyoruz.Ne yazık ki edebiyatın da diğer sanat dalları gibi giderek süflileştiğinin farkınavaramıyoruz. Var olanı yıkıp daha güzelini yapmaya, yanlışı sıfırlamaya; kaosungücünden yararlanmaya itirazım olamaz. Ancak değerli ve vazgeçilmez olanı; hiçdeğilse insan malzemesini ve onun yaratıcılığını koruyabilseydik… İnsan olmazsa kimsağlayacak yeniden yapılanmayı? Yıkıntıyı kim kaldıracak ayağa? Bilmediğimizi bilmiyorolduğumuz gibi, öğrenmek için merak da duymuyoruz artık. Meraksızlık ise araştırmayeteneğimizi köreltiyor. En temel güdülerimizden biri törpüleniyor. Ve sonuçta beyazcamdan ve boyalı basından bize sunulan popüler-kültür uydurmacalarını, geleceği yokettiğimizin farkına dahi varmaksızın, “komprime haplar” gibi yutuyoruz. Kalemlerimizağlıyor; düşünce tembeli dilsizlere, fikir haymatloslarına dönüşüyoruz.

Yepyeni ve insanlığın gelişimini engelleyen bir düzenin sanata yansımasıdır bu. Belki de“Novus Ordo Seclorum”un (“Yeni Dünya Düzeni”) bilinçlice planlanmış bir uzantısı.Oysaki gerçek kazanım bireyin kendisine, yaşadığı topluma ve dünyasına kattıkları iledoğru orantılıdır diye öğrenmiştik. Bu düzen ise yaratıcılık gücünü bastırıp yalnızcakopyalamayı öğütlüyor. Taklidi onurlandırıyor. İnsanı ucuzlatıyor. Yaşamanın tek başınabir sanat olduğunu unutturuyor böylece.

İşgal altında ve istilâya uğramış bir kültürün bireyleri nerede durur? Binlerce yıldırgenlerine işlemiş şifreler bozulunca ne yapar, ne ederler? Aidiyet ve sahiplenmeduygularını yitirmiş kişilerin kendilerine, topluma, geçmiş ve geleceklerineyabancılaşmaları nasıl önlenir? Ya alabildiğine yalnızlaşmaları? Tek başına kalmış vetoprağından sökülmüş bir fidan yaşama sanatından ayrı düşmez mi? Bizi yeni bir türilkelliğe (yazın sanatındaki kısırlaşmaya) getiren bu süreci sorgulamıyor ve yukarıdakisoruları nedense kendimize hiç sormuyoruz.

Derin bir uykuya dalmak istiyorum. Ve sonra post-modernizmden, pop-kültüre dayalısözde evrenselleşmeden, aynılaşma ve öznel yabancılaşmanın yarattığı çıkmazdankurtuluş yollarını keşfetmiş biri olarak uyanmayı diliyorum…

Saf ve kirletilmemiş yabanıllığımla tekrar buluşmayı; dayatılmış bu ilkellik dönemini

Page 116: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

aşabilmek amacıyla çözümler üretmeyi…

Dipsiz yalnızlıktan, büyük bozgundan hesap sormak adına naifliğimi ayaklandırmayı...

Arınmayı, aydınlanmayı, durulmayı, tazelenmeyi…İçimde var olduğuna inandığım kudretin sınırlarını denemeyi…Araştırma, inceleme ve yaratma iştahıma yeniden kavuşmayı…Yakalandığımız bu yapay kurallar dizgesinden kaçıp özgürleşmeyi…Özgünleşmeyi…Yolumuza kurulan tuzaklarla yüzleşmeyi…Ve tüm bu olumsuzluklara karşı dik durup, isyancı kimliğimi de takınarakbaşkaldırabilmeyi...

Öyle ki hiçlikten çokluğa geçişin insan unsuru olabilmeyi öğrenmeliyim yeniden.Taşıdığım sorumluluk ve elimde ağlayan kalem böyle buyuruyor çünkü!

Var oluş nedenlerimizi tüm engellemelere karşın cesaretle sorgulayan içimizdeki aydınbelki de aslında bir cahil, bir 'ümmi' ruhu taşıyor. İşlenmeye hazır ak bir sayfa gibimasumiyet’i temsil ediyor.

Derin bir uyku sonrasında onu uyandırmanın vakti gelmiştir bugün!

(28 Haziran 2006 - 19 Kasım 2006)

(www.borgesdefteri.blogspot.com - Mayıs 2007 arşivi.)('BİR TUTAM TUZ' - Hayal Yayınevi, Ekim 2010, Sayfa 90)

Naime Erlaçin

Page 117: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Beyaz Tayf...

külrengi serzenişlere revnaklar bırakmıştıncanlandı kurşunîde yedi renkmühürler vuruldu rüzgârasuya ve dağaağladı kehribar

ne sancılar doğurdun ah yürekne çok kan zayii buyakutun raksındanbir kalıntıydı aksisedaneylemin kan revan

“…bana verecek mutluluğun kalmadı mı …ne çıkar! acıların var daha…” **

soğurdum acılarısiyaha yakındılaraşk kadar üryan

isteme bendenveremem artıkbembeyaz onlar

papatyalar kadar

(*) Beyaz Tayf bir oxymorondur!(**) Lou von Salome – (Nietzsche'nin efsane sevgilisi)

(24 Ekim – 13 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 118: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Bıçağın Ucunda Acı...

acı bilir kendiniöyle ya da böyleanlatır derdini

ayrılık gibiözlemek gibidüşerken elinden kayantutunmak isteyip de uzanılamayanuçurumdaki son dal gibi

sislere karışıphayal olanağlayan çiçek gibi

paslı bir bıçak döner yürektetarifi yabantarifi imkânsız

gök kubbeye dikilencehennem bakışlarda anlatır acı

neden serpilipbıçağın kör ucundaneden durmaksızın semirdiğini

(26 Eylül 2003)

Naime Erlaçin

Page 119: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Bilincin Kanatları Üstünde...(Düz Yazı)

'1914 dünyasını anımsamayacak kadar genç olanlar, benim yaşımda bir kimse içinçocukluk anılarıyla bugünün dünyası arasında ne denli geniş bir uçurum bulunduğunuanlayamazlar” – Bertrand Russell (Denemeler)

Tarihi 1960 ya da 1970 olarak değiştirip, aynı cümleyi yeniden yazabilir ve altınaimzamı atabilirim. ‘Kozalaklar Ülkesi’ adını taktığım bu âlemde henüz bir haftamı biledoldurmadım ama delik deşik kısa uykulardan sonra özüme dönüş yolunda olduğumuhissediyorum. İlk kültürel çarpışmayı izleyen günlerde bulanıklaşan görüşüm gidereknetleşiyor. Çevreme adeta bir kaleydoskoptan bakıyor ve renkleri ayıklamayaçalışıyorum. Kişinin kendine acımaya alıştırıldığı ve sonuçta kaderciliğe boyun eğdiği birdünyadan, kişinin alabildiğine özgür olduğuna ve haklarının sonuna dek korunduğunainandırıldığı ama aslında hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı başka bir dünyaya göçettiğimi düşünmeye başlıyorum. O kadar ki özgürlük, demokrasi ve bireysel insanhakları gibi kavramlar çevrede gördüklerimle birlikte yeniden şekillenerek farklı kılıklarabürünüyorlar.

‘60’larda bu ülkede uzunca bir süre konuktum. Sonraki yıllarda pek de kısasayılmayacak ziyaretlerim ve bu ziyaretler sırasında toplumsal değişimi yakındangözleme şansım oldu. Her gelişimde kuşkularım pekişiyor; açık seçik fark edilmese desistem tarafından yapılandırılmakta olan vitrin toplumu hakkındaki kaygılarımbüyüyordu. Bu kez de öyle oldu. Vitrincilik, artık vitrin psikolojisi’ni de beraberindegetirmiş ve bu gösteri(ş) toplumuna tamamen yerleştirmişti. Yaratmak eylemideğerini yitirmiş; tüketmek için çalışmak ve yalnızca bunu sağlamak için çabalamakanlam kazanmıştı. Birileri satmak, başka birileri ise sadece satın almak için varolduklarına inanmışlardı. Yaşamsal hedefler, iyi bir maaşa sahip olmak - saygıdeğer birçevrede yaşamak - çocukları saygıdeğer okullarda okutup gidilmesi şart olan kurslarayazdırmak - doğru (!) kulüplere üye olup doğru markaları kullanarak tüketilmesigereken metaları tüketmek eylemine dönüşmüştü. Gelecekten (özellikle iştenatılmaktan) sürekli korkup ileriye dönük planlar yapma/yapamama girdabındaboğulmak; kısacası bireyliğini yitirip yabancılaşma ve aynılaşma potasında erimeye razıolmak oyunun vazgeçilmez bir parçasıydı. Toplum büyüyor ve gelişiyordu ama yaşamçelişkiler üzerine kuruluydu, çünkü artık insanlar düşünce üretmeden yaşıyorlardı.Adeta duyarsızlaşmışlar, yaşam sevinçlerinin yanı sıra yaşamlarının şiirini ve müziğinide yitirmişlerdi.

Hal böyle olunca, Guy Debord’a hak vermemek elde değildi: 'Hâkim iktisadın imajı olangösteride amaç hiçbir şey, gelişme ise her şeydir: Gösteri kendinden başka hiçbir şeyevarmak istemez.' (Gösteri Toplumu, La Société du Spectacle, 1967, s.40…) …Gösterifelsefeyi gerçekleştirmez, gerçekliği felsefeleştirir. Spekülatif evrende değerini yitirmişolan şey, herkesin somut yaşamıdır. (s.41) ... Gösterinin etkin insan karşısındakidışsallığı, kendi davranışlarının artık bu insana değil, bu davranışları ona sunan birbaşkasına ait olması gerçeğinde ortaya çıkar. İşte bu yüzden izleyici hiçbir yerdekendini evinde hissetmez, çünkü gösteri her yerdedir... Gösteri bu yenidünyanınharitasıdır, yani bu dünyanın alanını tamı tamına kaplayan bir haritadır...' (s.47)

Bireyler yıllar boyu ünlü Truman Show filminin kahramanı (Yönetmen: Peter Weir,1998) Truman Burbank’ın Amerikan rüyasını kabullenme dönemini yaşamışlardı. Amaözellikle 11 Eylül sonrasında, giderek artan paranoyanın da etkisiyle, Zizek’in GerçeğinÇölüne Hoş Geldiniz (Welcome to the Desert of the Real, 2002) kitabında vurguladığıgibi, ‘gerçeğin çölü’ ile tanışmışlar, fakat korkularının üzerine gitmek yerine onları vesistemin sunduğu seçenekleri olduğu gibi benimseyerek içselleştirmişlerdi.

Page 120: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

****

Anımsıyorum da ‘60’lı yıllarda kimse kapısını kilitlemezdi. İnsanlar birbirleriningözlerinin içine bakarak konuşur, arka bahçelerde sıkça bir araya gelip kendilerine keyifzamanları yaratır ve sürekli okurlardı. Kitap kurdu birinin elinde gördüğüm YaşarKemal’in İnce Memed’i beni ne kadar şaşırtmıştı. Günümüzde ise birer robotadönüşmüşler. Şimdi ifadesiz gözlerle boşluğa bakıp duruyorlar. Herkes iliklerine kadaryalnız… Sağlıklarına oldukça düşkünler; spor yapıyor, sigara içmiyorlar örneğin. Belkide ölümsüzlüğü satın alabileceklerini düşünüyorlardır. Ancak yetişkinlerin pek çoğupsikiyatrlara gidip reçete ile edindikleri yatıştırıcı ilaçları kullanıyor ve ne yazık ki zamangeçtikçe yaşayan ölülere benziyorlar. Gördüğüm çelişkilerden ötürü şaşırıyorum.Özgürlükleri konusunda fevkalade duyarlı olan bu kişilerin neden kendilerini evlerine,arabalarına kilitlediklerini sorguluyorum. O halde bu evleri niye satın alıyorlar? Modernhapishaneler mi ediniyorlar? Korkuları o denli mi büyük? Ben buna “Çağdaş cezaevisendromu” diyorum… Sokaklar ve kasabalar terk edilmiş gibi, çünkü kimse yürümüyor,arabasız bir yere gitmiyor. Ortalıkta çocuk sesi yok, bahçelerde ya da yol kenarlarındaoynayan çocukların olmadığı gibi… Sokak aralarında bisiklete binenler görünmüyor.Müzik sesi duyulmuyor. Yaşamın en belirgin işareti olan yemek kokuları gelmiyor.Perdeleri daima kapalı olan evlerin garajları var ama garaj girişlerinde araba yıkamasıgereken insanlar sanki buharlaşmışlar. Bu evlere günlük gazete bile girmiyor. Ahali,alarmların koruması altında, televizyon ve bilgisayarlar karşısında sürekli hazırpaketlerden bir şeyler yiyip şişmanlıyor; sonra da spor salonlarına taşınıyor. ÇoğuAfrika, İran, Irak, Afganistan ya da dünyanın herhangi bir yerinde neler olup bittiğindenhabersiz. Eminim böyle bir dertleri de yok. Dondurulmakta olan beyinleriyle ilgili birsorunları olmadığı gibi… Gülsem mi, ağlasam mı bilemiyorum. Konuşmadan,düşünmeden, yaratmadan, paylaşmadan geçen bir hayatı kabullenmek nasılmümkündür, anlayamıyorum.

Komşuluk kavramına yabancı olan, içlerine kapanık komşularımızın asık suratla sokaktagezdirdiği köpeklere bakıyorum. Onlar yaşamlarını sanki bu âleme ait değillermiş gibisürdürüyorlar. Tepki veriyor, kokluyor, sürtünüyor, karşı cinse kuyruk sallıyor ya dahavlıyorlar. Arka bahçedeki ağaçlarda cirit atan sincaplar, çiçek köklerini mahvedenköstebekler ve sabah güne birlikte başladığımız kuşlar da öyle… Bu yüzden güneşligünlerde kendimi bahçeye, hayvan dostlarımızın yanına atıyorum. Kuru yaprakları,kozalakları topluyor, çiçek ekiyor veya suluyorum. Çalışmak yüreğimi ferahlatıyor.Çevrede benden başka bahçeyle uğraşan tek bir kişi var. O da Rus zaten. Adı Boris.Selamlaşıyor, birbirimize ‘günaydın’ deyip işimize koyuluyoruz. Evde herkes uyurken biryandan da ağaçlara konan erkenci kuşlara ıslık çalıyor, onlarla konuşuyorum.Hayatımda ilk kez kıpkırmızı bir kuş görüyorum. Yüksek dallardan aşağı inmiyor vekanarya gibi ötüyor. Hangi melodiyi ıslıklasam notaları taklit ederek beni yanıtlıyor.Tarih felsefesi yazılarıyla tanınan J.G. Herder, “Müzik, tüm canlıların ve evrenineşduyumsal bağlantısı ve estetik formülüdür” der. Ona göre “müzikal şiir, genelmüziksel estetiğin kapısının önündeki büyük avludur.' Kırmızı kuş, bu gerçeği içgüdüselolarak kavramış görünüyor ve sesindeki şiiri evrenin şarkısına katmaktan hiç bıkmıyor.Bir de ‘hagh…hagh…hagh’ diye öten, siyah renkli ama kargaya benzemeyen bir dostumvar. Her sabah kendi halinde, çirkin sesiyle doğaya ünlemeyi sürdürüyor. En çok daRobin’i seviyorum. Robin’leri demeliyim aslında, çünkü daima çift olarak dolaşıyorlar.Canlı çimlerden ayıklamaya çalıştığım kuru otlarla besleniyor gibi gözüküyorlar. Belki deonları yeşermekte olan ağaçlara yuva yapmak için topluyorlar. Buradaki isimleri ‘Robinthe Red Chest’ (‘Kırmızı Göğüslü Robin’) . ‘Amerikan Robini’ (‘Le Merle d’Amérique’)

Page 121: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

olarak da biliniyorlar. Neden ‘kırmızı göğüslü’ demişler bilmiyorum. Göğüslerinikaplayan renkli bölüm kırmızıdan çok portakal rengine yakın oysa.

Kentte veya alışverişte olmadığım saatlerde (gittiğimde de gördüğüm yalnızca mutsuzve ‘vitrin icabı’ rolünü oynayan insanlar) kuşlarım ötüyor; ben çalışıyor, okuyor veyazıyorum. Tuhaf bir şekilde sürülükten kurtulup özgürlüğe kanat açan kuşlara kulakkabartırken toplum mühendisliğinin ve sürü psikolojisinin tehlikeleri üzerinde akılyürütüyorum örneğin. Sonra kendi dünyama dönüyorum. Tüm karmaşasını derindenduyumsayarak içinde yaşadığımız ülkemizde aslında ne kadar şanslı olduğumuzudüşünüyor, bir yandan insan sıcaklığımızı özlerken öte yandan da hemen dönmeklebiraz daha kalmak arasında gidip geliyorum…

okusun biri beniya daağıt yaksın ardımdan

kim ki kuşandı zırhınıyaş dökmüyor artıkiçiellenmedik coğrafya

tel telsıra sırakamaşır dururuzanan bu bekleyişhayata vuran damga:ya “yürü git” diyor“ya kal burada…”

(“Bekleyiş” – N. Erlaçin)

****

Günler böylece geçip gidiyor. Geldiğimde ağaçlar kupkuru, bahçeler çalı çırpı doluydu.Gecenin bir yarısında eve girişim kar altında gerçekleşmişti. Çim alanlar karla kaplıydı.İlk gece ne kadar üşüdüğümü asla unutmayacağım. Bir ay sonra çevre yeşillenmeyebaşladı. ‘40’lı yıllardan kalma, bunca zaman boyunca sürekli onarılmış ve yenilenmişViktoryan ve Grek sütunlu mimari tarzının egemen olduğu evler birbirinden güzelgörüntüler sergiliyor artık. Azelya’lar ve sarı nergisler bir gecede açtı. (Azelya dediğim,bildiğimiz açelyanın ağaççık boyutundaki hali.) Marigold’lar pembe bir gülümsemeyedönüştü. Laleler ülkesinde doğmuş birisi olarak, hem kentte hem de evlerinbahçelerinde rastladığım rengârenk lalelerin çokluğundan dolayı şaşırıyorum. Banavatan toprağını hatırlatıyorlar.

Evde sigaramı rahatça içebildiğim bir yaz odası var. Limonluk gibi bir yer… Orada,bahçedeki lalelerin büyümesini izleyip kahvemi yudumlarken bir yandan da karşımdakibeyaz duvarda asılı olan objeleri inceliyorum. Yüzgeçleri kanada dönüşmüş bir balık,yüzmeyi ve uçmayı aynı anda simgeliyor. Kalbimdeki şiir ve elimdeki kitap gibi… Yinebir balığın karnına tutunmuş, içinde evrenin müziğini saklayan türkuaz rengindekirüzgâr çanında gökyüzü ve deniz adeta bütünleşiyor. Hemen yanı başında, benzer

Page 122: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

renklerle çerçevelenmiş bir kayık ile 17 YY. kadırgası umudun tükendiği bir dünyadanumudun vaat edildiği bir dünyaya doğru kol kola, hayalî bir yolculuk yapıyor ve buyapay âlemden farklı bir dünyanın varlığına tanıklık ediyorlar… Ağaçlardan dama düşenkozalakların sesini dinliyorum. Yaşam adeta onlarla özdeşleşiyor. Savrulan kozalaklarınbir kısmı toprağa belki tohum bırakacaktır diye düşünüyorum. En azından böyle umutediyorum, çünkü pek çoğu oyunun ne denli acımasız olduğundan habersiz süpürülmeyibekliyor. Tıpkı insanlar gibi… Kuşların hiç susmadığı, yaşamın gerçek yüzünükozalaklara yansıttığı yeryüzünün bu parçasında kendimle konuşuyor, BertrandRussell’ın sesi kulaklarımda çınlarken dünyaya erken geldiğime bir kez daha şükrediyorve kozalaklardan savrulan sözcük tozlarını yakalıyorum.

“bugün yine çok çalıştımokudumyazdımüstüm başım sözcük tozu”

(Enver Topaloğlu, “Gümüş Örtü”den… Dize 93, Temmuz 2003)

Sonra iç sesime kulak kabartıyorum:

bugün yinebilincin kanatları üstünde dolaştınsorguladınokudunyazdın

beyninde bir dolu çengelbirçok soru işaretikâğıdı tırmalarkentoprağın ‘gel’ diye haykırıyor

Dinle onu!

(Mart-Nisan-Mayıs 2008, ABD Notları)

(HAYAL Dergisi, Temmuz-Ağustos-Eylül 2008, Sayı 26, Sayfa 54)(Borges Defteri - borgesdefteri.blogspot.com. - Eylül 2008 arşivi)('BİR TUTAM TUZ', Hayal Yay. Ekim 2010, Sayfa 108)

Naime Erlaçin

Page 123: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Bin Yıl...

kaderse hikayede id kandili olmakçırağlar tutuşur parşömendeyakışır turkuaz nakkaşın ellerineyakışır yazmana susmak

derinde saklanır abıhayat bin yıl

taş kesse el yazmalarıgizemini taşırır su mazrufun‘sus’ verse de taş durmaksızıngüle kurban sayar gizlice kokusun

sessizlik ki büyür yürek kelamındaödeşmesi o ançölde yitik kervanlarla hesaplaşmasıkılavuzun

son ferman mühürlenipyazılınca zarf intihara külliyenbininci kez doğurur kağıtgökten bin yıldız ağarçoğalır yalnızlığına kum

id kandili olmak kaderde varsagökyüzünde saklanır abıhayat bin yıl!

(20-24 Haziran 2004)

Naime Erlaçin

Page 124: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Bir Seçimin Şiiri...(Harriet Tubman Anısına) *...

siren sesi var kulaklarımdagövdemden ayrılıyor ruhumsafra atarcasına bana rağmenvar olmakla ölmek arasında bir yerdeisyansız yürüyorum

korkmuyorum artıksalt düşlüyorum

böğrümde bir bıçakla bin yılsırtımda bir bıçaklazaman eskilerinde dolaştımcinayete hakkım varbağışlamaya da

ben birini seçtim!

son kilometre taşındayol olmuşum kendimesonrasını sormauçurum!

usturuplu düşmeyi bilmek gerek

elinden tutulmuşuysal bir çocuk kadar sakinboyun eğerek kaderesessizce yürüyorum

kucağıma bırakılmışkeskin bir ustura yaşamdiyetini bekler

oynanmadık iki oyun kaldı:

ölmeye hakkım varuçmaya da

ben birini seçtim!

……

(*) Özgürlük savaşçısı Afro-Amerikan Harriet Tubman’dan (1820? -1913)esinlenerek yazılmıştır. Şöyle diyordu; “İki şeye hakkım olduğuna karar verdim:Özgürlük ve ölüm. Birine sahip olamazsam, ötekini isterim çünkü hiç kimse beni canlıtutsak edemez! ”

(20 Aralık 2003)

Naime Erlaçin

Page 125: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Bir Şey Daha...(Wajeha'ya)

bir ton yazıyoriki ton atıyorumçöp sepetimtoplama kampı!

nehirler geçiyor üzerimdenilkel bir ezgi duyuluyorimbikten su damıtıyorum

aşk gibiruh gibiyazma tutkusu gibi bir şey

güruhu imha etmeninbir yolu olmalıüç ton atmak meselâanlamı yitirmeden

“bir şey daha var” diyor sesbir şey daha:

diri yakarışlarda çıldıran dansıunutmuş olmalıyım

bana birsavaş baltası hemen

tüylernikotin çubuğumve seniçimdeki Wajeha*sen!

(13 Mart 2004)

(*) Wajeha Al-Huwaider: Ağustos 2003’den beri aktif olarak yazmaktan veeserlerini yayımlamaktan MEN EDİLMİŞ Suud’lu bir kadın yazar (El Watan köşe yazarı).

Naime Erlaçin

Page 126: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Bizden Biri...(Düz Yazı ve Şiir)

'Kendi içiyle konuşmayı en iyi beceren yazar' konuşmuş yine...'...sokakların lâl duruşuna dayanamıyorum...' diyor.

Tıpkı bir başka yazar dostum gibi...Ve sokakların hoyratlığına dayanamayan ben gibi.

Soruyorum arkadaşıma:“Neden evden hiç çıkmıyorsun? ''Çünkü paçama kimin tüküreceğini bilmiyorum' diyor.Ben ise açtığım kapılardan, benden önce atılıp, tüm saygısızlığıyla kimin geçeceğini;yok yere kimin küfredeceğini; omzuma kimin çarpacağını bilmiyorum.

Dışarıda işimiz yoksa eğer, çıkmıyoruz böylece.

İçiyle konuşan adamın bir akasyası var hiç değilse. Ona koşuyor her defasında.Yalnızlığını demliyor orada ve hayatı sorguluyor durmaksızın. Girmediği zindanlardan,çıkamadığı dağlardan söz ediyor bize. Hayalinde büyüttüğü aşklardan...

Hayır! Tek aşktan… Aşkından...Aşk küreye bir kez giren kişi, onun bir bütün ve tek olduğunu bilir çünkü.

'...aşka ne çok inandım ben akasya ve hâlâ ne çok inanıyorum...'

demiyor mu bir de, tabur halinde vuruluyoruz. Tabii ki, 'aşka inananlar taburu'ndan sözediyorum. Yüzündeki mahcup gülümsemeyi görüyorum. Yağmurda ıslanan kendinebakıyor uzaktan ve tebessüm ediyor. Üstelik biraz da muzipçe...

Neden mi? Çoğu insanın hayat boyu duymadıklarını, asla sezinlemediği incelikleri,kıyısından bile geçmediği denizleri keskin bir farkındalıkla görüyor da ondan.

Ve yazıyor sonra...

'...hüzün adresine çoktan postalandı... cümlesiyle noktalıyor son yazısını...

Şimdi yazılmaz mı bunun üstüne?

...BİZDEN BİRİ...

-Ayhan Sönmez dostumuza...

somurtkan dudaklarınız arasındahangi sırları saklardınızsöylemediniz hiç

kancalı bir sopaya benzerdi sessizliğiniz

semaverinizle konuşurdunuz en çokçamaşır asankomşu kadını beklerdik satırlarınızdabuğusu tüten ekmek gibi işlerdi ruhlarımızaaşktan söz eden içli sesiniz

Page 127: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

mahpushane rutubeti hissedilirdiher rüzgâr esişinde şiirdensıraya giripkurşuni gözlerinizden geçen bulutlarla söyleşirelifba’larınıza selam verirdiksözlükler ve çocukları severdiniz sizakasya altı küçük harfleri bir de

yüreğiniz bir dost kapısıaçıkapaçıkgizemli çığlıklarında suskun alabildiğinebitmeyen âyinlere benzerdi dilinizden akan nehirgitgide vahşileşen bu âlemdebir sığınak mıydı yoksa dizeleriniz?

nereden gelmiştinizbilmezdik ancakbizden biriydiniz

(10 Aralık 2005)

Naime Erlaçin

Page 128: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Boş Odalarınız Ve Siz...

boş odalarınız vardı sizinbomboş odalar başkalarınasize doluydu onlarkendinize özel yalnızca

kim bilir neler biriktirdiniznasıl döşendilerkimler misafirdilerkuytu bölmelerinden fışkırarak beyninizinduygu hamaklarından ağancennetinizdi onlar

tutkular koymuştunuz içinehayaller ve yakıcı arzularözel konuklarınız oldu mutlakagönlünüzce sere serpe sevdinizokşadınız meseladurdurulmuş saatlerinde geceninaşkın destanını yazarken sizonlar size ait oldular

kırıldığınız bir gündü anımsayınbaşınız dertteydi yine aşklaeskimeyen bir fotoğrafla hayalinizdeoraya kapanmıştınız daisyana boyamıştınız duvarlarıkan akmıştı düşlerinizden

bir başka gündüçok sevmiştiniz biriniböylesi sevilmemiştiniz hiçhaykırıyordu yüreğinizsevdanız ağlıyorduarzudan acıyordu bedeninizboş odaları kucaklıyordu teniniz

kimleri almış olursanız olun odalarınızahasreti sulayan göz yaşlarıtutkulu nefesinizyüksek voltajlı koşumsuz isteklerve yasak sevişmeleriniz kadar gerçekti onlar

artık sizindileronlar sizin oldular!

(06 Ekim 2003)

Naime Erlaçin

Page 129: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Bozkırda Kuş Ötüşleri...

süt kokusu duyarız bozkırdaçayır çekirgeleritarla kuşuve kevenlerin rüzgâr dansında

gölgeleri sorarızsaydam güz ikindisindensoprano vurur kuş ötüşleriyalın bir aksisedâdır sesgeçmiş yazların mahmur seherinden

müthiş birsu dağı olma özlemi yüreğimizdekıpır kıpır

bilirizorası bizimdir

savrulur kalp öğrendiğindeelmasın salt elmasla şekillendiğinigeceleri ağladığını ayçiçeklerinin

aşkın kanaviçesi kaplar havayıizini bırakır ince sisvaatkâr birer çığlığa dönüşür şakımalarki açlığımızdır

kim doyurur çocuklarıanalar olmasaaşıklarıkim?

.....!

yitik elması arayan şairlerve hazan sarısı toprakve bozkır...

(17 Ekim 2005)(2006 Yeni Şiirler Antolojisi - S'İMGE Yay.)

Naime Erlaçin

Page 130: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Bu Çiğ Süt Emmişlik Yok mu! ...

bu çiğ süt emmişlik yok mubu yalan dolankesin öldürecek beni

it eniği kadar olamadık gittio yüzdendir çok sevişim itlerikeşke köpek olaymışımne olur rabbim bana söz vergelecek sefer dört ayaklı geleyim dünyayabu kiracılık çok ağırbu yük çok fazla

bir ite “can” demek nedir anlar mısınızüzülür küfreder kızar mısınız ya dakâh bir sevgilikâh ana rahminden kopan evlatkâh bir dosttur “can”köpek yüreği berrak bir nehiren saf sudan

ondan öğrendim kalp taşımayı

ne ister bir köpek bilir misiniz:ölürken gözlerinin içine akıttığı dostluksıcak bir dokunuşsevgi dolu bir sesküçük ödüller uğrunamasumiyeti yitirmiş meymenetsiz heveslerden habersizebediyen paylaşılan son nefes

hepsi bu işte!

bu çiğ süt emmişlik var yabu pisliken çabuk o öldürecek beni“en hızlı gidendi”yazacaklar cesedimin üstünevarsın içime kaynasıniçimde kanasın deli kanımhıyanetin her türüne aşinayımcerahate alışkındır damarlarım

vefasızlık hoyratlık ikiyüzlülükne dersen deadını bir şeyler koy iştezayıfsın ey insandan doğmave bencil alabildiğinevar git yolunavar git kendini eğle

sol yanında bir köpek kalbi taşımıyorsansenin suçun ne!

Page 131: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

(9 Nisan 2004)

Naime Erlaçin

Page 132: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Buğu ve Lâl...

daha kötücamda bir nefes buğukanayan dizlerdenpervazlar sırıtır lâl olmuşluğumakenti terk ederken ben

çatırdar hoyratlıkrüyalar gelişigüzelsavaşlarhep bildiğim

tren kalkmazcan çekişir istasyonraylara dökülür gar hüzünleriyüreğimde buğu var

ne zamanhüsran yağsa gökyüzündengölgem ölür şiirdeölürüm bengöktaşlarım ağlar

haykırır kanayan dizimsisten bir damla düşer yeredilim mihenk taşı değildir artıkvazgeçerimsöz bekçiliğinden

iyi uykular lâl dilimiyi uykular!

(17 Ekim 2004)

Naime Erlaçin

Page 133: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Buz Susku...

yapay sancılardan doğdu eğretilikşeffaf tümörler göverdi duygularda

en kısa düşenlerdi hayata

bir ayrılıkbir yalnızlıkbir ölüm vardı

inzivaya sarıldı ayrılıktaşısa ancaksöz taşırdı yükümücenazesini gözleriminbir o kaldırırdı

ölümü kıyıda bırakıpbuz bir suskuya yatırdım dilimikum masallar bağışlandıak kâğıtlara

al üstümden bu kederi ey şiir!gidecek yolum var daha

(20 Kasım 2004)('ŞİKÂYETNAME, Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 78)

Naime Erlaçin

Page 134: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Buzun Direnci...

tüm zamanların piri rüzgâreskiyeneskitenyenileyen ey!

gücünü bilinmezden alkalkışan ateştensuyun özünden

esmekten ne anlar kayaziynet olsa ne çıkar taşyele boyun eğmek değil mi yazgısısuya yenilmek

kolay olsaydı ah!yer tozuna dönerdi aşkunutma toprağınsudan kalmış bir hikâyesi var

sesinden ürker buzda yürüyenmarifetiç’in ateşinde saklıbuzun direncinde gizli esrar

yolculuk anlamlıyolcu yalnızkayıp karlar avlusundakararı arar

rüzgârın öptüğübuzun kırıldığı yere kadar

(22 Eylül 2004)

Naime Erlaçin

Page 135: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Büyük Söz*...

—Aydın Afacan’a

sessizce kanayan gülünüzü dinledimengin bir hayale dönüşmüştü renginizkum lehçesiyle gök küreden ağan dillerinçölüne değmiştiniz____yanıyordu elleriniz

sormayın sakın ”hangiyim” diyebilmiyor olmakne eksiltir menevişlerinizden!ki kırılgan tebessümüyle bir papirüs esintisikoşarak geçip gidiyor böyle izlerinizden

akmayan yaşlar gördüm gözlerinizdetitriyorlardı__ıssızlığa gizlemiştiniz

çölü geçtikdağı deldikdüşe döktük, döküldükyabanıl bir şehrâyinde ıtırlı sözünüze geldik

haykırır sezgiler Hâşim’i aşk tutan ey!tanır onlarbilirler ruh dervişlerinidönerek vardık huzuruna bakir harflerincoşarakşiire uçuşan ak tennurenize geldik

sözünüz çünkü büyüktü sizin…

(*) Sn. Aydın Afacan’ın şiir sözcüklerinden kurgulanmıştır…

(18 Mart – 8 Nisan 2006)

('Deliler Teknesi', Kasım-Aralık 2008, Aydın Afacan Dosyası, Sayfa 98)

Naime Erlaçin

Page 136: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Celan*...

saklanmak içinmiş hep suçlar

…iz örtmeyi bilenayak izlerini de siler…

yeterince ikna edici değil bu!

olanaksızdı haniAuschwitz’i yaşayıp da şiir yazmak**söyledin sen Paul:“dünya geçip gidiyor”

evdeki yılanlarla oynaştın, korkusuzcennetimize taşıdın katillerizamanın dudağındanemerek yıkıyordun bunca kıyım mahallini

“ustalığına” rağmen ölümünherkesi aştığındandır:şiire yürüyoruz Celan!

(*) Paul Celan(**) Adorno

(16 Ağustos 2007) - 6. Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 83

Naime Erlaçin

Page 137: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Celse...

oltada yitirir dirimi solucan ve balıkne yapsın balıkçı iki ölüm arasındaaçamadığı kapılar da mevcut bilgeninumudun pas tuttuğu insan sancısında

bakarsın nehir sesine sağırlaşır dere yatağıkepengi indiriverir zamandirilerek gelir ölüm kimi kentleremuafiyet kazanmış mikrop gibiisyandır doğuştan eksikliğine

özrüne ağlar orada yasa

karıncaböcekher neysetek bir yapraktır bazen ağlayanbir dururbir devinir cansırtından akarken hayatne farkı varince bir acının kalından

özgürdür denizdoğaya dikleşen tohum kadarkaratedirgin celse

ve süzülür infaz kararı imbikten

balıkçı ne yapsın!

(20 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 138: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Cenin...

tutukluk yapıyor beynimcanım acıyorjilet gezdiriyorum kılcalımda

tanımıyor şiir mutedil rüzgârlarıılıman iklimleri bilmiyorboyuna çığlık doğuruyor dışarıda birileribir hançer çekiliyor kınındanperdahlanıyor iki yüzü keskin kılıçhava desen….ağır mı ağır...

bin yıllık kavga artığı bir hikâye gibi

dünden hüzünlüdür günsayrılığına ağlıyor bugün

seyirlik bir cinnet odağındainsanı düşünüyorum benah bilsen neler düşlüyorum

“aldırma karmaşaya! ” diyor şiir:

an gelir sakin akar sudurulur dalgakınında büyür sözacıda dirilir insan

varsın tutukluk yapsın dimağyükümlüyüz ateşlemeye yüreğibir sır saklamıştım orayakörün değneğinde unutulan

sindirse yüküyıldırsa ceremesien iyi sevda bilinir âşığatarih kadar eskimemiş ve eskio cenin kalır hafızadanihayetsiz bir mesel gibi

'aldırma karmaşaya:büyüktür aşkın semeresi! '

(21 Temmuz 2004)

Naime Erlaçin

Page 139: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Cinayet...

- Abir Zaki'ye

öldürüyorlar şiiri gülümcinayet var!

ben kiyaprağın yasıyla uyudumduruyorsam dikhüzündüracıdırayakta tutan

can çekişen kentlerinkangreni oldumevlerikara çiçekler açan

ölü müdiri miyimuyanan birecelim belki

zonkluyor şakaklarımölüyor şiiryarından artakalan

(17 Mayıs 2004)

Naime Erlaçin

Page 140: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Cinlerin Ağıdı...

hecenin sus nöbetine durankalem cinleri ey!kabuğundan taşıyor beşernasıl koşsun şiir dar sokaklarda

ağlayın şimdisonra bağışlarsınızkıygınlığınızı

'kabullenmez şairkarşı çıkmaz bu yüzden”* diyor

sözün künhüne iniyor biri

siz ve biztaşın aşındığından habersizbir içtima suru üflüyoruzkayıp cennetine mürekkebin

toplayın isyanımdaki mağrur yüzümü!

(*) Altay Öktem

(9 Aralık 2005)('ŞİKÂYETNAME' - Hayal Yayınları, Temmuz 2010, Sayfa 82)

Naime Erlaçin

Page 141: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Çağla...

baharda göverir aşkilâhi çağrısı takvimin

dala tutunur yaprakdal kurumadıkçaöyle bir mevsim işteaşk tütsüleme zamanıbuluta yüz vurmaködünç almak gibi yaşamı

kır kabuğunu ey gönülyık çemberleri!doğadan çaldığın türküyü söylegüneşe kavuşmaktır amacınvar gücüyle dellenengümrah bir dal olmak yenidensu olmaksöğüt olmakyaşam olmaktohumun heybetli çimlerinden

severim baharlarıgörkemle şahlanır toprakinleyen bir çiy tanesi konsa alnımahüznü gönlüme dokunsa yetersevdalı vaatlerindoyumsuz kreşendosunda

biter mi baharlar hiçbu can bu tende ikendök haydi çağlaları ey gönülyeşil yakışır sana!

(28 Mayıs 2004)

Naime Erlaçin

Page 142: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Çelik...

ne öyküler sakladım içimde

uykular ölümuyanışlar intihardısolan her yaprağa yazıldı adım

soyundum mekânlardancanlılar âleminden ve cansızdanaynaya düşen suretisus labirentine attım

hayasız bir hançer yürürdü içimdebir dünya yarattımüşüyen gözyaşlarındanistilâcı bir kararla avuçlarımdaörsün göğsünden aktım

dayanamazdımçeliğe su verilmemiş olsaydı eğer

her yolunbir hikâyesi varyolcusuna aşikâr

(24 Eylül 2004)

Naime Erlaçin

Page 143: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Çengi...

çengi oynatırdım sahaflardasığınmayı vururdu saatlerkitap kokusu sarardı güzü

harfin şehvetimine çiçeği dökerdi dizelere

vız gelirdi lanet bir ihtiyar olmakgüneşe verirdim kendimidil dağlanırdağ inerdi yüreğimeacı bir isyandı şiir

kırlangıçsığırtmaç sultasındadirenişin adıserçe

dil susmazeğik durmayı bilmezdi baş' bir harf ver çıngarım olsun ' derdimaz lafçok laf ne gam!' parçalayıp teşrih edeyimdelireyimdelirteyim eşkıya saatlere'

ki son gecesinde emrinilticaya hükmetsin çengioynasın mavzer sesinde

günlerden serçe bugüngiz imlası yazmakta kuş şimdilerde

(17 Eylül 2004)

Naime Erlaçin

Page 144: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Çığlık Çığlığa Zamanların Şiiri...

yırtıcı yangınlardan sor insanıatlas duvarlara sinenilkten sona bütün hıçkırıklardankartal kanadına tutunmuş saraylarve Afrika’da çığlığa azanelmastan sor

siyahtan kırmızıya dönüşürken yazgıpıhtılaşan kandan sor

tarihin koynunda gizlimermer tozundan sor insanısoğuk alazdanvarılmaz saatlerin uslanmaz fısıltısıuyumsuz akitlerin zebercet sultasından

zulmün sesi ile tenin nefesisudan kehribara yol alırkenhançerlenmiş ilk damla yaşateşlenen son namludan

uyuuyansorgula!

çığlık çığlığa sancılı tapınaklardaebediyete susarken keşişlerunutulmuş münzevi anlardakanayan yaradan sor!

sor ve sorgula…

(17 Aralık 2003)

Naime Erlaçin

Page 145: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Çığlıklar! ...

çığlıklar gürlerdi hepsıradanlığa salardımeksilirdi kimi günkiminde kanser yarası

olamayışın iç kuşatmaları üşüşürdü öteki’liğeyetim manzaralar çizerdi derinimdeki çocuksözden evvelki çıplaklığı resmederdi Guernica

dönüşerek acı bir isyanasuyun tenini yakardı iç sıkıntılarımyırtıcı ve cesur turuncuyu seçerdi denizaşırı bir kampadı:Guantanamo

söz yaralı!

don kişot’luğum savrulurdu yel değirmenlerindenağzımda o kekre tat fi tarihindeniğdiş edilmiş celseler terk etmezdi hiççıplaklık diz boyu

krallar nerede!

bir kervan koyulurdu yola Felluce’denkan tutardı!

kaç kez sınanırdı çığlıklar eykaç kez yazılırdı aynı hikâye!gök yere düşeryer sallanırkeno sesi duyardım:

“orada kimse var mı”

susardım!evrenin çadır kentinde kararırdı yüzümutanırdı kalemkururdu divitinsanlığım ağlardı

küller nerede!

(17 Ağustos 2004)

Naime Erlaçin

Page 146: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Çınarlı Sokağı...

-Adana’ya

I.

buz tutuncakaydırır Ankara taşları

karantinaya alırım kendimiilkyazdan yadigâr bir sokaktaçınar ağacına dayanarakArnavut kaldırımlarında

avuçlarımda okaliptüs kokusuve güneşin kızı mandalina

“Çınarlı”ydı adıçınara tutkum bu yüzden olmalı...

sokak köpekleri parçalamıştı hanihatırlıyorumcanım yanmıştı dayedirememiştim ağlamayıMehmet’in kafasını orda yarmıştım hırsımdan“fesüpanallah” demişti oduncu:

“ne günlere kaldık! ...”

düşününce seferberlik ilân eder beynimbedenim kurşun geçirmez oluriç avlunun ıslak taşlarınıtenekeli sardunyaları düşlerim

II.

eski bir konağıokşayarak yaslandığım Çınarlıçocukluğumun gizemli barınağımasum yüreğimirehin almıştınız ey Arnavut kaldırımları

ne çabuk kayıplara karıştınız!

daüssıla mınostalji mine denir bilmemdüpedüz yurtsama bu

ata ocağımı özlerim...

(6 Haziran 2004)

Page 147: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Naime Erlaçin

Page 148: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Çıplak*...

…su çıplak!

post-modern takvimlerin kapı aralığındason kıyımlar olmalı bunlarölümcül yazgısı tornanın

kıyısındantedirgince ilişilenezici gerçek

hızar ıslığıyla kalkılıyor her yeni güne

geçmişten nüksedenkanlı bir perçemdir alnımıza düşençürümüş cesetlerden yükselen ağır kokukızıl haykırış

torpilliyor kara eksenli çağcıl düzenyoksul kediler biriktiriyor kalbimizdeki çocuk

uykunun sedefi paramparçatitreyerek buluyoruzsuya uzanan akça dikenli yolu

yaşamsal gururu saklar çıkınında yürekerdemli o hızardan utanır mahcupinsanca bir dil öğrenmektir soyunmak adamakıllıyüreğin keskin bıçağında yürümek gözü kara

fırlatıyoruz kirletilmiş koşumları üstümüzdenkişniyor içimizin bilinç atısuyla bilenmiş zihnin sırat köprüsündeözlük haklarına kalıyor son söz

yolunu bulur nehir

...dil sudan çıplak!

(28 Ekim 2005)

Naime Erlaçin

Page 149: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Çıraklık!

dinle şairi!“melâl”e karşılık bulamamış

ben de bulamamıştım“gönül”ün bir eşi olmadığı gibiyaban dillerde

günlercegeceler boyu harf yazdımbiçerdöver oldumelifbanın içinde

usta hurufi'de*benden önce ateşlemiş fitilibilemedim!

hani sözden önce şiirşiirden önce harf vardıyaşamdan önce gelen ölüm gibiamacım harfin sırrına varmaktı

bir dolu zarar ziyanyakılacak söz var şimdibir dolu sancılı tanıksel suyu heyhat

çıraklık ah!ne zor işmiş meğerbilemedim!

(*) Hurufi Şiirler: Hilmi Yavuz

(30 Mart 2005)

Naime Erlaçin

Page 150: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Çöl Şiiri: DİNGİN İSYANLAR...

“bir uğultu kalıyorbir uğultu, bir uğultuhiçbir çölü geçemeyenlerin kalbinde…”*

çöl kolay geçilmez!

olsa olsakumdur taşınan geceden gündüzebir tepeden diğerinekafan karışır sadece

“dingin isyanlar fışkırıyor yüreğinden”dedi biri senin için

“çöl de geçilir! ” diyemedikçedönemedikçebaş kaldırıp yaşamın içineisyanın suretini taşımaya mahkûmsun dizelerinde

sunturlu sevdaların koynundan yankılanarakbir esintiye dönüşecek yaralı gönlünisyan yetmez!eylemsizlik bu yalnızcadonup kalıvermek çöl ortasındaelli dereceden taş gibi atlamakgecenin zemheri soğuğuna

yepyeni bir hayata yürüyüp geçebilir misinacıya filan boş verip ardını toplamaksızınkırıp döküp, yaralanıp haykırıp “çöl de geçilir! ” diyereksen ona bak işte!

gerisi “dingin isyanlar” yalnızca

belki bir düş alıp koynunauyumak en doğrusu……….

(*) Murathan Mungan: OMAYRA – “Çöl İşaretçileri VII”

(30 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 151: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Çöl Şiirleri 1 / Çöl...

değişecek içimdeki iklimyürüyecek çölo ki benibana saklamıştı

susuyorumdilsizliğe akıyor zaman

dokunur elbet yüreğe iğde kokusuraks eder yılan sözcüklerleçapaklarını yıkar bir gün gözlerimizin

korkunun çığlığını dinliyorumsüzülürken bireyliğimderin bir susku canlanıyor çeperlerimdenasıl da yongaya boğuyor adamı

ah çöl!iyi saklasen büyüt beni

(9 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 152: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Çöl Şiirleri 2 / Öteki...

özleyenim olmasınağırlayanuğurlayan

kum devşirmesi ister bedevilikki zamansız gömülmesinbedenim hüzünlere

yıllanmışbenlerim eyiçtimaa vaktidirkalkın gidelimruhumu sökeceğim

“öteki”çölde bizi beklemekte

(9 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 153: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Çöl Şiirleri 3 / Sıra...

yazar mıydımşiirce ölmeseydimçöle kanarken böylesancıyla uzamasaydı tırnaklarım

sorar mıydım kendimiserin bulutlara terk ettiğimhuş ağacındanyıktığım surlardan

doğmazdım güneşle meselâtaze ölümler üstüne

ah keşke!

keşkeleri yutuyor zamançabuk öğrendimkatlime sebepbir ejder bıraktı geride

vahşi!

bu ikindicenazemi çöl melekleri kaldırsınşiirin çılgın çocukları tutsun yasımı

savılsın sıram böylece

(9 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 154: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Çöl Şiirleri 4 / Adı Aşk! ...

mavi bir şimşeğe dönüştüğündeaştığında çölü erkek ve dişiyürür duygu

secdeye varır önündeirili ufaklıçarpık bütün harflerkuma gömülür kuşku

çok susmuş bir yanardağ gibikükrer nefeskum saygılıgerisi düş

başımı yaslarım göğsüneister otururuz el eleister çölde çoğalır

benim olur elmaları göğünadını 'aşk' koyarım sonra

(9 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 155: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Çöl Şiirleri 5 / Yanılgı...

rüzgâra yayılmıştüldür yanılgışakağımda zonklar acışaşkınım ufkun netleşmesine

yağmuru çalmışlardıbilmiyordum!

aldanış değil busözün ağlayışı

kaderci bir yıldız yörüngesindemülkiyetsizliği resmederek gidiyorumölüymüşüm gibi çölle buluştuğumda

gücümne eksik dündenne bir fazla

ben aynıyolhep aynı

eğri bir duruştu kendine yanılan

(9 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 156: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Çöl Şiirleri 6 / Pusula...

gittim sanmıştınız değil miöldüm meselâ

yanıldınız!

soğumazdım düşlereyol vermezdi ezeli kadınlığımiçimdeki haylaz çocukkum kervanlara adanmış yazıcılığım

siz bilirsiniz tükenişio gün sorun bana

göğe yansıyanılgım ölüsüdür aldatan sizisade bir kaftanca kuşandığımçöl yalnızlığım

şarabî duygular sıvaşır reddimekimi gün dik başlıkimi uysalacılı tutkular yapışır eteğimekumullar ezberlerim gece gündüzketum bir ölümdür artık her dize

sorarım:“ne güne durur pusulaavucumda sır gibi sakladığım ”

düş yetimi zamanlara bırakınız sorularınızıibresiz günlere

(9 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 157: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Çölde Yolculuk...

baldıranın kurtuluş olsun zifir sularayüreğin eşkıya fırdöndü uykularavakitsiz bir heyelânda bul kendinibaşkaldırmayı unutma

özde gerçeği saklar arkaik öykülerbütün yollar çöldenkervanlar kumdan geçer

geçmişi kundaklayanölümcül libaslar biçtik karmaşadantoprağa kavuştuk sonradaraldı soluğumuz yanıtsız sorulardan

oysaki susmayı seçti kumtutkuyla esirgendi yolları çağıranyolların çağırdığı dik duran yolcular

yoklukta gizliydi varoluşçölden başladı bütün yollar...

(9 Şubat 2004)

Naime Erlaçin

Page 158: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...D a ğ A s l a n ı....

rengini erke terk etmiş insafsızlığa inatgök mavisi bir ışık doğarhayatın kahverengi kilindenezeli damgasını bırakır heybetiyle bir canağzında korkmuşüstelik cesur ve kekre bir tat

örselense yıkılsa ah!o an dikilir ayağalâlettayin bir ölümde dirilmek üzere yenidenvurulan hep odur lâkinyenilgiyle dönerumutla çıktığı her seferden

ne güçtür sevgisizliği ötelemek ey çocuk-sevdasızlığı-kenger otu ayıklamakturkuaz bir bahçede ne zordur

yıldız alacasında tutuşur dikenli yürekdağdan doğmuş bir aslanıninine çekildiği saatlerde semirir acıyaraya süngü çekengül yaprağı sessizliğinde

bakışlardan anlarsınızheybetli birinin vurulduğunu

sokulun öyleyse göz hizasınatenden ruha karanlıkta el yordamıyla gider gibiazat etsinler sizi bu ülkedenvakitlice somursun taşlarınızemsin aslanın saygıdeğer ağrısıyla bezenmişonuruyla mücehhez soylu bezginliğini

bir ucu zorlu sağaltımdurgun su tortusuöteki uç mavideli bir turkuaza doğru…

(8 Kasım 2005) – “Turkuaz” Dosyasından…(www.blogcu.com/nimo)

Naime Erlaçin

Page 159: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Dağ Yolu... (Emin AKDAMAR'ı anarken)

saklısına geldik suyungeçmişin karasınasöz delikşiir askıda

ben dağa gidip geleyim yinekuluncumu sıvazlasın ağrıdığı yerdenşiirle halleşen toprağı bilirağaçtır çünkü tek alacaklısı

sorguda nasıl durur uçurumya dasonsuzluk yakışır mı acıyabiliyor muyuz bunu?

şiire soralım ustam!

sizayrılığı anlatın yas keçesinebenen iyisi dağa yine

tek cümlelik bir ağıt yakar gibibalın çürüdüğü yere

Naime Erlaçin

(24 Ağustos 2007 – Emin AKDAMAR’ı anarken…)6.Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 64('Bireylikler Dergisi, Eylül-Ekim 2010, Sayı 34, Sayfa 25)

ÖLÜMDEN BAŞKA

çünkü uçurumum kısa

buraya kadarve ben ağzıma kadar doluyum

hayatıbir yudumda çekip içime niye gidemiyorum?

bir şiirin zor dizesi olsambir sözün buharlaşması ya da

artık nereyeyseartık nasılsaartık hangi sözse

Page 160: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

her şeyi sıralayıp sırayı karıştırmak sonra yineyanisaçlarını dağınık bırakmak gibidağınık yaşayıp dağınık bırakmak her şeyi

atlıyorumaklımdaki uçurumdan:ben hayata ne söyleyebilirim ölümden başka?

(1 Haziran 2006) - Emin AKDAMAR

Naime Erlaçin

Page 161: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Dağlarıma Yürüyorum...

can suyumdaçılgın bir nabız atıyorgüm güm!

zonkluyor beynimalazlanıyordüşünce çardağındaşarabiye çalıyor rengim

öptürüyor kendini hayatistesem istemesem deyaşanacaklar bitmedi henüzsıyırıp tenimi yalanlardancesedinden atlıyorum renklerinpaklanıyor dünyayol arkadaşım mavi oluyor bugün

tedbirsiz bırakıyorum benliğicezaya dururcasına iniyor duvarlaryıkılıyor sığınaklarkılıcım kınındabirbiri ardına patlıyor çıbanlar

taze pınarlar yürüyor kılcallarımataze sürgünler sürüyorum

nasır bağlamakta yumuşak yerlerimkorkunun mezarını kazdım tırnaklarımlasoyuyorum ruhuanlamayı öğreterek kendimeokunaklı bir mektup kadar sadebaş etmenin şavkı vuruyor alnımataze bir bayrak dikiyorum

seçenekler tükenmişti yol boyudörtnala koşuyor lâkin esirgeyen rüzgâruyanan bir çingene var gündoğumu aynasındaayak seslerini duyuyorum

güm gümgüm güm

dağlarıma yürüyorum!

(27 Ağustos - 18 Eylül 2003)

Naime Erlaçin

Page 162: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Dalgakıranım Yıkılıyor Bağrımda...

güneşi sevdim bu sabahsarıya vuruluptoprağa ana oldumşart oldu sevmek şiiri

dalgakıranım yıkılıyor bağrımda

nöbete durmuş âşıkçael değmedikvahşi bir harmandagözükara sevdalıca gürleyipaçmışım göğsümü dalgalara

değil mi ki şairin hayalikıyıdan enginlere açılmakuçmak şahince sözcüklerle belleğindeşart oldu o haldeefkârdan olmalı harcımsermayemyaşamışlığım:ürpererek dikizlerim ufkuyoktur silahım gayrikuşandığım dilden başka

sözcüklercilveli bakiresözcüklersürtük birer fahişekırk kapıdan dönmüşlerse bileürkerek dokunup okşamalı

hüzünlüdür kimisielemliduyarlıBâbil bahçeleri misalikadimdir bazıları

sözcükler varneylesin şair, cihana sığmaz!dillerin sultanı

döşten damıtılır erk sözün baharındabiliriz tutulmaz çatlayan tohumen kalınen babayiğit kabuklarda

şart oldu o halde sevmek şiiridalgakıranım yıkılıyor bağrımda!

(15 Nisan 2003) - Şiirle Monogamik Sevişmeler Dosyasından...

Page 163: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Naime Erlaçin

Page 164: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Delikan! ...

Kuman’ımKıpçak’ımKırım’ım ben

Moğol istilâsıyla kalkışır kanıminfilâk eder yüreğim ıssız bozkırdaHacı Geray Hân’ımey hanedanım!

hangi öyküyü anlatsamsonunda “ben” olur“biz” olur“siz” olurve atalarım

saçları iki belikyanakları alayva çiçeği analarım*

dillensem ey yar!anlatsam kinice masallara dayanır her bir yanım

yayla yürekli cengâverlerimsevdalı erlerim benimbir parçam şamanbir parçam tetik-dumanher parçam i s y a n k â rbir kurt kadınım

özümün özü Geray Hân’ım:kudretim topraktan fışkırır ey!destanlar eteğime dolanırdurdukçalav misali kaynar kanım

bendelikanım

(*) Yüzyıllar boyunca acımasızca sindirilmeye ve “assimile” edilmeye çalışılmış birsoydan doğmuş; derin acılarla, ailesi ve özellikle de ikiz kardeşinden ayrılmak zorundabırakılmış; sonuçta yolu, Odessa-Kırım’dan 1890’larda önce İzmir; 1. Dünya Savaşı veMilli Mücadele yıllarında Adana-Çukurova’ya düşmüş; o yılları Toros dağ ve yaylalarındageçirmiş olan; üzerimdeki hakkını daima minnetle yad ettiğim çok sevgili ve rahmetlianneannemin anısına...Adana’ya vardığında yabancı bir isim taşıyor ve farklı bir dine mensup görünüyordu.Müslümanlığın günah gibi saklandığı bir ülkeden geliyordu. Fevkalade donanımlı vekültürlü bir hanımefendiydi Makbule Ninem. Özüne doğru, sözüne sadık ve yerigeldiğinde isyankar...

Page 165: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Koşullar ne olursa olsun, başını dik tutmayı bildi ve asla ezdirmedi kendisini. Üsteliktarifsiz sevdirdi....

Gelmemiş olsaydı eğer, ben doğmamış ve O’nun soyu İkinci Dünya Savaşından hemensonra diğerleriyle birlikte Sibirya’ya sürülmüş olacaktı…

Büyüktür Kırım acıları!

Her hayat, içinde kendi öykülerini taşır....Göçler var türlü türlü…

(16 Mayıs 2004)

Naime Erlaçin

Page 166: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Dışbükey...

ehram taşlarıyla sırtındanereye kadar yürür insannasıl sevişir uykuda kurumuş dudaklarzulümden ruhsatlı asırlar eteğinde

susuzdur zamanaçgözlü ve masumkanatlanır usmuhakeme iflas eder yangın isindeçatlak tenli bir kitabe kadar ahrazrahmet özleyen mezar sessizliğinde

koşar orada içimizin divane atışahlanır dörtnaladelirmiş bir ırmağın kıyısında kişneyerekserüvenin kanlı teri siner serazâd yelesine

koşumsuz at çılgınlığından ne anlar insansırrını çözer mi suyun ve ateşin ve rüzgârındışbükey bir aynanınpitoresk inikâsından ne anlar!kader karasında büyüyen sevda sarısından

göğsünde sebepsiz bir hançerdenne anlıyorsa o kadar işte

bu ne bu!

bilemedin ey insanuçuşan yelelere sakladığın yalnızlıkyol arkadaşındı senin

(6 Ekim 2004)

Naime Erlaçin

Page 167: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Dinle Nathalie! ...*

herkese bu evrendeaynı uzaklıkta aşkbütün ahlarbaşıbozuk birer fırtına içimizde

dokunmaz kimsenin ağrısı kimseyekör metalle delinmez hiçbir sedef

incimizceberutta kelepçeli solgun teslimiyetdeniz sinsideniz kuytuağır kanamalı ruh adına ant içer sessizfırtına uğrağındakasırgadan artakalan derin uyku

sözün tutuştuğu yere kulak ver Nathaliesen ki bu denizlereCafe Puşkin”i armağan edensin

her dalga bir sirenher esrik dalgaaşk mesafesinde bir suç duyurusu

katil sulardan şehvetle fışkırannağmeleri gömdüğün bin ahdan sorumlu

(2 Aralık 2005)

(*) ” Nathalie”: Gilbert Becaud’nun ünlü şarkısı.(Şiir, blogcu.com/nimo sayfasında Becaud ile ilgili yaptığım resmi gören ve bu şarkıyıbana gönderen genç arkadaşım Nefise Nar’a, sevgiyle ithaf edilmiştir.)

Naime Erlaçin

Page 168: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Dinle! ..

-Sevgili Kemal Tetik’in ardından Nefise’ye…*

vazgeçkısauzunömür biçmekten

yalansızlığını anla tül kanatlının!arıyla çekişmesiniolabildiğince yalın

yatağını kar’a seren ey!yürek ateşinikendinden gizleyen

bilinir mi yalnızlığı bir kurdunkükrediğindea d ı m a d ı myaklaştığında ölüme

hikâyenin en çetrefilli yerindekanat seslerini duy bir tek

gelincik tarlasındaki kelebeği dinle!

(*) Kemal Tetik: Sevgili Nefise Pınar’ın ağabeyi…

(17 Haziran 2007)

Naime Erlaçin

Page 169: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Dipçik! ...

I.

uyku dahi dipçiklenirFellini filmlerinden fırlayınca gölgelersokak arası sevişmelerinden Puşkin’insu durmaz akarşefkatini böler gün gecenin şehvetine

imgeler paramparçameşruiyetini yitirir dil

simgesele geçeriz….

II.

tabletlerde kalmıştır suretimiztaş yazmalardan bakar öyle mahzunöyle külçeHatti ülkesinde salınan melez güzeli bekler gibibir papirüs esintisi savurur Likurga

tutuklanır mavi Kubaba’nın* memelerindelacivert bir hüzne gideriz

“kimse kurban getirmez, herkes ölürse! ...”**

III.

böyle gelir ananlamını bulur eylem böylece

çift kişilik çardak altında inatçı iki aşıkkızıl öpüşler bırakır sevdalılarahayata yazılmış karşı bir şiirdir artıkgüne çentik atmak yeniden

ötesi arzulu bir dirilişamansız dipçiğin kısırdöngüsündegeri dönüş Puşkin’e

ve direniş!

gerilir tülümüz hükmeden geceye

…………..

(*) Kubaba: Kibele(**) Hitit kralı II. Murşili’nin duasından…

Page 170: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

(28 Şubat 2005)('ZERENZE' - Hayal Yay. Haziran 2009, Sayfa 43)

Naime Erlaçin

Page 171: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Dönüşüm...

vakitsiz yağmalanmış takvimin koynundasabır eğiriyor ağrısıyla ürperenfırtına eliyor kendisine

ceza makbuzuyla gezerarka cebinde hayatyıkık bir mendirekte kundaklanırsonsuzdan medet uman ayak

köklü köksüz değişim yeterli değilnedir zehrin ucunda çetele tutmakdevretmeksıradan bir çığlığı sessiz kıyılara?

yağmayı göğüsleyendir korkusuz akrep!

“…şiirdenbana kalan,o hiçliği tükenmez gizin…”*

yaşamı fısıldayan dönüşümateşe dair bu limandaşiir cehenneme yürüyor doludizgin

(*) Guiseppe Ungaretti

(Eklenme tarihi: 23 Temmuz 2009)

(ZERENZE - Likurga Susları, HAYAL Yay., Haziran 2009, Şiir Dizisi 28, Sayfa 68)

Naime Erlaçin

Page 172: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Durmayın İlâhlar Kutsayın Beni! ...

I.kutsayın beni ey Vihara*rahipleri!sorulmamış sorular bağışlayın aklımabir kadın okyanusunda yüzmenin bedeli neyanıtlar bulmalıyım er dünyasındagüç verin bana

nasıl anlatılır sıra dışı bu serüven?

dipsiz mavidenefessiz kalmak gibi bir şeyfırtınalı denizde yem olmakya da olmamak köpekbalıklarına

çözülsün dillerimsöylesin Somali’deki çığlığınâhenge nasıl dönüştüğünü anaerkil adalarda

tanığı olmalıyım sevdanın ve acınınAmazon ormanında kendini doğrayışını kadınınidamlık sanığı çılgın ihtirasların

başım isyanla dikleşmelisıkıca sarılmalı özdeki erketanrıça Şakti’nin** evinde

sırlarınızı verin!açın özümün taç yapraklarınıçırılçıplak soyulsun ruhumgiydirin yeniden hikmetinizleki incilerden âlâ, Belkıs’tan Züleyha’yaöyküler dizeyim onlara

aşkı anlatayım ve nefretizıddı ile kaim erkeğinözsuyunda iktidarla çiçek açan kudretikadının tende uyuttuğu gizlerleyerin yedi kat dibinden fışkıran hiddeti

eziyet nedir bir kadınagururu ile oynanmadıktan sonrasakınır o an yüzünü bulutlarsıtmaya tutulur gök şiddetindenkorkarincitilen kadının Afrikalı öfkesinden!

çanlar şiirle çalsınlânetlensin muhterisler darağacındaeşikte titrerken güvercin yüreğimşiirle açılsın kırk kilitli kırık kapılarki sevdayı yitirdiğinde ölüme debdebe ile yürüyenLeylâ’dan söz edeyim onlara

Page 173: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kays’ın kum’a kavuşmasından,Truva’nın mürai atındanHelen’in Truva’sından meselâ

II.dipdiri kuma gömdüler sahrada benikısrak üstünde, bebesi sırtındakoşan bendim Asya’daki bozkırdaKafkasya’da soğuğa bırakıldımOrtaçağ’da yakıldımbuza karışırken ruhumvahşete kurban sevdanın ardındansessiz bir çığlık ve anıtsal yüreğimledimdik ayakta kalandım

kudretim özümde gizliderin mavidedonatın, dönüştürün aklımıtakdis edin beni bilgeler

ilâhların yardımı olmasaKADIN’ı anlatmayaKADIN’ı anlamaya güç mü yeter?

armağan istiyorum sizdenuzatın elinizidurmayın ilâhlar, durmayın kutsayınya daebediyen susturun beni!

(*) Vihara: “Karma”'ya (ruhgöçü) inanan Budist rahiplerin bir araya geldiğimabet.(**) Şakti: Öz ve farkındalığı simgeleyen, ancak tezahür ve hareket gücü olmayanTanrı Şiva’nın eşi. Canlılık ve enerjiyi temsil eder.

(27 Ocak 2004)

Naime Erlaçin

Page 174: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Düş Yorgunu...

melekler kadar sessizçıkış izni olmayan bir oyun bu

kazanmaklakaybetmek arasıikili direnç

üçüncüyü bizden sordular

eşikte buluşunca gelecekle geçmişkökünden sökülür sorularyasaklardan yorgunyokuş yukarıkayıp cümleyi ararız

ipeğimizdüş yorgunukimse bilmez nereye kaçtı yüzümüz

('6.DEKAD' - Hayal Yayınları, Birinci baskı Ocak 2008, Sayfa 33)

Naime Erlaçin

Page 175: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...DÜŞ ZENGİNİ...(Düz Yazı)

Okunaklı ile okunaksız, olanaklı ile olanaksız arasında kurulmuş köprülere benziyorhayaller. Kimi zaman çalınmalarından, kırılıp yıkılmalarından yakınıyor, mutsuz çığlıklaratıyoruz. Kâh derin ve sessiz bir isyana sürüklenip kızıyoruz; kâh hüzün şarkıları başkaldırıyor yüreğimizde… Kim çalıyor hayalleri; neden ve nasıl çalınıyorlar? Hayal miyoksa gerçek midir yitirdiklerimiz? An geliyor, istiridyelerimizde özenle sakladığımıznadide incilere arsızca uzanıyor yabancı eller.

Çalınan, belki de yalnızca gerçek!

Hayalsizlik, yitirmek midir kurgulanmış, beslenmiş ve büyütülmüş bir içselliği; gerçeğinefsunlu izdüşümlerini? Onlar ki sürmelenmiş kapı aralarından, kalbin pervazlarındansızarak, peyderpey doluşmuşlardı kişisel evrenlerimize. Eteklerini ruh ve beyinlerimizinince oyunlarında savurarak, bilinmeyen bir âlemde sonsuza doğru raks ederek gizemoldular. Has benlerimizde oylumlanarak iç dünyalarımızın bayrak serenlerinedönüştüler. Bizi bize anlatan, “biz”ler oldular. Hayalleri düşürdüğümüzde, “biz”leri miyitiriyoruz acaba?

(Bazı sorular çıkmaz sokaklara benzer. Orada yanıt aranır sadece. Asla bulunmasada…)

Bir hayal; herhangi bir hayal, ulaşılmazı tanımlıyor nedense. Gün gelip degerçekleştiğine inandığımızda, sahici ve acımasız bir dünyanın sıradan mutsuzluklarınadoğru tebdil-i kıyafet yola koyuluyor hemen. Bu da bir tür hayalsizlik… Ve haksızlık!

Ne yaman çelişki!

Yıkılıyor düş kaleleri o gün. Eleme gark oluyoruz. Dönüşüme uğramadıkları sürecekurtarılmış birer ülke olan hayaller; güçlü fırtınalarda bitap düşerek, dışımızdakisahiciliğin sarp kayalıklarına vuruyor. Yangınları belleten; zalim, karmaşık ve zahmetlibir hesaplaşma dönemi geliyor sonra. Kurumuş göz pınarları kadar sancılı bir sayrılıkdolduruyor yaşamlarımızı. Hayalsizliğin karanlık âlemine dönüyoruz gerisin geriye. Sertdarbeler yiyoruz. İçimizin duvarlarına yapışıyor etimiz. Hayaller de kanıyor, ne yazık!Önce, esmerleşen dünyanın savurduğu balyozun ucunda; sonra köklerimize kadarişleyen soğuğun bıçak sırtında hurdahaş oluyorlar.

Kırılıyor hayaller, düşüyorlar.“Biz” düşüyoruz, paramparça.Evrilirken devrilmek gibi bir şey bu...

-ilk hayal düştü göktensöz:ayandon fırtınası

bir incir yaprağında buluştulardumanı tüten aşklar yazıldıdüş ırmaklarına

sırrına dokundukça cayırtılı bir uçurumunkalbinden kopartırcasınabüyülü zamanlardan kalmış imlâsız tümceleriçöllere dönüş yolunda bir daha düştü

Page 176: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

“son düşen”

sancıyarak dindirildi fırtına!

“Düştüm ah, üşüdüm” demek ne zordur! Ne zordur, sıfırdan başlamak her seferinde.Bir meczup gibi yeniden yaratmaya çabalamak hayal suyunun kimyasını hiç yoktan;nafile çırpınışlarla yüreğini yazmak oraya ve sonra, üzerine düş köprüleri inşa etmek.Ne çok acı çekilir rengini yitirmiş hayallerden… Kalp çarpıntısı ve bitimsiz özleyişlerle nesık geziniriz azgınlaşarak bentleri deviren sulara teslim olmuş an(ı) lar köprüsünde…Ve gezindik defalarca. Kilitliydi çıkış kapıları. Biletsizdik üstelik. Hayallerden aksedenerişilmez doygunluğun siyahî birer gölgesine dönüştük çoğu kere… Kül ve ateştengeride kalan; gözleri suya dikili tohum yaratmayı belletirdi oysa. Doğmayı vedoğurmayı bıkmaksızın…

Unuttuk! Suyu ararken tohumu unuttuk biz. Hayal tohumlarını… Üstelik yaşamaktıbunun adı. Yepyeni hayallere, hayata davet…

harfin kıyısında ey narin duygusevgili uçurumşiire ağlayan bil ey!

soğuk bir intihardanumarsızca kaçan kalbinumutsuzluk atındakedere tahvil olduk biz

“olanaksız” kalayım bırak“okunaksız” oku böyleeskitilmemiş ağrılarla ovbuzlaşan bedenimi

saf bir sıfat bağışla alnımabir haz:

“düş zengini”

isterse soğuk bir sızı olsun yolculuğumkışkırtsın beniana rahminin perdesini aralayanmüphem bir hayal gibi

Düşleri suya yazmamak için yeniden, aklımı hayallere rehin veriyorum. Oysa acı vegam mülkümdü benim. Yoldaşımdı. Duygu yine de tutuyor ellerimden. Aşkla veisyanımla dağlıyorum an(ı) lar köprüsünü. Başkaldırı adına ne varsa bildiğim; zırhniyetine kuşanıp, kazan kaldırıyorum hayal yitimlerine.Tutunuyorum…

Kendimi sahipleniyorum, anla!Ve masumiyet ve şiiri…

Page 177: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

HAYAL Dergisi – Nisan -Mayıs -Haziran 2006, Dosya Yazısı, Sayı 17)('GALİLEO' - Hayal. Yay. Ekim 2009, Sayfa 7)

Naime Erlaçin

Page 178: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ebabil Kuşları...

keskin bir satırdıkendime indirdiğimsarı yüzleşmelerden geçtimsuskunluk taş göğüs kafesimdedudak boyu ağlamak neydi kiacıdadarasız ağır çekerdim

“hayat önüne katar” derler adamıben hayatı sürüklerdim

ebabil kuşları neye benzer bilemedim hiçgörünmezdi geldikleriadak çaputları asar zafer ötüşlerinekazanır ve giderlerdiçarmıha geri dönerdim

'ne var bunda?herkes kendi çarmıhında'demeyin sakın!

zor oluyor acılaraklın teneşir tahtasına uzanmakrahmin sıcak duvarlarıyla tanışmakyenidenyenidençok zor oluyor

ah gönül!senin de bir beden dilin varbazen papatyabazen yılanmezarlık kokusu taşır ebabil kuşlarınkendimi yaralarım böyleateşe veririm iğde çiçekleriniyürek kapkarakatran

bahar buğusunda naralarınhurdahaş olur dakendinden yorulur mu insan

şimdilik yazı beklerim benyaz, ölüm için güzel bir zaman

söyle neye benzerdi ebabil kuşların?

(18 Mart 2004)

('Şikâyetname' - Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 14)

Page 179: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Naime Erlaçin

Page 180: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ecinniler...

gündüze salıyorum gecenin cinleriniyaprak yiyorlarkibirliözünü bilmekten oysane bir eksikne bir fazladır bilgelikaşkruhla birliktekoşulsuz vermek bedeni

biliriz en çokhangi külliyattan yürür meşruiyetsırasını şaşırır anarşi ve aykırılıkhangi giriş taksimi söyler biziinlerken kanunçalgıcının parmak uçlarındaağlarken şair uzakları anlattığında

adresine teslim edilmemiş mektuptur her şiir

hüznün peşreviylesürme çeker gönle küçük yaratıklaryarasına bant arar kalbinde birinasıl yalınayak geçilmiş olursa olsunayrılık ateşindenbiliriz annem!sonuncu faslındayız ezilerek büyüklenmeninsuçüstü halinde bileölüme dans eder ecinniler

bir mektubun satırlarına geceyi uğurlarım ben

(15 Haziran 2005)

Naime Erlaçin

Page 181: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Elveda Lotte! ...

iç makasıyla değiş tokuş ediliyor acıkendini anımsatıyor külde seğirten eylemdinginlik peşinde aslına voltalıyor“suça katılan”* durağan katatoni:böyle yolculuklardır içe aksırdığımızayaz çemkirdiğinde sütten kestiren!

inadına koşuyor aymazlık hizalayan biriintihar kuşanıpvirgül bırakıyor Werther’in çoğulcu belleğine:kış kalbinde incelikli bir tohum gizli

ense kökü delimsirek kükreyişboyun eğiyor avucundaki bisturitinde kök salan hiç’e

kestimkesildikkesildiniz!

yaşamsallığa dair bir edimdir hediyemiz

'elveda Lotte! ' **

(*) “Suça Katılanlar”- J.W. von Goethe(**) “Genç Werther’in Acıları” – Werther’in son sözleri (Goethe)

(4 Mayıs 2007)(6.Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 19)

Naime Erlaçin

Page 182: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Emin Akdamar - Kitap Duyurusu...

“PARANTEZİN İÇİNDEKİLER” - Emin Akdamar (1955-2006)İdil yayınlarından çıktı!“Parantezin İçindekiler” mart ayının ilk haftası kitapçılarda!BİREYLİKLER dergisi ile birlikte istemeyi unutmayın!(13. sayının ücretsiz ekidir.)

……………..

“ Ölürsem şiirlerimi internette çarçur etmeyin, toparlayın onları! ” (Emin Akdamar)

“Parantezin İçindekiler” projesi yukarıdaki vasiyetten yola çıkarak gerçekleştirildi. Buyolda katkılarını esirgemeyen ve emeği geçen tüm arkadaşlara; onca işinin arasındadostu/ dostumuz/ustamız Emin Akdamar için bir kitap hazırlamayı görev edinen SevgiliHalim Şafak’a ve dolayısıyla Bireylikler Dergisine; gerek şiirlerin temini konusunda,gerekse maddi/manevi özverili yardımlaşmasından ötürü Sevgili Çağıl Ener’e içtenteşekkürlerimi sunmak boynumun borcudur.

“Parantezin İçindekiler” bir anı kitabıdır aslında. Elimizde hala sayısı bine ulaşan şiirvar. Derlenip toparlandılar ve dosyalarda muhafaza ediliyorlar. Umuyorum ki bir gün,yine bu güzel insanlarla el ele verip, onları da Akdamar okurlarına ve dostlarına kitaphalinde ulaştıracağız.

(1 Mart 2007)

Naime Erlaçin

Page 183: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Emin Akdamar...

24 Ağustos 2006

Yasımız var!Çağdaş şiirin değerli kalemi, ŞİİR USTAM Sevgili Emin Akdamar'ı kaybettik. (1955 -2006)

Acımız büyüktür. Ve böyle günlerde susmak gerek...

Nurlar içinde yatsın, çok emeği geçmiştir genç şairlere. Ama ne yazık ki hatırlayanı pekaz!

'ben hayata ne söyleyebilirim ölümden başka? ' diyordu bir şiirinde....

Son şiirinde ise ('Ve Veya') :

'sözcükler kalır o yolculuk bir tünele girer yeniden'

dedi ve gitti...

Üzgünüm usta, özleyeceğiz seni ve asla unutmayacağız:(((

Naime Erlaçin

Page 184: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Enheduanna*...

ey kutsanmış rahibe!

resimde minyatürdükşiirde metaforsöylemediler Şamanın öldüğünübüyü yok masal bitti

sürdüler nesneyi öznenin önüneher devirde bir adı vardı meşruiyetinbir de kocamış kadınlareteklerinde sözü kan ile eğiren

“inandım şiir konuştuğu yerden susarmış”**

sığındım ki şiireyok saymışlar masal sürücüleriniana rahminde yuvalanışını sakıt ezgilerinay ayrılmış yerdenyerküre artık ergen

fahişelik neden bu kadar uzun ömürlüşimdi anlıyorum Enheduanna

(*) Tarihte adı geçen ilk kadın ve Sümerli şair… (M.Ö. 2300 -?)(**) Ayten Mutlu

(16 Ağustos, 2007) - 6. Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 72

Naime Erlaçin

Page 185: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ennui! ..

şimdi canın sıkılıyor ya bu amiplereen yalınen yalan fotoğrafına bakıyoruz hayatınen vurucuen deli(ci)

fazladan bir joker gibi konuyorlar hileli ellerearsızca sırıtarakşehevi bir doygunlukla illet gibiçalıyorlar masada ne var ne yok

gözünü dikme virane koyaklarımayatıştırmaya kalkışma istim üstündeyimtopla şu zincirleriyalnızca yokluktur büyüyenyoklar âleminde

amipler bilmez boşluğun anlamınıdoğuştan öğrenirler parçalanmayıçoğalırlardeliliğin onurlu yüzü düşer bize

ne kalır geridehangi mecburiyetkafalarımızda yuvalananuru kırbaçlamaktan başka

şaşırtmasın kanserojen bu gelişmehangi hayalperest demiş şiirin kalesidir diyeistilâ edilir ve hiçe dönüşürken onurlu yalnızlık

şiir mi kaldı böyle!

hepsi bitmiş bizden evvelher yer kangren, her yer çürümüşbaşlama sakın sözcük ekonomisinden!bu şarkı benimdevasa bir sözlük doldururum içineeğer istersem

sus ve dinlekoşuyor uğursuz saranın oyuncak bebeleriamipleri yakala benim içinsıkıca tut, kalmasın hatırımkurtulalım önce ezici ennui’densonra karar veririz ne halt edeceğimize

sevdim bu yalın fotoğraf anarşisiniçok daha güzeldir bir şarjörü okşamakbininci kez soyunmaktan bir aptal gibicesetlerin önünde

Page 186: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

ayna neredevuruşacağım!

şimdi kızıyorsun ya saralı amiplereben toplu katliama hazırlanıyorumbil ey!

ayrılıkacıaşkve ne varsa dahailerde yine yazılırönce mühimmatını kuşan gel

tam teçhizat

dedik ya deliyiz diyeizle benidüş peşime!

(20 Haziran 2005)

Naime Erlaçin

Page 187: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Erken Düşen Kar...

kar düşüyor yüreğimemevsimsiz ve biraz erkenmasallar da bitti binbir gecedenüşüdüm yoruldum bunca dertten

gökten yıldızlar iniyor bir birdünya susuyor gurbeti susuyorum benörtüyorum üstünü can suyu vermedenüşüdüm buz kestim çok yoruldumhasretlik ağırdı binbir geceden

bir tutam sızı armağandır gönlümdensevda türkülerim aşk şarkılarım tutkularımdizelerim ki hepsi ayrılıktı kendimdengidiyorum güzel kalın dostlarhoşçakalın gidiyorum bu âlemden

hüznüm emanettir gökyüzünebakarsınız bir güngöktaşı olur da düşer göklerden

(07 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 188: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Eski Şarkılar...

kayboldu say aşkıbir koku kalır geridebir de eski şarkılarruha yapışan

ıssız bir kıyıdaaksisedadır bazenkumlara sağılırgece sesi duyulur derinden

dalga sesiaşk sesişarkı dilinden

“caddeden sokaklara” inciler dökülürsoyutlanır cisminden insanoğlusafi yürek kalır geridebazen geçmişten bir ezgi“huysuz ve tatlı kadın” diye seslenen

“ayrılık” ne içli söylenirdi bir zamanlarşarkılarda vurulup düşerdi insan

sevdada ayrılık olmaz oysaayrılık şarkılarda kalır

(03 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 189: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Eski Zaman Resimlerinden...

Piri Reis haritası ile sürgün yüreğindeküreklere asılıyor son forsa

deriler yüzülüyorkelleler alınıyor karanlık kule diplerindeyorgun çığlıklarla inlerken ibrişim saraylarsoluyor ferace, çiğneniyor gülcan çekişiyor yeniyetme bir şehzâde

başı önünde onurlu tarihinkafiyesi bozuk şiirler kadar mahzunhas odalarda dirlik ihtişamı yok artıkalacak topluyor geçmişfanilerde

nasıl ödenir bu borç

karar kılarken hicaptasuskun, mağrur Anadolukefaret bedeliyle hesaplaşıyor umarsızmihmandarını yitirmiş yetim kadar yalnız

ağlıyor Anadolu

açıl ey uyku, uyan ey kader!şadırvanların firarıve bu topraklara basılan mühürler hatırınakameriyelere gün doğmalıharemlik selamlık tarifsiz sızılarsağırlıktan özgürlüğe uyanmalıçılgın bir kısrağın yelesi vekırılgan dişinin tel kâkülünde

hikâyeler düşürmeli çinilerahraz gönüllere

hazin bir nağmeler silsilesidir geçmişeski zamanların ud sesindeâhengini yitirmiş

can havliyle asılıyor küreklere son forsaağlıyorhüzzam bir şarkıyla dilinde

(02 Aralık 2003)

Naime Erlaçin

Page 190: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Evler ki! ... 2

bir kırgınlabir küsküne muhabbeten uzak memleket

farz-ı muhal’den sayılır orda düşler

kendi çölünde ağlar kimisikavuşmayan nehirlerinsu yataklarında

yoktur daha cansızı solgun resimlerdençatlamış göz pınarlarında matem tutanhüzün gecelerinden

geriye sarılması olanaksızbir film şeridi

özü kısırözü kurufakirdir özü

ateşe küskün bir renk kusmuştur hayaller

kimdir suçun faili bilinmez lâkinsanık sandalyesini seçer bir kısım evler

(10 Mayıs 2005)

Naime Erlaçin

Page 191: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Evler ki! ... 3

içimizi sözledik hepunuttuk iç avlumuzuki bizden içre

tepeleme doldurduk hoyratçamezbelelikti çardak altları

kimi günfikirsiz uyuyan yılana inatsessizkaranlıkve derin

ödünç evlerimiz oldukirası ödenmemişeğildik borç yüküyle yere kadaretkendiler veya edilgenzamanın yargıcı erbainde başkalaşırkenevler mi bizi ezdibiz mi onlara ezildikbilemedik

avlumuz en suskunsöylemedi hiç

(10 Mayıs 2005)

Naime Erlaçin

Page 192: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Evler ki! ... 4

tarifi imkânsız bir terk edilişgibi yalnızdık

yorgunyılgınumutsuz

senden geçirdim sonra içimin evinisenin geçitlerinden

çareyi orada bulurdu derin yaraorada sağalırdı imrenerek gökkuşağınamaviye boyardı evreni gün bitmeden

vız gelirdi ince kalın hüzünlerdönüşmezdi acı suya denizlermutluluk seğirirdi parmak uçlarımdahırçın bir sahili sabırla tersyüz ederkengöğsümde açan taze bir güldün sen

sen yeriydiiçimin yaz bahçeleri

ezelden kıyametebildiğim tek evkalbimdekitek şölen

gökten bir elma düşerdi sonra

(10 Mayıs 2005)

Naime Erlaçin

Page 193: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Evler ki! ...1

yaşam değilölüm kokar bazı evler

çok satılanucuz romanlar misali ıssızvaat doluyapmacık aşklara benzer

kanı zehirler kiminin özsuyuyitirir fasl-i müşterekianılar birikirkenkatliam sever bazı evler

dal ucundacan çekişenson yapraktır yaşamakküf kokulumüzmin ağrılar gibidir hikâyeler

iç kanamalardışa dökülüşler ah!her gündoğumunayepyeni bir cinayet gizler

faili meçhul diyorlar adına...

(10 Mayıs 2005)

Naime Erlaçin

Page 194: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Evler ki! … 5

diyorum kigirilmesin kademsiz evlere

nafile çırpınışlarlafukaralaşan mekânlarınyokluk olduğunu aslındaunutmamak için girilmesin

bıçak yansımalara kapılmışaynasına sağırduygusal gerçeklikten habersizgün be gün tenhâlaşanuğursuz evleri kurtarmıyor düşler

evim bildiğimkalbine sığınıyorum küskün hallerdecebimde bir nazarlık saklayarak aşk adına

"gel" deyincekapısından pervasızca girdiğim

çoğaltıyoruz kendimizi bakışlarda çoğalaraksıradanlığa karşı en muhalifen sert duruşumuzlaumre borcu ödeniyor göz bebeklerimizeaşkın mabedi sayılıyor orasıboşlukta bulabildiğimiz en muhkem kale

ölürsem evinde kalayım söz ver!senden sorulsun aşkımız...

(10 Mayıs 2005)

Naime Erlaçin

Page 195: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Eyvanda Uyanış...

gönlün görkemli konağındabir eyvanda dolaşıyorumdağlanıyor açık yaramkabuk tutuyor cerahat

sağalarak çamurdan arîyaşamla barışıyorum

sessiz bir çığlıkta bileniyor düşlerimusul usul uyanıyor yazgının terkisindeyaşam çekirdeğim

köpek sadakatinde kendimikapağı açılmamış kitapça okurkenbir kez dahabuzkıran düşlerin buzkıran yamaçlarındakardelenleri beklemekteyim

sıcak esen rüzgârdır kefilimeyvanın dilsiz taşları şahitaynanın sırrından kadimesmer koyaklarda paralanan ruhumataze mühürler basarak selam vermekteyim

yeni bir anlam bağışlanıyor yaşama

(08 Ekim 2003)

Naime Erlaçin

Page 196: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Firavun...

hüner isterdizamanın süzgecinden akmakvazgeçilmezdiehram kuytusunda havalandırma delikleri

mum alevi nereye üflerdi bilinmeznerede ağlardı kibritçi kızkıyamet çiçekleri açardı avucundaiçinden gülümserdi

mirastırtorpillenmiş hayat el ayasınaparmak izi bırakır kalemşaşırır aklın süzgeci tıkanınca delikayırdında olunmaz gerçek ile sahteninhüzün döker adak ağacında bir çaputhoyratlık sıçrar kırık dallarakibrit söner

hal böyle ikenkaranlığa mum dikmenin âlemi ne!

güzeldir ölümsıradan ölmeyi bilmek güzelpiramide tıkılmış firavun olmaktansa...

(28 Ekim 2004)

Naime Erlaçin

Page 197: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Firenze...

sana varamadım Toscana

öksüz bırakıp geldim San Marco’lu güvercinleriböyle bir şey işte yaşamakeksilerek kötürüm kalmak

kadınla erkekgeçmişle gelecek arasındaantagonist bir gerçeköğretti kikendi yolunu arşınlıyor insankendi köprüsünüşikâyetten hiç bıkmayarak

ey özgür kentçılgın suyerçekimsiz duygu ey!asi nehrine akseden Davud mermerinden gayrıbir tek eskiz kokusunu sevdin sendamardan akmayı hepağaçlara tutunarak yaşlanmayı

kızardı yüzümüzsavaşlarda cadı avı izlemektenutancımızakarından yadigârürkek bir al'dı

neredeydik Firenzehangi unutkan avuntuda kayıpmülkiyetine alamadı Da Vinciiştiyakla göz dikilen ovalarıyetmedi Bocelli’ye dokunmaküzüm bağlarında

meydanlarArno’da Kuyumcular Köprüsü'nden*altın suya pürtelâş inenmelek kuşlarına** kaldı

cevherin bize

kırıktır kanatlarımtutsaklığıma bağışla Toscana

zamanın zulmündendir yanına varamayışlarım

(6 Mart 2006)

(*) Kuyumcular Köprüsü – Eski Köprü (Firenze - Floransa’da Arno Nehri

Page 198: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

üzerindeki Ponte Vecchio Köprüsü)(**) Da Vinci’nin işleyemediği mermeri bir şahesere çeviren büyük üstad - ünlüDavud heykelinin yapımcısı - Mikelanj- Michelangelo. (Angelo, İtalyanca’da, erkekmelek…)

Naime Erlaçin

Page 199: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Gamze...

puslu labirentlerde saklı şiir eyerguvan saatlerde çukur bir gamzeden doğanhangi gökten nasıl kovuldun anlat!

dağ gelincikleriydik saf ve pir-ü pakdupduru geçtik çok yangının isindenalnına nakşedildi acı tebessümyokuşuna akan ırmağa dönüştük

gebe kalırdı söz durup dururkennafile eylemlerinkülrengi benzindeen çetin sayrılıktı nağmemiz

delilik!

birbiri ardına söylendi hüzün şarkılarıiçe bakanmırıldanışlar bulaştı ağrıyan güzümüzekırık hecelerde pörsüdü dudakcennetten kovulduğun gece

kendinedir insanın ağrısıyarasına tuz herkesateşle yüzleşince hiç olmadığı kadaremanet bir çehredenereye düşer gamze?

alnımızda sırıtarak yürüyen bu gülü nasıl kanarız biz...

(15 Mayıs 2006) - 6. Dekad

Naime Erlaçin

Page 200: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Gar Hüzünleri...

çanlar çalıyor durmaksızınvahşi yankılanıyor sesölümden canlanıyor hücrelergelenler var hayli kalabalıkgiden tek bir yolcuson şimendiferde

titreşiyor kampanagar hüznüdür fışkıranuhreviderin bir düşten

vedadır acıyı çoğaltaninsanacıda insan ancakacıda büyür her zaman

adı yok bununne ilkne sonuncugiden tek yolcuson şimendiferde

gar kendine kalabalıkyolcu kendine yalnıztütsüleniyor buhurdanhava ağır

zamansusmak ve dinlemek zamanı

(26 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 201: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...GARP CEPHESİ...(Düz Yazı)

Edebiyatla politikanın buluştuğu ülkeye doğru bir gezintiye çıkalım bugün. Şair veyazarın nerede durduğuna ve durması gerektiğine yakından bakalım. Hatta küllerieşeleyelim biraz…

Geçenlerde bir arkadaşım gençlik yıllarımı hatırlattı. Mektubunda beni kast ederek“Garp Cephesi’nde Yeni Bir Şey Yok” derken değişmediğimi söylemek istiyordu.Yaşayan her canlı gibi ben de değişiyordum elbette. Ancak aslım aynı kalıyordu.Temelim ve kilit taşlarım yerli yerinde durmakla beraber ben değişiyordum. Hepimiziçin geçerlidir bu. Bazen iyiye ve güzele doğru değişir, dönüşüme uğrarız. Keşke dahasık değişebilsek! Özümüzü korurken daha hızlı gelişebilsek; içimizdeki “ben”leriçoğaltabilsek… Bir yandan yaşadığımız nesnel dünyadan sağlıklı beslenip, öte yandanonun yapı taşlarına yepyeni tanımlar getirerek, yaşamsal niteliklere azımsanmayacakbir katkıda bulunabilsek ne iyi olurdu…

Bu süreçte, pek çok unsurun yanı sıra okumanın büyük yararı olduğunu düşünüyorum.Özellikle genç yaşta okumaya başlamanın. Okuma alışkanlığı edinmenin ötesinde,okumayla bir derdi olmanın… Yaşamımın rotası böyle çizildiği ve sonra da aynıdoğrultuda sürdürdüğüm için konuya bu pencereden bakıyor olabilirim pekâlâ. Yine desoruyorum kendime: Eğer Erich Maria Remarqué ‘ı bundan neredeyse yarım yüzyılevvel tanımamış olsaydım, “Garp Cephesi” bana bir şey ifade eder miydi? Veya savaşabakışım nasıl olurdu? Taraf tutar mıydım, suçlar mıydım, suçluluk duygusuna kapılırmıydım? İnsanlık için tahrip gücü fevkalade yüksek olan bu felaketi nasıldeğerlendirirdim?

Planlı bir biçimde, hemen her şeyi okuyordum. Bir gün fark ettim ki savaşa ilişkineserlerin pek çoğunda “taraf tutan-önyargılı” bir bakış açısı vardı. Okumayabaşladığımda tarafsızsam bile, kitabı bitirdiğimde bir cephenin fanatik taraftarınadönüşüyordum. Yanlıştı bu! Üstelik de özgür düşünceyi kısıtlayan, yönlendiren biryanlış… Remarqué ise taraf tutmuyor ve soruna insanoğlunun kalbindeki mercektenbakıyordu. Kimin kazanıp, kimin kaybettiği pek de önemli değildi. Kaybeden daimainsandı çünkü. Henüz çok genç sayılabilecek yaştaki bireylerin çocukluklarını, amaaslında masumiyetlerini; yetişkinlerin ise geleceğe dönük umutlarını, düş ve hayalleriniyitirişlerini belgeliyordu. Sadece belgelemekle kalmıyor, gelecek kuşaklar için vahşi birormanda adeta elleriyle yol açıyordu. Bense sadece okuyarak farkına varıyor, tarihselgelişmeleri kendimce değerlendiriyor ve düşünüyordum.

(Okumak, zamanın hasadından geçerek bir değirmende una dönüşmeye benziyor.Kişisel unlar ise birbirinden oldukça farklı… Her birimiz, emeklerimiz doğrultusundakendi unumuzu yoğurur ve sonra da düşünce hamurunun kıvamını tutturmaya çalışırız.Bazılarımız büyük olasılıkla yazar. Artık anlıyorum ki, niteliksiz bir unla girişilen bueylemde hamur tutturulmuyor ne yazık ki… Ne de ekmek pişirilebiliyor…)

Okumak… Düşünmek… Yazmak Eylemi…

Bunlar birbirlerine sıkı sıkıya bağlıydılar. Müthiş bir okuma açlığı içerisindeydim.Okumazsam düşünemez; düşünmesem kendimi oluşturamaz ve yazamazdım. Hiçyaşamadığını, onun yerine hep okuduğunu söyleyen Jorge Luis Borges ‘e “kitabı vekörlüğü aynı anda bağışlayan” bir tanrının evreninde konuktuk ne de olsa… O haldebize verilmiş olan zamanı iyi değerlendirmek lazımdı. Yazarlar çağlar boyu söyleyerek(“söz”lenerek) ve düşüncenin söz”lenmesini sağlayarak anlatmışlardı bize. Söylerkenaraç olarak yazı ve dili kullanmışlardı. Müzisyen müziğini, ressam ise renkleri ve

Page 202: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

desenini... Tüm sanatçılar kendilerini ifade etmenin bir yolunu bulmuştu. Hepsi deönünde sonunda evrene gölgesini bırakmayı başardı. Böylece rengârenk, uzun-kısa,sivri-yumuşak, ağlayan-gülen, anlamlı-anlamsız bin bir çeşit düşünce düştü payımıza.Kimini aldık; kimini boşluğa savurup attık ama her zaman bir şeyleri seçip koynumuzdasakladık. Sonra da yazdık… Düşünceye “evet”; kayıtsız şartsız-sınırsız itaate ise “hayır”dedik mi peki? Herhangi bir düşüncenin peşinden körü körüne gitmek bizleri pekâlâkısırlaştırabilirdi de, çünkü böyle durumlarda sanatçı bizim yerimize karar vermişoluyordu. Sorgulamaksızın kabullenmek veya taklit ederek yinelemek, kişiyi ancak biruçurum kenarına kadar taşırdı. Uçurumun ötesinde ise yol yoktur! Üstelik herhangi birsanat adamının bayrağını elimizde tutarken köleleşebilir, “kulüp-dernek-parti” üyelerinedönüşebilir; büyük olasılıkla cemaatleşebilirdik. Bu olasılık her zaman mevcuttur veciddi anlamda bir kısırlaşma yaratabilir. Özgürlükten ödün verilerek kazanılan kısırmevziide, iradeyi yitirmiş olarak dikilip kalmak ise yazarın gerçek işlevinin sekteyeuğramış olma halini tarif eder bir durumdur.

Yazar açısından bakıldığında, bu saptama gelinen noktayı düşünsel anlamda açıklamayayetmez. Kısacası “özgürlük yitimi”nin tek sorun olmadığını söylemeye çalışıyorum…Grupların siyasetleri de vardır. Yapılanmaları ve amaçları gereği hem “çok yüzlü”, hemde yönlendirici ve “güdücü”dürler. “Gruplar” derken oldukça geniş bir yelpazeden sözediyorum. Bunlar iktidar sahibi kişiler, iktidarın onaylayıcı, uygulayıcı veya teşvikçileriolabilecekleri gibi pekâlâ kendi kurdukları “seçkinci ve hiyerarşik” düzende kurallar vetabular koyan küçük kümeleşmeler de olabilirler. Grupsal zeminde, kurallar panosunakişinin düşüncelerine pranga vuran zorunluluk şartları asabilirler. Demek ki özgürlükyitiminden sonra kişisel olarak verilen diğer ödünlere geliyor sıra. Kurallara gözü kapalıuyulduğu takdirde yukarıda sözünü ettiğim onca eylem sırasında harcanan çaba boşagider. Havaya uçar. “Olmazsa olmaz” olarak kabul edilen tarafsızlığa halel gelir. Bilincinretinasına leke düşer. Körleşiriz. Yapay koşullarda rehin kalır, düşünceyi ifade etmekonusunda fukaralaşır, hatta yazarken eli titreyen korkak bireylere dönüşebiliriz kikalemi ağlatandır bu!

(Bazıları ise özgürlükçü düşünceye gerçekten inanmış olup, bundan ödün vermeyenkişilerdir. Bu uğurda, hiç yakınmaksızın her türlü cefaya özveriyle katlanır ve bildiklerigibi yazmaya devam ederler. Onlara bir sözüm yok…)

Politika ve Şair/Yazar

Politika, yazınsal yaşamı dolaylı da olsa, her zaman güçlü bir biçimde etkilemiş veortaya konulan eserlere daima damgasını vurmuştur. Ancak şair/yazarın politikadanetkilenmemek gibi bir mecburiyeti olduğunu düşünüyorum. Aksine, onu etkilemek veyönlendirmek gibi bir mecburiyeti var! “Etkileme-etkilenme” sözcüklerini biraz açmaklazım. Derin duyumsama, sorumluluk taşıma, sorgulama ve dolaylı bir biçimde de olsaçözüm önerilerinde bulunmak elbette ki yazarın hakkı ve aynı zamanda görevi. Ama buetkileşim süreci politikanın yazar üzerinde bir tür baskı ve hâkimiyet kurmasına nedenoluyorsa; onu güderek ve yönlendirerek bir çeşit araç gibi kullanılmasına yol açıyorsa,burada vahim bir yanlışlık var demektir! Politikanın dönemsel ve de zemini oldukçakaygan bir düzen, hatta ne yazık ki çoğunlukla uygulandığı biçimde, “çıkar”a dayalı birörgütlenme biçimi olduğunu; sanatçının ise doğası itibariyle bu düzeni eleştirerek karşıçıkmak gibi bir görevi olduğunu varsayarsak eğer, çelişki kendiliğinden ortaya çıkıyorzaten. Sanatçı politikacının hizmetkârı değildir ve olmamalıdır! Kendi içindegelişebilecek, onu yanıltacak ve yolundan şaşırtabilecek kişisel iktidarın bile! Özelliklede şair… Arif Damar “şiiri hiçbir güç tutsak edemez! ” diyordu. O halde “özgür şiir”,

Page 203: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

“özgür şair”le mümkündür ancak. Aynı cümleyi, “özgür kalem, özgür beyinlemümkündür” şeklinde genişletmek sanırım yanlış olmaz. Oysaki birilerine hizmetetmek, düşüncenin yazıya lekesiz - tarafsızca ve önyargısız olarak yansıtılmasındanuzak düşmek; yazının onurundan ödün vermek demektir. Anlam ve düşüncenindokunulmazlığından feragat etmektir bu. Durulması gereken yegâne cephe şairin büyükemekler sarf ederek, zahmetli arayışlar sonucunda bilgi ve sezgiyi de kullanarakulaştığı; azami sorumluluk taşıyan kişisel “poetik” bilinci olmalıdır. Şiirin farklı güçleretkisinde kalmayıp kendini yazdırdığı ve şairin sıra dışı, manifestocu kimliğini deoluşturan bir mevziidir bu. Dolayısıyla “gelgeç” ve “günlük” heveslerin adamı değildirşair. Ne de yazar kişi… Peki, bu önermeyi hayata geçirmek mümkün mü? Şüphesizevet! Sanatın toprağı ve bitki örtüsü buna fazlasıyla müsait. Aşka tamamen teslimolduğunda bile onu “tek kişilik” hale getirebilen kişi değil de kimdir şair? Sevgilidenuzak durmayı becerebiliyorsa eğer, “makro iktidar” a ve diğer kişisel zaaflara karşıdurmayı da öğrenebilmeli. Ki bu süreç, Michel Foucault ‘nun işaret ettiği gibi, “mikroiktidar” mekanizmalarına karşı “yazıcılıkla” sınanmayı ve “içindeki tutkularınköleliğinden kurtularak” özgürlük kavramını yeniden değerlendirmeyi de içerir.

Şair gündelik siyasadan etkilenmeye başlayıp kalemini uygulayıcıların güdümünesunduğunda öncelikle kalıcılığını yitirir; sonra özgürlüğünü ve güvenirliliğini. Çağımızın“sürü toplumları”nda giderek yaygınlaşan uymacılara (“konformist”) dönüşür. Özgülağırlığı sıfıra iner. Sıklıkla değişen moda akımları gibi tükenir gider… Elbette siyasitercihleri, büyük olasılıkla ideolojisi, dünya görüşü, hayata ve insana dairkesinleşmiş-belirginleşmiş politik ve felsefi dayanakları olacaktır. Anlatmaya çalıştığımbaşka bir şey: Politikada bilindiği gibi, “çok yüzlülük” hâkim... Önceki yazılarımdayazarın bin yüzlü olması gerektiğini sıkça vurgulamıştım. Orada tamamen farklı, ayırıcıbir özellikten söz ediyordum. Aynı anda tek beden ve ruhta çok sayıda “ben”barındırmaktı bu. Üstelik böyle bir durum yazıya yeni başlayan yetenekli gençlerce çoğukez “parçalanmış kişilikli olma hali”; diğer bir deyişle “şizofrenik” eğilimlerlebağdaştırılır. Hastalıklı bir ruh durumu olarak yorumlanır. Uzunca bir süre içlerindeki“ben”lerden adeta korkarlar. (Bu, ayrıca tartışılması gereken diğer bir yanlıştırkanımca.) Yukarıda söz edilen iki tür “çok yüzlülük” arasında dikkatlice bir ayırımyapmak lazım... Birincisi (politik) , günlük ihtiyaçlara göre esen-estirilen; genellikle deyıkıcı bir rüzgârken, diğeri yazarın sözünü güçlendirmeye yarayan; etkileme alanı veduyumsama katsayısını artıran, çok sayıda “ben”i kendi içinde bir arada tutaraküretimsel niteliğini yükselten bir öğedir. İkincisi, özgür ve özgün bir tür çok yönlülük-çok seslilik olup politik anlamdaki çok yüzlülükten olabildiğince mesafeli durur.

Sözün özü şu ki, sanatsal bağlamda “bin yüzlü” olmak gerekirken, politik açıdanbakıldığında bir veya birçok maske edinmek, bizlere yaramaz diyorum! Düşüncekaypaklığına yol açar… Bizlere yaramayan ise, düşünce ortamına hiç yaramaz! Oysadüşünce, olumlu ya da olumsuz bir biçimde insana “yansıyan-yansıtılan-etkileyen”;diğer bir deyişle “yeniden kuran - yeniden doğuran” dır. Yazınsal düşünce yaratıcılığı,yalnızca bir dil savaşı olmayıp aynı zamanda bir tür özgürlük savaşıdır. O halde çözüm,politikanın zorbalığından ve “hegemonya”sından kurtulup; olabildiğince özgür içyolculuklar ve önceden edinilmiş birikimler aracılığıyla, hem yaşamsal gerçekliğisanatsal dile başarıyla aktarıp hem de özgün düşünceyi var etmekte yatıyor. Etkilenmeevresini başarıyla aşıp etkileme evresine varmaktan söz ediyorum.

“Şair” Nerede Durur?

Sanatla sanat olmayan arasındaki en belirgin fark, sanatsal ürünün insan beyni ve

Page 204: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

ruhunda yarattığı anlamın çokseslilik kazanmasıyla ortaya çıkıyor. Sıradan olandansoyutlanıp, özverili içsel çabalar sonucunda gerçeğin başarıyla “estetize” edilmesiyle…Bir anlamda “hakikat”in bilinç üstüne taşınması da denilebilir buna. Alelâdeden yolaçıkıp “derin ve anlamlı” ya doğru açılan kapıdan geçmektir sanat yapmak. Birebiranlatım tarzından ziyade “bire-çokluk” içeren bir üslup yakalayabilmek; aynı zamandasorgulamak ve sorgulatabilmek… Bunun için, öncelikle bir derdi olmalı sanatçının. Sonrada derdini farklı ve gelişmiş bir dille ifade edebilmeli. “Gündelik” ve “alışılagelmiş” tenyola çıkıp zengin bir dünyaya aralanan kapı eşiğinden maharetle geçebilmeli. “Berzahi”bir yolculuk da denilebilir buna… Gerçeklerden başlayıp, azami sorumluluk daüstlenerek “yazı”nın dolambaçlarında gizli kalmış sırlara doğru çapraşık, zorlu vedikkatli bir yürüyüş…

Peki, bu süreçte şair nerede durur? Yükümlülükleri nedir? Yol tutkunu gönüllere“bire-çokluk” kapılarını açan, içeriye alınıp da özümsenmiş ve sorunlarına çözüm aranan“dışarı”yı; iç ben’leri, diğer âlemleri gösteren; eşiklerden atlatan ve aynı zamandakarşılık beklemeyen bir emekçi midir şair? Neden olmasın? Bu eylem, bir alandandiğerine gelişigüzel bir geçiş sağlamak değil; yepyeni bir küreye doğru yapılan öznelyolculuklarda hem rehberlik, hem öncülük görevini üstlenmek içindir aslında. Anlatımdilini defalarca ve yeni baştan kurgulayıp, birçok kez yeniden yaratarak…

Farklı bir ülkenin vatandaşıdır şair. Şiir ülkesinin. Bu ülke sıradan kalıpların, put vefetişlerin yıkıldığı; acının en katmerlisinden çekilip duyarlılığın çok derinlerde, içdehlizlerde kuvvetle çınladığı bir “ceza sömürgesi “dir. Şair ise “hiç”liğin değerinikavramış, acı çeken-çektiren, yıkıcı-yeniden yapıcı; yaşamdan kopmaksızın haz kadaronun yükünü de taşıyabilen “tek kişilik ordu”… Bir diğer görevi, birikmiş tortularıeşeleyerek üst katmanlara ulaştırmaktır. Bütün denizlere dalan, bütün geçitleri yoledip, bütün odalara girip çıkandır o. Bir yandan geçmişi sorgularken öte yandangelecekle kavilleşen, henüz yaşanmamışın vaatlerini araştıran kişi… Kapıları açan,kilitleri kıran, odaların içyüzünü anlamaya ve anlatmaya çalışan; insana, yaşama vedoğaya dair tüm sorunları iç dehlizlerine taşıyıp öznel “kaos”unda değişimin hamurunukaran biri… Gerçek bir kalem emekçisi o dehlizlerden ancak “dil” yoluyla dışarı çıkabilir.Gündelik yaşamda ortalıkta dolaşan kişi ise sadece onun insan yanıdır…

(Bu süreçte belirli bir mekân, güç odağı veya zamana ait olması şairi tüketir, çünkü oher zaman ve her yerdedir. Özellikle politika ekseninde dolanan bir kalem bunca yük veriski, bu yolda çekilen onca zahmeti göze alabilir mi? Aldı diyelim. Uzunca bir süresırtında taşıyabilir mi?)

Kapıları zorlama ihtiyacını kuvvetle hissettikleri için olsa gerek, pek çok yazar da şiirdenmedet ummuştur. Düzyazının mantıksal kesinliğinden ve anlamın yazıyla birebirörtüşmesinden uzaklaşmayı seçip şiirin “bire-çok”luğuna sığınmışlardır. Çünkü insanaancak şiirsellik aracılığıyla yepyeni bir kavrama, algılama ve duyumsama yeteneğikazandırabileceklerini düşünmüş, okura eskisinden farklı sezgiler, derin ve duru birgörü armağan etmeyi hayal etmişlerdir.

Böylesi bir serüvende şair, insanın var oluş nedenlerini sorgulayan ve de var oluşuyeniden vaat edendir. Düşüncede çığır açmak gibi zorlayıcı bir görev üstlenir. Öteyandan politika, hem yöneten hem de yönetilenler açısından bakıldığında, çoğunluklagünlük sorunları çözümleme derdindedir. Arada belirgin bir çıkar ve amaç çatışmasıolduğunu gözden kaçırmamak gerek. Bu yüzden ne şair ne de yazar, iktidarın veyapatronun adamı olamaz. Küçük-büyük, eğri-doğru, güçlü-güçsüz hiçbir iktidarın veyaişverenin… Sahici bir yazı adamının etiketi ve bedeli yoktur! Belki de sırf bu sağlam

Page 205: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

gerekçe yüzünden çoğunlukla yalnızlığı; isyankâr, dik ve muhalif bir duruşu; sözünpolenlerini taşıyacak güç olarak da politika veya benzeri bir öğe yerine “poetika”sınıseçer. Kışkırtıcı ve radikal bir arayıcıdır o. Üstelik bunu insanı öğütmeyi amaçedinmeksizin ve de sürekli öğütlerle bunaltmaksızın; aksine ona değer vererek, güzeleve umuda yönlendirerek yapmak zorundadır. Dayatmacı biri olmayıp, isyanını kendiiçinde taşımayı da bilerek sessizce ayna tutandır o. George Orwell bu gerçeği yıllar önceyazdığı bir makalede (“Neden Yazıyorum? ” – 1946) , “dünyayı belirli bir yöne itmeçabası” olarak tarif etmişti. Demem o ki, politikayı mercek altına alacak olan şair (kiyazar için de geçerli bu) politikacıdan, hâkim güçlerden ve kişisel “ego”sununyıpratıcı baskılarından uzak durmak; aynı zamanda insanı saymak ve kendini onunyerine koyarak anlamak zorunda. Böylelikle fotoğrafı daha net bir şekilde belgelemeşansı elde edebilir. Ayrıca işinin gereği olarak, çoğu zaman hayattan da uzaklaşmak;ona mesafeli bir perspektiften ve hatta tepeden bakmak mecburiyetinde... “Hayatımıverdim, şiirimi aldım.” diyordu ünlü bir şairimiz (İsmet Özel: Akşam Gazetesi, 15 Ocak2006. Söyleşi: Kürşad Oğuz) Yeri geldiğinde, böyle bir değiş tokuş da yapılabiliyordemek ki. Fiiliyatta çelişkili bir durum söz konusuysa eğer, şiir ve yazı ülkesininhükümdarlığı bunun hesabını mutlaka soracaktır. Hayatın tam olarak verilmesi gerekipde verilmediği dönemler, ödenmez bir diyet borcu gibi önünde sonunda yazarınkarşısına dikilir. Bu demektir ki, özellikle kâğıda düşen gölgenin belleği fazlasıylakuvvetli. Karşılaştırmaları yapan yine odur.

Yazın sanatı, düşünce özgürlüğüne olan sadakat kadar verilen ödünleri de aslaunutmaz, anımsar!

Sonuç olarak, içerideki aynalardan yansıyan “bin yüz”e rağmen, sanatçıya biçilen libasdaima “tek-yüzlülük” olmalıdır diye yineliyorum… Devamlılık ve iç tutarlılık da içeren;gelişen-dönüşen-evrimleşen; moda akımlarına ve dönemsel politik rüzgârlara kesinliklealet olmayan; sancılarının açığa çıkardığı yüksek gerilimi bu süreçte en doğru ve insanaen yakın biçimde değerlendirmeyi becerebilen bir tür “tek-yüzlülük”…

Üstelik yazar/şair kişi, sahip olduğu “tek yüz”ü hem hayatı hem de kalemiyle daimaonurlandırmak, özenle beslemek ve kişisel aynasında onun dürüstlüğünü sürekli olaraksınamak mecburiyetinde…

…ki “Garp Cephesi”nde değişen bir şey olmasın!

(HAYAL Dergisi – Temmuz 2006 - Sayı 18)

Naime Erlaçin

Page 206: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Gazel Sarısı...

başka yolu yokyağmur tozu serpeceksinsaçlarıma

ya dadördüncü zamanınçürüyen tenimde küf tutantoprağına

içime konuşur gibiyim nicedirçınar altlarında arama suretimiyaprak hışırtısından sorma hiçböyle yetim akıyor nehrimsöğüt küsyosun tutmaz oldu su kenarları

nicedir kum masallara bağışlandımonlar kidilsiz ve sağırdırlar

cinlerden vergibir sayrılık böğrümde kıyasıya yüzleştiğimkırık dökük heceler dans ediyor eteklerimdeişgâlci hüznümle dörtnala koşaninfazcı dilim bir de

susacak elbet nal sesleri bir gündalını yitiren serçeler yas tuttuğundagideceğim rüzgârın oğlu ey!şarkılar gülmeyi unuttuğunda

solgun mevsimlerin en şaşaalısıaşkı bilenimsararmış yapraklara yazdığım divanı yakmakyine sana kaldıellenmeden solan delifişek düşlerimadak ağaçlarında

bir yağmur inmeli diyorum gazel sarısınayok başka yolu, anla!

bir yağmur ki boylu boslu, hüznümün endamında…

(27 Ocak 2006)

Üç yıl önce yüreğimdeki hüzünle gelmiştim Antoloji’ye. Dilimin döndüğünce yazdım,söyledim, “söz”ledim kendimi. Dördüncü yıl başlıyor bugün. Bir dolu şiir çocuğu vedost edindim bu sayfalarda. Kimisi kaldı, kimisi gitti, kimisi gönderildi ve ben hiçbirisiniunutmadım…Nal sesleri susuncaya dek, hüznümle birlikte buradayız…

Page 207: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Vakitli vakitsiz çöreklenir durur içime.Ben ise yağmuru beklerim!

Naime Erlaçin

Page 208: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Gece Kırıkları...

gecenin ek yerlerinden kırılır uykusessizce şahlanır derin bilinçmüsveddelerintemize çekildiği an bu

kıyasıya çarpışırçocuklukla ergenlik

birer iç çekişidir duvar hıçkırıklarısözün mahremine düşer kâğıterbain zamanları çağrıştırır bir sesgece kırıklarına sıkışır saatleri gününtarifesiz seferlere koşarken yürek

düşerim ahh!

vurulduğum saatlerdekutsalar bir ay ışığı umarak geceden

(29 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 209: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Gelincik...

asfaltıma pençe izleri bırakan gelincikkanla yoğrulmuş sanıyor ekin tarlalarınıyanılıyor!bozkıra çoktan tahvil olduk biz

ekmek kokusu arıyor bağrımdaki şakiatlarımız soluk soluğa“rüzgârın oğulları”

hırsın özrüdür ‘kavga’ diye sunulansuyuna banmakla içinden çıkılmayan

kanlı mintanı aldım gelincik yerineeriyor asfaltekmeğim esmerbozkır içimde

('6.DEKAD' - Hayal Yayınları, Birinci baskı, Ocak 2008, Sayfa 18)('VARLIK' Dergisi - Kitap Eki, Mayıs 2008, Sayı 1208)

Naime Erlaçin

Page 210: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Genesis (Trik...Trak) ...

tanrısal bir nağmedir sesve gizemli sessizlik

içli ezgiler ağartacak yüzümükristal bir iglo kadar aksim nakışlısultanî bir kaftancatenimde parlayarakaşk gibi buğulusaracak bedenimi sımsıcak

köhne duygular sıvaşmayacak yüzümeürperecek tenim intiharları anımsayarakkayıp kent yokuşlarındakutsal kehâneti anlatarak genesis*tenmahşeri bir isyanda kızıla dönecek söz

kaynayacak kanımaynı anda vuracak saatleraşk gibisaracak bedenimi sımsıcak

trik traktrik traktrik trak…

(*) Genesis: Yaratılış

(19 Mayıs 2004)

Naime Erlaçin

Page 211: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Göç...

yoksunluk ağır geçilirbekleyişayrılıközlem

ne etseçaresiz kalp

aşk iltifata tabi!

dil konuşsaharf kelerisussasıfır noktası

şiirden geçer sözüngöç rotası

(1 Mayıs 2006) – www.blogcu.com/nimo

Naime Erlaçin

Page 212: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Göçer...

göçerin de bir yuvası varinsan rengiylekiraz çekirdeğiyle güzel

ve nemli odalarınkaderidir küf

Likurga'ya kim çağırdı bizine çok yıkandık kar suyunda!

yaşamı ve ölümümeşru kılar zorlu zamanlargöçe yazılantakvim başında

gidersek bir günsuya bıraktığımız izden sorsunlar

bir güneş üflensin dudak boylarımıza

(7 Ocak 2009)('ZERENZE-Likurga Susları', Hayal Yay. Haziran 2009, Sayfa 58)

Naime Erlaçin

Page 213: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...GÖĞE AÇILAN HİÇ KAPILARI...(Düz Yazı)

Sosyo-ekonomik ve politik pencerelerden bakıldığında bireyin çıkarları ile küreselsisteminkiler arasındaki tutarsızlığı fark etmemek olanaksız. Sahte değerler ve sahtehaberler servis ederek, özellikle de kitle iletişim araçlarıyla kamuoyunu yönlendirmekartık sıradanlaşmıştır. Böylece gerçek hayatta hiç olmayan ama olması istenen rol veinsan modelleri yaratılmakta, öte yandan da bireyin sıkıntıları küresel sistemce vebilinçli bir biçimde göz ardı edilmektedir.

Post-Kant’çı ahlâk tartışmalarında, örneğin Stirner’in Kant değerlendirmelerinde bireyinvicdanına bir ‘ahlâk bekçisi’ yerleştirildiğinden söz edilir. Günümüze gelindiğinde isebireyin aklına taklit edilmesi beklenen kopyalar istiflendiği görülür. Baudrillard’a göreiletişim araçlarıyla, özellikle de gündelik haberlerle oluşturulan; tarihin yok olmasına dahizmet eden bir ‘tezgâh’ aracılığıyla yepyeni iktidarlar kurulmaktadır. Kişisel özgürlüklerbaşkalarının uygulamaya koyduğu toplum mühendisliği projelerince yönlendirilmekte vebirey sürekli olarak ‘simülatif” (taklitçi) bir yaşam tarzına doğru güdülmektedir.Birey-özgürlük ilişkisine müdahale eden post modern öğelerin egemenliklerini ilânettiği, bireyin köleleştirildiği bir çağa gelinmiştir artık. Tüm yaşama alanlarını bireğlence parkına (Disneyland’a) benzeten yazar, “Her şeyin her şeyle değiş tokuşedilebildiği bir dünyada değerin hiçbir anlam ifade etmediği söylenebilir” der ki buradaaslında gerçeği sorgulamaya başlamıştır. (“Sanal Evren ve Haber Dünyası” –Baudrillard) Sorunsala Hegel’ci bir bakışla yaklaşıldığında ise tarih ve yapınındüşünceyi oluşturmadaki rolü öne çıkar. Tarih bilinci yok edilmekte ve ana yapıbozulmaktayken, bireyin kendiliğine kavuşmasını beklemek hayal gücünü fazlasıylazorlamak demektir. Diyalektik mantığın kurucusu olan Hegel, tarih ile yapınındüşünceyi oluşturmadaki rolüne değinmenin yanı sıra efendi-köle diyalektiğininanlaşılmasında ‘öteki’yi de dikkate alarak, öz farkındalığın oluşmasının altını kuvvetleçizmiştir. Aynı şekilde, kesin itaati zorunlu kılan ‘çağdaş akılcılık’ da özgürlüğü kısıtlamaetmenidir, çünkü altında dayatma, yönlendirme ve güdüleme yatar. Stirner, Sartre,Foucault ve daha pek çok düşünür birey-özgürlük ilişkisini sıkça irdelemiş; bireyselözgürlüğün olmadığı yerde iktidarın etkisinden kurtulmanın, tam anlamıylaözgürleşmenin olanaksızlığından söz etmişlerdir. Oysaki etkin direniş gösterebilmekiçin, “Hiçbir şey benden üstün değildir! ” diyen felsefeci yazarın da işaret ettiği gibi‘kendiliğin’ oluşturulması önkoşuldur. (“Meselemi Hiçe Bıraktım”- Max Stirner)

Felsefi-sosyolojik-ideolojik yaklaşımları birbirinden çok farklı da olsa, bu düşünürlerbireyin özgürleşme olgusuna sıkça yoğunlaşmışlar; bireylik, kendilik, biriciklik, özfarkındalık gibi kavramları önemsemişlerdir. Temelde mülkiyetçi bir görüşe sahip olanStirner dahi, “Özgürlük, insanın kendi yararına uygun olan şeyleri gerçekleştirmek içinbir araç olarak değil, liberalizm için istenir olmuştur; özgürlükle özgürlük için ilgilenilirolmuştur… En yüksek değer veya en yüce hedef olarak özgürlük bireye hiçbir şeysağlamaz” diyerek özgürlüğün herkese mal olabileceğini ama kendiliğin-biricikliğinkişiye özel olduğunu belirtmiştir. Yazara göre ‘ben’ varsa özgürlük vardır. Baudrillardise sınırları çağın değişimlerine uyumlu olarak genişletmiş, analizini K. Marx’ındeğerlendirmeleri doğrultusunda ve bir adım daha ileri götürerek, liberalizm ilekapitalizmin de boyunu aşan küresel gücün etki alanına yönelmiş; böylece oldukçaisabetli bir tespitte bulunmuştur. “Küresel güç (bu gücü kapitalizm olarak nitelendirmekpek doğru değildir) günümüzde artık yalnızca kendi kendisiyle boğuşmakdurumundadır. Bundan böyle bu güce komünizmin hayaleti değil kendi hayaleti kafatutacaktır”. (Baudrillard – agy.)

Şurası bir gerçek ki iktidarlar çağlar boyunca vardı. Onlara boyun eğenler veeğmeyenler de… Üstelik sanat ile iktidar arasındaki ortak yaşamsal bağı (symbiyotikbağ) ve sanatın çoğunlukla iktidar tarafından desteklendiği gerçeğini, kısacası aradaki

Page 214: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

çıkar ilişkisini görmezden gelmek mümkün değildi. Buna rağmen gücü elinde tutaniktidara boyun eğmeyen insan, sonuçları başarılı olsun olmasın, topluca ya da bireyselolarak bağımlılığa karşı çıkma girişimlerinde bulunmuştur. Peki, günümüzde konuyutekrar güncelleştiren, özellikle de bireysel özgürlüğe dikkat çeken unsur nedir?

Biliyoruz ki sözde demokratik ve aşırı küreselleşmiş dünyamızda değerler sistemikökünden sarsılırken, birey bir çarkın dişileri arasında öğütülmekte, aynılaştırılmakta,duyarsızlaştırılmakta; kısacası negatif başkalaşım’a uğratıldığı için zamanla kendiben’inin kölesi olmakta, kendi isteği ile kişisel hapishanesine çekilmektedir. Bilinci artıkbuğulanmıştır. Özüne yabancılaştığı için kendisine bile yaklaşamamakta ve iktidartarafından biçimlendirilen yapay bir ben’in kölesi olmaktadır. Konuyu önemli kılan iştebu gelişmedir. O halde toplum içinde yaşamını sürdürmek ve süreçten büyük ölçüdesoyutlanmak zorunda olan insan ne yapmalıdır? Felsefi irdelemelerle sorulara yanıtarayan veya sanatla uğraşan birey, ne sürekliliği ne de diyalektik çözümleme yeteneğikalmış bu düzenden, küresel güç ağının baskısından nasıl kurtulacaktır? Edebiyatçı/şairyolunu nasıl çizecektir? Diyelim ki insan tarihsel bir varlık olarak irdelendi (WilhelmDilthey yaklaşımı) veya Husserlci bir yaklaşımla varoluş- öz tartışmasına girişildi ya dagerçekçi bir felsefi anlayışla bilgiden yaşama mı yoksa yaşamdan bilgiye mi geçtiğitartışıldı. Yani yaklaşım ontolojik, epistemolojik, ahlâki veya her ne olursa olsun,insanın iktidarla olan ilişkisi, ona karşı duruşu, onunla kurduğu bağın yapısı ve niteliğiyine de temel sorunsaldır. Çünkü birey kendisinden doğacak eserleri ancak özgürlüğüngeçerli olduğu ortamda, kendisini özgür hissettiği bir ruh haliyle yaratabileceği gibibaşkasına ait eserleri de yine bu özgür ortamda değerlendirebilir. Diğer bir deyişlekölelik, dayatmacılığa teslimiyet ve uymacılık seçimi kısıtlar. Özgür olmayanın seçimhakkı da yoktur. Yaratma, çözümleme ve yorumlama kapasitesinin olmadığı gibi… “Kölegibi yaşayan köle gibi düşünür” (kölelik ahlâkını içselleştirme) diyen Afşar Timuçin desağlıklı düşünme yolunun aslında özgürlüğe açılan kapıdan geçtiğini ima etmektedir.(“Evrensel Değerler Çerçevesinde Sanatın Felsefi Derinliği”- Afşar Timuçin)

Sadece yaşadığı toplumun değerlerine ait olmayı yeğleyen bireyden evrensel anlamdadüşünen ve sorgulayan bireye gelindiğinde farklı önerilerle karşılaşırız. Bunlardan birisi(yorumlama bağlamında) , Ahmet İnam’ın parametrelerini ‘hiçseme’, ‘hiçleme’ ve ‘hiçiçinden yolculuk’ olarak tanımladığı önermedir. (Aslında, pek çok kez ortaya konulmuşolan bir önermenin farklı bir biçimde formüle edilmesi de denilebilir.) Dayatılmışdeğerleri reddetme ve otoriteye başkaldırma açısından bakıldığında her ne kadar ilkbakışta nihilist bir yaklaşım gibi gözükse de İnam’ın önerisi yaratırken ve yorumlarkenyenilenmeyi; böylece taze bir başlangıç yapma girişimini destekleyendir. Bir tür planlıve ileriye dönük bilinçli hiçleme’dir bu. Nihilizmde reddedilen ‘gelecek’ kavramı bugörüşte önemli bir etken olarak devreye girer. Düzen karşıtlığı ve inkârcı sistemsizlik,yerini farklı bir düzen ve düşünce sistemine bırakır. Şöyle ki, “Hiçseyerek yaklaşılanyapıt, üzerine giydirilmiş anlamlardan kendini arındırmaya başlar… Bir yorumlama,yapıt üzerindeki anlam tozlarını üflemektir. Hiçlemede ise çıkarılan gözlüğün ardından,içine düştüğümüz anlam boşluğunu, anlam travmasını, noetik travmayı yaşamayabaşlarız. Hiçseme cesaret gerektirir; hiçleme ise sabır ve tahammül.”(“Hiç GözüyleEdebiyat” – Ahmet İnam) Demek ki önce tozlar silkelenecek, görüşü bulandıran sisdağıtılacak; sonra da birey, yaşadığı anlam boşluğundan kurtulup yepyeni bir anlamadoğru yola koyulacak. Bunun için de sabır ve tahammül sınavlarından geçecek. KısacasıA. İnam, ‘bulanıklaşan’ bilinci temizleyip dünyaya yeni baştan, özgür bir penceredenbakmaktan söz ediyor. Sürecin sanatla bağlantısını ise şu cümlelerle kuruyor: “Sanatinsanın hiçleyebilme gücünden doğdu… Sanat bu dünyada olmayana açılan bir kapı. Hiçkapısı… Hiçlenince dünya yiter. Yeni bir anlam dünyası gelir. Kokuşmuşluğunkaynağında hiçleyememe beceriksizliğimiz durur.” (“Hiçleyemeyen Sanat Yolcularına”-

Page 215: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Ahmet İnam)

Beceriksizliğin üstesinden gelmek elbette kolay değildir. e.e. Cummings’in devurguladığı gibi büyük çaba gerektirir. “Ben’in sürdürebileceği savaşların en zorlu olanı,ben’i an be an başkası olmaya zorlayan bu dünyada, kendinden başka ben olmamakiçin savaşmaktır ve bu savaş hiç bitmez.” Böylesi bir eylem aynı zamanda doğuştangebe olunan yolculuklara çıkmayı göze almak, etiketlerden ve dayatılan değerlerdenarınmak, ‘hiç içinden’ yürümeyi keşfetmek, kendini bulmak, kendisi olmak anlamına dagelir. Öyle ki, şair/yazar, genetik şifrelerinde taşıdığı hiçliğin sınırlarında dolaşmayeteneği ile yetinmeyip sözüyle de bu sınırların ötesine geçmekle yükümlü kılınmıştır.Varış biçimi kişiye göre değişir. Sartre’a göre, kişinin kendisi için olan varlığı bulmakamacıyla kendindeki varlığı hiçlemesi, önceden yüklenmiş olan özü silmesi demektir. Busüreçte insanı ileriye götüren araç ise yetkin bilinçtir. Örneğin k. İskender bubağlamdaki kişisel yorumunu ‘hiçleme küstahlığı’ olarak adlandırıp “Hiddetlendirme,kışkırtma, baştan çıkartma, rolleri kırma ve böylece gerçek yüzleri ortaya çıkartmatelaşı” olarak nitelendirir ve sürecin aslında ‘imha’ olmadığı da ekler (İmlasız, Sayı 3,2003) . Şair hiddetli, sanata yakışan ölçüde şiddetli ama yapıcı bir tavır ve söylemleçıkmaktadır ortaya. Yöntem ne olursa olsun, süreç bellidir. Evren yasalarına egemenolan zıtlıklar paradoksu, edebiyatta da tutsaklıkla özgürlük arasında sıkışmış, farkındalıkdüzeyi yüksek, bilinci yetkinleşmiş bireye özgürleşerek yenilenmeyi emreder. Bu iseSusan Sontag’ın Frankfurt’ta Barış Ödülünü (2003) alırken yaptığı konuşmadabelirttiği gibi sınırların aşılmasını sağlayan bir pasaporttur. ''Edebiyata (dünyaedebiyatına) ulaşmak, ulusal kibrin, dar görüşlülüğün, zoraki taşralılığın, anlamsızmüfredat eğitiminin, sonu olmayan kaderlerin ve kötü talihin meydana getirdiğihapishaneden kaçmaktı. Edebiyat, daha büyük bir hayata, yani özgürlük alanına girişpasaportuydu.” (S. Sontag)

Felsefi ve sanatsal anlamda hiç içinden kişisel yolculuk bir ölçüde olanaklı ise de,sosyolojik anlamda oldukça zordur, çünkü özneden ve öznenin seçimlerinden bağımsızolan dış etmenler, iktidar ve sistem tarafından dayatılan simülasyonlarla köşeyesıkıştırılmış olan bireyi ters yönde etkiler. Sonuçta kişi hem dışarıda süregelen, hem deiçselleştirdiği iktidarlarla aynı anda baş etmek mecburiyetinde kalır. Böylece süreç,sorunlu ve çelişkili bir hale dönüşür. Sorunu yaratan nedenler, kısmen Baudrillard’nınetkili tezgâhlar diye adlandırdığı, küreselleşen ve bireyin kendiliğinin oluşmasınıengelleyen ilişkiler ağından; kısmen de insanın kendine özgü bağımsızlık savaşındakiöznel duruşmalardan kaynaklanır. İki farklı cephede dövüşmek ve çoğu kez de birkanadı kırık kalmaktır bu. Ancak tüm olumsuzluklara karşın denemek ve hiç kapılarınıaralamak gerçek sanatın ve sanatçının görevidir. Giderek güçlenen iktidar odaklarıylasavaşabilmek için şairin de güçlü olma mecburiyeti vardır. Üstelik güçlü olmakyetmeyebilir. Diliyle, duruşuyla, dünya görüşüyle, gerektiğinde karmaşa ve çelişkiyekarşı sergilediği tavırla gücün kendisi olmak zorundadır! Küresel sistemin onu zorladığıölçüde o da sistemi zorlamalıdır. Evrensel değişimle göğüs göğse çarpışabilmek için birönkoşuldur bu.

Şair, gök alfabeden armağan edilen sözcüklerle hiçleyerek, hiçseyerek, dilin vedüşüncenin tüm olanaklarından yararlanarak, direnerek, diyalektik çözümlemeleryaparak ya da bambaşka bir yöntem kullanarak ikinci kanadın eksikliğini doldurmanınyolunu mutlaka bulmalıdır.

Çünkü özgürlük peşinde göklerin ihtişamını keşfe çıkmış inatçı bir Galileo’dur o.

Page 216: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Hayal Dergisi, Sayı 31(“Galileo – Hayal Yazıları”, Hayal Yay. Ekim 2009, Sayfa 73)

Naime Erlaçin

Page 217: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Gök Alfabe...

göğü varadı yoksözle oynaşmanın

hiç’le perdahlanır kâğıtçağırır boşluk sonra

ki orada uçmak yasak!

kavganın örselediği kuşmazeret çıkartır çelişkidenkarmaşayı yok sayanaykırı bir duruşmadayan yana dizilir imler

her dizebilinmezi çağırır

pekâlâ uçulur tek kanatla da!

bir avuç harf dahasatın alırım gök alfabedençevirir sayfaları kalbimdeki ayraçmülkünü sağrısında gezdiren hecelerlebin kervandabin evrenekonuk giderim

Eklenme tarihi: 23 Temmuz 2009

(ZERENZE - Likurga Susları, HAYAL Yay., Haziran 2009, Şiir Dizisi 28, Sayfa 70)

Naime Erlaçin

Page 218: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Gölge...

denedikgül kadar gülmeyisevmeyi aşk kadaremirler vardı'yaz' diye buyuran

ezberlendi tüm koşuyollarıavcıydık böylesinsi

iz sürdük kendimize

ne terk edildi gölgene yakalandı

o kibizden sonrakarşılayandı her varılan yerde

(17 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 219: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Gömlek….

rüzgâra armağan olsun teninödülünince belli bir esinti

gözlerin sesinsesinucu yanık mektup

canıma düşençakır hâre

“aşksız olmaz” demiştikyokla belleğini

kimse bakamaz sen gibikimse anlamaz benietinden çoğalan bu gömlekkimsede durmazsende durduğu gibi

rüzgârın kızı yüreğim ey!durgun sulara öykünür dekanat çırpmazsın kimseye

hikâye belliaşktır sebebi

(31 Ağustos 2005)

Naime Erlaçin

Page 220: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Gözaltı...

yundukça ırmağımızdarenk atıyor kimimiz

kimisiçekerekküçülerekvarıyor kıyıya

ürkütüyor bu yüzdenyağmurda ıslanmakmağarakorkuya sığınak

bir çeyreğimiz sudabir çeyrek iskaranlık

kamburu çıkıyor diğer yarı’nıngözaltında

böyle kaçıyor şiire gölgemiz!

(20 Mart 2007) - 6. Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 59

Naime Erlaçin

Page 221: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Gül Ölürse...

anlamazdınız hiçüşüdüğümü bilmezdinizsöylemezdim ki

kuyuda bekletir kendimikoyusundan bir acı demlersonra akıtırdım nehrimdenyaban kalırdınız ruh tedirginliğimebilmezdiniz küskünlüğümü

öyle isterdim ben

en kanamalı hallerimgül yüzümetrafta dolanırkenen çok inimde olduklarımdı'verene değil emekle sevgideğer bilmeyene zayii' derdi gönülsusardım!

an gelirşart olurdu acıyla ödeşmekkendine gitmek meselâdalımda kırılırsolardı çiçekgözyaşları ne içindi anlamazdınız hiçmahşeri bir dövende çırpınırken gövdembilmezdiniz siz

öyle isterdim ben

gül ölürse elbet sinerdi yürek

(2 Mayıs 2004)

Naime Erlaçin

Page 222: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Gül ve Kül...

dilyağarken kırbaçlarçoksesli ırmak,güneş bilir de güneşliğiniiç’e açar

doğurganlığa düşer kül

sarışın renklerunutulur Likurga ülkesindesiyahkıskanç bir gardiyanayaz göçüdür kırmızıalevden dile örste soğuyan

hangi ocağın isine değseçöker avurtları harfle sevişenintamama ermek içindir yokuşlarumut ışıkta tutuşan

ve doruğun kuyudan farkıbir uçurum kadar

külgüle böyle ah!gül, küle kaçar

(26 Şubat 2008)

(KIYI Dergisi, Sayı 203, 2008)('ZERENZE-Likurga Susları', Hayal Yay. Haziran 2009, Sayfa 50)

Naime Erlaçin

Page 223: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Gülüşünü Bana Sakla...

henüz vedalaşmadım yaşamlauçurumda bir dal var düşerken tutunduğumo sensin işte

ne çok ertelendik ama bizezber edilmiş şarkılarda kaldı mavi günlerimizinsanı nereye götürürse gölge oradayım şimdibuna elbet bir ad biçeceğiz

kafanı karıştıracağım inanöyle karıştıracağım ki şaşıracaksınen iyi yaptığı ikinci şey var ya insanın'gülmek' diyorlar adına hanien çok onu özlemişim

bir gün mutlakabir günbir sigara molasındabirlikte güleceğiz

o halde dayangülüşünü bana saklabenim olan benimdirsakın unutma!

(29 Eylül 2004)

Naime Erlaçin

Page 224: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Gün Gelir (Veda) ...

bütün defterler açıkşiirler yarımgün gelir tersine akar subir omza başını koyardiğerine tövbelerle vebalitarihin yinelendiği yoldalambaya geri dönen cin misalitüm zamanlardan yürür gidersin

gölgeler uykudabulut gökyüzüne emanetbir damla gözyaşında yelken olupşahlanıp kıyılarasaçını rüzgâra verir gidersin

solar anılarda resimlerrengini yitirmiş anka kuşuacıyla gülümser

gün gelirsöz vururvuruşkan ölürtarçın esmerliğindeyüzü yere dönük gül gibidalından kopar gidersin

her yerde var oluphiçbir yerde olmamaktır yaşamakbütün yollar çıkmazlâkin patikalar gidilesibir kış sabahına gizlenir merhabavakitsiz bir bahar akşamına düşer veda

zaman dolardikilir kapıya ayrılıkacı bir tebessümle dudaklarındayürür gidersin!

(4 Nisan 2004)

Naime Erlaçin

Page 225: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Gürz Ve Kadeh...

tuğraya vurulmak içindi harf

bir elde sevda kadehiötekinde gürztökezleyerek yürüdüler hikâyenin içinden

kader yırtığı alnında alevlenenyıldız ateşiyle dağlanmış risaleyi arardı göksadakati anlatırdı bir çingene şavkıyan dolunayave kadeh yılmazdı hiççoğulluk bahşeden çeliğin gücünden

bir sevda baktı fincanarengini arayan tekilliğine hummalı öykününbir o bilditayftan akseden yakıcı hüznü

gürz dahi beller susmayı zora gelirseeridi günlerden bir gündikenin erkinde tutuşan ölümsüz güle benzedi aşkremiller açtı taç yaprakları yalnızlık hicretineçingenesi tef çalarken haymatlos kadehinde

ağlardı biri ters akışında suyunbiri tuğraya küstümısrakayıptan hallice

sustum ki cehennem!ayrılık mahkumu bir sürgüne dönüştü hikâye

(17 Mayıs 2005)(2006 Yeni Şiirler Antolojisi - S'İMGE Yay.)

Naime Erlaçin

Page 226: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Güz Sarmaşığı...

uçan kuşun teleğindepusulasız bir teknedebir sen vardınbir de ben

limandan toplardık kaybolmuşluğumuzuaşınmamış heveslerdi taze nefesleraşk kusardı boynu kıldan ince koysuyun tenine dağlanır izigurbete emanet verirdi ömrümüzü

rotası yitik kuş sürülerine benzerdikyineleyen mevsimlerin esmerliğindesiyah beyaz karelerinde eski resimlerinbiraz sen vardınbiraz ben

gidilen yolların yoktu dönüşüöksüzdük bizhangi esir kentinhangi kayıp surlarına gitti gençliğimiz

sıkıca sarıl şimdi güz sarmaşığımzamanın önüne geçmeliyiz

yeter ki unutulmasın yaşananlaryeter ki yasaklı kalsın sevdaya acı

(5 Şubat 2004) - Aşk Sözcükleri Dosyasından

Naime Erlaçin

Page 227: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Güz...

- sevgili annemin ardından…

tuz kurusu buğudansofra kuruyor bulutlarnehirler hâlâ gümüş

kendiliğini arıyor erguvan yağmursuyun soluklanması kadar sessiz

hangi yaprak dökümü çağırırbüyütülen sus’ları

eytişimle yıkandık bir kez daha

sonsuza çıkıyordu yollarduraklarölüm duvağı

ne var'daydıkne yok'ta

indirdim kulak ardındanölümdudağımda cigara

son kez inciniyor kalbimLikurga'da ağır geçiyor güz

(2007 Eylül sonu)('ZERENZE - Likurga Susları', Haziran 2009, Sayfa 26)

Naime Erlaçin

Page 228: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Hayal Hakkı...

bir adası var herkesinmülkiyeti kendinde olan

asla gidemediğiyüzgeçlerinkısa geldiği

sıradan ölümlüye felâketokyanusadayı yuttuğunda başlar

sırra hükmederken denizleryeni bir anlam kuşanılır yokluktanbüyür imlâsız düşler

orada okyanustakayıp bir ada varbiliyorum:

ağır işçi!

gece gündüz hayal hakkı öder

(6 Eylül 2004)

Naime Erlaçin

Page 229: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...HIZ ve GENÇLER... (Düz Yazı)

beni görmezden gel ey!bağışlaçaputunu bağla şiir taşıma…

Çünkü hızlı yaşıyorlar…Aydın Şimşek bir yazısında 'Hız bir ideolojidir ve metin hıza karşıttır.' diyordu. Oysaöğrenmek için yavaşlamak ve metnin içine dalmak şarttı... Yukarıdaki cümleyikaydettikten sonra şiire hevesli genç kuşakların bende bıraktığı izlenimlere değinmekistiyorum. Onlara ilk öğüdüm “Önce öğrenmeniz, bolca okumanız lazım” oluyor. Şiiryazmayı öğrenmekten söz etmiyorum elbette. Gençler çoğunlukla modern ya da çağdaşdenilen bir türde yazmaya çalışıyorlar. Ancak - bilinçli olanları tenzih ederekkonuşuyorum - şiirin tarihinden, gelişiminden, tekniğinden habersizler. Günümüz şiiribu denize varıncaya dek hangi vadilerden aktı; denizi besleyen akarsular hangileriydi;orada kimler kürek çekti; dalgalarla kimler boğuştu, kimler boğuldu, bilmiyorlar. Ahmetİnam’ın “şiirküre” olarak tanımladığı şiir ülkesinin kültürünü edinemediği için kısır kalankalemler bunlar. Modern şiire varmanın aslında devingen, çözümleyici ve metinlerarasıilişkiler kuran bir dönüşüm hareketi olduğunu fark edemeyenler. Yeterince okuyupdonanmadan, özümsemeden, şiir üzerinde bolca düşünüp yazmadan şair olunacağınainananlar… Çünkü değişen değerler hızlı yaşamayı, hızlı tüketmeyi öğretti gençlere.Şiirküre ise ustalardan-akımlardan-tarihsel sürecin kendisinden alınan derslerinsindirildiği; disiplinli ve aşamalı bir eğitimin sürdürüldüğü yerdir. Şiirküre’den geçmemişşiirleri neden dergilerden geri dönüyordu? Bunu sıklıkla soruyorlar. “Dergiye varamadıda ondan” diyorum. “Şiirin sana varamadı henüz, çünkü sen ona ulaşamadın. Dergiyenasıl ulaşsın? Oysa ‘yalnızca şiirdir ayakları üzerinde duran’. Şiirini ayağa kaldırdığıngün kapılar da açılacaktır.” İçine düştükleri açmazı böyle açıklıyorum…Farklı bir sorunumuz daha var. Son yıllarda mantıkdışı bir akıl yürütme yöntemiyle sıkkarşılaşıyorum. “Öykü çok tutuluyor. Öykü ya da roman mı yazsam mı acaba? ”diyorlar. Bu durum sanırım eğitim sistemimizin çarpıklığından kaynaklanıyor. Hedefeodaklanmayı bilmeyen, “Tıbba mı girsem; yoksa bilgisayar mühendisliği veyauluslararası ilişkilere mi? ” diyebilen gençler bu soruların altında yatan çelişkiyi vetutarsızlığı fark etmiyor, çünkü para ve iş bu alanlarda mevcut. Pek çoğu için yaşamınamacı da bu kadar zaten. Başka türlü koşullanmamışlar. Tıpkı son yıllarda yazınsanatına hükmeden tecimsel-piyasacı öykü ve romanın rağbette oluşu gibi onlar dakendilerince işin kolay tarafına kaçıyor ama öte yandan ”Şiir tutmadı, başka bir şeyyazalım” mantığı ile sanatın temellerini dinamitliyorlar.Şiirde yeni ve özgün olmak demek, farklı bir duruşa sahip olmak ve farklı bir şeylersöylemektir. Ya da önceden söylenmiş fikirleri farklı bir biçimde yeniden anlatmak, tazebir yorum getirmek, şiirle yaratılan “üst dil”in sırlarına varabilmektir. Bu gençler şiire50’li yılların sonunda başlamış olan bizim kuşağımızdan ne öğrenebilir ki? Kanımca pekaz. Hele öykündüklerinde hiç… Ancak belki deneyimlerimizden, birikimimizden birazcıkyararlanabilirler. Eski kuşaklar halen yazıyorsa, yazmanın bir zorunluluk olduğunuyüreklerinin derinliklerinde duyumsamalarındandır. Yazıyla belgelenecek sözlerinintükenmemiş olmasındandır. Şiiri içlerine sindirirken, yollarını bir kaplumbağa hızıyla katetmiş olmalarındandır. Bugün şiirde atılım yapacak olan kalemler ise hızlı yaşamatuzağından kendini kurtarabilen gençlerdir ancak. Öğrenmek mecburiyetinde olup,yazınsal metine yakın durmayı, ona zaman ayırmayı, şiirdeki çok katmanlı öğelerinderinliklerine inmeyi, şiiri yalnızca duygusal bir metin olarak algılamayıp onun çağayepyeni bir dille tanıklık etmekle yükümlü olduğunu anlayabilen, şairin bir “nesne”değil, bilinç düzeyi yüksek bir “özne” olduğunu kavrayabilenlerdir.Geçenlerde kitaplığımı kurcalarken 18.12.1960 tarihli bir güney dergisi geçti elime(Yapraksı) . İçinde çok nitelikli şiirler vardı. Daha da önemlisi, Tuncer Uçarol'a ithafettiği yazısında Şenol Çiftçioğlu şiirimizin kendini bulamadığından; Türk şiirinin ‘İkinci

Page 230: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Yeni’ ile halk edebiyatı arasında sıkışıp kaldığından söz ediyordu. Düşündüm, demek kiyalnızca günümüzün gençleri değil o dönemin yazarları da şikâyet ediyor ama aynızamanda sorunlara çare arıyorlardı. Ya bir de bilinçlice sorgulamamış, yazmamış vesusmuş olsalardı? Bugün toplam sayısı beş-on bini bulmayan dergi okuru ve büyükolasılıkla bunun ancak birkaç katı olan şiir severler de yazar ve şairlerle birlikte silinipgidecekti. Kim bilir kimleri hiç tanımadan yitirmiş olacaktık.

Bir süre önce üyesi olduğum amatör şiir gruplarından birinde bir tartışmaya tanıkoldum. Her gün şiire ilişkin bir soru sorup yanıtlamaya çalışıyorlardı. Günün sorusu,Türk şiirinde yeni bir akım yaratılıp yaratılamadığı üzerineydi. Yanıtları incelediğimdegördüm ki yüzde doksan dokuzu Türk şiirinin bittiğini, arayışların sonuçsuz kaldığını,şiirin duvara tosladığını iddia ediyordu, çünkü büyüklerinden böyle duymuşlardı. Hattabir bölümü, daha da ileri giderek, eski şiirin toptan 'tasfiye' edildiğini savunuyor,böylece entelektüel tarihi yok sayıyordu. Oysaki yadsınan bir olguyla ne hesaplaşabilirne de onu aşabilirlerdi. Umutsuz ve karamsardılar. Üstelik okumuyor, yeni yayınlarıizlemiyorlardı. Bense onlar gibi düşünmüyordum. Müdahale etmeyip sustum önce.Deneyimlerimden biliyordum ki, donanımlı profesyonellerle sert konuşabilirsiniz. Onlarsizi anlar, çünkü yanıtlama kapasitesine sahiptirler ama gençlere karşı (çoğunluktansöz ediyorum) asla sarsıcı ve silkeleyici bir üslup kullanamazsınız. Kişiselleştirirler,küser ve uzaklaşırlar. Gençleri kaybetmektir bu… Ben susarken birisi çıkageldi vemesajında “Akımlar bitmeyecektir! Bakın internette her gün yüzlerce-binlerce şiiryazılıyor. Mutlaka bir akım yaratacağız biz! ” diyor, kendince bir umut veriyordu. İşteorada içimden “Eyvah! ” dedim. Ama yüksek sesle “Ufku dar olanın yolu da kısadır.Taşlarını bile temizleyemeden sonuna varıverir! ” diyemedim. Genelde internete karşıolmadığım gibi desteklerim de. Ama internet ziyaretçisi, dergi-kitap okurundan farklıolarak, bir siteye uğrar ve gider. Öte yandan gerçek okur seçerek satın alır; özenlearşivler, kimi zaman metnin altını çizerek not tutar ve beğendiği metne ziyaretinizaman aralıklarıyla yineler. Beğenisi kalıcıdır. Beğenmediklerine ise vakit ayırmaz veyahesap sorar. Seçici ve kararlıdır. Yazarının/şairinin takipçisidir. Onunla uzun vadeliduygudaşlıklar kurar. Bu durumda internetten medet ummak ne ölçüde doğruydu?

***Günlük hayata dair iletişimimizde gençlerle aramızda bir sorun yaşanmıyor, fakat işyazın sanatına gelince farklı diller konuştuğumuzu görüyorum. Örneğin, yarışmalarakatılmak üzere hazırladıkları dosyaları gönderiyorlar. Yolladıkları mesajlarda ilk gözeçarpan öğe yarışmadaki parasal ödül oluyor. Sarsılıyorum, çünkü hayatım boyuncasanatın paraya tahvil edilmesindeki yanlışı tartıştım hep. Tıpkı şairliğin bir meslek, birkazanç kapısı olmadığını savunduğum gibi… Oysa günümüzde sadece parakonuşuluyor. Yarışmanın ödülü yüksekse, rağbet de o ölçüde büyüyor. Bu eğiliminnedenlerini sorguladım durdum. Sonuçta her şey gelip ‘arz-talep’ yasasına dayanıyordu.İktisatta talebin var olduğu yerde arz eğrisi yükselir diye bir kural vardır. Günümüzünşiir dünyasında bu kural bir kırılma düzlemine çarpmış görünüyor. Şöyle ki, 1980sonrası kuşakları şiirden koptukları için talepte bulunmadılar. Buna karşılık,yayımcı-dağıtımcı-kitabevi üçgeni, bir tür savunma mekanizması geliştirerek, şiiritoptan gözden çıkardı. Şiirin ısısının düşmesine neden oldu. Bu kırılma noktasındansonra nitelikli ‘arz’ da düşmeye başladı. Yaşamın gerçekleri şiiri yok edemedi ama sesinikıstı. Okur ile yazar arasındaki bağlantı koptu. Her ikisinin bütünselliği düşünüldüğündeise şiir anlayışının bu denli sığlaşmasına, günün koşullarına uygun biçimde bu denli‘paracı’ olmasına şaşırmamak gerekir. Artık yeni şairler kestirme yolları tercih ediyordu.Sistem yanlıştı, yöntem yanlıştı ve iki yanlış bir doğru etmiyordu.

Gençlere bu gerçekleri nasıl anlatacak, yıkılan köprüleri nasıl onaracaktık? Kimi zaman

Page 231: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

susarak konuşuyor, kimi zaman çığlıklar atıyor, hatta daha da ileri giderek onlarıbilgisizlik ve sorumsuzlukla suçluyorduk. Peki, kıt olanaklarla yetkinlik savaşı veren bukitleyi öğretmediklerimiz için suçlayabilir miydik? Bugün hamasi ve magazinel şiirgerçek şiirin yerini almışsa, şiir bir mastürbasyon aracına dönüşmüşse; şair, şiirden çokparanın peşinde koşuyorsa, bunun sorumlusu yalnızca genç şiir heveslileri olabilir mi?Yanıtlar acı verse de sorulması gereken asıl sorular bunlardır, çünkü gerçek suçlularbiziz! Onları yeterince eğitip donatmadık. Ne acıdır ki edebiyat fakülteleri dışında bir şiirokulu veya akademisi bile kuramadık. Şimdi hangi hakla, kimin ve neyin eleştirisiniyapıyoruz? Üstelik ülkede egemen olan sanat ortamını ve konjonktürel koşulları dabilirken!

