View
263
Download
3
Embed Size (px)
DESCRIPTION
NOGAYTÜRK DERGİSİ Tarih,Kültür ve Edebiyat Dergisi Editör Hakan BENLİ 0 532 561 14 09 [email protected]
Citation preview
TEL : 0 332 641 41 93 CEP : 0 539 641 41 93
0 541 641 41 93 www.aluminyumkorkuluk.tr.gg
KONYA – KULU Nogaytürk – 0 2 Reklamlardan ücret alınmamıştır
Bugün hepimize düşen ortak görev; ulusal değerlere, bilince, Cumhuriyet'e sahip çıkmak, Çanakkale'yi, Kurtuluş Savaşı'nı kazanan ruhu korumak ve bu bilinci gelecek kuşaklara aktarmaktır. Türk Ulusu dili, kültürü, tarihi ve saygın kimliğiyle aydınlık yarınlara el ele güçlü biçimde yürüyecektir.
Nogaytürk – 0 3
NOGAY TÜRKLERİNİN SESİ OLMAK ÇABASINDAYIZ
EDİTÖR
Hakan BENLİ
İRTİBAT ADRESİ
Dergimiz Basın Ahlak ve İlkelerine Uymaya Söz Vermiştir.
NOGAYTÜRK DERGİSİ
YURTİÇİ VE YURTDIŞI TEMSİLCİLİKLERİ
Temsilcilerin iletişim bilgileri için – [email protected]
ADANA -Dr.Fatih KARAYANDI
İSTANBUL -Cemil AKDAĞ – Emre ORAK
ANKARA İlyas ORAK
Ankara- Eryaman : Erdem GÜNAY
Ankara- Batıkent : Elif YILMAZ
Ankara- Keçiören : Asım PEKCAN - Erhan ÇAĞDAŞ
Ankara - Balgat : Derya POLAT Ankara - Demetevler : Eyüp TANATAR
Ankara - Sincan : Yahya ALTINKAYA
Ankara- Etlik : M.Burak TAŞKIRAN
Ş.KOÇHİSAR ( merkez ): Turhan BAYAR
Ş.KOÇHİSAR- Akin Köyü : Adem ESENBAY
Ş.KOÇHİSAR- Doğankaya Köyü : Elif YILMAZ
Ş.KOÇHİSAR- Şeker Köyü : Kasım KIZILTAŞ
GÖLBAŞI ( merkez ) : Abdulhamit ÖZCAN
GÖLBAŞI- Ahiboz Köyü : Z.Sebla ALSAÇ
HAYMANA-Cingirli Köyü : Yavuz ÇİFTÇİ
POLATLI (Merkez): Kevser KIZILDAĞ
POLATLI -Tatlıkuyu Köyü : Özgür NAYMAN
KONYA Merkez : Serkan TANDOĞDU KULU ( merkez ) : Hakan BENLİ
KULU - Seyitahmetli Köyü : Murat BENLİ
KULU - Ağılbaşı – (Mandıra)Köyü : Recep DEĞİRMENCİ
KULU - Boğazören Köyü ( Köstengil ) : Engin GÜNER KULU - Kırkkuyu Köyü : Selman YILMAZ
AMASYA Kader TANATAR
ESKİŞEHİR Cihan TANRIBAK
YURTDIŞI TEMSİLCİLİKLER
K.K.T.C : C.Giray ERGİN
HOLLANDA : Mehmet PEKCAN
AVUSTURYA : Hacer TAŞYARAN – Rukiye TEKER
ALMANYA : Fatih POLAT
Nogaytürk – 0 4
İ Ç İ N D E K İ L E R
KÜNYE
TEMSİLCİLİKLER ……….…………..04
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER … .……….…………..05
EDİTÖRDEN
Hakan BENLİ
MERHABA ……………….…………..07
DERNEKLERİMİZ Hakan BENLİ
Ilgın Nogay Türkleri Kültür ve
Dayanışma Derneği ……………………..08
NOGAY EDEBİYATI
Necdet ÖZEN
Ertengilerimizde Giriş
Bölümleri…………………..……………..11
MAKALE
Hakan BENLİ
Kültürel Dayanışma mı,
Etnik Uyanış mı ? ……………………….13
KÖŞE YAZISI
Akif KARA
NEDEN FEDERASYON ………..………18
KAPAK KONUSU Nogay Dernekleri Federasyonu
Ömer AKTÜRK
Nogay Gençlerini
Birleştirme Platformu ...........................19
KAPAK KONUSU Nogay Dernekleri Federasyonu
Musa ÜNAL
Nogay Türkleri Kültür ve
Yardımlaşma Derneği ...........................20
KAPAK KONUSU Nogay Dernekleri Federasyonu
Ramazan CAN
İstanbul Nogay Türkleri Derneği ……......21
KAPAK KONUSU Nogay Dernekleri Federasyonu
Orhan DEMİRCİ
Hollanda Nogay Vakfı ...........................22
KAPAK KONUSU Nogay Dernekleri Federasyonu
Uğur KAN
Ilgın Nogay Türkleri Kültür ve
Yardımlaşma Derneği .............................23
KAPAK KONUSU Nogay Dernekleri Federasyonu
Y.Mansur AKYOL
Eskişehir Nogay Türkleri Derneği ……………24
KAPAK KONUSU Nogay Dernekleri Federasyonu
Abdurrahman BERKCAN
Konya Nogay Türkleri Derneği ………………25
KAPAK KONUSU Nogay Dernekleri Federasyonu
Cemil SÜTBAŞ
Federasyona Hazırlık ...........................26
NOGAY EDEBİYATI
ERTENGİ
Necdet ÖZEN
KOŞANAY …………………….……28
NOGAY KÜLTÜRÜ
Hasan BENLİ
NOGAYCA ATASÖZLERİ …………………..29
NOGAY EDEBİYATI
ŞINLAR
Alp YILMAZ
NOGAY ŞINLARI ……………………………30
