32

İÇİNDEKİLER - KIZIL BAYRAK. 12.24/KB 2012-24.pdf · 2012. 6. 24. · Emekli metal içisi Ramazan Gecener ile 15-16 Haziran Direnii zerine ... SayS: 2012/24 * 15 Haziran 2012 Fiyat:

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • 2 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak

    İÇİNDEKİLERİktidar için kapışangerici koalisyonun saldırılarıdevrimci sınıf hareketiylepüskürtülebilir!.. ....………......................3Özel Yetkili Mahkemelerkaldırılsın!…............................................4Kürt halkına yönelik tutuklama terörüsürüyor..............…...................................5Sivas’ın katili sermayedevleti......................................................6Sınıf devrimcileri 15-16 Haziran Van’daKürt siyasetçileretutuklama terörü.......................................7Emekli metal işçisi Ramazan Gecener ile15-16 Haziran Direnişiüzerine............................…..................8-9MESS Grup TİS’leri için Bursa’da kararlıbaşlangıç...........................................10-11“Havayolu direnişiylesınıf dayanışması!” .. …..................12-13Grev yasağı üzerine… ..........................14Borusan direnişi eylemlerle sürüyor......15Tarihsel çağ ve yeni tarihsel dönem

    H. Fırat............................................16-19Filistin’de ırkçı-siyonist saldırganlığakarşı direniş sürüyor!......... . . . . . . . . . .20İsrail açlık grevi anlaşmasınauymuyor ......................................... . . . 21Gerici cepheden Suriye’yi“Afganistanlaştırma”girişimleri ....….............................. . . . 22Dünyada grevler-protestolaryükseliyor!.......…............................... . 23Yunanistan'da ırkçılık karşıtıyürüyüş.….............. . . . . . . . . . . . . . . . 24“Özgürlüğümüz, sınıfımız için, hep birlikte direnmeliyiz!” .........…...25-264+4+4 ve eğitimde yenidönem.................... . . . . . . . . . . . . . . . . 27Liseli gençlik eleme sınavlarına karşıalanlarda.................. . . . . . . . . . . . . . . . 28Tutuklu öğrenciler için miting............ . 29“Beyoğlu’nda işkenceyeson!”...................... . . . . . . . . . . . . . . . . 30Mücadele Postası...................................31

    Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

    Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Molla Şeref Mahallesi,

    Simsar Sokak, No: 5, D: 3 Fatih / İstanbulTlf. No: (0212) 621 74 52

    e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

    http://www.kizilbayrak.net

    Baskı: SM MatbaacılıkÇobançeşme Mh. Sanayi Cd. Altay Sk. No 10 A Blok

    Yenibosna / Bahçelievler / İSTANBUL / Tel: 0 (212) 654 94 18

    Sayı: 2012/24 * 15 Haziran 2012Fiyatı: 1 TL

    Sahibi ve Y. İşl. Md.: Ayten ÖZDOĞANEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

    Yayın türü: Süreli Yaygın

    CMYK

    Kızıl Bayrak’tan...Kızıl Bayrak’tan...

    Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2012/24* 15 Haziran 2012

    Havayollarında grev yasağını ve işten atmasaldırısını direnişle yanıtlayan THY işçilerinin,havalimanı sınırları içerisinde yapacağı her türlü eylemve gösteriye yasak getirildi. Böylece grev yasağınınardından hak arama mücadelesine de yasak getirilmişoldu.

    Sermaye sınıfının en büyük korkusu devrimci birsınıf hareketinin gelişmesidir. Her ne kadar bugün içindevrimci bir sınıf hareketinin gelişmesi bakımındangüncel bir tehlike sözkonu olmasa bile, bu tehlikeninvarlığı sermaye sınıfını korkutmaya yetmektedir.

    Bunun için özellikle eylemli sınıf dayanışmasınınbüyümesine yol açacak her türlü eylem ve gösteriningerçekleşmemesi, gerçekleştiği koşullarda ise bununkontrol altına alarak etkisizleştirilmesi sermaye devletiiçin en öncelikli bir iş olmaktadır.

    Açık ki, sermaye sınıfının çok yönlü saldırılarınıparçalı ve sınırları belli eylem ve direnişlerlegeriletmek mümkün değil. Bu saldırıları püskürtmeninyolu birleşik-militan devrimci bir sınıf hareketininyaratılmasından geçmektedir. Ancak böyle bir sürecinörgütlenmesinin yolu da parçalı, lokal direniş, eylem,protesto, gösteri vb. süreçlerin birikim vedeneyimlerinin üzerinden gerçekleşecektir.

    Ancak hiçbir yasak ve engelleme çabası sınıfa veemekçilere yönelik saldırılara karşı mücadeleninbüyümesinin önüne geçemeyecektir.

    Bugün havayolları çalışanlarının haklarınıgaspetmeye yönelik bu saldırının tüm sınıfa yönelikolduğu bilinci hızla yayılmaktadır.

    Sınıf devrimcileri hem grev yasaklarınınkaldırılması hem de her türden eylem, direniş ve gösterihakkının önündeki tüm yasal-fiili yasakların bertarafedilmesi için mücadeleyi büyütmek yönündekiçabalarını yoğunlaştırmalıdırlar.

    * * *Sermaye devletinin faşist baskı ve terörü her geçen

    gün daha sistematik ve yaygın bir hal almaktadır. Adetabir giyotin gibi işleyen yargı terörü ise hiçbir “hukuk”ve kural tanımamaktadır. Her gün onlarca ev, işyeri vedevrimci kurum basılarak kitlesel gözaltılar ve ardından

    tutuklamalar gerçekleştirilmektedir. Sermaye hükümeti“yargı paketleri” adı altında faşist-gerici zihniyeti tümtoplumsal-siyasal yaşama hakim kılacak bir biçimdedüzenlemeler yapmaktadır. Bu düzenlemeleri ise “ileridemokrasi” kılıfı altında sunmaktadır. Ancak sermayehükümetinin “ileri demokrasi” sosuna bulayarakgerçekleştirdiği tüm bu saldırılara yanıt bir kez dahadevrimci sınıf mücadelesini büyütmekten geçmektedir.

    ***Önümüzdeki aylarda sınıf hareketinin temel

    gündemlerinden biri de 2012-2014 MESS Grup TİSsüreci olacaktır. Birleşik Metal-İş’in Bursa’da yaptığıilk toplantı ile başlayan hazırlık süreci, MESS’i ezmekve sermayenin saldırılarına yanıt vermek için önemliimkan ve olanaklar barındırmaktadır. Sınıf devrimcileride bu bilinç ve sorumlulukla hareket ederek metalişçilerinin sermayeye karşı mücadelesinde üzerlerinedüşen görevleri yerine getireceklerdir.

    Sosyalizm Yolunda

    KK iittaapp ç

    çıı llaarrdd

    aa.. .. ..

  • Kapak Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 3Sayı: 2012/24* 15 Haziran 2012

    Dinci-Amerikancı iktidarın şefleri, AKP’ninüçüncü kez seçimleri kazanmasını “ustalık dönemi”diye tanımladıklarında, artık saldırganlıkta sınırtanımayacaklarının işaretini vermişlerdi. Aradangeçen bir yıla yakın süre bu konuda ne kadarpervasız olduklarını göstermeye yetti.

    Özel Yetkili Mahkeme’leri (ÖYM) giyotin gibikullanan dinci-gerici koalisyon, kendisine biatetmeyenleri ya katletti ya zindanlara kapattı ya daişinden etti. Düzen içi iktidar savaşında, Kürthalkına karşı sürek avında, grev yasaklamada,ilerici ve devrimci güçleri hedef almada ÖYM’leripervasızca kullan dinci-Amerikancı koalisyon,düzen içi olsa bile aykırı sesleri bastırmayı esasaldı.

    Sermayenin, emperyalistlerin, kollukkuvvetlerinin, yargının ve “organik gazeteci”lerdenoluşturulmuş medya ordusunun desteğini arkasınaalan gerici koalisyon, iktidar savaşını kazanınca,beklendiği üzere çatladı. Zira artık ortadapaylaşılacak iktidar ve rant pastaları vardı.Paylaşım kavgasının olduğu yerde ise ne din neiman ne değer kalır. Nitekim yıllar boyu “dinci-gerici-Amerikancı koalisyon” olarak hareket edenAKP ile cemaat, nihayet kılıçları çektiler.

    Roboski katliamıyla başlayan çatışma, MİTşefleri hakkında verilen tutuklama kararıyla alenibir hal aldı. Yargı ve emniyet alanında karşılıklıhamlelerin yapılması, dinci-Amerikancıkoalisyondaki çatlağı daha da derinleştirdi. Gelinenyerde ise, artık giyotin, yani ÖYM’ler de AKPşefleri tarafından sorgulanmaya başladı. Ancak buhamle, Tayyip Erdoğan’la müritlerinin giyotinekarşı olmalarından değil, bu mahkemelerin iktidarsavaşında cemaatin vurucu gücü olarakkullanılmasından tedirgin olmalarıdır.

    Dinci-Amerikancı koalisyonun çatladığı ve buçatlağın onarılacak cinsten olmadığı biliniyordu.Yeni olan, tarafların ÖYM’ler üzerindensürdürdükleri hesaplaşmayı, “demokratlık”kisvesine bürünerek yapmalarıdır. Gericiliğin,Amerikancılığın, zorbalığın, işçilere, emekçilere,Kürt halkına, Alevilere, kadınlara düşmanlığınsimgeleri olan taraflar, birden “demokrat”kesiliverdiler.

    Rakiplerini biçmek için ÖYM giyotinini icateden dinci-gerici koalisyon, sıradan demokratikhaklarını kullananları “terörist” ilan ederekzindanlara doldururken, “demokratlık” maskesineihtiyaç duymuyordu. ÖYM’leri kullanarak, Kürthareketinin binlerce kadrosunu zindanlaradoldururken de demokratlığı hatırlamayan, hattaicat ettikleri bu giyotinle gurur duyanAmerikancılar, iktidar ve rant paylaşımı söz konusuolunca, “demokratlık” kisvesine bürünme ihtiyacıhissettiler.

    AKP cenahı, “ÖYM’lerin yetkisi çok geniş,yargıya olan güveni sarsıyor, bu yetkileri sınırlamakşart” derken, cemaat kanadı ise, mahkemelerinyetkilerinde yapılacak sınırlamaların darbecilerigüçlendireceğini vaaz ediyor. Emekçilerinkullanabildiği her tür demokratik hak ve kazanıma

    düşman bu riyakarlar, iktidar ve rant savaşını“demokratlık” kisvesine bürünerek destek bulmayaçalışıyorlar.

    ÖYM’lerin DGM’lerden beter olduğuna şüpheyok. Buna karşın bu mahkemeler, düne kadar dinci-Amerikancı koalisyonun medar-ı iftiharı idi. Ayrıcabu çatışmadan dolayı AKP iktidarının ÖYM’lerdenvazgeçeceğini sanmak, safdillik olur. Onların derdi,mahkemeleri cemaatin vurucu gücü olmaktançıkarmak. İkinci adımda ise, AKP’nin vurucu gücühaline getirmek, tıpkı düne kadar olduğu gibi…

    Demokratik hak ve özgürlükler mücadelesindebu mahkemelerin, kurucularıyla birlikte hedefalınması kaçınılmazdır. Ancak bu mücadele dinci-Amerikancıların değil, işçi-emekçilerle ilerici-devrimci güçlerin işidir.

    Vurgulamak gerekiyor ki, dinci gerici koalisyonsağlamken de çatladıktan sonra da emperyalistler vebüyük sermaye için çalışmıştır. Bu noktadaherhangi bir değişiklik beklemek abesle iştigaldir.

    Vurgulamalıyız ki, emekçilerin ve ezilenlerinmeşru militan mücadelesi olmadan, sermayeiktidarının bu giyotinlerden vazgeçmesi söz konusubile olamaz.

    Dinci-Amerikancı koalisyonun rant kavgasıdevam ederken, AKP iktidarının pervasız saldırızincirine yeni halkalar eklemesi, gerici güçlerarasındaki çatışmadan, emekçiler lehine bir sonuççıkmayacağını bir kez daha göstermiştir. Nitekimçatışmanın şiddetlendiği son aylarda Roboskikatliamı, 4+4+4 saldırısının yasalaşması, grevyasakları, Kürt hareketine dönük vahşi sürek avının

    doruk noktasına çıkarılması ve özelde kadınlarıgenelde tüm emekçileri hedef alan kürtajtartışmaları, iktidarın ilk elden akla gelensaldırılarıdır. Bu aşamada başkanlık tartışmalarınınbaşlatılması ise, zorba rejimin güçlü bir despotyaratma hazırlığı içinde olduğunu gözler önünesermiştir.

    İçe ve dışa dönük saldırganlığın ivme kazandığıbir dönemde, gerici koalisyonun iç çatışması, rejimizayıflatıyor. Ancak bu çatlaktan emekçiler lehinebir sonucun çıkabilmesi için, devrimci sınıfhareketinin geliştirilmesi gerekiyor. Aksi haldeAmerikancı rejim, saldırganlık ve çatışmalarınbedelini işçi ve emekçilere ödetmeye devamedecek.