Şiir bir “temaşa” sanatı olmayıp, sezme, bilme, bildirme sanatıdır. Bu sanatı icra edenkişinin kendine bir duruş edinmesi, tarihsel süreçte bir yer ve amaç saptamasıönkoşuldur. Dolayısıyla büyük emek ister. Tıpkı şairin “tiraj” ve satış kaygılarından uzakdurarak, bireysel keşiflerini yetkinlik düzeyinde estetize ederek okura aktarmazorunluluğunda olduğu gibi emek-yoğun bir iştir. Hiç değilse bu kadarınıanlatabilseydik… Biz ise, eksik yanlarımızı gelişen koşullara koşut olarak yenibaştandeğerlendirmedik. Özeleştiri yapmadık. Aynanın öteki yüzüne bakmadık. Gençkalemlerin hızlı yaşamalarına, sanatı hızla tüketen bu sistemin çarklarına uyumsağlamalarına, ‘yenidünya düzeni’nin birer parçası olmalarına seyirci kaldığımızyetmezmiş gibi, buna izin de verdik. Üstelik ne onların, ne de kendi bilincimizin bukonudaki yetkinliğini sorguladık.

Sonuç olarak, günümüzde şair ile şairliği ‘şiar’ edinmiş kişiler kadar okur da yaralı veeksiktir. Şiir ise öksüz ve yetim, engebeli bir arazide yoluna devam ediyor. Talebinyeterli olmamasına karşın şiiri halen ‘arz’ ayakta tutuyor. Evet, sarsılıyorum.Anlatamadığım için değil, sistem önüme duvarlar dikip anlatmamı engellediği için. Buçocukları, sanatta hava burgaçları yaratan o hızlı sistem büyüttüğü için…

böyle günlerde katları boşalıyor göğümünbir kış açılış yapıyor içimde…

(Mayıs 2008) – (Gençler İçin Denemeler Dosyasından)

Naime Erlaçin

Page 232: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Hikâye...

çok gençtiler

ıhlamur kokusunda serpildiler aşkınelâ düşünüpelâ baktılariki göz bir oda hayaliylesevdaya kanatlandılar

kırk haramilerce kesildi yollarıkinci nefretinhançeri düştü yüreklereyazgıya ayrılık

biri bir yerde şimdigözyaşlarını sayıyoracıya müptelâ

öteki yaşamıyor!

hoyrattır aşkın muhtevasıpişkin bir yosma umursamazlığındayalnızca talanı resmedersevdalı bedenlerde yeşeripölüme kan arayan hayatta

“bir varmışbir yokmuş…”

onlar yok'tan sayıldılar

(26 Aralık 2003)

Naime Erlaçin

Page 233: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Hologram...

hikâyenin şedit yüzügüneşe bakıyor yineMu’da aklanıyoren çıplak hali ruhun

her anher yerdebilgi

her yerdesoyut sezgi

aynı sevgi hepaynı zemheri

monadik bin zerredeholografik bir yolculukturyaşamak

(3 Aralık 2004)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yayınları, Temmuz 2010, Sayfa 5)

Naime Erlaçin

Page 234: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Hortlamak...

kalpte bir ceninkudurmuşsalyalıkendisizliğin tarifidir yalnızlık mezarları

neye tanığız böyleölüyor kentnedendir sanıklığımızbu hortlama çabası?

düşünce ıslakyükseliyor voltajdüşük yapıyoruz işte!düpedüz parazit yapıyor yaşamak

tersine bir özet çıkarıyorum bundansakınmıyorum artıkölü bir ceninden kaptığım tohumdan

bak işte böyle hortluyor insan!

(27 Mayıs 2007) - 6. Dekad

Naime Erlaçin

Page 235: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Hudayinabit...

bitkisel bir yaşamdan yanayımhudayinabit gibiöylesine

tasarlanmış tarhlara yabancıçelimsiz bir yoncaya özenipdoğayla iç içealabildiğine

toprağa sarılgan

salt suyu özlemek yüklendiği eylemışığa sevdalı kır çiçekleri kadar muteber en azyaşamsal sancıların uğultusundan uzakizini sürüp kök boyalarda kutsal mucizenininatla ceza kesercesine yanlış hesaplaramevsimsiz küllerin orta yerindeyanık tabanlarıylaserinleyerek geçer gibi bir buhrandan

ölesiye yaban

tebessüm ederekmasumane bir çayır kuşunaödünç almaksızın kanatlarını

mümkünse!

(18 Mart 2006)

Naime Erlaçin

Page 236: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Hüznün Gölgesi...

hüznün gölgesini buldum bakışlarındazeka pırıltılarına sakladığın

karanlık o labirentin içindenkanayarak gelmiştinçıbanlar açmıştı yüreğin sıtmalı gecelere

sıcacıktı sokuluşun analığıma

alınyazında varsa yaşamakduvara çarpan kör kuş misali yaşanırdı elbetvahşiydi aşk….ayrılık çaresizyakışırdı hüzün sana

“hangi aşk mümkündü(r) aşığı öldürmeden? ”*

sur dibinde özlemlerinkıyameti beklerdinzengindi aşktan artakalan kuyuacıdan yana

örselenmiş kalbinle yürü şimdi'nereye kadar'sorma hiç!bırak seninle ağlasınlartut yine sen ellerimikentlerin yüzü yokannelerin elleri var

ah çocuk annen olsaydım keşke!

………….

(*) Murathan Mungan

(2 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 237: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Hüzün de Gider...

küçük ölümlere sığmaz devasa hüzünlerkenar süslü kitapların satır aralarına hiçmor bir hüzündür her yerde adıderin izi acı'nın

anlamlı

ne zaman kalp çarpıntısından ayrı düşsegebelik sancılarından yaşamınkaybolur evrendeel kapısında bir yetim kadar mahzun

bir kıyım ki öyleserseri savruluşşiirin haylaz militanındanboşa akan cephane

bükülür boyungüz yapraklarından çalıntıgörkemli bir ölümdür artık moryağmalanır toynakları içimizinkayboluş saatleri vurur deliler ormanındaanarşiyi ezberletir sessizlik

incirin sütü kara!

cinnete gider hüzünadres sormadığı gibiardına bakmayan aşk kadar mağrurmağdurve tek başına

o halde gerçekleri söylemeli çocuklara

(30 Mart 2005)

Naime Erlaçin

Page 238: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Hüzünlü Bir İsyan...

günlerden nedir bugünmevsimlerden hangisimalûmatım yok!

ancak biliyorumiklim hüzünden

şiir kucaklıyor benisöz perileri tutuyor elimdendönüyor dönüyor daebedi bir girdapta ölüyoruz

aykırı bir 'ah' çalınıyor kulağımakaderin sesi bu

bir ses kiisyanımı inleyen

(09 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 239: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Issızlık Yapışırdı Akşamdan...

üşüyen nefesinde ayrılığınsoluk bir beniz gibi kırıyordu boynunu goncaözlemdi sevinçleri yakan, geceler çekilmezıssızlık yapışırdı akşamdan

koyuverip giden yollarınyanılgısında aradım sesimimahzun çehresinde sardunyanınsolan yaprakla yiten mevsimleri

ne mümkün yazgıyı susmak!

zamanın sırıtışını izledimsavrulan bıçağın keskin sırtındaensemdenarsızca öpmesini

denizi özleyen martıydımgüneşi arayan günebakan kimi zamankalbim ah'larla dolu bir nida bırakırdı dizelereıssızlık yapışırdı akşamdan

neden bu denli ağrılıydı ayrılıkkimden yadigârhangi kahrın insafı kayıp nârındanhangi günbatımı zamandan

hangi!

(25 Şubat 2004)

Naime Erlaçin

Page 240: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Işık 1...

“su sarnıçta döllenir, insan ışıkta…” – N.Erlaçin

doğudan varılır batıyadoğuda yoğrulur batıdoğuda keşfedilir son

yabanıl bir ustalıklayaprağı donanır topraken son durakta

güneşin sırtında alınır yolbilinmezgöğün hangi katında yıkanır ruhışıklı her serüven isabetli bir yolda

en doğru yoldaen…

(23 Nisan 2004)

Naime Erlaçin

Page 241: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Işık 2...

“ah sevgili gölgebenim misin sahiden”*

iyi bir şeydiranlaşmakanlaşılmak

konuşmakyazmakolmasa olurcümle gereksizsözcük deharf imlemek kâfiışıldak kondurur tenebeyazda iz bırakmak

iyidir ışıkkaranlığı anlatır

ruhu sürmeleyen sır

gölgeyi yakalamakgöğün bağrındaen iyisi

sınırları aşmaken…

(*) Bejan Matur: “Temmuz Meleği” – Rüzgâr Dolu Konaklar, s. 49

(23 Nisan 2004)

Naime Erlaçin

Page 242: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Işık 3...

hüzün ağır geliyor kalbebu boşluk duygususolması güllerin

üşürken yüreğimsoğurken bedenhastayımağır kanamalı

yüreği çivileyen sözlergök delinir deelbet iner birer birer

yıldızımşiirden olsunkoynumda uyuturum dizeleribir ışık yansın yeter

(5 Mayıs 2004)

Naime Erlaçin

Page 243: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Işık 4...

şiirimbilinenbilinmeyenhem uzakta bir ömür boyuhem yanımda bekleyen

ışığı görüncesele döner dizelernefesimkaranlıkta terk eder

uzan bana doğumsuskunluğuma yanılmayaratılışı gizlerimyılların kuytusunda

tende danseder dilkadife elleriyle Şehrazâdıssızda ışık bekler

(17 Mayıs 2004)

Naime Erlaçin

Page 244: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...İbra...

sizbildiğinizi sanıyordunuz kim olduğunuzukimin aynasından yansıyordu varlığınızneden kafa yordu felsefeye insan bunca yıl

bilemediğinizyalnızcabilmiyor olduğunuzdu

ihtimal bir yanılsamaydı yaşamdüşünce kuyusunda

en son ne zaman ibra ettiniz kendinizigözlerimin duru suyu olabilirdi aklayan sizibeni gözleriniz

en son ne zaman...'siz'lerinizi!

(14 Ağustos 2004)

Naime Erlaçin

Page 245: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...İç Göç...

kuş göçükış göçü derkeniğdeler geldi

...ve gittiler...

zamanın sesinde sarkaç oluyorumaykırı bir kimya özüyorumYuda’nın son nefesindedinlenirken iç göçümle erguvanın gizindekutsalı yeşile, yeşili maviyeruhun kalkanına sessizliği emanet ediyorumiğdenin mahşerlik gölgesinde

“yaz bitti” diyor şair

başladı mı yazben neredeydim o halde?

“yaslan” diye sesleniyor çınaracı gülümsüyor salkım söğützait ufuklar umuyor hayattanonuruna yakışır boylucaborçsuz ve alacaklıyere selamında bile

gitti iğdelersiyahî bir ânın gözünde nöbetteyimoysa hüznün gölgesinde ey şiirimmavisin yineerguvan kadar anlaşılmaz o yerde

iç göçe çıkmış kuştur kalbimtaze bir gün umuyor hayattansade bir yolculuk başlıyor Atlantis’e

magmada döllenen krater veyıkıntıyı taç eden münzevi tüm kentlere

ak sütü gibi anamınzamandan bağışlanmış bir ondalıkbir yankıdır yaşam bazen

hüznü vuruyor saatlereprimiş bir sayfasına belleğinânı mıhlarken beniğdeleri düşlüyorumiç göçümün tik-tak sesinde

“iğdeler gelir”diyor ses“iğdeler gider yine…”

Page 246: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

(19 Temmuz 2004)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 66)

Naime Erlaçin

Page 247: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...İçbükey...

bilir mi yasalar içbükey aynalarıaynalar kidışadönük sürdürürler yaşamı

kara-kaplılisanına eremez dikeninsıralı düzgün ekinmızrak çekemez fundalık kovanlarına

“geçit yok”diye haykıran çittir içbükeylik!

usanır mı şair tekilliktenkendisiyle çiftleşmektenuslanır mı hiçürker elbet aynasız kozalardaisyana kuduran dimağın sesinden

ah deniz!bilmezsin sen o uğultuyu

ne dedim şimdi ben

demedim!uğradım sadece

sırrı paramparça biriçbükey aynanın içinden geçerkentenime teyellendi uğultu...

(2 Ekim 2004)

Naime Erlaçin

Page 248: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...İçinden Cehennem Geçer...

ne zamançiçeğe durduğundayel değse badem ağacınabir kasırga göçer yüreğime

zamansız çalınsa kapılarcanhıraş feryatlarlamanolyalarpıtrağa döner

ne zamankara bir deliğe çekilse şairkartal gözlü infazcılar elindehükmünü aşsa sözlersirene benzer kalbimdeki cayırtıdizelerim küser

burulurum böyle anlardasehere gece düşergündüze keder

bir hırsızı var bu oyununâdemden kan çiçeklerihavvadansiyah libaslar biçer

ne zamanacılı rüzgârlar esse buradasuskun bir şiire döşenir yolum

içinden cehennem geçer

(8 Nisan 2004) - 'Şiirle Monogamik Sevişmeler' Dosyasından...

Naime Erlaçin

Page 249: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...İfşaat...

dubaları battı bu sahilinaşırılığı fısıldıyor deniz mütemadiyentekneler küreksizmendirek viranecan havliyle haykıran biçare derinlikmetafordur artık maviye

kirli suya düştü kulak zarlarımsayrılıktan ağlıyorlar şimdikimse kanamadı böyleona yataklık eden yürekçekanatmadı kendini

gideceğimüzülmeisraf olmasın duygusesim yine çınlayacak cümle âlemdesusturacak sirenleri nefesimlirik bir ezgi yükselirken suyun rahmindensahile koşan ilk rüzgârda ara beni

elbet dokunacaktır tenine parmak izlerim

bölük pörçükeksik tamtüm sevdalar ve kutsal aşk adınatemiz sularda boğulmak da haktır!

gittimturkuvaz bir isyanın uyanışındakatli vacip olmuştu sığ kıyıların

suç delilim albatros kanatlarıgörkemli bir kuşunruhunu çaldığımdandır açığa gidişim

anla!

anla ki ne olsunifşa ediyorum kendimi...

(30 Mart 2005)

Naime Erlaçin

Page 250: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...İhlâl...

-belki budur aşk!

kendiliğinden vazgeçmekyok olmak sonsuz bir nehirdevaroluşu öğrenmekokyanusta yeniden

cehennem şairivurur mızrabı sözün telineyanmaya eşdeğer bir eylem buadı aşk bir denizdesuyun teninde tutuşur hançere

ah aşk!üşürdü mutlaka denizlerolmasaydın eğer

yüreğin karasularındazamansız bir sınır ihlâlisin sen

(27 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 251: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...İki Kere İki...

filizlendi aşkın buğday tenikorkma rüzgârdan tipidensana bir tebessüm verdi ey!narinipincecikhüzünden

“sevmek iki kez yaşamak”* öyle mikovalama düşleri ne olurdüşsüz kalıp da ne yapacaksınsen düşlerde yaşayansın

“yine de bir iştir beklemek”**yanık teninde kavurucu aşkınkokuda, rüzgârda savrularakölümden iyidir beklemek

senacıda çoğalansın

acıdır acıda aşkiki kere ikidört kezyaşayarak

…………….

(*) George Sand(**) Cesare Pavese

(11 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 252: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...İkinci Yüz...

en çok toprak kokusunu özlemişimyağmur sonrası çiyi ileel ele tutuşmayı bir deniz kenarında

bahar âyinine geç kalmışkır düğünüyüm şimdisiz kadar yalnızmahzun ve pitoreskkalbimin emektar küreklerince aşınmışve üzgün

“çünkü iki yüzüyle çıkıyor karşına hayat”*

kalkmalı ödünç duygular üstümüzdenfirari zamanlara inatadanmışaklanmışkadim bir masaldan geçir benitan tül ve gün saydıranmasum uykudan

kalenin düştüğü yerdevahasını arayan bedeviyim bu güngönül sağanaklarına hapset yalnızlığımıen derin yerlerineki eksilsin yadigâr kalan bu sızısultani kuşatmalardan

gece gündüzolur olmazzamansız bir hıçkırık gibi aklında tut benideniz kıyısına gidelim sonra

ikinci yüzüne hayatın

(*) Pablo Neruda

(4 Mart 2005)

Naime Erlaçin

Page 253: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...İksir...

kendine sağır değilse kulaksusmak çare değil içineşiirin üryân dilinden akariksirdirsözdeki son damla kan

saklarım dilimikaranlığa mühürlenir dudakyanardağ mıhlanır kekre saatleresularım çölleribuğulanır seraperilliğe çözülür şafak

altı üstü vedia tenimindudağım tuztenim cerahat

nasıl üşünüyor bilirim artık!

durma şifreyi verçözülmek için değil miydi alfabelersur dibine as bütün ilâmlarıdilimin ıslaklığı sensin unutmataşa süzülsün tuz usul usulihya olsun kente istilâcı girişler

sevdayı ezberlet bana

(5 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 254: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...İlik ve Cenin...

önce o vurulduiliklerimdecan çekişen cenin

düşleri vardı

doğmayan da vurulurbilir miydinizçivi, diken, pıtrak, bıçakne olsauzaktan tanır acıyı

siz gibiben gibi

ahh ilikler!ağırmış meğer yükünüzhazırlıklı değildim ölmeyecenindim

kutsanacağım geri çekilmiş sel suyumdatenim sancıyorrasgele hıçkıran yaşamın boz bulanık haritasınıyok sayıp yeniden doğacağım

doğmalısınızdoğmalıyız çünkü

izdüşümlerimiz aranıyor vurulduğumuz yerde

(16 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 255: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...İm...

kavgaya bırakılmaz dağlaraşk da var!

hangi orman istemezdalında gizlemeyi serçe kuşunukorkmaz bir kaplan avcıdan:avcıiki kere tartmalı saçtığı kurşunu!

dağ sancısı mülk değilsıradan ölümlüyearınır yaşamorada paklanır aşk

hele bir yazılsın soyağacı insanınbelletilsin ibretlik masallardağda tüten her duman insancıl bir imki yoldur yüreğikendine arkendine har

yerliler neden öldü sanırsınız!

(12 Eylül 2006)(http://www.lacivertsanat.org/? id=1017)

6. Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 77

Naime Erlaçin

Page 256: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...İn...İn...İn! ...

in(in) den çoğalır çatal yürekkardelenler düşlenireza’nın sisli kalıntısında

tortusu süzülürken acı suyunköpüklere sıvanır aşksıradan bir çakıl taşı alır gözlerimizisu dalgındünden yorgundur gül

ellergüzün rahmindetaze bir doğum özlenir

şiirle monogamik sevişmeler ah!mısraın sininde gizlidir derinliğinizhüznünüzle müsemmamuhteşem deliliğiniz

unutun şimdi ekin sarısınısilinsin yol tarifesi yalnızlığınşölene dönüşsün yaslı devinim

dehlizine in!ininin….

(25 Ocak 2005) - 'Şiirle Monogamik Sevişmeler' Dosyasından...

Naime Erlaçin

Page 257: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...İnayet...

yüz sürüyor keşişler cebbarın eteğinebayrak semirtiyor kuytuda haramilerkimse duymadı dahatezyin edilmedi kadermor hüznüne ağlıyor bir dervişnefsini çitiliyor dergah kapısında

son efsunamel zamanı

bana bağışlama dostum inkisarınıpaslı mavzerler gibi sustum bak!kandiller yaktım kurumuş ırmağına

inayetti dileğim ebabil kuşlarından

dön rabbine ve ağla! …

(11 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 258: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...İncir Ağacına Mektup...

günaydın incir!

sana sadece incir desemkızmazsın değil miağaç deyincekökler ve bağımlılık geliyor da aklımao yüzden işte

arala dallarınıbir yer aç gönlündesana geliyorumminik bir yuva yapacağım kendimebir şey istemem sendensıkıca kucaklaman yeter

biliyorum oradaydın hepkış aylarında kupkuru, sessiz“hayatta mısın? ” diye sorardım da“bekliyorum” diye fısıldardın kulağıma:

“baharı bekliyorum, yeşereceğim! ”

ne zaman daralsam ağlasamne zaman başımı çevirip baksamyapayalnız ve oradaydın daimabaharını beklerdin durmadan

işte mayısbahar bir çılgın aşık olmuş dışarıdatüm ağaçları dolaştım geldimdağ tepe ova bayırgörmedim bir benzeriniçiçek açmadan meyve verensenin gibi bir tanesini

biliyor musunkolay incinirim benkolay parçalanmaz yüreğimama çabuk üzülür

yürek deyip geçme sakın!bakma el kadar olduğunaiçinde kâinat biriktirir

üzülünce uçarım hephani bir kuş oldum ya geçenlerdebir minik serçeydimuçmalardayım yine

aç gözlerini beklekolla beni sana geldiğimdeyapraklarınla sarmala sımsıkı

Page 259: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

yuvamı yapacağım dallarındabinbir gece masallarındaki gibiaşkı anlatacağım sana

yapmasam da olursen yerimi aç beklebil yolda olduğumu

benne mi isterim?

bir tek “hoş geldin” demen yeter

(21 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 260: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...İnfaz...

yargılanmasak da olur!burası “ceza sömürgesi”*metaforların uçurumdan çekildiği

suçlu değilsalt yalnızızson dizeleriyiz bir kitabın

yanıyor genzimehliyetim iptal!infaza terk etti insanı Kafkapaslı dilime kazıdı ölüm makinesini

geç kalınan anlardaözgürdür bilinç umulmadığı kadarşiir ülkesinden çıkarılsın müzikhüküm giydi sözyırtılıyor anlam el değiştirince iktidar

aslanlara at beni Puşkin!

(*) Ceza Sömürgesi – F.Kafka

(10 Mayıs 2006) - 6. Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 13

Naime Erlaçin

Page 261: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...İs...

kaç harfe sığar hayatkaç kısımtekmili birden

hangi ibresine pusulanınsevda

siyah adımlarla arkadaademoğlu silinmeye yazgılı destancezaya kalır boş laf

“böbürlenmek neye yararölümüneşitleyiciliğini unutma…”*

sona ermeli ansona ermeli zamantürküsünden tanınır insan

Davud’un heykeline baknasıl da direniyor

“yapıttırölümden sonraya kalan” **

boş lakırdımum isi!

(*) Bilge Karasu(**) Jean Cocteau

(25 Mayıs 2004)

Naime Erlaçin

Page 262: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...İsyanım Var...

bir türkü yakmalısalarak akşamın büyülü mavisinegurbete düştüm yine kederdenmeselâ acıyı yazmalı

ağlamalıyıkmalı duvarlarıcinayetivahşeti anlatmalı

kan dökmeyi sever kadından doğmasonra kendi kanında boğulmayı

yüreğimde isyan varelleme beni rüzgâr!bırak haykırsıninlesin kalbimdelirmişim fırtınanın gözündeyıkıntı izlerini silmekteyim

yüzünde güller açanyeni bir ben seçmekteyim

(06 Ağustos 2003)

Naime Erlaçin

Page 263: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...İZ BIRAKANLAR... (Düz Yazı)

Tıpkı sanatın toplumları etkilediği gibi, toplumsal değişim de sanatı etkiler. Postmodernizmin egemenliğini ilan edişini izleyen dönemlerde ve 11 Eylül’ü takiben,özellikle de Auschwitz’ten sonra artan güvensizlik duygusuyla kendini kendiliğinedayayan sanat, şiir sanatı da dâhil olmak üzere, yepyeni arayışlara girdi. Öyle birzaman dilimiydi ki bu, güvensiz toplumlar ve bireyler kendilerine birer sığınak arıyordu.Sonuçta arayışlarını gerçek dünyanın dışındaki alternatiflerde buldular. Mistisizm veinanç ögelerinin ön plana çıkması dönemin en belirgin özelliklerindendir. (Burada birparantez açarak, şiirde mistik ve dinsel ögeleri başarıyla kullanan, kendi poetikasınıoluşturabilmiş güçlü şairleri hariç tuttuğumu özellikle belirtmeliyim.) Mistisizmderken, Batı toplumlarında eksik kalan bir şeyleri tamamlamak adına farklı kültürlerdegirişilen alternatif arayışlardan söz ediyorum.

Gelinen bu zaman aralığında birey toplum içinde yalnızlaşmış ve korkuyordu. Öteyandan şair de, başkaldırmanın gereklerini bildiği halde, kendini korunmaya muhtaçhissetmeye başladı. Toplum mühendisliği projeleri, sözü edilen psikolojiyikolaylaştırmak yerine aksine zorlaştırdı ve yaygınlaştırdı. Sanat emekçisi,yabancılaşma-sürüleşme-aynılaşma süreçleriyle baş etmekle yükümlüyken, bilinçdışınazorla dayatılmış olan paranoya ile de savaşmak mecburiyetinde kaldı. Çoğu kez deyenildi ve teslim oldu. Böylece kültürel sermayesinin harcanmasına göz yumdu. Sanatınve şiirin içine itildiği kısır döngünün temel nedenlerinden biri budur.

Sanat ne için var?

Bu soruyu sıkça sorar ve sonra da çeşitli yanıtlar ararız. Ama sanatın ana hedeflerindenbirinin hayata yepyeni ve derinlikli bir bakış açısı, yorumlama yeteneği kazandırmakolduğunu da yadsıyamayız. Kısacası ‘sanat, insanı hayata dokundururken, düşüncedeyeniliği yaratmaktır’ da denilebilir ki kitleleri peşinden sürükleyen, toplumda derin izlerbırakan, ileriye doğru atılmış adımların toplamıdır. Ancak günümüzde sıkça rastlanıldığıgibi, sanatçı yaratma işlevini sanki korkularının arkasına gizlenmek, onlarla birliktekapalı bir alana kısılmak zorundaymış gibi sürdürüyor. Kendisine bir tür oto sansüruyguluyor. Söylemek istediklerini, paranoyak duygulanımların da etkisiyle,sosyo-ekonomik-kültürel yapının yeni iklimine uygun bir tavırda, lafı evirip çeviripdolandırarak ve günlük gereksinimlere uygun bir biçimde söylemeye çalışıyor. Ya datam aksi uçta konuşlanıyor; bir anlamda Gösteri toplumu (Guy Debord) ileözdeşleşip, sermayeyi de arkasına alarak daima ortalıkta olmak, medyatik bir figüredönüşmek istiyor. Yaratma eyleminin kaderini adeta ısmarlama sanatın kucağınabırakıyor. Demek ki çevre faktörü ve sosyolojik koşullanmalar çok önemli.

Çocuklar büyürken sosyalleşme (sosyalizasyon) denilen bir süreçten geçer ve buyolla kişiliklerinin temel yapısını oluştururlar. Sanat emekçisi için ise süreç hiç bitmez.Yaratmak ve etkilemek için özgür olmak, aynı zamanda özgün bir sanat ortamındanhayat boyu beslenmek, özgül ağırlığını korumak zorundadır o. Oysaki günümüzde tamtersi gerçekleşiyor ve biçimlendirmesi gereken sanatçı biçimlendiriliyor. Özgün imgeler,bireylerde yarattıkları farklı çağrışımlarla farklı yorumlamalara yol açabilecekken,karşımıza çıkartılan kalıplaşmış ve simgeleşmiş imgeler (ki buna ‘biçimlendirilmişimgeler’ de diyebiliriz) , artık eserin form, anlam ve biçemi ne olursa olsun,aynılaşmanın birer göstergesi, birer kanıtına dönüşüyor. Birileri hep aynı hikâyelerianlatıp duruyor. Diğerleri ise dinliyor. Farklı hikâyesi olanlar bu işten karlı mı zararlı mıçıkıyor diye sorgulandığımızda, fark edilenlerin olduğu kadar çoğunun da hiç farkedilmeden yok olduğunu görüyoruz. Böylece sanatın varlık nedeni ve felsefesi çürüyor.Toplumsal yapılandırmalarla adeta çürütülüyor. Şairden konuşuyorsak eğer, o davaroluşçuluk sorunsalını evrensel bir dille sorgulayacağı, düşünce dünyasına yeni

Page 264: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

sayfalar ekleyeceği yerde kalemini derinlik öğesiyle özdeşleştirmeyi umduğu yeni modamistik dalgalanmalara bırakıyor. Bir bakıma kolaycılığa kaçıyor. Örneğin, doğmalara,inanç sistemlerine veya dünyanın herhangi bir köşesinde filizlenen, kendisine tamamenyabancı olan hayat görüşlerine sarılıyor ki bugün şiirde giderek yaygınlaşmakta olan bireğilimdir bu.

“Düşünüyorum.” Kuşkulanıyor ve sorguluyorum. “O halde varım! ”.

Düşünmüyoruz, o halde yok muyuz? Ne acıdır ki günümüzde, en azından birileri,korktukları ve sığındıkları ölçüde var! Bu durumda saf (pure) sanat ile sanatçıarasındaki gerçeklik ilişkisi zedeleniyor demektir. Masumiyetini hâlâ koruyan dar alanlarhariç yeryüzü ölçeğinde böyledir bu. Bilinçli şair ise, çevresinde inşa edilmekte olanhiper gerçeklik’ten (Baudrillard) kendisini kurtarabilmenin yollarını arıyor. Hâlâ cılızsesiyle, gün geçtikçe yapaylaşan, “ben yaptım oldu” mantığı ile ucuzlatılan; kodları yenibaştan yapılandırılan sanat sürümlerinin üstesinden gelme savaşı veriyor. Yeni sanat,yeni teknoloji, yeni sosyal yapı, yeni birey, yeni siyaset, yeni ama özünde arkaik olankültür-sanat politikaları ve benzeri dayatmacı unsurlar, ne yazık ki sanatı hırpalayanbaskın güç odaklarına dönüşüyor. Objektifi ekonomik arenaya çevirirsek eğer,görülüyor ki tüm gelişmelerin altında sınırsız tüketim eğilimlerini kışkırtarak küreselyoksulluğu körükleyen sömürü olgusu, küresel sermaye ve ekonomik tabanlı yenikültür politikaları yatmaktadır. Böyle bir dünyada okuyan, düşünen, duyumsayan,çözüm arayan insanların işlevi nedir? Ya da var mıdır?

Her sosyal yapının temelinde birey ve kurumlar yatar. Bunlar toplumun arzularınaaykırı, doğal değişim, devinim ve evrim süreçlerinin dışında; özellikle de geriye doğrudönüştürülür/değiştirilirse eğer, sosyal yapının dengelerinin bozulması kaçınılmazdır.Değişim ve dönüşüm süreçlerinin post modern ve üstelik çağdışı mühendislik projeleriile dayatıldığı günümüzde ise tablo oldukça vahim gözüküyor. Çünkü çağımızda sosyaldeğişim – ki buna başkalaştırma da denilebilir - ekonomik ve siyasal sistemlerinçıkarları doğrultusunda manipüle ediliyor. Hal böyle olunca, herkesin birbirinebenzediği, sığlaştığı, yalnızlaştığı ve korktuğu için kendisine sığınak aradığı bir dünyadasanat anlamını yitiriyor. Yaşamın gerçek savaşçıları artık yaşadıkları gibi düşünmeyebaşlıyorlar. Toplumdan aldıklarını eserlerine yansıttıkları için alışılmamışın yerinialışılmış alıyor. Öyle ki, tek mutlak gerçek olarak kabul ettiği ölümü dahi içinesindirebilen şair artık ölümden korkar oluyor. Sıradanlaşıyor. Algılaması bozuluyor.Aslında her şeyden korkuyor. Terörden, kanserden, zehirlenmekten, solukalamamaktan, ününü yitirmekten, açlıktan, istikrarsızlıktan, işsiz kalmaktan… Nedeniise, sistemin düşünen ve üreten insanı böyle yönlendirmesidir. Sistem, gönderdiğisinyallerle ona sürekli gözdağı veriyor, onu törpülüyor, onu öğütüyor. Kısacası, postmodern toplumlara egemen olan belirsiz tehdit algılamaları şairi de yolundan saptırıyor.Onu yanıltıyor. O ki toplumun vazgeçilmez düşünce savaşçısı, güzel arayışçısıydı.Şimdilerde sanatın ve şiirin en temel gerçeği olan direnme zorunluluğunu unutmuşgörünüyor.

Toplumsal kargaşanın geçerli olduğu dönemler, şiirin dengelerinin en çok bozulduğuzamanlardır. Değerler sisteminin kökünden sarsıldığı, paradigmaların altüst edildiği bugibi hallerde bazen şiir de kayar ve yere düşer. Bazen de kaos sonuçlandığındaeskisinden de güçlü olarak ayağa dikilir. Süreç ise genellikle bir tip sanatçıyı korurken,ek olarak iki tip sanatçı daha üretir; Sistemce muhafaza edilen ve her devirdehayatiyetini sürdüren gelenekçi statue quo’cular, sistemin önerdiği yeni paradigmayı veyapay değişimi hiç sorgulamaksızın, olduğu gibi kabullenen uymacılar (konformistler)ve ilerici paradigmalar üreten tepkiciler. Şair, bu sacayağının neresinde duracağını iyi

Page 265: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

bilmesi gereken ama aynı zamanda kendiliğinin öznesi olmakla kalmayıp, toplumun daöznesi olabilen kişidir. Lukacs ve T. Eagleton gibi kuramcılar, ünlü düşünür Aristo’nun‘insan toplumsal bir hayvandır’ savından hareketle kişinin içinde yaşadığı konjonktürünbir parçası olduğunu savunmuşlar, öz-biçim ilişkisini sıkça irdelemiş ve de kabulgörmüşlerdir. Ancak şiir cumhuriyetinde işler biraz farklı yürür. Şair, diğer sanatemekçilerinden daha ön safta durarak, geometrik konumu itibariyle toplum kümesininhem içinde, hem de dışında, ama kendiliğine dair öznel bir kümede pozisyon almalıdır.Elbette yaşadığı toplumla birlikte biçimlenen ve onu biçimlendiren kişidir, ancak hiçbirzaman yalnızca o toplum kümesine dâhil değildir. İkisine de hem ait olup, hem detoplumsal ve öznel kümelerin kesiştiği ortak alanda (içe ve dışa dönük ortak birküme’de) yaşamayı bilendir. Böylece her iki kümeye karşı olan yükümlülüklerini deyerine getirmek mecburiyetindedir. Örneğin, kendiliğinden ödün vermeksizin sözünüevrenselleştirmek gibi… Var olma sorunsalını aşıp varoluşçuluk sınırlarını zorlamakgibi… Kendi derdini anlatmanın ötesinde, insana-hayata-aşka-insanlığın geleceğine dairdeğişik yorumlar getirmeyi olanaklı kılacak farklı bir dilde konuşma becerisine sahipolmak gibi…

Korkutulmasına izin verdiği takdirde ise elbette susacak, vazgeçecek ve yalnızlığasürüklenecektir. Bu noktada, bireysel yalnızlığın yanı sıra sosyal yalnızlaşmadan da sözetmek sanırım yanlış olmaz. Şair dik, aykırı ve meydan-okur duruşuyla yalnızlığı zatenönceden seçmiş olan birisidir. Ancak onunla aynı dili konuşan, aynı tavrı benimseyen,aynı kaynaklardan beslenen fakat birbirinden farklı form, anlam ve biçemde yapıtlarmeydana getirebilen, farklı teknikler uygulayan türdeşlere sahiptir. Günümüzde butürdeşlerin, teslimiyet psikolojisi içinde, birer birer sığınma kampları’ na ilticaettiklerini; korku krallıkları tarafından üzerilerine salınan gözdağı salvolarına maruzkalarak kısır bir kabuk içine saklandıklarını, ya da popülarite, rating, imaj telaşınadüşerek meydanlara fırladıklarını görmek şairi aynı zamanda küskünlük-kırgınlık dadiyebileceğimiz sosyal bir yalnızlaşmaya iter. O artık öyle bir dünyada yaşamayabaşlamıştır ki, slogan baskısı, imge bombardımanı ve kiç’leşme tehdidi altında icraetmeye çalıştığı sanatı toplumun gözünde seviyesini yitirmiş, aynı zamanda kıymetibilinmez olmuştur. Dayatmacı ve yapay normlar, şairi-yazarı-ressamı-müzikçiyi, vb.tümden yalnızlığa hapsetmiştir. Kısacası, sanat emekçisi kimlik yitirme tehlikesiyle karşıkarşıyadır. Sorumluluk duygusu giderek aşınmakta, geleneğe düpedüz eklemlenmesede oradan beslenmeyi olanaklı kılacak, sanatını anlamlandırmaya yardımcı olacakkültürel birikimden uzaklaştırılmakta, böylece genetik yapısı dönüştürülerek sessizliktanrısının tutsağı olma yolunda hızla ilerlemektedir. Çünkü sanat, günün koşullarınauygun olarak özünde taşıdığı bireşimci nitelikten, donanımdan kaynaklanan çözümlemeyordamından uzak düşmüştür.

Sonuç olarak denilebilir ki yeryüzü ölçeğinde yaygınlaşan zoraki bu dönüştürmehareketinin (evrimsel değişim değil!) kitleler, bireyler ve dolayısıyla sanattakiyansımalarını izliyoruz. Yalnızca izlemekle kalmıyor, bu sürece yakından tanıklık ederekbirebir içinde yaşıyoruz. Sosyolojik açıdan değerlendirildiğinde tablo budur. Ancaksusmanın dışında bir seçenek daha var. Mademki dünya değişiyor/değiştiriliyor, o haldesanatçı da zırhını daha kalınlaştırmak, oyunun yeni kurallarını anlamaya çalışarak,kendiliğinden ödün vermeksizin konumunu yeni baştan tarif etmek, sancılı bu süreçtenen az zarar görerek çıkmak, verimliliğini sürdürmek ve dünyayı iyi yönde değiştirmehedefinden ödün vermemek zorundadır. Günün koşullarında, diğer sanat ustaları gibişairin de dramatik bir sona sürüklenmesi gerçekten acı vericidir. Ama biliyoruz kikorkunun ecele faydası yok. O halde korunaksız, sığınaksız, şemsiyesiz de olsa çağatanıklık etmeyi sürdürerek, tüm ağırlığıyla yaratmaya devam etmekten başkaca çıkaryol gözükmüyor.

Page 266: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Unutulmamalı ki yalnızca ağırlığı olanın izi kalır.Yalnızca ağırlığı olanlar iz bırakır.Kül bir alfabenin son satırlarında bile olsa!

…Likurga Ağıtı…

onlarsalkımsöğütleri anlamadı hiç!yaprağın tenine dokunarakdallarla sevişmeyi

şairleri yutanındağ ateşleri olduğunu da

ah Likurga!semtine uğramadı derunî aşklaren kırılgan yerinden sevildin hepdip notlarını emerek serpildinbir ağıtınkavrulan dudaklarında

ölüleri okşadığından berikimse sormuyorrengi neden yitirdiğini

sessizlik tanrısı saçlarını tarıyor bak!kül bir alfabenin son satırlarında

(Naime Erlaçin - Likurga Dosyasından.)

HAYAL Dergisi – Ekim-Kasım-Aralık 2008, sayı 27(Şiir ve Akrabalıkları Dosyasından, Sosyoloji-Sanat-Şiir İlişkisi)www.borgesdefteri.blogspot.com - Şubat 2009 arşivi...

'GALİLEO' - Hayal Yay. Ekim 2009, Sayfa 51)

Naime Erlaçin

Page 267: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...İz...

kim yaşayabilirbir başkasının ölümünü

yalnızcaseven bir kalp belki

bundandırdüşleri bırakışım geridebunca çaba

doğmam bundandırilk çığlığı attığım günden beri dünyayadurmaksızın yenilenişimkesintisizebesi oluşum kendimin

böyle dedi bilici:

bunca gayretseven bir kalpteiz bırakmak içindi

tek bile olsa

(8 Mart 2005)

A TRACE

who could live someone else’s death

unless it’s a loving heartbecause of thisI left behind my dreamssparing no effortso much for nothing…

thus;the birth of my nascenceis from my first outcryinto this worldrekindling nonstopcontinuouslychildbearing myself

and so says an apprehender:

for so much effortis to be printed in a loving heart

Page 268: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

even if it issolely one!……….

Written by: Naime Erlaçin.Translated by: Abir Zaki

Naime Erlaçin

Page 269: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Jenosit...

katillersever suç mahallini

soluk bir suret artığındatersyüz edipsiyrete vuran cinayetiince bir sızıya gidip gelinir en çok

yomsuz kehânetler filizlenir tenimizdeak kâğıt yalım evi

tıpkıbasımdır bütün kıyımlarsoykırım oluruz kendimize

(1 Temmuz 2006)(6. Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 48)(VARLIK Dergisi - Mayıs 2008, Sayı 1208)

Naime Erlaçin

Page 270: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Jerenimos...

- Emin Akdamar'a

…değişken bir gerçeğe dokunulur belirsizlik ikliminde…

tüm metaforlar sizindir “Reis”(1)yol paradoks eviheybetli bir hiçliğe kişniyordu şiir atınızel değdirilmedik avim denginde sürgünleşen imge

“yaratmak koruyuştur” dedi birisi (2)peki siz kimdiniznereden gelmiştiniz?

ilahi şaşırtmaca!

al'dır ustamTanrıların yüzü algidişler hep aldatmaca!

“gökyüzündenbir sonsuzluk kes yapıştır kendine” (3):böyle varılır “Jerenimos”a:son durak ruhtakuzgun anlar estiren perde

varıncaya değin orayane çok aynadan geçmiştiniz!

ölüm dilinizde çürüyen bal

.....................

(1) Ricardo Reis: Fernando Pessoa’nın kullandığı adlardan biri… Jerenimos Manastırı: Şairin ebedi dinlenme evi…(2) J. L. Borges(3) Emin Akdamar – “Hiçbir Zaman Yalnız Değil”

(16 Eylül 2006)(Bireylikler Dergisi, Eylül-Ekim 2010, Sayı 34, Sayfa 25)

Naime Erlaçin

Page 271: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Kâhin Sözü...

//harlandıkça aydınlanır ruhalev isinde başlarkor ateşte biter kâhin sözü//

demirlenirdi kalp tüm zamanlardazincire biat eder bedenimizbelimizde en ihtişamlısından bir kuşakalbenili ve çıldırtıcı bir alaşkın düğün alayından arta kalankördüğüme dönüşürdü kelepçelerimiz

//çıkmaz yollarda arama hazzıGodot’yu bekleyen Laura’ya sor!köşedeki sevda öksüzü çocuğaşimşek olup hanikabrine süzülüşünü hayallerdi Petrark’ın//

böyle buyurdu kâhin

sönmezdi ocak diyar-ı şuara’dasözün gergefine nakşolurken kasırgavaktinde çözülebilse muammaihbarsız infazların sırtına kalıcı bir dövme gibisaplansaydı harfin kanıkülden suya dönüşseydi sürüngen anlar

söylerdi aşkateş adına bildirirdi mutlaka

(31 Ağustos 2005)

Naime Erlaçin

Page 272: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Kaknus...

poyrazlı vadilerdegül mevsiminde eğleşmekyüreklere falçata

oraya kur oyun masasını

angın bir kuşunteleğinde açılsın ellerdağıt yenidenhileli bu kâğıt!

sükûta esirdir insanney yorgunuteklemesin kalp bir kaknus pençesindeyarını avuçlamaktır dünü yakalamakboşluğa öksürülsün böyle

elmas ateşledamla sakızım eyaşkterle

kime dairkaç vurgunda bilinmezkaknusunutkan bir perde

aşktır canlı tut!

(14 Haziran 2006)

Naime Erlaçin

Page 273: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Kamaşma…

kapandığında gökyüzübüyülü masallara adanır kalemadı konulmamış şiirleryalnızlığın duvaksız yüzü

sahipsizlik acununda kişner içimizin atııssızlığı karşılayan ağır işçilik dörtnalaateşle köz karışımı bulutu savurankızılyahut kara

iner şimşeğimiz bir günyırtarak duvarlarını göğünaçılır gökküre kendiliğindenak bir tümcedir tutkulu ve esrikbaşbuğ otağında yitirilmiş renkleri arayanşaman gibiborç öder kurumuş nehir yataklarına

ve aşktan sonra gelir her şey

zamanı kilitleyen kamaşmanasıl da yağmur bırakır kabaran deltamıza

(“ZERENZE – Likurga Susları' - Hayal Yay. Haziran 2009, S:75)

Naime Erlaçin

Page 274: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Kaotik Tortu...

inkâr edildigeçmişe nakşolmuş sırlarinkâr edildik hepimizserdengeçti bir dolu ânın şimdimağrur suskunluğudur son hükümdar

“öteki”liğini haykırır duygu selivurdumduymaz bir nankörlüğünzarfını mühürler çığlık çığlığa

hayata dair kesin ikrarın

adlarımızı aradıkbulanık sulardasusmadı hiç isimsiz kalabalıkuzaklar sonsuza ağıtacıyla çözüldü şifresi isyanın

ruhun şir’i pençesidirtekilliğine ağlayan kaotik özneve sorar sahipsizlik

hangi duruştan kaldı bu tortueskitemediğimiz hangi yüzünden zamanın?

(7 Ocak 2006)

Naime Erlaçin

Page 275: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Kapı...

şimdi suyunu sıksam sözünşiir uçurumdaboşluğa sızar boşlukdoldurur içininafile bir acıyla

nuh tufanından berihiçbir kapıyok saymadı kilit pasını

dağı bilmeyeneuçurum sessiz çıngırakLikurga’yı bilmeyenekapılar yasak

yengiyiyenilgiyi geç bir kalem!pişmanlık ağıtlarını da

zamanın çeteleştiği gündür bugüncinayeti anlat bana

('ZERENZE-Likurga Susları', Hayal Yay. Haziran 2009, Sayfa 10)

Naime Erlaçin

Page 276: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Kar'daki Son! ...

'Kar'beyaz bir kefen misalisardı şehri

sıkıcasarmalayanbeyaz bir kefengüneşte göz kamaştırancezbedendokununca ürpertenölümün soluk yüzü gibisoğuk bir kefen

'Adam'yorgun yürüdükentin sokaklarındaşapkasızlığını unuttu bir ansolgun kirpiklerinde karayakları kara gömülüuyuştu adambitkinbezginboylu boyunca uzanıverdi oracığa

'İnsanlar'insafsız kar taneleri gibibiriktilerbaktılar ve korktularen çok dakendi yazgılarından korktular

adamonu sarmalayan beyaz kefenve insanlar

kar yağıyoryağıyordu...

(Bir gazete haberi üzerine duyumsamalar...)

Naime Erlaçin

Page 277: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Kar Bulut ve Suyun Hikâyesi...

cümle suallercümle cevaplarkar beyazında gizli

denizde noktalanırbuzun suya erimesiyankının özenle gizlendiği tepelervadiye sığınmış suskun göllerde belkibir dağ yamacından süzülüp ürkereküstüne yürüyen mağrur dağısever gibi

suya hep hasret toprakbulut mahzunbulut utangaçbulut biraz da korkakkaçınılmaz yazgısısuyla toprağı kavuşturmak

bunca yük var sırtındane kadar hafif oysanâzım bir ıssızlıkta kanatlanıpak günlere hükmederek şafak vaktitaze bir gebeliğe uyanmaktır eylemiyaşam döngüsünde yüklendiğien keskin anlamen berrak

aktınyürüdündondunbir yolculuk hikâyesi buvaroluşu ondan sorgulaey insanoğlu!

kar beyazında bekler cümle cevaplartüm hallerin orada gizlihiçbir son istemez senibuluttan gayri

çünkü yakışmazsın ölüme

(30 Ocak 2004)

Naime Erlaçin

Page 278: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Kar ve Bahar...

sevdasarısı biryalnızlık üşüdü gözbebeklerimdedüşler karayelde döllenen imbatyüzüm ödünç geçmiş mevsimlerdenvazgeçilmezdi sevmekkıyamete kadar

içerisi kar

hava buzbelimde savruk rüzgâravuçlarıma gül ekerdiiç kanamalar

sevdanın kefenlik yollarındasoluksuz yağıyordu kar

bir şâki atandı yeraltı ırmağımaihtirama durdu mavzerimkalem kırdım siyaha ve isyanasustu duruşmalar

mavinin nihaî kararındayürek taze bir bahar

(27 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 279: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Karşılama...

sorar mı bir ağaçtomura durduğunda “neden” sorusunu“biz” olunca açıyor çiçekler demek ki

onlar açtığında mı “biz” olunuyor yoksa?

Likurga ülkesinde bir şairkomşu galâksiye geçer ansızıngök kubbeyi boyayan kızı anlatır meselâsorularyanıtlarve derin suskudatutkuyla katlanılır suç ortaklığına

biliriz uzundur zamanın tırnaklarıgökyüzü arbede yeri bir günşiir ondörtlü, failler oyunbozansahipsizlik akraba

boş kovan sormaz hiç “neden” sorusunuyeniden boğulur gibi aynı ırmaktamermilerden soyunur şairuzanır içine

sessizlik yalnızlığa bir karşılama

(26 Şubat 2008)('ZERENZE-Likurga Susları', Hayal Yay. Haziran 2009, Sayfa 62)

Naime Erlaçin

Page 280: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Kasırga Yürekli Kadınlar! ...

içimizde dans edenmasallarla serpildikkimi gün Pamuk Prenseskimi gün Külkedisiydik

Penelope olur denizaşırı bir mekândahasret kuşlarıyla şakırkahramanımızı özlerdik

haz verirdiQuasimodo’nun sıra dışı kamburukâh bir Robin Hood atının terkisindedelice düşer aşkakâh sultana direnenŞehrazad olurduk biz

Juliet’e dönüşüp ölmeyi de bilirdik

güneş saçlıkasırga yürekli kadın ey!ayrılıkla yoğrulmuş sevdayıkaç kez doğurdun söyleacının esrarınışehvetlive menekşe kokulu ihtirasını

biz ki onları Rapunzel’in saçlarına gizledik:

prenses ya da köylü kızı olmuş ne fark eder!zindanları saklardı buğulu kirpiklerindealtın sarısı örgülerinkuleden sarkan gizinde

sevdalandığımız biri vardı en çok“beauty and the beast”*

çirkinde bilefırtına yürekli erkekleriçirkinde bile güzeli gördük biz!

(*) Beauty and the Beast: Güzel ve Çirkin

(2 Haziran 2005)

Naime Erlaçin

Page 281: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Kehribar...

yalnızlığa seğirir hücresitespihlik sabırlar emzirir karantinadagittiği yerden dönemeyişin öyküsü busoylu ve hazin

an mühürlüıssız bir resimdir yaşamakmuğlak tutkulara dönüşüreskilerden yansıyan kemirgen ölüm

fısıltıyla konuşur zamaniçli bir destan kanar tasvirlereşeffaf dudağından

sevgiyi nakşeder bir renktir artık eflatun hüzün

hoyrattır sesi suskun gecelerintek bir yere geçer acının nazı böyle

“tut” der“tut ellerimi...”

sonrası ruhta açan güllerki misk-i amberburuk tebessüm

ah kehribar!nasıl da erir endamında daracık kafesler

(30 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 282: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Keşiş...

coğrafyasına sızdık zamanınyol haritasıydı aşkı yaşamak

rüyamıza kanardı dudaklarpapirüsler süslerdi hayal teknesiniiçimize konuşurduk durmadanaçılırdı yoldurulurdu dalga

kül bir sessizlik bir günharita yitikpusula suskun

tanıdık bir uygarlıktı yolun sonudağını yitirmişkeşiş münzeviliğinde gidilen

bulunurdu elbet dönüş yoluaşkın kokusunu gizleyentende bulunurdu hiç yoksa

unutmaz çünkü beden öğrendiğinihatırlar bir günbir gün mutlaka

(10 Ekim 2004)

Naime Erlaçin

Page 283: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Kezzaplı İsyan ve Bayrağa Selam! ...

iktidarımız çalınıyor kapı aralarındaödül koyacaklar kellemize yakındır

kimlik mi sorulurtarih kadar eski bir millettensoruyorlar işte!şimdi haykırsamtükürüğüm bin kurşuna bedelsesim kezzap

bültenlere bir sofra kuralımhazır kıvırtıyorken haberlerBatı’lı Batı’sız yalnızlığımızlahorona halaya duralım hemenkırk yamalı bohça gibibiz bize yaşamayı da biliriz elbetbulandırılmasın su yeter ki!

ne ihanetler gördükahrazdılarne kırbaçlar şakladı ensemizdeyangın yerinde is tuttu adak ağaçlarımızki sinsi bir iğfale benzerpaslanmış bulutlar sırıttı gök yollarımızdakör satırlara geldi derimiz

kandiller yakıyordu uzakta bir kurganonurumuza kadeh kaldırarak teselli babındakendi kanımızdan içtik Gelibolu’da

tükenmedik!

benzemezdik çünkü kimseyeyalnızca “biz”dik bizbereket taşlarıyla döşenmişti rahmimizcümle âlemin kulağını yırtardı gür sesimiz

selam olsun bayrağavarsın haram olsun uykular

bu da geçer!

(24 Mart 2005)

Naime Erlaçin

Page 284: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Kıvam...

sol memesinde bir müfreze ölümyüreği kırlangıç teleğihangi kapıyı çalsadirilen bir iskeletarkasında

mızrabı kime vuracağını bilir kırık sazuyumsuz hangi notadanhasarsız nasıl yürüyeceğini

yasemin dalındanbulut gebeliğindenağırlığından bilinirtaşın eylemi

intihar çanıdır gürbüz kederlerhüznün perdesindeyeniden doğmak

eylül kapısında bir yeni yetmeeleme gark“geçiniz” der

'geçelim”…

yol açıktır lâkinkıvamı tutturulmaz ölümün

bir de ateşi öpen siyahî tutku var

(2 Eylül 2005 – Eylül Dosyası)

Naime Erlaçin

Page 285: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Kumrular Böyle Söyledi...

-kumrular yalan söylemezdi hiç…

dilim tutulur ilk cemrede'yine düştü' derler ya hanibilmezler ki yüreğimher doğan günesevdalı bir cemre

tenimde kamaşır tavusun rengisağ kefeye kuşkuları koyarımkendimden kaçırdığım korkuları

solumdaheveskar bir gönül dellenmesiipeği kesen kılıç olur çıkarımruha sirayet eden gülün gölgesinde

“aşkım bahardı” demiş birisisevda ateşi baharların oysahepsi benimdibırakırken sarı hüzünler yerini tebessümekuru bir tohum olsa da yamaçlarda sesimbaharın derinden üfleyen nefesiydi

yalanı bilmezdi kuşlarbendim kumrulardan cemreyi soran

'düşecek aşk toprağına' dediler

iyi hoş daeteklerimize yağanmevsim hırsızı bu karne ola ki!

(8 Mart 2004)

Naime Erlaçin

Page 286: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Kurtlar Sofrası...

”Güçlüdür ve insafsız,kurtların hayatıve bizim hayatımız”(Carl Zuckmayer - “Kurtlar” şiirinden…)

inikti perdeuzanıyordu ellertutunamıyordumkurt sürüsüydü acıvahşi ve parçalayıcı

deri değiştiriyordum durmaksızınağrı ateş ve küllersonra yeniden o acayip döngüödemekle bitmiyor hesaptespih dayanmıyordu

şafağı özledim geceler boyuperdenin kalkışınıışık tutuşunu yüzümünuzandım boylu boyunca taşlarahayat zor ve soğukyol uzuyoruzuyordu

yaşanması gerekenhayata dair acılardan biri işteaydınlığı sevmekkaranlığı bilmekle oluyor zahir

yalnızlıkta büyüyor ışıkiçimizdeki sancı siyahı geçtikten sonra

kurtlar sofrasında bile insankaderinin bekçisi kendi kapısında

(21 Şubat 2004)

Naime Erlaçin

Page 287: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Kurum Kaçtı Gözüme...

- Adana'ya...

çeker mi çekertoprak mı çekiyor ne?

ne hoştu ovam benimbağım bahçem, Seyhan Nehrimtaşköprüsü vardı, ilk şiirim onaKleopatra fırlayacak sanırdınız bir halıdansıcacık taşlarına

okaliptüs dalları altındamandalina çiçeği kokladınız mı hiçnehre çimmeye gelen çocuklarıoyunlarını gördünüz müaşlama ve şalgam suyu tattınız mı orada?

demek ki yalnızsınız!

taze nohut bilir misiniz bağ yerindenereden bileceksiniz!saf ekşimsi tuz tadı gelir ağzınıza

siz dut da çırpmamışsınızdır eminimalacaya dönen salkımları bilmezsinizkoruğun boncuksu büyümesini meselâcan erikleri yapışır da teninizeyürekten zincirlenirsiniz

dünyayı kucağına koydulardünyayı görmek istemeyen kızın“saçımın her teli dünya benim! ” diyensesi duyuluyor halensöylediği doğaçlama şiirlerve fonda dinlettiği Chopin

dans edişini hayal ediyordurduruyorum zamanıher zamanki gibi düşünüyormuakale yapıyor yineağlamıyorum korkmayınyolculuktayım öteki âlemde

kara trene bindim böyle olduo gün bu gündürkahretsindolaşıyorum!

bu trenler de ne belâ böylehep kurum kaçıyor gözüme

toprak mı çekiyor

Page 288: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

yoksa özlem miAnadolu’nun sesi mi çeken

Anadolu sesli Anadolu’m benim...

(15 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 289: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Kül...

kül bir isyan bıraktıkeskimiş yangınlarakanlısı olduk ömrüntükendi firezleryanık kokuyordu toprak

yürüdü aşk!

bizdik gömen onca sancıyıejder ini sulara

bize saklamıştı timsah gözyaşlarınıkülden doğdukkülrengi akşamlarda

ben unuttumbiliyorsan sen söylehangi acının adı anka değildi?

yürüdü yine aşk

hani diyorum kivarsın çemkirsin dursun dünya!

(5 Ağustos 2004)

Naime Erlaçin

Page 290: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Kül’den Kül...

anlamak gerekmezanlam yeter tek başınanamluya sürülmüştehlikeli bir oyundur ince analiz

yanarak geçmek vakti şimdi geçitlerdensindirerek ateşi ağır ve aksakzamansız alev almamalı tek bir söztek bir sancak

ağlar sonra rıhtımdaki gemilerkanatlarını kırar şiir kuşudüşer

şeceresi sağlam sahillerdeölü bir kahraman kadartedavülden kalkmışolabildiğince suskunsonuncu yüzer-gezerim-dibi yanık gurbetlerde kayıp-

nevi şahsına münhasır ve müstakilkendisiyle müsemma cüzkâh mutlukâh mutsuz bir cengâver

harcıâlem ocaklardan uzak tutup yak benisözün özü ve hecenin geleceğiniduman vermesin sakın odyürek bilir alevde gizlenmeyi

küller de yok olmaz yayaşamı saklayandır onlar

şiir ölenşiir doğanşairler gibi

(11 Haziran 2005)

Naime Erlaçin

Page 291: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Küllerden...

serin bir suyum ateşli alnımagücüm küllerdenkızıldan grigriden beyaza

ne demişti şair:'sen ey kanatlı yolcubir zaman ne güzeldin...'*

sorsam Albatros'aEbabil'e meselâyoksa yalnızca Kâbe miydi mekânİkarus'la tanışsamgüneşe yanaşsakağlasam yıkıntıya

baykuş olamam amaolmanın ne anlamı varkendime bir imparatorluk aramadıkça

söyler mi Zeus Anka'nın yerinitırmansam Olympos'atutsam Anka'nın kanadındandesem ki:'adım Phoenix benim'gülsek doyasıya

sizeçelik çivi örsbana kanat lazım bana!

raks mevsiminde şimdigöğün gezinti senfonisindedüşler düşürerek sağır yıldızlardanhayaller uçursambir kuş kanadında titreyerek onlara

serin bir suyum artık küllerden

(*) C. Baudelaire - 'Albatros' şiirinden...

(31 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 292: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Küsûrat...

suya karışmış küsûrat olacağızdemiş miydimyanacağızgüneş kızılında bir gün

maviliğe uzanacak boş ellerimizkundaklanırken yaralar içimizdetaşları saracak suretimiz

ah yürek!tanırsın sen bu ağrıyıöksür şimdigırtlağında serseri bir balık kılçığıvarmış da yutkunur gibi

pirana savaşları didiklerken göğsümüzüizlesin ilâhlar gök kafesindenbölünsün lokmalar ufak ufakkarşılasın biziölümü bohçasında gezdiren hayat

silinecekmiş sudaki izlerimizbuzmuş bundan ötesibuzdağı imişvız gelir

lanet olsun!aşk da ölmedi ya

(15 Haziran 2005)

Naime Erlaçin

Page 293: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Lâl Rengi Bir Gece...

elveda gündüzelveda ateş çiçeği yorgun sardunyaışığını söndürdüm gününadım adım girilecek siyahlığagöğe yükselecek yüzüm

hüzün çoğalıyor yüreğimdebiliyorumgeceye taze bir yüküm

takımyıldızına astım umutlarıgençliği suyaeski kavimlerin yazgısıydı yok olmakyüzleşmek kendisiyle tam bu saatte

ikinci tekil şahsı çıkartıyorum şiirdenböylesi daha anlamlıdoğuma hazırlık yaparak yeni güne doğruampuller asıyorum göğe

aşka dair ne varsa içimdeödünç veriyorum küheylân bir bulutanasıl da dolaştırıyor görmelisinah nasıl da evrende!

sevginin beşiğini sallarken lâl rengi bu gecede

(29 Temmuz 2003) - Aşk Sözcükleri Dosyasından

Naime Erlaçin

Page 294: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Lâl...

-sükût altın

baraj kapakları açılırsa bir keztoplanmaz gerisin geriye sugökyüzüne kazınır söz

söz gümüşsöz ihanetsöz sadakat

söz bıçaksöz taahhüt bazen

susmalı lâlce o haldetarihi yazanyazdıran zamankafa tutmak kimin haddine!

akmıyorsa suvarsın akmasındüşeriz derviş sabrıylaçilelerin peşine

fonda yeşil olacaktende bir katre yeşilah koca yeşil çınar ah!yaprak hışırtısı bile dinlerim benfırtına sesli bu yürekle

sen söylesen yine söyleben dinlerimen son nefeste bile

benim adım lâlbenim adım…benim…

(12 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 295: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Lethe'den Kaçış! ...

ey kaçak yolcu!yepyeni bir güne sıfırdan başlarkennereye gizledinsesine sindirdiğin ağır yükü

rüzgâr çanları sakladın gözbebeklerineesintiyle doldu, kabardı ruhunbezgin bir hayat mahkûmusundüşmüşsün taze çileler peşine

avuntuyla yaşamıştınarmağandın bir dağ gelinciğindenyaşamsal iç kıpırtıların şimdiisyankâr bir vedaa benzertanıdık adreslere gönderilen

cesurca döşemek gibi raylarabilinmedik kentleribakir sularda yıkamaktutunmaya çalıştığın ölü simgeleri

böylesi bir çığlık duyduğum işte!

trenin sesinde akıyor zamanyağmurunda ıslanıyor bedeningörüyorumsonuncu vagon geçiyor üzerindennefesine iri bir kuş süzülmüşyanıyortutuşuyor göğüs kafesin

Lethe’den* kaçış bu besbelli

uçman lazım yolcubulutlara tırmanumudu oraya sakladılarLethe’yi unutmabulutlar Lethe’den kaçtılar

.......

(*) Lete (Lethe) : Suyundan içen ölülere, acıları ve yeryüzü zevklerini unutturan(cehennemdeki) ırmak.

(12 Aralık 2003)

Naime Erlaçin

Page 296: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Likurga Dağı...

alın hepsiniçoban ateşindeki aşktan başkakalmasın hiçbir şeytoplayınsabrım yok bir fazlaya!

işte yarıldı çekirdeğimdoğmamış zamana ‘sus’küslüğeışık yayıyor Likurga

dağparamparça

yapay olguları lanetliyorum şimdikurnaz tavşan dağa kaçtıdağ bana

bacakları kördür kent ormanınınkolları sağırçatlıyor kalbim ıslaklığındanparmak uçları ayandon bir ağrı

dikeyliğini yitiriyor akılkuzeyli rüzgârlarbana

Likurga’da üşümenin hesabımutlaka sorulmalı!

uçurum çağırıyor

daha çok gideyim diyedaha güzel ölmek içiniçimde kırılan dağa

(26 Şubat 2008)('ZERENZE-Likurga Susları', Hayal Yay. Haziran 2009, Sayfa 21)

Naime Erlaçin

Page 297: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Likurga Öksüzü...

şizofren bir uykuyla ağırlandık

kıl payı yaşamaktı birazkıl payı ölmeksoluğumuzda oynaşan arsız konukuğurlayamadığımız

içeride bir akrepdikelir gece boyuuykuda dinmez zehiryaşam hatalarından utanır

suyun kıpırtısı düşer deftereşeffaflığına mağrurher yere dokunabilirözgüralabildiğine

budur bizi sessiz kılan!

ay zamanıaşk zamanı derkenşölenle karşılamaz hayatçöle dönüştüğünde hikâyedudaklarda donar fırtına ıslığı

sorarız:kimden öksüz kaldık biz!

(26 Şubat 2008)(Her Şeye KARŞIN Dergisi, Sayı 7, Ağustos-Eylül 2008)('ZERENZE-Likurga Susları', Hayal Yay. Haziran 2009, Sayfa 30)

Naime Erlaçin

Page 298: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Lirik...

sözü çıkarmeseli masalı çıkarçıkar şairi kağıttan

altıncı dekad’dan harf kalsın bir:nüvesi imlasız tümcelerinsızıda yeminyeminde diktuz arketipi

saklı kentlere bağışlansın kendinden bilinenyalın ipeksi remildevingen yara dildeaynasına süzülsün yamaklığın“gelir de geçmez” çolak bir hüzün bendinde

sözü çıkarçıkar sözü kağıttan

göçmeyi bilir şairöksürdükçe ölür“es” ver şimdisus!

taşa nakşolmuş bin külçe im’deyetim harfler aklasın kirive erişilmezve lirik...

(1 Temmuz 2006) - 6. Dekad, HAYAL Yay. 0cak 2008, s. 43

Naime Erlaçin

Page 299: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...M (u) T...

örselenmiş bir sevinçten ne kalır geriye

sıcaklar bastırdıbak dost değil artık yazküskünve üstelik buğulubir sıralama hatası var buradameyveyi çiçeğin önüne koyanbir yanılgı bu

aurası parçalanıyor bedeniningörüyorum!bir aşk kalmış sanaki çolakbir de kurt yeniği çapulcu hüzün

bereketlidir demişlerdi bu aylar içinne duruyorsun, ödüllen o halde!“u”yu yitirdin lakinmutantan bir “m u t” ol kendine

kimin cinnetidir bu bilmiyorumsöyle kimlerden mirastır bu acıanlamıyorum kahretsin!nasıl çaldılar içindeki yazları

aldırma senkim gördü ki çemberin dışını, sen bilesinkirpiklerden düşen gecenin haresiniavuçların kanayana dek çapalaincinmiş bir yaşamdan ne kaldıysa geriyeonunla

bağırdelen kabuslarve yitirilmiş kıvançlara rağmen kutlandın bugünm u t l u olmalısın!bugün yaş günün

sevgiler caney…

imza:aney…..

………………

(*) Herkes bana kendine göre bir isimle hitap eder. O, “aney” der. Yavruları ise“büyük aney”. Kuraldışı, çılgın ve dost çocuk; ”Toy çocuk'; can çocuk Caney’e nicemutlu yıllar diliyorum dostlar...

(8 Temmuz 2005)

Page 300: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Naime Erlaçin

Page 301: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Majüskül...

kimi gün yaslanıp aşkaLikurga’dan esensiyah-beyaz yalnızlıkdensiz bir ağrı saymakta kendini

kanayan saatlerineşidir başını dayadığı döşek

aşkı bilen de ürperir böyle

soluksuz bir tirad gibidöner uçurumdanmajüskül harflerle serilir şiire

kiminde tutkuyla aşkakiminde ölüme

(26 Şubat 2008)('ZERENZE-Likurga Susları', Hayal Yayınları, Haziran 2009, Sayfa 73)

Naime Erlaçin

Page 302: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Manastır Sarısı Yolculuk…

kedili kaldırımlarımız var şimdiçöp bidonlarına komşu

evler ıssızboşit enikleri kayıp

vuruldular

olsalardıne güzel alırlardı kokumuzu!

sahipsiz kent çukurlarına sığınmışadsız çığlıklara şefaatini sunan geçitlergücenik labirentlerde el ele tutuşmuşluğumuztaşlara mıh gibi vurulan yalnızlığa anlatırdı:

kan kızılından yadigârsoylu bir dövmedir mirasımız

duyulurdu insan sesi

şurada düşüp kalsak diyorummeselâ bir çentik atılsa adlarımızayok kimse başucumuzda dikilecek

kimse yokmanastır sarısı yolculuğuruhunda leke bırakansam yeline bağırtıyla anlatacakakkor potasında külrengine dönüşmüşsalt aşkla beslenenlâkin biteviye can çekişen kadın ile ademoğlunu

bir köpeğimiz olsaydı hiç değilsebirisi h a t ı r l a t m a l ı diyorum anla!isterse havlayarak canhıraş arkamızdan

anlatmalı birisi

düşen kalenin taş duvarlarınayürek isi gibi sinmişindigo mavisi aşkın ölümsüz kokusunu

(28 Mayıs 2005)

Naime Erlaçin

Page 303: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...MASAİ MARA' da Yağmuru Beklerken...

Saat: 04:55

diyorum kibir su sesi çarpsa kulağımamesela yağmur yağsayağmurla uyansam sabaha

hışırtısını dinliyorum yapraklarınrüyalarımı dövüyor dans eden dallarderin bir uykudan uyandırıyorlarbayram esiyor masai mara’da*yağmuru bekliyorum

baskıcıydı kuraklıkeziliyor ruhumbaşardım özümü saklamayıkışı hasada döndürmek üzereufaldımküçüldüm olanca gücümle

Saat: 05:26

çık gölgelerden bengisuyum ey!al beni durma kucaklaiçimde kocaman bir bahar gizligüneşi ertelerken gönlümdeyağmuru bekliyorum

Saat: 08:49

su açıyor topraktaebedi bir ezgi ilkbahardanşifreler kırıyor hücrelerimdedışarıda yağmur varruhum yağmur tutmakta

yağmuru seviyorum...

..................

(*) Masai Mara: Kenya'nın güneydoğusunda Tanzanya sınırında doğal bir korumaalanı. 'Sonsuz topraklar' anlamına gelen bu bölge, ulusal bir park alanı olup Maranehrinin suları sayesinde zengin bir hayvan çeşitliliğine sahiptir; leopar, aslan, fil,buffalo ve gergedan ('the big five') gibi...

(24 Ekim 2003)

Naime Erlaçin

Page 304: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Masalsı...

bin gecedenbir kuş masalı anlat banaışığın dansırüzgârın ateşi ol yüreğime

es! tutuşsun tanıdık bu hazsen söyle anlatyazarım bendaha çok severim sesine geldiğimde

gitmişsem bir günsakın sorma “neden”tek adım uzaktaysanon gerideyimincilerim dağılır zemheriye

buz bir ayaz üşütür köklerimsinsi kurtların insafına teslimkuru bir çınara benzergiderim

kanadı ol sıra dışı hayallerimindimdik kışkırtıcıve asikıtlama şeker gibi emeriz aşkı böyle

esaret zapt edemez kuşları bilirsinzincirlere kör bakar onlarbu yüzden daha güzeldir aşkiri bir kuşun masalsı teleğinde

(1 Ocak 2006)

Naime Erlaçin

Page 305: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Masumiyet! (Düz Yazı) ...

Sıkça kullandığım bir cümle var.

“Masumiyet bir kez kaybedilir! ”

İkinci bir şansı olmaz insanoğlunun.İçindeki çocuktur ebediyen giden…

Üzgünüm dostlar. Pek çoğumuz gerçekten üzgünüz.Düşünüyor, duyumsuyor ama yazamıyoruz.Kalemlerimiz tutukluk yapıyor.

Günümüzde yaşanan vahşeti, bazı odakların - belirli başka amaçların yanı sıra-masumiyeti yok etme çabası olarak değerlendiriyorum. Çalınan şey sırf yaşama hakkıolsaydı eğer, bu denli acıtmazdı. Haksızlık ve kalleşlik var burada. Geride kalanlar ciddianlamda örseleniyor; kirletiliyor; çamura bulanarak adeta karanlığa itiliyor.

İçinde masumiyet ışığının bulunmadığı çıkmaz bir sokak nereye götürebilir ki insanı?

Sanırım herkes bir biçimde bu büyük acıyı yaşıyor. Şair belki biraz daha derindenhissediyor. Acı çekerken bile onu ayrıcalıklı yapan duygunun adı sorumluluktur. Ve ekolarak, en ağır yükü taşıma alışkanlığı ile keskin gözlerle bakma mecburiyetindendoğan “farkındalık”…

Gözleri acıyor şairin; yummak istiyor…

Kalemin sustuğu andır bu!

İçinizdeki çocukla ve sağlıcakla kalmanızı umut ederken, “Umut yoksa yaşamanın veinsan olmanın ne anlamı kalır? ” diyor ve noktalıyorum.

“Masumiyet” adına sevgilerimle…

(8 Eylül 2004) – “Nanik Atak” gurubu için yazılmıştır…

Naime Erlaçin

Page 306: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Meçhul...

nerede arayacağım kendimi

aldatıyor rüzgârkandırıyorsavuruyor külleri dört yanasarsılıyorum dik yokuşlarında şiirintek başına

şiirin çokluğu yok kişaire terk edilen

çağırıyor 'meçhul'adresi belirsizbir patika sesleniyor:

ne çok yalnızlık bu!

her yer ıssızçölünde mahpus herkesyok kimse uçuşan küllerden başkayoruyor bu tırmanış kalbimiinişler uçurum dili

dik duruşlu hüzünler yazıyorumefkârın nakşolduğu sızlayan tenimien son terk ettiğim yeri hatırlamıyorumbir çardak altı...sapak...koyakyoksa yelkensiz bir gemi miydi?

besbelli suda kayboldu pusulasarp bir çağlayandan yola koyulupaysbergin buz nefesindevar’dan yoğayok’tan sislere karıştı bir anda

sahi 'kendimi nerede arayacağım'*nasıl bulunacak küller?

onaylanır belki varoluşumsancılı bir ölüm gibi büyürkenyazarken ateşle suyun esrarınıbilinen ve bilinmeyenlegiderim ellerim doluhüzün tutmuş yüreğim ah!giderim bir meçhule doğru

arama beni buralardaakıyor su

(*) Halil İbrahim Bahar – “Batış”, SOYUT Dergisi: Aralık 1973

Page 307: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Yeni kuşağın yeterince tanımadığı bir şair. Ne yazık ki, Antoloji’de kayıtlı yalnızca ikişiirini bulabildim….

(27 Temmuz 2004)

Naime Erlaçin

Page 308: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Mendil...

solmazdı yaseminler söylenmese son vedamine işlerdi aşka yine buruk sesiyleöyle dalgın bakardıgözleri vapur iskelesinde

sorar mıydı yılgınlığına hiç:“neye yararsus'a sığınmış bir yürek? ”

yanağında iki damla yaştitrerdi mağrur ve mahcup elleriyaralı kalbi kadar

karşı kıyı artık her yer!

diyorum:iyi olurdu son vapur kalkmasakalmasa tek başına biripaylaşsak acıları bir mendildebenim olsa yalnızlık mesela“duyguağan” koysam adınısusmasa tarla kuşusevabıma yazılsa tüm günahlariyi olurdu

heyhat!iskelede gözü yaşlı biri var

sen ağla şimdi hayatın gecesisen ağla

(8 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 309: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Mendirek Mezarlığı...

- C.Baudelaire anısına…

yüreğin mendireği küstüsuya kapılıyor taşlariçime alıyorum dalgalarısoğuk ve acımasızlar

deniz üşütüyorum bağrımda

işgâldesiniz kıyılarım ey!Albatros* hükmündeki ruhunkaptansız fırtınasındadirekler paramparça

ufkumda bir mendirek yıkılıyor

ölümle dinerdi acılarvarsın kadere kalsın yazmaksusacağım artıkdimdik duracağımağulu yürek intiharımda

pullarda ağıt seğirtenson masum balığagümüşi bir iz bırakmaya gidiyorum

ölü bir mendirekten fermanlımeleklerin yittiği azgın sulara

mendirek mezarlığına...

(*) Baudelaire’in 'Albatros' şiirinde, albatros şairi simgeler. Çağrışımlarla şiirinioluşturur. Kendini sürgünde gibi hisseder. Hep başka bir yerin özlemi ve arayışıiçindedir. Çocukluğundan beri yalnızlık duygusu yakasını bırakmamış ve yazgısı olmuş,herkesten farklı olduğunu duyumsamıştır. 'Herkesin tersine ve herkese karşı vardımkendi varlığımın bilincine'. Her zaman kendi özelliğini ve varlığını aramış ve kendi içinedalmıştır. Kendisini gereksiz biri olarak gördüğünden sık sık intiharıdüşünmüştür…(Kaynak: Hürriyetim: 11 Haziran 2001)

(22 Şubat 2004)

Naime Erlaçin

Page 310: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Merhaba Gece! ...

akışına bırakmalı geceyiakarınaaşkı yazmalıyeşertmeli dünyayı

girmeli yepyeni bir âlemearınmalı düşünceyola koyulmalı basitten mücerrete

talana verirsem kendimiölmeliyimaşkı akışına bırakmaksevdayı geceyeişte o zaman anlamlı yaşamak

ayak izlerime imler serdimvarsın okumasınlaryazılsın yeter!

acı bir yolculuktur gece

dostum dolunay olsunay ışığıyıldızlargök karanlıkmış ne gamseverim demini tutmuş akşamlarıgecenin merhaba'sıdırlar

koyu düşler vardiyasındabasitten mücerretetenhâ bir yolculuk başlar

merhaba gece!

(01 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 311: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Metamorfoz...

su veriyor çeliğe mezarlık susuşlarısıradanlığa baş kaldırıyor alazbülbül ötüşüne sızıyor bozgun

aykırıyı üstlenmedik hiçtecelliyi seçtik

'sevaplar'elde bir

yukarıdan gelir degöğü bilmez yağmuroysa yatağını araruyumaz su

'taşkınlar'elde iki

denedik anlaşılır olmayıanlaşılmazı anlatmalı şimdiyazgıya bırakıldı sorgusal sızıindirdi perdeyi içimizdeki siluetsıyga bitti

'sessizlik'elde üç!

(19 Mayıs 2004)

Naime Erlaçin

Page 312: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Metruk...

yaslı bir dul söylencesi şimdi yaşamakgeceye zimmetli kıyamet küskünlüğü

son duasını okuyor yaralı kuş!

sancılar kovuğunda sığıntı bir ölümlübalmumu surlar çiziyor altın güleoyunlar sergiliyor mütemadiyen:ilk perdebüyük aldanışrehineliği perçinliyorgizli takvimlere

kundakçı bir kıyımve kül hesaplaşmalar ayazındabiliyorum aylaktan sayılacağız bir gün!

çünkü susarak geçilmiyor vurgundannadasa terk edilmiş metruk yürekten bir de

böyle yakıyor yağmurhesap vermiyor bulutta bıraktığı boşluğa…

(20 Ocak 2007) - www.borgesdefteri.blogspot.com

6. Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 24

Naime Erlaçin

Page 313: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Mevsim Körlüğü...

yürek atlıları seferberliğindemevsim körü olmaktayımanarşist kalbim bir angaryadır terkimde

nicedir pası çözülüyor dilinmuhacir şiirlerden taşındım bak!geçmişten yadigâryaşlı bir söğüt dağlıyor tenimitımar ediliyor ilkel duygularmezada çıkartıyor vahşet balçık günlerimi

silkeliyorum bedeni doğanın kırbacıylatanıklık ediyor infilaka kış temrinlerievimin eşiği bir kez daha kırklanıyorsandık odasından sızan ışıktan başkaher buyruğa isyankârlavanta kokusu kadar keskin ve tatlı bir uyanışa

sınırsız kefaletini izliyorum ân’ın...

yiğit bir mevsim uyanırken ufuktaistiap haddini aşmış kalbimlesaten çarşafına sığınıyoruz imgenincephane arayan eşkıyaca ürkekduygu hakimiyetindedil yangınlarına banıyoruzel değmemiş bakir sütünü şiirin

perçinleri parçalıyor çatlak dudaklar...

bahardı ana toprağımız bizimen iyi sen bilirsin mevsim körlüğünüışığa vurgun asi kalbim ey!en iyi sen

nisan’lar unutmaz hatırlar...

(4 Nisan 2005)

Naime Erlaçin

Page 314: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Mevzu Derin! ...

bir dolu infilâkbirbiri ardına çekilen pimlerhavada yanık et kokusuihtilâli hatırlatıyor yürek

sessizliğin isyan yeri bu

devasa bir hançer ağzı dünyatoplu cinayete hazırlanıyor

balinadan sonrapenguenler de katledilir elbetyok’tan sayılır küçüklerin esamisi

ölümün tarifi bu

masumiyet arayışını izliyorum dizelerinsuyu çekilmiş koca bir dağ gibi susuyorlarrücu ederek gençlik ayinlerineharabiyyetten muzdaripdüşlere fırlatıyorum kendimi

budur umut

hayatın baskın anları bunlarfi tarihinden bugüneboy atmak için satır aralarında gizlicetakvimlere kanla yazılır

mevzu derin!

(24 Mayıs 2005)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 12)

Naime Erlaçin

Page 315: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Mezar...

külleniyoruz zamanın beleğindeateşi yitiriyor yolculukşiirin cansız renginde soluyor ayna

sahiyangınlar nerede?

ruh saçaklarında donuyor goncabeli kırılıyor sözündüello vahşetindeter atıyor kuş ötüşleri

neden kaybetti yağmuru insanneden karardı gökuzanırdı eller eskidenhelâline nikâhlanırcasınasevda gülümserdi pencereden

kavuruyor şimdi hüznün gülleriacı diziliyor tespihimesöyleyin mevsim mi değişiyorki davulun tedirgin ataklarında eskiyor ondalıklargece midir böyle üstümüze inenderin bu yarıkbunca ayrılık sözün hamurunda

kesiyorum dilimi

bırakın ölsün şair!elbet biribir mezar kazar alacakaranlıkta

(17 Ekim 2004)

Naime Erlaçin

Page 316: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Milenyum Issızlığı...

tende ılık tuttuğumaşkla karşılıyorum kalbin yoksulluğunuüşümenin anlamınıbir daha öğretiyor hayatalnıma yazılan ıslığın zulmünü

sığınırmış gibi bir sevgiyebuzda yürümeyi sürgüneyalınayak

ayrılığa ihale ediliyor yalnızlık

sormuyoruz neden seviyoruz böyletek başına yakmıştık yer tahtalarınıunuttuk

söküldü kaldırım taşlarıiçerideki ben’lerle bir biz kaldıkbir de imgeye banılan taş yazmaları

gölgesine ışık vermez kandilalnımızda paslanırkarabatak bir hüznün namlusu

gön yanığıdır adıışık esmerleşirdiller çürür

merhaba milenyum ıssızlığı!

(13 Ocak 2006) - Şikayetname Dosyasından

Naime Erlaçin

Page 317: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Minerva'nın Baykuşu...

dayatmacı önyargılarlaiç odaları tavaf ettiler

evler boştu

suyun kendine akmadığı kadarbilinmezdi adreslermektuplarsatır başlarında suskunışık kırıkyasaklandı çarpık gölgeler

ah incelikler, nereye gittiniz?göz bebeklerimde yitirdim sizibulutlar çiziyorum tek başımakendine soyunmanın öyküsünü yazarak

yalanları çiviliyor Minerva’nın baykuşuhayal mahallesinde yalnızdış kapılarda mühür kırarak

iskâna açılıyor evler

onlar ki sevgiye açkederlikırgınşairlere benzer

(18 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 318: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Minerva...

sözdür boşluğu dolduran

tenhâda ürkülür eksilmektentenhada sevilir çoğalmak

taşa siner kokusu sessizliğinsussa da ibadet edercesinesuya aykırıdır kabında durmak

denizi karşılamasından belligeçmiş hikâyelerin sesicama dönüşür aynaacıyı inler müebbet mermeraltın bir demlik sunulur ruha‘sus’ gemisinin son limanında

direnir oysa taşa yontulmuş ölümbir tanrıçaiğdiş edilmiş dimağa ağıtlar yakarşafaktan dolunaya uçuşur sözcüklersindirerek kokusunu zamana

sus’un sonsuz ufkunda'konuş! ' der Minerva*:'her hayat yalanını saklar kaçışlarında! '

yağmurunda ıslan önce

dişidir şiir:konuşsusma! '

(*) Minerva: Bilgelik, zekâ, sanat ve edebiyatı temsil eden Yunan tanrıçası.

(9 Temmuz 2004)

Naime Erlaçin

Page 319: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Miras...

bir bilgedenmiras kalançağrışımlar getirdim bak

son emre kadar al emanetinikapısına göm gönül çadırınındinlesin ölülerimiz ve aşk ve ayrılıkkül bir renkte uzlete rücu edendağ ateşleri niyetine

sorbir daha sor!yeterince verilmedi mi acının hesabıketumiyetimizde gizlenenbu ertelenme niye

âdemoğlu yokmuş gibi dünyadabirbirine benziyor tüm haritalartaş ve kumun insafına teslimyol tozunda mahsur kaldılar

yaşanmamıştan bir damgadır yalnızlık

bunca gecikme arasındayüzümüze düşen karanlığabıçak çekmenin anlamı nehangi eylemhangi kör dövüşükorur bizi bizden

varis tayin edildik zorlu bir aklanmayadağdan kükreyen o sesi dinle

(30 Kasım 2005)

Naime Erlaçin

Page 320: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Morpheus’la Son Dans....

çığlık çığlığa bakire düşlerimizin verdiğim bütün yenilgilerisırtlayarak yürüyorum sırat köprüsünde

son dansım olacak buuykuya son dalışımMorpheus’un* dizlerinde

ağlama sakın!yeterince ırmak taşırdım benkısa düşen bir ipim artık kuyularabuz bir kış gecesi soğukluğundakurban verirken kendimi tanrıyason kez kanırtıyorum bıçağı

kadehler dostum olmadı hiçson arzum bir sigara

siluetleşmek istemiyorum sahnedebir kreşendoylamagmaya kavuşmaktır derdimçivileme atlamak sözün göktaşındanyalnızlığı okşamak tek başınaölümlü olmak ateşteinsanca tutuşmak meselâ

mumyala benigökyüzüm olseril üstümealçıya al bedenimisar sarmala

suçluyum biliyor musunbütün şafakları çaldım Aurora’ın evinden**son arzum bir sigara

ruhumu sulamayı sakın unutma!

(10 Ocak 2004)

(*) Morpheus: Mitolojide Rüyalar Tanrısı(**) Aurora: Mitolojide Şafak Tanrıçası

Naime Erlaçin

Page 321: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Muakale ve Mükâleme (İç ve Dış Söyleşme - Düz Yazı)

Biri var, biliyor musunuz? Hep konuşur içimde. Ben de onunla…

Ama belki konuşmaz da, ben öyle sanırım. Çok konuşan kişi ben de olabilirim pekâlâ.Dil’in gücünü hissettiğim ilk günden beri onunla diyalog halindeyiz. Gençlik yıllarımdabuna bir ad verilir ve ”muakale” denirdi. Şimdi ne diyorlar bilmiyorum. Bir “iç ses”tensöz ediyorlar. Ben ise 'içseslilik”ten ve karşılıklı söyleşmeler sonucunda gerçekleşendışın içselleşmesi ve iç’in yeniden dışsallaşması sürecinden söz ediyorum.

Düşünün bir kere. Lisanımız olmasaydı eğer, ne yapardık? Düşünce dilden akar. Tıpkıduygu gibi. Beyinde oluşan kavramları sözcüklere çevirir ve onları yaşam nehrinde biryolculuğa çıkartırız. Dolayısıyla dil, zaman içinde güçlü bir donanım silahına dönüşür. Ekolarak, kişiler arasında köprüler oluşturur. Dil hem dışarıdaki 'öteki' alemle, hem dekendi 'iç' dünyamızla konuşmayı sağlar. O ki, konuşurken farklı yöntemler kullanabilir.Yazar, çizer, renklere dönüşür, oynar; beynin kıvrımları arasında dolaşan kendieş-ben’leri ile bir dansa tutuşur bazen. Bakarsınız şiir olur, felsefî kuyulara dalar; engindenizlere yelken açar; uçmayı ve araştırmayı dener. Kimi zaman arzu olur, tutku olur,hayalî elbiseler giyer üstüne. Sanal âlemdeki yolculuk da bunlardan biridir kanımca.

Sonuç ise hiç değişmez. İster sanal, ister gerçek dünya; isterse içlerimiz olsun,hepsinin yolları mutlaka dilde kesişir. Aslına bakarsanız dışarıda olup biten– günlük dertve zorunluluklar dışında – bizi fazlaca ilgilendirmez. Genellikle kendimizi dinler,kendimizle savaşır ve hatta pek itiraf etmesek de kendimizi severiz. O kendimiz ki,evrensel bir bütünün minik bir parçası ve onun iç aynamıza yansıyan yüzü değil midirzaten?

Hiç düşündünüz mü, bazı yazar, şair, düşünür ve sanat eserlerini neden diğerlerindençok benimseriz diye? Sırf nitelikli oldukları için mi? Bu önerme doğru olsaydı eğer,niteliksiz bunca sanat eseri ve sanatçı asla prim yapamazdı. Bence seçtiklerimiz, bizeen uygun dışavurum ve dışsallaşma yolunu bulanlardır. Onları öylesine severiz ki, kimizaman adeta bir tutkuya dönüşürler. Uzak-yakın, sanal-gerçek, ölü veya diri olmalarıfark etmez. Önemli olan tek şey, kullandıkları dilin iç’lerimizle kurduğu diyalog vebunun sonucunda ektikleri tohumlarla 'ben'lerimizde yeni iletişim kanalları açıyorolmalarıdır. Demem o ki, esas olan birlikte yaşadığımız 'ben'lere ulaşmayı sağlayacakköprüler inşa etmeleridir. Biraz karmaşık gibi görünse de, dil ile duygu arasında bir bağkurmaya ve aslında birbirinden farklı olan bu iki küme arasındaki ortak alanı işaretetmeye çalışıyorum...

Aynı dili konuşmadığınız birini sevebilir, ona aşık olabilir misiniz? Oldunuz diyelim. Nekadar sürdürebilirsiniz? Dostlarınız mesela, sizinle ortak bir dil paylaşan insanlardır.Hayvan sevmez biriyseniz eğer, onlarla iletişim kurmanın bir yolunu bulamazsınız,çünkü dilleriniz farklıdır. Sevgi sözcükleri asla bir mırıltıyla buluşamaz. Komşunuz,doktorunuz, politikacınız, gazete yazarınız ve hatta çocuğunuzla dahi anlaşamazsınız.

Sözünü ettiğim köprülerin kurulması nasıl gerçekleşiyor o halde? Bu sorunun yanıtıseçime ilişkin kararlarda saklı. Karar verilmişse eğer, biraz da özveri gerekir tabii. Biz,bize benzeyenleri seçer ve severiz. Sevmek içinse ruh eşlerimizi arayıp buluruz.Sonuçta vazgeçilmezlerimiz olurlar. İçlerimiz onlara gülümser; zamanla dost ve hattabazen âşık oluruz. Onlar için sivri taraflarımızı törpülemeye razıyızdır. Böylece yeni birbaşkalaşım süreci başlar. Etkileriz, etkileniriz ve sonuçta pek de şikâyetçi olmadığımızdeğişimi kabulleniriz. Bir tür gelişmedir bu; temel araç ise yine dil olup, iki ayrı dildenhareketle aynı lisanı konuşmayı öğrenmektir.

Page 322: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kısaca şunu demek istiyorum. Hem iç benlerimizle, hem de başkalarıyla konuşmayıihmal etmemek lazım. Sanatın yolu da buradan geçer. Dilin hükümranlığını ilan ettiğitopraklarda yaşayan bütün 'ben'lerle konuşmaktan söz ediyorum. Birileri mutlaka bizidinleyecektir. Dilimizi dışa vuralım ki, dışsallaşsın. Dışarıdan aldıklarımızı ise dönüşümçıkrıklarından geçirip içselleştirelim. Ancak böylece kendimize dünkünden daha genişbir paylaşım alanı yaratmış oluruz.

Yazıyorsam eğer, içimdeki diğer benlerin benimle konuştuğunu düşündüğüm içindir.Onlar ki, 'öteki' dünyadan bin bir özenle toplayıp biriktirdiklerim; seçtiklerim, sevipsaydıklarım, özlediklerim; içimi dışsallaştırmama yardım ettikleri içiniçselleştirdiklerimdir…Kışları bahara dönüştüren gümrah bir yaşamın; sevgi, güven vemutluluğa açılan kapının anahtarını taşırlar ceplerinde.

İnsanlar da tıpkı hayvanlar gibi koklaşa koklaşa, sevişe sevişe ama illâ konuşa konuşaanlaşırlar. Hem kendileri, hem de ruh ve ten eşizleriyle…Bu konuşmanın sonucundaduygu verilmiş ve alınmışsa eğer, süreç tamamlanmıştır.

Gerisi teferruat!

'Muakale' ve 'mükâleme'niz bol, dilleriniz güçlü olsun dostlar…

Kalınız sağlıcakla :)))

(7 Ekim 2004) - 'Gençler İçin Denemeler' dosyasından...

Naime Erlaçin

Page 323: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Muamma...

remiller devşirilir sözün özünde

sersem seccademiyüz vursam yere... göğe... toprağaizini sürsem gölgeninmümkün mü varmak mihrabın sırrınaincelir mi mısraçözülür mü muamma ödünç bir yaşam evinde

olmaz ki kansız!olmaz ki çavgansız ciritaşkın söze hicrinde

rüzgar alev ve su adınaşiirin büyüsünü şahit tut!

elbet yenilenir külden ölümbir remil daha doğarkumun sevdalı ateşinde

(1 Temmuz 2004)

Naime Erlaçin

Page 324: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Münzevi Saatler...

gündüz dolunayı özlerimgecegüneşi

zalim bir kedinintırnak yarasıdır yaşam

vebali büyüktür canınsusmanın ve susturulmanıngölgemi yitirdim bir zamandırson şiiri saklamıştım koynundadelifişek baharlar gizledimasi bir hıçkırıkta

çapraşık eğrilerden geçtimtüketerek yalancı doğrularısorma artık'kelebekler nereye gitti' diye

güneşe verdim kanatları!

çığlıklar yükselir münzevi saatlerdekuyular köreldi, aynam kırıksuyun sessiz vedaındayalnızca yankılar kaldı

yağmur, dolu ve karağlamakta bugündüşüyor yıldızlar

ölü kavimlerin zekâtıdır matemkefaret bana kaldı

(18 Aralık 2003)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 21)

Naime Erlaçin

Page 325: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Nazını Rüzgâra Yazdım...

sulusepken karve kükreyen yağmur heybetindebiniciyi reddedenküheylâna benziyor mevsim

titriyor sokak itleri soğuk gecelerdetitriyor kedilerlodosun hükmüne dayamış da sırtınısırıtıyor kış

utangaç bayramında ağacıntoprağı emzirmeye koyuldu suiştiyakla doluyor petekleröteleyemiyor hiçbir inatmevsimin sunduğunu

kıştan hırsızlamagünler bile

tohumlar yarılıyor yüreğimdedallara bahar yürüyorbir tutam kökve damarda göverecekiskeletini görüyorum kışınhenüz yeşermemiş bedenlerde

nazını rüzgâra yazdım ey küheylânkalk gidelim haydiboşa bu isyan!

aşka benzer bir şeydir bahardizginler doğanın elinde

(16 Şubat 2004)

Naime Erlaçin

Page 326: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ne Çok Acı...

mağrurdum silerken terinivahşi atımınsıradandı dik başlılığımyangın yeriydi yürek

eyeri bir ben kuşandımbir küheylândellendi durdu içimin delisi

virane varoşlarda bitti yolmanzara ruh eksikliğiışığı söndürdüğünde güneşkızgındım öyle

küheylânım ve benkundaklandık akşamüzerigerideyılkı atları

zoraki bir sırıtışlakana karıştı isyan

içim içime kapandıkızıl sayrılığında inkârınçığlık çığlığaydı

ne çok acı kaldırıyor insan!

(28 Ekim 2004)

Naime Erlaçin

Page 327: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Nehir...

“kadından ve nehirden ancak aşkla geçilir”*

şiirlerde guslettim dün geceşarkılarda raksruhumdu bedeninde köpürensevgimin aksi gözlerinde

o şarkılar ki ah!o şiirlerbizim değildiler

çoktulartutsaktılarnağmelerde yakalandım suçüstükızıl bir sevda mülkiyetinde

tarifi olmalı bu heyecanıngeçişini izledim öylece bendenmum adaklı yangındım kara geceyeadı 'aşk' bir nehir akarken içimden

dün gece asırlar bağışladım sanabir öpüş kadar hafiftiler

(*) Abdülkadir Budak

(26 Eylül 2004)

Naime Erlaçin

Page 328: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ninni...

kaçak bir rüyayla buluşur gibikanat çırpıyor tenimde kum kırlangıcı

farkını biliyoruz artıksıfırdan başlamakla sıfıra varmanınhangi suda avlanmıştık en çokhangi avda bıçaktık

karanlık sayfalardan geçmenin resmi bu!

kaldır kalçalarını dirimsel uykununninnimi sana adayacağım

sağalarak güneşin arka yüzünde sapasağlamıskonto edilmeksizin hayattan

(17 Ağustos 2008)('ZERENZE-Likurga Susları', Hayal Yay. Haziran 2009, Sayfa 66)

Naime Erlaçin

Page 329: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Nisyan! (SİVAS'a ve Metin Altıok'a Ağıt) ...

-kayıplarımızın ruhu şad olsun…

hırsın doruklarında sıvaştı günahademoğlunun bacağına

bilmem ki kaçıncı uğursuz kezyabancılaştı kalıtsal hafızadönerek sırtını kutsala

her zulüm bir yalnızlıkeksilişher zulüm yeni bir damgayeniden yazılan tarihin alnında

iç sesim dipdiri dün gibicanhıraş çığlıklarla inliyor kalbimgörülmedi böyle kuzu postu hiçdemlendi makamlar keder karasında

erguvan bir yangına sıkıca tutundu gafillercinayet beğendilertalan beğendiler talanlardan Sivas’ta o günişkembesi boş sefil ruhlarına

masumdan sorulur günah artığı zimmetkanıksamaz kitap, gül unutmaz duruşunuson “acıya kiracı” şairin titreyen dudağında*

hafıza-i beşernisyan ile malûl olsa da!

(*) Metin Altıok

(2 Temmuz 2004)

Naime Erlaçin

Page 330: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...O Gece...

biri sordubiri anlattıbiri dinledi

biri bilgebiri üzgünbiri dimdikmeydan okuyan

sonra hepsi öptülerbirer birer gözlerindekikimsesiz çocukları

bir hançer eksikti gece karanlığındason ihtimali vurmak için sırtından!

(15 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 331: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...OnaltıKırkbeş Dergisi - SÖYLEŞİ...

Fatih Yavuz Çiçek Sordu, Naime Erlaçin Yanıtladı

1-Önce “6.Dekad’ı “Rüzgârın oğullarına” sonra Zerenze (Likurga Susları) ’nı “şiiri yolbilenlere” ithaf ederek yayımladınız. Rüzgârın oğulları ve şiiri yol bilenlere ifadeleriyleimgelemek istediğiniz neydi? Bir yaşama biçimi mi, yoksa şiirkürenizde var olanlara birhakkın teslimi mi?

Bu iki kitapta, hem fiziksel hem de şiirsel anlamda, beynimdeki soyut iki mekânagönderme yapmak istedim; Toroslar ve “Şiirküre”. Biliyorsunuz benim ana ocağımAdana -Çukurova olduğu kadar yaylalarını dizelerimde sıkça dile getirdiğim TorosDağlarıdır da. Bu dağlarda özgürce dolaşan at sürülerine “rüzgârın oğulları” denir.Yunan mitolojisinde şiirsel ilham ile özdeşleştirilen Pegasus figüründen hareketle kendiöz kültürümüzden kaynaklanan “rüzgârın oğulları”nı neden kitabıma taşımayayım diyedüşündüm. “6. DEKAD” böylece ithaf edildi. Bu atlar en az şairler kadar başına buyrukve özgürdüler. Diğer bir deyişle onları şairlere benzetiyordum. Böyle bakıldığında kitapşairlere ithaf edilmiş oldu.

İkinci kitap “ZERENZE”ye gelince, anlayışıma göre şiir sonsuzluğa uzanan bir yoldu veyolun kendisi her şeyden daha önemliydi. Yolu tamamladığını sananlara ise şairdenmezdi. Gerçek şairler, sonsuzluğa uzanan ve “şiirküre” denilen bir mekândadolaşmaya çıkmış kişilerdi. Bu uğurda kalplerini sonuna dek açmış, dilin tümolanaklarını kullanarak içselleştirdikleri acıları dile getirmiş; ayrıca çileli bu süreçten hiçşikâyet etmemiş olan kalem ve düşünce emekçileriydi. Yol alabildiğine uzar ve şairler -koşullar ne olursa olsun - sancılı serüvenlerine devam ederlerdi. Şiiri yol bilen, şiirleözdeşleşmiş, şiiri anlayan, şiirimize katkıda bulunmuş ve bulunmakta olan insanlardıbunlar. Bence bir teşekkürü fazlasıyla hak ediyorlardı. Üstelik hepsine öyle çok şeyborçluyduk ki. Dolayısıyla “şiiri yol bilenlere” ithafını bir tür borç ödeme olarak da kabuledebilirsiniz.

2-Wittgenstein “konuşulmayan yerde sessiz kalmak gerek” der. Zerenze -LikurgaSusları”ında sözcüklerin sadece şiirle konuştuğunu görüyoruz. Likurga için sessizliğinyankı bulduğu yer diyebilir miyiz?

Diyebilirsiniz elbette. Ama Wittgenstein’in susması Stirner’in “hiç”ini andıran biryaklaşım. Bir bakıma sözün bittiği yeri işaret eder. Oysa şairi susturmak olanaksızdır.Çünkü onun dünyası salt gerçek dünya değil. Şairin konuşabileceği başka dünyalar davar ki orada gerçekle hayal kâh örtüşür, kâh didişir, kâh birbirine teğet geçer amadaima birbirini fark eder. Örneğin Likurga, tamamen ütopik ve kurgusal bir ülke.Zihnimle, dağarcığımda biriktirdiklerimle, ruhumla, duygularımla birebir örtüşen hayalîmekâna verdiğim ad. Orada her şey şiire dair olup tüm yollar şiire uzanır. Likurga, dışdünyanın kucağımıza bıraktığı sıradanlıklardan arınmış ama gerçek yaşamdakikarmaşanın yarattığı sorunlara karşı üst düzey bir farkındalık üretmeyi becermiş,olabildiğince suskun bir âlem olup burada yalnızca şiirle, üstelik de sadece şiirinyarattığı iç sesle şiire konuşulur. İkinci kitabımda kendimle ve şiirimle böyle kurgusalbir mekânda hesaplaşmak istedim. Bir anlamda susarken konuşmaya çalıştım. Birazparadoksal olacak ama Likurga hem varmak istediğim, hem de içinde yaşadığımülkeydi. Susmanın da konuşmak olduğunu kabul eden, onaylayan bir ülke… Bu yüzdende “ütopik” diyorum zaten.

Page 332: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

3-Likurga ya ulaşmak, Simurg olma hayaliyle yola koyulan kuşların yolculuğu gibi zorlubir süreçte yanmayı göze alma kararlılığına benziyor. Bu durum sizce efsanevi biryaşamda sonsuza değin şiirle bütünleşme isteği midir?

Efsanevi bir tarafı yok bunun. Aksine son derece yaşamsal bir arzu, derin bir aşk, tutkuve emek işi… Şiiri yol bile kişi, yazmanın ölüme meydan okuyarak ölümsüzleşmekolduğunun da bilincindedir. Şairler bu yüzden yazmayı sevdikleri kadar ölüm temasınıda severler. ZERENZE’nin “Anlar mıydınız? ” başlıklı kapanış şiirinde “duvarsız odalarasustuğumu / kâğıda konuştuğumu bir tek / yalnızca ölülerin sağ çıktığını buradan /dizelerin ağıt yaktığını ecinnilerin ardından …” demiştim. Şairler anlardı, çünküküllerinden yeniden doğmak için yanmayı göze alanlardı onlar. Sorunuza geri dönersekeğer, Simurg ya da Anka sadece metaforik anlamlar taşır. Şairin amaçlarınıgerçekleştirmek için bir imgeden, bir simgeden veya mitolojik bir figürden yararlanarakkendisine yarattığı bahanelerdir. Önüne koyduğu yol haritasının, hatta eylem planınınparçalarıdır. Bir yazımı “ateşten geçmeyen kömürün küle sözü olamaz” tümcesiylebitiriyordum. O halde şair de - öyle ya da böyle - yanmak zorundaydı. Hem deyapayalnızken… Şiiri yol bildiyse eğer, ateşten tek başına geçmek gibi çileli ve gerçekçibu sürece dâhil olmak mecburiyetindeydi.

4-Sizi izleyen okurlarınızı konuşma dilinde çok sık kullanılmayan ama şiirle kan bağıkurabilecek sözcüklerle tanıştırmayı seviyorsunuz. Geçtiğimiz yıllarda “kitre” ve şimdi“zerenze”.Bir sözcüğün şiirde ilk kez kullanılması, şiirin gizemli dünyasına çekilmesinino sözcüğü imgeleyen şairin ustalığını gösterdiğini savunan değerlendirmeler için nelersöylemek isterdiniz?

Bir “sözcük avcısı” olduğumu iddia edemem. Sözcük avcısı derken, az bilinen sözcükleriarayıp bulmaya, sırf ayırıcı bir özellikleri olsun diye bunları şiirine eklemlemeyeçalışanlardan söz ediyorum. Ancak dilin bize sunulan en değerli hazine olduğuna inananbir yazı emekçisi olarak çalışmalarımda artık kaybolmaya yüz tutmuş bazı sözcüklerdenyararlandığım doğrudur. İstiyorum ki, üç yüz-beş yüz sözcükle konuşacağımıza kültürelmirasımızın görmezden geldiğimiz zenginliklerinden de bolca yararlanalım ve sözcükdağarcığımızı olabildiğince geniş tutalım. “Yunmak”, “çemkirmek”, “toyon”, balagan”,“gökçeyazın”, “yeleken”, “gurabîn”, “füzen”, “toygar”, “sayha”, “kargış”, “kılağı”,“yaldırak”, “sagu”, “çalgın”, “uran” gibi sözcükleri kullandığımda onları bizden sonragelen kuşaklara aktarmak; okuru merak edip araştırmaya yöneltmek gibi amaçlarımvardı. Örneğin “kitre” dediğinizde çok kişinin aklına doğal olarak ebru sanatı gelir. Kitregevenin (keven) özsuyudur. At kılıyla, gül dalıyla ve diğer malzemelerle birleşipustasının elinde bin bir çeşit güzelliğe dönüşür. Sanatın ölümsüzlüğünü ve ölümü aynıanda anlatır bize, çünkü malzemelerden birisi de öddür (büyükbaş hayvanlarınsafrakeselerinden elde edilen sıvı) . Bu sıvının, mükemmel bir sanat dalının ürünlerindeölüme rağmen yaşayan ve ikinci yaşamında bize sorular yönelten bir “sorgu yargıcı”nıtemsil ettiğini düşünüyorum. Şiirimde de böyle demiştim zaten: “Sorgu yargıcı: öddekihayvan”. Tıpkı güzellik ve çirkinliğin bir arada yoğrulduğu yaşama benzer bir durumdurbu. Acı ve ayrılığı özünde taşıyan aşkla olan benzerliği gibi. Diğer bir deyişle ödü, kitreaynasının ikinci yüzü olarak algıladığımı söyleyebilirim. Ebru sanatında kullanılanmalzemeyi ise yaşamdan bir yansıma… Ve tabii ki hem “öd” hem de “kitre” şiir içinalışılagelmedik sözcüklerdi. Aslına bakarsanız pek tanıdık olmayan sözcükleri seçmembiraz tepki de doğurdu. Örneğin bana sıkça anlamı sorulan “6. DEKAD” başlığı yabancıbir sözcüğün Türkçede az kullanılan karşılığıdır. “Dekad”(decade) on yıl anlamınagelir. Altıncı on yıl ise 60’lı yıllar demektir. Kitapta altmış yaş sırasında yazdığım

Page 333: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

düşünce şiirlerini bir şifre altına gizleyerek sunmuştum okura. Fark ettiyseniz eğer,dosyaya bir özgeçmiş bile eklemedim. Yazarın sosyal yaşamında giydiği elbiseyapıtlarına bulaşmamalıydı. İstedim ki okur sadece dizelerimle tanışsın, benimle değil.Ayakları üzerinde duracak olan şiirin kendisiydi. Ya duracaktı, ya da duramayacaktı.

“ZERENZE”de ise eğretileme kullandım. Likurga’da farkındalıklardan söz etmiştik.Farkındalığın önkoşulu bakmayı ve görmeyi bilmek olduğuna göre burada şaire birgörev yüklüyorum demektir. Şair, benim sıkça “şahin bakış-atmaca bakış” diyenitelendirdiğim keskin, uzağı gören, derin bir bakış yetisine sahip olmak zorundadır.Zerenze aslında Anadolu insanının yaban formlarını “yaban mersini” (likapa, çayüzümü, çoban üzümü veya durdabak) olarak tanıdığı yemişin zaman içinde unutulmuşolan eski Türkçe karşılığı. Yemiş batıda “blueberry” olarak bilinir. Güçlü bir antioksidanolmanın yanı sıra gözleri kuvvetlendirdiğine inanılır. O halde şair de zerenze iledonanmış olmalıydı. Hem kendisi, hem de okurları için… Şiiri, zehirdentemizleyici-arındırıcı özelliğinin yanı sıra bakmayı ve görmeyi becerdiği kadargösterebilmeliydi de. Kısacası zerenzeyi ustalık kazanmanın/kazandırmanınaraçlarından biri olarak algıladığımı vurgulamalıyım. Burada elbette zerenze’ninkendisinden değil ama yazınsal anlamı zenginleştirmedeki izdüşümlerinden sözediyorum. Ayrıca kitaba ismini veren “Zerenze” şiirine baktığınızda, “zerenze”nindaldaki boyun büküşü ile aşkın unutulmuşluğu ve çağımızda uğradığı ihmalkârlıkarasında bir paralellik kurduğumu ve aşkın vazgeçilmezliğini anımsattığımı görürsünüz:“bilseydik geçilmez tufandan böyle / bunca uçurum ve intihardan / ‘hükümsüz’ sayardıknafile savaşları… / uranımız ‘aşk’ sözcüğü olurdu sadece…”

Sözün özü, “zerenze” birden çok anlamı içinde barındırıyor. Ama ben buna ustalıkdiyemiyorum. Şairin işi sözcükleri harmanlamak, onlarla taze bir hamur karıp yepyenianlamlar yaratma yolunda ağır bir işçiliğe soyunmaktır. Kısacası hepimiz işimiziyapıyoruz. Buradaki “iş” sözcüğünün ne’liğini iyi değerlendirmek kaydıyla tabii ki!

5-Zerenze’de kendini eksilten, az sözcükle çok fazla derinlik içeren dizeler dikkatçekiyor. Sözü aşırı yığmaktan kaçınırken anlamı çoğaltmanın şiirkürenizdeki kaynağısusmanın hükümranlığı, sessizliğin ağırlığından mıdır?

Sessizlik, susmak ve susarken konuşmak… Şiirin vazgeçilmezleridir bunlar. Bütünnitelikli şiirlerde sessizliğin gücüyle birlikte anlamın farklı bir boyutta ve farklı birbiçimde yeniden dile gelişini kuvvetle hissedersiniz. Çünkü iç ses gürültü yapmaz.Sessizdir ama aynı zamanda fevkalade güçlü bir polifoniye sahiptir. Gelgelelim busoruda şiir tekniği ile ilgili bir soruna da değiniyorsunuz. Şiirin damıtılmasından vesözcük ekonomisinden… Yazmak kolay, ayıklamak ve fazlalıkları atmak ise gerçektenzordur. Uzun uzun kâğıda (veya klavyeye) konuşursunuz. Esin perileri bir noktayakadar görevlerini yapar ve işi size devredip giderler. Sonra dizeleri demlenmeyealırsınız. Bekleme süresi öyle uzundur ki, çalışma bazen yıllar sonra ortaya çıkabilecekhale gelir. Günler ve aylar boyunca ona tekrar geri döner, gereksiz bölümleri atar,metni minimize eder, az sözle çok şey söylemenin yollarını araştırırsınız. Kıyasıya birsavaştır bu. Şiir, bitene dek sizinle mücadele eder. Süreç ise oldukça yoğun ve özverilibir işçilik gerektirir. Özellikle de feda etmeyi hiç arzulamadığınız sözcük ve dizelerlevedalaşmayı göze almak tam bir işkencedir. Kimi zaman çöpe gidenler kalanlardançoktur. Öyle ki, fazlalıklardan arındırdığınız şiirsel metin zamanla yüksek sesli bir gücedönüşür. Şiirin sırrı bu güçte gizlidir işte.

6- “Unutulan” başlıklı şiirde Emin AKDAMAR’dan da bir dize var. Sayın AKDAMAR’a

Page 334: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

“ustam” dediğinizi biliyoruz. Siz de şiir kumaşını beğendiğiniz birçok genç arkadaşımızlailgileniyor, iyi şiire ulaşmaları için deneyimlerinizi mütevazı bir yaklaşımlaaktarıyorsunuz.”Şiiranne” olmak, okurlarınızca böyle anılıp, hatırlanmayı usta-çırakpenceresinden bakarak nasıl değerlendirirdiniz?

Yazınsal uğraşlarımla ilgili olarak yaşamım boyunca “ustam” diyebileceğim üç kişitanıdım. Düzyazıda babam Ahmet Muzaffer Bulgulu ile eleştirmen-yazar Ahmet Say;şiirde ise ustam Emin Akdamar. Mutlaka çok saydığım, fazlasıyla yararlandığım ustalarolmuştur ama bu üç isim bende en derin izler bırakanlardır. Emin Akdamar, bildiğinizgibi çağdaş şiirde değeri pek bilinmemiş bir şairdi ve oldukça erken yaşta aramızdanayrıldı. Şiirimi gerçek anlamda fark eden, şiirime güvenen ilk ve tek kişiydi. Çünküçevremde bir düzyazıcı olarak tanınıyordum ve şiirimi kimse mercek altına almıyordu.Bildiğiniz anlamda bir usta-çırak ilişkimiz olmadı hiç. Örneğin şiirime müdahaleetmemiş, tek sözcüğümü bile değiştirmemiştir. Ne yapmam gerektiğini aslasöylememiş, ne yapmamam gerektiğini anlatmıştır. Ne acıdır ki, vefatından çok sonragenç yetenekleri bana yönlendirmiş olduğunu öğrendim. Birisinden el aldıysam eğer,benden sonra geleceklere de gücüm yettiğince el vermeliyim diye düşündüm.Kuşağımız görevlerini tamamlamış ve bu dünyadan yavaş yavaş el etek çekiyordu.Bayrağı taşıyacak olanlar ise genç kuşaklardı. O halde onlara yardımcı olmalıydık.Yardımcı olmak derken, her şeyi bildiğimizi ve öğretebileceğimizi kast etmiyorumelbette. Şair duruşu, varoluş sorunsalı nasıl bir şeydir, şiirle ne tür bir ilişkikurulmalıdır? Hikâye yazmaktan vazgeçip sahici bir şiir nasıl yazılır? Şair için okumanınve dağarcığını zenginleştirmenin; öz kültüründen ve yabancı kaynaklardanyararlanmanın önemi nedir? Şiiri düzyazıdan ayıran tekniğe hangi yollardan ulaşılır?Ortaya konulan yapıtlarda “sürüleşme” ve “gruplaşma”lardan kurtulmanın, şiiri özgürve özgün kılmanın çareleri var mıdır? Bu ve benzeri konularda deneyimlerimizölçüsünde ve dilimiz döndüğünce yardımcı olabilirdik pekâlâ. Gençlerle aramızdaki sıkıbağlar böylece oluştu. Hepsini çok sever, hepsinin üstüne titrerim. Gelişmeleri, sanatdergilerinde gözükmeleri, ödüller almaları benim için gerçek birer iftihar vesilesidir.Çalışmaları kesinlikle benimkilerden çok daha önemlidir. Özel işlerim için zamanımolmasa bile onlarınkine daima yaratırım. Aramızda usta-çırak ilişkisi yoktur. Gençlerinbeni saydığı kadar ben de onlara saygı duyar ve yalnızca yardımcı olmaya çabalarım.Birlikte çalıştığımız ve “şiir çocuklarım” dediğim bu gençler çeşitli adlar da takmışlardırbana. “Şiiranne” bunlardan sadece birisi.

7-Bir yandan düzenli periyotlarla Hayâl Dergisinin yayıma hazırlanması, diğer yandaşiir, düzyazı çalışmalarınız derken yeni bir kitabın yolda olduğunu öğrendik. Yenikitabınızın içeriği hakkında neler söylemek isterdiniz?

Hayal Dergisi’ndeki ilk-okuma editörlüğü ve düzeltmenlik görevimi beş yıldır sürdürüyorve ayrıca her sayıda yazıyorum. Bu durum benim özel çalışmalarımı aksatmadığı gibikeyif de veriyor, çünkü orada çok genç ve oldukça başarılı bir ekibe destek verdiğimidüşünüyorum. Derginin İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Özgen Kılıçarslan ilemükemmel bir birlikteliğimiz var. Dergicilikte ekip-içi uyum çok önemlidir ve herkesenasip olmaz. Olmadığı yerde ise kızılca kıyamet kopar, ortalığı toz duman kaplar. Buyüzden fevkalade huzurluyum. Hayal Dergisi’nde çıkmış serbest ve dosya yazılarımı birkitapta toplamak fikri ikimizde de epeydir vardı. Başlıktaki “Hayal Yazıları” eklentisiburadan kaynaklanıyor. “GALİLEO – Hayal Yazıları” böylece derlendi ve Ekim 2009’daokura sunuldu. Şiire ilişkin yazılarımın sadece bir kısmıdır bunlar. Bildiğiniz gibi, dağıtımsorunlarından dolayı dergiler ne yazık ki Türkiye’nin her tarafına ulaşmıyor. Dolayısıyla

Page 335: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

herkes bütün yazıları okuyamıyor. Böylece meraklı okura ulaşabileceğini düşündük.

8- Teşekkür ederim.Ben teşekkür ederim. Onaltıkırkbeş’e yayın yaşamında başarılar diliyorum.

(Onaltıkırkbeş Dergisi, Aralık 2009, sayı 33)

Naime Erlaçin

Page 336: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ölçü...

dağcan verirdoğurmaz

erk’inerkeğin temsilcisiçivisi arzın

kadındağı doğuranuzaktaki denizinasal simgesi

nedir acıneye katlanırseven biri

budur benim dilimdeaşkın boy ölçüsü

(3 - 31 Ağustos 2005)

Naime Erlaçin

Page 337: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Öldürücü Hikâyeler...

dölümüz uluyoren çok da beşiğimizhangi yangında telef oldu kuşlarsorduk mu hiç

eşkıyaya nasıl direnilir bilmempusuyu jurnallediğinde yıkıntıöfkelenir mi içimiz?

hayvanımızınasıl terbiye ettiğimizle ilintili her şey:bu yüzden öldürücüdür hikâyelerbu yüzdenihbarsız vurgunlar yedik hepimiz

dinmiyor beşik sesien değerli mülkümüz bir darağacı hâlenve hamuruna misilleme herkes

acıya soyunacağız şimdibir adak sunar gibi kendiliğimizeağıtın anlamını öğrenecek ejderimiz

('6. DEKAD' - Hayal Yayınları, Birinci baskı Ocak 2008)

Naime Erlaçin

Page 338: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ölmek...

—Güney Osetya’ya…

damda havlayanköpek gibidir zamankendisiyle çarpışmakta tarihyolları kan tutmuşyürekler iğneli

kim toplayacakyuvadan uzaklaşan renkleri!

küsmekleölmek arası kararsızvazgeçtik gerçeği bilemektentükenmiyor öfkesusmuyor içimizneden?

duran saatlerin altında birileriateşle dalaşıyor hâlâdelilik şehrayindecülus peşindedir bet kalpleri

lanet olsun!zamansızlık bellerken geçmişiölmek en doğrusu belki

kim bilebilir ölürkenkim toplarkim toplayacakyürekten kaçan renkleri…

(10 Ağustos 2008)(borgesdefteri.blogspot.com Ağustos-2008 arşivi...)

Naime Erlaçin

Page 339: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ölü Kahramanlar Mangası...

tufanlarınızı yıkın üstümeşarapnellerpalalardikenler ne varsabütün siperleri acınınbenim olsun

dağa çıksın birisibirinin muradı denizkişnek bir tayın sırtında benbozkır ve çölün kavruk izlerini ölçümleyendövüşken Tuareg’in eşkin koşusunuarmağan edeyim yüreğinize

dirilsin göçleriniz

sahipsizlik öldürür en çoken çok çaresizliksağılsın usaresi kumunsüzülerek acı suyun kirpiğindendüzlüğe insinufkunu yitirmiş sahrada bugün

verin topuğunuzda saklı kıyametiterk ederek unutma fiilini iç göçünüzünşahlanarak çıkılsın zamanın içindenörgütlensin kederiniz

adını arayan ölü kahramanlar mangası kuralım sonra...

(28 Şubat 2005)

Naime Erlaçin

Page 340: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ölüm Kartı...

göğü yakmaktan ne farkı var inkârın!

bilinçzamananlamsay ki boş hepsi

yakılmış bir dolu anLikurga'da kanayanbir tutam saç teliiçe ağlayan bakıştırdüşe yazılan

ölümle aklanır aidiyetten kurtuluşazı dişinde gürleyen ağrıdan geçer koşar adımmasumiyeti tescil edilmişuzun çekimli bin ağıt

susarız!

kıraç toprağı tohumlamaktıryaşam şarjörünü boşaltmak söz üstüneson müntehirkendinde gizli şifrede hortlarkalbi ayartan sihirdestedeki son kâğıt

ne farkı varsevda karasına bulanmış bir şiiringerçek ölümden

zirvede yapayalnız bir krater gölüyleokyanus kadar üstelikbirbirine yakınken

konuşulmaz dahacinnetlik bir 'sus'turhıçkırarak izlenir öte yakadan

kıyamete zimmetleriz kabul’übu kıyı isyan

(9 Ekim 2005)('ZERENZE-Likurga Susları', Hayal Yay. Haziran 2009, Sayfa 7)

Naime Erlaçin

Page 341: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ölümcül İsyan...

şu andan başlayarakısırgan valse son veriyorumfelsefi kuyularda boğulmak yok

göğsünüze çivileyeceğim güneşihava - su - toprakve ateşten geldiğimi unutmayarak

'civitas solis' hayalcisi misiniz yoksaCampanella’nın ahkâm kesicisi?

nehrinizi izleryolunuza düşerim bilesinizbir adım ötesi ekvator çizgisievrenin anayasasındatersyüz olmaya ne dersiniz?

susturun haydihodri meydan!vurun benivız gelir savaş arabalarınızdizin bütün idam mangalarınızı

ya da buza yatırın cesedimiyitik düşler adanmışlığında yaşamınızıngöktaşı olurgene binerim gırtlağınıza

kapıyı her çalışında belânındansım özümde canlanırgaflete düşmeyin, hafife almayın benialdanmayın yumuşaklığımaacıklı bir intiharcayalnızlığa terk ederim sizi

biraz büyümeye ne dersinizkırk fırın ekmekli bir sofrayabuyursanıza!

antik taşlara sıvar bedeniniziölümcül bir valsin hacamatlamışlığındaah ne yazık ki ağulu dilimleöyküler yapıştırırım gafil ve nahif alnınıza

köpük beyazı sınanıyor bugüngüneşe sakladığım cesareti ışık gücününcivilizasyon sona erdiilkele dönüştür bu haberiniz olsuntopraktan icâzetli yaprağıntek kişilik ihtilâl sırıtışında

siz bilirsiniz neler olduğunu

Page 342: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

iyi bilirsinizşahin bakışlar bunun için değil miydi“yemedi kadın bu pisliği” deyinbaşka kapının mandalını çekin

endazesi bozulursa mertliğinbize de söz düşer elbetadını ölümcül isyan koyunolsun bitsin!

(27 Mart 2004)

Naime Erlaçin

Page 343: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ölümcül!

ölümcül şiirini kusuyorsa şairkeşfe çıktığında dinamitlenmiş koyaklarıkim bilir kaç sıkımlıkcan telâşında kuruyan havzalarınbelli ki verilmiştir mola deli tutkuyadinleniyordur veyadüşüyordur kalemkabuk tutmuştur yara

dipsiz hıçkırıkları andırırserseri bir rüzgârda bileniyordur hançeryazılmamıştır henüztoplu katliamdan hükümlü son dizeler

geç kalır lâkin ayak direyen şairin Azrail’ituzak bir izleği sürer içindeki kızıl nehirlanetlenmiş çığlığa dönüşürken son duazincirli bir kekemelikten icazetlidir şiir

jiletlenir derin suskuahrazlığa çekilir mülteci bıçağı dilinidamlığın son arzusu kadar derin ağlar bıçakabdestsiz definlerinyasını tutmaktır artık konuşmak

ya öl şimdi şairsus ebediyensessizce şakıyarak doğumu bekle ya da

ölü bir cenin doğurmaktan iyidir susmak!

(24 Şubat 2005) – “Şiirle Monogamik Sevişmeler” Dosyasından

Naime Erlaçin

Page 344: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ölümlü Uçurtma...

ben seni anlamamanladığımı sanırım sadeceuçurtmanın ipi kopmuş baksavruk bir rüzgâra bırakılmışsın

yağmuratipiyekar beyazınaçılgınlığa emanet oldelilik okur seni ancakeğer okursa!

beni anlamaz kimseanlatmam da üstelikumurumda değilzaman ve mevsimlik koşuyollarıne satırbaşı okumalarıne yaşamın hızlı vardiyaları

terk edilmiş surlara bırak benitavan arasına mazinintenhalar okur beni ancakeğer okursa!

dostluğun dirhemi bin akçepaylaşmanın ne peki?

aşkı saymadım bile!

sen, ben, o değil dünya'biz' olmayı bilmiyorsak eğer koyuver gitsinuğursuz saatlerin birinde ölüme bırak beniölüm okur beni ancakeğer okursa!

uçurtmanın ömrü kısaya uçarya katmerlisinden bir ölüm!

(08 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 345: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Öptüm Acıyan Yerlerinden...

rotamızı yitirmeden yaşadık hepsoyunarak konuştukbuluştuğumuzdaçıplak

aşkın kendisidir mezuniyet belgesidişilik ve erillikte değilmiş hünermarifet adam gibi büyütmek yaşamıadam gibi sevmek

giyindik böylekırdık kalemievrildik ve sustuküstümüzde kaldı evren

sen ağrılıben ağrılıölümsüzlüğü öğreniyoruz şimdi

geldim uyuyordunöptüm acıyan yerlerinden

(24 Mayıs 2005)

(Ayna İnsan Dergisi - Sayı 18, 2016)

Naime Erlaçin

Page 346: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Örtü...

- zıddıyla kaimdir her şey -

is kokulu titreyişlere isyandıaşkı anlatmakyadsımak ölüme teslimiyetianlaşılmaz bir başkaldırışçağlardan akan

bir bebek ağlardı duyardımhenüz doğmamıştımsürgülerdim kapıları kendiliğimeölümü çalardım ebeliğimden

kâbus kahramanı olmayacağım bu kış!kuzgunlar inmeyecek omuz başlarımameme uçlarında özleyişlerintunçtan bir kurs süsleyecek göğügöz bebeklerimde birikecek ışıkdirilecek aşkdizelerin dip köşelerinde

kızacak Özlü banaPavese somurtacak biliyorumüşüteceğim Hades'iama böyle susacak “öteki”başı önünde ancakböyle geri dönecek cehennemine

saçımda saklayacağım gücüdudağın üşümüşlüğüne can havliylehaykıracak içimdeki büyücü

“sevdayı ört üstüme gelinlik gibikefenim olsun! ”

(2 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 347: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Öşür Zamanı...

sesim birikti gecenin kenarındasüzgeçten akarcasına şimdibilseydim keşkesıvazlardım yüzünü

dilimi aradım yıllarcatoza karıştı nefesimkum uzakyara derinkaranlığı sevmeyi belledim en çoktutuşmadan önce gözlerim

bilseydik aklımız bir uçurumkoyaklar kan çiçekleripaylaşırdık alnımızdaki teridünden yağmalanmış bütün kentleri

ne zaman geçtir bilmemne zaman erkensöylemek için:

hangi kül acıyıkuşanmış olursa olsun şafakvergisini toplar aşk öşür zamanıağarır yine gün

(8 Haziran 2005)

Naime Erlaçin

Page 348: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Öyle ki! ...

alış kendinesev yüreğindeki ejderiadına 'hasret' dedikleri

her zaman kudurmaz acısinsi bir kurt kimi günağudan beterokşa başınıbakarsın hükmü geçer

bilirsin“en çok kalbinden korkar insan” *ve ayrılık:

“sen buradaben orada”der durursun

bir turnusol kağıdıdır acıalış kederealıştır kendini

dahasıbilmiyorum canbir özlem kalır geride

öyle vahşiöyle ki!…..

(*) Murathan Mungan

(22 Şubat – 20 Haziran 2005)

Naime Erlaçin

Page 349: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Paradoksal*...

yolculuktan söz ediyordukhangi anda hareketliydik ki

var mı gerçeğin içindetezatların kaynaştığıböyle bir zaman dilimi

doğruysa eğer dediğiherkesin yalancı olduğununasıl söyleyebilir insan?

mutlaka Giritli değildir o

şimdi anlat Elealı Zenokarışsın kartların iki yüzükaplumbağa ilebizim öykümüzü anlat paradoksunla

sen söyle!

anlayalım nedenyerimizde sayıp durduk hep

(*) Epimenides ve Zeno Paradoksları

(6 Mart 2006)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 86)

Naime Erlaçin

Page 350: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Patagonya Yolu...

sözcükler varevrimleşmeyi bekler simyacının dilindetıpkı bir kitabı yalnızlık sürecindesonundan okumak kadar sancılı

geleceğe düş malikâneleri kuran insanneden düşünmez geçmiş zaman öykülerinide yüzüstü düşer hep

bin yıldırsessizlikle yıkandı kentlertopraklakutsal ölüler gibi

ne beklemek yoldukaranlığa uzanan kanatlarıne yoruldu vandalizmden

bundandırgecenin toynaklarını sökerekdilini kesmesi birilerininçürüyen dokularısürgit yenileyen münzevi tutkununmirasını yüklenmek gözü karabundandır!

usanmaz bozkırı taşımaktan yorgun omuzson kurttan yadigâr vahşi çığlığı özler

gidilir orayabelki gidilmezlâkin secdeye kapanır çölbirilerinin dilsizliği önündekorkudandır oysa gidemeyişler...kalamayışlarkendimizden korktuğumuzdandır en çokçarpıtılmış bir isyanda gömülü nafile haykırışlar

hasat yasasını okur içe dönük her yürüyüşanaç iklimini ölümden gelen doğurganlığınböyle açılır tinsel Patagonya yollarıçiçeklenir harfboylanır tırnaklar

biliriz artıkdik başlı bir tutkununöteki yüzünü bellemek içiniade-i itibar ediliyordur yaşama

'yolculuk' deriz adına

(11 Temmuz 2005)

Page 351: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

('Şikâyetname', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 69)

Naime Erlaçin

Page 352: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Persona Non Grata...*

ucu yırtık mektuplarda eskitilmişbir zaman artığı bu

kimse ölmez bizim için

kadeh tokuşturmalar acıyla izlenir böylekimse atmaz ilk kurşunuzemzem yudumlatmazateş rengi rüyalardan hiçbir yürek

boşalan masalar kuyruğundasıra bekleyerek geçer ömür

kahır oyalı çeyizlersandıklarda küflenir ne hazinak saçlı bir yenilgiye gideriz evrilerek

sağrımızda tövbekar sancılarbir düşünce yırtığı alnımızdaki çatık kaşiktidar harından fışkıran nar taneleri ah!devasa bir hiçlik seğirir çöl kuraklığındayüksek mahkeme kapılarında pürtelâş

amaçgümüş bir tele dönüşmekacının şakağındahayatın tüm cümleleri oysaölümden geçer

sen sus!“persona non grata”

biz ölürüz kendimiz için

(*) “Persona Non Grata”: Diplomasi dilinde, “İstenmeyen Adam”…

('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 74)

TANIMAM, BİLMEM, ANLAMAM AMA!

“AB'li politikacıların ve komisyon üyelerinin içişlerimizi izlemesi, yaptığımızanlaşmaların, kabul ettiğimiz kuralların gereği...” diyor Altan Öymen. (20 Aralık 2005 –Radikal Gazetesi)

İtirazım var!

Aynı hararetle neden Rektör Yücel Aşkın davası izlenmez? Veya acil kapılarında sürünengariban vatandaşın hal-i pür melali? O anlı şanlı, çok konuşan gözlemcileri Van’da

Page 353: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

göremedik. Ne de ruhsatsız ambulanslar soruşturulurken veya yoğun bakımünitelerinde, ki milletçe oradaydık biz.….Irak kan ağlıyorken, insan hakları savunucuları neredeydi? Ama onlar EU (AB)anlaşması falan yapmamışlardı, değil mi? Demokrasi umarken, vahşi bir savaşıngöbeğinde buldular kendilerini…Anlaşma olmuş olmamış, ne önemi var? Senaryo her yerde aynı…

Yoksa bu komisyon üyeleri hep oralarda-buralardalar ama medya mı fark etmiyor?“Holding medyası” dedikleri, bu mu ola? Ben anlamam, ama gün geçtikçe kafam karışıyor doğrusu…

Karma Komisyon Eş Başkanı Joost Lagendijk’in devirdiği çama ne demeli peki? Şahsenben, düşüncemi özgürce ifade etme hakkıma sığınarak, bu zatı “persona non grata” ilanediyorum.Bu haklar yalnızca ayrıcalıklı kişilere verilmiyor sanırım!Yurtsever bir Türk vatandaşı olarak, ordum beni koruduğu için; bu uğurda, gencecikmensupları gözlerini kırpmadan ölüme yürüdükleri için yoksa özür mü dilemeliyim?Bakın bu AB’nin işine kafam ermiyor benim!Nalıncı keseri gibi yontmayı bir türlü beceremiyorum.Çifte standardizasyonu da…

“Orhan Pamuk ne konuşursa konuşsun, bizim ulusal bir kıymetimizdir” diyor değerliyazarımız Serdar Turgut (20 Aralık 2005 – Akşam Gazetesi) .

Ne yazık ki, unuttuğu bir şey var. Son dönem açıklamalarına kadar elbette ki öyle idi.Benim de çok beğendiğim bir yazardı. Ama artık değil. Turgut’a göre Pamuk acilendevlet koruması altına alınmalıymış. Evet, tabii ki korunsun. Mutlaka, çok sıkı korunsunhem de! Allah muhafaza, başına bir iş gelmesin. Aksi halde sivri konuşmalarıyla almayıbaşaramadığı Nobel Ödülünü, mahkeme kapılarında çıkan arbede yüzünden, ününebiraz daha ün katarak biz kendi ellerimizle altın bir tepsi içinde sunmuş olacağız! Yazıdasöz edilen “60 kişilik gezgin faşist grubu”nu tanımam, bilmem ama ben rencideoluyorum….

Gördüğünüz gibi bugün, bonkörce “persona non grata” ilan etme günüm…

“Laissez Faire” - Bırakınız Yapsınlar” diye çığlıklar atıyorlardı 18. YY’da.Daima ekonomik müdahaleler ile başlıyordu bu işler...Ve geliyordu arkası…

Öyle değil artık….

BIRAKINIZ GİTSİNLER!

Onurumuzu ayaklar altına aldırmaksızın; kendimiz için yaşadığımız gibi, kendimiz içinölmeyi de biliriz biz.

(20 Aralık 2005) - Şikâyetname Dosyasından

Naime Erlaçin

Page 354: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Piyano Resitali...

vakit gece yarısını geçmiştibir hediye gibi indin ekranıma

ruhumu ışıtıyordu müziğinşiirde buluşmadık hiçresmi iyi bilirdin oysamüzik arka bahçemizdi bizim

gözlüklerine rağmentanıyamadım biliyor musunhayli büyümüşsünsaçların terk etmeye başlamış senimüzikaliten çok aşinaydıtınılar değişmemiş hiçnağmeleri okşar gibiydin

Chopin prelüdler dinledimbir de Gershwin

bilmiyordum programıikinci noktürnü aradı kulaklarımbir bodrum katının sessizliğindeparmaklarınıntuşlarda uçuşmasını anımsadım

hep gülerdi gözlerinin içi“Şahin amca”, “Naime teyze” derkendünya bayrama dururdu bebeklerindene çok severdik senine çok sevmiştin bizi“can parçam” ve diğerleri gibievrenin çocuklarından biriydin

bestelerve yaşama yüklediğiniz anlam peşindekâinatı büyütürkenkendine büyüyen meleklerdiniz sizbirer birer sonraumuda kanat açıp gittiniz

kısacık bir zaman diliminde bile olsahoş geldin Muhiddin*hoş geldin geceme sevgili çocuk...

(*) Başka bir âlemdeki çocuklarımdan Muhiddin (Dürrüoğlu) Demiriz’e en derinsevgilerimle…

(7 Şubat 2004)

Page 355: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Naime Erlaçin

Page 356: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Piyano...

“la” tuşu kırık bir piyanoya benziyor alfabemharfi yitiriyorum!

ellerim değmediğinde sanatuhaf oluyor içimgöçer resmi çiziyor biri sol avucumaparmaklarımda sendelerken böyle yalnız

işgalci zamanlardan kalan bir duygu bu

gitmelerkalmalarve tırnaklarıma yerleşenbunalım öykülerinden

ensemde atmaca o bakışlar___emanetmişçesine geri istenenensende____intihar eden gözyaşlarım

böyle anlarda kısılıyor piyanonun sesihiçbir notaya sığmıyor karakış_____harfimi arıyorum

her zamankinden çok çalmalısın şimdi!

(13 Ocak 2006)

Naime Erlaçin

Page 357: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Post Mortem...

düş aynası tuttunuzda kendinizemağrur bir şımarıklık asıldısuretinize

ölümden ağırdır'ben dağı'ndaseferî olmak

içeri çağırmalıydınız bu yüzdenguguk kuşlarını

gün olur bıktırırdayancın avucundaki utançgelinir ve geçilir'kevn-i kesif' tezgâhından

dibi yanıktır ânınaltın ölü!

sözbakır oradaöfke gümüştür bize

(17 Temmuz 2006)

Naime Erlaçin

Page 358: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Post Sanat Döneminin Don Kişot’ları! ...(Düz Yazı)

“Söktüğümüz sözcüklerSöylememiz gerekenAzalıyor günler gibi…”

- (Eugène GUILLEVIC)

Kültürel birikimden, çevreden, özellikle de doğumundan itibaren oluşturduğubilinçdışından beslenen şairin yapıtları bu öğelerin zenginleşmesi ya da fakirleşmesiyledoğru orantılı bir biçimde etkilenecektir de. Etkileşim içte ve dışta olmak üzere ikişekilde kendini gösterir; bireysel üretimde ve günümüzde giderek daralan okurkitlesindeki olumsuz yansımalarıyla.

Kültürel ortamda kuraklık egemense, örneğin dil fakirleşmişse veya yazın sanatınagösterilen ilgide bir azalma varsa şiirin niteliğinde de kaçınılmaz bir tökezleme olacaktır.Şairin kendini besleyerek şiir damarının kurumasını engellemeye çalışması alınacakönlemlerden sadece biridir. Öte yandan okur kitlesiyle iletişim kurulamıyorsa eğer, bukez şair işe yaramazlık duygusu ile büyük olasılıkla şiire küsecektir. Başka bir olasılıkise daha kolaycı bir yolun seçilmesi, koşullara boyun eğerek yeni ve sığ okur kitlesiningereksinimlerini karşılar türde şiirler üretilmesidir. Böylelikle şiirin temelleridinamitlenmiş olacaktır.

O halde büyüteç altına alınması gereken ilk sorun, toplumsal dengelerin bozulmasınaparalel olarak şairin dengesinin de bozulma / bozulmama sorunudur. Şair ya evrenselgüce karşı mikro-iktidarını sürdürecek, ya da geçerli koşullara uyum sağlayacak. İkinciolasılık söz konusuysa eğer, şair ile şiir ve şair ile okur arasındaki içsel dinamikleryıpranmış, sanat iklimine çıkar hesapları girmiş demektir. Nesnelin özneli ezmesiyleortaya çıkan ucuz halkçılık (popülizm) tuzağına düşmeyi tarif eden bir durumdur bu.Tüketim toplumunda, pazarcı dengesizlikleri şiiriyle dengelemekle yükümlü olan şair neyazık ki özdenetimi elinden kaçırmış, zamanla pazarın bir parçasına dönüşmüştür.Kısaca birey, sanat ve toplum arasındaki bağların zedelendiği söylenebilir.

Zaman içinde insanın önce doğa ile bağlantısı kopmuştu. Böylece bilinmeyenindoğurduğu imgelem gücünün kaynağı olan mitostan uzaklaşarak kendi yarattığı birgerçekliğe göç etti. Aydınlanma çağından sonra ve özellikle de modernite ile bu yenigerçekliğe sırf materyal dünyada değil sanat ortamında da dokunur hale geldi. Postmodern dönemde ise, insanın insana ve insanın topluma yabancılaşmasıyla birlikte, ileriteknolojiyi ve bunun doğurduğu yalnızlığı keşfetti. Bir yandan da topluma hızlapompalanmakta olan “kültür endüstrisi”ne (Adorno) bağlı olarak inceliklerdenuzaklaştı, farklılıkların, özgünlüğün değerini bilmez oldu. Böylelikle hayal dünyasıgiderek daraldı. Zihnindeki yaratıcı güç ile dışarıdaki maddeci - yüzeysel - hızlı dünyaarasında iletişim ve ilgileşim (korelasyon) kuramaz oldu. Nesnel ile öznel arasındakiçatışma nesnelin egemenliğiyle son buldu.

Dönemin toplum mühendisliği projeleri aracılığıyla dayattığı başkalaştırma planları,neo-liberal post modern çağın bireye karşı sürdürdüğü iktidar kavgasındankaynaklanıyordu. Yeryüzü ölçeğinde uygulanan bu kökten tasarım sürecinde, özelliklesanat erbabı üzerindeki olumsuz etkilerin hissedilmesiyle birlikte, büyük balık da küçükbalığı yutmaya başladı. Şiirin kurumasının temel nedenlerinden biri budur, çünkü şairibesleyen özsu çekilmiş, şiir iklimi çoraklaşmış, şairin iktidar alanı daralmıştır.

“Okur okumuyor, okur anlamıyor” gibi bahanelerle bu dolambacın içinden çıkılabileceğidüşünülmemeli. Sonuçlara bakarak sürecin analizinden kaçınmak veya sorunu

Page 359: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

görmezden gelmek bir bakıma kolaycılığa sığınmaktır. Şiir biter mi? Elbette bitmez.Birileri mutlaka susacak ya da susturulacaktır. Ama onuncu köyü arayan birileri debildikleri yolda yazmayı sürdürecektir. Şairin öncelikle üzerine gerilen bu çağcıl çadırınaltından çıkıp doğaya, duyguya, insana ve yaşama yeniden dokunması, geçerlihegemonyaya karşı dik durması şarttır. Yetkin bilinç ve gelişmiş bir dille olumlu -olumsuz gelişmeleri büyüteç altına alarak izlemesi; onların takipçisi olması;özümseyerek içselleştirmesi; görünmeyeni görmesi; tüm olumsuzluklara karşın daralanve kısırlaşan şiir alanını genişletme çabasında ısrarcı olması; tüketmeye bağımlı kılınankitleye karşı üreten kimliğinden ödün vermemesi gerekir.

Post modern tüketim toplumunda şiir de meta gibi algılanıp tüketilmekte veyaanlaşılamadığı için beğenilmeyen bir ‘mal’ gibi raflarda beklemeye mi bırakılmaktadır?

Sorulması gereken ikinci soru budur. Diğer sanat dallarında olduğu gibi şiirin dekiçleşmiş, sentetik imgeler bombardımanı altında ezildiğini fark etmemek kuşkusuzmümkün değil. Fakat sorun buradan kaynaklanmıyor. Şair, sezdiren, duyumsatan,gösteren kişidir. Hitap ettiği kitle ise her dönemde kısıtlıydı. Ancak günümüzde şiir,şairin tüm çabalarına rağmen, duyarlılığı kabuk bağlamış okurun üzerinden, ona nüfuzedemeden akıp gidiyor. Doğru algılanıp kavranamıyor. Özetle, şiire rağbet eden kitlegün geçtikçe daralıyor. Bu ince sanat dalına karşı taşlaşan ve giderek duyarsızlaşanokur sayısı artıyor. Görülüyor ki sistem verimli toprağı süpürmektedir. Geride yalnızcataş kalıyor.

Toprak suyu emer ama taş emmez. Erozyona uğrayan okur kitlesini yenidenyapılandırmak, duyarlı hale getirmek bütünüyle şairin elinde değildir. Buna gücüyetmez çünkü. Turgut Uyar’ın da vurguladığı gibi şiir de, insan da çıkmazdadır. Veüstelik “şiirin çıkmazı insanın çıkmazına, toplumun çıkmazına sıkı sıkıya bağlıdır”(Korkulu Ustalık, YKY 2009) . Ancak yine de, metalaştırılmış dünyaya saf şiiriulaştırmaya çalışmak, topluca verilen savaşların yanı sıra kişisel platformda daçabalarını sürdürmek, kentsoylu post-modernitenin egemen olduğu günümüzde doğa –dil – yaşam ile kurulan bağları güçlendirmek şairin temel görevidir. Sözcükleriözgürleştirmekle yükümlü olan şair artık dayatılan değerler dizisini, dolaşımdankalkmaya yüz tutmuş eski ama değerli olanlar ile değiştirmek, diğer bir deyişle yeniparadigmalar oluşturmakla da yükümlü kılınmıştır.

Ama nasıl?

Bireysel çabalar büyük olasılıkla yeterli olmayacaktır. İktidara başkaldırmak, şairinmuhalif tutumunu koruduğu, farkındalık çıtasını yüksekte tuttuğu anlamına gelir. Ayrıcayaptığı işin bir gereğidir de. Bununla beraber gerçekliğe ulaşmak için kendine biçtiğielbise geçerli koşullar altında ya dar gelecek, ya da üzerinden kaçacaktır. Çünkü şairçağlar boyunca küçük ölçekli iktidarlarla mücadele etmişti. Günümüzde ise makroiktidar olarak tanımlanabilecek küresel ve tek bir iktidarla boğuşmak zorunda. O haldesistemin dinamikleri içinde öğütülmeye şiddetle karşı çıkarken yardıma gereksinimiolacaktır. Bir yandan da bilinçdışı ile var olan bağların toplumsal ölçekte yeni baştankurulma sorunu irdelenmeli ve nesnelleşmemiş birey - özneye tekrar ulaşılmasısağlanmalıdır ki şaire gereksinim duyduğu zemin hazırlanabilsin. Farklı bir deyişle,çözüm ‘gösterge’ çizelgeleri ile bireysel ve kültürel düzen simgelerinin yenidenyapılandırılmasındadır. Burada geniş ölçekli, çözümlenmesi vakit alan ve şairi aşan birsorundan söz ediyoruz. Okuru gerçek anlamda okur kılmak bir toplumsal sorumlulukprojesidir. Eğitimle, kültür - sanat hizmetiyle, hepsinden önemlisi gelişmiş bilinç vekararlılıkla duruma el atacak yönetimler şairin işini kolaylaştıracaktır. Kısacası şairin

Page 360: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

desteğe ihtiyacı var denilebilir.

Şimdi soruna daha geniş bir pencereden bakalım.

Sesli-sessiz, imdat çığlıklarını yükselten şairin işi zor, bunu biliyoruz. Şairin işi zor da,yazarın, ressamın, bestecinin, yorumcunun, heykeltıraşın, tiyatrocunun, geneldesanatçının işi kolay mı? Yeni Dünya Düzeni’nce yapay bir sanatın, özetle sanatsız birdönemin altyapısının kurulduğu, gerçek sanatı besleyen ana damarların kesildiği, ona‘kötü çocuk’ muamelesi yapıldığı, sanatsal estetiğin ayaklar altına alınıpsıradanlaştırıldığı bir dönemden geçiyoruz. Post sanat dönemi de denilebilir buna.Etkinliklerine son veren yayımcılar, birbiri ardına kapanan sanat dergileri, kapısına kilitvurulan atölyeler, sistem yazarlarına dönüşmeye zorlanan kalem ustaları, perdeleriniindirmek zorunda kalan tiyatro ve konser salonları, küresel otorite tarafından temelleriatılan post sanat döneminin önceden kurgulanmış sonuçları ve somut göstergeleridir.Oyunun mağdurları ise yel değirmenleri ile dövüştüğünü bilerek ya da bilmeyerekküresel iktidara kılıç sallayan Don Kişot’lar, yani gerçek sanatçılardır.

Bu durumun ne kadarını görüyor, ne kadarını doğru tanımlıyoruz?

Sorun göründüğü kadar basit algılanmamalı, çünkü yaşamın ekonomiyle uzaktanyakından ilgisi bulunan, toplumun gidişatını etkileyebilecek bütün elemanları çağcıl budüzende yeniden tanımlanmakta; kısacası toplumlar yeniden kurgulanmaktadır. Onyıllar boyunca sürüp giden kimliksizleştirme operasyonundan sonra, küresel yönetiminbeklentileri doğrultusunda, birbirinin benzeri, itaatkâr, sorgulamayan ama daimakabullenen yeni kimliklerin yaratılma süreci başlamıştır. Sistemin mantığı, yeryüzüölçeğinde yıkma ve yeniden yapılandırma taktikleri üzerine kurulmuştur. Sanatınkiçleştirilmesinde, sanatçıya üvey evlat muamelesi yapılmasında bu gerçeğin payıbüyüktür.

Hesapları altüst eden parametre ise sanatçının – özellikle de şairin - doğası itibariyle buşablona uymuyor olması. O ki, bir Don Kişot olarak algılansa bile, arayışlarınısürdürecektir. Çözüm, bilinçli ve kararlı yönetimlerde demiştik. Ancak günümüzdekabuk değiştiren yönetimlerin, başka bir deyişle gücünü yönetişimsel stratejilerden(“Governance – İçinden Yönetim” – Foucault) alan odakların sanatçıya el uzatmasımümkün müdür? Yanıt olumsuz! Çünkü kurulan sistem ilk baştan kendini korumayakoşullandırılmıştır.

O halde çözüm nerede?

Belki de “dinleyici, izleyici salonları neden boş bırakıyor, neden dergi-kitap-resimalmıyor, neden şiir okumuyor? ” demek ve ağaca bakarken ormanı gözden kaçırmakyerine taşlaşan ruhların üzerine taze toprak atarak, bireysel çabaların yetersiz kaldığıyerde topluca hareket ederek ve “çözüm nerede” sorusunu sıkça sorarak başlamalı işe.Sessiz kalmaktan ve çözümsüzlüğe tutsak olmaktan iyidir sorgulamak. Aksi halde yakınbir gelecekte naylon kimliklere bürünüp kitleleri manipüle eden, onları kuşatan küreseloperasyonun ürettiği sıradan elemanlara dönüşmek işten bile değil. Yardım arayışlarına‘evet’; isyan çığlıklarına ‘evet’ ama sorgusuz sualsiz boyun eğmeye ‘hayır’ diyerekatmalı ilk adımı. Sanat sonrası (post sanat) dönemini başarısız kılmak, bu evreyisanatın postunu deldirmeden atlatmak için küçük sorunlara odaklanmak yerine el elevererek, uzun vadeli ve büyük düşünerek koyulmalı işe.

Henüz sökemediğimiz sözcükleri sökerek, eksilen günlere aldırmaksızın, azalan

Page 361: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

sözcükleri çoğaltarak belki de…

(HAYAL Dergisi, Ekim-Kasım-Aralık 2010, Sayı 35, Sayfa 72)('BİR TUTAM TUZ', Hayal Yayınları, Ekim 2010, Sayfa 127)

Naime Erlaçin

Page 362: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Pusu...

gecenin nabzı yüksekten uçargöç yırtığından süzülür zamannefesim çekiçdalar karşıki vadiye

dağ vurulmuş dağ öksüzsorular diş iziyanıtlar kötürümkafiyeye salıncak kurar bir dilsiz

biliriz onun da aklı varuslanmazzar tutarmor bir peyzaj rehberliğinde

kendinden kovalanan güz gibi dündenyarından sorgular biziihbarsız doğan şafaklargececil bir urla kuşatılırken sessiz

pusudur bu!

('6. DEKAD' - Hayal Yayınları, Birinci baskı, Ocak 2008, Sayfa 37)

Naime Erlaçin

Page 363: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Pür! ...

acıyla kalaylanmışbakla sofalarında yüreğinyapısalcı dogmalarla kundaklandık

avazımız pür isyan!

ey gülyalpalayan vahşi özleyiş!kolay değil yazıyla sevişmekıslığını duymaksızın kirişle yayınnereye götürürse serseri oküsluptan yoksun harf ve hecedeoraya varılır ancak

bir masal devini ehlileştirmektirbakla sofalardaak kâğıda konuşmak

dilsizin aşk ilânına benzer

türkîarabîebcedkülli pür isyan

iner sonra sevdalı dudakları sözünalır kıyametimizi

kalem sütliman

(24 Şubat 2005) – “Şiirle Monogamik Sevişmeler” Dosyasından…

Naime Erlaçin

Page 364: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Rağmen...

ağladığımı görmediniz hiçkendimi uğurlayıştı benimki

yakıcı hüzün

salkım saçak bir mezata terk ettimçarmıha gerdiğim dilsiz düşlerişiire satıldılar

usla mitos arasışaşkındılar

aşk kaldı bir tekpost-modern çerçeveye sığmazgörünmez tufan bir de

sararmış matemlerdipayımıza düşen

tutuklufişliyasaklı

onlar ki onca rağmene rağmenkül duman bahçelerdeağlak ve paslı bir kızıla turkuvaz açtırdılar

maviydi yağmur

(3 Ocak 2005)

Naime Erlaçin

Page 365: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ru be ru…(Yüz yüze)

geceleryiğitlerini gömdülerölü solungaçlı aşk emekçilerini

kurşun askerleri

sevda bahçelerinde gizliydi ömrün muhtevasıkaranlığın çiçeğe uyanışında

vade doluncaya dek sahipliydi geceler

yüz yüze döküldü aynadaki sıryazıtlara sığmaz destan yırtıcılığındayüz yüze akıtıldı onca kan

mezar kazıcısı geceler ey!ru-be-ru hesaplaşmaların bekçileriydinizne işiniz var musalla taşımda

ve fakatöyle tebliğ edildiniz

uzak durun son duamdankurşun askerlerinizi gömün siz!

