27
NE İDİK NE OLDUK

NE İDİK NE OLDUK

  • Upload
    erek

  • View
    53

  • Download
    0

Embed Size (px)

DESCRIPTION

NE İDİK NE OLDUK. Lütfen hoparlörün sesini açınız... ve slaytı kendi akışında izleyiniz. [email protected]. FAZİLETLİYDİK. Kimsenin malına, mülküne göz dikmezdik. Kimsenin namusuna yan bakmazdık. Hırsızlık nedir bilmez, dilenciliği meslek edinmez, kimseyi de küçümsemezdik. DÜRÜSTTÜK. - PowerPoint PPT Presentation

Citation preview

Page 1: NE İDİK  NE OLDUK

NE İDİK NE OLDUK

Page 2: NE İDİK  NE OLDUK

Kimsenin malına, mülküne göz dikmezdik. Kimsenin

namusuna yan bakmazdık. Hırsızlık nedir bilmez,

dilenciliği meslek edinmez, kimseyi de küçümsemezdik.

FAZİLETLİYDİK

Page 3: NE İDİK  NE OLDUK
Page 4: NE İDİK  NE OLDUK

Bir zamanlar Londra Ticaret Odası'nın en görünür yerinde şu mealde bir tavsiye

levhası asılıydı:

DÜRÜSTTÜK

Page 5: NE İDİK  NE OLDUK
Page 6: NE İDİK  NE OLDUK

Bir zamanlar Hollanda Ticaret Odası'nın

toplantılarında oylar eşit çıkınca

Osmanlılarla alışverişi olan tüccarın oyu iki sayılır, onun dediği

olurdu.

İTİBARLIYDIK

Page 7: NE İDİK  NE OLDUK
Page 8: NE İDİK  NE OLDUK

Yere bile tükürmezdik. Hatta, Osmanlı askeri teşkilatını

Avrupa'ya tanıtmasıyla meşhur Comte de Marsigil, yere

tükürmedikleri için atalarımızı şöyle eleştiriyor: "Türkler hiç bir zaman yere tükürmezler.

Daima yutkunurlar. Bunun için de saçlarında sakallarında bir

hararet olur ve zamanla saçları, kaşları, sakalları dökülür."

TEMİZDİK

Page 9: NE İDİK  NE OLDUK

Kurak günlerde ücretle adamlar tutup sokaktaki

ulu ağaçları sulatır, göçmen kuşların

yorgunluk atması için saçak altlarına kuş sarayları yapardık.

Bunlara öyle çok örnek var ki, saymakla bitmez.

ÇEVRECİYDİK

Page 10: NE İDİK  NE OLDUK
Page 11: NE İDİK  NE OLDUK

Fransız müellif Motray, 1700'lerdeki halimizi şöyle anlatıyor: "Türk dükkânlarında hiç bir zaman tek

meteliğim kaybolmamıştır. Ne zaman bir şey unutsam, hiç tanımadığım dükkâncılar arkamdan

adam koşturmuşlar, hatta bir kaç kere Beyoğlu'ndaki ikametgâhıma kadar gelmişlerdir."

HARAMA EL SÜRMEZDİK

Page 12: NE İDİK  NE OLDUK

İngiliz sefiri Sor James Porter ise, 1740'ların Türkiye'si için

şunları söylüyor: "Gerek İstanbul'da, gerekse

imparatorluğun diğer şehirlerinde hüküm süren emniyet ve asayiş, hiç bir

tereddüde imkân bırakmayacak şekilde ispat etmektedir ki, Türkler çok

medeni insanlardır."

MEDENİYDİK

Page 13: NE İDİK  NE OLDUK

Fransız generallerden Comte de Bonneval ise,

şu hükmü veriyor:

"Haksızlık, tefecilik, tekelcilik ve hırsızlık gibi suçlar,

Türkler arasında meçhuldür. Öyle bir dürüstlük gösterirler ki, insan çok defa Türklerin

doğruluklarına hayran kalır."

DOSDOĞRUYDUK

Page 14: NE İDİK  NE OLDUK

Fransız müellif Dr. Brayer, 1830'ların İstanbul'unu

getiriyor önümüze: "Evlerin kapısının şöyle

böyle kapatıldığı ve dükkânların çoğunlukla umumî ahlâka itimaden

açık bırakıldığı İstanbul'da her sene azami beş-altı

hırsızlık vak'ası görülür."

HIRSIZLIK NEDİR BİLMEZDİK

Page 15: NE İDİK  NE OLDUK

Ubicini Dr. Brayer'i şöyle doğruluyor:

"Bu muazzam payitahtta dükkâncılar, namaz

saatlerinde dükkânlarını açık bırakıp camiye gittikleri ve geceleri evlerin kapısı basit

bir mandalla kapatıldığı halde, senede dört hırsızlık vakası

bile olmaz.