    İçe dönük saldırganlıkta sınır tanımayan AKPiktidarı, aynı günlerde komşu halklara karşıkışkırtılan savaşın da baş tetikçisi olmaya hazırgörünüyor. Son günlerde Suriye’ye emperyalistsaldırının gündeme gelmesi ve bu işin esas olarakTürk sermaye devleti eliyle yapılmak istenmesi,durumun ciddiyetini gösteriyor.

    Sermayenin ve onun hizmetindeki AKPiktidarının, faturası işçi ve emekçiler tarafındanödenen saldırgan politikalarının durdurulmasıgerekiyor. Bunun için işçi sınıfı ve emekçilerin,ilerici ve devrimci güçlerin meşru/militan birmücadele örgütlemeleri gerekiyor. Bu mücadele,sermaye iktidarının sergilediği kaba saldırganlığınhedefindeki Kürt halkının, demokratik Alevihareketinin, kadınların ve tüm ezilenlerin hareketegeçmesinin yolunu da açacaktır.

    İktidar için kapışangerici koalisyonun saldırıları

    devrimci sınıf hareketiyle püskürtülebilir!

    İçe ve dışa dönük saldırganlığın ivme kazandığı bir dönemde, gericikoalisyonun iç çatışması, rejimi zayıflatıyor. Ancak bu çatlaktanemekçiler lehine bir sonucun çıkabilmesi için, devrimci sınıfhareketinin geliştirilmesi gerekiyor.

  • Gündem4 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/24 * 15 Haziran 2012

    Son dönemde gündemde, artan faşist baskı veterörün en önemli aktörlerinden olan Özel YetkiliMahkemeler’in (ÖYM) “yetkilerininsınırlandırılması” ile ilgili değişikliklertartışılıyordu. Ancak görünen o ki, devletin “hassasdengeleri” buna müsaade etmedi.

    Tayyip Erdoğan “yetkilerini çok aştılar” diyerekÖzel Yetkili Mahkemeler’le ilgili bir değişikliğegidileceğini söylemişti. Diğer AKP’lilerindestekleyen açıklamaları bu değişikliğinyapılacağının kesin olduğu sinyallerini verirken,cemaat medyasından bu tasarıya ciddi itirazlargelmişti. İmzaya açılan “4. yargı paketi”nde buyönlü değişiklik beklenirken, ÖYM ile ilgili hiçbirhusus yer almadı. Bülent Arınç Bakanlar Kurulusonrasındaki açıklamasında, bazı konularda dahaçok katkı yapılması konusunda “teklif vetavsiyeler” olduğunu söylemekle yetindi.

    Başbakanlık Koordinasyonu’nda hazırlanandeğişiklikle CMK 250. madde kapsamının ve ÖzelYetkili Mahkemeler’in görev alanının kısıtlanarak,hakim ve savcılara verilen özel yetkilersınırlanacaktı. ÖYM’lerin, sadece “silahlı terör” vecasusluk ile ilgili davalara bakacağı, uyuşturucu,şike gibi davaların kapsam dışı kalacağıbelirtilirken, gözaltı sürelerinin kısalacağı, ilk 24saatlik sürede uygulanan avukatla görüştürülmekısıtlamasının kaldırılacağı, tutuklu yargılanmasüresinin 10 yıldan 5 yıla indirileceği, avukatlarınmahkeme tarafından kabul edildikten sonragörebildikleri iddianamede gizliliğinsınırlandırılacağı ve avukatların iddianameninbitmesini beklemeden dava dosyasına ulaşabileceğiifade ediliyordu. Kuşkusuz bunlar değişse de özüitibariyle ÖYM’lerin niteliği değişmeyecekti.

    2004’te bir yargı “reformu” sonucu kapatılanDGM’lerin yerine kurulan Özel Yetkili Mahkemeler(ÖYM) gerçekte DGM’lerin, tabelası değişmiş,devamı niteliğindedir. Bunun öncesi de 1920’lerinİstiklal Mahkemeleri’ne kadar gider. Varoluş nedeniburjuvazinin faşist baskı ve terörünün yargıdakiayaklarından biri olan bu mahkemeler, iktidarındümenindekiler değişse de, her daim ilerici,devrimci ve toplumsal muhalefet güçlerine karşı,egemenlerce etkin bir silah olarak kullanılmıştır,kullanılmaya da devam etmektedir.

    Bundandır ki Türkiye açık bir hapishane gibihak ve özgürlüklerden yoksun bir ülkedir. Hiçbirzaman adil yargılanma ilkesi olmamıştır. Bugün dedüzen yargısı, hemen her gün hiçbir delilgereksinimi aramadan, eylem ve etkinliklerekatılmayı yeterli sebep görerek “örgüt üyeliği”iddiasıyla tutuklama terörünü devreye sokmakta,insanca yaşam isteyen işçilerden suyuna vetoprağına sahip çıkan köylülere, parasız eğitimisteyen öğrencilerden aydın ve gazetecilere, Kürthalkına ve onun siyasi temsilcilerindenmilletvekilleri ve belediye başkanlarına kadar herkesimi bu yargı terörünün hedefi haline getirmiştir.ÖYM’ler ve paralelinde çıkarılan “TerörleMücadele Yasası” ile binlerce insan hala neylesuçlandıkları bilmeden hapishanelerde

    tutulmaktadır. Rakamlarla ifade edersek, bugün,

    hapishanelerde toplam 130 bin tutuklu ve hükümlübulunmaktadır. (12 Eylül darbesinden sonrahapishanelerde bulunan insan sayısı ise yaklaşık 65bindi.) Bugün yaklaşık 7 binin üzerinde Kürtsiyasetçisi tutukludur. 700’u aşkın öğrenci ve100’den fazla gazeteci benzer gerekçelerletutuklanmıştır. Rakamların da gösterdiği gibiÖYM’ler söz, eylem ve örgütlenme özgürlüğününönünde temel engellerden biridir.

    Sömürüye dayalı bu düzende sermaye sınıfı vedevletinin ÖYM’ler gibi kurumlara özel ihtiyacıolduğu ortadadır. Tayyip’in ÖYM’ler konusundaneden değişiklik istediğine ise daha yakındanbakmak gerekmektedir. Tartışmalarında; 250.madde değişiminin “insan hakları” için gerektiğiniifade eden AKP’liler, Avrupa İnsan HaklarıMahkemesi’ndeki 2400 dava dosyasından alınanmahkumiyet kararı sonrasında, bu yönlü birdeğişikliğe gidildiklerine dair bir görüntüçizmekteydiler. Aynı şekilde Tayyip de uzuntutukluluk sürelerinde yakınmaktaydı! Ancakgerçeğin böyle olmadığı ortadadır.

    Değişim ihtiyacı hiçbir şekilde ÖYM’lerinantidemokratik uygulamalarıyla toplum nezdindeoluşan olumsuz imajını düzeltmek değildir.Erdoğan, “250. Madde Ceza Hukuku’ndaki yetkilerikendisinde toplamış ve bunu istedikleri gibikullanıyorlar” diyerek Özel Yetkili Mahkemeler’indurumunu “çizmeyi aşan bir adım” olarakdeğerlendirmekte, “haddinden fazla yetkili”bulmaktadır. Zira kendi elleriyle yetkilendirdikleribu mahkemeler kendi pratiklerini yargılayacakdenli ileri gitmiştir. Erdoğan’ın istediği değişimözünde, özel yetkide üst düzey bürokrasi vegeneralleri soruşturmaya izin şartı getirmektir.Yargılamaların izne bağlanarak kendi kontrolündeolmasını istemektedir.

    Bu değişiklik ihtiyacına neden olan tartışmanınilki MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve diğer MİTgörevlilerinin emniyet ve özel yetkili savcılartarafından ifadeye çağrılması, hatta tutuklanmakistenmesiydi. AKP hükümeti bu “krizi” kişiye özelyasa düzenleyerek, operasyonu yöneten polisşeflerini ve savcıyı görevden alarak çözmüştü.

    Devamında gelen, Erdoğan ve hükümetinin“gönlü tutuksuz yargılanmasından yana” olmasınarağmen, Genelkurmay eski başkanı İlker Başbuğ’untutuklanması da bu mahkemelerin “haddindenfazla” güce sahip olduğunu göstermiştir. Böylesisorunlarla bir daha karşılaşmamak için buÖYM’lere “ayar” çekilmek istenmiştir. Oysa buhesap tutmamıştır. Fethullahçı cemaatinonaylamadığı bu değişiklik, şimdilik gündemdençıkmıştır.

    Sermaye hükümeti AKP, Terörle MücadeleKanunu’nda (TMY) ve ÖYM’lerde cisimleşenpolis-yargı gücü ile devlet bünyesindeki egemenlikalanını giderek genişletmiştir. Ancak AKP’ye, yerigeldiğinde, gerek MİT operasyonu, gerek Başbuğtutuklanması gerekse de şike dava süreçlerinde

    ortaya çıkan gerilimlerle ortaya çıktığı üzere, devletmekanizmasının yeni yönetim gücü içerisinde‘yalnız’ olmadıkları hatırlatılmıştır. ÖYMdeğişikliği tartışmalarına da iktidar içindekigüçlerin inisiyatif genişletme çabalarının bir yansısıolarak bakmak gerekmektedir.

    İktidar içinde güç hesaplaşmaları ve hangi güçodağının baskın olduğu/olacağı işçi ve emekçileriçin özünde bir şeyi değiştirmemektedir. Zira onlar,emperyalist-kapitalist düzenin hizmetinde,emperyalist savaş ve saldırganlık politikalarına aktiftaşeronluk rolünde, Kürt halkı ve devrimci-ilericisol güçlere yönelik devlet teröründe, işçi veemekçilere dayatılan köleleştirme saldırılarında birbütün olarak davranmaktadırlar. Sermayeninihtiyaçları ve çıkarları doğrultusunda düzen/cemaatyargısı toplumsal muhalefeti tamamen susturmakistemektedir. Bu yüzden ÖYM gibi kurumlara herdaim ihtiyaç duyacaklardır. Onların derdi bumahkemelerin hangi güç odağının yanında/denetiminde olacağıdır.

    Temel hak ve özgürlükler için mücadeleye!

    Kapitalist düzende bağımsız ve adil bir yargıdanbahsedilemeyeceği için, ÖYM’lerin değişipdeğişmemesini değil, tamamen ortadankaldırılmasını tartışmak gerekmektedir. Buna ekolarak toplantı, söz, basın ve gösteri hakkınınönündeki tüm engellerin kaldırılması, TMY ve infazyasası gibi yasaların da tamamen çöpe atılmasıgerekmektedir. Bu amaçla işçi ve emekçilerin, Kürthalkının, ilerici ve devrimci güçlerin birleşik-militan mücadelesi gerekmektedir.

    Temel hak ve özgürlüklerin güvencesisosyalizmde!

    Ancak Türk sermaye devleti, çıkarları gereği,isimler değişse de ÖYM gibi mahkemelere veantidemokratik yasalara her zaman başvuracaktır.Bu düzende hukuk, sermaye sınıfının çıkarına göreşekillenmektedir. Her ne kadar toplumsalmuhalefetin güçlü olduğu durumlarda, temel hak veözgürlüklere dair birtakım yasal kazanımlar eldeedilse de, kurulu düzen sürdükçe, bunların hiçbirkalıcılığı olamaz. Çünkü bu düzende bağımsız biryargıdan ve hukuktan bahsedilemez. Temel hak veözgürlüklerin güvencesi, kurulu düzenin tümkurumlarıyla yıkılıp sömürüsüz ve özgür bir düzenolan sosyalizmdedir.

    Özel Yetkili Mahkemeler kaldırılsın!

    Temel hak ve özgürlükler içinmücadeleye!

  • Güncel Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 5Sayı: 2012/24* 15 Haziran 2012

    2013’te yapılacak yerel seçimler öncesinde BDP’libelediyelere yönelik saldırılar arttı. Birçok belediyebaşkanı AKP hükümeti tarafından görevden alındı.Kısa bir süre önce bir “KCK operasyonu” dahagerçekleştirildi. Operasyonda tıp öğrencileri, sağlıkemekçileri gözaltına alınıp tutuklandılar. Toplam 32belediye başkanı tutuklandı. Ayrıca yüzlerce BDP il veilçe örgüt yöneticisi tutuklandı. Son operasyonda VanBelediye Başkanı Bekir Kaya’nın da içinde bulunduğubirçok kişi tutuklandı.

    Son süreçte yaşanan tutuklamalarınanlamı

    Kürt halkına, basınına ve seçilmişlerine yöneliksaldırıların planlı olduğunu bizzat BaşbakanYardımcısı Beşir Atalay açıkladı. Beşir Atalay’ınaçıklaması hükümetin yaklaşımının özü özetidir:“Sınır ötesi operasyonlardan, KCK operasyonlarınınhepsi koordinasyon içinde, tartışılmış, kararlaştırılmış,planlanmış ve yürütülmektedir.” AKP hükümeti kirlisavaş konsepti doğrultusunda tüm kurumları, özelliklede yargıyı tahkim etmektedir. Bu kirli yöntemlerleKürt halkının mücadele ile yarattığı kazanımlarıtümüyle yok etmek istemektedir.