(24 Ağustos 2004)

Naime Erlaçin

Page 366: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ruhun Öteki Yakası...

izin versemyüzüme dokunsa köpeğimgönle azanınefendisi olmak gibi

ki boğulmasın kalbimkorkunun nehir yatağındakirlenmesin su

her ürpertibir engel aşkı öteleyenher kuşku, ani ölüm uçurum başındaaşk küreye* dahil olmaksoyunmakla mümkün

öteki yakasında ruhunvahşi bir yaratık var

ona dokunsam önceçıkartsam dışarısonrası kolay

sanıldığından yumuşak diyorlarbir köpeğin dişleri içinsevecentutkuluuysal

……..

(*) ” Seven ve sevgiliden önce verilmiş bir aşk âlemi vardır. Bu âlem, yaşanan olağangünlük dünyadan bağımsız, tümüyle ayrıdır. Ancak seven gönlün gözleri bu alemi farkeder.Aşk âleminin yaşadığımız dünyadaki izi ise, seven ve sevgilinin içinde bulunduğudüşünülen ‘aşk küre’dir….” – Ahmet İnam

(26 Mart 2004)

Naime Erlaçin

Page 367: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Rütbe...

dön semaya, yıldızına sorkaç ışık yılı uzağa saklamış gerçeğihangi sureta yaşamınpullarını sıyırıp sundu...sunacak sana

sunacak mı veya

çığlıklar susmadı insancıl tuzaklardazulmü tere gömmeyi öğrenemedi âdemoğlusırrına varamadı yer-gök-su’da saklananıntoprak ananıntohumunçarmıhıniç kavuran dış yangınların

tüm rütbeleri sökülmedi acının!

erksinışıksınkudretsin yaradanın suretindekuşatılmanın hazzını tadarkenbin yıldız kattın eylemineilktin lâkin bir manzumedehâlâ son hükümransın

temaşa eyleara bul ey aşk!sen sök son rütbeyiillâillâillâ

ki yıldızım tavaf edip ruhunumabedine kapansın

(23 Temmuz 2004)

Naime Erlaçin

Page 368: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Sadaka...

şairbeşerin sisli gölgesisorumlusu insanınaşkın zekâtıfitresi

kaderdiryazmaya kırılır kalemgömülür ruh şatafatlı bir kuraklığaakmadıkça serçe yürektitrer fecir vaktidoğuya bakan pencere pervazında

hangi yazgıdan kaçılsa nafilekâğıdın sesisevdalı saraylardan mühürlü

telef olsa yolcusilinse haritalarsusmaya dursa dilyitirse mazbatasını imlâ

kaderdir heyhat!sadakasını bekler yolşiirin kavşağında

(5 Temmuz 2004)

Naime Erlaçin

Page 369: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Sandık...

içine açılan kuyu vepaslı anahtar deliğinde dölleniryaşamak gibiaşk gibi esrik bir heves

kimi gün kükrer gökyüzükiminde metafizik bir yağmurmülkiyetsiz surlarda

istinat duvarınaasıldığı yerde kelâmındurma kışkırt kendinisandığını aç şiirin!

sözün harında dinsin yürek ateşisaçılsın meydana soy kütüğünderin bir gön yanığı sinsin mısraasıyrılsın kemik o saat etindenkökünden çürüsün diller

sözle sevişerek kanıtlanır varoluş

hükmüm kadar ey yüreğimvaadim var sana yazmak üstünebırak doğum sancısıyla dönüşsünsızıntı devinime

yaz kisürsün dalında şiirinbir sevda masalı gibi yeniden sürgünler

(17 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 370: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Sarı Gül’e Altyazı...

sarıhüzün demek

bu gülükalbindeki güneşe koykızarsın

kırmızı gül sevgi veumudu saklar içindehem deaşkın simgesi

çabuk solmasına aldırma

dünyabir gül bahçesi aslında

(12 Ağustos 2005)

Naime Erlaçin

Page 371: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Sarı Yazgı

sarı bir yazgıdır temmuzgeceleri geç ölen

sıcaklar da alır duvarlar arasınaensemizde kekeleyen kış ayazlar misaliyanık bir nefes olduğunu anımsatarakuzun bir yalnızlık okşar tüylerimizi

ah çıldırtan yaz!sımsıkı yapışıyorum güçlü kollarımlacılızsın ancakzayıfsın hala,kocamankocamamış yüreklerimiz var üstelikserin sulara gizlediğin düşleri yakalayan

akıyor ki deli su öyle!ve ben suyun önüne kattığı bir köprü üstünde-aşka müebbet-kalbimi asıyorum göğe senin için

bak sıcaktan dibe vuruyor balıklarsiyah bir yazgıya dönüşseler de yavaş yavaşumuttur adı hala geç ölen sarı gecelerin…

(23 Temmuz 2005)

Naime Erlaçin

Page 372: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Savaş Yorgunu...

yordu bu savaş benikan tutuyormanzara kötüusanmadık mı dahacinayetten

ya üzüleceksinya üzeceko haldeadam gibi vuruşmak gerek

zamanı geldiyse ölmeninyiğitçe susmalı bu yürek

köpekbalıklarını severimkahpece dövüşmezlerçivilemezler adamı can evindendişin kadar gücün olur

ya ölürya öldürürsünama illâ kiadam gibi ölürsün

bugünköpekbalığı olmanın günüdür...

(17 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 373: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Semerkand’a! ...

denizin safir renginde kayboldu yankılaranahtarı yitirdi şairarsızlaştı soluk benizli suyollarda barikatlaryollarda yalnız kalanlarsavaş alanlarının çığlıklarındagönül telvesine gizlendihayra çıkması gereken tüm fallar

kaderdi şaireiç kanamalara yürüdü dosdoğrubaşı eğikyürek dimdikMedusa’nın zalim saçında gizliölüme çoğalan erguvan acılar

mührü onurlandıracak bir fermanbulamamak ne demektir bilir misiniz?katil bir nefes gibitakılıp kalmak kendi boğazında

“toprağını arayan tohum”diye öğrenmiştik oysa şairi biztoprak çok uzaklarda!

ah acılıah küskün yol!beşibiryerde gibi kuşanmalı sanatıkutsamalıkutsanmalı kidonansın gökyüzütebessüm etsin yıldızlar

bir avuç umutbir tutam toprak koy avuçlarımavarsın zift karası olsun rengi

bin kere evlâdırsafir sularda ambere dönüşmektenkorkma bu yürek siyahı da aklar!

bir elde sancakötekinde çırak mührühaydi sür beni Semerkand’austalardan öğreneceklerim var

çık çağının içindenZeus’un hükmündenyakala bileğimden Apollon*Semerkand’a** götür benigörmüyor musun sanatın nadide işçileriTimur’un doğu kapısındalar

Page 374: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

sancakmühürve kalbimdeki hoyrat ıslıkyol izni bekliyorlar

……

(*) Apollon: Mitolojide, güzel sanatlar tanrısı(**) Sanata karşı işlenmiş günah ve sevapları olan büyük Türk hükümdarıTimur(lenk=aksak) (1336 – 1405) döneminde, Semerkand önemli bir sanat merkezihaline gelmişti. Tarih kitapları, Timur’un fethettiği topraklardaki - şairler de dâhil olmaküzere - bütün bilim adamları ve sanatçıları Semerkand’a sürdüğünüyazar…Machiavellian yöntemler (yanlış totaliter politikalar) kullanılmış olsa dahi,sosyolojik açıdan değerlendirildiğinde, tipik bir “Partimonial Saray Kültürü” (sarayın,sanat koruyuculuğunda “baba” rolünü üstlenmesi) örneğidir. Benzer bir durumOsmanlı Sarayı için de söz konusuydu…

(3 Mart 2004)(http://borgesdefteri.blogspot.com arşivi)

Naime Erlaçin

Page 375: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Sen Gel Yine...

- kızıma-

kalbime zamansız bir ihtilâl gidişinbüyüyor duvarımdaki çatlak böyle günlerdedilinden akan her kelimesevecen bir büyü kıraç yüreğime

lodosa veriyorum yapraklarımemleket viranebütün kentler yıkılıyorüstüme bir karabasan yürüyorboynunu her büküşünde

şahdamarımda patlıyor gökkısılıyor nefesimsele karışıyor yüzümbir şamandan ödünç aldım sabrımıakıldan korunaklar inşa ediyorum kendime

sahibi birden çok bu acınınnasıl derim ben şimdi“güle güle”

sevgi bekler çocuk!sevgi bekler

gitmeler yazılsa bilehazırdır yüreğimde yerinsen gel yine!

(19 Ocak 2004)

Naime Erlaçin

Page 376: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Sessizce...

- Samih Rıfat’ın ardından…

sessiz okuma sanatını belledik öncesonra susmayı

ilahlar hep kuşkuluşair diline dilsizgömütlük ıslığıydı kimliğimiz

anlamsız bir şakırtı emerdi terimiziintiharın cinayet olduğunu söylemediler hiç!sesime konan kuşlara kızdığım günanladım öldüğümü

“bütünün habercisidir parça”ve oğlun kaderi babaya…

bu eksilişbu aceleci gidiş ah!sesimin yırtılışı sesinizde,bulutu yağmanızı özlerdinefsime tembihlediğiniz sessizlik

cinayetler tanıktır:“akla kara arası” sessizce öldük biz

(6 Ağustos 2007)(www.borgesdefteri.blogspot.com - Ağustos, 2007 arşivi.)

6.Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 55

Naime Erlaçin

Page 377: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Sıfır...

döküldü minesi sözünyazmam gayrıya varsın bu alemdeya hiç!

bir borcum vardıbencileyin üşüyen trenleregözümü kırpmadan böylekaranlık güzlere yürür giderim

ön bahçem sizindiarkası benimsesimi kilitler ıssızlığasaatler zebanisine borç öderim

raylara dökülür ünsüzlerve öksüz bir ünlüufuk karanlıkgörüş mesafesi “sıfır”

çatlamış sözdür titreyen trenlerin yükü

biner giderim!

(27 Ağustos 2004)

Naime Erlaçin

Page 378: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Sınanmış...

aşk sizdinizkuzgunum ey!

bilmezdik önce

arnavuttu kaldırımlarınızplastik sevdalardan ârîgelgeç hazlardanuzakbin yılların teriylesınanmış bir kalptenkan damlatır gibi öyle

aşkı sizden emdik biz

(27 Kasım 2005)

Naime Erlaçin

Page 379: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Sıra Dışı Bir Çığlık...

üzerimizde ne vardı hatırlıyor musun?

ruhlarımızı giyinmiştik bedenlerimizeçetelesini tuttuk yaşamınkış soğurdu bizi son yaz günlerinde

acıyı ayar tutardı kamaşan gözlerimizgiderdik sonraölmeyi bilmezdik üstelik

yaşamak en ağır yük

düş armağan edilebilir mi hiçmümkün sanmıştıkdört yapraklı yoncayı arayançocuklar gibi inanmıştık

akrebin kuyruğuna takılmadığım içinçoğalan intiharlarınbaş oyuncusu olmayı reddettiğimdelice şahlandığım için kızma sakın!bir gölge istemiyorum uçurum başındainişe yazdım kaderiardımda sıra dışı bir çığlık bırakarak

daha görkemli oyunlar da vardoksandokuzluk bir tespihle ellerimdehayatla ödeşiyorumçalmadığım son rüya emanettir sana

aşk ikiuçurum tek kişilikduyuyor musunson haykırışım bu!ölümsüz ateşiyle dağlayarakkanıma karışıyor dolunayacı benden önce iniyor uçurumayağmur bekçisi rüzgâra tutunarak

ya uç benimleya bırak!

(04 Ocak 2004) - Aşk Sözcükleri Dosyasından

Naime Erlaçin

Page 380: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Silah...

unutulmazlığını bilir de kalpdurduk yerdeacımasız bir intihar giydirir aynalara

bu yüzden silah verilir ellereve ağlamaklı bir güleğer solarsa gözler…küserseruh da solar birlikte

şemsiyesiz dolaşmalı o halde

sevilen yağmurları getirdiğinde rüzgardeliliğini bağışla çılgın ülkemesıcaktır çünkü haladuaya açılan avuçlarımız

söz, kalbimizdeki acının son tohumu

gülle barutun yakıcı tutkusu gibi ey!çiçek açan mermiyi özler silahımız...

(1 Kasım 2005) - www.blogcu.com/nimo

Naime Erlaçin

Page 381: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Siren...

bir elim akrepbir elim yalnızlık

etim kıyılır incedenkeşfedilmedik kıtalar arar kendineasırlık bir kadırga özlemiyle büyür dalgakoklarım havayısahile vurur parçalarım

bir elim sağırbir elim batık

çağırır sirenlersusmaz!balıklara atarım sonra yüreğişiire banarakufakufak

her deniz sirenher denizbiraz ben

alırsa o alır beni ancak

(19 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 382: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Siyahın Doğduğu Yerde...

mezar oluyor akıntışiddette döllenirkenkimi zaman bir beşikeğreti uykularda

konuşamıyorumsuya mıhlanıyor nefesim

denize varmak içindir nehirlerkuruyarak biraz, ama onuruyla bütüncültersyüz edip dünyayıesrik bir yolculuğun son kertesindedibini yıkamak için okyanusun

dinliyorum:'suya dönüşemedi insanoğlu'

kansu değil mi!

siyahı yarattıateşin sağrısında çarpan yürekkuruyan bütün nehirlerinyitirilmiş coşkusu benim olsunkızıldan turkuaza dönüşün bıçak serüvenindeçarmıhtan sökerek indirdiğimâdemoğlunun gölgesindeödenecek bedeller var daha

dursun bu lav akıntısısönsün ateşmıhlansın nefesim gülün sinesinde

siyahın doğduğu yerde bekliyorum

(07 Ocak 2004)

Naime Erlaçin

Page 383: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Son Bir Çubuk Tüttüreceğim! ...

kalemimde kalacak can suyumcanım can çekişirken tenimdeölümle tanışacağım usulcayeniden doğmayı umarakyar başına dikilecek onurlu mızrak

soyu atadan yadigâr bir kızıl deriliyimyaşar ve ölür gibi aynı zamandason şarkıyı haykırırken dağlarason bir çubuk tüttüreceğim hayatın anısına

savaşın son çığlığıson seferdir yenilgiden armağanbir vedadırbu topraklardan arta kalan

sevda birikirken zühre’nin koynundagürleyecek gökleruğuldayarak geçecek rüzgârterk edilmiş koyaklardanaşkın didesinde nurlar açacak yine

son çubuğu tüttürmeye gidiyorumbütün kahırlar, ayrılıklarve çekilen tüm acılar şerefine

ölümle randevum var

(24 Ocak 2004)

Naime Erlaçin

Page 384: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Son Nokta...

anlamıyorumruhum neden bu denli yaşlı!geçmişle muhabbet oysatek çıkmazı

kaderimmukadder olmuş idea* larla ödenenbedelsiz bedellerle yarına ait dünden

bir yolculuk bu ezelden ebedemeçhulde sislere bulanmışsonu bilinmeyen

kim yaşlıkim gençkim biliyor

son noktason söznerede

(*) Platon akıl ve ruhta gizlenmiş İdea’lardan söz eder. Ruhun DNA’ları gibi... Sanatçıise ideaları yeniden gören kişidir. Ressam görür, müzikçi dinler, şair duyar. İdealarıntanıklarıdır onlar.(20 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 385: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Sonrası Yok! ...

hüzünler ülkesinde dün akşamkorsandı yelkenim ummandavurdum kalemi aklımaen aşina dost kucağında

avucumda bir müjde böceği-vakit zamanlardan kuşluk-pek de masum kabuğundayıldızlar taşıyorbeneklikıpkızıl kanatlarında*

tabletlertarih yüklü kavgadanoysadüşünce yazılmalıydı önce

kehribar olsaydım düşüncedengeçmişi gizleseydim incedenağlamazdı düşlerimarsızca sır dökmezdi aynalarfikrim kıpraştığında

ilk yaprağı okudum bu sabahadı'tomurcuğun öyküsü'

deli sürgünler gölgesindemecburiyettendir artık yazmak

neden çoğalmaz akılşair büyütürken kâinatıdüşünce olmazsaşiir olur mu hiçsöz düşer mi yere düşünce bittiğinde?

yazmak zamanıysa iklimlerdenbir rüyadır aslında ödünç verilen

kim keşfeder esrarını âleminkim çözer bilinmezin sırrınıateşböceği kızılda divaneveya son yaprak düşmekteyken

ya sonrasonrası yok!

(*) Küçük Prens'in (Saint Exupery) asteroidi B 612'deki volkanlar...Müjde böceği (ateş böceği) ise bu volkanları anımsatan bir metafordur.

(18 Nisan 2003)

Page 386: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Naime Erlaçin

Page 387: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Sophia...

ah Herakleitosiçimi en çok besili egolar yakıyorve kurak bozkırların

görüyorumnehirlerin ılgım salgım:utanıyor Sophia

sen oysa ateşibunun için vermemiştin insana!

(17 Kasım 2006)

6. Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 7

Naime Erlaçin

Page 388: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Sorgu...

rüzgâr tozuna karışır kuş ötüşleriiçimde yetim bir garipsemedurduk yerde çatılır tüfekleryonca açmazküskünlük serper künyesizliğine

hayataşkve ölümkara mollaları hüznün

gelişiniz bellivaracağınız yer belirsizsöylemediniz hiçbiz nerdeyiz

ne bekleriz bilinmezdencezamız neneye gebedir geleceğimiz

yaz ey kirâmen katibin*yaz ki bilineyaz ki bilelim

(*) Kiramen katibin: Sağ ve sol omzumuzdaki yazıcı melekler.

(5 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 389: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Soru...

“sus! ”demediniz bana

önceden söylendiğini her şeyinbildirmediniz

önceden işlendiğinitüm cinayetlerin

tanışmadık hiçtanışmadınız içinizdeki çocukla

neden? *

(*) Bir çocuğun sorusuna karşı sorudur bu. Soru sormayı bilmeyenlere!

(27 Temmuz 2006) - 6. Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 93

Naime Erlaçin

Page 390: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Soruşturma...

TARTIŞMA MI, ORTAKLAŞA DÜŞÜNME Mİ?NEREYE KADAR KISKANÇLIK?

Günümüzde kullanılan dil her ne ise, tartışmalarda kullanılan dil de onun benzeridir diyedüşünüyorum. Öncelikle edebiyat dilini homojen bir sınıfta kategorize etmek yerine biryelpazede değerlendiriyorum, çünkü edebiyatçı gibi okur profili de kendi içindefarklılıklar barındırıyor. Bilinçli, birikimden beslenen, ahlaklı, tarafsız, yaratıcı, eleştiriyesaygılı bir dil kullanıldığı kadar dile yüklenen anlamların, genelde kültürel değerlerinerozyona uğramasıyla birlikte tartışmalar da giderek düzeyini yitirmiştir. Dil özündenitelikli ise ve tartışma eşitler arasında yapılıyorsa, edebiyat ortamına elbette katkısıolur ama dil çölleşmişse, tartışma elemanları arasında bilgi açısından büyük farklarvarsa mutlaka zarar verir. Zaten düşük ya da yüksek bilgi; bilinç ve yetkinlikdüzeyi/düzeysizliği tartışma üslubundan hemen belli olur. Donanımlı kişi bunu yazım vetartışma diline yansıtır. Yansıttığı anlaşılmıyorsa eğer, orada bir dengesizlik vardemektir. Ya yanlış bir ortamda yazıyor/konuşuyor veya vasatın üstünde ve karmaşıkbir dil kullanıyordur. Böyle sakıncalar söz konusu değilse eğer, büyük olasılıklamuhataplarının algılaması bozuktur. Demek ki süreçte bir iletişim bozukluğu mevcuttur.Bu durumda tartışmayı sağlıklı bir biçimde yürütme olanağı kalmamıştır

Konunun pedagojik boyutuna gelince, doğrudan bir bağlantı varmış gibi gözükmese de,dolaylı bir ilişki kurulabilir. Tartışamamak bir eksikliktir, tartışma ise bir gereksinim. Vetartışmanın adabı, üslubu, ahlakı vardır. Üstelik bunlar genç yaşlarda edinilendeğerlerdir. Temelinde kavrama, sorgulama, anlama ve kendini ifade etme kapasitesiyatar. Anlamayan, bilgi düzeyi yeterli olmayan, düşüncelerini sağlam bir altyapı iledesteklemekten yoksun kişi biraz da çaresizlikten sesini yükseltmeye başlar. Bağıraraküste çıkmaya çabalar. Gerçekte de, özellikle sanal ortamda kabul gören ve giderekyaygınlaşan kavgacı-örseleyici- aşağılama unsurları içeren tartışma üslubu aklıseliminve bilginin yerini süratle almaktadır. Gençlere sağlam bir tartışma ortamının neolduğunu, tartışmanın nasıl yapılacağını öğretmek bizim görevimiz. Bunda ne kadarbaşarılı olduğumuz konusunda ise kuşkularım var… Bilinç eksikliğinden ya dayetersizlikten muzdarip olan birey zamanla hep kendisinin haklı olduğunu düşünmeyebaşlar. Yanlışları bildirildiğinde saldırganlaşır ya da küser. Her tartışmanın altında karşıtgörüş ve eleştiri yattığına göre demek ki farklı görüşleri kabullenemiyor; kabullenmesebile onlara hoşgörü ile yaklaşamıyor, eleştiriyi kaldıramıyordur. Ancak bu durumyalnızca edebiyat dünyası için geçerli değil. Kişi günümüzde komşusuyla nasıltartışıyorsa, siyasetçi muhalifine, işveren çalışanına, TV’lerde sıkça rastladığımızyarışmalardaki katılımcı kişi yarıştığı kişilere, gazete okuru köşe yazarına nasıldavranıyorsa, kısacası insan insana genelde nasıl bakıyorsa, bir kısım şair-yazar-okurda artık bir diğerini bu doğrultuda değerlendiriyor. Oysaki tartışma gözü kapalı karşıçıkmayı gerektirmez; aksine reddettiklerimizi anlamayı sağlar. Karşı tarafçakavranamayanları da makul bir dille açıklamayı, anlatmayı…

Kıskançlık ise farklı bir konu… O hep vardı; düzeyi ve biçimi ne olursa olsun hep olacak,çünkü temelinde kişinin kendisini başkalarıyla kıyaslama güdüsü, hırs, özgüven eksikliğive bilinç noksanlığı gibi etkenler yatmakta. Kendisini yalnızca kendisiyle yarıştıran insanbir başkasına karşı kıskançlık duygusu beslemez. Ona özenebilir, imrenebilir, hayrankalıp onun yolundan gitmeye karar verebilir ama kıskanmaz, çünkü bilinci ötekinin(ötekilerin) etkileme alanı dışında gelişmiş özgünlükte olup özgürce hareket edendir.Özgür ve özgün olduğu için de kimseyle sorunu yoktur. Kendince doğrularını söyler,gerektiğinde fikirlerini anlaşılır bir dille açıklamayı seçer ama üste çıkmak için fazladanbir çaba sarf etmez. Özellikle muhatabını hırpalamayı seçmez. “Muhatabını hırpalamak”

Page 391: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

derken aslında kıskançlık duygusuyla kendisini paramparça etmesinden, kendiyaratıcılığına ket vurmasından söz ediyorum. (Sanatın kıyısından bile geçmemiş, hızlıtüketen popüler kültürün ürettiği ‘kifayetsizler’in kopardığı vaveylaya ve sataşmayadeğinmiyorum bile, çünkü bu olguyu kıskançlık olarak değil, sadece yetersizlik olarakdeğerlendiriyorum.) O halde kıskançlık nereye kadar? Kişisel kanaatime göre hiçolmasa daha iyi olur. Olacaksa da yapıcı, teşvik edici, şairin/yazarın yaratıcılığınakatkıda bulunacak biçimde oluşması şarttır. Yazarın, bencilliğinden kurtulup yıpratıcıduygulardan soyunarak, yapıcı duygularla yoluna devam etmesinden söz ediyorum.Böylece özü itibariyle zaten biraz “benci” olan sanatçı, kişisel yolculuğunda salt kendinedert edindiği sorunlara yoğunlaşıp enerjisini olumlu alanlara kaydıracak ve sanatsal birbütünün katılımcısı olmayı sürdürecektir.

HAYAL DERGİSİ, Nisan-Mayıs-Haziran 2009, Sayı 29

Naime Erlaçin

Page 392: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Söğüdün Uyanışı...

- nenem sultan'a

arzuyla inliyor söğüt dalıkar suyuna kükrüyor salkım saçakşifresi aşka açılmışbir kadın kadar heyecanla hatırlatıyorgeçmiş baharları

dala hasret kuş ötüşünde yankılanıyor yeşiltalan ediyor doğa ezcümle mevzileriizliyorummaiyeti ölü bir kış ağrısından uyananürkek dirilişleri

başı boş bir bahar cini dolanıyor ortalıktakarasularıma ışık yağıyor

dışarıda bayram var

“yarim orayı mesken mi tuttun”diyen kadın bir de geçen yüzyıldan kalmanereye kaçtı gözlerim ah!baraj kapakları açılıyor aklımınellerim kara sevda

indir ud’unu nenem sultankuşan alacalı urbanıdurma benim için çal!

kâinata yayılsın amber kokunçemberinde gül ezgiler tutuşsunmezhebinmeşrebinsöğüt dalı bu gece

görmüyor musunbizim sokaktabahar var

hatmi çiçeği bıraktım başucuna...

(4 Nisan 2005)

Naime Erlaçin

Page 393: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Söğüdün Yüzü...

hayata özdeş kıl beniçarpışsın yüreklerimizkaybolalım kehânetin kör ucundavarsın kısa düşsün yollarvarsın açılsın yara

yaralar da şartkabuklar kadar

ateşe özdeş kıl beniyakıştığı yerdedir yangınlarsonra koyuver gitsintükensin tütün basılan acılar

ateşin külleri varkuyunun dibi kadar

aşka özdeş kıl beniçıkalım doruğakopar beni dünyadankopar ki sonrası fark etmesingüzeldir birlikte düşmektırmanmak kadar

söğüdüm hüzünlü bugün

ufku arayan göç kuşlarıyız şimdihilesiz bir kumardı yaşamhilesiz bir yoldu tutulanölümüne sevmekti aşkölüme özdeş kıl o halde benihenüz yaşanmayanlar bile güzeldirseninle yaşanan kadar

yere bakıyor söğüdün yüzü

(1 Mart 2004)

Naime Erlaçin

Page 394: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Söze Selam...

sözbir güvencekapıya dayanmamış alacaklıyarınlara

tutkunun gücündenaşkın mühletindenbaskındır kudreti

sözsözse eğerbozkıra athiç korkma!

yaprak yere düşene dekgülistan yaratırkıraç toprakta

isteraşka dair söylensinister hayata

selam olsun bendensözeve sözü olana

(18 Şubat 2004)

Naime Erlaçin

Page 395: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Su Cenderesi...

doğru bir duruştan kalan acı burüzgâra direnmekve suyave hırçın dalgalarakendi kıyısında korsan olmak gibi bir şey

bunca ağaç diktikbunca aşk bellendikoyaklar yine kaygan, deniz kavgalıyine diz boyu yalnızlık

neden hep bizi bulur sürgün zamanlardüşünme sakınneden çarklarımızda bilenirsivri uçlu kör bıçaklar

su cenderesiyiz çünkü kendimize

sıcak tut acıyıaldırmayak bir cigara!

(29 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 396: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Suç ve Biz...

eksiltmeehlileştirme beni

-sırça konaklarda suça ortak olmak...

nasıl ödenir hesabı bunun!nasıl telafi edilir kayıp

vahşetini tokuştur vahşetimleilkel’in terazisinde tartılalıminkâr edilsin benzerlikve tekdüzelikböyle katledilsin suçbilensin çelik

önce ölüm vardı unutma

canlanan her dokudao yüzden şımarır insanlık onurummutlakıyetin cızırtılı reddindenyersiz yurtsuz doğarmeşru ikinci çoğulluğum

düşlerin inceliğine inatkalındır gerçek biliyorsun

eksiartıya denk!

bulaştırma suçuki artsın karşı duruşlarsöylesin vahşetimiz

bizuyumuz biz

ben “bu”yum…birsen “o”sunbaşka bir renk!

(8 Mart 2005)

Naime Erlaçin

Page 397: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Suçu Üstlenmek...

bilirdik sevmeyianamızı sever gibisevilmeyi keşfettik sonrave acıyı

sevindik ağlarkenbirileri delirdi

ah bu isot tadı ağzımızda!cinayet mahallini deşiyor vicdansızyutkundukça kızıllaşıyor tandonuyor akıl

unutuldu çizgi ötesiterk edildi aşk

zihin içiSibirya

eksi elli derece gibi kokuyor ayazkalabalık bastırdı sözde meleklerdenfikir sorumsuzu oldukanlamıyoruzneden duygu icralıknedenyaşam bu denli insafsız

tüneldeki karanlık'burası tek yönlü’ diyor

'git!git buzlaşmış yarısındangalaksinin! '

mesnetsiz bir mahcubiyetin yanağındansüzülerek düşüyor gözlerimizhüzün tuşlarına

suçu üstlenecek biri lazım

darağacındaki ipi ben alayımsiz aklandınız

(28 Mayıs 2005)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 84)

Naime Erlaçin

Page 398: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...SUDAKİ HALKALAR...Düz Yazı

Görsellik deyince akla önce resim, heykel, sinema, bale, tiyatro gibi görsel sanat dallarıgeliyor. Edebiyat ve özellikle de şiirin bu sınıflamadaki yeri ise oldukça alt sıralarda…Örneğin resim öncelikle göze; şiir ise sanat eseri ile alıcı (reseptör) arasındakikanallar açıksa eğer, doğrudan zihne hitap eder. Birinin çizgi, desen ve renklerle yaptığıişi diğeri soyutlama ve imgelem gücüyle başarır. Her ikisinde de alınan uyarılar sonuçtabeyne ulaşır. Resim ilk anda duyumsanmanın ötesinde elle dokunulabilen, boyutlarıfark edilen bir öğeyken şiir aslında var olmayan (hayalî, kurgusal) bir görüntüyükişiye göre biçimlendirip yeniden hayaller inşa eden, ya da var olan hayallerlebuluşmak suretiyle onun karanlık odalarına sessizce sızandır. Bu bağlamda şiirinkişisellik, birebirlik ya da mahremiyet olarak nitelendirilebilecek bir özelliğinden;kendisine özgü karakter yapısından söz edilebilir. Görsel ve plastik sanatlarda obje gözaracılığıyla izleyiciye ulaşırken şiir okura dil kanalıyla dokunur ve oradaki görüntübelleğini canlandırır. Tüm sanat dalları değişik rotalar izleseler de esasta çok farklıdeğildirler. Yalnızca bazıları birbirine daha yakındır. Can Yücel şiirlerinin Burhan Uygurtarafından resimlendirildiği ”Rengâhenk”in (İKSV Yay. 2007) önsöz yazısında FeritEdgü şöyle diyordu (“Yücel ve Uygur: Şiirin Resme Dönüşmesi”) . “Sanatlar arasındakardeşlik var mıdır? Varsa hangi sanatlar hangilerinin kardeşidir? Kan bağından değil,sanatların yapısından, sanatların dilinden söz ediyorum.” Birbirinden bağımsız olarakgerçekleştirilen ”Rengâhenk” şiir ve resim çalışmalarının aynı kitapta buluşması,sanatlar arası kardeşliğe ve şiirin görsel olarak yorumlanmasına verilebilecek somutörneklerden biridir.

Aslında tüm sanat dalları, yapıtlarla oluşturulan 'üst-dil' sayesinde anlam yaratır.Seyirci, dinleyici ya da okur açısından algılama yöntemlerinde derin farklılıklar olduğusöylenemez. İzleyici ilk aşamada bir “ayna” görevi üstlenir. Farklılığı yaratan ana unsur,onun bu sürecin devamında ileriye doğru yansıttığıdır. Suya atılan taş ve yarattığıhalkalara benzer bir durum… Diğer bir deyişle, kişi eserden aldığı her ne ise, onakendinden de bir şeyler katarak eylemin devamına bizzat varlığından bir iz, bir damgabırakır. Sonuçta her birey kendi fotoğrafını çeker. John Berger “görme biçimi” diyorbuna. Görme biçimine, ikinci bir boyut olan “görme hızını” da eklemek gerekir, çünküinsan belleği dille kıyaslandığında görüntü motoru açısından daha donanımlı olupgördüğünü okuduğundan çok daha çabuk algılar. Peki gelişmiş bir dil okuma motorunuhızlandırabilir mi? Elbette evet…

Şiire geri dönersek eğer, onun doğası itibariyle bu alanda oldukça yavaş kaldığını biliriz.O halde dil, bir araç olarak zenginleştiği oranda şiirin görsel yapılanmasına ve okurdayarattığı algılama /çözümleme /özümleme kapasitesine katkıda bulunacaktır. İçgörsellik olarak adlandırılabilecek bu nitelik bir bakıma anlama ulaşmanın başlıcayollarından biridir. (Çağımızı soğuran yapay görsellikten ayrı tutmak için özellikle içgörsellik kavramını kullanıyorum.) Üzerimize yığılmış, önceden tanımlanmış,“depolanmış gerçeklik” ten (J. Baudrillard) değil, kendimizden de ilave ederekyaratılan bir olgudan ve bunun üstyapısını hazırlayan geçişlilik, değişim, dönüşüm vebaşkalaşım süreçlerinden söz ediyorum. İçinde yaşadığımız “plastik imaj çağı” ne yazıkki “değerli” saydığımız bilgilenme alanının (ki “yaratıcı gerçeklik zemini” de denilebilirbuna) kirletilmesine ve işe yaramaz plastik bilgiyle (“junk”la) doldurulmasına nedenoluyor. Öyle ki, bu değişim sürecinde dilin erozyona uğraması, toplumların vedolayısıyla sanat emekçisinin zamanla adeta dilsizleşmesi kaçınılmaz hale geliyor.Dünyayı yönlendiren güçler, yarattıkları “plastik kamuoyu, plastik edebiyat ve plastikmedya”dan da geri dönüşümlü bir kuvvet alarak (“feedback”) , yalnızca ilişkileri vekurumları yönetmekle kalmıyor, bireylerin hayal dünyalarına ve zihinsel fotoğrafalbümlerine de hükmediyorlar artık.

Page 399: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

(Burada bir parantez açarak şiirde görsellikten söz ederken, özgürleşmenin sınırlarınıalabildiğine zorlayan “görsel şiir”e dokunmadığımızı vurgulamak isterim. “Görsel şiir”özellikle günümüzde zaman ve mekânın iç içe geçtiği; şiirdeki gizli matematiksellik,müziksellik ve armonizasyonun görsel alanda açığa çıkartılıp geometrik bir tasarım,mimari ve mühendislik ustalığına dönüştürüldüğü arenadır. Orada yapıt, teknik bilgininde yardımıyla, “konvansiyonel” yöntemlerin dışına taşar; “düz” şiirde pek az kullanılanyazı dışı araçlardan da yararlanarak - figür, renk, desen, grafik, fotoğraf, müzik, şiirselmimari, dilde resimsel somutluma gibi - okurun zihnine yepyeni anlamlar yükler.)

***

Harften başlayıp hece ve dizeye, imgeden başlayıp şiire ve insana dek uzananyelpazede dilin okuma ve yazma açısından giderek artan bir önem kazandığını görürüz.Okuma eyleminin ise yazılı metne dayandığını unutmamak lazım. Şöyle ki, şiirsel yazılımetin gündelik dilden farklı bir dil kurgusu ve teknik yapıya sahiptir. Birtakımyapıtaşlarından yararlanır. (Başlık, aralıklar, harf, hece, kafiye, şiirsel tümce, yazınsalve biçemsel dil kullanımı, italik ve/veya “bold” harfler, vb.) Bu öğeleri bazen zorunluolarak, bazen de seçerek kullanır. Tema, sembol, imge, istiare (eğretileme) ,betimleme, benzetme (teşbih) , ritim, ses - müzik uyumu, düşünce-duygu-bilgidengelenmesi ve benzeri sanatsal teknik ve yöntemlere başvurur. Okura ulaşmak içingereksinimleri vardır. (Kitap, dergi, sanal yayımcılık, sesli okuma alanları ve ek olarakmüzik-platform- sahne gibi sesli ve görsel iletişim araçlarından yararlanmak gibi.)Bundan ötesi ise şairle okurun duyumsama, donanım ve yaratım gücüne kalır. Başarılıbir görüntü yönetmeni filmine ne katıyor - ne kadar katıyorsa - şair de şiir atınıbeceriyle yönettiği sürece nitelikli şiiri pekâlâ başarabilir. Öte yandan birikimli okurmetinden yola çıkarak çeşitli yorumlamalara varır. “Fotoğraf realitenin yansıması değil,yansımanın realitesidir” diyordu B. Brecht. Aynı saptamanın şiir için de geçerli olduğukanaatindeyim. Ancak düşünsel altyapısını oluşturabilmiş bir “şiir okuma anlayışı”,özünde barındırdığı iç ve dış yansıtma dinamiğiyle şiirin varlığına kanıtsal bir zeminhazırlayacaktır ki, burada ortaya çıkan “yansıtma” edimi şiirin görsellik özelliğini de tarifeder bir durum olup düşünceye biçimin, rengin, mekânın, müziğin elbisesini giydirir.Zihinsel bir mekânda yeniden üretilen çalgısız, hatta sessiz müziğin, tuvalsiz resminduygularla kurgulanmış görüntüsüdür elde edilen. Bu süreçte yazar(şair) ile okurarasındaki iletişim kanalları çok da planlanmış değildir. Nirengi noktaları işaret edilerekokurun gözüne bir yol haritası sokulmamış, sadece belirli ipuçları verilmiştir. Didaktikbir üsluptan uzak durularak gerçekleştirilen, yalnızca sezgilerle açılan bir görsellikkapısından geçme/geçirilme eylemidir bu. Diğer bir deyişle, hem okur hem de yazarınpayına düşen sanatsal inceliklerden söz ediyorum. Şiirin sandığında saklı ve aşağıdakibölümlerde olduğu gibi yoruma açık görsellik kapılarından…

”Hiçlik böyle aydınlanıyor demek. Taşlardüşüyor.Eller kapanıyor. Boş bir dosyayüzerek yaklaşıyor nehirde. Ama senin adınbelki de dosyanın öbür yüzündedir.”

(Yannis Ritsos – “Yağmurda” - Çeviren: Cevat ÇAPAN

“Lambaları kiraz yanan sokaklarınbüyütmeyi unuttuğu kardeşliğimizrequiem ne ki

Page 400: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

ah!Bir davul çalsa da bitse sahtekârlığımız”

(Yelda Karataş, “Lambaları Kiraz Kızılı Yanan Sokaklar” – Yazılıkaya, Eylül,2006)

Dille adeta dans eden yukarıdaki dizeler herhangi bir fotoğraf ya da resmi tarif etmiyor.Okurun zihnine çok sayıda iç ve dış görsellik unsuru doluşturan, dışarıdan içeriye doğrugeçişi sağlayan ve düş dünyasındaki doğurganlığa zemin hazırlayan örneklerdir sadece.Sinematografik özellikler taşımayan, kendini gizleyen (“kapalı”, içedönük) şiirselmetinler de vardır ki hayal gücünü bir hayli zorlamakla kalmayıp görsellik öğeleri en azdiğerleri kadar zengindir…

Bir sanat eseri, öyküsünü ve resimsel izdüşümlerini içinde saklar. Kişinin çağrışımyeteneğine de bağlı olarak örneğin Guernica bizi belirli bir döneme götürür. Hiroşima’daçekilmiş, radyasyondan kavrulmuş bir canlının fotoğrafı Enola Gay’i hatırlatır.Auschwitz’i dile getiren bir metin, aynı zamanda can yakandır, acıyı anlatır. Alevleresavrulmuş kitap yığınlarıyla Fahrenheit 451’e gider, fakat bir şiirdeki çocuk çığlığı ileaynı anda Bosna’ya, Vietnam’a; Afganistan, Sudan ya da Irak’a doğru yolculuğa çıkarız.Bu noktada çocuğun sahip olduğu zaman-mekân-milliyet-ırk gibi vasıflar öneminiyitirmiştir. Yalnızca acı çeken bir varlığın insana dair haykırışının damga vurduğuevrensellikle sonsuzluğa uzanan derinlik öğeleri hâkimdir artık… Bir adım daha ilerigiderek “şiir, yansıma realitesinin üst düzeyde estetize edilmesidir” denilebilir diyedüşünüyorum. Ancak estetikleşme oranı ne olursa olsun, şiirin okuru gündeliksıradanlıklardan uzaklaştırması yetmez. Günümüzde biraz “demode” sayılsa da şiirehalen bir misyon yüklendiğini biliyoruz. Okuru kışkırtmak, sınırlarını zorlamak, kalıplarındışına taşırmak, yeni bir görüş yeteneği kazandırarak, var olanın yıkılmasını ve yenidenyapılanmasını sağlamak gibi görevlerdir bunlar. Öyle ki şiirsel metin kişiye verdiğiacının panzehirini, sorduğu sorunun yanıtını da okuruna sunmayı bilmelidir. Bu açıdanbakınca yazmak kadar okumanın da önemli olduğu sonucuna varılabilir. Ancak düşünselaltyapısını oluşturabilmiş; yazar tarafından kodlanan bilgi ve estetikleşme şifreleriniçözmüş; güçlü iç ve dış görsellik unsurlarıyla pekişmiş bir “irdeleyerek okuma”; ” yoğunokuma” anlayışı şiirin gerçek anlamda var oluşuna zemin hazırlayacaktır. Ahmet İnambu derin bakışa (genelde her türlü metni okuma bağlamında) “Metine yöneltilmişokuma… İsteyerek okuma tavrı… Sökerek, anlayarak, kültürüne bulanarak okuma…”diyor. (Yaşamla Yoğrulmuş Bilgi, Say Yay. 2006, s.42)

Şair çoğu kez ulaşmak istediği kitleye, soruna ya da duyguya göre kendisiniprogramlar. Yazmaya başladıktan sonra - mesaj verme tuzağına düşmeksizin - birhedefe doğru ilerler. Çoğu kez de hedefi seçen ve şairi yönlendiren şiirdir. Çünkükendini yazdıran, şairle birlikte kabından taşandır o… Şairin amacı, “kendiliğini” ifadeederken içindekileri dışa vurmak; ilgi çekmek istediği konuya tanıklık etmek; diğeryandan da okuru uyarmak, ona bir şeyleri hatırlatmaktır. Okur ile yazar arasındakiiletişim rotası, planlanmış olsa bile, çok da açık seçik olarak belirlenmemiştir. Okurunönüne bir yol haritası konulmamış, sadece ipuçları verilmiştir. O, düzyazı okurundanfarklı olarak, sezgi ve birikimle açılan kapıdan geçmek; var olduğunu sezinlediğiboşlukları doldurmak ve saklı olanı bulmak zorundadır. Yazar yazdıklarından sorumlubir tavırla işaret etmek; okur ise ses ve anlam ilişkisinin yanı sıra metinde ustacagizlenmiş olan görselliği de deşifre etmekle yükümlüdür. Anlaşılma endişesi taşımayanşairin karşısında okur, anlamaya çalışandır. Önce şiirin müziğini duyacak, sonra damüziğin resimlerini görecektir. En azından şiire dokunmaya gönül veren, emekharcayan okur bunu yapacaktır. Yazarın imgelem gücü okurun

Page 401: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

algılama-çağrışım-canlandırma-yaratma gücüyle buluştuğu zaman şiir de hedefineulaşmış sayılır. Şiir bazen arı duru, yalın ve çıplak olarak gelirken bazı durumlarda -felsefi şiir, düşünce şiiri, görsel şiirde olduğu gibi - hayli muğlâk, karmaşık ve imgeyüklü olup çözümlenmek için okur cephesinde fazladan bir donanıma gerensinim duyar.Ve bu süreçte yazar derinden duyumsadığı; önceden bilgilendiği; üzerinde düşündüğü;aidiyet hissettiği; eleştirmeyi amaçladığı; şahsına dair olmasa da içbükey aynasındansüzerek kişiselleştirdiği (zihinselleştirdiği) bir konuyu dizelere dökmüyorsa eğer,niteliksiz ve sığ bir görüntü yönetmeni olarak kalacak; öteki dünyalardaki görselleşmesürecini olgunlaştıramayacaktır.

Okur genellikle ya bilmediği/anlamadığı için reddeder; ya da hissettiği iç titreşimler onusarsacak düzeyde değildir. Birinci şık büyük ölçüde sistem sorunundan kaynaklanır.Öyle ki sosyo-kültürel birikim, egemen olan düzen tarafından bireylere aktarılamamış;onların bireyliklerine kavuşmaları çeşitli nedenlerden ötürü (bilinçli seçim, siyasal veeğitsel otoritenin yetersiz kalışı, sistemin genel erozyon karşısındaki direnme gücündekizayıflık, vb.) sağlanamamış ve içinde yaşanılan evrenin sorunlarını fark edemeyen birtür bireyselleşmeye neden olunmuştur. Bilgiye yabancılaştırılan kişi de doğal olarakkavramakta güçlük çeker… İkinci halde ise sorunları tespit ederek onları hatırlatmaklave evrensel bir dile dönüştürmekle yükümlü olan şairin okura üflediği nefes zihinderesim yaratacak kadar baskın değildir. Okur şiirin müziğini duymuyor, yansımanınrealitesine varamıyordur. Önceden bilmek (ki belirli bir birikim, çeşitli disiplinlerinsüzgecinden geçmiş bir donanım, dil altyapısı, şiir dili bilgisi gibi malzemeyi kapsar) :şiiri çözümleyip resme dönüştürmek durumunda olan okur bunu beceremiyorsa eğer,“görselliğin kırılma odağı” da denilebilecek bir noktada kalakalır. Aktarım kanallarındatıkanıklık doğmuş ve anlam kaybolmuştur. Yapıt okura, okursa yapıta yabancılaşmıştırartık. Ya şair okuru yabancılaştırmış; ya okur kendiliğinden yabancılaşmış, ya da herikisi aynı anda gerçekleşmiştir. Kısıtlı olanaklarla çok sayıda boyutta dolaşmayaçabalayan şair ise okuru etkileyemediğinde kendisine de yabancılaşacaktır. Böylecesanatın ve sanatçının rengi solar, sesi kısılır; erk yitimine uğrar; giderek görselliğinsınırları daralır ve sanatta bellek kaybı baş gösterir. Sonuçta, suya atılan ve yenihalkalar doğurması beklenilen taş kıyıya düşmüş demektir.

Bir eserin iç görselleşmesinden ancak onun içselleşmesi sonucunda söz edilebilir demeksanırım yanlış olmaz. Tıpkı şairin içselleştirebildiği sürece başarı sınırlarını zorlamasıgibi… Çünkü o, şahsına özgü bir biçimde gören ve hayallerin görselleşmesini sağlayankişidir. O halde öncelikle bakmayı bilmelidir. Heidegger “Nasıl bakmalıyım ki, insangenel olarak kendisinin ne olduğunu gösterebilsin bana? ” diyordu. Bir bakıma içgörselliğe uzanan kapıyı da aralıyordu. Bu ikili sürecin aşamaları şu şekilde sıralanabilir:

. şair bakışı

. şair bilgi ve sezgisi, algılama ve seçim

. hamurun karılıp özgün şiirin ortaya konulması

. okur bakışı

. okurun “üstdil” kavrama birikim ve yeteneği

. aynı zaman-mekân ve zeminde buluşma

. okurun içselleştirme (içinden görme) ve eskiyi unutma süreci (hiçliğe yolculuk)

. resim oluşturma (“yeniden yapım”, “yaratıcı okurluk” evresi)

. yaratılan resimden yayılan halkalar (özellikle okur yalnızca okumakla kalmıyor, aynızamanda yazıyorsa…). farklı bir “şiirsel zaman” boyutuna geçiş.

O halde anlamak için anımsamak; yeniden yaratmak içinse unutmak gerekiyor. Aksi

Page 402: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

halde okur geçmişteki koşullanmaların etkisinde kalarak taklitçilikten öteye gidemez;şiirin hükümran olduğu ülkenin içine giremez ki aynı tehlike yazar için de geçerlidir.Demek ki burada “yaratılan bir hiçliğe ulaşmaktan”, diğer bir deyişle zihne ak bir sayfayerleştirecek kadar özgürleşmekten ve bunu başarabilecek bir iç potansiyelden sözediyoruz. Kalemini yaşamın belleğine dayamış olan şairin bu arınma köprüsünden nasılgeçeceği elbette bilinmez. Tümüyle özgürleşmesi beklenemez, ancak özgünleşmeyevaracağı bir özgürlük alanı pekâlâ bulunabilir. Üstelik sürüsel özgürlüklerin bireyselözgürlükleri baskı altına aldığı ve artık ”bütünsel-gerçeklik” (J. Baudrillard) diyeadlandırılan bir şeyin hüküm sürdüğü çağımızda sanatın özgünleşmeye gerçektenihtiyaç varsa... Bu yolda ilerlerken iç görselleşme oluşumu, başta “belletilenler” olmaküzere, alışılageldik tüm renk, ses, anlam, form ve mekânsal izdüşümlerden birbiri ardısıra sıyrılmayı şart koşacaktır. Böylesi bir hiçliğe varamamış sanat emekçisi(okur/yazar) ufkunu görmekte zorlanacağı gibi, gün geçtikçe “memesis” ülkesindekaybolacak; ufuk çizgisine gözünü diken sanat öznesi ise anlamla birlikte zamanı dayeniden yaratmayı başaracaktır.

Süreci kısaltarak özetleyelim:

Ses/söz/kelam => rezonans etkisi (ayna-yankı etkisi de denilebilir ki iletişim, kavramave yayılma evrelerini kapsar) => hiçliğe varış => yeniden doğurma, anlam yaratmaevresi => yeni bir şiirsel zamana geçiş.

Görülüyor ki, basit bir ilişkilendirmeden değil, varoluşsal bir dizgeden söz ediyoruz. Busürecin devamlılığı açısından bakıldığında dilin vazgeçilmez bir öğe olduğunu göz ardıetmek mümkün mü? Dilin temeli zayıfsa ya da kirletilmişse şair, okur ya da suya atılantaşlar işlevlerini hakkıyla yerine getiremeyecektir. Kirlenmiş bir dilin görüntüözelliklerinin de bozulacağını hesaba katmak lazım. Dil ve düşüncenin ayrılmazbütünlüğü de dikkate alınacak olursa görsel yaratıcılığın darbe yemesi kaçınılmazdır.Böylesi bir tehlike, ister istemez “Alt dili olmayanın üst dili olur mu? ” sorusunu aklagetiriyor. Dil yoksa bizi kim konuşacak? Sonuçta yansıma olanakları tıkandığı gibisemantik (anlamsal) kaymalar ortaya çıkacaktır. Çünkü şiir “yapılan” bir şeydir.Bunun için nitelikli malzeme şart olup anlamın kaydığı yerde yeniden anlam yaratmakolanak dışıdır. Yazılı kültürün yeterince kök salmadığı ortamlarda sözlü kültürün dezamanla kısırlaşmasına benzer bir durumdur bu. Bir bakıma zincirin kırılması… Ya dapop-kültür çığırtkanlığı altında ezilen toplumsal bellek şifrelerinin bozulması gibi…

Unutulmamalı ki, ister istemez hepimiz bu bozuk düzenin kurbanları olmaya adayız.Şiirin kudretinin sınandığı noktadır bu! Sonuçta kim ölecek bilinmez. Veya geride kimkalacak; özgün resimler mi, yoksa beyin yıkama manevralarıyla zorla kabul ettirilendeğersiz reprodüksiyonlar mı? Bunu ancak zaman gösterecek. Yaratılacak ya dayaratılmayacak olan zaman!

O halde direnmeli; bilgilenerek, biriktirerek, unutarak ve yeniden yapılanıp yaratarak…Üstelik Lethe’nin suyundan içmek için illa ölmek gerekmiyor. İnanıyorum ki SamedBehrengi’nin küçük balığı olabilmek; özgünlük yitimini öteleyeceği gibi yaratıcıbireylerin düş dünyalarını da koruyacak ve azmin önündeki denizlerin açılmasınısağlayacaktır.

O denizler ki ne halkalara gebe!

(HAYAL Dergisi: Nisan-Mayıs-Haziran 2007, Sayı 21)

Page 403: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

(“Şiir ve Görsellik” Konulu Dosya Yazısı)('GALİLEO, Hayal. Yay. Ekim 2009, Sayfa 27)

Naime Erlaçin

Page 404: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Suret ve Siret...

(sıkılarak konuşuyordu…)

-bu bacak dört yıldır suskun biliyor musun?

önce dilimsonra sağ kolum uyandımayınla yandığım günden beribacağım ölüm aynası

beni anlıyor musun!

-elbet dedim gülümseyerekbu coğrafyayıtımarhaneye çeviren rüzgârderin bir sızıdır damarlarımdanehirlerimkan deryası

senin bacağın ise ey çocukçaresizruh ayazı

kaçırdım üşümelerinigeç kaldım acılarınaboz bulanık kabuslardaiğfal edilmiş kurşuni bir aynayımkesik tüm bacaklarınağrısı kadar hastayım

utancımı saklayarak kirpiklerimeıssız bir sahra çadırına dönüştüm ansızınduyma ağıtımı ey askerey alacaklı!ben ki kayıpların ardında yastayım

-her şey güzel olacakgülümsüyorum bak

beni anlıyor musun!

(9 Haziran 2004)

Naime Erlaçin

Page 405: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Sus Konuşma! ...*

bu yılgınlıkçiçeğe karşıve zamana

suskonuşma!

efkârın zekâtı olsun saraylarımyalnızlık hanedanımrazıyımkülümü serpsinler toprağına

kanımla sularken kalp yaseminlerinikapılar sana çözülsünben sökerim paslı kilitlerivurma kendini dik yokuşlara

belki hiç yeşertmem senibakarsın kendi kilimden yaratırdünü gömeryarını koyarım avuçlarına

bana rağmenbana bedelaşkın var ya haniişte oyalnızca o yeter

sus artık!solmasın çiçek

suskonuşma

…….

(*) “Sana duyduğum aşk / sözlerden güçlü olduğu için / susmaya karar verdimvesselam…” – Nizar Kabbani (Aşkın Kitabı – 52. şiir)

(24 Şubat 2004)

Naime Erlaçin

Page 406: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Sus Pancho! ...

söyle Pancho!nasıldır acıya kılıç çekmek

aşk zırhını kuşanmışsan eğerağarmışsa saçların gözlerin ışıldarkenve ıslaksa tenin hâlâ

korku filmlerine benzer yaşamın seyir defteriavucuna otağ kuran çeteye galebe çalar hüzünayna olur alnına damga vuran çiy damlasıgüz geleyaz gidesırat köprüsünde ünlemler acıtır en çoktüm lehçelere lanet okur heceharf ağlar öyle

nasıl bir şeydir bu Panchobirileri yitirirken sevinciyas tutan bir kıyım izlemek kenarda

anlat Pancho:………………

acı bir rüzgârdır çınlayanıslık sesinde akar suölüsü dirisiyle

sus Pancho yeter!zırhım delikdurmayara tozu ver

şahdamarım kan kaybeder şimdi

(30 Aralık 2004) - (Aşk Sözcükleri Dosyasından)

Naime Erlaçin

Page 407: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Sus! ...

bir şeydirkarda çiçek açması ağacıntersine aktığında surenksizliğe meydan okurdamardaki buğu

yazgısına uyanır dalsabrına sağırözde isyankâr

siyahlabeyaz arası bir yerdesancıyı ağırlar

‘sus! ’derşiir ülkesinde bir şaman

‘sesinin sessizliğine bağışladım senikonuşursankanayacak doğmakta olan zaman’

http://borgesdefteri.blogspot.com/ Kasım 2008 arşivi...('ZERENZE - Likurga Susları', Hayal Yay. Haziran 2009, Sayfa 60)

Naime Erlaçin

Page 408: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Susarız! ...

söz konuşurbiz susarız

ufalır lokmaçetinleştikçe yolculuksu ile ekmektir azığımız

bir mumyadanemanet almıştık ayaklarımızıasırlarca yürümekten yorgunuz şimdicennetten kovulmuştukanımsarız

hangi zamandan kaldıgözlerinizdeki haykırışçoraklığınızdaölüm davulları çalanbu kıyamet

dördüncü cemre düşersözden döşe

ustura keskinbiz susarız

(14 Kasım 2005) - www.blogcu.com/nimo

Naime Erlaçin

Page 409: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Suskun...

indimbekledim

güneş ah!bir kez geçtiüzerimden

“sus”dedi hamuşsustum!

yerLikurga

mevzi kuyu

(14 Haziran 2006)

('ZERENZE - Likurga Susları', Hayal Yay. Haziran 2009, Sayfa 5)

Naime Erlaçin

Page 410: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Susmaya Giden...

sessizce gelensusmaya gittisorgusuzsualsizyanıtsız

gürüldeyerek akardı yeraltındagece yarısısonsuza doğruacılar ırmağında

ak kâğıda düşürdü renginiiçedönük bir yolculuk methiyesi

gökten soruldukökenden ey yârözentiyi uslandıran bilgeliktendil’in sevdalı sorumlusuözdeki karmaşadan soruldu

susmaya gitti!

geleceğe pullanmış mühürlü bir mektuptu

(25 Ocak 2006)

Naime Erlaçin

Page 411: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Susuzluk...

bir yanım kayalıkbir yanım çavlansuiçimde

sorusu 'nokta'yanıtı 'virgül' hayatnedir bu susuzluk peki!

hep bana mı düşersırları çözmekhep bana mı çökerbulanık tortusu acı suyun

kimyacı değilim ki bilememvirgülleri sana bağışladım ey

nokta!

(6 Ekim 2004)

Naime Erlaçin

Page 412: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Süreç...

geçmişin rüzgârları yürüyor içimdefırtına ezberliyorumkaranlığa atılan bir çığlık sesimbir bağırtı

karıştırıyor devasa kepçe ne varsatortular altüstkendimi aklıyorum

böyle gelmemeli son yazböyle düşmemeli mevsimin ilk karıbulutun dölü okşamalı tenimiateşten bir mızraketimi dağlamalı

düşen son yaprakfırtınada devrilen saksı olmak hiç!

yağmakıslanmakyağmaktemize çekilirken ak sayfadaateşe dönüşmeksu olmakateş olmak

nerede başlarnerede biter süreçbilinmez

size belki erkenbana hayli geç!

(21 Ağustos 2004)

Naime Erlaçin

Page 413: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Sürgün...

yanıtsız sualler sorumlusubir duruşum var hayata dair

dil dönerdil yanar

adaletsiz duruşmaların son nöbetindeyanı başımda kadim bir uygarlığıntorpillenir gemilergecenin karasularında giz dolubir yazgıya benzer öyküler

altın kubbeli mabette gizlenmiş ejderhayagülümserim usulcataç takarım cinli saatlere tatlı su çiçeklerindenkudurgan bir siyahsinsice düşerken maviliklere

cephede cinnetlik top sesleribiteviye ağlayan insanınçocuk feryadından yadigâryürek döner ah!yürek yanar

tenimde tutuşan şimşeksorgular içimin ejderhasınıçıngıraklarım susar

haykırır acıinsan sesimde

ezberlerim sürgünleri

(5 Mayıs 2004)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 18)

Naime Erlaçin

Page 414: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Süt Kokusu Şiir Ve Aşk! ...

tahminimden kızıldı savaşlargençlik solan bir gül goncasıve savunmasız

gerçek değildi rüyalarama büyüleyicigüvenilirdi oysa aşkeskimezdi hiç

düş mavisi turkuvaz boncuklar kadar parlakipeksi sahra çadırı kadar güvenli bir sığınak

insanın bininci intiharındayüreğe dokunuyordutene ve ruha ve sonsuzluğaay ışığında kutsal suyla yıkanmakdoyasıya ağmak buluta

rahme düştüğü andan beriaşkın izinde koşar şiirgünahını aklayarak her kıyamettekurbanı açığa yazan avın peşindeaşkın büyüsünde saklıdır esrarkızıldan maviye dönüş hikâyesinde

emzirmeye amade kadın: aşkşiir: doyurulmaya hazır bir çocuksüt kokusu gibi masum ve aksüt kokusu gibi baştan çıkararak

sessiz bir doğumda ölüme benzer şiirtıpkı ölümde yaşamak!

(19 Aralık 2003)

Naime Erlaçin

Page 415: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Süzgeç...

demir bir çarıkla dolaşırdım tepelericüruftan arınmak için

çöl çağırırdıbilirdim ikiyüzlülüğüsusardım!

kolay yolu seçmektir görmezden gelmekhem nalına hem mıhına anlatmakkuşkulu bir hikayeyien çok yüzleşmek zordur korkularıylakilit taşı yapmak söze demir asayı

çarık inleracı suyu içer asaseyreyler ölüme odaklı mağrurve tekinsiz sevinç yağmasını

bilir ey!içinden geçilesi bir süzgeç var daha:çileli bir yolun teri içilecekkonuşmak akla ziyan

sustum!

(17 Mayıs 2005) - ' 6. Dekad ' Dosyasından....

Naime Erlaçin

Page 416: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şa ve Man...

şiirin çıplaklığını giyinmekçarpılmakbölünmek tene dokunuşundasıfırları atmak sonrasadeleşmek hesaplaşma anında

kâinatın güçlerive yazının paganları adınayemin olsun kibitmez bu kavgagök tengri yaşadıkça

teraziye vurmak ölümsüzlüğükam ananın korunağındagüneşe yaslanmaksuyu kutsamakateşe varmak ata ocağında

kadim bir hikâye bu

düşmüşse elden davul tokmakdönüşmüşse kopuza sazane gam!varsın çöl olsun dünyagönül kurar obasınıdoğar yeniden can otacısında

'gelir de geçer insanoğlu,‘tükenmez...’ dedi bilge

aşkmış şiirin kudret od’uister Hakasya’da bir dağ başındaister Anadolu’da Mevlâna’da

yemin olsun ki 'şa' ve 'man' adına**bitmez bu serüvenaşk bu kürede durdukça

(30 Haziran 2004)

(*) Gök Tengri: Atalarımızdan yadigâr; günümüzde çok az sayıda kalan HakasyaTürkleri arasında hayatiyetini sürdüren; özünde doğa ve aşkla bütünleşmeyi saklayan;'Şamanizm' olarak da bilinen bir tür inançlar manzumesi…(**) Şa(sha) : Kadınlık; Man: Erkeklik. Şaman (=kam) : “Şa” ve “man” bir arada iken, ruh ve beden arasında iletişim kurankişiyi tarif etmenin ötesinde, aşkın birlikteliğini simgeler.

Naime Erlaçin

Page 417: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şairin ve Şiirin Zekâsı...Düz Yazı

Şiir, zekâ ülkelerinde uzun ve üzücü yolculuklardan sonra doğan şeydir.-Balzac

Şiirin oluşturulmasındaki başlıca etkenlerden biri de hiç kuşkusuz zekânın işlevselkılınması, zihinsel yeteneğin şiirde beceriyle kullanılarak aklın (us) öne çıkarılmasıeylemidir. “Her baktığımızı şiir eden de akıldır” diyordu Nurullah Ataç. Ancak tek başınazekâ, nitelikli şiir “yapmaya” ya da doğurmaya yetmez. Şairin iradesi, kararlılığı,çalışma azmi, birikimi, dil bilinci, donanımı; bunları içe sindirmişliği, duruluğu,öngörüsü, yaratıcılığı, yerine göre mizah ve ironi gücü, derin bakışlılığı, matematikselve müziksel ritim kavrayışı ve daha pek çok “geliştirebilir” anlamdaki değişkenin yanısıra zekâ, akla dönüştüğü sürece önemli bir değer, şiire eklemlenebilir bir sermayediryalnızca. Şairin içindeki şiire uyanışı gerçekleştiren; hem köklerinin uzandığı ilkellik,naiflik ve masumiyet öğelerini koruyan, hem de bilgelikten uzak düşen depolanmışbilginin bu safiyeti ezmesini engelleyen bir tür yaratıcı araçtır. Denge kurucudur,terazidir, şiiri eksenine oturtandır. Yeri geldiğinde bir güvenlik aygıtı; şair söylemininomurgası sayılabilecek ve şiirin sıkıca tutunduğu bir payandadır. Ancak unutulmamalı kiakıl şiirin tek hükümdarı olmayıp sadece kullanılabilir bir öğedir. Üstelik zekâdan yolaçıkıp akla varmak da yetmez. Ve elbette şiiri yalnızca akıl üzerine kurarak onuabartmamak da gerekir. Burada Melih Cevdet Anday’ın bir sözünü hatırlatmakta yarargörüyorum. İnsanoğlu aklı aşmalıdır; eğer aşmazsa, akıl da bir dogma olur.

Şair, post modern dünyada “kapatılmışlık duygusu”na kapılmış; bu duyguyu derindenyaşadığı halde olup bitenin ayırdına varamamış olan insanın çemberlerini kırmaya; onadaha geniş bir özgürlük alanı açmaya doğuştan güdülenmiş biridir. Kendi uyanışı ilediğerlerini uyandıran ve onların yaşamlarına dokunan birisi… Sezgi kanallarınızekâsından süzdüğü aklın yardımıyla açacaktır, çünkü aklın temel görevlerinden birizekâyı bilinç ekranına yansıtmak suretiyle düşünceyi iğdiş eden tüm öğelerinyenibaştan yapılandırmasıdır. Antonio Negri’ nin siyasal çözümlemelerinde de belirttiğigibi, sahici bir cezaevinin dışındaki yaşamda insana “yeni özgürlük alanları” sunmak;her ne türden olursa olsun – siyasal veya öznel - iktidar ile insan arasındaki köprüleriyeniden kurarak onu yalnızlığından kurtarmak için çaba göstermek şarttır. O halde şairbu görevi neden üstlenmesin? En azından sorunun kendi payına düşen ucundantutamaz mı? Şairin büyü gücünün yaratıcı zekâyı değerlendirme becerisiyle doğruorantılı olduğu varsayılırsa, bu özellik aynı zamanda şiirin kalıcılığını, etkileme alanınıngenişlemesini sağlayarak işlevselliğini de artırmaz mı? Arife Kalender bir yazısında şöylediyordu:

“Şiirin bir ‘taşma’ eylemi olduğunu düşünürsek; Bu ‘taşmalarda’ şairin zekâsı,gözlemleri, şiir ve genel kültür birikimi, dil bilinci, düş gücü, yaşam biçimi kendisini eleverir. Bu nedenle yaşama değen, ondan somut izler taşıyan şiirin kendi ömrünüuzattığını söylemek yanlış olmasa gerek.” (“1940 Sonrası Şiirimizin Uçları”)

Bu süreçte şair yalnızca kendisini ele vermekle kalmaz. Kendisini ele vermeye hazırolanı da yakalar. Akıl tüm canlı cansız âlemle, doğa ve insanla bağlantı kurarken, şiir busüreçteki sayısız iletişim kanallarından sadece biri olup şairi taşarken “taşıran”a, içindentaşanı ise ötekilere “taşıyan”a dönüştürebilir. Üstelik hiçbir yaptırım gücü olmaksızınbaşarabilir bunu.

*

Günümüzde toplum psikolojisine, çağı önüne katıp sürükleyen ekonomik ve genelde

Page 418: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

sosyolojik gelişmelere dair kavramlar yeniden tarif ediliyor. Özellikle post-modern çağınsanat algılayışındaki gelgitlere paralel olarak şair de şiirini yeniden tanımlıyor.Duyarsızlaşan insana karşı duyarlılığını yoğunlaştırıp şiir dilini yeniden gözden geçirerekdeğişik boyutlar kazanmaya, eskisinden farklı kanallar açmaya çabalıyor. Öyle kisosyolog, yazar ve felsefeci gibi diğer sanat ve düşün emekçileri de - özellikle şair -bastığı zeminin sağlamlığı konusunda giderek kuşkuya düşüyor. Çekirdek bilgidenuzaklaşmanın, ona ulaşamamanın nedenlerini ve hatta köktenci filozofların tanımladığı“bilgi ve hakikat” kavramlarını yeniden sorguluyor. Şiiri deşelerken gelmiş geçmiş tümteorik, faydacı (pragmacı) ve sezgisel argümanları kullanıyor. Daha da önemlisi,kuşkularını insana aktarmak gibi önemli bir sorumluluk üstleniyor ki bireyisıradanlaşmaktan, “sürü psikolojisi”nin yıkıcı etkilerinden kurtarabilsin… Bu noktada“şiirin zekâsı”ndan söz etmek pek de yanlış olmaz diye düşünüyorum. Şairin şiireenjekte ettiği zekâ tohumları sayesinde ortaya çıkan bir olgudur bu. Yeterli zekâdüzeyine sahip olmayan ve aklını kullanamayan şair, “zeki şiir”i de kotaramaz. Dönüşenve sürekli değişen insanın sorunlarını ne görür, ne de onlara eskisinden değişikyorumlar getirebilir. Bu durumda bireyin kendisinden yola çıkarak günlük yaşama;giderek topluma ve şiirin evrenselleşme boyutuna nasıl varacaktır? Gerçek yaşamanasıl dokunacak, bireyi zaman içinde nasıl bir yolculuğa çıkaracak, yeni çözümlemelereulaşmasını nasıl sağlayacak, farkındalık çıtasını nasıl yükseltecektir?

Zekâ derken yalnızca bilişsel-akademik zekâ’dan (Intelligence Quotient, IQ) sözetmediğimi özellikle vurgulamak isterim. Duygusal zekâ (Emotional Quotient, EQ)sanat için çok daha önemlidir, çünkü IQ’nun yüzü genellikle bilime dönükken, EQsanata, duygudaşlık kurmaya, hayallere doğru yelken açar. Dolayısıyla burada estetikşifrelere ulaşmış sözel-dilsel-yazınsal zekâ ile doğrudan ilintili olan “şiirsel zekâ”dan sözetmek daha doğru olacak. Sırası gelmişken Alfred De Vigny’ nin bir deyişinianımsatmak isterim: “Şiir bir akıl hastalığıdır.” De Vigny böyle derken dışavurumcu;dışa vururken derinlere dalabilen; duygusal, atak, gözükara olarak nitelendirilebilecekşiirsel zekâyı tanımlamış olabilir miydi acaba? Mümkündür… Yoksa gerçekten Sokratesgibi delilikten mi söz ediyordu? Üstelik farklı dönemler ve farklı toplumlardaki şairtanımları da birbirini tutmuyordu. Kiminde ona tanrısal bir görev atfediliyor; kimindekudretinden kuşku duyulmayan bir şaman oluyor; kiminde “tekinsiz” ve hattadışlanması gereken biri olarak değerlendiriliyordu. Şair ise çağlar boyunca kendipenceresinden bakmayı sürdürüyordu. Örneğin söz duyguya ve duygusallığa geldiğindeinsanoğlu sıradan bir bakışla sevmekten dem vuruyor; herkesi severek ve/veyabirilerinin onu sevmesiyle mutlu olacağına inanıyordu. Ancak şaire göre mesele bu denlibasit değildi. Akılla beslenmiş, sezgileri güçlü, yaratıcı zekâ düzeyi ileri olan şairdünyaya daha geniş bir pencereden baktığı için insanlığın nereye doğru gittiğiyle,varacağı noktada mutlu olup olmayacağıyla, değişim ve yeniden varoluş olgusunayüklediği ontolojik anlamlarla daha çok ilgiliydi. Çünkü esin perilerinin dokunduğuzekâsını eğitmiş olan kişiydi o. Eğittiği bu zekâyı gelişmiş şiir diliyle kaleminepostalayan olup, şiirsel bildirişimini varoluşsal dizgenin bir halkası olarak ortayakoyabilendi. Evrensel ve bireysel açmazlarla derdi olduğu için önceliklemutsuzluğun-kargaşanın-haksızlığın-ölümün tarifini yapmayı amaçlıyor, kendini bunazorunlu hissediyordu. Günlük yaşamda alışılmadık olan anlatımlarla çözüme ulaşmaçabasındaydı. Gelişmiş aklın soru sormayı bildiği ve sorulara yanıtlar aradığı kadar,şairin zekâsı da sorularla iç içeydi. Yanıtlar ise şiirin dip köşelerinde ve sorularınarkasına gizlenmişti.

*

Şiir kolay anlaşılan; düzyazı ve “düz düşünce”ye çevrilebilen bir metin olmadığı için ona

Page 419: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

ancak sezgilerle varılabilir. Sezgi ise bireyin iç odalarında sakladığı bir tür zenginlikolup, kilidi açan yine akıl ve zekâdır. Canlı-cansız varlıklarla, doğa ve evrenle, geçmişve gelecekle iletişim kurmayı olanaklı kılan zekâ, şairin hem kendisi hem de bireyliğininbilincinde olan okur için dil aracılığıyla sezgi odalarını açmanın yollarını mutlaka arar.Şair en azından bununla yükümlü olduğunu bilir. Tıpkı diğer sorumluluklarının farkındaolduğu gibi… Örneğin şiiri “eksik” olan kişi, İsmet Özel’in de işaret ettiği gibi “Neleryazsam da şiir dense? ” mantığıyla yola çıkar (“Şiir Okuma Kılavuzu”, Şule Yay. 2006,s. 79) . Bu durumda piyasaya dönük kolaycı yaklaşımların, “pazar” kaygılarının şiire veşaire yalnızca zararı dokunacak; şairin gerçek duruşunu eserine yansıtma olasılığınıazaltacağı gibi şiire bir de bedel biçilmiş olacaktır. Oysaki şiir, okura dayatma hakkınasahip olmadığı gibi, yönlendirme ve hükmediş anlamında bir okur despotizmine karşı dakendisini korumayı bilmelidir. Okurun saptadığı bedel her ne ise onu reddedebilmelidir.Akıl bu direnci sağlayan ve tescil edendir. Şaire etkileyici bir azınlığa mensup olduğukadar gücünü de dikkatli kullanması gerektiğini sürekli hatırlatandır. Bir bakıma yolharitası çizer. Bu yol haritasından sapan kalemin sonuçta ölü doğum yapması venihayet tıkanarak kendisini bir çıkmazda bulması kaçınılmazdır. Bir yanda kişisel egosu,öte yanda “yarı aydın” da denilebilecek güdükleşmiş aydın, dışsal iktidar ve çoğunluklamedyanın öncülük ettiği “üretilmiş pazar ekonomisi” (Ahmet Oktay; “Okur DediğimizKesim de Artık Üretiliyor”, Yelkovan Dergisi, 2007, S.2, s.29) arasında sıkışmış olanşair/yazar ancak akıllı manevralarla bu karmaşanın üstesinden gelebilir. Piyasacıkaygılardan uzak duracak biçimde kendisini eğiterek, yüksek telif ücretleri, liste başıolmak veya ödüllerle avunmak yerine gerçek edebiyat dünyasına ait olmayı; pazarateslim olanların değil ama pazarı teslim alanların (Mehmet Başaran, Yelkovan 2007,S.2, s.31) yanında durmayı bilmek zorundadır. Aklın çizdiği harita sayesinde pekâlâbaşarabilir bunu. Buradan çıkan sonuç şu ki, şairin sorumluluğu okura olduğa kadarkendisine de karşıdır.

Aklını kullanan şair ise “nasıl yapmalı” yerine şiirin nedenleri üzerinde düşünür. Şiirindoğurtulma sürecine ve içselleştirdiklerini uygun bir şiir diliyle dışsallaştırmayaodaklanmıştır. Şiirin ne şekilde kabul göreceği onu pek de ilgilendirmez. Kolaycılıktanuzak ve oldukça sancılı olan bu yaratıcılık döneminde, içinde uyanan şiir bir anlamdakendini yazdırırken, şiirin biricikliğini kaleme yansıtan kişi olduğunun bilincindedir.Zekâsı ve dolayısıyla aklının yardımıyla doğum olayını gerçekleştirendir. Duyguylayoğrulmuş, bilgiyle kundaklanmış ama sütannesi akıl olan bu bebek, bazen kendindenönce doğanları anımsatsa bile (esinlenmeden söz ediyorum) , satır aralarında zekânınizlerini taşıdığı sürece daima tek, özgün, biricik ve hepsinden önemlisi sağlıklı ve kanlıcanlı olacaktır.

Tüm bu tespitlere rağmen yüksek IQ’nun bilimde mutlak başarı anlamına gelmediğigibi, her ne türden olursa olsun (IQ, EQ, sözel-dilsel, vb.) , hiçbir sanat dalında zekâtek başına başarıyı garantilemez. Diğer bir deyişle zekâ varsa şiir olmayabilir ama zekâyoksa şiir topallar. Zekânın abartılması ise şiiri yapaylaştırır. Ayrıca sırf “düşünen veokuru düşündüren” olmak da yetmez. Şairin temel işlevlerinden biri de okuru “ötekiler”idüşünmeye ve “ötekiler”e ait olanı tarafsız bir gözle görmeye yönlendirmektir. Sonuçolarak zekâ düzeyi yüksek şair, bunları şiirine aklın yoluyla, öteki araçları da kullanarakve aynı zamanda şiirini bozmaksızın yansıtabildiği ölçüde başarılıdır ancak. Ve elbettezeki ve aklını kullanabilen okurla buluştuğu anda da şanslıdır denilebilir. Böylece,Balzac’ın sözünü ettiği uzun ve üzücü yolculukların sonunda yalnızca şiiri doğurmaklakalmaz, popülarite olgusuna hiç endekslenmediği halde okurun kalbinde gizlenmiş olanbüyük ödülü de kazanmış olur.

Page 420: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

(HAYAL Dergisi, Ekim-Kasım-Aralık 2007, Sayı 23)(GALİLEO, Hayal Yay. Ekim 2009, Sayfa 37)

Naime Erlaçin

Page 421: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şakî...

büyücüsü bilir ancakaşkın endâmınıköpürmüş bir küheylânınsalyasında gizli ihtişamını

asırlardır tanıdık bu yüzbu kokubu duruş

bölünerek çoğalan bir hücresinizkim olduğunuzuilk gündenneden söylemediniz

sizşakî kalbiyletan yerimde ağaran kızıl darbeşaha kalkarken göğsündeâb-ı hayat bulduğum belde

satranç tahtasındaellerimi çalan siz miydiniz

(29 Kasım 2005) – www.blogcu.com/nimo

Naime Erlaçin

Page 422: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şamar...

bilir misinkadının yalnızlığıdır belidolandıkça azalan

sonsuza vurduğunda ruhkantaşıdır gecegeceacıya derman

logos'ta sözlenir derler insanbazen hiç anlamaz ama kadınanlaşılmaz okyanuskimi zaman

çözülür elbet bir günsırra emanet şifreye varıldığındaateş hattında karasevdanın

düşündükçe ürpertiye dönüşür tenöksürüklü nöbetlerde isyankâraşk sarmalında çözülür bulmacakara suratlı devriye namlusunda

sen onu ne zaman...?

kim bilir!

Rimbaud’dan gelir yanıtbelki Puşkin’denmelankolik bir şamarşairin etinden şavkıyan...*

(*) Göndermeler: A. Rimbaud - “Ben, bir başkasıdır”; A. S. Puşkin - “Gizli Günce”.

(28 Ekim 2004)

Naime Erlaçin

Page 423: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şark Çıbanı...

pusu kurar şark çıbanına buğulu akşamlarturkuaza özenirbatıkları görmezden gelen Batıİskenderiye kapısında canlanır gelişler...gidişlerFenikeli tacirler ve Kartaca soyluları

biraz talanbiraz ganimettir zaferbir tutam tuztaze bir gülbolca kanAkdeniz sıcağında sağılır Kibelebuğday tarlalarında çıldırır sancılı küheylân

gonca bir gebeliğe sızlar Anadolugöğü dişler ipek nakışlarıylahaçlı seferlerine büründüğünde zulümdoğumcul bir çığlığı sindirir gürzderiye yapışan zırh ve kalkan

gerçeğe yüz sürerken hayalî simgelervahşi bir duyguyla aralanır kapısarmallardan süzülen buseler ilkel haliyleiner olabildiğince gizemli bir de aşka

ey sabır taşıey serin su!nerede gizlendiniz buncanasıl dizginlendi sırlarınızdüşmedi mi yolunuz hiç Buhara’yaSemerkand'a ya da Mevlâna’ya

göklere yazılmıştınız oysahas güller gibiydinizey memleketimin sevdaları!şark çıbanlarında açardınız siz

(2 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 424: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şehrâyin...

bir pulakırar toprağını mağlupgökte ekin yeşertirkennâmağlup gururla

akbaba ilesırtlanın kavgasındagurabine* gelmez sıra

ne etsin gönül fukarasımuhayyile yoksunuysa eğerhangi sevda kök salarkıraçbozkır toprağında

gökyüzü iki kere sever aşığıakşamdan sabahasabahtan akşama

cılız bir kibrit alazındaher doğuşunda aşkınşehrâyin** büyütür şairaşkın şiiristanında...

(*) Gurabin: Kargalar(**) Şehrâyin: Şenlik, donanmaNot: Bazı eski ama eskimemesi gereken sözcükleri özellikle kullanıyorum ey şuara(şairler) . Unutulmasınlar diye. Onlar bizlere emanet edilmişti. Şimdi sıra bizde vesizde. Sevgi ve saygıyla…

(6 Şubat 2004)

Naime Erlaçin

Page 425: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şifre...

çelikle tutukladılar suyubarikat kurar gibihakikat adasına

başlangıç vuruşlarıus’a ejderhaepiloglar şifrelidildiktatorya

bu yüzden sürüyor kakofoni

akla kara arasıgidip gelinir böylebilmeyizebemkuşağı nerede

rengini yitiren yosun küflüdenize kurşun döker titreyen füzeninsancıl dramı sergileyen perdede

kefareti ödenmiş günahlarlayer değiştirmekte ibre

değişmiyor ama gidişat

bunca hayhuybunca hengâme

(“Şikâyetname”, Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 114)(borgesdefteri.blogspot.com, Ağustos 2010 arşivi)

Naime Erlaçin

Page 426: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şiir Dergâhı...

soyunur şiirtelâşlı bir çıplaklığadem tutarkalemle kan

âtiden bir yargıç gibi sorular soran

semazenin tekşiirin iki eli gökteson durakta açar güldaimi bir bekleyiştir şiir

bilinmeyenbilineni aklar kimi zamanen parlak huzmedir hakikatşiirin firarî gölgesindesoğuktan yansıyan

gizlenir heyhat!

üşümeler bana kalsınbilince ve geleceğe verdim şiiriemanetim olsun yeddi emineo ki koynunda isyandanbir hikmet saklar

acemi dervişten âlim çıkmazvedianın sahibi sensin ey şair!biteviye soğurken bedeninsürdür semahı, ellerin gökteyantutuşkavrul şiirin kızıl alevinde

bakarsın bir güno ateşte bir dergâh açar! *

(*) “Okullar şiir yaratamayacağına göre, şiirler okul yaratabilir” – Filistinli çağdaş şairMahmud Derviş’in (1941 -) bu özdeyişinden esinlenilmiştir.

(3 Şubat 2004)

Naime Erlaçin

Page 427: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şiirim...

biter mi şiirbu serüvenbu hüzün

mekân: küçük bir odamasa başında göçülür başka bir dünyayakimsesizliğe bürünür yalnızlıkgölgem olurbaşlar sonsuz yürüyüşsonraki bir rüyaya

ey şiirim!beynimbedenimdüşüncemde tutuşaneriten beni ateşli sularda

bitmesin serüvenbitmesin bu hüzünçünkü biliyorum artıkher şiirbir Leylâ’dır Mecnun’un koynunda

(24 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 428: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şiirin adı Ç...

-“Şiir hiç de edebiyat değildir; bir yaşama ve ölme yöntemidir…”………………………………………………….(Arseni Tarkovski)

çift-çapraz’a getiriyorlardısordum çağırtkanlara:gidilen yerlerden kim çağırır geri?

çağrıya ses vermezçalımlı bir çağdaçalgınların yaşlanmadançağıltısızneden öldüğünü

çağırmayın beni!dalımda çürüyor çağlalarçoğulluğumuz küflenmekteseviyor içimizdeki çamurdiplere dönmeyi

“insanı geçer acı”

çakır bir ayaz çökeltisiyiz şimdiçalıyor çanlar!

(12 Ekim 2006) - 6. Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 67

Naime Erlaçin

Page 429: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şikayetname 22....Yaralı...

bıçakla komşuyuz nicedirkutsal tuza bağışlandı yaralar

sus'u sorgulayan sonsuzuntetrakis hesabı

çürümemiş ağrılardan sor benikısılan nefesimi mücrim sesi sayıssızda göveren uğursuz iniltiyi

ruh haylazlığımı asıyorumadak ağaçlarına

beni benden bil ey!üçüncü gözüm bende kalsınyabanıllığımı sen üstlen

emanetim olsun kesilen gırtlakhançereme gizlediğin kâhin sözünü bırak

(13 Ocak 2007)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 100)

Naime Erlaçin

Page 430: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şikayetname 1 / Harf Küstü...

düze yazdım içimin eğrisiniaynı minval üzere dereleri düz gittimkısır döngüsünde denizin sıkıştıkça karalarşeffaf labirentleri özlerdi uyuyan mâr

kıyılarak çıktım kendimden emanet bir güneşeki pusudaydı bilmezdi ağlamayıhesabını tutmadı acının defter-i kebirdeışığa gizlerdi öznel matemiyleiçsel patlamaları

suları kışkırtıyordu uçurum kenarında

hangi ândan mirastı bu karın ağrısıhüzne budanan güzdeki dumandağlara çiy bırakan Kızılderili ağıdı?

küsmüştü Ra’nın akrebi Mu’yakararırken yüzümün seherindeki nurtükenmişti yazyazıve yazgı

gittim!düşürerek taşa kazınmış bütün harfleribir münzevi kadar yoksul ve mağrurçünkü daha kolaydı geriye bakmamakölüme gebe kalmaktan

eğri bir harf unutuldune yazık!

gittim!gitti..git…gi…g….

küstü harfkoşmayı bilememişti!

(9 - 20 Şubat 2005)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 7)

Naime Erlaçin

Page 431: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şikayetname 10 / Lokma

kırbaçlandı yüreğim deli mor ah!parçalarım dökülüyoryaralarımdan izle beninafile öpücükler bırak kesiklerime

insana küsüyorum ben

anambabamdostumarkadaşım

viran bir ağlama duvarına sürüldünüz şimdisizin için kanıyor harap mevzilerdesizin için paralıyor kendini taşlar

gökyüzünü arama bakışlarımdaadres sorma hiçneşter atılmış derin çıbanlarınağır kokusunda yudum urbamıiz bilmez muhacire döndü gözlerimküsüyoruz şiireben ve yosunlaşmış insan tiryakiliğim

çılgın tayların koştuğu çayır çimengöğsümde sararıyor ay yere düşerken

bir nankörlük vardıbir de vefasızlıkçiğneyemediğim

ağzımda büyüyor lokma

(9 Nisan 2005)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 54)

Naime Erlaçin

Page 432: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şikayetname 11 / Bilmece! ...

ne zamandı adımne mevsim

acıklı biryol hikâyesiydim

içinden Nil geçen kadınöyküsü avazında gizli

ay ışığına tutuklandıkça sutek yönlü akış bozkırdaisyanın dirilişi

çiçekleri yoktu uçurumlarınuçurumlar aslındauğramamıştı oraya

sazlıklardan yükseleniğdiş edilmişson çığlıktı nefesim

bir bilmece

çözemediniz heyhat!izninizle

(9 Nisan 2005)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 117)

Naime Erlaçin

Page 433: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şikayetname 12 / Taş Ocakları ve Kuşlar*

ayakta uyurdu kuşlarözgür ve mutluayakta ölen doğumluya inat

bedenin icrasında mahpus bir çocukkanatlanmayı beklerdi en çokihbarsız kırılırdı emniyet kilitlerisırça konaklarda gizliparadoksal manifestolar

ruhunu gasp ederdi özgürlük sesiağıtlar yakardıyaşamak ve ölmeye dair

dudağına yapışan yangın tutsaklığındagöğe bakar gülümserdi en çok

düşlerine doluşurdu kuşlar

kan ter ve şiirden ne kaldı geriyeneydi akıbeti kaçınılmaz kavganınteni dağlayanupuzun bu tenhalığın

ne uyumayı becerdik düşerken tetikne mutlu bir kuş olabildik ayakta

boşuna özendik kanatlara ey çocukyol boyunca bilemedikgöğü yitirmişiz biz!birer ehram taşıydı insafsız bedellersınıfta kaldı nazenin düşlerimiz

azgın bir acıyla dinamitlenirdi koyaklarkaranlığa açılırdı taş ocakları

bu şiir şimditaş basarak taşlaşmış yüreğineocak kapılarında parçalıyor yasınıgözyaşını kederle gezdiriyor bulutlarda sensizanlamıyor neden cansızdırrahminde büyüttüğü bütün yavrular

şikâyetçiyim!

içime serpiyorum külümüayakta ölüyor artık kuşlar

………………….

(*) Azim ve cesaret sembolü, şiir çocuğum Sevgili HİLAL LÜLE’nin anısına….

Page 434: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

-Nurlu bir göğün cennetine bıraktım seni ey Hilal! ....

(3 Mayıs 2005)('Güldür be Kız...Canım Acıyor' - Pelerin Kitap, 2006)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 63)

Naime Erlaçin

Page 435: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şikayetname 13 / Kemre

dökülsünkiri açgözlülüğün

sıyrılsınrastığıkınası

daralıyor zihnimaczi sırıtıyor kanlı mintanlarınkumdan kalelerde

pusuyor dimağpuslanıyor belâgat

ne saçılacak pul kaldıne ateşe serpilecek yürek

her yer kemre!

(20 Ağustos 2005)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 20)

Naime Erlaçin

Page 436: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şikayetname 17 / Gelberi...

mürekkebe ilişmeyi tarif ediyor logosumduğumuz denizlerlekadife ellerimizi

bir o kadar kesifleşiyor başkaldırışbilgelik zarına eldivenle dokunarak

siz?

siz yalnızca omuz silkiyorsunuzcanınızı sıkıyor uyandırılmak

söyleyin nasıl bağışlanır şimdicıvayı ayar tutan bireyselliğinizmizanı kayıp dimağgerçeğe sağır anlak

kâğıda vuran yalımındandır renksizliğinellerim birer gelberi

(30 Ekim 2006)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 40)

Naime Erlaçin

Page 437: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şikayetname 18 / Dördüncü Zaman...

şaibeli kulelerin yıkıldığıtan vakti dirilensancılı güneşten sor beni

o ki ateşini dindiremedi hiç!

şer rivayetler sunulduğundasırrını arayan yalnızlığagıcırdayan kapılarla açılan hikâyeninomzundaki çukur izlerinden

ıssız bir şafak vaktipazarda bedelini soruyordu bezirgânlarkaç okkaydınkaç dirhem ey şiir!

kaça alınmışkaça satılmıştınbilmiyordu kimse

sözün ana rahmindenbir yetimhane garibi kadarborçsuz ve alacaksızbin mihnetle peydahlanmıştın

örtülü alevinle dağlandı soluk kattığın eylem

reddederek suskun teslimiyetikitaba el bastınsadakat adına yürüyüp gittin sonraüçüncü zaman evvelini sonraya zincirleyenkemirgen cinnetiyle sevişerekyanık kokulu mısraların

sen söyle pahanı, ederini, rengini!

hangi tezgâha sürersen sür bu hikâyeyigeleceği maziden sorgulayanvakitsiz bir şamardır şimdi!

…yılanın ağrısında yenilenir zar…

ateşe bıraktığım şikâyetimle tanımlaüçüncü zaman duvarlarına sinmişçığlıklardan bul beni

(16 Aralık 2006)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 97)

Naime Erlaçin

Page 438: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şikayetname 19 / Kelebeğin Ağıdı...

kırmızı güllerin nerede kelebekaltına özenen sarı tozların

kozanın sonu kaçınılmaz uçuştur bilirsinkaderinse akşam vakti tükenen kızıl şafakağlayan ilk pırpır değilsin üstelikkimin ömrü uzun ki

tırtılın şarkısını dinlerimkâh yaralı kaplankâh rüzgârla konuşan

dağılmasa kanatlarkim bilirkelebekler de yaşar belki

şair dediğin ne kidüşle gerçeğin kesiştiği yerdeesintiye fısıldayan yorgun sesikelebek sarısından üflenen nefesiyleyarınlara dokunan bir pırpır

faydasız küçük ölümlükozalar korumaz adamıkuru dallara takılmasın şikâyetinkaybolmasın avazın kıraç boşluktacennet bir bahçede yaşamla kol kolaölümsüzlüğü aramalısın

unutma sensözün kanayan yarasıgözüpekşiire ağlayansın

ağla kelebekağla!

(18 Kasım 2004)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 42)

Naime Erlaçin

Page 439: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şikayetname 2 / Sır

usta bir meczup yarattı şiiri

tutkulukorkusuzisyankâr

çıraklık dönemimilitanlığı ezberletirdi sözetükenişi sordumyüceltme eylemcilerinepayıma düşen bilinçten aktısorumlulukmuşdilin manifestosu

öyle dediler

sancılı bir ihtilâl arifesindeölü bebekler doğururdu meczupçağdışı tohumlar ekerdi kanatsız nehirlerekırardı içinin aynasını pul puldağlanırdı teni iğdiş edilirken beyinler

avucuma saklardım idam mangalarınıtitrerdi yer gök kâinat

yılanın koynunda aşkla uyuyanakrebe teslim olmakta gizliymiş meğer sırusa bitişik kaçakçı mezrasındapimler çekilir ve duygunun sınırlarışehvetle mayınlanırkendiken olmakmış kendine

tam deli işi!öyle dediler

(20 Şubat 2005)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 88)

Naime Erlaçin

Page 440: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şikayetname 20 / Karalama Dosyaları...

uzun bacaklı tayınihtişamlı koşusunu banardıktedirgin akşamlara

talandan korurdu çadırlarımızıtaze bir umut muştulardıerken ayazlara düşenilk yağmur damlası

pusuda saklı hançer ve yüzümüze sırıtankara suratlı mağaraya kişnerdi küheylân

her şahlanışiçeriden yağmalanmış bir toprak parçası

arkamızdan kovalardı karalama dosyalarıorada gizlenirdi şiirinsafsız bir savaş artığıganimet adaklar misalialnımıza sürülürdü harfin kanı

anılar tüterdi bacalardanki kırlaşmışlardıunutmuştuk çünkü insanca yaşlanmayı

ilân tahtalarına yapışırdı suretimiztakvimleri ağlatırdık biz

b u y ü z d e n “genç” koydular adımızı“ölümsüz” dedi birileribiraz alaycıbiraz küçümser bir tavırlab u y ü z d e n çözümsüzlük gurbetiydiyanıtsız soruların tebliğ edildiğikayıp bütün adresler

başıbozukisyankâr ve çılgın taytıslayan gece yılanını b u y ü z d e ngündüze şikâyet ederdi bıkmaksızın

dağlanırdı dudaklar karalama dosyalarında

bıçakrüzgârve kan

bu kadardı yaşamgeçmişi geleceğe bağlayanak kâğıttan farklısıradan bir zincir halkası

Page 441: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

yoktu bir anlayan

kutsal aşkın kendisive aşkı bilenden başka

(30 Mart 2005)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 34)

Naime Erlaçin

Page 442: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şikayetname 21 / Bin Mürg...

(hoyratlık ülkesini kuşkuyla yoklayankalû- belâdan beri muhalif ehven-i şer’e;bin duayla giyinip sözün son hırkasınıaşkın zalim kuyusunda demlendi şair…)

kokusundan tanırdı beyaz ölüleri

kırk yüreklikırk yiğitler dergâhındansüzülüp ak memelereiki nüfuslu kentin pasavansız yolcusuyetim kalmış kum tanesineşikâyetlendi gizlice

seninle bilendik ey!seninle belledik hangi ağır göçten kaldığımızıpas tutmamış asil künyenledili çekilmiş mezarlardahangi çılgın arzunun yatalak mahreminden

ki acılar kürsüsünden vaaz ettin hepki cinnetimizdinki cennetimizdin sen

bin sabırla geçtik semahaneresine dokunduysak bir sabininesmer bin ağıt düştü göktendöşümüzde mızraklarlakaleler böyle indiotağlar kuruldu sayrılığı nüksetmiş divanınayıllanmış bin âhın mirası durdukça sırtımızda

böyle gitti atlılarbin atlı daha var lâkinevrenin sonsuz yolunda

şimdiikiye böl beni

bir yarı ele günebir yarı kendime

“ol” de ki düşeyim bin mürg’ün kanadından

(30 Eylül 2006)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 96)

Naime Erlaçin

Page 443: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şikayetname 23 / Çolaklık! ...

yen içine koy çolaklığınıayrı koyen derine

hangi ölüyü sakladıysakonurumuzdu bizim

yetti diyorduk bu ziyankâr hayatsusmadıhâlâ çalıyor çanlartükeniyor zamanoyun başlamadı bile

kim bilebilir hemson zar atılmadankim galipkim mağlûpkim berabere

saçını okşayacağım bugünkızılcık şerbetine bağışlanacak kanınkırbacım şaklayacak yüzündehaykıracak içinin deli sesivız gelecek acı ölülerimize

bir sigara içimlik yol kalmış şunun şurasıne acıdan korkar dağlanmış göğüs kafesine hain kurttaniçindeki ağıttan başka

çolaklığımıza dokunmayın yeter!

(29 Temmuz 2005)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 38)

Naime Erlaçin

Page 444: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şikayetname 24 / Ain Sof’a Son Çıkış...

ne söylendi yazıldıysa taşageri alındıtarumar yanına bağışlandı ejderinrüzgâr esti bir yolrahmet közü biçtigeri döndü hikâye Mu’ya

en sondelirmiş bir kandı toprağı kışkırtangülden diken çalan merhabaçamura bulandı

uykubilmez kâhiniz sürer geceleyin rutubetli gözleriylekudurmuş bir at sırtındazamanı tütsüler rüzgâr sipahisiayarsız takvimlerin göğüs ağrısındasöz keser üçüncü göz ateşiylesancılı bir veda’ya

böyle mağrur verildi yol izni Mu’yavar’ı yok’a saydırmadı bilicibağrındaki dövmeyle mühürlendi muskaböyle bir ayinle bağışlandızemzem sarnıcının sır dolabına

yarın çok geç olacak sin-i-ba!kireç boyalı ruha canhıraş bir sesleniş bu____annu-ba tecellisi____öz'ü içinde gizleyen ölümsüz Ra’ya

ain sof’a son çıkış!geri dönüş Mu’ya…

…….......

(15 Aralık 2005) – 'Şikayetname' Dosyasından…

***ain: hiçlik sin-i-ba: öz’ü temsil eder annu-ba: sevgiyi aktive eden sembol ain sof: sonsuzluk

Naime Erlaçin

Page 445: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şikayetname 25 / Bir Yudum Hüzün...

çünkü çıplaklıktır en kısa tarifi güz’ünbirileri mısraı hançerler bu mevsimsarı hüzünlere soyunur bir başkası

hangi nehir sevişebilir hemcinsiyledenize varmaksızınhangi şimşek bilirsuya dönüşeceğini bir gün

usulca başkaldıran sırlar olmalıgüzel bir kadının teninden süzülenrayiha kadar anlaşılmazisyânkar ters akışında suyunyalnızdurgunve gamlı

ayrı düşülür gölgeden düş kanatlarındamülteci koğuşlarda kudurur kederayrılığa perçinlenmiş us azmanlaşırtedirginsancılıağlamaklı

künyemizde yaprak dökümü yazar o günçünkü vurgun yemişizdir hüzünden

o haldedışa açılan bir kapı aramalıöyle kisuya karışsın çıplaklığımız

kitaplarda alenen'bir yudum hüzün' diye geçsin adımız

(8 kasım 2004)('ŞİKÂYETNAME' - Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 52)

Naime Erlaçin

Page 446: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şikayetname 26 / Kördüğüm...

içimdeki yumağı çözmeye ayırdımgece masallarınıyüreğimde çeteleşenkelimelere ayarlı saatlerin karanlık yüzüne

asmışız hayata paltomuzu bir kezsabaha sağ çıkmaz zihin kurtlarıuçsuz kördüğümler vehmederselamsız atların sabırsız kişneyişinde

esir alındığını bilmez bir yumak'parça tesirli'* vuruşların menzilini

içtiğimiz acı su aynıdöktüğümüz kan ve cerahatnabız atışlarımız birbirine ayarlı

ihtilâlim var bu gece!

kalkışacak körelmiş tüm dizelerbir dağ yankısı olacak bu masalkeskin bir törpülenmedışa bakaniç yüzümüze

feshedecek aksi halde kördüğüm hepimizikapsama alanı içindeyiz zalim bir şebekenin

(*) Altay Öktem

(25 Ocak 2006)('ŞİKÂYETNAME' - Hayal Yayınları, Temmuz 2010, Sayfa 90)

Naime Erlaçin

Page 447: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şikayetname 27 / Puhu Kuşu...

gündüzü yolcu ediyor “K”bu yüzdendirateşlenmesi geceleri

gizemdir karanlık birilerineaynaya düşen akistirağlayan füzen

gece ile gündüz arası gidiş gelişlerömrünü çalıyor puhu kuşununbulutlar uzayacak yıkılsa bentlersuyu sever gibi sevilecek zaman

veda ile çitileniyortersyüz edilen beyinpul ediyor yüreği yamalı taban

ısrarla sorguluyor “K”*:“kim imzalar ölüm emirlerini? ”

(16 Kasım 2008)(K) : Kafka'nın 'Dava'sındaki kahraman.

('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 106)

Naime Erlaçin

Page 448: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şikayetname 3 / Bıçak! ...

hayalet bir kent onarılıyor bozkırdaaynalar ruhumun mihenktaşıyeşilin özlendiğimaviye sığınılan kara gün bu

düş imgeler tutuşuyor parmak uçlarımda

dağlık bir yaylada kalmıştı küheylânımuçamıyoruz ah!yüzleşmesi bitmedi ulu dağ zirvesiyle hâlâ

habersizdison keşişten ünlenen duaya kişnerkenatlas divanlardaçığlık derleyen harem ağasından

tunçtan heykeller yontarak göğün ak yüzünetalan ediyorum belleğimde ne varsalanet olsun!bedbaht bir gonca düşüyor bağbozumundan

ne tartıyor terazim ah bilsen!nasıl tartıyorşirazesi bozuk şu dünyadabir kefe ağır çekerkenher şeyin tükendiği kentte çocuklar ağlıyorderinleşiyor atardamarımdaki uçurumçürüyor kanayan dilim ey yaryüreğim çatlıyorkaranfil kokulu şiirler çakıyorum alnına

sonrası anarşi-aşk gibi bir şey-

dahası ne ola!böğrümdeki bıçaktan gayrı

(23 Şubat 2005)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 50)

Naime Erlaçin

Page 449: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şikayetname 4 / Kilit

bir vakitte çekilir mandalıyürekaçılmayan kapı

kilitler kendini öyle

susarım sonraacıya giderimyoldaş olur gözyaşımbir yudum kahve gibi hatırlıküller savrulur ateşimdensessiz bir infilâkı izlerim

hangi mayın tarlası buhangi yamaçnerede yitiriliren hayati organımızsöylenmez hiç

taşa kilit vurur dil

çözüm değil lâkin kaçmakyok edemez kimse izlerini

(23 Şubat 2005)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 76)

Naime Erlaçin

Page 450: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şikayetname 5 / Kesikler

az gittimdolaştımyundumyıkadım

uz döndüm

nereden bileceksinizne denli kırıktı içimkaç hançeryaraladı habersiz

'sevgi emektir' dedilerihaneti kazıdım önce belleğimden

kırmızı çizgiye dinamit koyanlarısabırla saygıyı çamura bulayanları

tuttu şimdi hesapön bahçem gövermektearkası gülistan

uçurumda cesetlerelde vareskilerden birkaç insan

beni sorarsan iyiyimreçine salıyor gövdem kesiklerimden

(23 Mart 2005)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 56)

Naime Erlaçin

Page 451: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şikayetname 6 / Taş

aynada mayalanacak zamanödeşmek üzerekırk başlı ejderimizle

kınayla çıkacağım yağmur duasınasiyahtan uzaksürmelenmiş tül bir duruşa

kimse görmedi iç âyinlerimidilim kilit taşıdilimin önü ardıtaş

hangi kapıdan eylemsizcansız geçilirhangi kapı cefahangisi secde içindirbilinmedibildirilmedi hiç

adaklar sunacağım dilsizliğimekeseceğim sonrasuya köpürecek infial ve sessizlikçıldırtan bu nefessizlik

durulmak için değil miydi denizlerdurulsun öyleysebu yol bitti biter!

bir sabır taşı düşürdüm suya

(23 Mart 2005)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 58)

Naime Erlaçin

Page 452: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şikayetname 7 / Ünsüz…

derin denizdetrol ağlarına takıldımşahdamarımı dinamitliyor sessizlik

sessesses!ki anası sessizliğin

yeterince ünlersemdönüşür mü ünleme

belki unutur bağırmayısusmayı bildiği kadar

ündeki anlam yalanyalan uçurumdaki canŞahmeran’ım oluyordenizdeki yılan

iniyor yazgının ağıbir yol açılıyor derindedilimden yürüyen

kesiyorum dilimiünsüz makamına geçiyoruz sonra

(25 Mart 2005)

Naime Erlaçin

Page 453: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şikayetname 8 / Öfke! ...

melankolik bir şarkı takılıyor örümceğimepiyano-piyano o balada çarpıyor akrebim

öfkeliyim!

bu saatler zulmü hapsediyorhayata indirilmiş şalterin kuytusuna

ezeli iki kara delikten geçmiştik anımsadeliklerin ucundankehkeşana çıkarkenkalaysız bir tepsiydi dünya

kışkırtıcı bir kapı bağışla şimdiadı 'çakır gözlü masumiyet' olsunanlamı düzgün öyküleri açsın anahtarmizanı doğru aritmetik hesaplar gizle zulanda

dipsiz kuyulardan bin beter bu ketumiyette can çekişirkenpıtrak tarlasına forzando bir arya ısmarlayacağımkoca memeli sopranonun gırtlağında patlayacak sesdetone baslarda tepinecek şarkımın küheylânı

anlamadın öyle miolsun!öfke kusuyor yükselen yıldızımnüksediyor örümcek

durma ötele!

çalsın diyorum çanlarsıyrılsın kemik çürümüş etindengül oyalı bir mendil düşsün yeredişi erkek tüm kağıt tasvirlerrenkli camlarda kalsın

terk edilsin müptezelliği çağın

bir giyotin tıslıyor ensemizde baksaatlerden şimdi ihtilâli vuruyor saat!

böyle bir anda düşürülsün mendilalsın öfkeyi böyle

günahı alır gibi

(23 Mart 2005)

Naime Erlaçin

Page 454: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Şikayetname 9 / Çaresiz...

intihar kuşları ötüyor beynimdeense kökümdemigrene dönüşeceko ağrı yuvalanıyor yine

neden böyle acıyor gözlerim

evsiz bir çocuğunsessiz çığlıklarına takıldımondandır

kâr etmiyor zırvalamave delilik

ah çaresizlikah çare-sizlik!

(9 Nisan 2005)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 62)

Naime Erlaçin

Page 455: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...T. Uyar”a...

bir kışaçılış yapıyor içimde

katları boşalıyor göğümüngülübimar edendirbuza eriyen külüm

beni görmezden gelen ağartıbağışla!

“uyar”la beni

çaputunu bağla şiir taşıma

(*) Turgut Uyar: 4 Ağustos 1927 – 22 Ağustos 1985

(22 Ağustos 2007)

Naime Erlaçin

Page 456: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Tan Ağartısı Bir Sevinç...

şaşaalı güneşler çizdim sizenarin bir tülün eteğine dökerek aynalarıkuytuda gömülü çığlıklarlaabanoz tenini yüzdümbağırtılı aşkların

yıkımdan sonraki ilk ağaçyaşamı yeşertiyordudüş doğumutomurcuğa dururken mısralarımda

öfkelendimbilendimbilendimdüşündüm

sandım silkelendi ruhunuztaşa dönüşmüştünüz oysa sizne kulağınız duyuyordune tespih tanesi gözleriniz vardıiçinde kandiller açan

sormak hakkım değil mi şimdibunca çürümüşlükbunca küfağır gelmez mi sırtınıza?

“çözüm Kibele” dediduru suların anlaklı timsahıson kilise çanı gibi susmaksızınözgürce dolanıyorduantik bir kavmin ardı sıra

dinledimsorguladımbelledim

suyu aklıyor şimdisuyu kucaklıyor ellerimsıkıca kavrayın mısralarımıdurmayın akıtın kara sarnıcınızayakından bakarak Narkisos aynanıza

ola kiiçine bir suret düşmüştürtaşın kirecini çözer

su olmanın hazzı bir yanatan ağartısıbir sevinç bırakıyorumhiçliğin sustuğu yarınlara

Page 457: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

(21 Aralık 2003)

................

Yazar Notu :))))

'yeniden yaratmak için çağımıcellada verdim şiirin başınıkurtuluş yok kurban olmaktankendini KURTARIR oysa şiiren keskin kılıçlardan! ....'

N. Erlaçin: 'ARKE (Başlangıç) Ve Son' başlıklı şiirden bir bölüm! ! ! ! ....

(22 Aralık 2003)

Naime Erlaçin

Page 458: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Tanımsız Döngüler...

garip bir kuşum

kâh canımdan akan sukâh yırtıcı atmaca

kıskanır nehirler tutkumusecdeye durur önümde denizşahlanır kudururum kimi zamanürkersiniz çılgınlığımdan

tanıyor muyum kendimine sınıflıyorne yaftalıyorne tozlu bir rafasüs niyetine asıyorne derin bir anlam yüklüyorum

herkes gibiben de öğreniyorum işte

yaşam:tanımsız döngüler sürecitarifsiz reçete

varılacak elbet bir günzamanın durduğu çizgiye

(*) Sevgili Ayşe Keskin’in “Son” adlı şiirinden esinlenilmiştir.(16 Ocak 2004)

Naime Erlaçin

Page 459: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Tarifsiz Acı! ...

bir yerden sonrakendini yazar hikâyehayatın halleri böylene yapacaksın

bunca acının tek ödülü senbil ey!tükenmez hasreti katık ettik ekmeğimizeayrılıktı acı suyumuzsıkı durintihardan söz etme

çelik iradenin yıkıldığı andır butükeniş noktasıtarifsiz acır kalphattın kırıldığı yerde

dayanmak gerek amamutlakadayanmak

bana ölümü giydirme

(9 Kasım – 18 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 460: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Taşra Hikâyesi... (Ş.Y. Dosyasından)

-zarfı belirleyen mazruf; mazrufu belirleyen ise zaman…N.E.

sevemedim merkezikatrana bulanıyordu çeperlersığılmazdı böyle yerküreyetaştım taşrayaçağırıyordu gökler

kilitler paskilitler kan revansöküldü cehennem kapısıbulutlar tebliğ edildi usumarezil bir kıyamete döküldüler

durulmaz gayri buralarda

ipi çekildi mazbatanınsözcük, imlâ ve anlamınkabuğum bağama yükvurdum taşkınımavurdum taşraya

bir içime yenildimbir deiçimin taşrasına

bu kaçıncı yolkaçıncı serüvendenize baktı Musayarıldı suana rahmi paramparçasustu dünya

gurbet sevdalısı şiir ey!doğurgan ağrılarımsın araf sırtlarındahükmümden cinnetli hükmedenim

ne kaldı geriye

aslıma rücu edip bir pagan otağındagöçün son durağında Altay’dan tetiklenensözün memesinde mazruf belirlerken“geleceğe bir mektup”* yazmaktan başka

bir içime yenildim ahh!bir de…

……

(*) “Şiir, geleceğe yazılmış bir mektuptur....Mektup, ‘iki’nin eksilerek ‘bir’ olmasıdır.”- Hüseyin Ferhad

Page 461: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

(10 Ağustos 2004) - Ş.Y Dosyasından)

Naime Erlaçin

Page 462: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Tay...

sen!güneşin altın tayıbakır rengini taşıdın durdunsonsuz bir yolculukta

yollarda çoğaldınyollarda katledildi mazizülüflernezir yurdudur yelelerinindağ ateşinde uçuştu küllerçoban düşlere karışıp gittiler

sen!bakır yeleli tayrüzgârın soluğunu taşıdın durdunkaçınılmazdı yazgıhıçkırıktı avuçlarındaki karar

gecenin anası bengeçit vermezdim ışığaiçimi büyütürdüm içimin karmaşasındayedi rengi emdiğin akşamı hatırlayerler gökler âlemine dairküllî siyahları yaktığımız andıak küheylâna dönüştün sevdanın koynunda

sen bensinbenimsin ak yeleliböyle yazıldı kitap asırlar öncesinden

(28 Ağustos 2004) - 'Aşk Sözcükleri' Dosyasından

Naime Erlaçin

Page 463: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Tek Kişilik Oyun...

oyundan çıkarcasınaveda etmeli

maktul saraylarlafiyakalı masal kuşlarından uzakkehkeşana düşmeli adımız

yağmurla büyüdükyalan sınadı bizihavayı soludukkör ve sağırölü bir denizdi ateşimiz

neydi suçumuzcanavara dönüşürkensıradan bir musalla taşındakırılması mı toynakların

neredenasıldokunuruz kendimize

adı üstündeillüzyonyanılsamayanlış

en çok rengine dönmektir gitmektek kişilik oyun sessizliğindeay ışığını öperken kalbimbir katil zanlısı gibidüşsün adım ey!

(21 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 464: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Tek Yol Su...

bir saç telinden yaratılabilirdimsaçlarımdanne çok“ben”...

hangi akrebin kalıntısıydı düşüncenerde uyanırdı duyguahretlik yolculuklarda bin yılkendine çözülen bilmece:'ben'

aheste çekildim kuyulardanhırpalandımtaşlara çarpıldımindim umutlaçıktım yorgun tutkuludolaşık kaldığım oldu çıkrıktasuya kanadımetimde tarifsiz bir acıyla

an gelirbir yaratığın dişlerinde çıtırdar kemiklerimkanırtır hançeri ruhgeviş getirir meydan okurcasına

soğuk dokunuşuylaerittiği taşa dertlenir sukuyudan yükselmeyi bilmez yalnızca

ip kırılırtel doğurur

su bentaş benemreder yazgı

“tek yol su kuyuda'

(17 Mayıs 2004)

Naime Erlaçin

Page 465: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Temmuz’a İsyan! ...

içimin bilge gergedanları isyan ediyorBengal kaplanına dönüşüyorlar sıcaktanağaçlar grileşmişhava bunalımgökyüzü solgun mavi

kafamda çıldırtıcı o çemberbaştan sona bir mengeneesir alıyor bedenimi

kurşunluyorum sıcağı

ruhum bültenlerle aranmakta“birinci derecede cinayet zanlısı”

yalım çarpıyor yüzümeesmesen de olur be hayırsız rüzgâr!hırçın kızın şuursuz bağırtısıdır artık sesimve sensesime çok geç’sinkuru bir nehir yatağıdır çünkü mısralar

kahretsin!ne hamur kardırır otuzaltı derecelik cehennemne şiir yazdırır adamakıllıihtimâl aşk bile paklamaz adamı

nöbete çıkmış er’im oysakoşuyorumkaynama noktasına

deli miyim ne!

(12 Temmuz 2005: 16.40)

Naime Erlaçin

Page 466: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Tırnak İçi Teselli...

hangi parmaklar yandı bugünbiri adressiz kaldı mutlakaadını yitiren kızgınen kırgın

düşlerin bilendiğiâna geçtimacıyan yerlere en çok

tırnaklar kir paspahası kan damlasıteselli tırmalarken uçlarınıiç kapılar anahtarsızterk edilmişyalnız

sustu gözlerimsesin çığırtkan gücünesustum en çok

mülteci saatler ahh!karanlıkla demlenmişyas kadar ıssızdınız

(6 Eylül 2004)

Naime Erlaçin

Page 467: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Tut Ki Kurudu Bütün Nehirler! ...*

-“ Bir kimse bir şeyi beklemezse, beklenmeyen şeyi bulamayacaktır” – Heraklit

boyum kadar düşünceboyum kadar tufanım benyok sayılmış bir eğride akan

doğduğum günbana armağanölümden çalıntıdır yaşam

tut ki kurudu bütün nehirleryataklar yine de akmak içindironlar bekler

hani diyorum kisoluğu tükenmiş su teninde bile yeşerseher ölümlünün bir yarını olmalıdur!dinle çığlığımıyaralı teleklerin çıtırtısı bu

bir avaz bırakıyorum kış serçelerineşere karşı hayırlar serpiyorum son ötüşlereyarınlar unutulmasın diye

dil anlama kavuşursa ortaktır ancaksözün sinesinde yırtılıyor nefesimuyuyan bir kelebekten çaldım düşlerigöğe asılan şimşeğin ucunda sesimyılgınlığın talanıdır çarparken sesine

tut ki kurudu bütün nehirlerdüşler yine de inanmak içindir

her ölümlünün bir yarını olmalı

(Mayıs 2003 - 10 Ocak 2004 – 22 Mart 2004)

(*) Uzun sürede yazılmış bir şiirdir bu. Manevi kızım S’nin acılarını paylaşırken; birtaraftan gitmemesi için dua eder ve diğer taraftan neden gitmesi gerektiğini anlamayaçalışırken; son olarak da çıktığı yolculukta onun kucağına bir yudum umut bırakmayaçabalarken yazıldı. İç içe geçmiş pek çok duygunun ifadesidir. Gideceğini ilk gündenberi biliyordum. Bu yüzden son dize, daha öyküye başlarken düştü kâğıda.

Şimdi o, albatroslar diyarında…

Naime Erlaçin

Page 468: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Tutulma...(A.D. Dosyasından)

tutulmak üzeredağın ardına çekilengüneşten geliyoruz

soluyor renklersoğuyor evrenbar tutan yalnızlığa asılı saatleryoksulluk derbentine alıştırıyor kendini

var elbet bir teselli:hiçbir yasakkuşatamaz aşkları

geleceğe mıhlanırlar çünküyeter kiavını kovalayan bir alacakaranlık olsunyıldızların belleğine çakılır her biriterk edilmişliği kazıyan neşter

ışığı alabilirsiniz artık!

bizi vuran bu deli nabızgökyüzüne çivili tutku“eriğin çekirdeğini kucaklayışı gibi”*sarılır o siyahlığa

(*) Özkan Mert: “Bir Aşk Şiiri Sana – 4” ten…

(29 Mart 2006)

Naime Erlaçin

Page 469: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Uçurum...

uçurum anlatıyor biri

suç yoksuçlu yokne tuhaf!cezalandırılmaktansöz ediyor durmaksızın

safi kulak kesiliyoruzkınından çekilmiş bu intiharadelik deşik oluyor akılsabrın isyana durduğu yerdeesvaplar dikiyorum imlâsızlığa

dış yüzüm nisan tomurcuklarıgeceye perdahlanmış bir güz ağrısı içimsuç hikâyeleri uçuruyoraşk pervazındaki kumru kanatları

kendimi dağlıyorum

döşümüze çakılan ünlemkıyasıya teslimiyetve kıldan ince boyun eğiş hayataanlaşılmasın diye suya yazılanonca öksüz eylemavucumda kalıyor

ipin yere düşengölgesini anlatıyor darağacınasözünden caymamışlığınıuçurum kenarında bir ölüm taziyesinin

suçlu yok!

(6 Mart 2006)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 28)

Naime Erlaçin

Page 470: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Umut...

kendini ispatlamanınkrikolarına muhtaç insan

biraz cahiliye kültürübiraz meraksızlıkhayli ıskalamışlık hükmediyorşa'şaalı köşklerde

budalaca “artılar” raks ediyor“eksiler” kokteylinde

süper modernizmin boyunu aşıp bir günelbet yolunu bulacak sudoğurgan limanlara yelken açacak kaptan

bir gün mutlakaışıldayacak düşünce ve onurboyundan büyük duracak insan

yarım kalmışlık bu!

umarım yarınlardayarımlardanbir bütün doğar…

(13 Mayıs 2004)

Naime Erlaçin

Page 471: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Unutmuşum! ...

sarı bir hüzne ekilmişkekre pişmanlıklar yasındankalmaydı gün

söküldükçe uzuyordu tırnaklaraniden ucuzladı yaşamakaniden kısa

kirpikler islisağır bir yangındankıyasıya kaçan

nasıl toplardık parçalarıunutmuşum!

bir adım öteye gitmezdiyüzümüze sıvaşan gerçekkurşunlaştısolumak

bir harf daha düştü

içimdeki çocuğun yandığınıunutmuşum

(14 Kasım 2005)(ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 10)

Naime Erlaçin

Page 472: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Unutulan...

- Emin Akdamar'a

dalında unutulan kayısıkurumayı beceremez tek başına

güneş tutulmasındangüneş tutulmasına dek sürüyor yaşamgiderek kararıyor orman

“bazen içi de güneşlenmek istiyor insanın”*

susmakbağışlamak değilbağışlanmak hiçama küsmek kader

ölümün rengini çağıracının çevirisinitüm dillerde

biri bende kalsınbir dedalında unutulan yemişler

(*) Emin Akdamar

(HAYAL Dergisi, Nisan-Mayıs-Haziran 2009, Sayfa 81)(“ZERENZE - Likurga Susları”, Hayal Yay. Haziran 2009, Sayfa 46)(Bireylikler Dergisi, Eylül-Ekim 2010, Sayı 34, Sayfa 25)

Naime Erlaçin

Page 473: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ustam Yangında Kaldı! ...

- Emin Akdamar’a,

“daha ne bekliyorsun, yazsana “dedi bir gün“kim ola ki bu adam? ”dedim…

okudumgördüm şiir nasıl yazılırmışnasıl dev olunurmuşkâğıt üzerinde

oysa önemsemezdim öncebiraz da vakit geçirmekti şiiro haldedeşmeli kendimi dedimçabaladım

çığlıklar attım gençlereokuyun bu adamı!diye

sonra karıştı ortalıkşairle şiiri karıştırdık bizşairi yargılarken şiiri ezdikşair olmazsa şiir olur muydu hiç!

şiiri ondan öğrendimadam yerine koyup konuşmazdı bilehuysuzdu üstelik

ve gittibaba yadigârı Misis’i bırakarak ardında“ağustos güzden sayılır”dı sözdeonun yazı mayısta bittiüzgünümustasız çırak ne işe yarar ki?

Altıok için“ağabeyim yangında kaldı ne yaparım”demişti

anımsıyorumresmi bıraktım benve sanatı yıllarcaustam yangında kaldısöyle haydine yapılır şimdi!

yazılmaz gayrıbugün yazılmazyarın yazılmaz

Page 474: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

sonraki günsonrası var mı ki?

üzgünüm Akdamargerçekten çok üzgünkızdığım anları çıkargeride yalnızcasevgi ve dostluk var

şiir adına ne biliyorsam senden öğrendim…

(27 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 475: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Üçüncü Cümle…

erken solan takviminsillesiyle ufalandı camyüksekten esti rüzgâr

başoyuncu, oyunbozanteatral cendere yediler âlemindemil çeker sözün çeperine

aklımda bir keçegüçleniyordövüldükçe!

zihni tırmalayan ıslıkkalkışmaya pulluyor dilekçemioyunun sırrında çarpıyor isyan

iki cümle vardı topu topuüçüncüyü arardıkdolunayın sırtında bizterimizle kaldık çekiçlerken deliliğionlar yukarıda

ağla Filistinağla!

görünmez yerlerimde ağırlarım ezber hatalarınıyüklü bir kaza haberi gibidilimde tükenir siyahlaşan kan

geç'in erken’i yok!görkemli bir mahpushanedir zaman

(16 Ocak 2009)

NOT: Yukarıdaki çalışmam, Ada Dergisi'nin düzenlediği “savaşa karşı barış şiirleri”etkinliğinde, 15 Ocak 2009 Perşembe günü Trabzon Hüseyin Kazaz Kültür Merkezindeve 21 Şubat 2009, Ankara AKM Trabzon Etkinliklerinde Sn. Ayşe KESKİN tarafındansunulmuştur.

Naime Erlaçin

Page 476: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Üçüncü Yıl 1 / Na! ...

işte böyle!

az mı gittimbilememuz mu

bir arpa boyuydu yolaktı yıllar

kâh eksildi kanımsoğudu natamam kürtajlardaprematür bir bebeğe can verirken kâhçoğaldı sımsıcak

tam da şimdibu çocuküçüncü kez doğacak...

(27 Ocak 2005) – “Şiirle Monogamik Sevişmeler” Dosyasından…

Naime Erlaçin

Page 477: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Üçüncü Yıl 2 / İm! …

kim bilir kim olduğunudüşmedikçe sureti bir aynayayankılanmadıkça sesi kuyuda

şiirin leylekleri durmaz uçaryalnızca acılı yürekmola verir orada

bürünmedikçemısraın ipek kaftanınasevişerek sözleimlenmedikçe ruhsesten sayılmaz vahşi çığlık

yanıltır sessizlikişaretlenmemiş imge ve imgesizlikbeni benden soran bensizlik

o diyar orasıbu diyar susuz kuyusuz Kerbelâ

şiir tanrısı ey!başka yer yok, sür izimiyalnızlığa uluyan kurtların rahminde gizliyimruhsatsız doğur beni

şimdi!

(27 Ocak 2005) – “Şiirle Monogamik Sevişmeler” Dosyasından…

Naime Erlaçin

Page 478: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Üçüncü Yıl 3 / Ma! ...

dizekıranimge cellâdı sancılar da varkatil barikatlar kurulur kör menzillereemreder zemherinin anaforu;

'cebbar bir acıya yataklık et!sus ve em'

kırlangıç küskünyol yitikrüzgâr kırıkküf ve külüanımsatırcasına soğur evren

say ki gittingit…tin…in…nyoksunyokuz…uz...zacı ve sevdadan uzağıztımarhaneye dönüşür düş evimkafesim derbederrahlemiz cenaze duasındaok ve yayızdır artık kendimize

'fırla! 'der acı

ah yüreğim!ala bir taysın halâebemkuşağından köpürür harflerinyeni sökülmüş tırnak acısı kadarsinsi o ağrının koynundadünden bugünden farksızyarın da bilirim yazılmıştır düşmekçaresiz bir rehine gibi şiir tanrısının avuçlarına

buyruğa boyun eğerektez deşifre ederim gen haritamıöyle ki mayalanmasın ahrazlığımlâl dilimin gün sayan divan kapısındasürgün heceler incelsin sisli bir an’a

'ak kağıttan doğ!vaktidir kaleme rücu etmeninöksür kekele ve kus! '

karanlığa kandiller adar sonra güneşzebanilerden uzakışığa döneriz yüzümüzüdokunurum sana işvebaz bir gökadadael yordamıyla dizelere abanarak

Page 479: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

ki kurtuluşturuluyan kurtlarla büyüyen gecenin paydasındanböyle böylesu serpilir acıya

dudaklarını sevdayla ıslat şimdiserin bir su tut kendini şiir tanrımher mevsim çünküdağ ateşi tutuşur şair kanında

'doğur ve kus! '

sus/ma!

su(s)ma! ...

(27 Ocak 2005) – “Şiirle Monogamik Sevişmeler” Dosyasından…

Naime Erlaçin

Page 480: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ünlem! ...(A.D. Dosyasından)

anlamlı bir adı yok!

'sabahı idam eden kadın' diyorlar onauyandırılmayan tüm sabahlarıuyanılmayan...

ağlıyordunuz siz

çılgın şiirler söylüyordunuzsiyahi bir güneşe doğrukara büyünüzden kalmıştıis kokan çığlıklar

bir ihtimallav kusan dağın eteklerinde'geceyi katleden adam'a terk edilmişti rüyalar

‘yangına giden’ ‘ateşten gelen’i süzdü böylegeceye hesabını veremedi güniri birer ünlemdi gözlerdeki bakışlar

ağlıyorduk biz...

(7 Ocak 2006)

Naime Erlaçin

Page 481: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Üşürsün Ozanım…Üşürsün….

tanrıların arabası* ile yasemin saraylarınbuluştuğu gün aşılacak denizleryetim sığırcık sürülerinin çığlığında duyacağızkurumaya durmuşmümbit ırmakların fısıltısını

acıyla gülümseyeceğim çağımın sızısına-yabancılaşmaya-erken vakitler ağıt yakarken suyun uykusuna

mahmur bir gölgede susacak yaşamnehir yataklarını ıskalayan yağmurunben olduğumu kimse bilmeyecekvakitsiz bir rüzgârınçarpıp durduğunu kayalıklaraakrebi ürküten suyun ağrısınaağladığımı sessizce

izimi yürüyeceğim

enlemler boylamları götürecekinsanı sorgulayacak titrek bir dağyeller eserken tepedeimler ırlayacak sevda güllerine

havada hüzünlü bir ezgi:'üşürsün ozanım….üşürsün”

hiçbir türkübu denli neşter olmamıştı yüreğetedirgin bakışlarda bileniyor ateş tanrısıacılı kentlerin tümünü yakacağımah volkan dölü!kuyulara gömeceğim haritalarıtersyüz olacak yerküre

kör karanlıkta anlama düşmekboynumun borcu olsun

ödeyeceğim!

sesimden geldimpusula sesimin yaslı yüzünevade doluyor baken hakçası düşen yüzümsesime yürümeknasır tutmaz acılartohumlanmış yüreğimle

ne desem kinasıl anlatsam

Page 482: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

kimse görmeyecekkimse bilmeyecek

(*) Zodyak’taki 3. burç olan İkizler, antik zamanlarda “Tanrıların Arabası” olaraknitelendirilirdi.

(17 Şubat 2004)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 24)

Naime Erlaçin

Page 483: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Üşüyen...

duvara yapışmış bir resimüşümüş bir dua varözürlü sayfalarda

afili paketlere kanmayın sakıngövdemi didikliyor güvercinlerdalları gön yanığıdır çınarınnasırlarına küsüyor serçe

yoldaş aramaya çıkmam artıkyok ki!anlarsa derdimiörümcek yokuşundaki sahaflar anlar bir

en kötüsü onarmak istemeyişim kendimiyılgınlık faslını okuyorum kitaptanyorgun düşüyor hecedüşen düşlerle birlikte

üzgünümumut armağan edemeyeceğim bugün

yoktan biraz hallice varımüşüyorumçekiyorum yorganı üstüme

sonrası hiç!

(18 Şubat 2005)

Naime Erlaçin

Page 484: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Vaat...

yaradılıştan mahşerekışa boyun eğse de doğaunutmazçekirdekten umulan vaadi

sürgülenir ana kapısessizliğe emanettir goncaruha sininceye dekyeşili saklar orada

esinti deliesinti divanealıcı kuşlar pençesindekızıl atıyor yine göğsüm

dur bir hele!bir kez yaşandıktan sonrageçmiştir bütün acılar

dur bir yarını bekleyarının kışa vaadi var

(18 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 485: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Villa Grimaldi...*

- Augusto Pinochet'ye

unuttunbir kış gecesidenizden geldiğini

suyun sesini unuttun!

korku kustuyorumsuz karanfil üstüneöfkeli dudaklar

titreyen karanlığınöç almasıdırşimdi çağrılı gidişin

kimdin sen

acılar kuyusunabuğulu şarkılarıyla gömülenonlar kimdi

ölür müydü emekli tiranlar

sorular sus’a bağışlandıyanıtlarhecenin sürgün hali

(17 Aralık 2006)

(*) Villa Grimaldi, 10 Aralık 2006'da ölen devrik diktatör Augusto Pinochet’nin sayısızişkenceye sahne olan gizli gözaltı merkezi. Herkes ölür bir gün, herkes gider.Diktatörler de...Ama acılar kalır geride...

Naime Erlaçin

Page 486: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Vurgun...

zımbalıyorum şiirleri üst üstehedef tahtasındalar şimdivuruyorum on iki'dendüşüyorlar

vurgun yerken şiirlersinsice iniyor gece

idam mangaları diziyorumyetmiyor barut!bir daha yeniliyorum dilibenden içre suskunçığlık çığlığa benden öteboydan boya tinimle örtüyorum geceyi

delice koşuyorumsağrımda bir it delişmenliğikanımda diz boyu itlik

boynunu ilk büküşte hanivurmuştum yüreği onaemanetim oldu mahşer yollarındaemaneti oldumbir tutam zehrin ucunda

gece aksakdokunsam hırlayacakgeceit azmanı sıcak

yanıyor delifişek kalbim

“ceketimle örteyim gecenin bütün itliğini”*gömeyim kendimi vurgun sesinegecenin oyduğumezar sessizliğine

gürlesin şiir ey gönülçağlasınselam dursun âleme

bekle!saba gölgesi düşecek güneardı sıra izler bırakanhiraman sam yeli ateşinde

çek geceyi kınından!

…..

(*) İsmet Özel – “Geceleyin Bir Korku” şiirinde bir dizeden esinlenilmiştir.

Page 487: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

(29 Temmuz 2004)

Naime Erlaçin

Page 488: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Yaban Kumrusu... Düz yazı

Sisli bir yalnızlık gibidir ölüm...Bilinmeyenin içinde tek başına yitmek, kaybolmak...Ve yeniden doğmak şairin dilinde...Pir-ü pak, taptaze, dipdiri…

Ölmek hangi hesabı sonuçlandırıyor, düşündün mü hiç? O ki doğumdan önce de vardı.Ondan geldik; ona gideriz hepimiz. Ah bu korkularımız! İntihardan ne sık söz ederiz.Yaşamaktan ürktüğümüz için midir dersin? Yenilgiler cehenneminde yanmaktankorktuğumuzdandır belki. Birileri gerçekleştirmiş diye ne çok kıskanırız onları. Amayapılmaz... Yapamayız. Bu yüzden de söze ve sözün anası şiire dokunur ellerimiz.

Sen kırık ötüşler bırakırsın evrene...Bizler, 'söz'lenir ve söyleriz...

Bu kış yaşamdan yine ayrı düştün. Ne kadar da benzemiyoruz birbirimize. Benim bireşim var; senin yok. Onu arıyorsun sabahları balkona astığın çığlıklarla... Bensesuskunluğumda, yaradılış anında vaat edilmiş olan sözümü... Susmak da bir türkonuşmaktır, biliyor musun? Şakımayı öğrenemedin lakin bağırarak bir ün bırakıyorsunsonsuza. Ben, içimin boşluğuna saldığım sözcüklerle anlatıyorum meramımı... Ölümü,hayatı, aşkı ve sevda karası hüzünleri “söz”lüyorum oradaki 'ben'lerle. İpinetutunduğum bir uçurum var. Sen görmüyorsun. İniyor çıkıyorum durmadan. İniyor,çıkıyorum… İnan ellerim kanıyor ama yılmıyorum. Kimi gün bir dağ ateşinde yanmayıseçiyorum. Küllerden yine yaratmak için kendimi...

Anlamazsın sen. Sana ölüm, kalbin durması demek... Açlıktan, sayrılıktan; belki devicdansız bir kedinin pençelerinde inleyerek... Hayattan kopardığın anlam, yalnızcaeylem ile sınırlı. Veya eylemsizlikle... Hâlbuki yazan kişi eylemsiz de anlamlayabilir,özüyle anlamlandığı gibi... Gördün mü, ne kadar farklıyız!

En fazla kaç boyutta yolculuk edebilirsin? Üç, dört, beş? Ruhumun koyaklarındadolaşırken, “ödünç alınmış büyülü âlemlerde, ‘n’ sayıda boyuta hükmediyorum” diyeövünsem şimdi, darılır mısın? Gidilmemiş göç yolların var senin, sıcak ülkelere uzanankatar katar özlemlerin... Beni sorma hiç. Asırlarca önce evcilleştim. Evcilleştirdiler vesözü keşfettim böylece. Diğer kuşlardan farklıyız biz. Göçemediğimiz sürece mekânsalkısıtlanmalar, iç yolculuklar aracılığıyla özlemlerin patlamasına neden olur.

Sen haykırırsın, ben söylerim…

Biraz dert yansam, dinler misin? Âdemoğlu sözün değerini bilmiyor artık. Yaşam veölümün iç içe’liğini… Neden içimizde intihar ettiğimizi bıkmaksızın ve neden her satır vemısra ile ana rahmine geri dönüp, orada bir kez daha yunup yıkanmak istediğimizi…Dışa vurdular çünkü. Hemen hepsi dışa vurdu. O denli berbat evcilleştiler ki, safi “dış”oldular! Hasreti, ayrılığı, sevdayı unutmuş gibi görünüyorlar. Şairin ölüm özlemini debilmiyor onlar. İnsana dair ne varsa külliyen unutuldu…

Üzülüyorum yaban kumrusu. Zarf ile mazruf birbirine karıştı epeydir. İzlediklerindenutanır oldu sözüm. Ve sol yanım budanıyor gün geçtikçe. Hiç değilse bunuanlayabilirsin. Evrensel bir duygudur. Eşini kaybettiğinde hissettiğin acıdan farkı yokinan.

Örselenmiş yüreğimi sana bağışladım. Anlat bana şimdi, bu yarayı nasıl kanayacağım?

Page 489: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

..............................

-(S’İMGE Kültür Edebiyat Seçkisi: Mart – Nisan Sayısı – 2006)

-(http://borgesdefteri.blogspot.com/)-(http://blogcu.com/nimo/)

Naime Erlaçin

Page 490: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Yabangülü...

şiirin kölesiruhun efendisiey söz!

rüzgârın kölesibozkır esintisikemirgen soğuk!

söyleyinkim buluşturdu sizi yüreğimdeböylesine don tutucubu iklimde

kim vurdu kapımı habersizbileğimde zincirelimde meşale beklerkenkapı arkası nöbetinde

sözün dağ yolu patikasındaseverek yoğurdum siziyabangülü kadar nazenin bir ateşle

sıradan yolcular değildinizsöyleyinkapımı kim vurdu?

bu sesilâhi bir armağanyabangülü gibi tanrının sunduğu

kapım mı çalınıyor yine?

(30 Eylül 2003)

Naime Erlaçin

Page 491: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Yağmur Kokusu...

duygunun üleşilmez bütünlüğündebir yol hikâyesiyimkâh üzgünkâh deli bir tay yüreğim

sormasın kimse beniilkyazı beklemekteyim

bilmece bir armağanla avuçlarındaikizim gülümsüyor aynadancan çekişircesineyabanlık bir entari biçiyoruz kışa

yoldaşım dilsiz alfabesiciğerim suskunyanıkateşten icazetli

zirve sisçamurzirve kayalıktoprakiçe dönüyor hıçkırıkkış ağaçları kadar yalnız ve çıplak

havada yağmur kokusu

sormasın kimse beniben böyleyim!

(18 Şubat 2005)

Naime Erlaçin

Page 492: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Yağmurlu Bir Hıdırellez Sabahında…(Düz Yazı)

bir gül fidanınınaltına gömmeliydin benihiç değilsebir gül dalına asmalıve bu sabah gün doğmadan henüzgeri almalıydın sonra…

Böyle diyordu yürek….

Sabah ezanından önce başladı yağmur. Adamın biri sokak lambasının altındatelefonuyla boğuşup mesaj göndermeye çalışırken, siyah-beyaz küçük bir köpek kuyruksallayarak sevgi arıyordu ayakları dibinde.Sessizce izledim yavrunun tekmelenişini.Adam, 'sevgi adamı' değildi!

Yağmurla köpeği aldım…

Bugün bir dolu kutsanmış yalnızlık diliyorum her yerden ve herkesten. Çoğalmakadına…Beni, birkaç avuç dolusu olsun bana bırakın ey dost, ey çocuk, ey insan, eyYaradan! Çok şey istemem bilirsiniz. Tokgözlülüğümden değildir üstelik. Onurum izinvermez de o yüzden. Kırılmayı hiç sevmem. Dostluk ve sevgi bahçesini solduran çölyürekleri de….Bir kuldan tek bir lokma kabul etmişsem veya herhangi bir şey; o kişiyeolan güvenim kendime olduğu kadar çok demektir. 'Kart hamili' namına bir şeydilemişsem eğer, yerine getirileceğine olan inancım tamdır.

kırıldığımda iseyerim sallanırgöğüm isyandasınanırım yeniden…

Güvencimi sınama ey insanoğlu!Ben ise beni sınamaktan yoruldum artık. Güzelliğim ve çirkinliğimle, zaaf vemeziyetlerimle, gücüm ve güçsüzlüğümle baktım aynama.

Dedi;”gül fidanının altına git bu gecebereketlenmelive arınmalısın doğanın içinde…”

Gidemedim. Gecenin seslerini dinledim göğe bakarken. İçim, içimi ezberletiyordu yine.Yanılıyor muydu yoksa?

Hazr’a güç katan yağmurla köpeği aldım…

Tanrı onları fikirsiz yaratmıştı çünkü. Fikir kattığı her şey, değerbilmezlerin elinde hızlakirleniyordu. Yüreklerini sarıyordu kafalardaki örümcek ağı. İhaneti, kavgayı, vefasızlığıne çok seviyorlardı.

umudum kısalıyorumudum uzuyoreksiliyor inancıminancım artıyor durmaksızın...

Page 493: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Perdeleri indirip, karanlığa sığındım bu sabah. Gül fidanına bırakamadığım ruhunvebalini, sorumluluk bilinciyle üstlenerek…

Dedi ki bilici;

sorumlu sensin!sevgiyi ademoğluna emanet ettiğin-ki o senin içindeydi-gül fidanından medet umduğun içinsensin tek sorumlu

Yaradana bırak insanı senistemedilemesitem etme

ve aslakabul etme vermedengüveni korkuyla sınama hiçhamiline kart yazma sakın

ödenmemiş bedellerinbedeli ağır olacak sonra

'O ki, Hızır’ın ışığını karanlığa gizledi İlyas’la buluşurken.'Elbette bulunacaktır yol ve zenginlik.

seni cevzada yarattıtek başına gönderdi lâkintek olarak geri alacakyağmurla köpeği seç şimdilikve git yalnızlığına

Aynadan içre birileri daha vardı demek ki.Kapandı kapı böylece.Doğuyordu kutlu gün...

(5 - 6 Mayıs 2005) - 'Gençler İçin Denemeler' Dosyasından.

Naime Erlaçin

Page 494: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Yağmuru İnlemek...

şarkılara yazıldı ayrılıkunutamadığımız şarkılarasoğuk bir hazan buğusundaaşk ıslatan yağmurlara

notalarda dolaşırken elleryüreğime iniyor yağmurkoynunda sevda tutuşturan nağmeleryağmuru dinletiyor

yeşilden sarıya düşen yaprağatüm tonları resmedipaşkı yazıyorumbulutları anlatıyorumher bir damlaya

aşk yağıyor yüreğimegönlüm yağmuru inliyor

(30 Ekim 2003)

Naime Erlaçin

Page 495: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Yalnızca Biri...

yalnızca biri vardı anlayansözün esrarınıkavrayan

öylesine gizlerdim kendimifark edilmezdi izlerim

siyaha dönüşürdüm ışığın koynundabendim karanlıkta gölgesini saklayankanla yazılmışöksüz bir şiirle dönerken köşeleripusulara takıldığı kuytudaçığlıklar atan

ağulu bir şerbettigurbete yataklık eden yangınah bilseydiniz ne sıcaktı bu yürek!düşlerin gözbebeği gökyüzü kadarkocaman

gide gide bitmezdi yollarkâh kırılırkâh küser ağlargelincik tozunda bir gezgin olur ovadadizelere düşerdim sararmış bozkırımda

yalnızca biri vardımavi boncuk borçlandığımsinsi tuzağında yabancılaşmanınkendini terk edip de bana yaklaşangölgem olanben olan

gerisi yalan!

(14 Nisan 2004)

Naime Erlaçin

Page 496: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Yalnızlık Kapısı...

içeriye dönen ey!

yalnızlığı paylaşırızaynı kapıda

aşk sırtımızda çıbanşiirdefin alanısöz meleklerinin

bir dizi intihardan sıyrılmakdönüşmek anlamlı bir intiharaölümcül direnişaynı kapıda

önü güzarkası ıssız arazi

dışarıya susmanın bu fasıldakimsesizliğini anlatırızmahmur güllersolar da dudağımızda

son müntehirin dilinde sızlayankülle noktalanırerken eskitilmişliği hayatınölmeyi öğreniriz fütursuzca

cetvel keskineller kelepçeliaynı kapıda

(4 Ekim 2005)

('ŞİKÂYETNAME' - Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 44)

Naime Erlaçin

Page 497: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Yankı...

gözlerdeki boşluğu yürüyenhiç kimseyekpare çıkamaz oradan

ilk göze firar edersonlanışı aşkın

o varsagülümser dağaldığı sesverdiğiyle aynı

adı: yankı

yabandır aşközge ben'in ilkelien vahşi hali insanoğlunun

ilk yankıda yitirildiği dipsiz boşluğun

(1 Ağustos 2004)

Naime Erlaçin

Page 498: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Yanlış...

konuş ayna!

nedir bir adım ötesikuşkuları yok edentam teslimiyetin

özgüvenşımarıklıkya daağır bir karşı sadakat mi

kolay değil vermekalmaksa zorverilenin taşınmasıçok daha zor

kimi zamankendini yakar yükkülleriyle birlikte

geri dönüşümsüz bir yanlış gibi

(22 Eylül 2003)

Naime Erlaçin

Page 499: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Yapayalnızlık...

sizi yalnızlığa bırakıyorumdurmayınkuşanın tüm silahlarıhırs deyin adınagurur deyinisterseniz onur ya da bilgelikkendinizle bırakıyorum siziyapayalnızlığınızla

sürdürün içinizdeki kör savaşlarıbüyüyüngelişinserpilinsığmayın sakın yere göğe!benzerlerinizi yaratın hemenâleme hükmetmeye koşunduvarlarla konuşunve yapayalnızlığınızla

insan arıyorumdoğru söz ve insaniyet

bıkar sonundakendi sesini duymaktan kişi

sevgi adına utançdostluk adına hicapla yüreğimdeseçilmiş bir yalnızlıktayapayalnızlıktan kaçıyorum

bildiğim bir şey var ama bilmediğinizsevgiyi yalnızlıklar bile öldüremez!

(5 Ağustos 2003)

Naime Erlaçin

Page 500: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Yara Tuz Ve...

sorgulamış birisi insanoğlunuyaşı benim sorgulama yaşımdan küçükama iyi etmiş aferin!ömrünü böylece tüketir gider

bu da başlı başına bir iş doğrusu

teraziye vurmuşlar “adam gibi adam”la“kadın gibi kadın”ıkadın erkek ne fark ederağır çeken acı çekmiş

dünyaya küserek geçti hayatsessiz gidişleri iyi bilirimsakın ola bakmayasın arkanaparçaların yollara dökülür toplayamazsıniyi biliriminine çekilip tek başına kabuk tutmayıyara tuz ve benbir arada

ne demiş Nâzımsanatı yok mu etmişlerne etmişlerse iyi etmişlerdir mutlakaonlar iyisini bilirler!

aynı hikâye bu, tarihi eskimişeşim dostum arkadaşım birisitoplu cinayet diyor adınahepimizi katarak bu zalim oyuna

ne fark eder ki diyor:ha Nâzım’ın oradaha Sıvas’taha burada

çalsın sazlar, vursun davullarhayata sıfır basarken utanmayanlarotel yangınlarına kibrit çakanlarkeyfinize bakın siz!“adam yiyen koca devler”kaf dağının ardındayara tuz ve onlarbir arada

bir dağ da yok ki ustamgidip vurayım bu dertli başımı!

(27 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 501: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Yaralı Kentler ve Ceviz...

ey koca ceviz ağacı!çoktandır hasretim gölgene

hışırtına kulak vermemişimbaşımı dayamamışım göğsünedertleşmemişim seninle

dolaştım dünya âlemgörmedim sen gibisin heyhat!ana kucağımdın, doğurganımtoprağımgökyüzümaşımaşkım

ne oyuncu çocuktum hatırlaarmağandı yaprağın pembe yüreğimerüzgâra saldığınher bir nefeste

hazır ol koca ceviz geliyorum

serinliğinde dinlensem birazyaslansam gövdene uyusamköklerine sokulsam sonra

bu da memleket özlemihasretin bir tür tarifi işte

unuttum sandığın o yer var ya haniAkdeniz sıcağı kentimözlüyorumön bahçede dikildim de sessizcegölgende boynu bükük düşlüyorum

kıydılar mı yoksa sana dasoydular mı ruhunu çırılçıplakağır yaralı tüm masal kentleri gibi

sus!konuşmasan da olur...

(05 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 502: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Yaşam ve Ölüm Uymacıları! ...

(Lübnan Saldırısı sırasında)

50 derecede kış!

Ölüme de yaşam kadar yakın durmak gerektiğini düşünmüşümdür hep. Ölüm zamanlakabullenilebiliyor ama kanıksamayı ve vurdumduymazlığı anlayamıyorum bir türlü.Ölümü renkli camlardan bir Hollywood yapımı gibi izleyip sonra da hiç bir şeyyokmuşçasına 'hayattan keyif almayı' anlayamıyorum. Baudrillard 'ın 'hipergerçek'i buolsa gerek... Telefonları açmak istemiyorum artık; posta kutularını da... İnsanoğlu birtuhaf olmuş. Sınırlı sayıda sözcükle konuştukları yetmezmiş gibi sınırlı sayıda düşünce,sınırlı sayıda duyguyla yaşıyorlar. İlk duyduğum cümle 'tatile gitmediniz mi? ' sorusu.

Gitmedim lanet olsun!Yanı başımda masum siviller ve bebekler ölüyor, anlamıyor musun?

İçim kaldırmıyor, havuza bile gidemiyorum. Yeni aldığı evin dekorasyonundan söz edenimi ararsınız; köpeğini denize sokarken yaşadığı mutluluğu anlatanı mı? Oysa dörtayaklı dostlarımız için hayatını verecek kadar seven biriyim onları, ama sırası değilşimdi. Havuz başında yediği balığı dillendiren, mangalda et, yanında rakı hayallerikuranları mı; alışveriş şehvetiyle kendini ve çağını yitirenleri, her şey yolundaymış gibiokumam ve değerlendirmem için aşk şiirleri gönderenleri mi, hangisini saysam ki?

Bu ölümler sıradan değil, anlasana!

Planlanmış katliam, duyumsamayı unutmamış olanların yaşam sevincini çalıyor. Olanbiten budur işte! Ekranlar ise ölümün kanı donduran soluk yüzü kadar soğuk. Oysakiiçine girdiğimde kokusunu duyabiliyorum. İnlemeleri, çığlıkları, o derin acıyı, 45–50derecelik sıcaklıktaki açlığı, ilaçsızlığı, giderek bir istatistiğe dönüşen ölüm raporlarınıngerçek yüzünü; kalplerimize kocaman bir 'neden? ' sorusu bırakan dipsiz çaresizlik veisyanı…

İmha eden, yok edendir ölüm. Ve acıyı durduran… Hâlbuki ölüm bu coğrafyada acıyıçoğaltıyor. Katlıyor, büyütüyor, öyle ki kıyılarıma vuruyor dalgaları.

'Öncelikler'le 'incelikler'in değerini kavrayamayan insanoğlu ey, teknem sallanıyoranlasana!

Günün dertlerine hiç de denk düşmeyen; dahası, şu sıra 'baş kadın' olan ben'imle hiçuyuşmayan abuk sabuk bir konuda yazı istiyor bir dergi. Yok canım! O kadar ucuzmuyuz? Aslında yazabilirim. Kafama koyduğum her şeyi yazabilirim fakat istemiyorum.İnsancıl sorumluluğum dik durmamı ve bu duyarsızlığa başkaldırmamı emrediyor. Şusıra Ortadoğu üzerine yazıyorum. İsteyen alır basar; istemeyenle ise hiç işim olmaz.Gazeteleri, köşe yazılarını, tüm kanallardaki haber saatlerini izliyorum. 'Ivır-zıvır vegündeme getirilmeyecek konularda birbiri ardına dakikalarca süren oturumlardüzenleyen programcılar nereye gittiler? ' diye soruyorum kendime. Yanıtbulamıyorum. Belki de tatildedirler! Böylece onlar da önceliklerini yitiriyor.

İngiltere ve Londra üzerinden ABD’ye uçmak üzere olanlar dün çok korktular, çünkügerçekleşmesini asla arzulamayacağımız olası bir El Kaide saldırısı ile korkutuldular.Çünkü üstlerine Batılı bir paranoya, post-modern bir dehşet duygusu salındı. Dondular.Sırada bekleyen yolcuların yüz ifadelerini dikkatle izledim. Koyun sürüsü gibiydiler.Parfümleri, sıvı ilaçları ve hatta su şişeleri ellerinden alınırken en ufak bir tepki

Page 503: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

gösterene rastlamadım. Oysa üzerlerine sıcak kahve suyu döküldüğünde bile tazminatalmak için mahkeme kapılarını aşındıran insanlardı bunlar. Neden böyle suskundular?Ruhları da davranışları gibi güdülüyordu da ondan! Ortadoğu için kaygılandıklarını dagörmedim. İçlerindeki 'bukalemun' böyle buyuruyordu çünkü. Otorite karşısında boyuneğmeye, sorgulamamaya ve yalnızca kendilerini düşünmeye alışmışlardı. 'Kırmızıçizgi'yigeçmemeye gayret eden, tarih bilincinden yoksun, geleceğe dair zerre kadarsorumluluk taşımayan konformistlere (uymacı) dönüşmüşlerdi. Lübnan’da 30 günübulan şiddet, acımasızlık, onca haksızlık, yüzlerce ölü ve binlerce yaralı; BirleşmişMilletlerin iktidarsızlığı, ibret olsun diye tarihe kanla kazınacak olan beceriksizlik;Akdeniz’e sızıp doğa katliamına da neden olan tonlarca petrol; geleceğimizin dünyaçapında giderek kararıyor olması umurlarında bile değildi. Yepyeni bir maske takınarakhortlayan çağcıl ve küresel bir faşizmin dayanılmaz tehdidi altında olduğumuzuönemsemiyor, utanç duymuyorlardı. Ne yazık ki bazı değerleri unutmuşlardı.