HIRSIZLIK NEDİR BİLMEZDİK

Page 16: NE İDİK  NE OLDUK
Page 17: NE İDİK  NE OLDUK

Ahalisi sırf Hıristiyan olan Galata ile Beyoğlu'nda ise

hırsızlık ve cinayet vak'aları olmadan gün geçmez."

HIRSIZLIK NEDİR BİLMEZDİK

Page 18: NE İDİK  NE OLDUK

Edmondo de Amicis isimli İtalyan gezgini,

yine 1880'lerin "bizini" anlatıyor

bize: "İstanbul Türk halkı Avrupa'nın en

nazik ve en kibar insanlarıdır.

NAZİKTİK

Page 19: NE İDİK  NE OLDUK

Sokakta kavga enderdir. Kahkaha sesi nadirattan

işitilir. O kadar müsamahakârdırlar ki; ibadet saatlerinde bile

camilerini gezebilir, bizim kiliselerde gördüğünüz kolaylığın çok fazlasını

görürsünüz."

NAZİKTİK

Page 20: NE İDİK  NE OLDUK
Page 21: NE İDİK  NE OLDUK

Türkiye Seyahatnâmesi'yle meşhur Du Loir'un

1650'lerdeki hükmü şöyle: "Hiç şüphesiz ki, ahlâk

bakımından Türk siyasetiyle medeni hayatı bütün cihana

örnek olabilecek vaziyettedir." Şefkatimiz yalnızca insana yönelik degildi, hayvanları,

hatta bitkileri bile kapsıyordu. Hayata karşı saygılıydık.

CİHANA ÖRNEKTİK

Page 22: NE İDİK  NE OLDUK

Bu konuda dilerseniz Elisee Recus'u dinleyelim, bize 1880'lerdeki

halimizi anlatsın: "Türklerdeki iyilik duygusu

hayvanları dahi kucaklamıştır. Bir çok köyde eşekler haftada iki gün izinli sayılır.... Türklerle Rumların

karışık olarak yaşadığı köylerde ise bir evin hangi tarafa ait olduğunu

kolaylıkla anlayabilirsiniz. Eğer evin bacasında leylekler yuva yapmışsa,

bilin ki O ev bir Türk evidir." (Küçük Asya, c. 9)

CİHANA ÖRNEKTİK

Page 23: NE İDİK  NE OLDUK

Comte de Marsigli'yi tekrar dinleyelim:

"Yazın İstanbul'dan Sofya'ya giderken

dağlardan anayol üzerine inmiş köylülerin yolculara

bedava ayran dağıttıklarına şahit oldum." Aynı müellif, ceddimizin hayırseverlikte

fazla ileri gittikleri kanaatindedir.

HAYIRSEVERDİK

Page 24: NE İDİK  NE OLDUK

Şöyle diyor:

"Fakat şunu da itiraf etmeliyim ki, bu dindarane hareketlerinde biraz fazla ileri gitmektedirler. İyiliklerini yalnız insan cinsine hasretmekle kalmayıp, hayvanlara ve hatta bitkilere bile teşmil ederler."

HAYIRSEVERDİK

Page 25: NE İDİK  NE OLDUK

Bu tespiti, İslâm ve

Türk düşmanı avukat Guer misallendiriyor: "Türk şefkati

hayvanlara bile şamildir" dedikten sonra şu örneği

veriyor: "Hayvanları beslemek için vakıflar ve ücretli adamları

vardır. Bu adamlar sokak başlarında sahipsiz köpeklere

ve kedilere et dağıtırlar.

HAYIRSEVERDİK

Page 26: NE İDİK  NE OLDUK

Sokaktaki ağaçların kuraklıktan kurumasını önlemek için bir fakire para verip sulatacak kadar kaçık

Müslümanlara bile rastlamak mümkündür..." "Kaçık" lığın

kaynağını da veriyor Adam: "Bir çokları da sırf azad etmek için kuşbazlardan kuş satın alırlar. Bunu yapan bir Türk'e bir gün

yaptığı işin neye yaradığını sordum. Küçümseyerek baktı ve şu

cevabı verdi: "Allah'ın rızasını tahsile yarar."

HAYIRSEVERDİK

Page 27: NE İDİK  NE OLDUK

Ne dersiniz DOSTLAR ? !.....

Galiba geçmişimizden uzaklaşmak bize Galiba geçmişimizden uzaklaşmak bize çok pahalıya patladı. çok pahalıya patladı.