    Son dönemde tutuklama terörünün hedefi halinegetirilen Kürt siyasetçilerin ve özellikle de yerelyöneticilerin başına gelenlerin arka planında çokönemli nedenler var. AKP tüm enerjisiyle yerelseçimlere hazırlanmaktadır. Tüm yerel yönetimlerdeolduğu gibi Kürdistan’da da başarıyı hedeflemektedir.Bu başarının önünde BDP’yi engel olarakgörmektedir.

    AKP hükümeti en fazla gazeteci tutuklayan devletolarak kayıtlara geçti. Yüzlerce gazeteci gözaltınaalındı, onlarca gazeteci tutuklama terörüne maruzkaldı. “KCK operasyonu” adı altında akademisyenler,yazarlar, yayıncılar, BDP’li siyasetçiler, seçilmişlercezaevlerine sokuldular. Filistin sorunu konusundaİsrail ile kayıkçı dövüşüne girişen AKP, tutuklu Kürtsayısında siyonist İsrail devleti ile yarışıyor.

    Kirli savaşın ayyuka çıktığı 1990’larda gözaltındakayıplar, yargısız infazlar, faili meçhul cinayetler,bombalamalar öne çıkmıştı. Bugün de benzeruygulamalar sürmektedir. “KCK operasyonları”nınçapı her geçen gün daha da büyümektedir. AKPhükümetinin hedefi özelde Kürt hareketini, geneldeise Kürt halkını sindirmek, mümkünse teslim almaktır.

    DGM’leri kaldırıp yerine “Özel YetkiliMahkemeler” kuran AKP iktidarı, keyfiyet veküstahlıkta sınır tanımayan savcılar aracılığıyla rejimeitiraz eden herkesi zindanlara doldurmaya devamediyor. Kürt halkına karşı yürüttüğü kirli savaşkapsamında gündeme getirilen “KCK operasyonları”adı altında binlerce kişiyi zindanlara kapatan AKPartık öğrencileri, akademisyenleri, aydınları,gazetecileri, sendikacıları da zindanlara kapatıyor.Kürt milletvekillerinin evlerini basarak tehdit edendinci Amerikancı rejim, gerillaya karşı kimyasal silah,Kürt çocuklarına ve gençlerine karşı F-16 savaşuçaklarını kullanacak derecede zıvanadan çıkmışbulunuyor.

    Son tutuklama terörünün özel nedeni yerelseçimlerde AKP’nin elini güçlendirmektir. Erdoğan vedinci partinin önde gelen isimlerinin bu yöndeyaptıkları açıklamanın ardından gözaltı ve tutuklamaterörü Kürt hareketini oksijensiz bırakma direktifidoğrultusunda gerçekleştirilmektedir. Tutuklamalarınhedefinde sadece Kürt halkının ve Kürt siyasetçilerinolduğunu söylemek gerçeğin yalnızca bir bölümünügörmektir. Oysa gözaltı ve tutuklama terörü emeğinkorunması mücadelesinin öznesi ve öznesi olmasımuhtemel olan tüm toplumsal kesimlerikapsamaktadır.

    Sermaye düzeninin tüm güçleri kendi aralarındakiit dalaşına rağmen Kürt sorunu konusunda tekcephede hareket etmektedir. Dinci parti ve düzensolunun Kürt sorunu konusunda tek cephede hareketetme tutumlarını son yaptıkları temaslarla bir defadaha kanıtlamışlardır. Düzen içi dalaşta çatışmalı birsürecin öznesi olan AKP-ordu ikilisi Kürt sorunukonusunda tam bir işbirliği içinde hareket etmektedir.Düzen cephesi bir bütün olarak Kürt halkının özgürlükumudunu boğma konusunda tam bir anlayış birliğiiçinde hareket etmektedir.

    Kürt siyasal hareketine ve Kürt halkınınmücadelesine karşı başlatılan saldırı dalgası bir süredirAKP’nin seçim yatırımı olarak tartışılıyor ve kimiburjuva basın organları seçimden sonra bu havanındeğişeceği beklentisini dile getiriyorlardı. Fakatsaldırıların kapsamı ve aldığı boyut tekrar tekrargösteriyor ki bu bir seçim taktiği olmaktan da ötedevletin legal Kürt siyasetiyle birlikte PKK’yi bitiripetkisizleştirme saldırısıdır.

    Faşist devlet terörüne karşı birleşik-militan mücadeleye!

    Tutuklamalarla aynı zamanda işçi ve emekçileregözdağı verilmek istenmektedir. Böylece işçi veemekçilerin susturulması, sindirilmesihedeflenmektedir. Baskıların artarak devam etmesi,daha büyük saldırıların gündeme gelmesikaçınılmazdır. Gözaltı ve tutuklama terörüne karşıilerici, devrimci mücadele dinamiklerinin Kürthalkıyla eylemli dayanışmanın, birleşik karşı koyuşunörgütlenmesi son derece önemlidir.

    Kürt halkının haklı ve meşru taleplerine destekvermek, ırkçı-inkarcı politika ve kirli savaşa karşımücadele etmek güncel görevlerin başındagelmektedir. Ancak bu tablonun ezilen Kürt halkılehine değişmesini sağlayacak olan şey, işçi sınıfınınmücadele sahnesine inmesidir.

    Sömürü ve köleliğe karşı mücadeleyi ırkçı-inkârcıpolitikaya karşı mücadeleyle birleştiren, “İşçilerinbirliği halkların kardeşliği!” şiarını temel alan bir sınıfhareketinin geliştirilmesi için harcanacak çaba, Kürthalkıyla dayanışmanın en anlamlısı olacaktır.

    Kürt halkının bütünüyle haklı ve meşru talepleriniişçi ve emekçiler içerisinde dile getirmek, tutuklamaterörü de dahil tüm sorunlarının kaynağı olan sermayedüzenine karşı Kürt ve Türk bütün işçi ve emekçilerinortak mücadelesini savunmak ve devletin kapsamlısaldırıları karşısında Kürt halkının mücadelesinisomut olarak desteklemek acil ve önemli birsorumluluk durumundadır.

    Kürt halkına yönelik tutuklama terörü sürüyor...

    Devlet terörüne karşıbirleşik-militan mücadeleye!

    Roboski Katliamı’nda hayatnı kaybedenlerin aileleri, 165 gün geçmesine rağmen katliamı gizlemek dışındaişlev üstlenmeyen Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı’na giderek taleplerini ilettiler.

    8 Haziran günü yapılan görüşmeden sonra adliye önünde bölge baroları adına açıklama yapan Mardin BaroBaşkanı Azat Yıldırım, katliamın üzerinden 165 gün geçmiş olduğunu fakat 34 sivil insanı katledilmesiyle ilgilisomut bir adım atılmadığını açıkladı.

    Olayla ilgili görüntülerin, hazırlanan raporların ve soruşturma sürecinin kamuoyuyla ve avukatlarlapaylaşılmadığına değinen Yıldırım, şunları söyledi: “Başbakan ve Adalet Bakanı’nı görevlerini yerine getirmeye,TBMM İnsan Hakları Komisyonunu olayla ilgili ulaştığı gerçekleri kamuoyu ile paylaşmaya, mağdur aileleri vevekillerinin soruşturmaya etkin katılımının sağlanması için dosyada gizlilik kararının kaldırılmasını istiyoruz.”

    Roboskili aileler savcıyla görüştü

  • Kardeşler!Sivas katliamının üzerinden 19 yıl geçti.

    Ama aradan nice yıllar geçse de bu vahşikatliamı unutmayacağız/unutturmayacağızAcımız ilk günkü gibi taze, öfkemiz tarifedilemeyecek kadar büyük. Unutmadık çünkü,insanlık tarihinde eşine ender rastlanabilecekböyle vahşi bir katliamı unutmak mümkündeğil. Çünkü, Sivas’taki ateş hala yanıyor.Çünkü katiller yaptıklarının arkasında, ateşiyakan elleri boğazımızda!

    Kardeşler!Sivas’ta 35 canımızın yaşamını yitirmesiyle

    sonuçlanan katliam, üç-beş gerici yobazın işideğildir. Yobaz takımı fügurandır. Tezgahlayandevlettir. Sermaye devleti, Ankara’daki en üstyöneticilerinden Sivas’taki yerel uzantılarınakadar tüm mekanizmasıyla katliamın içindedir.Planlayan, örgütleyen, yöneten ve uygulayandır.

    Amaç bu kanlı karanlık düzende meşaleolanların ışığını söndürmek, amaç mücadeleedenlere gözdağı vermektir. Amaçzincirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyleriolmayanları bölüp parçalayıp yönetmektir.

    Katliamın tüm bir seyri, Kanlı Pazar’da,Çorum’da, Maraş’ta ve daha nice devletkatliamında gördüklerimizle aynıdır. Günleröncesinden gerici medya tarafından örgütlenenkışkırtmalarla uygulamaya konulan senaryo,Madımak Oteli’nin yakılmasıyla sona ermiştir.Tüm bunlar yaşanırken devlet önlem almak içinkılını dahi kıpırdatmazken katliamda kullanılangerici güruha kol kanat germiştir. Döneminbaşbakanı Tansu Çiller “çok şükür otelinönündeki halkın burnu dahi kananamıştır”diyerek bu gerçeği de itiraf etmiştir.

    Katili suçüstünde yakalayan milyonlarcainsan bunun için katliamın ardındanhaykırmıştır: “Katil devlet hesap verecek!”

    Kardeşler!Ama katil yakasını sıyırmak için oyundan

    oyuna başvurdu. Kendisini kurtarmak için herzaman yaptığı gibi suçu üç-beş füguranın

    üzerine attı. Bu amaçla göstermelik davalar açtı,tutuklamalar yaptı. Ama bunu yaparken dahipervasızdı.

    Öyle ki, gerici yobaz takımından tutukluolanları cezaevinde el üstünde tutuldu, bir süresonra da serbest bırakıldılar. Bazılarına“aranıyor” yalanıyla kol kanat gerildi. Bazılarımilletvekili yapıldı, bakan oldular. Dünfigürandılar, bugün başrole terfi ettiler. Arsızlıkve pervasızlıkta da zirve yaptılar, adını da“zamanaşımı” koydular.

    Kardeşler!Sivas’ın hesabını sormak için mücadeleden

    başka yol yoktur. Bu gerçek, aradan geçen 19yıl boyunca döne döne kanıtlanmıştır. Sivas’ınkatili sermaye devletiyse, onun kapısında daadalet aranamaz. Bu kapıdan adalet aramak busaatten sonra bile bile kendini aldatmaktır. Yağlıurgana bile bile boynunu uzatmaktır.

    Katillerden, onların yasal ve siyasaluzantılarından, maskeli uşaklarından yakamızıkurtarmalı, onların kanlı tezgahlarınıparamparça etmeliyiz. Bu devrimin yoludur. Buyoldan ilerleyelim!

    Kardeşler!Bu dava Alevi-Sünni, hangi inanç ve

    milliyetten olursa olsun tüm emekçilerindavasıdır. Çünkü Sivas’ta yakanlarboynumuzdaki sömürü zincirlerini detutanlardır. Bu nedenle Sivas’ta yakan elleekmeğimize uzanan el aynıdır.

    İşte bunun için Sivas’ın hesabını sormakdemek, aynı zamanda zincirlerimizdenkurtulmak demektir. Açlıktan, yoksulluktan,sömürüden kurtulmak demektir.

    Öyleyse haydi el ele verelim 2 Temmuz’daalanlara çıkalım. Hep birlikte katillerin yakasınayapışalım! İnsanca bir yaşam, aydınlık ve özgürbir gelecek için omuz omuza yürüyelim.

    Bağımsız DevrimciSınıf Platformu (BDSP)

    Gündem6 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/24 * 15 Haziran 2012

    Sivas’ın katili sermaye devleti...

    Hesabını sormak için2 Temmuz’da alanlara!

    Katliamdan haberdarolan yok!

    TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

    bünyesindeki Uludere Alt Komisyonu, özel

    yetkili Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın

    gönderdiği bilgi ve belgeleri incelemek üzere

    toplandı.

    Toplantıda incelenen ve soruşturma

    dosyasında yer alan MİT açıklamasıyla Roboski

    Katliamı’ndaki sorumluluk hep başka devlet

    kurumlarına havale edildi.

    MİT açıklamasında “bu operasyona imkan

    verecek bir istihbaratı elde etmediği, bunu

    başkalarına vermediği, kimseyle

    paylaşmadığına dair” iddiaları karşısında

    katliamdan daha sonra haberdar olunduğu

    savunuluyor.

    Daha önceki açıklamalarda sermaye

    hükümeti adına Tayyip Erdoğan da

    “operasyondan” daha sonra haberi olduğunu

    savunmuştu. Roboski katliamının üstünü örtme

    çabaları aradan geçen zamana rağmen başarısız

    oldukça sermaye devleti kaçak açıklamalara

    sığınıyor.