İnsanlığın son duası okunuyordu uyandığımda, çünkü bu gezegeni yönetenler(!) 'İslamiFaşizm'den söz ediyordu o sıra. İnsanlıktan başka hiçbir ölçütü, özellikle dinselayırımcılığı kıstas almayan benim gibi birini bile çıldırttı bu söylem. Üste çıkmayı nasılda beceriyorlardı!

Altmışlı yaşlardayım. Ve sabahın er saatlerinde, bedeli ne olursa olsun, asla bir 'yaşamve ölüm uymacısı' olmayacağıma dair bir kez daha yemin ettim. Bir belge düşürdümkişisel defterime…

Aksi halde kendimle yaşayamazdım.Ve beni büyüten bunca acıyla!

(11 Ağustos 2006) - 'Gençler İçin Denemeler' Dosyasından

Naime Erlaçin

Page 504: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Yaşamak Yok! ...

teninde güller açan düşler eykanayan güze verdim siziiçimde sancılar büyüdükara bir delikte

gücünü günbatımından alan hevessüzüldü zamanın imbiğindendeştim yüreğimifışkıran şıvgınlar gördüm

kimliğimsürek avında acemi süvarilerindokunarak geçtiler yanımdanyüzüme vurdu ağrılı rengi uyanışınağırdı konuklar acılı düşüme

yolculuk ağırgünbatımı ağıruyanış ağır

tutundum kalbime var gücümleve ne varsa yanında ışık saçanaşktı beni sil baştan yaratan

hayata dair her şeyölüme dâhilaşk yoksa eğer

(12 Eylül 2003)

Naime Erlaçin

Page 505: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Yeni Dünya Düzeni...Novus Ordo Seclorum...

- Uzar gider bu şiir....Nefes aldıkça serpilen çocuklar gibi!

Whitman’ın* kuzu postunda kükreyen kurttakdis ediyor sübyan ağıtlarınıpost-modern çağınyalancı mezelerle donatılmışişkence zanlısı sofralarındabin izzetle ağırlanıyor

doğrulanıyor Huntington savaşları**

karşıtını şehvetle sağıyor“novus ordo seclorum”***zamansız kederler çatıyorgüvensizliğimde yapay teoriler,kulpu çatlak küp gibi devrilirkenkalesi kadim uygarlıklarfarkındalığım ağlıyor

ağlıyor insan yanım

geleceğe kurulmuşadaletsiz bir masa bu!

yara derin kozmopolit yüreğim ah!iç benlerim çok uluslu şirketleri işaret ediyorboğuyor kalleşliği kahpe entrikanın

yırtılıyor suratlardökülüyor şiddete derin tesirlikan revan içinde ürkmüşeski bir dost yeryüzü şimdi

hangi dilimle gülümseyeceğim onahangi yangından kalmış dudaklarla

utanıyorum çocuk!

(*) Whitman: İlerleme, demokrasi ve geleceği yücelten şair…(**) Samuel P. Huntington: “Medeniyetler Çatışması” tezini ileri süren yazar.(***) ”Novus Ordo Seclorum”: “Yeni dünya düzeni - yeni seküler düzen” anlamında.

('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 72)

...................

'çocuklar acıları paylaşmaz demiştim omuz silkerekacılardır paylaşan çocuklarıgün geldi paylaşıldı acılarçocuklar paylaşıldı....'

Page 506: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

(İsmet Özel).............

'bana bir şeyler söylediniz, anlamadımbir cümle, iyi bir söz, gene anlamadımdoğrusu hiç anlamadım, siz ne demiştiniz?ben ne demiştim, ve çekip gitmiştim sonraöyle ya, niye hiç değişmedi bakışlarınız?BİTMEDİ DİYORUM, BİTMEDİ ŞAŞKINLIĞIMIZ....'(Edip Cansever)...........

'size bir şeyler söyledim, anlamadınızöyle ya, neden hiç değişmedi ahrazlığınızbitmedi diyorum:bitmedi şaşkınlığınız! '(Naime Erlaçin)...........

'kurtulmak için çırpındığım çocukluğuyeniden öğreniyorum çocuklardan şaşarak...'(Şükrü Erbaş).............

'sokaklarda güpegündüz düş kuruyor çocuklar...geleceklerini yazıyorlar kaldırımlara....'(Doğan Özcan).......

Ve benüşüyorum anne!(N.E.)

(11 Ağustos 2005)

Naime Erlaçin

Page 507: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Yerinde Duramayan Şair'in Duruşu...(Düz Yazı)

Şair duruşu diye bir şey var mı?Varsa nedir?Bu konuda fikir bildirmeye hakkımız var mı?Yetkinliğimizin sınırları nereye kadar uzanır?

Bu soruları yanıtlamak hiç de kolay değil, çünkü yukarıdaki soru cümlelerinin algılanışıkişiye göre değişir. Yanıtlar tamamen öznel olup şairin duruş kavramını nasıltanımladığı ile doğrudan ilgilidir. Birisi çıkıp, “Şair duruşu diye bir şey yoktur” dadiyebilir pekâlâ. Bu duruşun - eğer varsa - tarihsel süreç içerisindeki dönemselgerçekliklere ve akımlara göre değişim gösterdiğini iddia edebilir ya da “Edebiyatdünyasında şair olarak tanımlanmamış kişiler bu konuda görüş bildirmemeli” dediyebilir. Hal böyle olunca, “şair duruşu” ancak kişisel pencerelerden bakılarak;“olmazsa olmaz” sayılacak, en azından evrensel ölçekte kabul görme olasılığı yüksekbazı özellikler sıralanarak açıklanabilir.

Şair, her koşulda çağının tanıklığı işlevini üstlenmek, toplumları tutsak eden sorunlarınsözcüsü ve aktarıcısı olmak, ancak J.L. Borges'in de belirttiği gibi dar bir dönemdesıkışıp kalmayıp, tarihe ve geleceğe karşı da bir sorumluluk taşıyarak şiirlerini 'zamanayazmak' mecburiyetindedir. Hüseyin Ferhad benzer bir görüşü “geleceğe mektupyazmak” olarak vurgulamıştır. Öne çıkarılan bu özelliğe, mekânı yok etmeden mekânısınırsızlaştırmak boyutu da eklenebilir. Sorumluluk alanının genişliğinden dolayı şairsusmaz, susamaz. Tanıklık ettiği haksızlığı, sömürüyü, yanlışlığı kâğıda dökmek;muhalif ve hesap sorar duruşunu her koşulda sergilemek, bu duruşu sözüyle desomutlaştırmak ve aynı zamanda evrenselleştirmekle yükümlüdür. Yükümlülüğünüyerine getirirken, olup biten tüm olumsuzluklardan kendisini sorumlu hissedendir. Dahayaşanası bir dünya yaratmak amacıyla düş-kuran, düş-yazan biri olmasına rağmenkurgulanmış her şiirin altına gerçekleri ustalıkla gizlemeyi bilendir. Aynı zamanda hertür iktidara uzak duran bir öncüdür. Kalıpları kıran, kalıpları kuran, kültürü vedolayısıyla insanı dönüştüren; dönüştüremese bile, insanı eskisinden farklı düşünmeyeve duyumsamaya yönelten bir güçtür.

Şair esinlenebilir ama asla kopya çekmez. Biricikliğin ve özgünlüğün, kişisel“poetika”sını, şiirsel edasını, şairaneliğini oluşturmadaki rolünü kavramıştır. Üstelikhayata, aşka, insana ve karmaşaya dair inceliklere karşı fevkalade duyarlı; sıradan birgözün göremediği ayrıntıları sezebilen, bunları doğru algılayıp pervasızca dile getiren,kendisine dert edinen kişidir. Derdi olmayan şairin duruşu olamaz! “Kendisi” olamayanşairin de… Düşünmenin ve sorgulamanın değerini anlamış, yaşamında en az şiir kadarfelsefi düşünceye de yer vermiştir. Varoluşsal kaygıları, bitip tükenmez arayışları olan,bir filozof kadar felsefeyi önemseyen ama ondan daha mücadeleci biridir. Üstelikyarattığı eserlerde soyut felsefi düşünceyi şiirsel malzeme ile harmanlayıpsomutlaştırmayı amaç edinmiştir. Ancak unutmamak gerekir ki, şiir yalnızca felsefedeğildir; felsefenin de tek başına şiir olmadığı gibi… Ama toprakla çiçek kadaryakındırlar birbirlerine.

Şiirin soyunmadan yazılamayacağını erkenden fark etmiştir. Bu yüzden kendisi ile olanhesaplaşmasını, yüzleşmesini, aynasına soyunarak bakmayı şiir yolculuğu boyuncasürdürür. Öznel duruşmalara sıkça çıkmaktır bu… Masumiyetini, dürüstlüğünü korumayıamaç edinmiş ve olumsuz kişisel duygulardan arınmıştır. Örneğin alkışlanmayı ve okuraulaşmayı sever ama ortalıkta gereğinden fazla gözükmeyi sevmez. İmrenir ama kıskançdeğildir. Faydacı yaklaşımlara yabancıdır. Şiirden yarar beklemenin şair duruşundanödün vermek anlamına geldiğini öğrenmiştir. Gerçek bir şair, “şiirküre”yi beklentileringeçerli olduğu bir mekân olarak algılamaz. Tıpkı şairliğin atama ya da lütufla elde edilen

Page 508: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

bir unvan veya diplomalı-diplomasız kazanılan bir meslek olmadığını bildiği gibi… Bupayeye içinde saklı olan nefesin ancak doğru bir biçimde, estetik değerleri de dikkatealarak, uygun ve taze bir dille üflendiğinde, büyük emekler sarf etmek suretiyleulaşıldığını fark etmiştir. Diğer taraftan, yalnızlığı önceden seçmiş biri olup, yalnızlıklabarışık bir kişilik oluşturmayı başarmıştır. Gösteriş yapmanın, böbürlenmenin,medyatikleşmenin, şiirine zarar vereceğini bildiğinden susarak konuşmayı; diyeceği herne ise, şiiriyle söylemeyi yeğler. Kısacası şiir sanatını zanaatla karıştırmaz.

Söyleminde iç tutarlılık vardır. Neyi dert edinmişse, neyin savaşımını veriyorsa (insanlıkonuru, sınıf bilinci, insan hakları, çevre, doğa, varoluş sorunsalı, acı, hüzün, çocuksafiyeti, aşk, vs.) her sözünün bir önceki ve sonrasıyla örtüşüp bütünlük sağlamasınaözen gösterir. Değişime açıktır ama kendisini yadsımaz; öz beniyle çelişkiye düşmez.İnatçı, dirençli ve kararlıdır. Yılmaz, küsmez, şiire sırtını dönmez. Özverili ve Sisyphoskadar sabırlıdır. İlhan Berk’in de işaret ettiği gibi,“şiir cehennemi”ne bir kez dalanın birdaha çıkamayacağını, ruhuna şiir üflenen birinin şiirden kopamayacağını, ona bir ömürboyu bağlı kalacağını bilir. Yazmak şairin yazgısıdır, şiir ise kölelik ettiği bir mülkedönüşmüştür. Örneğin yaşı olgunlaştığında veya aşkı bittiğinde yazmamayı seçen birduruş şiire dâhil değildir. Buna olsa olsa geçici heves denir… Aşk, acı, sömürü, ölüm vebunun gibi temaları işlemek, bunlardan kaynaklanan her türlü içsel tepkiyi şiirineyansıtmak duruşunun bir parçasıdır. Acıyı içselleştiremeyen şair bireysel ve toplumsalsorunları dile getiremez. Bir yerde mutlaka tıkanır, çıkmaz sokaklarda kalır. Örneğinölüm onun için yeniden doğmakla eşanlamlıdır. Bu nedenle ölüm temasındanvazgeçemez. Şiirin yazılma sürecinde de simgesel anlamda ölümü göze alandır. Şiirâleminden ancak ölülerin sağ çıktığını bilir.

Duruşu sağlam bir şair acımasız eleştirilerde bulunmaz. Yol göstericidir. Yeri geldiğindeyardımcı olur, gerekirse görmezden gelir ama diğer bir şairi saldırgan, çokbilmiş ve serttavırlarla hırpalamaz. Eleştirisi daima olumlu, yapıcı, nazik; genel davranışı ise emeğesaygı doğrultusundadır ve bunu başaracak yeteneğe de sahiptir. İşi sözcüklerle iç içeyaşamak, sözcüklerden anlam üretmek olan birisi edebiyatta da “edeb”i en etkinbiçimde kullanmak, öfkesini ve öteki sert tepkilerini denetim altına alıp aklını, birikiminiön plana çıkarmak zorundadır. Böylesi bir duruşun özellikle genç yetenekler üzerindeileriye dönük oldukça yapıcı etkileri olacaktır. Özeleştirisinde, mümkün olduğu ölçüdetarafsız bir tavır sergilemesi, dışarıdan gelecek eleştirilere karşı da aynı olgunluğugöstermesi beklenir.

Ortada savunulacak, yani ayakta duran bir şiir olduğu sürece, bedeli ne olursa olsun,sözünün (şiirinin) arkasında durur. Sözünden kuşku duyandan şair olmaz! Aksi haldeşiiri bir gün kaçınılmaz olarak yıkılır. Dil ve estetik kaygıları büyük olan şair şiiriniyazar; sonuna kadar da savunur. Tersi söz konusuysa, diğer bir deyişle şiirinisavunamıyorsa eğer, inandırıcılığını da yitirir. Sözünün arkasında duramayan şairkalemi bırakmalıdır, çünkü şair aldatan-aldanan değil, uyandıran-hakikate açılankapıları aralayan kişidir… Geçtiği yollar ne denli tehlikeli olursa olsun dengesinikorumakla görevlidir. Bir bıçağın yalnızca keskin ağzı üzerinde duran biri değil aynızamanda o keskin çizgide yürümeyi bilendir. Kendisinin bir yolcu, şiirin ise sonsuzauzanan bir yolculuk olduğunun bilincindedir. Tevazu en temel özelliklerinden birtanesidir. Şiiri bildiğini onun okuru anlar ama şiiri bildiğini kendisi iddia ederse şairduruşunda bir eksiklik var demektir. Bu durumda yolcu artık öğrendiğine-bildiğinekanaat getirmiş olup yolun sonuna vardığını düşünüyordur ki şiir açısından sakıncalı biryaklaşımdır bu.

Şair, şiirsel metinler kadar şiir-dışı metinlere de odaklanmayı görev bilir. Kısacası,

Page 509: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

“şairin beslenme kaynağı okumaktır” denilebilir. Öğrenme tutkusunu, okuma coşkusunuasla yitirmemesi gerekir. Bu yüzden okumaya dair hedefleri sınırsızdır. Ve tuhaftır ki,okudukça hiçbir şey bilmediğini fark ederek daha çok okumaya yönelecektir. Sadeceesin perilerine güvenmeyip, şiirin ancak belirli bir birikim ve süzülmüş bilgiden sonrakendini göstereceğini, yetkin bir bilinçte filizleneceğini kavramıştır çünkü. Öğrenme vekeşfetme erdemine, derinliğe ve duruluğa ulaşmanın sırlarına varmaktır bu; aydınkimliğini bir bayrak gibi sallamaksızın, sessizce, bilgiçlikten uzak ama şiirin büyülüvadisinde esin perileriyle kol kola bir sürgün hayatı yaşamaktır. Ancak sırf bilgi, birikim,yetenek yetmez. Bunlar yalnızca şiir için gerekli altyapıyı hazırlayan araçlardır. Şiirinkendiliğinden geldiğini gözden kaçırmaması lazımdır. Şair, iklimi hazırlayan, zamanıgeldiğinde şiirin götürdüğü yere gözü kapalı giden; şiir ise, şairin içindeki “başkası”nı(Rimbaud- “Ben, bir başkasıdır.”) ortaya çıkarandır. Özetle nerede durduğu-duracağıhiç belli olmayan şair, şiirin karar verdiği bir buluşma noktasına koşan; onun kendiniyazdırmasını sabırla bekleyendir, çünkü bu âlemde seçici olan şair değil şiirdir. Şairiylebuluşamayan şiir ise yazılamaz.

Her ne kadar “görmek” bakmakla başlarsa da, farkındalık düzeyi bir hayli yüksek olanşair içselleştirdiği zenginlikler sayesinde farklı bakmak, görünmeyeni de görmek vegöstermek mecburiyetindedir. Dolayısıyla bilgelikten payını almış olması, bilgece birduruşa ve bakışa sahip olması şarttır. Demek ki şair duruşuna bilgelik yolunu aramak,“hikmet” sahibi olmak da dâhil… Ve bu duruş şiirin niteliğini belirler.

Şair için yukarıda anlatılanları gerçekleştirmek kolay mı, ya da bunları hayata geçirmekmümkün mü? Hem düş dünyasında dolaşacak, hem gerçekleri yazacak. Hem dik başlıve isyankâr, hem bilge olacak. Hem yalnızlığı seçecek, hem kalabalıkların dertleriniiçselleştirip dile getirecek. Doğasında saklı olan benci’liği ile birlikte yaşayacak veaykırılığını koruyacak ama aynı zamanda kişisel zaaflarından uzak durmayı bilecek. Birömür boyu çelişkiler arasında gidip gelecek; öte yandan da şiirin kapısını çalmasınısoğukkanlılık maskesi altına gizlediği yürek çarpıntıları ile bekleyecek…

Şairin işi zor, çok zor! Yukarıdaki soruların yanıtlarını bilmiyorum ancak benim kafamdacanlanan şair portresi ve duruşu böyle bir şey işte.

(HAYAL Dergisi, Temmuz-Ağustos-Eylül 2009, Sayı 30, “Şiir ve Şair Duruşu” dosyayazısı)

(Eklenme tarihi: 27 Ağustos 2009)

Naime Erlaçin

Page 510: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Yetmedi...

dünyayı yaktım dün geceönce okyanusları attım ateşesonra anakaraları tek tekateş tozunun mağrur yüzünde ağlayanzümrüdüanka’yı

yetmedi!

çiçek tozlarına bulanmış kitapları yaktımbuluttan çaldığımsevdaya yapışan telkâri anılarıgeride bıraktığım yıllarıgelecek olanlarıinsana dairbütün yalanları

yetmedi!

yıldızlarda tutuştu evrenesin perilerinin çığlıkları yuttu geceyikızıl bir âlemde can çekişen canımla ödeşirkenellerimi kaybettimgözlerimve dolunayı

yetmedi!

külleri unutmuşum...

(29 Şubat 2004)

Naime Erlaçin

Page 511: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Yol da Biter! ...

-ilk soluk alış....ve kum saati akar...

dik yamaçlarpatikalarsokak aralarından çıkılır yolaböylecekibrit çakılır yaşama

tutulur güneşkanımız donarağıda durur gurbete düşenkâh deniz kaplumbağası kadar yalnızyarası açık bir ceylan kimi zaman

ne dönemeç biter ne yokuşbıçak sırtı vedalarda gelir gider kışgönül ışıltısında delirip güller derleyerekbir bahçeden aşk bağına dalar insan

yürek kocaman!

tükeniyor şimdi yol, görüyorumçığlık çığlığa bağırıyor sezgilerimaslanağzı dolunay bulutlarda gizliyere indiriyorum gökyüzünü ve bulutları ve yıldızlarıyaban bir karanlık alıyorum üzerimegeçmiş zaman rüyalarından

son yürüyüş buson hüzünkulaklarım çınlıyorçalıyor çanlar

yol da biterveda zamanı!

(11 Ağustos 2003)

Naime Erlaçin

Page 512: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...YOL ve SONSUZLUK....Düz Yazı

(Şiir ve Resim İlişkisi)

Şair ressamlar, ressam şairler, şiir resimleyenler, resmi şiire dökenler sanat tarihiboyunca karşımıza çıkmışlardır. Oldukça eski bir gelenek olan ve çoğunlukla kutsalkitapların görsel anlatımına dönüşen metin resimleme, özellikle 19.YY’ da doruknoktasına ulaşmış ve 20.YY’da da devam etmiştir. (Örneğin Max Ernst – Paul Eluardortak çalışmaları.) Bu demektir ki ressamlarla şairler çağlar boyu birlikte çalışmışlarve ayrıca pek çok şair resimle, ressamlar şiirle ilgilenmiştir. Kısacası bu iki sanat dalınınbir tür kan akrabalığı vardır.

Şiir ve resim zıt kutuplar gibi birbirini tamamlar. Öyle iki âşıktır ki bunlar, biri huyludiğeri huysuz; tuhaf bir şekilde aralarında uyum sağlamayı becerip birbirlerindenkopamazlar. Zıtlıktan anlaşılmaz bir büyü doğar. Hayatın sırrı büyük olasılıkla bu şifredegizlidir, çünkü artı ve eksi kutuplar adeta bütünleşir ve kaynaşırlar. Bu yüzdenressamlarla şair ve hatta müzikçiler hep birbirine yakın durmuş, şairler şiirlerininresmedilmesinden hoşnut olmuşlardır. Pek çok örnekte ise şair ve ressam aynı kişidir.Onlar, kutuplar arasındaki dengeyi kendi içlerinde kurmayı başarabilmiş kişilerdir. Öyleki şiir ateşi yükseltirken, resim sağaltıcı olmuştur.

Konuya ilişkin birkaç örnek:

Michelangelo (XVI. YY) , heykeltıraş, ressam, mimar, şair.William Blake (1757 – 1827) kitap resimleyen bir şair/gravürcü.Marc Chagall (1887–1985) resimleriyle ünlenmesine rağmen Yiddiş, Rusça veFransızca dillerinde şiirler yazmıştır ki ressamı genelde “şair” olarak tanımlar.Şair Blaise Cendrars (1887 – 1961) , Guillaume Apollinaire (1880 – 1918) ile sıkıdosttur.Salvador Dali (1904 – 1989) ile yakın arkadaşlığını bildiğimiz Frederico Garcia Lorca(1898 –1936) , aynı zamanda ressam, piyanist ve bestecidir.Ressam Jack Butler Yeats (1871 – 1957) , şair/yazar William Butler Yeats’in (1865 –1939) kardeşi ve portre ressamı John Butler’ın (1839 – 1922) oğludure.e.Cummings (1894 – 1962) desen ve resim çalışmalarıyla tanınır.Victor Hugo ve Baudelaire de keza öyle…Tıpkı Tevfik Fikret, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Nâzım Hikmet, İlhan Berk, Oktay Rifat,Burhan Uygur, Metin Altıok, Cihat Burak, Metin Eloğlu, Abidin Dino, Turgay Gönenç,Muzaffer İlhan Erdost, Ömer Serdar, Necmi Zekâ, Komet ve burada sayamadığımızdiğerleri gibi… Beyaz perdede adeta resim yapan ve resim eğitimi de almış olan ünlüsinemacı Andrei Tarkovski (1932 – 1986) tanınmış Rus şairi Arseni Tarkovski’ninoğludur. (1907 – 1989) Filmlerinde (örn. Ayna’da) şiirsel metinler yer alır. Ve Andreişöyle der

'Şiir benim açımdan bir dünya görüşü, hakikatle olan ilişkimin özel bir biçimidir. Buaçıdan bakıldığında, şiir, insanlara bütün hayatı boyunca eşlik eden bir felsefedir'.

Yukarıda saydığım isimler sanat dallarının buluştuğu ortak bir arenada dans ediyorgibidirler. Çoğunda müzik de vardır.

***

Bu saptamalardan sonra, “şiir ve resim benim için nerede duruyor? ” diye sordumkendime. Onlarla ilişkim, ilintim nasıldı? Her ikisine de ömrümün yaklaşık yarım

Page 513: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

yüzyılını vermiştim. Aralarında müthiş bir çekim, yadsınamaz bir akrabalık bulunduğunubiliyordum. Resim, birebir olmasa da, şiirimin içine daima girmişti. Müzik ve matematikonları izliyordu. Üstelik hem şiir, hem de resim felsefi bir zorunluluktu. Hayata sıkıcatutunmanın, onu anlamanın, varolmanın nedenleriydi. Bunlardan vazgeçmek, düşünceve hayal dünyamın soluk alamaması demekti. Yine de böylesine birbirini tamamlayaniki sanat dalı bende farklı ruh halleri yaratıyordu. Şöyle ki, tuvalin başına geçtiğimanlarda daha huzurlu bir insan oluyor, beynimde canlandırdığım resmi önümdekiyüzeye aktarmak suretiyle giderek hafifliyordum. Doğum sancıları çekmiyordum, çünküresim kafamda zaten başlarken bitmiş oluyordu. Diğer bir deyişle resim doğuma hephazırdı. Dolayısıyla eskiz bile yapmaksızın hızla çalışıyordum. Resme kendiliğindenkoşan bendim. O, sıcak havada sunulan serin ve ferahlatıcı bir içecek gibiydi. Hazırdı,kucaklayıcı ve sevgi doluydu. Mutluluk kaynağıydı… Şiir ise evrenin farklı birboyutundan geliyordu. Çağıran kendisiydi. Ziyaret ya da programlama beklemiyor;olmadık zamanlarda, uygunlu-uygunsuz ortamlarda, gece gündüz demeden ortayaçıkıyor, kendini zorla yazdırıyor ve üstelik vedalaşmayı bilmiyordu. Bitse de ‘bittim’demiyordu hiç. Dosyalarda aylarca, hatta bazen bir-iki yıl beklediği oluyordu. Doğmasıiçin sanki acı vermesi gerekiyordu, ya da diğer acılarla buluşması… Dip dalgalarınıdepreştiriyor, böylece kâğıda döktüğüm her dize kendimden bir ayrılığı anlatıyordu.

Bir çalışmamda şöyle demiştim:

aç kulaklarını Nâzım!iyi dinlemutsuzluğun resmini yapıyorum giderayakAbidin’e söylemeyi sakın unutma!

meşum bir sessizlikte sevişen kelimeleriodun niyetine yaktığımsükûneti yitirmiş tımarhane aklımda...

(N.Erlaçin - ‘Adak Ağaçları Kızgın’dan – Şubat 2004)

Antik Yunan'ın tanınmış lirik şairi Simonides (MÖ. V. YY) “resim sanatı suskun bir şiirsanatı; şiir ise, konuşan bir resim sanatıdır.” derken pek de haksız değildi. Ayrıcaanımsamak istediği nesnelerin imgelerini hayalinde kurmaktan söz ediyordu. Şair deanımsayarak, hayal kurarak ve duyumsayarak yazmaz mıydı zaten? Resmi konuşturan,resmi imgelere dönüştüren kişi değil miydi? Bir anlamda, gerçeği kâğıtta damıtıpyeniden oluşturarak üstü kapalı, örtülü bir resim yapmaktaydı.***Şiir bir zorunluluktu ve kafa karıştırsa da ondan uzak durmak gerçekten olanaksızdı.Bununla beraber son dokunuşlarla huzura kavuşmak için sabırla beklemek gerekiyordu.Üstelik ahşaba benzer bir şeydi. Durdukça yaşıyor, yaşlandıkça güzelleşiyor, serpilipgelişiyordu. Belki de sırf bu yüzden, ‘kitaplı’ biri olma kararını ancak yıllar sonraverebildim… Resimde ışığı kullanıyordum, diğeri ise karanlıktan geliyordu. F. H.Dağlarca’nın “benim güvercinim / ancak karanlıkta uçar” dizelerinde de işaret ettiği gibi(Kitap-lık, Ocak 2007, “Mavi Yük” şiirinden) , şiirde karanlık elzemdi. Resimde ruhumuiyimserlik sarıyordu, diğerinde yoruluyordum. Birisi cömert, diğeri kıskançtı. Birinde,ona doğru koşarken yakalanırdım, diğerinde kaçarken… Resim, tüm suskunluğunarağmen, aydınlık bir yüzle çıkıyordu karşıma. Ruhumun ağırlığını alıp benigülümsetirken, şiir şaşırtıcı bir biçimde karanlığa çekiyor, ruh diplerindeki tortuyubulandırıyordu. Tortunun depreşmesi ise yepyeni acılar yüklenmek, kendimle yenidenbuluşmak ve yeniden vedalaşmak demekti. Yaşamdaki tüm acıları sağaltmak; hiç

Page 514: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

değilse onlara tanıklık etmek aşkına yeni acılara gark olmaktı. Böylece karanlıktadolaşırken sesin görünmez ışıltısına; karanlıkta saklı duran aydınlığa yakalanıyordum.Bir anlamda karanlık benim sesim oluyordu…

Şiir olmasa resim; resim olmasa şiir olur muydu, bilemiyorum. Belki de yaşamımdakiana öğelerden biri eksik kalırdı, çünkü onlar birbirlerinin izdüşümüydü. Ancakzamansızlığın rolü ikisinde de büyüktü. Kimi zaman kâğıtta ya da tuvalde, kimi zamanbir kalemin veya klavyenin ucunda çıkıverirlerdi karşıma. Çıkmak demeyelim de,taşmak diyelim buna. Aniden gelivermek suretiyle zamanı durduran, zamanı delen vezamanı belgeleyendi onlar. Ya da zamanın içinden ellerini uzatıp bana özel armağanlarsunan… “Şiirin görüntüsünü mü yapıyorum, yoksa görüntüyü sözcüklere midöküyorum” diye hiç sorgulamadım kendimi. Düşüncede konaklayan bir ‘gezgin’ in,yerine göre dil, yerine göre renk ve desenlerde mola vermesiydi bu süreç. Amahepsinden önemlisi yol ve yolculuktu beni çeken.

İki uğraş alanı da somuttan yola çıkıp soyuta varmanın; dağarcıkta birikenleri öznel birpotada eriterek, farklı bir boyuta ulaşmanın yollarıydı. Günlük yaşamın dışına taşarken,onun iç dünyada bıraktığı izlenimlerle bir ‘üst dil’ oluşturuyor; görünen (algılanan)gerçekten hareketle, simgesel nitelikte ‘ikincil’ bir sistem kurup, ‘görünmeyen’ amayorumlamaya açık başka bir gerçeğe ulaşıyorlardı. ‘Düz’ anlamdan başlayıp derin, farklıve çoğu kez de yapıtı kurgulayan kişinin kafasındaki ‘asıl’ anlama geçiyorlar ve ayrıcainsanın yaratılış gününden beri biriktirmiş olduğu kültürel varlığın vazgeçilmez birerparçası olarak hayatiyetlerini sürdürüyorlardı. Temelde gözlem (bakmayı ve görmeyibilmek) , okuma ve öğrenme merakı (arayış) , hayal kurma yeteneği, estetik bilinci vekültürel donanım, ‘yığma’ değil ama ‘süzülmüş’ bilgiden yararlanmak (Ahmet İnam:“Şiir, Şiir, Şiir”) , felsefi düşünce ve tuhaftır ama matematiksel tutkular yatıyordu.Örneğin resim yaparken aynı zamanda müzik dinliyor; notalarla fırçanın hareketleriarasında doğan ritmik ve matematiksel yapıdan yararlanıyor; şiir yazarken ise metin,renkler ve dilsel doku arasında bir bağ kuruyordum. Ana renkler dışında kalan tümdiğer renkleri sezgi gücü ile görebiliyordum. Kişisel kanaatime göre, her şiirin bir anarengi vardı. Resim varlığını şiire böyle yansıtıyordu. Beynimde bir resme dönüşüpdönüşmemesi pek de önemli değildi. O renk, bazen karşıtlarıyla, bazen de tamamlayıcırenklerle birleşerek bir bütünlüğe, bedene, saydamlığa, saflığa kavuşuyor, böylecebilincin kendi oluşturduğu nesne ile ilişkiye geçmesini sağlayan yapıyı (noema)oluşturuyor, algılama ufkumu genişletiyordu.

Aslında sanat dallarını birbirinden ayırmak veya birini diğeriyle karşılaştırmak sanatagenel bakışıma ters düşüyor. Hayata, insana, aşka, karmaşa ve kargaşaya dairsöyleyecek sözümüz ve onlarla ilgili bir derdimiz varsa eğer, bunu bir biçimde dilegetirirdik zaten. İlgi alanlarımız her ne ise, birbirleriyle etkileşim halinde bulunmalarıdoğaldı. Bu sayfalarda heykel ile mimarinin, tiyatroyla öykünün, dans ile şiirin, sinemaile resmin etkileşim serüvenini de konuşuyor olabilirdik. Ve sonuçta görürdük ki,insandan kaynaklanan, insanı ilgilendiren tüm sanatsal uğraş alanları birbirini yalnızcatamamlar. Kimi zaman iki eski dost sıcaklığında; kimi zaman sürekli didişmekte olanâşıklar gibi her buluşmadan bir şerare çıkararak… Bu yüzden ilgisiz herhangi birortamda karşımda bulduğum bitmemiş bir tuval veya bir masanın üzerinde açık duranherhangi bir şiir kitabı beni hiç şaşırtmamıştır. Çünkü sanat bütün mecralarda akmayıbeceriyor ve sonuçta insanın içindekileri – yere, zamana ve diğer koşullaraaldırmaksızın - bir biçimde dile getirebiliyordu.

Doğan, fışkıran ve taşan bir şeydi o. Yönlendirilmesi, yontulması, kısacası süzülüpdamıtılması, biçimlendirilmesi insanın yeteneğine, donanımına ve beceri gücüne

Page 515: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

kalmıştı. İnsanoğlu ölümün mutlakıyetini bilirdi elbette. İmbiğinden süzdüğü sanat iseonun ölüme meydan okuyuşuydu. Dışarıdaki dünyanın soğuk gerçeklerince çalınanözgürlükleri yeniden kazanma yoluydu. Havı dökülen yaşam halısını onarma; buyıpranmış dokuda gizli taze coşkuları keşfetme ve yapılan haksızlıklar karşısında insanadüşen borcu geri ödeme yöntemiydi. Yaşam ve ölüm sarmalında, yaraya merhem olanvazgeçilmez otacıydı. Ölürken yaşamayı, son nefeste bile tekrar doğmayı bildirendi…Ama hepsinden önemlisi, her birimizin – şair, ressam, şu bu değil – birer öğrenci vesürecin gerçek bir yol meselesi olduğunu kavramaktı. Serüvenin temel amacı,öğrendikçe ve yarattıkça henüz bilmediklerimizin ayırdına varmak, Baudelaire’ in desöylediği gibi, yalnızca “gitmek için gitmek”ti. Uzağa, uzağa, daima daha uzağa…Aslolan yola koyulmaktı. Her yolun bir rotası vardı ama sanat söz konusu olduğunda,‘mesafe’ içeren uzaklıktan farklı olarak, ‘uzak’ kavramı devreye girer ve yolun sonubilinmezdi. Bir yazısında şöyle diyordu Ayten Mutlu (“Oğuz Özdem Şiirinde ‘Uzak’…”,Ayrıntı, Şubat 2006. Sayı 44) :

“Uzak… sonsuzluk kavramının insan zihnindeki izdüşümüdür ve sanat bu izdüşümünrahminden doğmuştur.”

Sanatın yolu demek ki yürüyerek uzuyordu ve biz o yola perçinlenmiştik. Sesimiz,rengimiz, ışığımız, karanlığımız, acı ve sevinçlerimizle sanatın potasında harmanlanıyor,sonunu göremediğimiz bu yolda köpürüyorduk ancak. Velhâsıl ne şairdik, ne ressam.Bir yolun yolcusuyduk, o kadar.Yol ise sonsuzluk demekti.Sonsuz gibi içinden çıkılmaz ve sürekliliği olan…Sonsuz gibi, zamanın akışında herhangi bir kavşakta içine daldığımız, başlangıcı vesonu olmayan…

(HAYAL Dergisi, Ocak-Şubat-Mart 2009, Sayı 28, “Şair Ressamlar, Ressam Şairler”Dosya Yazısı)

Naime Erlaçin

Page 516: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Yol...

yılana terk ettim yaban sesimiyolum inişyol yokuş

yol taşa köletaş küle

kim yarattı acıyı ve aşkıtoplasın elmaları

-kurtlar bizim! -

ikiyle sevsin zamanıbiri beni çınlasınbiri sizi

sabra nişandır dayancın yolukoyaklara meydan okur içimdeki Mârdağ kişnerse gül sevinciküserse değişir zar

(25 Aralık 2007)

6. Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 85

Naime Erlaçin

Page 517: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Yolcu...

efkârın gergefinde dokunur nakışlarbillurlaşır sözsuyun yorgun teninde

“gönle ulaşmanın tarihidir insanınki”der feylesof*hınzırca gülümserbir dağ ateşi yakar gözlerine

satırlarda buluşulur sonrahayal âleminde dolaşılırdüşler kurulur gönül eri olmak üzrebütünleşir ruh ve akıldurulur nöbetlere

-aşk düşünüpölüm konuşmaktan gelmişne geldiyse başına!

...böyle hikâye eder serüvenini...

kendine özgü bir sestir arananözgür ve özgül olankalıplara dökeriz bedenlerimizisil baştan libaslar biçeriz

o bir garipbir dervişben çilekeş yoldaşaçarız evrenin ‘la’ sesine penceremizi

tutunur kenara dolgun başaklardökülür dizeye nakışmistik bir rüzgâr eser buralardasessizliğe bürünür yol ansızınkokusundan tanınır yolcuyel sürükler

yol sürer izimizi...

(*) Ahmet İnam

(28 Haziran 2004)

Naime Erlaçin

Page 518: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Yolculuk...

........................“aşı tatilinde bir orman

.........................rüyaya düşüyordu ağaçlarına konan kuşlar”*.

yeniden yaratmak için biziormanı aşıladılar önce

kuşları avutma mevsimindeağırlığından ürkmüş bir yemin gibikisvelerini bıraktılar ağaç diplerine

suç gidende birazbiraz ormanı bilmeyende

yok ki acının bir Kaf dağıçekilsin ardına

“rüyaya düştü kuşlar” ve dağ!köpürüyor sesimizbudanıyor hayatböyle perçinleniyoruz yolculuğa

(*) Özge Dirik

(28 Ağustos 2008)

Naime Erlaçin

Page 519: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Yorgunluk...

boşluğa terk edilmiş bir nida artık sesimsavunmasız kaldı savunma kalkanlarımsonsuza açılan son kapıdanhiç gelmemiş gibi süzülmek son arzum

hiç selam durmamış gibi söze

toparlanmak anlamsızharf öldühece dağınıkyerebatan gibi bir şey oldu sözuğraşlarkanamalarter akıtmalarkumlara saçıldılar

yakılacak kaç darağacı kaldı daha

ah emekson reddin olsun buson inkârın

affet beniyorgunum

(1 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 520: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Yörük Karası...

ürkek asmaya inatkaçakçı yuvalardatoygarın aradığıdır bilinmeyen

“ölüm bir tohum muydu acaba? ”*

hangi yolculukkendini yaratmadı sade bir yürüyüştenbağ sormadı aslını üzüm özünden

serçenin savurduğu imgeyidöşerken sözeipeğinişerbetinde bulur Yörük karası

mahsul kekredir Likurga’dabağbozumu güzölüm toprağa yakın

(*) Ülkü Tamer

(20 Mayıs 2008)('ZERENZE-Likurga Susları', Hayal Yay. Haziran 2009, Sayfa 28)

Naime Erlaçin

Page 521: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Yurtsuz...

anlama beniderin bir unutkanlık say

geçer giderim bu kentten öyleuğramışımdır belki çok eskiden

yarın yok!kimse konaklamayacak burada:insan yanımla anımsa beniahraz dilimden oku bir yurtsuzunhecesizliğini

beni unutayrılık diye bildir ırmaklarına

(9 Aralık 2005)

Naime Erlaçin

Page 522: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Zakkumlar...

zakkum çiçekleri açar tedirgin saatlereesnemeleri yitirir uykuacıya sağılır ağuda eriyen anbırakılır ilk ünlem akşam alacasına

sorgulanır hayat

kaç kıratlık elmastır fikrin özüki nur saçar ruha pare pareörtüsünü yayar yalnızlıkaşina sıcaklığını geceye

gece yekpare!

kısılıp kalmaz şiir sevdalısı yürekkalem ucunda bir maytap tutuşurgeceye sorulur sonrayazgının öncesinde bilenerek kuytuda

önyargısız bakılsaydı dünyayasevilirdi mutlaka zakkumlarsüzülürdü şerbetbelki sağalırdı menhus illet

uyanarak hayat artı düşlerin koynundaçıldıran akrebe yol verirdi kalpşen bir ölüm seçerdi meselâkurak iklimlerin bodur ağacında

tek kişilik sundurmasında efkârınmihenk taşı oluyor zakkum çiçeklerifikir efendisi Sokrat’a dokunuyorumnekes bir Akdeniz akşamının aşüfte kollarında

çıldırdı zakkumlarraks ediyorlaryanıyor göz kapaklarım

yürek yekpare!

(25 Mayıs 2004)

Naime Erlaçin

Page 523: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Zaman ve İnsan...

sevda yanığınasır yarığı yüreğinyaprak döküyor ey çocuk

soyunmadan giyinmez doğa!

kuru dallarda sakla özünüaskıya alınmış ruhun ve gövdenletoprak arasında sıkışsa da yaşamtomura vurduğunda dallarkorkma!barışırsın yine hayatla

ürkmedi hiçbir nadastan insanyaradılıştan bu yanadeğişmedi yasa

yerinde sayıyor görünse de candevingendirgebedir yeni uyanışlara

yegâne galibi zaman sürgit kavganınkorkutmasın yanıklarkorkutmasın yarıklarsıkıca tutun yüreğehiç durma zamanı yakala

bil ki kaçan zamandıryalnızca zaman

(23 Aralık 2003)

(*) Bir yıl daha gitti yaşamlarımızdan. Yenisinin hepimize hayırlar getirmesinidiliyorum. Bu vesile ile dostlara bir mesajım var. Uzun zamandır hasret kaldığımızsevgili kızımız bizlerle birlikte. İzninizle vaktimin çoğunu O’na ayırmak istiyorum.Önümüzdeki iki hafta boyunca “net”e sık giremeyeceğim için, mesaj ve mektuplarıyanıtlayamazsam eğer, beni şimdiden affedin lütfen. Hepinize kucak dolusu sevgiler veMUTLU YILLAR :)))))

Mutlu bir anne! ....

Naime Erlaçin

Page 524: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Zamansız...

“ölümden önceki tuzaktraji-kolik hayatımın tirajı komik öykülerisüs arıyor bir yanım intiharlarımacinayet süsü.” – Özge Dirik

iç konağında kopan kargışgözyaşı çıkartmakta kâğıtlarakopya çeker gibi hayattan

her cephede savaşher cephe tasalluttrajik bir cinayetakla

ölüm geçiyor bu patikadan

birini aldıbirini dahabirini daha

yokuşlarda büyüyen şiirve acıya tüneyen çığlıközge bir vedadırözürlerin sıralandığı zamana

(Aralık 2008, İstanbul)('ZERENZE-Likurga Susları', Hayal Yay. Haziran 2009, Sayfa 13)

Naime Erlaçin

Page 525: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Zifir...

siyaha teyellendin bir kezpalamarlar nafile!bilmez onlarişgalci bir duygunun sardoğan telaşını

denizin esvabı çakır

sıradan bir barçakorkar fiyakalı hayal kuşlarındanorada sınanır vurgunalaz bakırına değerkamaşır dudak gelinlik kızılından

sevdalılar mülkünde falaka var!

milat sancısı bufermanrüştün bindallısı

adı kötüye çıkar karanınalt güverte isyan

suya yorulur zifir kaygılar

(4 Mayıs 2006) - 6. Dekad

Naime Erlaçin

Page 526: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

...Ziller ve Somon...

hep ayrılıkhep acıölümü susmak yaşarkenkabadayı hüzünlerle hepbesili gamları mı yazar şair

bu denli sorumlu muyduktüm zamanlarda yeşerensancılı duygulardan?

gidelim!teneffüse çıkmak istiyorum artıkzil sesi duymaksıfırlamak kümülatif bilinci bir an olsunikili bireyselliğini kutsamak aşkın

uzağı yok saydırıyorşafak vakitlerinin hüzünlü güneşidelişmen bir haziran gecesindesuyun işveli kucağına bırakmak istiyorum gövdemi

bilmeyecekler yoksa hiçölü müdiri miyiz“Schrödinger’in Kedisi” misali

günün acılı tebessümünde hıçkıran ufuk kayıpgül bir özleyişe düşüyor yüzümün göçleriçalsın diyorum artık zillersuyun sesinde tütsülensin yaşamtrampetler vursun kalbimde haziran gülleriyle

bir somon gibi koşarım çağrınabulurum yönümüsenden gelen imleridoğuştan sen mahkûmubir doğa sevdalısı gibi

çalsın zillergidelim haydi

(20 Haziran – 1 Temmuz 2005)

Naime Erlaçin

Page 527: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

“Batı Bosna’da Ölmedi! ” (Lübnan Dosyası ve Türkiye - Düz Yazı)

I - 13 Ağustos 2006 Öncesi Değerlendirmeler:

Lübnan’da sivilleri de hedef alan acımasız bir savaş sürüyor. 26 Temmuz 2006'daRoma'da toplanan Lübnan Konferansı sonuçları incelendiğinde görülüyor ki yalnızcaendişeler dile getirilmiş ve ileriye dönük yardım önerilerinden başkaca bir çözümeulaşılamamıştır. Durumu 'cinayete yeşil ışık yakmak' olarak yorumlayan yine Batı'daçıkan bir gazetedir ('Liberation') , ki bazılarının aklıselimi halen koruduklarına dairolumlu bir işaret olarak algılanabilir. Uluslararası topluma yardım çağrısı yapanlar davar. Çağrıların tümünün yeterli ve samimi olup olmadığı ise tartışılabilir. Bir ülkeninbombalanmasına izin verilip, aynı zamanda oraya insani yardım malzemesigönderiliyorsa eğer, samimiyetten şüphe ederim ben! Buna rağmen itidalli davranıp,Batı’nın “homojen” bir bütün olmadığını göz ardı etmeyeceğim. Aksi halde tümdeğerlendirmelerin nirengi noktası “taraflılığa” sapacaktır.

Altyapısı tahrip edilmiş bir ülkenin maddi kayıplarını belirli bir oranda karşılayabilirsiniz.'İnsan kaybı ne olacak? ' diye soralım bir de. Ölenler geri gelmeyecek, burası kesin.Ama ağır darbe almış, kentleri bombalanmış, topraklarında veya tanımadıkları ülkelerdeaniden sığınmacı durumuna düşmüş; aile, ev, okul, iletişim araçları, enerji santralleri,hastane, iş ve işyerlerini yitirmiş bunca insan; hastalar, yaralılar, yaşlılar ve çocuklar neyapar, bundan sonra nasıl yaşar demiyor kimse. Bosna'da da dememişti. Sessizliğekarşı çıkan ve bugün Lübnan’da sürdürülen vahşet için ne söyleyeceklerini gerçektenmerak ettiğim; Bernard Henry Levi gibi Batı’lı entelektüeller o tarihte tüm güçleriyleBatı’nın Bosna’da öldüğünü haykırmışlardı.

Demek ki ölmemiş!

Elbette ölmedi ama Levi farklı bir şey söylemek istemişti aslında. Bu defa Batı,öldürmek için coğrafyamızın bir başka parçasını seçti. Hem de çağın en tehlikelisilahlarından biri olan, “akıllı bomba” da denilen lazer güdümlü GBU 28’lerle vurarak...Mükemmel bir soykırım silahı! Düştüğü yerdeki canlılara yaşama şansı bırakmayan;hücrelerdeki oksijeni yok edip masum siviller de dâhil olmak üzere tüm canlıları boğupölüme yollayan bir cinayet makinesi. Üstelik silah, ateşkes sağlayacağını söyleyen ABDtarafından üretilip İsrail’e satılıyor. Sonra soruyorum kendime: Nasıl bir dünyadayaşıyoruz? Bu bir insanlık suçu değil midir? Uydurma tarihi masallarla; soykırımiddialarıyla geçmişi deşmeyi iyi bilen Batı, günümüzde işlediği suçları neden hiçsorgulamıyor?

Bölgede yıllar boyu gerilim yaratan tarihsel sürece yerimizin darlığından ötürügiremesek de - ki derinlemesine irdelenmesi gerekir - Ortadoğu'nun zengin petrolyatakları itibariyle son derece cazip ve iştah kabartıcı bir değeri olduğunu sanırım artıksokaktaki çocuklar bile biliyor. ABD; Suudi Arabistan, Emirlikler, Mısır ve Irak üzerindetüm ağırlığını kullanabiliyor. Diğer ülkelerde egemenlik sağlamayı hedeflediğinde ise,geriye en yakın müttefiki olan İsrail'i kullanmak kalıyor. İsrail de ABD’yi kullanıyor…Birleşmiş Milletler Güvenlik Konsey kararları yok sayılıyor, durumu düzeltmeye yardımcıolacak yeni kararlar alınamıyor. Bu durumda Güvenlik Konseyi etkisiz bırakılıyor. BMtemsilcilerinin karargâhları ve yardım merkezleri vuruluyor. Bir anlamda örgüte gözdağıveriliyor. Üç hafta içinde sekiz yüz bin kişi, bombalanmış ve geçilmesi olanaksız halegelmiş yollarda kaçmaya zorlanıyor. Kadınlar ve çocuklar hedef alınarak bir ülkeningeleceği yok ediliyor. Göz göre göre Lübnan haritadan silinmeye çalışılıyor. ABDDışişleri Bakanı Condoleezza Rice, “Yeni bir Ortadoğu’nun zamanı geldi” diyebiliyor. Güçkonuşuyor artık! Diğer bir deyişle Ortadoğu’ya, Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlıtopraklarını paylaşmayı hedefleyen ve gizliliği bir yıl sonra Rusya tarafından açıklanmış

Page 528: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

olan Sykes-Picot Antlaşmasının (9 Mayıs 1916) 2000’li yıllarda bir yenisi sunulmakisteniyor. Ve hikâyenin en “ironik” yanı, aynı Ortadoğu’nun yakın tarihte OsmanlıDevletinden koparken Batı’ya güvenmiş olması!

Bölge gittikçe karışırken dünyanın dört bir yanından savaş yanlısı olduğu kadar savaşkarşıtı çığlıklar da yükseliyor. Tıpkı Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve diğerülkelerde olduğu gibi İsrail’de de savaş muhalifleri mevcut. (Hümanist ya da partizancabir tavır olup olmadığı ise tartışılabilir.) Öte yandan dünya üzerinde bazıları biliyorlarki, soykırıma uğramış olmak, bir millete soykırım yapma hakkı vermez! Savunmak hakama sivillere yönelik bir saldırı, hak değildir! Ne yazık ki böyle düşünen grupların sesigünden güne cinnete dönüşen gelişmeleri durdurmaya yetmiyor, çünkü bunlarınhareket noktası barışçıl. Başka bir deyişle, insani sorumluluk da taşıyarak vicdanlarınınsesini dinliyorlar. Oysaki barış arzulamayan ve çıkarlarını aklına takmış yönetimlerebarışı vaaz edemezsiniz. Saldırgan taraflar, “barış ve demokrasi” maskesi altındabölgeyi tarumar ediyorlar! ABD Başkanı Bush, 7 Ağustos 2006’da Crawford, Texas’tayaptığı halka sesleniş konuşmasında Ortadoğu’ya demokrasi getirmekten söz ediyor.İnsan ister istemez düşünüyor: “Ortadoğu, Irak ve Lübnan’dan mı ibaret? Körfezülkeleri çok mu demokratik ki onlara kimse dil uzatmıyor? ” Üstelik Başkan’ınkonuştuğu saatlerde Hula, Sayda, Sur, Nebatiye gibi kasabalar sürekli bombalanıyor.Hayrete düşmemek elde değil… Bir “süper güç”(!) dünyayı mutlaka yönetecekseeğer, bunun daha aklı başında, mantıken tutarlı ve zekice beyanlarda bulunan bir güçolmasını tercih ederdim doğrusu! Terörle savaşılıyorsa deklare edilmeli; uzun soluklubir plan uygulanıyorsa açıkça söylenmeli ama birtakım art niyetler “özgürlük vedemokrasi” kılıfı altına gizlenmemeli ki hikâyeyi tam olarak bilelim ve budala muamelesigörmediğimize inanalım.

Daha da önemlisi, her geçen gün Türk aydınının önünde gerçekten kaygı verici dosyalaraçılmaktadır. Günümüze dek ortak paydalarda asla buluşamamış gruplar arasında,terörist olarak tanımlananlar da dâhil olmak üzere, saldırı karşısında topluca var olmamücadelesi verdikleri için yepyeni ve tehlikeli ittifakların kurulma olasılığı oldukçayüksektir. Bundan üç yıl kadar önce, bölgede bir gün geçici de olsa zorunlu birŞii-Sünni dayanışması göreceğimizi yazdığımda aydın dostlarımız inanmamıştı. Irak’tamezhep çatışmaları halen tüm şiddetiyle sürüyor ancak Lübnan saldırısından sonrakiHamas-Hizbullah yakınlaşmasına ne demeli peki? El Kaide daha ne kadar sessizkalabilir? Veya sessiz kaldığı takdirde itibar kaybına uğramayacak mı? Bu demektir ki,“asimetrik tehdit” (terör) artık devletlerarası çatışmaların içinde yer alacak ve busüreçte bölgedeki üstün örgütlenme yeteneğinden dolayı en kazançlı çıkan grup yineHizbullah olacaktır. Sular durulduğunda, diğer bir deyişle ortak düşmanlahesaplaşmalar bittiğinde, mezhep ve iktidar kavgaları muhtemelen tekrarderinleşecektir. Kısacası şunu vurgulamak istiyorum: Sonuçta demokratik olan ileolmayan birbirine karışacak ve Büyük Ortadoğu (BOP) da denilen “köleleştirme”projesiyle 'vahşi batı' bölgede 'vahşi doğu'yu yaratacaktır. Olası böyle bir görünümünTürkiye aynasına nasıl yansıyacağını ise şimdiden tartışmaya açmak lazım:

İsrail bazı kaynaklarca “devlet terörü” olarak da nitelendirilen bu saldırı eyleminegirişirken ciddi bir direnişle karşılaşmayacağını, Ortadoğu’da hiçbir ülkenin – ki çoğubirer aşiret devletidir - kendi sınırları dışında savaş yapacak kudrete sahip olmadığınıçok iyi biliyordu. Nitekim ABD ile İsrail, ne Irak ne de Lübnan’da devlettenkaynaklanan, önemsenmeye değer bir “savunma mekanizması”, yani orduyla yüz yüzegelmedi. Demek ki sınırları içinde bile yeterince etkin değildir bu ülkeler. Bununlaberaber İsrail, bölgede doğan ciddi dayanışmayı ve dünya kamuoyu gözündeki hızlıprestij kaybını hesap edememişti. Tutarsız ve birbiriyle çelişen demeçlere getirilebilecek

Page 529: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

bir tür açıklama olabilir bu. Umulmadık bir direnişle karşılaşıldığı için ortaya çıkanşaşkınlığın belirtisi… İkincisi ise, coğrafyanın kasıtlı olarak karıştırılıyor ve sonuçlarınkatiyetle dikkate alınmıyor olması. O takdirde konuşmaların pek de önemi yoktur zaten.Neyin ne olduğunu ise zaman gösterecektir. Bununla beraber tüm olumsuzluklarakarşın dışarıdan aldığı desteğe bağlı olarak şimdilik üstünlüğü koruyan taraf İsrail’dir veböylece anlıyoruz ki bütün mesele gelip örgütlenmiş “kaba kuvvet”e dayanıyor.

Bugüne dek Batı’nın empoze etmeye çalıştığı “Ilımlı İslam” modeli çalışmadı; ilerisürülen tezler işe yaramadı. “O halde, çatışan ve bölünerek yönetilen bir İslam modelimi amaçlanıyor? ” diye düşünüyor insan. Durumu sadece İslam’ın Batı dünyası ile ya daBatı’nın İslam dünyası ile savaşı olarak değerlendirmek ciddi bir hata olur kanısındayım.Bu şekilde sunulduğu doğrudur ancak arkasında farklı amaçların bulunduğunu dikkatealmak gerekir. Tarihin bittiğini de söylemişlerdi (Fukuyama) . Şimdi yeniden miyazıyorlar? Üstelik giderek Batı’nın silah üretim ve teknoloji yenileme planlarını dadestekleyen bir tablo çıkıyor ortaya. Sonuçta çokuluslu şirketler silah üretecek vesatacaklar; işsizlik oranı ve enflasyonun yükseldiği ülke ekonomilerine bu yolla kazançkapıları açılacak; biz ise daha çok silahlanarak Batı’nın zenginliğine - yeraltıkaynaklarının ötesinde - fazladan bir katkıda bulunacağız… Muhtemelen Batı “iyipolis-kötü polis” rolünü oynamayı sürdürecek; saldırıya taraf olanlar bir gruba,olmayanlar ise diğer gruba silah ihraç edecek. Planın bir parçası da bu mudur? O haldeTürkiye nerede duracak? İki yönlü bu katliama tanıklık mı edecek; yanında veyakarşısında mı yer alacak? Kısıtlı kaynaklarını silahlanmaya ayırarak GBU 28 füzeleritaşıyan F-15’ler mi satın almak zorunda kalacak? Yoksa İsrail F-22’lerle donanırken,kullanılmış F-16’lar almaya devam mı edecek? Sınırların yenibaştan çizilmek istenildiğidünyamızda kendisine nasıl bir yer edinecek? Yanıtları bilmiyorum ama bu kargaşasırasında Türkiye’nin gerçekten büyük bir güç ve “lider ülke” olduğunununutulmamasını da yürekten diliyorum.

“Yangını durdurun, ateşkes sağlayın! ”, “Siviller ve çocuklar katlediliyor”, “BM BarışGücü derhal bölgeye girsin” - ki bu kuruluşun kimin kontrolünde olduğunu hepimizbiliyoruz- gibi sağduyulu kişilerin kalbinden geçen sözlerle, duygusal tespitlerle konuyusaptırmak istemiyorum. Duygularımız elbette ortaktır. Biz İsrail veya yeryüzününherhangi bir parçasındaki çocuklar ölüyor olsaydı da aynı tepkiyi gösterirdik. Çünküçocukların milliyeti olmaz! Onlar dünyanın malıdır... Ancak gelişmelerin arkasındaki“batı mantığını” veya “mantıksızlığını” analiz etmekte yarar olduğunu vurgulamakistiyorum. “Böl, bölüştür; gerekiyorsa cetvelle yapay sınırlar çiz; sonra da savaştır vekazan! Plana anaları ve çocukları katlederek bir ülkenin doğurganlığını da yok etmekdâhilse eğer, hiç durma uygula…” Gösterimden kalkmış eski bir filmi yeniden izlergibiyiz! Ve tabii resmin öteki yüzünde, Batı’ya kafa tutan İran’ın hedeflendiğinigörmezden gelmek ise ciddi bir saflık göstergesi olur. Batı, bölgedeki Şii ve dolayısıylaİran hâkimiyetinden ürküyor. Doğal kaynaklar üzerindeki denetimi yitirmektenkorkuyor. İran-Suriye ittifakından da… Dolayısıyla, bir sonraki adım pekâlâ Suriyeolabilir; İran da, Türkiye de… Belki ileriki bir tarihte yapılması planlanan büyüksaldırının ilk provası “akıllı bomba”larla, misket bombalarıyla Lübnan’dagerçekleştiriliyordur, kim bilebilir ki… Üstelik bölgedeki direnişçi gruplar saldırganlarıneline yeterince malzeme veriyor. Ateşkes çağrılarının yanıtsız kaldığını görünce, neolduğunu artık pek de kavrayamadığımız “master plan”a ek olarak, tüm bu kargaşanınarkasında İran’a verilmek istenen bir ders yatıyor olabilir mi diye düşünmedenedemiyor insan… “Kimin davası haklıdır? ” sorusu ise artık geçerliliğini yitirmiştir. Öleninsandır ve hangi taraftan olursa olsun daima haklıdır!

Hamas, Hizbullah ve İran’ı mahkûm etmeye çalışan yönetimler, özellikle Kana

Page 530: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

saldırısından sonra hiç ummadıkları bir biçimde, dünya kamuoyu vicdanlarındakendilerini sanık sandalyesine oturttular. Tüm olup bitene rağmen Batı yönetimleriduymuyor, görmüyor, konuşmuyor; “üç maymun”u oynuyorlar. Üstelik ağızlarınıaçtıklarında “İslamcı faşistler” den söz ediyorlar (10.08.2006 - Bush) ki gerilimitırmandıracak oldukça iddialı bir ifadedir bu. Böylesi bir zihniyet sürdükçe korkarımgidişatı buralarda kimse değiştiremez. Ancak ve ancak, ABD’de Evanjelik (Evangelist)Hıristiyanların; “şahin”lerin (“neocon” anlayışının) iktidardan uzaklaşması bir ölçüdeçözüme yardımcı olabilir. Sonuçta belki bir uzlaşma zemini hazırlanabilir. O güne dekise, Ortadoğu’da tufan gelir ve süpürür. Sonuçta sadece kuvvetli olan ayakta kalır.Nitekim öyle de oluyor… Neyse ki iletişim çağında yaşamanın hiç de küçümsenmeyecekbir yararı mevcut; güç dengelerinin orantısız olduğu adaletsiz bu savaşın görüntülerinininternetten birbiri ardına akması gibi... Akılları durduran vahşete; büyük bir insanlıksuçuna, sınırsız şiddete tanıklık ediyoruz. Şiddet ise şiddet doğuruyor. Dolayısıyladünya halklarının iki yönlü tepkileri de çıkıyor ortaya.

“İlkel toplumun maskları vardı; burjuva toplumunun aynaları; bizim isegörüntülerimiz…”

…diyordu Jean Baudrillard. İletişim araçlarıyla yaratılan; aslında gerçek olmayan bir'hipergerçek'ten söz ediyordu. Ne yazık ki bu kez, gerçeğin gözlerinin içine bakıyoruz!“Yeşil Kuşak” Projesi, Huntington ve Fukuyama tezleri yaşanan sürecin uzun süredirplanlanmakta olduğunun kesin birer kanıtıdır. Üzülerek ve eleştirerek söylüyorum;içinde yaşadığımız dönem renkli camlar karşısında magazin programları, sözde “RealityShow”lar ve “göbek atma” yarışmaları izleyerek geçirilecek bir dönem değildir. Türkinsanının düşünme vakti gelmiştir. Anlamsız ve incir çekirdeğini doldurmayantartışmalarla, eğlencelik programlarla zaman öldürme lüksümüz yok artık! Unutulmasınki Türkiye Cumhuriyeti fevkalade kötü koşullarda ve “hasta adam” denilen birenkazdan; ama aynı zamanda Büyük Osmanlı İmparatorluğu’nun kalıntılarından;yüzyıllardır DNA şifrelerimize kazınmış olan engin kültürümüzden yaratıldı. Yeryüzündebir örneği de mevcut değildir… Bu denli derinlere işlemiş unsurları hiçe saymak, güvenduymamak, çaresizliğe kapılmak benim anlayışıma sığmıyor. Hatalarımızı görüyor (hemde çok yakından izliyorum) , fakat umutsuzluğa kapılmıyorum. Üstelik ne geçmişmirasımızı reddediyor, ne de başarılarımızı azımsıyorum. Belki de tam bir Cumhuriyetkuşağı neferi olarak yetişmemdendir bu. Son yıllarda birtakım aydınlarımız her nedenseTürkiye'nin yerden bitme bir cumhuriyet olduğunu düşünmeye ve tartışmaya başladılar.Gençlere adeta aczi aşılıyorlar; mücadele güçlerini azaltıyorlar. Ben ve benim gibihissedenlerin canını acıtıyor bu durum. Oysaki kudretli olanı kimse yıkamaz, kimseparçalayamaz! Bu günlerde bizi zenginleştiren azınlıklar da dâhil olmak üzere hepbirlikte tek bir yumruk halinde tutunmanın; tutunma ötesinde kendi gücümüzün defarkına vararak onu sergileyebilmenin yollarını aramalıyız. “Yurtta sulh, cihanda sulh”demişti büyük önderimiz. Pek çok sorumlu kuruluşun ‘cihan’da sağlayamadığı barışı enazından içimizde tesis ederek güç kazanmalı ve aynı zamanda diğer ülkelerle barışıkorumalıyız ki, hiç de ‘kolay lokma’ olmayan bu ülkenin geleceği ile oynanmasın!

Karar alırken, Ortadoğu’da dökülen kana sağırlaşan; Malezya’daki İslam Konferansındada (İKÖ) görüldüğü gibi ABD ile kurdukları stratejik-ekonomik ilişkilerden dolayı üstdüzeyde katılım gerçekleştiremeyen (bölge mazlumlarının haklarını korumaktaVenezüella lideri Hugo Chavez kadar bile olamayan!) ve katliama duyarsız kalan Arapliderlerine ihtiyacımız yok. Ayrıca ne ABD’nin şu veya bu nedenle icazet vermesine; nede Avrupa Birliği’nin entrika dolu anlaşmalarına… Bu demek değildir ki, bölgedesürtüşme yayıldığı takdirde Türkiye “İran-Suriye” eksenine oturmalı. Kesinlikle hayır!Hangi taraftan olurlarsa olsunlar, Türkiye müttefiklerinin hatalarından uzak durmalı ve

Page 531: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

aynı zamanda elindeki kartları iyi değerlendirmelidir. Ekonomik, coğrafi ve politikaçıdan bakıldığında başka ülkelerin de kolay vazgeçemeyeceği en büyük projelerin tamkalbinde yer alıyor olduğumuzu unutmamalıyız. Yeni oluşan koşullara çabucak uyumsağlayan, yüksek işgücü potansiyeline sahip genç bir nüfusumuz; saldırı değil amasavunma amacıyla kullanabileceğimiz güçlü bir ordumuz mevcut. (Ordu deyipgeçmemeli. Kuveyt’in işgali sırasında, Irak’ta ve nihayet Lübnan saldırısında ordununne denli önemli olduğunu hepimiz gördük. Sağlam bir ordunuz yoksa eğer, boşluğudolduran, kimi zaman da dışarıdan beslenen güçler giriveriyor devreye.)Yukarıdakilere ilaveten, yetmiş iki milyonluk nüfusu ile Batı dünyasının görmezdengelemeyeceği devasa bir pazar ve yatırım alanı oluşturuyoruz. Aynı ölçüde, dışpiyasalarda deneyim sahibi olmuş girişimcilerimiz mevcut. Önlerine ne tür engellerdikilirse dikilsin, bu girişimciler dünyaya; özellikle de tarihsel mirasın capcanlı durduğuengin coğrafyaya açılmanın yollarını mutlaka bulacaklardır. Nitekim buluyorlar da…İnanıyorum ki Anadolu’yu daima sağduyusu yönlendirecek; yönetimsel zaaflar vedenetimsel açıklarımızı kapattığımız gün ise korkulacak bir şey kalmayacaktır.

Aslında bu konuda söylenecekler çok ve yapılması gereken analizler çeşitlidir. Örneğin,sorunun eğitim boyutu gibi… Vaktinizi almak istemiyorum ancak görüşlerime kısacadeğineceğim: Örneğin çocuklarımızı küreselleşme canavarının kollarından çekip alalım.Aynılaşmalarını ve öz kültürlerine yabancılaşmalarını önleyelim. Anlamsız ve de yararsız“show” kurbanlarına dönüşmelerine seyirci kalmayıp, çağın gelişmelerine tanıklıketmelerini, bilinçlenmelerini sağlayalım. Küresel iktidara ve tehlikelere karşı uyaralım,uyandıralım onları. Giderek büyüyen küresel tüketim toplumunda kendilerinitüketmelerine izin vermeyelim! Ahmet İnam’ın son kitabında oldukça çarpıcı bircümleyle karşılaştım: “Entelektüel otellerdir artık üniversiteler” diyordu (“YaşamlaYoğrulmuş Bilgi”, Say Yay. 2006, s.14) . Yerinde bir tespit yapıyordu İnam. O halde, hiçvakit yitirmeksizin okulları gerçek eğitim kurumlarına dönüştürelim. Çocukları ülkedekifikir ortamı yoksulluğundan kurtarıp eğitelim. Gözlerini dünyadaki gelişmeler açalım.Tıpkı Cumhuriyetin yokluk günlerinde Türk gençliğinin eğitildiği gibi…

Şimdilik yeraltı kaynakları ve onun perde arkasında dünyayı paylaşma kavgasıyapılıyor. Kavganın her zaman bir nedeni olmuştur. Daima da olacaktır. ÜstelikOrtadoğu kavga bolluğu açısından oldukça zengin ve 1947-48’den beri sürekli kanayanbir bölgedir. 1967 sonrası İsrail-Filistin, Irak-İran, Irak-Kuveyt, Irak-ABD, İran-ABDçatışmalarını hatırlayalım. Yakın bir gelecekte, son beş yıldır sıkça vurguladığım gibi,“su kavgaları” başlayacaktır. Ve unutulmasın ki Türkiye, tatlı ve tuzlu su kaynaklarıaçısından bölgenin en zengin, en ilgi çekici ülkesi. Sırf bu nedenden dolayı bile güçkazanmak ön koşuldur. Ya Batı’nın dayattığı “eğlenceyle uyuşturma veya korkutmaçağı”nı boyun eğerek kabullenecek ya da “bilinç çağı”nın sayfalarını açacağız. İnisiyatifiele almanın tek yolu ikincisidir! Kısacası, hangi yangının ortasında kalmış olursa olsuninsanımızı; yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle toprağımızı sahiplenelim diyorum.Hepsinden önemlisi, siyaseten güçlü duralım ve geleceğe dönük, uygulanabilirstratejiler üretelim. Çünkü Batı, Bosna’da ölmedi! Çeçenistan, Afganistan ve Irak’tada… Batı’nın “evrensel insan hakları koruyucu imajı” ve insanlığı ölmüş olabilir ama hırsıyerli yerinde duruyor. Dişleri ise halen çok keskin!

Geçtiğimiz yüzyılın toplumsal sınıflaşma şablonu giderek geçerliliğini yitirmiş olup,yerini belirli bir plan dâhilinde hayata geçirilen ülkelerarası sınıflaşma modelinebırakmıştır. Günümüzde hükmedenler, hükmetmeyi amaçladıkları ülkeleri bir altsınıftan sayıp zorla da olsa dize getirmeye çalışıyorlar. Hedeflerine ulaşmak için, bucoğrafyada da her türlü aracı meşru kılacak Makyavelist (“Machiavellian”) yöntemlerkullanmaktan çekinmeyeceklerdir, zira sorunun temelinde ABD ile müttefiki İsrail’in

Page 532: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Ortadoğu ve bölgenin uzantısında nüfuz sağlama çabaları olduğu apaçık görülüyor.Kişisel kanaatime göre taraflar uzlaşmaya da yanaşmayacaklardır. Batı’lı güçler enazından istediklerini elde edinceye veya çıkmaza girinceye kadar uzlaşmayıdüşünmeyeceklerdir. Belirli bir otoritenin güdümünde olan Birleşmiş MilletlerTeşkilatından medet ummak ise sadece safdillik olur. BM Güvenlik Konsey kararlarıçıkartılsa bile, büyük olasılıkla kesin çözüm kapıları açacak olan hayati maddelerengelleneceği için, göstermelik metinlerle durum “idare edilmeye” çalışılacak veyadirenişçi grupların asla kabul etmeyeceği koşullar ileri sürülecektir… “İkili sorunlarıüçüncü bir kuvvetin çözmeye çalıştığı böyle bir diplomasi örneği uzun vadede ne zamanbaşarılı oldu? ” diye soruyorum kendime ve olumlu bir yanıt alamıyorum. Çatışanülkeler arasında sürdürülmesi önkoşul olan ikili diplomatik temaslarda iyi niyet; asgaribir zeminde anlaşma ve uzlaşma arzusu egemen değilse eğer, çözüme yönelik tümgirişimler büyük bir hayal kırıklığı ile sonuçlanacaktır kanısındayım.

Olaya bir de şu açıdan bakalım: Bölgede barış gerçekten isteniyor mu? Teorik olarak,çatışmaların sürmesinin gerilimi yaratanların yararına olduğu gerçeği ağır basıyor. Sırfbu yüzden Washington D.C, Tel Aviv ve Londra ‘ateşkes’e sıcak bakmıyor ve başarmaolasılığı tehlikeye düşmedikçe de bakmayacak. Pratikte ise başka bir gerçekten sözedilebilir. İsrail “var olma” savaşı verdiği yıllar boyunca giderek sertleşerek Filistin halkıve Araplar üzerine gitmiş; sergilediği zulümle kendi düşmanlarını adeta kendisiyaratmıştır. Hamas ve Hizbullah böylece doğmuş tepki oluşumlarıdır ki şimdi İsrail’i butopraklardan silmeyi görev edinmiş gibi gözüküyorlar. Ama artık din ve mezhepkavgaları, uluslararası çıkarlar, Radikal İslami öğeler devreye girmiş ve taraflararasında çözüme ulaşması hayal olan kan davaları oluşmuştur. Vendetta’nın ise mantığıyoktur! İster sivil ister asker olsun, insancıl kaygıları da… Özellikle, kaynağınısömürgeci ve direnişçi militarizmden alan öç alma duygularının… Bu ortamda barışmasasına oturmak bile büyük cesaret ister ki geçmişte daha uygun şartlarda, ciddisayılabilecek yaklaşımlar denenmişti. Reddeden taraflar ektiklerini biçmekte ve ağırfaturayı bugün masum sivillere ödetmektedirler. Arap liderleri, rejimlerini veuluslararası ilişkilerini sarsmaktan korktukları için susuyor olabilirler ama Türkiyesorunu derinlemesine tahlil etmek ve kendisine yeni çıkış yolları aramakmecburiyetindedir!

Sakıncalı başka bir durumdan daha söz etmek istiyorum. Çatışmaların sakinleşip konumasaya getirildiği gün, “uluslararası barış-gücü” konuşlandırması da genel ve özelhatlarıyla kaçınılmaz olarak gündeme gelecektir. Şimdiden konuşulmaya başlandı bile.En büyük çekincem, söz konusu kördüğümün çözülme işinin Türk Silahlı Kuvvetleri’ne“ihale” edilmesidir ki bu iş Bosna, Somali veya Afganistan’a asker göndermeyebenzemez. Bölge fevkalade sıcak ve çok yakınımızda olup, geçmişten gelen tarihibağlar ve hassasiyetler dolayısıyla fazlaca aktif bir rol oynamanın ciddi sonuçlardoğuracağı gibi bir korkum var. Argümanları değerlendirirken bölge ülkelerinindemokratikleşme süreçlerini henüz tamamlamamış, kendi içlerinde bile esas konulardafikir birliğine varamamış olduğunu ve pek çoğunun aşiretler ve/veya dini liderlerceyönetildiğini dikkate almak gerekir. Dolayısıyla Lübnan’da konuşlanacak olan “güç”kimin yanında, kimin karşısında duracağını bilmeyecektir! Özellikle, BM’nin 1559 no.lukararı gereği Hizbullah’ı silahsızlandırma gibi bir görev üstlenecekse eğer, çatışmakaçınılmazdır. Türk Ordusuna İsrail veya başka birilerinin “jandarmalık” göreviyüklenilmek istenebilir ki, TSK’nin T.C. sınırları dışında kimsenin koruyucusu olmasıdüşünülemez! Mayınlı araziye gözü kapalı girmek gibi bir şey bu… Zemin tuzaklarladoludur demek istiyorum.

Page 533: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

II - 13 Ağustos 2006 (“Ateşkes”) Sonrası Değerlendirmeler:

Yukarıda bir yerde, 'Washington D.C, Tel Aviv ve Londra 'ateşkes'e sıcak bakmıyor vebaşarma olasılığı tehlikeye düşmedikçe de bakmayacak' demiştim. Ağustos ayıortasından itibaren neler oldu da İsrail ateşkes kararını kabul etti?

—Dünya kamuoyunda giderek yükselen oranda itibar yitimi…—Bölgedeki direnişçilerin düşünüldüğünden daha 'çetin ceviz' çıkması…—İsrail’in askeri ve sivil can kayıplarının artması sonucunda başta Olmert Kabinesiolmak üzere Başkan Bush ve Başbakan Blair'in iç kamuoylarında puan kaybediyorolmaları.—İngiltere ve ABD havayollarına yönelik tehditler ki, sürecin yalnızca insan kayıpları ilesınırlı kalmayıp, başta turizm ve taşımacılık sektörleri olmak üzere, ekonomik anlamdada dikkate değer zararlarla sonuçlanabileceği endişesi.—Savaşın sürmesi halinde, artmaya devam edecek olan petrol fiyatlarının dünyaekonomisini küresel düzeyde ve derinden sarsacağı gibi kaygılar.

Demek ki risk oranı yükseliyor ve İsrail bu işin altından kalkamıyor. Bir anlamdazorunlu bir ateşkestir bu! Kabulünün temelinde iyi niyet olsaydı eğer, kararıonayladıktan hemen sonra İsrail Gazze’yi bombalamazdı. Ne garip rastlantıdır ki,neredeyse birbiriyle çakışan tarihlerde, dedesi Osmanlılar tarafından idam edilmiş vekırk yıldır ülkemizi ziyarete gelmemiş olan Suudi Kralı Abdullah birdenbire ortayaçıkıyor ve Türkiye’de yatırım yapmaya karar veriyor. Suudi Arabistan’ın Batı dünyası ileolan ilişkilerini anlatmaya sanırım hiç gerek yok. Öte yandan Türkiye’nin Barış Gücü’ndeaktif bir görev alması bekleniyor. İşte tam burada benim kafam iyice karışıyor!

Savunma amaçlı ve sıradan bir sınır-ötesi harekât yapmasına izin verilmeyenTürkiye’ye, öyle veya böyle savaşın içine çekilerek, sadece İsrail’in jandarması olmanınötesinde Batı ile görüş ayrılığında bulunan öteki bölge ülkelerine karşı da jandarmalıkgörevi mi yüklenilmek isteniyor diye düşünüyorum. Özellikle de İran-ABDhesaplaşmasında aktif bir rol oynaması mı bekleniyor ülkemizden? Ne de olsa birtarihte Batı’lı bir yatırımcı-spekülatör tarafından (Soros) “en iyi ihraç maddemizinTürk Ordusu” olduğu söylenmişti. Öte yandan Türk medyasında bazı yorumcular Türkaskerinin Lübnan’a Hizbullah’ı korumak amacıyla gönderileceğini iddia ediyor. Demek kialgılamada bir bozukluk var. Alın size kargaşadan uzak durmak için bir neden daha!Türk halkına gelince, olayın arkasındaki mantığı henüz çözebilmiş değil... Kısacası, BarışGücü’nün kendisinden beklenen işlevi netleşmedikçe Türkiye olaya müdahil olmamalı vebu tür bir “ihale”den uzak durmalıdır. Peki, Türkiye’nin uzak durmasına göz yumulacakmı? Yoksa “Yeni bir Ortadoğu “ kurulurken “masa”dan dışlanmakla mı tehdit edilecek?Bugün sorun bir ölçüde de olsa çözümlendi diyelim; ileride pamuk ipliğine bağlı olandengeler sarsıldıkça, savaşın Suriye ve/veya İran’a sirayet etmesi halinde doğacakmülteci akınıyla baş etmek kolay olacak mı? Topraklarımız üs olarak kullanılmakistendiğinde, verecek kesin bir yanıtımız var mı? Çünkü biliyoruz ki, tek başına“ateşkes” bir anlam ifade etmez. Diplomatik çabaların sonuç vermesi, antlaşmalarınimzalanması ve tarafların bunları ihlal etmeksizin uygulaması bölge için her zamanriskler taşıyan bir süreç olmuştur.

—28 Ağustos 2006: Haber merkezleri T.C. Bakanlar Kurulu’nun 1071 sayılı BM kararıuyarınca Lübnan’da konuşlanacak olan Barış Gücü’ne katkıda bulunmaya karar verdiğinigeçiyor… TBMM, 5 Eylül günü konuyu oylamaya getiriyor.

Oylamanın “olumlu” yönde sonuçlanması, Türkiye’nin bundan böyle tarafsız ve aktif bir

Page 534: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

rol oynayamayacağı tehlikeli bir sürecin içine çekilmesi anlamına gelir. Ülkeyialternatifsizleştiren bir maceraya girmektir bu. Bölgedeki Türk gücünü azaltıp, İran’ıbölgenin yükselen gücü haline getirmek; iç politikayı talihsiz ve ekseninden oynamış birdış politika üzerine inşa etmek; Türk kamuoyu ve demokrasisini gerçek anlamdaküçümsemek; ülke çıkarlarını ticari bir hesaplaşma anlayışıyla değerlendirip,kamuoyunun yeterince bilgilendirilmediği bir kör dövüşüne bodoslama dalmakdemektir. Türkiye’yi bölgede nüfuz artırmak isteyen ülkelerin tetikçisi halinedönüştürüp o ülkelerin işgalci amaçlarına destek vermek veya Türk askerini o ülkelerinkurbanı haline getirip olası bir çapraz ateşin orta yerinde bırakmaktır. Meclis’tençıkartılamayan 1 Mart Tezkeresinin diyeti ödenmek istenirken, Türk halkınınbeklentilerini hiçe saymaktır!

III - Sonuç:

—5 Eylül 2006: Saat 21.00 sularında TBMM, AKP oylarının sayısal üstünlüğü ileLübnan’a asker göndermeye karar veriyor!

Konu Başbakan T. Erdoğan tarafından gündeme getirildiğinde, oldukça yadırgadığımız“risk” ve “menfaatler”den de söz edilmişti. Riskler hakkında epeyce konuşuldu amaiktidar partisi, süreç sonunda elde edilmesi umulan ülke çıkarlarından hiç söz etmedi.Argümanlar zayıftı ve muhalefet arzuladığı yanıtları alamadı. ”Atılan taş”ın “tutulankuş”a değip değmediğini elbette zaman gösterecektir. Gelişmelerin vardığı çizgidensonra bize ancak Lübnan’a insani yardım amacıyla(!) yollanacak olan askerimize şansdilemek düşer ki bu noktada üst düzey askeri kaynaklardan gelen yatıştırıcı mesajlarıda dikkate almak lazım. Her şeye rağmen tarihsel bu kesitteki gerçekleri gençlerimizeiyice anlatmalıyız ki kaderleri yakın bir gelecekte Ortadoğu’lu çocuklarınkinebenzemesin. Böyle durumlarda kınamak yetmez! Hem anlamaya, hem de anlatmayaçalışmak; bunu yaparken de mutlaka tartışmak lazım. Türkiye’nin önde gelen dünyadevletleri tarafından kurulan masada yer almasını elbette arzularız ama aynı zamandasorarız da: Hangi şartlarda, hangi zeminde, hangi amaçlarla?

Namık Kemal’in bir deyişini anımsatmak istiyorum: “Barika-i hakikat, müsademe-iefkârdan doğar.” Geçerli koşullar altında ise ciddi anlamda tartışmak farz olmuştur. Buhamur çok su kaldırır daha!

*****Not: Üç aylık bir dergide her an değişen “güncel”i yazmanın sakıncalarını elbettebiliyorum. Günlük gazetelerde bile yazı dolaşıma çıktığı anda güncelliğini yitirir.Bununla beraber, döneme ilişkin kişisel tespit ve görüşlerimi belgelemenin kendiaçımdan vazgeçilmez bir zorunluluk ve ayrıca tüm dergilerin de birer “belgelik”olduğuna inandığımı özellikle vurgulamak istiyorum.

Bu “belgelik”, bir kültür-sanat-edebiyat dergisi olsa dahi!

(Hayal Dergisi: Ekim-Kasım-Aralık 2006, Sayı 19)

(Eklenme Tarihi: 3 Şubat 2007)

Naime Erlaçin

Page 535: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…'Dava'…

…vaattir ıssızlığı gecenin…

bu obadanbir göçer süzülür:aşktan konuşana'kartal'acıya üryan

karşıtını ararsözün çaldığı saattedilde alegorik bir sancıgöğüne dalar satır aralarından

tende gizlidir yanıtlartinde sursudaki dikensorular

kadim günahlar tanık yazılırdirimden sayarlar insancıl ölümlerigök kubbe altında kekre bir ağıtgeçmişi sorgular

ah K a f k a!içe açılan her kapı “dava”her dava sır dolabı:lâmekân!

…hüzün dağından bir gezgin gelir…gelir de geçer bu obadan…

(18 Ağustos 2006) - borgesdefteri, Aralık 2006 arşivi

'6. DEKAD' - Hayal Yayınları, Ocak 2008, s.16

Naime Erlaçin

Page 536: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

… Asi…

yalınayaklığın sancısıve anlatamadıklarımızçigan bir tırmanış yalnızlık beleninde

yaşamak lazımmış!ölümü tanımakormanı bilmekiyiden iyiye

aşk kadar yakın durarakyaprağın koynunda ağaran takvime

kendiliğini unutupyüzümüze güler dağ dikenlerimıh olur çakılır ağrıyagüze meydan okuyan asi

her ânın işkencesikıyımı her anınkaradeliğe uzanan sonsuz kitap

içe dokunan nefesidir sesinzamanın kanırttığı bıçak

(16 Eylül 2008)

('ZERENZE - Likurga Susları', Hayal Yay. Haziran 2009, Sayfa 32)

Naime Erlaçin

Page 537: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…“Contradictio in Adjecto” *…

I.

el sallıyor içinizdeki hayaletuğurlama gibi bir şeykarşılama olmalıydı oysaki

bir de kuşdili deneseniz diyorumtürkçeniz ölmüştü hanireçete sunuyorum size anlayın!

kuduruk bu temayüldenarı suyunuza geçinçözümlensin yeniden diliniz

II.

yoktur devası üç bacaklı hayvanınsürgün avında yitirdiğiniz ayakiçimden koşan tren

sinsi bir öç tasarlıyorkafiyeli sözlerle kafiyesiz sevişmelergenleşiyor zamandurağan itişmeler uğultu yapıyor çoksesiniz siren

III.

handiyse hileli bir göçe çıkacak kuşlarfazlasıyla “de facto” bir durum var“contradictio in adjecto” bu lanet olsun!gına getiriyor afro-uzaylı masallar

anlamı kaçık bir şiirdenkendinize geçin vakit tükenmeden!

(30 Ağustos 2007)

Naime Erlaçin

Page 538: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…“Dokunulmazlık Beyanı”…

-Süha Tuğtepe için

ne büyüdü fidanlar doludizginne yolunu bulabilditohumu kucaklayan rüzgâr

bir zamanlarherkesindi gökyüzüesmer bir ölü şimdi

acının telvesini elerken defterdeheba edilen ağaçtan umuyor çareyipençesinde şiir taşıyan kuşlar

her çocuk uçurtmasını arıyorbüyümek dramatik fasılher yetişkinyaşamın eğretiliğine konuk

eskitilmiş bir ormanın müşterisidir artık‘dokunulmazlık beyanı’ ile doğan şairler...

(*) Eduardo Galeano

(24 Haziran 2009)

Naime Erlaçin

Page 539: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…“Es”…

el sallar resmin arkasındaki kızselamsız vedadan artakalan hıçkırık

renkleri harmanlayan bir mendil yüzükül beyazparmak uçları jilet kesiği

kıyı karmaşadeniz hırçınlimana vuran ceset buz kırıyorsudaki bıçağı sınıyor ahrazlığımız

dilini çoktan yuttu etobur saatlerses bilir de “es” bilmezsıkıştı çünkü mengenesindeuzayıp gider sınır dışına düşmekağdalı inlemeler “es” suretinde:ki kramptır kalbimize her biri

bunca tik tak sesine nasıl dayanılırbudur çözemediği bilmece!

(16 Aralık 2006) - TAKA Gazetesi, 3 Ağustos 2007 - 6. Dekad

Naime Erlaçin

Page 540: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…“Kayıp Dağ” Masalı…*

kendine özgü bir yürüyüştürtümceden anlama varmakbuluttan çağlayanadaldanormanı sarmalayan dağa

nehirler yükseğin çocuğutükenmez akışüstelik inişe meyyalayrılık kokusu ısmarlarzamana

toprağı yağmaladıkça sukoyaklar durdukça yerindedağ intihar eder koptuğunda özündenkaybolmaktır yazgısıbuluştuğunda kendisiyle

hangi sözcük anlatabilir bir dağ masalını?

(*) Ayşe Keskin

(26 Şubat 2009)('ZERENZE-Likurga Susları', Hayal Yay. Haziran 2009, Sayfa 24)

Naime Erlaçin

Page 541: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…“Mavi Oktav”*…

kum tanesi kendine gitti!

bilmiyor yolcuhangi bahar taşkınındankaldığını bu milinböyle bozguncu

mavi oktav defterindekuzgunla yarışıyor topal serçepusulası kayıpbatkın üstelikhançere kesif hıçkırıktetik duruyor arayış peşinde

salt kendine dokunuyor bu kıyıöte yaka pusarık bir haykırışaşk gibiokuma yazmaktan vareste

neden çabuk unutulur kıyıların kardeşliği?

uyan ey bileğitaşıuyan ey kalbim!kanatsız bir güvercindir kanayan harfsözkör isyan

ve fakatalfabesi var acının dilde saklanan!

(*) Kafka Defterleri

(11 Temmuz 2007) - 6. Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 21

Naime Erlaçin

Page 542: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…“Rehinli” Vize…

biz miydik sebebibakışınızda saklı duran acı suyun

boynunuz büküktü öyle

yalan söylemezdi hiçsomut bir fotoğraftı deliliniz

taflanlarınızı araladımağrınıza değdim ant içerkenkanayanla kanatandoğurtulan ve doğuran adına

sabır gişesinden alınmış“rehinli” bir vizeyle gittinizbiz gittik sonra:herkesin yeri belli şimdiacı mührünü vuruyor şafağa

(20 Mart 2007) - 6. Dekad

Naime Erlaçin

Page 543: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…”Alaca Gözlü Kurt”…

bir yere ait olmak gibidir buza demir atmakmerhametsiz sürgünlerle peşimizdeiktidarına sığınılır delidolu kızağınşahdamarımız / şiddetine kanayan acı gerçeksudur hayat / harf eylem…tutunuruz…

umudun kara yüzünde döllenir soğukta varoluşatmaca gagasına düşmüş acemi balığın kaçınılmaz ilklerive endazesi bozuk öykülerde sızlayan gizli düşler kadar basityazgısına şaşkınve sıradan…

…eskimo oluruz biraz….düşsel iglolar inşa ederiz kendimizebirinden diğerine gidip geldiğimiz

kahin sözünden kalmavahşi bir sıfat bağışlar kızılderili kadın:

“iyi ki” der“iyi ki alaca gözlü kurt…”

…soluğunda tüter adın! …

böyle çıkılır “rağmen”lerin koşu yolunabereketlenir aniden buzda yaşamakbüyülü bir imgedir ulu sözü

…şifre: kızak

beyaz sessizliğin tundra kapısındaacılı gözünde ergin ruh yanığınınavuçlarsın yaşamı tütsülenmiş etimiz gibititreyen gölgesine kızağınölesiye üşümüşlüğü düşeryüreğinde “ay” saklayan kadının

kurt uluryankısını fısıldar geceye buzul:“iyi ki varsın” der“iyi ki…..”

….çubuğunda tüter adın….

(25 Ekim – 15 Kasım 2005) – www.blogcu.com/nimo

Naime Erlaçin

Page 544: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Açık Deniz…

-Emin Akdamar’a

kim ki suya anlatır karmaşayırüzgâra seslenir gibikonuştuğu ile kalır

kendine dönen yaraiçini boşaltır usul usulserpiştirir ağrısınışifreli bir güzergâha

çalakalem yol tutarız ustam!

tayfası olmaz tek kişilik armadanınher mesafe ağır bir öncekindenher dalganın girdabı sağır

kemirgen bir suskuya geçtiğinde dilayağı dibe değmez açık denizde olanın

(25 Ağustos 2009)(Bireylikler Dergisi, Eylül-Ekim 2010, Sayı 34, Sayfa 25)

Naime Erlaçin

Page 545: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Ağır Konuk…

bir kadın ağlıyor başı okşanası

kanadı örselenmiş kuşunu sarmalıyorkimsesizler yetimhanesinde bir garipsokağa seriyor yaygısını

kadın ıssızserçesavaş yılgınıbu kertede umutölümden andaçhamaylı

aklın ekmeğisahipsizliğe kesilen ceza

yoksunluk yakasındakendini tutukluyor kentağır bir konuk ağırlıyor kalbimmisafir odasında

(30 Aralık 2008)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 102)

Naime Erlaçin

Page 546: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Ah Sur! ...

yok ediyor birbirini gidilemeyen kentlerkargaların didiklediğibireylikleri

mucize soruyoruz anarşist hayaletimizdenkayganlaşıyor zeminzaman kızak ah sur!başkalaşım yüzkarası

ama olmaz ki böyle!

hazırla celbini kırk kanatlı serçezifir kentlerin haymasına tüneyecek şafakbir içtima vakti düştüğün koyaklaraertelenmiş tüm hesapları öde

yemin olsunkollar da uzar bir gün!bize benzer adı 'hiç kimse' olan birisiler bu tertipsizliği

saçı uzundur kentlerinzaman derinıslat dudağını ey sur!hikâyeler hayli dokunaklı:bin ateşte yıkanmış dilsiz bir aşktır her biri

(28 Mayıs 2007) - 6. Dekad

Naime Erlaçin

Page 547: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Akıl Merceği…

- küçük İskender’e

abanoz bir kulede verdiniz hesabınızıhücrenizgerçeği kanırtan düş evreniçatışmacı ve serseri

kimse sulamadı mezarınızı

tümörler büyüyor kerrat cetvelinizdekördüğümleri size yoruyorlarsesinizacıya soyunan timsah

akıl merceğimedusa bilmecesiboşluğa sızanölü ifrazat

kanserojen bir masalın orta yerindesöyledim yaldırak yanımı terk ettim diyedikenine oyulur gözlerim her gül gibibilirim her gülün bir ejderi var

biraz teklifsizçılgınbiraz kızılmora çalar

çatallarında ah’larım ağlar

(“Teklifsiz Serseri”yi okuduktan sonraki bir zaman dilimi…)

Naime Erlaçin

Page 548: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Aşk Yazılası...

yedi koca ay!

yummalıyız gözlerimizi artıkkarşılarız sonra mayıs çiçeklerinikorunmak için kasım ölümlerindenbuzdan konaklar inşa ederiz

şubat kuşları içtimaa çıktığındasesimizin kısıklığıyla dokunuruz onlara

martı es geçeceğiz kesinmartbatık kıta!

bak ki kırpılmış bir mevsimdenbelki hızla eskitilmiş takvimdenpuhu kuşunu doğururuz yeniden

kalbimizde kenger otlarısaçımızda kır bir soğukdondurulmuş düşler ülkesindeilk yazı bekleriz

o gün geldiğindekış ağaçlarına doğruaşkı yazacağımsöz!

buzu delen saray gözlerimizi…

(11 Ekim 2005)

Naime Erlaçin

Page 549: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Baş Başa…

kardeşlik!

bu kıyıbaşka kıyı

yine ikimiz kaldık baş başa

”hiç olan”ve“olmayan” ne

tükendi bu kent!

destanlar düzüyoruzyolculuğa dönüşürken acıyla aşka

ah bir de insana!

(*) Ayşe Keskin dostuma…

(20 Mart 2007)

Naime Erlaçin

Page 550: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Bekçi…

çocuktumnaiftimbir gecede büyürmüşüz bilmezdimruhumu bir dağa sattığımdan beri hasadım lavbozguncu bir hanedan isyanı aynam

ejder sesine bulaşık akrep zehriyleçelik çomak oynuyoruz şimdiben ve uzak yolların taş kıran bekçisimızıkçılık edip ağlıyoruz arada bir

gecean’ın renksizliğine yapışıkpulsuz mektup

geceçelimsiz yüreğimdeşiirle parsellenen

ürkütüyor sinsi bu yitiman be an berhaneleşen iç kentleracıyı acıyla dürümleyen bekçininkalbinde sabır taşları dizdiği sergen

dönülmüyor geçmişeiz sürülen nöbet günleri bunlarsaralıdişler ve kenet ve dudak yara evisağaltımsızilâhi bir çağrıdır dildeki başkaldırı

ipe diziyoruz zarureti ney sesindebekliyor herkessusmuşaklar düşsün diye nefsin eteklerine

raf taştı!bekçinin sabahı yokkimsenin gidecek yeri de

(21 Mayıs 2006) - MOR TAKA Dergisi - Güz '2006' (Ş.Y.Dosyasından)

Naime Erlaçin

Page 551: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Beratlık…

“içerideki lambayı yakana dek evin kapısını açık bırakmayı öğrendiler”*

bir dil umuyorumateş su ve toprakta gövermiştanık yazılmış belleğine kınalı tarihinhakikatler rıhtımında bilinmeyeni söylemiş

kâğıda sızankana saymış icralık uçurumlarıertelenen bilinci zincirleyip dörtnalakırlangıç fırtınasından geçmiş

künyesine yas tutan mezar taşlarındayeleken bir sus’la tımar eylemiş

bir dil umuyorumkasnağını kurşunlayan şairenehirlerin sonsuza celp çıkarttığı yerdeateşle törpülendiğinde ekinler ve kişniş

eskimemiş sevdaya dair masallar ırlayanyalınduruberatlık bir diliçeriden konuşulan

ki masumiyetle yıkansın Gepetto ustave çocuklarkorkudan arî bir kıvançlamiadı dolmakta olan çağın kilometre taşında

kilitler kırılsınkırılsın kapılarsahte bir güneşin fanusunda açmayı unuttuğumuz

(*) Robert Frost, (“House Fear - Korku Evi” şiirinden…)

- Onaltıkırkbeş Dergisi: Ocak 2010, Sayı 34

Naime Erlaçin

Page 552: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Berzah…

arka cebe gizlenmişnarin uykulu çocuklukgöğüs cebiyle didişir durmaksızınmeşruiyet zihin kantarında

sorarız:'diriliş ne zamannerde devşirme askerleri sultanlığın...'

ay'ın siyah yüzünde gül derleyen tanrıçayoksullaşarak akar harfin üstünesüreğen göçlerin iç sızısıyla ak parşömendesayısız ölümlere karışır sütümüzçocuk ruhunun nirengi merkezinde

vakitsiz perdelenmiş göze gelir sıradışarıya açılan son pencereki tavukkarasından muzdarip

olabildiğince uzaklaşıp'aklın terazisi' safsatasındanaffına sığınılır sözünbir yarı göz buğusu...kör isyanselam durur aşka öteki yarı

dil yanığından peydahlanır her öksüz dize

mahpusluğun ipini göğüslemektirsözü kökünden sarsmakdüşürmek kendini kendiliğindengözbağına bu yüzdenbir şimşek ısmarlarıztitreyerek çaksın diye körlük tülüne

kıyıda bekler çocuk saflığımız

tanrılar:sevecen...bağışlayıcı...cömertşeytan ah! neden böyle sinsi bakışlı?ruhsatsız tebliğ edilir tutuklu meşruiyettekilliği sorgulamaz ejder yüzümüzdişilik ve erillik ve masumiyeti

ne yolcuk tükenir ne yolağlar kum eteklerini mesken tutmuş kilit taşıderin bir suskuya dönüşür daralan nefesler

kim ki bilmez menzilini, imgeye vurulmaktır cezası!

bu deli halleri bize ve sana bağışla ey güliki tarafımız coşkun sukızıla çalıyor seher vakitlerinde hayat

Page 553: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

ve ölmek için hâlâ çok erken

ne büyüdük adamakıllıne bir vedadır buberzahı yazar dil

(5 Şubat 2006)

Naime Erlaçin

Page 554: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Bir Ustaya Veda…Attila İlhan’ın Anısına….

çalımlı bir ateş dansıydın buz üstündeharlandıkça alevindemini aldıkça duygusahipsizlikten soruldun ustakimsesizlikten

terk edildi yüzün siyahın büyüsüne

sağalmayı unutan kangren ey!gizli isyanındaen yakın yarasın şimdi kendinebilemedikhangi sığınakta döllendinnasıl bölündün bin irinli pareye

kayıp gürzüne ağlıyor ayaklarımokunaksız bir aynayı tashihten suçluçözmeye çalıştıkça sırrını dipsiz boşluklarınyoruldunyorulduk!

kırıktı zeminlerkızıl bir cehennem bağışlandı gitmelereâh’lar alnımızdaki kara lânetgöğsümüzdeki çukurdan derin

biz ki idamlık geçitleri açık tuttuk hepkapılarda kilit, kilit üstünebuza nakşolmuş ezgilerde yağmalandıkkimdikneydikunuttuk

siyaha uluyan dişininrahmine bırak ateşive git!

güzel bir doğum olmalısın kendineuzaktaki kıtanın deli taylarımutlaka savuracaktır güneşe yelelerini bir güniçimizdeki dünya bir gün mutlakazehrini kusacaktır ne olsa

hiç değilse gülümseyerek git

başımız sağ mı bilemem amayine ağıt var yazgımızda...

(11 Ekim 2005 – Kara Bir Gün)

Naime Erlaçin

Page 555: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Çağrılı…

..………………….kimse bilmez

.…………………. hangi yara nereye kanar

sakınmaz dağ ateşiorman uğultusundaniç yüzü yaladığında alevkızıl gözlü yılan sefere çıkardokunuşu dirimsuskusuintihar

can yırtar bir yangındansıvaşan istiraşkı tamamlar

yazgısıyla halleşen biriiç sesinde saklar ağrısınıhaykırır kalbindeki hayvan

-suç ortağım ol!acıda suç ortağımyakında uzaktaaşktaıslığımın sesi çözsün dilini…

haykırır kâğıda Likurga’da içedönüşzar’ına bürünür ininde çoğalanoralı bir zaman dörtnala çağırır

acıyla büyür kendine dolanan yılan

Nisan 2008(ADA Dergisi, Sayı 10, 2008)('ZERENZE - Likurga Susları', Hayal Yay. hAZİRAN 2009, Sayfa 34)

Naime Erlaçin

Page 556: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Çakırdikeni…

......saçlarımdan

......suçlu olduğu ispatlanmış şiirler dökülüyor

......(Ziya Alpay)

boş!ne desem boşalfabemçayırda çalıdikeni

yıkılan bentlerin sagusunda kaldısurların kokusukim söyledi her şeyin “tam” olduğunu“solo” konuştuğunu herkesin

bir yanım rapunzel kulebir yanım siziçe kanayan harf sustusu yanıkdudak küs

çürüdü dilim dilinize sürterkenbağrımda bir çıban tütsülüyor takvimsiz düş(tünüz)bozkıra ağız büzüyor suçüstçülüğümüz

sözlerim tenhada çakırdikeni!

(10 Ekim 2007) - 6.Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 41

Naime Erlaçin

Page 557: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Çekiç…

ağırlığıylaağırlanır sözinsanözüyle

direniş:akıl savağıkışkırtıcı

seçim:imlâsızlıkyahut başkaldırı

göksel bir şahlanışındeğiş tokuşukalıtımsız bireylikle

dilsizliğinden çare umulanputları devirmek isteğiydiçekiç arayışım

kanatsız bir kuşunuçmayı öğrettiği yerdekapıları kırarak koyuldum işe

(21 Ocak 2010)

Naime Erlaçin

Page 558: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Çıra…

izimi bırakıp güneşerüzgarla sevişiyorumhayata yol açmaya__sesimle

dökülüyor eteğimdeki taşlartopluyorçıkarıyorkırıyorumyetmiyor kalbimdeki harca

avazımyitirmekte özgül ağırlığınıçillenmiş kelimeler nerede?

geriye dönmeyecekse nefestaflanlar kuruyacaksa dildesöylenasıl yaşamak bu!___yankısız

bir çıra yak şimdi sözlerime

(21 Mayıs 2006)

Naime Erlaçin

Page 559: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Déjà Vu…

yutkun!

çiçeğe durmuyor artık adamkuru yapraklarını saydırıyor baş meleğeölüm “arkadan vuracak kadar kahpe”*mızrağında Rodos

adam bir fotoğraf eğretilemekteadı lazım değilAsitaneye inmiş Don Kişot kadarçılgın bir şövalye

kararyol emridir ikinci kezüstelik kulvar tek yönlühava lodos

bu kaçıncı déjà vu ey!“şiirden saklanıyor şimdi herkes”**

değirmenlerle eğleşiyor yetim çocuklar

(*…**) (Cenk Koyuncu)

(30 Eylül 2007)

Naime Erlaçin

Page 560: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Dirimsel Ölüm…

biribirini bulurbirivurur birini

simgesel karmaşanın rengi külkurbanyetim kırılganaykırılığa sızar izinsizdestursuz çekilir kınından

şahlanırumudun saltanatıölü noktadirimsel takat

ketum yakarış

pusarık bir mitostur yaratılankayıp zamanlar libidosuyıkasın diye saçlarını kaos’un

bilinmez hangi nehir yatağı alırölüler ve zanlıları

(10 Ağustos 2006)

Naime Erlaçin

Page 561: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Dördüncü Duvar…

birini kapatıp zamanındünden tasdikli bir defter gibiötekini açtık bildim

son duvarı neden ördük o halde

pekâlâ yaşanabilir gözetleme kulesinde de“aşk yoksa yaşamak yok”demek kadar basit bir önerme buyalın ve anlaşılabilirbirinci tekil şahıstan yola çıkıpboşlukta yürümek kadar tutarlı hem de

düş değiliz annem!çok oldu kanatlar eriyeliinsanız ne olsave hala aşka yatkınher ağıtta sırlar saklıölüme yakın

tanıdık bir karabasanmanastır kapısı ısmarlıyor kalbimizedördüncü duvar!

tek tanık şairtek avuntu aldanmayışı şiirin

(4 Ekim 2007) - 6.Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 11

Naime Erlaçin

Page 562: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Düş Lekesi…

düş lekesine yazıyorum yıllanmış yamaklığımısöz’le sınanıyoruzkaraya vurmuş bir güvertenin tek başınalığındahırçın bir deniz iniyor payımabir de sözün ağrısıgümüşi pullardan başka

üstleniyor akıntı reşit olmanın sancısınıdilsizim ben nicedir...ayna suskunsimin durgun suyunda kanserli dokulara salıyorumdeniz heybetiyle üflenen ejder soluğumu

aşkı indirmedik başımızdanyüzünü yere vermedik hiçbu acı başka bir şey!

kalbimde seyrüsefer türkülerinicedir denk düşmüyor haritalaratüm kıyılar yangın yeri

dil yorgun bir ağıt

siz ayrılığı yazınben ağrılarımısize sevda...bana divit

düşümdeki leke tutuyor ellerimi...

(9 Şubat 2006) - 6. Dekad

Naime Erlaçin

Page 563: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Ekmek Kavgası…

dokundukça kanayan yarametinlerarası bir imge arıyorbelirtici bir dipnotdişil sayfalarda

yazgıya biçilen gömlekete yapışık, yakıcıgöğsümde kükreyen yorgun atlarbozkır yangısı

çoğul’un tekil’e borcugeri ödenmedi hiç!bu yüzden düşüktür kanaat notlarımız

//insanın ciğerlerini sökenbir ayaz var bugün Ankara'daTekel işçileriekmek kavgasında açşanslı olanlarçadırda

dün geceaçık tuttum pencereleriacıyı üleştimkendimce…//

üstünkörü iliştirildiğimiz sofrazamanın şiddeteçocuk doğurduğu gerçekayarsız bir saat yanılsamasıakrebin küskünlüğü yelkovana

demek ki çöpe atılabilir her şeyve her şey sevmeye açık

rüzgârım yorgun bugünhuysuz atlarımı da anlatacağım bir günnedenlerini iştahsızlığımın

kalsın ekmeğinizalmıyorum daha!

(21 Ocak 2010)

Naime Erlaçin

Page 564: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Eldiven…

kuru bir tütünüz acıyaşiiralıcı kuşu sözüngevrek bir ötüş ardında gizleniyorardıç sürüsü

ne usandık ormana sevdalanmaktanne uslandık cilalamaktan ak kâğıdıaykırı yanıtlardan asıldık hepsorulareski tanışıklığımız

tohumca serpilmeyi umarakderinbakirve akincelikli bir mısra gibikonuşmayalım bundan böyle!

yanıyor ellerimkadife eldivenlerim nerede

(18 Temmuz 2008)

('ZERENZE-Likurga Susları', Hayal Yay. Haziran 2009, Sayfa 48)

Naime Erlaçin

Page 565: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Eylül Kuşları…

yarısı yaz / yarısı kış

yarısı bir dolu hüzün / geceyarısı günışığı / kışkırtıcıipini kopartmış entrikacı fahişe

işte geldi çattı mevsim

yaz’ı bitirdik diyorum anla!deniz tatsızdüğünler tavsadı artıkmağazalarda bir ucuzluk furyasıdır gidiyorne alırsan üç’e beş’eoysa “insandan ucuz şey yok” demişti kadınyakında bizleri de koyarlar vitrinlere

bir geliştelaşlıbir gidiş / bir sayrılıkbir de kemirgen duyguinsafsızkalbe hançer saplayan cinstenyaşama sevincimizi çalmıştı hanisessizce ağlıyordukağlıyorlardı durmadanbundan söz ediyorum

masumiyet gülücükleriiçimizdeki ıssızlığındudağında kuruyorzamansız

erkekler rızk peşindedörtnala ter atıyorlarişleri varsa ne mutlu!

yaygaracı kadınlar mı?ne desem ki...yorum yok...biliyorsun farklı biriyim benanlamam onlarısizin anladığınız kadar

önümüz kış’mış aldırmayakala eylül kederleriniaşka ve ölüme bağışla hüznümü ey sevgiliorada çöreklenen habis intihara

kalbimdeki kuşları sıkı tut yetergöçmesinler!

Page 566: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

(27 Eylül 2005 – Eylül Dosyası)

Naime Erlaçin

Page 567: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Geçitsiz…

kömürden geçmedentutuşmaz dil ateşi küllevarılmazsuyasu şehirlerine

ve ayrılıkve ölümve yalnızlıkhep vardı

kime baktık bizneydiaynadan düşen bize?

buradan geçmedençözülmüyor anlam

süzmeden varlığıyok ilesözün gereği ne!

(Mart 2008)('ZERENZE-Likurga Susları', Hayal Yay. Haziran 2009, Sayfa 53)

Naime Erlaçin

Page 568: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Genovese Sendromu…

hangi tükenmiş kuş semaha kalkaryarınlar sırı dökük bir ayna iken

“sözsüzdür tüm iyi şeyler”*

ve fakatimkânsıza el açaryolu tersinden giden

yalın bir sessizliğe bürünmekinsana dair başkaldırıyahutOblomov’cu teslimiyet

uçuklamaz mı kenetlenmiş dudaktarifsiz bu hesaplaşmadayangın büyürken

bir bölük insan susmakta oradatabanları ateşten ürken

tekil kendine küsçoğulbilince tövbeliedilgen

kirli bir ağ atıyor Genovesesonrası acılı bir gül türküsü işte!

(*) e.e.cummings

(15 Şubat 2010)

Naime Erlaçin

Page 569: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Göç Yolları…

içli bir mektup oldu kalemin kanıyolu acıdanyolutarihten geçen mersiye

hiçliği keramet bilipbir göçüklekıyasıya çarpışan

çürüyor ah!hançerede eskitilen öncesizlikyazgıya düğümlenmiş öyküyolu tüketip de dağılan zaman

insanlık halleri işte!

kalbe “sus” buyuran ağıtçarnaçarbir avuç şiir serpiyor göç yollarına

(28 Şubat 2009)

('ZERENZE-Likurga Susları', Hayal Yay. Haziran 2009, Sayfa 55)

Naime Erlaçin

Page 570: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Göktaşı…

mürekkep bir resmin silinmesine tanıkköhneleşiyor akıl

hıyanete düşüyor muhakemerengi sepyadilibakır çalığı

rüzgârın savurduğu is kokusu da ne!

eski yangınlardanbir kalıntı olmalı

vakti dolmuş nehirlerde rastlanmıyoraktıkça dirileşen sözcüklerene dekılağısı alınmış bir yanıt

karayağız bir göktaşı çimdikle şimdiçekiliyor susorular büyüdükçe

(17 Kasım 2008)('ZERENZE-Likurga Susları', Hayal Yay. Haziran 2009, Sayfa 15)

Naime Erlaçin

Page 571: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Guernica…

-Borges Defteri’ne

medusa saçlı tamtamlar dilsizliğindegeçmişe remil atıyor hileli koro

söylese tırnaklarımın yandığınıanlardım bunusarardım yaralarımı da

ateşe verdi oysa parmaklarımı

kışa benzer ömrün yangılı yerindesuya köpürmüş bir ağızve mevsimi zamansız giyinenamansız ruh halleriydi anlayamadığım

ateşle çarpışırcasına bir pazarlık bu:Pirus Zaferi!şeytana karşışeytanla

anlat diyorbağrımdaki çığlık:

‘Franco’dan uzun yaşadı Guernica! ’

(25 Ağustos 2008)

Naime Erlaçin

Page 572: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Gül Nakışlı Hikâye…

kum rengi bir ağıttankuşluk vakti yaratıldım

ihtilâl düşüydü her bir dizeduvağını üstüme örten gelinkiraz çiçeği birazbiraz hüzün safranıdilden dökülen

heybede med cezirlersavrulan her dalga bir gül nakışırehin aldı çeteleşen uzaklıkkoyaklarla suç ortaklığımızı

kuşlukta ikiz doğurdum

biriicracı acılarına yüreğinbiri aşkın masal kentine

(06 Aralık 2008)

Naime Erlaçin

Page 573: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Gül Yanı Hazân…

fidanın çiçeğe durduğu şu mevsimsegâh perdesinde işmarlı bir hüznünböğürde şaklayan kamçıyı betimleracı tebessümüylegül yanı sararan bir yerdeyiz

bilmiyoruz nerdeyiz

çapaçul bu delirme noktasındakucağında bir fırtına uğrağınınnadide sevinçleri mostraya çıkarır gibikursağını deşiyor kara ve deniz

sayrılıktan ağlıyoruzöncesizlik ve sonrasızlığagün kayıpbunca uğursuz yıkım ağrısıylaerken çürüyen zaman artığına

düne küstü fidanlarve yarınaanakarada

gül yanı hazân bir yerdeyiz

(13 Şubat 2006)

Naime Erlaçin

Page 574: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Güneşle Yıkanan…*

ırmak sanıyordunuz kendinizive dağve deniz

orada buldumhasarlı bir yaşamındışadönük hesaplaşmasını

kelimeler karanlığa ıslıkbilincinizkar buğusu

alıngandınızsessizve isyankâr

anladım kisaçını güneşle yıkayanınölümsüzlüğe uzanırdı yolu

(*) Ahmet Erhan’ın “Sahibinden Satılık” kitabından...

(22 Kasım, 2008)

Naime Erlaçin

Page 575: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Güz Atı…

sır dolu labirentlerderaks etmeyi seçenbir güz atı salardın eteklerimekarmaşayı bildirirdi usulcatutkuyla başkaldırmayı

asi bir atınboşluktan eksilttiğisatırlardan öğrendimsessizce konuşmayı

dolunaya koşardı rüzgâr kısrağıyelesinde kışkırtıcı bir yol saplantısısağrısında zaman vardıve kanatlanmış masalları

kimi gün bir pegasus olurdokunurdu yalnızlığımavurulurdu kimi günkendini sağmal sayankanatsız kuşlarıma

yerinde durmayı bilmezdi ancakdağ idi anası

(27 Temmuz 2009)

Naime Erlaçin

Page 576: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Harami…

ruhu nerede insanınbir koza arar osu katılmamış sevgidir adı

içindenhurdahaş çıkılan son mekânkimi zaman tek parça

yerkürenin bu ucundaboşa saydırıyor bir güç silâhını“birdirbir” oynuyor durmaksızıneti ve kemiğive aşağılık iştihası ileyepyeni bir düzen peşinde

harami besliyor uykularında

âleme zulüm ezberletir deiskân etmez evinde kimse

geçmişten şavkıyan kentlereçığlık taşıyor büyük kanatlı bir şeyutanıyor kuşlarçok utanıyorinsanlığın sesi duyulmuyor hiçmatemli bu sabah vaktinde

adam gibi çekilsin çekiliyorsa tetikyarının hesabı sorulmadıkçaneye yarar böyle bir silah!

solan her nefeste çoğalıyor soru işaretlerikan ağlıyor Samarra tarihte yine

(18 Mart 2006)

Naime Erlaçin

Page 577: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Irmak…

yüzümüz sevdacıl gülve fakatgeceye derin bir hüzün

sezgiyle birikiruyumla dirimartağanbunca karmaşa

safi nazdan sayılırdemini yitiren mazrufsafi tafra

sözüne eşkıya insandoğurgan yargıcı kendisininhaince pusu kurar aykırı ritimvar oluşu sorgularkuytuda

hangi suya teğet geçtiysek bu yüzdenya darağacımızya ırmağımızdı bizim!

(1 Mayıs 2007) - 6. Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 26

Naime Erlaçin

Page 578: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…İsyan…

denizin kıpırtısı ayaklanma reçetesianımsamaz varoluş nedenini dingin kumsaltalan edilmiş tekneler kırgınkıyıya sıvaşan mahrumiyetokyanusa taşınan zaman

“ceza olarakbir parça bu denizden veriyorlar”*

öşürü tuzöyküsü ekşimtırakdüşlere yürüyen tekinsiz yağmanınsayışma bedeli

imlâsı çarpık bir gerçekliğin torpido izindesaçlarını örüyor son kezkararlı bir oka benzeyen kavgam

içimdeki korsanvergi topluyor boyuna

biliyordenizden sağlam bir nüshakalmayacağındandır bu isyan

(*) Doğan Ergül

(19 Haziran 2009)

Naime Erlaçin

Page 579: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Kaftan...

nükseder kimi hastalıklareylüllü ağıtlara benzersilinmez hiççölü çekmek gibidir içine

biri bozdurarak harcar kendinine bütünlenir dahane 'üstü kalır' alacaklısında

kiminde külkuyum tozuayrıksı bekleyişışığa susamış kilitli bir kasanınsoğuk yalnızlığında

sabır taşı biriktirir başkası

uzun soluklu kader tayınınsemere vurulmuşağır torbasında

yalandan yaşarhayata hiç “merhaba” dememiş gibiölür yalandan

bilmeyiz nerdedir onca delikyüzümüzde tutuşur nükseden hastalıkbin yerden paralanır deli kaftansonrası derin acıyeisçarpılır ruh terazisimihengi noksan

sönmüş bir balonu yeniden uçurabilir misinizkaynak tutmaz bu yüzden eylülde gözlerimiz

(27 Eylül 2005 – Eylül Dosyası)

Naime Erlaçin

Page 580: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Kan Revan…

keyfiyet şal örtüyor üstümüzebörtü böceğe emanet insanoğlukaygılarbin ayaklı hayalet

içimin fırtınasına bağışla benihayra yor!düşler bilir boşlukta yürüyenikusurdan sayılmayan dikenin mahremini

“gerçeğin çölü”ne* indiğinde şalırmağımız çelimsiz gümüş“mürekkep zaman”lar**iğneli

darp izlerini kutsayan bahçedir bozkırakıl karartmasınakomşu arayan

serseri bir ayazın arka avlusundabir buhrandan ötekine tek ayak üstündeyarım kafiyelere sığınırızkan revan

(*) Zizek(**) Enis Batur

(19 Ekim 2007)6.Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 31

Naime Erlaçin

Page 581: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Kedi…

- Dağlarca'ya

taçsız geçilen kapıda evrildik- kuşkuyla bakardı hayvanımız –

olmayı seçtik soyunurkenağaçlı meseller gibiölmeyi

vasiyet bırakmıyor giderken hayat

“aşk! ” dedi önceyıllar sayfadaki tırmık izieskitilmiş ölüm:sonrası “aşk” yine

anlaşıldı!

sözcükler kaygılı kediarka sokaklarda çarpışaneşkâl sormuyor “şiir hayvanı” *o ki hep bağışlayan…

(*) Fazıl Hüsnü DağlarcaO ki, 94. yaşına adım atmış bir çınar!Delikanlı yüreği ve “İçimdeki Şiir Hayvanı” ile çıkıp geliverdi ansızın…

(1 – 13 Mart 2007)(Simge Şiir Edebiyat, Ocak 2010)

Naime Erlaçin

Page 582: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Kepçe…

-Erdal Öz anısına

dilimdeki kemiktir elini tutankızışmış sözcüklerinmasumiyeti dibe sürüyen taşlar

aldatmayız kendimizi hiçzehirlenmesin diye bilinç

o sıraiç hesaplaşmalar“hiçlik”le tanışırlar kıyasıya

geride kırılacak kemikler kalır birbir de taşlar

ibre eylemden yana

içe döner yüzünüsöze vuran mızrap:sabır sınavı

çok yaşamışlık taşmakta olan süte kepçe

(6 Mayıs 2006) - 6.Dekad

Naime Erlaçin

Page 583: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Kerpeten! ...

çürümesin şiirin kemikleri ruhlar gibiçelik tüylerimi takınıp geldim

paslandı fildişi kulelerinizgördüm ahh!sorguçlarınızdan kan damlıyordu

ağladımve siz kandınızöyle mi?

mesnetsiz bir saltanat artığıydınızkangrenleşmişti dilleryeniyetmeler sümen altıAtlantis’ten bin beter batıyordu sultanlığınız

cinlerle raks eden tacın cülûs bekçiliğindemürûr-u zamana uğradınız şimdirehin diye ödünç verdiğim meşin bu gül şiirdentek kişilik mülkümün burnunuza uzattığı çiğ etimdir!

mora çalar bir iştihanın söktüğü dişlerdeyim

öncesi tufan: “sırtlanlar arenası”ötesi m e y d a n

sur içinde bilenmekteyizbilesiniz!

(3 Nisan 2006)

Naime Erlaçin

Page 584: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Kevgir…

geceye dair bir kuşatmaylasoyunur entarisindenuzatır boynunudireniş güncesine

çırpınışyakınmahezeyankarantinadaki akla isyan

gelinliğini giyinir gibiyazıya bürünür anlam

kalp zamanındil defterinkevgirinde uslanır

çoğalır yalnızlık alabildiğine

(27 Temmuz 2009)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 108)

Naime Erlaçin

Page 585: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Kırbaç…

yeşilin kendiniyeşile vurduğu yerdir yaztırnakları şiire yakın

bir fasıl büyüdür yanarken subir fasıl mürekkep rüyakahır oyalı masallarda kesişir yollarsahipsizlikölüme kıvrılan dar patika

sömürge zamanları çalar yazkıdemli hüzünleriiç avlusunda saklar haritasınıgöksel kavrayışın yokuşlarındansonsuza uzanan kırbaç

güneşe döndüğünde yüzünüaşkkalbe yalvaç

(KIYI Dergisi, 2008, Sayı 204)

Naime Erlaçin

Page 586: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Kışlak …

ileri gidiyor mevsim saatleriaç gözlü rüzgarlar yutuyor sevdiklerimiziorda bir yerde bekliyor sonsuzluk

kapı duvariçim kale

kum tanelerinden kalp yapıyorumçırılçıplak soymadım henüz eylülüborç senetleri ödenmedi şiddetli yelebekliyorum

sararan yaprakları kuş sanırdım evveldentoplanıp giderdi mahzun çingenelermeçhul bir adrese doğru yol yılgınıbilmezdim sonyaz çiçeklerininvakitsiz solduğunuyuvasızlığa bayrak açtıklarını güz günlerinde

erken çöküyor acının gölgesikumdan ördüğüm palamarlarısebepli sebepsiz çözüyorum

dışarısı gece nöbetizalimyaşanmamış saatler ve benve içim sevgiyi vururkenderin bir yalnızlığa yürüyorum:ölüm beslemesi çelimsiz kalbimeylülden yana kışlak…

(27 Eylül 2005) – Eylül Dosyasından

Naime Erlaçin

Page 587: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Kızıl Karmaşa…

soysuz bir eylemin cankurtaran sürücüleriyizsoluksuz kalırsayılmaktan yorgun düşen gün

suretadır yolu düzünden özümsemeko denli can sıkıcı bir desıra dışı anlamlar çıkartsaktersinden okusak mesela acı ve hazzıyarı meczup bir anarşist gizlenseruhun kırk yamalı çekirdeğindeçelimsiz bir aydınlık düşse payımızakan bürüse kalpte yırtılan ah’ı:ötesi yol kazası!

hangi ufuk ağırlar borçlu takvimlerihangi harhangi ecel artığı ölüm bekçisibilir mi “dağ” yalnızlığınıçekirdekte yaşanan k ı z ı l k a r m a ş a y ı?

aldatır öte yakadan vuran sayhayaşamla cebelleşirizyol ahraztiz bir zulme açılır sürgüsü kalbininsanı anlatır gül bahsinde kül kanamalar::“ölüler hep aynı yaşta”*

havada siren çağrısı!

(*) Gufabe: ‘Üzerine Alınan Notlar’

(28 Haziran 2006) - 6. Dekad

Naime Erlaçin

Page 588: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Kimi? ...

bilmesetanımasa da kendinibir deprem aşk sözcüğü

her titreşimde yara kanatan

çığlığını dinletir yolculukeskileri anlatır yola çıkanaüstünlüğünü ilân ederkalbindeki bıçağa

susar dişil cümlelereriller susaryeryüzü kıyısında bir ölümlünasıl sağ kaldı sorar

kimdenhangi imden çalındıhayata dair borçlar

kimden alacaklıdır aşkaşk kimi anlar?

(11 Haziran 2008)

Naime Erlaçin

Page 589: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Kriko…

hışmınız bir imgevazgeçilebilir ödüllere benzer

en kışkırtıcı renkhâlâ cebinizdegörünmeyeni aramakbilinene susmakevrimleşme sebebi

baş özne!

siz - biz - onlarhiç

süfli eylemlerboşlukta gezinengöktaşı

erkin tarifidir bilgeliksihirli değnekyerinden oynatır harlı zamanlarızarı deşerek

egoete ağır gelen krikoöfkesesimize nafile ünlem

(10 Ekim 2007)

Naime Erlaçin

Page 590: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Kuşanma…

bilsem ah!hangi anlamdançaldılar bizineydigözyaşımızınrengi

hangi şakiydigüneş kılığındaalfabeyi dağa kaldıransevgiyi öğüten koyaklarında

ki böylesi silah kuşanma isteği içimizde

(1 Mayıs 2007)

('ZERENZE-Likurga Susları', Hayal Yay. Haziran 2009, Sayfa 6)

Naime Erlaçin

Page 591: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Lemurya…

çift yumurta ikiziöz’de kalmaya karar verir bir gün

kromozom karmaşası!

düşer göksel yüzikiye indiğindesarmalların sayısı

öldürülür bu yüzdenyaşamak için ölünür bir de

ağırdır epiloglar

tanıktın kargaşayabilirsinsen koy adını soysuzluğun:nasıl da kesiyor dilini insanson’lar kapıya dayandığında

sırtımızdaki çıbanı sen anlat Lemurya!

Aralık, 2006 – Hayal Dergisi, Ocak-Şubat-Mart 2007, Sayı 20

6. Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 53

Naime Erlaçin

Page 592: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Likurga Ağıtı…

onlarsalkımsöğütleri anlamadı hiç!yaprağın tenine dokunarakdallarla sevişmeyi

şairleri yutanındağ ateşleri olduğunu da

ah Likurga!semtine uğramadı derunî aşklaren kırılgan yerinden sevildin hepdip notlarını emerek serpildinbir ağıtınkavrulan dudaklarında

ölüleri okşadığından berikimse sormuyorrengi neden yitirdiğini

sessizlik tanrısı saçlarını tarıyor bak!kül bir alfabenin son satırlarında

(16 Eylül 2008

HAYAL Dergisi – Ekim-Kasım-Aralık 2008, Sayı 27('ZERENZE-Likurga Susları', Hayal Yay. Haziran 2009, Sayfa 40)

Naime Erlaçin

Page 593: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Likurga Balıkları…

çünkü sınır komşusuyduk biz

iki çılgın nehiriki balıkvurgunda

kaç kulaçtakim bilirçivilendiksuda

ağır çırpınışyersizyurtsuz

kimse bilmez şimdisessizve durgun bir şiir öpecek bizipusulasız teknelerin ağında

(Mart 2008)('ZERENZE-Likurga Susları', Hayal Yay. Haziran 2009, Sayfa 20)

Naime Erlaçin

Page 594: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Liman…

'küçük bir limandır gülmen, takalar sığınır'(Akif Kurtuluş)

kendi suyuyla yıkanmaksusmak ayrılığıgelinhavası uğrağındahırpalamak aşkıkaçamak bir anlamdan doğantefeci bakışlardakanatlara bağlamak halatları

şifreye gerek yokhal böyle iken!

insanın iç evikızılcık dallarında saklıduygusal fenomenlerve ayıplı aksanıylayolculuk fasılları

ağulu bir sarmaşığıokşayarak geçer zaman

duvarlar arasındabir ileribir gerihavalandırmaya çıkmış gibidirseçmeli parmaklıklara tutunan yaşam

sığınırmış gibi takaların barındığı limana

(3 Şubat 2011)(HAYAL Dergisi, Ocak-Şubat-Mart 2011, Sayı 36, Sayfa 46)

Naime Erlaçin

Page 595: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Lupus…

bir düşü aramaktı yürümeksözün tutuştuğu yerde yalınayakkaldırımlar ateş tuğlasıyol amansız duruşma

dışa vurduğunda acızamanı tersten okur gerçek

sorumlusu “hiç kimse” düşsel fırtınanıntini yalayan çığlık tek umursananfarklıdır öyküsü yanık tabanların

“homo homini lupus”

fal da biter ey Avigdor!Beckett’in kaşığına kulak veronu diline savur

çünküşiirde geçmez zamanşiirde ölmez masallar

tükenir lupussabır ve diken küle beyanrüzgâr sus pus…

(*) Avigdor Arikha: Samuel Beckett’in dostu. Öldüğünde Arikha’ya bir tek kaşığıkalmıştı. (Sn. Enis Batur’un bir yazısından esinlenerek…)

(12 Ekim 2007) - 6. Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 9

Naime Erlaçin

Page 596: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Maya…

toprağa su yürüdügönendi ağaçutandık yaprağından

burası Likurga

zaman ey!kendine üfleyenney

bu yüzdendirmarazi bu halşiire kekelemesi sözün

teltelak kâğıda dökülenekşi bu maya

(Mart 2008)('ZERENZE-Likurga Susları', Hayal Yay. Haziran 2009, Sayfa 57)

Naime Erlaçin

Page 597: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Mistik Karşılama…

yeniden doğmak gerektiğini hatırlatıyorbulutta saklı eskimiş aykorkuyoruz güneşin yaşlanmasından

ruhun kuş sürüsü tedirginağır mirasından ürküyor ebegümeci dudaklarsatır aralarında eğreti bir ağıtyoncalarla öpüşüyor

mizanı bozuk yolların hülyalı mitosundabelleğimi mayalıyorum bir çekirge uğrunaakşamın grileştiği sessiz doğumlarınihtiram duruşunda

soğurmak içinmiş acılar bildimuğurlayanmış hep karşılayanmistik bir rükûdamavi çarpıyor tanrıların kalbivadesi yetmemiş borçlar ödeniyorölü kuşlarla turkuvaza

bin yıllık intiharları atıyorum ey!eskimemiş ay’lar adına karşıla beni

içerim ışık anası

(24 Ekim 2005)

Naime Erlaçin

Page 598: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Monolog Ada…

çokluğun tarifiydi içimdeki adayokluğun sihrini seçtitersyüz edilmişbilmece dehlizleri

ucuza kapatılmış demirbaştı öznel duruşmalardilsizliğe adanmış iki yüzlü gebelikhem yazı, hem tura

balık gözlerin dibinde saklıyalanlardan kaçtımsesimi tırmalayan akçadikenlerdenkendini serçe bilenkünyesizirikıyım cüsselilerden

yoktu bir evveli kaçış hikâyelerininsonrası yazılmadı dahabin yüzlü hayatkendine dönük pala

monologlar bana kaldı böylece...

şiir de kalburdan geçirirayıklar kendinikaotik suskuların zılgıtçı lânetiylesahici bir monologa açar perdesini

söyleriz suyaağlar

öksüren bir deniz ütülüyorum şimdisabrını denediğim ütopik şileplers.o.s. veriyor hüzün bohçama

sesimi saklayan ada bir hiçve her şeydir hâlâ...

(29 Eylül 2009) - SŞY Dosyasından...

Naime Erlaçin

Page 599: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Muska…

“şiir dedi kikaranlık tünelde yalnız değilsin! ”*- Louise Gluck

intiharın çekim gücündeaşınan tırnaklarla avunan bilgeongun birkonaklama yeri arıyor kendine

dökülen tüyleri gibi hayatıniç buran samyeli kadaranaforlu bir vadideyorgunuçurum dibinde

bir yerde sessizlikbir yerde çillenmiş dirliktakvimle ütülü ruha banılan“sus! ” diye haykıran bezginliğekıvamlı bir gülümseme olmalı!

sorunlu bu bekleyişüniforma kuşanıyor deliliktenyaşamın muskasını yazıyor kalbine

(*) “you are not alone / the poem said / in the dark tunnel” – Louise Gluck

(5 Ocak 2009)('ZERENZE-Likurga Susları', Hayal Yay. Haziran 2009, Sayfa 64)

Naime Erlaçin

Page 600: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…MÜLK…..Düz Yazı

Onca karmaşaya rağmen, bir çiçek bahçesi olduğunu unutmuyor evren. Üzerinden binyıl geçse bile tohumun özünde saklıyor kendini. Toprakla sevişmeye koyulduğunda,güneş su ve insandan beslenmeyi çok iyi biliyor. Yaşama sanatının mucidi o…

Çiçek ise kısa ömürlü… Elle tutulur, koklanır; özenle bakılmadığı takdirde kuruyupgider. Aynı zamanda kısacık ömründe ruhları şenlendirir. Tıpkı unutkanlığı reddedenevren bahçesi gibi… Bir de tinsel bahçelerimiz var. İnsanoğlunun tüm sırlarını gizlediğibu âlemin renkleri, alacalı tonları, bağbanları, yamakları biziz aslında. Şair ise oradakisesleri duyan, renkleri gören, kalplere aktarabilen biri… Hayatın karanlık yüzündeiçimizi eşeleyen, tohumlayan ve evrenle birlikte yaşamını sessizce, belki de bir ömürboyu susarak sürdüren... Yalnızca sözcüklerin kadife eldivenleri ile dokunur bize.Tepelerde, kıyılarda, ruhun koyaklarında dolaşır durur. Bir gün bakarsınız bir dağlâlesinden esinlenip “gelincik” sözcüğünü armağan eder dizelerinde. Tirşe, yavruağzı,kimyonî, şarabî, ebrulî gibi unutulmuş renkleri ve Yuda’dan erguvan’ı getirirgönüllerimize.

“Şairler ses verir, soluk verirler, evren çiçek açar” diyordu Ahmet İnam.

O halde, evrene tılsım üfleyendir şair. Ona gerçeğin ötesinde yepyeni anlamlarkazandıran kişi… Ya şaire üfleyen evren? O şenlendirmez mi şairi? Hüzünlendirmez mi;çiçeğini güldürüp soldurmaz mı? Aşkı ve sevdayı yorgun güzlerden bahar coşkusunataşıyan değil midir o? Elbette söz’ün müziğine tutkuyla değen her yürek gibi o da kendiçiçeğini açtıracaktır. İnleyen çiçekler, “elem çiçekleri”, “uçurum çiçekleri”, beyazdantarçınîye, patlıcanîden mora insan ruhunda seyrana çıkmış rengârenk çiçek…

Şairin dilinde her nefes alış, her soluk veriş farklı bir kimlik kazandırır kişiye. Böyleceadımız konulur bir çiçekten. Neyiz bugün? Gül mü, karanfil mi, mateme gark olmuş birkasımpatı, yoksa gülün dikeni mi? Sözle buluşulan o yerde anlamlarız kendimizi. Buyolculuk bazen bir yonca yaprağından çiğdeme, oradan da Afrika’lı bir menekşeyekadar uzanır. Narçiçeklerinin narında veririz molalarımızı. Nilüferi seyrederken suyaakseden yüzümüzle Narcissus’a benzer; zihnimizde bir bataklık nergisinin serüvenleriniyazarız. Krizantemden asalet alır, yaseminden tutkuyu öğreniriz. Sıradan bir reyhandalı aniden güven veren, kucaklayan bir sevgi evine dönüşür. Kimi gün alabildiğinemutlu bir kır papatyası yansır aynamıza. Taç yapraklarıyla aşk falları açar, ya da güneşitutkuyla kovalayan bir günebakan oluveririz.

Sevgiliye sunulandır şiirce bir söz.Sevgiyle alınan ve ona da çiçek açtıran.“Geceleyin gül yanar” dediği gibi şairin:

“gül akar gülüşünde, yanar ışığı yüzününharede gözler büyür, ay büyürken sularda”…(Aydın Afacan)

Gül gider gün gelir ve bir akasya ya da ıhlamur ağacına tutunarak dallarında çiçeğedururuz. Yalnızlığı paylaşırız onunla. Ruhu dağlayan acılar yakıcı birer goncaya dönüşür.Yitirdiğimiz sevgilinin başucuna hatmi çiçeği bırakırız bazen.

Ne çok şikâyet edilir çiçeksiz saksılar ve saksısız çiçeklerden. Ve ne çok soru sorulur birsap çiçeğe:

“elimde demin

Page 601: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

küçük bir saksı vardıboş bir saksı

nasıl ağırmış meğernasıl kolum ağrıyorboşbomboşçiçeksiz bir saksı”…(Arif Damar)

“bir sap çiçek mi – saksısız –kaçışına uğrayan bir çiçekneden olmasınyağmurlaryağmurlar yağdığı zaman…”…(Edip Cansever)

Bir şair, “her şeyin tadı dağıldığında”, hayatın havı döküldüğünde çiçekle anlatır içyağmurlarını:

“bir sap çiçek mi taşısam yoksa ağzımın kıyısındaaydınlık rengi vursun diye gözlerimdeki buluta”…(Murathan Mungan)

Sümbüldür, hüzün rüzgârları estirir yüreğimizde. Ve iğde… Tüm yollar bir kez olsunmutlaka iğdeden geçer. Itırlı esansıyla sarhoş ederiz sevgiliyi. Gri bir melankoliyetutuklanmış rengimize isyandır bu kuvvetli koku salış.

An olur, gönlümüz zehirli bir çiçeğe dönüşür. Zakkum ağacıdır mesela o günmekânımız:

“Aşk, ölümün dudaklarından öptüğü zamanYüreğimdeki zehirli çiçeğiUsulca bıraktım dünyanın dışına…”…(Cezmi Ersöz)

Küskündür gönül. 'Elleme' deriz, 'elleme küserim'…Küstüm!

söz düşer tohum olurben düşerim sözdensiz düşersinizdiri bir nefestir üflenen her dizeçiçek açarhükmederiz evrene

bugün bir zambak dalına tutunduktenimizi döver yarın insafsız bir yosunevrene böyle düşülür gizemli döşünden tohumungül ölümsüzlüğü tomurcuklanır iç bahçelerde

Page 602: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

çiçekten gelirçiçeğe giderizaslında çiçek biziz!

Payımıza “şairlik” düşse ne olur, düşmese ne?Tılsımlı şiirler veren, nefes üfleyen şairler var oldukça solmaz bu âlemin çiçekleri…

Ve şiirden esen her söz, mülk edinilmiş bir çiçektir bu bahçede.

(S’İMGE Dergisi, Temmuz 2006)("BİR TUTAM TUZ", Hayal Yay. 2010, S.60)

Naime Erlaçin

Page 603: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Öteki Yarı...

usandım eskitilmiş sözcüklerden!

sıradan menevişlerbir çarmıhve ikinci tekil şahıs hallerden

“y a ş l a n m a z g ü l ” den bir ses ver banaölümsüz bir lehçe eprimiş dillerdentaçlandır önce yasemin saraylarımıbozgunlarına asıldığımız kale burçlarındaşiirler bağışla!ak düşmemiş hecelerde çimlensinkendiliğimizin meçhule üfleyen yamaçlarında

bilelim duygunun ateşinde döllendi ey!aşktan yayılan nefesi ayrılık ve hüzünden

h a n g i kuşun kanadına tutunsayeniden yaratır dilim göğünügürleyerek hiçliği delen bu sayhayıpranmadı usanmaktan henüziki soluk arasında bekleyen bu gül nida

bağışla dilime söylesinanlatsın insan yanımın dikende ağlayan öteki yarısını

(5 Nisan 2006) - 6. Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 79

Naime Erlaçin

Page 604: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Peçe…

bir yas peçesiydi yüzümeksikyanıkyalnızeski bir kuda oyunundan kalma

cilası sıyrık tutkuların düşkıran istilâsınaarsızca kondulaşmasına arı duru sevdalarıngece gündüz yozlaşmasınamecalsiz bir isyan

bize zimmetli uçurumlarlaintiharların sancılı hazzıbir biz kaldıkdüşerken aşka tutunan

“inecek peçeiniyor peçeya sabır! ...”

böyle ünlüyor boşluğaboyunduruktaki ses

ey gülüme günışığı gibi değerkendilimi bağışlayan sevgili!sana döndü çıbanları patlayan sırlı yüzümgünebakan çiçeğindesayısız kederlerin çatıldığıyetim haller

indi peçe!

matemi lâl eden bir duygununsınırsız kudretiyleçoğalmaktan nasıl yorgunuz şimdinasıl da kalabalık delice akmaktanyatağını bulmuşefsunlu bir masal nehrinde

(*) Yalnızca 14 Şubat’lar değil, tüm sevenlerin her doğan günü kutlu olsun…

(14 Şubat 2006)

Naime Erlaçin

Page 605: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Sayrılık Otogarı…

güneştenyanılsama düşüyor güpegündüzfırtına ev sahibesi

gördükçebildikçeduydukçaunutmak istiyorum bellediklerimi

bir bilge aklını kaşıyor tembelliktenbir bilge beklemededurağan ırmak

çoğaldıkça yaprakları aklınöptükçe yılların ensesindengerçeğe yürüyorum ayağımdaki bağı çözüpsesimin hakkını aramaya sesinizde

ama siz!masadan kalkıyorsunuz hesap ödemedenyoklamada yok sayarak doyan ve doymayanıbiz şaşkınalacaklı

aykırı bir kış harmanı zıbınını yırtıyor kalbinsofrada kan varsofra hüzünlü fasıl

ekmeğimi bandığım şiir sayrılık otogarı

(Eklenme Tarihi: 12 Temmuz 2009)

(ZERENZE - Likurga Susları, HAYAL Yay., Şiir Dizisi 28, Haziran 2009 Sayfa 37)

Naime Erlaçin

Page 606: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Sen Anlat Çocuk…

başka bir dehlize açılıyor kapılarkendinden ürküyor toprakbu sokaklarbu insanbu coğrafya

akla ziyan bir hal bu!

yüzünü okşuyorum çocukelimi yakıyor gözyaşların

biliyoruz artıksenin kaderin ağıt

dur bir soluklanayım:

göğsümdeki atmaca pençesiöyküsünü yitirmişhançer izlerinden dirilenbir ejderha yeniden

kükresen ne faydasussan nemerhemnerede!

ne çok tekerrürdü tarihsen anlatçiçeği burnunda safiyetinlekimdir darağacına çekilenkimdir başa taç edilen

gölgelerinine çekiliyor sessizdilimiz bir vedadır yine

(01 Mart 2009)('Şikâyetname', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 110)

Naime Erlaçin

Page 607: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Sessiz Direniş…

şaşırtmasınbunca velveleye karşınkesiklerimizden fışkıran umut

hüznün kalemi kırıkelimizde ilkyazdan bir duruşmaömür ayazömür tipi

direnmekteyiz!

zamanın gölgesindeyeniden dokunuyor deli tutkubiliyoruzgerçeğin ilânıdır vazgeçmeksoyunmak benciliğinden

ve fakatfırtına uğrağında kaldıgıyabımızda tescillenen kimlikköhnemeye yüz tutmuşsurlarda sökülüyor rütbelerimiz

anla ki bir suçumuz yok bizim

yazgısıyla yüzleşmemiş tarihin kanadındageceyi bir nehre kırparak direnmekteyiz

gitme ve kalma sebebidir bu!

(“ZERENZE – Likurga Susları” – Hayal Yay. Haziran 2009, S:78)

Naime Erlaçin

Page 608: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Sessizliğe İnmek…

çekildim kalbimin kısrak yüzüneöze çekildim

sordum:ne demekti sessizliğe inmek?

dörtnala giderdim anlamı çözerkenkaçmayı sevmedimsürati deyolculuğu bir tek

dirilerek geçti okum yayından

en zoru delmekti ruh çekirdeğinisusmaktıkonuşmaktı derinde durularakanlamak rüzgârınrüzgârdan başka bir şey olduğunu

sezdilerbildilerbildirdiler

acılı şiirlerden böyle geçtik ey!kabuğa tutunupsöze çekildim

(25 Aralık 2007)(YENİ ADANA Gazetesi, 24 Haziran 2013)

Naime Erlaçin

Page 609: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Sis…

karanlığa dokununcaavuca sızanhırsız buğudan söz ediyordum:gölgeniz kaçmıştı sizinkısıktı nefesinizsesiniz dağda!

böyle ezber ediliyor sevmekruhsatlanıyor böylece dengeli bilgelikyoktan var ederek yitirilmişiyolculukta keşfederek bireyliğimizi

…bakmak lazım görmek için...kamaşmıştık oysa afili benliğimizdenyol ortası aynı uzaklıkta iki yöneve “herkes yalnızdı siste yürürken”*…

bu yüzden fark etmedi kimse kimseyitanımadı dumanyeşeren kendiliğimizi!

ah bir de omuz silkseydik ne iyi olurdu!sisi anlatsaydık soyguncu karanlığahiç yaşamamış gibi daha öncelerihiç yaşanmamış gibi…

üstelik kimse yokken!

(*) Hermann Hesse

(27 Ocak 2007)(S'İMGE Dergisi, Mart-Nisan 2007, Kedi Şiir Seçkisi)

6. Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 89

Naime Erlaçin

Page 610: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Soğuk Parantez…*

sabahlar bilmez yaşlanmayıkadim bir masalın ayak izlerine gecekırmızı saatlerin mührünü vurur

açılır parantez

cezaya durduğunda tek ayak üstündeen fazla kendi kökünü söker kişieşikten sızan suyudur buzdona çeken akşamınadresini bulamayan bir mektup yazar sevgiye

soğur beden

geçmiş bir zamandan kalan iri sözlerufalanıp un eler yazgımızaarsızca kuşanılır sabahın diri vakitleritanrısal gücü umulur dağınyalnız bir ağıttan

dişlerini geçirir gerçek etimizeacıtır içimizin çengellerisessizliği dinleriz

meçhule üflenmişmum alevinde kapanır parantezpuhu kuşu sonuncu kez kanat çırparağlartüylerini bırakır kırık bir eylül cübbesine

soğur evrenüşürüz böyle...

(*) 13 Eylül 2005 - Sevgili Babam A. Muzaffer Bulgulu anısına.

Naime Erlaçin

Page 611: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Soğurma…

--sözü attım--sabrı tuttum…

dilimi soğuttum ak yüzeylerdesesimdeki sessizlikzamanın büyüsü

şiirde tekmil durur kalpkaya tuzu aşktanhamuru acı

en büyük suçsağaltmakmülk edinmekti sözü

beyaz itler kimi kovaladıysa en çokçitleri kemiriyor sur başındaulumakalpten gelen uğultu

attım sözü!

sabır asityolculuk dünden isyancı

bilemedik hangi karadelikti bizi soğuran

(06 Aralık 2008)('ZERENZE-Likurga Susları', Hayal Yay. Haziran 2009, Sayfa 17)

Naime Erlaçin

Page 612: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Söz İşçiliği…

mengene kıskacında biriomuz başlarını görmez hiçkanatlara dargın bir düş boyuövgüler düzer “caymak” üstüne

anlamı sarmaladığında gecealırlar ordan örselenmiş kanatlılarıderinde öten baykuş: bulanık ağıtırmak döşer gökyüzüne karasuyumuzalabildiğine sağır bir kuş kafesinde

ey dirim çığlığı, bilge bakış eysezgiden başka ne kaldı uğurlanacak!

“körlüğün aydınlandığı yerde”*“oyun bitmez ki! ”**

ruh ağrısına açılmış bir dava gibi“hiçlik”le sorgulanır ”varlık”:ölerek bellenir söz işçiliği

(*) (**) Bilge Karasu

(14 Temmuz 2007) - 6.Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 57

Naime Erlaçin

Page 613: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Sus Kapısı…

anlamaz yeraltı şehirlericehenneme susmanınbir nizamîye bekçisi olduğunuşiir kuşlarının neden daima açve başına buyruk

kendini ötelediğindekendinden sıyrılandonakalması bundandır yavşan otununkayıp bir evrene kavuştuğundanehir yatakları

hangi çıbanı nasıl sağaltacak?

daha kaç yıkımdan geçilir böyledönülür eskisinden varsıl lâkin kederlisakıncalı bir kadavranın kuşatılmış ürpertisiylemanastır kapısına dayanan keşişler gibideltasını arar su

aktıkça azazaldıkça dirimsel

başka ne kaldı söylenecek?

bir şey olmalı mutlakasesi çağıranbir şey

meselâ unutulmuş bir savakki çoğalma mevsiminde yağmurlarınkorkutmasın eskitilmiş su yatakları

ne de bekçisinisus’la sınayan kapı

(7 Temmuz 2009)

Naime Erlaçin

Page 614: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Sustalı…

artık biliyoruz var!

çağrılı her bedenkendine savrulmuş bir sustalı orada

şiir tersine gidilen yolaşk manifesto, dirimselsözden ağmak sihirbir av kurguda

geceden başka vaadi olmayan eyacıdan geçtiler bağışla!buğday tanesi biriktir çöplüğünde onlar içinsafir bir gökten kaçtılarsırt dönerek boşlukta doğurmaya

kovulmaklavar olmak arasırüzgârın savrulduğu yerdemasum bir güneş de doğar elbet

bunca yıkıntıbu darp izibu ne bu peki!

bir yolluk hazırlabir de kovukbilelim yerimizi…

(ah kalbim!kendine bir mektup yazdın şimdiyüzüne yakıştığı yerden…)

(11 Ekim 2007) - 6. Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 29

Naime Erlaçin

Page 615: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Suyla Uğurlama…(İLHAN BERK'e)

— İlhan Berk’e…

bir kapı edindik kendimizegüze açılan

günbatımlarını sevdikdenizin susmasını sesinizdehangi zamanları ektiysekonlarda göverdi paletinizyıkadık ölüleridirliğimize güç katsın dedik

taflanlarda birbuğday başağıydı tutkunuzşiirin çağırdığı yerekuşatmalardan geçtiksayenizde tek kişilik yazlardanyağmalardan ki öyle

suyla uğurladık sizi

(28 Ağustos 2008)(YASAKMEYVE, Ocak-Şubat 2009, Sayı 36, s.69)

Naime Erlaçin

Page 616: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Süheylâ…

sıradanlığını atlayıp pembe rüyanınçiseleyen günlere geçtikruhunu çürütmüş teknoloji kölesininSüheylâ’ya ne fısıldadığını duymadı kimse

payına düşen aşkyüklendiği acısıkça dinlemediğiniz bir hikâye

alacakaranlık öykülerdeçıkış yolunu bulmaktır inişlerkalp turuncu bir ağırlıkritmi yitiren harflersiyahî bir alfabe

doğrudur uçarak geçildiği uçurumlardangöğün akça yüzünebu yüzden tutkundurkanadı örselenmiş balabanbu yüzden ağlar Süheylâ

sanılmasın bilmez bir kuşmut ile yoksunluk ayrımınıanlamazkim güler yarı ağlamaklıateşin kızı kimkimdir bulutun oğlu

ah Süheylâmanolya kadar safsın hâlâsağanak topluyor teninde yırtılan zamanuçurum hâlâ kölelerin sırtında...

(7 Ağustos 2009 - 19 Mart 2010)

Naime Erlaçin

Page 617: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Şikayetname 14 / Cüce

…sadakora dönüştüğünde dil…

iç bohçalarımız ağlıyor şimdisedef kakmalı sandıklardasoyunduk kâinat boyugiyindik cüce!

soluk bir peyzajın sırat köprüsündeürpererek geçiyor içimiz içimizdenindigo maviler uğramaz burayaesmez rüzgâr tülü yasemin saraylardancinnetin kabir taşlarınaalâmet-i farikadır bedenimiz

kırk kilit altında uyusun ipek eskisi keçeısrarcı bir derinliğe gebeyiz bizgösterişli rükûlar boşa bağışlanmaz artıkne de anlaklı sözler

gidişler gelişlerden kısa ömürlü hepbu bâbta ecinnileretuz örsünde bilenmiş bıçaklar çekeriz

siyaha sulta duran selamımçılgın nara ey!çöl kıyısında kıyamete dekgardiyansız bir esarette avazı kesikejderha pusularda fişlendi hallerimiz

son mecnundan yadigârdeliduman sayıklamalargiyindik bilesiniz

karanlık cücesiyiz biz

(25 Ağustos 2006)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 31)

Naime Erlaçin

Page 618: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Şikayetname 15 / Ceza! …

gerilla güncesinde kâr hanenintopluca kundaklandık böyle

edilgin şarkı ey!billur köşkte baş otağcıaltın renkli kuşunkarın ağrısı insan bedenindeNuh tufanından beriyinelenen tek meseldiniz siz

panayır tedhişçisi!

kaç kere taşındınızyüzsüzce aşındırılan özünüzdenteninize kaç sinsi göç değdi habersizher hücre ucu yanıkketum ve yenik bir ünlem

ahdim ol kutsanmamış akitsoyumuz şahitöç almaktan yanauyrukluyuz üstelik

yılanın erkinden sorgula celallenmişliğimizimasumiyetten, öfkeden ah çıdam!ruh ağrısının titrek soluğuyla alazlanmışmilitan nefesinden

ver cezayıdüşür suçu!

bellet ki kuyumuzda kendini arayan onlaracinsiyetsiz şiirlerden sağılarak geldik biz

(3 Ekim 2006)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 92)

Naime Erlaçin

Page 619: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Şikayetname 16 / Pencere…

bırakın yüzünüzü seçmesin gözlerim!kimlik yitiminden tutuklanmasın kimse

sakınmalı yürek kurşun zehirlenmesindenaksi halde küstürüyor içe akıtılan asittırnaklara sıvaşan insancıl bu leke

“zaman yüzünü eskitemez, çünkü yüzü yok! ” *

bilirim tekilce gidilendir yoldeğmesin ellerim ellerinizebırakın şöyle uzak durayımazat edileyim yüzsüzlükten

pas tutmasındışa açılan tek pencere

(*) Nilgün Marmara

(30 Ekim 2006)('ŞİKÂYETNAME', Hayal Yay. Temmuz 2010, Sayfa 30)

Naime Erlaçin

Page 620: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Tabula Rasa! …

cana geliyor en ağır eskitilen kışsesine sarılıyor taze cenin

suyu okşadı biritaşı unuttutoprakla sınanırdı baharbilmiyor nasıl soyunulduğunu

bir başkası var dahao değil

içimizde bir yara küstürenbayrak açıyor sus’averesiye defteri tutuyorontik hesaplaşmayla

az şey mi bu!

tam sırasıdır:tabula rasa!