    Devlet mekanizmaları arasında bürokratik

    mekanizmalara sarılan açıklamalarla katliamın

    sorumluluğu ortada bırakılmak isteniyor.

    Uludere Alt Komisyonu üyesi Mersin

    Milletvekili Ertuğul Kürkçü, toplantı sonrası şu

    açıklamalarda bulundu:

    “Savcılık şimdi Genelkurmay Başkanlığı’nın

    kendisine gönderdiği dosyayı da bize gönderdi.

    Bu dosyada bizim bilmediğimiz yeni hiç bir şey

    yok, olayın esası bakımından. Sadece kimi bilgi

    notları var. Şu militan şurada yakalandı, bize

    şunu söyledi, biz buradan şu bilgiyi elde ettik’

    diye bilgiler var. Bunlar bu olayın oluşu ile

    alakasız bilgiler. Genelkurmay bize gönderdiği

    bilgi notunda da son 10 yıllık mücadeleyi

    anlatmıştı ama bu olayla ilgili spesifik bir şey

    söylememişti. ‘Niçin bu karar alındı, kim bu

    kararı aldı, kim kaldırdı uçağı?’ bilgileri yok.”

  • Faşist baskı ve terörde gemi azıya alan sermayedevleti, 7 Haziran sabahı Van Merkez ve ilçebelediyelerinin yöneticileri ile BDP’li yöneticilerihedef aldı.

    “KCK” adı altında gerçekleştirilen eş zamanlıoperasyon kapsamında “örgüt üyesi olmak”iddiasıyla gözaltına alınan 14 kişiden 10’ututuklandı.

    Operasyon kapsamında gözaltına alınan VanBelediye Başkanı Bekir Kaya ile 2 BDP’li 10Haziran sabaha karşı çıkarıldıkları mahkemetarafından tutuklandı.

    11 Haziran günü ise, mahkemeye çıkarılan BDPMuradiye İlçe Başkanı Mehmet Şirin Yıldız, ÖzalpBelediye Başkanı Murat Durmaz, BDP Başkale eskiİlçe Başkanı ve DTK üyesi Derviş Polat, EdremitBelediye Başkanı Abdulkerim Sayan, BDP Çaldıranİlçe Başkanı Metin Adugit, BDP Erciş eski İlçeBaşkanı Veli Avcı ile BDP Özalp İlçe Başkanı YakupAlmaç hakkında tutuklama kararı verildi.

    Tutuklama terörüne kitlesel tepki

    Aralarında Van Belediye Başkanı Bekir Kaya’nında bulunduğu 10 Kürt siyasetçinin tutuklanmasıkentte kitlesel eylemlerle protesto edildi.

    Gözaltıların ardından iş bırakma eylemi başlatanbelediye işçileri Belediye Garajı’nda bir araya geldi.Buradan kortej halinde Cumhuriyet Caddesi boyuncaüzerlerinde temizlik üniformalarıyla yürüyüşe geçenbelediye işçileri, Van Belediyesi önüne kadar yürüdü.Belediye işçilerinin iş bırakma eylemi nedeniylekentin birçok yerinde çöp dağları oluştu.

    Kaya: Başaramayacaklar!

    Van Belediye Başkanı Bekir Kaya ile BDP’li 9yöneticinin tutuklanmasının ardından gerçekleştirileneylemde ise Bekir Kaya’nın cezaevinden gönderdiğimektup okundu. Kaya, “Şunu açıkça söylemeliyimki; bundan öncekiler gibi, bu operasyonun da hiçbirhukuki zemini ve meşruluğu yoktur. Bu operasyonlardün nasıl ki halkımızın mücadelesini geriletmediysebugünde bunu başaramayacaklar” dedi.

    BDP Van il binası önünde toplanan ve aralarındaBDP milletvekilleri Özdal Üçer, Nazmi Gür, BDPVan İl Başkanı Mihriban Şah ve Bostaniçi BelediyeBaşkanı Nezahat Ergüneş’in de aralarında bulunduğu

    binlerce kişi, belediye binasına kadar yürüdü. Belediye işçileri de tutuklananların

    fotoğraflarının bulunduğu tişörtleri giyerek MaviPlaza önünden belediye binasına yürüdü. İki koldanyapılan yürüyüşün ardından Van Belediyesi önündebir araya gelen binlerce kişi, tutuklanan BDP’lilerinfotoğrafları ile “İnadına örgütlenme inadına direniş,inadına serhildan”, “İnadına inadına Van halkıdireniyor, iradesine sahip çıkıyor” ve “İrademedokunma” yazılı pankartlar taşıdı.

    Burada konuşan BDP Van Milletvekili Üçer, Kürthalkının yıllarca zulme karşı verdiği mücadeleylebugünlere geldiğine dikkat çekti. Yıllardırcezaevlerinde Kürtlerin özgürlük için mücadeleettiğini belirten Üçer, “Dün özgürlük kervanına 10arkadaşımız daha eklendi” dedi. Van’da düzenlenenoperasyondan sonra Hakkari ve Doğubayazıt’ta daoperasyon düzenlendiğini hatırlatan Üçer, “Erdoğanne zaman ki çıktı ‘Ben Van’ı, Diyarbakır’ı veMardin’i istiyorum’ dedi, biz anladık operasyonolacağını. Onlar Kürt halkını tutuklayarakbitirebileceklerini sanıyor. Cumhuriyet Caddesi’ndetek bir Kürt kalıncaya kadar mücadele devamedecek” dedi.

    Gündem Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 7Sayı: 2012/24* 15 Haziran 2012

    Hakkari’de AKPprotestosu ve gözaltıterörü

    Hakkari’de 9-10 Haziran’da gerçekleştirilen AKP İlKongresi öncesinde kepenk kapatma eylemi yapanesnaf, kongreye katılmak üzere gelen AKP heyetiniprotesto etti. AKP’li bakanların yer aldığı heyet boşsokaklarla karşılaştı.

    BDP’nin çağrısı üzerine başlayan eylem AKPkongresinin ikinci gününde de devam etti. Kent,korucuların da aralarında bulunduğu binlerce askerve polis tarafından adeta kuşatma altına alınırkenhalk da evlerinden çıkmayarak, gözaltı ve baskılarıprotesto etti. Kongrenin 2’nci gününde de esnafprotesto nedeniyle kepenkleri açmadı.

    Bu eylemlerin hemen ardından ise kentte Kürt avıbaşlatıldı. 11 Haziran sabahı “KCK” adı altındagerçekleştirilen operasyonlarda 16 BDP’li gözaltınaalındı. Gözaltıların ardından kente gelen BDP Eş GenelBaşkanı ve Hakkari Milletvekili Selahattin Demirtaş,aralarında il Genel Meclis üyeleri, Belediye Meclisüyelerinin de bulunduğu BDP’lilerin gözaltınaalınmasına tepki gösterdi.

    BDP il binasında basın toplantısı düzenleyenDemirtaş, Hakkari’nin siyasi kararlılığının devleti vehükümeti çıldırttığını söyledi.

    Demirtaş şöyle konuştu: “Bu şehrin bir milletvekiliolarak şunun da farkındayız ki bu coğrafyada en ağırbedeli, en zorlu, en büyük bedelleri Hakkari’yeödettiler. 1980’lerde de, 90’larda da, 2000’lerde de,AKP iktidarı döneminde de maalesef ki bedelin enağırını, bizim coğrafyamız ödedi. Siz istediğiniz kadarkudurun, istediğiniz kadar çılgınlaşın buranın bir tarihigerçeği var. Yüzyılardır, bin yıllardır buranın bir halkıvar, kültürü var, inancı var, dili var, yaşam tarzı var.Siz bunu değiştirmeye çalıştıkça bu halk size karşıdirenecektir.”

    Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Hakkari’dekivarlığının karakoldan ibaret olduğunu söyleyenDemirtaş, zorbalıkla, baskıyla ayakta kalan birdevletin burada hiçbir meşruiyetinin olmadığınıbelirtti.

    Van’da Kürt siyasetçileretutuklama terörü

    3 ilde gözaltı terörü

    “KCK operasyonları” adı altındaki faşist baskıve terör Hakkari, Bursa ve Ağrı Doğubeyazıt’tapolis baskınları ve gözaltı terörüyle sürdü.

    Hakkari’de 11 Haziran gecesi 03.00 sıralarındaçok sayıda eve eşzamanlı baskın düzenlenerek 16kişi gözaltına alındı.

    Aralarında DİHA Hakkari muhabiri HamzaGündüz’ün de bulunduğu çok sayıda kişi HakkariEmniyet Mürdürlüğü’ne götürüldü. Ağrı’nınDoğubayazıt ilçesinde ise 12 kişi gözaltına alındı.

    Bursa’da BDP ve HDK’li 12 kişi gözaltına alındı.Sabah saatlerinde polisler tarafından bazı evlereeş zamanlı olarak baskın düzenlendi.

    Bursa’da BDP’ye yapılan operasyonda 12 kişinin gözaltına alınması 11 Haziran günü HDK tarafındanyapılan eylemle protesto edildi.

    Parti binası önünde yapılan eylemde aralarında PM üyesi Ayla Yıldız ile il ve ilçe yönetiminde bulunan 12kişinin sabah saatlerinde evlerine yapılan baskınlarla gözaltına alındığı bilgisi verildi. Bunun yanısıra songünlerde Van Belediye Başkanı Bekir Kaya’nın yanısıra 100’ü aşkın BDP çalışanının gözaltına alındığıhatırlatıldı. Erdoğan’ın “Van ve Diyarbakır belediyelerini istiyorum” açıklamalarının ardından siyasi soykırımoperasyonlarının tırmandırıldığı söylendi. Kürt sorununda çözümsüzlük derinleşmeden tüm seçilmişlerinserbest bırakılmasının talep edildiği açıklamada “Faşizme karşı omuz omuza!”, “Baskılar bizi yıldıramaz!”,“Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek!” sloganları atıldı.

    Eyleme BDSP, ÖDP ve TKP de destek verdi.

    Kızıl Bayrak / Bursa

    Bursa’da gözaltı protestosu

  • Röportaj8 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/24 *15 Haziran 2012

    Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde önemlibir yer tutan 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’ninüzerinden 42 yıl geçti. İşçi sınıfı ve emekçilerinsermayeye karşı mücadelesinde önemli bir eşik olanbu direnişin tanıklarından emekli metal işçisiRamazan Gecener, henüz 6 aylık bir işçi ikenkatıldığı büyük direnişi gazetemize anlattı. İstinye’dekurulu Beldesan fabrikasında 1970 yılında işçiliğebaşlayan Maden-İş üyesi Gecener, DİSK/Emekli Sençatısı altında mücadeleye devam ediyor.

    - 15-16 Haziran direnişi sırasında neredeçalışıyordun?

    Ramazan Gecener: 1969 yılının sonlarına doğruaskerden geldikten sonra babam beni Malatya Şekerfabrikasında bekçiliğe verecekti. Babam oradaçalışıyordu. Ben de fabrikada çalışan işçileritanıdığım için bekçilik görevi istemedim. Babama,İstanbul’a gitmek istediğimi söyledim. O zamanınparasıyla babam bana 500 Lira verdi. O 500 lirayla22 yaşında İstanbul’a geldim. İstanbul’a geldiğimdehiçkimseyi tanımıyordum. Biz Samsun Ladikliyiz.Ben de İstanbul’a gelir gelmez soruşturdum veLadiklilerin İstinye’de yaşadıklarını öğrendim.Yalnız kalmamak ve kalacak yer sorununu çözmekiçin İstinye’ye gittim. Çocukluk arkadaşlarımdanbazıları da o bölgede oturuyordu. Aynı zamanda işeihtiyacım vardı. İşçi ailesi bir akrabamın evindekaldım. İş ararkan, Kavel Kablo fabrikasındasendikacılık yapan İlyas Kabil’e benim iş aradığımıiletmişler. Kabil de 1963’teki Kavel Kablo greviniyaşamış bir işçiydi. O da beni Standart Belde(Beldesan) fabrikasında bisiklet montajı bölümündeişe soktu. İşe girer girmez Maden-İş’e üye oldum.Çünkü sendikalı işçilerin hakları çok iyiydi. Burada5-6 ay çalıştıktan sonra, yürüyüş yapılacağı söylendi.Çalıştığım fabrikada Maden-İş Sendikası vardı veyürüyüşe katılacağımızı söylediler. Sendika barajınınyükseltileceğini, 274-275 Sayılı yasalarınkaldırılacağını söylediler. Maden-İş’in önünükesmek için hükümet de yasayı değiştirmeyekalkmıştı. O zaman Maden-İş’in başında KemalTürkler vardı.

    - O dönemde işçiler arasındaki dayanışmanasıldı?

    - O zamanlar işçiler arasında dayanışma çokiyiydi. Hayatın her alanında beraberdik. Kahveyeberaber giderdik. İş çıkışlarında, yemek saatlerindehep birlik ve beraberlik içerisindeydik. Dayanışmaduygusu daha gelişkindi.

    - Yürüyüş nasıl başladı? O günü anlatır mısın?- 15 Haziran günü yürüyüşe başladık. İstinye’den

    Zincirlikuyu’ya yürüdük ama ne yürüyüş. StandartBelde fabrikasının az ilerisinde Kavel Kablofabrikası vardı. Biz yürüyüşe başladıktan sonrakalabalık daha da arttı. Kavel’deki DİSK/Maden-İşüyeleri de bize katıldılar ve yola devam ettik.Kavel’den sonra, Türk-İş’in örgütlü olduğu TürkayKibrit fabrikasından işçilerden fazla bir katılım

    gelmedi ama duvar kenarlarından bizi alkışladılar.Oradan ana caddeye çıktık ve İstinye Tersanesiişçileriyle buluştuk. Onlardan sonra da dokumafabrikasında çalışan işçilerden katılımlar oldu. “141-142’ye hayır!” gibi sloganlar atarak İstinyeBayırı’ndan Maslak’a ulaştık. Sonuçta Maslak’ageldik ve burası jandarma bölgesiydi. Maslak’tabaktık ki caddelerde sadece işçiler var. SanayiMahallesi’ne gelince jandarma önümüzü kesti.Burada jandarma komutanıyla konuştuk ve Beşiktaşyönüne doğru yürüyüşe devam ettik. ŞimdikiSabancı’nın ikiz kulelerinin olduğu yere geldik.Orada da jandarma yığınağı vardı ve coplarıylabekliyorlardı.

    Bir arkadaşımız, “Arkadaşlar temizlik işçilerişuradaki molozları almamışlar gelin temizlik içinbunları elimize alalım” dedi. Gittik o malzemelerialdık. Önden iki-üç sıra kadınlar yürüyordu.Kadınlara daha az tepki gösterilir diye önde kadınlaryürüyordu. Burada jandarmayla itişme kakışmayaşandı, hatta havaya ateş açıldı ama biz yine deyolumuza devam ettik. Öğleden sonraZincirlikuyu’ya geldiğimizde, Kemal Türkler’inaçıklama yaptığı ve fabrikalarımıza geri dönmemiziistediği haberi geldi. Fabrikalarımıza döndük amayasa geri çekilene kadar işbaşı yapmama kararımızvardı. Parlamento yasayı geri çekene kadarçalışmama kararı alınmıştı. Hafta başında yasayı geriçektiler ve sonra işbaşı yaptık.

    - Eylemden sonra patronlar ve devlet ne yaptı?- Eylemden sonra bizi İstinye Karakolu’ndan

    çağırdılar. “Yasadışı” eyleme katıldığımız içinifadeye çağırdılar. Ben de bir arkadaşımla beraberkarakola gittim. Komiser, “Eyleme katıldınız. Nediye bağırdınız?” diye sordu. Biz de “141-142’yehayır!” dediğimizi söyledik. Komiser, “141-142kalksın istiyorsunuz öyle mi?” diye sordu. “Evet,kalksın istiyoruz” dediler. Yanımdaki arkadaş da

    “Bence 141 kalksa da olur kalkmasa da ama 142kalkmasın” dedi. Niye diye sorulunca da “142sahilden gidiyor. Ben ona binip eve gidiyorum” dedi.Yani o zaman o arkadaş 142’nin bile ne olduğunubilmiyordu. İşçilerin hepsi bilinçli değildi.Sendikasına dokunulduğu için eyleme katılmıştı.

    - 15-16 Haziran ilk eylemin miydi?- Rahmetli abim bana YÖN Dergisi getirmişti ve

    derginin arkasında Nazım Hikmet’in bir şiiri vardı. Ozaman 18 yaşlarındaydım ve benden o şiiri okumamıistedi. Sözcükler pek aklıma yatmadı ama şiirakıcıydı. Solla ve Nazım’la tanışmam ilk kez böyleoldu.

    1960 Anayasası’nı savunan insanlar daha çokhaklardan ve demokrasiden bahsediyorlardı. 1965yılında Çetin Altanlar Malatya’da kongre yaptılar.13-14 yaşlarındaydım ve o kongreyi sinemanınbalkonundan seyrettiğimi hatırlıyorum. Haksızlığakarşı olduğu için, yoksuldan yana olduğu içinsempati oluşmuştu.

    - 15-16 Haziran direnişi nasıl bir etki yarattı?- Çok güzel bir etki yarattı. Daha çok hak almaya

    başladık. Türkiye’de işçi sınıfı tarihinde endemokratik hakların kazanıldığı dönem 70-80arasıydı. 1974’te bu sefer Kavel Kablo fabrikasındaişbaşı yaptım. 1978’de evlendim ve o dönemevlenme yardımı olarak 13 lira verildi. O paraya 4ton kömür, bir fırın aldık ve bir de fortmantoyaptırdık.

    - 15-16 Haziran sonrası bilinç düzeyin daha dagelişti mi?

    -1974’lere geldiğimde bilinç düzeyim daha dagelişmişti. 1963 Kavel grevini yapanlarla beraberçalıştım. 63’teki grevde fabrikanın kapılarınıkaynaklayan kişiyle beraber çalışmaya başladım. Okişiyle hala konuşuyoruz.

    Emekli metal işçisi Ramazan Gecener ile 15-16 Haziran Direnişi üzerine...

    “15-16 HaziranTürkiye işçi sınıfının bayramıdır!”

  • Güncel Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 9Sayı: 2012/24* 15 Haziran 2012

    Kavel grevi de büyük bir grevmiş. İstinye halkıişçilere yemek getirmiş o zaman. Sonuçta Kavelgrevi, Ecevit’in Çalışma Bakanı olduğu dönemdegerçekleşmişti. 1960 Anayasası’nda olmasınarağmen hayata geçirilmeyen grev hakkını, Kavelişçileri fiili olarak gerçekleştirdiler. HasanHüseyin’in, “İşime Kavel dedim/Karıma Kaveldiyeceğim” diye bir şiiri var. O şiir de Kavelgrevinden doğmuş. Hatta daha sonra 1978 yılındaKavel’de yaşanan grev sırasında benim yazdığım birşiir vardı: “Kavel çıktı greve, işçi gitmiyor eve...”Bu şiir daha sonra farklı illerdeki grevlerde dekullanıldı.

    - Aradan yıllar geçti ama mücadeleden emekliolmadın. O günü yaşamış biri olarak şu anla 42 yılönceyi karşılaştırdığında ne görüyorsun?

    - 1980 darbesinden sonra sendikalar sankiolağanüstü bir değişim içine girdiler. İşçiler ürkek vekorkaklaştılar. Çoğu işçi arkadaşım sindirildi. ‘80öncesiyle ‘80 sonrası çok farklı. Darbe öncesinde birişçinin burnu kanadığı zaman fabrikadaki işçilerhemen soru sorarlardı. İşçi eğer yüz kızartıcı bir suçişlemediyse işten atılması olanaksızdı. Çünkü işçilerörgütlüydü. 80’den sonra sağ-sol çatışması adıaltında çatışmalar bitirildi. Sanki çatışmaları işçileryapıyormuş gibi 12 Eylül’den sonra işçinin 4ikramiyesi 2 ikramiyeye indirildi. Biz çatışmadançalışıyorduk, makineyle savaşıyorduk, fırınlarlamücadele ediyorduk. Bizim maaşımızı niyekesiyorsun. Demek ki işin içinde ekonomik nedenlervar. Hatta o gün Kenan Evren, garsonun 150 liramaaş almasını çok görüyordu. Biz işçiler olaraksenin omuzunda 5 yıldız var da niye çok paraalıyorsun diye soruyor muyuz? O yıldızları bile işçiyapıyor.

    - 15-16 Haziran neden önemli?- 15-16 Haziran bugünden baktığımızda

    emekçinin bayramıdır. Dünyada 1 Mayıs işçibayramıdır, 15-16 Haziran da Türkiye işçi sınıfınınbayramıdır. Bugünkü medya bile bu eylemleri küçükküçük verir ve bu direnişin niye yapıldığınıanlatmaz. Şimdi de aynı anda 3-5 sendikaya üye oldiyorlar. Ama hangi sendikayla sözleşmeyapılacağını kimse söylemiyor ya da bugün halabarajlar var.

    Beni en çok rahatsız eden şey, grev yasağıdır.Grev yapabilirsin ama grev yaptığın yere çadırkurman yasak. Kışın dondurucu soğuğunda bileinsana açık havada bekle diyorlar. Kendileridoğalgazlı odalarda otururken sana layık gördükleridondurucu soğukta hasta olmandır. Çünkü grevçadırları olduğu zaman işçiler oraya okul gibigeliyorlar. İnsanlar, daha insanca nasılyaşayabileceklerini konuşuyorlar. O dönemde işçiişçiye yalan söylemezdi. İşçi işçiye yalansöylemediği müddetçe işçiler birlik ve beraberlikiçinde olurlar. İnsanlar ne kadar bölünüpparçalanırlarsa yönetenler daha iyi yönetirler. Birinsan hak aramazsa insan olduğunu anlayamaz.

    - Kavel’de kaç yıl çalıştın?1974’ten 1985 yılına kadar 10 seneyi aşkın süre

    çalıştım. 1980 darbesi sonrasında Maden-İşkapatılınca biz de Kavel’i Otomobil-İş’e örgütledik.Kavel’de emaye bobin bölümü vardı oradaçalışıyorduk. Kavel’in can damarı bölümü burasıydı.Sadece bu bölüm bile Kavel’e bakıyordu. Makinayabir kişi bakıyordu ama bu bölümde bir telkoptuğunda makineye 3-5 kişi bakmak zorundakalıyordu. İş de bizi biraraya getiriyordu. Kavel’deçay yasağı vardı. Gece vardiyasında çay içmezsekçalışamıyorduk ve uykumuz geliyordu. Vardiyaamirinin ayağının altına sabun koyduk, kapının

    üzerine de bir kova su koyduk. Gece vardiyasındaamir, içeriye gelip baktı ve sabuna kayıp düştü.Vardiya amiri daha sonra gelmedi ve çay yasağıkalktı. Emaye bölümünün şefi, ıslık çalınca kimsegitmiyordu. Islık köpeğe çalınır diyerekgitmiyorduk. Yanımıza geliyordu. Onurumuza sahipçıkıyorduk. Bunların hepsi birlik ve beraberlikleoldu.

    1985’ten sonra 4 sene serbest çalıştım. Duvarkağıdı ve dekorasyon işleri yaptım. 89-90 yıllarındaSarıyer’de SHP döneminde belediyeye işe girdim.Belediye-İş Sendikası üyesi olarak 5 yıl çalıştım veemekli oldum. Ardından ise DİSK/Emekli Sen üyesioldum ve mücadeleye orada da devam ettim.

    - O günün deneyimleriyle işçilere ve emekçileremesajın nedir?

    - Sınıf mücadelesi o dönemki gibi değil. İşçilerkorku içerisinde. Yedekte işçiler var ve işsizlik sopaolarak kullanılıyor. Keşke o dönemi yaşayanarkadaşlarla toplu biçimde buluşsak da o dönemitartışabilsek ve anlatabilsek çok iyi olur. Yaşamanın,çalışmanın ne olduğunu, insan ömrünün ne kadarolduğunu ve bu zaman sürecinde dolu dolu

    yaşamanın insanı yaşatır olduğunu anlatmamızgerekiyor. Nazım’ın ‘Bahr-i Hazer’ şiirinde geçiyor.“Karayel kudurtsun azgın suları, Hazer’de doğanınhazerdir mezarı”

    Yani sen ne yaparsan yap mezarın bu dünyadadır.İnsan ömrünün de ne kadar belli olduğu bir toplamdaezilmeye, büzülmeye değer mi?

    Bunu anlatmak gerekiyor. Esas mücadele budur.Sömüren de insan, sömürülen de insandır. İnsaninsanı niye sömürsün. Bu çelişkileri fabrikalardaanlatmak gerekiyor. Öyle bir iktidar olmalı kifabrikalarda toplantı salonları olmalı. İnsanlargeleceğinin hesabını orada yapmalı. Bir işçi işegiderken evdeki ailesiyle başlıyor. Evdeki kadın daişçiyle beraber çalışmış oluyor. Öyle bir sendikaolmalı ki, kocası gibi o kadın da maaş almalı. Bengece vardiyasına gidiyordum ve eşim evde yalnızkalıyordu ve korkuyordu. Ben ekmek parasıkazanacağım ve fabrika sahibi de benden kazanacak.Demek ki eşim de benimle birlikte çalışıyor. Bütünbunları kırmamız gerekiyor. Nasıl kıracağımızı dabiliyoruz. Bilinç düzeyimizi yükselterek ve insanlıkonurumuzu en plana çıkartarak kıracağız.

    Kızıl Bayrak / İstanbul

    Özelleştirmede yargı kararı geçersiz

    Sermaye hükümeti özelleştirme saldırısındakikararlılığını Bakanlar Kurulu’nda aldığı kararla bir kez dahagösterdi. Bakanlar Kurulu bu kararının ‘ortaya çıkan fiiliimkansızlık nedeniyle’ olduğunu iddia ederkenÖzelleştirme İdaresi Başkanlığı’nca yapılmış iş veişlemlerin devam ettirilerek sonuçlandırılması için engelkalmadı.