(22 Ağustos 2007) - 6. Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 81

Naime Erlaçin

Page 621: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Taru…*

yönünü şaşırıyor rüzgârgülüm

hem musonsunhem karayelyıldızpoyrazlodos

kulak ver us’aTaru’yu dinleo kifırtınadan sorumlu

tatlı bir esintidenfarklı bir şeydir aradığıngöğe dair bir sırrın peşindesin

gökçeyazında olanaksızın

nasıl anlatılır tek şeritli yoldaçift yönlü gidiş gözü karaakçe ile ilkelliğin vahşiyane sevişmesigücü yetmez bu bilmeceye hiçbir rüzgârınkaosun oluruna terk edilen dünyada

“özel bir yanılgıdır her birey”**

hayatı kemirdikçe anlarız bunukimin çekirdeği yarılsasobelenen ince sızı ebeliğe sayılır

kim ki gerçeği hikâye ederçivilenir alnından

(*) Taru: Hattiler’de fırtına tanrısı(**) Schopenhauer

(27 Temmuz 2009)('ŞİKÂYETNAME' - Hayal Yayınları, Temmuz 2010, Sayfa 112)

Naime Erlaçin

Page 622: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Taş Masalı…

recm anında şeytan azdıranMina’da şeytan taşlayandirenişi anlamlayan sabır taşıve ekmeğintaştan çıkartılma masalı

taşın taşa dokunuşu sevişirkendövüşürken aşınması, aşındırmasıbir taşlıkta seksek oynayan çocuklaçocuğunmasumiyet “intifada”sı

buğdayı ekmek eyleyen değirmentaşıpaganist bir ayinde bîgünah sunak taşıkâh Davut’la aşka tutuşması Mikelanj'ınkâh kalp sesini yankılayanArnavut’un kaldırım taşı

Sinan’da kilit taşıölüme kükreyenbilgeliğe buyur edensatırbaşı

kıyıda kayrakAbbara’da susmaya tutsakyalnızlık eyvanını kucaklayantaştan konak

hep aynı bellekaynı dirençaynı anlak

(13 Nisan 2010)

Naime Erlaçin

Page 623: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Tayf…

en çok yağmur anlarayrılığın dilinden

örselenir de yürekdağ bilir en çokyalnızlıkla yıkanmanınanlamını

göçebeliğe sığınır zamansuyun yere kavuşması kadar kısaağardıkça korunaksızsaf ve üryan

bir tayf yükselir alnımızdamavice açaryeşilce kendini derinliklerekimi zaman ölümden alır kararınıkiminde siyahtan

döküldükçe boyaları yapay uzaklığınrengini tanır insanyaşamın pastırma yazında

(11 Haziran 2009)

Naime Erlaçin

Page 624: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Temyiz ve Kerbela…

zamandan bilinir sanıklığımıztanıklıkhüküm ve beraat

böyleyken neyin izdüşümüdür darağacıhangi yangından kalmacama sıvaşan bu kalıcı iz

s o r a r ı z!

mülteci kamplarında içimiziniskâna açılır öznel muhaceretzulümden sorgulanır sorum ve sorumsuzluknehirler yılgın akar tuzaekmeğe utançla

küskün bir ay dokunur harfleri kırık elifba’yameşakkat bebeleri birikir nesebimizdesabi’den inen kıpkızıl bir tokattıryanağımızda tüten

vakitsiz ecellerden o sıraistimlâk bedelleri tahsil eder inatçı bir melek

hangi tebaası şiirins o r a r ı z!vareste tutulur kan ve is’ten?

en iyi çağ tanır ölüm bandıralı sessizliğibir dilekçe yazılırkapı kulluğunu andırır suskuyaetimizden düşennafile ve çaresiz bir çığlıktır t e m y i z!sur’dur üflenir soysuz sükûtasanıkel pençe divankızarır arifin anlayan yüzühaysiyet divanında

içim ağrır iğdiş edildikçe suturki yağmalanmıştı dündenyarından mesul

bir yudum suyahasretliktir bu mânâ:sözK e r b e l a…

(16 Şubat 2006) – “ 6. Dekad “ Dosyasından…

Page 625: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Naime Erlaçin

Page 626: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Yalan…

insanın ıslahevidilinde saklı

sözkilit taşındakaraçalı

iç alfabesafra taşı

tedavülden kalkmış bir denize doğrubulanık aktığında yazıbalçığa dönüştüğünde külve uykudaki suhiçbir şiir söylemez sizi

yahut yalandır hepsi!

(29 Nisan 2010)

Naime Erlaçin

Page 627: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Yana Yana…

-Zehra’ya*

gülü kuşattık, giryânı öptükdün müydü âheste o yolculuktan sonrakiyorgun ve gamlı izdilin yasemin sarayında tüten

bu iklimden suyun ipeği geçti ey!hızlı bir ölüm seçti ensemizdeki kuğu

gün müydükâinatın yas tutan sessizliğihayli perişanaksaktedirginayın öteki yüzünde eti tütsüleyen

göz süzdü bir vaveylâ ile kararan büyügececil bir işaretonulmaz yaraki yanıyordu yıldızlarbüyüdü göksığmadı hiçbir diyara

ölümle denendi şiirgeceye sıralandık gülden yaya

yana yanadirhem dirhemkuşandık sözün buğusunu…

(*) Dün aramızdan ebediyen ayrılan sevgili çocuğa…

(28 Mart 2006)

Naime Erlaçin

Page 628: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Yanmak…

- F.H.Dağlarca’ya

yaşamın gümüşüateş takviminde

sabır avlusunda bir kerberosürkekebedi bekçiölümsüzlüğü kutsuyortaşın sesindekalbini ayıklıyor acının düğümünde

mühürlü kapılardangülerek geçilebilir mi?

sonsuz artığı bir zaman dilimindedağlarca yanarakyakarak belki

(20 Ekim 2008)YASAKMEYVE, Ocak-Şubat 2009, Sayı 36

Naime Erlaçin

Page 629: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Yâran…

herkese lazımdı aşk

dinmedi kırlangıç fırtınasıtül mevsimine sulta durankemirgen saatlerde duymadı kimse

ısırgan gölgesinde urağan sislerindurağan nefeslere terk edildikkimdi kimin karavanasında kırbaçlananbilmedi kimse

telkâri hüzünlerkor bir asit üflüyor göğsümüze'artı' eksik'eksi' yenikjurnalci bu sınavdan sorumluyuz hepimiz

acıyla incelen siyahlıkçentik atıyor fersiz gözlerimizegeç'i tarif ediyor saatlerintihara fişleniyoruz düpedüz

“aşkla yıkıldı yâran”*görmedi kimse!

(*) Ayşe Keskin

(19 Eylül 2006)

Naime Erlaçin

Page 630: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Yosun Suskunluğu…(EMİN AKDAMAR'I Anarken)

.............“yüzü çevresidir insanın eskir

.................ama yeniler yalnızlığı kendini”*

canavara dönüşen gök satenenseye salıyor buzdan soluğunu

hava aldırmıyor ağustos’agerginçalkantılıdeniz soğumaya teşne

her yoksunluğunbir şahlanışı varsusar yosun bu yüzden

ölümden bir kıvılcım düşse yazaağustosu çalsa takvim meselaalsa yüzünü zamandanfırtına yine bitmez sudakendisine döner kıyıya her sürüklenişte

eskimeye karşı bir başkaldırıştır bu

(*) Emin Akdamar - Ağustos Yazdan Sayılmaz, ‘Benzerlikler’ şiirinden…(25 Ağustos 2008)

(Bireylikler Dergisi, Eylül-Ekim 2010, Sayı 34, Sayfa 25)

Naime Erlaçin

Page 631: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Zar…

anla beni çocuk

kav değiştiriyor coğrafyakırılan dallara astığım aynadırbedeninde eskittiğim zaman

içim kıyamet!taş kırma cehenneminereden sürgündükunuttukhangi çöldü eğiren bizi__hangi tufan

küldür ateşin yazgısıyandıkküstükküldük an be ansiz__biz___onlar______kumla sınandık

bir sabinin gözbebeğinde kaldıyılanın unuttuğu zar

ağla beni çocuk!

(27 Temmuz 2006)

Naime Erlaçin

Page 632: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

…Zerenze…

'Şiir salhaneye merbut bir müessesedir” – A.H.Çelebi

inzivada kurşuna dizer insan kendinişiiryar başında ip sallandıran

idam fermanı ısmarlarateşle ağırlanan hayatvakitsiz lodos güncesiyleüstümüze yıkılan

ruhsuz bir ayazdır hikâyemizaşkbozkır yalnızıboynu bükük zerenze

kalbin yerleşkesinde otağ kurupsahipsiz şairler salhanesindeedalı şiirlere uzanan

bilseydik geçilmez tufandan böylebunca uçurumve intihardan‘hükümsüz’ sayardık nafile savaşları

uranımız‘aşk’ sözcüğü olurdu sadece

(“ZERENZE – Likurga Susları, Hayal Yay., Haziran 2009, Sayfa 81)

Naime Erlaçin

Page 633: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

2 TEMMUZ – Madımak Anısına

Giden can’lara Allah’tan rahmet diliyorum. Bu gün bize hatırlamak düşer….

“ben yaşama da, ölüme de inandım;tamamlarlar sanırdım eksiklerimi.çarşıları hep birlikte gezerdik;biri dostumsa, sevgilimdi öteki.ikisinin adını yan yana andım.

bir soluk alayım izin verin de…”

(“İzin Verin De”den bir bölüm - Metin Altıok)

“ey benim umudumubölük bölükeden hızarlaroluklu hançergüle narh koyanlarŞahmaran’ın başı içinpayınıza düşen ne?

bir gün sorarlar…”

(“Hançerin Sapı”ndan bir bölüm – M. Altıok)

“ne zaman bir dosta gitsemevde yoklar! ...”

(“Evde Yoklar” dan dizeler – M.Altıok)

DEDİ ve DOSTLARA GİTTİ.Onu yaktılar! ...Dostlarını da….

DEDİM ve SUSTUM! ! !Saygıyla…

(2 Temmuz 2005)

Naime Erlaçin

Page 634: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

3/4'lük Yıkımdirim

'yaptılar yıktılaryeniden yaptılar...'

hüzün 3/4'lük bir ezgiuzaktan duyulanha batının sevdalı valsiha doğunun gizemli semaisi

tempo çok hızlı başım dönüyorsürüyor bitimsiz tırmanışyorgun ebedi yokuşhem önümde hem ardımda

sorumlusu var sadakatinihbarlısı elbet ihanetinaşk, kâh sinede yaban kumrusukâh yavru bir atmaca uykuda

tarih kadar suç da gerçekayağa kalk ey suçlu!ne beklersinkılıç kadar keskin bu ritimyakıyor 3/4'lük isyankâr ölçüyağarkenfarklı bedenlerde birleşen ruhlara

geceye ses yükler sevda çıtırdayarakköklere benzerusulca büyür koynunda sessizliğinsezgi tanık olur sükût ve sükûna

duyulan sadece 3/4'lük bir ezgitaptaze bir çınar gölgesinde

(06 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 635: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

90 YIL Önce, 90 BİN Kişi! (Bir SARIKAMIŞ TÜRKÜSÜ - Düz Yazı)

Onu ilk olarak “Kara Tren” türküsüyle tanımıştım. Sonra birbirinden güzel ve anlamlıdiğer türküleri geldi. Bizleri köklerimize doğru, uzun ve kimi zaman da çileli biryolculuğa çıkaran içli bir sesi vardı.

Özhan Eren’den söz ediyorum. Sarıkamış Türküsü’nü anımsayanlar olacaktır mutlaka.

'Sarıkamış üstünde kar kar altında Mehmet yatar gülüm donmuş, kara dönmüş gören sanmış yarini sarar

kimi Yemen kimi Harput üzerinde ince çaput avut yiğit, gönlün avut yar sarmazsa Mevla’m sarar'

diyen biri…

Nereden geldim şimdi Sarıkamış’a?Birkaç gün önce Sarıkamış yöresinin Milli Park ilan edildiğini okudum. Sonra Çanakkaledüştü aklıma. Hani şu iyileştirme ve düzenleme çalışmalarının, AB ülkeleriyle yaptığımızanlaşmalar(!) gereği aniden durdurulduğu Çanakkale şehitliği…

Tarihi miraslarıymış. Biz dokunamazmışız!Sakın ola Sarıkamış’ı da kuzeydeki dostlarımız özel ilgi alanlarına dahil etmeyekalkışmasınlar!Herhalde ben yine anlamadım. “Gözlerim kör oldu, basiretim bağlandı” desem bile,belagatim yerli yerinde duruyor halen. İyi-kötü meramımı anlatırım zahir!

İşgalci kuvvetlerin tarihi mirası mı olurmuş?

Biz de bir tarihte Viyana kapılarına dayanmıştık diye hatırlıyorum. Yeryüzünün buyanında kapısına dayanmadığımız öyle az yer kalmıştı ki… Az şehit bırakmadık oralarda.Anzak’lardan, şundan bundan ne eksiğimiz var? “Ölüm hak, miras helal” diyoratalarımız. Oralar da bizim karar verme alanımız olmalı o halde…

Neyse sadede dönelim. Tarihe biraz daha yakından bakmak lazım diye düşünüyorum.Hani bize Sarıkamış’ı anlatırken, “bir gecede, tek kurşun atmaksızın, donarak ölen 90bin asker”den söz etmişlerdi ya, aslında hiç de öyle değilmiş. Aslanlar gibi dövüşmüşler.Hem de incecik kılıklarıyla; mühimmatsız, teçhizatsız, gıdasız, sağlık hizmetlerindenyoksun ama kocaman yürekleriyle göz kırpmadan vatan için ölüme yürümüşler.Karşılarında güçlü Rus ordusu ve içeride onun arkadan vuran işbirlikçileri varken…

Sarıkamış’ı anlamak, bunu izleyen tarihi gelişmelere de ışık tutacaktır.

“külli cümleleri hayatınölümden geçerölürüz biz kendimiz için...”

demiştim hatırlarsanız….

Page 636: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Nitekim ölmüşüz de!

Özhan Eren, bu konuda epeyce bir emek vererek “Sarıkamış’a Giden Yol” adlı bir kitapyazmış. Sarıkamış’la ilgili başka kitaplar da buldum. İşte tam orada; Sarıkamış veAllahüekber Dağlarında yazılmış bir destanımız var bizim. Bundan 90 yıl önce,dondurucu bir Aralık gününde başlayan ve bugün bin rahmetle andığımız 90 binaskerimizin şahadete ermesiyle son bulan acıklı bir destan.

Defin merkezi ise KAR!

KAR hikayeleri hep birbirine benzemez! Bu da böylesi işte...Kar’ın da kendine göre, ruha yansıyan bir rengi vardır.

Özhan Eren’in kar hikayesinin rengi ise vatan toprağına benziyor!

(22 Aralık 2005)

Naime Erlaçin

Page 637: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

A TRACE – (Abir Zaki’den Sürpriz Bir Armağan)

Bu sabah sevgili arkadaşım Abir Zaki’den sürpriz bir armağan aldım. “İz” şiiriminaltında şöyle bir not vardı:

'http://allpoetry.com/poem/1116031....... sevgiyle....'Rumuz: abir

Abir ve ben, genellikle birbirimizden habersiz olarak benzer duyguları dile getirirdik.Hatta zaman zaman aramızda anlaşılmaz bir tür telepati olduğunu bile düşünmüşüzdür.“Yine böyle bir şey olmalı” diyerek verdiği adrese gittiğimde, İngilizce’ye çevrilmiş ve odilde bir o kadar da güzel yazılmış olan kendi şiirimle karşılaştım. Duygu vedüşüncelerimi ifade etmek amacıyla yorum göndermeye çalıştığımda ise siteye üyeolmadığım için sistem beni kabul etmedi. Şiirsever dostların izniyle o yorumu ve Abir’inemeğini burada sergilemek ve sizlerle paylaşmak istiyorum.Abir şiirlerini pasifleyip gitti ama gördüğünüz gibi ben izin vermiyorum! ! ! ...Sevgi ve saygılarımla…

“Abir Zaki, you are unbelievable! ! ! ...It is not only a perfect translation, you also havere-written the poem beautifully. Only a poet can understand the deep inside world andlanguage of another one. And we certainly do my friend!I really don’t know how to express my feelings of appreciation. Thank you very muchrosebud….With all my heart :))))

Naime Erlacin”

A TRACE

who could live someone else’s death

unless it’s a loving heartbecause of thisI left behind my dreamssparing no effortso much for nothing…

thus;the birth of my nascenceis from my first outcryinto this worldrekindling nonstopcontinuouslychildbearing myself

and so says an apprehender:

for so much effortis to be printed in a loving heart

even if it is

Page 638: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

solely one!……….

Written by: Naime Erlacin, a Turkish Poetesstranslated by: rosebud

Comment? All rights reserved, © rosebud. Copying without permission fornon-personal use is forbidden.

Naime Erlaçin

Page 639: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Acı Yüklü Kent

gök yollarındabir kent yürüyor pek tanımadığımkokusu çarpıyor tenimeinsafsız idamların yorgun akşamlarında

el ayak çekilmişcaddeler ıssızpark ışıkları değiyor yüreğimeyalnızlığın kıyısındadarağacı kuruyor haramilergözler uykuya dikensessiz yakarışların yükselen feryadında

beynime saplanıyor acı yüklü kenther sıçrayışımda bulutakırılıyor yaşam kilidi

yolculuklarda epridi ömrümöyküm tarih kadar kadimölümsüz gençlik ise nöbettekent kapılarında gardiyan

esrik bu büyüde paralanarakuçuruyorum kendimi kent sokaklarınakalbimde çöreklenen hayalin suretiyitirilmiş geçmişten zalim bir tetik sesi

vurulmanın bir anlamı olmalıdarağacında sallanan beden 'zaman'kuşanmış beni üzerineyalnızca kendine ağlarmasumkara mizah gibi bir intihardan

dinle bu çığlığı ey kalbimdinle ve vurul!benimle ölüyor zaman

(28 Ağustos 2003)

Naime Erlaçin

Page 640: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Acılar Diyarında

çat oradaçat buradaçat kapı arkasında

geceye “biz”i katarkendi aşımızdan doyarızgönlümüz nazeninhüzündür otağımız

kâh susarkâh bağırırkâh isyanda ağlarız

adı emektir aşkınsevgi “unutulmayan”tutmuşsak yolu bir kez acılar diyarındayoktur bunun dönüşü

tam yol ileri!meçhul bir âkıbettir bekleyen bizi

(17 temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 641: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Acının Sesi

...acıya var mıydık?

suskundum bensendin isteyen acıyısapladın böğrüne yağlı bir hançercesineolabildiğince derinbizi ertelemeyi seçtin

sustum!nöbetine durdum acınınyıkıldı yüreğimin kapısı penceresiyoktu bir köprüaltı sığınacakayazda bıraktık kendimizi

acının sesiydi haykıranaçığa alındık hepsi bu işte!kim anlatacaktı aşkı, kim yazacaktı bundan böylebiz biterken acının içinde

bir yolu vardı öğrenmeninsınamanın kendimiziadı yaşamak!

biliyoruz şimdiacıya varmışız demek ki!

(21 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 642: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Acıya Şahit Gerekmez

- kızıma

aralama gizli kapılarımıuzatma başını bakma içeri!görülmedi böyle hasretyangın yeridir yüreğimcehennem nöbetindeyim

yeni doğmuş bir noktürnün kanatlarında uçtum dün gecealevdim ateşlere düştümharman sonu firez yandı notalardasakladım kromatik yürüyüşleri gömerek ruhumayanıyordu gözlerim, “özlem”dim artık benhasret geçti vurarak içimdenlavlarımda kükredim

bakma yüzümün içineateşim üşütür buz kesersin donar kirpiklerinsessizce dökeceğim göz yaşlarımı

acıya şahit gerekmez!yüreğin ölümcül nöbetindeyim

(23 Ağustos 2003)

Naime Erlaçin

Page 643: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Acıyı Yok Say!

yeşermelisin!taze sürgünler fışkırmalı bedeninden

yok say acıyıizin ver damara yürüsün ateş

kartal kanadına koydum da senigöğü karış karış dolaştırıyorumrüzgarın ruhunu kuşanhiç durma buluta ak!içine daldıkçabeyazlaştır griyi

vadesiz yaşamlar doğurmak üzre yeşermelisin!yüreğin son kez tohuma vursunsedef yuvalardan fışkırsın incilercan suyunbenden olsun

gümrah bir aşkve ne varsa dahasevdayı öğreteceğim yeniden

yok say acıyıinkar et güzü hemen!

(24 Ağustos 2003)

Naime Erlaçin

Page 644: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Adak

paylaşımsız mekânlar gıyabında ağladıkıskalanan hedeflere biçildi kefenyoktu bir yurt yuvazamanı meçhul iğfallerin resmiydi ayrılık

mızrak çekerdi yangınlar göğeyetimdi çocuklar, sürgünler öksüzeksiği olduk bütünleşmeninparamparça bir ağıt sindi kafiyeyeyarımlar ortasında kaldık

kalk gidelim Anadolumgidelim ata ocağımızaörteriz başımıza azgın bir rüzgâryakarız bir çubukbuluta kestiğinde kurt boğazıyağmur dileriz el ele

bu kezkargısı senden olsunkutsal duanın

gönlüne göçerlik değenehazandan sayılmaz yaprak dökümüne de yolhâlâ sözü geçer orda adağın

(20 Eylül 2004)

Naime Erlaçin

Page 645: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Adamım!

bir rüya gördüm dün geceadamımla el ele yürüyorduksalt sevgisalt tutku vardı gözlerinde

kuyudan çıkarıyordu benikoparıyordu tüm çekişmelerdenkoruyor sarmalıyor“benimsin” diyordu“seninim” derken

kolay değil dedimseninle koşmakseninle tökezlemeksevildiğince sevmek seni

adam gibi adamınkadın gibi kadını olmak

tükendim artıkyaşlandımbir tek aşkım kaldıyorgun yüreğimde

uyandım ki uykudansözümün efendisinin elleriyine ellerimde

(24 Şubat 2004)

Naime Erlaçin

Page 646: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Adana'dan Bir Haber ve Suya Yansıyanlar

I. ULUSLAR ARASI ADANA EDEBİYAT FESTİVALİ5-6-7 Nisan 2007

Çağımızın Edebiyatına Bakışlar;Adana’dan Dünyaya, Dünyadan Adana’ya

Düzenleyenler:Adana Altın Koza ve Adana Edebiyat Girişimi

Yer: ADANA TARİHİ KIZ LİSESİ KÜLTÜR MERKEZİ

……………….

Çok duygulandım!

'tarih kadar eskidoğan gün kadar yeniyim'

dediğimi anımsıyorum bir yazımda...Bunu kuşkusuz Adana'ya ve Çukurova toprağına borçluydum.

“Yer: Adana Tarihi Kız Lisesi Kültür Merkezi”

Böyle diyordu gelen mesajda. Olsa olsa benim lisem (AKL) olabilirdi bu. YıllardırSeyhan nehrinin ihtişamlı akışına sessizce tanıklık eden tarihi eğitim yuvası…

Umarım orasıdır, çünkü sınıflarına, koridorlarına, yatakhanelerine sinmiş edebiyatkokusundan bir şeyler kalmıştır mutlaka. Bir ihtimal, idare katındaki siyah-beyazseramikler ve ana salonun ortasındaki çinili soba yerinde durmuyordur. Bahçenin dipköşesindeki mandalina ağaçları; rayihalı gölgesinde kitaplar, şiirler okunup şarkılarınsöylendiği okaliptüsler; yemekhaneye doğru uzanan taşlık yoldaki asma ve önbahçedeki süs havuzunu çevreleyen erik ağaçları da kesilmiştir belki. Amahissediyorum, bizden bir kalıntı var orada… Bu bir edebiyat esintisidir ki günümüzünedebiyatseverlerini yeniden çağırıyor yanına!

AKL’den 1963’te mezun oldum. Neredeyse yarım yüzyıl evvel… Şimdi orada biredebiyat festivalinin filizleniyor olduğunu duymak hem çok duygulandırıyor, hem demutlandırıyor beni. Söz konusu olan mekân orası değilse bile, Adana Kız Lisesi’ninadının bu şekilde anılması büyük sevinç kaynağı… Çünkü biliyorum ki o liseninmezunları, taş binadan ayrılırken Türkiye’nin dört bir yanına ceplerinde edebiyattohumları taşıdılar. Ve elbette plastik sanat ve müzik tohumlarını da… Sergilere çıkanilk resimlerimizi orada, bodrumda yaptık, Adana Şehir Tiyatrosu’nda düzenlenengeceler orada planlandı, Verdi’nin aryalarını orada ezberledik; J.S.Bach ile çağdaşı olanbestecilerin farkını, Mozart ve Beethoven dinlemeyi orada öğrendik.Tam anlamıyla tarihe mal olmuş bir kültür merkezidir AKL. Ve hepsinden önemlisi,Türkçeyi belletti bize. Doğulu bekçimiz “simitler geldiler! ” diye bağırdığında, “Türkçe budeğil! ” diye feryat eden; “inkilap” dediğimizde “inkılâp olacak, inkılâp! ” diye azarlayandeğerli hocalarımız sayesinde!

Festivali düzenleyen, emeği geçen ve katılan tüm dostlara başarılar dilerken sonsuzsevgilerimi sunuyorum…

Page 647: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Bilinsin ki ruhum orada olacak!

Sevgi ve saygılarımla…

(28 Mart 2007)

Naime Erlaçin

Page 648: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Adım Kadın

bir yılyüz yılbin yıl geçse dedeğişmem benne isemo'yum!

kafamın dikine gitmişim bazenbazen uysal olmuşumsevgiden yana yüreğim zenginkimi zamanmantığımdan yorulmuşumhırsıma tutsak değilgönlümün efendisi olmuşum

Havva ile yaratmışlar beniilkçağda 'adın kadın' demişlerortaçağda yakmışlarsonra da hakkımı aramışlar!

yavruma kanat olmuşçevreme özveri sunmuşumçok doğurmuşçok yorulmuşdaha çok da susmuşum

ne olmuşsam olmuşbazen dilime tutsakamahep gönlümün efendisi olmuşum!

milyar yaşımda mıyım neyimbir milyar yıl daha geçsedeğişemem

adım 'kadın' benimben ne ise o'yum!

Naime Erlaçin

Page 649: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Adres: Düşler Ülkesi

bakmayın siz benimiç karartıcı şiirler yazdığımaöyle gülerim ki bazenkasılır kalırım gülmekteninanamazsınız

hem delihem doludeli-dolu olurum datutamazsınız

hüzün kan kardeşimonca yüzümden oysasadece biridir hüznümaldanmayınız!

bin yüzü olmalı insanın-yazacağım bunuanlatacağım bir gün-bırakınız çocuklaşmayıyaprakla bile oynaşırım benyolunuz düşerse bana bir günsakın şaşırmayınız

ölüdeniz ruhumda açannilüferlere bakın sizsıkmayınız beni yeterson şiir yazılmasa da olursadece bir “hayal”im bengörmeye uğraşmayınız!

adresim: düşler ülkesiyazınız dostlaryazınız…

(26 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 650: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Adresim Hüzün

bugün günlerden hüzünyer hüzün ülkesiintiharda bileniyor duygularhüzünlü bir karanlığa

dolaşıyorum gelişigüzelayağımın altında dallar eziliyorhüzün kırılıyor yalnızca

hüzün alıphüzün satıyorumkazancım hüzünkaybım da

gül uzatıyor küçük bir kız:“al bunlar en güzelleriadları hüzün çiçeğihüzün kokarlar aynenhüzünlü gönlün gibi...”

ağaç olsamhüzün dökülüyor yapraklarımdanyağmura koşsam hüzün boşanıyor üstümebıraksam kendimi kaçsam oradanyok olası hüzün koşuyor ardımdan!

ben: hüzünikametgâh: hüzün sokağıadresim bu işte!

beni ararsan hüzn'ü sorman yeter

bir köpek uluyor sokaktahüzünlü bir ölümdür buralar!

(2 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 651: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Ağıt

bir çocuk ağlıyor uzaktabütün çocuklar benim

kan ağlıyor yüreğim

kaç arşın insanlık katlettikkaç kıyımdan yürüyüp gittik sırıtarakyaseminlerce sevdik hayalleridüş konakları inşa ettikürküttü gerçekler sonraöteledik korkarak

değeri bilinmezdi dost canlarındost avuçların sıcaklığıçocuklardı yalnızca anlayanlarve çocuk kalanlar

“suçum nedir” diye sorma sakınsen mazi kadarsen gelecek kadar suçlusun

çünkü çocuksun!

(2 Haziran 2004)

Naime Erlaçin

Page 652: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Ah Gökyüzü Ah!

ah gökyüzü!tutmuş dabırakmıyorsun yakamı bir türlü

vazgeçtim ulaşmaktanpaylaşmak, bölüşmektentepemden insen ya!

ne ararım sendene özlerim bilmeksizinöylesine dalıp gidiyorum iştekuş olup uçmak istiyorum koynundagözümü alamıyorum bir yıldızdanmavidensiyahtanboz buluttan

ah gökyüzüben sana sevdalandım galiba

fırtına esip yağmur oluptam huzur buldum derkenkar yağdırıyorsun tepemdenseviyorum senianla işte!

ne fayda, gürlemedikçeses vermiyorsunneden?

dayasam başımı sonsuzluğunagöğsüne yaslanır gibi aşkınkuş oluppır pır etsem yüreğindebulut olupgezinsem her bir yerindekurtulur muyum ki acep senden

ah gökyüzü ahben sana sevdalandım galiba!

(29 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 653: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Ahenge Dönüş!

sevişmiyorum artık sözcüklerle

raks etmiyoruzoynaşmıyor elleşmiyoruzçıtır çıtır yiyorum onları!heyelan yapmasınlar ruhuma yetersarsmasınlar beni depremlerle

bıktım enkaz devşirmektenyere düştü dillenmeyesi dillergüz yağmuruna kilitlendi gözlerimvadimi arıyor verimli bir nehirdesızılarım şimşeklerim çelik yüreğim

tahtın musalla taşı olacak ey yorgun ölümlü!mor dikenler büyütüyorum erbainde

içimde ıssız bir ayna yürüyorilahi sırları bana emanetderinime gizledim ağrıları, gömdüm dünü yarınıkararıyor ışıklar iniyor perde

ruhun ezeli mahzeninde artakalan ne varsa tortu adınaaslına rücu ediyorsineye kazıyarak dizeleri gömüyorum imgeyi şiirin kalbine

göktaşı saçılıyor boşluğaterk ediyorum tırısı rahvanı

nağmelerin ahenk tahtasında dörtnala ahenge dönüyorum!

(11 Eylül 2003)

(Bu şiiri buraya getiren, Derin Öger’in dinmeyen bitmeyen çabalarıdır. Derin’e en derinsevgilerimle…)

Naime Erlaçin

Page 654: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Akrep ve Yelkovanın Tersine Döndüğü Saatler...(Düz Yazı)

'Üzülme' diyorsun ama ben sevdiklerim, dostlarım, çocuklarım, ailem, ülkem, hasılı tümcanlılar için daima üzülürüm. Bu benim elimde değil. Ayrıca üzülmesini bilmek de birayrıcalıktır diye düşünürüm hep...

Herkesin kötü anları vardır evlat. Ve mutlaka bir yumuşak karnı veya Aşil'in topuğumisali kolaycacık vurulduğu zayıf bir noktası. Üstelik sıkça kendimizden düşeriz. Bizibizden sorgular; içimizle yüzleşir ve hatta kavga ederiz. Aynalarımıza bakmayakorktuğumuz anlardır bunlar.

Kimse korkusuz değildir, unutma! Korku ki içimizi daraltır, yüzümüze damgasını vurur,sükunetimizi çalar ve sonuçta yürek öyle bir kabarır ki hiçbir yere sığamaz olur. Biz,eğer kavgamızı bizimle yapamıyorsak, başkaları ile yaparız. Dünyaya başkaldırırken,aslında kendi zayıflığımıza baş kaldırıyoruzdur. Önemli olan, bu mücadeleden sağçıkabilmek...

Bir şiirimde ne demiştim hatırla (Adak Ağaçları Kızgın) :

'geçmişte bir gün “acı” eskitmiştik hanibir çocuğun elinden tutupparkları dolaşmıştıkkayboldu çocuk sonra

acıyla birlikte gezinirkenben de mi bittim yoksa! ...'

Bu soruyu da sıkça sorarız kendimize. Hayır, bitmemişizdir. Yalnızca, akrep veyelkovanın tersine döndüğü saatlerde nasırlarımız biraz daha kalınlaşmıştır. İşte okadar! Ancak onlar sertleşirken, yüreğimizi diri tutan ve acılarımızı paylaşan dostlaraihtiyacımız olur. Yeniden can veren bir merhem gibi gelirler insana ve gelmelidirler...

'O beni sever, o beni sayar; o benim derdimi kalbinin derinliklerinde hisseder ve benimiçin üzülür' diyebilmek ne kadar güzel bir duygudur aslında...

Anneler mesela hep bunun içindir!

Kendine iyi bak oğul, ona karşı adil ol...Ve sıkma canını...Birçoğumuza şık bir hediye paketi içinde ve pahalı bir armağan gibi sunulmadıhayat...Ama şurası bir gerçek ki, nasıl verilmiş olursa olsun, değeri mutlaka bilinmesigereken nadide bir armağandır o....Tohumun kararlılığından al gücünü. Toprak altındabin yıl gizlenmiş dahi olsa, yaşamın ona sunduğu ayrıcalığın farkında olarak yenidenfilizlenmeyi unutmuyor asla..Yeter ki doğru toprağa ekilmiş olsun! Sevgi ve anlayış dolu bir dost kalbi gibi...

Bugünlük bu kadar çocuk. Sağlıcakla kal :)))

(16 Nisan 2005)

Naime Erlaçin

Page 655: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aksiseda

soğuk iklim karabiber ağacı kadar mahzundu gölgealnında şavkıyan unutulmuşluklatek kişilik ritmik dansında aşkınlirik bir destanda erirken suyaebedi bekleyiş saatlerine özlemi gömüyorducehennem kuyusunda

bir yazgı mıydı susmakanımsamak biteviyehoyrat bir şarkının nakaratında

dur ey aşık!elmas bıçağasu çeliğe verildi bir kezyürüyor duyguhayatiyetini kanıtlıyor aşkyürek bozkırında nal sesleri çınlıyorçiçek açıyor çöl dikenleri

bir aksisedadır duyduğun çığlıkgönül çıngıraklarında

ılıman iklim bir karabiber ağacı gibiışık saçarakkoşuyor aşk deli dolumaşukun kollarında

(24 Aralık 2003)

Naime Erlaçin

Page 656: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Al beni de uykularına seninle!

dikilmeliyim karşınaen pembe düşlerinde ikentutmalıyım ellerinisarılmalıyım bedenine

en çok da gözlerini sevmeliyimkonuşmadan öylecedurmalıyız sessizceal beni de uykularına seninle!ıssızlarda konaklamalıyıztam da bu gecehem deelele

yürekten kopan feryatlarla çınlamalı alemsalt sevda sözcükleri akmalı dudaklardansavaş biterkavga biterömür biter de aşk biter mi sence

haydi gelöğrenmeliyizkuytularda dolaş benimleneden bilmem amaen çok da bu gece!

sevda öyküleri birbirine benzerdi hanineden görülmedi böylesi bir aşkneden unutmadı yürekher bakıştasarsılıp durdu ta derindentutuştu onca zaman acayip bir tutkuyla

anlatmalısın banasöylemelisinneden

'zaman geldi' diyor deli gönlümuzatalım artık ellerimizigecenin siyahına düşmeliyiz seninleak rüyalarla birlikte sarsalımyeri göğü depremlerlealacakaranlığa dek sürsün yolculukal beni de uykularına seninle!dere tepe dümdüz gidelimgidelim gönlümüzce

kim bilir!belkibirlikte uyanıveririz yeni güne!

Page 657: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

(1 Nisan 2003)

Naime Erlaçin

Page 658: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Al Gönlümü

ot yalımıhafifağaç yangınıderin

safi ateş akaraşkın koşumundan

aşk sarrafıacıaşk sarrafızaman

al gönlümüal dabir hamur kartadınadoyum olmasın

herkesin harcı değilenkazdansağlam çıkmak

görelim:el mi yamanbey mi yaman!

(17 Eylül 2003)

Naime Erlaçin

Page 659: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Alabora... Ateş!

ispalyası alınmış sarılgan gibiyıkılıyor ademoğlu toprağa doğruyaramadı bu postmodernizm!

herekler gitmişdüşünce hevenkleri deborda fenerleri boşluğa dikilibölük pörçük karaya vurmuş tekne

sevdayı bozmadıkları kalmıştı biro da bozuldukuşa döndü, kışa döndük!aşk sözcükleri yerde

kaptan-ı deryalarım benimdirilişe bir armağan olsunsusmayın tutuşturun denizlerialazlansın sualevlensin cephane tükenmedentutmasa da dümenağır yaralı bu teknede

alabora... ateşalabora... ateş!

(26 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 660: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aldım Gülü

bir düş gördüm dün gecesevgiler üşüştü düşüme

açıldı gökyüzünde mavilikastım yıldızlarıeski yerlerine

nameler yazdımim koydum izlerimealacağım vardı hanikırmızı bir gül düştü gökten

aldımgöğsüme koydumtam kalbimin üstüne

geceye döndüm yüzümüsarıldım yine düşüme

(09 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 661: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Alev

hüzün yazarızölüm yazarızhiddetlenir ortalığı birbirine katarız

aldırma sen!

göllerde maya tutar mı söz aşksızaçılmaya görsün Pandora’nın kutusutükense bitse umutbaşka yurdu yok tutkunun saklanacakkızıl alev olur da gülümseradem ile havvanın teninden

aşkla diriliraşkla yıkılır insan ey Keskin *gerisine aldırma sen!

(*) Sevgili Ayşe Keskin’in son aşk şiirlerine bir nazire ve “hoşgeldin” dizeleri… “Aşk veGüller Ayı” Haziran da hoş gelmiş bu arada :))

(1 Haziran 2004)

Naime Erlaçin

Page 662: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Alo Anlam!

ne âlemi varboşakürek çekmenin

anlamsızınanlamınıanlamayıanlayana bırakmalı

bir kişi vardır mutlakatek bir şey ya daanlamlıyı anlayan

alo anlam!şiirlersana yazılmalı

(10 Temmuz 2004) – “Yeni Dosya”dan…

Naime Erlaçin

Page 663: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Alo Dahran!

alo Dahran!

bugünden tezi yokhuzurlarınızda yeni bir dosya açıyorumvatana millete hayırlı, falan feşmekân olsun

fiş-mekân da olabilir hanifişleyelim sizi!

buyuran sağ olsunbuyurmayan dahoş gelmişhoş düşmüşsünuzçiçeği burnunda saçmalıklarımıza

ding dong!

emrinize amadedir hanımefendilerefendilerin hanımlarıemrinize amadedir“en” yüksek piyasa!

alo Dahranyangın varduyamıyorum seni:

-ver abi bir Bodrumonunla idare ederim ben-

takıntılıve paranoyak olsungazozu bol tut mutlakaiçki içmem biliyorsunBodrum şişenin dibineben gazozla dünyanın

şerefe barmen!bugün de böyle olsun

(9 Temmuz 2004) – “Yeni Dosya”dan…

Naime Erlaçin

Page 664: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Alo Eski Dost!

bir zılgıt çekiyorum dünyayasen de öyle yap gitsin!

her zaman dediğim gibi:“delidirne yapsa yeridir”

alo eski dostduyuyor musun beniiçimdeki deliyi

gerçeğin kılıcınıbilginin kalkanınıruhun zırhını kuşanarakkaçaklar âleminde aklınvaroluşu onurlandırıyorum yine

yadsıyarakhayata dair yalanlarıbir sır arıyorum besbelli

kim bilirbelki bir bilgediriçimizdeki deli

(17 Temmuz 2004) - (Yeni Dosya’dan…)

Naime Erlaçin

Page 665: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Alo Yalıkavak!

alo Yalıkavakalo halk plajıhazır et sofrayıbirlikte yiyeceğiz kafaları

neyim mi var:hiç!taktım takıntılarıma sen gibidellendim yalnızca

“ne işim var” dedim bu âlemdedolanırken gece gündüz üç gün üst üsterehin verdim canımı şurada buradabuza düşmüş kaz gibi her yerde

hepsi bu işte!

tel’e net’e ne hacether zaman haklısın Yalıkavak“şiir okumak bile intihardır” derkenaksisedan oldukça net

deniz kadar mavisin dostumak köpüklüberrakve yalansız

canlanıyor bozkırkükreyen nefesimdedöşümdeki sağır çölünçığlıkları inliyor sesimde

merak etmebir zarar gelmez kafa yemekten

“akla ziyan”aklı dengeler bazengeceden açılır gündüzün yoluboşalır kütükler bağbozumundaaydınlanır zihinler

keskin sirke değiliz küpümüze!

(14 Temmuz 2004) – “Yeni Dosya”dan…

Naime Erlaçin

Page 666: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Altı Üstü Ne ki!

kara aydınlıklardan çıngıraklı gösterişleregirilmeyen savaşlardan kolay zaferlere

doymayan çocuktan kekre ölümlereneler varnelerbilinmeyenden bulunmayanabilmeceler var çevremde

dinmeyen sancılardan acıyı görmeyenesusmayan dillerden sözünden dönmeyenekurumuş gönüllerden sevgiyi bileyene

altı üstü bir karış toprakbir lokma ekmekle doyar insan!

bir de böylesiböylesigerçekler var çevremde

(2003)

Naime Erlaçin

Page 667: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Ambrosia

tanyeri kızıllığı hüküm sürüyorsüzülüyoruz semadadüş değil sanki gerçekrüzgâra veriyorum umut çiçeklerinigelincik tozuna nameler yazarak

tuhaf bir şölen var damarlarımdaateşe duruyor beynimzonkluyordoğanın ritmini dinliyorumsessiz bir çığlıktan

geleceği yazıyorumayrılıkaşkhüzünne varsa acıklı katıyorum içine

sahneliyorum sonrabaşrolde kadın ve erkekkutsal bir nektar kadehinden içirerekbir kase ölümsüzlük eşliğindegelinlik giydiriyorum düşlerekaynaşıyor ruhla beden

geçmişin gölgesindeaşina bir tat buhatırlıyorumefsanevi bir büyüden süzülüp gelen

adı Ambrosia *

(*) Olympos tanrılarının baldan dokuz kat daha tatlı olan yiyeceği. Efsaneye görebu gıdadan tadanlar ölümsüzleşirdi.(13 Ağustos 2003)

Naime Erlaçin

Page 668: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Anarşist Şiirler I

bu sular fazla derinne balık olmaktı amacımne balıkçı ağlarıyla deniz örtmek

bu sular fazla dalgalıbir o yana savruluyor teknebir bu yanabuzdağı çarpsa da öleceğizsular kudursa da

ölelim o halde!

denizi size verdim gittiölümcülsır dolu denizidağlar benim olsun yeteryamaçta yankılananher sedanın anlamı varçünkü gidiyorçünkü dönüyor insana

bulutla öpüşürken dağdavarsın tanrılar ateş yaksıninsan tipiye tesliminsan soğuğa

deniz çok fırtınadeniz çok dalgaiçinde olta ve balıklariyi bak!hepsi orada

dağ yollara düşmezyol dağlara düşer bugün

(28 Ekim 2003)(Devamı Var)

Naime Erlaçin

Page 669: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Anarşist Şiirler II

savrulmalı tepelerden külümyangına vermeliyim kendimi önceacımasız bir tipide sorgulamalı

dağarcığım söz, beynim ağrılarla dolsunacıtayım beden ve ruhlarınızıbaç verir gibi beni bendensunaklara yatmalıyım kendiliğimdenağzıma bir zoka çok fazla geliristemem!mayalanmalı dillerim kendi iliğinden

düşleriniz çalındı mı hiç sizin?

alın çizdiğim bu resmiboydan boya asın oraya kara suratlarınızıbugünden tezi yokyarısı kayıp ruhumyepyeni düşler uğrağı

yetiyor bana ıssız dağ başları

korkmayınniyetim az sorgulamakbiraz acıtmakutanmaz düş hırsızlarını!

(28 Ekim 2003)(Devamı var)

Naime Erlaçin

Page 670: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Anarşist Şiirler III

bekliyordunuz beni değil mi dağımın bereketli ormanlarıgeliyorum!

denizi vereceğim ağaçlarınızadenizi kurutacağım dallarınızdanefesimin kızıl göğü titreyecek yapraklarınızda

onların olsun pejmürde uykularkarınca ezmez entrikalarriyakarlıkla birlikte gömülsün sinlerinegündüzleri görülen rüyalar

derilerini çoktan yüzdüm bensoydum hepsi çırılçıplakgördüm asıl suratlarınıçok çirkindi renkleriutanmaktan bile korktular!

eğreti kolluk güçleri sürek avındaitlerin kokusu çarpıyor burnumaön avlusunda sahte prensliklerinkubur deliklerinden fışkırıyor titanlargırtlağa kadar pisliğe bulanmışlar

nereye gizlendi tanrılar?tanrılar tedirginsavaşın hışmını izliyorlar

toplanın ey ahali artık hesaplaşma vakti

hazır olun asılmaya düş kırıcılarıdüş tuzaklarıyla tanıştıracağım sizititanik bir kader yazgısında!

(28/ Ekim /2003)(Devamı Var)

Naime Erlaçin

Page 671: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Anarşist Şiirler IV

bu sular fazla derinben artık dağbaşına giderim

gölgemin yakınından geçmeyin sakın!dokunmayın kuzgunuma şahinimesevdiğime dağ aslanıyım benkolay yedirmem bana ait olanı

durmayın kuşanın silahlarınızıher atılan ok ve kurşuniçinizde açanbir voyvoda kazığına dönüşecekkapanınız olacağımyakından bakın banafareler iyi tanır kapanları!

düşlerimi ellemeyin düş kırıcılarıcellât kesilirbelânız olurumpazar yerinde üç kuruşakanıma doğrarım düşüme dokunanları

hikâyem uzunanlamayan “fransız”anlayana ne mutluönünde sonunda sahibini bulur sözbilen bilir lisanımı

dağ yola düşmezyol dağa düşer bugünşimdi hesaplaşma zamanı

asacağım sizi düş kırıcıları

(28 Ekim 2003)(Devamı var)

Naime Erlaçin

Page 672: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Anarşist Şiirler V (SON)

sakın aldatmasın sizi hayalî ağlamalarımkendime tuz ruhusize kibrit suyu hazırladımönünüzdetepenizdeardınızdayım

darağacı dallaradır kuşatmalarımdüşlerimin hesabını soracağım

bana öfkesize siygalar düşer dağ burcundanellerimle yağladığımurganın ucundan

sığınmayın tumturaklı kibarlaşmalaranihayete erdi uyuşturucu ninnilerdetone şarkıları susturdum birer birerterk ediyorum sahte masalları

aslanlar tükenmiş besbelli memleketteki farelere yediriyorlar kahramanları

şanına uygun düşmeli ölümboğmayacağım sizi tükürüğümlegöğüslerinizde “alçak” yazanbir yafta ile geberteceğimiyi okuyun!“burası benim arazim! ”diyen bir pankartla ellerimde

büyük duyar kulaklarımgözlerim derin görürlisanımın sırrını çözmek içinazıcık ermiş olmanız gerekir

ateş kalkışıyor içimdeateş!ya öleceğizya öleceğizölelim o halde

asacağım sizi düş kırıcıları!

dağ yollara düşmezyol dağlara düşer bugün

(28 Ekim 2003)(Şimdilik SON! ...)

Naime Erlaçin

Page 673: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Anla ki!

içinde eridiğim deniziçaldığım için pişman değilimsu yakarmış demek kialnımdan dağlandım ben

dilsizdi sancılarçevrede korsan teknelerilimanlar kelepçeli yalnızlığasu kuşları can verirdi sevdayadenizin dibindeydi dağlar

anla bir şey var canımı sıkanağunun lezzeti sıvaştı dilimekayboldu ebemkuşağımsuya indi şaman

yosunlar saçlarımda ağlayacakkirpiklerimde ağaracak tandeniz çekildiğinde korkma!bir kayıp ilanıyla ellerimdebekliyor olacağımrenklerin doğduğu yerde

dipsiz mavide ara beniturkuaz tortulardaistersenkendi hamurunda

anla ki sevdiğimanla işte!

(7 Ekim 2004)

Naime Erlaçin

Page 674: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Anla Korkuyorum!

-kızıma mektup,

...bir yerden başlamalıbaşlamak bitirmenin yarısı ne olsabir Buruşuk anlardı benibir de senanlatmalı o halde…

özlüyorum ölürcesinekimi zaman ölüyorumdur zahirneredeyse üç yıl, az buz değilörtülerini kokluyorkokusunu duyuyorum

nasıl da şaşırmıştı herkesyediveren gülü gibi bu sevgiyi keşfettiğinde“bu kadın böyle sever miymiş! ” dedileroysa bilseleren son nefeste bilehenüz başlamamıştım sevgimi vermeye

“bekle beni, geleceğim seninle! ”diyen çığlıklarımı duyuyorum halenkargalar konuştu bir o konuşamadıolsun!söyleneni anlamayı öğrettim yayüreğim mangalinanılmaz bir sabırlakonuştuk aramızda bilinmez bir dille

nasıl da güven verirdi insanakör şafaktagece karanlıktahiç korkmaz düşerdik yollarakimse yanaşmazdıköpek değil aslan sanki fırlamışdestansı bir dağ zirvesinden dünyaya

kitabı bitiremedimsormuştun hanine anlatsam az, ne söylesem yetersizuzayıp gider bölümlerişte öyle!

efendisiz iki köleydik bizaşk şarkılarına bile ağlıyorum artıkaklıma düşüyor da kırılıyor kol kanatdört duvar arasında voltalar atıyorumtükenmez bu hapislikte

çok ihanet gördüm insandanama görmedim köpekten iyi dost

Page 675: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

yenisini edinmenin yolu var elbetzor olankarardır yüreğimeyazık olmasın, güz yaprakları düşüyor şimdibir o anladı beni bir de senanla yarı yolda kalmaktan korkuyorumkorkuyorumyarı yolda bırakmaktan

ömür boyu özleyerek yaşamak busen iyi bilirsin kızım

kendine iyi baksevgilerimle...

(2 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 676: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Anlatılmaz Duygu

için küçülür dekaybolur bedeninde haniçoğalır kapılar kaçmak içinyine de tıkılır kalırsın zindanda

bilirsin yollar çıkmazarkası kesiktir köşeleringerçek değil orası, sanki platodem tutmuş bir acıyla yüreğindeanlam yükleyemezsin yokluğa

tarifi yok yorgunluğunsusmanıngeride yalnızca bir soru kalır:

-kendi kalemiz midir savaş meydanıfethedilmediği için yakılanbizimle birlikteboşluğa bırakılan

rüzgâr yakalanmaz biliyorumkalbimdeki ovayı çekiyorum üstümegene de üşüyorum, çok

sır dökme mevsimi şimdi aynalarda:var mıyımyok muyumbilmiyorum

zamanı dinliyorum

(17 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 677: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Annem Diyen Karanfiller (Babalar Günü İçin Düz Yazı)

Bir şiirinde babasını ne çok sevdiğini anlatıyor Can Yücel. Eve gelince, hemen gidermiş.“Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi”nin aceleymiş işi. Öyle diyor…

tıpkı seninkiler gibiateştenmiş gözlerive yineseninkiler gibiymiş geliş ve gidişleri…

Onca telaş arasındaki buluşmalarımızı anımsıyorum baba. Ne çok ayrıntı fışkırıyorbelleğimden… Çakallardan ürktüğüm gece göğsüne sokulmalarımı, bağbozumlarındabirlikte çiğnediğimiz üzümleri, pestil kurutmak için toprağa gerdiğimiz sakız gibiçarşafları... Ayaklarımızı nasıl yıkar, nasıl da kırklardık… Bağ yıllarımızdan yansıyanakrebin zehrine, “koca incir”in altındaki yılanın tıslamasına ve hercai salkımlarladonanmış asmalara doğru bir gezintiye çıkıyoruz sıkça. Dut silkeliyoruz baba. Yayladakipınara salıyoruz karpuzları. Böyle anlarda o denli gençleşiyorsun ki; bazen bir delikanlı,bazen bir çocuğa dönüşüveriyorsun.

Hayat kavgasında ertelenmiş yılları boşluğa savuruşumuzu düşünüyorum bir de. Ne çokçalıştın sen. Seksen sekiz yılın, dolu dolu yetmiş yedi yılı… Gecenin kör saatlerindeağabeyinin elinden tutarak, Taşköprü üzerinden Karşıyaka'ya çalışmaya giden çocuğunyürek depreştiren korkularıyla bütünleşiyorum birden. Ta ki, ellerinin sadık yoldaşıbağlamanın iniltileriyle 'ham meyve' yi kopartıncaya dek dalından... Öfkeni, hiddetini,bin voltluk duygusallığınla yazdığın şiirleri; sana dair her şeyi anlıyorum şimdi.Sararmış bir eylül yaprağı gibi hayatın merdivenlerinden kayarak inişini anımsıyorumsonra… İşte böyle baba… Keder bastığında bunları düşünüyorum.

Biliyor musun, ayrılıklardan korkmamayı; örselenip devrildikçe ayağa kalkmayı;küllerimden bir kez daha doğrulmayı senden öğrendim ben. İnsanın değerini bilmeyi, azrastlanan “erdem”e sıkıca sarılmayı; benim olan her şeyi özenle korurken, kıskançlıktanuzak durmayı… Neleri sahiplenebilirdim; nelere dokunmamalıydım, sayende bildim.

Şimdi nasıl ödenir bu borç? Hep “ana hakkı” diyoruz ya bence haksızlık ediyoruzbabalarımıza.

Bilirsin, hala doğmaya çabalayan bir ruhum var. Oysa bir eylül ikindisi ölümle tanıştıkbiz. Sen mi bana geldin, ben mi sana gittim bilmiyorum ama sanki toprağa eşzamanlıolarak uzandık. Ve bugün, karşıdaki yamaçlara vuran baharın rengini birlikteseyrediyoruz yattığın tepeden. Sabah yelleri kimi gün muson yağmurları getiriyorgözbebeklerime, kimi gün meşin bir kamçıya dönüşüyor bedenimde. Her mevsim anılarekip biçerek seni özlemeyi sürdürüyorum... “Bu yaz Fransız edebiyatındayız” diyensesin çınlıyor sabahın er vakitlerinde. Zola’dan steplere iniyoruz birden. Bazen birÇehov hikâyesi oluyor geçmişimiz veya ertesi yaz Gulag Takımadaları’na doğru çileli biryolculuğa çıkıyoruz. Neşeli-umutlu-umutsuz günlerimiz bir fotoğraf albümünün soluksayfaları gibi dökülüyor kucağıma. Anneler Günü’nde “annem-annem” diyerekgetirdiğin çiçekleri hatırlıyorum sonra. Ebruli karanfiller saçılıyor zihnimin eteklerine…Hayatı ve kaçınılmaz sonunu düşünüyorum sıkça…

Üzerine ölüm gölgesi düşmüş yatağından, mecalsiz sesinle “Vakit geldi; ben gidiyorum,hazırlan kızım” diye fısıldayışın geliyor aklıma. Ahengini çoktan yitirmiş sözcüklerindetüm kaygıları aşmış ince bir teslimiyet vardı. Kulaklarım kanıyordu adeta. Çok korktumbaba, çünkü doğru söylediğini biliyordum. Ağıtını tırnaklarıyla ruhuna gömen, yetişkinbir kadının bedenine sığınmış çaresiz bir çocuktum o an. Babalar gittiğinde, kızlar eksik

Page 678: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

kalırmış.

Öğrendim!

Alacakaranlık saatlerimin kıyılarına vuran ateş gözlüm, üzülme sakın! Ben bugün debirlikte yattığımız toprağa bıraktığın tohumlar sayesinde çelimsiz ancak inatçı şıvgalarbüyütüyorum. Özüm ve sözümle…

artık biliyorumgeride ne kalırsa kalsın bir babadanen çok “annem! ” deyişi kalırmışkaranfilleri sevgi ile uzattığı geçmişteki o andan

bütün karanfiller bizimdir bugünbirikmiş borçlarla sulanıyorlar, üzülme sen!

(S’İMGE Dergisi - Mayıs 2006, Sayı 23)

Naime Erlaçin

Page 679: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Argos*

karalar giydi zamanışık savaşışık kutsal

köpürürdü mağrur yüzü güneşinkulakları yırtardı siren sesi

bekledi İthaka

dalgalarla konuştu yol boyu gece gündüzyalanı yoktu suyunhangi güç esirgerdi kaostankim kurtarırdı

bir Argos vardıbir yara izli ayakbir de yaşlı kadın

“…kara ölümün kaderi yakalamıştı...”*

son nefesini saldı Argos huzurlayurda dönen en yaralıydı!

(*) Argos: Odysseus’u İthaka’da yirmi yıl bekleyen ve efendisinin döndüğü gün ölenyaşlı köpek.(**) Homeros: Odyssea(20 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 680: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Asla Ölmüyor Büyük Aşklar

çoğaldık yoksa eksildik misiste yiten zaman dilimlerinde

soluk resimlerden yansıyanaşk dolu pişmanlıklarmutluluktu belki acı dolu anlar

zincirlerle sıkıca bağlandıklarımızkanarken yüreğimiz dört elle sarıldıklarımızkah üzerimize düşen gümbür gümbürkah sırıtarak elimizden kaçanlargeçmişin bilinmeyen bir yerinde kaskatı donarken zamancapcanlı duruyorlar oradayaşam albümündeki büyülü fotoğraflar

yalnızca yaşamak lazımdı zamanıdoyasıya severek her bir anınıkimlik yapıştırmaksızın üzerineasla gömmeksizin anılarımızı

korkutucu oluyor çünkü mezarlıklar!

sizin anılarınız...bizim anılarımızaşklarınız...aşklarımız...güzel anlarımız

asla ölmüyor büyük aşklar!

(18 Kasım 2003)

Naime Erlaçin

Page 681: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aslında!

Miami'de bir tayfun-yine kadın adı verdiler-çatılar yerle birağaçlar köklerinden söküldüler

feryat benim feryadımdı rüzgarda savrulanaslında benim yaşamınbenim duygularımdı hırpalanan!

Orta Amerika'da yine sarsıldı toprakpek çok ölümçokça kantitremiyor artık tek bir yaprak

ağıt benim ağıdımdıgürleyen o yerde çınlayanaslındabenim geleceğimbenim duygularımdı ziyan olan

Afrika'da çocuklar aç ve bilaçgözleri patlamış yuvalarındankarınları şişçaresizbacakları çelimsiz

acı benim acımdıgüneşin altında solanaslındabenim yüreğimbenim duygularımdı kahrolan!

(2003)

Naime Erlaçin

Page 682: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşk-Ölüm

-falcon'a

akmaya görsün kader çeşmesisevda kuş olur kalp kafesindesirenler öterel tutmazgöz görmezdüşer boyun

yollara yolculuk

birileri aşk kuruyor bir yerdeaşk topluyor sofradangönül sözcükleri akıyorher biri bir hançersöylemek gerek, söylemek!yoksa buz kesecek yürek

sımsıcak eller nakşa duruyorpamuksu kavaklardan betergönül harman tutuyordeşiliyor o yerkonuşmak gerekyoksa ölünecek

mevsim tam bu mevsimılıman iklimlerden birinde aşk konuşaş dikenleriçitleritellerine varsa işteçığlığını duyur aşkın siren sesinde

tam da aşk zamanı

yoksa öleceğimyoksa öleceğiz!

(05 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 683: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşk – Zenaat – Sanat! ...(Düz Yazı - Derleme)

Enis Batur’un aşk üzerine yazılmış bir denemesini* dün yeniden okudum. Bugün oradanedindiğim izlenimleri özet olarak ve kendi penceremden size aktarmaya çalışacağım…

Aşkı anlatmak ne haddimize! .. “Dalı öncesizlikte aşkın / kökü sonrasızlıkta…” diyor M.Celaleddin-i Rumi…

Konuya ancak kıyısından köşesinden dokunabiliriz. N-boyutlu ve tanımlaması henüzyapılamamış bir şeydir aşk. Olsun! Yine de herkesin kendine göre bir fikri vardırelbette. Tıpkı sorular gibi….

Kavuşma ve kavuşamama durumlarında aşk ve mutluluk nerede dururlar? Aşkıngünümüz toplumunda ekonomi ile ilgisi nedir? Veya “ölüm” kavramıyla? Sizi fazlasıkmadan, kısaca bir şeyler söylemeye çalışacağım.

Batur’un saptamalarına göre, aşık çiftler arasında mutlu aşkın sürme olasılığı var gibigörünmüyor. “Mesafe, aşkın en sağlam sigortasıdır” diyor Batur. Burada söz konusuolan, tek taraflı tutkular değil elbette. Yaşanmış bitmiş; diğer bir deyişle çoktan ölmüşaşk öyküleri ise hiç değil. Karşılıklı olan ve tüm engellemelere rağmen yaşamınısürdüren; dirençli ve büyük aşklardan söz ediyor.

Aşk, mutluluk verdiği oranda mutsuz da edebilir insanı. Ve çoğu kez, bir mülkiyetduygusu içerebilir. Özellikle çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere ve yerleşik düzenegeçildikten sonra ve toplumsal anlamda devlet otoritesinin hükümran olmasını izleyendönemlerde nüfus çoğalmasının legal eşlerle sürdürülmesiyle ölüm halinde mülkündevredileceği varislerin sorun çıkmaksızın belirlenmesi sağlanmıştı. Bu ise otoriteninişini kolaylaştırdı. Kadın-erkek ilişkisinin, bedelleri önceden tespit edilen kesinkontratlara bağlanmış olması, zamanla eşler üzerinde dolaylı bir mülkiyet hakkınındoğmasına da yol açtı. Gördüğünüz gibi aşktan çoğalmaya ve oradan da mülke vemülkün paylaşımına geçtik. Aşkın ekonomi ile olan ilişkisi de denilebilir buna. Eşlerböyle bir düzende, bir anlamda yapışık yaşamaya zorlanırlar. Bazıları aşkı sürdürmeyive sevgiye dönüştürmeyi başarırken; bazıları ise Tolstoy’un Kroyçer Sonat’ında belirttiğigibi “Biz aynı zincire bağlanmış iki kürek mahkumuyduk” diyebilirler pekala. Bu noktadaaşk ölmüş veya katledilmiştir. Tek hükümran, yalnızca 'statüko'dur artık…

Aşk-ölüm ilişkisine değinelim biraz da. Aşk ve ölüm kavramları birbirlerinden pekayrılmazlar. Ölüm, manevi anlamda veya gerçek olarak ebedi bir kaybın belgelenmehadisesidir…Aşık kişi ölümü sıkça düşünür. Gerçek ölüm ihtimali; partnerini yitirmekorkusu, aşığın aşka her zamankinden daha güçlü bir tutku, ve heyecanla sarılmasınaneden olur. Giderek büyür aşk. Sanatta aşk ve ölüm temasının (Romeo ve Juliet; Leylaile Mecnun; 'Love Story', örneklerinde olduğu gibi) sıkça ve bir arada kullanılmasınınaltında yatan asıl nedenin aşığa (ve günümüzde izleyiciye) bu heyecanı kuvvetliceyaşatmak arzusu olduğunu düşünüyorum…

Aşkın manevi ölüm ihtimali ve bunun yarattığı korku ise aşkın metabolizmasına biranlamda ivme kazandırır. Aşığı sürekli düşünmeye ve duyguyu derin yaşamaya zorlar.Kavuşmalı mı; kavuşmamalı mı? Mesafe ne kadar olmalı? Kavuşma ve doyumaşamalarından sonra ölüm kaçınılmazsa eğer, bu durumda aşık aşkını yaşatmak uğruna“acı”yı seçmeli ve engellemeleri mi tercih etmeli yoksa?

Burada bir soru takılıyor kafama. Mesafenin kısaldığı zamanlarda, aşk ölüme doğruhızla yürüyorsa eğer, bir süre sonra ölmesine izin vermek yerine, aşkı kendi içinde diritutmanın bir yolu var mıdır? Aşkı yaşatabilmek belki de en zor zenaat!

Page 684: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşkın hiçbir karşılık beklemeksizin, ruhsal ve bedensel anlamda tam ve kesin birteslimiyet olduğuna inanıyorum. Bu kez ortada, yazılmamış, gönüllü ve iki kişiye özel;bir öncekinden çok farklı ilahi bir kontratın var olduğunu düşünüyorum. Şimdi asıl sorugeliyor: Yüzde yüz ve açık bir kitap gibi teslim olunursa eğer, aşkın ölümüne davetçıkarılacağına göre, aşkı yaşatmak adına ne yapılabilir? Üstelik o, çok değerli vevazgeçilmez olandır. Özellikle de aşk aleminden beslenen şair ve yazarlar için…İşte tamburada aşığın aklı, zekası, becerisi ve karmik gücü giriyor devreye. Aşkı diri tutmak içinverilen savaş da denilebilecek böyle bir aşama içerir bu evre. Kimi aşık niteliksiz birsavaşçı olup kaybetmeye mahkumdur. Kimisi ise tam bir aşk insanı olup, girdiği bütünsavaşlardan galibiyetle çıkar.

“Başarılı aşığın anahtarı nedir? diye soruyorum kendime ve sonra kişisel görüşlerimegöre bir sonuca varıyorum.

Aşık, öncelikle aşkın sıkça görülen pembe bir rüya olmadığına inandırır kendini.Seçicidir ve bulduğu mücevheri bin bir özenle saklamayı bilir. İkinci olarak, sevdiğininyanına çözülmüş bir bilmece olarak varmaz. En yakın olduğu anlarda bile aradakimesafenin sürekli özlem yaratacak ve arzuları diri tutacak biçimde korunmasının birönkoşul olduğunun bilincindedir. Akıl, zeka ve kavrama gücü öylesine gelişmiştir ki,sevilen kişiye çok yaklaştığında dahi öznel gizemini, bilinmezini koruduğu gibi; onunsihrine ve sırlarına da saygı duyar. Şiddetle istemesine rağmen bencil değildir. Nekendisinin, ne de onun kalesi tamamen fethedilsin gibi bir gayret içine asla girmez vesevgiliyi mülkiyeti altına almaya çalışmaz. Her ikisinin de nefes almasına izin verir.Uzun soluklu bir aşk için, bir anlamda “an”dan fedakarlık etmektir bu. Birbirlerinebütünüyle ait olduklarını elbette bilir. Ancak prangalar, yerini onlara sürprizlerhazırlayan ve heyecan rüzgarları estiren hoş bilinmezlere bırakmıştır. Böylece yolunsonuna varılmaz; mücadele bitmez ve aşıklar “aşk alemi”nde aşkın meyvelerinitoplamayı sürdürürler.

Aragon “Mutlu aşk yoktur” derken, Rougemont “Mutlu aşkın yazılı tarihi yoktur”diyordu. İkisi de kendi doğrularını söylüyorlardı aslında. Yaşatmayı becerebildiğinizsürece mutlu aşk vardır; dolayısıyla ölümsüz aşk da…

'Ancak mutlu aşkın okuru ve izleyicisi azdır! '

Aşk esaret olmayıp, istekle teslim edilmiş bir özgürlüktür. Üstelik “Aşk bize güç verentek özgürlük yitimidir..” diyen Aragon’un vurguladığı gibi özgürlüğü yitirirken bilesonsuz mutluluk tattıran ama öğrenilmesi ve uygulanması en zor zenaat ve çoğu kez degerçek bir sanattır aşk.

Bana sorarsanız eğer, dipsiz acılar, nihayetsiz bekleyişler, kıskançlık, umutsuzluk,zihinsel ve tensel özleyişler, hatta kimi zaman bıkkınlık ve ruh yorgunlukları ile dolukaranlık bir labirentte pusulasız ve rehbersiz yol alırken, aynı anda hem bir cengaver;hem gönül adamı bir kuyum ustası; hem de aklın zirvesinde gözü kara dolaşan birserüvenci olabilme sanatıdır aşk.

Uzun soluklu aşklar diliyorum dostlar…Ve Cogito okuyun :))

HAYIR, gitmeyin! Bundan sonraki yazıda izleyin beni. Bambaşka bir öykü anlatacağımsizlere!

Page 685: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

(*) Enis Batur: “Aşk Üzerine Marazi Bir Deneme Daha” başlıklı yazıdanderleme...(Cogito 4, 'Aşk' Sayısı, Bahar 1995)

(12 Temmuz 2004) - 'Gençler İçin Denemeler' Dosyasından.

Naime Erlaçin

Page 686: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşk Beraat...(Manzum Öykü)

karmaşa şölenlerin bezgin dervişipaslı gemiler yaktı bir gece vaktisavurdu tenine biriken hırpani döşeğipapatya ekti zarflaraeskimiş adaklar ödendi ruh tutsaklığında

kim bilir kaç kerre yazıldı diller!gecenin koynuna kaç damla yaş indikaç kerre sil baştan edildi kader

yol yorgunuydu dervişaşk yorgunudoğmayan şafaklar emzirir hüznündezemheride bir kardelen özlerdi

usuldan bir isyantutkulu ve dik başlıacının içinden yükseldi sessizcegurup vakti canlandı ateş‘sevda’ya yazıldı yeniden hüviyet

bilmezdi oysavadesi yetmemiş doğum sancılarında solarken yürekdayancın müminleri semaha durur da içindesadakat bekçisi bir kadınonu zindanda beklerdi

an geldibir kıvılcım çaktı gök tanrıçekildi ağır perdekamaştı gözlerdolunay indi kadının dizlerinegece kendine gitti

sanık: aşkdavacı:kayıptanık: namevcutaşk: beraat!

dosya kapandıduruşma bitti

(20 Haziran 2004)

Naime Erlaçin

Page 687: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşk Bir Esaretse Sende Kalsın!

eğreti mutluluklar anlatma banaöz'den gelmeli sevgi yürek tutuşuncaiçime öcüler salma, kör bıçaklarla kanırtma yüreğimiseversem kendim sevmeliyimgidersem bil özgürlükledir derdim!

aşk bir esaretmiş öyle mio halde istemem sende kalsın!kurban olmak marifet değil, kurban etmekse safi zulümözgürlüğe bırakmalısın beni

aşkta mecburiyet yok!sevdin mi hesapsız seveceksinsakın ola kuşatma benliğimidikenli çitler çekme dünyama, karartma güneşimiayrı düşmek varsa bile sevdadan yanaasla vurulmamalı prangalara

gönüllü neferlik gibi bir şey buhesabı unutmak külliyenyaralanırsam bırak kendi halimeözgürce kanat açmalıyım enginlereözümden gelmeli sevmek

kendi bildiğimce, kendi gönlümce

söyleyecek sözüm var sevdaya dair!

(5 Mart 2003)

Naime Erlaçin

Page 688: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşk Doğar

ten bilir eşinikokusundanaşk bilir doğumunuyazgısından

ölümü bildiği kadar

gün doğargün biteraşk doğar

yaz yürürkış ineraşk yine doğar

aşkın iki yüzü aydınlıkkalbe yürüyensihirli ışık

ta ki sonunu görünceye kadar

(19 Eylül 2003)

Naime Erlaçin

Page 689: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşk Eniği

eylemiyle gezer prangalı yolculuklarağır kanamalı kefilliğinde gözyaşınınruh kan ağlar

yaşmağı inince göğün kalp varoşlarınahaylaz bir yıldız kayar sonsuzdanete gömülür ilkcanhıraş bir feryat yükselir karantinadankendini yazar aşk bir dahagülün cinnetindesil baştan

ipotek bilmezhaciz tanımazyok sayar borcu

celallenir hakimiyetinde temel güdününkabarır tüyleri it misalişahlanırtırmalarcelladı kesilir hüzün sarısı eylülün:adıaşk eniği

(25 Eylül 2004)

Naime Erlaçin

Page 690: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşk Evi

tan ağarmalarınakırağı bırakıyordurüyamda salınan periler

yaprağa nakşolançiy tanesiydimaktım içimdensuya dönüştüm

kavgaya mahkûm ezgilerintanrısal nağmesiydi ruhumda inleyenaşk evine kurdum yuvamısilah kuşanmaksızın yazgıya

acıyı eskiten bendim

kendimin gururuyum sevmekten yanabeklerken güzelleştirmişiminci tanesince saklayıp derinde aşkıistridye misali büyütenyine ben ey!

(24 Kasım 2003)

Naime Erlaçin

Page 691: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşk Hikayeleri

gecenin esmer saatlerinde kavruluyor beynimgeçmiş yolculukları anımsayarak

yara sıcaktutku cehennemne mümkün çıplak elle dokunmak!

kulağımda öyküler var bıçak ayrılıklarda bitenve bir şarkıhiç durmaksızın “yara sağalır” diyen

zindana kapatıyorum yalnızlığı kor ateşlerlebir giden var bir de kalanbirkaç hikaye aslında hepsi yürek paralayanyüreğimde bir çift kadife eldivendayan yüreğim dayan!

-ne işim var şimdi bu öykülerde?

açık yarakadife eldivenve bir hikayecio da ben!

yara sıcakaşk cehennemne mümkün çıplak elle dokunmak

en doğrusu belki de uzak durmak!

(22 Eylül 2003)

Naime Erlaçin

Page 692: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşk Sözcükleri 1 / Aşk Bayrağı…

bana doğru asıl küreklerekıyılarıma çek kendinine işe yarar “kadınım” dediğin kadınsığınılacak liman olamadıktan sonra!

bir anacıdan çalınmış bir andırböyle düşünhiç değilse bu antek başına koy yalnızlığı

üzgünsün yaralısınbiliyorum!yarıya inmiş bayraklarınkanımda titreşirkılcallarımı dinamitler mahzun bakışların

katmerlisinden bir aşkkül rengi esvabına bürünmüş de olsasevda bayrağımı sunuyorum sanaapak!bir meşale yak göğsümdeateşten bir top gibikıyılarımda dalgalanmaya bırak

çek göndere korkmaasıl da gel küreklere!

(18 Ocak 2005)

Naime Erlaçin

Page 693: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşk Sözcükleri 10 / En Çok!

en çokseni sevdiğimi yaz bir kenara

yazma istersenbak acımasız bir yel üfürüyor hayatağlıyor yine çocuklarkırıldığımda en çoken çok üzüldüğümdebaşımı sen okşa istersen

öyle imişböyle imiş nerüzgara yazılmış adınen çok sen değiyorsun camımafırtına öncesi ve yağmur sonrasındaal yine sevdamıyanında bulunsunyaşamakla çünkü hesabımkırbaçlanmakhorlanmakpaylanmakzincirleri hatırlatıyor hep

okşanmayı unutan çocuklarınellerindeki taşlarıen çok!

(16 Nisan 2005)

Naime Erlaçin

Page 694: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşk Sözcükleri 11 / Öyle Güzeldi!

yandı keşişhanelertutuştu tapınağımince bir çileden geçtim ki ahh!öyle güzel

gözlerinsorgu hakimikış bahçesi nefesinellerinsamyeli

düşler göverirdi okyanusumdaanlatırdı saraylarımşakırdı Şehrazadgonca bir güldü gündinlerdin sensonrasıyangısı gülün

öyle güzeldi aşköyle güzel!

(8 Haziran 2005)

Naime Erlaçin

Page 695: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşk Sözcükleri 12 / Gönül Şarkısı

bir masaldayokuş yukarı gittimömür ne ki!asırlar sürdü

karşıla şimdi benibir gönül şarkısıyla

kargımdan düşen duadır şiirtenimdekandilli güllergözleri sürmeli şarkılarda tut benisesinde erisin nefesimbir vurgun insin can evimeihtilâlim olsun küllerde köleliğimgönensin çöller

gelenim sen ey!gidenim seniçli bir şarkıya kazınsın saltanatımızkutsal ateşve aşk adına karşıla beni

tenimizin sıcak yeli benden olsuntoprağımız senden

(8 Haziran 2005)

Naime Erlaçin

Page 696: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşk Sözcükleri 13 / Şimşek

şimşeğim ol!

çeperlerinden fışkıran suyla doyarakölümsüz bir hayale dönüşsün karanlıkdilimin ateşiyle sektirilsin aşkgeç saatlerin hükümranlığına

göğün sultasında güzeldir ışıklarüstelik pusulasız uçar şimşekyaratılış ve erkin temsilcisien çıplak haliyle doğasında

varlığını kat göksel eylemeara nağmelerde gezinsin bedenimgecenin gözüyle dokun taç yapraklarımagülün dikeninde kanamasın ağıtlar

şimşeklendir benialınsın cellâdım bir masal panayırında

(24 Haziran 2005)

Naime Erlaçin

Page 697: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşk Sözcükleri 14 / Âfet

aşk şiddetinde âfetgörülmedi daha

artçısı boyundan büyük

kudretin sırrına varamayan keskiyontuyor avuçlarda saklı mermeribu yüzdenkaranfil büyüyor dudaklarımdaiz arıyorum göçük altında

birinde baskın oluyor duygubiliyor tüm yolların hiç'ten geçtiğinizamansız vuruşur gibi sap ve samanlacinaslı bir cennet bırakıyor uykularımıza

nâr silsilesi çıkıyor aksanımızdan

akkorda karılmış harcıyla dilâfetin sığınma evi

kapıda Kerberos!

(21 Nisan 2006)

Naime Erlaçin

Page 698: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşk Sözcükleri 15 / “Ş” Hali

kim aldatabilir acıyıelma şekeri tutuşturup ellerine

'ş'den geçer iyi haller

âşık’a dirimdir 'ş'bir bedesten çiçeği

arastada ender bulunan metaparalanınca bayramlık giysilerigeceyi ağırlamakta

'ş' ipine dizilirhayat gerdanlığında sarı liralaryitirince beşibiryerdeyimizanı bozuk şaibeli hesaplardahayli batkındır kalbin düğün evihayli tenhâ

bulamaç olur hamurtutmaz

şeddeli hüzünler sarar âlemi

(25 Nisan 2006)

Naime Erlaçin

Page 699: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşk Sözcükleri 16 / “Kayıp” Hali

bir harfi kaçtı gözünüzden

elifba’dan çıktınız yolaa'da molaki çöldü durağınızk'lar yağdı üstünüze

en yalın halinizde üsteliktalihsiz bir göçten kalmaderin ize dönüştünüz

yaman hikâye!

aktınızpakkaralandınızrengini bulamadı gökçeyazınkayıp harfler sorgulandı etinizde

sırıtıyor şimdihücrenizde yabanileşen iç mahzentaş yüreklerinkendini tırmalayan cesetleri

işkence askısını andırır acı ayrıntıçirkin bir karabasandıraşktan hançere başıboş seğirten

önünüzdeki çukurş'lerin toplu mezarlığı

bir harf kaçtı gözünüzdenş'yi atladınız

(26 Nisan 2006)

Naime Erlaçin

Page 700: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşk Sözcükleri 2 / Aşk Gümüş…

suya bak!bir balığın pullarına bıraktım kokumusözü umursamaz onlar

bir sen varsınbir benbir de sualtı

denize aktı yıllarımızen çetrefilli yerinde zamanınıslak bir bekçilik düştü hissemizeaşktan yana olan yüzü yaşamın

orta karar bir sessizliktekulaçlar kadar büyüdükorta karar yüzdük böylekoyuver şimdi yüreğinisuya karışmış tropikal bir akıntıdır sevdamsür git izini

gümüş balığından sorunutma!

sualtında bekler aşk

(18 Ocak 2005)

Naime Erlaçin

Page 701: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşk Sözcükleri 3 / Buğu

rüzgârın sesinde sakla kendinidağ gelincikleri getir banabir mayınsın ovalarımdagizemli kervanların çölükumun ağıtı dudaklarımda

sütümüz yanık

saraylar durmazşavkır dolunay zamanıuykuya eşkıyadır gecelerbilmem ki kaç bininci kezzindanlarımdan uğuldayarak geçer

yanıltmasın ölüdeniz duruşummenzilim ne bilinmez hiçfırlamışsa bir kez kalp sadağındanüşümüş kalbine artık ateştir

sütümüz kızıl

bozkırlar olmasa nasıl tanınır külleruçurumdan yadigâr kanlı tırnaklar ne der sonraeğer mi boynunu Zühre kâğıdın tenhâlığına

kıraç toprakla örterim alev buğunusana gelirsenden dönerimyollarım sana çıkar

ben seni ah!hep sen gibi…

sütümüz ak!

(18 Ocak 2004)

**** Dilerim, aşk kadar güzel geçsin bayramınız.

Naime Erlaçin

Page 702: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşk Sözcükleri 4 / Sevda Çiçekleri

yol versem hayatainsana dair tüm duygularaaşka veremem hiç!

kanımasenden akancan suyuna

toprağa salacağım onubüyütür çölsevda çiçeklerinisage’ler* yeşerecek orada

gitmek gelmektir bazenhazin vedaında ayrılığınsözcükler terk edecek lügâtleriruhumun kumdan sıcağınamavi bir nehir bırakacağım

iyi bak çiçeklerimeyağmura özendiğin bir gündelice yağesirgeve sev

“tek başınayken”-ben dâhil“sana aittir her şey ”**

dokun onlaraki dokunsun çiçeklerbir vasiyet gibiadımı dağladığım avuçlarına

……

(*) Sage: “Naime” sözcüğünün karşılığı olan bir tür çöl çiçeği (Sage Flower) .

(**) Leonardo Da Vinci

(1 Şubat 2005)

Naime Erlaçin

Page 703: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşk Sözcükleri 5 / Krizantem

krizantem kadar soyluaşktan sayıldın heponuruna yükseldi sesimmabedini arayan derviştim

susadı heceimledim kuma terk edilmiş ayak izlerinison yolculuğumda gibigezgince

kaçışa benzerdikendimden açığa kürek çekişlerimtozkoparan bir fırtına uğultusundayenidenyenidenaynamızın cezbesiydi nedeni geri dönüşlerin

mağrurdu krizantemden yansıyan ışıkMecnun’ca sevdalıyalnızca sevmek için yaratmıştın benicisimsizadsızsuretsizyalnızca aşk adınaLeyla’ca sevdimaşk bildim seni

(1 Şubat 2005)

Naime Erlaçin

Page 704: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşk Sözcükleri 6 / Şehlâ

bir ayrıntı kaldıbaş döndürenkargaşadan

hangi kentler bizimdihangi sokaklarhangi şiiri severdik en çokunuttukhayata bükülmenin acısında

kürek mahkûmu birer forsayız artıkbilirdik oysa kırbacın lezzetiniboşanırdı zemberekcan havliyle ter dökerdi içimizdağlanmış geceyi recm ederken barutkıyıların sınır nöbetindeydik biz

asıl şimdi küreklereellerimiz nasır tutsun acıya

güzeldir çünkü ağlarkenaşk kadaraşka şehlâ bakmak bile

(5 Şubat 2005)

Naime Erlaçin

Page 705: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşk Sözcükleri 7 / Düşler

hayatın çöplüğü de varkan kırmızı güllerine benzemez aşkıngözler duygu haritasıki o bakışla yürürüz sevdiğim

kısmet işi bugidebildiğimiz yere kadar

bakarsın zamanı unutur aysönmüş birer post'a sarar yıldızlar bizidüşer güneş o günhüznün gölgesinde soğur tenveda edilir gülleregörkemli bir aşkın ihtiram duruşundadüşler durdukça gideriz yine

ebruli bir anı kalıracı ve hazdansevdiğini haykıran sesler bir de...

(5 Şubat 2005)

Naime Erlaçin

Page 706: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşk Sözcükleri 8 / Pervane...

hangi sıfattı göğsüne iliştirdiğimhangi renk yıkardı seni en çokbir ben bilirdim!

ikrardı ses sessizlik kadaryalardı yüzümünun ve im’de döllenen harfin yankısıyasemin saraylara fütursuzca girendinkaale alırdı gözlerin her bir ânımıbir ben bilirdim!

cinnetin koynunda hazdıhüznümle deli tutkunve tenimve bedenim

onlar kicennet cehennem sanaben gönüllü kölendim

can kimcanan kim ey cananamlusu çiçek açan silahtı ellerinderinleştikçe bakışlarbildikçe içim seniillâillâdaha çok sevendim

guslederdincihana hükmeden sevdanın kutsal suyundaaşk ki hüzündü tahtıacıdan almıştı tacınıolsunruhunu sana satmış bir pervaneydim

değişmedi bu yasakanmayasın sakın şikâyetlerimebunca zamandan sonrahala en çok ben severim!

(14 Şubat 2005) *

(*) Deliye her gün Sevgililer Günü! ! ! ....

Naime Erlaçin

Page 707: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşk Sözcükleri 9 / Buz Nefes

aşk emzirirdi bizisonraun-ufaktık hayatakaç kapıdan geçemediksaydın mı hiç

tuz tutmadı tenimizaynaya yazılırdı mektuplarne zarfne pulne adres vardıışık kadar doğupışığa söndük

aşkın büyüttüğü cesetlerdik bizdudağımızda çoğalan bir duaylabuza yatırılan nefesler gibi dirildik

ömürler kısa düşer sevdaya bazen

çoğalır ki mazruf buz içindeçoğalır aşka dair

(23 Şubat 2005)

Naime Erlaçin

Page 708: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşk ve Şiir

bir tür beyin orgazmı değil miher güzel şiir

dizeden fışkıran lavsararken bedeniyıkarken ruhu öylece

donup kalırız

yok ki firarı şiirinaşk gibi

yalnızca yanmaktır yazgımız!

(2 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 709: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşk Yetmez Yiğidim!

aşk yetmez tek başınatutku yetmez!geceleri uykusuz dönmeler yataktaböğründe o acayip ihtiraslaözlemek ki ölesiyeacılara gark olmak delicesine

yetmez bir tanem!

anlatacak bir masalın olmalı kökten gelenözünü özümsemelisin öncebiraz dervişten...biraz ermişten

söyleyecek lafın olmalı geleceğe gebe gündenateşlerde yanıp haykırmalısınbiraz ezilmişten... biraz küsmüşten

uzun bir öykün olmalıeleklerden süzülmeli tane tanehayalin olmalı kocamandağlanmalı yüreğin ateşlerde nar gibibiraz düşlerden... biraz ümitten

aşk yetmez yiğidim tek başınane de sevgi

karanlık yollarda yalpalamakölümü beklemek yalnızcayetmez bir tanem yetmez!

(5 Mart 2003)

Naime Erlaçin

Page 710: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşkın Ana Rahmi

-bir yıldız uyanırgülümser gökyüzü…

dalını sevengözyaşında gizlenen her şeyikinci tekil şahıs

ben istersem sen olurumparmak uçlarımız ateş ocağımızkıvılcımlarla çoğalır yangınlarda azalırız

kendimizin Neron’larıyız biz

yıldızına tutunan ey!bulutu kuşandığında dağikinci tekil şahıs oluyor hep

sen yoksunben varımben yokum sen varsınikimiz de yokuz veya

ruhumuz -beynimiz -kalbimizköleliğimiz -gücümüz -efendimizsıradan bir üçgen işte!:aşkın ana rahmi

ne benden ilerine senden geri

ve uyanıyor yıldız!

(19 Eylül 2003)

Naime Erlaçin

Page 711: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aşkın Yüreği

aynı potada karılır ruhlarikiz suretinde ceberutlaşır hayatırmağın yağmurla yüzleşmesi gibisarsıcı ve derin

hangi iklimdir kurbanı diri tutaninfazı inmiş yazgılar değil micehennem kuyusunda dölleraşktan medet uman yürek alevini

eşleşir can gökkuşağı nöbetindeateşle tanışır ikiz ruhlaryerin yedi kat dibindevardiyasız fırtınalar kopar

kalpler hırs dolu, bencilsonsuz isteklere tutsakzuladasivri dilleri

ezelden ebede oysaçileli bir akıştıraşkın müebbet tüm nehirleri

aşka ceza düşmez bu yüzdenmasumdur aşkın ateşten yüreği

(7 Mayıs 2004)

Naime Erlaçin

Page 712: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Atasözlerinden Mülhem Nidalar

nerdesin terazimgel tart şimdi tartabiliyorsan

okkası eksikokkası fazla

bir bel vardıkazmayı vurduğunhatırlabir dedam ile saksağan

okka tamam dayük perişan!

kırılan ceviz bini aşıncavaciptir konuşmak:gözünü seveyimsapla samanı sakın unutmabir de kaya

onu da artıkmünasip bir yer daya!

(*) “Teşbihte hata olmaz” demiş büyüklerimiz. Umarım öyledir.

(26 Mart 2004)

Naime Erlaçin

Page 713: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Ateşbaz

yüzleşme öncesibir çıkış yazılır kadereanımsayarakher yolun bir sonu olduğunu

varışa talimlidir çıkışlaryüzleşme sonrasıkaçışlar gibi

“iki kapılı handa” yolculukdoğmakla sevmek arasıbir bekleyiş, hüzünbaz

fark yokha giriş kapısıha çıkışvarış çizgisi orada dururkader başını bekler gibi

aşkı ayrı tuto yaşamak!

alev cambazı bir ateşbaz

(21 Ağustos 2004)

Naime Erlaçin

Page 714: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Ateşi Avuçlamak

fırtınalı insanlarızkasırgalıyız biz!hortumlar hayli şiddetlihele tipide hiç belli olmazneredennasıl eseceğimiz

-kafese tıkılmış ruh zindan yaratır gökyüzünden -kurganlar örer üstümüze özgürlük ararız öncesonra rüzgâra savururuzdüşüncenin kandaşı sükunetve üretmenin yağmurlarcabiliriz elbet!

oysa tozkoparanda yelgözyaşında sağanakateşte mirasyedi oluruz

derdin katmerlisi bizdeakla ziyan ihtirasla el elehayali savaşlara tutuşurgölgelere aşık oluruz

büyüktür misafirhanemizkonaklama bedeli bir söz, bir gülüşsofraya aş diye gönlü koyarmeydanlarda aç dururuzödenmez diyetlerinde kaleminsözün göktaşından savruluruz

yazmak: ateşi avuçlamakbaşıbozuk aşkların parmak uçlarında

(05 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 715: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Ayna

yalnızlık rüzgârı esmeye görsünkimsesizlik rüzgârı

yazgı düşmüşse bir kezşart olur geç kalışlartenhâda bekleyişlerzamansız

mümkün değilseyüz çevirmak hileli ikiliğetezi yokaynaya bakmalı!

yıkıntıyı anlamalıyıkmadan önceyunmalı tekinsiz saatlerdedipsiz dehlizlerdeamansız

ben'li cinayetlerben'li doğumlarla başlarben'ler aynada saklı

ayna doluayna boşhangi ben kalır aynadatam da bakma zamanı

yalnızlık rüzgârı esmeye görsün

(yeri geldi söz düştü; belki sıra bizdedir...)

(11 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 716: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Aynılaşma ve Cılız Bir Ses (Düz Yazı)

Günlük yaşamlarımızdaki tekdüzelik, kanımca sanatın yeterince filizlenememesinin enönemli sebeplerinden biri. Aslına bakarsanız her devirde böyleydi. Ancak tarih boyuncasavaş, baskılar, zulüm ve genelde felaket olgusu insanın dünyasını derinden sarsmaklabirlikte, yarattığı doğal tepkiler sayesinde sanat toprağına yeni tohumlar atıyor veyepyeni akımların doğmasına neden oluyordu.

Bugün de değişen pek bir şey yok. Ancak şimdilerde sorunumuz daha büyük. İletişimolanakları artıyor ve olağanüstü hızlanıyor. Böylece sanatsal ürün; üzerinde fazlacadüşünülmeksizin, süratle tüketiliyor. Gelişmelere paralel olarak, düşünsel dünyamızdada bir tür kısırlaşma ve “aynılaşma” tehlikesi ile karşılaşıyoruz. Benzer kalıplardayaşamaya başlıyor ve kendimizi benzer düşünceler içerisinde buluyoruz. Bilgiyi biryerden alıp süratle başka bir yere aktarırken yaratıcılığımızı beslemekten uzak düşüyorve yoksun kalıyoruz. Hayaller bile adeta birbirinin kopyası oluyor. Sonuçta alelade birzincirin halkalarına dönüşüyoruz. Daha da ileri giderek, “hızlı düşünme-hızlı iletişim-hızlıüretim ve hızlı tüketim” sürecinde sanat dilinin bütün olanaklarının artık yeterincekullanılmadığını görüyoruz. Gücünü dilden alan yazın sanatında ise, ne yazık ki, busorun daha da belirgin hale geliyor.

Fotoğrafa biraz da dil açısından bakalım. Toplumsal ölçekte dilin ortak olması aranılanbir özelliktir. Anlamda buluşmayı sağlar. Dil, kişiler ve kitleler arasındaki iletişimsizlikduvarını ortadan kaldırır. Ancak tam burada bir noktaya dikkat çekmek istiyorum.Acelecilik ve hızlı üretim kaygısından dolayı ortak kullanım alanı daralmışsa ve o alanzenginliğini yitirmişse eğer; işte o zaman dil, bağdaşık (homojen) ve kısır birmalzemeye dönüşebilir. Derinliği, çeşitliliği kaybolur; sıradanlaşır, aynılaşır ve sonuçtayazarı da kısıtlar hale gelir. Böyle bir durumda, sanat toprağı verimli olmaktan çıkar.

Şöyle düşünelim isterseniz. Bir bahçede yalnızca elma ağacı dikiliyse, elmalar ne kadargüzel görünüşlü ve lezzetli olursa olsun, sonuçta “yanında başka türler taşımayanbirbirinin benzeri elmalar” olmaktan öteye gidemezler. Oysaki büyük olasılıkla dağbaşlarında soyları halen tükenmemiş farklı tat ve aromalara sahip bitki türlerimevcuttur. O halde, bütün mesele onlara ulaşabilmekte…

Demem o ki, dünyada ve sınırlarını giderek yitiren ülkelerde küresel kültürün hızlayaygınlaşması sonucunda ortaya çıkan elma bahçelerinden şiddetle kaçınmak lazım!Sanatın aynılaşmasından söz ediyorum. Dolayısıyla, diğer sanatçılar gibi şair debütünüyle kullanılmayan imkanları değerlendirerek kendi dilini yeniden yaratma çabasıiçinde olmalı ve aynılaşma tuzağından kurtulma kaygısı taşımalıdır. Bu ise çok zor vezahmetli bir iştir. Hem özüne olan bağlılığını bir 'ben hegemonyası” yaratmamakendişesiyle asgariye indirerek muhafaza edecek; hem de aynı zamanda aynılaşmamış,özgün bir dil yakalayacak ve yaratıcılığını bu yeni dilde sürdürecek. Söz konusu süreçte,kendisini sıkı bir denetim altına alsın; hatta sürekli azarlasın ve paylasın demekistemiyorum tabii ki. O takdirde, ortaya oldukça yapay, zorlama ve özentili bir anlatımdili çıkma ihtimali de belirir. Hatta zamanla kendisine yabancılaşabilir bile.

Özet olarak tekdüzelikten kurtuluşun yollarını bulmaktan; dil’i bir araç olarak kullanıpyeni bir bakış açısı ile gerçekleşecek yeni sorgulamalar sonucunda, yeni açılımlaryakalamaktan söz ediyorum. Bulamasa bile aramaya devam etmelidir sanatçı. Aksihalde, adı “aynılaşma” olan bir kapana yakalanması işten bile değil…

Şiiri ve şairi böyle bir tuzaktan kurtarabilir miyiz, bilemiyorum ama ışık bu yönde gibigeliyor bana, çünkü aynı manzarayı izlemekten bıkmaya başladım. Her gece kırpılıpgökyüzüne asılan yeni yıldızlar görmek istiyorum artık! Ve yepyeni bir resim…

Page 717: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Düşüncenin doğuşuna tanık olurken, “BEN, BİR BAŞKASIDIR” diyordu Arthur Rimbaud.“Kahin olmak” ve bilinmeze ulaşmaktan söz ediyordu. Demek ki ışığı neredeyse yüz elliyıl önce görmüştü.

Üzerine böylesine gelinirken, ona karşı açılmış tüm savaş ve horlamalara rağmen, şiirbir gün bunu başarabilecek mi dersiniz? Bence başarmak zorunda... “Üvey evlat”muamelesi gördüğü için ağlama hakkı bile kalmamıştır artık. Var olmak adına, bilinçlibir isyanla baş kaldırma ve çabalama zamanıdır şimdi. Yoksa, çok geçmeden insanınyarattığı en güzel, en etkileyici gönül dilinin yankıları susacak.

Zira özgün bir sesimiz kalmamış olacak…

Yaşlılar uyarır, gençler yapar. Bu öğütler ustalar tarafından yıllarca önce verilmişti bize.Dinledik, anlamaya çalıştık. Uyguladık - uygulayamadık, o başka mesele. Ben bugünyeniden, cılız sesimle bir kez daha sesleniyorum hepinize:

İçinizdeki “kahin”i bulun artık!

(25 Mart 2004 - 10 Şubat 2006)('Gençler İçin Denemeler' Dosyasından)

Naime Erlaçin

Page 718: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Ayrı Düştük Biz

-kızıma,

sen gurbete yazıldın küçüğümbenyalnızlığa

gidenin hesabı tutulmuyorhepsi gidecek olduktan sonra

bıktım sancılı baharlardangüz içimdeydi zatenanlatamamak koyuyor en çokdüşlerimi anlatmadım sana

ayrı düştük bebekayrı düştük bizyürek desenRumeli türküsü en acıklısındanaçılmadı yelkenen âlâ gönül atlasından

iyi bakıyorum kumrularaçiçeklere demeraklanma sençocuk ediniyorum sağdan soldanbütün sokak köpekleri benimmayam sevgidendir bilirsin

heyhat iskana açılmıyor köşen!orada ancak sen büyürsün

buralı mısın değil misin bilmemoralı da değilsinikimize birer hapishane dünyayaşamayı susmaktı gurbeti susmakayazda tipide yaprak dökümündene içerideyim ne dışarıdagörevim kapı aralığında dikilip durmak

ayrı düştük bebekayrı düştük bizayrılığın tarifi tek!

(28 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 719: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Ayrılık Öyküleri

- bir 'prenses' e; Ayşenur Yazıcı'ya sevgilerimle....

gitmekayrılık bırakmak gerideağrıların en acısından

ikili vedalara bile bulaşır adaletsizlik

susunca “kalan”susmaların beteri gidene armağanacılanır yürekbir ateş düşer en harlısından

kalan yapayalnız besbellisor ki giden hangi gurbet ellerde şimdicanımı törpülüyor ayrılıksor ki anlatayım!bende gizlidir ayrılık öyküleri

bir hüzün kalkmadan yenisi düşüyorkan içinde büyüyor bir çocukseyirlik değil işkence bu!çocuk kan içinde gülümsüyor

gitmek kolaygit demek debize düşüyorçocuğu sarmalamak

birbirine benziyor ayrılık öyküleri

(06 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 720: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

AYRILIK VAR TÜRLÜ TÜRLÜ (Düz Yazı)

Çok yorgundum. Bedenimdeki son enerji kırıntısını da tüketmiş, bir elimde tutupyudumladığım kahveye eşlik eden sigaramla bilgisayar sandalyesine çökmüş, boşgözlerle kapalı ekrana bakıyordum. Parmaklarıma bulaşan ve tırnaklarımı tamamenkaplayan boya artıklarını çıkaracak gücüm kalmamıştı. Evi kaplayan taze boya kokusu,beni onunla geçirdiğimiz günlere geri götürüyor ve aynı zamanda derinden acıtıyorduyüreğimi.

8 Kasım 2000…

Buruşuk'u çaresizce kansere teslim ettiğimiz o uğursuz gün... Epeyce zaman geçmiştiüzerinden. Ama belleğimde en küçük ayrıntısına kadar öylece kazınmış duruyordu.Ölesiye özlüyordum onu.

O kadar mutsuzdum ki, kendimi biraz olsun yormak ve içimdeki dipsiz hüzünden birnebze olsun kurtulmak umuduyla oturmuştum boyaların başına. Faydası olmuş muydu?Kesinlikle hayır. Bir yandan ekrana bakıp e-postalarımı açıp açmamayı düşünür, biryandan da içimi kanırtan bu ayrılık acısıyla nasıl baş edeceğimi bilemezken, uzaktanyankılanan ve bir 'synthesizer' tınısını andıran o sesi duydum. Elektronik birenstrümandan sızıyor gibiydi. Sonra daldım yeniden. Düşünce girdaplarında dolaşırkensesin yakınlaştığını ve icranın hiç de amatörce olmadığını fark ettim. Dinlemeyebaşladım. Çalınan müzik bizden değildi ama içli bir halk ezgisine benziyordu. O andaChopin, Smethana ve hatta belki de bir çingenenin kemanından dökülen bilinmedik vehüzünlü nağmelere doğru sürüklenip gittim. Pencereye çıkıp sesin kaynağını meraklaaramaya başladım. Ve ancak kulaklarımın rehberliğiyle bulabildim onu.

İki apartman ötede, 9-10 yaşlarında bir erkek çocuğu boynuna astığı akordeonuçalıyor, bir yandan da başını yukarı kaldırmış üst katlara bakıyordu. Üstelik komikgörünüyordu. Minyatür bir serenat sahnesi izler gibiydim. Çocuk ufak tefek, akordeonküçük ama müzik büyüktü. O kadar rahat ve profesyonelce çalıyor ve işin tuhaf tarafıbunu yaparken müziğine öyle bir duygusallık ve müzikalite katıyordu ki, güzel bir baharakşamüzerinde salt mahalleyi değil ama tüm doğayı ve yaşamı adeta kutsuyor,büyülüyordu. Minik bir sihirbazdı kapıma gelen.

Beni fark etti ve penceremin altına gelip durdu. Parça bitince:

“Mükemmelsin” dedim. “Ne kadar duygulu çalıyorsun! ”

Sözlerimden bir şey anlamamıştı ama çok hoşlandığımı sezinleyerek, saf ve eldeğmemiş çocuk gözleriyle gülerek baktı yüzüme. “Sokak çalgıcısı olabilir mi? ” diyedüşündüm. Bizim ülkemizde pek alışıldık bir durum değildi bu. Bana tattırdığı güzelliğinbir bedeli olamazdı ama çalgıcı idiyse eğer, bir şeyler vermek gerekiyordu. Para kabuledip etmediğini sordum. Anlamadığını ifade eder biçimde yabancı bir dilde cevap verdi.Bu kez İngilizce sordum. Sonuç yine aynıydı. Elimle “para” işareti yaptım. “Evet”anlamında başını salladı ve nihayet dudaklarından anlayabildiğim sözcükler döküldü:

“Kasıva, Kasıva' (Kosova, Kosova)

Beynimden ve yüreğimden dağlamıştı beni. Sanatıyla ölçülemeyecek küçük ödülünü“teş-kur' (teşekkür) diyerek aldı ve o ilahi müziği benim yorgun ruhuma sunmayadevam etti. Acılarım uçup gitmişti. Dahası, bu gencecik çocuğun insanlık tarihinin enbüyük trajedilerinden birinden apansızın çıkıp gelmesi; kendi acılarını yalnızca notalarahapsederek dillendirmesi beni hem müthiş bir coşkuya, hem de aynı zamanda garip bir

Page 721: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

mahcubiyete salmıştı.

Sana teşekkür ediyorum çocuk!

Teşekkürler minik sanatçı....Kosova cehenneminden çıkabildiğin için binlerce kez teşekkür sana...

Giderek çirkinleşen dünyamızı küçücük bedenin ve kocaman yüreğinle yaşanası bir yeredönüştürdüğün için gönülden teşekkürler yavrum...

Sen, uzun zaman sonra yaşamla aramdaki ilk gerçek bağı oluşturuyordun.

Şimdi düşünüyorum da, hangimizin ayrılık acısı daha büyüktü acaba!

...........................

*Buruşuk: Bizimle 11yıl 8 ay yaşamış olan 'boxer' köpeğimiz.

(19 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 722: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Azat Kuşu

aşkbedenruhbeyinşehvetli geceden güne soyunur

vakit tam da şafak zamanı

tanırım erkencileriyüzleri yokseslerikokuları yokadsız bir telâş içinde dörtnaladoğuşa koşarlar

akşamdan şafaktadır akrepsarmalanır aşk tomurcuklarıyabanıl bir nebata dönüşüpkaderle oynaşmaya başlarlar

geceden çalınan anlarzamanı bekleyen ufka salınırceviz kabuğunda ninni damıtılır güneşedünyevî ahenktir artık arananyorgun, istekli sundurmasında sessizliğinderin bir düşünceye dalarlar

bilirim erkencileriıssızda şahlanırlar suspusışığı erken yakalar onlarhasret kalınır sıradan bir yankıyakırbacıdır karanlığınhayattan yağmalanmış vardiyalar

güne uzanan zeytin dalındagece erkeksabah kızan,gece kadınsabah bir gül goncadanaşkın büyülü fısıltısındaaşk gibiyaraya tuz basarlar

ışık süzülürsığlaşır yalnızlıkacıda sağalır acı

bilirim erkencidirgeç kalışlarınpeşinde koşanlar

ferman şafağın

Page 723: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

yürek bir azat kuşu o saatte...

(1 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 724: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Babam

ne demiştin hani:

“seviniz bu dünya sevmek yeridirnihayet bu dünya ölmek yeridirhayatın tadını bilmek yeridirseviniz, seviniz ölene kadar…”*

sevgi ektim babasevgi biçtimbiçtikçe gürleşip çoğaldı sevgimöğüdünü tuttum inansevgi bendeben sevgide büyüdüm

dost edindim baba“bir elin beş parmağı kadar yeter” demiştinböyle duydumböyle gördümtuttum öğüdünüemekler verdimen güzelinden dostluklar buldum

bir elimde divitötekinde kılıçkoşuldum hayat yoluna“teraziyi unutma! ” dedin“vicdan ekle kefeye...”sözünü tutum babatuttum da adil oldum

şiir koydun erkencesöz koydun kucağımasen verdin elimebeyazı ve kalemidinledim seniyazdım dakurumaz ırmak oldum

bitmedi hiç okumalarbir fener tutmuşsun ki önümeşiir ekipşiir derledim gökten

işte ancakşöyle böylene olabildiysemo oldum...

iyi ki varmışsın be babam!

(*) A.Muzaffer Bulgulu; Kalbim Ağlarken – 1939, “Sevenlere” adlı şiirden bir bölüm…..

Page 725: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

(14 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 726: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Bach Oriyental

hüzünlü bas'la adagio piyanoağlamaklı neyle animato darbukaçılgın ritimle delibaş davulbir kucaklaşıyorlar kisorma gitsin!

ah bir deuçuşan dizeleri tutabilsem kafamdaHırvat dansıyla ak sakallı Doğu arasındabilinmez bir mekâna konuk edebilsem

kan kırmızı'Isparta Gülü'nde meselâ

biri üflerken vuruyor biribiri koşarken biri oynuyorpiyano tutturdu ölümsüz şarkısınıtüm gizleriyeni baştan sorguluyor

ve ressamiki arada bir derederenk boyuyorhayat boyuyorcan boyuyor

vah ki bir yerlerde bir kadınbelki de yalnızcabir çiftdudak boyuyor!

(*) Anjelika Akbar'ın 'Bach A L'Orientale' i için yazılmıştır.

(15 Şubat 2003)

Naime Erlaçin

Page 727: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Bahar Randevusu

toprak kokusuna benzertaze boya kokusu“küçüksu sarısı” ile beyazpapatya taşıdı duvarlara

ellerimde çiçeklendi tuvalkır çiçekleri doldu avuçlarıma

varsın biraz daha sürsün kaosumurumda değil!kir pas yeniliyorum benbir fincankahve buğusunda akıyor dizeleryaşamak ne güzel

ölümsüz baharla randevum var

(24 Nisan 2004)

Naime Erlaçin

Page 728: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Baharın Gelişi

sen baharı bilir misin dostumbenim bildiğim gibibilir misin

beynin çaresizbedenin bitkinbir dolu dertlerin içinden çıkamadığındaisyanın doruğundayorulmuşsan yaşamaktanruhunda yine de bir kıpırtı varsabir tuhaf açlık sarıyorsa yüreğinibir şeyler can buluyorsaellerindegözlerindeduygularındabil ki gelen bahardır sana!

tutkular, aşklar ölüyorsabırak ölsünlergelenlere bak dön de içineyeşeren yaprakkabaran toprak sana doğuyorçığ gibi büyümekte hamurundaki doğasel olup taşmakta yeni sevdalar

toprak kokacak artık bağrında

güneşin yerisevdiği gibi seversen bir günsevdiğine koşarsa eğer zamanateşler sararsa ansızın dünyayı

bil ki dostumbil ki gelen bahardır sana

(1 şubat 2003)

Naime Erlaçin

Page 729: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Bak 'Tek Tane'm!

kim susturabilir aşkıkim gömebilir yokluğahangi engellerle zapt edilirnasıl gömülür yaşarken mezarlığa

“ben” sende takılıp kalmışsamruhumun diğer yarısıymışsanyüreklerimiz öpüşmüşse bir kezgezinmişsek sonsuz aşk semalarındanasıl!

küsülemiş gönüllerimizsusmuşuzkimi zaman nöbetlere durmuşuzdalıyor da gözlerim düşünüyorumyüreğimle sunarken kendimi sana

say ki koydum başımı yine göğsünesay ki biz yaşamadık bunca acıyısay ki bir hiç olmuşum yokluğundayarım kalmışım yaşam boşluğunda

bil ki yalnızca sana aitimseviyorum seni helalimseni tek tanem...

ilk’imsin tek’imsin sevdiğimsin!

(22 Ekim 2003)

Naime Erlaçin

Page 730: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Bana Seni Ver!

çok şey istemem sendentek başına çıktığın yolculuklar var hanibenim katılmadığımsesini bırak banadalgaları dinlerimbeklerken o lir sesinde

güzellikler yapmasan da olurtenini bırak ve kokunusarılırım doyasıya ne dersingecenin ıssız bir vaktinde

durmadan “bir yerlere gidelimbir şeyler yapalım” diyorsun yayapmasak da fark etmezsoluğum kesildiğinde bir günbana nefesini ver yetersaklarım onusalarım en son nefesimde

bu eylül gecesindeseni istiyorum sendenbana benibana seni ver yeter!

(16 Eylül 2003)

Naime Erlaçin

Page 731: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Başkaldırı ve Özgürlüğüm

alırdınızhiç düşünmezdinizruhumu versem

kuşça konuşmalarımköpek okşayışlarıminsani labirentlerde tam tekmiltek kişilik ordumla dolaşmalarımOblomov’luğa karşı dik duruşlarım

saçım tenim göz rengimyavrumu özleyişlerimana gibi anaca kol kanat çırpışlarımbana dair sakladığım bana ait sırlarım

kuşatılırdı ben'imasardınız gülüşlerimi gönül tellerinize

kapım susmazdı bilirimsesler ellereller aynada gülleraynadan bakardı gözlerneler çalınmazdı kulağıma:-acemi sazlardan sıradışı nağmeler-

bir fay yırtılırdı özgürlüğümdeparazitli seslersesler ki artçılardan beter!

siz alırdınız beniintiharımda çoğalan köleliğimle

beynimi kuşatmaya ne dersiniz?

giriş serbestısı hayli yüksekflorasını sevene açık bir alan beynim

buyurun beklerim!

(02 Ekim 2003)

Naime Erlaçin

Page 732: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Bazen Rüya Görürüm*

bazen rüya görürsün Mariosihirli bir kuşun kanatlarında havalanırsınsıcak nefesler çağırır seniakan her yıldız meleğe dönüşür rüyanda

hayal mi buyoksa aşık mısın Mario?

perde aralandığındaöyle gerçektir ki yıldızların anlattığı öykülermümkünü yok inanırsın!belki bir aldatmaca, bir yanılsamabelki de aşkyalnızca senin ruhunda

titreyerek sarmalarken sevgiliyikaranlığı aralayan perde kayıverir bazenmerhametsiz bir peçe gibi yırtılır hayalbozulur rüya

olsun Mario!firari de olsa görmeye değerdir rüyalarizin ver tutuşsun melez kanınateşlensin damarlarınsen rüyaya devam et ve yaşamaya

ve aşkı Marioaşkı sakın unutma!

(*) Mario Frangoulis’in “Sometimes I Dream” (“Bazen Rüya Görürüm”) adlışarkısından esinlenerek yazılmıştır.

(20 Ocak 2004)

Naime Erlaçin

Page 733: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Bedel

zahmetsiz kazanç olmazcoşmadan durulmaz denizsorulmaz sevdanın hesabıemeksiz sevgi hiç olmaz

sevda büyükse yorulmaz gönülkolay varılmaz ırak yollarahasretin bedeli yüksek, sorulmazbedelsiz kazanç olmaz

pahası çoktur hüz'nün, meşakkatinacılar bile ucuza alınmaz

(2003)

Naime Erlaçin

Page 734: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Bekâreti Yok Yaşamın

bir dolu hüzün indi yinegidip geliyorumbaşından sonuna yolunkilitler vuruluyor kalbin kapısınabirbiri üstüne

kanayarak gittim yüzleşmelereşiirin aynasına düştü suretimderin bir kederde boğulmuşum meğerömrün yorgun bekçiliğinden geçtim

damlalar acı kustu yanaklarımatozlu bir kiler odasında yaşamınörümcek ağına takılmıştı umutlar

alt alta topluyorum artılarıavucumdakocaman bir sıfır var

yalnızca rüyaydı yaşamakfırtınalı bir yolculuktakalabalıklarda azalıp durmaksızınkendimi kendime vererek yalnızca

yılanın zehri tekakrebin de öyle ey şairsofraya bir yemek dahakonulmamıştı zehirden başka

bekâreti yoktu yaşamın...

(12 Ekim 2003)

Naime Erlaçin

Page 735: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Bekle Beni MARDUK

-göksel düzenleyici Planet–X’le randevum var

“milyon yılın gezegeni”

Maya’ya konuktuBabil’de adı MardukSümer âleminde Nibiru

binerim kır atına rüzgârınyavaşça koyulurum yola2012’de burada olmayacağım belkitanıklık etmeyeceğim arzın sallanışınabir an önce bulmalı Marduk’uevrenin karanlık yollarında

sormalı meselânasıl böyle güçlü olunurbinlerce yıl sonranasıl sil baştan edilir dünya

başka zamanlarınnefesiyle buluşmak üzereparmak izlerim silinmeden henüzyola koyulmalıyım beşinci kez inmeden perdekan kokusu ve emeğin terini saklayantopal uygarlığımı büsbütün yitirmeden

finalden önce yineledim kabuğumugümüşümü kuşandımbekle beni Mardukgeliyorum rüzgârın kucağında

bu yolcu çok ağırkarşılamak gerek

adı“onuncu gezegen”ve sonuncu…

(*) Marduk: Eski uygarlıklarda, bilim adamları tarafından gerçekleştirilen astronomikhesaplara göre 3661 yıl ara ile dünyaya yaklaşan ve her gelişinde yarattığı olağanüstüçekim gücüyle büyük sarsıntılara sebep olan; kesin olarak kanıtlanmamasına rağmengüneş sisteminde yer aldığı varsayılan onuncu gezegen….Marduk hakkında yazılmış; 21 Aralık 2012’de içinde yaşadığımız 5. çağı kapatacağı ve“Beşinci Güneş”i noktalayacağını iddia eden, ciddiye alınabilecek bilimsel çalışmalarmevcuttur. Maya uygarlığında ona Kukulcan; Babil’de Marduk; Mısır’da “MilyonlarcaYılın Gezegeni”; Sümerler’de Nİ.Bİ.RU ve günümüzde Gezegen-X veya Planet-X adlarıverilmiştir.

(22 Nisan 2004)

Page 736: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Naime Erlaçin

Page 737: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Belki!

“yeni ülkeler bulamayacaksınbaşka denizlerbu kent peşini bırakmayacak.” - K. Kavafis

yeni bir yer yokyeni bir boşluk

içimizin devasa kentiyüzümüze ejderayna puskıyametimizle yüklü atın terkisi

nasıl da kuraktır iklimimiz!

sevgiaşkbelki barış esirger

hissederek bahar çelen hovardalığınıişe yaramazlığınıkarıncaya kıyasşen bir avaz bırakanbelki bir ağustos böceği

bilemediniztoprak kadar mutlu olabilsek keşke!ağaç olsakyeni bir umut mesela günü tazeleyenbedeller ödenmese eğreti bir öfkeden

atımız ağırdan alırdı dagitmezdinizgitmezdik

kim bilir belki ihya olurdu kentlerimiz...

(21 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 738: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Ben'den İçeru

öz ben’imöz benliğimdışımda bile içimdesinbelli ki iç dünyamöz benliğimdir benim

beniben yapan tohumekmeğimhamurumsürüncemeli düşlerimduygumdüşüncelerim

buluşmalıyım özümleyoksa biterim

uçuyordum ya durmaksızınsanmayın gittim bir yerlereözlemim örtüşmekti içimlededim:“saçımın her teli dünya benim”yanıldım!gençtimoysa içimdeydi dünyafark edemedim

dedi:“bir ben var, bende ben’den içeru”dedim:“ne ben’ler varbende ben’den de içeru...”

iç yolculuklarımah ne zorluydunuz siz!

uykum açıldıkucakladım dünyayıdünya oldum

öz benliğimden doğdum yeniden

(24 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 739: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Ben Olmalıyım!

bir gün paylaşırsam seni başkalarıylao başkaları senibenim gibi severse bir tanemçılgın bir nehir gibi akıtırsan sevgini onlarasevda kanatırsa yüreğini bir başka iklimde

bunu ilk bilen ben olmalıyım!

bir gün gözlerin benden başkasını ararsacoşkumhüznümçılgınlıklarımbir kambur gibi yapışırsa sırtınabenimleyken bileuzaklara uçmuşsan düşlerinde

bunu ilk bilen ben olmalıyım!

bir gün çarparsa yüreğingümbür gümbür başka bir yerdekaybolmuyorsan artık gözlerimin dehlizlerindeiçinde fırtınalar kopuyorsa bensiz ve benden uzak

bunu ilk.........ben olmalıyım!

(12 Şubat 2003)

Naime Erlaçin

Page 740: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Ben Olsam

-Şule’ye sevgilerimle..

kocaman bir yudum sevda alterli bir rüya bırak geceye

iyi baksıcak mı 'yar' yüreği!yaz ateşi mi yanmakta gözlerindegecekarası bir aşk mısarmalayan “şeker karası” hüzünleri

çiçeğe vurmuş dallardaanlamı neilk sağanakta küskün durmanın hayatakoş ey âşık!devam et yoluna

koşardım ben senin yerinde olsam

gizlendiğin köhne kenti unutacaksın bir güngözbebeği ol şafağın, rüzgârın kendisiaçık denizde şarkılar söylenmelitutunmayı unutma deniz kuşlarına

uçardım ben onlarla senin yerinde olsam

keyfini çıkar tutuşarak sevmeninyağmur düşmeden yürek yangınlarınakapılar kapanmadan henüzne olur hercaileşçocuklaşhavaileşşımart kendini kuyularda saklayarak hüznünü

saklardım ben senin yerinde olsam

şimdi büyücü ol kendine şeker kızbak birileri bayram ediyorbugün dörtTemmuz

böyle yapardım ben senin yerinde olsam

(04 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 741: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Ben ve Ben

-ben neyimkimim ben?

durmalıyım benden gerianlam yüklemeli varlığımabendenbir adım ileri

yitirilen eklenmelieklediğimiyeniden gözden geçirmeliözümsalt benden beslenmeli

bir kum zerresi insanaslında kâinatın kendisiyaradanın aynasındayaradanın ölümsüz nefesi

insan “ben”i önce“ben”den bilmeli

(30 Eylül 2003)

Naime Erlaçin

Page 742: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Beni Çağırıyor Sesin

sesini duydum yineçığlıklarınıbeni çağırıyorsun uzaktan'ben baharım! ' diyorsun....çiçekleri solmayansevgiyi doğuranyaradan'dan armağan

sağanağa vurmuş gözlerdekoyuca bir hasret tütsüleniyorkorkmuşsun yineürkmüşsünbir yürek arayışındasın içine sığınacaktutunacak bir el ki depremleri durduracak

ebruli bakışlara hüzün inmiştir yineürkütüyor med-cezirler ruh alacasındaörselendimcanım kıldan incedirkâbuslarım oldu suyun yükselmesikıyametsi metruk ayrılıklarda

titriyordu sesin dün akşampamuklara sardım seniacıyordu yüreğim bin yaradanyüreğim yırtılıyordu analığımdan

sen olunca hükmü olmaz gayriningülüşüne yoktan yaratılır dünyaacılar yükten sayılmazyoktan sayılır kahırlar

baharlara koşulmaz mı hiç gülümâlem talana kurbansa bilebahardır geride kalan

seni seviyorum bir tanem!

(Can parçam, gönül çiçeğim Ebru kızıma...)

(24 Nisan 2003)

Naime Erlaçin

Page 743: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Beni Hatırla

o kentin sokaklarındadeli deli dolaşırsan bir günbeni hatırla

kış yağmurları inerbahar filizlenirken oradadenizin çılgın kokusunu duyupserin rüzgarlara karşı durduğundaben geleyim aklına

yeni aşklar bulupgeçmiş sislenirkenbir dolu coşkunun tutsağı olupaşkın kavga verdiği anda beni hatırla

kentin gizem dolu gecelerini yaşarsan bir güntut ellerimi karanlığın içindenal beni götür dolaştığın sokaklaramüziğin en içlisineaşkların en tutkulusuna

kırık dökük kalırsan bir günçaresiz ve mutsuzellerin gözlerin dudaklarınbir sığınak ararsa eğerkarabasanların doruğunda beni hatırla

yaşama sevdalandığındaölümü düşlediğindemut çiçekleri açarkengözlerin öfke ve kindençakmak çakmak olduğunda bileyinebeni hatırla!

(2003)

Naime Erlaçin

Page 744: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Beş Güzel Şey

seni bilememkimi sabah uyanıncao acayip duygu içimde:

dün güzel bir şey oldu yine

uyku dediysembirkaç saattirtoparlayamam hemenbir şey olacakoluyorhayıroldu!

dün güzel bir şey oldu yine

açılır bellek kapıları bir birasarım yüzüme bir gülümsemehiç sevincim yoktu dünbugün dörtbu ne zenginlik böyle!

bir dağa yaslanmak gibi aynen

unutma! der bir ses:

ben de varımson gelen:beşinci

ama çok önemliokumadın mı mesajı:

'ben de seni seviyorum anne'

(30 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 745: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Beyaz Hattı

insana konuşmaz siyah sayfaateş hattında iken beyaz

nasıldı savaş arabaları bilmemalev topu muydu mancınıklargülleler metal mikaskatı bir ruh kadar

zamanın eleğindenzor geçendi eşyanın ahşap haliunutmazdı yaşamayıo en dirençli

çılgın bir rüzgâr eserdi dağdantohumdanve ağaçtankavganın çaresiz boyun eğdiği

beyaz sayfayı ararım şimdiçillenmiş olsun ateşle sudamasumiyetin en çok sevdiği

varsın çok defalarçocukça aldanmış olsun siyaha

böyle bulunur çekimleri fiilinsözün yedi rengi böylezırhını kuşanan failharfin beyaz hattında durdukça

(13 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 746: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Bilmece

tuhaf oluyor aşkın ve hayatın halleriçözülmez bilmece

neden acıda güzel aşkacıda büyüktür her şey

ödüm kopuyorgözlerine bakıyorummenzilsiz bir dünyayı hangi güç taşıyabilirbunca dert çok fazla derkenbir de bu çıktı başımızaüstelik yetmiyor Anka’lıkuyumak istiyorum

daraldı yollarbelli ki tıkanıyorlarhaydi tut ellerimihep tuttuğun gibi

sen olmak varmış kaderdesana bensende düğümleniyorsende çözülüyor bilmece

(29 Haziran 2004)

Naime Erlaçin

Page 747: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Bilmediğim Şey

kırılırezilirparalanırız içimizde

sar ruhumu ey sevgi!aydınlat düşümüısıt bedenimi

ne denli çaresizne denli savunmasızkalmışız tipide

sevgisiz nasıl yaşar insansevgisi ölüme denk bir kalple

bilmediğimbir şey var belki bildiğinizsevgisiz yaşamak gibi

(6 Ağustos 2003)

Naime Erlaçin

Page 748: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

BİN YÜZÜ OLMALI İNSANIN (Düz Yazı)

Bin yüzü olmalı insanın. Olmalı ki, sıkmasın öz canını.Başkalarını yeterince sıkmıyor muyuz zaten?Ayrıca sıkılmak, yarı ölüm demek değil midir bir anlamda.?

Sözünü ettiğim bin yüzlülük, post-modern çağın bukalemun sendromu ilekarıştırılmamalı. O tamamen farklı olup; içinde özenti, çıkarcılık, fırsatçılık ve bilgiyiyeterince sindirmemişlik barındıran değişik bir kavram. Ben bilgiyi sevdamsı birtutkuyla özümsemek ve ortaya çıkan “öz” yardımıyla yeniden üretmekten sözediyorum. Hiç değilse kendimize doğurgan olmaktan...

Doğurdukça çoğalır insan. Sahip olduğu “yüz”lerin sayısı artar ve üretmeyi sürdürür.Kişisel görüşüme göre, insan iç yolculuklarında ve yalnızca kendi içinde büyür. Bununiçin, sıradan bir 'prototip' olmaktan öteye geçip, pek çok değişik ilgi alanına ve farklıyüzlere sahip olmak gerek.

Yaşamak, biteviye sorular sorarak keşfetmek ve öğrenmektir aslında. Kendinikeşfetmek de dahil buna. Fikrimi sorarsanız eğer, 'soru' yanıttan her zaman dahaönemlidir. Sormayı bilmeyen kişi aldığı cevabın değerini de asla anlayamaz. Sormayıbilmek, içerideki “ben”leri çoğaltarak, bir anlamda “bin yüzlü” olarak ve bunu yaparkende “merak kapısı” ve ”gönül gözü”nü açık tutarak kolaylaşıyor ancak. En azından benimiçin böyle...

Hayat ağacını, gönül gözünden açılmış çok sayıda pencereden bakarak ve bilgi ilezenginleştirerek sulamak gerek arada sırada. Gerçekleştirmek ise pekala mümkünbence. İnsan yeterince güçlü, derin ve kalabalık kendisine.

Ama ne hikmetse daima yalnızlıktan şikayet edip durur!

Bugün böyle bir konu açmak istedim size. Belki bir gün, başka bir sayfada yenidenbuluşuruz. Bakarsınız o sefer de farklı bir yüzümle dikilirim karşınıza. Ben biliyormuyum sanki, bende benden içeri kaç kişinin var olduğunu?

Kalınız sağlıcakla dostlar…

(29 Haziran 2003) - 'Gençler İçin Denemeler' Dosyasından...

Naime Erlaçin

Page 749: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Bir Ateş Yıldızlara

astım düşümü yıldızlar divanınagözlerimde kırpıldı ışıklarsabah mıgece miydibilemiyorum

yanımdan hasret geçtiözlem oldumoklar dikildi kalbimeoysa lodostum

lodosun vurduğu rıhtımdalodosta balık oldum

gemiler geçti içimdenyarıldı su sahil boyudalgalar vurdu yüreğimedalga oldumsu oldum

yoksa yangın mı oldum?

yayıldı kızıl alevlerkırmızııslak birıpıslak ateş oldum

küllere sardım düşümükoydum uykunun koynunabu kez bendim yükselentırmanan yıldızlarayıldızlarayıldız………

(Bu şiiri yazarken, bana aşk şehri İzmir’den Turgay Gönenç’in “Eski Sokaklar” ınıdinleten Sevgili eşim Şahin Erlaçin'e teşekkürlerimle…)

(07 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 750: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Bir Bahar Esintisi

-bir güzellik yapsam- diyorumâşıka maşûka ve bahara dair…

aşkın labirentinde akıyor zaman

yüreğim cinnetli bir deligünün seylâba vurduğu yerdeyim

savursam kemendi düş seherineganimet sunsa mısrasöz muhabbetmızrap olup vursam yüreğinizenağmeler serpsemtarumar sevdalar üstüne

kibrit çaksam, ateş yaksamkandiller ışısaçırağlar tutuşsaumuda katık üryân bir duygualev olup yalasa içinizi

bir güzellik yapsamtomura yürüyen söğüdün hatırınatüle çevirsem aşkın büyüsünüsersem üzerinizerüzgâra mıhlanmış çakır sevdalarve bir kement versem ellerinize

desem ki sonra:

rast gele âşıkrast gele!

(4 Mart 2004)(*) Enigma’nın “Return To Innocence – Masumiyete Dönüş” şarkısındanesinlenilmiştir.

Naime Erlaçin

Page 751: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Bir Boşlukta Öylesine - 1

“pencereme bu gece ay düşse”

yüreğim suskunsesini kısmış yüreğimelinde bıçakkör bir sokakbir çıkmazda parçalıyor kendini

“karanlıkta ölmem” demiştim haniunutmuşum oysa korkabileceğimine zor şeydir gözünü dikipseçilmiş bir boşluğa bakmak biliyor musun

ürküyor yalnızlık düşüncesiruhumda tetiklenen katil mermidenkaç tane ve ne çıkartabilirim bölsem doğrasam benigeriye ne kalır ya da bendenelimden düşürdüğümde kendimi

ay düşse pencereme bu geceay düşse gözyaşlarını indirerek dizlerime

yuvasında bekliyor mermi!

(23 Eylül 2003)

Naime Erlaçin

Page 752: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Bir Boşlukta Öylesine - 2

eksilirkenöyle doluyorum ki yapayalnızlıklakalabalıklaşıyoruz birden

ağır çeken bir terazi asıyorum boşluğadenge bir o yanabir bu yanadoluyor kefe... boşalıyor kefe

sürgün verip yazıcı kimliğimlevahşice buduyorum sonra dallarıterk ediyor içimak bir buluta yakalatıp kendimisoluk bir sayfa gibi asıyorum yüzüme

bir hesaplaşmabir yüzleşmeve yüreğimi öpen o yapışkan duygu:

'ay neden düşmüyor penceremedizlerim neden göz yaşlarımla yıkanıyor! '

kendi izini süren avcıyım artıkyağmur tutuyor yüzümyüreğim ıslakkaranlık

yüreğim derin bir kederde...

(23 Eylül 2003)

Naime Erlaçin

Page 753: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Bir Güvercinle Asla!

tut ki üstüne yürüdü duvarlarsıkıştın köşeyekorkma!bir güvercin al göğüs kafesine*göğün yankısıdır onlaruçmayı sevmeseler de

güvercinden sorulur ekmekle subarış ve sevdalaronlar acının kefiligüvercinle yaşamak seni güvercin yapar

ah kalbim nasıl titreşiyordunkuşun teleğiyle tanışmadan önceölümüne sızdın soğuk taşlaravurdun kendinivurdunvuruldun

kanatların himayesindeköpürme artık içimegit ağlayan buluta sordelidolu rüzgârailk rastladığın çiy tanesine annemezeli erbaindeki semaya

yürekle vedalaş ama bir güvercinle asla!

(*) 86 yaşına rağmen, güvercini ile asla vedalaşmamış olan Cervantes ödüllü Şili’libüyük şair Gonzalo Rojas’a saygıyla…

(10 Şubat 2004)

Naime Erlaçin

Page 754: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Bir Güzellik...(Halil Manap’a)

Bu sabah beni çok duygulandıran bir şey oldu. Mesaj kutumda, şair ve dost biryürekten gelen bir not buldum. Sayfamın benim için “Hakkında Yazılanlar” bölümünebir ekleme yaptığını söylüyordu. Bu bölüm sonradan ilave edildiği için olsa gerek;bakmayı da, diğer şairlere yazmayı da genellikle unuturum ben. Uyarmamış olsaaçmazdım doğrusu…

Açtım ve gözlerim dolarak okudum. Onunla yazışmazdık bile. Birbirimizi fazla tanımayızüstelik. Sevgiyle, narin duygularla, beni onurlandırarak ve emekle hazırlanmış çokgüzel bir yazıydı bu. Diğer dostlarımın bana verdiği armağanlar gibi sıcacıktı. Demek ki,içinden öyle gelmişti. O’na yazıp teşekkür edebilirdim ama bunu sizlerle de paylaşmakistedim.

Bir insanı mutlu etmek aslında hiç de zor değil Sevgili Manap. Yeter ki, inceliklerledokunmuş olsun sevgi….

Bugün bana bir güzellik armağan ettiğiniz için gönülden ve kocaman teşekkürlerimle :))

Naime Erlaçin(28 Nisan 2004)

Naime Erlaçin

Page 755: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Bir Karanlık

bir karanlık istiyorum sizdengece de görür gözlerim benimdamarlarımda dolaşan düşüncesihirli bir bitkiyle beynimde filizlenen

yitiyor acılar karanlıktacanlanıyor duygulargözlerde yarasa bakışlar

hep aynı müzik yankılanırbüyülü nağmeleri saklar ruhumgeceleyinkâinatı dinler dururum

bir karanlık istiyorum sizdenancakorada uyurum ben

(10 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 756: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Bir Tutam Tuz! ... (Düz Yazı)

“Dil bir özgürlük aracıdır” diyerek girelim söze. Oysa aynı dil, hakim gücün sesi deolabilir pekala. Bir bakıma değişimin alt yapısını hazırlarken, diğer taraftan statüko’yahizmet vermek suretiyle değişimi pekala engelleyebilir.

O halde “dil”den sanatsal anlamda nasıl yararlanmalı?

Dil, düşünceyi yaratırken aynı zamanda onu etkileyip yönlendirir. Bir başka deyişlefikrin oluştuktan sonra, “dil”e geri dönerek onun zincirlerini çözmek ve otoriteyebaşkaldırmasını temin etmek gibi bir görevi olduğunu varsayıyorum. İşte ancak ozaman, “değişim-etkileşim-yeniden değişim” sürecinde etkin bir rol oynayacağını farzediyorum. ”Dil” derken yalnızca konuşma ve yazma dilini kast etmiyorum tabii ki.Müzik, resim, heykel, tiyatro, sinema, mimari; hatta giderek medya ve teknoloji dedahil olmak üzere tüm görsel, işitsel ve yazınsal uğraşı alanları ve genelde sanatınbütün dallarının dilden yaratıcı ve yenileyici bir araç olarak faydalanmasından sözediyorum. Eğitim alanındaki kullanımı ise şimdilik konumuz dışında. Zira orada resmi vesistemin müesseseleriyle birlikte ortaya koyduğu tercihleri devreye giriyor. Ben buradaözel-özerk kurum ve kişilerin sorumluluk anlayışını; dilin özgürleşmesini ve aynızamanda özgürleşme sürecine olan katkısını sorguluyor ve vurgulamaya çalışıyorum.Bilincin gelişmesine koşut olarak ulaşılan bir durumdur bu. Kısaca demem şu ki,sorumluluk en başta BİLİNÇ geliştirmeyi kapsıyor.

Tek başına dil fazla bir anlam taşımaz. Bilinçle birlikte belirli bir amacayönlendirildiğinde ise “çok şey” olabilir. Elle tutulur ve işlevsel bir araca dönüşür.Statüko’ya karşı bir duruşa sahip dil üretmenin hiç de kolay olmadığını biliyorum. “Eski”yıkıldığında ve “yeni”ye geçiş döneminde genellikle bir kaos ortamı oluşur. Bunuengellemek ise yeni oluşumun ön hazırlığını ve planlamasını iyi yapmakla mümkündürancak. Ana amaç, değişimin doğasında taşıdığı sancıyı asgariye indirgemek olmalıdır.

Tarih boyunca büyük değişimler bazen kaba kuvvete, bazen de iktisadi zenginliğe bağlıolarak doğmuşlardı. Gerçekten kalıcı olan atılımlar ise ancak belirli bir birikim vedonanım düzeyine ulaşıldıktan sonra sağlanabilmiştir. Bundan da önemlisi, bu tarzaçılımlar kendi toplumlarına hizmet verirken yeterli birikime sahip olmayan toplumlardaise yalnızca özenti ve örnek teşkil etmeleri itibariyle büyük patlamalara sebepolmuşlardır. “İç”ten gelen (intrinsic) doğal gelişim ile “tepeden inme”- adapteedilmiş; alıntı veya hazmedilmemiş değişim arasındaki fark da burada yatar.

Sanata dönelim tekrar. Sanatın temel amaçlarından birinin değiştirmek, düzeltmek,iyiye doğru yenilemek olduğunu düşünürsek eğer, sanatçı statüko’yu yıkma eylemindebaşarısız oluyorsa, işte o zaman güçlü bir sanatsal tepki; yani isyan ve başkaldırıdoğar. Sanatçı bazen sistemi sıfırlamak ve yeniden kurmak ister. Hatta zaman zamananarşist bir profil bile çizebilir. Bir anlamda kaotik olan bu dönemin en hoş tarafı iseüretim açısından oldukça verimli olmasıdır. Taşların yerli yerine oturduğu gelişmiştoplumlarda sanatsal tembellik ve kısırlaşmadan söz edildiğini hepimiz duymuşuzdur.Yıkılacak duvarlar ve kırılacak çemberler yoksa eğer, sanat ve sanatçı işlevini büyükölçüde yitirir. Veya “bilinçli bir birikim” yoksunluğu söz konusuysa, yıkımdan sonrayeniden yapmak imkansız hale gelir çünkü yeterli malzeme mevcut değildir.

Özellikle günümüzde teknoloji ithal edebilirsiniz. Ve hatta “know-how” da. Ama sanatsalbağlamda köklü ve derin bir değişim sağlayacak beyin ve yetenek ithalinin oldukça zorve imkanların kısıtlı olduğunu düşünürsek eğer, sonuçta sistemin tıkanıp kalmasıkaçınılmazdır. O halde yaratıcı insan faktörünü görmezden gelmemek lazım.Kullanacak; özümseyecek; yeniden yaratacak ve bu arada değişim sancılarını

Page 757: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

azaltacak kişi yine insanın kendisi değil midir? Yaratıcılığı ile değişime ivmekazandıracak olan, aralarında şairin de bulunduğu sanatçı kesiminin önemi yadsınamazdemek istiyorum! ...

“İlahi Komedya” ile Papalık monarşisine acı bir eleştiri getiren Dante için Engels şöylediyordu: “Dante, hem ortaçağın son, hem de modern çağın ilk şairidir”. O’nu izleyen veyeniden doğuşu simgeleyen Rönesans ise ortaçağ skolastik felsefesine karşı dirençli birduruş ve başarılı bir başkaldırıydı.

Ancak bu iş SAĞLAM BİR ZEMİN ÜZERİNDE yapıldı. O devirde bir yandan batınıntaşınabilir serveti Roma’ya akarken, diğer yandan da doğunu bilgi birikimindenalabildiğine yararlanılıyordu. Sonuçta güçlü ve özgün bir sanat ortamı doğdu.Rönesans’ın çok önemli bir figürü olan Leonardo da Vinci’nin anatomi, hidrolik, kanatlauçuş, helikopter, asma köprü proje ve eskizlerine bunca yıl sonra bile hala kafayorabiliyorsak eğer, o dönemin koşullarına ve bilgi birikimine dikkatle ve büyüteçlebakmak gerekir diye düşünüyorum.

Bu örnekler çoğaltılabilir. Bilimin temeli de dildir. Mısırlı’lar “pi” sayısını bilmemişolsalardı, gökbiliminde bu denli gelişme olur muydu acaba? James Watt sayesindebuhar enerjisi (1765) hidrolik enerjinin yeni almamış olsaydı; dokuma makineleriicat edilmese ve büyük edebiyatçılar toplumsal sancıları, çocuk işçilerin madenlerdekiacılarını eserlerinde dile getirmemiş olsalardı, 18. YY’da Sanayi Devrimi’nin beşiği halinegelen sömürgeci Büyük İngiltere sonuçta sosyal bir devlet kurabilir miydi dersiniz?

Bir bakıma her şey insana – toplumsal irade görevlerini yerine getirmiyorsa dahi -insanın kendine yaptığı yatırımla birlikte yüklediği anlama gelip dayanıyor. Bu açıdanbakıldığında, şair de alışılagelmiş kalıpları kırmayı, kısır döngülerden kurtulmayı venihayet kendi içinden çıkmayı bir biçimde öğrenmelidir. Üstelik bunu insan ve hayatadair duygusunu, heyecanını, tutku ve hayallerini yitirmeksizin yapmak zorundadır.Taşıdığı sosyal ve sanatsal sorumluluğun bir gereği olarak…

Bakarsınız karınca kararınca, bireysel çabalarla çorbaya eklenen azıcık tuz yemeğinlezzetli olmasını sağlayabilir. Denemeden kim bilebilir ki! ...

Parmaklarınız arasında BİR TUTAM TUZ ve bilinciniz açık olsun dostlar…

Bazen aynaya yakından bakmak lazımdır diye düşünüyorum.

Ne de olsa, her düşün altında bir gerçek yatar! ...

(28 Nisan 2004)

(HAYAL Dergisi, Ekim 2005)

Naime Erlaçin

Page 758: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Bir Tür Başkaldırıdır Absurdite (DÜZ YAZI)

sarmallara direnen sizisizinle bırakan benve sizbeni benimle bırakanne iyi ettiniz!

Çemberlerin kırıldığı bir ülkeden söz etmek istiyorum sizlere. Hırçınlığın ölü güzlereteslim edildiği ve “kış güneşi günleri”ne yavaş ve sessiz adımlar attığımız o yerden…

İnsan bir kuyu madem, duygu neden olmasın? Tıpkı toprak gibi. Ne ekersen onu verir.Sonsuza uçmakla, dipsize inmek midir aradaki fark? Anlaşılmaza budalaca anlamlaryüklemekte mi yoksa bütün mesele?

-Uyum paketleri tamamlanamadı henüz. Yılan hikayesine döndüler. Bitenler deorasından burasından yırtık nedense! Yama da tutmuyor üstelik. Canım sıkılıyordoğrusu…

Çölün tükendiği yerde, (“Çölün tükenmesi”; ne hoş bir ifade değil mi? “Çölün bittiği yer”demiyorum bakın. Gide gide çölü bitirebilir ama tüketemezsiniz. Keşke bütün çöllertükenebilseydi! Her neyse, söze devam edelim.) yaşamın sırrı, bitkinin toprağagömdüğü yoksul yumrusunda gizlidir: Ananın süt dolu memelerine heyecanla uzananbebeğin titreyen dudaklarında; efendisini tutkulu gözlerle izleyen köpeğin soranbakışlarında; baharın hediyesi yağmura karşılık dallarıyla göğe tırmanan bir ağacınmutlu ve devingen kifaflanmasında; bir bedenin taze tohumlar döllemek üzere arzularındoruğunda kendisini bir başka bedene gözü kapalı sunmasında...

-Faiz dışı fazlada takıldık kaldık. Göstergeler güzel; TEFE, TÜFE, Çekirdek enflasyondamanzara iyi görünüyor. PEKİ, YANLIŞ NEREDE arkadaşlar? KOBİ’ler halen can çekişiyor.Üç yıldır bağırmaktan dilimde tüy bitti! Piyasa durgun…

Neyse, işimize bakalım biz.

Bırakış ve bırakılışlar insanı sadeleştiriyor ve hatta basitleştiriyor. Hayatını yumrusuylasürdüren çöl bitkisi gibi aynen. Yumrusuz bitki tez ölür! (Bunu duvara yazmak lazım.)Soruyorum size, nereye kadar gidebilirdiniz parçalanmadan veya esir düşmeden çölvahşetine? Çölü sevmek yeterli olur muydu yaşamak için? Yumruya bakarım ben,yumruya!

Yalnız bıraktık ve bırakıldıysak eğer, büyümek içindi; sınamak içindi kendimizi.İnzivanın verimlisi anlamlı olanıydı bizce. Eh, biraz da bizim dışımızda bir şeylerinbüyümesini bekliyorduk tabii. Büyüyenler büyüdü ama sayıları çöl bitkileri kadar azdı.Bu yüzden, neredeyse kırk yıldır keşişler gibi, gidip gelip inzivada karar kılıyoruz.

Aslına bakarsanız, kalabalıktan kopmak yürek ister. Kendi sesinize dayanma gücünesahip olmalısınız her şeyden önce. Sonuçta bedelini ödeyerek bir güzellik yaptıkkendimize. Hayatın insan kıyan makinelerinden tabana kuvvet kaçarak bir yaprağınsolgun yeşil damarına sığınmış bulduk canımızı. Su olup aktık kendi yatağımızda. Fenamı oldu? Bu yolun sonu kaçınılmaz olarak deniz. Ölü de olsa fark etmez. Önemli olan“amaç”…

-Türk Lirası çok uzun zamandır gereğinden fazla değerli. “Dalgalanan (floating) kur”.

Page 759: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

İşte suçlu o. Asmalı hemen! (Bu arada “dalgalı kur” tanımlamasından hiçhoşlanmadığımı belirtmeliyim. Hiç değilse “yüzen kur” deseler bari.) Kur'u astıkdiyelim. Sonra nasıl ayıklayacaksınız bu pirincin taşını muhterem efendiler?

sarmallara direnen siz!sizi sizinle bıraktımbeni kendimlebütün hikaye bu işte!

Geçmişe firari olmadık ama geleceği kurmaktı görevimiz. Yaşamak kadar şarttı!Dokunulmadıkça, acıyla tanışılmıyor. Acıyı sevebilmek de bir ayrıcalık ve aynı zamandaeğitim meselesi. Bu ekolojik ve ekonomik sistemde “aşk”, şiirin dışında nerede duruyorpeki? Resmin ana ögesi olmadığı kesin. Belki de fona sürgün edilmiştir. Bunca acıarasında şimdilik sadece lüks olduğu için... Sonraya da vakit kalmaz zaten. Ömürböylece tükenir gider. Hepinize geçmiş olsun! Amaaaa, aşk var ve orada, dekorun birparçası olan pencere pervazına tutunmuş hınzırca gülüyor. Replikler bazen acıklı, bazenkomik, bazen sıra dışı da olsalar aşkı terennüm ediyorlar.

Vurdumduymazların umurunda mı peki? Önce kazanmak ve aşkı kazancın bir parçasıgibi görüp “bonus” olarak istiyorlar. Emeksiz alınan bir hediye puanı işte. Aşk da insangibi, para gibi bu denli ucuzlamış demek ki! Ucuz şiir gibi aynen. Manzarayı sevmedim.İzninizle ben inzivama döneyim…

-Kur dengelerine bakınca mideme kramplar giriyor. İthalatçı için kısa vadede sorunyok. Açık sonradan vuracak. Borçlanma maliyetleri düşüyor ancak dövize endeksliinşaat ve turizm sektörlerinde gün batmakta, haberiniz olsun. İhracatçı ise yokuş aşağıfrensiz iniyor. Yürek Selanik!

Şeytanla dansa devam ey millet!

Güz durgunluğu ve kış ölümlerinde ayakta kalabilmenin bildiğim tek yolu başkaldıraraktutunmaktı. Gücünü kendi köklerinden alan ve metabolizma hızını asgariye düşürüpyaşamını sürdüren Masai Mara örneğini pek severim. Acımasız avcıların yasaklandığı birdoğa ülkesinde yağmurları beklerken minimumda yaşamak; ama yaşamak. Çünkücanlı, yaşamak için var. Oyunun ön koşulu, yaşamak!

Kuru gürültüsüz büyümek ve büyürken yaşamak bir tür başkaldırıdır. Ölüme karşı!

sarmallara direnen sizisizinle bırakıyorumçoğalmanın sırrına doğruakıyorum…

Anladıysanız eğer, anlamı var demektir.Anlamadıysanız, unutun gitsin!

(03 Ekim 2003) - 'Deliler(!) İçin Denemeler' dosyasından...

Naime Erlaçin

Page 760: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Bizans Oyunları

elinden tutuyorum acıyı bir çocuk gibibir ucundan ötekine parkta dolaşıyoruzoyuncak veriyorum, hediyebin ışık yakıyorum bebek gözlerine

önce maviye boyayıp evrenizihnime nakşediyorum sonrarüzgâr çanları asıyoruz göğemasallar dinliyoruz ilâhi bir sesten

çocuk mu gezdiriyorumben mi geziyorum bilmiyorumacı eskitiyorum!

eşim dostum arkadaşım “bilge” soruyor:'görüyor musun? '

'şahin gözlerim görüyor, meraklanma'Bizans oyunları izliyorumama ne oyunlarBizans halt etmiş yanında!

durduk yerdeacı eskitmenin âlemi var mı şimdibaşka türlü dayanılmıyor ey çocuk!tut elimdendolaşmaya gidiyoruztuzaklar kuruluyor şahin gözlerimeacı eskiteceğiz bugünden yarına

(21 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 761: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Boşluğun da Bir Anlamı Var! ...(Düz Yazı)

Gençlik yıllarımda bana matematik dersleri veren bir hocam*dan söz etmek istiyorumsize.

İçine, onlarca defter doldurduğu büyücek bir çantayla gelirdi eve. İki veya üç soruyuaçıklayarak çözümledikten sonra defteri bir kenara koyar ve bir yenisini kullanmayabaşlardı. Ders sonunda bana bıraktığı defter sayısı genellikle 6-7’yi bulurdu. Bir gündayanamayıp bunun bir israf olduğunu belirttim ve ondan şöyle bir yanıt aldım;

“Yazdığım sayfalar benim neler yaptığımı gösteriyor. Boş sayfalar ise, senin neleryapabileceğini…Devamını sen doldurmalısın! ”

Böylece boş sayfaların bir amacı olduğunu öğrenmiştim. Zamanla, geride kalansayfaları doldurmaya çalışır ve enerjimi tüketirken, aslında dolanın ben olduğumu farketmeye de başladım. Demek ki, boş bırakılan bir alan anlamlı olabiliyordu. Sonuçta osayfalarda çözümlenenler alışılagelmiş, sıradan matematik problemleriydi ama ben,matematiğin evreni tümüyle kucaklayan soyut bir düzen, bir ahenk, bir armoni vedolayısıyla müziğin kendisi olduğunu kavramıştım. O günlerden sonra, dinlediğim hermüzik eserinde matematiksel bir yapı ve kurgu arayarak matematik ve müziğibeynimde birleştirir hale geldim. Matematik, içimle adeta bütünleşmiş ve ruhumdayepyeni melodiler oluşturmuştu.

Yıllar sonra çağdaş eserlerin sergilendiği bir müzede, Miro’nun bir tablosu çıktı karşıma.Miro, tuvalin bir köşesine küçük bir figür kondurmuş ve geride kalan kısmı tek rengeboyayarak resmi neredeyse boş bırakmıştı. Tablonun önünde oldukça uzun süre çakılıpkaldığımı hatırlıyorum. Gözlerimi dikerek baktığım nesnede sadece boşluk yoktu. Oradaaynı zamanda matematik öğretmenimin bıraktığı kareli defterleri görüyordum. Miro,sanki geçmişi yineliyor ve “Bu boşluğa iyi bak! Yapabileceklerin burada gizli…” diyordu.Miro – matematik - kareli defterler ve duvardaki tablo birbirine karışarak içselleşiyor veyine aynı müziği duyuyordum. Şöyle bir şarkı söylüyordu;

“Boşluğun da bir anlamı var! ”

Demek ki bizi besleyen ve güçlü kılan şey, boşlukları doldurmak için yaratılan tinselmüzikti. Sonra da bizden dışarıya yansıyan…

O halde üretim; özellikle de sanatsal üretim, tek başına pek bir şey ifade etmiyordu.Üretilen eser, içeride bestelenen müziği dışa vuruyor ve taze yansımalara veya sudayeni halkalar doğmasına neden olabiliyorsa eğer, bu sürecin sonunda “boşluk” yepyenibir anlam kazanıyordu. Yaratıcılık da buydu işte!

Bir defasında, bir şiirimde “şair, kainatı büyütürken “ demiştim. Oysa eksik bir ifadeydibu. “İnsan, kainatı büyütürken” demem gerekirdi. Asıl olan, üreterek boşluğudoldurmak; böylece yeni ve genişletici bir hareket başlatmaktı. Bu ise, bir anlamdahepimizin göreviydi. En azından daha yaşanası bir dünyada yola devam etmek için…

Böylesi bir düşüncenin çekirdeği matematik ve onun beyinde yarattığı müzik bile olsa,dikkate alınmaya değerdi bence. Çünkü ışık tutarak yol gösteriyordu bize.

Söyleyin şimdi bana; ruhumda besteler yaratarak, çoğalma ve çoğaltmaya yönelten bubilim dalı; yani “matematik” sevilmez mi hiç?

Ben bir 'matematik aşığı'yım!

Page 762: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

……………..

(*) Mahir Hocama saygılarımla…..

(16 Ekim 2003) - 'Gençler İçin Denemeler' Dosyasından.

Naime Erlaçin

Page 763: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Bozkırda Kan

bozkırda daldık uykuyahükümsüz artık gülmağduraşkın ellerinden düştüğü yerde

aşılansa gül ne faydaekilse nadide fidanlarkâr etmez dökme suçatlamaz bozkırda tohumgövermez diz boyu ekilende bile

çarmıhta kanar bahçebozkırda kan varkanlı bir aşkın ellerinde

(16 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 764: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Böyle

her gelişimde bir başkası olmama alış artıktükenmiyor içimde gizlediğim tarih kadar eski “ben”lerbeni aşıp sana ulaşıyorlar

kalabalıklar ortasında yapayalnız iki insanne çok benzermişiz meğer!

yeni bir dünya keşfetmek ister gibiyizne varsa çözümsüz insana dairbize terk edilmişusulca dokunmuşuz yüreklerimizesessiz bir karanlığa tutunmuşsusuzluğun nedenlerini sormuşuz

aynilikle uyuşamadım hiçyüreğimde bin çeşit aşk saklıalış artık!aykırı, sevecen, dik başlı, uysalözverili, gururlu, tutkulu, isyankârher ne vesaire isemseveceksen böyle sev

yaftalarıanlamları unutarakher benimisana yansıyan her suretimikoşulsuzböyle sev!