    Kararın etkilediği 5 özelleştirme iptaliyse; EtiAlüminyum AŞ’nin yüzde 100 oranındaki hissesinin satışyöntemiyle özelleştirilmesi, Türkiye Denizcilik İşletmeleriAŞ’ye ait Kuşadası Limanı’nın işletme hakkı verilmesiyöntemiyle özelleştirilmesi, Türkiye Denizcilik İşletmeleriAŞ’ye ait Çeşme Limanı’nın işletme hakkı verilmesiyöntemiyle özelleştirilmesi, SEKA-Türkiye Selüloz ve KağıtFabrikaları AŞ’ye ait Balıkesir İşletmesi’nin varlık satışıyöntemiyle özelleştirilmesi ve Türkiye Petrol Rafinerileri AŞ’nin yüzde 14,76 oranındaki hissesininİstanbul Menkul Kıymetler Borsası Toptan Satışlar Pazarı’nda satılması ile ilgili yargı kararlarındanoluşuyor.

    Özelleştirme eliyle kamu kurumları sermayeye peşkeş çekilirken sermaye hükümeti önüne çıkan hertürlü engeli jet hızıyla aşıyor.

    Bundan sonraki özelleştirme süreçlerinde de bu yöntemle yargıya müdahele ihtimali ortadankaldırılmış olunacak.

    12 Haziran itibariyle Resmi Gazete’de yayınlanarak hemen uygulamaya konan karar sermayedüzeninin çıkarları için kendi burjuva hukunu bile çiğneyebileceğini bir kez daha kanıtladı.

    Sağlık çalışanlarına yönelik şiddete karşı imza kampanyası başlatıldı. İstanbul Tabip Odası (İTO) 12 Hazirangünü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde yaptığı açıklamada, Sağlık Bakanlığı’na verdikleri önerilerin yasalaşmasınıistediklerini, gerçek bir önlem alınana kadar mücadelelerini sürdüreceklerini ifade etti.

    Açıklamada ilk önce İstanbul Tabip Odası Başkanı Taner Gören söz alıp, sağlık alanında yaşanan sorunların2002 yılından itibaren daha da katmerlendiğini hatırlatarak, sağlık çalışanlarının ‘suçlu’ ilan edildiğine dikkatçekti. Gören, tetkiklerin sıradanlaştığını ve hasta memnuniyetsizliğinin arttığını ifade ederek hasta veçalışanların karşı karşıya getirildiğini, çalışanların itibarını düşüren açıklamaların devlet yetkilileri tarafındanyapılmasının şiddet olaylarını arttırdığını ve ölümlerin yaşandığını ifade etti. Gören, karşı karşıya gelerekdeğil, hasta ve sağlık çalışanlarının yanyana gelerek, bozuk olan sağlık sistemine karşı mücadele edilmesigerektiğini belirterek, imza kampanyasına destek çağrısında bulundu.

    İTO Genel Sekreteri Ali Çerkezoğlu ise, hastaların aldığı tedavinin güvenirliğinin şüpheli olduğuna dikkatçekerek, hastaların da sağlık çalışanları ile birlikte hareket etmesi gerektiğine değindi. Yaşanan şiddetolaylarının güvenlik önlemlerinin arttırılması ile ceza verilmesiyle engellenemeyeceğini belirten Çerkezoğlu,önce doktorlara saygı gösterilmesi, hasta-doktor ilişkisinin doğru kurulması ile, güvenli bir sağlık ortamısağlanabileceğine vurgu yaptı. Hasta ve sağlık çalışanlarını karşı karşıya getiren Bakanların artık aradançekildiğine işaret eden Çerkezoğlu, yanlış olan sağlık hizmetine karşı hasta ve sağlık çalışanlarının aynı saftaolduğuna vurgu yaparak, konuşmasını bitirdi. .

    Kızıl Bayrak / İstanbul

    Şiddete karşı imza kampanyası

  • Sınıf hareketi10 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/24 * 15 Haziran 2012

    Birleşik Metal-İş Sendikası, 2012-2014 dönemiMESS Grup TİS süreciyle ilgili hazırlık çalışmalarınıBursa’dan başlattı. 9 Haziran günü yüzlerce işçininkatıldığı toplantıda TİS süreci konusunda bilgilendirmeyapılırken, konuşan öncü işçiler de TİS süreciyle ilgiligörüş ve düşüncelerini ortaya koydular. Bursa’daki diğerBirleşik Metal üyeleriyle sendikaya yeni katılan Boschişçilerinin kaynaştığı toplantı coşkulu bir atmosferdegerçekleşti.

    Gündüz ve gece vardiyalarının katılımı için sabah veöğleden sonra iki ayrı oturum biçiminde gerçekleştirilentoplantılar Merinos Kongre Sarayı’nda gerçekleştirildi.Her iki oturumda da aynı program gerçekleştirildi.Önceki dönemin TİS deneyiminden yola çıkarak tarihselgerçekler ve geleceğe ilişkin perspektiflerin ortayakonulduğu sinevizyonla başlayan program GenelSekreter Yardımcısı Mehmet Beşeli’nin TİS’e ilişkinyaptığı sunumla devam etti. Ardından da söz işçilerebırakıldı. Programda son sözü ise Genel Sekreter SelçukGöktaş söyledi.

    TİS süreci hakkında bilgilendirme

    Gece vardiyasından çıkan işçilerin katıldığı sabahoturumunda, uykusuzluğa ve yorgunluğa rağmenişçilerin ilgisi yüksekti. Şube Başkanı Ayhan Ekinciprogramı açarken toplantının amacı ve programıhakkında bilgi verdi. TİS sürecine hazırlık çalışmalarıkapsamında temsilciler toplantısının ardından ikincitoplantıyı yaptıklarını vurgulayan Ekinci, böyletoplantıların sürdürüleceğini, önceki dönemdebaşlattıkları mücadeleyi ileriye taşıyacaklarını vemutlaka kazanacaklarını söyledi.

    Açılış konuşmasının ardından gösterilen sinevizyonilgiyle izlendi. TİS konusunda ayrıntılı bir sunum yapanMehmet Beşeli, sunumunda “TİS nedir?” başlığındanbaşlayıp “TİS’i etkileyen dış etkiler”, “Grup TİS’inözellikleri”, “İşçiler arasında grup TİS’leri”, “2010’daneden kazandık?”, “2012 dönemi nasıl etkilendi?”, “TİSkurulları” gibi başlıklar altında anlatımını sürdürdü.Beşeli, konuşmasında bugün yaşanan sürecin ‘90’labenzerlikleri olduğunu, o sürece de sarı sendikadankopmalarla girildiğini ve başarılı bir grev süreci

    örgütlendiğini hatırlatarak, bugünkü süreci de odönemdeki gibi bir anlayışla örgütleyeceklerinivurguladı.

    İşçiler kararlılık mesajı verdi

    Beşeli’nin sunumu ardından kürsüden sırayla işçilerkonuştular.

    İlk sözü Bosch işçisi Alkan Yılmaz aldı. Yılmazkonuşmasında, daha önce bu tür taslak toplantılarındabulunmanın kendileri için bir hayal olduğunu, ama artıkBirleşik Metal’e geçişle bu hayalin gerçeğe döndüğünüanlattı. “Türk Metal sözleşmeyi imzaladığında haberimizoluyordu, bu da aslında MESS’in taslağı oluyordu”diyen Yılmaz, yetki sorunlarına takılınmamasıgerektiğini hazırlıklara devam etmek gerektiğinivurguladı. 32 yıldan sonra MESS-Türk Metal ittifakınınparçalandığını belirterek “burada benim de adım vardiyerek çocuklarımıza onurla anlatacağız” ifadesi ilesözlerini sürdürdü.

    Bosch işçisi Hayrullah Ünal, “Biz bu mücadeledebaşkaldırı, direniş ve özgürlüğü öğrendik” diyerek TürkMetal’den kopuş sürecine değindi. Yeni bir dönemehazırlandıklarını belirterek “bu kürsü bizim için fırsat”diye konuştu. Birleşik Metal’in TİS taslaklarını TİSkurulları yoluyla belirleme yönteminin işçiler için önemliolduğunu vurguladı.

    SCM Baştemsilcisi Ferdi Bayram, önceki dönemmücadelede SCM’nin öneminden bahsetti. Fotokopicilikiddiasını mücadele ederek yanıtladıklarını belirterek “11Aralık’tan Nisan ayına kadar eylemsiz günümüz olmadı,ama kazandık.” Türk Metal yüzde 5’e imza atarkenkendilerinin böylelikle yüzde 24’e varan bir ücret artışınıkazandıklarını anlattı. Türk-İş’in THY işçilerine sahipçıkmadığını, bunun da aslında metal işçilerininmücadelesine yönelik bir saldırı planının parçasıolduğunu ifade etti.

    Bosch işçisi Soner Yıldız, sermayenin saldırılarınavurgu yaparak grev yasağına, sendikalı olma hakkına vekıdem tazminatına göz dikildiğini söyledi. “Bizi din, dil,ırk diye ayrıştırıyorlar, bundan da sarı sendikalarsorumludur” dedi. Birleşik Metal’de söz ve kararhakkına sahip olduklarını anlatarak “bizler şimdi

    sendikalı olduk” diyerek sözlerini tamamladı. Bosch Rexroth işçisi İrfan Yılmaz, sermayenin

    işçileri karşı karşıya getirdiğini, yeni yasaldüzenlemelerin işçileri köle haline getirdiğinivurgulayarak, “içinde yaşadığım koşullardan dolayı acıçektiğim için buradayım, çocuklarımıza iyi bir gelecekbırakmak için mücadele etmek gerekir” dedi. “Hepimizbirimiz, birimiz hepimiz için” diyerek konuşmasınıtamamladı.

    Bosch işçisi Mesut Batur, sarı sendika içindemücadele edemediklerini belirterek Birleşik Metal’deartık durumun değiştiğini vurguladı. Bosch yönetimiylegörüşmek üzere işçiler arasında seçilen sözcülerdenolduğunu aktararak, sözcü olarak yönetimle yaptıklarıgörüşmelere dair bilgi verdi. Ayrıca TİS sürecine ilişkinbeklentilerini, açık bilgilendirme, bütün işçilerintaleplerinin TİS kurullarına taşınmasını, bununkanallarının açılmasını, vardiya temsilcilerininkendilerini rahatlıkla ifade edilmesini, Bosch ve Rexrothişçilerinin esnek çalışma ve vardiya gibi acil sorunlarınınçözülmesi biçiminde sıraladı.

    İşçilerin konuşmalarının ardından kürsüye gelenGenel Sekreter Selçuk Göktaş Bosch’ta yaşananlar ileilgili değinmeler yaparak Türk Metal’in işbirlikçikimliğini teşhir etti. Birleşik Metal’in işçilere hak almamücadelesini öğrettiğini, sermayenin egemenliğinigerileteceğini bildiği için Birleşik Metal’i değil TürkMetal’i tercih ettiğini anlattı. AKP iktidarının grev yasağıve UİS gibi saldırılarına değindi. TİS kurullarınıoluşturma çağrısı yaparak, sürecin nasıl işleyeceğikonusunda açıklamalar yaptı.

    Sabah oturumu bu konuşmanın ardından sona erdi.

    İkinci oturumda coşku daha da arttı

    Öğleden sonra saat 16.00’da, gündüz vardiyasınınçıkış saatinde yapılan ikinci oturumda Bosch işçilerininyanısıra diğer fabrikalardan katılımlar da yüksekti.Bosch işçilerinin yanısıra, SCM, Prysmian, Gotec gibifabrikalardan katılımlar oldu. Ayrıca sabah oturumunagöre konuşmalar daha güçlü ve tok, salondaki coşku daçok daha yüksekti.

    Program akışı sabah oturumunda olduğu biçiminde

    MESS Grup TİS’leri için Bursa’da kararlı başlangıç…

    “Kurtuluş yok tek başınaya hep beraber ya hiçbirimiz!”

    Esenyurt Metal İşçileri Birliği, bölgedeki çalışmalarını planlamak ve yaklaşan TİS sürecine hazırlanmakamacıyla 10 Haziran Pazar günü bir toplantı gerçekleştirdi.

    Toplantıda işçi sınıfına dönük saldırılar ve son gelişmeler değerlendirildi. İşçi sınıfının bugünkü durumuve metal fabrikalarındaki mevcut işçi tipolojisi üzerine sohbet edildi.

    Yaklaşan MESS Grup TİS’leri, Bosch işçilerinin çıkışı, Bursa’da yüzlerce metal işçisinin katıldığı TİSgündemli toplantı ve Esenyurt’taki genel durum üzerine konuşuldu.

    Önümüzdeki dönem MİB’in Esenyurt bölgesinde yapması gerekenler üzerine tartışmalar yürütüldü.MİB’in Esenyurt-Kıraç bölgesinde bilinirliğini arttırmak ve bir mücadele adresi haline getirmek içinbirtakım kararlar alındı. Özellikle sınıf hareketinin eylemli süreçlerine MİB adına katılım göstererek metalişçilerine birliği tanıtmak gerektiği üzerine konuşuldu.