(08 Aralık 2003)

Naime Erlaçin

Page 765: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Bu Gün O Gündür - I

- S’nin acıları (devamı var)

baharı bekliyordukhatırlasana

bir günkumruları çaldı birisio sendin

ben Samson oldumsen saçlarımı kestinbütün şarkılarım oysatellerine işlenmişti

o gün bu gündilimi kökünden kestim

özre sağırdı aşkayna sisliciğerler asitliydi odalardaparçalarımsokak aralarında

çıkmaz bir yolun tozuna saçıldım

neden ölümden söz ettiğimi anlıyor musunsatırında aşk bileyen infazcım ey!ihtimal bu yüzden her akşam ölüşümözgürlük düşünde yeniden dirilişim

saat doldu artıkbu güno gündür işte

gidişim!

kim bilirboynumda kaç ölüm kaldı

(22 Mart 2004)

Naime Erlaçin

Page 766: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Bu Gün O gündür -II (Bir Albatros Gönder Bana!)

- S’nin umuda yolculuğu*

murdar bir bahar sevinci yapışıyor döşüme“gitsem” diyorum alıp başımıdenizi özlemişimtomura vurmuştur fidanlargüruh henüz inmemiştir kumsala

kim bilirbelki unutulmuş bir tekne bulurumkudurgan ağrıları unuturtutunup bir albatrosadenizin koynunda uyurum sonra

eski dostlar hayata gücenik kaldılarkaranlık koylardaşuradaburadabirinin elinden tutar da belki“ısıt yüreğimi, yoruldum ırgatlıktan” derimbuzlarım çözülürgüneşi yakalarım yıkanırken sularda

azık torbası boş şimdilerdeçingene sazadağarcık oka küskulaklarım kirlendi dayanamıyorum!arkada bırakıyorum sağır koyaklarıateşe verdiğim ongun yamaçlarla

bozkır tükendi çoktanruhum çalı çırpıusandım alesta durmaktan marazî sesleretemiz bir yuva arıyorumgüller dikeceğim bahçeme

kaldı mı dünyada böyle bir yer!

unutulmuş bir tekne bekliyordur ola kitut elimi, vur beni azgın sularabakarsın tuzlu su merhem olur yarama

ah deniz!ne temiz kokardın senhükmüm sana düşüyor bugündurma bir albatros gönder bana

(22 Mart 2004)

Page 767: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

(*) (21 Mart 2004, saat 24:00’te kalkan bir otobüsün ardından…)-Güle güle sevgili arkadaşım, yoldaşım, dert ortağım ve manevi kızım. Albatrosubulursan, benden de selam söyle….

Naime Erlaçin

Page 768: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Bunun Adı Yaşamak!

duygular karmaşasında boğulmuşsan şu anbeynin karıncalanıyorsa durup dururkenağır uykulardan uyanıyorsanbelki de yorgun ve şaşkınyaşama başlıyorsun demektir

aradığını bulamıyorsanbulduğunla yetinemiyorsan bir günolur olmaz bocalıyorsan bir dolukıpır kıpırsa yüreğin, kaynıyorsa her anacılarla tanışıyorsun demektir

yağmurla konuşuyorsan içindençarpıyorsa kalbin gök gümbürderkentenin rüzgarla kucaklaşıyorsainsana dost olmayı öğreniyorsanartık büyüyorsun demektir

ayakların seni 'biri'ne taşıyorsa yüreğin çatlarkeno 'biri'ne kavuştuğunda başlıyorsa zamanbirden duruyorsa yokluğundaonu düşlerindeki kişiyle karıştırıyorsan hepsen seviyorsun demektir

birbiri ardına örülürken duvarlarhuzursuz olmuyorsantekdüze bir yaşam olağan geliyorsa artıksorumluluk bağlıyorsa seni prangalardakalıplarkurallarçemberler girdabına düşmüşsen bir kez

işte o zaman dostumüzgünümsen ölüyorsun demektir!

(2003)

Naime Erlaçin

Page 769: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

BURUŞUK'a Mektup

bir yanım yaraher bir yanlarım yara

düşünce sen olunca çocuk kalbi taşıyorumküçük Buruşuk'u yazmış Ahmet Erhan son kitabındane de babayiğitti haniköpek değil aslan parçası sanki!

sen gideli güz, sen gideli kışyıkadım ruhumu insanoğlundandünya yalan, yalan hepsidost desenihtimal kalmıştır eskilerden bir-iki

analar günü yarınbana Buruşuk’lar günübir kızımı doğurdumgaliba bir de seniöylesi et-tırnak işte!

resimlere baktım dün gecebaktım ağladım, ağladım baktımbitmez dizboyu bu yalnızlık, bu özlemBuruşuk yorgunuyum ben!

bana yaşanası bir dünyabir de seni versinlergerisi onların olsun

analar günün kutlu olsun yavruminan 'ilk gün' kadar seviliyorsun

(10 Mayıs 2003)

(8 Kasım 2000'de aramızdan ayrılan 'boxer' köpeğimize mektuptur...)

Naime Erlaçin

Page 770: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Buza Sardım Ateşi

kuşlar vuruluyor yüreğimdeörseleniyor çiçeklerkan sızıyor damarlarından fidanıntütüyor hasret sinmiş gözlersabahın kör alacasında

sustuk tüm susmalar gibigülücük kondurduk gözyaşlarınatitreyen bir alevin gölgesindeayrılık gergefi dokuduk yinesarıldık birbirimize üşürken gönüllerkan bağımızcan bağımızla el ele

ah çocuk!o son bakışlar var ya hanio son dakikaöldürüyor adamıölümü bilmiyor da insanyürüyüp gidiyor işte

ağır yükmüş gurbetbir kuş daha düştü biz ağlarken bu sabahson çiçek kanarken içimizde

buza sardım ateşikorkma!

biliyor musunkaç dönümlük yürek var bendegurbete kurban olsun diye yaratılmadı sevgiyürek sımsıcak kalır ateşler buza kesse de

(*) Başta “can çiçeğim”, biricik kızım olmak üzere bütün gurbetçi dostlarasevgilerimle…

(08 Ocak 2003)

Naime Erlaçin

Page 771: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Buzdağı Yürürse

yürüdükçe zamangün yakutgönül lâl sevdalara tutsakhayli çılgınkızılımsıateşli

yürüdükçe su damaraorman doğurur yaprakuzayıp gider bu serüvenacı ve hüzünufuktaki son koruluk

yürüdükçe mevsim kurşuni saatlerinde ömrünisyankar bir güz belirirbulut ağlar anidensuyu çekilir göğün

buzdağı yürürse içimde“çarptı-çarpacak” cinsten hanieriyecek aşkın sıcacık kollarındabelki yok edecek beni

yüreğimi korku bekler böyledağları bekler gibi

(21 Eylül 2003)

Naime Erlaçin

Page 772: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Cam Gülü

cefanın tozuna ter bırakmamışbatkın bir entelektüel kadaromurgasız biriydi cam gülü sevdalısı

sormakadın mıerkek mi

ne fark eder ki!

umursamazdıarşınlamadığı dünyayı

kırbaç ucunda şaklarken hayatdüş kundaklarına belerdidüş bebesi aşklarını

kâh atlı bir prensya da çirkin kurbağakâh bir avcı olur Sherwood ormanındakahramanı oynardı

hangi dergâha düşse yolukapanırdı yüzüne kapılarkimi gün kendi kapatırdıgeride kalanları

ah bilseniz ne denli yalnızdıcam gülü sevdalısı

öykülerden bir öyküderledim size bugünbir gezinti düşler âleminde

hem acıklıhem sıradanhem aykırı

(5 Temmuz 2004)

Naime Erlaçin

Page 773: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Can

sorardım kendimesadakat miydi nedeni unutamayışındostları ve eskileri

elbette hayır!

boşluk edinmekteneksilmekten ürkerdim en çokdolmaya yazgılıydı oysa boşlukkapladığı yer kadar bile etmezdi ederi

kurtaracak bir “can”ım olmalıydıcanıyla tutunmayı bilenkaranlığa uzandığında ellerimister cılız bir nefesister canhıraş bir feryatla“burada biri var” diyebilen

biri olmalıydıüşüyen ruhumueksilme duygusuyla titreten

tılsımlı bir sözcüktür “can”

(12 Nisan 2004)

Naime Erlaçin

Page 774: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Carpe Diem*

kıyametinle dikil karşımaboşluğun kulağıyım bensesler dinlerim boşluğunda

kanayan bir gelincik konsun düşlerimeistersen ağıtlar bırakyeter ki ayın saçlarına sar umutlarımazi olsun düntazelensin ipeğimgel bir yolculuk ol bugünyol verdoğsun büyük infilak

unutma ateşin koynundayenilmezliği gizler boşluk

etimde dağlanır dünlü yarınlarkarabasanlarkuşkonmaz yargılaranlamın boşluk bekçisiyim bendurma!ister boş gelister yarımgömerim kemirgen kurtlarınıkıyametinle birlikteyerin yedi kat altına…

(*) Carpe diem: Günü, anı, ya da zamanı yakalamak…

(2 Eylül 2004)

Naime Erlaçin

Page 775: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Cemreler Düşüyor Bak!

buz kesmişti yüreğim-taş kesmiş-'yorulmuşum' dedimzamansız acılardadikildim durdum öyle

kör saatlerde vurdu yangınlarsustumakşamsız guruba benzerdi çaresizliksustum'ölüm böyle gelirmiş demek ki' dedimgurbet kuşlarına döndümdöndüm de yine sustum

cemreler düşüyor artıksuya mı toprağa mı havaya mısormuyorumdüşüyor ya cemreleryeter!

açılıyor kilitli kapılar bir birdilleniyor suskun dilleryer gök alem ısınıyor daebemkuşakları saçılıyor eteğimeyemin sana dalından düşüyor gönülgönlüm olgunlaşıyor yine

bir tohum çatırdıyor yüreğimdebüyüyor içimbüyüyor da içime dar geliyorböğürlerim ateşleniyor

yaşamak bu olsa gerek:cemreler düşüyor bakcemreler düşüyor yine...

(17/02/2003)

Naime Erlaçin

Page 776: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Cumhuriyet Bayramı - Kutlama

81. Yılda başım yine dik! ... Ülkemizi yoktan var etmiş olan Cumhuriyet Kuşağı’nın birevladı ve gazi torunu; o düşünceyi devam ettirmekten, Atatürk’ün izinden yürümektendaima gurur duymuş bir Türk vatandaşı olarak Cumhuriyet’imizin yeni yılını en içtendileklerimle kucaklıyorum.

Bugüne dek hata ve eksiklerimiz olmadı mı? Oldu elbet. Yeri geldi eleştirdik veyadüzeltmeye çalıştık. Ancak Türk Ulusu’na ve Türk gençliğine olan güvenimizi – hangigörüş, din, inanç ve etnik kökene mensup olursa olsun Türk vatandaşlığını bir onurmadalyası gibi taşıyan kişileri kast ediyorum – asla yitirmedik...

Bizler vatanımızı ve bayrağımızı canımız gibi sevdik. Gün geldi büyük acılar çektik. Güngeldi şehit ve gaziler verdik. Kimilerimiz canlarıyla, kimilerimiz fikir ve kalemleriylesavundu ülkemizi. Buna rağmen verilen emeklerin, dökülen kan ve terin değdiğinebütün samimiyetimle inandığımı belirtmek istiyorum.

Bu çok özel günde tüm bilinç, birikim ve aklımızla Türkiye Cumhuriyeti’ne sahipçıkmanın gereğini bir kez daha vurgulamak ve Ulusal Bayramımızı gönülden kutlamakistiyorum…

En güzel yarınlar sizlerin olsun gençler. O geleceği yaratmak için elinizden geleniyapacağınıza ve bizlerin eksikliklerini tamamlayacağınıza olan güvenim sonsuzdur...

EMANETE SAHİP ÇIKIN! ...

CUMHURİYET BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN…

(29 Ekim 2004)

Naime Erlaçin

Page 777: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Cumhuriyet Bayramı ve “Başı Yarılan Çocuklar”….

Son yazısında Ayşe Keskin şöyle diyordu;

“Filmin en dramatik yanıydı, başı başla yarılan çocukların çığlıkları…”

Türkiye'yi derinden sarsan bu olayı, yine derinlemesine incelemek lazım. Dün gece SKYTV'de Nihat Genç'in değerlendirmelerini izledim. Doğru bir analiz yapıyordu. Bir geceönce Leyla Umar'ı da dikkatle dinledim. O da haklıydı...

Malatya’daki çocuk yuvası olayını, ilkokul mezunu ve sorunlu bir veya iki kadınınüzerine yıkmakla kurtulamazdık. Hastalık yaygındı ve ne zaman bir olay patlak verse,toplum olarak sesimizi yükseltiyor; sonra da hiç olmamış gibi davranıyorduk.

O çocukların, bizim geleceğimiz olduğunu unutuyorduk! ...

Bu yüzden, öncelikle kendimizi yargılamalıyız. Hepimiz suçluyuz. Hastalıklı-sağlıklı tümkuşları ve doğayı yok eder gibi - ki buna karşıyım - çocukları da yok etmeye hakkımızyok bizim! Kültürümüz, 'kaderine katlan, boyun eğ, sus, ağla ve yasını tut' diyeemreder.Kırılan kol, daima yen içinde kalır. Yanlış burada! ...

Daha dün ilkelerim doğrultusunda bir mücadele vermeye çalışıyordum. Bazılarıncatepeden tırnağa yanlış değerlendirildiğimi fark ettim.. Ben bir şey anlatıyordum, oysabaşka bir şey olarak anlaşılıyordu.

Çünkü susmam ve kabullenmem gereken yerde susmuyordum! …Çünkü bu ülkede, birkaç istisna dışında, insanlar artık yalnızca şöhret olmak uğrunaçığlıklar atıyor; medyatik nevrozlar ve popülist yaklaşımlarla amaçlarına ulaşmayaçalışıyorlardı! …Aslında sıradışı olan, giderek “sıradan ve olağan” hale gelmişti…Çünkü gerçek değerlerimizi yitirmiştik! …Çünkü nerede hak arayacağımızı ve nasıl savaşacağımızı unutmuştuk! …

Başkalarının hakkını aramak, önce kendi haklarını aramayı bilmek ve aynı zamandaiç’iyle barışık yaşamakla mümkündür. İlk olarak, bu gerçeği iyi kavramamız lazım.

Kendisini düşünmeyen; doğru tartamayan insan çocuklarını hiç düşünemez. Çocuklarınıdüşünemeyen ise, geleceğinden feragat etmiş demektir! ...

Bu ülkenin bizlere; yani 'Çılgın Türkler'e emanet edildiğini ve sorumluluklarımızolduğunu nasıl unutabiliriz? Üstelik Milli Bayram ilan ettiğimiz böylesi önemli ve anlamlıbir günde...

Dolayısıyla, karınca kararınca da olsa hepimiz sesimizi yükseltmek ve kendimizce birtür eylem sergilemek mecburiyetindeyiz...Gücümüz nereye kadar yeterse....

Kat ettiğimiz mesafe, bir arpa boyu yol olsa dahi, denemeye değer! ...

Cumhuriyet 82 yaşında bugün. AB'nin önümüze koyduğu ve kişisel olarak bendehazımsızlık yapan o yemeği yemeden önce evimizin içini temizlemeliyiz. Gençlerimizinve çocuklarımızın önünü açmalı; onları şefkatle kucaklayıp maddesel olarak hayali vesun’i vaatlerde bulunmadan evvel, o çocukları ileride karşılaşacakları sorunlara karşıkuvvetli kılacak, manevi ve ruhsal birer zırhla donanmalarını sağlayacak evreye bir an

Page 778: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

önce geçmeliyiz diye düşünüyorum.

82 yıl oldu. Vakti gelmiştir artık....Başı başla yarmak yerine, başı başla dolduralım! ….Ve sevgiyle…Ve şefkatle…El ele, bir bütün olarak…Var gücümüzle...

Bu vesileyle, kendini Türk sayan herkesin Cumhuriyet Bayramını en içten, en gür vekocaman dileklerimle karşılıyorum...

Hiçbir zaman tüketmediğim umutlarımı; asla yitirmediğim sevgimi ve iç barışıklığımıkuşanmış olarak hem de…

Kutlu, mutlu ve daim olsun! …

(29 Ekim 2005)

Naime Erlaçin

Page 779: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Çapraşık Şiir

en güzel şiiri kendime sakladımkıskandım kendi gözümden bilekalbime yonttum dizeleriiçimden geçen rüzgara yazdım

'adım kadın' dedimsöylemedim şiire dairdoğmayı hak etmiyordu çünkü

en güzeli bendeadı bende saklı'aşkı bulamadım! '

masum olmalıydı dünyayalnızlık daha derinatonal sevgilerdi oysa izlenenyalnızca kısa metrajlı filmlersonsuzlukla öpüşürken ben

ah akordsuz aşklar ne tuhafsınızanlayın kum fırtınası izlerindeaşkın resmini yapıyorum!

ne çöl yetiyorsöz bittiğindene karlı dağne yaprak yeşili

kainatın çocuğuyum bendipsiz karanlığıngölgede yakalanırım belki

en güzel şiiri orda saklıyorum!

(19 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 780: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Çekirge Azlediliyor! ... (Hoca ile Çekirge 4 - Yamuk Yazı) *

(Hoca ile Çekirge – 4.Bölüm)

-ÇEKİRGEEEEE! ! !-Emret hocam!-Ne haltlar karıştırdın yine sen?-Af buyurunuz. Anlayamadım üstad?-Anlamayacak ne var? O şiirleri ben yazmadım herhalde. Anarşi-manarşi demişsinhani…-Tabii ki ben yazdım ve ayrıca her dizenin altına dönüp bir daha imzamı atarım. Hem nevarmış benim şiirlerimde?-Daha ne olsun? Baştan aşağı küfür dolu.-Estağfurullah Hocam, olur mu öyle şey? Gerçek dışı tek satır yazmam ben.-Senden şair filan olmaz! Yazıklar olsun verdiğim bunca emeğe! Tez azlediyorum seniçıraklıktan….-Paşa gönlün bilir hocam. Ben “şair” olduğumu söylemedim ki hiç. Onu diyen de,demeyen de başkaları...

-AZLEDİLDİN! ! !

(Hayırdır inşallah. Durduk yerde yeni bir YÖK krizi demektir bu. Olsun varsın. Milletçealışkınız biz kriz çıkartmaya. Kriz yoksa eğer, yaratıveririz bir tane. Tansiyonumuzuyükseltmeden yaşayamıyoruz ki! RTÜK’e çatarız; bir davetiye meselesi atarız ortaya;bağımsız kurumları lağvetmeye kalkışır ve böylece borsayı sallar; bono, mevduatfaizleri ve döviz kurunu yükseltiriz. Hiç olmadı savaşa girmeye karar veririz. Sonra dagelsin işyeri kapatmaları; sanayide kapasite kaybı, işsizlik oranında rekor yükseliş, vs.,vs… Daha olmazsa, birkaç banka batırır veya Anayasa’yı delmeye çalışırız. Onu dabeceremiyorsak eğer, bilir bilmez şiir eleştiririz, olur biter!

Krizden bol ne var memlekette? Hem böylece yazarlara da iş çıkıyor, fena mı?Profesyoneller, aldıkları astronomik ücretleri başka türlü nasıl hak edecekler? Üstelikpek çoğu, ne kadar şanslı olduğunun farkında bile değil. Mizah ve güncel yazı üretenleriçin bundan daha verimli bir coğrafya bulunur mu hiç?

“GÜNCEL HAZİNEDİR”.

(Çalışma masalarının arkasına çerçeveletip asmak lazım bunu! En iyisi branşdeğiştirmek galiba….)

-Çekirgeeee! Sesini duymuyorum. Yine ne şeytanlık peşindesin?-Azledildim ya hocam. Kendime yeni bir uğraş arıyorum.-Buldun mu bari?-Tabii ki buldum… Rusya’da son günlerde patlak veren Yukos krizine yoğunlaşacağım.Ucu, nasıl olsa bize de dokunacak. (Dokunmayanın canı acıyor zaten!)Kısa vadede mali piyasaları olumlu yönde etkileyebilirler ancak seçim sonrasında sulardurulduğunda piyasadan yabancı çıkışları başlayabilir pekâlâ. Başımıza bir dolu dertaçıyor bu komşu. Ekonomileri bir sallandı; biz çöktük. Vallahi ne Arjantin, ne UzakDoğu bu denli kuvvetli vurmamıştı. Adamların petrol ve doğalgaz geliri bol. Bellerinidoğrulttular ama biz halen debeleniyoruz…

-Delirdin mi sen Çekirge? Bu gidişle Putin’den bile hesap sorarsın sen.

Page 781: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

-Sorarım tabii. Adamın adına takmış durumdayım zaten. Rusya’nın başına ne geldiysebu Putin’lerden geldi. Rasputin yetmemişti, bir de bu çıktı başımıza. Üstelik doğalgazfiyatlarını da indirmiyorlar. İran’la gizli ittifak mı kurdular, nedir? Bu demek ki, garibanvatandaş yeryüzünün en pahalı enerjisini tüketmeye devam edecek. Yakıt fiyatlarınınyanına yanaşılmıyor. Ya açlıktan öleceksin ya da soğuktan donarak. Üretim ise hakgetire!Neyse ben yazayım biraz….

………………..

-Okudum yazını Çekirge. Evlere şenlik! Vallahi numuneliksin. Uğraşmadığın bir şey yokmu senin? Geçen gün de boyalardaki kimyasal maddelere takmıştın.-Neden takmayacakmışım? Belirli renklerin içine katılan kurşun oranı çok yüksek.Sonuçta metabolizmayı olumsuz yönde etkiliyor. Bu yüzden, ressamların çoğukanserden gidiyor. Yazık değil mi adamlara? Bebek karyolalarına vurulan boyanın zehiroranıyla ilgileniyoruz da, yetişkinlere gelince boş veriyoruz. Ne yani, onca emek veripbüyüteceksin; sonra da zehre teslim edeceksin insanları. Antioksidan filan da kâretmiyor bu tip zehirlenmelerde. Özellikle kurşun zehirlenmesinde.

-Bana kalırsa, senin içindeki kurşun oranı had derecede yüksek. Sağlığımı tehditediyorsun artık!-Boşversene Hoca. Oto-sansürümü bir kaldırsam var ya, “küt” diye gidersin vallahi!-Yıkıl karşımdan. Belâ mısın nesin?-Aynen öyleyim Hocam. Adımı boşuna “belâ okur” koymadılar. Düşler dünyasınagelmeden önce yorum yazardım, hatırlasana. Okur okur, eleştirirdim. Şimdi de “belâyazar” olmuşum, çok mu?-Bana diyorsun ama asıl kimlik bunalımı yaşayan sensin. Şimdi anladım işte. Çok yönlüolmaya karar vermişsin ancak yönünü kaybetmişsin bana kalırsa.-Karanlıkta bile yolumu bulurum ben. Sen hiç merak etme Hocam. Ayrıca çok yönlüolmanın ne zararı var, anlamadım doğrusu. “Post-Modern Diletant” olmak diyorum benbuna. Beyin kapasitemizin yüzde onunu bile kullanmadığımızı biliyoruz. Beyintembeliyiz yani. Bazıları ise ancak yüzde üçünü kullanabiliyor sanırım! Yani ben öyleanlıyorum. Kullanım alanını hiç değilse ekonomik ve ergonomik olarak değerlendirelim,değil mi?

-Haydi bas git! ...Ben de kafamı toplayayım biraz. Serseme çeviriyorsun adamı. Akıllıuslu şiir yazacak birini bulurum nasıl olsa…-Tabii hocam, yolun açık olsun.- Aklıma mukayyet ol Yarabbi! Ben gidiyorum. Tamam, ne halin varsa gör...

-Göreceğimden hiç kuşkun olmasın Hocam. Çekirgeler başka ne işe yarar ki? “KuğuGölü”nde prima dansçı olacak halim yok ya! Ulusal kanalların birinde ıtırı-vıttırıiçerikli(!) bir show programına çıkıp malı götürecek de değilim. (Her ne kadar,çokbilmişler öylesini yakıştırmışlarsa da!)

İçinde, “Çekirgeler Ölmez” sahnesi olan bir eser yazarlarsa eğer, bil ki orada başroldeyim! ! !

Sağlıcakla kal Hocam :))))

…………….

Page 782: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

(*) DİKKAT! ...Bu bir mizahi eleştiri yazısıdır. Vatandaşın ruh sağlığı açısından, fazlaciddiye alınmaması özellikle rica olunur! ...(02 Kasım 2003)

Naime Erlaçin

Page 783: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Çelik Yürek

düşünce üretmeli ıssızdadüşler sancılandığındaçelikten dokunmalı yürekeskimemeli kuytuda

suyla beslenir toprakbilirimsuyla oyulur kısırlığakendisiyle büyür insankendi kurdudur zamanla

cezirsiz med olur mu?

yitirir hükmünü nefret aşk silininceağunun ilacı zakkumda gizliçelişki yaman!çelişki eşyanın özünde

pahası yüksektir kayrak taşınınne çare ekin vermezen has toprak bereketinde

kararı bozulursa çeliğinşaşırır terazimiyar tutmazkendine üşünür ruh yorgunluğundakendine susulur ancak

insanetten kemiktenyürek çelikten olmalıbilenmeli çelişkiden

çelişki olmasaçeliğe dönüşür müydü demirböyle güçlü ve esnek

bir kerameti vardır elbetvardır bir hikmeti su ve ateşten

(13 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 784: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Çınar...

dayanacak bir çınar yoktu kibelki ondandır bunca maluliyet

nasıldır bilmem yıkılmaktan sakınmakbir omza güven duyarak yürek dayamak___ve sevmek alabildiğine

yoruldum fırtınadabuzda ayazdabir başına___tek başına korunmaktan

bilemedim!hiç vaktim kalmadı öğrenmeyebirilerini düşerken tutmaktan

oysa bir çınar dünyaya bedel...

(06 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 785: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Çiçek

temelli gidişin olmadı hiçateşlerdi gelişinyanardağımı

üzülünce kahrolurdumgülümseyinceşimşeğim çakardı

bitmezdi sevdabu aşkbu tutkubu adı her neyse

kımıldıyor yine taç yapraklarımihtimal yakacak hüznümü lavlar

bırakacağım kendimiaşk açan ellerine

ya dasolacak bu çiçekyorgun tenimizde

(9 Haziran 2004)

Naime Erlaçin

Page 786: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Çocukça Bir Sevinç…(Abir Zaki’ye)

“BEN ÇOCUKLAR GİBİ SEVERİM” diyordu Nizar Kabbani.Ve şöyle devam ediyordu:

“Aşkların en meşhuru ey sevdiğimÇocuklardan çıkarVe şiirlerin en güzeli sevgilimÇocukların yazdığıdır…”*

Her birimizin birer çocuk kalbi taşıdığını ne güzel vurgulamıştı…Aslında çocuklar gibiüzülmeyi; çocuklar gibi kolayca avunmayı; onlar gibi yürekten sevmeyi ve hepsindenönemlisi gönül burçlarında maytaplar tutuştuğunda çocuklar gibi sevinmeyi de bilirdikhepimiz.

Çocuksu sevinçler Tanrı’dan armağandır bize.

Onun tarafından en çok ödüllendirilenlerden biri de benim galiba. Hüznüm bir andamutluluğa; karanlığım aydınlığa; kaosum sükûnet ve iç huzuruna dönüşebilir. Aynençocuklardaki gibi.... Bugün de öyle oldu.

Öyle güzel dostlarım ve arkadaşlarım var ki, durup durup bir sevinç kaynağıgönderiyorlar. Abir Zaki benim Nizar Kabbani tutkunluğumu yakından bilir. Şu sıralarçok meşgul olduğumu ve kitapçıları ziyaret edemediğimi tahmin ettiği için, biryorumunda Nizar’ın Türkçe’ye çevrilen son kitaplarını yollayacağını yazmıştı. Bu sabah“Gözlerinin Mavi Limanında” ve “Yasak Şiirler” elime ulaştı. Ve Abir, gönül burçlarımdamaytaplar yakarak kucağıma kocaman çocuksu bir sevinç bıraktı. Tıpkı geçtiğimizgünlerde Emre Şimşek’in kendi kitabı olan “EMREdersiniz” ve Çağıl Ener’in BejanMatur’ları gibi…

Ben nasıl yazmam şimdi Sevgili Abir? Çocuklar gibi sevinçliyim!Bana bu duyguyu yaşattığın için sonsuz teşekkürlerimle :))

BİZ ÇOCUKLAR GİBİ SEVER, ÇOCUKLAR GİBİ SEVİNİRİZ BİR ÇÖL RÜZGÂRINDA…

Sevgiyle daima…

(29 Nisan 2004)

Naime Erlaçin

Page 787: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Çok Özel Bir Duygu...(Düz Yazı)

Günlerdir ayaktayım. Yaşamın sıradan gereklerinden biriyle uğraşmaktan bitap düşmüşdurumda, sabahları bir fincan kahve ve vitamin hapıyla güne başlıyor; saatler geceyedoğru ilerlediğinde ise akşamı nerede ve nasıl ettiğimi pek anlamaksızın kendimi yatağazor atıyorum. Evin orasında burasında inşaat ve tadilat sürüp gidiyor. Manzara adetaşaka gibi. Otuz altı yıllık birikim bir odadan diğerine taşınıp duruyor. Öyle bir an geliyorki ev, evden çok tımarhaneye benziyor. Günlük yaşamın sürdürüldüğü normal birapartman dairesi olmanın ötesinde bir anlamda yıllarca müzik stüdyosu, resim atölyesive amatör bir yazarın çalışma mekanı olarak hizmet vermiş olan bu alan son günlerdetam teçhizatlı birlikleriyle üzerime yürüyen bir orduya dönüşüyor…

Her saniye boşaltılacak ve yerleştirilecek bir çekmece; yıkanacak bir perde veyasilinerek ayıklanacak kütüphaneler dolusu dergi ve kitap beni bekliyor. Ev hanımlarınınyakından tanıdığı bir tür panik duygusu yaşadığım anlar da olmuyor değil doğrusu.

“Ustalara çay ya da kahve yapmam gerekiyor. Olmaz ki! Ocağın üstünde çalışıyorlar.Meyve suyu veya kola mı versem acaba? Ama nasıl? Buzdolapları naylonlarla kaplı ikenmi? ..” Beynimde böyle düşünceler dans ederken, bu evde her an bir şeyler iptalolabiliyor. Fayansçılar suyu veya elektriği kesebiliyorlar. Aradığım nesne her ne ise,onun yerini biliyor ama önüme dikilen engeller yüzünden bir türlü ulaşamıyorum. Butuvalete girilmiyor; şu odaya adım atılmıyor, vs. vs…

Yemeği dışarıdan idare ediyoruz ama ondan sonrası bir felaket. Sonunda çareyi bir suısıtıcısına sığınmakta buldum. Her neresi müsaitse, bir şekerlik, bir kavanoz kahve,birkaç kaşık ve bir paket poşet çayla hemen oraya göç ediyoruz. Koşuşturmacasırasında ve sigara molalarında sıcak su imdadımıza yetişiyor. Sayısı hiç deazımsanmayacak bir kupa koleksiyonum var. Neyse ki onları açığa ve tepsilerin içinealmışım. Bu yüzden kupaları kaptığım gibi su ısıtıcısının başına koşuyorum…

Malum bahar temizliği ve badana mevsimindeyiz. Herkes bir şeyler yapma hevesinde.Dolayısıyla komşular sık sık uğruyor. Bazıları usta arıyor; bazıları yapılan işi merak edipgeliyor. Kimisi sadece hal hatır soruyor. Sonuçta hepsi “Vah, vah, Allah kolaylık versin”deyip gidiyor. Bu arada yaşama alanımız giderek daralıyor. Telefonun sesi gelmesinegeliyor da, kendisi örtülerin altında kayıp. TV iptal, bilgisayar iptal. Ben ise var gücümledireniyorum. Üzerimde bir kot pantolon. Telefonum arka cebimde. Dünyayla bağlantımısağlayan bu minik alete minnetle ve dört elle sarılıyorum. Bunun dışında kahve vesigaram olduğu sürece çalışmayı ve yaşamayı sürdürebilirim gibi geliyor.

Şimdi, “Bu kadın bunları bize niye anlatıyor? ” diyebilirsiniz pekala. Söyleyeyim. Bugüniki güzel şey oldu. Bilgisayar masası nihayet yerine yerleşti. Onlarca kabloyla uzun süreboğuştuktan sonra aletin çalışır durumda olduğunu gördüm. Ne kadar sevindirici birduyguydu bu, bilemezsiniz...Bundan da önemlisi, öğle saatlerinde bir kargo dağıtımelemanı değiştirilmekte olan sokak kapısının harç ve çimento karışımı üzerindengüçlükle uzanarak bir paket uzattı. Kimden geldiğini ve içinde neler olduğunu hementahmin ettim. Kendime çok yakın hissettiğim, ancak eserlerine ne yazık ki ulaşma şansıyakalayamadığım genç bir şairin kitaplarıydı gelen. Bu güne kadar çok az sayıda şiiriniokuyabilmiştim. Şairin adı Bejan Matur’du. Yine bana çok yakın olan başka bir genç birdostum tarafından gönderilmişlerdi. Son telefon konuşmamızda onları İstanbul’dantemin edip yollayacağını söylemişti. Bu genç hanımın adı ise Çağıl Ener’di…

Kitapları elime aldığım anda bütün yorgunluğum tamamen uçup gitti. İçimi sıcacık birduygu kaplamıştı. “MOLA! ..” diye haykırdım hemen. Bir kahve, sigara ve şiir molası…

Page 788: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Mutluluk böyle bir şeydi işte! ...

Bugün dünyamı güzelleştirdin Sevgili Çağıl. O andan sonra yorgun, bitkin veya kir-pasiçinde olmam fark etmiyordu artık çünkü baharı gerçekten yüreğimde hissetmemisağlamıştın. İnşaat tozu ve deterjandan paralanmış ellerimin acısını bile duymazolmuştum.

Sağ olasın çocuk! Var olasın!

Gönülden ve samimi kocaman teşekkürlerimle :)))))))

(17 Nisan 2004)

Naime Erlaçin

Page 789: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Dantelamsı

geri dön uyum!incelik ve güzellikten sonsuzu ver banatümceler olağanüstü olmalınarin duyarlı canlı

zorlu rüzgarlarda öldümhiç'e yitirildi düşler adagio bir akşamda

şafaksı maviliğe geldi sırasevince kavuşmak isterim yenidenhayata anlam yüklemek gönlümceabartısız geçişler peşindeyimkıpırdak oynak biraz sancılıson evresinde yetkinliğinkah suskun kah heyecanlı

beklemekteyim!

notalar dantelamsıtaşıyorakıyor ruhaiçinde moderato hüzünler saklı

beynimde yankılanıyor şimşeğini usulca çakan kreşendoAmadeus'lu bir akşam ustalığını örüyor kalbime

beklemekteyim!

(19 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 790: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Değer!

düşünceboşlukta akan ırmaksuda inceliyor insansilinme zamanı yalnızlığınruhla fikrin uzlaştığı an

cesur bir yürek gibikoşarak içimizdeneksilterek bencilliğiyaşamın sandık odasına varmak bu

çiçekleniyor acıgüneşi sindiriyorsuda arsızca dem tutuyor insan

çıkarıp atmalı ey!boşlukta akan ırmağabütün yalancı baharlaryazlarve solgun ikindilerisuya bağışlayarak bilgeliği

kanamaya değer acıyı tadarakyeniden nüksedenbir hastalık gibi yaşamakanlam yaratarakanlayarak!

değer!

(06 Aralık 2003)

Naime Erlaçin

Page 791: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Deha

“bir resim asla bitmez,bitirdiğin zaman ruhunu öldürmüş olursun…”*

şiir gibi!

eskilerdenbir yaşam diliminderenklerin karmaşık ritmindefarklı bir boyuta geçiş:alıcı kuşlarca özgürvahşi bir deha dikiliyor karşımaadı: Picassohuysuz geçimsiztutkulu bencilçılgın akışlar kovalayan nehrinin yatağında

aşk gibi!

acı suya karışmıştatlı sugerçekleşmiş kehanetbir ün salıyor boşluğasürrealitenin doruklarında

“resim yapmak öğrenilmez, kendin ol! ..”**

sevişmek gibi!

aşka özdeş kılmak sanatıdehaya özgü olmalıimreniyorum!

Matisse’i kıskanırdıbüyüktü oysagurur okunuyordu gözlerindeyenemediği tek kadınbir kısrağa dönüşürken arenada

kanıyla sulanmış tuvalleribitmemiş resimleriyle bir günarenada veriyordu son nefesinikendi olarak

ayakta ölen bir boğa gibi!

(*) ve (**) Picasso’dan…

(17 Ağustos 2004)

Page 792: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Naime Erlaçin

Page 793: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Denge

aşkın kapıyı çalışı var hanihabersiz düşmesi eşiktenerguvan nağmelerde titreşenkırılgan ateşbir keman yayıgergin hikaye

sevgitaşı taş üstünebin emekle koyan ülke

aşk... aç ve alansevgi...tok ve verenaşk... çılgın bir panayır yerinde çığırtkansevgi...yalnızca susan

ateşe atılır külrengi sevinçler aşktayürek korkusuyla saklanır sevgi gelecek baharlaraözünde yaşam biriktiren tohumun koynunda

büyüyecek elbet bir fidanmeyve verecek bir günkafam karışıyor ey insan!

yayın koptuğu yeri sorguluyorum:nasıldır dengesi bu hasadınateşin tohumu yuttuğu an

çok ama çok kırılgan!

(03 Ocak 2004)

Naime Erlaçin

Page 794: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Deniz Feneri

başka bir boyuta yürüyen sevdiğimdin benimbuluşmayı vaat eden

vedalaşamadıktutuldu dilim“geleceğim” diyebildim yalnızca

bakakaldım ardındanuyuştu dudaklarımmezar bile kazamadım

deniz fenerimdim ulaşılmaz son noktadane zaman fırtınaya yakalansamkaybetsem rotayıgözlerim kıyıdakıyıdaki o ışıkta

orada olacağımta ki sönünceye kadar fenerebediyen zincirleyerek ruhumuruhunun sıcaklığına

gözlerim ufukta küçüğümsevdiğimsin benim“sevgili” değil“sevdiğim! ”

bekle beni geleceğim

(24 Kasım 2003)

Naime Erlaçin

Page 795: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Depresyon

- Bana daima “hocam” diye hitap eden; çok yetenekli, fevkalade nazik ve saygılı;bugün Antolojiden ayrılma kararı alan genç bir şaire’nin; Sevgi Ulukuş’un gidişiardından isyan! ! ! ...(Doğaçlamadır. Sözde kusur varsa affola…)

mutsuzum bugünher gün bulutlarda dolaşmaz ki insan!söz verdim kendimebir depresyon edineceğim en kestirme yoldanböyle bir lüksüm olmamıştı hiçyüklerimibir bir atacağım sırtımdan

kuruyası o çınar var ya hanikökünden keseceğim!dalını yaprağını budağını“hiç”liğe adayacağım varlığını

yazılamayacak şiir falansaçmalama hakkımı kullanacağım yerine“iyi ki yoksun şair! ” denilecek bundan böyle

piyasası daha yüksek çünkü zırvalamanın!

kendim için yaşayacağım bugün anlayın!başkası dinlesin dertleriniziçarenizi başkası bulsunbunca çirkinliği kaldıramıyorumiptal ettim “iç ben”lerimi

göreceksiniz en çok faulü ben yapıpsahanın “en” cezalısı olacağım“kötü para iyi parayı kovar” der iktisatçılar

söz size:niteliksizliğin keyfini çıkartacağım!

bir depresyon...bir benbir ben...bir depresyonum konuşacak

kara gün ilan ettim günüsusturacağım ince nakış işleriönce seyrüsefer defterini sonra gemileri yakıpgeçilmiş geçilmemiş köprüleri tümüyle yıkacağım!

bir köpeğim de yok kio halde istemem bahçem olmasınaramasın beni çiçekler kumrular güvercinlersussun toprak ana fısıldamasın banakırlangıçlar içtimaa çıkmasınsaklansın yıldızlar karanlık köşelereyüz vermeyeceğim Küçük Prens’in asteroidine bile

Page 796: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

haber verin tepemdeki dolunayanereye giderse gitsinisterse cehenneme!

mutsuzum bugünemeklerimi heba edenler ve kendi adıma mutsuzumdünyanın bütün iplerini salsalar da aşağıçıkmayacağım kuyudankusacağım üstüne olan biteninsureta çünkü bu yaşam!

yanılıyor muyumgün onların değil mi:depresif mutsuz sorunlubencil olacaksın oldun mu!

o haldekoydum bütün yumurtaları tek sepetevarsın kırılsın hepsiseyreyle çılgın gönlüm, ey şuara!küskünlüğüm ve isyanımı seyreyleçizildi rotambir depresyon aldım kendime

bu kaçıncı örselenme!

bakmayın hafife aldığımaMars’ın gücünden baskındır kızıl ötesi öfkemsöze isyanın mührünü basıyorum!

yetti bre!

(7 Temmuz 2004)

Naime Erlaçin

Page 797: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Derin Akıntı!

kovuğundan baktı her biribiri diğerinden yaralıbilmezdi hiçbiri içimizin ne dediğiniher gördüğü tepeyi dağ sandı kimi!

düşperest ürkek ya da cesurmuttasıl tedirginsakıncalı çeşnisine kondu sözünalan aldıuğramayanaç mı tok mu bilinmiyor

hepsi bu işte!

öyle saklanmışlardı kendilerindenulaşılmazdı geçitlerikapandılar içlerinekapılarsa aralanmadı

kaç cinayetin tanığı var sanırsınızsilahı kaç kişi gördü...kaçı bildi kalibreyisöylesin ayna!

sürün şimdi mermiyi boşluğakaç arşınsınızkaç bukağınız varkaça gidersiniz

ak bir yiğit misiniz yoksa!gittiğiniz yoldangittiğiniz gibi mi dönersiniz

mukayyet olun kendinizederindeki çılgın su yutmasın sizi!

(20 Haziran 2005)

Naime Erlaçin

Page 798: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Devamı: Bozuk Yollarda! ...(Hoca ile Çekirge 1 - Yamuk Yazı)

'Hoca İle Çekirge' - Birinci Bölüm

Bugün farklı bir şeyler yapmalıyım. Epeydir çok uslu duruyordum ama artıkduramayacağım. Şikâyet mektubu mu yazsam acaba? Neden olmasın? “Nereye ” diyedüşünmeme gerek yok tabii ki. Memlekette her şey sorun. Nasıl olsa bir kapı bulurumkendime. Şu malûm edebiyat sitesine yazarım mesela. Hani yazılarımızı gönderensistem var ya; beni çok acıtıyor vallahi. “Arkadaşınız size filanca şiiri öneriyor” diyenbir mesajla yolluyorlar onları. İyi hoş da, e-posta alıcısının benim arkadaşım olduğunereden belli? Diyelim ki 80 yaşındaki hocama gönderiyorum. Kadın demez mi “Yahubu ne ukalâlık! Bu hatun benim öğrencimdi bir zamanlar. Arkadaşlık da nereden çıktı? ”

Dese de haklıdır yani!

Veya posta alıcısı bir köşe yazarı.... Ciddi konularda yazışmışız. “Selam sabah” yerindeama samimi arkadaşlık yok aramızda. Adam profesör üstelik; işinde gücünde,üniversitede ders verir; kitap yazar durur. Eh, şiir de sever. Okumasın mı? Okusuntabii. Ben de onun için yolluyorum zaten. Bundan sonrası ise kepazelik. “Arkadaşınızsize …öneriyor.” Var mı böyle bir şey Allah aşkına?

Laubaliliğin daniskası!

-Çekirge, ne yapıyorsun yine?

(Eyvah! Geldi başımın belası.)

-Hiç hocam, yazıyorum. Bir eleştiri yazısı üzerinde çalışıyorum. Aslına bakarsanız henüzkarar vermiş değilim. IMF görüşmelerinin olası sonuçları hakkında birkaç makaleokudum. Pek sarmadı, çünkü işler şimdilik yolunda gidiyor. Merkez Bankasının faizpolitikası üzerinde yoğunlaşmayı düşünmüyor değilim. Biliyorsunuz reel faizler, dünyapiyasalarına kıyaslandığında halen çok yüksek. Bu da bizim sermaye piyasalarınıyabancılar için fazlasıyla cazip hale getiriyor. Amma ve lâkin bu yabancı takımı geldiğihızda gidiverir de. O zaman halimiz duman işte! Enkazı toplamak hep bu garibanmillete düşüyor. Bir de borsa çok şişti son günlerde. Ona kafam takılıyor. Yakındabireysel yatırımcıyı dut çırpar gibi silkeleyecekler. Yani düşünüyorum da….

-Bre Çekirge, sen iktisatçı mısın da kafa yoruyorsun bunlara? Oturup adam gibi şiiriniyazsana!

-Emrin olur hocam! Ancak bu şiir işi beni bozuyor vallahi. Yaşım gelmiş 60’lara. Milletaşk şiiri isteyip duruyor. Bense düşünce şiiri diye ince bir kavram tutturmuş gidiyorum.Sonuçta ne onların dediği oluyor, ne de benim. Aralarda derelerde acayip ürünlerçıkıyor ortaya. Oysa düzyazı öyle mi? Çatır çatır anlatırsın derdini. Yani diyorum ki, senensemde boza pişirmediğin sürece tabii ki!

-Bu ne biçim konuşma saygısız mahluk! Sıçramaya başladın yine. Otur oturduğun yerdeedebinle ve şiirini yaz!

(Vallahi düpedüz şizofren edecek bu hoca beni. Ayrılık yazdım, aşk yazdım, göklereuçtum, geceler boyunca düş dünyalarında dolaştım, yıldızları saydım, hasrete ağıtlaryaktım da yine yaranamadım. Ama ben gerçeklerden kopamıyorum ki!)

Page 799: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

“aynanın sırındankadim esmer koyaklardaparçalanan ruhumataze mühürler basıyorum”

Tamam bu iyi işte! Hoca’yı oyalar. O, dizelerle meşgulken ben yarım düzine kadareleştiri yazarım olur biter. Belki de şikâyet mektubu... Millete bir faydam olur hiçdeğilse!

-Şiirin devamı geliyor hocam, merak etme :))))))

Şiire bir şey olmaz. Yoluna devam eder ama Çekirge ölüyor.Görmüyor musun hoca?Göremiyor musun?

(08 Ekim 2003)

Naime Erlaçin

Page 800: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Dışa Dönüş

dışarısı çağırıyor Mayıs sabahıerik ağacıyla randevum varminik serçeyle-hani bülbülce bilmez demiştim ya-o işte!

güneş çağırıyorbuz eritiyorum yürekte

cemreler görmüştümyaprağı uzaktanve çiçeklerçan sesleriyle dans ediyorum şimdiışık çağırıyorsen köşede dur ey düşünce!

bekledönerim elbetgüzellik karmaya gidiyorum karmaşadanhatırla ikizler kadınıydım beniçe dönükdışa dönükhem hüzünlü hem çılgınhem küskün hem âşıkbiraz zırdeliyim anlaöyleyim işte

bekle Mayısgeliyorum!deli gönül havalandı bir keztutulmaz gayrıodalar kasvetli, gönlüme darbüyüyor yürekçatırdıyor kabuk

dışa dönüş butoparlandımgidiyorumkanıma giriyor Mayıs

(18 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 801: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Dil Peyniri

suça tanık oldumkatlediliyordu dil*susuyordu dilim

dilini kedi yemiş kimininkiminde pabuçdilimin ucuna geliyordillendirmek istiyorumdilimin döndüğünce

susuyorumdilsizim!

boğazıma akıyor dilimkahretsin yok ki dilin kemiği!dil cambazı olmadan sonu yoksoyunmanın dil ebeliğine

konuşuyorlar ah dilim dilim!

dilimin altında bir şeyyanıyordolaşıyordili olsa da söylesedilimin ucuna geleni

cinayeti gördümdilimi kedi yedi“sus”dedi birisidilimi yuttumtuttum dilimi

sustum!

dil peyniri sever miydinizo halde burdan buyurun lütfen!

*”Dil” üzerine bir çeşitleme. Dil ki en büyük hazine bizlere… Dil:Gönül; Ona da değiniriz elbette bir gün…

(13 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 802: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Dizelerim Ellerim Benim!

gülüşümde kekik kokusutaşıyacağım size dağlarımdanruhumun gizli saklıkoyaklarını okutacağım satır satır

özgür yeleli meleklerintel saçında saklayacağım baharlarınızı

ana nefesi kadar yumuşaksevda nefesi gibi sıcak eseceğim içinizdendestanlarda bulacaksınız izlerimihenüz yazılmamış senfoniler dinlerken

bırakmalısınız şiirin akarınaşiirin su yoluna düşlerinizibeklerken sizbaşkaldırarak güçlenenve giderek güzelleşen gölgenizi

ruhunuza dokunacağımkekik kokulu çıplak ellerimle

unutmayınız!dizelerim nefesimdizelerim ellerim benim!

(29 Eylül 2003)

Naime Erlaçin

Page 803: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Doğmayan

bir yüreği vardı bahar konmazkervan geçmez kuş uçmazkalın taştan duvarlı zindanlarda yaşardı

duymadı hayat şakırtısısilah kuşanmadı hiçküsüleyip gönlünezindana kapanmış öylekendi çıkmazına ağlardı

virajların ne önemi vartırmanmanındüşmeninçıkmanın inmeninebedi bir tutsaklıktahem mahkum hem gardiyandı

hiçten geliphiçe gitti sonundaöldüğünde belki gençbelki henüz doğmayandı

(26 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 804: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Doğum Günü

Doğum günümü kutlayan sayısız mesaj aldım. Tek tek hepsini yanıtlayamadığım içinaffınızı diliyor; hatırlayan dostlara, antolojide görüp de mesaj yazan, şiir gönderen şairarkadaşlara gönülden teşekkür ediyorum.

Şiirle kalınız :))

Naime Erlaçin

Page 805: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Doğunun Ortası!

yedi samuraycenk eder düşlerimdeyolculuk kutsal / yürekler taşonur sancağı taşırlar ellerinde

yedi semazenleraksa durur güneş yörüngesindeyedi günahla dolaşırımyedi kez bakarım aynayaayna karayedi ruhla selamlaşırız yol boyuyedinci kızgınkırgınöfkeli

o benim işte!

kınına gizlenir bir samurayacı tütsüler Mevlana / ağlar Anadoluyedi yüz yıldıral güller devşiren Itri’nin nefesindekekre bir rüzgar eser batıdanvahşi hazlara yağmalanır el yazmalarıgözyaşı damlası olur utançkan lekesi doğurur doğu’nun ortasısemazenin tennuresinde

kaç hayatkaç sızı sığar bilinmez!külrengi takvimlerde kaç ölüm büyürNecef’in taşları kan kürer bugünbitkindir Garib’in tutsaklarıKerbela gayyaçaresiz bir sabi çığlığına dönüşür Felluce

savrulur semazendöner dünyayas tutar emanetlik güneşkadınlıkerkeklikçocuklukkavmin tüm zamanları kirletilirkenyedi kez ölür birisi ölümcül inmelerden

o benim işte!

(24 Mayıs 2004)

Naime Erlaçin

Page 806: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Doğuya Yükümlü Aşk!

ömrün umulmadık bir seher vaktisevda sunulur yüreğemukaddimesiz bir mesel gibi

sıradan bir merhabaaşkın kimyasına dönüşürtomurcuklanır gönül simyacının efsunlu ellerinde

yeniden keşfedilir kadim hikayelerher şair yeni bir mahlas aşkadilinde tek bir şarkıdır bütün ezgiler

gün doğargün batargül ölürsonsuzun derinliğine susar şairaşık lâlyakın uzak karışır birbirine

ne gam!

yıldızlara basarak güneşe tırmanan aşkbir elde ölümsüzlük nektarıbir elde acılarla umutlardoğuya yükümlüdür!

(24 Ocak 2004)

Naime Erlaçin

Page 807: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Dolunay Kabarması

gecelerdendolunay bu gecegökyüzünde hırsız varsoyuluyor gök çırılçıplak

geç kalmış bir duygu hakimkapatıyorum gözlerimikendimi kaçırıyorum gecedenay delice koşuyor gökyüzü öksüzlüğünde

-köşede bir köpek ağlamakta

nedir bu yalnızlık...bu melankoliiçinde dolaşık kaldığım hüzünterk edilmişlik hissi

'insem' diyorum sokağasarışsak köpeklesığınsak birbirimizehayal işte!

ışıklar sönüyorkanıyor ev içlerio eski gramofonda takılmış içli bir hasret şarkısıyımtenimde derin bir soluk alış ve ıssızlık ve sancıçıkarıyorum kalbimdeki bıçağıadı özlem!

gece uzun olacakşahdamarımda kabaran acıylacezalardayımdolunay nöbetinde

bu yalnızlık duygusu ne!

yaşanmayandan arta kalan sessiz çığlıkkıyılarıma vurup duran ayrılıkbu haksızlık

nedir bu!

(13 Eylül 2003)

Naime Erlaçin

Page 808: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

DOMATES İSTİLASI! ...(Anı)

Arkadaşlarım ve şiir sever dostlarım, bilesiniz domates istilasına uğradım! ...Böyle şeyler hep Kamuran’ın (Esen) başına gelirdi. Yazardı sonra. Ben de okur vegülerdim. Gülmek kolaymış ama başa gelince katlanmak sahiden zormuş…

Her neyse, geçenlerde bilgisayarımla ilgili sorunumu çözümlemek için bir alışverişmerkezine gitmiştik. O sırada dikkatimizi çekti. Etrafa çarşaf kadar ilanlar asmışlar:

“Domates: 50 bin TL./kg”

Hadi buyurun buradan yakın! ...Daha bir gün önce 600 bin’den almışız kilosunu. İnsanıaynen böyle baştan çıkarıyorlar işte. Sonuç olarak şeytana uyduk ve girdik marketteniçeri. Bir kuyruk, bir kuyruk ki sormayın gitsin. İşkenceyi kabullenerek takıldık milletinpeşine. Hani “Domatese ihtiyacın var mı? ” deseniz, yok. Üstelik iki kişiyiz. Salçayapmaya da niyetli olmadığımıza göre, nemize gerek torbalar dolusu domates? ...

Ama vallahi başardık, billahi başardık ve aldık sonunda. Arabaya koy, koy bitmez. Evetaşımak ayrı bir dert, yıkayıp kurulamaksa tam bir engizisyon örneği. Bir kısmını sağasola dağıttık. Bitirmeyi bırakın, azaltamıyorum bile. Nihayet çilem doldu ve domateslerpırıl pırıl oldu. Amma ve lakin nereye yerleştireceksin? Hangi buzdolabı alır buncadomatesi? Açıkta bıraksan, bu sıcakta 24 saat dayanmaz, bozulur. Allem ettim, kallemettim, tıktım hepsini dolaplara. Kırmızı ve sulu domatesler o gece rüyama bile girdi,inanın! …

Sabah olunca ne halt ettiğimi düşünmeye başladım. Buzdolapları o kadar dolu ki,yemek pişirmeye imkan yok. Oysa bir gün önce elceğizimle çıtır çıtır fasulyelerseçmişim. Dolma yapmayı planladığım biberler, boyunlarını bükmüş öylece gözümüniçine bakıyorlar. Patlıcanları saymıyorum. Sayarsam eğer, karnıyarık veya imambayıldıhayalleri görmeye başlayacağım….Nasıl yer açacağım ben bu dolapta? Bütün gün,tükensin diye de domates yenmez ki! ...Hadi o gün yemeğim var, idare ederim diyelim.Ertesi gün ne pişirip, nereye yerleştireceğim? Düt demeye dolap ister. Aldı mı beni birdüşünce…

Kısaca demem o ki, şeytana uyup aç gözlü olmanın bedelini çok ağır ödedim. Herhaldepek çok evde aynı sorun yaşandı o günlerde. Bundan sonra, beni kızdıranlara“Domatesiniz bol olsun! ” diyeceğim. Bilmem anlatabiliyor muyum? ...

Ve dışarıya, “İhtiyacınız varsa, domates istilasındaki bu evin kapısını hiç çekinmedençalabilirsiniz” diyen bir duyuru asmayı ciddi olarak düşündüm.

Ne buyurmuş atalarımız; “Kırlangıcın zararını biberciden sor”.Domatesinkini ise, biliyorsunuz artık…

Siz, siz olun sonucunu kestiremediğiniz maceralara asla girişmeyin. Kıssadan hisseolsun diyorum yani! ....

Kalınız sağlıcakla sevgili dostlarım :)))

(14 Ağustos 2004) - ('Nanik Atak' gurubuna gönderilmiş bir yazı)

Naime Erlaçin

Page 809: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Dönme Dolap

ne zaman sessizlik çöksebilirim bir ses geleceköyle bir ses ki gümbür gümbürardından ortalık sessizliğe bürünecek

ne zaman bir ses gelsebilirim sessizlik çökeceköyle bir sessizlik ki sanki ölümardından yer gök deprem

kafam karışıkduygular dönme dolapsessizlik çöküyor ruhumabir adaya çıkıyorum yüzerek

soruyorum:günbatımında yokladığım o eski uygarlık duruyor mu yerindesessizliğe mi bürünecekyine mi gürleyecek

yaşamaktarih kadar eskiuzakta bir ada kadar yalnız!

dönüyor dolap…

(14 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 810: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Dört

-daha dün eylül değil miydi?

bu yaz geldigeçti“bitti” diyorlarben göremedim

kış hüznündengüz hüznüne düşmek bu

delilik!

kuşlar yavruladıkediler doğurduiki afacan var bahçedecirit atıyorlar

meğer mevsimler değişmişisyanı susturmak zamanı şimdiaşkı selamlamak

“hoş geldin aşk! ...”

-nasıl olsa odört mevsimlik

:))

(22 Eylül 2004)

Naime Erlaçin

Page 811: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

DUYURU - 6.Dekad

Sevgili şiir dostları,

Şiirlerimin sayısındaki azalma, bir bölümünü pasiflememle ilgilidir.'6.DEKAD' başlıklı ve birkaç gün önce çıkan kitabımda yer alan şiirlerdir bunlar.

('6.Dekad': Hayal Yayınları, Ocak 2008, Şiir Dizisi:13)

Ayrıca HAYAL dergimizin 24.sayısı satışa sunulmuş olup, bu sayıdan itibaren Abonet veSay dağıtımla çalışıyor olduğumuz da bilgilerinize sunulur.

Abonet Adresi:http://www.abonet.net/dergi_detay.asp? id=414

(1 Şubat 2008)

Naime Erlaçin

Page 812: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Düşgören

ve sığınılanson limandı el yazmalarıteni yalayan alevdi tarihin nefesitaşbaskılarda tutuşurdu karasuları

kan damlardı divitteno ki aldatan aldanan surüyalara çöreklenirdi çıplak gerçekAmed’in kağnısı gibi sürüklerdi yaşamı

içimize çalardı çanlar durmaksızınsirenlere borçluyduk oysa biz alacakları

kim yenebilirdi gücünü duygularındüşünce ordularını kim

bir düş görüyordur belki bir yerdebukağısını takınmış bir zavallı! ...

(27 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 813: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Düşünce Düşününce

“fe nev zat’a

gözü varsözü varimbikten damlayanözü var düşüncenin

dedi“kimlere meydan okumaz insantek başına düşündüğü zaman…”*

düşünce düşündüğündebiter ağırlıksız düşüncesusmaz hiç hafif olanlar

'dilsizdir oysa derin acılar**

ki acıya benzemez düşünceimbikten damlayan öz gören gözedir ancak!

(*) La Fontaine(**) Seneca

(14 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 814: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

DÜŞÜNCE TEYBİ (Düz Yazı)

Karışan beyin, parazit yapan sistem ve bozulan kimyayı düzeltmenin tek yoludüşünmektir.

Ama nasıl düşünmek?

Çok becerikli ve “ehil kafa dağıtıcıları” vardır hani; sinemaya, maça, içmeye, dostmuhabbetlerine ve bazen de “geyik” üzerine kurulu zaman öldürmecelere pekmeraklıdırlar. Bu konuda ustalaşmışlardır adeta. Onlara bir sözüm yok benim. Ne mutluhepsine. Benimki biraz farklı. Baştan uyarmalıyım sizi, zira epeyce zor bir zanaattır bu.Önce kafayı kötü düşüncelerden arındıracak, aklayıp paklayacaksın ki azıcık yer açılsın;sonra öfkeni bastıracak ve dış dünya ile hafiften bir mesafe koyacaksın araya.Televizyonun, radyon, kapın hiç susmaz ve e-postaların birbiri ardına ekrana düşerseeğer, giriştiğin düşünme eyleminden de bir hayır gelmez açıkçası. Bu yüzden, benimkisitenhalara kaçıp inzivaya sığınarak düşünme biçiminde oldu genellikle. Kafamda giderekbüyüyen, şişen ve beni sıkıştırıp bunaltan lanet enerji toplarından kurtulmanın bildiğimyegane yoluydu bu. Beynimin her minik kıvrımından fışkırıyor; silahları ile üzerimeüzerime gelirken dengemi bozuyor; kasırgaya duçar olmaktan beter ediyorlardı. “Ohalde düşünmeye devam” dedim…

Düşünmek yazmaktı bir anlamda; yazmak ise boşalmak…Amma ve lakin bir sorunvardı. Uzayımsı bir boşluğa salınıveren düşüncelerim bu hayali yazım sürecinde o denlisüratle akıyorlardı ki, onları bir daha asla yakalayamıyordum. Hızlarına yetişmek, kalemveya tuşlarla mümkün olmuyordu. Düşüncelerimi yitiriyor; düzelip doğrulmak uğrunabir yandan da eksiliyordum. Eksik kalıyordum yani!

Düşünceyi yakalamak ve kaydetmek insanoğlunun yaşamında gerçekleşebilecek enönemli evrim aşamasıdır. Görüntümüzü; görünür veya görünmez iken konuştuklarımızıkayıt altına alabiliyoruz. Ama bu yeterli mi? Beyin ve dil aynı hızda çalışmıyor ki. Beyinemir veriyor ve dil onları sıraya diziyor. O halde dili aradan çıkaran“düşünce teypleri”üretmeliyiz hiç vakit kaybetmeden. Hemen şimdi, bu andan başlayarak!

Düşünce, bilgisayarda çöp kutusuna atılmış dosyaya benzemez. Orada çöpü geriyükleme şansınız ('Geri' de ne demekse? 'Yeniden yükleme' deseler kulağa daha hoşgelmez miydi sanki?) daima vardır. Oysa belgelenmeyen düşünce, sonsuza kadarsüren uzun bir yolculuğa çıkmış demektir. Sonsuz kavramı da irdelenmeli biraz. Sonsuzortak bir mal olmayıp herkesin sonsuzu kendinedir. “Dar sonsuzlular”dan “enginsonsuzlular”a dek uzanan öznel ve geniş bir ıskaladan söz ediyorum burada. Ne denli“var” ve ne kadar “cogito ergo sum”* cu iseniz sonsuzunuz da o ölçüde büyük olur.Oysa matematikte 'sonsuz' neredeyse tek ve mutlak bir kavramdır. Yaşamın herögesinde harcı bulunan ve tutkuyla sevdalandığım bu bilim dalına yani matematiğe;matematikçi ve ayrıca felsefecilere, işlerine karışarak saygısızlık mı etmiş oluyorumacaba? Umarım öyle değildir… Ne yapalım ki, herkesin kavram anlayış ve tarifi desonuçta kendine. Bazı konularda öznelleşmekten kurtulmanın yolu yok galiba…

Bugün yine ne çok düşünce yitirdim kendi sonsuzuma. Klavyenin tuşlarına bakıyorum.Onlar bana bakıyor. Düşük hızlarından dolayı adeta özür diliyorlar benden. Kaçanlarıyakalayamıyor ve burada oturmuş yalnızca durum tespiti yapıyorum. Ne yazık…

Hey düşünce teypi, neredeysen çık gel artık!

......................

Page 815: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

*”Cogito ergo sum”: ”Düşünüyorum, o halde varım”- Descartes

(17 Mayıs 2003) - 'Gençler İçin Denemeler' dosyasından...

Naime Erlaçin

Page 816: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Düşünceyi Yakalayan Adam – Düz Yazı

Bir mektup aldım geçenlerde. Uzunca süredir unuttuklarımı yeniden hatırlatıyordubana. Oldukça iyi tanıdığımı sandığım Dostoyevski ve Camus’nün dünyalarından gelenılık bir esinti gibiydi.

İlginç olan tarafı Dostoyevski’nin az bilinen veya az okunan bir yapıtından; “YerAltından Notlar”dan bahsediyor olmasıydı. Yapay entellektüelizmin bir anlamdahicvedildiği eserden yani… Onu okuduğumdan bu yana çok zaman geçmişti. Belleğimibir hayli kurcalamak zorunda kaldım. Bir tür yılgınlığın, kaçışın ve kendi kabuğunaçekilmenin hikâyesi değil miydi? Sanırım öyleydi. Dostoyevski’nin tanınmış büyükromanlarından önceki dönemde yazılmıştı. Büyük Dostoyevski’nin doğuş ve derinahlaki-felsefi konulara girişinden hemen önceki “gebelik” zamanının bir ürünüydü.Düşündüm biraz. Bu eseri günümüzde önemli kılan neydi peki? Sanıyorum toplumsalyaşamın bugün vardığı; değerlerin evrenselleştiği; post- modernizmin insan yaşamıüzerine bir kâbus gibi çöktüğü noktayı yazar yıllar öncesinden hissetmişti. Ve tepkiselolarak doğan zorunlu kaçışları işaret ediyordu…

“Yer Altından Notlar”, şimdi bana bir haykırış sesi ve güçlü bir çığlık gibi geliyor.Dostoyevski’den günümüze kadar uzanan kocaman uyarıcı bir çığlık…

Ve Camus. İnsanın tek başına olmasının utanılacak bir şey olduğunu söyleyen Camus…Bu da beni ana konu olan yalnızlığa geri getiriyordu. “Yalnızlık” olgusu üzerindedüşündüm bir süre. Gerçek yaşamda yalnızlığa pek inanmam ancak düşüncenin hâkimolduğu ortamlarda yalnızlığın oldukça yararlı olduğunu söyleyebilirim. “Seçilmiş vetercih edilmiş” bir tür yalnızlıktan söz ediyorum. Düşünür ve üretirken yalnız olmaklayaşam yalnızlığı farklı şeylerdir. Kişi, yeri geldiğince aradaki sınırın bir o tarafına, bir butarafına atlamayı bilmek zorunda. Hem gerçek yaşamın kalabalığında, hem de düşünselanlamdaki yalnızlıkta çoğalmak mümkün ama gereksinim duyduğumda, “seçilmiş”yalnızlığıma sığınır ve severim onu. Eldiven gibi giyerim üzerime. Asla törpülemez veacıtmaz. Seçim yaparken düşünmek lazım… Ve sormak; “Neyi, ne kadar ve nasılkaldırabiliriz? ” Kısacası, ne ölçüde baş edebiliriz? Yalnızlık bir tür kaçış veya çoğalmayolu mu, sığınılacak bir liman veya bir intihar mıdır?

Bence herkes kendi yalnızlığını mercek altına koyup şöyle bir incelemeli. Bu konuyuanımsatan bir mektup almadan önce hatta! Mektup kimden mi geliyordu? İşte onusöylemeyeceğim sizlere. Düz yazı ve düşünce yazıları yazmayan, ama benimokumaktan büyük keyif aldığım birinden geldiğini belirtebilirim. Çünkü O, düşünceninkendisini yazıyor ve düşünceyi, benim özlediğim süratte yakalayabiliyor.

“Düşünceyi Yakalayan Adam”, yalnızlığıma sığındığımda bana yol arkadaşı olan biri…

Onlar da lazım hayatta…

Anlam adına!

(24 Mart 2006)

Naime Erlaçin

Page 817: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Ekvatoru Geçince*

akan su tersine döner ekvatoru geçince…

mayıs geçereylül geçergüller geçer

belirsize selam durulurbilinen yitirildiğindeprangalar birbirine benzerinsanı bağlayan sığınaklarzincirlerduvarlarkafesler

zamanın günahı nemekânda gizli tüm marifetzaman akmaya mahkûm üstelikzaman müebbet

eskimiş evler gördümeskimiş sevdalareskimeye yüz tutmuş ruhlareskimiş zaman görmedim hiç!

suyu görmediğim gibi tersine akarken

anlamak kolay değilanlatması daha zormekânın miladında saklı suyun gizini keşfetmekkor bir ateş olunca gerçek avuçlardasırrın izinipembe düşlerde sürmek

tersine döner su ekvatoru geçince…

(*) Sevgili kuzenim Barış'a (Manço) ithaftır...

(07 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 818: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

ELLEMEYİN BENİ BUGÜN! (Düz Yazı)

Şiir severlerin hoşgörüsüne sığınarak bugün kendimi düzyazı ile ifade etmek istiyorum.Canım yanmış, kalbim kırık ve gerçekten çok üzgünüm. 'Düş Dünyası'ndaki bulutlardanyeryüzüne inme vaktidir bugün....

Türkiye'me bakıyorum bir tepeden. Ve gördüğüm manzara beni sadece mutsuz kılıyor.Bir yerde hata yapmak doğal ve insancadır aslında. Ancak hatalar üstüste gelirse, 'neleroluyor? ' diye de sorarlar adama. Popülasyonun %75'inin beklentiler içinde hayatasarılmış; 30 yaş sınırı altındaki gençlerden oluştuğu bir ülkede neden sürekli hayalkırıklığı ve umutsuzluk veriliyor bu insanlara?

Sağlık ve eğitim hizmetlerinde nitelik ve niceliksel açıdan sınıfta kaldığımız apaçıkgözleniyor. AB'ye uyum yasaları çerçevesinde, hukuk sisteminde zaten doğru dürüstoturmamış olan taşları tümden yerinden oynatmışız. Ekonomik çalkantı ve krizlerden;iç-dış borç sarmalından; yeterince üretememek, ürettiğini tüketememekden; dengelerigiderek daha da hızla bozan adaletsiz gelir dağılımından; hantal bürokrasi tarafındanyaratılan hizmet sorunlarından; hamaset söylemleri ile ülke yönetmeyi hayal edenanlayışlardan ve sonuçta namerde muhtaç olmaktan başını alamıyor Türkiye'm....

Olumsuzluklar üstüste geliyor. Yıllardır milli davamız diyerek bağrımıza bastığımız amayanlış politikalar sonucunda ne ona ne de kendimize pek yarar sağlayamadığımız Kıbrıs,ne yazık ki diplomatik beceriksizlikler yüzünden elimizden kayıp gidiyor. Avrupa Birliğikapıları yüzümüze kapanıyor. Dış siyaset deneyimsizlikleri sayesinde Kuzey Irak'daedinilmiş hak ve pozisyonlarımızı yitiriyor ve hepsinden önemlisi, yepyeni bir dünyakurulurken 'masa'dan dışlanmakla kalmayıp düpedüz aşağılanıyoruz da. Bir milyar dolariçin boynumuza yular takmaya çalışıyorlar artık! Öyle bir noktaya geliyoruz ki, oldukçageniş bir coğrafyada yedi düvele dağılmış ve her türlü zorluğa rağmen Türklük'lebağlantısını yüzyıllardır canlı tutma gayreti içinde olan; birkaç milyarı bulan sayılarıylaTürkçe konuşan Türk veya kendisini Türk addeden nüfusun da umutları bizimle birliktedağılıp yok oluyor. Peki sonuç nedir? Yalnızca bedeller, bedeller ve yinebedeller....Kısaca kötü yönetiliyor, hemen her alanda verimsiz çalışıyor ve nihayetindekocaman faturalar ödüyoruz. Oyun dışında kalıp sürekli cezalandırılmanın bedelleriniödüyoruz. O da yetmiyor, şu sıralar geçim kavgasına düşmüş olan gençlerin çocuklarınave torunlarına geliyor sıra.

YAZIKTIR! ... Yazık oluyor, ülkeme ve insanıma!

Sözlerimin hiç bir ideolojik çerçevede algılanmasını arzulamadığım gibi konuyu yalnızcabir tür aydın sorumluluğu içinde değerlendirmediğimi de bilmenizi isterim. Böylesi biryaklaşım, bir anlamda görevleri basite indirgemek ve hatta işin kolayına kaçmakolurdu. Sorunları kavrama ve çözüm arayışlarının her şeyden önce ayırım yapmaksızınhepimizin insani görevi olduğunu düşünüyorum. Zengin doğal kaynaklara sahip;akıllara durgunluk verecek çeşitlilikte tarihsel bir birikim üzerinde kurulu; geçenyüzyılda dünyaya ender gelmiş bir büyük lider tarafından yapılanıp çatılanmış; üretimikökünden kucaklayıp zirvelere taşıma beceri ve kapasitesiyle koşarak, gümbür gümbürgelen bu çok genç nüfuslu ülke için her bir bireyin 'ben ne yapabilirim? ' diye sormasıgerektiğine inanıyorum....

Küçülmek, dışlanmak ve içe kapanmak olmamalı bizim kaderimiz!

İçimdeki sanatçı bugünlük sustu arkadaşlar. Bambaşka bir kimlikle, yıllardır hamurumukarıp beni ben yapmış olan Türkiye adına acı çeken İNSAN olarak konuşuyorum şimdi.Üzgünüm dostlar, kederliyim.

Page 819: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Ellemeyin beni bugün, ne olur!

(17 Nisan 2003)

Naime Erlaçin

Page 820: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Elma Dersem Çıkar mısın?

-FeNevzat’a

karşıya varan köprüler yandıgüz yaprakları çiy tutmuyoryitirdi bulutlar ip merdivenleriduyulmuyor kalbimde artık güm güm şimşek sesleri

ne demeli bilmem kiharamiler bastı ortalığıtırnaklarımı rehin vermiştimdağlanıyor şimdi parmak uçlarımgeride bir kellem kaldı

bir sözün vardı insana dair:“soyun da gel!kalbinin tüm güzelliği ve paklığıyla “

hadi şimdi anlat bana!bunca yalan nifak ve ihaneti kuşanmışken dünyasoyunmanın anlamı ne!

uyku tutmadı dün gecedolandık durdukbir karabasanla labirentte

yoktun!

hakkımı haram ettim insanoğluna affet!kadını çocuğu anneyi ne varsa hepsini öldürdümsona sakladım içimdeki şairinamlu halen tütüyorellerimde cinayet...haramidere’de şenlik var

tuhaf değil mi dostum“cehenneme sofra kursan gelirim” demiştimbaşka gidilesi yok zatenduy artık sesimi...daraldım!

hangi cehenneme gittinnereye kayboldun bilmemyoksa görünmez aleme asker mi yazıldın

“elma” dersem…

(31 Ekim 2004)

Naime Erlaçin

Page 821: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Elveda Hüzün!

anayurdunu sakladımiçimde hüznünacının kıratına bindim

aşkölümün eteğindekış tenhâlığında soğuk yamaçlaryolculuk karanlıkta dörtnalapegasus’la vardık ebedi krallığa

neden çatıktı peki kaşlar

acı yanığı burçlarda durdu zamanhasretle karşılandık kanayan çığlık ey!kapılar ayrılıkla kilitlisevişmeler gül dalındayaprak solgunyıkıldı aşkı kutsayan tapınaklar

dizginledim atımıverdim kendimi bozkırasıyrıldım yükümdenve ne varsa yüreğimdealdım yıldızımıkoydum gönlüme

yeter artıkborç ödenmiştir hüzne

elveda aşkmerhaba evrenunuttun musenin çocuğundum ben!

(23 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 822: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Embriyonik Yaşam

- bir kuşağın düşünce insanlarına…

çölü geçen gölge olmaktansakuma tutunan Kays* olmayı seçtikot yeşerten bir çöldü buvardı bir yaşama şansı elbetıssız yuvalarda sürerken bekleyiş ki geceler buzyağmur özler rüzgarı severdik

kuş uçuşu yakındı oysa ufukmutluluğu yazar, kanatlarımız olsaydı eğergöğe saltanat kurardık biz

yitirildi haritalarkayıptı bütün patikalarçöl fırtınası ağır, renkler solgunkehanete terk edilmiştik

sureta değildi yaşambasit ve embriyonikkaderimiz silinmişti ey şairler!ey müteşairler susmuştu öykülerimiz

ne bezdendi kırmızı papuçlar**ne dans ederek öldükküskün bir badem ağacından mahrumyumruya gömdük anaç sırlarıbronz heykeller kadar yalnızbronz heykeller kadar güzeldi yüreğimiz

rüzgarsuve yüzümüze köpüren güneşti efendimiz!

………….

(*) Kays: Mecnun(**) Clarissa Estes: “Kurtlarla Koşan Kadınlar” – Kırmızı Ayakkabılar öyküsünden biresinti…

(16 Aralık 2003)

Naime Erlaçin

Page 823: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Enola Gay

karıncalar sarıyor her yanıizin ver gideyim beynim!

bedenim uyuşuyormülteci çığlıklar yükseliyorküllerinpanayır yerinden

çadır tiyatrosu ne yöndekırmızı külahlı soytarıfalcı kadınkahraman pilot Kirk ve diğerleriEnola Gay*nereye gizlendiler?

“her yer aynı” demiştikbıktık bu katil 'deja vu' duygudan artıkdehşet çığırtkanlarına terk edildik!

çileli bir yol uzarÇeçenya’dan Bosna’yaBağdat’tan Hiroşima’ya

kanıtı:vurgunölümistila

korunma silahı:tercihler çetelesiöncelikler ve ilkelerle yaşama

bir dekucaklayarak acılarıbir ömür dolusuinziva!

..............

(*) 6 Ağustos 1945: Enola Gay’den Hiroşima’ya ilk atom bombasının atıldığı gün.Daha önce bir şiirimde…

“tarihin kanadığı yer HiroşimaAğustos'un altısındaçiçekler kavrulduçocuklar radyasyonlaöfkeyleateş ve tufanla....”… demiştim.

Kaç kişi kaldı hatırlayan bilemem ama birileri hatırlıyordur mutlaka....

Page 824: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

(6 Ağustos 2004)

Naime Erlaçin

Page 825: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Entelektüalizmden Anarşiye (Hoca ile Çekirge 3 - Yamuk Yazı)

(Hoca ile Çekirge – 3. Bölüm)

-Hakkında şikâyet var Çekirge.-Neymiş hocam?-Abuk sabuk yazı ve şiirler yazıyormuşsun.

(Allah Allah, bu da nereden çıktı şimdi?)

- Kimse söylediğinden bir şey anlamıyormuş. Öyle diyorlar.

(Ben bir anlam çıkartsınlar diye yazmıyorum ki... Ne anlamak istiyorlarsa, onuanlıyorlar zaten. Ayrıca anlayan da pekâlâ anlıyor.)

-Ne yapmak lazım hocam?-Basit ve anlaşılır yazacaksın.-Yok yahu!-Kendine gel sorunlu yaratık! Ben ne dersem o olacak. Benim adım 'Hoca'. 'Çekirge'değil.-Emrin olur hocam!

(Sen öyle san! İfade özgürlüğümü sonuna kadar kullanacağım. Hele son günlerdecanımı sıkan bazı durumlar var ki, yazmasam çatlarım…)

-Yine daldın Çekirge, “hayır” mı, “şer” mi?-Tabii ki “hayır”dır hocam... Sorley’in* tüm varolan nesneleri kapsayan “olgular alanı”ile “değerbilimsel alanı” arasındaki örtüşmeyi; öznel varlıklar ile nesnel olgusallıklararasındaki ilişkilendirme sırasında ortaya çıkan altgüdümsel etkileşim ve bununahlâksal değerlerdeki izdüşümünün kişilik üzerindeki özgürlükçü ve/veya bağlayıcısonuçlarına dair bir yazı tasarlıyorum.

-Sus bre, Katil edeceksin beni!-Hiç öyle şey olur mu hocam? Entelektüellere hitabeden bir yazı çıkartmaya çalışıyorumburada. Çok ciddi bir iş bu...

-Başlarım senin entelektüalizmine. Arabesk bir memlekette kaç tane entelektüel varsanıyorsun? “Entel”den geçilmiyor ama ortalıkta entelektüel falan kalmadı artık. Olanında sesi soluğu çıkmıyor zaten. Kim okuyacak sanıyorsun seni?

-Kimlik bunalımına girdiğinin farkında mısın hoca? Bu gidişle ticari yazarlarabenzeteceksin beni. Oturma guruplarının rengine uygun tablo arayan sanatseverlerdenkaçıp da sığındım edebiyat dünyasına. Ticari ressam olmayalım derken, ticari yazar mıolacağız bu yaştan sonra? Olacak iş mi şimdi bu! Tamam, buldum. Anarşist olmayakarar verdim artık…

- Git gözüm görmesin! Okunabilir bir şeyler yaz da, ne yazarsan yaz Allah aşkına!

-Emrin olur hocam. O halde, anarşist şiirlerde buluşmak üzere hoşça kal.Kalasın sağlıcakla…

(Sen hoca isen, benim adım da Çekirge. Sakın unutma! Ben ne istersem onu yazarım.Tamam mı?)

Page 826: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

……………..

(*) William Richie Sorley (1855-1935) : Ünlü İngiliz kişiselci düşünür.

(27 Ekim 2003)

Naime Erlaçin

Page 827: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Erguvan Ağacı

bir ağacın olacaksıradandolgunya da çelimsizkısaya da boyluca olmuşönemsiz

o ağacın altındahesabını vereceksin yaşanan her günündoğru yaptıngöverecekyanlış yaptındallarını eğecek

ne zaman ki terazinin kefesihaksızlığa meyillivurmuşsan arkadan sana güvenenlerirengini değiştirip erguvana dönecek

Yuda'nınki gibi!

(2003)

Naime Erlaçin

Page 828: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Erik Ağacı

bir sevgi büyüttümbirçok sevgiöyle böyle değil

körebe oynadımyürek deli-doluyürekteçelik çomak oyunu

bir hayal miydi tutkularsinderella vebalkabağından yükselençocuksu masallar

kapadım kapılarıönkapım bahara açıkbir erik ağacıyla randevum var

(16 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 829: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Erozyon

-2 Temmuz yangınlarına

çok şey kayboldu zamanlasoğuk suyuna bulandıhızla eriyen karsambaçların

insansanatyangınkendime değil artık göz yaşlarımkaybolan insanlığadır acımalarım

dünyaya tepeden baktım şöylemasumiyet gayba uğramışkahpelik gördümkalleşçe tasvirlerinde hayatın

verimsiz topraklar çoraklığı buvurguncu çatallar büyütüyor içinde

bana mı öyle geliyoryoksa yer midirdurmadan sallanan

kısılıyor sesvahşetbir ayna kadar gerçekyılkı atına dönüşüyor insan

bunca erozyondan sonrane tuhaf!yeryerindeyerli yerinde duruyor halen

(02 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 830: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Ey Can!

gidenyazgıdan gidiyor

destursuz geceninboynuna ilmektir sevgi

kalbimi yaran bir gidiş buruhun beni izliyor ey canne onarıyor aşkın gözlerine ayrılık onduruyorkalbim eksik kalkıyor sabahlaraaşina bir kıpırtıtanıdık bir koku arıyor odalarda

ev ıssızyürek cayır cayırsevgiyi öğretensin sensustu ayak seslerin uzun zamandırbıkmazdın oysadolanırdın ardımda

kızmayın bana ey şuara-yı aşk!böylesi vurduğunda karayelköpeğimi özlüyorum benölüyormuş gibiölmüşüm gibi hattahani diyorum kisevgi ebedidir kitabımda

alt tarafı on beş yıl istedimne olurdu paylaşsaydık hayatıyaşamak o zamanadam gibi yaşamak olurdu işteduy sesimi ey can!eksiliyorumsen çoğalırken anılarda

ilk gün gibi seviyorum seni

doğum günün kutlu olsunsevgi bir ilmektir boynumda

(*) Bugün Buruşuk Boxer’ın doğum günü (6 Mart 1989 – 8 Kasım 2000) . Gidelineredeyse 3.5 yıl oluyor. Ama ne önemi var ki! Unutulmazlarımdan biriydi o…

(6 Mart 2004)

Naime Erlaçin

Page 831: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Fark

“aşk yoksa yaşamak yok”demiştim bir zamanlar

-yaş neredeyse elli

bir tuhaf baktılar yüzümedediler “kadın ne anlatıyor böyle”yaşam çarkının dişlilerindefazlasıyla muzdariptiler hesaplı temaslardantek bir bakıştı oysa sevdanabza dönüşen kısacık bir an

kalp varkutupta ortanca büyütürtomurcuklanır tundradaaşkı bilmeyeniçemez bir tas sudurur öylece ayazmada

“aşk yoksa yaşamak yok”

değişmez bu söylemfark burada!

-yaş elli dokuz bugün...

(11 Haziran 2004)

Naime Erlaçin

Page 832: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Fırtına Tutkunu

insanöfkeli biryaşam kavgasındasürgit

açılan yarada mıakan kanda mı bu büyübu esrar

bir mum isincekararan yürektefırtına büyütür hepfırtına tutkunu insan

Naime Erlaçin

Page 833: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Fısıltı

fısıldıyor rüzgar:“sınanıyorsun! ”

tedirgin saatler yürüyor kalbime

bilirim kendimi bençoğul kum tanesiydim çöldetundrada bir kar tilkisi kadar yalnızşifrenin girdabındayanıtlara sual üreten

sınama beni rüzgar!hissederim içinitanırım ısındanboşa tükenmesin nefesindeğişememkendimim ben

sen ruhumdaki kızıl çizgiamansız surlar gölgesi

sınama beni ey!

(2 Eylül 2004)

Naime Erlaçin

Page 834: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Film İzlerken 'Çekirge'ce Duygulanma (Hoca ile Çekirge 2 - Yamuk Yazı)

(“Hoca ile Çekirge”* – İkinci Bölüm)

Duygulanmam gerek. Şiir yazacağım ya. Transa geçerek pekâlâ yazabilirim. Ama buişin maliyeti çok yüksek. Psikolojim, patalojik bir hale geliyor. Şairleri mi dolaşsamacaba? Yok, olmaz. O da uymadı. Neme lazım etkilenirim falan, rezil kepaze olurum'şuara' takımına. Ama bir yolunu bulmalı. Aşık olacak çağı da geçmişiz üstelik.

-Çağı mı kaldı Çekirge? Bu saatten sonra senin işin ancak geriyatriyle. Bakma mihrapfalan idare ediyor ama konu ciddi. Yaşlılık sorunları veya bölümü veya departmanı.Adına her ne diyorlarsa, işte oraya gideceksin artık, anladın mı?

(Kendi iç sesim de bizim hocadan farksız yani!)

-Gitmesine gideyim de beni görünce; değil yaşlı, hasta olabileceğime bile ihtimalvermiyorlar. Yaşlılığı yakıştıramadılar bir türlü. Ne yapacağız peki? En iyisi,duygulanmaya çalışmalı yine. Tamam buldum! Bir Türk filmi izlerim. Nasıl olsa herbirinde kör bir kemancı, fakir kız, üvey ana, tecavüz mağduru veya anasından ayrıdüşmüş bir çocuk vardır. Daha olmadı aşağıdaki kebapçıdan bir arabesk kaset de ödünçalırım. (Beethoven’in 5. senfonisi ile olmaz bu iş. Veya Bach varyasyonları ile.)Oldu bitti işte! İzlerim, ağlarım, sonra da Allah ne verdiyse yazarım...

……………

-Ne haber Çekirge? Nasıl gidiyor?

(Tamam. Hocayı an, kaleme davran!)

-İyidir hocam. 60’lardan kalma bir yerli film buldum. İzlerken yazacağım, sen hiçmeraklanma.- Artistliği bırak! Filmin konusu ne? Ondan bahset biraz.- Pek anlayamadım ama adam âşık galiba. Kız da öyle, ama bir sürü engel var. Jön,duygularını açıklıyor. Kız ağlıyor, çünkü adam gidiyor.-Ben de anlamadım. Adam gidecekse kıza niye açılıyor ki? Veya açılıyorsa, niye gidiyor?-Orasını senariste soracaksın hocam. Hikâyeyi ben yazmadım.-Sanki senin yazdıkların bir şeye benziyor da!

-Bak şimdi, konu daha da acıklı oldu. Delikanlı kör bir piyanist durumlarında. Kız isebarda şarkıcılık yapıyor.-Böyle senaryo mu olur Allah aşkına!-Olur hocam olur. Bize daha neler yedirdiler. Kesin kahvede pişpirik oynarken yazdıadam bunları. Ertesi gün devam ederken, dün yazdıklarını unutmuştur mutlaka.

Şaka bir yana, izledikçe gözümden yaş geldi vallahi. Çok ilginç bir hikâye bu. Bir ayrılıkve aşk şiirine pek yakışır mesela.

İzninle hocam. Yeterince duygulandım. Yazmak istiyorum artık.

-Aferin Çekirge. Seninle gurur duyuyorum. Ağla ve yaz! Unutma, şiir devam etmeli.Aynen oyun gibi….Bak bu ülke ne sarsıntılar geçirdi. Deprem, yolsuzluk, ekonomik kriz,işsizlik, iflâs ve intiharlar, burnumuzun dibindeki savaşlar, bir türlü çözümlenemeyenKıbrıs meselesi, Avrupa Birliği ile yaşadığımız sorunlar, eğitim, sağlık ve sosyal güvence

Page 835: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

sorunları. Adalet düzenimiz, vs., vs.… Ama sahne asla boş kalmadı. “Oyun sürer”.Temel kural bu işte.

-Haklısın hocam. En iyisi, ben de oyuna devam edeyim…. Ha unutmadan, şiirin başlığıkonusunda kararsızım. “Geberesi Aşk! ” veya “Aşkın Canı Çıksın! ” Sence hangisi dahauygun düşerdi? ....

-“Kahrol Çekirge! ”En uygunu olurdu herhalde...Yıkıl karşımdan bre!

(11 Ekim 2003)

(*) ”Hoca ile Çekirge” dizisinin geçmişi hakkında bazı sorularla karşılaştım.Düzyazılarımın bir kısmında neredeyse dört yıldır kullandığım tiplemelerdir. Bunlar;bağnaz, katı ve biraz da aksi huylu bir “hoca” ile buna karşın kurnaz, zeki, entrikacı vehatta yalancı bir öğrenci olan “çekirge” nin günlük olaylara yaklaşım ve aralarındakiçekişmeleri anlatan; bir anlamda ironik yazılardır. Bir şiir sitesinde bile olsa, güncelemizahi açıdan yaklaşmanın insanı rahatlatan bir yanı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca,yazarken gerçekten eğleniyorum :))))

Sevgi ve saygılarımla…

Naime Erlaçin

Page 836: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Firari

gökyüzü firarisiyim“hakikati arayan adam” peşindeo arıyorben kaybettimçekiliyor cereme öyle ya da böyle

imkansızın yanında yazmanın bedeli nedilberin dilinde karanfilyoksa bir gül mü bilgenin elinde

dedi'şairi unut, şiiri bul ki kapansın gökler üstüne..'*

ne isemgün gelip bir fazla olduğumdayazdığımda son şiiriüstüme yayılacaksın ah gökyüzü!şair kovulur da gök kovulmaz mı şiirdeniçime süzül şimdi...çıngıraklarını bağışla göğünyıka beni ebediyet denizinde

kocadım artık büyümektenşiir firarda hakikati** arıyor

kara sevdalısıyım şiir yangınlarınınsonsuz ve sonuncu bekleyişte...

(*) Ahmet İnam’ın “Şiirin Göğüne Kaç Sefer? ” başlıklı yazılarına dayanarakyazılmıştır.(**) “Şiir, sözün hakikatini taşır” – Ahmet İnam

(15 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 837: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Fon Müziği Hüzzam

gönül lacivert bir bekleyişdemirler atıyor hasretimeinen uykusuz gözyaşlarımfondahüzzam var yine

garipler kervanındakoyuldum ipek yolunaumut Şamballa*

yapayalnızdı meleklerışıklar ırmakbaktım aynı gökyüzü evreni sarmalayankayan yıldızlar aynı

onlar ki kimsesizonlar ki ağlayan

turkuvaza dönüştü düşlerne çok severdim maviyibeyazı şaire bıraktımgeçtim dünden yarındanmaviyi seçtim

bu yıl da tükendikayıyor aykırı yıldız:fon müziği hüzzamperde segâhölüm kidoğduğum gün başlayan

Şamballa’da bir yolculuktu ömrüm...

......

* Gobi Çölü veya Himalayalarda olduğu iddia edilen kayıp uygarlık ve belki de cennet.

(11 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 838: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Fotosentez, Sorular ve Yaşam Ustaları (Düz Yazı)

“Doğada rastlanan her taşın altına bakmalıdır. Çünkü gerçeğe bazen caddelerde değil,patika yollarda rastlanır” - Bacon

Kapalı bir kavanoza kapatılmış fare, soluk alıp verdiğinde açığa çıkan karbondioksit gazıyüzünden bir süre sonra ölür. Kavanoza ilave edilen nane ise fotosentez sayesindeonun yaşamasını sağlar. Bu gerçeğin keşfi Joseph Priestley’in bilim dünyasına birkatkısıdır (1771) *. Basit bir nane bitkisi her iki süreci de tersine çevirmiştir.Karbondioksit bitki dokusuna dönüşürken, açığa çıkan oksijen farenin ölümünüdurdurur ve onun yaşamasını sağlar.

Büyük şeyler hakkında hepimiz sık sık, gelişigüzel ve çoğu zaman da bilir-bilmezkonuşuruz. Aslında hayati önem taşıyan küçük şeylere ise genellikle pek değervermeyiz. Oysa doğa ve evren kendi içlerinde minik sırlar saklarlar. Sıradan gizlerin yeraldığı, eskilerin “LOGOS” (söz, düşünce,kavram, us, anlam, evren yasası) diyeadlandırdığı basit bir düzendir bu. Felsefe tarihinde logos'un muhtelif ve bazen deçelişkili gibi görünen tanımları yapılmıştır. (Sınırsız) 'aperion' tarifine de bağlı olarakateş, hava, ruh, soluk vs., ile de ilişkilendirilmiştir logos. Acaba 'hakikat' logos’u;gerçek düzeni ve onun işleyişini görmekte mi gizlidir? Buradan hareketle bilginin değilde bilgeliğin her şeyi DOĞASINA GÖRE incelemekten geçtiği söylenebilir mi?

Bunu söyleyen birileri oldu**…

“Hiç batmayandan nasıl saklı kalınır? ” diye soruyordu Heraklit. “Hiç batmayan daimadoğan (DOĞA) demektir”. Anahtar doğada, doğadaki ışıkta, evrenin düzeninde vedüzensizliğinde; diğer bir deyişle zıtların mücadelesi ve uyumunda gizli olmalı o halde.Böyle bir düzen karşısında ise, insan ister istemez kendi yerini sorgulamaya başlıyor.Ben kimim? Boyum ve boyutum, 14 milyar yıllık geçmişte bir zerre olmaktan öte nedirve ne gibi bir anlam taşır bu evrende? Gerçeği bulmak kolay olmadığına göre – kimümkün olsaydı, büyük olasılıkla benden öncekiler bulmuş olurlardı – benim görevimelimden geldiğince “hakikat”e yaklaşmak mıdır? Bir yolu olmalı mutlaka. Muhtemelendüşünerek; araştırarak (merak unsuru) , öğrenerek, değişerek, değiştirerek ve evrenlebirlikte kendimi de tanıyarak. Fare ile nane ilişkisindeki sırrı anlamaya başlayarak belkide!

“Hep doğan, daima doğan” yani “doğa” anahtarsa eğer, sanayi devriminden bu yanakarbondioksitin %30 artmasıyla, yeryüzü sıcaklığı ortalama 14 C’den yukarı doğruyükselmeye başladığına göre, bilindiği gibi sera gazlarıyla başımız iyice dertte demektir.Isı, aynı zamanda büyüme, genleşme ve patlama çanlarının çalmakta olduğunun da birişaretidir. Düşünme alanını evrene doğru yaydığımızı varsayalım. Patlamadan sonragelecek olan soğumanın yaratacağı kırılma ve karanlık enerjisi ile nasıl baş edeceğiz?Bu durumda doğadan doğru verileri nasıl alacağız? Bir süre sonra düşünce iklimimiz dekirlenecek mi? Beyinlerimizin içi, bilgi depoları yakılmış kentlere mi dönüşecek bir gün?

Ne tuhaf bir ilişkilendirme, değil mi! Üstelik ben bunu hep yapıyorum. Aniha’ların***kafamdaki sorularla bir bağlantısı olabilir mi? Çeşitli nedenlerle yerleşim alanlarındanuzaklaşıp dağlara sığınanlar (Kızılderili ve İnkalar gibi) doğanın bir tür ilaç olacağını mıdüşünüyorlardı? Mitoloji ve destanlarda, tanrılar ve kahramanlar yaşamak için nedengenellikle dağları tercih ederdi? Zirvede olmanın yanı sıra doğaya ve güneşe yakınolmanın özel bir anlamı var mıydı? Mantar bile ağaç diplerini seçtiğine göre, insan vetanrılar da pekala seçmiş olabilirdi.

Page 839: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Felsefe, insan ve doğa aslında o kadar birbirlerine yakındırlar ki. Bilimin de yardımıyla“hakikat”in minicik parçalarına dair önemli ipuçları verirler. Fare ile nanenin ilişkisindeolduğu gibi bir şey demek istiyorum.

“Karmaşık” ve “basit” kavramları arasındaki çizgi nereden geçer? Basit gibi görünen'şey'ler aslında çok da basit değiller midir? Ya küçük 'şey'ler, “büyük patlama” ve kaos?Onlar hangi sınıfa dahil?

Son iki günümü bir lobide müzik dinleyerek, özellikle Chopin ezgileri eşliğindefelsefe**** ve daha pek çok şey okuyarak geçirdim. Ve sonra yazdım, yazdım,yazdım…Ne yazık ki, hava koşulları doğayı kucaklayacak kadar güzel değildi. Güneşyoktu. Yine de çok faydası oldu inanın, çünkü beynimdeki “aniha”lar halen dipdiriduruyordu. Yaşıyor ve yaşatıyorlardı!

Bir dostum hemen her mektubunun sonunu “derin ve duru kalın” diye noktalar. Birbaşkası ise “güzel arayış” diyerek başlar. Yaşam ustalarının sözlerini öğüt olarak alırımben. Bu yüzden, dinledim o öğütleri. Şimdi eskisinden daha derin ve duru olarakarayışlarımı sürdürüyorum…

Sevgi ve sağlıcakla kalın dostlar.

Ve hayatınıza bir gürgen dikin! ...*****

………………..

(*) National Geographic – Şubat 2004(**) Bilimin Binbir Yüzü – Ahmet İnam, Vadi Yayınları 1999(***) Aniha – Abazalarca kutsal sayılan ve üzerinde hiçbir yapı bulunmayan bir türkoru. Abhazya’da böyle 7 Aniha mevcut... Atlas – Mart 2004(****) Felsefe Tarihi – William S. Sahakian, İdea Yay. 1990(*****) Abhazya’da inanış: Gök gürültüsü ve yıldırım tanrısı AFI, Hetsiya (gürgen)soyundan gelen annesinin himayesindeki gürgen ağacını hiçbir zaman yıldırımlavurmaz. Bu yüzden Abazalar evlerinin etrafına gürgen ağacı diker ve yapılardakullanırlar.

(15 Mart 2004) - 'Gençler İçin Denemeler' Dosyasından...

Naime Erlaçin

Page 840: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Füg*Yaşam

yaşamakfüg’ün içedönük kavgasıatışması kişinin kendincekendisiyle

bir yarı sorgulanıyorbiteviye yanıtlıyor diğer yarıtuhaf bir dengede yumuşakağırbaşlısevecenhuysuz hırçınkaprisli bazen

sürüyor acımasız çatışmayabanıl bir yazgıya dönüşüyor ankavga bitmez gibi görünürkendüğüm çözülüyor aniden

notalarilahi armağanebedi yıldızın semavi evinden

eksik kalıyor akustiği duygularınsönüyor ses bitiyor anlamsusuyor son durakta nağmelerhayat sarabanda**dönüşüyor birden

yaşıyoruz işte!adı füg yaşam bunun

* Füg: İçinde soru-cevapların çok olduğu bir tür Barok çağ müzik biçimi.** Sarabande: 16 ve 17. YY’ da soylular tarafından benimsenmiş ağırbaşlı bir İspanyoldansı.

(20 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 841: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Gece Kuyuları

gece kendini gömerkazdığı mezarakaranlıkta parçalanır uyku

bir düşünür bir dururbir durur bir düşünürümgül damlası yaşlarla yanağımdagecenin paslı çarklarıgoncalaşır akşamda

kazarım sineme derin bir kuyubağrımda hançer saklıbırakırım ıssızlığa kendimigecenin karanlık sularında

(04 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 842: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Gecenin Koynunda

hüzzam bir dokunuştakim bilir kaç gömlek eskittimsustum geceyigece sustuben sustum

verdim sadakasını başımınbadireli yollardakim bilir kaç kez kayboldum daşikâyete durdum

karanlığa serpilen acı büyürbüyür od olurkor olur köz olurateş olur küllerindencan evinden kopan can olur

güz değil mevsimlerdenyaz değil kış değilzamansız bir şey yaşanıyortek bir ses yokne de bir nefes

gecenin koynundasessizliği bekliyorum

(14 Şubat 2003)

Naime Erlaçin

Page 843: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Gecenin Saltanatı

tende eşsiz rayiha gecenin saltanatıalevden duygular tesbihinde

gücü aşktan geceningünışığı düşmesin yeter!delirerek yıkanır taşkın sulardatersyüz olur yaşamakayışığıdolunaysı bir sessizlikte

aşk uçucu yeşil kuşsözü zebercetten işlenmişsaydamsafir maviliğindesere serpe okşanır güzellikkoruktan üzüm devşirir erbabıateşten yürekler eşliğinde

kadim hikâye bu değişmezsultanlıkta büyürkâh çile dolu resminde nakkaşınkâh şairin koynunda ölür

tende açan gül veasırlardır çözülmez düğümü anlatbeden coşarken delicenasıl şeydir cana gelmekbir diğerinin teninde

kavaklar pamuğa duruyoraşk konuşmak zamanıdır

(04 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 844: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Gemi

“bu kızı yeniden büyütmelisin”diyor:

ne gemiler yakmış ah!

anlaşılmazbilmece kadınbir tutkunbir deli

çılgın bilekoşamaz zincirinden boşanıpdüğümlerin üstünebasa basa

çözen alırdı kadınıbiri aldıyakılacak gemiler verdi ona

ateş üstünde yürür artık

aşk bu beyakmak kolay mı!

(27 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 845: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Gerçeklerim, Hıyartolarım Ve Siz! ...(Dümdüz Yazı)

Bunaldı kadın! ...

Eski yatılı okulun teknik yöneticisi, müzmin bekar, hayata illallah, Tacittin Zübük Efendigibi çok yakında “YETERİNG LAN! ! ! ! ” diye bağırmak üzeredir…

Aman yanlış anlaşılmasın. Ürktü falan sanmayasınız sakın. Sadece konuşamadığı içindili şişti, o kadar. Dostları tenzih ederek, kendini dünyanın kralı sayan aerodinamikmakinelerden; “aman efendim, sepet efendim, saygıdeğer hanımefendi üstadım” diyeçığıran müsvedde-i baklava ve asit oranı yüksek yağ efendilerinden; ortaya çıkmacesareti bulamayıp da karanlık gölgelerde yalancı rumuzlar altında dönerci bıçağı ileahkam kesenlerden; sosyal terapi salonlarında mastürbasyona son hızla devamedenlerden resmen ve ilanen bıktı artık. Bıktı, bıktı, bıktı.…

Uyarıdır:Rahat bırakın, sıkmayın, ellemeyin kadının özgürlüğünü! ! !

Daha nelerden bıkmadı ki? Hatun kılığına girmiş, insan benzeri had safhada ukala bir“homo sapien” (“neanderthal” bile olabilir pekala) soruyor kadına; neden yalnızyaşıyormuş efendim? İnsan içine çıkmalı, hayata karışmalıymış, falanmış feşmekanmış;camekanmış! ...Sana ne oluyor zilli teneke? Kaşındığın her halinden belli de sana batannedir, onu anlamak zor işte.Yalnız yaşadığını nereden çıkardın hem? Ayrıca kadınınunuttuğu hayatı öğrenmeye senin ömrün yetmez sanal dünyanın dandik üretimi; çabuktüketilmeye müstahak, aynaya sureti düşmez “homo erectus” ey! ... O sana hiçsoruyor mu, bastıramadığın kompleksler altında paspaslanmış ne biçim bir cahil hıyartoolduğunu, ha? ...

Uyarıdır: Herkes kendi işine baksın! ! !

Sahneye “pembe oyunlar” koymalıymışız efendim! ..İnsanları mutlu etmek içinmiş.Yahu sipariş ayakkabı mı bu? Sanatta mutluluğun alakart ısmarlandığını da ilk kezduyuyor kadın. Tepesi göçük vaziyette. Anlayacağınız dam akıyor. Daha iyi bir fikri var.Diyalogu beceremediğimize göre, “Sağır Monologları’nı koymalıyız” diyor sahneye.Sonra da köşedeki fırında iyice altüst kızartır ve münasip yerlerine papatyalar takarakservis ederiz sofraya. Gül fazla ağır kaçar hani! ...Ne hoş bir fikir, değil mi :) Açınızkulaklarınızı ve dinleyiniz efendiler. Sanat, başkaldırıyı en güçlü şekilde ifade edenestetik ve devingen yöntemlerin bütünüdür. Sanat, uyumu içinde gizleyen yaratıcı birtür isyandır! .. Sanat özgürlüktür! ...Naif bir mutluluk reçetesi değil…

Uyarıdır: Sanata müdahale etmeyiniz. Aksi takdirde elleriniz fena halde “cısss” olur! ...

Bunaldı kadın! ..

Ruhunu öpeyim Aziz Nesin, nerelerdesin? Ve Serdario Can, hıyartolar hakkındasöylediğin her şeyde haklıymışsın dostum…(Kim olduğunu sormayın sakın kadına. Bualemden biri değil O. Allah’ıma bin şükür ki değil, yoksa telef olurdu vallahi! ...Belki detelef ederdi. Hiç belli olmaz! …) “Hıyaran’ı dinliyorsam, demek ki ben de bir hıyarım!..” diyen “Hıyaran” yazarı dost, sen de yerden göğe kadar haklıymışsın…

Uyarı: Dost sözü dinlenmeli….

Daha çoook uyarısı var kadının. Bu günlük bu kadarı yeter. İdare edin artık.

Page 846: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

“Bilmem anlatabiliyor muyum? ....” :))))))))))))))

……..

Uyarı Notu: Haşırttt eleştiri sevmiyorsanız ve hayatınızda hiç Bukowski okumadıysanızeğer, sakın ola bu yazının yanından bile geçmeyin. Düş sağlığınız bozulabilir! ....

(13 Aralık 2003)

Naime Erlaçin

Page 847: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Giden Dostlara...

- kulaklarınız çınlasın :)))

hayatı ısıranlar vardıve ıskalayanlarhayatı sağanlar vardıve sorgulayanlarbir de hayatısevgi ile sulayanlar

ne acı!gidenlerhep sonunculardı

ey dostlar!su isterdostluktan fışkıranfidanlar

hatırlamaksevgiye dahil değilsevgideunutmamak var! ...

(27 Şubat 2004)

Naime Erlaçin

Page 848: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Gidenin Ardından

- ayrılık sevgiyi yalnızca çoğaltır, sevgi gerçekse eğer….

ayrılık ateşi düştü yaçıkmalı artık yüreğimdenyağmurla bereket olmalı dizelerimehüzünlü bir şarkıdır oysa gönlümkanıyor divaneliğinden

derdimi sözlediğim gök yabancı bugünsevene tutkunduyangını bilirdi o

anlatamıyorumsuç bende olmalı!

özlüyorum seni fırtına seslimboşaldı kalp odalarıduvarlar sağırzift akşamlar bekçiliği düştü yinekokunu alıyor da öyle tütüyor yürek

yolun hep açık olsun gülenyüz bebek

(09 Ocak 2003)

Naime Erlaçin

Page 849: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Giryan

- Tevfik Fikret’in anısına

yaradılışa yolculuktu gidip geldiğimsorular sordum:

ruh üşümeleri sorgulandı dün gecebenzeşmelere nefes üfledimkonuk oldum ruh eşizlerimehal hatır sordum

açıldı gönül gözümzihnimtenimyüreğimsunuldu az verenden armağan gibiduvaklar bürünmüş geçmişimeen koca divana yüz vurdumda sevda nakışlı gönlümü sordumnehirler akıyordu ellerimdenyüzümde hüznün yaşlı gülleridöndümo ağacın altında beklemeye durdum

sordu:'yorgun musun'dedim 'çok'

'yoruldum soluksuz kavgalardanyoruldum çınar olmaktan bu alemdeçınarlar çınarlara dayanmaz ki!onlar dayanılmak içindir'

dedi: 'korkmasen göğsüme yaslan yine...'

“giryan” koydum adımıadım “giryan”dır bundan böyle

(07 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 850: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Giyotin

iyi huylu bir yaratığımbildiğin gibi

hiç kızmam mı sanıyorsunelbetteben de insanımöfkelenirkışkırtırımkarışır dip dalgalarımhele ki kan tutmasın deli yanımı

yeni bir çağ başlatmakbeyin ihtilali ister öncebilirsin

giyotinler ne için!

(20 Haziran 2005)

Naime Erlaçin

Page 851: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Gök

gürlüyor yukarısıgöğün kölesi oluyorumsağanak oluyortoprak oluyorsuyla büyüyorsuyu kucaklıyorum

bilirsin severim puslu havaları:aşkın hayatiyetini saklarlarkokusu çarpar ruhuma ıslaklığındolar kuyularırmak olup taşarım

bir çift yağmur damlasından yaratıldık bizsevdanın kızıl yaprağına düşenal karanfilin esrarlı gölgesinde

al tut ellerimi korkma!hızla akıyorum yağmur damlacığınagürlüyor gök yine

durma yaslan... sarıl boynuma

(14 Haziran 2004)

Naime Erlaçin

Page 852: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Gökten Düştü Sevda

labirentte geçti hayatengebeli coğrafyalardakoştumdüştümbilendimrüzgarda havalandı düşlerim

yüreğim lodostan azgınçok yoruldumaz güçlendimyaşamayı öğrendim

mekan tuttum okyanusulimanlar dolaştım adsızdılarkara gördüm denizdeve koylarkorunaksızdılar

kah paramparçaydı yelkenimkah pusulasıztek kürekle ulaştım kıyıyakorunmayı öğrendim

çıktım er meydanınavuranlar gördüm kahpecevurulup düşenler habersizkuşandım silahımı bir bilgedendirendim direnebildiğimcebarış tuttum da özümledüşünmeyi öğrendim

gökten düşmüştü sevdaöğrenilmediyaşandı

sorarsan“değdi mi? ”orasını bilememöğrenemedim ki!

(13 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 853: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Gönül Dili

- Nuri Can'a sevgiyle

benim gibi çok insan var biliyor musunkırılmış küsmüş kendini kapatmışya da çekilmiş kozasınakendi içinde büyümeye durmuşyanmış yıkılmışkendi küllerinden yürümüş hortlayıp da

ne sunabilirsin onlara gönül zenginliğinden başka!

aynı cinsin farklı insanlarıyız bizkendi dilimizi ancak biz bilirizrüzgar gibi savurur eserrüzgar gibi geçeriz içinizdenruh üşümesi bir ürpertidir geriden gelen

'rüyalar uyanıncaseraplar yaklaştıkça kaybolur' demiştimbiz oysa karanlıkta bekleriz

gölgesiz karanlıklar onlardostluk bir 'merhaba'dır bazenanlamdır unutulandanzalim bir hasretten tarifderin bir hüzünden selam

bizimdir bizim dilimizkadir kıymet bilenler anlarkendi dilimizi ancak biz biliriz!

'ey dedim sustum' dost!

(16 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 854: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

GÖNÜL GÖZÜYLE BAKINCA (Düz Yazı)

'İncelikler'den söz eden birisi düşünce ve sözcüklerin değerini anlattı bir gün. Onların enkıymetli mücevherlerim olduğunu fısıldadı kulağıma. Sözleri efsunlayıcı bir hale gibisardı dünyamı.

Kiminin malı mülkü parası; kiminin tutkuları; kiminin gençlik ve güzelliği; birbaşkasının ise bilgeliği veya bilgiçliği ön sıradaydı. Benim ilk tercihim ise, düşüncelerimoldu daima. Meğerse ne denli ucuzlatmış ve ne kolay dağıtmışım onları. İyi mi, kötümüdürler; yanlış veya doğru mudurlar, bilemem. Veya onları bu tür öznel kıstaslaravurmak hakça mıdır derseniz, onu hiç bilemem işte…

Düşünsel dünyamda uzun zamandır süregelen kaotik bir dönem geçirdiğiminfarkındaydım. Ne yana dönsem kargaşa ve fırtına sarmıştı çevremi. Kavga ilekuşatılmıştım. Oysa söyleyecek bir sözüm, dillendirecek bir şarkım vardı, biliyordum.Zaman, zaman da vuruyordum sazın tellerine. Ama heyhat, hep yanlış adreslerepostalıyordum kendimi.

O güne dek hayata karşı olan genel duruşum, zorunlu olarak “muhalif” yapmıştı beni.Muhalefet ise biraz hırçınlık ve biraz da acımasızlık içerir doğasında. Vardığım noktadabunları kaldıramıyordum artık. İç barışı seven ve öyle yaşamayı seçen birisinedüşüncelerini silah gibi kullanıp kavgaya girişmek hiç de uygun düşmüyordu. Önceliklebunu fark ettim... Kavga ederken gerçek duyguları, ama aslında gerçeğin kendisinigözden kaçırıyordum. Bu ise beni büyütmek bir yana körleştirip sağırlaştırıyor; diğer birdeyişle giderek daha da eksik kılıyordu. Yeni ufuklara doğru, yepyeni bir yolculuğaçıkmalıydım. Yazılan yazılmış, çizilen çizilmiş, doğum sancıları bitmiş ve dönüşümyaşanmıştı artık. Böylece beyaz bir sayfa koydum önüme. Bu kez yolum hangiadreslere varacaktı, görecektik bakalım.Yaşamın bu döneminde düğümler çözülüyor;kilitler açılıyordu beynimde. Artık yalnızca yazmak istiyordum.

Vardığım noktada, “geç kalmış olabilir miyim? ” diye sormuyorum bile. 'Geç' nedir?'Erken' nedir? Biz karar verebilir miyiz buna? “Erken” in bittiği yerde “geç” mi başlar?Veya geç kalmamak için erken yola çıkmak mı gerekir?

Ayrıca yaşamsal süreçte göreceli olarak nerede durduğumuzu ne kadar biliyoruz?Kendimizi, birbirimizi yeterince tanıyor muyuz? Hangi budala beni tanıyabilir; veya bennasıl bir budalayım ki sizleri tanıyabileyim? Sorular, sorular; hiç bitmeyen ve yanıtbekleyen sorular. Hayatım boyunca yanıtlardan çok sorularla ilgilenmiştim. Şimdi isesorular elimden tutmuş, beni pek de iyi tanımadığım bir aleme doğru götürüyordu.

Bana sorarsanız eğer, tanımanın yolu gönül gözüyle bakmaktan geçer. O halde gönülgözümü açıyorum sonuna dek. Bu gözün değerini kavrayamayan dostlara ise şimdilik“hoşça kalın” diyorum. Onlar da sağ olsunlar. Belki bir gün, bir başka yerde; ama bukez doğru adreste buluşuruz bakarsınız.

Kim bilebilir ki!

Şimdilik yepyeni bir yolculuktayım. Söyleyebileceğim tek şey bu!Kalınız sağlıcakla…

(02 Temmuz 2003) - 'Gençler İçin Denemeler' Dosyasından

Naime Erlaçin

Page 855: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Gurbet Yolculuğu

göçe çıktı kuşlar fecre doğrukanatlandı uykular derin kuytulardanen durgun, en ılıkcennetsi sulardan

gurbet yolculuğu adı bunun!tenhada başlayansabahın rahminde büyüyüp azgınlaşanölümsüz gülünerguvan büyüsünden daha nazan

sustular gözdeki ıssız yaşısustular sılayı çaresizsustular gurbet öksüzlüğünüsustular yalnızlığı bir ölü kadar mağrur

ah ki sustular acıyıbir ayrık otu kadar yabansı

(8 Şubat 2003)

Naime Erlaçin

Page 856: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Gül'ce Ben...

yol yol kendimi aradım gül fidanındagülnihâl peşinde dolandım durdumgülendâm gönlümün gül bahçesindegülistâna yarenlik edip misafir oldum

gülfeşân bir bahar sabahı geldi çattıgüllerden nihân olarak sordum çaresizgittim adreslere de geldim kayboldumnasıl olduysa gülgûn bir gönül buldum

eziyet görmedim mürüvvetten aldımnadide çiçek oldum güldânda açtımgüldehânın güller saçan dilinden akıpgülzâr oldum gülşen oldum gül oldum

aldım gülü koynuma sevdim kokladımgülüme derbân oldum kendimi buldum

(*) Yukarıdaki çalışma gül üzerine, çoktandır unuttuğumuz bazı sözcüklerle yapılmış,sırf hatırlatmak adına kurgulanmış bir denemedir ve hece şiiri değildir.

gülnihâl: gül fidanıgülendâm: gül endamlıgülistân, gülzâr, gülşen: gül bahçesigülfeşân: gül saçangülgûn: gül renkligüldân: içine gül konan vazogüldehân: ağzı gül gibi olanderbân: kapıcı, kapı yerinihân: gizli.

(07 Ağustos 2003)

Naime Erlaçin

Page 857: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Gül Solarken*

soluyor gülpaslanıyor tuvalsönüyor resimgökyüzü rengini kaybediyor ansızınyitiriyor anlamınıküsüyor dolunay

köşe başında çığırtkan bir ölümcam kırıklarında söndürüyor nefesleriçürüyor yaşam

bedeller ödeniyor elbet!kendine ağlayantarih kadar eskimiş mezarlarda tuvallergiyotinin insafsız eşliğindezamanın vahşetine yeniliyor

nereye gitti resimlerle şiirlerhüznü asıyorum dünyaya

ademin günahları sergileniyor bu ançocuklar mutsuzbir kadın bağırıyor avaz avazçığlık topluyorum göğümdençarmıha geriliyor tuvalleraşina bir utanç yere düşerkenağlıyor kenevirsağalmıyor yaralar

açmasa da fidanayıplarla birlikte döner lanetli devran

solarken gülsolarken can!

(*) Acı yüklü bir “bayram” şiiri…(İstanbul'daki bombalama olayından sonra...)

(25 Kasım 2003)

Naime Erlaçin

Page 858: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Gülüm Olur, Balım Olur...

bir aşkımız var bizimeskimez düşler konağındabir de sevdiğimiz çıkmazdadurmadan cüzdanını kaybediyorsızlanıyor sonraben yazıyorum / sen düşünüyorsunkonuşmasam susuyorsunaşka susmak bu biliyorumsusarak susamak

aldırma!eskiciye bıraktım mı hiç hayatı“benim olan benimdir” kuralımı hatırla“aşkın mülkiyeti olur muymuş” deme sakınalfaben methiye ise deliliğeyakışır her şeyher şeye

üşütür ağlatır aşk bıçağın ucundabacakları titrek acemi tay olurçulsuz bedeviden beter eder adamıçöllerde susuz koştururtakma sen kafanı günlük dertleredaralıyor zaman“benimsin” diye çağlayan sesimi dinleben ölmeden önce

-bak ne güzel söylüyor kadın:

“o senin neyin olur derlersegözüm olur / yaşım olur diyeceğim”

kah ihya eder bu acayip illetgüldürür ak düşmemiş gönül telinitersyüz eder ruhunu insanınkah fikirsiz kılartutuşturur bedenini

-sesleniyor kadın yine:

“o senin neyin olur derlersegülüm olur / balım olur diyeceğim”

aşkımız var bizimbaldan öteyazımkışımgüneşimkalbimin inceden 'hay' dediği

hay sevdiğimhay hay! ...

Page 859: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

(*) Nazan Öncel’in “Yan Yana Fotoğraf Çektirelim” adlı son albümünün açılış parçasıolan “Hay Hay” şarkısından esinlenilmiştir….

(29 Mayıs 2004)

Naime Erlaçin

Page 860: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Gümüş Eyerli Tay

silinmiş adı belleğimden“gümüş eyerli tay”dı o

sık ağaçlı bir koruluktaydıkgömerdim başımı yelelerinenabzını dinlerdim rüzgarla yarışırkentutkulu yüreğimse çok gençnasıl da yakışırdık birbirimize

nasıl da bilirdikaç atış uzaklığa gideceğimizikızmazdı, kaldırırdım ayaklarımı gözlerinekorurdu bu deli yüreği tehlikelerden

kaçamak yapar, asfalta çıkardık bazenkalplerimiz bayram yerine dönerdiçok şey istemezdi “gümüş eyerli”kesme şekeri severdi

şimdi bir hayalkim bilir hangi bulutta dörtnala koşuyorve hüzünlü gönlüm.....ardı sıra koşturuyor

susarak anlaşmayı öğrettik birbirimizeo gün bu gündilli ile konuşmak zor işdilsiz olurum bazen

yetiyor yürek dilimve sevgi lisanıve aşkgümüş eyerim olmasa olurgümüş eyerli tayım da

gözyaşımda gümüş sevdalar biriktiririm ben…

(27 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 861: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Güneş

rüzgar çanları yağmalardı yüreğimiyalnızdık ışık öncesiyalnız evvelinde sözünkasırganın gözünde yalnıztek başına kanardık

sonsuz bekçisi bozkır türküleri ey!taçlanır toyon’um* adak ağaçlarınızdaeylemimiz safi dilsafi ağıt çaputlarınızdauyanır iç dikenler...her biri bir şimşekçarpar adamıim bırakır gök yakut berraklığındacezbeye tutuluruzkızar suyumuz

alnımızda bir mavzer

güneş durmaz patlargüneş bilirgüneş isyankar

acılı bozkır türküleri ey!tarihin tütsülediği yankıda dirilirsinizsecdeye gelir susarız önünüzdekoynumuza gömülür med cezirlerinizcürmümüz sonsuza bekçilikbağışlayıcıdır lakin gök mekanberaat’a dönüşür cezalar

ister üşüsün kainat... buza kessin yerbalagan kapısına astım mı düşleri korkmamen fazla karıncada biter soğuğun hükmü

omzumda aşina bir sıcaklık...sevecenbillur dokuzlar doğar içimdesırça güneşe sunulur evrenin kutsal ışığı..tutkulumekanlar büyütür gün... varsıllaşır cümle alem

kızıl gelincikler iner mistik nağmeyekızıllığına etimindudağımda bir damla kanbir damla daha aşkın rahminden şiire akan

güneş doğargüneş yine doğargüneşe giderim ben…

……….

(*) Toyon: Boy reisi

Page 862: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

(**) Balagan: Saha’lara (Yakutlar) özgü kütük evi…

(19 Ağustos 2004)

Naime Erlaçin

Page 863: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Güneşin Hükmünde

güneşle güneş olmakbu yüzdendir güneşi sevmemcanhıraş bir zılgıtla zembereğin boşanmasıaniden düşmesi yüzümünsırf zaruretten

güneş değince zümrüt yeşili olur yürek_hanedanın yüz akı__yüz karası___alemin zadeganı insan ey!mührünü tartarak vur yüzümebin yıldır acılıdır bu yüzçehremde yılların ceremesiyol verme sakın!uğursuz delikte saklı yılan zehrine

güneşi boyamaktı niyetleritarihin tanıklığında vardı hedefe oklartürkümüzkurbana yakılan aykırı ağıtsorma gerisinieğreti ve yalnızdık

neydi menekşenin değeri:- morla yeşil kucaklaşması -

anlamazdı ölü kent yabanilerigirilmezdi gözyaşının içinevakur sesler suskuncan çekişirdi masumiyetihtişamlı ülkelerin konuğu değildikmuallak bir yangın avazındaydık biz

mahşeri rüzgar ruhuna çarpar adamın!

yol kesen fırtınası adı bunun_'konuş' diyor yavru gezegen:ibrişim sesinle haykırsüz kalbini şahin gözlerindeninsansın çünkü__güneşe borcun var

gözlerimi yitirdim Merkürlanet olsun!

içine ışık düşmemiş göz parlar mı ki?

(11 Mart 2004)

Naime Erlaçin

Page 864: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Güvercin Yürek

çıtırdar kalbin bazendüşer yereneden yokmuş gibi hanikırılır birdenoysa yüreğin de gözleri varbakmayı bilirseüzerine yıkılır gaipten seslertuzla buz olur evrensen üzülürken

güvercin üşürseot yeşermez o iklimdehayata nasıl tutunsun candertler bohçasındaacı dürülürken

ah! güvercin yüreğim ahne çektiysem senden çektim ben

zırhlar olmasane yapardık acabadurma vur insanavurvurvur!

sakın ama sakıngüvercin yüreğesakın dokunma! ...

(19 Mart 2004)

Not: Antoloji şairlerinden Esra Balaban’ın bir güvercin şiiri üzerine, “güvercin”düşüncelerine devam…

Naime Erlaçin

Page 865: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Güz'ün Adı Ölümdü!

nice güzden geçtimdüşsel baharlara tutunarakörselendimyandımüşüdü kalbim

kah eksildim kendimdenkah ölümle öpüştümkaptansız yolculuklardı:yeniden müjdeliyordu doğumu derbeder tutsak saatleryanıyordu ellerim seyir defteri tutarkentersine akıyordu akreple yelkovanzaman yakalarken ömrümü ensesindenkimindi o hıçkırıklarla sarsılan beden

bendim!güzden kaçıp güllere sığınanakıtırken ruhumu sulara gözden ırakboşlukta karanlık kulaçlar atarakkendi sarnıcında boğulan

son yoldaşımdı hayallergüzleri susturarak döndüm aranızaher acıkendine doğrulmuş bir silahher serüven kendini anlatır ancak

ya gizledim öfkemi Medusa’nın saçındaya yolcuydum Nil’in kirli sarı suyundaLeonardo’da özgür bir kuştum belkimancınıklar kurarken fırtına burcundasavruldum kara cehennemlerdenimler bıraktım gölgemebakire düşlerimden

solan her eskimiş günölümle öpüştüiçimden fışkıran bahar ve çatlayan tohuma inatterk ettiğim her sarı’nın adı ölümdü:zavallısadeüşüyen ölümunutuldu bütün diğer ölümler gibi

adı ölümdü güz’üngüz’ün adı ölümdü!

(07 Kasım 2003)

Naime Erlaçin

Page 866: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Güz Sonunda Sığınak

fikrin güzündedir yazmakolgun hüzünler büyütüreskimemişdurağan sulardayorgunca bir melâle varmak

bölük pörçüktü gençlikşiirgönül avuntusubiraz cesurbiraz delimtırak

zengindi güz sözden yanaçöl ortasında yüklü kervanömrün son güftesinde yolculuksusuz bir sıcakla kucaklaşmak

kalkıyor giz perdelerifikrin kışı yakındır kapıdadüşünceden bir bahçe öte yakadayediveren gibi sımsıcak

yoksa bir sığınak mıdır aranankış iklimi düşmeden sözün büyülü gölgesine

(30 Nisan 2003)

Naime Erlaçin

Page 867: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Halikarnas'ta Bir Sabah

günışığı düşerken uyku kaçkını saatlereyabansı aşklar izledim

ellerimdeydi dünya keşişhane tepesindekoyları gözledimterk edilmişlerdi yapayalnızyıldızlı gecelerden karanlığa geçtiler

tez solardı erken açan çiçek

nereye gitti kovuğunda güller açan kentdirim suyu çekildi yaşamsal kanallarınuğraksız dağ yollarında

yavaş yavaş indi ışıklaruykuda bir yanardağ misali sessizakşamdan yorgun

Halikarnas’ta bir sabah yaz fırtınası kadar hızla sustu gün

(23 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 868: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Hareler

hareler büyüyor rüyamdabüyüyor harelerruh yalnızlığımda

bir hayat eskittikaşkla şiireyenik düştükfikrim oynaşıyoriçeri dışarı zihnimin çıkrığında

büyüyor harelerdüşler büyüyorsu uyanıkgül uykuda

zaman ise zayihayat boşluğunda!

(02 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 869: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Hayal Bu Ya!

doğuya biletim kesilmedi hiçbatı ile doğununörtüştüğü güneyim benbadem ağaçlarıyla bezenmiş düşlerden gelirasmalı bağ evlerine giderim

vakitsiz delinir gözlerim bilge bir dağdakirpiklerim muamma izleklerde titrerbuz ayazlara düşerim ağustostayüzümde kargözden taşırdığım tuz tenime akar

unutulmuşlardan bir su arkı içindecamdan köprüler kurar düzlükten tepeyetepeden düzlüğe göçerim

bir ses...bir mekanyakın tarihten bir zamansıkça çağırır vadesi dolmamış ayrılıklar gibioysa çok kalabalık buralargöğsümde dünya dolusu insan var!

kışı yaza döndüren kentler kayıp şimdi

aynaya yansıyangeçmişi izleyip su arkının içindebir ehram kölesi gibi usanmaksızınköprüler inşa ederimruhumu kaptırdığım Anadolu ey!ilkyazdan renkler nakışladığım sevdabir hayal ülkesini yalayan gurbetimsinhüznümsün senseni başka türlü severim

yer... özlenen bir mekanzaman...yaşanmamışlardan bir ankişiler...yok artık

hayal bu ya kuruldu işte!

(26 Ocak 2004)

Naime Erlaçin

Page 870: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

HAYAL Kültür-Sanat-Edebiyat Dergisi - 17.Sayı - DUYURU

Hayal Dergisi, 17. Sayı:

Kültür-Edebiyat-Sanat dergi okurlarının dikkatine!

15. sayıdan itibaren yeniden yapılanan 3 aylık Hayal Dergisi'nin 17. sayısı Yaysatbayilerinde...

İÇERİK:- 'Ölümünün 86.Yıldönümünde Ömer Seyfeddin' / Hulusi GEÇGEL-'Şiirden Düzyazıya, Düzyazıdan Şiire Sapmalar' / Mehmet AYDINKAL-'SöyleşiYorum' / Hilmi YAVUZ 'Şiir sevmeyen iyi edebiyatçı olamaz'-'Dikkat! Özkan Mert'in 'Nehir'i Dünyaya Bir Sataşmadır! '/ Ertan MISIRLI

DOSYA: 'Şiir ve Hayal'-Ahmet İNAM-Salih BOLAT-Altay ÖKTEM-Nurullah GENÇ-Saadet KARAKÖSE-Naime ERLAÇİN-Esat SELIŞIK

-'Pop Art, Popüler Sanat, Kitsch Ekseninde Sakınımlı Bir Gezinti' /Filiz ERASLAN

-Soruşturma: 'Dergicilik Ego Tatmini midir? '

-'Yaratıcı ve Eleştirel Düşüncenin Doğası, Öyküde Yaratıcılık' / Aysu ERDEN

-Bir Şair ve Bir Kitap: Reyhan SUR 'Son Renk' / Asım YAPICI

ŞİİRLER:-küçük İSKENDER-Yusuf Uğur UĞUREL-Haydar ERGÜLEN-Aydın AFACAN-Nice DAMAR (Çeviri)-Güngör TEKÇE-Alper GENCEL-Necati SÜMER-Nihat BOYDAŞ-Serkan TAŞÇI-Senem (Zeynep) UYSAL

ÖYKÜLER;-Demet Eşrefoğlu VARDAR-Lokman ZOR-Ruşen ERGÜN...................

HAYAL DERGİSİ yazışma adresi:

Page 871: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Konur 2 Sokak No:59/4Kızılay/ ANKARA

Tel: 0 312 417 47 09Belgeç: 0 312 417 37 94e-posta: [email protected]

Naime Erlaçin

Page 872: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

HAYAL Kültür-Sanat-Edebiyat Dergisi - 18. Sayı - DUYURU

Edebiyatsever dostlarımızın dikkatine!Hayal Dergisi'nin 18. Sayısı Yaysat Bayilerine ulaşmıştır.

İçerik:

3 Ahmet Say - Müzik ve Politika8 Arif Damar - Kara Karanlıklar (şiir)9 Hilmi Yavuz - Bir Soru Bir Görüş10 Özkan Mert - Tayland Şiirleri (şiir)14 SöyleşiYorum - Nilay Özer, Ilgım Veryeri17 Afşar Timuçin -Yitirilmiş Çocuklar (şiir)18 Ertan Mısırlı - Mucize Tozların Şairi Engin Turgut Mahcup Ruhlarımıza Dokunuyor22 Ahmet İnam - Cemal Abim, Cemal Abim (şiir)23 Emin Akdamar - Geri Dönülmez (şiir)

Dosya: “Şiir ve Siyaset”

25-Hulusi Geçgel - Türk Siyasal Yaşamında Tanzimat Dönemi Sanatçılarının Rolü-Mehmet Can Doğan - Bir Siyaset Yeri Olarak Şiir-Cihan Oğuz - Kıyameti Sırtlamak-Aydın Şimşek - Politik Bakımdan Yararlı Olanlarla Estetik Bakımdan Yararlı Olanlar-Emrah Pelvanoğlu - Siyaseten-Naime Erlaçin - Garp Cephesi-Ahmet Turan Kul - Siyaset ve Şiir-Saadet Karaköse - Divan Şairinin Söz Söyleme Siyaseti, Eleştiri Üslubu-Mustafa İbakorkmaz - Şair ve Politika

51 Erkan Kara - Yaradan (şiir)52 Ömer Serdar - Dibi Tutmuş An (şiir)54 Mehmet Aydınkal - Sinemada Anlam Yaratma55 Nilay Özer - Altıdan Geriye Sayılan Nefes: 'Dün Kendimin Önünden Geçtim'de Kurguve Yapı Üzerine59 Nice Damar - Siyu Şarkıları (çeviri şiir)60 Yelda Karataş - Hüzün (şiir)61 Berdar Doğan - Boşluk 1 (şiir)62 Alphan Akgül - Nizar Kabbani, Yahya Kemal ve Orhan Veli Şiirlerinde Kadın veGündelik Dil69 Esra Balaban – Sadeleştirme Töreni (şiir)70 Kemal Gündüzalp – Düş Ötesi Bir Sevgi (öykü)76 Asım Yapıcı – Bir Şair ve Bir Kitap / Reşide Sarıkavak80 Sanat Dünyasından

Yönetim ve yazışma adresi:

Konur 2 Sok. No: 59/4Kızılay / ANKARATel: 0 312 417 47 09Belgeç: 0 312 417 37 94

www.hayalyayinlari.com

Page 873: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

[email protected][email protected][email protected]

Naime Erlaçin

Page 874: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

HAYAL Kültür-Sanat-Edebiyat Dergisi - 19.Sayı - DUYURU

DUYURU:

Üç aylık süreli yayın, HAYAL Kültür-Sanat-Edebiyat Dergisi, 19. Sayısı ile YaysatBayilerinde:

İÇİNDEKİLER:

3 Emin Akdamar – “Güz” (şiir)4 Ataol Behramoğlu - Bir Soru Bir Görüş5 Şükrü Erbaş – “Unutma Defteri”6 SöyleşiYorum - küçük İskender (Söyleşi: Özgen Kılıçarslan)9 küçük İskender – “can çekişen” (şiir)10 Mario Levi - 'İstanbul Hayatım', (Yazarın üzerinde çalışmakta olduğu sonromanından bir bölüm)

11 DOSYA: Şiir ve Erotizm — Ahmet İnam — Veysel Çolak — Mahmut Temizyürek — Hulusi Geçgel — Mehmet Aydınkal — Afşar Timuçin

32 Günseli İnal – “Megaron” (şiir)33 Güngör Tekçe – “Oluş” (şiir)34 Özkan Mert – “40.5 Derste Şiir”38 Ertan Mısırlı – “Dağlarca Üzerine Karşılıksız Soru Denemeleri”44 Emel Güz – “huzursuzkadın” (şiir)45 Reha Yünlüel – “Bahçe” (şiir)46 Lokman Zor – “Sızı” (öykü)49 Naime Erlaçin – “Batı Bosna’da Ölmedi! ” (Lübnan Dosyası ve Türkiye)55 Nice Damar, Carl Sandburg – “Bronz Heykeller” (çeviri şiir)

56 'DERGİ BELGELİĞİ' — Nedret Gürcan – “Şairler Yaprağı”, dergicilik öyküsü.(Ahmet Arif, Cemal Süreya, Attila İlhan, Aziz Nesin, İlhan Berk, Fakir Baykurt, AhmetOktay… Daha önce yayımlanmamış mektupları ile…)

84 Mustafa Fırat – “Bahçeye Çıkmak ve Halleri” (Salih Mercanoğlu’nun yeni kitabı‘Bahçeye Çıkmak’ üzerine…)86 Ömer Turan – “Miasma” (şiir)87 Mustafa Ergin Kılıç – “Can Simidi” (şiir)88 Nihat Boydaş – “Cumhuriyetin 83.Yılında Sanat”90 İsmail Örnek – “Eriwa’ya Mektuplar IV, V”93 Mehmet Oğuz – “Kuş Kafesi” (şiir)94 İbrahim Topaz – Berna Olgaç ile “Ben-Siz ve Öteki” Adlı Kitabı Üzerine Söyleşi95 Müesser Yeniay – “Yapayanlış” (şiir)96 Sanat Dünyasından

İletişim:[email protected]

Page 875: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

[email protected]@[email protected]

Konur 2 Sok. No: 59/4, Kızılay – AnkaraTel: 0 312 417 47 09, Belgeç: 0 312 417 37 94

(10 Ekim 2006)

Naime Erlaçin

Page 876: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

HAYAL Kültür-Sanat-Edebiyat Dergisi - 20.Sayı - DUYURU

HAYAL Kültür - Sanat - Edebiyat Dergisi 20.Sayı - Duyuru!

Üç aylık süreli yayın, HAYAL Kültür –Sanat – Edebiyat Dergisi 20. sayısı ile Yaysat A.Ş.bayilerinde…

İÇİNDEKİLER:

3. İlhan Berk - Bir Soru Bir Görüş4. Arif Damar - Şiir6. Söyleşi/Yorum - Mehmet Eroğlu10. Nilay Özer – Ölümsüz Muamma

12. DOSYA – Şiir ve Mitoloji:

-Aydın Afacan-Baki Ayhan T.-Ahmet Say-Mehmet Aydınkal-Kemal Çubuk-Mehmet Oğuz

32. Eray Canberk – Çeviri Şiir33. Afşar Timuçin – Şiir34. Ahmet İnam – Bir Izdırabın Anatomisinde Yücel Kayıran Şiiri39. Hilmi Haşal – Çıkmazdaki Zaman ve Yücel Kayıran’ın Şiiri44. Mahmut Temizyürek – Şiir45. Orhan Göksel – Şiir

46. Cemal Süreya’yı Andık:

-Zuhal Tekkanat - Söyleşi-Ertan Mısırlı-Mehmet Can Doğan

62. Özkan Mert – 40.5 Derste Şiir (2. Bölüm)65. Alper Gencel – Şiir

66. Muzaffer Buyrukçu Dosyası:

-Vecihi Timuroğlu-Hüseyin Atabaş-Burhan Günel

74. Naime Erlaçin – Şiir75. Nice Damar – Çeviri Şiir

76. DERGİ BELGELİĞİ: Özel Dosya:

-Muzaffer İlhan Erdost – “Pazar Postası”

85. Altay Öktem – Salih Bolat Şiiri ve Kanıt’lanmış Poetika

Page 877: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

88. Lokman Zor – Mübadil (Öykü)90. Banu Savaş – Şiir91. Murat Yolyapan – Şiir92. Alphan Akgül – Eleştiri ve Dünyevilik96. Sanat Dünyasından Haberler

İletişim:[email protected][email protected]@[email protected]

Konur 2 Sok. No: 59/4, Kızılay – AnkaraTel: 0 312 417 47 09, Belgeç: 0 312 417 37 94

(13 Ocak 2007)

Naime Erlaçin

Page 878: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

HAYAL Kültür-Sanat-Edebiyat Dergisi – 30. Sayı - DUYURU

Üç aylık süreli yayın HAYAL Dergisi – 30.. Sayı bayilerde...

İÇERİK:

Bir Soru Bir Görüş - Vedat TürkaliHüseyin Alemdar - Şiir

SöyleşiYorum - Nedim Gürsel – Özcan Karabulut

Gültekin Emre - ŞiirAltay Öktem - Şiir

DOSYA: Şiir ve Şair Duruşu

Doğan HızlanMustafa Şerif OnaranAfşar TimuçinAhmet İnamGültekin EmreMahmut TemizyürekŞerif AktaşAyten MutluMehmet Can DoğanCelal FedaiNaime ErlaçinRafhet CandanKemal ÇubukSerkan PınarcıOkurlara Sorduk

Hüseyin Yurttaş - Şiir

Kemal Gündüzalp - Cumhuriyet Sonrası Öyküde Kırılma Direnişleri-1

Ali Timuçin - ŞiirAhmet Ada - Şiir

Aydın Afacan - Siyah Bir Aynada ‘Bakışan’ Sözcükler: Hayal ve LaleÜmit Gezgin - Bedri Baykam’ı ve Sanatını Anlamak

Ersan Erçelik - Şiir

Nilsen Gökçen - ÖyküSherwood Anderson: Amerikan Öykücülüğünde Bir Dönüm NoktasıNilsen Gökçen - Çev. ÖyküKoruda Ölüm: Sherwood Anderson

Mehmet Hameş - Şiir

Savaş Demirtan - Toprak Kovgunluğu muDüş Kovgunluğu mu?

Page 879: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Tuğrul Ediz - ŞiirHilal Karaaydın - Şiir

Sedat Erden - Tuhaf Bir Öykü veya Bir Garip KarıncaGökben Derviş - Şiir

DERGİ BELGELİĞİ: “OLUŞUM”

Metin Elal – Edebiyatı ve Sanatı Dert Edinen Bir Dergi: “Oluşum”Nisa Kadıbeşegil - Özgen Kılıçarslan: Söyleşi (“Oluşum”)Özcan Yalım – “Oluşum”dan Birkaç Anı

Şenol Bezci - Çokkare

30. Sayı ressamı - Bedri BAYKAM

(8 Temmuz 2009)

Naime Erlaçin

Page 880: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

HAYAL Kültür-Sanat-Edebiyat Dergisi, 21.Sayı - DUYURU

Üç aylık süreli yayın HAYAL Kültür-Sanat-Edebiyat Dergisi, 21.Sayı,Yaysat Bayilerinde…

İçerik:

3 Gülten Akın - Bir Soru Bir Görüş4 Gülten Akın - Şiir5 Haydar Ergülen - Şiir6 SöyleşiYorum - Abdülkadir Budak15 Abdülkadir Budak - Şiir16 Altay Öktem - Şiir17 Salih Bolat – “Şiir ve Düşünce İlişkisi”20 'Andüşüm'den 'Renkdüşüm'e (Ali Herischi)

22 Dosya: Şiir ve Görsellik:

- Ülkenur Kaynar -Umut Balcı- Nilay Özer- Baki Ayhan T.- Yaşar Bedri- Naime Erlaçin- Hulusi Geçgel

46 Vecihi Timuroğlu – Şiir47 Arife Kalender – Şiir48 A.Ertan Mısırlı – “Asıl Küreklere, Asıl Haydar! ”51 Hakan İşcen – Öykü55 Eray Canberk – Çeviri Şiir56 Özkan Mert – “40,5 Derste Şiir”…devamı58 Ersan Erçelik – “Özkan Mert’in ‘Gelincikya’sında Poetik Duruş;…………………….Aşk Açılımları ve Okuma Şöleni”65 Hakan Sürsal – Şiir

66 Dergi Belgeliği – “Papirüs”

- Ali Püsküllüoğlu- Ülkü Tamer- Mehmet H.Doğan- Zuhal Tekkanat

81 Sevil Avşar – Şiir82 Erol Özyiğit – Şiir83 Cihat Duman - Şiir

84 Ahmet Günbaş - “Rüzgârda Saklı” Kalan87 Ömer Üner – Şiir88 Hüseyin Atabaş – Cumhuriyetin Başkenti Ankara’da Sanat Devinimleri”96 Sanat Dünyasından

İletişim:[email protected]

Page 881: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

[email protected]@[email protected]

Konur 2 Sokak, No: 59/4Kızılay / ANKARATel: 0 312 417 47 09Belgeç: 0 312 417 37 94

Naime Erlaçin

Page 882: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

HAYAL Kültür-Sanat-Edebiyat Dergisi, 22.Sayı - DUYURU

Üç aylık süreli yayın HAYAL Dergisi, 22. Sayı Yaysat bayilerinde...

İçerik:

2 Veysel Çolak - Bir Şair Bir Görüş4 Fazıl Hüsnü Dağlarca ile Söyleşi10 Arif Damar – Şiir (“Ahmet Tuna”)11 Kemal Özer - 'Söyleşiyorum'16 Kemal Özer – Şiir (“Baş Ucunda”)17 Aydın Afacan – Şiir (“Semiramis”)18 Abdülkadir Budak – “Rüya Saati”ni Kuran Bir Çocuk”

Dosya: Şiir ve Rakı

21 Arif Damar – “Rakı ve Şiir”22 Ahmet İnam – “Şiirakı”24 Metin Cengiz – “Alkol ve Şiir”27 Aydın Şimşek – “Edebiyatçılar İçin Dengeli Demlenme Üzerine İzsürümler”30 Hulusi Geçgel - “Şiirimizde İçki ve İşret Üzerine”34 Ömer Üner – Şiir (“Caz, Edip Cansever ve Bir Alkoliğin Güncesi”)35 Kemal Çubuk – “İyiden Sonra, Kötüden Önce”39 Tarık Dursun K. – “İşte Hayat…’Mehtaplı Bir Gece Onu’…”

40 M. Sadık Aslankara – “Kemal Bekir’in Öykücülüğü”43 Ertan Yılmaz – Şiir (“Sonra”)44 Ahmet Ada – “Türkçeyle Şiir Yazmak”46 Ertan Mısırlı – Günseli İnal: “Ürkek Serçe”50 Özkan Mert – “40,5 Derste Şiir”52 Eray Canberk – Çeviri Şiir (“Denizin Karşısında”: J.Jouanard)53 Rafhet Candan – Şiir (“Alil”)54 Mehmet Aydınkal – “Takva Neyi Anlat(m) ıyor? ”58 Betül Tarıman – Şiir (“Sayıların Niyeti”)60 Naime Erlaçin – “Tutunmak ve Caymak Üzerine Sorular”63 Hakan İşcen – Şiir (“Dantelâlı Uykular”)64 Burhan Günel – “Ressam Söbütay Özer’in Ardından”67 Nice Damar – Çeviri Şiir (“Ölü Bir Adamın Şarkısı”: Yaqui, Kızılderili Şiiri)

Dergi Belgeliği: Yusufçuk

69 Ali Püsküllüoğlu (Söyleşi: Özgen Kılıçarslan)76 Özcan Yalım – “Yusufçuk Günleri”

88 Müesser Yeniay – Şiir (“Gül Gürültüsü”)89 Murat Yolyapan – Şiir (“Rahip Savaşçılar”)

Öykü:

90 Mehmet Oğuz – “Öç Odası”96 Sanat Dünyasından

İletişim:[email protected]

Page 883: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

[email protected]@[email protected]

Konur 2 Sokak, No: 59/4Kızılay / ANKARATel: 0 312 417 47 09, Belgeç: 0 312 417 37 94

(19 Temmuz 2007)

Naime Erlaçin

Page 884: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

HAYAL Kültür-Sanat-Edebiyat Dergisi, 23. Sayı - DUYURU

Üç aylık süreli yayın HAYAL Dergisi - 23. Sayı, Ekim ayı başından beri Yaysatbayilerinde...

İÇERİK:3. Sanat Dünyasından4. Haydar Ergülen – “Bir Soru Bir Görüş”6. küçük İskender - Şiir7. SöyleşiYorum - Arif DAMAR (Nilay Özer)12. Aydın Afacan - Şiir13. Veysel Çolak - “Şair, Şiir,Tanrı”16. Ayten Mutlu – “Şiir Neyi Söyler”18. Baki Ayhan T. - Şiir19. Mehmet Can Doğan - Şiir20. A. Ertan Mısırlı - Şiir

DOSYA: Şiir ve Zekâ22. Afşar Timuçin, 25. Ahmet İnam, 27. Ahmet Günbaş, 32. Mahmut Temizyürek, 39.Özkan Mert, 41. Ahmet Ada, 44. Naime Erlaçin, 47. Rafhet Candan, 49. MehmetAydınkal, 52. Kemal Çubuk.

55. Ertan Yılmaz - Şiir56. Burhan Günel – “Demet Karayazıcı’nın Resim Dünyası”60. Serkan Engin – Şiir61. Hulusi Geçgel – “Şiirde Modern ve Modernizm Üzerine”64. Mehmet Atilla – “Romanlarıyla Tarık Dursun K.”67. Sedat Kısa – Şiir68. Söyleşi – Muazzez İlmiye Çığ (Yasemin Arpa)72. Ali Timuçin – Şiir

DERGİ BELGELİĞİ: “Kaynak Dergisi”74. Söyleşi – Turhan Dökmeci (Özgen Kılıçarslan)84. Ülkenur Kaynar – “Türk-Alman Edebiyatı” (Çeviri)87. Mehmet Oğuz – Şiir88. H.Tuğrul Atasoy – Şiir89. Bahar Yıldırım – “Baki Ayhan T.’nin Poetikası ve Şiir Kitapları”95. Cihat Duman – “Şiir Okuma Denemesi”

İLETİŞİM:[email protected][email protected]@hayalyayinlari.comwww.hayalyayinlari.com

Konur 2 Sokak, No: 59/4Kızılay / ANKARATel: 0 312 417 47 09, Belgeç: 0 312 417 37 94

Naime Erlaçin

Page 885: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

HAYAL Kültür-Sanat-Edebiyat Dergisi, 31. Sayı - DUYURU

HAYAL DERGİSİ 31. Sayı Bayilerde…(Ekim-Kasım-Aralık 2009 sayısı)

İçerik:

Bir Soru Bir Görüş - Özdemir İnce

Özkan Mert - Şiir

Söyleşiyorum: Cevat Çapan - Gonca Özmen

küçük İskender - ŞiirBetül Tarıman - Şiir

DOSYA: Şiir ve DinAhmet İnamGültekin EmreVeysel ÇolakMustafa DurakMehmet Can DoğanMetin CengizCelâl FedaiRafhet CandanKemal Çubuk

Hüseyin Alemdar - Şiir

Kemal Özer'i Andık:Afşar TimuçinÖzgen KılıçarslanVeysel ÇolakTuncer Uçarol

Hüseyin Avni Cinozoğlu - Şiir

Erhan Karaesmen:Tutku Taşa ve Madene Yönelince

Leyla Ruhan Okyay - Öykü - Kuş Kadın

Ayşegül Tercan - Şiir

Kemal Gündüzalp - Cumhuriyet Sonrası Öyküde Kırılma Dönemleri II

Erbil Çare - Şiir

Aysu Erden - Türk Edebiyatında Kadın Yazarlar I

Sedat Eriş - Şiir

Naime Erlaçin - Göğe Açılan Hiç Kapıları

Page 886: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Halil Genç - Öykü - Kördüğüm

Duygu Ergun - ŞiirGökben Derviş - Şiir

Konur Ertop - Ataç'ın Yazılarında Kezban, Ayşe...

Dergi Belgeliği: Yeni Edebiyat DergisiDoğan HızlanHilmi Yavuz

Şenol Bezci - Çokkare

Sayının Görsel Sanatçısı: Filinta Önal

(11 Ekim 2009)

Naime Erlaçin

Page 887: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

HAYAL Kültür-Sanat-Edebiyat Dergisi, 32. Sayı - DUYURU

HAYAL Dergisi 32. Sayı (Ocak-Şubat-Mart 2010) – İçerik:

BİR SORU BİR GÖRÜŞ - Deniz Kavukçuoğlu

ÇİÇEKLİ ANILAR - Arif Keskiner

Şiir - Sina Akyol

SÖYLEŞİYORUM - Sina Akyol, Nazmi Cihan Beken

Şiir - Süreyya Berfe

DOSYA: Şiir, Şair ve Toprağı

- Afşar Timuçin- Ahmet İnam- Tekin Gönenç- Veysel Çolak- Tuncer Uçarol- Naime Erlaçin- Kemal Çubuk

Şiir - Veysel ÇolakŞiir - Nilay ÖzerŞiir - Arife Kalender

Nezihe Meriç'in Öykücülüğünü konuştuk:- Feridun Andaç- Semih Gümüş- Mario Levi- Vecihi Timuroğlu- A. Ömer Türkeş

Şiir - Nur SakaŞiir - Hakan SürsalAkbar Behkalam Resmi - Gültekin EmreŞiir - Engin Turgut

Cumhuriyet Sonrası Öyküde Kırılma Dönemi - Kemal Gündüzalp

Şiir - Mehmet HameşBaba Oğul Kapışması - Mustafa Ergin KılıçŞiir - Ahmet GünbaşŞiir - Tahir Musa CeylanŞiir - Necati Albayrak

Türk Edebiyatında Kadın Romancılar ve Kadın Öykü Yazarları (1923 -1955) - AysuErden

Şiir - Zafer Özgekağan,

Page 888: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Öykü - İlyas HalilDeneme - Aynur UluçŞiir - Cem Özaydın

Ve Hasta Adam Dostoyevski - Eyüp KarakuşÖykü - Nihan KayaDalgın Bir Kadının Mırıldandığı Şarkılar - A.Ertan MısırlıÖykü – Meray SakarÖykü – Okan Alay

DERGİ BELGELİĞİ: “Militan” Dergisi- Ataol Behramoğlu- Nihat Behram

Çokkare: Senol Bezci

Sayının Ressamı: Akbar Behkalam

(12 Ocak 2010)

Naime Erlaçin

Page 889: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

HAYAL Kültür-Sanat-Edebiyat Dergisi, 33. Sayı - DUYURU

HAYAL DERGİSİ - 33. sayı çıktı.