    Toplantıya katılan işçiler alınan kararla, önümüzdeki ay içerisinde örgütlenecek bir toplantıyaçevrelerindeki metal işçilerini katmayı hedefleyecek. Çıkacak olan TİS broşürünün yanı sıra MİB’i tanıtanbir bildiri de fabrikalara dağıtılacak.

    Kızıl Bayrak / Esenyurt

    Esenyurt’ta MİB toplantısı

  • Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 11Sayı: 2012/24* 15 Haziran 2012

    açılış konuşması, sinevizyon ve Mehmet Beşeli’ninsunumu biçiminde devam etti.

    İşçilerin konuştuğu bölümde ise ilk sözü alan Boschişçisi Arkın Şahin, “bundan önce hiçbir şeybilmiyorduk, köle gibiydik, biz işçi olmayı buradaöğrendik” diyerek sözlerine başladı. TİS dönemindebirlik ve beraberlikle sonuç alınabileceğinivurgulayarak, TİS kurulları yoluyla da bunubaşaracaklarını ifade etti.

    Bosch işçisi Birol Altaş, sarı sendikanın nasıl bir yolharitası çizdiğini, iktidarın kimin yanında olduğunu busüreçte öğrendiklerini söyledi. Sarı sendikanınyardımıyla işverenin kendilerinin layık olduğu refahdüzeyini sağlamadığını anlatarak, “biz artıkuyumuyoruz” diyerek TİS hazırlıklarına vurgu yaptı.

    “Artık zincirlerimizi kıracağız”

    Bosch işçisi Metin Gürgül, iki parmağınıkaybettiğini, bunun da düzensiz iş yaşamı yüzündenolduğunu belirtti. “Bu sorunum için eski sendikayagittiğimde ya çalışırsın ya gidersin sözleriylekarşılaştım” diyerek Rosa Luxemburg’un “Hareketetmeyen zincirlerini farkedemez” sözünü hatırlattı ve“artık bu zincirleri kıracağız” şeklinde konuştu. 1Mayıs’ı ve 1 Mayıs geleneğinin oluşturulmasındabaşlangıç olan Albert Persons’u Birleşik Metal’deöğrendiğini aktararak, Persons’un idama giderkenailesine yazdığı mektubu herkesin okuması gerektiğinisöyledi.

    Gürgül’ün önerisi üzerine Ayhan Ekinci Persons’unmektubunu okurken salonda duygulu anlar yaşandı.

    İkinci oturumda yeniden söz alan SCMBaştemsilcisi Ferdi Bayram, Bosch işçisinin katılımıylaartık çok güçlendiklerini ve kazanmaya olanumutlarının arttığını söyledi.

    Bosch işçisi Selçuk Aygün, “Başbakanı seçtiğimizhalde sendikamızı seçemiyoruz” diyerek konuşmasınabaşladı. Birlik olup bu süreci aşmaları gerektiğinivurguladı.

    Bosch işçisi Gökhan Aydemir, “Kararlı ve birlikolduğumuzda neler yapabildiğimizi gördük” dedi.

    İlk süreçte Bosch’tan atılan Mustafa Şen, 14Mart’tan sonra tanımadıklarını tanıdıklarını, herkesinyüzündeki maskenin indiğini gördüklerini, onların kanve gözyaşıyla beslendiklerini söyledi. 16 Nisan’a kadarBirleşik Metal’den istifa ettirmek için Türk Metal’in hertürlü kirli yönteme başvurduğunu ancak Bosch işçisiningücünü bölemediğini anlattı. “Bizler bu kürsüdenişçileri köle gibi kullananlara karşı haykırıyoruz”diyerek Bosch işçisinin bu mücadelede bir halkaolduğunu vurguladı. “Selam olsun Türkiye işçi sınıfınave dünya halklarına” diyerek konuşmasını bitirdi.

    İşçilerin konuşmaları ardından kürsüye GenelSekreter Selçuk Göktaş çıktı. Eylemci sendika olmaklasuçlandıklarını, ama hakların ancak mücadeleylekazanılabileceğini vurgulayan Göktaş, örnekler yoluylabu düşünceyi açıkladı. MESS-Türk Metal ilişkileriniyine tarihsel göndermelerle anlattı, sermayenin işçilerinduygularını kullandığını ifade etti. TİS kurullarına dairaçıklamalarda bulunarak işçileri geleceklerine sahipçıkmaya çağırdı. Vaatte bulunmadıklarını, sarısendikanın yaptığı gibi rakamlarla göz boyamadıklarını,mücadele ederek ve işçilerin katılımıylakazanacaklarını, bugün yapılanın da bu yolda birbaşlangıç olduğunu anlattı.

    “Zafer direnen emekçinin olacak!”

    Her iki oturumda konuşmalar sırasında sık sıksloganlar atıldı. “Zafer direnen emekçinin olacak!”,“Biz biz biz Bosch işçisiyiz, sarı sendikayıgöndereceğiz!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hepberaber ya hiçbirimiz!” ve “İş, ekmek yoksa barış dayok!” atılan sloganlar arasındaydı.

    Bosch işçilerinin ve mücadelelerinin damgasınıvurduğu toplantı anlamlı bir başlangıç oldu. BirleşikMetal önümüzdeki günlerde örgütlü bulunduğu diğerkentlerde de bu türden hazırlık toplantılarını sürdürecek.Bu toplantılarla birlikte TİS kurullarının örgütlenmesitamamlanacak. Temmuz ayından itibaren de kurullardataslaklarla ilgili ayrıntılı tartışmalar yapılmayabaşlanacak.

    Kızıl Bayrak / Bursa

    Erbosan’da satışsözleşmesi

    Kayseri’de kurulu bulunan Erbosan fabrikasındaÇelik-İş Sendikası ağaları satış sözleşmesini imzalandı.Toplu sözleşme sürecinde, sendika yönetimininpatronla işbirliği yapmasına ve taleplerini dikkatealmamasına tepki gösteren öncü işçiler, satışsözleşmesinin hemen ardından işten atılmaya başladı.

    Konuya ilişkin yazılı açıklama yapan Kayseri İşçiBirliği, fabrikada yaşanan süreci hatırlattı. Birliğinaçıklamasında, sözleşme süreci şöyle özetlendi:

    “Erbosan işçileri sendika ağalarına talepleriniilettiler, Çelik-iş yöneticileri kulak asmadılar. 14Nisan’da greve çıkacağız dediler, daha sonra grevkararını 7 Haziran’a kadar uzattılar. Sözleşmeninbaşlangıcında hakkına ve geleceğine sahip çıkan Fevziadında öncü bir işçinin işten atılması konusundapatrona en büyük desteği veren de sendika ağalarıydı.

    Tüm bu gelişmelerin olacağını yaptığımıztoplantılarda defalarca dile getirdik. Toplusözleşmenin kazanılmasının yolu işçilerin toplusözleşmesine sahip çıkması, sözü, yetkiyi, kararı elindebulundurmasıydı. Söz, yetki, karar Çelik-İş ağalarındaolunca ortaya çıkan sözleşme işçinin istediği sözleşmeolamazdı.”

    Çelik-İş ağalarının imzaladığı sözleşmede, işçilerinnet yüzde 30 ücret artışı talebi yerine yüzde 15 ücretartışına rıza gösterildiğini belirten Kayseri İşçi Birliği,işçilerin Kurban ve Ramazan bayramları için istedikleriparaların da alınmadığını ifade etti. Bu sözleşme ile işçilerin taleplerinin hiçe sayıldığınınvurgulandığı açıklamada, sözleşme ile birliktebaşlayan işçi kıyımının, sözleşmeden sonra da devamettiği bilgisi verildi. Sözleşmesine sahip çıkan, sendikaağalarının masasını yumruklayan Fevzi adlı öncü birişçinin işten atıldığını ve bu işten atılma olayınınpatron ile sendika ağalarının işbirliğinin en açıkgöstergesi olduğunu belirten Kayseri İşçi Birliği,sözleşmeden sonra da öne çıkan 10 işçinin iştenatıldığına dikkat çekti.

    Erbosan işçilerine çağrı

    Birliğin açıklamasında, tüm Erbosan işçileriDİSK/Birleşik Metal-İş Sendikası’nda örgütlenmeyeçağrıldı. Açıklamada şöyle denildi:

    “Ama tüm bu yaşadıklarımız, biz işçilerinbirleşmemesinden kaynaklanıyor. Fevzi arkadaşımızişten atıldığında Kayseri İşçi Birliği önderliğindetoplantı yapıldı. Yaklaşık 40 işçi toplantıya katıldı.İşçiler şalter indirme kararı aldılar. Sonra ne oldu?Sendika ağası fabrikaya geldi bir iki tehdit savurdu.Tehditler karşısında işçiler gerilediler. “Şartel inecek,Fevzi arkadaşımız işe dönecek!” kararınıuygulamayarak, toplu sözleşme de sendika ağalarınıninsafına kaldı. Sonuç: satış sözleşmesi imzalandı.

    Kayseri İşçi Birliği olarak Erbosan işçilerini Çelik-İşağalarını ihanetleriyle baş başa bırakmaya, BirleşikMetal-İş Sendikası’nda örgütlenmeye çağırıyoruz.

    Birleşen Erbosan işçileri yenilmezdir!”

    Enerji sektöründe bir dev olan MİTAŞ’ın Ankara KerestecilerSanayi Sitesi’ndeki fabrikasında sendikasızlaştırmaya dönük adımlarınardından işten atma saldırıları yaşandı.

    2012 yılının başlarında MİTAŞ Gazi Mahallesi’nde kurulu anafabrikadan kaynak atölyeleri ve lazer teknik-kesim bölümüKeresteciler Sanayi Sitesi’ne kiralanan bir fabrikaya taşınmıştı. Butaşınmanın ardından ana firmaya bağlı kaynak atölyesi işçileri şirketdeğişikliği ile karşılaştılar. Ana firmaya bağlı Mitkon adlı firmayadevredilen işçilere haklarının saklı olarak devredildiği, bir sorunolmadığı söylenmişti. Bu değişikliğin ardından sendikanın yetkisidüşmüş, yaklaşık 3 aydır işçiler sendikalı olmalarından doğan sosyalhaklarını alamıyorlardı. Çalışma Bakanlığı’ndan yetkinin çıkmamış olması nedeniyle süreç uzadı.

    Gelinen noktada MİTAŞ’ın gerçek niyeti ortaya çıktı. Atölyeleri Gazi Mahallesi’nden farklı ve birbirindenbağımsız noktalara taşıyarak sendikasızlaştırma saldırısının ilk adımı atdı. İkinci adım olarak, şirket değişikliğininardından işçilere bir teklif sunuldu. Patron işçilere teklif olarak “sendikadan istifa edin toplu sözleşmeden doğantüm haklarınızı tanımaya devam edeceğiz” diyor. İşçiler ise bu teklif karşısında sendikalı olmayı tercih ettiler. Yeniişçiler eski işçilerin alacağı tutuma göre hareket edeceklerini belirtmişlerdi. Bunun üzerine üçüncü adımını atanMİTAŞ diş göstermek istercesine biri 14 yıllık diğeri 9 yıllık olan ve geçmişteki sendikalaşma sürecinde aktif roloynayan 2 işçiyi işten attı.

    Tüm bunlar yaşanırken Türk Metal çetesi cephesinden işçilere “dik durun, birlik olun” gibi içi boş söylemlerindışında kayda değer bir çabası ya da adımı görülmedi. İşçiler içinde genel olarak sendikaya bir güvensizlik durumusöz konusu. Atılan iki işçiye sahip çıkılmamış olmasından doğan bir gerginlik fabrikada kendini hissettiriyor.

    Sendikasızlaştırma saldırılarının ve işten atmaların önümüzdeki günlerde de beklendiği MİTAŞ’ta ana firmataşeron ayrımı yapmaksızın işçilerin yapması gereken birlik olmak ve saldırılar karşısında boyun eğmemektir. TürkMetal çetesine atılması gereken ilk tokadı atan BOSCH işçileri yürünmesi gereken yolu göstermeye devam ediyor.

    Kızıl Bayrak / Ankara

    MİTAŞ’ta sendikasızlaştırma saldırısı

  • Sınıf hareketi12 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/24 * 15 Haziran 2012

    “Havayolu direnişiyle sınıf dayanışması!”

    “Grev haktır yasaklanamaz!”Hava işkolunda getirilen grev yasağı ve işten

    atma saldırısına karşı Atatürk Havalimanı’ndabaşlayan direnişle sınıf dayanışması hafta boyuncadevam etti.

    Devrimci güçlerden ziyaret7 Haziran günü devrimci, demokrat, ilerici

    kurumlar THY işçilerine destek ziyaretigerçekleştirdiler.

    BDSP, Devrimci Hareket, DHF, EHP, EÖC,Kaldıraç, TKP-1920 tarafından gerçekleştirilenziyaret grev yasağı ve toplu işten çıkartılmalarkarşısında ortak bir direniş örgütleme çağrısı vesüren direnişin desteklenmesi açısından anlamlıydı.