İÇERİK:

Bir Soru Bir Görüş – Adnan BinyazarÇiçekli Anılar – Arif KeskinerVeysel Çolak – ŞiirSöyleşiyorum: Veysel Çolak – Hülya Deniz ÜnalGültekin Emre – Şiir

DOSYA: Şiir, Şair, Vicdan (Ahmet İnam, Hüseyin Alemdar – Şiir, Baki Ayhan T.,Mustafa Köz, Aydın Şimşek, Asım Yapıcı, Kemal Çubuk)

Magnus William Olsson – Şiir (Çeviri: Özkan Mert)Konur Ertop – Abdülhak Şinasi Hisar’ın Eski Şiirden Seçmeleri, Ataç’ın Bunlarla İlgiliDeğerlendirmeleri…Sina Akyol – Deniz ve ŞiirSina Akyol – ŞiirHüseyin Yurttaş – ŞiirTuncer Uçarol – Yüzü Yarınlara Dönük Edebiyatçımız: Demirtaş CeyhunÖzgür Balaban – ŞiirAhmet Ada – ŞiirAhmet Günbaş – Dinçer Sezgin’i AnlatmakDuygu Ergun – ŞiirAysu Erden – Türk Edebiyatını Etkileyen Kadın Öykü ve Romancıları (1960 – 1980)Fügen Kıvılcımer – ŞiirÇağdaş Çetinkaya – ŞiirKemal Gündüzalp – 2009’da Öykü, Herkesin Bir Öyküsü Var! ..A. Ertan Mısırlı – ‘Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü’, Behçet Necatigil’e Bayram Ziyaretive ‘Teyel’Ertuğrul Özüaydın – ŞiirErbil Çare – ŞiirNihan Kaya – ÖyküUluer Aydoğdu – Tuvalin Göğüne Gönderilmiş Hava-i Renklerin Aydınlattığı Bir Ömür:Bedri KarayağmurlarJacques Prévert – ŞiirSedat Erden – ÖyküMuhsin Boz – Öykü

Dergi Belgeliği: Yordam Dergisi (Söyleşi: Haluk Aker – Özgen Kılıçarslan, Ahmet İnam,Hüseyin Peker, Gün Zileli, Bilgin Adalı, Mehmet Can Doğan)

Şenol Bezci - ÇokkareSayının Ressamı - Bedri Karayağmurlar

Naime Erlaçin

Page 890: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

HAYAL Kültür - Sanat - Edebiyat Dergisi 29. Sayı - DUYURU

Üç aylık süreli yayın HAYAL Dergisi - 29. Sayı bayilerde....

İÇERİK:

Bir Soru Bir Görüş - Ebubekir EroğluEbubekir Eroğlu (şiir) - Pastırma Güneşi

DOSYA: Şiirdeki Kadınlar - Erkekler

Mustafa Şerif Onaran - Şiirin KadınlarıÖzcan Karabulut - Kadın, Aşk ve EdebiyatAdnan Binyazar - Külebi'nin KadınlarıAhmet İnam - Oktay Rifat'ın Oturan Kadın'ıAfşar Timuçin - Charles Baudelaire'in AşklarıVeysel Çolak - Nâzım Hikmet, Aşk Özneleri, Kadınlar!Sezai Sarıoğlu - Can'da Peşrev Olmaz Ne Çıkarsa Kadın...Işık Kansu - Ceyhun Atıf Kansu Şiirinde KadınMehmet Can Doğan - Cemal Süreya'nın Şiirinde Kadının Birkaç Hali ya da...Bâki Ayhan T. - Turgut Uyar'ın Şiirindeki Kadın FigürüAhmet Günbaş - Attilâ İlhan Şiirinde KadınHulusi Geçgel - Ece Ayhan'ın Şiirinde Kadın ve CinsellikMehmet Aydınkal - Orhan Veli'nin Şiirinde KadınA. Ertan Mısırlı - İlhan Berk'in Kadınları Sıkıntılıydı!Kemal Çubuk - Kadının Varoluşundan Metnin Varoluşuna (Edip Cansever)Pınar Aka - Divan Şirinde Kadın İmgesi

Kadın Şairlerin Kendi Dillerinden Şiirlerindeki Erkek Simgesi:

Arife Kalender - Arife Kalender Şiirindeki Erkek SimgesiBetül Tarıman - Eskitilmiş Bir Kimliktir Her BabaEren Aysan - Eren Aysan Şiirindeki ErkeklerNilay Özer - Kıskandığım şu ki Leyla ve Leylak Dünya Ben Olmasam da Yaratılırdı

Özkan Mert (şiir) - Sobeee!Gültekin Emre - Cemil Eren'in Kanadı Kırık MartısıKemal Özer - Gülşah Özer (çeviri şiir) - Sylvia Paskin: SessizlikTarık Günersel - Nano Öyküler

Söyleşiyorum:Mustafa Ergin Kılıç - Selami Karabulut

Nilay Özer (şiir) - Buldum Ölenlerin Gözlüklerinden Bir DağNeriman Calap (şiir) - Bir Deniz Bir DenizeNaime Erlaçin (şiir) - UnutulanTahir Abacı - Mehmet H. Doğan ve 'Adam'ın Biri Hakkında

Şairlerimize Sorduk: Tartışma - Ortaklaşa Düşünme:

Abdülkadir Budak - Arife KalenderAydın Afacan - Aydın Şimşek

Page 891: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Ayten Mutlu - Baki Ayhan T.Celâl Fedai - Fuat ÇiftçiGonca Özmen - Gültekin EmreKemal Özer - Naime ErlaçinVeysel Çolak - Sina Akyol

Hakan Sürsal (şiir) - ŞekerDuygu Ergun (şiir) - Yeni DünyaÇiğdem Sezer - Aklın Öte Yakası 'Sol Kapak Takımında Çatlaklar' daHayali Bir GezintiMehmet Oğuz (şiir) - Mumu BilirsinizRafhet Candan (şiir) - Zencefil HaberciEngin Berk (şiir) - Anday

Dergi Belgeliği: 'a' ve 'Yeni a' Dergileri:

Hilmi Yavuz - 'a' Dergisi: AnılarAdnan Özyalçıner - A'dan Z'ye 'Yeni a'Doğan Hızlan - a Dergisi: Bir Tasfiye Değil Tavsiye HareketiydiKemal Özer - a Dergisi ve Yeni a Dergisi'ne Bugünden Bakınca...

Onur Aslan (şiir) - Şiişt!Çokkare - Şenol BezciSayının Resamı: Cemil EREN

Naime Erlaçin

Page 892: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Hayaletler

birileri dolanıyor ortalıktakimini görür gözkimini….

işte öyle!

öyküler dinler dururumyalandolangerçek

her neyse!

membaınız nedirsöylesenizenerde gizlenirsiniznasıl bir şeydirrumuzlara sığınmak

hikayecinin de bir sabrı varisminiz nedircisminizülkenizden vazgeçtimneye benzersiniz

ne?

Pizza kulesi neden eğri kiya düşecek olursa! ! ! ...

(11 Mart 2004)

Not: Yukarıdaki dizelerin, rumuz veya mahlas kullanan şairlerle bir ilgisi yoktur. Banayöneltilen bazı sorulardan sonra bu açıklamayı yapmayı gerekli buldum. Pek çok kişibana Antoloji Mesajlar Sevisi kanalıyla ulaşmakta ve gerçek isim belirtmedikleritakdirde ise yanıt alamamaktan şikayet etmekte veya farklı rumuzlarla yeniden,yeniden denemektedirler. Yazma teknikleri ve üsluplarından hemen anlaşılıyor zaten.Her şeye rağmen önemli ve makul bir gerekçeleri varsa eğer, yine de cevaplamayagayret ediyorum. Ama vaktimin saçma sapan oyunlarla ziyan edilmesine karşı verdiğimdoğal bir tepkidir bu...'Pizza Kulesi' ise düzenin kendisidir....Saygılarımla...(13 Mart 2003)

Naime Erlaçin

Page 893: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Hayırlara Vesile

acıklı bir filmden çıkmış bir duyguylauyandım sabahın beşinde

tuhaftı gördüğüm düşlerkimse bilmiyordu neler olup bittiğiniyalnızca biri vardıbir eski dostoyun kuranbirileri dahaoyun kurduğunu sanan

çok kalabalıktı kastgeldiler gittiler durmadan

en çok da aşka benzer bir duyguyla avunankörpecikler ağlıyordukimisi mutsuzintihar sendromu ile sarsılankimisi yalnızca oyun arayan

gülümsüyordum sabahın beşindeacıklı o filmden artakalan duyguyla yüreğimdeışık süzülürken penceremdengeri dönüyordum salonaah aşk! büyük tutkuları bile çekiyorsunmil gibi hikayecinin gözlerinden

belim ağrıyoryağmur geliyorduyoksa sırtımda çöreklenen bir insanlık acısı mıydı

“hayırlara vesile olsun” dedimgecenin incelen bir saatinden…

(2 Nisan 2004)

Naime Erlaçin

Page 894: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Hemera

yanar dönerdöner yanar da gün ışığındainsanlığa sığınır yine insan

aydınlığın bekçisiydinkundaklandın vardiyasız akşamlardaağlayarak bağışladınbağışlandın ağulu akrepler koynunda

ne mutlu sana!

ardında işaret bırakıyorsunmavilik akıyor kanatlarındanazat ediliyor köleliğimumduğun denizin dalgalarında

dövüldükçe inceliyor Hemerainceldikçe güzelleşiyor insan

gonca bir gün açıyorışık müjdecisi “sen” vaktikayboluyor orda “ben”belletiyor yaşam hünerle lanetin içindeki salt insanlıktır fırtına estirir varlığındatakdis ederken yaratılışıyokluğun reddini kutsayan

ve nehirler ah! onlar umuttur

umudun nehri sen, yorgun titreyiş ey!bir seher vakti bu yüzdenışıkta bilenir gecenin kardeşikanat çırpılır yeryüzüne bininci kez ra evindeninsana sığınır yine insan

artık biliyorum Hemera'üstü kalmasın' geceningitmeler değildönüşlerde saklıymış gizler

ne mutlu bana!

………

(*) Hemera: Gecenin kardeşi gündüz.

(9 Eylül 2004)

Naime Erlaçin

Page 895: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Her yer Aynı!

kalk gidelimgidelim ezik yüreğimkısıldı hayallerköşe başında köpek leşleribedenler güya canlı

bir yer olmalıbir yer olmalı mutlaka her yerden farklı

boynumdaki ilmek sıkıyor benigündüze karıştı gecetenim dağlanıyor

bu ne bu!

bir yer olmalıdağ mıdeniz mikelebeğin kanadı mı

ne önemi var adresinher yer aynıkestim başımı!

(11 Mart 2004)

Naime Erlaçin

Page 896: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

HİLAL LÜLE - Duyuru! ....

Bugün şiir ve edebiyat gönüllüsü ve yaşam savaşçısı bir dostumu kaybettiğimiöğrendim. Antoloji.com’da, başta sağlığında O’ndan desteğini esirgemeyen Sn. CengizEkrem Teymur olmak üzere, O’nu gönülden seven pek çok kişinin olduğunu biliyorum.Duyanlar duymuştur mutlaka. Ama henüz habersiz olanlar için bu duyuruyu yapmayıbir görev bildim. HİLAL LÜLE’yi yitirdik dostlar. Başımız sağ olsun....Aksiseda.com’da kendimi hiçbir zaman bir misafir addetmediğim için şimdiye dek konukdefterine yazmamıştım. Bugün ilk kez olarak aşağıdaki yazıyı ekliyorum o bölüme….Vaktinizi fazla almayacağım zira Hilal Lüle’nin 5 numaralı “yazar”ı, 65 numaralı “şair”ive dostu olarak izninizle yasımı tutmak istiyorum….Saygıyla.((

“Aksiseda’nın misafir defterine böyle bir anda yazmak ne kadar acı yüklü, ağır birduygu, bilemezsiniz. Yalnızca sitenin yazarlarından biri değildim ben. Sevgili Hilal ile ilktanıştığımız günden beri, birbirimizi sevdik ve çok güvendik. Gün geldi birlikte çalıştık,sorunları paylaştık; onları çözmek için gayret sarf ettik. Aramızdaki yaş farkı hiçgörünmedi gözümüze. Kocaman, kırmızı harflerle yazdığı ve “Naime’ciğim” diyerekbaşlayan mesajlarını özlerdim hep. Kah üzgün, kah mutlu çalardı kapımı. Tümsorunlarına rağmen, dünyaya meydan okuyabilecek güçte, müthiş mücadeleci bir ruhasahipti. Aynı zamanda bir çiçek kadar narin, tutkulu, özverili ve sevgi dolu…Hilal kısa zamanda, hayatımda vazgeçilmez bir yer açtı kendisine. Ve Aksiseda tabiiki…O’nun gurur duyduğu ve övündüğü; belirli ilkeler çerçevesinde ayakta durması içinçırpındığı bir eserdi burası….

Benim için Hilal’in yokluğuna alışmak mümkün değil! ...Hayattan payına düşeninanılmaz zorlukları büyük bir cesaretle yüklenen bu kocaman yürekli genç hanımıunutmam imkansız bir şey. Kısacık yaşamında, içinden binlerce ders çıkartılabilecek birdestan yazıp bırakarak terk etti bizleri.Tahmin edemeyeceğin kadar üzgünüm Sevgili Hilal Lüle. Taşındığın yerde huzur ve nuriçinde yat çünkü sen bu alemde gereğinden fazla borç ödedin. Ben ise, gittiği yerekadar üzerime düşeni yapmayı sürdürecek; bebeğine bakmaya ve seni özlemeyedevam edeceğim…

Seni bütün kalbimle seviyorum gül yüzlü, güler yüzlü çocuk! ...”

Naime Erlaçin (www.aksiseda.com) - (2 Mayıs 2005)

HİLAL'den! ....(Eklenti - 4 Mayıs 2005)

'YENİLDİM

Gülmek için,Ağlamak için,Hatta nefes almak için;Kanımın son damlasına kadar savaştım,Ama yenildim.

Bu beklediğin andırGel al emanetiniKorkunun ecele faydası yok,Biliyorum.

Page 897: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Ama korkuyorum.Yinede karşı koymayacağım,Çünkü yorgunum.Bunca zamandır direniyorum,İşte pes ediyorum.'

Hilâl Lüle

http://www.sabanciuniv.edu.tr/bt/hilal.html (Hakkında)

http://www.aksiseda.com/home2.asp? id=3&yazar_id=1&yazar_adi=Hilâl%20Lüle(Yazıları)

http://www.aksiseda.com/home.asp? id=68 (Basında Hilal)

Naime Erlaçin

Page 898: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Hoşgeldin Bana

bir mektup alacaksın bugünyakamozlar bırakacağım gözbebeklerineyirmi dördü vurduğunda saatsıkıca sarılmalısın üşümelerime

unutmalıyızunutulması gerekenlericanımızı acıtsa da dikenlerbozkırda açan güller olmalıyız

çocuk kalan sevdanın milâdıdır buruhlarımız yürürken yeni yıla ağır adımlarlagoncalarda yaşatmalıyız aşkı' hoş geldin uçurum çiçeğim! 'demeliyim sanayeniden doğduğun için yaşama

kim miyim benben “sen”im

hoş geldin mutluluğummutlu yıllarımhoş geldin bana

(31 Aralık 2003)

Naime Erlaçin

Page 899: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Hükümsüz!

-can parçama

tez kaldırıyorum acıyı tedavüldenhükümsüzdür!

düşürmem mutsuzluğu dizelerimene de kuşkuyusahici bir sevgisadakatle geri döner çünkügittiği her menzilden

ağlayan şiirler yazılmaz hiçolsa olsa kendimi sokmuşumdursarı saatlerde akrep misalibet çığlıklarımı duyarsan bir günçiğ haykırışlarbil ki intihar komandolarına inatsalıvermişimdir kendimi bir yerden

ölüdür artık konuşan kişianla!bildiğin değil

koklarkenokşayıp severken seni yürek odalarımsaat başı uykusuzluklarımdasuya aç toprak gibi özlerken senigidemem ey!

görecelidirçölleri yeşertir bu hükümsüzlükböyle kalkar ayrılık tedavülden

bize acı ne ki!

(18 Şubat 2005)

Naime Erlaçin

Page 900: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Issız Göl

can çekişen balığınpullarında sürerdi yaşambir masalda konaklamıştık:kah dalgalanırdı sukah durgun akargülerdi gökyüzüağlardı çoğu zaman

denizaşırı bir hasret sinerdi tenimizekeskin kokusunu bırakarak dalgalarauzak-yakın fark etmezdi hiçhükmünü yaşardı duygular:yalnızdık

kıyıda bir kız çocuğudüşüncelitutmaz bilançolar çıkarıp durmadandöner dururdu zamanın girdabındasancıda büyüdüanlardıki kötürüm kalmıştır acıyı tanımayan

her 'merhaba'da vedalaşırdık denizleıssızlığa sığınırdım terk edilmiş bir krater gölündeebemkuşağına tutunurkapanırdım yalnızlığın göğsünecanlanırdı sonra deli kanımvene kaldıysa benden geriye

sevgiye çıkardı bütün yollarsormayın artık!nedendinasılne zaman

o beni mahşereben onu ebediyete kadar...

ne anlıyorsan 'o'dur yaşam!

(3 Haziran 2004)

Naime Erlaçin

Page 901: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Işıldak

hani derler yaherkesin bir topuğu var Aşil’densöylence ne denli gerçek bilinmezmasallar taşıdık sırtımızdasanki kambur!yitirildi sadelik ve varsıllık

vurulsa mıydık topuktanvurulduk mu yoksagülümsedi erk işlemez garip sinsicezayıflıktı susmasının nedeni ve yoksullukkorumadı korunmaya değmezialdanmadı topuğuna Aşil’in

bizbezirgan

hesabına düştük aşkın hesap bilmedenağır vaka idik defterdehayal göllerinde mayalar tuttuk

bir kez kırılınca aynane yapılabilirdi yazmaktan başka!

biz rüzgara tutsak fırıldakgaribandeniz fenerinde ışıldak!

(12 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 902: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

İçimdeki Çocuğu Arıyorum

yüreğimde bir çocuk vardı benimözenle gizlemiştim orayakorurdu canımı örselenmektenyaşamca hırpalanıp berelenmekten

belli ki yeni doğmuş taptazeydiyüzünde masum gülücüklerbakışları bayramlık giysileruzanırdı pamuk elleri bana doğruellerinde fesleğen kokusu olurdu

ürkerdi bazenkorkardıbedenime sarılırken titreyereksaf gözlerde ipeksi yaşlarlaürpererekyakardı yüreğimi derinden

kim gömdü o çocuğu boşluğave yokluğadönmemecesinekim çaldı onu bendenkim vurdu kahpe bir kurşunlakim gerdi benim ruhumutarih kadar eski bu çarmıha

biline ki içimdeki çocuğu arıyorumşairlerim aklınızda bulunsungiden çocuk değildir uyanıngiden biziz

benden söylemesihaberiniz olsun!

(04 Nisan 2003)

Naime Erlaçin

Page 903: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

İçimize Vuruyor Sıcak!

soluyor akasya düşlerağlayarak kuruyor ilk yaprak

hüzün kaynıyor kanımızdazifir akşamlarda geceye asılıyor tozlu hayalleracı bir rüzgar savruluyor potasında beyninçölleşiyor yaşam giderayak

yeniden sorguluyoruz hayatıgünahları bizde gizli gök kubbeninsıkı sahiplenin ateşinizi ey tanrılar!varoluş doğurganlığında taptaze bir diriliş isterizve kendimizde rehin kaldıkbunca köprüyü yıkarak

fidye ödenmeyecek!önce ölümsonra dirimçekilecek bu ip

kan asiyürek ahrazkanımız koyukanımız buziçimize vuruyor sıcak!

(24 Eylül 2003)

Naime Erlaçin

Page 904: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

İçinden Çıkılmaz Kentler

kimileri bir kenti ziyaret eder ara sırakimileri asla çıkamaz ordan“yazı, kışı, envai çeşit derdiyle gelsin” derne gelirse!

ölümsüzdür sevgi kimilerinde

acı da ayrılık gibiaşırılır dibi delik kovalardandayancını sevdalı bir çift gözden alankalbin tutkuya adanmış bakracına

bütün sokakları benim bu kentinkirli temiz bütün sokakları!

(13 Ağustos 2005)

Naime Erlaçin

Page 905: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

İHANET Nereye Düşer? ...

kimisi güç kuşanırkimisi düşkimi dişiliğinikimi erkekliği-at avrat silah- diyerek

ihanet nereye düşer pekisorulmaz cehennem zebanisindenademoğlu sabıkalıyken ihanetten!

biter sorgu sual aşk indiğindebeyazdan erguvana her bir dönüştegeç saat yokuşlarında suskunçığlıklar yükselir gülün dikenindensilah susarmengene sıkışıryalnızca tuzaklara düşülürdüşülür süngülenircesine

kara yele vurduğunda gecetutuşan kıyamettir artıksunturlu bir sevdadır yapışanve fışkıran yürek çeperlerindentanrının kutsal emaneti buazgındır yağmur bereketinden!

ihanet nereye düşer pekisorulmaz mahşerin dört atlısındanaşkın küheylanı yazılmamış kitapta

yoksa sadakatten mi sorulur?sorulur elbet!yürekliler gezegenindeancak yüreğin kuşanıldığı yerden!

ihanet mahşerin beşinci atlısı...

(02 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 906: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

İki Masa (Yorum)

Bölgemizdeki sorunlar yeterince ciddiydi zaten. Yıllardır kanayan Kıbrıs sorunsalı,Filistin-İsrail çıkmazı; topraklarımızda yuvalanan, dışarıdan beslenen dipsiz terör veburnumuzun dibinde göz göre göre desteklenen yapılanma hareketleri konusunda enufak bir ilerleme kaydedememişken; ayrıca dört bir yanımız ateşle çevriliyken başımızabir de Irak derdi sarıldı. Her zamanki gibi katlanmaya, yeniden kurulmakta olan dünyadengelere uyum sağlamaya çalıştık.

Üzülerek söylüyorum; bize dayatılan koşulları sorgusuz sualsiz kabullendik. Üsteliksusarak her şeyin yolunda gideceğini düşünen yöneticiler seçmiştik kendimize. Kapıkomşumuz İran tüm dünyaya tek başına kafa tutarken basit bir sınır ötesi harekâtınıdahi göze alamadık. “İcazet alma” anlayışıyla her geçen gün bölgedeki üstünlüğümüzübiraz daha yitiriyorduk. Ebu Garip, Guantanamo, Samarra, Felluce, Gazze ve dahaniceleri yanıyor, yıkılıyor, telef oluyordu. Ve biz susuyorduk…

Bu ülkenin aydınları, AB’ye alkış tutmaktan, kilitli kapılar önünde kendileriniaşağılatırken mazoşistçe bir haz duymaktan ve birilerine Nobel ödülü yollarını açmaktanbaşka ne işe yarıyor Allah aşkınıza!

Bir oyun kurallarına göre oynanır. Ancak oyuncu olmak kaydıyla! Oyun için bir de masaşart. Şu masayı adam gibi kuralım diyorum artık!

“Novus Ordo Seclorum” projesi (“yenidünya düzeni”) coğrafyamızda, bizimgeleceğimizi de hiçe sayarak, bildiği gibi at koşturuyor. Ve öyle görülüyor ki,koşturmaya da devam edecek. Dikkatinizi çekerim, sular bulanmadan önce 20dolarlarda seyreden petrol fiyatı 75 dolara fırladı ki batı ekonomisi bu kaynağa kan gibimuhtaç. Elbette alternatif çözümler üretebilir ve üretiyor da ama maliyeti düşürmek içinzamana ihtiyacı var.

Bu durumdan çıkan sonuçlar yalnızca piyasa ve kur dalgalanmaları olmayacaktır. İşin okısmı ülke ekonomisini biraz daha yaralayacak olan ikincil (seconder) etkilerdir. Tıpkıihracat - tarımsal ve sınaî üretim - turizm gibi servis sektörlerinin derinden sarsılması,işsizlik oranlarının yükselmesi, sürekli artacak olan sosyal rahatsızlıklar gibi… Ancakdaha da önemlisi, batı dünyası ve neo-con zihniyeti bu fiyat artışı karşısında kesin birsonuç almak isteyecek, bölgeyi yeniden şekillendirecektir. Dolayısıyla tüm coğrafyayıbütünüyle kontrol altına almaya çalışacaktır…

Manzara şimdilik böyle görünüyor. Bu demektir ki, bir başka masa daha kurulmuştur!Karar masası… Kader masası! O halde, okkanın altına gitmemek için, ne yapıp edip omasada da yerimizi almanın bir yolunu mutlaka bulmalıyız. Ve kendi gücümüzle!

Ödünç alınmış, icazetli bir kudretle hiçbir gelecek şekillendirilemez!

Güç dediğimiz olgu sadece özünden kaynaklanır. Kendimize dönmenin ve onu yenidenkeşfetmenin zamanıdır şimdi.

Aydın sorumluluğum böyle buyuruyor ey milletim!

(19 Temmuz 2006)

Naime Erlaçin

Page 907: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

İlk Taş!

şımartırövgünün fazlasıeleştiri hakyargılama yasakistihzanahak

ilk taşı atacağın gün çık ortaya

demedi demenush ile uslanmaya bak!

ölçüye vurursa hesapola ki diyorum hanikarışılmaz sözün adil tartısınadengeyi bulur terazi önünde sonunda

miyarı bozuksa kelamınhiç düşünmekaldır at!

(28 Mayıs 2004)

Naime Erlaçin

Page 908: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

İmza

kaderiydi rahmine sığınmak döllerken taze bir canve sürgit döllemek kendiniözgürlük arardı aşkın sesindeNuh tufanından beri bir ağaç gölgesindemevsimleri beklerdi sevginin nefesinde

adı: kadın!

dedi:-doğum kanıksanmış bir süreçsen 'bilinmezim'i çıkar ortayaçöz dolaşıklarımı ey sevgilisilbaştan dokukeşfet beni!

bırak yansın ellerimdağılsın saçlarımbir sonraki tufana dek sen okşatutuşsun tenim

bedenim aşka adansınyağsın üstüme göğün saltanatısilinmiş bir kayıt olmasın adımdar gelsin gönlüme sığıntılıkçöz beni!ki eksik doğurmasın kadınlığım

söz!ihtilal olacağım yüreğineanla benianlamla beniçünkü adım kadın!

imza:

“kadının”...

(6 Temmuz 2004)

Naime Erlaçin

Page 909: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

İnci

-Aşkı öğrenmek için sevmek; değerini bilmek içinse çok sevilmiş olmak gerekir. Gerçekbir aşkta asla kırgınlık, infial, sitem ve küskünlük olmaz. Rüzgâr tozuna karışıp gider buduygular. Geride yalnızca aşk kalır. - N.Erlaçin

kıyıdan kıyıya sürenalabora öncesive sonrasıgeminin omurgası eriyene deken değerliaşk tutuluyor halen

yosunun kararttığı koydatek bir inci tanesi büyüsebir istiridyede meselâadımı yazsalar üstüne

“aşk” deseler

yeter!

(5 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 910: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

İnsan Biriktiren

şu acayip tutkumdansanırım hiç söz etmedim sizeinsan biriktiririm ben!

olsaydı bir yolu eğerneler yapmazdım nelergüzellikler toplardım birer birerkiminden gönül gözü sadakatkiminden ince duygular alırdımkah akıl, kah güç, kah tatlı dilçoğu kez de güven veren sevgiler

olsaydı bir yolu eğerneler yapmazdım neler!

bakarsınız döner şansımkarılır hamur tutturulur da kıvamsevmeyi anlatırım bir güzelanlamayı ve anlaşmayı sessizceinsan gibi insancainsan suretinde

saklı tutuyorum umudubekliyorum biriktirirkenbir işim de bu:insan biriktiririm ben

(20 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 911: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

İNSAN VE KARMAŞA (Düz Yazı)

Duygu ve düşünceler her zaman durgun bir nehirde seyretmiyor ne yazık ki. Karmaşabizim içimizde, dışımızda, her yerde... Kimi zaman öyle bir kepçelenip karıştırılıyoruzki, kendimizi tanımakta güçlük çekiyoruz adeta. Zekâmız durumu kavramaya çalışırken,akıl isyan ediyor. Sezgiler yanılıyor, düşünce rotasından çıkıyor. Bilinçdışı bilinci istilâederken iplerin elimizden kurtulduğunu görüyor ve durumu yalnızca izlemeklekalıyoruz.

Sadece ukalâlar her etkeni denetim altında tuttuklarını iddia ederler. Mutlak denetimdiye bir şey yoktur. Olsaydı eğer, hayat monotonlaşmaz mıydı? En azından pek çokararengini yitirirdi. Karmaşaya yatkın olmak da bir tür meziyettir çünkü yaratıcılığınkaynağıdır o; aynı zamanda doğurganlığın ta kendisi ve sanatın süt annesi. Çözümkarmaşadan fayda çıkarmayı bilmekte yatar.

Son zamanlarda bir modadır gidiyor.'Ben seni seviyorum. Sen önce kendini, sonradünyayı sev. Elini sevgiye uzat, sana uzanan eli tut' falan feşmekan! Böyle şey olur muhiç? Ben neden dört yaşındaki çocuğa tecavüz edip öldüren; kurban keseceğim diye bircanlının ayaklarını vahşice doğrayan adamı sevmek zorunda olayım ki? Öncelikle aklım,sonra da değerlerim isyan eder böylesi bir saçmalığa. Alın size binlerce karmaşanedeninden bir tanesi.

Kafam karışıyor ve huzursuz oluyorsam eğer, ilkel bir tepki gösterir ve isyan ederim;sözgelimi kabalaşır, mesela adam dövmeye kalkışırım. Veya sorunu çözümleme yollarıararım. Bunları yapmamayı seçmişsem eğer, koyun gibi boynumu eğer, katlanır ve ozaman da karmaşadan uzak durmuş olurum. Bu son durumda yarar nedir peki?Kocaman bir 'sıfır' sadece. Öteki seçeneklerin hiç değilse 'eksi' ve 'artı'ları vardı.

Ne yapmalıyım o halde?

Ne 'kötü çocuk', ne 'uyumlu çocuk', ne de 'tepkisiz çocuk' uymadı bana diyorsanız eğer,huzursuzluğun kaynağı olan negatif enerjiyi olumluya çevirmeye ne dersiniz? Çatlatıntohumunuzu ve şarkınızı söylemeye başlayın derhal. Şiir mi yazıyorsunuz; resim miyapıyor veya fotoğraf mı çekmekten hoşlanıyorsunuz; bir yerlere protesto yazıları mıgönderiyorsunuz, elinizden ne geliyorsa onu yapmaya koyulun hemen. Her çözümyolunun toplumsal sorunlara yararı yoktur elbet ama sizin uğradığınız zararı asgariyeindirir. Üretmek en iyi ilaçtır bazı durumlarda.Ve belki bir gün ürettiklerinizin güzelliğibilincinize bilinç katar ve başkalarına da yararlı olmayı öğrenirsiniz. Böylece gönülgözünüz ve gönül kapılarınız açılır, ufkunuz genişler. At gözlüklerinden kurtulmuşolursunuz sonuçta…

Karmaşayı hafifseme, küçümseme, görmezden gelme ve alaycı bir tavır takınma ise sizidar koridorlara hapsedip bırakır sadece. O noktada manevra alanınızın küçüklüğü,sıkışmışlığınız görünmez olur artık gözünüze. Kaçışların en kolayıdır bu... Kaçanlargenellikle başkalarını aşağılamaktan kendilerini eleştirmeye vakit bulamazlar. Onlar engüçsüzlerdir daima. Kocaman bir evde uyku tulumunda büzülüp uyuyanlardır kaçanlar…

Sözlerim bir tür öğreti veya nasihat değil kuşkusuz. Ben kendi deneyimlerimianlatıyordum sizlere. “Siz” derken “ben” demek istiyordum aslında.

İnsan yanarak pişiyor dostlar. Musibetle yani…Sevin karmaşayı ne olur.

Biraz ateşten zarar gelmez!

Page 912: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

(15 Mayıs 2003) - 'Gençler İçin Denemeler' dosyasından...

Naime Erlaçin

Page 913: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

İnsanız Biz!

ilk ve son yolculuk busancılı köprüsünde düşlerinkutsanmakbir kıyıdan ötekineırmağın iki yakasında gizlice

ileriye bakıyorum“hiç” varötesi yok

var ile yok arasıtutunacak yeri kalmadı aklıninfazdan kararmış surlardaatlılar koşturuyorumterkten cezalı virane uğraklarda

nisyan ile doğdukbiliyoruz insanız biztohum gölgeye döl vermezkenhangi yazları sorarızkimden?

geçmişe dairbuz kesmiş bir tarihtenmasallar mı koşmalıyım şimdihızla eskitilmiş bir takvimden

(10 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 914: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

İSTANBUL TÜYAP HAYAL YAY. Fuar Etkinlikleri - İmza Günleri

Hayal Yayınları 27. İstanbul TÜYAP Kitap Fuarıİmza Günleri:

Özkan Mert01.11.2008 - Cumartesi 12.00

Hüseyin Avni Cinozoğlu01.11.2008 - Cumartesi 14.00

Arif Damar02.11.2008 - Pazar 14.00

Osman Günay03.11.2008 - Pazartesi 13.00

Feride Özmat04.11.2008 -Salı 13.00

Mehmet Can Doğan05.11.2008 - Çarşamba 18.00 (Söyleşiden sonra)

Afşar Timuçin06.11.2008 - Perşembe 15.00 (Söyleşiden sonra)

Duygu Ergun07.11.2008 - Cuma 13.00

Ahmet Duran08.11.2008 - Cumartesi 13.00

Naime Erlaçin08.11.2008 - Cumartesi 15.00

Reşide Sarıkavak09.11.2008 - Pazar 13.00

Mehmet Bardakçı09.11.2008 - Pazar 15.00

Rafhet Candan09.11.2008 - Pazar 16.00

Salon: 2Stand: 311 C

Hayal Yayınları 27. İstanbul Tüyap Kitap Fuarı Etkinlikleri

1. Türkiye’de Şiir DergiciliğiKonuşmacılar: Metin Celâl, Adnan Özer, Mehmet Can Doğan, Cenk Gündoğdu

Page 915: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Mehmet Can Doğan’ın; “Türkiye’de Şiir Dergileri-Şairler Mezarlığı” isimli son kitabı ilede ilgi olarak, eski ve günümüz şiir dergiciliği tartışılacak.

5 Kasım ÇarşambaSaat: 16: 45 - 17: 45Büyük Ada Salonu

2. Fesefeden EstetiğeKonuşmacı: Afşar Timuçin

6 Kasım PerşembeSaat: 14: 00 - 15: 00Heybeli Ada Salonu

3. Bir Destan Şairi Olarak Nâzım HikmetKonuşmacılar: Mustafa Şerif Onaran, Rüştü Asyalı

Yorumlu şiir söyleşisi şeklinde, Mustafa Şerif Onaran yönetiminde olan etkinlikte, RüştüAsyalı Nâzım Hikmet şiirleri yorumlayacak.

8 Kasım CumartesiSaat: 12: 00 - 12: 55Marmara Salonu

(27 Ekim 2008)

Naime Erlaçin

Page 916: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

İstiridye

neye yarar inciinsana bırakılanbir hayal olmaktan başka

nasıl da yalnızdırkırılgan deniz yosunu

ve istiridyeler

koyu bir inzivadadüş büyütürler

(17 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 917: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

İtiraflar, İtiraflar

konuşmalı ademoğluanlatmalı günahları bir birağlamalı

kalp sancısı diner belki böyleceyoksa unutmalı mı tümden

bir “günah keçisi” yarattık kendimizeelmalara kurguladık öyküleri“oğuldan oğula geçen”di günahmirastı babadan

yasaklamıştı Telipinu* kanıne çabuk unutuldu boğdurulan şehzade adları!

konuş ademoğlu, sor sorgulagünahtan beli bükülmek nasıl bir şeydirnasıl verilir hesabı fırınlarda yananınyakılan köylerdeki çığlıkların

konuş ey rüzgar, anlat!ne acılar geçti kirpiğinden sevdalılarıniyi bilirsin sen dolaştığın yerlerivicdanımda kara bir delik büyüyor şimdiinsan yüklüyorum oraya ve suçyüreğim bağbozumunda

heyhat!verimsiz bu hasat

duy sesimi ademoğlu itirafımdırve mağduriyetim ve hicabım ve isyanımçünkü insanım!

(*) Mahfi Eğilmez: Anitta’nın Laneti – “Telipinu Fermanı”, ss.49 – 60

(28 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 918: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

İyi ki Vardın Şairim! *

ölürken dudaklarındandizeler ağanbir adam geliyor gözlerimin önüne:“kısrak olbir kılıç ol kesenkabir olölüm ol…”

...derken,

sevgilinin mührünüruhunda bir dövme gibi gizleyenkadının süt beyaz göğsündebıkmaksızınebedi aşkı inleyen.menekşe rengi aramıştı maşukun sesindenasıl unutulurTanrı’ya yakarışlarıaşık kalabilmek için dilediğince

üşüyen denizlerdenayrılığım oluyorsun ey şair!bulutlara hapsediyor sıcaklığın kar fırtınalarınıinancım yineleniyor aşka ve yaşama daircanlanıyorum!bedevi çadırında unutulmuş sahranınıssız bir köşesinde

aşkın hüznüne minnet yağdırıyor sesinbahar yağmuru kadar mucizevi şiirlerde senbahar yağmuru kadarefsunkar tutunurken yüreğime

“ey dostlarımbıçağın saltanatını reddedenbir yarayım ben”diye haykıran bu sesi seviyorum

iyi ki vardın şairim!iyi ki varsın Kabbani…

.......

(*) Büyük Arap şairi Nizar Kabbani’nin (1923 – 1998) anısına…

(02 Aralık 2003)

Naime Erlaçin

Page 919: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

İyi Sakla!

al bunu iyi saklabeni saklarcasınabir camdır sana verdiğimsırrımdansır çek o camın arkasına

say ki o sensincamsancamsın demektirbunun ötesi yok!

ayna olmak senin elindesırlanınca ayna cam olur ancak

al bunu iyi saklabeni saklarcasınadurgun bir göldür sana sunduğumsırlarım yatar derindekendini görürsün içine bakınca

su olmalıydık kayadan güçlüsu olmalıydık ayna dilindesu olmalıydık sır tutan....salt gerçeği yansıtan

sır aynanın içinde...

(22 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 920: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

İZMİR TÜYAP Kitap Fuarı - HAYAL'den Duyuru

HAYAL YAYINLARI, 18 - 26 Nisan 2009 tarihlerinde İzmir Tüyap, 14. Kitap Fuarında.

(Kültürpark İzmir Fuarı, 9 Eylül Kapısı)Salon 2Stand No: 701 C

ETKİNLİK:18 NİSAN 2009 CUMARTESİKonferans Salonu IISaat:16.30-17.30

Söyleşi: “Değişen Dil, Değişen Şiir”

Konuşmacılar:Mustafa Şerif OnaranSina AkşinHüseyin PekerZeynep UzunbayAltay Ömer Erdoğan

Düzenleyen: HAYAL Dergisi

Egeli dostlara duyurulur.

Naime Erlaçin

Page 921: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Jilet

söz kargayakış bahara düşermişmecusi ateşidemek kidağlara

sarmaya görsün yüreği kuşkudingin limanlara alabora yazgılar ineryılandan sinsi olmalıydı oysa uyku!bihaber kaldıysak kuytu yuvamızdagulyabanilerce büyüdü kem gözlerüçüncü şahıslarda

sessiz yankısında münzevininderinleşsin diye nazarsırı keskinleştiriyor aynalar“kaybetmek kazanmaktır” diyor bir ses“hiçbir şey göründüğü gibi değil...”

hoş bir ıslık bırakılır kapına bazenidam çığlığında yalancı yarenliğintacirler insan kılığındaişgüzar!

hem tatlıhem acı söylerdi dostBrutus'tan bizeince bir ders var:bırak yol tutsun bilinçmayalansın dillerinmutlak galibidir muhkem surlarsoysuzkülli cenklerin

hikaye bu yadostluğun yordamıylasonu hayrola!

keskindir aynadaki sır jilet gibi

(10 Mayıs 2004)

Naime Erlaçin

Page 922: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kaç Metrekare

severim Nisan’ıbaş konuk olur yürekdoğanın düğününeharcanıyor oysa bu yıl göz göre göre

olsun!güneşi giyinmiş bir balkonum vartenim buruşurmuş diyorlarne umurum!feda olsun mihrap güneşin yolunadöle vurdu ışıkta sardunyalaruzansam dokunacağım incir ağacına

gönlüm meczup bir çınarkendine çınar gölgesi arar

kaç metrekare bu balkonaltı üstü beş…desemyayılır otururum yazın kucağınakalemim yarenlik eder doğmayı anımsadıkça güneşufacık bir yer yeter bana

kaç metrekaredir ki mutluluğun bedeli!

(5 Mayıs 2004)

Naime Erlaçin

Page 923: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kaç Oktavlık Yaşam

çocukluğumu bıraktığımuzak kentte üşüyor kalbimtanıdık bir ağrı yapışıyor yüreğime…

palmiye topluyorum nehir ışıklarındanrenksiz bir cibinlikte hapis yeniyetmeliğim“tel”i buluyor lunaparktaüzerinden kayarkençıngıraklı kahkahalarla ilkyazları süslediğim

nerelere göç ettiniz açık hava sinemalarım ey!gazoz şişelerinden kaçarakve buzlu kovalardan ey gafiller!bir hırsız gibisizler de beni terk mi ettiniz

yaz bahçelerinde yitirdiğimboz alacalı salkım sevinçler badem ağacında kaldıyeşil yapraklarda unutulanyeşil tırtıllı ebem kuşağı günlerim

yaşam un ufak şimdi eleğinde zamanınsüzgece takılıyor “geçmiş”asarak masum günleri kalbime yorgun suretinde güzünhaykırıyor üşüyor titriyorumhesap ödeniyor!ağlıyor hüznüm

soyunun utanmayın çıplaklığınızdankaç oktavlık yaşamlar sunuldu her birinizekaç oktavlık bir yaşam seçerdiniz kendinize!

(02 Ekim 2003)

Naime Erlaçin

Page 924: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

KAFASI KARIŞIK ADAM (Düz Yazı)

Kafası karışıktı bu adamın. Karıştırmışlar onu. Belki de karışık doğmuştu dünyaya kimbilir. Kaosun düzgün çocuğuydu o...

Amatörce coşkuları severim ben. Gençlik gibidirler. Biraz acemilik; bir hayli naiflik vemasumiyet kokarlar. Tıpkı bu bilgenin masumiyeti gibi. Daha önce de rastlamıştımböylesine. Uzaktan görünce “şıp” diye tanırım onları. Adamın büyüsü burada gizligaliba. Gücü ise sade anlatımından geliyor. Herkes de dil ustası değil ki! O aslında ustaolmasına usta da, tıkanan iletişim kanallarını açmak uğruna dilini alabildiğinebasitleştiriyor.

Son yıllara dek genelde felsefeye fazla bulaşmamıştım. Fen bölümündeki öğrencilereneden felsefe okutmazlar, hiç anlamam. Şimdilerde ise kimseye okutmuyorlar galiba.Kitap kurduydum ya hani, işte o sıralar kıyısından köşesinden dokunmuşum azıcık.Daha sonra, ilerideki yıllarda bir dolu felsefe kitabı edinmişim. Edinmişim de ne olmuş?Doğru dürüst okuyamamışım hiç birisini. Okumaya başladığımı da bitirememişim zaten.Nasıl okuyacaktım ki? Bir dönem hayatımıza zorla sokulan, hilkat garibesi, uyduruktan,bulmacamsı Türkçe’yi - ki her nedense en çok da felsefeciler benimsemişlerdi - nasılçözecektim? Yetersiz dil bilgisiyle yabancı bir dilde okumaya çalışmak gibi bir şeydi bu.Üstelik on yedi yaşımda koparılmışım kendi dilimden ve başka bir dilin kucağınaatılmışım. Bu arada Türkçe değişmiş; bizim bildiğimiz anadil uçup gitmiş; yerine ise neolduğunu bir türlü kavrayamadığım, mutasyona uğramış acayip bir şey gelmiş oturmuş.Aynen görmemişin üzerindeki eğreti elbise gibi sırıtıyor... Çaresiz ben de yabancı birdile tapulanıp kalmışım. Kalmışım da iyi mi olmuş sanki? Bunca yıldır yazıyor vekonuşuyorum güya, ama henüz yarısına bile vakıf değilim. Öyleyse ne oldu bana?Dilsizleştirdiler mi beni?

Kesinlikle öyle, dilsiz kaldım ben!

Bizim bildiğimiz, eski, 'çorba gibi' dilimiz bir hayli zengindi hani. Yarısını kaldırıpatmışlar sözcüklerin; yetmemiş, bazı harfleri değiştirmişler. Çok da önemli olmamaklabirlikte, söylemeden geçemeyeceğim; “tesbit” olmuş “tespit”; “nisbet” olmuş “nispet”.“B”lere bu düşmanlık nedendir diye merak ediyor insan doğrusu…

Dil benim geçmişle bağım ve gelecekle aramdaki köprü olmalıydı halbuki. Köprüleriyaka-yıka gidersek eğer, günün birinde salt bilgi çekirdeğine katkıda bulunaraksürdürmek zorunda kalacağımız yaşamımıza kendi ellerimizle son vermiş olmaz mıydıkbir anlamda? Çünkü şifreleri bozuyor ve hatta giderek yok ediyorduk. Peki, gençleredüşünmeyi nasıl öğreteceğiz bu durumda? Referans kitapları kalmayacak ki! Zekalarıhiç de kıt olmayabilir. Ama aklı kullanmayı; hayal gücü ile beslenmeyi; biriktiripsindirmeyi; sorgulayarak düşünce hamurunun kıvamını tutturmayı öğretmek mümkünolabilecek mi?

Ateşin olmadığı mutfakta yemek pişmez! Dil ise yaşamın ateşidir. Kaliteli yaşamdemeliydim belki de. Her şey aslına rücu ettiğine göre, bu gidişle biz de ilkçağın yarıdilsiz insanına dönüşeceğiz herhalde. Düşünerek var olmanın olanaksız olduğu bir çağayani…Bu arada sanatı, incelikleri, kültürel zenginlikleri, düşünsel sıçramaları ve daha birçok şeyi tümden yitireceğiz. 'Iskalama' şansımız bile kalmayacak. Var olmayan bir şeyıskalanamaz!

Çorak ve budalaca bir iletişim diline mahkum oluyor çocuklarımız. Köleleşiyorlar. İzliyorve dinliyorum onları. Zaman zaman ekranlarda eski sözcüklere yapışıyor vekomikleşiyorlar. “Resm-i geçit” yerine “resmiii geçit” deyip yüreğimi kanatıyorlar. Bu

Page 925: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

yaptığım aydın züppeliği sanılmasın lütfen. Benim içim gerçekten acıyor. Bizim kuşakyarım kalmıştı. Bu gençler ise yoksul. Çoğu birer dil fakiri!

Durmadan aydın sorumluluğundan dem vuruyoruz ya hani, külliyen yalan. Sorumlulukgörevini, sorumsuzluk hakkını kullanmaya dönüştürmüş ikiyüzlüleriz hepimiz. Hepbirlikte el ele verip kendi geleceğimize kıymışız biz.

Bunları ve daha pek çok şeyi düşünür ve yazarken; acılarımdan yükselen çığlıklarıdinlerken, bir kitapçının raflarında apansızın karşıma çıkan bu “kafası karışık adam”ınasıl kucaklamam ben şimdi? Daha önce adını hiç duymadığım için önündemahcubiyetle eğildiğim felsefeci bu yazara nasıl teşekkür etmeliyim acaba? Kıyılarıseçtiğini söyleyip de hayatın tam ortasında bir nabız gibi gümbürdeyerek atan budüşünüre nasıl “dünyama hoşgeldin” demeliyim dersiniz? Ve yazılarını okurken anideniçine düştüğüm hava boşluklarını ve yaşadığım türbülansı nasıl anlatmalıyım ona?

Belki de vardır bir yolu; gençlere önermek gibi mesela…

Ahmet İnam’la tanışmak olağanüstü bir deneyimdi. Tanımamak benim ayıbımdı amaorada olduğunu ve bunca yıldır çabaladığını öğrenmiş olmak yüreğime serin sular serptiinanın.

Bence Ahmet İnam’la gençler de tanışmalı. İlk adımda oldukça ağır gelebilecek felsefekitaplarından önce, incecik bir kitabını öneriyorum. Adı “Hayatımızdaki İnce ŞeylereDair”*. Kolay okunur ve kısa yazılardan oluşmuş tam bir başucu kitabı. Hatta uzuncabir süre çantalarında bile taşıyabilirler. Ben öyle yaptım....

Bu kadar lafı niye ettim ki? Alın, okuyun ve kendinize yepyeni bir pencere açın. İnanıngüzel bir öneriydi...

Benim de çorbada tuzum bulunsun biraz!

.........................

*”Hayatımızdaki İnce Şeyler Dair” – Ahmet İnam (Pan Yayıncılık)

(19 Haziran 2003) - 'Gençler İçin Denemeler' dosyasından...

Naime Erlaçin

Page 926: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kalbi: CEHENNEM YERİ

bir elinde aşk iksiriötekinde nefret zehrivah ki kalbicehennem yeri!

tercihi intihardan yanaya da cinayetel değmemiş ruhuyla “yaşamak ne” bilmedenakşam haresi düşmüş sevda yorgunluğunasırtı beli bükülmüşen zorlu bedellerden

dili ödünç alınmış ağulu bir yılandan“aşk” koymuş adınıbağrında bebek saklarakrep misali kendini sokacak sankibebeğinin kaderine yazık ki zehirden!

aşk tutuyor elindevah ki kalbicehennem yeri!

(28 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 927: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kanamak

yorgun garda bir yolculuk

yalnızlıkyol arkadaşıçocuklara ağlıyorummasumiyeti yitirdilerbir kez kaybedilen hani!utanmalı büyüklerkınıyorum

kenara koy zafer sarhoşluğunuüstüne basılan hayat böylesi çatırdamadı hiçher yer yangın yerimasumiyet yanıyorgöz bebeklerinde karanlığın

beynimde bir garavucumda hüzündür ağlayansöndü ışıklar

siyahı seçtimertelendimsiyaha geçtim

kanıyorum!

(04 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 928: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kandil

karanlık saatlere yakıldı kandilsustu ölüm uğursuz pervanedeyükselirken canhıraş feryat ve sessizliksöndü gök kubbe yas tutarak o yerde

düşünceli “son” karanlığı izlerkenölüm imzalanıyordu acıklı bir fermandailk günden yitirilen can haykırışı buonikiden vuruldu idam mangasında

hayat cömertti güyaboncuklar dağıtırdı mavidendonatırdı gökyüzünü şen bayramlarca

son kandil mevsimi vurunca damgayıvakit sus'tadır artık kör alacasında

elveda kandilelveda ışığımzamanayrılığı vurmakta derinden

(28 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 929: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kaos

körelir gözümüz hamile geceyeo ki kendini dirilten akrep

içimiz kadar çoğalıriçimiz kadar azalırız gün biterken

sabrın tespihine dizilir yankılarcenge tutuşur iblisimiz vahşetleakrebin zehrine tastamamdenk düşerken yükümüz

gün ışırkaosun rahmine sığınırız yeniden

sizbizve akrebimiz

(27 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 930: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kapan

alışkanlığa rücu edilir yıldız çekimindegök ve kök aynı hamurdan

topraklaiç ormanı arasında yaşambir kapan bazenkişi hem yem hem faredoğmayı umar ecel tazeliğiyle

suyu çekilirse ruhungöğüne tapanmutlak bir ilkel canlanır derinde

sorarız:yıldızımız kim?

takınca süngüsünü hani aslına döner ya insan

(4 Ekim 2005)

Naime Erlaçin

Page 931: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kara Deliklerin Sonunda

sıcaklık akıyor yüreğimesuya karışıyor buzumyürüyor sunerden geliyor bu ateş! sevginin sesi çınlıyor kulaklarımdadağları aşıp bana ulaşıyorkimden çınlıyor ses!

kara delikleri geçeli çok oldukalbin yedi kat dibine gömdüm cehennemidipsiz kuyularına uykusuzluğunkeşiş oldumçilekeş oldumgide gide ancak vardım sınırlarıma

boşluğa sızarak sonsuzdayaşamın sihrine terk ettim gizlerimiaynalığını unutturdum aynalarabakınca göremediğiniz bir yerdeyimoldukça yakınınızda ve çok uzaklarda

işte yine o ses!hıçkırıkları içinde saklayanbenimle savaşanbir yandan aşka tutunanbana dairbana teslim bir armağan

yürüsün suyürüsün aşk!

(11 Ekim 2003) - Aşk Sözcükleri Dosyasından

Naime Erlaçin

Page 932: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kara Kaplı

gel buraya kara kaplım gelbilgisayar da yatağa girmiyor ki!

uzanalım seninle şöyle birben söyleyeyim sen dinleben yazayım sen oku

tek yumurta ikizi mi olduk nedüşünüyorum düşünüyorsunlafı dolandırıp yazıyorumşeytan olup önüme dikiliyorsunbilmece çözüyorbilmece sunuyoruz

eğlenmenin bin türü mevcutbu da kara kaplınınki besbelli!

aşkın ispatı yok da vefanın varen çok oradan vurulduk biz“yumuşak karın” diyorlar ya iştebelki bir kalıntıdır Aşil’denkonuşalım kara kaplım seninle derinden derinden

alışkanlık oldu çiçek sulamak... bir de senne çoğaldı bu çiçeklerhayatımı sardı hepsibalkon çiçeği, salon çiçeği, 'elem çiçekleri'*en değerlisi gönül bahçeminki

bir hortum tutsam var ya yaşama!dönülür mü siyahtan pembeyepembeden turkuaza

gel kara kaplım gel!ben seni anlarımsen beniötesinden kuşkuluyum gayri

aşkı ayrı koy da gelbir tek o haramdır seninlekalsın aşk!

biz ki siyahtan maviye bir yolculuktayız…

*”Elem - Kötülük Çiçekleri” – Les Fleurs du Mal (Charles Baudelaire)

(22 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 933: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kara Yağız Hüzün

kara yağız bir hüzündü yine yapışankaralar bağlaryas tutar ya yüreğinişte aynen öyle!

bir vuruşa teslim insanoğlubelli değil nerden nasıl patlayacak tayfunsakin suda fırtına işareti varkramplar büyütüyor içinde

deniz tutar ya insanı açıktaişte aynen öyle!

ağır yaralı geçiyor günağır yaralı düşlerdenağır yaralı yolcu bitap düşmüşyorulmuş unutulmuş gülüşlerden

sisler çarpışıyor beyninde

kendi içinden geçen karanlıkkendi sesinde boğulan sirenkendi uğultusundan ürken rüzgar misali yorgungeçiyor kara yağız bir hüzünden

hüzün müdür yoksa ben miyimkendi içinden geçen!

(14 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 934: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Karanlığın Gözleri

fotoğraf çekiyor gözlerim karşıki tepelerdenbinlerce ışık serpilmiş geceyeher biri bir mücevher

evlerden bir alemdeyimevler ki yanar döner

hangi dağı aşsamhangi eve varsam dümdüzaslında hepsi birbirine benzervahşi bir yanılsama bu ışık

doğası böyle eşyanıniçler kanamalıuzaktan mücevher

onaylanmasını izliyorum inzivanınçekilin önümden ışıklarçekilin soluk alayım!

film biter makinedeevler suskunkaranlığın mahmur gözlerinden celseyesessizliğin sesi düşer

(25 Ekim 2004)

Naime Erlaçin

Page 935: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Karartma Gecesi

tenimi bürüyengeceyi yürüdümay kabarması acılar çekildi gözlerime

rüzgârın beşiği sallanıyor dallardabenibenden soruyorumtozuna vurulduğum yollarzamansız üşüten ayazvedalar bıraktığım çavlanlardan

yoruldumbunaldımarsız bir yağmurun hışmındasusmayan çanlardan

bedenimde sinsi bir sıtmakanatlarım titreşiyor gecede

gecekarartma gecelerinden biri işte

(26 Şubat 2004)

Naime Erlaçin

Page 936: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kasırga Yıkıntısı

girilmemiş savaşlardanbir kırlangıç fırtınası estibir kasırgasürüklendik önü sıra rüzgarınsağa baktık telefat sola baktık uçurumyıkıntıydı geride kalan

kuşanılmıştı meşaleleraydınlatmaya değil yakmaya geldilerkalkışıyordu bir akrep sessizcesöndürüldü ocaklaryıkıntının karı zarardı sadece

beklentisi yoksa kişininne alınır lokmasından “hiç”ten başka!

bir gönül kırgınlığıbiraz kederenkaz bırakılır biraz kucağa

bundan aşırı utanç mı oluracının aslı acıyı yaratandan yana!

(07 Ağustos 2003)

Naime Erlaçin

Page 937: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kavaklar Buza Kesmiş! ...(Düz Yazı)

Tül perdenin arkasından dışarıyı izliyorum. Hava oldukça aydınlık. Güneş bulutlaragizlenmiş de göz kırpıyor gibi. Beyaz tanecikler uçuşuyor etrafta…

Kar geldi, biliyorum. Hani şu dört gözle beklediğimiz, mevsimin ilk karı…

Söğüde baktım. Yemyeşil duruyor. Budamışlardı üstelik. O da benim gibi, kırpıldıkçagüçleniyor sanki…

Seni düşündüm. Yüreğimde bir eziklik…Ağır sıkılıyor canın, hissediyorum. Hayatla baş etmenin yorgunluğu vuruyor böylezamanlarda…

Baharı düşündüm sonra. Kar tanelerinin kavaklardan yağan pamuklar olduğunu hayalettim bir an. Balkonda oturmuşuz mesela. Sen kahveni yudumluyorsun; ben kuruyansardunya yapraklarını ayıklıyorum. Bir yandan da anlatıyorum sana… O gün nelerokudum, neler yazdım…neler düşündüm…

Ya da bir deniz kıyısındayız. Yanımda bir dolu kitap ve gazete var. Sen yine sabırla benibekliyorsun. Arada bir konuşuyoruz. Yüzüne bakıyor ve hareli gözlerinde saklı sonsuzsevginin izlerini okuyorum…Gözlerin çiçek açıyor bir tanem. Rengarenk, cıvıl cıvıl…Ne de anlamlı ve derin bakıyorlar, bir bilsen ah!

Ama önümüzde kocaman, soğuk bir kış var. Rüya görmüyoruz…Hayat hep kışlarla dolu, ne garip...Gerçeğin aynasından acı gülümsüyor kavaklar. Üşüyorlar biz gibi…

Duyuyor musun, kavaklar buza kesmiş!

Uyandır onları...

(21 Kasım 2005) - www.blogcu.com/nimo

Naime Erlaçin

Page 938: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kavşak

içim dedi:'uzaklaş güruhtanunutulacaksın bakunutmayan dostlukunutmayan sevgidir ancak'

tuttum öğüdü / vardık kavşağaşiirle yapayalnız kaldık ortada

dedim:'kükreyen bir ırmağım olsundur deyince duracakkoş deyince benimle akacakyeter kiaz efkar alayım yanıma'

jüri / yargıç / cellattek kişilik duruşma el elinden ıraksonuç:ip veya sancakserap mıvaha mı bilinmezgaipte sınanacak

mükafatı / müellifi / şahidi kayıp bu hikayeninvardır elbet rüyaların hikmetişairin zincirli esaretirüyanın sebeb-i ziyareti

dedi:“ister cehennem olister cinnet araftavecibe-i zimmet büyüktüresrar derinmukayyet ol kendineüşüdüğün hayatta

yoktur şiirin cenneti! ...”

(26 Mayıs 2004)

Naime Erlaçin

Page 939: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kayıyorum Ey Aşk, Tut Beni!

size sesleniyorum beyaz anlarbana katılınaklım beni bırakmadanarınmak istiyorum

iklim ılıman olmalıüşümemeliyimcelladım soğuk oysaçekiliyor ipcelladım buzilmeğin bir adı vardı!

nerede bitecek bu yoley kader yolcusukendimizi sınayarak geçtik bütün tuzaklardanhem avcıyız hem avisyankar tipide buzlanıpdevasa bir çığda saklanıyoruzgerisi yalan!

yaşam lanet bir patinajkayıyorum ey aşk

tut benitut beni!

(14 Eylül 2003)

Naime Erlaçin

Page 940: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

KEKELEMEYE ÇALIŞTIM DÜN GECE...(Düz Yazı - Anı)

Genç bir dostum var. Şair. En iyisinden. İçinden geldiği gibi yazar bana. Kah yorumyapar, kah şiir veya mektup gönderir. Duyguları nasıl akmışsa ve kafasından negeçmişse onları yazar. Sevdiğine dile getiremediklerini bile bana anlatır. Evlat bilipbasmışım bağrıma bir kez. Anlarım onu. Bazen anlamam ama yine de dinlerim.Söylediklerinin içinden çıkamadığım zamanlarda sorarım kendisine; “Neydi bu? ” diye.O da, “Hiç anne, kekeledim işte, aldırma sen.” der…

Son günlerde taktım bu “kekeleme” lafına. Aslında bilinçdışımda bu sözcüğün şiirleörtüşen bir yanı var. Beni ilk gençlik günlerime götürüyor. On beş yaşımın altındaydımsanırım. Adana Kız Lisesinde yatılı okuyan edebiyat ve sanat meraklısı bir grup gençkızdan biriydim. Şimdi kendi yazdıklarımın dahi iki satırını hatırlamazken, o günlerdeünlü olan şairlerin hemen bütün şiirlerini ezbere bilirdik. Yaşar Nabi Nayır’ın sahipolduğu Varlık Yayınlarına abone olduğumuz gibi Varlık Dergisi elimizden düşmezdi hiç.Şiiri çok severdik. Aramızda, şair-romancı-öğretmen Halide Nusret Zorlutuna’nın yeğeniolan bir arkadaşımız da vardı. Onun ve benim babalarımız şiir yazardı. Dolayısıyla buözel merakımız evlerimizden destek görüyordu. Babam Türkçe’min üzerinde ısrarladururdu. İmla hatalarına tahammülü yoktu. Sabırla uyarır ve düzeltirdi beni. Liseyıllarında, Arif Nihat Asya’nın öğrencisi olup Yaşar Kemal’le sınıf arkadaşlığı yaptığıdönemden söz eder ve daima “Ne yazıyorsan yaz, ama diline hakim ol! ...”derdi.

Güzel yıllardı onlar. Aşık Veysel’in anlamlı sözlerini bizzat kendi sesinden dinleme şansıbulduğumuz; Metin Eloğlu, Ümit Yaşar Oğuzcan, Nihat Ziyalan ve daha niceleri iletanışıp sohbet ettiğimiz altın yıllardı…

Ümit Yaşar’la yolumuz kesiştiğinde Adana’ya ziyarete gelmişti. O günlerde sanırımbankacılık yapıyordu. Aslen Tarsus doğumludur. Bizim oralarda “Berdan suyundaniçmek” diye bir tabir vardır. İlçenin bu asi suyunun, insan ruhuna zapt edilmesiimkansız bir erk ve kararlılık kazandırdığı söylenir. Çakıt Suyunu bilen ve SeyhanIrmağında çimmiş (yunmuş, yıkanmış, yüzmüş) Adana’lılar bile Berdan’a bir türsaygı duyarlar. Sanırım son yıllarda bir baraj yaptılar orada. Kısaca demek istiyorum kiÜmit Yaşar Oğuzcan, Berdan Suyundan içmiş biriydi bizim için. Berdan Çayı kadarcoşkulu çağıldıyordu...

Ancak tuhafıma giden bir durumla karşılaşmıştım. Konuşurken çok zorlanıyor ve biranlamda kekeliyordu. Belki her zaman değil ama benim tanıdığımda öyleydi. Açıkçasıbu konuda söylenti dışında kesin bir kayıt bulamadım. Şiir okurken ise biraz daha iyiydi.Şaşırdım ve babama sordum. “İyi şairlerin pek çoğu kekeler kızım” dedi. “Hatta günlükhayatta konuşamaz ve tutulur kalırlar.” Aslında sevdikleriyle de konuşamıyorlardı. Ozaman anladım ki, konuşma bozukluğu ve kekemelik onlara Tanrı tarafındanbahşedilmiş bir lütuf, bir armağandı. Söyleyemedikleri veya söylerken zorlandıklarısözcükleri dizelere döküyorlardı. Hem de ne döküş! Mükemmelen ve ustaca…Şimdilerdeşiiri çok eleştiriliyor olsa da Ümit Yaşar Oğuzcan kanımca bu özel ve üstün yetenekledonatılmış ender kişilerden biriydi…

O günlerden beri kekemelik ve şiir beynimde adeta bütünleşti. Konuşma bozukluğuolan birini dinlerken, hemen düşünmeye başlıyorum. “Şiir de yazıyor mu acaba? ”diyorum içimden. Doğmuş doğmamış bütün şiirler adına seviyorum onları…

Bana yazan genç şair dostumun sesini ise hiç duymadım. Sanırım mecazi anlamdakekelemekten söz ediyor. Ama yine de bu sözcük bende yazma isteği uyandırıyor.Anlayacağınız, iyi bir kekeme olmak istiyor ve elimden geldiğince akıyorum kağıda…

Page 941: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Dün gece de kekelemeye çalıştım biraz. Siz de deneyin. İnanın iyi oluyor…

Oğuzcan’ın bir şiiri ile veda etmek istiyorum size.

Sağlıcakla kalınız dostlar :))

KEKEME

Bir kekeme bilirim, dolaşır garip garipBu şehrin daracık sokaklarındaKelimeler zincire vurulmuş gibidirDudaklarında

Ne ismini söyleyebilir doğru dürüstNe sevdiğine ilan-ı aşk edebilirSormayın neden yalnız yaşadığınıKusurunu bilir

O güzelim şiirleri hep içinden okurBu dert de çekilmez doğrusuGüzel söylenilmiş cümlelerle doludurBütün uykusu

Günahsız harfler onun nazarındaBirer siyah heyula gibidirAy ışığında sevgiliye söylenen sözlerRüya gibidir

'İçince az kekelermiş' diyorlarSarhoş gezdiği de hep bu yüzdenmişAma neye yarar? İsmine bir kereKekeme denmiş

(Ümit Yaşar Oğuzcan)

(21 Ekim 2004)

(YENİ ADANA Gazetesi, 13 Ekim 2008)

Naime Erlaçin

Page 942: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

KENDİMİZ için YAZMALI (Düz Yazı)

Her insanın söylenmemiş bir şiiri, çalınmamış bir şarkısı ve yorumlanmamış birsenfonisi vardır. Asıl sorun bunun ortaya çıkıp çıkmamasında bana kalırsa... Bazencevher var olup olanak yoktur; bazen de tam tersi. Cevheri az olanın bile kulağıtırmalayan kötü bestelenmiş veya detonasyondan mahkum bir şarkısı bulunur mutlaka.

Yıllarca yazmaya durdum ben. Yazdım beğendim; yazdım nefret ettim; yazdım yırttım;yazdım bozdum; yazdım sakladım.... Bazılarını öyle saklamışım ki, bir daha bulamadımbile. Kafamda asılı kaldı onlar. Amacım yazmakla kendimi ispatlamak veya yazılarımıbaşkalarına okutmak değildi. Yazmak düşüncenin bir yansıması ve onunbelgelenmesiydi sadece. Son yıllarda ise inter-aktif okurluğun bir gereği olarakyazdım.Yazılanların pek çoğunun yabancı posta kutularında çöpe gittiğini fark ettim birgün. Çöpe giden aslında benim düşüncelerim ve beynimdi. Yazmaya “evet”, amagöndermeye “hayır” demeye başladım böylece. Hayali bir okura yazmalıydım o zaman.Bu hayali okur neden ben olmayaydım ki? Sonuçta kafam rahatlıyor ve düşüncelerimdüzene girmiyor muydu? O halde, bu yeterliydi. Ayrıca başkaları tarafından kutsanmakveya lanetlenmekten çok daha önemliydi benim için. Özellikle, spotların altındabulunmaktan hoşlanmayan birisi olduğum düşünülürse...

Eli kalem tutan herkesi yazmaya davet ediyorum. Yazmalıyız hepimiz. Kötü olduğunainansak dahi yazmalıyız. İçgüdüleri dillendirmek için yazmalıyız. Mutsuzluğumuzuanlatmak veya mutlu olmak için yazmalıyız. Daha sakin düşünebilmek ve daha çokdüşünebilmek için yazmalıyız. Kendimiz için yazmalıyız...

Kalem ve klavye kişiyi düşünmeye zorlar. Aynı zamanda zora sokar. Daralır, bunalır,çözüm arar; aradığınız çözümü bazen bulur ve bazen de çözümsüzlüğe kilitlenirkalırsınız. Ama her savaşın sonunda minicik bir adım da olsa öne gittiğinizi içten içehissedersiniz. Çoğalmaktır bunun adı ve kesinlikle eksilmekten iyidir.

Aynen sevdalanmak gibi bir şey!

Çoğalmak ise öncelikle kendimize olan borcumuzdur diye düşünüyorum. Ödeyelimborcumuzu.

Hep birlikte çoğalalım o halde!

.................

(17 Haziran 2003) - Gençler İçin Denemeler' dosyasından...

Naime Erlaçin

Page 943: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Keskin Yel

uzaktan gelipkıyılarıma vuran rüzgâr!acının kokusunu alıyorumbeşerin hikâyesinikemirgen sevdasını insanın

rengi değişiyor göğüngüneşi devşiriyor bulutlarkalbimdeçığlıklar

yalnızlık sarıyor her yanımıtitriyorumiçim ağlıyortutamıyorum rüzgârı

keskin yeli sever dizelerlodosa veririz yapraklarıgönlümüzrüzgârın göğsünde inler

es keskin yel!uğultununcan alıcı terazisi

ne diyebilirim kiacı tartıyoruzbüyümek buysayaşıyoruz!

(13 Mayıs 2004)

Naime Erlaçin

Page 944: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kırgın

en uslu üvey çocuğuben oldum bizim mahalleninbir yalnızlık türküsü kadariçli ve hazin

hüzün evine doğmuşumbilmezdinizgeçilmezdi çit ötesidış kapısında durdum hüznünhüzne sustum

antresi geç kalmış bir orkestradan ne umulur!

bağışlayın hezeyanımıırgatlığıma bağışlayın!konser biletleri iptal bu gecesusturun orkestranızıve gidin!

iyi ki söylemedi kimseyaşamın kolay olduğunu bu mahalledealdanırdı yoksa yangın gözlerimşımarırlardı belkiağıda dururlardı bakarsınızhas bir çocuğunkiler gibi

ağıt mıo da neağıt komşu evlerde!

kalk gidelim hüznümkırık kalbim vebedevi gönlümyanlış bir adresteyiz şimdi

üvey olan hayat mıyoksaben miyim!

(3 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 945: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kırılsın Bu Zincir!

bir ayağım kuzeybir ayağım çıkmaz yarıküredeçaresiz ikindilere verdim odalara sinmiş ezgilerikan çiçekleri büyütüyorumgönül ağrısıyla harlanan vicdansız bir ateşte

seni bana bırakmadılar çocuk!hayata bırakıldın öylecebir tek şiirimiz var şimditutunacak son dal, en kısa köprü ruhlarımızaçünkü yokuş ve darçünkü çok uzun öteki yollar

yar başına sürüldümayağım ağır prangadayırtık bir uçurtmayla avuçlarımdakanadığım her dizecehennem nöbetlerinde gecenin

bir adet “müebbet” yazıyorum hesabıma

derdin adı özlemderdin adı benkırılsın bu zincir artıknasıl kırılacaknereden kopacaksa!

(16 Ocak 2004)

Naime Erlaçin

Page 946: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kırmızı Gül

kırılgan zeminlerdezorlu bir oyun

“sunulan goncagül sahnesi” eksik!

parçalanarak geliyor repliklersevda aynasımor hüzünlerden

gül unutulmuş besbelli

sordu:-ey sevgilisöylekırmızı gül nerede

dedi:-kırmızı gül suya düştüharelerin koynundauyumakta derinde

oyun bittiperde!

-ama üzülme sakınbir kırmızı gül alacağın olsun benden

(07 temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 947: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kıyamet

önce kendinden ayrı düşüp, sonra buluşan bir çığlıktır şair…N.E.

ayrılık yazdım gecelerceayrı düşmelerimi bendenbitti sandım

renk kardım paletimde yenidenkefen biçtim ölümesusturdum sirenleriiçimi meczup bir rüzgar doldurdukehribar saraylardan savrulan yakıcı bir tül gibi

rüzgar delirotakelamın mahşerigeçitler kavilde gizli

sordum esatire:“geçilir mi ayrılık”

dedi“geçilmez!rüyadır içinde yürünenşart düşer ayrılığa ayrılıkönce kavuşmak gereksonra yalnızlık”

sonra?

“kıyamete uzar bu yol, yürü! ”

(12 Haziran 2004)

Naime Erlaçin

Page 948: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kıymık

yaşanmamış bir yaz tütsüleniyor saçlarımızda

gün dünden yaslı

yağmur bırakıyor arsız güz gelen zamanaelleri tanımlıyoruz yeniden:şemsiyemiz yok çünkü

güzel bir dönüş olabilmek uğrunaağrıyan göğsümüzyaprak sarısına vuruyor düşerken

anlamıyoruzneden siyahtır yalnızlıkşiir derlerken kara bir deliktenbağbozumu neden bu denli insafsız

bu kıymık izleri avuçlarımızdaneden? ....

(4 Ekim 2005)

Naime Erlaçin

Page 949: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kızıllaştı Su

aşktedirginşahin uykususarılır ölüm ıssızlığındaağaç kurtlarınca

gönülsuskun devasızacı toplar insantırmanışın dik yokuşlarında

suya bak!kızıldır rengi artıkuykuyaban kumrusu

aşk ölümsüz!

(12 temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 950: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Ki Zalimdi Hayat!

-Derin'e

yavan aşklarda oyalandılarsoğudu ateş tuğlası yüreklerkül bir düşten uyanıp bir sabah vaktiduvara çarptılar ki zalimdi hayat!

onuru ellenmiş kentler gibibaşları önlerindegöçü kaçırmış garip kuşlardı onlarbaca kovuklarında kaldılar

mümkün mü tersyüz etmek dolunayıtaş koymak yazgının tekerine“var”dılaryok oldularkayboldular zamanın anaforundaunutmadılar ama giderkenaşkı yanlarına aldılar!

kırmızı bir zulümdür şimdi hayat...

(21 Eylül 2003)

Naime Erlaçin

Page 951: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kitap Fuarı ve İmza günleri - DUYURU

Hayal Yayıncılık, 2. Ankara Kitap Fuarında okurlarıyla buluşuyor.

Yer: A2 Hol…B27 / 2

22–30 Mart tarihleri arasında AKM’de…(Saatler: 10.00 – 20.00)

Adres:Atatürk Kültür MerkeziEski HipodromUlus / ANKARA

2. Ankara Kitap Fuarı Hayal Yay. İmza Günleri:Yer: A2 Hol…B27 / 2 (Ankara AKM)

22 Mart Cumartesi, 14.00–16.00 arası Ahmet Duran22 Mart Cumartesi, 16.00 – 18.00 arası Reşide Sarıkavak23 Mart Pazar, 14.00 – 17.00 Naime Erlaçin25 Mart Salı, 14.00 –16.00 arası Ahmet İnam

(17 Mart 2008)

Naime Erlaçin

Page 952: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kitap İMZA GÜNÜ - Duyuru:

2009 yılında yayımlanan yeni kitaplarımın ('ZERENZE-Likurga Susları' - Şiir ve'GALİLEO - Hayal Yazıları' - Deneme) imza günü nedeniyle 28. Tüyap İstanbulFuarında, 7 Kasım 2009, Saat 15.00'de HAYAL Yayıncılık ve Telif Ajansının 2. Salon 212C'deki standında olacağım.

İlgilenenlere duyurulur.

Naime Erlaçin

Page 953: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Koruk

'aşka anlam katmak' dedi birisi

düşündüm:ne biliyorne anlatıyorlardı aşk hakkında

aşk dilencisiydi çoğuferyatlar koparıyorhaykırıyor 'bana dön' diyeellerinde tasma bekliyorlardı

tensel arzular fışkırıyordu kimindendoyumsuzluk doruklarında aşkı su sanıphazza ulaşmaktı amaç

kendine aşık olanlar ah!kutsanmak isteyenler her şafaktaduydukça aşk sözlerini buluta tırmanannarkissos'un aynasına bakarken göldebir nergis çiçeği kadar olamayan!

kızgındı bazıları, öfkeliateş kusuyorlardıçekildi ben'ler bencillik gönderinegörüş mesafesi 'sıfır'ötesi ne!

ah kuru asma ne zaman yeşereceksinkoruğun üzüme dönüşecek deşarap yapmayı öğrenecekaşk ehli eller bir gün

ne zaman?

(26 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 954: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Krizantem Ve Kılıç*

ölümcül bombalar yağdı göktenvahşi gücün tarihsel tanıklığındakrizantem yaprağı çekilerek üzerine bir ülkeninkınlandı kılıç yeniden onurla

kah salyalı kudurmuş bir kurdun dişlerinde cankah kara kıyamette kentler düşerken çaresizradyasyonla bitti yaşam

“kana kan”dan türedi insan soyuoldum olası taparak sunaklarasetler çekse de yazgıya affedilmez bir cinayetle ellerindekoştu zamanbilmedi hiç susmayı krizantem gölgesinde

uslanmaz kurşuna siperdi çiçekinsan eti kokan acılı kentlerdebir elde kılıç...diğerinde krizantemdik durdu ölümlü kurban sırmalı dehşet vadilerindeonurla kınlandı yar başında kılıçinsanlığın yeniden dirildiği yerde

krizantem:ipeği kesen silahkılıç:tomurcuğa durdu o ülkede! ...

……….

(*) Başlık, Sosyal Antropolog Ruth Benedict’in (1887 -1948) kitabı “Krizantem veKılıç”tan alınmıştır.

(09 Aralık 2003)

Naime Erlaçin

Page 955: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kuğunun Ölümü

parmak uçlarında haykırırkuğunun ölümsüz dansıezeli tercihi Prens’inkadınla kuğu arasında

farkı yokbirinin ötekindensonu yok tükenmeninderinden seslenenaşkın isyanıdır yalnızca

örselenmese aşktasmalar takılmasa keşkesığ sulardan kurtulduğundatutsaklıkta boğulur aşkve korkuda

Odileya da Odettene fark eder kuğu ölürseinkara uğrayan kişi değilkişiler arasındaki bağ

üzülme ey aşk!ayrık otu gibisinher zamanyaşanacak bir toprak bulunur sana...

(25 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 956: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kurbağa Masalı

...göl kenarında başlar kurbağa masalı...

anlayana dili varsu birikintisinindağ yankısına benzerkeskin

konuşmanın erdeminevaramaz kurbağaoynaşmayı severötmeyi bildiği kadar

gülümser içindenöpülünce prense dönüşür müaldırmaz hiçöter

prensten önce bir prenseskurbağaya dönüşsün yeter!

masal bu yabir gün prenses kurbağa olur

hikâye biter!

(27 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 957: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kurt Kadın! ...(Hoca ile Çekirge 5 -Yamuk Yazı)

(Hoca İle Çekirge - 5. Bölüm)

-Kendinize gülebildiğiniz ilk gün, büyümeye başlarsınız! - Ethel Barrymore

-Gülmek, güldürmek; gülerken ağla(t) mak, ağlarken güldürmek; kendisi ile alayetmek, hüznün yeni bir libas edinmesidir. - Naime Erlaçin

-Çekirgeeeee!-Buyur Hocam-Merak ettim. Bir uğrayayım dedim. Ne yapar, ne edersin? Son günlerde durumunu hiçbeğenmiyorum. Ölüm - kalım, karartma falan feşmekan deyip duruyorsun? Bunalımdamısın, nesin?-Olur mu öyle şey hocam! Sen benim dokuz canlı olduğumu unuttun galiba. EvvelAllah, senin hakkından bile gelirim…-Can’larını bilmem de, edepsizliğini unutmuşum herhalde!-Afedersin hocam, lafın gelişi işte :))-Anlat bakalım-Ne anlatayım ki? Yazıyor ve senden aldığım feyizle tam gaz gidiyorum. Amma ve lâkinbaharı bekleyen kumru pozisyonunda iken, fazlasıyla kararmış olduğumu fark ettim busabah. Zuladaki bütün şiirler de aynen öyle.-Eeee, sonra?-Sonrası iyilik, ne olsun! Ama anında “düşler alemi”nden sıyırdım kendimi. Ancak öylekurtardım paçayı.- İyi bir şeyler yaptın mı bari?-Ne demezsin! Çamaşır, bulaşık, çiçek bakımı gibi güzellikleri(!) bitirir bitirmezmutfağa attım kendimi. “Acaba, akşama “çorba-bezelye –pilav”mı; yoksa “çorba-tavuksote-pilav”mı uygun düşer? ” diye bir süre tefekküre daldıktan sonra, birincide kararkıldım. Bir taraftan da, “99 nokta bilmem ne” diye bir radyo istasyonu buldum kendime.Niyetim azıcık kafa dağıtıp; bir yandan yemek hazırlarken, bir yandan da zıplamak. Bumerakım yüzünden yakında yok olacağım zaten….

Her neyse, müzik dinliyorum ama kara kaplım da yanımda. Burnuma kavrulan soğanınkokusu geliyor ancak aklım şarkı sözlerinde…Adamın biri bas bas bağırıyor. “Bir Japonkızına aşık oldum! ” Yakari matsu- takari matsu gibi bir şeyler söylüyor. Türk kızlarınınsuyu mu çıktı acaba? Hani, kuzeyli bir sarışına veya esmer bir dilbere aşık oldum dese,anlayacağım! Yani, sarmadı hocam. Acele zapladım. Bu kez de “melek mi, yoksa şeytanmı; çıkar yol hangisi; sevmek sevilmek mi? ” diyen bir hatuna denk düştüm. Bilip de neyapacaksa? Sonuç sanki değişecek!

-Çekirge, hayret bir şeysin vallahi! Adam gibi Türk Sanat Müziği dinlesene…

-İyi de onunla zıplayamam ki hocam, bu bir. İkincisi, o hatayı geçen hafta işledim.Bütün ağlamaklı şiirler o zaman çıktı işte…Bir daha gündüz saatlerinde TSM yasak buevde. Hatta geceleri bile yasak!-Sonra?-Sonra, soğanlar kavruldu ve yemeğe devam…

O sırada ”sıcak, çok sıcak” diyen bir delikanlının sesi çarptı kulağıma. “Avuçlarınyanacak / bedenim çırılçıplak…” diyor... Aaaaa, bizim Muammer Çelik buraya gelmişgaliba! Onun kadar da güzel söylüyor kerata. Şiirden kurtuluş yok anlaşılan… Hemenarkasından Zerrin “Gönüüüül” diye bağırarak sahne aldı. Kadını çok sevmem ama bir

Page 958: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

remiks yapmışlar ki, tadına doyulmuyor. O ne biçim ritim öyle? Dans etmemek, şarkıyadüpedüz hakaret olacak.….-Ettin mi bari?-Tabii ki hocam ama bezelyeler helva oluyordu neredeyse!

-Şimdi git biraz çalış artık-Hayır!-Ne demek “hayır”?-“Hayır” çünkü bugün sıradanlaşma günüm. “Normalize olma günü” desem daha doğruolur. Ne haber dinleyecek, ne düşünecek, ne felsefe okuyacak, ne de finanspiyasalarına bakacağım. Kafamın nadasa ihtiyacı var. Az sonra kendimi sokağa atacakve olabildiğince şımartacağım. Yürürüm, alışveriş yaparım; kuru dalları kontrol ederim.“Bahar geliyor mu? ” diye sorarım ağaçlara; saçma sapan dergiler alır, mesela birpastanede karargâh kurarım. Ustamız Attila İlhan çok haklı! Orada insanın beynidinleniyor. Adeta şarj oluyor. Bir de çikolatalı pastayla seratonin yükledim mi, değmekeyfime!

-İyi hoş da ne zaman çalışacaksın sen?

-Geceler ne güne duruyor hocam? Akşam, acılarımı büyütür; sererim yine dizelerime.Sen hiç kaygılanma. Bana müsaade şimdi. Ben de insanım yaaa! Söz sana; bu gece“kurt kadın” olacağım. Hem ağlayacak, hem de herkesi ağlatacağım!

Şairler ne içindir ki!

(ve Hoca susar….)

(26 Şubat 2004)

Not: Bu yazıyı, öncelikle sevgili dostum Muammer Çelik’in okumasını istedim. İsmininzikredilmesine bir itirazı olup olmadığı bilmem gerekiyordu. Olmadığı gibi, yazıyıyüklemem konusunda beni teşvik de etti. Derin anlayışı ve hoşgörüsünden dolayıkendisine sonsuz teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim….

Naime Erlaçin

Page 959: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kuru Ayaz

avazım oldu şiirsavunmasız çığlıklar

dost dergahında niyazdımsevda bağında nazdurmadısusmayı bilmedi çileli saz

şiire yazdım gönlümün pasınıyaz’ımla güz’ümle şiire farzdımdönüp arkama baktım da şöyle“hiç”mişim meğer!henüz pek az’dım

safi kuru ayaz!

(10 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 960: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kuşatma

kaç zaman sürer bir kuşatma ey!

yol kapalımermiler uçuşur başucumuzdaşaşırdık nereye bakılır ah!neye uzanılır ve nasıl

mühürlendi sınırlarher yer barikather yer kurakterimizi emerek besleniyor içimiz

sen olmasanben olmasambiz olmazdı

kuşat o haldekuşat beni sevdiğimki senden bileyim kendiliğimi

ben böyle yapıyorumakıyor sonra su

son’dan ra’ya doğru

(17 Mayıs 2005)

Naime Erlaçin

Page 961: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kuşbakışı

tepeden bakınca değişen neyıkıntı görünmez gözebu bir!

nedir kuş olmanın yararıkuş gibi hissetmekten başka

farklı bir bakış olmalı kuştafarklı bir duruş yaşamahani varıyor ya bulutakeşfediyor mu acaba bir yıldız daha

kırlangıç ömrü altı kısa aysüzülüyor da burkuluyor içimgözlerini ödünç alsaydım keşkebakardım altı ay kuşbakışıyla

yorulmazdım dünden geceyecezaya durulmazdı böylesevincim taklalarda yaşardıkuş sanırdım kendimi en fazla!

(13 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 962: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kutsama

bilmezdimbu denli zor olduğunuyaşamı ağırlamanın

taş misali ağır

ne çok acıne çok hüzünne çok ayrılık bu

ve ne çok aşk

kocaman kigökyüzü kadaraltındasarmaşık güller açar

iyidir ev sahipliğim ey hayat!

gülümse :)

(12 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 963: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Küçüğüm!

tutun küçüğüm o minik yüreğinlene anlıyorsan artıkbu acımasız düzen bu azgın vahşetten

bildiğin eğlence parklarına benzemez burasıne atlıkarıncadasın şimdine ürkerek okşadığın dönme dolaptadönen dünyadır yavrumsana karşıbanabize karşı!

ne demişti büyükler haniçözüm evrenselleşmedeçözüm küreselleşmede!

biz uygarlaşmadık ki küçüğümsadece oyunlarını çaldık yüreğindenoyuncaklarını bile vermeden ellerine

erken büyüyeceksin senateşin külleri bulaşacak eteklerineölümü koyacaklar kucağınacanın yanacakmasumiyeti bırakacaksın ardında

menekşe mavisi nedir bilmeden büyüyeceksinöfkeyi sorgulayıp yoğururken kafandasolarken gülistan soğuyacak taşlargöçecek leylekler bilinmez diyarlara

asmayacaklar artık bebeleri gagalarına!

sürgünler duracakkavrulacak ekinlersen küçüğüm!iki evren arasında sıkışıp gideceksin

salt çocukluk değilseni beni onları da bırakacaklardipdiri topraklayıp bedenlerimizisonsuzda unutacaklar

tutunmalıyız yine de bizumudu yitirdik mi bittik!

tutun küçüğüm minicik yüreğinleuçmasın yeter ki umutçaresizlik yüzünden

(25 Şubat 2003)

Page 964: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

(Asla onaylanmayan ama girilmesi kaçınılmaz gibi gözüken bir savaşa karşı sonçırpınışlar! ..)

Naime Erlaçin

Page 965: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Mahmuzlar*

sam yeli mahmuzum olursıtma nöbetleri çöreklenir uykumayitiririm haritalarıkuma inerböyle gecelerde yıldızlar

yaprak tutmaz fidanlar dikerim yollarasusmaz fırtınagöz pınarlarım çakmak çakmakgürlerken inlerinlerken gönlümü dinlerim

puslanır takvim gün sonubaşlar çılgın bir koşuyağmalansam da bedevi sancılardaterini rüzgâra bırakan şiirim ey!kâh bir Tuareg kısrağı olurkâh dörtnala koşarım at sırtında

yakarsınız canımı mahmuzlar!

biliriz amasevilir acı ne olsa

(15 Mayıs 2004)

(*) Şiir üzerine derin sohbetler yaptığımız kıymetli genç dostum; hüznün şairi EnginKahraman’ın yaş gününü en içten dileklerimle kutluyorum. Acıyı şiire dönüştürmeyi eniyi bilenlerden biridir O. Şiiri okuma şansı yok çünkü “o şimdi asker”…Olsun varsın,yürekten gelen bir dost ve sevgi sesi hissedilir elbet! ...

Mutlu yıllar Sevgili Engin :)))

Naime Erlaçin

Page 966: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Maluliyet

seyreyle gözüm dünyayıözündenbal damlarsözünden zehir

vurulup düşerkengülün elindenmeçhuldür akıbet

o ki ağlayano ki hep solgunmesele çetrefilmüşkülat çok

adeta maluliyet

bulmaca çözümsüzfelek ne yapsın!

maluliyet de bir mecburiyet

(12 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 967: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Martı Çığlıkları!

bir sabahmartı çığlıklarını dinledim akşamcı kahvehanesindesisten fışkırıyordu gemilerkafam karışıktı anımsıyorumuykum da yoktu üstelikboşluğun içinden uzanıp bir tutam zamanı yakalıyordum

ıslak soğuğa vurulur mu insanben vuruldum!

elimde yarı solmuş bir karanfilyoksa gül müydü bilemiyorumtaze bir sabah çayının dumanındagözlerim körfeze takılmış da alamıyordum

hüznümdarmadağın kuş çığlıklarımazot kokulu suda deliduman bir sevdagemi değildi denizde oynaşanlarbenim duygularımdısuyun buğusunda bir ileri bir geri sallanan

gün uyanamadı sabahaçok utandı güneş, tan vakti hançerleyemedi geceyimartılarla dillenenmartılardan azade canlanıp güçlenen yaşam coşkusuylaözgürlüğüm ayaklanıyordu o saatte

o sabah martı çığlıklarıyla yüreğimdebir tutam zamanı yakalıyordum akşamcı kahvehanesinde

(22 Şubat 2003)

Naime Erlaçin

Page 968: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Maylo

I

karanlıkta bir ses'maylo' diye fısıldadı sessizce...

maylo geldi biliyordummaylo ile tanışıyordukmavisi duruldu denizinteknelerle yarışan sarhoşlukve guruba dönen akşamlar sustusaygıya durdular

kavga bitti açıldı kozalarderin bir soluklanmayine sessizlikmaylo ile buluşuyorduk

II

sus maylo!-tarihsiz evrenlerin çocuğu-konuşmadan da anlaşırız bizsen benim bildiğim tüm zamanlarbilmediğim dillersin

sevdalım değilsinbeni kuşatman gerekmezdostum değilsinacılarımı sarmaya gelmedindolunayın kısrağısın sen!

kalk gidelimPegasus'un kanatlarında 'Altın Kent'i aramayaözgürlük ve ölümsüzlüğü bulmaya geldi sıra

III

Agora'larda işin ne mayloben Agora'ları sevmem / Kuzey denizlerini dedurgun suları severimbarışçıl kuşları

yola koyulduk böylece mutlular ülkesindebir kar tanesinde uçuşup el eledenizin ateşinde dolaştıkokyanuslar aştık ceviz kabuğundadelişmen bir nefeste güneşe yanaştıkbilinmeyen o boşluğa taştık hiçlikten gelipApollon'da konuktukTibet'te bir tepeye konduk

IV

Page 969: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

ne ogidiyor musun maylo?

gitme kal!yürek isimde saklıyorum senititriyor alev gölge büyürkenyalnızca seniseni saklıyorum bensiyahlara karışma / sarılma karanlığagençliği bıraktım sana ne duruyorsundüşlerimi arasana!

gitme meçhulü yaratanımsokulgan kuşlar müjdecisialıngan duygular habercisidurağan sularımın sesisen bensinbenimsineksileceğim yokluğunda!

söyle yoksa özgürlük müydü adın!

(3 Mart 2003)

Naime Erlaçin

Page 970: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Merhaba Can! ....*

gül dalındadilara bir sevda anlatırdısussa hüzündü kalbekonuşsa dili dolaşırlakinmuzır ve dilbazdı

İspanyol dilberine yazılırdı şiirleraydınlık yüzde lal olurken akrepleryakışırdı acı ona

bilmezdiniz

çalımlı kulislerinde yaşam tiyatrosunungörmezden gelerek uluyan çakallarla tiranlarısadakor ipeklere sarardı ruhunusessizce inerdi sulusepken karölümden fışkıran bir sağanaktadurmaksızın içine ağlardı

sararmış sayfalarda buluştuk geçenlerdeuzak bir diyardan uçuşan dizelerdebaşında komik kalpağıyla gülümserken içtensahnede yine dipdiricam kırıklarında dostluğunalabildiğine yalnızdı

dedim:“merhaba”

bir temmuz güneşi kadar aydınlıkdedi“merhaba can! ...”

(*) 23 Temmuz 2000 tarihinde kaybettiğimiz rahmetli dostumuz Cenk Koray’ınanısına…Erken oldu ama öyle geldi içimden….

(31 Mayıs 2004)

Naime Erlaçin

Page 971: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Merkezkaç Kuvvet Arttıkça - Düz Yazı

Bugün biraz şiir hakkında konuşalım istedim.

Şiirin amacı, ritmi, müziği, biçimi, üslubu, vuruculuğu, şairin iç sesiyle örtüşmesi, vs.değil de, şiirle şairin buluşması gibi; tartışmaya fazlasıyla müsait bir konuyu gündemegetirmek niyetindeyim.

Bir defasında - karar vermişsem eğer - her ne koşulda olursa olsun yazabileceğimisöylemiştim. Kafa karıştıran ve oldukça abartılıymış gibi algılanan bir deyişti bu.Dışarıdan bakıldığında, yalnızca bir büyüksünme gibi görünmüyor; aynı zamanda şiirinsadece esin kaynağından doğduğunu ve onunla motive olduğunu düşünen şairlere deters düşüyordu. Savlarındaki haklılık payı büyüktü elbette. Bense konuya farklı bakıyorama şiirin yalnızca dille dans etme becerisi, bilgi ve birikimle yazılacağı gibi budalacabir iddiada da bulunmuyordum tabii ki…

Söylemek istediğim şuydu aslında:

Kişisel görüşüme göre, 'şair' şiirin öznesi olmamalı; zaman zaman kendi üzerine debasarak, farklı bir “öz”e sıçramayı bilmeli; yani nesnelleşmeli…Şiir; yazarı daimamerkeze, kendisine doğru çekiyordu. O halde buna karşı bir kuvvet geliştirmek lazımdı.“Merkezkaç kuvvet” diyorlar buna....

“Merkezkaç kuvvet” güçlendiği oranda ise, önce 'şiir'; sonra 'şair' çıkar ortaya. Şair herzaman başrolde olursa eğer, şiirin yok olma tehlikesi belirir. Halbuki şairin, şahsına dairfevkalade öznel bir duygu veya durumu bile tüm evrene aitmiş gibi ifade etme; diğerbir deyişle “evrenselleştirme” mecburiyeti vardır. Aksi halde şiir, şairin kendisiylebiteviye sürdürdüğü bir monolog veya kişisel mesajların sergilendiği bir panoyadönüşür. Ve hatta bu ikinci durumda, şiir “öz”ünden büyük ödünler vererek adetagünceleşir veya mektuplaşır....Sosyal içerikli toplumsal şiirler yazarken bu çıkmazdankurtuluşun çok daha kolay olduğunu düşünüyorum. Oysa lirik bir anlatımla dilegetirilen, özellikle aşk şiirleri, şairin sürekli meydan okumak ve aşmak zorunda olduğutuzaklarla doludur. O halde hepimiz içimizde gizlediğimiz, zaaflarla donanmış vefevkalade duyarlı insanı; diğer bir deyişle, 'şair'i bir nebze olsun unutup, yazmasorumluluğunun bir gereği olarak gerçek şiiri ortaya çıkartmak zorundayız!

En azından ben bu yolda küçümsenmeyecek bir çaba sarf ettiğimi biliyor ve“evrenselliğin izdüşümlerini belgelemek, kendimi belgelemekten çok daha önemlidir”diye düşünüyorum. “Ben”i tamamen yok etmek mümkün olmadığına göre – üstelik buşart da değil – “ben”den uzağa düşmek için “merkezkaç kuvvet”in gücünü artırmayagayret ediyorum.

Kendimden uzaklaştıkça, gerçek şiire yaklaşacağım gibi bir hayalim var. Ancak, şuevreye kadar onu bulduğum kanaatinde değilim. Bulduğum kadarını gereksizayrıntılardan arındırma sürecinde ise, henüz bir arpa boyu yol dahi aldığımainanmıyorum. Bunun için şiirlerimde sık sık ustalardan söz ediyor, çok ama çok okuyorve aralıksız çalışıyorum. Sırf bu nedenledir ki, en kalabalık ortamlar da dahil olmaküzere, kendimi her koşulda yazmaya mecbur hissediyor ve yazıyorum.

Bana göre, başka yolu da yok bunun…Ve bu yolda düşe kalka yürürken, içimdeki 'şair'i– şiirden çok düz yazı ürettiğime inandığım için, aslında “yazar” demem lazımdı –denetim altına almaya son derece kararlıyım!

Gün gelecek ve o şairi, şiirimle ben yöneteceğim!

Page 972: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

“Şairi unut, şiiri bul...” demişti bir düşünür.

O halde önce şiir, sonra ben!

…..

Not: Metinde genellemeler var gibi görünüyorsa da, burada ifade edilenler bütünüylebenim kişisel kanaat ve görüşlerim olup şahsi sorumluluğumdadır. Herkes dilediği gibidüşünüp yazmakta özgürdür. Bu arada, “merkezkaç kuvvet” tanımlamasının – tırnakiçinde yazılmış olmasına rağmen - bana ait olmadığını tekrar belirtmek isterim…

(2 Mart 2004) - 'Gençler İçin Denemeler' dosyasından...

Naime Erlaçin

Page 973: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

MERKÜR* (Dünya Kadınlar Günü İçin)

doğduğum saatMerkür düştü üzerimeen yakın olandı güneşeçehresigündüz ile gece

gündüz emergece emzirirdiışıktan alev çalarkaranlığa eklerdi

güneşin yüzünde dellenirdi aynasınehri gece de akardırüştünü suya ispat eden Merkür’üngecesi vardıbir de dik başı

haklarının peşinde koşankadın gibi!

Merkür'dü adı

………..

“Dünya Kadınlar Günü, Birleşmiş Milletler tarafından 16 Aralık 1977 tarihinde kabuledilmiştir. 8 Mart tarihi ise New York’lu ilk kadın işçilerin, uzun çalışma saatlerini, düşükücret ve kötü çalışma koşullarını protesto için yaptıkları grev hareketini onurlandırmaküzere sonradan onaylanmıştır…..

2004 yılında ülkemiz kadınının tablosu:- Kadınlar… töre cinayetlerine kurban gidiyor.- Aile içi şiddeti önleyecek yasalar yetersiz kalıyor.- 35 milyon kadın için 8 sığınma evi bulunuyor- Kız çocukların okutulması için hala ailelerin ikna edilmesine ilişkin kampanyalarsürüyor.- Nüfusun %52’si siyasal platformda adil temsil edilemiyor. Parlamentoda %4, yerelyönetimlerde %1 oranında kadın temsilci bulunuyor….” (Dünya sıralamasında 111.)(Kaynak: A.Füsun Gönül – Odtü’lüler Bülteni, Sayı 128)

(*) Bir İkizler kadını - Merkür kadını - olarak, tüm hemcinslerimi duyarlılığa davetediyor; “Dünya Kadınlar Günü”nü KUTLAMIYOR, onlara yalnızca görevlerinihatırlatıyorum….Herkesin kapısına, sevgiyle bir karanfil bıraktım. İsteyene gül...İşte böyle dostlar. Böyle biline...

(8 Mart 2004)

Naime Erlaçin

Page 974: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Mesela

duygu ne yapardı şiirler olmasaehram taşından farksız olurdu dizeleryerini şiirde bulmadan evvel

bunca yükün altında ezilirdik mutlakahece gözünü ısırırdı harfinyük yorgunu olurduk ağır taşımaktan

zaman aşımına uğrarken hızlabir boyuttanbaşka bir boyuta yolculuktadüşünüyorum:şiirler yok olsanereye sığınırdı duygubu yol nasıl çekilirdi ustalar olmasa

yani diyorum kimesela!

(12 Şubat 2004)

Naime Erlaçin

Page 975: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Mevsim Yediveren Zamanı

bir dost eli uzandı karalar bağlamış yüreğimesıcak bir bahar yelinden delidili sanki gönül diliydi

esiyordu yıkıntı enkazına doğrurenkler koyup dünyama durmaksızınvaroluşu kanıtlayarak sevgidesıcacık“can” bir nefes gibiydi

çalılara takıldı her bir parem“candost” toparladı parçalarınasıl küs kalınır hayata şimdi!

boş kavgalardakan yitirirken bensözüm “acı”dan anlam süzenleregöveriyor gülüm bugünbir fidan yeşeriyor yüreğimde

aldım selamını sızılar içindenverdim selamımı hoş bir iklimden“hoş geldin” güller mekanına ey!

mevsim “yediveren” zamanı!

(25 Ağustos 2003)

Naime Erlaçin

Page 976: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Meydan Okuyucu

“meydan okuyucu” derdi birisi

bilirdi:tüm meydanları okurdu bu kırk dillidüşünceden söz üretmek iseasıl marifeti

anlatan kimanlatılan neanlayan haniçözmeye güç yeter mi?

'geçmişi avuçlamakgeleceği yakalamak' derdihayallere tutunanbin gecelik masallardan biriydi

anlamaya kırk fırın ekmek yetmezoyun teorisini keşfedemediama matematiği severdiah bir de dansçı olabilseydi!

ölüm diledi kar düşmedenbahardayken henüz yürekcamdan kuleler inşa ederekn-boyutta uçmayı yeğlerNijinsky ile dans etmeyi özlerdi

gerçek mi hayal miakıllı mı deli miydikim bilebilir!öylesine biri iştemeydan okuyucunun tekiydi

zenci bir dansçı olmayı düşlüyor halen...

(25 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 977: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

MİTOLOJİK SORGULAMA (Manzum Yazı)

ey yüce Zeus!eşinden yaratmıştın o eşsiz dilberikıvılcımlar koymuştun kalbine ruh yerine

neden?

açmalıydı kutuyu Pandorazaafının diyeti ceza ile tanışmalıumudu kaybetmeliydi geleceğinden

kuğuya dönüştün Hera’nın omzundakudret ve görkemini bağışladın dağınrüzgârın zincirlerini çözdün mesela

neden?

zorluydu Hera bir deniz kadaranlamsız gücün ne anlamı var!denize fırtına sunuyordu gücünden

ışığa boğuluyordu Artemisay tanrıçası yaptın göklerdeok verdinyay verdin ellerineoğlunla kızını katilOrion’u kurban ettin

neden?

ölümsüz aşkı bulmuştu onlar

ne tanrıymışsın ama Zeus!kaosun hamuru bulaşmış ellerinesensiz nasıl aşılırmış bu yolnasıl çekilirmiş bunca acı

ve sensizShakespeare’i yaratamazdık biz!

(29 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 978: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Mum

en çabuk ölenleren çoksevenlerdi

en çoksevilenlerdiışık verenleronlardıen uzuncan çekişenler!

mum da ağlardı elbetmum da sönerdican misaliöğrendiği gündibineışık vermediğini

mum da! …

(1 Mart 2004)

Naime Erlaçin

Page 979: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Murat

- Ö.Hayyam'a saygıyla...

bir kement atılsın tuğramadüşsünparşömenden fermanokla yaya konuşsun kirişateş aşkına!

kandilli temennalar yağsın kargımdan

dirilişi var elbet her yıkılışınelimden tutsungecenin esrik saatleri ve şamanlarbir muradım olsun öd ağacındanuzaklara sürülmek gibi

Kuhandiz Kal’asında yazılmamış bir tarih var henüz!

(5 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 980: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Mutlu Ol Derin! ...

bir kız çocuğu bazendere yataklarındankoyaklardan toplar benianalık ettiğimi sanırkenanalık eder bana

ve gün parlar yeniden

ağlarsa üzülür yüreğimküçücük kalırheybetimi yitiririmoklar vurursa onuyaralanırsakanar kanım son damlasına dek

o sensin işte küçüğüm!

sordum:“vefa nedir, sevgi nedir, sadakat nedir? ”

dediler:“nam-ı diğer 'İmge Küpü'adı derya bir Derinküçücük bir bilgedirsus kuyularını iyi bilir…”

yeni bir yaş armağan ediliyor şu anlardagüneş kuşlukta bir daha doğuyor“iyi ki varsın” diyor yüce Tanrıevrenin kutsal ışığında

saat tam 10:00 Derinunutmadım bak!günlerden 18 Temmuz bugün

korkma “bu yaz da geçer”güçlensin bileğinbileğinsenin bükülmez yüreğin!

kutluyorum “ustacığım”*sanadır bütün dualarımlakocaman sevgim

mutlu olas yüzüne bir gülümseme!kutlu ol küçüğüm...

(*) Bana daima 'ustam' diyerek hitap eden Derin Öger'e sevgi dolu kalbimle...

Page 981: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

(18 Temmuz 2004)

Naime Erlaçin

Page 982: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Nefes…(Tel Afer’e)

imtihan ediyor dışarıdaki ürküiçimde gizliyorum kayboluşlarıgeride bilinmezliğim kalıyor

siz yoksunuzyoktunuzisyanımda ben yokumkendimize dolaştık hiçlikte

yürüyorum gök adayıbitiyor!

haykırıyor evrenin kara deliğiacı sütü emziriyor ürküreddim kendimetaze bir ateş yakıyor ruhçıtırdıyor söylence

Tel Afer’de ölümün nefesiyleyeniden doğmak üzere

(14 Eylül 2004)

Naime Erlaçin

Page 983: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Nerede Benim Dizelerim!

(bir tutkudur yazmak…)

uçurum bir yalnızlıkta yazmaksevgiliye adanmış vakitlerde...

artık bir konuğum benliğimegezgin gezdiririm içimdehuzura erer tedirgin kuşluk ve ölümcül ikindi bekleyişlerihüzün alacasında gün suskun...bir daha doğar düşlerimde

sözcükler delirmiş birer rakkaseçılgın kısraklar misalişehvetle çoğalır yaratma arzusututkunun dikeninde salkım bir söğüt beklersevda yükler ellerime

yazmak gökten armağan aşk kadar ilahiyazmak mahşeri tutkunun esiriymişçesineyazmak bıçaküstü ölüm silah namlusundayazmak kara sevda koynunda can kurutarak!

kor ateşler dizilir tespihe bir biryaban sözcüklerde şaklar kırbacımkızgın yüreğimikanla tutuşturaraksorarım:nerede benim dizelerim!

(1 Eylül 2003)

Naime Erlaçin

Page 984: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Neydi O Peki?

gülmeyi hatırlasam yenidenkonuştuğunu görsem meselagözlerinin içindeyken benyüzüne baktığımdade kiyanı başımdasın ellerimi tutuyorsundesem ki-olmaz yayine buradasın

say ki başımı dayadım omzunaruhuma yayıldı sıcaklığındüştük yine o derin yangınabelki hiç çıkmadık da eskisi gibiyiznereden bileyim!

ama bir tuhaflık var biliyorumbiliyorum da anlatamıyorumbana “neydi o peki” dedirtenöylesi bir tuhaflık işte

neydi o ve neden? ....

(19 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 985: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Neye Yarar ŞAİR, Neye Yarar ŞİİR

-beyaz zambaktan kor karanfile umutla çiçek açanbütün küskün şehirleri ve kırgın gönülleriruhuyla okşayarak inatla sevdi ŞAİR!

yol kazarak köklerine topraktalanetledi bozkır yüreklileriölümsüz tutkulu yeşildiçınar dalındanar ağacında özgür bir çiçekfesleğenle kekik taşıdı dağlarındanbulutla zifaftayken kent semalarında mahcupaşık bir konuktu gül fidanında

bülbülün sevdası çileşair’in deryası acıvahşi bir ölümce içini yırtarak geçen rüzgarher yeni mısrada taze bir intiharhazırdır bahane oysa: adı aşk!yırtılmış saatlerde aranır yarınlar

-dokunmasaydı yüreği yasemin sarayların fildişi duvarlarınaeriyip akmasaydı ruhu unutulmuş son yağmur damlasındabuzdan sebeplenen kardelenle gizlice fısıldaşmasayeniden doğmayı bilmese çiy tanesinin buğusundaneye yarardı ŞAİR!

delmeli oysa dağları şiirle Ferhat’a inattitreşirken güvercinler narin yüreğindeçözülmeli hayata dair ruhun ehramına gizlenen sırlarkaderi görmelikan kırmızı şahin ve yırtıcı atmaca gözlerinde

tek silah var: adı “sözcük”böyle kuşanılır dil kalemden tırnağabiraz yabansı biraz deliceçılgın cesareti ister çünkü er meydanı!

neye yarar şairŞehrazat gibi büyüleyici, esrarlıkalkışmış bir yılan kadar ağu dilli olmasakainatı çalıp gönlünde saklamasabezgin şarkılarla hırsız zamanların uslanmaz cenkçisikan öğütürken sürgün kalbindekutsanmamış yalnızlığın yorgun süvarisi şairneye yarar şiir olmasa

ŞİİR neye yararacılar olmasaaşklar olmasa!

(01 Kasım 2003)

Page 986: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Naime Erlaçin

Page 987: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Niye?

saatin son vuruşunda kopar vaveylasoluk kesilir sönerken çera

verecek hesabın yoksa eğerkorkmak niye nedendir bu perva?

Naime Erlaçin

Page 988: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

O Bilir!

kolay değildirbunca acıda sınanmakdümdüz gitmek dere tepe

yandı yüzümgözyaşında demleniphıçkırıkta göverdim

ağrı derindeydibıçaklar bileniyordu kalbimdeyarasa gözler karanlığı seçiyorellerim kırılıyoryen içinde gizleniyordu yaralar

yaşadığımı sanıyorlardıoysa ölmüştüm!

gülümsedim

kimse kimsenin derdini bilmez a çocuk!insan çığlık çığlığa doğurur bazenkolay değildir büyümeközümsemek acıyı

sen büyüdün bugünmavilikler verdin yüreğimeyeniden doğduğunu gördüm

gülümsedim yine

(*) Kabuğunu kıran dost maviliklere…O kendini bilir…

(23 Ocak 2004)

Naime Erlaçin

Page 989: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Ohaaaaaaa! ...Dedi Birisi! *....

beni anlamakçok ister sizden

bu denli varsıl mısınız?

borçlu dediler insanlık içininanmadımmeğer BDDK’ya geçmiş çoktan

ne gaflet!

kimibir çay bedeline mutlukimi bilmez mutluluğugönül kaynağını kurutanı bulmadı daha

ne bu!bozuk para mıayak altında dolaşsın?

hem vurdun mu ayağını duyguyasu çıkmalı yerdensu çıkmalıağacının köklerinden

bu günlerde bir “ohaa” modası…

“oha”nızı alıp gidinizgidinizmüflis ve kapalı tahtalardan

ölüsü dirisinden heybetlidir sevginin

(*) Bu dizeler ilhamını senden aldı Sevgili Çağıl (Ener) . Sen bilirsin :))))))

(21 Mayıs 2005)

Naime Erlaçin

Page 990: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Olağandır! ...(Feridun Nevzat Unan'ın Bir Yazısına Cevaben Mektup)

Bence sen çok çalışıyorsun Fe Nevzat.. Hani saatlere vursak, belki senden çokçalışıyorum ama benimkisi keyfime…Seninki ise bildiğimiz hayat kavgası. Yorar adamı.O yollardan geçtiğim için böyle ukalalık ediyorum anlayacağın….

Nanik bunun neresinde şimdi? Ne bileyim ben? Panik atağım yok ki, nanik atağımolsun! ...

“Peki burada ne işin var? ” diye sormayacaksın, anladın mı? Takıldım peşine geldimişte. Şunun şurası kaç tane dost kalmış dünyada! ! ! ...Barbaros Hayrettin Paşa’nınmartıları şaapıyormuş efendim. Laf mı şimdi? Hangisi kalmış dünyada? Ben, mutfakbalkonumdaki güvercinlere bakarım arkadaş. Canıma okuyorlar vallahi! Hem de tamyirmi beş yıldır günde 3 kez balkon temizliyorum. Orası yetmiyor, bir de bizim balkonasaldırıyorlar. Çiçek topraklarını hallaç pamuğu gibi atıyorlar. Yazarken bile tepemdeler.Ben biliyorum neden yaptıklarını. Saksılarda tohum arıyorlar. Sanki açlar ha! Bütüngün yemliyorum onları. Su ver- yem ver- temizle; su ver- yem ver- temizle….Öyle birkısır döngü ki, içinden çıkmak mümkün değil. Ama çok seviyorum kerataları…Yani şimdisistemim müsait olsa pekala panik atak geçirebilirim. Eeee, nanik de yapamıyorsun.Elimiz mahkum olmuş bir kere…

Sonuç ne? Erlaçin bütün gün balkon temizliyor! ...

Cemil İpekçi mutluymuş. Ne var? Ben de mutluyum! ...

Bir daha sefere kedileri anlatırım sana. Hep köpek hikayesi dinlemiştin benden. “Bu danereden çıktı? ” diyeceksin şimdi. Ben, nerede evlat edinilecek bir şey varsa bulurçıkartırım. Bu da mutluluk reçetemin bir parçası. Herkes komplo teorileri üretirken, benmutluluk stratejileri konusunda uzmanlaşmayı seçtim.

Boş ver doktoru-moktoru. Sen muhabbete devam et. Açılırsın dostum. Kesmezse eğer,koyarsın bir “nanik”; olur biter! ...

Hayat bu be :)))))Başlatma martılara!Ben çeyrek asırdır güvercin tersiyle uğraşıyorum da “gık”ım çıkmıyor.

Böyle yaşamak da güzel! ! ! ....

(20 Ağustos 2004)

('Nanik Atak' gurubu için yazılmıştır...)

Naime Erlaçin

Page 991: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Onarım

kendimi onardım bugün-ruhumu besleme vakti-düşünce çekirdekleri kırdımilahi bir müzik eşliğinde

üstüme yığıl ey sonsuzluk!yıka beni rüyalarınlasana emanet ettim acıyıhüznümüzamanı akıttığın sulara

Anaximander’e konuk oldumyazmaya aşıkAfrodit’i sordum İda Dağından:bir yarışma mıydı dağdakisalt güzellik miydi önemli olan?

çok soru sordumbeklentim çoktu yaşamdan

vurmalılar yüreğime kondu 5. senfonideinledi “dört mevsim”de yaylı sazlaruzattım elimi içimdeki “bilge”yetuttuyanıtlandı bütün sorular

yeniden doğdum kendimdenkendimle dost oldum

yaratmak mümkün mü onarımsızmümkün mü doğurmak yinelenmeden!

(24 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 992: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Oooofff! ...Off! ...

ehlileşmiş diyorlar Seyhan içinne etsem kiDicle’de mi yıkansamZap Suyu’na mı atsam kendimidağları damıtırım belki

ah! İlyadayabancısıyım “bin pınarlı İda”nınhani şu Kazdağı dediği şairiniyi hatırlarım oysa Toroslar’ınasıl unutulur kıyasıya sevişmişliğim

uzatma anlarında hayatın isyan bayrağı çekiyor takvimmevsimsiz bir yağmura şimdi yataklık etmekteyim

offf!

(helal olsun kız Gülşen!Nazan’a selam et bendenama oldu mu yabu güzellikle böyle ‘of’lanmaz ki!-parantez içini atsak da olur pekalakalmasın üstümüzde hanibestekar ve muganniyeninhakkını yemeyelim! ...)

öksüzlere bağışladım kırk ikindilerifırtınanın gözünde afata türbedarve kallavi bir aşkın kollarındahoş bir nidanın ipini çekmekteyim

gıcırdıyor içe açılan kapıdersimi ezber ediyorum bencüretimi aklıyorum eşiktetemrindeyim

“ooooofff! ...offf! ...”*

………….

(*) Gülşen’in seslendirdiği Nazan Öncel’in “Of of” şarkısından esinlenilmiştir. Benimgibi aşkı ve aşk şarkılarını sevenlere armağanım olsun :)))

(6 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 993: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Oyun

hayat sürekli bir oyun...

vazgeçeriz bazendüşer dekorlarışık sönerkostümler kayıp

bir sessizlik ki ah!bir deaynası kalır içimizin

ayrılık ve hüzne dairdir her şeyaynaya düşen yalnızlık görüntüsüuslanmaz hiçusanmaz içimizdeki feneracıyı aydınlatır durmaksızın

yeniden başlayana dek oyun

(20 Haziran 2005)

Naime Erlaçin

Page 994: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Ödünç Yaşam

kendime kalabalıkkendinize kalabalıkkendilerine kalabalıklar

tenhâlığın kuyu başındayapayalnıztaşınıyor ama yük

bir gün daha geçtineredeyiz bizrota kayıpsürgüne gönderildiğimiz yerdeyiz

bölünür ruhparamparçasilinir gölgedeki şiirson damla kandır yere düşenyağmurlarla inmekteyizgökyüzünden

susarak açmayan bir çiçeğinzehriyle beslenerek

varsın olsun!yaşamödünç alınmamış mıydı zaten

(09 Ekim 2003)

Naime Erlaçin

Page 995: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Öksürük

ben banauzağım ki öylebeni benimle sınama ey kader!aykırı bir ses dinliyorum şimdigeri dönüşün tamtamları çalıyorgüneşin rahmine

süngüyü dünden çekti yıldızyıldızım kayıpbakmıyorum suyun aynasınayol verdim kendime

iyidir ne olsayaşarken buza kesmektenbilir mi hiç derinikıyıda yüzen

bir öksürük dinliyorumkumar oynuyor canım, anlasana!birbirine benziyor sus çöllerialdırma senokka her yerde dört yüz dirhem

son ölümüm olsun buöksürüğün koynunda ilk soluklanışımson seslenişim kendime

sus artık!

(30 Ekim 2004)

Naime Erlaçin

Page 996: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Ölümle Öpüşen Aşk

aşkı kuyularda boğduk bizterk etmeksizin isyanagözyaşı intiharlarına

yürüyorduk oysaaşınmıştı yollarihtimal son dönemeçteydik

gezgin misali yönünü şaşıranaşkın tenine dokunuyorum kâhkâh susuyorum bir masal eskisinde

içim ölümdışımölümcül sessizlik

tutunsaydık eteğine sevdanınalsaydık yeni bir anlam kendimizekurumazdı gözyaşıgelmezdi ölüm üstümüze böyle gaddarcaböyle gûlyabanicesine

aşkın ölümle buluştuğu çizgideölümün aşkıöptüğünü görüyorum

ne ölüyorneden ölüyorkim ölüyor

izliyorum!

(23 temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 997: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Önemli Bir Duyuru da Benden! ...

Sevgili DostlarımSon günlerde Abir Zaki’den bana sürekli olarak kabarık dosyalar gelmesi üzerine O’nuuyararak göndermemesi konusunda ricada bulundum. (Aslında tanımadığım birçokadresten de geliyordu.) Bilgisayarım her nedense son aylarda “attachment”larıaçmıyordu ve bu nedenle gönderilenleri okuyamıyordum. Dostlarım bu durumubiliyorlar zaten. Abir ise bu tip dosyalar göndermediği ve üstelik benden de ona –başlıklarından benim olmadığı belli olan ve muhtemelen virüslü - dosyalar ulaştığı veonları hemen sildiği hakkında bir açıklamada bulundu.Şunu bilmenizi isterim ki, kızım dahil hiç kimseye, uzun zamandır ek dosyayollamıyorum. Dolayısıyla benden sizlere “attachment”li bir mesaj ulaşırsa eğer, onuderhal silmenizi rica ediyorum. Nevin Kalafatoğlu’nun duyurusunu okuyunca sizlere bunotu yazma gereğini duydum.Ek olarak, son birkaç gündür Windows güncellemelerini yapıp, Service Pack 2’yiyükledikten hemen sonra Antoloji’de artık puanlama yapamadığımı fark ettim.Puanlama penceresini açmaya çalıştığımda, devamlı “sayfada hata” mesajı ilekarşılaşıyorum. Aynı sorun posta kutularında – özellikle gereksiz mesajları silerken - dedevam ediyor. Şiirlerini okuyup yorum yazdığım şairlerin puan vermediğimidüşünmelerini istemem çünkü beğendiğim her şiir ve yazıyı puanlama adetim vardır.Bu yüzden, sorunum çözümleninceye kadar dostların beni affetmesini rica ediyorum.Ayrıca nasıl çözümleneceği hakkında bir fikri olan varsa, onu da memnuniyetlekarşılayacağımı bilmenizi isterim :))

Sevgi ve saygılarımla.

Naime Erlaçin

Page 998: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Özel Gün

şarkılarını ver banakahkahanı istiyorumgülen yüzüne astığın tebessümügülüşünü gözlerinin

bilirim menevişler volta atarkalbin orda ateşlenirher dokunuşunda parmak uçlarınınyeniden tutuşur maytaplar

bu denli yakınböyle özlemek olur mu

ben de bir tuhafım hani!

tut ellerimi sevdiğimdenizde yıkanır bu hüzünbiliyorsun bugünikimize özel bir gün

(22 - 24 Nisan 2004)

Naime Erlaçin

Page 999: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Özgür Bırakmaktır Sevmek! ...

-“Aşk, seni kendimden dahi korumayı öğretti bana”. – Halil Cibran

vurgununa ak hasat sökümlerindeki boğulmayasın kuytularımdasınırlarımda isterdim seni kuşkusuzhiç adil olmazdı amasıkıca bağlamak mesela

durma!kur kentleriniyürü krallığının miladına gururladerin nefesler bırakıyorum sanaseçilmek yeterliydi divanınagözden ırak olsa da görkemibiliyorum!bana ait bir taht var oradadünden yarına

evcilleştirdiğinden sorumludur kişi! *nasıl kurumaya bırakılır o haldebozkırda bir cannasıl yıkılır yaşam köprüleriaşka soyunmuşsa üsteliktepeden tırnağa

kutsandık bir kez ey gül!kaderin dahli var yolumuzdaüstüne yığılmasın yitirdiklerinsevmek özgür bırakmaktır!korkma çözül kendi vurgununa

yazgı ne olsa değişmezsorumlusun banasorumluyum sana

……..

(*) “Evcilleştirdiğin şeyden sorumlu olursun. Gülüne karşı sorumlusun! ....”- Antoine de Saint Exupery (1900 – 1944) : “Küçük Prens”

(4 Şubat 2004)

Naime Erlaçin

Page 1000: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Pazaryeri

goncalar dökülüyor ketumiyetinden bekâretiniğfal dayanılmaz boyuttapazaryerinde çığlık var

melekler ağlıyor omuz başlarımdahayra yoruyorumsaçımı okşatarak bir dahadolunay yüzlüay bakışlı sevdaya

nafile!

titremelerhavaleler ne kideprem var

destursuz geceye boyun eğipçığlık biriktiriyor yine varoluşkanı bozuluyor harfinkendinden sorumluydu oysa insankendini kutsardı doğuş

faili kayıp bir suç var ortadainfazı bozukkararı noksan

önce kim gelecek ipe söyleyinpazaryerinde çığlık var!

(21 Ekim 2004)

Naime Erlaçin

Page 1001: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Pembeler Benden Olsun!

ayrılık kör kuyulara döndü canelim yetişmiyor uzaklaragönlümü sunsam ne dersin

tenine dokunsam buralardanacını dindirsem sıcaklığımlasıkıca mühürlesem korkularınıyaparım inan!yüreğim kocamandırbilirsin.

bir buket çiçek yetmezanlamlı olmalı armağanımağaçlar tomura vurmuştur şimdihani kaldırımlarda pembe pembeişveyle göz kırparlar ya insanayakından bak onlaraen gözalıcı gül ağacını seçki kucaklayıp dikileyim karşına'bu senindir! ' diyeyim sana

ne çok seversin bu rengipembeye analığımı katarım sevgidenseherde bir haziran olurum hiç üşenmemilk nazarda yüreğin ısınır dasanırsın gülistana dönmüşmüş kentyalnızca pembe güllerden

uyanınca iyi bak etrafınapembeleri ara orada olacağımorada olacağız pembe ağacınlaruhuna doluşacak menevişlerşifalar sunacağız merhem olup'geçmişler olsun' derken sana

pembeler annendendir bu gün!

(Can parçam, gönül çiçeğim Ebru kızıma...)

(25 Nisan 2003)

Naime Erlaçin

Page 1002: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Penelope*

yine çaktım kibritiİthaka’nın acılı kadınıbilge hatunİkarios’un kızı Penelope ey!

nasırlarını göster bana

aynı değirmende öğütür zaman sevgililerien çok onlar birbirine benzerenciklerini koruyan köpekler gibidir iki yavuklucesaret ister aşka ve ecele koşmakçok sevmek cefayıen çok

“yar’i karşılamak yürek ister”**sevdayı karşılamak gibikendine ispiyonlar gibi kalbini

hele bir de kadınsa İthaka’da!

“katlan! ”der yürek“daha katlanki dikenleri benim olsun acının

gülü severcesine…”

sen gibi Penelopesen gibi! ...

…….

(*) Penelope: Odysseus'un dönüşünü 20 yıl sabırla bekleyen eşi.(**) Ahmet İnam

“Dünya Kadınlar Günü” nedeniyle, dünyanın cesur yürekli, vefakar, sadık ve cefa çekentüm kadınlarına bir şeyleri hatırlatmak adına...

(8 Mart 2005)

Naime Erlaçin

Page 1003: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Resmin Öteki Yüzü…(Düz Yazı)

-Bundan önceki yazıyı okumadıysanız eğer, bunu da “es” geçin lütfen! ...

Bir öncekinde sizlerle aşk hakkında konuştum. Aşkın büyüklüğünden söz ettiğimimutlaka kavradınız. “Aşk ölümsüzdür” dedim. İnanan inandı; tereddütleri olanlarınkafası iyice karıştı; inanmayan ise “kadın palavra atıyor yine” dedi. Hatta, eminim “vahvah, bu da böyle bir rüya görüyor işte! ” diyenler bile oldu. Oysa farkındaysanızvefasızlıktan, ikiyüzlülükten, ihanetten, derin yaralanmalardan, aşka rağmen geridönüşümsüz yanlışlar yapıldığında sevginin örselenmesinden hiç söz etmedim. Alice'Harikalar Diyarında” idi. Biz de onunla birlikte dolaştık.

Şimdi, birer emekçisi olduğumuz dünyamıza daha geniş ve evrensel bir penceredenbakalım.Yazın sanatında şair veya yazar, kalemiyle bir sihirbazdır adeta. Duygu vedüşünce ile insan arasında iletişim kuran bir şamandan farksızdır o. Bundan da önemlisiistediğiniz düşü sunabilir size. Ömür boyu aradığınız romantizmi veren veya acılarınızınizdüşümlerini keşfedebileceğiniz bir mazoşizm kaynağı olabilir. Kış uykusuna yatmıştensel arzularınızı kolayca canlandırabilir. Hayal aleminde uzun ve keyifli bir gezintiyeçıkarabilir sizi. Şiir ortamı böyle bir amaca çok daha uygundur. Orada mantıklı olmakzorunda değilsiniz çünkü. Düşler aleminde ise her şey mümkün. Duygu verildiği vealındığı sürece işler yolunda gider.

Kablolar birbirine sürtüyor değil mi? “Bir yerde kısa devre var” dediğinizi duyar gibiyim!

Defalarca soruldu bana. Şiirleri nasıl yazıyordum? Bu veya şu şiirde kime sesleniyor, nedemek istiyordum? Kendimi bir odaya hapsederek, bir tür izolasyon sonucundaçektiğim acılardan mı yaratıyordum onları? Tanıdığım kişileri mi yazıyordum?

HAYIR! Kişi ve olayları yazmışsam eğer, bir ithaf vardır mutlaka. Hayat hikayelerindenyararlandığım doğrudur ama yazının bir tür özel mesaj yöntemi olmadığını unutmamaklazım. Bunun için pekala posta kutuları, mektuplar, SMS’ler, vs. kullanılabilir.Profesyonel anlamda bu işten para kazanmayı reddetmiş biri olsam da profesyonelruhlu ve araştırmacı bir yazarım ben. Şair ise hiç değilim. Şiire olan saygım o denlibüyük ki, bir gün bile şair olduğumu söylemedim. Ancak ne türde olursa olsun “yazı”nınonuruna, haysiyetine ve bir anlamda kutsallığına inandım daima.

Şimdi bu sözler de kafanızı karıştıracak, biliyorum….

Sıkça vurguladığım gibi, yazar aklına ne koymuşsa onu yazabilmeli. Bunun için gerekliolan konsantrasyon ve altyapıya ulaşmak onun görevidir. Bazen gerçekleri beyninizevuran bir tokmak; bazen bir rüya satıcısıdır o. Rolünü oynar ve setten çıkar gider.Sadece kötü oyuncular rollerinden etkilenir ve kimlik değişimine uğrarlar. Yazarönyargısız, soğukkanlı, planlı ve programlı hareket etmek zorundadır. Cenazesi olduğugün mizah yazabilmelidir o. Veya kahkahalar atarken okuru ağlatabilmeli…Yararlandığıher kaynağı bir biçimde (tırnak işareti, imza, dipnot, kaynakça, ithaf, vs. olarak)belirtmek mecburiyetindedir. Yazının haysiyeti “hoşuma gitmişti, aldım ve kullandım”tarzında bir açıklamayı asla affetmez! Yazının sorumluluğu öncelikle kendinedir. Belirlibir tutarlılık ve seviyeyi muhafaza etmek gibi. Bu yüzden mutfakta kotarılmış her iş,diğerlerinden ve özellikle de yazardan ayrı tutularak değerlendirilir. En azındanprofesyoneller böyle yapar.

Nitelikli bir yazıyı nasıl üretebileceğiniz konusunda yardım alabilirsiniz. Yazımhatalarınızı düzeltebilirsiniz. Bu işin temel öğesi olan yazının aslı, duruşu, tutarlılığı,etiği hakkında ise nedense pek konuşulmaz. Ama doğaldır. Talebin olmadığı yerde

Page 1004: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

arz’ın ne işi var? Söylemeyi değil, alkışlamayı veya yermeyi; yaratmayı değil amatüketmeyi; tüketirken de durmaksızın konuşmayı ve tartışmayı seçmiş bir toplumolmamızdan mı kaynaklanıyor bu eksiklik acaba? Ve bunun için mi yazara yalnızca özelduygularını dile getiren kişi ve eserlerine de birer “günce” olarak bakılıyor ki sonuçtaevrensel panoramayı göremiyor ve resmin öteki yüzünü gözden kaçırıyoruz?

Bakın “aşk”tan nerelere geldik. Profesyonel ruhlu bir yazar, size aşk veya başka birkonuda sayısız denemeler (essays) verebilir ve sizi arzuladığı her yolculuğagötürebilir. Şimdi oturup size “Aşk kısa ömürlü bir illet, doğal bir felakettir” başlıklı biryazı yazabilirim. Ölmez dediğim aşk için, başlığı “Ölü Aşk” olan bir lanetleme yazısısunabilirim.

Hemen sormaya başlamayın sakın; “Aslında bunu mu demek istiyorsun, daha önce bizeyalan mı söyledin? ” diye. HAYIR; HAYIR; HAYIR! Size (yazıya hevesli gençlere)gerçek yazının ne olduğunu anlatmaya çalışıyor ve farklı boyutlarda düşünmeyezorluyorum.

Yazı kişisel bir tatmin aracı değildir. Şiir de öyle…

”Hani sen bize kişisel görüşüm demiştin? ” diye sorabilirsiniz pekala. YANLIŞ! Yazınıngereğidir o. Araç kullanma yöntemidir. Bir tür teknik, yanılsama, illüzyon yaratma,yazıya güç katma veya adını ne koyarsanız koyun, odur işte. Yazarın bilimsel yazılardaolduğu gibi, çok somut gerçeklere dayanmadıkça kişisel görüş belirtme hakkı yoktur.Bunun aslında kişiselleşme gayreti olmadığını fark etmek ise okura düşer. Bir sihirdünyasında dolaştığımızı varsayarsak eğer, oranın sihirbazı olarak ve yine sadece o yazıkapsamında ciddiye alınma; gerekçelerini de belirterek, onaylanma veyayadsınma/eleştirilme hakkı vardır yalnızca...

Her yazı ve şiir, dışarıdaki gerçek dünya ile karıştırılmaksızın; kurgusal bir mantıkçerçevesinde ve kendi içinde izlenmesi gereken bir serüvendir. Yolculuk etmeyibecerebildiğimiz sürece!

Hani kısaca ve ek olarak diyorum ki, okuyabilmek de yazmak kadar önemli...

Kalın sağlıcakla dostlar :))

(13 Temmuz 2004) - 'Gençler İçin Denemeler' Dosyasından...

Naime Erlaçin

Page 1005: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Rest

gün be gün ölenkürek mahkûmlarıyız

yaşamtükenmeyi bellemekdünya sürgününde,gökle yer arası bir yerdehem yem olmakhem fare

aşkgelincik tozubahar vakti uçuşan

çiçek tutkunuyum bu yüzdensevdayı fısıldıyor onlarve fakat sararıyor mevsimbuz günlere akıyor zaman

elimi sevgiye'rest' diyerekaşka yatırıyorum yine

ne kadar seviyoro kadaryaşıyor insan

……..

Mutlu bayramlar dostlar :))) Sevginiz bol, sevgi vereniniz daha çok olsun! ...

(14 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 1006: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Rüya Görmeyen Aşklar!

-Bazı aşklar rüya görmez. Rüya onların içindedir.

sağanaklar indi dünyamabaharı dinliyorum yağmurun yankısındasevdiğim beni anıyor, ısınıyor içimkoynumda saklıyorum aşkı gönlümce okşayarakbuğulu bir yağmur damlasında sevgiyle kamaşıyor gözlerim

hani ayrılığa düşerdi sevdalarağıtlar yakılırdı uğrunaazgın sulara kapılır daikiye bölünürdü hayat

inanmıyorum!

ayrılık olsun olmasınkolay ölmüyor bazı aşklarrüya saklıyorlar içlerindehünerleri burada!bizimkinden alacalı sevdalar varmışvarsın olsunbilesin umurumda değil acı sen yanımda oldukça

her sabahher yağmurdaher saat başı beni

her saat başı seni sevdiğimi hatırla!

(21 Ocak 2004)

Naime Erlaçin

Page 1007: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Rüyadan Sormalı Şiiri!

her dizebir veda şairdeneksilmenin diğer adı

aşk mı sebebiacı mı, bilgelik minedir?

girilir bir kapıdanbin kapıdan çıkılırne zaman tutulur sonsuzluk yoluaçılır gözler uykudao zaman konar şiirkısa ömürlü bir kelebek gibi

rüyadan sormalı şiiriçoğalan acıdanyürekte çatlarken nar tanelerisevdanın bilendiği uykudan

her dizeyeni bir damla kanher dize bir ayrılık şair ruhundan

(19 Ocak 2004)

Naime Erlaçin

Page 1008: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Rüyaları Topla Git!

şafağa kör bakar kuyugündüzü bilmez mağara

bundandır telaşı yeraltı suyununbir çatlak aramak ömür boyudar aralıklar yalnızlığında

“hiç durma...rüyaları topla git! ...” diyor kadın“ve mağaraları”yalınlaşıyor çünkü yaşamak yerkabuğu kırıldığında

hançer yarası değil buağızdan çıktığında söz ihtilaldir bazen

ışığı gördü su dünden bugünecesurdu ağrılı uyanışlaraözgürdü yeryüzüne bir kala

masaya inen yumruğun sesini duydumbir yıldız kiralamıştı kadınboşu doluyu düşünürken erkekrüyaları toplayıp koyulmuştu yola

yakışanı gökyüzüdür aşkıngökten gelir rüyalargöğe uçarlar yine.

gündüzü bilmez yarasa gözlü mağara!

(7 Şubat 2004)

Naime Erlaçin

Page 1009: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Rüyanın Doğduğu Yere Git! *

kutsal maviye yuvalanmışsaydam bir göktaşı olduğunda sevgikimden sorulur uğursuz yerin sessizliğirüyayı gözbebeğinden lanetleyen kara talan ey!hangi dağ başından

mülkün ezeli sahipleri Adem ile Havva’dan mı

o mülk ki adağa bahşedilmiş bir ağaçtıyürümez…konuşmaz…gülmeyi bilmezrüzgarı bekler yalnızcabir elma…bir de yılan…

hamurundan yaratıldın şiir ve aşkın!göç vaktini çalıyor şimdi saatlerseni çağırıyor dağ ateşleritaze bir umut demektir her yeni yılhele bir de gençsenyaratma çağındaysan üstelikorada bir yer olmalı mutlakarüyanın hevenklerle indiğielif ve lam'dan

“her zaman paylaşılan duygular vardıryeri gelince ölümler de….”**

neler bölüşmedin oysahırpalandın parçalanarakonarıldınonarıldık bir dahaunutulmaz yaz günlerinde

durma!kanatlarını çal soylu bir kuşunyüreğinde çöreklenen kışıvar gücünle savurarak temmuz kucağınaizin ver körpe yazlar göversinoğul veren acılar özünde

git oraya!

zirvedeki kayanın dibine gömdüm has dileklerimikutladım senikutsadım yakarışlarımlaadak ağacına bıraktığım çaputa sor rüyanın doğduğu yeriçınara sor bulursun

unutmataze bir umut demektir her yeni yılgit oraya!

……..

Page 1010: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

(*) Doğum gününü gönül maytaplarıyla kutluyorum sevgili çocuk…. Yüreğindeki kışa rüya armağan edemem ama sana bir ışık yakabilirim belki…Yaktım bile! ….İyi ki varsın; iyi ki doğdun! ! ! .....Kocaman sevgilerimle…

(**) Haydar Ergülen: “Unutulmuş Bir Yaz İçin” şiirinden…

(18 Temmuz 2005)

Naime Erlaçin

Page 1011: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Rüzgâr

adı sevda oluyoruykudanher sıçrayışında kirpikleriminyalnızlığaher uyanışında

el değmemişnarin bir kelebeğinkıvancında eriyor hüznümperdeyi kaldırdığında

okyanusa kavuştuğu saatte nehirlerateş saçıyor bir zirve tipilerimeyağmura zincirleniyor çöleteğime üfüren rüzgârlavazgeçiyorum kendimden

sana geçiyorum

rüzgârsenve benzamanın içindenbir aşk masalında izler bırakıpöylesine yürürken

(15 Haziran 2004)

Naime Erlaçin

Page 1012: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Sadakat

her kadınher erkekher tutkubirbirine benzer

benzemeyensebatvefasadakat

şıkça paketlenmedikçeaşkı koyacak yer bulamadılartaşımayı bilmek gerek oysane çabuk unutuldu kâğıttan külâhlar

yokuş tırmanırken âşıkAfrika menekşesine nağmeler yazılır“nisyan ile maluldür” derler, inanma!birbirine benzer insananımsarbeyninde kurtlar kımıldadıkça

sadakatçamurda bilepırlanta

insanher yerde insanbirbirine benzer hepsisadakat aradan çıkınca!

(17 Aralık 2003)

Naime Erlaçin

Page 1013: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Sage

“adım kadın” demiştimdedim de “lal” oldum“giryan” oldumneler olmadım ki!

dedi:'senin adın Sage* bundan böyleçölün büyüleyicigizemli çiçeğiSage’sin sen benim gönlümde'

sordum öğrendim:Sage canlılık ve enerji verenmişkardelen misali yalnızlığı severmiş

'her şey olurdum ben her şey''tarih kadar eskidoğan gün kadar yeniydim'sen adımı Sage koymadan önce

inanmadılar

yanıldım belkivar mıdır anlayanyok mudurorada mıdırlarıssız bir yamaçtaya da çöldeSage’yi mi bekler dururlar

Sage’yi aldımadım Sage'dir bundan böyle!

*Bana, Arapça’ da 'Naime' nin karşılığı olan ve Sage Flower denilen bir çiçektenesinlenerek “ SAGE” adını veren şair dostum Abir Zaki’ye sevgi ve teşekkürlerimle…

(13 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 1014: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

SAĞANAKLAR DA GELİR! ...(Düz Yazı – Günce)

Hüznün kara bulutları çökmüştü üstüme. Her şeyin üst üste geldiği öyle zamanlardanbiriydi…

Bir dostum kızını; bir büyüğüm elli beş yıllık sevgili eşini kaybetmişti. Yakın birkaçarkadaşım ve sanal çocuğum aniden köşelerine çekilmişlerdi. 8 Kasım, içimde daimaengin bir sevgi kaynağı ve onulmaz bir yara gibi yaşayacak olan Buruşuk köpeğimindördüncü ölüm yıldönümüydü. 9 Kasım ise gurbetteki bir tanecik kızımızın yaş günü.Yıllardır birlikte kutlamak nasip olmamıştı. Üstelik ana-oğul hastaydılar. Aklımın biryarısı deniz aşırı o ülkedeydi…Yetmez gibi, bir de bilgisayar-modem bağlantım koptu.Canım çok sıkılıyordu.

Ah, kara bulutlar! ... Durup durup nasıl da çöreklenirsiniz bazen insanın üstüne. Amaeski toprağız biz. Alışmışız dik durmaya, aldırmaz görünmeye ve hatta çevremize güçvermeyi sürdürmeye…

Yine de kurumuştum!

Sonra sağanaklar geldi birbiri ardı sıra…

8 KasımABD’deki büyüğümüz Sayın Mehmet Fatin Baki’den bir zarf ulaştı. Antoloji’nin FatinAmcası! ...Öyle anlamlı ve güzel dizeler vardı ki içinde, okumaya doyamadım. BirindeAruz’un ahenginden söz ediyor ve diyordu ki;

“Her beyitten ses gelirken hoşlanır dört zaviyeMuttarid ritmler saçar kıt’ada tüm kafiye”

Dinledim o sesi…

Yüreğimdeki hasret ve gurbet türküsünü duymuşçasına, “Yanma Sakın” başlıklı bir şiireklemişti. İlk kıtası şöyleydi;

“Külü yoktur, duman eksik diye kanma sakınTutuşan bir çıra kalbim, sönecek sanma sakın.Çekilen hasreti bir ben bilirim bir de HüdaUnutup vuslatı bir kez, daha çok yanma sakın.”

Bunu da dinledim gözyaşlarıyla. Sevgi ve şükran duyarak…

9 KasımEge’den şair bir dostum geldi bugün. Beni kızımın acıları ve sıcaklığı ile buluşturan,gönlümün hüzün kapılarını sonuna kadar açtığım birisi. Eşiyle birlikte birbirinden güzelarmağanlar seçmiş ve onları da beraberinde getirmişti. Sanki ruhumu okurmuş gibi tamda arzuladığım şeyleri bulmuştu.

Aslında en güzel armağan sendin Sevgi Ulukuş! ... İyi ki geldin, biliyor musun?Böylesine mahzun olduğumuz bir günde gönül yoldaşlığı, can yoldaşlığı yaptın bizlere.Seni ailenden biraz uzak tuttuk ama çok hoş saatlerdi, ne dersin? Umarım 41numarada perişan olmadın geri dönerken! ... :))))

10 Kasım

Page 1015: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Bağlantım onarılmıştı. Bilgisayarı açtım; kedileri ve kuşları besledim. Ata’mıza saygıduruşunda bulundum. Kafamda günün planlamasını yaparken kapı çalındı. KarşımdaDHL dağıtıcısını gördüğüm anda, “Suudi Arabistan’dan mı? ” diye haykırmışım. Serviselemanı gözlerinin içi gülerek uzattı paketi. Bir süredir heyecanla beklediğim kitapgelmişti nihayet.

POETIC AROMA – Abir Zaki

Mükemmel bir kapak, olağanüstü kaliteli bir baskı, kalbime nüfuz eden ve bana eskidostlar kadar aşina gelen şiirlerle kucaklaştık birden. Şöyle imzalanmıştı;

“O kadın’a bütün sevgimle. Sayfa. 187” – A. Zaki

Ah! çılgın Abir. Seni ne çok sevdiğimi ve zaman zaman – beni delirttiğin için – ne çokkızdığımı iyi bilirsin ama senden asla vazgeçemem arkadaşım. Beynimin içini okuyanve ağzımı daha açmadan ne diyeceğimi bilen o kadar az sayıda insan var ki şudünyada! ...

Her neyse, anlatmaya kalksam roman olur. Yapacağını yapmıştın yine! ...187. sayfada“O Kadına – To That Woman” diyerek beni yazmıştın. Biliyor musun, kendimi şairdensaymadığım için, şiir kitabım olsun hiç istemedim. Ama bir kitabın sayfalarındaölümsüzleşmek hem çok derin duygular uyandırıyor; hem de gurur veriyor insana.Üstelik de bu kadar onurlandırıcı bir şiirle…Ayrıca öyle özlemişim ki, arka kapağın içkısmına basılı resmine ve içleri gülen gözlerine bakar ve gözlerimden yaşlar süzülürkengeçmişe dalıp gitmişim öyle…

Haklıymışım değil mi? İyi şiir yazamam ama iyi şairden anlarım. Nasıl da zorlagetirmiştim seni buralara. Sen korkuyordun, bense önündeki engin ufku görüyordum.Beni ve diğer dostları dinlediğin için gönülden teşekkürler Abir. Hediyen için de :))))Amazon.com’a da iyi bir hediye olmuşsun hani! ! ! ....

………..

Gün olur, sağanaklar da gelir! ....İçime yağdırdığınız sağanaklardan dolayı hepinizi çok seviyor ve minnetle kucaklıyorumdostlarım…

Daha ne ister ki insan! ...

Kalınız sağlıcakla….

(10 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 1016: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Sahibini Arar Aşk!

rüzgarın çığlığında gizleniyor aşkbitmemiş resmi yangınlarda üşümeninazgındır nefesi mevsimsiz tipilerenbekleyiş saatlerinde duranzamanın zil sesi

çığırtkan cehenneminde safarininsilahsız teslim çöleaçgözlü kaplan tuzaklarında titreyen vahşi ölümhaykırırken susmaksusarken boğmak umudugüneşe uzanan ellerle dipsiz karanlıklardasabır olmaktaş olmaksabrı sınamak

unutulmuş sulara dümen kırarak

yeniden yaşamak mıdır aşkdoğmak mı yenidenölmek mi yoksa hiçliğin varoşlarındadamara acı pompalanırken

erken bir doğum kadar ürkütücüerken bir doğumdan daha çaresizyitirirken“sen”i bir yokluğa “ben”sizasla doğmamışçasına kimsesiz

tarifi yok acıdan gayrıadı var!

ama bir günbirinin hünerli ellerinde mutlaka parlayacak!

(15 Ekim 2003)

Naime Erlaçin

Page 1017: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Sahibini Bulur Söz!

iki kalpbir adamve bir kadınakanıyorsa eğerdeğmeli bu!

bir adambir kadınave bir kadınbir adamayaslanıyorsa eğerdeğmeli bu!

(bu bölüm hayata dair!)

söztartısına sorumlubüyüktür vebaliakıyla karasıylasusuyorsa eğer bir tarihbir şaşkın karşısındadeğdiği içindir!

adamlığın da onuru var (olmalı)aşk kadaryaşamak kadarinsanlık kadar

(bu bölüm ise sap ile sözü birbirine karıştıran birine ithaf olunur!)

(23 Şubat 2004)

Naime Erlaçin

Page 1018: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Salamander ve Anka

yok ki bir anadilimşöyle evrenseldilleneyim de anlasın herkesvar dayok aslında!

anadilim gönül gözümanadilim sözüm benim

şiir dilden düşerşair ölürsu güçlü oysahava yaşamın anasıunutmadım bereketini toprağınateşteki canın

ah ateş!bir buz ejderi biliyorumsöndürür avuçladığında seniadı:salamandersoğuk özünden gelirmarifeti yangında bellidir

dön ve içine bak şimdiiyi bak!gördüğün aşina çehre kimin?

ya anka’sınateşten gelenya salamander*yangını söndüren

böyle söyler anadilim!……..

(*) Salamander (Semender) : Yalnızca ateşte yaşayan küçük ejder. Bir dokunuşuylaateşi söndürecek kadar soğuk olduğu ve ateşten çıktığında ise yaşayamadığı söylenir.

(20 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 1019: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Samuray Kılıcı!

üç günlük seyisliği varbesbelli yaradanındar vaktine denk gelmiş

bir çeneaman Allah!bir çene

elinde Samuray kılıcı:şöyle “takdir” sultanımböyle “tekdir” efendim“hımmm….vallahi biçerim! ”bulaştığı yerden ses getire

vay vay vayyyvay anam vayyaşın nebaşın netükürme kılıcın meşrebinehele bir duuurhele bir dur hele!

bunca çayın suyunda yundumkalfalığa terfi edemedim henüzsendeki bu ustalık acep nereden gele!ahi elindenbir yudum şerbet içmeyi öğren öncene edeyim ben seni behey gafil!davul bile dengi dengine

ne yazar ne ederbaktım ki üzerinize afiyetevlere şenlikhani ya deveye sormuşlar “neren eğri” diyeişte aynen öyle!

'sus kadın! ' dedimdüşürme garibi sivri dilineamma ve lakinsabır taşı olsaydı çatlardı bre!

uzun lafın kısasıdiyorum ki:

çuvaldızdan balta olmayı boş verkendini düzelt önce!

(30 Mart 2004)

Naime Erlaçin

Page 1020: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Sanatçı

yazının uyumundabiçimin soyutundadizelerde renklerdedilerse ezgilerdeinsana varandır sanatçı

aydınlıkta karanlıktainanılmaz duyarlılıktabir tuhaf doğurganlıktaulaşılmaz son tanıktainsanı sorandır sanatçı

koyu kara bilinçlerdebilinç ötesi deyişlerdetinsel ince erinçlerdebireysel gizleyişlerdeinsanı kurandır sanatçı

hep yükümlü sorumluaz çekingen davacıdövüşken ve kavgacıödün vermez savaşçıkendini yorandır sanatçı...

Naime Erlaçin

Page 1021: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Sanırım Ben Şair Değilim (Düz Yazı)

-Düşünmek günah işlemeye benzer. İnsan onun zevkini bir kez tattı mı artık ondanvazgeçilmez. – Erich Fromm

Son günlerde şiir üzerinde her zamankinden fazla düşünmeye başladım. Şiir yazmayıbir kenara bıraksak bile, şiirden ne anladığım veya anlayıp anlamadığım hakkındakuşkular oluşmuştu beynimde. Bir anlamda kafam karışmıştı yani. Beğenilerim, birkaçistisna dışında, diğer okurlarla pek uyuşuyordu diyemem. Büyük alkış alan bazı şiirlerbana hiçbir şey söylemeyebiliyor, ya da tam tersi oluyordu. Bana göre şiir, akustiğisağlam bir salonda akan; enstrümanlar arasındaki mükemmel uyumun hemen farkedildiği güçlü bir senfonik esere benzemeliydi. Öyle ki, onu anlamasam dahi adetaçarpıldığımı; beni vurduğunu hissetmeliydim. Duygu tenime, kemiklerime, gözpınarlarıma ve ruhumun derinliklerine işlemeliydi. İmgelerin azlığı-çokluğu, şiirinbiçemi, konusu vs. hiç önemli değildi. Şiir beni yakalamalı ve kelepçelemeliydi. Öyle ki,şiirin yanında tutuklu kalmalıydım. Ona aşık olmalıydım. Genel olarak sanat eserinebakışım buydu benim.

Sonra düşünmeye başladım. Acaba diğer şairlerin kıstasları farklı mıydı? Sonuçta fikirayrılığı doğduğuna göre mutlaka öyle olmalıydı. Beğeniler kişilere göre değişiyordu tabiiki. Bu yüzden tartışmak da doğru değildi ancak benim standarttan sapışım aşırıyakaçıyordu.O halde büyük olasılıkla ben şiirden anlamıyordum. Anlamayan birisinindoğru dürüst şiir de yazamayacağını varsayarak şair olmadığıma karar verdim. Bu bir.

Geçenlerde bir yazımda yeni arayışlar peşinde olduğumu söylemiştim. İçimdeki yazarbeni kışkırtıp duruyordu. Şiire bulaşmamı hazmedemediği için bir anlamda öç alıyordubelki de! Yazmak (düzyazı) ilginç bir serüvendir. Hele benim gibi yıllarca her konuda,hemen her tarzda yazmışsanız eğer kafanıza koyduğunuzu, önünüze geleni veyayazmak zorunda olduğunuz şeyi – her ne ise - kağıda dökmek hiç de zor değildir. Yeterki beyninize doğru programı yerleştirin.

Buradan hareketle uzun zamandır şiirde, çok bilinçli olmasa da sıkça yaptığım bir şeyiplanlayarak denemeye karar verdim. Benden kaynaklanan “acemi”(!) şiireyoğunlaşmak yerine, kendimi soyutlayarak belirli bir duyguya yoğunlaşmaktı bu.İçimde bir şair varsa bile, onu oradan alıp yerine yazarı yerleştirecektim. Ama bu kezyazar, 'bilinçli seçici' olacak ve duyguyu kendisi seçecekti.

Daha iyi açıklamak için bir örnek vermek istiyorum. Deneyimli ressamlar sergilerindegenellikle tek konu işlerler. İsterler ki, resimler arasında bir bütünlük ve tutarlılık olsun.Böylece vermeyi planladıkları duygu izleyicide yerini bulsun, hakimiyetini ilan etsin. Enhızlı ressamın bile bir sergiyi bir aydan kısa bir sürede hazırlaması imkansız olduğunagöre o konuya baz teşkil eden duygunun bu dönem boyunca sanatçıda egemen kalmasıbeklenemez. O halde ressam çalışma sürecinde kendisini programlıyor ve belirli biramaca yönlendiriyordu. Romancı için de aynı şey geçerliydi. Yalnızca tek farkla ki onun,bir noktadan sonra yarattığı karakterler tarafından bir hayli zorlandığı ve hattaetkilenerek kahramanların ardından sürüklendiği söylenebilirdi.