    Ziyaretin hemen ardından gerçekleşecek olanDİSK’in eylemi de beklenerek bu ziyarete de katılımsağlandı.

    Borusan Lojistik işçilerinin de katılım sağladığıDİSK’e bağlı sendikaların ziyaretinin ardındanKESK’e bağlı Tüm-Bel-Sen de direnişçi işçileriziyaret etti.

    İlerleyen saatlerde ise Dev Sağlık-İş Sendikasıüyesi sağlık işçileri ile Enerji Sen üyesi enerji işçilerihavayolu işçilerini ziyaret etti.

    12. günde dayanışmaAtatürk Havalimanı’nda 9 Haziran günü öğle

    saatlerinde ilk ziyaret Bağımsız Devrimci SınıfPlatformu (BDSP) ve Hey Tekstil işçileri tarafındangerçekleştirildi.

    BDSP: İşgal, grev, direniş!

    Metro çıkışında toplanan BDSP’liler “Grevyasağına karşı 15-16 Haziran ruhuyla mücadeleye!İşgal, grev direniş” pankartı ve BDSP flamalarıylahavayolu işçilerinin bekleyişlerini sürdürdüğü DışHatlar Terminali Geliş Katı’na yürüdüler. “İşgal,grev, direniş!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!”,“Direne direne kazanacağız!”, “Havayolu işçisiyalnız değildir!” sloganlarıyla direniş alanına gelenBDSP’liler Hava-İş üye ve yöneticileri tarafındansloganlarla karşılandılar.

    15-16 Haziran ruhuyla mücadeleye!

    Burada bir süre birlikte atılan sloganlarınardından BDSP temsilcisi, havayolu işçilerinindirenişini selamlayan bir konuşma yaptı. Grev

    yasağının, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin 42.yıldönümü yaklaşırken hayata geçirildiğini hatırlatanBDSP temsilcisi, sermayenin saldırılarına 15-16Haziran’ın direniş ruhuyla yanıt vermenin öneminevurgu yaptı. 42 yıl önceki büyük direnişi hatırlatanBDSP temsilcisi, grev yasağına karşı aynıkararlılıkla yanıt verilmesi gerektiğini belirtti.Havayolundaki mücadelenin önemine değinentemsilci, buradaki direnişle sınıf dayanışmasınıyükseltmeye devam edeceklerini ifade etti. Ziyaretinardından BDSP kitlesi, Atatürk Havalimanı araç girişkapısında toplanan Sendikal Güç Birliği Platformubileşenlerinin yürüyüşüne katılmak üzere yürüyüşegeçti.

    Havayolu işçilerine destek ziyareti gerçekleştirendirenişçi Hey Tekstil işçileri de Güç Birliğibileşenlerinin toplanma noktasına yürüdüler.

    Kitlesel yürüyüş

    Sendikal Güç Birliği Platformu bileşeni Türk-İş’ebağlı sendikalardan TÜMTİS’in kitlesel ve coşkulukatılımının dikkat çektiği yürüyüşte Hava-İş, Petrol-İş, Belediye-İş, Deri-İş, Tek Gıda-İş, Tez-Koop-İş,TGS, Kristal-İş’in üyeleri ve yöneticileri katıldılar.T. Harb-İş, Deri-İş üyesi Kampana direnişçileri,Tekstil Sen ve ATİC’in de yer aldığı dayanışmayürüyüşünde TKP üyeleri de destekçi kitle arasınakatıldı.

    Öztürk: Boyun eğmeyeceğiz!

    Direniş alanında ilk olarak Sendikal Güç BirliğiPlatformu Dönem Sözcüsü ve TÜMTİS GenelBaşkanı Kenan Öztürk söz aldı. Grev yasağınımeclisten geçiren AKP iktidarının emek düşmanıyüzünü gösterdiğini ifade eden Öztürk, grevyasağının kaldırılması ve atılan işçilerin gerialınması için Türkiye’nin her yerinde mücadeleyedevam edeceklerini belirtti. Grev yasağının ardındansırada kıdem tazminatı, kiralık işçi büroları gibisaldırıların bulunduğuna dikkat çeken SGBPsözcüsü, saldırılara boyun eğmeyeceklerini dilegetirdi. Öztürk konuşmasını, grev yasağına karşıUluslararası Taşımacılık ÇalışanlarıFederasyonu’nun 154 ülkede eylemler yapmayahazırlandığını belirterek sona erdirdi.

    Ayçin: İşe geri dönene kadar buradayız!

    Hava-İş Sendikası Genel Başkanı Atilay Ayçinise, 29 Mayıs’taki eylemleriyle en demokratik vemeşru tepkilerini dile getirdiklerini belirtti. Kamuemekçilerine verilmeyen grevli toplu sözleşmehakkının bu kez kendi ellerinden alındığını söyleyenAyçin, havalimanındaki direnişlerinin işten atılanhavayolu çalışanları işe geri alınana kadar süreceğinibelirtti. THY yönetimi ve hükümetin açıklamalarınada yanıt veren Ayçin, çalışanlar üzerindeki baskılarındevam ettiğini söyledi.

    Ayçin, buradaki mücadelenin sadece Hava-İş’inmücadelesi olmadığını söyleyerek burada başarısızolunması durumunda yeni saldırıların geleceğinisöyledi.

    “Ölmek var dönmek yok!” sloganlarının atıldığı

    konuşmanın ardından direniş alanında halaylarçekilerek havayolu çalışanlarıyla sohbetlergerçekleştirildi.

    Adana’da eylem Sendikal Güç Birliği Platformu bileşeni

    sendikaların Adana şubeleri, grev yasağını veTHY’deki işten atmaları Adana Havalimanı’ndagerçekleştirdiği eylemle protesto etti.

    “Grev haktır yasaklanamaz! Atılan işçiler gerialınsın” pankartının açıldığı eylemde basınaçıklamasını TÜMTİS Adana Şube Başkanı HalilÇekin okudu.

    Grevin sendikal örgütlenme hakkının ayrılmaz vemeşru bir parçası olduğunu vurgulayan Çekin, grevhakkını yasaklamanın sendikal örgütlenme hakkınıyasaklamak anlamına geldiğini ifade etti. Çekin, tümsendikalar, konfederasyonlar ve emek örgütlerineortak mücadele çağrısı yaptı.

    Bursa’da dayanışma eylemi Bursa’da sendikalar, meslek örgütleri ile ilerici ve

    devrimci kurumlar bugün gerçekleştirdikleri eylemlegrev yasağına tepki göstererek işten atılan Hava-İşüyesi THY işçileriyle dayanışma içinde olduklarını

    Barcelona’danTHY’ye uyarı!

    Barcelona Kulübü, 305 çalışanını işten çıkaranTürk Hava Yolları yönetimiyle tüm ilişkilerinigözden geçirme kararı aldı. Binlerce kişinin,THY’deki işçi kıyımı nedeniyle mail yağmurunatuttuğu Barcelona Kulübü THY yönetimini uyardı.

    Türk Hava Yolları’nın Barcelona kulübüylemilyonlarca lira tutarında sponsorluk anlaşmasıbulunuyor.

  • Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 13Sayı: 2012/24* 15 Haziran 2012

    dile getirdiler. Kent Meydanı’nda yapılan eylemSendikal Güç Birliği Platformu, KESK BursaŞubeler Platformu, DİSK ve TMMOB Bursa İlKoordinasyon Kurulu tarafından örgütlendi. EylemeBDSP, BATİS ve BAMİS’in de aralarında olduğuilerici ve devrimci kurumlar da destek verdi.

    TÜMTİS üyesi işçilerin ana gövdesinioluşturduğu eylemde Birleşik Metal üyeleri dekitlesel bir katılım sağladı. Bunun yanısıra Yol-İşBursa 1 No’lu Şube de eyleme destek verdi.

    Basın açıklamasını TÜMTİS Bursa ŞubeBaşkanı Özdemir Aslan okudu. Aslan havacılıkişkolunda grev yasağı getirilmesi ve meşru-demokratik protesto haklarını kullandıkları içinTHY işçilerinin işten atılmasını, sendikal haklarayöneltilmiş ağır bir saldırı ve hükümetin işverendenyana toplu sözleşmelere açık bir müdahalesi olarakgördüklerini belirtti. Bunun bir tehdit olduğunuvurgulayarak, hükümetin bu kararıyla bundan sonraTİS görüşmelerine müdahale edeceğinin, işçisınıfına ve sendikalara diz çöktürmek istediğininişaretlerini verdiğini ifade etti.

    Mücadele kararlılığının vurgulanmasıyla sonaeren açıklamanın ardından Aslan bu eylem içinTürk-İş bünyesindeki bütün sendikalara çağrıyapıldığını fakat SGBP’nin dışındakilerin eylemekatılmadıklarını ifade etti.

    Aslan’ın ardından DİSK, KESK ve TMMOBadına da konuşmalar yapıldı.

    Havayolu işçilerine İzmir’dendestek

    Sendikal Güç Birliği Platformu İzmir bileşenleritarafından örgütlenen eylem CumhuriyetMeydanı’nda toplanılmasıyla başladı. EylemeTÜMTİS, Belediye-İş İzmir şubeleri, DirenişçiBillur Tuz ve Savranoğlu işçileri kitlesel olarakkatıldılar. Ayrıca KESK, Sosyal-İş, Sendikacı-YazarHacay Yılmaz, işten atılan ve Buca’da CarolineKoç’un evinin önünde tazminat hakları içindirenişte olan İzmir Basma İşçileri eyleme katılarakdestek verdiler. Aralarında Bağımsız Devrimci SınıfPlatformu’nun da bulunduğu devrimci ve ilericikurumlar da eyleme katılım sağladılar.

    Yürüyüş boyunca alkış, ıslık ve sloganlar hiçsusmadı. Eylem İzmir Gümrük’te bulunan merkeziönüne gelinmesiyle son buldu. THY ofisi önünegeldikten sonra burada konuşmalar yapıldı. İlk sözüTek Gıda-İş Sendikası Genel Başkan DanışmanıGürsel Köse aldı. Köse tüm katılımcılarıselamladıktan sonra Hava-İş sendikası adınahazırlanan basın açıklamasını Hava-İş Sendikasıİzmir Şube Başkanı Serkan Mutlu okudu. DİSK EgeBölge Temsilcisi ve Birleşik Metal İzmir ŞubeBaşkanı Ali Çeltek havayolu işçilerini selamlayanve her zaman direnen işçilerin yanında olacaklarınıifade etti. Konuşmaların ardından Sendikal GüçBirliği Platformu İzmir Bileşenleri adına hazırlananbasın açıklamasını TÜMTİS İzmir Şube BaşkanıŞükrü Günseli okudu.

    Ortak mücadele çağrısının yapıldığı açıklamanınardından katılımcı kurumların isimleri sayılarak tümkatılımcılara teşekkür edildi.

    HDK’den eylem HDK bileşenleri ise THY’nin Taksim’deki ofisi

    önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamayıokuyan HDK Yönetim Kurulu Üyesi Sevtap Akdağ,hükümet politikalarını eleştirerek grev yasağınınhemen kaldırılmasını ve işten atılan işçilerin derhalgeri alınmasını istedi.

    HDK, işten atılan emekçilere destek vermek içinKadıköy Kızıltoprak’da bulunan THY binası önündeeylem yaptı.

    Kızıl Bayrak / İstanbul-Bursa-Adana-İzmir

    Grev de eylem deyasak!

    Grev yasağının ardından bu kez dehavayollarında eylem yapmak yasaklanıyor.

    Grev yasağına karşı iş bırakan Türk Hava Yolları(THY) işçilerinin işten atılmasının ardından AtatürkHavalimanı’nda başlayan süresiz eylemyasaklanmak isteniyor.

    İstanbul Vali Yardımcısı ve Atatürk HavalimanıMülki İdare Amiri Ahmet Aydın Başkanlığı’ndatoplanan Atatürk Havalimanı Güvenlik KomisyonuOlağan Toplantısı bir karar alarak, eylemyapılmasına yasak getirdi.

    Alınan karar gereği Atatürk Havalimanı sınırlarıiçerisinde her türlü eylem ve gösteri yasaklandı.

    Ahmet Aydın, bu kararı Atatürk Havalimanı’ndafaaliyet gösteren tüm şirketlerin imzalamasınınardından Hava-İş Sendikası’na tebliğ edeceklerinive bunun da yaklaşık olarak 1 haftalık bir zamanalacağını ifade etti.

    Hava-İş: Buyursunlar gelsinler

    Bu kararın ardından Atatürk Havalimanı’nda 16gündür hem yasayı hem de THY’nin işten çıkardığı305 emekçinin işe alınması için eylemini sürdürenHava-İş Sendikası açıklama yaptı.

    Hava-İş Genel Başkanı Atilay Ayçin, eylemyasağına “Biz buradayız. Buyursunlar gelsinler, biziburadan göndersinler” diyerek yanıt verdi.

    Havayolu direnişisürüyor...