Kısaca şunu anlamak istiyordum. Hakim duygu devam etmeksizin, düşünce ile işegirişildiği takdirde duygu yoğunlaşması sağlanarak şiir yazılabilir miydi? Sözgelimikızgın değil iken yüksek sesli isyan şiirleri; fena halde aşıkken aşka karşı şiirler (tamtersi de olabilir) veya hayatınızda her şey yolunda giderken bunalım şiirleri yazmakgibi… Başka bir deyişle, sanatta beyin jimnastiği yapmak mümkün müydü? İçimdekiyazar, ısrarla bunun olanak dahilinde olduğunu söylüyordu. Aktör de rolünü böyle

Page 1022: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

oynamıyor muydu? Çalışarak ve konsantrasyonunu en üst düzeyde tutarak, işini başarıile sürdürebiliyordu. O halde ben de denemeliydim…

Son günlerde çıkan bunalım şiirleri böyle bir projenin gerçeğe dönüştürülme çabalarınınsonucudur. Henüz arzuladığım aşamaya gelebildiğimi sanmıyor ama uğraşıyorum.Dostlarım bana “neyin var? diye sormaya başladılar bile. Bu ise provaların iyiyegittiğine işaret ediyor. Şimdilik bunalım şiir ve yazıları okuyarak, sorunlu insanlarlavakit geçirerek o yönde duygu yoğunlaşması sağlıyor; sonra da klavyenin başınaoturuyorum. Bir bakıma duyguyu ödünç alıyorum.

Sanırım gerçek bir şair böyle sıra dışı yöntemler kullanmaz. Bana hükmeden soğukkanlı“yazar”la, yeni arayışlar peşindeki ruhumun ve beynimin marifeti bu.

“Şair değilim” derken, ikinci gerekçem buydu işte. Gün olur da, “şair” “yazar”a galipgelirse, o zaman neler olur, hiç bilemem.

Bildiğim tek gerçek, kendi çapında bir günahkar olduğum. Bir işi ciddiye almak,alışılmış ve sıradan bir dansa kalkmak yerine, bazen onunla zihinsel oyunlar oynamayıde gerektirir.

Beni anlamanız ise günahıma ortak olmanız demektir!

…………………

(20 Mart 2004) - 'Gençler İçin Denemeler' dosyasından...

Naime Erlaçin

Page 1023: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Sarmaşık

hüdayinabitgelir çoğumuzhüdayinabitgideriz bu alemden

dola beni gönlüneaşkınla sarirfanınla sarmalasonrasını düşünme sen

dört mevsim yemyeşilkök sarmaşık olurumneva bulurnemalanırım içinde

toprağını arar nebatatdoğru yere ek beni! ...

(11 Ağustos 2004)

Naime Erlaçin

Page 1024: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Savruk Kır Çiçeği

savruk kır çiçeğidalgın uçuşlarda bu dem

terk edilmiş uğursuz gecederüzgârdan yankılanıyor uğultusil baştan ısıtmalı üşümüş ruhuyeniden düşmeli ezeli rahmederinde apansızın kalkışano akrepten azade

savruk kır çiçeği semalarında kentineteklerden yükseldi karışarak soğuğataptaze bir rüyadan kopararak kendiniyalnızca kahır gizledi bağrında

zeytin dalları kırgıngözyaşı derledi yıldızlardanacı topladızorlu sağanaklardanbir kır çiçeği astı yüzüneyola düzüldü

kalp ağrısı ne ki ölümden gayrınedir yalnızlıksürgünde bir boşluktu ayrılık

aşk yazarsevda yazaracı yazar daboşluk ne yazar ki

dert çıkını doldu bu geceastı yüzüne mahzun bir gülüşsüzüldü yavaş yavaşyola düzüldü savruk kır çiçeği

(22 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 1025: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Sema

çoktu bir zamanlarkartala uçacak sema

öyle böyle derkenkalbur saman içindeepridi hikâyeler

yok şimdi o bildik gökmühürlendi külliyenayıbı kayıp bir ülkedeuçma dersleriezber ediliyor

göğünü tanıyor büyük kuş

(30 Mart 2005)

Naime Erlaçin

Page 1026: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Semalar Durdukça

duydum ki bedelsiz duygular eşliğindetek kişilik hücrene kapanmışsınpusula hüznü gösterirkenacıya vurmuş ibre

onca aşktanarta kalan düşler yıkılmışbir şeyler yitmiş sende

aynı yollarda yürüdükhiç karşılaşmadıkneden?

yol bilemedikyol bulamadıkel ele tutuşamadıksözün gölgesi düştü üstümüze

silkinip kalksan günlerden bir günbaksan yüreğime şöyle birsevdayı görsen gecelerden bir geceaçsam gönlümü sanasavursam bir aşk yeli gibievrenin gizlerini sunsamsilsem tüm üşümüşlüğünüdonmuşluğunu

sıyrılmalı bu karanlık üstümüzdenkanat açmalı ak bulutlarayeter ki virane dünyanıuçurma bizimle birlikte semalara

sevda durdukça sığınacak yüreksemalar durdukçakartala uçacak yer çok

bir tek bunu hatırla

Naime Erlaçin

Page 1027: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Semerkant'ta Dolaşırken Cihan İle Hayyam’a*…

tökezlerdi sözkan saatleri arardık Buhara Kapısındataş suskunluğuna akardı su

yazının aksakallı meleklerierguvanın gizini kovalarkorkusuzluğu hatırlatırdı Nişaburlu

sorardık:nasıl kaynaşırakreple yılanve tecrit

denizin komşusu olur mu?

sonrasıcinnet!

bileyi taşına dönüşürdü sözarik’e süzülenspermde döllenmiş masum bir ölümdü şafakkarargâha sığınırnoktaya dönüşürdük biztombul yanaklı bebesinibırakırdı kaos memelerimize

sonrasıcihannüma bir ihtilâl!ki süt kokususevmeleri özletir

geceyi aralardı Cihanemzirilmeyi beklerdi Hayyam

sevdayı örterdik üstümüze

(*) Amin Maalouf’ın 'Semerkant' adlı eserinden esinlenilmiştir…

(4 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 1028: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Sen Üzülme

kopartsam hüznünü yatırsam göğsümetutsam ellerini yok etsem bu dönme dolap duyguyuüşüyen ruhuna yağmur olsamtomurcuğa dursa tenin

işte o zaman kıskanırdı bizi depremleryeryüzünün bütün atları dörtnala koşarken yüreğinde

biliyorum ne çok sevdiğini beniah! bir de kaderimiz bilseçözseydi bileklerdeki kelepçeyikuşlara inat nasıl da kanatlanırdık seninle

yere düşerdi gülün yüzü biliyorumutanırdı dolunay kendi şavkındanağlardı uyurgezer tüm sevdalar mevsimsiz yaşlanmaktan

bu yüzden çocuk kalmalıyız biz!

gömüyorum hüznünü derinlerimegözyaşında yağmalansa da krallığımşölenler kuruyorum tek gülüşünekorkma sevdiğim mermi tetiğe sürüldü bir keziste kainatı vereyimistersen canımı dökeyim eteklerine

sen üzülme yeter ki!

(12 Ocak 2004)

Naime Erlaçin

Page 1029: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Sen Yoksun!

ev soldu canyürek odaları ıssızayrılık yorgunu

nasıl anlatsam sana

senmüziği götürensin

duvarlar tebessüme hasrettitreşmiyorlar artıkışık söndükarardı resimlersaat sustubiz sustukev taştan bir heykel

senrengi götürensin

yokluğa kısa düşüyor sevgibir vurgun yedik hasrettengül artık gül değil ağlayan günde'giryan' mı demeliyim yoksa Fikret dilinde

senhayatı götürensin

karpuz da çıktı heyhat sen yoksun!

(06 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 1030: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Serapis

dedi:-hepsini söylüyor adın-söylesindedim o halde

her şey olurum benher şey!bir adım da SerapSerapis benimadıma tapınaklaradıma mabedler kurdularBergama’dan tutİskenderiye’ye kadar

bilirleryaşarım gayb âlemindeİthaka’sıyım ümitlerinOdysseus’un hayalinden düşendüşlerin ta kendisi

çıkılır mıydı yola olmasaydı İthaka*?ve dedi ki şair:“sana verecek bir şey yok bundan sonra” **bu sadece bir serap, anlasana!

Serapisey büyücüler perisiyalnızca bir illüzyonsun ışık kırıldığındabakmayı bilengörmeyi bilen gözün gördüğü ancakne yazık ki buharlaşankaybolan yaklaşıldığında

gaybe inanmaktır Serapisnihayetsiz bir yolculukta

SerapisSerap…Sera……….

* İthaka: Odysseus’un yaklaştıkça kaybolan ütopik hayali.**Kostantinos Kavafis’in “İthaka” adlı şiirinden alıntı bir dize.

(14 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 1031: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Sessizliğin Koynunda Alacakaranlık

kâinatı dinlerdolunay yakalarım sağanak yağmurlardaödünç alırım zamansızlığı bilinmeyenden

yarına ait bir düş olmamak kararımdüne dair olmadığım gibiyerim yok anlamsız gösterilerdegönderirim şenlikçilerisığınırım bir küheylân kalbine

ellemeyin karanlığı!imge şaire kalsın, ayrılık şarkılaraasarken aynaya has bir suretini sevdanınkâh burulur hayatkâh bir bayram yeridir yüreğimde

koşarım delidolususkun bir infialin yangın yerindekelebeğin narin kanadına yapışır nazenin düşlergeceye tutunur yüzüm ölüler evinden koparaksürgülenir kapılardik başlı kale bentlerinde

sessizliğin koynundakuru kalabalıktan uzakderinleşir yaralaryaşamayı sınar tek başınaalabildiğine kanar yüreğimbir gölge beni beklerelem çiçekleriyle aşkı inler durmaksızınüşür alacakaranlık* dalgın gözlerimde

kâinat susarsusar yağmurdolunay susar…

(*) “Elem, bugüne boyun eğmişlik ile geleceğin umudu arasındaki altın halkadır.Uyku ile uyanıklık hali arasındaki alacakaranlık…” - Halil Cibran

(22 Ocak 2004)

Naime Erlaçin

Page 1032: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Sev Realiteni

yedinci ev: “altın ev”

farkındalık ve kendini sevme evideğerini anlama iç benliğinintanrının parçası olduğunubilme yeri

aşkınözgünlüğünyaşamın onurlandığı yer

böyle diyor kitap

sessizdir sevgi, bedeli yokşişinmez övmez kendinibilgeliksezgisel bir harita rehberliğindeözümsemek hepsini

“asıl realiten bilincin senin”*her neredeyse düşünce ve düşlerinoradadır gerçeğin

fiziksel olan sadece geçici

sev alabildiğine o haldesendeki 'ben'lerisev realiteni

(*) Lee Carroll’un “Yuvaya Yolculuk” adlı Kryon meselinden esinlenilmiştir. Kitabınfelsefesi tasavvufa oldukça yakın olduğu için özellikle ilgimi çekti…

(16 Temmuz 2004)

Naime Erlaçin

Page 1033: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Sevda Bandıralı

gül uzakgün soldusular durgun

bir yorgunluk türküsüçığırıyor yalnızlık

kuyuda serpili acııssız

mavide renkyeşilde cangeçmişten savrulanson derman

sevda bandıralıyürekten yükseliyorbu figan

koynumda büyüttüğümuryan yürekeyvah kiyine perişan

(2003)

Naime Erlaçin

Page 1034: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Sevda Dediğin Şey*

rüzgarın nefesine bezenmiş iğde kokusundakâh bir tutam zencefilkâh karanfil sapında bulurum sevdayıkasırga arabasına koşulmuşrayiha gibi unutulmazunutmaz aşkunutturmaz!

bugün günlerden “aşk”burçlardan “aşk burcu”adam gibi bir aşk var dilimdeacı boyutu ne olursa olsunonurla taşınan bir madalya kalbe

eğreti bir el sıkışması değilsıkı bir ruh tokalaşması

“seni seviyorum” dediğinde“seni katıksız, seni karşılıksızseni ölümüne seviyorum” demek bu!bundan ötesi ruh oyalanmasıaldanışaldatış sadece

aşka ve insana dairtüm cümleler gizli bu iki sözcükte

sureti ne yana düşerse düşsün“seni yürekten seviyorum” diyen nidayı duyarımşimşek gibifırtına gibi bir sevda sesinde

kalbi aşk tanrısının elindeçılgın bir süvari misali unutulmazunutmaz aşkunutturmazeros’un okları sayesinde!

aşk kutlu olsun hepinize

…..

(*) Ruhu genç olan; sevmeyi bilen her yaştaki dostlarımın “14 Şubat SevgililerGünü”nü en içten dileklerimle ve gönülden kutluyorum….

(13 Şubat 2004)

Naime Erlaçin

Page 1035: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Sevdada İntihar Olmaz!

şeffaf bir aşk sunuyorum sanateninde ırmaklar akankaranfil kokusu bırakıyorumkadın gibi kadınca yürürken içindensıcaklığımdır ruhunu derinden yakan

yürek kuyularına dokunduk bizsaraylar kurdukonurlu kocaman krallıklar kisende doğup bende serpildilerbende yeşerip sende yediverene döndüler

sevdada intihar olmaz!sevdalar bilmez ölümüal gönlümü, al ve sakla yüreğinde

baktıkça utansın destanlarçünkü ölümsüz bir aşk uyutuyorum içinde

(24 Kasım 2003)

Naime Erlaçin

Page 1036: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Severim Susmalarını*

severim susmalarınıgüzelliğindir beniböylesi boynu bükük bırakan

yanık sevdalar büyütmüşsünruhunun siyah telvelerindeisyana kalkışmak üzre gibiydin oysaher günher demher saniye

severim aşkı saklamanısararak yorgun düşlerinesürgit eskitirken yalnızlığısuskun bir volkan tepesindesoyluca susmanı

tutkulu bir lisanın var bana karşıgiderek artıyor güzelliğinsuskun kalmalısın böyle

çözmeliyizsusarak sevmenin zorlu anlamlarınıher an yanımda olsan bile

severim susmalarını!

(02 Ekim 2003)

(*) Bu şiirin bazı dizelerini ve ana temasını vererek, şiiri yazmamı sağlayan SevgiliEşim Şahin Erlaçin’e teşekkür ve sevgilerimle.

Naime Erlaçin

Page 1037: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Sevmeyi Bilirdik Biz!

rüzgara verilen nefesin menzili neöğrenemedik hiçdalganın hangi kıyıda soluklandığını en sonsalt umuttu yeşermesi hayal edilen fidanıntoprak tohumlanırken

gür müydü seslerimizcılız mıydıyok muydusıcak mıydı ardımızda kalan nefeslerimiz

enini boyunu ölçmedik sevdanınbilmezdik neden sevdiğimizisevildiğimizisönmekte olan nefeste bileiyi bilirdik sevilmediğimizi

hayatiyet belirtisidirsevgi ve nefret ve duygusadece ölüler duymaz, onlar solumazboy atarken umut dolu nefeslerdehem özgür hem tutsaktı sevgimiz

gücümüz hayaller kadaraşk kadardı nefesimizbüyümeye dururdu köklergöverirdi yüreğimiz

sevmeyi bilirdik biz!

(06 Ocak 2004)

Naime Erlaçin

Page 1038: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Sınav!

sınanmadı ki yazımızölü müdiri mibilelim kışımız

aysbergin üstünde yürümekyadsımak ne varsa“yönümüz yok! ” demektir aslında

açıkça söylenmeli böyle“her yer yönümüz olabilir” mesela

yönsüzlük değil bugece nöbetinde tutuklandı kalemkaygan teninde ufalanıyoruz buzunbayrak açıyor kış çağrısıiçimin pastırma yazına

kendini besleyen tümörkendini patlatır bir gündönerek içinin kırk eylemine

...bekleyiş...

sınav kağıtları nerede!

(16 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 1039: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Sİ BEMOL MİNÖR – Op.23 (Düz Yazı- Anı)

“Tarifsiz bir melankoliyi sürekli içimde taşıyorum. Öyle bir duygu ki, kelimelerleaçıklanamaz, korkuyla karışık. Ne olduğunu ancak şeytan bilebilir...' - P.I.Tchaikovsky

Belki de Tanrı biliyordur! ....

……..

Ortalamanın altında bir kayıttı. Baslarda çatlayan sesler kulaklarımı tırmalıyordu. Dünyapiyano edebiyatının en etkileyici eserlerinden birini ve bana göre en eşsiz olanınıdinliyordum.

Çaykovski’nin Si Bemol Minör 1. Piyano konçertosunu…

Kahvaltı sofrasında, simit ve susam kırıntıları arasında, sigara dumanıyla kolkolauçuşan ilahi notaları son zerresine kadar yakalamak istiyordum. Bestecinin fırtınalıruhunu 1800’lü yıllardan alıp mutfağıma taşıyan ve buğulu bir dağ silsilesi gibi üzerimeyığılan kreşendoların hazzıyla adeta bir kartala dönüşüyor; uçuyor, uçuyordum.

Ne orkestra, ne de piyanisti beğenmiştim. Buna rağmen eser, “ben buradayım veölümsüzüm! ” diye haykırıyordu.

Her ölçü ve pasajı ister istemez daha önce dinlediğim başka yorumcu ve orkestralarlakarşılaştırıyordum. Sonuç kocaman bir hayal kırıklığıydı. Ama ne fark ederdi ki? Çamurabulansa bile, mücevher yine mücevher değil miydi? Üstelik çamura da bulanmamıştı.Yalnızca kaydın niteliği ve salonun akustiği yetersizdi. Öyle ki, piyano partilerinin şıkırşıkır parlayıp çınlaması gereken bölümlerde orkestranın sesi klavyeyi boğuyordu.Deneyimli piyanist ise, arka planın çığlıklarını bastırmak isterken enstrümanının sesiniyükseltiyor; müzikalitesinden ödün veriyor ve sonuç olarak da tuşesi bozuluyordu. Herşeye rağmen eserin mükemmelliği karşısında saygıyla eğiliyordum. Çaresiz arayışlar,çelişkiler, karmaşa, derin bir acı ve keder, isyan, intihar teşebbüsleri; kısaca insan’ıntrajedisi vardı orada.

Bir andan sonra düşüncelerim Çaykovski’ye doğru akmaya başladı. Çılgın; çoğu kezanlaşılmaz, bazen de dengesiz olarak nitelendirilebilecek kişiliğini düşündüm. İnsanlarınruhsal sorunları olması doğaldı ancak onunkiler sıradan olanlarınkinden biraz dahafazlaydı çünkü sanatın, yaratıcılığın ve doğum sancılarının öz çocuğuydu Çaykovski.Ayrıca bir zırdeli olsaydı bile, böylesi bir müzik yapıtını; bir tek 1. Piyano Konçertosunuyaratmış olmak dahi, kişisel kanaatime göre O’nun sanatını kutsamak için yeterli birnedendi.

Müziğin “harf”idir nota. Notaların içine gizlenmiş olan melodi ise, sırlarını aslaçözemediğimiz evrenden bahşedilmiş bir armağandır. Seçilmiş aracılar genellikledahilerdir. Onlar ki ne zaman ve nerede, ne yapacağını asla bilemediğimiz insanlar.

Çaykovski de o kişlerden biri olup, yeryüzüne ender olarak gönderilmiş bir dehaydı. Vebütün diğer dahiler kadar çılgın.

Bu çılgınların hepsini taparcasına severim ben, özellikle Çaykovski’yi çünkü piyanonuntuşlarında Tanrı’nın izniyle Tanrı’yı ağırlayan biridir O.

Page 1040: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

İlahi bir ses...

........

Bence Tanrı ne yaptığını iyi biliyor! …

Bir Pazar sabahının duygusal izdüşümlerini sizlerle paylaşmaya çalıştım dostlar.Yüreğinizin müziği asla susmasın!

Sağlıcakla ve sözün müziği şiirle kalınız.

(7 Kasım 2004) - HAYAL Dergisi: Ocak, 2006

Naime Erlaçin

Page 1041: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Sigara

geceyi giydirirken sigaramayitik anlarda tütsüleniyor takvimsımsıkı kapalı odamın kapılarıanahtar dumanda saklı

her soluklanıştabaştan yazıyorum öyküyübedenimde dolaşıyor şiirateş içiyorum öncesinde sigaranınve sonrasında

zift kokuyor beynimbahçem al karanfilunutulmuş bir kan damlasımürekkep

vehmediyor şiirgölge oyunu arıyor alevin suretindesoyunuyor gecenin öteki yüzüsuyla ateşin birleştiği yerde

şiirim yalınşiirim çıplak

(13 Eylül 2004)

Naime Erlaçin

Page 1042: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Siyah Bir Hal

çöl bir yalnızlıkbuz bir duyguçarpıştılar

devasa bir girdap doğdukainatı içine düşürdümkayboldu

ben yokum!yaşamayı yadsımak bu

simsiyah bir haltuhaf bir vazgeçmişlikbilerek bırakmak kirlenmiş dünyayıtutunulan son dalısonuncu uykuya doğru

benimle gel hüznümçıkalım yola bitsin artık

yokum bensavaşmayı yadsımak bu!

(14 Ekim 2003)

Naime Erlaçin

Page 1043: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Siyah Zamanların Şiiri

yaprakdöker bir kabus kapımdasiyahi acılardan

canım yandı yinedağlandı etimdüş'e çekildi silahvuruldu düşlervurulan düştüdüşençoktan ölmüştü

güz intikamcısımavi* güllere çevrildi yüzümsağır bir güneş yangınıdır güller

dünya bağışlamıştım onlara ey!yıldızlarölümsüzlük veyürek tozuyla ışıttığım gökyüzüyüzleşmenin mücrim yanağındantitreyerek düştüler

ikametalnına namlu dayalı gece şimdiuluyan düşler ve hüznün mahcup güllerivurularak birer birerkatran karası o ülkeye geçtiler

gün rahvandal yoksuncam kırığı bir kabus üşüyor alnımdadurmaksızındurmaksızın

dur eydur! ...

(*) Mavi güllerin sahibi, hüznün sesi, genç şair dostum Sevgili Tülin Şen’e aramızayeniden dönüşü nedeniyle ithaf edilmiştir.

(25 Aralık 2003)

Naime Erlaçin

Page 1044: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Siyahı Bırakıyorum Sana!

koptuysam eğer gerçeklikten'geçmişe dair' olduysam kendimceboşuna arama beni odalardaanıları toplaiyi bak!belki kalmıştır bir parçamiçine düştüğüm aynalarda

tutuyorsam yolu ardıma bakmadanbütün köprüleri yıkarakaçıyorsam yelkeni sonsuzaartık duymasan da olur sesimio sevdiğin kokumuolsa olsa kalmıştır belkisaçımın bir teli buruşuk yastığında

ihtimal yorgun düştüm yorulmaktangüzelce toplayıpçıkınıma koydum yaşamı'anca giderim' deyip koyuldum yolayüreğimdeki çocuğun elini tutarak

sen şimdi baharı bekleçiçeklerin açmasını ruhundatomurcuklarım yalnızca bana aitbana açacak bundan sonra

nereye döndüysem siyahnereye gittiysem akşamdıoysa günher dem taze olmalıgündoğumuna dönmeli dünyaher şafakta kalbim yerinden oynamalıbedenim bir bakışta aşka uyanmalı

gidiyorum!pembeleryeşillerölümsüz mavilerle kol kola

sana kalan yalnızca siyahsiyahı bırakıyorum sana

(06 Nisan 2003)

Naime Erlaçin

Page 1045: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Siz Büyüksünüz*

bir anne için ne yazılabilir ki

“köpekler ana olmasın”derdi rahmetli ninem

çileli iş analıkne kıymeti bilinirne değeri anlaşılıranalıkyazgıya düşmedikçe

anmak yetmezkısa düşer kuru bir teşekkürgüç yetmez anlamayahakkı isehiç ödenmez

eli öpülesisevilesi analar ey!sıcacık bir selam süzülür yüreğimdengönüllere tuttuğunuz nurlarcakutlu olsun gününüz

siz büyüksünüz!

(*) İçinde ana sevgisi, ana yüreği taşıya tüm dostlara sonsuz sevgilerimle; bugünümü kırmızı güller(!) ve yüreğimde açan güller kadar güzel mesajlarla kutlayanbütün çocuklarıma ve analar için birbirinden anlamlı şiirler yazan şairlerime içtenteşekkürlerimle…Sevginiz başım üzerine.Kutlu olsun hepinize :)) ….

(9 Mayıs 2004)

Naime Erlaçin

Page 1046: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Son Damla

“O gülü o laleyi gören gözdoldurur gök kubbeyi ağlayıp inlemeylebir yıllık bir aşkın deliliğiniveremez bin yıllık şaraplar bile”(Mevlana Celaleddin-i Rumi)

bin bir çeşit dili var aşkı anlatmanınsu değil ki dökülsün maşûk’un yolunasonbahar akşamında sunulan karanfilgözyaşına perçinlenmiş resimdir bazen

isyandır onca feryat onca haykırışkavuşma sancısı bir bedene özgürcekâh ölümcül susku “garib”in dilindekâh sorgulamak sahipsiz adreslerde

aşk görünmez hançer... deşer adamıtükenir nefes yapayalnız ıssız gecedeansızın söner yaşam...her yer karanlıkkoyulaşır o an....demlenir kandanakıncaya dek damardaki son damla kan

aşkı sevmek zamanı tam da o zaman!

(24 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 1047: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Son Ferman

satırın ucundaydı fermanve benkendimden davacı

erguvan celselerdeödenen ceremeden

değer bilmesine bildik desimyasını çözemedik ahvâlinnelere kadirdi anlamadık hiç

insan birikirdi sevgimdeşimdi parçalanıyor hepsi lime limeparmak uçlarım yanıyoristemem!geride kalsın bozukluklartek kişiliktir kefen

cengaverler hep yek ölür“gör ki: simurgun ne damı, ne de sayyadı var”*an gelirçözülür şifreacılarbaşka bir diyar

sonuncu fermandıkestim kellemimührü bastım

üstümde kalan yanılgıydı sustuğum

(24 Nisan 2004)

(*) Ragıp Paşa

Simurg: AnkaDam; TuzakSayyad; Avcı

Naime Erlaçin

Page 1048: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

SONBAHARDA AŞK ŞİİRLERİ...(Düz Yazı)

Genellikle düşünce şiirleri yazar ve aşk şiirlerinden uzak dururum. Son günlerde iseelimden geldiği ve dilimin döndüğünce aşk temasını işlemeye çalışıyorum.

Öyle bir mevsimdeyiz ki doğa uykuya çekilirken, ruh ve bedenlerimiz bu değişimekaçınılmaz olarak ayak uyduruyor. Metabolizmalarımız eskisinden farklı çalışıyor;hormonlarımız dinlenmeye geçiyor. Hayata şehlâ bakmamıza neden oluyor sonbahar.Adeta yaprak döküyoruz. Ruhlarımıza sarı hüzünler hükmediyor. Ve bu bana, birazzaman kaybı biraz da haksızlık gibi geliyor. Belki de yaşım icabı öyledir, kim bilir.Gençlerin önünde yaşanacak pek çok ilk ve sonbahar varken bizim vaktimiz oldukçasınırlı artık.

İçimde bir ses, onlara ve kendime umudu ve aşkı hatırlatmam gerektiğini söylüyor.Şairin bir görevi de tanıklık ederek belgelemek; kendince bir isyan unsuru olanhaksızlığa karşı bir tavır-duruş yüklenmek olduğuna göre, ben de kendimce - doğanıntabii akışından kaynaklanıyor olsa bile - bu duraganlık ve onun doğurduğu hüzne karşıkoyuyorum. İşte bu yüzden aşk yazıyorum. Özellikle de zamanı hızla tükenenler için…

Hüzün şiirlerini severim. Acılı şiirleri ve toplumcu olanları da…Yanlış anlaşılmasın. Onlarıyadsımak değil amacım. İyi olanlar ruhta daima derin ve eşsiz bir tat bırakırlar. Ancakaşk yadsınırsa ya da geçici bir dönem için dahi unutulursa eğer, işte buna itirazım olur.Ölümsüzlüğü arayan ve ararken direnen kişidir şair. Ölümsüzlüğü ise yalnızca aşktabulur.

Aşk elbette her sorunu halletmez ama pek çok yaraya merhem olduğu gibi şiire deivme kazandırır. Ruhları tamir eder; akort eder; onarır. Bazen de akort bozar! Varsınolsun. Yine de sevilesi bir duygudur o; sevmenin ötesinde sayılası…

Aşk yazışım, sarı hüzünlere teslim olmak istemeyişin ve direncin somut bir örneği.İçinizde mutlaka aşkla doğmuş; aşktan beslenen, size canlılık veren ve hayatiyetkazandıran hücreler vardır. Küçücük bir kırıntısı bile bir gün bulaşmıştır ellerinize.Yüreğinizde fırtınalar estirmiştir. “O halde onları yazın” demiyorum tabii ki. Görevimvaaz vermek değil. Ben ancak kendi içimi, kendi aşkımı yazabilir ve ürünlerimi sizlerlepaylaşabilirim. Unutmayalım ki, her şeyin “başka”sı yazılabilir ama aşkın yalnızca“kendi”si. Benim yapmaya çalıştığım da bu….

Pandora’nın kutusunda mahpus kalmış tüm umutlarla “aşk küre”yi kaplayan o anlamlıve hâkim duygu adına aşk yazıyorum şimdi.

Aşkın güzüne değil – bir güzü olduğuna inanmıyorum çünkü - ama ruhuma sahipçıkmaya çalışan güze karşı direniyor ve sizi de direnmeye davet ediyorum. Hüznümdebile aşk yazmalıyım ki, sahipsiz kalmasın sonbaharlar.

İnsanı daima yeşil tutan bu duygunun açtığı yolda şiirlerle çoğalmayı umuyorum. Çünküo varsa, diğer bütün ince duygular peşinden koşarak gelir.

Dört mevsimin baş efendisidir aşk!

(29 Eylül 2004)('BİR TUTAM TUZ', Hayal Yay. Ekim 2010, Sayfa 70)

Naime Erlaçin

Page 1049: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Sonun Başlangıcı

söylemiyorlar banakonuşmuyorlar!ama biliyorum bensondan başa doğru yürümeyi

acıyla kaynaşmış sayısız evsolmaya durursa bir günölü güllere dönecek

bahçem bereketlibahçembin kovandan örülüson fidan ölürse bir günruhum onunla birlikte sönecek

kör uçurumlarda bitecek yaşam

bu çocuk neden bakıyor göklereateşler midir onu korkutanson darbeyi vuracak olanbombayı mı bekliyor sessizce

savaş oyunundatek damla yaş dökerse sabibiliyorum can çekişecek insanlıkinsanlık orada ölecek

söylemiyorlar banaama görüyorum

başlangıcındayız sonun

(Anlamsız savaşlara pek hevesli insanoğluna ithaf edilmiştir! ...)

(23 Şubat 2003)

Naime Erlaçin

Page 1050: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Sorunum Var! .. (Düz Yazı)

Benim bir derdim var. Bir değil, çok aslında...

Hangi birinden başlasam? İlk olarak içimi susturmalıyım. Öylesi bet bir sesle konuşuyorki bu “iç”, eleştirmene falan hacet yok. Kimseleri beğenmez ukala. En başta da beni.Anlayacağınız akut safhada paranoik-şizofrenik, zaman zaman daobsessive-megalomanik bir vaka. Aklı sıra bende panik ataklar yaratacak amabeceremedikçe hırslanıyor. Yarım asırdır bu sesi dinlemekten bıktım, usandım artık.Üstelik 50 -0 da galibim. O ne kadar çok konuşursa, ben iki misli konuşuyorumanlayacağınız. Ama yoruluyorum. Karar verdim; bugünden tezi yok idam hükmünüimzalayacağım. İlk söz olarak söyleyeyim ki kayıtlara geçsin; belgelensin ve böylecetemelli rahatlayayım dedim hani…

Şimdi bu vatandaşın iç sesinden size ne, değil mi? Oysa benim için çok şey demek.Günümüze kadar beni oyalayan oydu. Maçı kazandığım halde, sahanın dışınaçıkamıyordum bir türlü. Bu nedenle fermanını mühürlüyorum bugün. O gidiyor ve benbütün hayallerim, kavgalarım, düşünce ve duygularımla birlikte geliyorum…

Merhaba dostlar!

Gelelim ikinci sorunuma. Daha önce de yazdım ve dillendirdim. Kimsenin umurundaolmadı. Ben bu teknoloji işine akıl sır erdiremiyorum. İşe yaramaz bir dolu ıvır-zıvır icatetme peşinde harcanan bütçelerle arzu etseler Mars’ta koloniler; Ay’da, haydi haydiyazlık siteler kurarlardı. Oysa alt tarafı bir “düşünce teybi” istemiştim onlardan. Yanihaksız mıyım şimdi? Ayakta çalışmak zorunda olan insana sırt masajı yapan alete kafayoracak ve bunun da altından kalkamayacaksın. Zira yüklediğin onca kiloluk donanımlaadamı rahatlatmak yerine bel fıtığına mahkum edeceksin. Sonra da benimdüşüncelerim uzay boşluğunda hovardaca akıp giderken, kalem ve klavyeyi saf dışıbırakacak; onları düşünme hızında kaydedecek bir düşünce teybi icat edemeyeceksin.Var mı böyle bir şey? O araştırma bütçelerini karşılamak için her birimizin kanı emiliyor.Kendi adıma ben günde dört paket sigara içerek neredeyse kırk yıldır dolaylı vergiödeme dilimlerindeki yüksek ve onurlu (!) yerimi muhafaza etmeyi ısrarlasürdürüyorum. Aynı zamanda sigaradan vazgeçirme fonları üretiyorum. İçiriyorsun eysitem! Gençliğimde az reklamını yapmamıştın hani. Sonuçta içiyorum işte veödüyorum. Vazgeçirdiğin kurbanlar ise başka bağımlılıkların kucağına düşüyorlar. Bir deonları doğrultmak için ödüyorum. Bu nasıl hesap, anlamadım doğrusu. Benden tahsilettiğiniz vergilerle söz gelişi sarımsağın kokusunu yok etmeyi başarmış olabilirsinizpekala. İyi de, bunun bana veya mideme ne faydası var? Yani şimdi kokusuz sarımsağıyiyince midem ağrımayacak mı? Ayrıca “sen vergini devletine ödüyorsun “ demeyefalan kalkışmayın sakın çokuluslular! . Ulu devletim benden alıp size borç ödüyor. Hemde ta Osmanlı’dan beri!

Ben ise halen düşünce teybimi bekliyorum…

Düşüncelerimiz kayboluyor ilim irfan sahibi efendiler, baylar, bayanlar, düşünceli vedüşüncesizler!

Öncelikle onlara sahip çıkalım. İnsanın beynine bilgisayar yerleştirmekten söz ediyorlardurmaksızın. İleride neler olacağını şimdiden görür gibiyim. Dünya pazarı, çokuluslu ikişirket arasında paylaşılır ve acımasız rekabet başlar. Bunu izleyen Allah’ın her günü ise,gelsin güncelleme fasılları. Herhalde beynimize “ding! , yeni güncellemeniz var” diyenbir uyarı merkezi yerleştirecekler. Ama ne fayda! Adaletsiz rekabetin gözü kör olsun.Bir gün mutlaka rakip şirket beyninizde bir boşluk, bir aralık kapı yakalar. O gün fena

Page 1051: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

halde aşıksınızdır mesela. Veya işle ilgili sorunlarınızda boğulmuşsunuzdur. Ödemenizvardır ama banka hesabınız “S.O.S” veriyordur. Ya da kapı komşunuzda çocuklarıvuruyorlardır. İsyandasınızdır ve beyninize çoktan inmeler inmiştir bile. Kısaca,beyniniz, ruhunuz, kalbiniz korunmasız ve zayıftır demek istiyorum. Böylecevirüslenirsiniz. Yarın “hack”lenir, öbür gün de çökersiniz. “Update” olayım derkendümdüz (down) edilip kalırsınız. Olur biter!

İkinci olasılık ise, programlar mükemmel çalışır. Yeryüzünde aniden binlerce benzeriniztürer. Koro halinde davranır, mantarca şarkılar söyler, koro halinde düşünür, korohalinde eksilir çoğalır; hissetmez ve hatta düşünmezsiniz bile. Programınız var ya, ohne ala! Sorunları program çözümler ve bilgisayarınıza gerekli ayarları kaydeder.Bireysel yaratıcılıktan yoksun olarak aşk yaptığınızı düşünün bir de. Bu da laf mı şimdi?Kocaman bir mantık hatası! 'Kısıtlanmış makine düşünürleri' olduğumuzu unuttum biran. Bu durumda aşk bizim neyimize? Kuru bir cinsellik çok bile! Hele şiire hiç gerekkalmadı.

Düşünen insan faktörü olmayınca bu alemi yönetmek fevkalade kolay. İlim irfan sahibiçokuluslular iyi bilirler bu gerçeği. Canlıları koyun gibi gütmekte ustalaşmışlardır adeta.“Koyun” derken, ne için olduğunu dahi bilmeksizin tüketenleri; sormayan,sorgulamayan, “öteki”ler için acı çekmeyen, insani sorumluluk taşımayan ve başını diktutmayı beceremeyen kurbanları kast ediyorum.. Sonuç ne peki? Dünya genelindebüyük şirket bilançolarında az emek karşılığında bol kazanç görünür. Çağımızınyükselen değeri o sayfalarda yıldız gibi parlar. Ne acıklı değil mi?

O halde, hep birlikte gülelim ağlanacak halimize!

…………….

Ütopik bir düş dünyasında sizleri bir gezintiye davet ettim bugün. Çocukluğumda JulesVerne ile çok dolaştım da ondandır belki bu kusurum. Düşünceleri kaydetmek keşkemümkün olabilseydi. En çok da ben mutlu olur ve düşler aleminde böylesi uzunyolculuklara çıkmak zorunda kalmazdım. Ama ne yazık ki hayallerimin gerçekleşmesimümkün değil.

İmkan dahilinde olan somut bir şey var ama. Düşüncelerimize sahip çıkmak; onlarıpara ve güç makinelerine kaptırmamak; tarlayı sürüp ekmekten asla vazgeçmemek vedüşünce ürünleri toplamak gibi…

Tarlanız verimli, hasadınız bol, yolunuz açık olsun dostlar!Kalınız sağlıcakla …

(31 Temmuz 2004) - 'Gençler İçin Denemeler' dosyasından...

Naime Erlaçin

Page 1052: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Söz Pınarı

her şeyi bilensin senbenbilmeye çalışan

bilgelikruhunda seninpınarısın sözün

bensearayan

üzülmeyorulmam sevdiğimaramaktanbıkmam

sözü kurutana inatsaçımı yine okşa sen

(23 Şubat 2004)

Naime Erlaçin

Page 1053: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Söz Veriyorum!

elinden kayan “zaman”dırhenüz yakalayamadığınyitirme umutlarını!

güneşin ufku öptüğünü görüyorsunsönükleştiğini dağların arkasındayüreğin dokunmadı henüz bir yüreğeyanıtlanmadı çığlıklarınüzülme sakın!şarkını duyacağın günü bekle

onu beklegüneşin doğacağı yerde

düşünü süsleyen bir tutam fesleğenlebulut olup göğsüne konacak aşkrüzgarın esintisine terk et yalnızlığınısadece şarkını dinle

güneşi kaçırmatanıyacaksın onuyüzünde aydınlık bir tebessümöylesine özlemiş olacak kidokunmadan daha onaruhuyla kucaklayacak seni

söz veriyorum!mutlu olacaksıngüneşi doğarken yakala yeter!

her zaman hoyrat değildir aşkyoluna güzellikler de serer

(08 Ekim 2003)

Naime Erlaçin

Page 1054: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

SÖZCÜKLER ve DİL (Düz Yazı)

Sözcükler bir dil oluşturmakla kalmaz. Onların da kendilerine has ve evrensel bir dillerivardır. Sözcükleri bozmak, anadili kaybetmekten de öte bir şeydir. Bu aynı zamanda,yüzyılların eleklerinden süzülerek gelmiş tarihsel mirası ve nadide bir güzelliği hoyratçahırpalamak anlamına gelir.

Arapça, Farsça, Kürtçe, Türkçe, Fransızca, Latince, vs. olmaları hiç fark etmez. Asıl olanonların ne anlatmak istediğidir. Budanır veya değişime uğrarlarsa eğer, yüklendiklerianlamı bize taşıma özelliğini tümden yitirirler. Onlar yok olurken, bilgi eksilir ve sonuçtabiz çoraklaşırız. Sayılar ve dili oluşturan harflerle sözcükler bütün şifrelerin anahtarıolduğuna göre, bu durumda tek bir harfin kaybolması bile çok önemlidir. “Sıfır”ınkaybolması gibi bir şey bu...

Düşünsenize “sıfır”sız ne yapardık biz? Sözcüklerden şapkaları kaldırmaya benzemez buiş. Başta iletişim ve finans sektörü olmak üzere pek çok iş alanı çökerdi. Dilde ise çöküşdaha sessizce ve derinden gerçekleşiyor. Ve bir gün, önünde sonunda gümbür gümbürpatlayacak.

“Sergüzeşt” ve “macera” eşanlamlı olabilir mi hiç? “Enkazlar, eşyalar, malumatlar,talimatlar', ki bu sözcükler ler-lar takısı almadan da çoğuldurlar ve günümüzde yanlışkullanımdalar. Veya ‘mütevazı’ yerine ‘mütevazi’ denilebilir mi? Paralel yerine‘mütevazi’ kullandığımda - ki doğru bir kullanım şeklidir bu - insanların nirengi noktalarıne olacak peki? “Tevazu”yu mu anlayacaklar, yoksa geometrik bir terimi mi? Dilinyanlış kullanımından kaynaklanan müthiş bir kavram kargaşası var ortalıkta.

Burada bir cinayet işleniyor, haberiniz ola!

“Melâl”i çöpe atarsam, Haşim’i nasıl kavrar; “giryan” ile vedalaşırsam Tevfik Fikret’leyarenliği nasıl sürdürebilirim?

“Hüzün' (hüzn) e ne demeli peki? Onsuz, bunca kültürün acılarla yoğrulduğu; herkarışında derin izler bıraktığı bu topraklar ve onun insanının gam yükünü, elemi nasılaçıklar; bırakınız açıklamayı, kendi kuşağımın asli görevi olan kültür aktarım işlevininasıl yerine getirebilirim? Sözcükler ve anadili katlederken, gençlerin canına nasıl cankatarım sonra?

Çirkin ve niteliksiz 'Amerikanca' çeviri örneği olan “üzgünüm” yetmiyor böyledurumlarda. ”Müteessir” lazım bana ki, duygulanıp etkilendiğimi; hüzünlenipkederlendiğimi ifade edebileyim. Ve böylece;

“Hayatı bence teessürdür eyleyen ispatTaayyün* eyleyemez nevm** içinde reng-i hayat”

...diyen Fikret’e hem ulaşıp, hem de aynı zamanda genç kuşaklara ulaştırabileyim.“Çimmek” ve “çemkirmek” sözcüklerini günümüzde kaç kentsel kökenli, eğitimli kişibiliyor dersiniz? Bilmiyorlar tabii... Öğretmedik onlara. “Dahi” anlamındaki “de” ve “da”ların ayrı yazılması gerektiğini bile öğretememişiz ne yazık ki!

Peki, biz eski kuşaklar nasıl koptuk dilimizden? Yolu açmış olmalıyız ki, arkamızdangelenler olmuş. Onu da kısmetse bir başka zaman konuşuruz dostlar.

Siz düşünmeye başlayın hele…

Page 1055: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

* taayyün: meydana, ortaya çıkma**nevm:uyku, rüya

(20 Haziran 2003) - 'Gençler İçin Denemeler' Dosyasından...

Naime Erlaçin

Page 1056: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Söze Biat

- söz’le suç ortaklığıdır yazmak-

sözün kölesiyimsuçuma bile beniey söz!

hiçten tutarım yolutefekkürde çakar şimşeğimvar oluşunışığına doğruâheste giderim

kıldan incedir boynumizimin izinde ancakizimisözle bulurum

sözle bir suç ortaklığıdırtek dileğim

(21 Şubat 2004)

(*) Sevgili Ayşe Keskin'e sonsuz teşekkürlerimle :)))

Naime Erlaçin

Page 1057: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Sri Lanka'da Fillerle Polo Yapan Binici!

ne oyun teorisi amakazanmak yetmezdayanmak lazım!

ben kapattım kendimidağda bayırda denizdehatta hapiste

buşuoherkes kapattı işte!

çektim ipi artıktek kişiyim fillerle polo'dagül serptim başınızdanOscar’ı verdim gittien teneke madalyaları da

ödülünüz daim olsunduydum kikahramanlığa soyunmuşsunuz

tebriklerimle!

sahikaç kişiydiniz sizkaçar tane kaç kişi“hem yiğit ol hem er”bilir miydiniz acabaPitagor’dan armağandır bu bize

güller sizepolo bana

yetti breyetti bre!

(11 Mart 2004)

Naime Erlaçin

Page 1058: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Su Kenarında Bir Akşamüstü (Düz Yazı)

“…..yazdıklarınızı göndermek istemiyorsunuz bana öyle mi? İnanmıyorsunuz banaöyleyse. Kafamda yarattığım kadını sarsar mı sandınız? ...”*

Franz Kafka’nın yukarıdaki sözlerini okuduğumda kafam bir hayli karışmıştı. Üzerindedakikalarca düşündüm. Öylesine düşündüm ki, uzunca bir süre başka bir konuyayoğunlaşamadım.

Her yazar veya yazı üreten kişinin hayalinde az da olsa Kafka veya O’nun ayarında biryazara benzemek yatar. Çoğumuz aralıksız yazarak bu hayale ulaşmaya çalışırız. Benimbüyük hayalim ise farklı bir Milena olabilmekti. Çok sayıda kişinin yazılarını gönderdiğibir Milena’dan söz ediyorum. Ne demek istediğimi biraz açmam lazım sanırım.

“Mektuplar” ın adresini bulmasına pek de aldırmayarak sürekli yazıyordum.Yolladıklarımın yanıtlanması çok önemli değildi. Ben yazdıkça nasıl olsa bir yerlerdeyankılanıyordu onlar. Zamanla kişilerin aslında birer “kuyu” olduğunu fark ettim. Bukuyular oldukça tuhaftı doğrusu. Ancak ses verdiğimde onlardan ses alabiliyordum.Oysa ben bir kuyu olup sessizce beklediğimde, bana ulaşan sesleri – birkaç istisnadışında – genellikle doyurucu bulmuyordum.

Cılız seslerdi bunlar. Halbuki gerçek bir Milena olsaydım, güzel sesler duyabilir vesonuçta daha güzel sesler yankılayabilirdim. Görüşlerini, düşünce ve duygularınıyazabilirlerdi pekala. Ürünlerini gönderebilirlerdi. İyi bir dinleyici olduğumu biliyordum.Yanıtlamayı da seviyordum. O halde sorun neydi? Kafka’nın da işaret ettiği gibi; belkiinanmıyorlar ya da büyük olasılıkla seslenmekten korkuyorlardı. Beynimde yarattığımhayalleri yıkmaktan mı çekiniyorlardı? Öyle idiyse eğer, neden ilk sesi ben veriyordumdaima? Bir hayal yaratmış olmayı önemsemiyor muydum, yoksa abartılı bir şımarıklıkve özgüvenle verdiğim sese fazlaca mı güveniyordum? Ancak bu sorular ikinci derecedeönemliydi. Asıl sorun benim gerçek bir “kuyu”, yani Milena olamayışımdı. Bu ise benifazlasıyla üzüyordu.

Bu düşümden vazgeçmem gerekiyor artık. Fazla sayıda seçeneğim olmadığına göre ilksesi vermeyi sürdürmeliyim. Bunun dışında yapacak çok az şey var.

Sanırım bütün mektuplar Milena’ ya yazıldı ve bitti! Bana sadece yazmak kalıyor.

Son seçeneği ise kendimde saklı tutuyorum.O da hiç yazmamak! ……………..

(*) Franz Kafka: “Milena’ya Mektuplar”

(06 Temmuz 2003) - 'Gençler İçin Denemeler' dosyasından...

Naime Erlaçin

Page 1059: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Su Şiirleri 1: Aynı Sudan

kıraç toprağa sağanaktır yüreğimkaçışlarımçoğu kez bana dairbenim mülkiyetimdebana emanettir öznel hapisliğim

tarifi neydi özgürlüğün:-kullanmasam dakullanacağımı bildiğim şey-

ben özgürdüm o halde!

suydum meselâaktım kendi yatağımdasahile vurdu zerrelerimözgürdüm kendi ummanımda

dereysemkar suyum olbulutsam eğeryağmurum ol gelsınırlar tutunamaz çünkü suda

aynı sudan doğduk biz“ben” olmayı unutaraksu gibi özgürceve tek

birimiz subirimiz toprak oysa

toprak suyu beklersu toprağa giderikisi farklı da olsa

(26 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 1060: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Su Şiirleri 2: Açık Denizde Ölüm

gün alacasında yakalandılarortalık bir yerinde denizinne bir kürekne bir botne cankurtaran simidi

pusula çoktan yitirilmişti

yoktu bir kuş kıyıyı işaretleyeceksavrulup gittiler öylecebirinin ayağı sudave köprüde yalnız bir kaptan

var mıydılaryok muydular bilinmezsisin içinde kaybolup gittiler

su olmanın ikinci hali...

(26 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 1061: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Su Şiirleri 3: Üçüncü Hali

rengini yitirdi gökyüzügeri dönüldü ruh sarnıcınabulut kıskançlığa durduyağmur bitti

suya kırıldı buzsu uçup gitti

toprak suya teslimsu toprağagizlendi suyerin yedi kat altına

aslan ininesu derine

tükenmedi toprağın bereketisürgünler büyüttüezilerek altında ancakkayanın gücüsuya yenik düştü

su yaşamsu ölümsu güç aslındayanılan insansu yanıltmaz asla

öykü:su olmanın üçüncü hali...

(26 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 1062: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Sus Gönül!

kırgınlığın ilacı yokçirkinliğinacının

haykırsan ne fayda!

yaz bittigüz gittibuza kesti kış

kapıyı çalan vakitsiz yolcuson konuğundur kederden

aşkşaire emanetayrılıkhüzünacıyalınkılıç direnmekte

göz göre göre ölüyor insansus deli gönül!vahşetin sesini dinle

bilinci veriyorum sanagüneşten dem vuran kara kafalılarıilk çukura gömesin diye

(15 Ağustos 2003)

Naime Erlaçin

Page 1063: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

SUS KAPILARI! ... (Öykü)

Elimde bir tomar adresle sokak aralarında dolaşıyorum. 'Serseri mayın' gibi diyorlar ya,işte aynen öyle. Üstelik soruyorum kendime: 'Mayının serserisi de mi oluyormuş? 'Bulabildiğim dergi ofislerine birer birer girip çıkıyorum. Kiminde çömezler var. Hayattanbıkmış, umursamaz bir tavırla bakıyorlar yüzüme. Soru sorduğum için sanki benisuçluyorlar. Bunlar ekmek kavgası derdinde. Benimle ne işleri olacak ki! Kimiadreslerde egosu besili editörler buluyorum. Dosyama göz gezdirme zahmetine bilegirişmeden hemen vaaza başlıyorlar. Çok gençmişim; yerli-yabancı tüm şairleri,yazarları okumam gerekiyormuş. Ve tabii ki bolca felsefe kitabı... Bıyık altındangülüyorum. 'Beynimin haritasını mı çıkardınız Sayın Editör? ' demek istiyorum.Sınırlarıma çekilip susuyorum...

***

Yeni bir kapının önündeyim. Zile dokunuyorum. Ne kadar anlamsız bir uğraş bu;hayatım kapıları çalmakla geçecek galiba. Sadece zaman değil, üstelik duygu israfı.Sevimli ve oldukça nazik bir sekreter karşılıyor. Canından bezmiş birinin odasına alıyorbeni. Suratsız ve sinirleri gergin bir adam var karşımda… İşini sevmiyor besbelli.Sevgilisi ile kavga etmiş olabilir mi? Sanmam. Böylesine hangi kadın katlanabilir ki?Hele biraz da aklı başındaysa... “Sus” diyorum kendime: “Önyargılı olma! ” Belki de hiçsevgilisi olmamıştır. Tüm bencilliğiyle can sıkıntısını seriyor önüme. “Ben, ben, ben,ben…” diyerek ara vermeksizin konuşuyor. Çok sıkılmış, bunalmış, yaşamaktan tatalamıyormuş, falan filan. 'Mutsuz olma hakkınızı kullanmak için önce mutluluktan neanladığınızı anlatın bana” desem şimdi, öylece bakacak yüzüme.

—Dosyam…—Biliyorum. Bugünlerde, siz yaştakiler hep birbirinin benzeri dosyalarlaçıkageliyorsunuz.'Al bir şişkin ego daha! Hem mutsuz, hem kaba, hem de emeğe karşı saygısız. İlkparagrafa göz gezdirdiğinde kalibremi anlarmış, öyle söylüyor.'Tamam' diyerekkâğıtlardan birini seçip okumaya başlıyorum:

“Güzel bir bahar gününün öğle vakti ilçe doktoru ile sorgu yargıcı arabayla otopsiyapmaya gidiyorlardı. Otuz-otuz beş yaşlarındaki sorgu yargıcı düşünceli bakışlarınıatlara dikerek;— Dünyamızda pek çok bilmecemsi, karanlık olgu var; günlük yaşantımızda açıklanmasızor olaylara rastlıyoruz, dedi. Yaşadığım sürece öyle garip ölümlerle karşılaştım ki,nedenini ancak ispritizmacılar, gizemciler açıklamaya kalkışırlar; aklı başında, zihniduru kişiler ise ellerini iki yana açıp şaşakalırlar…”

Eliyle 'sus' anlamına gelen bir işaret yapıyor;— Demedim mi ben sana! Sıradan, çağdışı, gelişigüzel...— Dediniz evet, ama bu arada Çehov'un kemiklerini sızlattınız! “Sorgu Yargıcı” (1)öyküsünün giriş paragrafıydı okuduğum. Maupassant veya Alfred de Vigny olsaydı dafark etmezdi, çünkü sizi yalnızca kendiniz ilgilendiriyor!

Gereksiz konuştuğumu fark edip susuyorum... Yazınsal aklımı köreltmeye fazlasıylaelverişli bu ortamdan; genç yazarları aşağılamanın yazmaktan çok daha kolay olduğunainanmış editör bozuntusundan hemen kurtulmalıyım! Ne yazık ki, bu cumhuriyeti onlaryönetiyor. Benim durumumdakilerden ziyade okurun hiç farkında olmadankaybettiklerine üzülüyorum. Yoksa annem gibi kıyılarıma çekilip kendim için yazmalı ve'canınız cehenneme! ' mi demeliyim? Kaçıp da köşesine saklanacak kadın değildi o.Ama mutlaka bir bildiği vardı. Kargaşa ile huzuru takas etmekten hoşlanmıyordu belki

Page 1064: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

de…

* * *

Ardıma bakmadan kaçtığım kaçıncı kapı bu; kapanan kaçıncı yol? Kafam gitgide dahaçok karışıyor. Nereye gideceğimi, ne yapacağımı bilmiyorum. Demek ki mayınınserserisi böyle oluyormuş! Yürüyorum. Sanki yanımda biri daha yürüyor. Aslında öylebiri yok da ben ikiye bölündüm sanırım. O inatçı, ben bezgin. O direniyor, benseyenilgiyi kabullenmeye hazırım. Konuşuyor ve tartışıyoruz. 'Yazmak yetmez. Seninkiyalnızca bireysel bir edim… Paylaşmanın ve sesini duyurmanın bir yolunu bulmalısın'diyor ısrarla. Yürüyoruz... Her yeni adrese varış, köhne merdivenleri her tırmanış, yarıaçık veya kilitli kapıları her tıklatış kocaman bir parçayı daha dişliyor canımdan. Ufalıyorve eksiliyorum. Onca başarısız girişimin bende yarattığı hayal kırıklığına rağmenyanımdaki halen kararlı… 'Korkma, yürü! ' diyor...

Boyaları dökük, soluk kahverengi bir kapının önünde buluyoruz kendimizi. Yetmişyaşlarında bir adam açıyor. Ağır katarakt gözlüklerinin arkasından sevecen birgülümseme ile bakıyor yüzüme.— Şey, bir dosyam vardı…— İçeri gel lütfen.Kitaplarla tıka basa dolu, yarı karanlık bir odaya geçiyoruz.— Perdeyi sonuna kadar açamıyorum, kusura bakma. Gözlerimde bir sorun var.

Oturmam için eliyle bir koltuğu işaret ediyor:— Yazıyorsun, öyle mi?— Evet, çalışıyorum.— Şiir, düzyazı?— Her ikisi de...— Önce kendinden söz et bana. Yazmanın senin için taşıdığı anlamdan; özgeçmişindenve okuma serüveninden...

Anlatıyorum. Bir yandan çay doldururken, öte yandan dikkatle dinlediğini farkediyorum. Kısa sorular soruyor. Yanıtlıyorum ve ilk kez olarak konuşabiliyorum.Susuzluğumu giderircesine anlatıyorum, anlatıyorum, anlatıyorum... Neredeyse iki saatsürüyor bu tuhaf diyalog.— Şimdi dosyanı görebilir miyim?— Elbette, buyurun.

Okumaya başlıyor. Kımıldamadan oturuyorum. Yüzünde beliren ifadeyi ve değişiklikleriizliyorum. Bazen kaşları çatılıyor, bazen gülümsüyor. Bazen de düşünceye dalıyor vebenim göremediğim bir boşluğa bakıyor sanki. Oda ise gittikçe kararıyor. Akşamolduğunu fark etmiyor bile.

—Evet, genç adam, yazıyorsun. Öğrenmek istediğim bir şey daha var. Hem yetenekliolup hem de yazmak önemli tabii. Yayımlatmak ise oldukça farklı bir tür cesaret vekararlılık ister. Savaşma azmin, sabrın olmalı. ‘Sırtlanlar âlemi’ ne girmeye hazır mısın?—Sizce denemem gerekiyor mu?— İnanmıyor olsam bu soruyu sormazdım. Yine de sana kalmış bir karar. Yalnız şunuiyi anlamalısın. Yeterince sıkı durmazsan eğer, o âlemde önce parçalarlar adamı; sonrada leşini yerler. Bu yüzden ‘sırtlanlar âlemi’ diyorum ya... Sanıldığı gibi gül bahçesineuzanan bir serüven değil; çileli bir yolculuktur. Üstelik tuzaklarla dolu…—Dışarısıyla yüzleşmezsem, kendimle hiç yüzleşemem.

Page 1065: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

— O halde tamam, demir alıyoruz. Bu kaptan hazır... Yarın aynı saatte buradasın. Öbürgün de... Ve onu izleyen diğer günlerde… Şimdi yorgunum, git artık.

* * *

Kapı ardımdan sessizce kapanıyor. Uzun zamandır ilk kez olarak kapalı bir kapıdannefret etmiyor, korkmuyorum. Dikkate alınmanın, önemsenmenin verdiği heyecanlasokağa çıkar çıkmaz cebimdeki adresleri havaya fırlatıyorum. Geceyi öğüten birkahkaha bırakıyorum boşluğa.

Ve susuyorum...

****(1) Anton Çehov - Bütün Öyküler 1887, Cilt 4, S. 56 (Çeviri: Mehmet Özgül)

(28 Haziran 2006) - Lacivert Sanat E-dergi; Temmuz sayısı...http://www.lacivertsanat.org/? id=716

Naime Erlaçin

Page 1066: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Susmak...Konuşmak Bazen

en kötüsükonuşurken susmaktıikili intiharlardabirlikte yaşanan ayrılıken kötüsü

birlikte ayrı düşmekseölüm

bahanesi kalmaz o zamanbırakmanınbırakılmanın

ayrılıkyalnızlığın öteki yüzüçokluktaki yalnızlıktıen kötüsü

susmak...konuşmak bazen!

(12 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 1067: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Şairlik Bunun Neresinde

maşuka yazılmaz şiiraşka yazılır

şart olmadıkçayok sayılırikinci tekil şahıs

ruhumdur kor misali tenine değenyüreğinden öperken şiirin gizinde'ben' derken'sen' demektir lisanım

ister alınırister alınmazsın üstünene anlarsandilim odur işte

yazdırmak dostya da maşuk işiki fesleğenler fışkırtıriğdenin kurumuş gövdesinden

şairlik bunun neresinde!

(12 Ağustos 2004)

Naime Erlaçin

Page 1068: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

ŞANTAJ! ...(Ebu Garib) ….(Düz Yazı)

Onca güvenlik önlemini bir çırpıda aşıp, basına kolayca sızdı Ebu Garib fotoğrafları!Bunda bir tuhaflık yok mu sizce?

Ebu Garib’e farklı bir pencereden bakmaya çalışacağım bugün. Olayların insancılboyutunu ve insan hakları sorunsalını bir kenara bırakıp dünya üzerinde oynanan yenioyunu mercek altına almaktır amacım. Oldukça uzun vadeli büyük planın minik birparçası olarak değerlendiriyorum meseleyi. Benim gibi düşünen pek çok kişi; okur,yazar, basın mensubu ve toplum bilimci var kuşkusuz. Mutlaka okumuşsunuzdur da.Ancak ben konunun vahametini bir kez daha hatırlatıp, büyük düşünme gereğinivurgulamak istiyorum.

İzlediğim kadarıyla son gelişmeler, post-modern çağın medyayı emellerine alet ederekkullanmasına mükemmel bir örnek teşkil ediyor. 11 Eylül görüntülerini sözlü, basılı vegörsel yayınlardan hızla çekecek kadar basiretli(!) bir yönetim kendisiniaşağılayacak, kredibilitesini fevkalade azaltacak olan Ebu Garib görüntülerine hiçtereddütsüz izin verebiliyor. Ve ben, bu manzaranın arka planını düşünmeyebaşlıyorum ister istemez…

Günümüzde merkantalist ve finansal güç odakları yaratarak veya alışılagelmişsömürgecilik anlayışıyla genişleme sağlamak mümkün değildir artık. Yeryüzü küçülmüş,sınırlar kalkmış – ki öyle olması planlanmıştı – ve hızla büyüyen iletişim olanaklarısayesinde bilginin bir yerden diğerine aktarılması fevkalade kolaylaşmıştır. Güzellikkadar dehşet ve korku da hızla akıyor…

Dünyayı yöneten güçler ise yeni haritalar çizmek; birbirine benzeyen; düşünmeyen;sözden dışarı çıkmayan(!) : fazla soru sormaksızın beklentileri yerine getiren; tüketimeendekslenmiş insan kitleleri yaratmak; onların sahip olduğu sınırlı ve değerliKAYNAKLAR üzerinde hakimiyet kurmak için bir rekabet ortamına girmişlerdir. Bu süreçsonunda, en uzun vadeli ve en etkili planı yapan, kaçınılmaz olarak “en başarılı” takımilan edilecektir.

Burada bir parantez açarak bir dönem düşünür ve aydınlarının post-modernistikeverenselleşme ve globalleşmeye, özellikle özgürlüklerin artması açısından kucakaçtıklarını belirtmekte yarar görüyorum. Ancak onlar, iplerin az sayıdaki güç odaklarınıneline geçeceğini ve sonuçta kitlesel özgürlüklerin başka bir anlamda kısıtlanacağınıhesap edememişlerdi.

Bugünün plan yapıcılarına dönelim. Onlar hedefe doğru kararlı adımlarla ilerlerken, biryandan da demokrasi havariliğine soyunmakta ve “adalet dağıtıcı ilahlar” rolünübenimsemiş görünmektedirler. Oysa bir bakıyorsunuz ki, birkaç adım sonra ilk resmehiç de oturmayan Felluce gibi, Ebu Garib gibi amaca uyumsuz motifler ortaya çıkıyor!

NEDEN?

Ebu Garib bu oyun sırasında oynatılan bir tek taş; tek bir hamledir kanaatimce. Biranlamda simge ve hatta bir İMGE’dir. İmgenin ise gerçeklerden daha güçlü ve etkileyiciolduğunu anımsamakta yarar var. Burada temel amaç, bilinçdışında korku ve dehşetyaratarak direnç kırmak ve kitlelerin boyun eğmesini sağlamaktır diye düşünüyorum.Kısaca demem o ki, direnişe karşı geliştirilmiş ve planlanmış psikolojik bir savaş veonun içerdiği taktikler uygulanıyor. Psikolojik silahlarla yürütülen savaşın gerçek birsavaştan çok daha düşük maliyetli olduğunu unutmamak gerek. Çoğu kez de dahaetkin ve başarılı…Verilmek istenen mesaj ise gayet açıktır:

Page 1069: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

“Oyunu benim kurallarıma göre oynayacaksınız! ...Aksi takdirde, Ebu Garib’de olduğugibi aşağılanırsınız. İnsanlık onurunuz beş paralık olur. Söz dinlemeyenler şiddetlecezalandırılır ve dünya kamuoyu önünde acımasızca teşhir edilir... NOKTA! …”

Ebu Garib imgesinin toplumların değişik katmanlarını kemiren bir virüs gibikullanılmasındaki ana hedef budur işte. Dünya çapında “biat”ı sağlamak…

Ancak bir toplum bilimci olarak, gelişmelere uzun vadede bakmaya çalışıyorum. “Busindirme harekatı, gelecekte ve insanların kaybedecekleri değerler kalmadığı noktada,beklenenin tam aksine direncin artmasına sebep olabilir mi? ” diye soruyorum kendime.Neden olmasın? Farklı düşünce ve inanç gurupları pekala dayanışma içine girebilirler.Direniş büyüyebilir. Bugünlerde ekilen kin ve nefret tohumları sayesinde zulüm veintikama meyilli hale gelebilirler. Yakın bir örnek de var önümüzde. Naziler Yahudilerekıymıştı. Türkiye de dahil olmak üzere bütün dünya ağlamıştı onlarla. Yardımcıoldular...olduk.. Oysa ayakta kalanlar, şimdi hınçlarını Filistin ve Arap halklarındançıkarıyorlar. Bir tür projeksiyon yaparak “eşeğini dövemeyen..” hesabı, hedefkaydırıyorlar. Kin kini; zulüm zulmü doğuruyor…Üstelik iç içe geçmiş tarih, kültür,dostluk, ekonomi, kan ve din bağlarından ötürü ülkemiz ve yönetimimiz “aşağısısakal…yukarısı bıyık” diyerek ve doğal olarak kesin hatlarla çizilmiş bir stratejiuygulayamıyor.

Bu duruma isyan edebilirsiniz. Duygusal tepkilerinizi dışavurabilir, sesinizi yükseltebilir,pekala sokaklarda yürüyebilirsiniz. Ama sonuçları ne ölçüde değiştirebilirsiniz? Asılsorulması gereken soru budur işte. Değiştiremiyorsanız eğer, Türkiye bu gaddaroyunun içinde ve en az zarar görecek şekilde, nasıl bir pozisyon almalıdır? ....

Fazla uzatmadan konuyu toparlamak istiyorum.

Özet 1: Ebu Garib bir gözdağı verme yöntemi olup, bunun adı benim dilimde şantajdır!...

Özet 2: Yeni dünyanın post-modern köleleri olmak istemiyorsak eğer, psikolojiksilahlarla işlenmekte olan kitlesel suçların bizleri yolumuzdan saptırmasına izinvermeksizin; gerçek gücümüzün farkında olarak akıllıca davranmak; Türkiye ve içerdiğimozayığı da dikkate alarak çıkarlarımızı korumak; Türk insanı adına büyük düşünmekzorundayız…Müthiş bir satranç oyununun içinde, piyon olarak değil ama zeka vedeneyimlerinin tüm olanaklarını sonuna dek kullanabilen büyük bir oyuncu olmak gibi…

Zaman, öyle bir zaman!

Sağlıcakla kalın dostlar.Saygıyla…

(7 Haziran 2004)

Naime Erlaçin

Page 1070: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Şarkılar Susmadan

bakınca göremediğinyıpranmış bedenimi alıyorruhun maviliğini bırakarak sanatazelik aşılıyorum damarlarına

bilmiyoruzben ölürsemveya senne olacaknasıl sürecek bu yaşam

an gelir ikiye bölünürse bütünacı bir çekirdek kalacak gerideiçinde ikimizi saklayan

kolay mı olacakzor mu bilmemdüşecek omzumdan meleklerşarkılar susacak

diyorum ki haniönemli olan bu gün

bunca telâş arasında“seni seviyorum”diyemediğim gün

(22 Nisan 2004)

Naime Erlaçin

Page 1071: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Şarkılarda Ayrılık

şarkı dedimaklıma düştü

türküyü acıda yakmadık mı biztesbih gibi dizmedik migözyaşını ezgilere

isyanımız yatıyordu içlerindeağır yürek yangınlarımız ah!sızılarımız

kâh birlikte ağladık mahur bir bestedekâh takılıp kaldık hicazda nihaventtesustukgönüller lâlsöyledik yine şarkılarımızı

nağmelere gizlendi aşklarmektup olup uçtular birer birerher yerde duyar olduk sesleriniçalınmasalarsöylenmeseler de

de ki ayrılık saati gelip çattı“ayrılık şarkılarda kalır” demiştim

bir şarkın yoksa eğer saklayacakayrılığı gömecek içineişte o zaman yalnızsınistesenistemesen de...

(03 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 1072: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Şelâle

iyi şiir tekyok benzerişelâle oluyor yürek iki dize okuyuncagökyüzügümbür gümbür:doğuyor şiir

yaralı kuşun esintisindebir çöl geçiliyor boydan boya

sevda neşiir nelabirentleri var aşkınsözün çıkmazlarda yittiği yerde

okuyorumkuş kalbimin teleğinde şavkıyor dolunayürperiyor tenimtenhayımıssızımyalnızım:gürüldüyor şelâle

(27 Mayıs 2004)

Naime Erlaçin

Page 1073: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Şiir Kendini Yazdı

şiir kendineşair kendinevardı bir sebebi buluşmanınuzak bir adabazen okyanus, kıyı batıkbazen delice bir dağ tutkusu

dinledi şaircennetten kovuldu şiir ve göklerdenvazgeçti özgürlüktendüştü şair

geride kalan sağdı ölse bileöldü bile!kanıydı şiire sıçrayankendini yazdı şiir firarda

kaç cenneti var şiirin, kaç gökyüzühangi kucakta kundaklandıhangi hamakta uykulandı yola düşmeden önceşiir kendini yazdı firarda şairin kanıyla

sor ki anlatsınsor ki anlatayım

firardayım!

(19 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 1074: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Şiir Ülkesinin N’inci Boyutunda….(Düz Yazı)

Dün gece şiirle söyleştik biraz. Derinleştikçe derinleşti muhabbet. Birbirimizi anlıyormuyduk bilemiyorum. O bana bir şeyler fısıldayıp duruyor; bense bir yandandüşünüyor, bir yandan da yanıtlıyordum. Kah umutlanıyor, kah umutsuzluğakapılıyordum. Sonra düşüncelerimi yüksek sesle dile getirmeye karar verdim…

Şiirin bir tarihi olduğu gerçeğini sanırım hiç birimiz inkar edemeyiz. Bizlere ışık tutan;muhtelif dillerde neredeyse insan ömrüne sığmayacak genişlikte bir kütüphane sunan,zengin bir tarih. Ancak şiirin bir de keşfedilmeyi bekleyen coğrafyası, iklimi veatmosferi var. Sıradan parametrelerin önem yitirdiği; 'şiirküre'ye uzanandalgaboyundaki bir yolculuktan söz ediyorum. Matematiksel bağlamda düşünülürse,n-boyutlu bir evrende sürdürülen sonsuz bir serüvenden… Üstelik sırf tarihe takılıpkalınırsa eğer, “Şu, şunu demişti; bu, bunu böyle yazmıştı” diyerek, kısır bir fikirortamında köşeye sıkışma ve hatta düşünceyi alışılagelmiş alıntılarla besleme alışkanlığıedinme gibi bir tehlikeyle burun buruna gelinebilir. Bu durumda araştırma, sorgulamave irdeleme yeteneği daralır. Sonuçta, “çiçek açtıran, şen yüzlü ve sağlıklı bilgi”yi (LaGaya Scienza – Nietzsche) yaratmaz ama bilgi satar hale geliriz. Bu ise, şiirin temelögeleri olan arayış, yaratım gücü, özgünlük ve özgürlüğü tümden yitirmek demektir…

Beynimde bir dolu soru dolaşıyor. Şiir ne için ve kimler için yazılır? Anlam ne orandaönemlidir? Şairin diğer bireylere ve onların oluşturdukları topluluklara karşı duruşu neolmalıdır? “Şair duruşu” diye bir şey var mıdır gerçekten? Nasıl bir şeydir bu? Peki ohalde, insan duruşu nedir? İnsan deyince, kafam büsbütün karışıyor. Hangi insandansöz ediyorum ben? Toplumun öyle veya böyle ürettiği; “sıradan” deyip geçtiğimiz amaaslında hiç de sıradan olmayan insandan mı? Yoksa, bilinçdışının hakimiyetinde veyalibidonun güdüsünde yol bulmaya çalışan çaresiz ve tutkulu insandan mı?Düşünen-düşünmeyen; özverili-vurdumduymaz; acı çeken–acı veren; arzulayan-nefreteden; ihtirasların yarattığı orgazmların esiri olan insandan mı? Hepsi insan değil misonuçta? Ve aynı anda pek çoğu bir tek insanın içinde yaşamıyor mu?

Peki “şair” nereye sıkışıyor ve kendine nasıl yer buluyor bu kalabalıkta?

Bilmiyorum!

Ben yanıt vermek için sormuyorum bu soruları. Sorunun yanıttan önemli olduğunainandığım için soruyorum…Bir kere, yanıtlar öznellik içerir. Dolayısıyla, kişilere göredeğişkenlik gösterir. Ayrıca şiirde bilimsellik egemen olmadığına göre, doğru-yanlış dayoktur. Zaman ise çok ilginç bir faktör. Bir dönem gelir ve şiir sırf “anlam” için yazılır.Sonra bakarsınız anlam, anlamını yitirir. Bana sorarsanız eğer, tümden anlamsızolmadığı sürece, anlam o kadar da mühim değil. Başkalarına göre, şiir didaktikhedefleri olan bir tür mesajlar toplamıdır. Kulağa ne kadar da aykırı geliyor buaçıklama!

Kimisi ise mutlu etmek, mutlu olmak veya duygularını paylaşmak için yazdığını söyler.Kendince bir tür ibadet ve tapınmada bulunur. Mesela aşka, dostluğa, muhtelifsembollere, vs.... Bazen bilgelik taslamaktır amaç. Veya kimlik edinme kaygılarıtaşıyabilir. Şöyle ki, belirli bir tarz, grup oluşturup, yeni bir akım yaratmak gibi…

Oysa kulüp üyeliğinden farklı bir şey olmalı şairlik. Bu durumda aidiyet, teslimiyetgetirmez mi? Başkaldırmak ve isyan etmek mecburiyetinde olan şair, susmak ve aitolduğu topluluğun kurallarını benimsemek zorunda kalmaz mı o zaman?

Bizim muhabbet buralarda duvara tosluyor işte! Fazla kısıtlanmaya gelemiyorum ben:

Page 1075: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

“Şiir, entonasyonu bozuk bir müzik yapıtına dönüşmemeli” diye figan ediyorum. Veyakurumuş bir dere yatağına... Manzara çölleşmemeli, yollar tıkanmamalı, yolculukhoyratlaşmamalı; veya kapalı ve kalabalık bir sandık odasında boğulup kalmamalı şiir,çünkü n-boyutu kapsayan evrensel öğeler taşımak zorundadır. Herkesin anlayabileceğibir sadelikte olmalı. Aynı zamanda derinlik içermeli...

Bilgi - birikim - donanıma kesinlikle “evet” diyorum. Ancak bunlardan kaynaklanangereksinimi; diğer bir deyişle “arayış”ı bireyin “bilinç tezgahı”na dengeli bir biçimde veişlenmeye hazır ak bir sayfa gibi yerleştirmedikçe bütün yaratma uğraşları nafiledir diyedayatıyorum. Tabii ki, bu benim kişisel görüşüm….

Şiir temelde hepimizin bildiği gibi bireysel bir edim. Şairin sorumluluğu ise, onu diğerbireylere ulaştırma eylemidir. Edimden eyleme geçişte 'ustalık' devreye girer ki, şiire aitbilinmeyen, açıklanamayan tek unsur budur kanımca. Elbette zamanla edinilebilir veyadoğuştan var olabilir ama öğretilemez, ısmarlama bir elbise gibi giydirilemez! Taklitedildiğinde ise, şiir komik duruma düşer ve sadece sırıtır…

Bir tür savaştan geçerek gelir şair. Adı “şiir” olan bir ülkenin ateş hattından...

O ülkenin iç savaşında tek başına kalmış bir nefer gibidir. Veya son mermisi RusRuletinin. Kah buzun ateşi, kah ateşin buzu…Nerede vurulup, nerede öleceğini; neredesoğuyup, nerede fokurdayacağını yalnızca zaman gösterir.

“Mazrufu zaman belirler” demek istiyorum yani…

Şiir ülkesinin n’inci boyutunda, zamanla yolların kesiştiği noktaya kadar sağkalabiliyorsa şair, ne ala!

Sevgiyle dostlar ve sağlıcakla :)))

(25 Ekim 2004)

Naime Erlaçin

Page 1076: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Şiirin Gizemi

şiirgül olursevda oluraşk olur

kederdirhasret olurbir karanfildir sunulanadı vuslat olur

kâh boynu bükük menekşekâh vahşidir kimi günâşığın göğsüne takılançılgın orkidetitreyerek ihtiras olur

şiirler bazenbağ olurbostan olur

(02 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 1077: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Şiirle Başım Dertte

düşünce yetmiyor sankigölgem oldu şiirdüştü peşimeo giderben giderimbirlikte bir meçhule gideriz işte

sözün gurbetine düşmüş gibiyimsözcükler desemöyle kalabalıkyerlerine sığdıramıyorumdolu dolu geliyorlar üstüme

eğlence değil artıkuğraş olduyüreğim bir deli küheylâno da koşar benimle

şiir başa belâymış meğer

(01 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 1078: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

ŞİKÂYETNAME - Duyuru (Kitap)

Yeni kitabım 'ŞİKÂYETNAME' çıkmıştır.İlgilenenlere duyurulur.

HAYAL Yay. Şiir Dizisi:48

(25 Ağustos 2010)

Naime Erlaçin

Page 1079: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Talihsiz Şiirler - 4 / İNFİAL!

sular çekilmedi henüzne yapmalıvesikalık bir resim gibidurmalı mı sayfa kenarında

hayır!konuşmalı

kaya tuzu oldum hep dilimesağım solum belirsizdilimse doğuştan sivrine demeli şimdine etmeli sözü delip geçeni

kapattım kapılarıdost düşman hep aynıarsenik değince dilekana karışırdurmaz orada

herkesin derdi kendineherkes kendine eşkıyailişmeyin canıma lanet olsun!huzur bulmak içingitmek mi lazım illâ

ipi kopmuş inci kolyeyim bugünkırgınkızgındarmadağın

ilişmeyin bana!

(25 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 1080: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Talihsiz Şiirler – 1 / DOĞUM

ipek bir şal gibibırakılmadıysa uykuyadişleri kenetler gece

geçmiş intiharlarla dolar lügatyırtılır çelik zarı yüreğinsahipsiz hanlarda çoğalır volta

hücre duvarları dar

pusuda bir duygu bekler dizeyigecenin gayrımeşru bebeği

tutmuştur kanşiir gebe

şiirde doğum var!

(25 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 1081: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Talihsiz Şiirler – 2 / GÖNÜL DİLİ

günce mivasiyet misayıklama mı

ne?

dağ ateşine yürürkenşiirin harmanisinden dökülenbu gönül yazmaları

nereye aittik'aşkküre'den başkahangi anayurdun tabiiyetinedilimizden gayrı

kim anlardıöksüz yaban kuşunun lisanından

kim?

yalnızdık öyleçoklukta

(25 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 1082: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Talihsiz Şiirler – 3 / ARI DUYGU

turuncu gözlü kuşun kanadıdır son barınakbir avuç yemhüzünlü bir “günaydın” sabah ayazında

ölümsüz tutuklu ey!nasıl da karıştın hızla yaprağın nazlı kılcallarınaalâimisema bir kelebek uçuşu umardıngöğsünde secdeye durulan kadınınsimgesel analığında

ey sevgi özü oğul!bebek gülücüğü kadar masumdunşiirden hamile kalırdı ellerindoğum ilâmındı heceye dil katan arınmışlıkumuttu adın

unuttun

kim tartar artık masumiyetihangi kantardabunca bezirgan dolanırken ortalıkta

günaydın!

(25 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 1083: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Talihsiz Şiirler – 5 (Son) / ÖLÜM

serçeleri kışala ey oğul!ağaç buduyorum benneme lazımtelef olmasınlar yuvadabüyüktür vebali bakarsın

kendimden başlıyorumçınarlar gitmeli bu âlemdenkızartmazlar böylece sözün yüzünüayakta ölerek

hüzün alıyorum geceden birazzehirli gönüllerden acıkendimin baltası usturasıkasaturası oluyorumgör bak!

şiir mio da nesenin işin serçelerne çabuk unuttunşiiri anlayanlara(!) bırak

hizaya sokamadığın paslı ağzınınasi kekeçliği sırıtsın gerideben öyle yaptım annemiç yangınlarına lânet okuyarak

boşa ekip dururuz bu tarlayıgörmez misinkıraçtır

kalk gidelim oğulşiirde ölüm var

sonraki doğuma kadar!

(25 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 1084: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Taptaze

tarih kadar eskiydigelen gün kadar taze

“gönlüme sorsan, doğmadı bile” demiştitaze bir cinayetti oysa gördüğü ellerindekadın efsane öldürdükırılmalı kalem!tezi yok yaratmalı bir tanetaze taze

hayal tacirliği mi buönce yaratmak ve sonrasonrası tehlikekim kala kim öle!

zordu kadınla baş etmek“bütün elmalar kadına” demiştiçürüttü kadın elmalarıyenisini yaratmakta şimditaze taze

kıyılar ses verirkuyular dao halde dinlemeyi öğrenmelikadın gibi kadıncaölümü bekleyerek insan gibi

taptaze…

(18 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 1085: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Taylar Koşuyor Yüreğimde

rüzgâr azgınıtaylar koşuyor içimdeçılgınkara yağızkır ve doru

savruluyor yelelersavruluyor zaman

koşuyor küheylanlarsınırlarımı zorlayanmahşerin tayları bunlar

sallanıyor yerküre

meçhule giden bir yol bututsaktır rüzgâra ruhumuzufku parçalıyorufku deliyoruzkoşarak aşılıyor karanlıklar

taylar yarışıyor yüreğimdesahipsizvahşiadları bile yokyabani

rüzgâra meydan okuyorlar

(26 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 1086: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Tel

son yaz yürürken üstümüzegözlerine yaprak dökümü sinmişgüneş kadar inatçıydık oysatomura dururdu dallar kış ayazında

şimdi nerdeyiz

avuçlarım hâlâ ıslakçıngıraklar ötüyor kalbimdeçetelesini sen tut mevsimlerinyaz kış dememdudağında yürürümbeklemembekletmem bu kez

ateş üstündebir tel cambazı değilsesöyle nedir âşık

kaç arşın ustalık ister telkaç dünya yürekkorku tutmaz mı içiniürkmez mi insanaşkı yitirmekten bir an

ya düşerse birimizdemez mi hiç?

“kır çekirdeğini”*as yüzüne bir gülümseme

düşünme, tel’dir bizim kaderimiz

(*) “Çekirdeği kır, anlamı ek ki gelecek bahar doysun...” - Ömer Serdar(10 Eylül 2004)

Naime Erlaçin

Page 1087: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Tenhâlığın Kuyu Başı

ıssızlığında yaşamıngecenin yalnızlığındainsan sürgüntek başına

görmez dünyayı gözüfışkırır sürgünlerama deliama kırgındüşersürgünün kucağına

tek başına çekilir yükçıkılmaz içinden çilenintaş olur, ağırlaşırhem tutsak olurhem gardiyan

hançeriyle vurulurcehenneminde insan

tenhâlığın kuyu başında aşkiki kişilikve tek başına

(01 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 1088: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Teşekkür! ....(ABİR'e)

Çok özel bir armağan hazırlamışsın bana sevgili Abir….Hatırlanmak tarifi imkansız, anlatılmaz güzel bir duygu. Şarap gibi yıllanarakdeğerlendiğim doğru mu bilemem ama sen her ne kadar kabul etmesen de artıkyaşlanıyorum. Duygular eskimiyor; aksine keskinleşiyor, güçleniyor ancak ben güngeçtikçe uzatmaları oynadığımı hissediyorum….

Oldum olası yaş günlerini, törenleri, özel günleri sevmem. Her nedense içimi bir hüzünkaplar. Bunun yaşla bir ilgisi de yok üstelik. Gençliğimde de böyleydim. Bayramların,yılbaşlarının, doğum günlerinin en yalnız insanı daima ben olurdum…

Bugün ise özellikle kızım uzaklarda iken, yalnızlığımı paylaşan eşimle her zamankindenhüzünlü başladım güne. Hayatımı gözden geçirdim. İçimde o hiç tükenmeyen sevgilerive dostlarımı düşündüm. Yeryüzünde acı çeken onca insanı düşünüp bir yandan halimeşükrederken bir yandan da yüreğim ezildi. Sonra 9.15’de kapım çalındı ve 25 yıllık birdostu buldum karşımda. Elinde, adını bilemediğimiz çok güzel, kırmızı ve güle benzerbir çiçek vardı. Saksıdaydı. Bu demekti ki, benimle uzun süre yaşayabilecekti. Sarıldıkbirbirimize ve yüreğim ısınmaya başladı birden. O sırada Sevgili Çağıl Ener’den birkargo ulaştı evime. Kütüphanemi zenginleştirecek bir sürü kitap göndermişti. VeKelaynak kupası! ...Zamanlaması harikaydı yine...

Derken bir telefon aldım. Tanımadığım bir çiçekçi evde olup olmadığımı soruyordu.Teslimatı olduğunu söylüyordu. Biraz sonra Çağıl’ın bembeyaz kocaman buketi geldi.Nihayet PC’imi açtım. Antoloji yetkilisi doğum günümü kutluyordu. Ve senin şiirinigördüm. Gözyaşları içinde okudum. Şimdi hüzünlü kalbim sıcacık. Bunca acınınortasında kutlama hakkım var mı bilmiyorum ama dostların varlığını bilmek çok hoş birduygu…

Sen ki bana onur duyarak sakladığım birbirinden güzel şiirler armağan etmiştin. Bugüno ince ve hassas yüreğinden kopup gelen bir yenisini eklemişsin. Nasıl teşekküredebilirim sana? Böyle bir davranışın sözlü karşılığı yok ki! ...Hüznümü ısıttın. Gurur duydum, onur duydum, sevgi doldum arkadaşım…İyi ki varsın! ! ! ....

Ve iyi ki varsınız dostlar…Abir’in hoşgörüsüne sığınarak sizlere en içten teşekkürlerimisunuyorum…

Hepinizi çok seviyorum :))

(11 Haziran 2004)

Naime Erlaçin

Page 1089: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Turkuaz Akşamlar

düğüne hazırlanıyor havuz başıgözlerim dalgınturkuaz

sesini dinliyorum suyunaltın rengi entarilere büründü koltuklarmasalarpapatya beyazı

yeni bir çağa yürüyecek gençlerdüşünüyorum:

ne biliyorlargönenecekler mibüyürken?

aklım meyve fidanlarında“vişnelik” diyorlar buraya

vişneler nerede?

binek atları gitmiş bugüncanlar yitirmiş doğatekno bir ritim kucaklıyor yeşilişelâlede güvercinlersuya geliyorlaralışmışlar besbelli

gelin yolunda zambaklarhanım elleri küskün bu yılhavaya aldandılar

yağmur bastıracak anidenmasa taşınmasına alışamadım bir türlüdüğün gecesi yıkımı!oysaki ağustos basıyor olmalıydı şimdi

ne işi var bu ceketin sırtımda?

ürperiyorum:

bana bir çay lütfenen açığındanve biraz aydınlanmaki kumruya dönüşebilsin ruhlar*

yazgınızda ne var ey düğüncülerumarım yeşildirumarım mavidir renginizkim bilir belki derin bir yara

tersine akmasın umut nehri

Page 1090: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

aksırmasın zaman zambak tozlarında

düğüne hazırlanıyor havuz başıyüreğim aşk masalıturuncuya dönüyor günbatımında güneşbatıyı vuruyor saatler

gözlerimsuya düştübebekleri turkuaz

(*) “Ruh aydınlandığında…kumrunun güzel şeklini alır…” (Nevşehir’li Aziz Gregory.)Kumru ise barış meleğinin Pagan sembolüdür.

(21 Ağustos 2004; Saat:18.50, 'Vişnelik') - 'Turkuvaz' Dosyasından...

Naime Erlaçin

Page 1091: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Tutunmak ve Caymak Üzerine Sorular - Düz Yazı

'Hayattan caymayı anlayabiliyorum, ama yazıdan caymayı anlayamıyorum.” -Murathan Mungan

Yazının erişilmez ve uğrunda savaşılacak bir safiyeti olduğuna inandık hep. Başka türlüolsa yazamazdık. Kanımca yazıdan caymamak için en önemli neden budur. Belki de“sanattan caymamak” demek daha doğru olur, çünkü toplumsal ve kurumsalbaskılardan kurtulmayı sağlayan; insanın kendisini özgürce ifade edebildiği tek alandıro.

”En baskıcı dönemlerde bile insan yalnızca toplumsal boyutuna indirgenemez” diyorduAdorno. Sanat, özellikle baskı altında iken gerçek bir kurtuluş arayışına; zamangeçtikçe de “plastik imaj çağı”ndan hızlı bir kaçış çabasına dönüşmekte. Günümüzde isebu çabayı baltalayan tehlike oldukça büyük: Şöyle ki, sınır tanımaz kapitalizm küreselsermaye hareketlerini de denetleyerek ülkeleri hegemonyası altına alıp bundan yeni bir“kültür endüstrisi” ve “sürü psikolojisi” doğuruyor. İnsan ve metadan yola çıkarakyaygınlaştırılmış bir tüketici tipi yaratmayı amaçlıyor. Böylelikle pop-kültürün hilelipazarlıklarını kolayca oluşturuyor. Son yıllarda giderek yaygınlaşan bir biçimdekültür-sanat yozlaşmasından; sanat dünyasını salgın bir hastalık gibi saran'aynılaştırma' girişimlerinden söz edilmeye başlandı. Çokuluslu şirketlerindolaylı-dolaysız baskılarını incelemeyi şimdilik bir kenara bıraksak bile, “popüler marka– medya – politika” üçgeninde boğulmakta olan sanatçının bu üçlüyle yapacağıhesaplaşmayı gözden kaçırmamak gerekir. Kültür erozyonu ve yozlaşma konuşuluyorsaeğer, yeterince direnmediği takdirde yazarın da bu süreçte diğer sanatçılar gibiötekileşmesi ve yalnızlığa itilmesi kaçınılmazdır. Yazara dayatılan bir tür'kimliksizleştirme' operasyonudur bu. Ancak bireye ve onun yaratıcılığına bütünüylehükmedilemediğini de görüyoruz. Dolayısıyla Adorno yerinde bir tespitte bulunuyor,çünkü sanat emekçisi karşımıza özgürlük duygusu - başkaldırı ve direniş‘in sesi olarakçıkıyor. Çözüm arayış mücadelesi daima sorun yaratan bir güce karşı verildiğine göre,güç orada durduğu sürece sanat da kendisini korumaya çabalayacak, düşünen bir varlıkolan insana “insanı anlatan, insanı konuşan” olmayı sürdürecektir. Süreci iyi anlamakiçin eytişim (diyalektik) kurallarını anımsamak yeterlidir.

Bilinçli düşünce tam bu noktada devreye giriyor ve insanın kulağına salt içinde yaşadığıtoplumun bir ürünü olmadığını fısıldıyor. Bireysel savunma mekanizmaları, sanatıneteklerine tutunan kişiyi devasa bir çarkın dişlileri arasında öğütülmekten az da olsakoruyor. Baskı altında kimliğini yitirmesi planlanan “sanat öznesi” sisteme bu fırsatıvermiyor; yok edilmeyi onaylamıyor. Özellikle de küreselleşme sürecinin hızkazanmasından sonra düzenin yarıştırmacı, aynılaştırmacı ve aynı zamanda elemecianlayışına karşı durmayı biliyor. Sanatın özünden aldığı kuvvetle hayattan caymamayaçalışıyor. “Hayattan cayanlar” ise küsenler, kırılanlar ve erken yenilenlerdir. HoraceMcCoy bu gerçeği 1930’lu yılların ortalarında fark ederek “Atları da Vururlar”ı kalemealmıştı. Simon de Beavoir’e göre ABD’nin ilk varoluşçu eseri olan roman, 1929’dayaşanan Büyük Buhran (“Great Depression”) sırasında dibe vuran değerleri muhalif veeleştirel bir tavırla irdeler; yarışma metaı olmaya zorlanan ve günün koşullarıncadayatılan boyutlara indirgenen bireyin sancılarını anlatır… Ne yazık ki süreç günümüzdede hızlanarak devam ediyor. O yılların salon yarışmaları - küresel sermayenin bilgisayartuşlarıyla yön değiştirmesine benzer bir biçimde - ekranların açma kapamadüğmeleriyle artık oturma odalarımıza kadar giriyor. “Özne”nin giderek“nesne”leşmesine tanık oluyor; böylece “histerik sermaye”nin (S. Zizek)akışkanlaşması ve sınırların kalkması sonucunda kimlik kaybına uğrayan “kartonbebekler”in sisteme koşulsuz teslim oluşlarını izliyoruz. “Atlar”ı ilk bakışta sırf ekonomik

Page 1092: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

koşullar vuruyormuş gibi gözüküyor. Oysa insan, pek de farkında olmaksızın, kendisinivuruyor. J.Kristeva’nın da vurguladığı gibi (“Ruhun Yeni Hastalıkları”, Ayrıntı Yay. 2007), öznel-kişisel bir “içeri” oluşturamayanlar ilk yıkılanlardır: Sahip oldukları insanlıkduygusunu yitirenler akıl yürütme gücünü de kaybediyor. Yenidünya düzeninin (NovusOrdo Seclorum) bilinçli bir uzantısı hayatlara damgasını vuruyor. Kazanmak içinrekabet eden, kazanamadığında ise kaçan; ya da bu süreçte türettiği ruhsal sorunlarasığınan özne, bir anlamda kendisini imha ediyor. Yapay çağın olabildiğinceyapaylaştırılan insanı, üstesinden gelemediği çatışmaların faturasını ödemeyisürdürüyor. Ve elbette yaratmak yerine tüketmeye yönlendirildiği için, bu karmaşasırasında bir türlü filizlendiremediği sanatsal incelikleri horlayarak yok sayıyor. Uğradığıihanetin hıncını, kendisiyle birlikte onları da aşağılayarak alıyor. Burada bir parantezaçarak, doğrudan sistemle olan hesaplaşmadan söz etmediğimi vurgulamak isterim.Söz konusu olan sorun, sistemden kaynaklanan ama sistemle birebir değil de kişininkendi iç ben’iyle yaptığı hesaplaşma olup; sistem-birey çatışmasından sonra gelenbirey-iç ben çatışma evresine dairdir. İnsan, sonuç olarak çoğulculuğun terk edildiği veköktenci bir demokrasi anlayışının(!) egemen olduğu yeni düzene uyumsağlayamadığı için bedeli kendisine ödetiyor. İşlevsel olmayan bir organın körelmesi(dumura uğraması) gibi kendisini imha ediyor. Sürece sanatsal açıdan bakıldığında isekişinin ürettiği sağlıksız savunma mekanizmalarına bağlı olarak “kitsch”leşmenin vemodaya uymanın (“trendy” olmak) yaygınlaştığını saptıyoruz. Yeni ve geçerli olanyasa, “Öl, ya da uyum sağlayarak yaşa! ” şeklinde olup, yapısalcılıktan kurtulmayaçabalayan bireyin yapay kurallar tuzağına düşmesinin de bir kanıtı, bir göstergesidir.

Ne tuhaftır ki, insan-para-meta üçlüsünü bu denli kolayca yöneten ve aynı zamandatoplumların kaderine hükmeden yapay unsurlar sıra sanatçıya geldiğinde, onun birdirenişçi olması nedeniyle zorlanıyor ve bu nedenle kurumsal desteklerini geriçekiyorlar. Sanata kaynak aktarımı azalıyor. Paylaşım kıstasları değiştiği için kaynaklardoğru yere yönlendirilmiyor. Sanat evleri birbiri ardına kapanıyor. Yazılı basın ve medyagerçek sanat emekçisini yok sayıyor, çünkü onlar kendi “bebek”lerini yaratmayıseçiyorlar. Bu koşullar altında, “iyi paranın kötü parayı” kovamadığı gibi, iyi sanat kötüsanatı; iyi şiir de kötü şiiri kovamıyor. Bir yazısında Ahmet İnam şöyle diyordu: “Pazar,edebiyatın pazarı değil; edebiyat, pazarın edebiyatına dönüşüyor… Toplumsal ilişkileraçısından, bireylerdeki boşluk bunun bir nedeni olabilir. Yaşadığımız çağda, dikkatçekici bir ‘benlik boşluğu’ yaşanıyor. Bundan dolayı bireyler, bireyleyemiyor… kendilerinigerçekleştiremiyorlar.” (“Ebediyatını Yitirmiş Edebiyat: Edebiyatın Edebi Yatık Mı? ”,Ocak 2003, Ankara) Dönüşüm ve değişime bağlı olarak, anlamlı imgeler artık yerlerinisahte imgelere bırakıyor. Edebiyat, sel suyuna kapılmış bir kibrit çöpü gibi nereyekoştuğunu bilmiyor. Öte yandan içi boşaltılmış putların sayısı artıyor. Bu demektir ki,sanatçıya düşen görev gün geçtikçe ağırlaşıyor, çünkü yeni düzen yalnızca kopyalamayıöğütlüyor. Taklidi onurlandırırken yaratma gücünü hafife alıyor; yaşamanın ve yaşarkenüretmenin tek başına bir sanat olduğunu adeta unutturuyor.

Durum ülkemizde de pek farklı değildir. Birbirinin ardı sıra büyük bir deprem ve onuizleyen ekonomik krizlerle derinden sarsılan kitleler vurulduklarının pek de farkındaolmazken, yazar-çizer-besteci-oyuncu-ressam; kısacası sanatçı yaklaşan tehlikeyi farkederek var gücüyle direniyor. Yazın emekçisi, giderek daralan olanaklara karşın hayliumutsuz çığlıklar atmakla birlikte, savaşını azimle sürdürüyor. Bu süreçten geçerken,tek silahı olan kaleme sarılmayı yeğleyen bir Don Kişot’a, belki de “Son Kişot”adönüşüyor. Masumiyete ve yazının safiyetine tutunuyor. Artık içindeki nal şakırtılarınıdinleyerek göğü tırmalayan bir süvaridir o. Çünkü sanatın başka bir dünyayı olanaklıkılacak tek güç olduğunu biliyor.

Page 1093: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Kitleler açısından değerlendirildiğinde ise ekonomik sarsıntıların halen sürdüğü, amavarlığını koruyan ve “ilan edilmemiş” ekonomik krizlerin açıkça konuşulmadığı günümüzTürkiye’sinde de atların vurulmasından söz etmenin zamanı gelmiştir. Burada Arjantineski cumhurbaşkanlarından Alfonsin’in bir cümlesini anımsatmak isterim: 2000’li yıllarınbaşında “Sosyal boyutu olmayan neo-liberal ekonomik politikalar, ülkeleri iflasasürükler” demişti. Üstelik bu iflas yalnızca ekonomik anlamda olmayabilir. (Çokulusluşirketlerin hâkimiyetini amaçlayan neo-liberal politikaların, tıpkı küreselleşme projesigibi, 1980’lerde kotarılıp 1990’larda dünyaya model olarak sunulduğunu ve ikisiarasındaki yakın ilişkiyi unutmamakta yarar olduğunu düşünüyorum.) Yolunda gidergibi gözüken ekonomi, buzdağının yalnızca su üstündeki kısmıdır. İnsan ve dolayısıylasanat boyutu ise su altında kalan büyük kütleyle ilgili… Atların vurulduğu yer işte orası!Ekonomik risklerin belirli bir kesim için minimize olduğu, ancak sosyal faydanın genişkitleler için göz ardı edildiği alanda incinmektedir sanat.

Toplumların dinamiğiyle oynamak bireylerin özgüvenlerini de derinden sarsar. Kimlikerozyonuna uğratılmak oyunun bir parçası olduğuna göre, kişi ya riskleri göze alarakmücadele edecek ya da zamanını yapay bir dünyada kotarılan olumsuzlukları büyük biriştiha ile sindirerek tüketecektir. Atların sessizce vurulduğu bir düzende, sanal âleminşampiyonları ile özdeşleşip bir tür doyuma ulaşarak düşünce sarmallarından,akılcılığının süzgecinden geçmeyi unutacak/unutturulacaktır. Var olma yanılsamasıylayok oluşu seçmenin yoludur bu... Ve fakat aynı zamanda sanatçının, ulusal kimliklerintek bir potada eritildiği; dev bir organizmaya dönüşen tekelci sermayenin giderekoyunun kurallarını belirlediği bu düzendeki direniş serüvenidir. Çünkü o, yaşamınrisklerle savaşma sanatı olduğunu unutmayandır.

Peki, nereye kadar? Kültür endüstrisinin, piyasa fiyatı belirleyen politikaları karşısındadeğeri giderek eksilen, kimliksizleştirilen yazar, hangi kırılma noktasında hayat ile yazıarasında bir seçim yapmak zorunda kalacak? Emeğinin popüler kültür içinde eridiğinetanıklık etmek onu hırpalamayacak mı? Yaratma kapasitesi ve sanata dair “olmazsaolmaz” yetkin bilinci bu gidişattan etkilenmeyecek mi?Ehrenburg’ un da vurguladığı gibi onu nitelikli-özgün-özenli-yeni eserler vermeyegüdümleyecek olan okurun, sistemin çarkları arasında ezildiğini görmeye; ulusalkültürün, yeryüzündeki tüm coğrafyalara hızla pompalanmakta olan ve insan faktörünügörmezden gelen sözde evrensel değerlerine karşı bir kenar süsü olarak muhafazaedilmesine isyan etmeyecek mi?Rüzgâra bıraktıkları kokuları bile silinen “Son Kişot”larla vurulmayı bekleyen kurbanlarıizlerken yorgun düşmeyecek mi? Sanat arenasında kırılan fay hatlarını hangi güçleonarıp; dünyaya egemen olan yeni kültür ile “vulgarize” edilen bilgiye karşı nasılsavaşacak?

İnsanı yeni bir tür ilkelliğe - özellikle de yazın sanatında kısırlaşmaya - götüren busüreci sorgulamıyor ve yukarıdaki soruları kendimize yeterince sormuyoruz.Sormadığımız sürece de yazıdan caymasak bile önünde sonunda hayattan caymakzorunda kalabiliriz.

Bu karmaşada şiir nerede duruyor? Büyük üstat Fazıl Hüsnü Dağlarca, sonsöyleşilerinden birinde şöyle diyordu: “İnsanın bittiği yer olabilir ama şiirin bittiği yerolamaz! ” (Radikal, 17.05. 2007 – Söyleşi: Bedirhan Toprak) Demek ki şiir ve şairhalen bir yerlerde duruyor. Tıpkı yazarın okurunu araması gibi, tüm zorluklara karşınşair de okuruyla buluşmayı bekliyor. Aklım bir yandan yukarıdaki sorulara yanıtararken, bir yandan da üstadın sözlerine tutunmaktan yana… Şiir ve yazıdan bu yüzdencaymıyoruz işte. Hayattan caymamanın yollarından biri de bu çünkü. “Plastik imaj

Page 1094: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

çağı”ndan payımıza düşen onca olumsuzlukla savaşırken, riski göze almakmecburiyetinde olduğumuzdandır bu direniş.

(HAYAL Dergisi, Temmuz-Ağustos-Eylül 2007; Sayı 22, s. 60)

Naime Erlaçin

Page 1095: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Tutunmalı Hayata!

üç gün oluyorbir yavru kuşum öldü

bu sabah bir tane daha gördümtitriyordu temmuz sıcağında

konuştuk:ben söyledim o dinledidedim “korkma yanındayımsen tutun yetertutunmalısın hayatabaksana korkuyor muyum benyine bir yıkıntı aldım kucağıma

gözlerin görmüyor henüzpek miniciksinkısacık ömründe neler çıkacak karşınayaşamadan nerden bileceksin? ”

baktım sağıma solumagüvendiğim dağlarda kar vardüşündüm:yavruya yaşamı öğretememaslında hiçbir şey öğretememeziyetin sevgi boyutunuaştığından başka!

yine de korkmamalıtutunmalı hayata

(31 Temmuz 2003)

AMA NASIL?O yavru kuş da 10 Ağustos günü öldü!Yavru kuşlar ölmek için mi doğuyorlar?

(26 Eylül 2003)

Naime Erlaçin

Page 1096: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Tüm Mektuplar MİLENA'ya (Düz Yazı)

ben bir güvercinben bir serçehem güvercinhem serçe

mayısın rahminde kanatlandımuçuyorum ya gerisi vız!uçmakunutmak değilunutkanlıksa hiçunutmaya çalışmak sadece

bu ateş Prometheus’dan ödünçbir elde kürekötekinde yürekbuz yakıyor ateş harlıyoryürek öğütüp örs sallıyorumçelikten çemberler parçalıyorum!

fazla söze ne hacetyanardağ olmalıydım ateştenheyhat ki bir hayalim ben!

Atlantis’i arıyordu hepsi:bir batık

sahi dil niye verilmişti bizeanlatsın ki kursun sözcüklerdenölümcül darağacını diye

tüm mektuplar Milena’ya yazıldıAtlantis buldun mu sen ona bak

gerisi vız!

(20 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 1097: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

TÜYAP - Duyuru!

26. İstanbul Tüyap Kitap Fuarı'na ilişkin HAYAL duyurusu:

Tarih: 27 Ekim - 4 Kasım 2007Yer: Beylikdüzü Tüyap Fuar ve Kongre MerkeziHayal Dergisi ve Yayınları: 2. Salon, 614/C

HAYAL Dergisi Etkinlikleri:

1) 29 Ekim Pazartesi:

Yer: Kınalıada Salonu: 17.45 – 18.45Şiir Dinleti: 'Şiir / Müzik SaatiKonuşmacılar:- Alaaddin Us- Özkan Mert

2) 3 Kasım Cumartesi:

Yer: Heybeliada Salonu: 12.00 – 13.00Söyleşi: 'Arif Damar Üzerine'Konuşmacılar:- Mustafa Şerif Onaran- Ataol Behramoğlu- Enver Ercan- Arif Damar

(25 Ekim 2007)

Naime Erlaçin

Page 1098: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

TÜYAP - İmza Günü - Duyuru

7 Kasım 2010, son kitaplarım 'Şikâyetname' ve 'Bir Tutam Tuz'un imza günüdür.İlgilenenlere duyurulur.

TÜYAP Hayal Yay. StandıSalon 2, 212 B, Saat 12.15

Naime Erlaçin

Page 1099: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Uçmak

bir selam aldım Lâgarî’denbir İmam Cevherî'denbin selam getirdimHezarfen’den*

ne çok sevmişlerdi göklerirüyaları sonsuza düğümlendiderin bir solukalırcasına düşlerden

düşmek kadermiş meğer

bin kat evlâ mıdır yoksakanatsız uçmakyerdeki ölümlerden

aşkın kulağına küpe olsun!

(*) İmam Cevherî, Lâgarî Hasan Çelebi, Hezarfen (“bin fenli”) Ahmet Çelebi:uçmayı düşünmüş, tasarlamış veya gerçekleştirmiş ünlü Türk bilginleri. Onlar uçmayaâşıktılar.

(07 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 1100: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Uçuruma Düşerken

sürgülendi gönülkilitli kapılardan beterbir şimşekle derdim varuçurumdabenimle dillenen

yaşamdan siliniyor muyum ne?

derdimkara bir bulutlakaranlığı gözlüyorumkışa dönüyor bahçem

yağmur yuttu masallarıruhtan kopanince duyguları

şair kimşiir neben kimim?

derdim kendimleuçurumakendimle düşerken

(2003)

Naime Erlaçin

Page 1101: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Uyan!

geldi zamanıuzadı karanlıkartıkağırla beni

kış yarıladıdoydu kuyular kar suyuna

nisan yağmuru ısmarlıyor sevimli bir yabancımiskinler tekkesindeki dervişMolla Kasım'a inatyakışıksız öfkeyi yazıyor durmadan

sihirbaz mıyımnerden bileceğimnerede tavşan?

yağmurunu arar toprakunutmam hiç ahh!ben seni beklerim

uyan!

(22 Aralık 2004)

Naime Erlaçin

Page 1102: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Uyku

ayrık otuyumnasırımdan armağan

geldiğim yollardangeri döndüm çok kere

ne bir akrep, ne barutgüldü seçtiğim

uykudaydınızölüme verdim özgürlüğü

boş kovanlar düşüyordu üzerinize

(11 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 1103: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Uykuölüm-Ölümuyku

eskilerden kopan hüzünadım başı rastlanan ıssızlıkçoğu kez yitirildi sanılansonu gelmez yolculuk

paylaşılmaz uykuuykuda tek başına insanki rüya da dâhil uykuya

gündüze yaşamak düşergeceye bekçilikörtünmek olmazçekmek uykuyu üstüne

gece yaşamak gerekölümdür oysa uykuya geçmek

ıssızlığı dinlerimvar ki bir yoludinliyor insanvar ki bir ses duyuluyor

imge toplar ağacımdansimgelere sararım gizliceaşk vaktidir sözün efendisiyle

söz uçargölge düşergündüz ölümgece çiftleşme zamanıhasrethüzün ve ateşle

torbaya konur yalnızlıktuz niyetine biraz düşüncekuşanılır kalem bir güzelmüthiş bir sevişmedir yaşanandoyumsuz bir kavuşma sözün efendisiyle

yürek kocaman!

sonra susar ilâhlaruyku zamanı...

(21 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 1104: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Uzak Bir Yer

...Bürücek- Adana'ya...

dağ ateşlerini sende gördüm ilkalfabeyi sende söktümküçüktümtanımazdım aşkıbir ovanınçoban ateşine düşen yankısını

yeşildin maviyidinrenginrüyalar, hayaller ve tutkunun rengiçam kokunda taşındım pınarlarınasu olmayı sende bildim

çocukluğu geçemeyen kadınlıktan ne anlar!sende öğrendim sevgiyi benüzümün karasını, kirazın çiçeğiniçam kozalakları toplayıppalamuttan kolyeler dizmeyi

bildiğim tek Anadolu’sunilk farkındalığımsevecen taşrası kentimintende esen serin yelimsende sevdim kendimi

büyüdüm bak!hırpalandı çocukluğumdünden yarınahasretle kuşatıldım

hem uzağımhem yakınımsın Bürücek*

bürüdün yine beni!

(*) Namrun, Gözne, Tekir ve pek çok diğerleri gibi, Çukurovalı’nın nefes aldığı; ruhundağa açıldığı mekanlardan biridir Bürücek Yaylası. Yaşam metaforu bir aşktır o...

(30 Ağustos 2004)

Naime Erlaçin

Page 1105: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Uzaylı

-en uzaylıya

“günün şairi” seçtim seni...

severiz hüznü bizhatırla ne çok gülüştük hüzün aşı pişirirken bencemreleri veremem biliyorsun hepsi sende zatendostluk elim uzanır ama başını okşamak içingirecek birisi kapıdan, inan son umudum onda

semaları gözleriz beklerkentanıştırdığın kuşlar vardı hani onları anlatırsın banauzaylı saymıştık da birbirimizi saymamıştı başka birileriolsun uzaya çıkarız biz! belki çare orada

tut şimdilik elimden, sıcak bir dost elidirson kapı açıldığında, gönlüne dolduğunda ışıkunutacaksın uzayıgöreceksinyaşamak bu dünyada!

hüznüme sarılmış olarak orada olacağımuzayı senin için de beklerim ben

(16 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 1106: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Vaha

korkudan sıyrıldığında buluyor kimliğini aşkayın yüzünde fî tarihinden kalmabir gül lekesi kadar duruşavkıyarakintihardan uzaklaştığında

yok saydık çölleriyok saydık boşa dönen paslı kilitlerisahiplenmeyi bekleyenkayıp belgeleri

ufuk çizgisi kapandığındasesine dönüyor aşközüne dönüyor her menzilumulan son vaha olduğunda

susmakkonuşmakve anlam adınasorumluyum gülümden!

(26 Haziran 2004)

Naime Erlaçin

Page 1107: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Var mı Yaşamak Gibisi?

çıksam pencereye meselâbağırsam avaz avaz:

“seni seviyorum dünya! ”

hayır uğraşmam bile“oyun teorisi” kurarımonun yerine

dert çökmüş üstümekarabasanlar inmiş göktenkarışmış kafamne umurum!

içim şarkısını inler hayat kafesindesever yaşamayı delicekâh su olur ateşimekâh ateşe savururgözlerim acıya düşeryaşlar kalbime

yok ki ama yaşamak gibisitutunmak hayataoyun kurmaken büyük oyunun peşinde

hayal negerçek ne

yaşamak bir oyun değil miyalanların içinde…

(14 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 1108: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Varyaglar Diyarı

kayıplara koşut yıkıntı kapıdayetmiyor boşluğa haykırmakyetmiyor nafile çaba

önce kaptanlar gittidümensiz yolculuğunda ömrünsonra tayfalarharitasız bir seyrüsefer busahipsiz serüvenler siniyor ıssıza

kıyıya yanaşmaktı amaçkolay mıydı limana sığınmakdeniz tutuştuğunda kayıp bir Varyag’da

yaşamın sırrında mı yanıtözgürlüğe uçmak gibi meselâ

doğmakyaşamak mıdıryoksayaşamak mı doğmak?

yalnızlık bir akrepöldürmeyendümensiz gemilere döndüren

yeşil okşamak gönül gözüyletohumu dinlemek çatlarken hayataaşk burcuna düştüğünde gölgekudreti teraziye vurmak özünde

taze ekmek kokusuna bulanmakgüneşi ellemek serçe kanadındayağmur tutmak surlarında yüreğinyeniden doğmak Varyag’lar diyarında

budur hayat!

(30 Mayıs 2003)

Naime Erlaçin

Page 1109: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Venüs

kanatsız uçuyor kuşlarhavada tarifsiz bir uğultuserçeler ruh tellerine abanmışkırıntıya dönüşüyor yürek içi

onaylanıyor çöl

eli sıkı takvimlerinbağbozumunu ıskalıyor hüznün gamlı milâdıarınıyor vadesiz borçlar

ergen bir fidanıngöverdiği gün bugünokyanus ile çölde sevişmek eylemi

aşk serserisi bir gezegen tepedeağırkanlı divanesi gökyüzünündilinde aynı bitimsiz şarkısemayı yırtıyor sesi

“adım Venüsben güzelimkutsadım aşkınızı bilesinizsiz benden de güzelsiniz! ...”

(5 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 1110: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Vurur Da Geçer Ayrılık

hüzünlü bir şarkı bunağmeleribeynimde savrulan

mutlaka yazmalı son şiirio mahur bestede ağlamalı“bizimkisi bir aşk hikâyesi”der gibiasmalı dizeleri gök kuşağına

hançer gibi vurarak heyhatgeldi ve geçti ayrılık!

düşlerimdir ağlayanparamparçacanhıraşsonsuz bir haykırışta

biliyorum artıkvurup da geçermiş ayrılık

(22 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 1111: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Yalnızca 'HİÇ' mi Yoksa

yolculukayrılığın hazin başlangıcıilk merhabadadır veda haykırışıbaşlarken bitişin sesini duyarımdoğarken ölümün kulağımda

yalnızca zaman mıdır yitirilenbir dolu hüzün müdür arkada kalan?

geceler uykusuz geçmeseacılar çekilmesekana dönüşmese gözyaşıgirişmesek kayıp savaşlaravarışlar olmasadönüşler olmasa

olur mu acaba?

bağ bozumundayız hiçliğindolunay yitiknilüfer firardaanlamsız şimdi gelincik aramaksevdanın sürgün kovuğunda

hiç'ten yola koyuluphiç' varmakta mı gizlidirutangaç bir merhaba?

derbeder nöbetlerdehiç'le tanışmakhiç'le kutsanmak ilktenhiç'e selam durmak

olacak iş miolur mu acaba?.....

Söyleyecek sözüm var hayata dair!

(13 Nisan 2003)

Naime Erlaçin

Page 1112: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Yalnızca Susacaksın!

yaralar açılacak yüreğinde pare parekanayacak yıllar boyudayanacaksın!çığlıklar yükselecek derinde bir yerdendinleyeceksin

yükleneceksin evrenin tüm acılarınıağır mı geliyorvarsın olsun!sırtında taşıyacaksın

dilin kuruyacak susuzluktankararacak gözlerinsokakta unutulan bir sübyanınsavaşta telef olan ilk erinsonuncu kurbanın hesabınısen tutacaksın!

kanatacaklar yüreğinionaracaksıntutacaksın elinden yetiminbigünah taze bir gelininönce dillendirip dilinisonra tutacaksın!

bir yazma'ya nakışlanınca hasretel uzanıp da yetişemeyince gurbetkavuşmayı bekleyip sessizlikteöylece duracaksın!

aşk doğurup üstelikaşk biçipaşk örerkensen aşkı susacakyalnızca susacaksın!

(2003)

Naime Erlaçin

Page 1113: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Yanıt!

körü körüne dostkörü körüne insankörü körüne anne olmadım hiç

aslındakörü körüne emekçisihiçbir şeyin

düşünürüm öncehak etmek içinne yapmalı?

büyük soru gelir sonrabeni hak ettiler mi?

ruhsatsız bir koşunun sonundayanıtolumsuz!

(31 Ekim 2004)

Naime Erlaçin

Page 1114: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

YANKI'ya Yankı...(Düz yazı)

İzleyenler bilirler; şiirlerimde az veya çok sayıda daima yorum alır, ve diğer yazarlargibi onları dikkatle okurum. Darılmayın, gücenmeyin ama uzun zamandır ilk kez olarakşiiri unutup yorumlarda takılıp kaldım. Okurlarım, yolculuğuma gerçek anlamdakatılmışlar ve benim bıraktığım yerden düşünmeyi sürdürmüşlerdi. Zorunlu olarakkendimle konuşmaya ve sorgulamaya başladım. Konuşmak derken yüksek sesle demekistemiyorum. Buna da bir itirazım yok ayrıca. Her ne kadar genel kanı, tek başına ikenyüksek sesle konuşanların “deli” olduğu yönünde ise de büyük duygusal stresler,vuslata erememiş veya dipsiz acılarda yitirilmiş aşklar ve daha birçok nedenden dolayıinsanların kendi kendine konuştuklarını biliyorum. Ve onlara hak da veriyorum. Ayrıcabir düşünürün dediği gibi “yalnızca akıllıların delirmeye hakkı vardır “ sözünü deanımsatmak isterim…

Kusuruma bakmayın. Klavyenin başında yine kendimden geçtim. İş yazmaya gelincebana bir haller oluyor. Kontrolden çıkıyorum. Ne diyordum? Evet, kendimlekonuşmaktan söz ediyordum. İçe dönüp, içimdeki dağı karşıma alıp ona ünlemek,ünlenmek ve sonra yanıtlamak onu…Sonuçta bazı yorumcularımı konuştuk…Her seferinde o dağ, yorumcunun kendisioluyordu. Bana söylediklerinden söz etmeyeceğim sizlere. Ne de olsa Naime’nin “özelolan, özeldir” kuralını asla ihlal etmem! Beni tanıyanlar iyi bilirler bunu. Gelelim bu içdiyalogun bana düşen kısmına o halde….

…………….

Merhaba Engin. Seni orada bulmak ne güzeldi. Ne yazık ki, ben burada değildim. Şiiriyükleyip çıkmıştım. Şair yüreğin ve keskin gözlerin şiirin ruhunu yakalamakla kalmayıp,bir kısmına yakından şahit olduğum acılarını da dökmüştün eteklerime. İlk sendenöğrenmiştim ben o boşluktan geçenin asla bir bütün olarak yaşamınısürdüremeyeceğini. Paramparça oluyordu insan. Bunun içindir belki, aşık kişi bir’dençok kere ölüyordu. Bak bunu da yazmalıyım şimdi. Yine bir “düşünce” bırakıp döndünasker ocağına. Çok özlendiğini biliyorsun tabii ki. İnsanın söylediği ve söylemediklerinianlayacak bir dosta sahip olması tarifsiz güzel bir duygu. Darısı herkesin başına…

Sevgili Erdem, hoş bir yorum bırakmışsınız ama sanki bilir gibi yakında göndereceğimbaşka bir şiire! ...Sizden farklı düşünmüyorum ama Yankı’da değişik bir şeyanlatıyordum. Dikkat ettim, siz daha şiiri okurken ve henüz onu içselleştirmeden,hemen kendi içinizle konuşmaya başlıyorsunuz. Bu ise bir kusur değil. İçi olan ancakiçiyle konuşur! ...Sizi de böylece seviyorum…

Felsefe dostu “Mesafe”, her zaman olduğu gibi derinlere kolayca ulaşan yüreğin vebeynin can alıcı bir gerçeği yakalıyordu. Ayrıca şiirin biçemindeki farklılığı ve sözekonomisini hemen fark etmiştin…

Diğer dostlarımın da yolculuğumu benimle paylaştığını hissettim. Anlaşılmak iseanlamlanmak demektir. Özellikle bazı kişiler şiiri şair yüreğiyle göğüslemişlerdi. İsimvermiyorum dostlar ama sizler kendinizi bileceksiniz.

Merhaba Kel Bostancı! ! ! ... “Vayy” dedim kendi kendime…

“Su akar güldür güldürkimdir nedir necidirbilinmez amma

Page 1115: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

vallahi bu gelen bizim Müldür! ...”

Hoş ve dolu gelmişsin dost, sefalar getirmişsin :)) O hiciv ve ironinin altında su gibigüçlü, kaya gibi sabırlı ve sağlam, derin bir ruh görüyorum sende. Demem o ki,şiirlerini sırf gülmece eksiğimi kapatmak için okumuyorum. Hani derler ya “ciddi iştirmizah”. Ucuzluğa kapılmaksızın yapılıyorsa ve bir de kendini alaya alabiliyorsa yazankişi, ben orada varım işte. Üstelik bu alemden çoktan beri gitmiş olan has bir dostumuanımsatıyorsun bana. Adın bile çağrışım yaptırıyor. Gerçek mi, berber eseri miydi birbilgim yok ama Antoloji’deki resminde O da keldi.... Eskiler bilirler, Feridun NevzatUnan’dan; keçi gibi inatçı ancak “adam gibi bir adam”, “şair gibi bir şair” den sözediyorum.…Keşke aramızda olabilseydi. Onunla iyi anlaşırdınız...

........................

Uzun lafı kısası, hepinize gönülden teşekkür ediyorum dostlarım. Beni anlamladığınıziçin!

Kalınız sağlıcakla :)))

(2 Ağustos 2004)

Naime Erlaçin

Page 1116: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Yanmak Ne Ki!

sevdalar çocuk kalırmış*böyle diyor müjde böceği

o banakaranlıktan armağanben ona“uçurum çiçeği”**

cennet cehennem surlarındakıyameti buluncaya dek yürüyoruzyanmak ne ki ateşte!düşmeye görsün aşk yüreğe

hayat kanlı bir kırbaçsırtımızda taşınır onca yükyol tükenirsusar takvimacır tenimiz

iki 'tek'bir 'çok' eder miya daiki çocuk 'bir'

“rüyalar çocuk kalır”mış

kulaklarım çınlıyorkapısı çalınıyor aşk eviminyüreğim ateşte yine

(*) Suna Tanaltay – “Sevdalar Çocuk Kalır”(**) Murathan Mungan

(11 Aralık 2003)

Naime Erlaçin

Page 1117: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Yaralanan Yaralayan Ve Onaran (Düz Yazı)

Ne tuhaf bir duygu bu.... Şiir, iç barışa odaklanmış bir kişiyi bile altüst edebiliyor. Derintemizlik ve kökten kazıma yapıyor da ondandır belki. Dipteki çamuru, cerahati,birikintiyi deşiyor. Yeniden kurmak için yıkmaya teşvik ediyor; baş kaldırtıyor insana.Öyle böyle değil; geçmişi, günü ve geleceği kapsayan derin bir temizlik bu. Sonunugetirmenin olanağı yok. Her şeyden sorumlu olmak, her şeyle hesaplaşmak gibi birduygu işte…

Şiire dair gerçeğin en gizemli tarafı ise deştikçe yaraların açılması; yaralar açıldıkça,kanın yenilenmesi ve insanın bir kez daha güçlenmesi. Muhtevasında en şiddetlitutkuları barındıran aşk kadar sarsıcı; hırpalayıcı ama bir o kadar da vazgeçilmez veyaşadığı sürece sonsuza akıp giden bir nehir kadar hayat dolu...

Keskin bakışı sayesinde şair, “yaralayan” ve “yaralanan” kişi oluyor. Ancak biriktirilmişsaklı duyguları akladığı; sorular sordurduğu ve yanıtlar aradığı için de, geri dönüptekrar “onaran”.... İçerdiği sorumluluk ve evrenin sorunlarını içselleştirme dürtüsü okadar güçlü ve yakıcı ki; şair kimi zaman rotasını yitirebiliyor, korkuyor ve işin kolayınakaçıyor. Hatta şiiri ucuzlatabiliyor. Kimi zaman ise önünü göremiyor. Tüm bu sorunlarakarşın yadsınamaz bir gerçeklik var ortada. O da şiirin aldatmacayı asla kabul etmediğive adeta gerisin geri kustuğu. O halde, aynaya dikkatli bakmayı bilmek gerek!

Şair çıplak durmayı öğrenmeli. Ya soyunacak ya da şiir çıplak kalacak. Başka yolu yokbunun. İlk bakışta ne kadar çelişkili gibi görünüyor oysa. Şair, şiir için var ama aynızamanda şiirle sürekli bir çatışma halinde. Büyük bir sorumluluk üstlendiği gibi, aynızamanda şiirle 'vuruşmak' mecburiyetinde olması şairin işini zorlaştırıyor. Belki deşairlerin çizdiği hırçın ve kavgalı profilin nedeni budur.

Yazdığı sürece savaş alanında bir er; arenada bir gladyatördür şair. Muhtemelen aslaerişemeyeceği barış uğruna dövüşmek zorunda kalan; iktidara boyun eğmeyen;zayıfladıkça gücünü yeniden ve kendi küllerinden yaratmak zorunda olan; söz’ünuslanmaz eri…

Bu konuda bir tespitim var. Acemi şair, aşırıya kaçan ölçülerde özgüven sahibi. Üstelikolur olmaz eleştiriyor. Oysa şiirle haşır neşir olduktan bir süre sonra şiirden korkar halegeliyor. İçindeki şiir alemi zenginleştikçe, kendi küçüklüğünü ve güçsüzlüğünü farkediyor. Amatörlüğün küçümseme duygusu içeren halinden, profesyonelliğin titizlik veendişelerine doğru bir yolculuk başlıyor.

Mutlaka üçüncü bir evre daha olmalı. Son günlerde beynimi meşgul eden konulardanbiri de bu. Korkunun alaşağı edilip, daha kuvvetli bir güven duygusuyla ne yapacağınıbilir hale gelerek, bir profesyonel kadar hatasız ama aynı zamanda amatörce coşkuyuyitirmeksizin yazmak mümkün müdür? Konuyu yalnızca bir yetenek sorunsalı olarakdeğerlendirmiyorum. Doğal değişim ve gelişim süreci içerisinde 'üçüncü' bir evreyeulaşabilmeyi sorguluyorum durmaksızın.

Doğru rotayı ararken, yalnız olmak kaçınılmaz bir kader galiba...

Ne tuhaf, değil mi? Başkaları için düşünür ve yazarken tek başına dikilip durmak!

Kısaca demem şu ki, kavga giderek büyüyor…

(24 Nisan 2004) - 'Gençler İçin Denemeler' dosyasından...

Page 1118: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Naime Erlaçin

Page 1119: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Yaralı Güvercinim

gördüm ki yaralanmış bir ayağınateşe kesti beynimyazgı celladım oldu yineseher vakti titrerkeneksiğimdin sabahın soğuk yelinde

beslenmeye gelmiştinbir kum tanesiydin evrendeözgürlük biçtim sana, kumaşı sevgidenruhumu alıp götürdünnihayetsiz seferlere her gidişinde

tanıyorduk oysa birbirimiziyaradılıştan milyon yıl evvel bendin sengümüş bulutların koynunda süzülürkençokluktan “tek” olduk bizyaşamı kutsadık doğum öncesinde

sen uçtunben bir güvercinsen şimdi yaralıben vuruldumben düştüm!

eksiltme beni daha çoktaklalar at gökyüzündedelmesin yüreğini acılarkorkma! gizemli ruhumu sar kanatlarınagöz kulak olmalıyız eflatun şafaklara

benim umutlarım onlarbenim rüyalarımonlar benim mutluluğumsen vurulursandüşen ben olurum

sakın unutma!

(06 Eylül 2003)

Naime Erlaçin

Page 1120: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Yaş Süzülür

yaş süzülür yüreğinden yalnızcadururken kırbacımsı deli rüzgâra karşıiçinde çıldırmış kuş çırpınışlarışahinler dövüşe tutuşur derinde

çatlayankanayan isyankâr kalbinkahrolasıtam da orta yerinde

neye yarar yalnızlıkterk edilmişliksevmişlikya da sevilmemişliksevdayı adam gibi dillendirmedikçe

umuttur büyüttüğünbıkmaksızın nakışlayıp her bir nağmedesalt hasreti kucaklayan ıssız bu beldedesüzülür yaşözlemin dayanılmaz hâkimiyetinde

neye yararkuru sevdaneye yararyerine varmayan mektuplarhiç koklanmamış bir gülve özden kopancanhıraş feryatlar

süzülür yaş illâama illâ ki yapayalnızlıklarında

(9 Mart 2003)

Naime Erlaçin

Page 1121: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Yavaş Bre Küheylan!

bu küheylânkükreyerek geliyor doludizginölümüne şahlanıpçatlayası koşuyor kaderineşehadet mührünü saklayarak yelesinde

bu küheylânyeri göğü birbirine katarak nefesiylekaderin ufuk çizgisinde şeytanla dans ediyorarş’ın uslanmazarş’ın arlanmaz yüzünde

bu küheylânacı çiviliyor nallarınasakın dayanmasın şakağına kör bir namluzamansız örselenip vurulmasın yeter ki

yavaş bre küheylan!kırbaca dikkatkırbaçlara

yavaş bre!

(23 Şubat 2004)

Naime Erlaçin

Page 1122: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Yaylalar

- Adana, Bürücek yaylasına...

yaylalara çıkardık bir zamanlarbüyümeye doğru dalgalanırken çocuksuis kokulu titrek alevlerle yanardı lambalarsabah vakti uğrayan suculartaze ekmek ve soğan kokusuna bulanan bazlamalar

kâh oradakâh burada geçiverirdi zaman

buz gibi pınarlar vardışarap şişesiyle suya salınan karpuzlarasmada hiç tatlanmayan korukah bir deyemyeşil yapraklarıyla avuçlanan kayısılar

havasını mı severdikince hastalık gibi ruhumuza işleyen yalnızlığını mırüzgâr yağmur şimşek vız gelirdigeceleri uluyan çakallar

nereye gitti adlarını anımsayamadığım yaylalarhepsi duruyor mı yerli yerindebiz zamanı delip de geçerken başka bir evreneçocuklar yine palamutlardan kolyeler yapıpzehirli otları korkarak elliyorlar mıkeçi boynuzuhambeles ve muşmulanın tadını alıyorlar mı hala?

yaylalara çıkardık bir zamanlardaha bir mutlu ve bağımsızaz yoğrulmuş hamur gibihayata hazırlıksız

ne elimizde tüten sigaralarne yaşamımızda bu çirkin kavgasükunet içinde yüzerdiksıcağın koynunda tutuşurken ovalar

biz sahiden yaylalara çıkardık bir zamanlar

(5 Şubat 2003)

(22.12. 2014 - Yeni Adana Gazetesi)

Naime Erlaçin

Page 1123: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

YEDİ'ler Masalı

yedi zaman uzaklıktayedi dağın büyücüsüyedi gün yedi gecedeniz kabuğuna inci ektiler

yedi deniz kızı doğdu dünyayabirbirinden güzel yedi kozada gizli

aşkerdemmasumiyetgüzellikiyilikbasiretve düşünceden beslenmiştiler

karada yürünmezhavada uçulmazne yazık çabuk örselendiler!karanlıktenhâ sulara sığınıp sessizce gittiler

yedi zaman uzaklıktayedi dağın büyücüsükötülük ekti bu kez

büyüdü ki hem ne büyüme!hafta yedi günsırtlarında yedi günah*yedi kat yükselip arşayedi’ler divanına geçtiler

ne tuhaf!ışığın yedi rengimüziğin yedi notası gibiydiler...

(*) Yedi Günah: Kibir, öfke, tembellik, kıskançlık, cimrilik-açgözlülük, şehvet, oburluk.

(27 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 1124: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Yel - GÜNCEL

lodosa dönüyor karayelyaşlılar huzursuzyel sert esiyor kenttezorlu bir poyrazda imbat kokuyor gönlüm

“sevgi kadar sıcak” inliyor bir reklam

izliyorum

“bu bir tuzaktı” derken birisiEbu Garib’ten çığlıklar yükseliyorcanı haykırıyor adamınkelle alıyor vahşet

/ilkeldi insan, zulüm doğururdu /

onaylandımühürlüyorum!

murdar ettiler baharlarıreklamlar şıkırt mıkırtsanatta müstehcenlik(!) tartışılıyorbulaşık teknesine döndü önemli konularher daim fahişeydi piyasakur kubur dalgalıkur sürtük oynakziyana kıvırtıyorlar kol kola

dinliyorum

Cannes’(kan) da festival varmışcibilliyetsiz dünyanın her tarafı festivalher yer lodosher yer rüzgâr

petrolcülerde bayramvuruyor düğün davullarışenliklere devam

bebekler doğacaknereyenedennasıl?

soruyorsorguluyorutanıyorum

“paniğe mahal yok”muşöyle diyorlaranlatın pabucumagüneşi koynuna alsan ne fayda

Page 1125: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

kahretsin!bir ömür böyle mi geçeraşka vakit yokdoyasıya öpüşemedik hiçbir badem ağacımız olmadan geçti işte

korkuya benzer bir isyantitreterek gelir kimi zamanüşüyorum karayelüşüyorum

vuruldum düşüyorum

(12 Mayıs 2004, 11:05, Doğaçlama)

Naime Erlaçin

Page 1126: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Yel

yorgun kıyılara değen rüzgarjilet yaralarımı dağlarşark çıbanları emzirir yüreğimkah haykırır çığlık çığlığakah lal olur susar

öyküler gizler tabletlerimsoluk tenimde gezinen asırlar asi ve mağrur ve çılgınuçuşur turkuvaz düşlerimıssız sahiller göğsümü yağmalar

mürekkep kurusa da hokkadasuskunluğun ucundan haykırır divitmısra akaryine akar mısrasusar iç çekişlerişiirin şehrayininde döner iklimdurmaz el ah! el durmazyel yazdırır dil azar

el yine yazar

(11 Mayıs 2004)

Naime Erlaçin

Page 1127: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Yeni Kitap - DUYURU

'Bir Tutam Tuz' (Denemeler) Hayal Yayınlarından çıkmıştır.İlgilenenlere duyurulur.

Arka kapak tanıtım yazısı:

“On yıllar boyunca sürüp giden kimliksizleştirme operasyonundan sonra, küreselyönetimin beklentileri doğrultusunda, birbirinin benzeri, itaatkâr, sorgulamayan amadaima kabullenen yeni kimliklerin yaratılma süreci başlamıştır. Sistemin mantığı,yeryüzü ölçeğinde yıkma ve yeniden yapılandırma taktikleri üzerine kurulmuştur.Sanatın kiçleştirilmesinde, sanatçıya üvey evlat muamelesi yapılmasında bu gerçeğinpayı büyüktür. Hesapları altüst eden parametre ise sanatçının -özellikle de şairin-doğası itibariyle bu şablona uymuyor olması. O ki, bir Don Kişot olarak algılansa bile,arayışlarını sürdürecektir...” - Naime Erlaçin

(Hayal. Yay. Ekim 2010, ISBN: 978-605-5945-79-4, 136 sayfa)

Naime Erlaçin

Page 1128: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Yeniden, Yeniden...(68 Kuşağından Günümüze - Düz Yazı)

-“68” Kuşağı-Tüketim kuşağı-Bilinçsiz bilişim kuşağı-Vitrin kuşağı

Uzunca zamandır “68” Kuşağı hakkında sorular soran mesajlar alıyorum. Vaktimindarlığından dolayı pek çoğunu kısa yanıtlarla geçiştirmek zorunda kalıyorum. Gençlerbu kuşağı gerçekten merak ediyor. Bir kısmı eleştirirken, bir kısmı adeta özeniyor.Bazıları ise “savaşma, seviş” sloganıyla ortaya çıkan ve Vietnam Savaşı’na karşı duruşusimgeleyen “Çiçek Çocukları” ile karıştırıyor.

Ben ise bu kuşağın görevini çoktandır tamamladığını düşünüyorum. Bir mit halinedönüşen “68” Kuşağı’nın tarihsel bir olgu olduğu yadsınamaz. Ancak bugün gelinennoktada, üzerinde durulması gereken çok daha önemli sorunlarımız var.

Kısaca şöyle özetleyebilirim. O dönemin gençleri dünyayı değiştirmeyi amaçlamışlardı.

“68 kuşağı başka türlü bir dünya isteğiyle sokaklara döküldü. Değiştirmek için dünyayıistiyorlardı. Hemen şimdi istiyorlardı! ...' (Milliyet, 04 Nisan 2004) Bir yazısındaTuba Akyol böyle bir tespit yapmıştı ve bana göre doğruydu.

Duygu Asena ise bir söyleşide şöyle diyordu:“68 kuşağı bence baş kaldıran, neye baş kaldırdığını bilen, bilinçli, pek çok baskıyarağmen bir şeyleri değiştirmeye çalışan, neyi değiştirmeye çalıştığını anlayan birkuşaktı: Ayakta durmasını daha iyi becerebilen bir kuşaktı o…” (Varlık Dergisi, Ağustos1998)

Belirli bir birikim sonucunda Paris’te, Üniversitede başlayan bu hareket kısa zamandadiğer ülkeleri de sardı. Seslerini yükselttiler, yürüdüler, yazdılar, konuştular,protestolarını etkin bir biçimde duyurdular. Ancak bu kuşağın başı kısa sürede ezildi,zira egemen otoriteye aykırı düşüyordu. Temsilcilerinin bir kısmı işkence vetutuklamalarla karşılaşırken, protestolarını “suç”(!) sınırlarına taşımayanlar bilesistem tarafından acımasızca cezalandırıldı. Doğal olarak gelişen tepkinin; diğer birdeyişle, bir tür korunma mekanizmasının kurbanları oldular.

Peki bu kuşağın mensupları nasıl insanlardı?

Onlar birer idealistti. Umutları, ileriye dönük planları, hayal kırıklıkları olanidealistler…Ama daha da önemlisi, DÜŞ’leri vardı onların. Yasaklar çoğalınca, düşlerağlardı oysa. Nitekim öyle de oldu. Üstelik, düşlerini kaybedenlerin kafası da karıştı. Birbölümü, uğruna savaştıkları değişim yolunda kendilerini değiştirmeyi başarırken;diğerleri misyonunu tamamlamış düşüncelerin tozlu ağlarında tutuklu kaldılar. Kendibeyinlerinde yani. Bir anlamda takvimi durdurmayı denediler. Şimdilerde bu kuşağınbaşarısızlığından söz ediliyorsa eğer, ana neden budur. Ne yazık ki, zaman içindedünyadaki gelişmelere uyum sağlayamadılar. Veya altyapısı ile “olmazsa olmaz”larınıçoktan yitirmiş fikirlere inatla saplanıp kalma yanılgısına düştüler diyebiliriz. Halbukideğişimden yanaydı onlar. Yıprandıkça ve gençlik ateşlerini yitirdikçe değişim şartını daunuttular. İşte bu yüzden, o kuşağı fazla deşmemek, nostaljik duygularlakurcalamamak lazımdır diyorum. Bugünün ve o günün koşulları örtüşmüyor artık.Köprülerin altından çok sular aktı.

Page 1129: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

O sular dünya insanının yaşamına neler getirdi? Önemli olan budur işte!

“68”i izleyen dönemde, bu kuşağın başını ezmek yeterli olmayabilir düşüncesiyle,dünyayı yöneten güçler tarafından sosyo-ekonomik ve politik anlamda bilinçli veplanlanmış bir hareket başlatıldı. Sınırları mümkün olduğunca açmak; uluslararasışirketlerin top sahalarını genişletmek; dünyaya egemen olması arzulanan, oldukçasıradan bir tür tüketim ekonomisi ve popüler kültürün temellerin atmak; böylecebireylerin birbirinin kopyası olduğu ve averaj birikime sahip, de-politize edilmiş bir“tüketim kuşağı” yaratmak; adaletsizlikleri, düşünceyi, merak ve araştırmayı unutturupgençleri popüler markaların bağımlısı haline getirmek… Bunları elde edebilmek içinse,bazı değerleri yok ederek onların yerine yalnızca para ve maddesel kazanç bağımlılığıyerleştirmek.

Ve sonuçta böyle bir kuşak yaratıldı…

İkinci aşamada, dünya sathında yaygınlaştırılması gerekiyordu. İşte burada iletişimteknolojisi imdada hızır gibi yetişti. Bu alanda inanılmaz yatırımlar gerçekleştirildi.Araştırma bütçeleri devlet bütçeleriyle boy ölçüşecek düzeylere ulaştı. Dünya giderekküçülüyor ve homojen pazarlar büyüyordu. Bu süreç sonunda fazla düşünmeyen,kendine değil ama bir sürü ıvır-zıvırın yanı sıra teknolojiye şuursuzca yatırım yapan;teknoloji mezarlıkları yaratan “bilinçsiz bilişim kuşağı” doğdu.

Post-modernizm anlayışının (ki bir dostum buna 'Batı'nın Arabeski' diyor - Ahmet Say)yerleşmesi de bu dönemde olmuştur. Bir çok ülkede insanlar artık ofislerine gitmiyor,evlerinde çalışıyor, birebir sosyal ilişkilerden ve hatta kendilerinden koparak içindeyaşadıkları dünyaya yabancılaşıyorlardı. Savaşları televizyon ekranlarından; filmlerievlerden izlemek moda olmuştu. Herkesin televizyonu, bilgisayarı, telefonu, DVDPlayer’i, CD çalar’ı kendineydi. Ortak paylaşım, diyalog ve gerçek anlamda iletişim diyebir şey kalmamıştı. Bunu adı “başkalaşım” ve “yabancılaşma”dır (“Alienation”) . Ayrıca,“Bukalemun Sendromu” diye bir şey çıktı ortaya. İnsanlar gittikleri yerlere kolayca ayakuydurabiliyor, kılıktan kılığa, renkten renge girebiliyorlardı. Her otorite ve patron içinçalışabilirlerdi artık. Yeter ki, paraları ödensin. Ama aslında hiçbir yere ait değildiler.Kendilerine bile!

Neden mi? Çünkü bilinç ve düşlerini kısıtlamış; değerlerini yitirmiş; entelektüel birikimgereksinimlerini dışlamış; düş zenginlikleri ve kimliklerini kaybetmişlerdi. Bencilliğindalgalanan bayrağı altında şişen 'ego'ların başkalarını düşünmesi; onlar için acı çekerekçözümler bulmaya çalışması beklenemezdi artık. Toplumsal değerler ve normlar hızladeğişiyordu.

Son zamanlarda, genç kesimin yine olumsuz yönde etkilendiğini tespit etmemek içinkör olmak lazım. Şimdilerde bir “Rating Kuşağı” yetişiyor. Büyük çabalarla ve süratle ençok rating alanın en kıymetli olduğu sanal bir ortam yaratılıyor. Bu son ürüne “VitrinKuşağı” diyorum ben.Vitrinde iyi duranın rating’i de yüksek oluyor! Çocuklar,istatistiklerde yükselmek ve ön saflara geçmek için çırpınıyor; adeta kendileriniparalıyorlar.

Bir sosyologun başlıca görevi toplumu ve toplumdaki değişimi iyi okumaktır. Aynızamanda, değişime ayak uydurmak... İşte bu yüzden, bana “68” Kuşağı sorulduğunda,“Unutun o kuşağı; misyonu bitmiştir artık” diyorum. Bazıları anlamıyor. Kendi kuşağımıküçümsediğimi, ona ihanet ettiğimi sanıyorlar. Oysa o kuşak, “60” ve “70”lere aitti. Ogünler için çok değerli ve işlevsel olduğu yadsınamaz. Bundan ötesi ise tarihçi ve sosyal

Page 1130: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

bilimcilerin görevi ve uğraş alanıdır. Eminim çok kereler yazacaklardır bu konuda. Belkiders niteliğinde okunabilir, ancak içinde yaşadığımız dönemin gençlerine örnekolmasına gerek kalmamıştır artık. Gençler şimdi günün koşullarına dikkatlice bakmalı;tuzakları fark etmeli; bugünün dünyasını güzelleştirmeye ve daha yaşanası bir yerhaline getirmeye yormalılar kafalarını. O günlerden yalnızca tek bir şey hatırlansınistiyorum:

ONLARIN DÜŞLERİ VARDI!

O halde çağın koşullarına uygun yepyeni düşler edinmek ve bu düşlere sahip çıkmayıöğrenmek zamanıdır şimdi.

Yeniden, yeniden, yeniden…

(4 Mayıs 2004) - 'Gençler İçin Denemeler' dosyasından

Naime Erlaçin

Page 1131: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Yeşil-Mavi

bir ütopya lazım Taormina! *

- dileğin sakin bir limansabana gel -

demiştin dekuytuda sakladım senikıyametsi ayazlarderin uykulardayüreğim avuçlarında

severim kıyılarısessizliğiuzak durmayı denizden

bilmezdim oysayaşamak tutsaklıkmışıpıssız bir adada

gün geliryaşam eskici dükkânıal…satal….satkapanır dükkân

hani saçımın her teli dünyaydı benimdünya şimdi sırtımda!

yeşil-mavi'yi arıyorum

mavi-yeşilyemyeşilTaormina

*Taormina: Okura pek çok çağrışımlar yaptırmaya müsait olan bu isim, (Sicilya’da birkent; Etna’nın kızgın külleri; Robert Kitson’un “Sicilya’daki Ev- Casa Cuseni” adlı kitabı;Hilmi Yavuz’un postmodern bir anlatısı; Taormina Film Festivali, vs., gibi…) benim içinyalnızca yeşil-mavi ütopik bir sığınaktır.

(09 Haziran 2003)

Naime Erlaçin

Page 1132: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Yeter ki!

kıyılarım ey!nedenbu kadar yalnızsınız

takvime yazdımbir tomurcuğa sözüm varcemreler burcunda ısınacak suhavadan sonra sizdedir sıra

güz nöbetindeyimkışın uyumuştumyine bekledimadımne olsa toprak ana

yeter kiaşınmış olmasın baharlareskitilmiş sözcükler kadar

(15 Şubat 2004)

Naime Erlaçin

Page 1133: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Yılkı Atına Dönüşmeden

...evvel zaman içinde....

sar beni gönlüne'hüzün'den olsun biraz

uzat bana duygularınıal koynunabiraz bakışalım...ağlaşalımbirlikte mahzunlaşalım

sar beni gönlüne'tutku'dan olsun biraz

dokun tenimeyolcuymuşum gibi bu akşamhani konuşmasak da olur derkenönce çekingenleşipırmaklaşalım sonrabirlikte taşıp çılgınlaşalım

sar beni gönlüne'aşk'tan olsun biraz

sözler verelim titreyerek karşılıklıhercaileşelim...tartışalım...nazlanalımpusu kuralım bir diğerimizesonra barışıp kucaklaşalım

sar beni gönlüne'sevda'dan olsun biraz

unutulsun ödenmemiş hesaplardikilelim kavgaya karşısırları keşfe çıkıp bahçemizderasgele kanat çırpalım uçsuz evrende

uçalımdeli kuşlardan azadegökyüzünde destanlaşalımAnka Kuşu gibi öykülerde

.....diyordu ademoğlu, yılkı atına dönüşmeden önce....eyvahlar olsun sevmeyibilmeyene!

Söyleyecek sözüm var insana dair!

(14 Nisan 2003)

Naime Erlaçin

Page 1134: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Yollar

yollar varçeşit çeşityolculuk varbin türlü

tutku yolu dikenliyanarken cehennemdecenneti düşler yolcu

hayat yolu zorlugide gide bitmezilim yolu sonsuzne yapsan ne etsen debildiğinyanıldığına yetmez

sevda yolu belâlıadamı kâbuslara koyardervişin yolu farklıkâh gam yüklükâh taşlı

çilesi hiç tükenmez

(2003)

Naime Erlaçin

Page 1135: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Yolu Yok Ormanında

hüzünlü fırtınalar ektikyönümüzü yitirip karanlığa doğruhırçındıkkâh güldükkâh ölürcesine sustuk

eşelendi siperlersoğuk rüzgârlar esti ruhumuzdasürünerek nefeslendik, yorgunkaderle sonsuzun öpüştüğü durakta

nilüferler açıyor uykulu yüzünde suyuncan çekişen mahmur güne düşüyorlar bir birkülrengi ufuklar suskungecenin sihrine gömdüğüm gizli bayramlarda

tanımadık bir ülkeye koşarak giriyorumdönüşü olmayan yeşil bir kapıdanşikâyetim yalnızlık değilmaruzatım olmaz gönülden yanaâlemin son neferi olarak da kalsambeklemekteyiz dağılmasını derin uykununsuyun üzerine uzanmış nilüferler ve benve taze bir anlam yüklediğimeşsiz inziva

“yolu yok” ormanında doğmak üzere yeniden

(30 Temmuz 2003) ”

Naime Erlaçin

Page 1136: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Yorgun Bir Rüzgâr Gibi

uyanan bir kentyorgun bir kadınbedeninde yılların şikâyeti

sefaletti ellerinden akan

gözleri odada kadınıngözleri üşüyen ruhundaduvardaki resimde gözleriresmin gözleri onda

ağlıyordu kadın

yitirilen yılları süzdüsarınarak paçavralara, yorgungözleri duvarda kadınınresmin gözleri onda

umarsızca yürüdühayat yollarındasendeliyordu

oda boşev bomboşuyanan kentin yıpranmış etekleri ve eskimiş gecelerindenyorgun bir rüzgâr gibi yorgun bir kadın geçiyordu…

(18 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 1137: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Zamana Tutuklandılar!

koptu bir telsustu şarkı bülbülün dilindebozgunkara bir sessizlikeskimiş resimlerden solgun yüreğimde

avuçlarımızda öldü akşamnazenin bir bakışa asamadık düşleriaynada kaldı yüzümüzhüz'nü saklayan bulutlarzamana tutuklandılar

buruldu dil acı sözlerdensıla sesi duyulmazgurbetvarılmayan son diyar

ne bitmez yolculuklardı bunlar!

dergâhla dervişti aşklarkadim masallar mühür altındakaf dağının ardında siyaha ırlananağıtlar gibi kaldılar

küllerden yaratıldık bizkaç kere yandık önceleri kim bilirsözün bittiği yerdeyırtıldı ten can evindenölümle buluştuk ölümü bilmeden

hep yaşlıydı dünyaşairler hep buradayazmadılar son şiirisustular umutsuzca

sözün gölgesi ağırzamana tutuklandılar

(19 Şubat 2003)(YENİ ADANA Gazetesi, Temmuz 2013)

Naime Erlaçin

Page 1138: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Zehirler Bal Olsa!

son yolculuktu ruh kaynağınaçiy tanelerine yazdım efkârıayrılık gönlümde bir ukde güldenacının yanağında süzülüp kaldım

insan olmaktı taksiratımız elbetyazgılar dile nakşedilmiş ezeldenkedere sarmaladımsusturdum gönlü

ne çare!isyanı durduramadım

yıldızlar suya indibülbüller ötmezbirer ikişer söndü kandillermihnetin endazesi ölçüsü yokeziyetin tarifiödenen bedeller

şiirler name imişnameler şiir bu demdüşülmez yürümüş kervanın ardınabal olsa zehrin tamamı ne faydakanayan yaraya merhem değiller

(07 Ağustos 2003)

Naime Erlaçin

Page 1139: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Zemheri Ayazı

aşırı bu karakışbu deli boranbu çılgın kasırgaölümcül soğuk

zemheride üşüdümkaranlık bindi üstümesiperdi canım son şiireheyhat!gölgede yakalandım

derdim ruhumladerdim içimle

yordum kendimidüştüm üstümekendime ağır geldimkendi döşüme

yürek:ayaz tarifiçılgın

gölgede vuruldu şiir

canım can çekişirkenayazdayımyalnızım

(13 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin

Page 1140: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Zift!

demir aldı incelikler şiirden“nedeni kıştır” diyebilsem keşke!

düşünür durur artık arpacı aşk kumrularımevsim yeşerene dek

“adamdan sayılmaz” demiştin uygar kıyı iskâncılarıoradan kaldı ak kâğıda dökülen bu kezzapkudurarak lâl olmuşluğu dillerinsırtımızda çakılı duran şu bıçak

çok dua okunur dahakış uzunçok cenaze var kalkacak!

efkâra bulandı fikirmerdud oldu sözzifte demirledi şiir

özlenen yabandır artıkZerdüşt’le buluşmak dağ başındaarınmak düşünce kuyularında mahşere dek

vahşi bir kıyı bekçisi kadar tutkulu ve çıplak

(27 Kasım 2004)

Naime Erlaçin

Page 1141: Naime Erlaçin - img.antoloji.com · mum yaparken loş bodrumunda gözbebekleri göverirdi yüz mumluk ampuller gibi-o yüzden alıştım ispermeçet kokusuna- kadınına “yastık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Zor

umutkıran bir labirentindehlizlerinde üşüdü ruhumsözüm vardı hayata dairyaralı ceylanlar raks etti dizelerimdeiz sürdüm muamma bir izlek peşindeçalıntı rüyaların cehennem ateşinde

ciğerlerimde patlayan bir top mermisikâh sıradan, suretakâh tomurcuğa vururdu gül bahçesibuz üşütürdü garlar, donardım kâhbir gelir bir giderdim tarifesiz seferlerde

son bir sözüm insana dairsay kiana nasihati:

olma öteden beridenkendinden olgüzelsin sen

indir perdeyiseyreyle yüzleriyor kafanı bulmacayabunlar büyük oyunlarunutma“zor oyunu bozar”

tetik dur ama!zora koşulan küheylân çatlar

(11 Mayıs 2004)

Naime Erlaçin