GENÇLİK
Muhammet YILDIZ
POPULİZM VE GENÇLİK ……………………32
Nogaytürk – 0 4
İ Ç İ N D E K İ L E R
RÖPORTAJ
Hakan BENLİ
CEMAL SAFİ ile Röportaj…………………34
DİN SAYFASI
NOGAYTÜRK
BİRLİK VE BERABERLİK ………………44
AVRUPA’DAN
Rukiye TEKER
TURİSTLER ….……………………… 47
TEKNOLOJİ
NOGAYTÜRK
PARDUS Anadolu Parsı ……………… 48
Ş İ İ R
Mehmet TAŞKIRAN
CASLAR ……………………………… 50
NOGAY EDEBİYATI
ERTENGİ
Hakan BENLİ
BEYBOREK …………………………… 51
SAĞLIK
Op.Dr.Erkan ESKEN
BEL FITIĞI VE TEDAVİ
YÖNTEMLERİ ………………………… 53
GENÇLİK
NOGAYTÜRK
ERGENLİK VE UYKU SORUNU……….… 55
MÜZELERİMİZ
NOGAYTÜRK
KURTULUŞ SAVAŞI MÜZESİ ………… 57
NOGAY MUTFAĞI
NOGAYTÜRK
NOGAY ÇAYI …………………………….… 60
TARIM SAYFASI
Burcu IŞIK
PANCAR ……….…………………………..61
Ş İ İ R
Bayram TAY
ÖZÜM NOGAY ….…………………….……63
NOGAY BÜLTEN
NOGAYTÜRK
NOGAYLARDAN HABERLER .……..……64
TAZİYE
NOGAYTÜRK
BAŞIMIZ SAĞOLSUN ...................................73
Dergi için yollanan yazılar ve resimler iade edilmez. Yazılardan Yazarları sorumludur.
Nogaytürk – 0 5
E D İ T Ö R D E N Hakan BENLİ
Nogaytürk – 0 7
Nogaytürk Dergisi, Nogay Gençleri Derneği, kendini tasfiye ettikten sonraki ilk sayısını
yayınlamakta. Derginin adını değiştirmeden 3. Sayı olarak numaralandırdık. Zira aynı temelden
güç almakta aynı kaynaktan beslenmekteyiz. İlk sayımızda sizlere bazı sözler vermiştik ve
sözlerimizin arkasındayız. Aynı inancı ve aynı görevi taşımaktan memnuniyet duymaktayız.
Bu yeni sayımızda Nogay Dernekleri ‘nin geldiği bir noktaya dikkat çekmek arzusundayız.
Nogay dernekleri açısından henüz tam olarak olgunlaşmamış ve emekleme safhasını tam
manası ile aşamamış bir sürece şahitlik etmekteyiz. Nogaylar olarak on yılı aşkın bir zamandır
Nogay derneklerinin faaliyetlerini görmekte, izlemekte, kimi zaman tebrik kimi zaman tenkit
etmekteyiz. Geldiğimiz bu noktada ise daha farklı bir sürece girmek üzereyiz. Nogay Dernekleri
Federasyonu…
Derginin içerisinde bu konuda yetkin ve sorumlu olan kişilerin, kendilerinin ve temsil
ettikleri kurumların düşüncelerini okuyacaksınız. Temennimiz o ki benlik ve koltuk kavgasına
düşmeksizin her bir derneğin olumlu bir tavır takınarak Federasyon kurma yolunda çalışmasıdır.
Dergimizi bu sayıdan itibaren internetten yayımlayacağız. Bu nedenle sayfa kaygısı
olmaksızın mümkün olduğunca geniş bir içerik ile karşınızda olmak istiyoruz. Sizden en büyük
beklentimiz ise sizlerin de Derginin içeriğini zenginleştirecek yazı ve eserlerinizle bize
ulaşmanızdır.
Sevgilerimizle…
D E R N E K L E R İ M İ Z Hakan BENLİ
Nogaytürk – 0 8
Nogaytürk : Sn. Başkanım öncelikle sizi kısaca tanıyabilir
miyiz ?
Ben Uğur Kan, 1970 Ilgın doğumlu, ilkokul mezunu 3 çocuk
babasıyım. Market işletmekteyim. Nogaytürk : Peki Başkanım nereden aklınıza geldi böyle
bir girişim ?
Abdurrahman Berkcan Ağabey ile tanışmamızdan sonra onun
bizzat bizimle yakından ilgilenmesi ve bize tavsiyelerde
bulunması sonucu bu işe soyunduk. Daha önce ılgın gibi
50.000 nüfuslu bir ilçede sıradan bir vatandaş olarak
gösteriliyorduk. Şu an derneğimiz sayesinde Ilgın halkı
tarafından da Nogay Türkleri olarak tanınmaya başladık.
Nogaytürk : Sn. Başkan, Ilgın Derneği ne zaman ve hangi
ihtiyaçla kuruldu ? Nogaylardan bu yönde bir talep var
mıydı ?
Resmi olarak 1 Aralık 2008. Ama ön çalışmalarımız mayıs
2007 de başladı. Bizim halk bu konuda biraz bilgisizdi. Biz
Derneğin amacını ve bize ne gibi artılar getireceğini anlattık.
Bu arada Abdurrahman Ağabey de sıkca gelerek bizleri
aydınlattı. Halkımız tarafından benimsenince bu yola çıktık.
Nogaytürk : Ilgın Derneği’nin kuruluş amacını kısaca
özetleyebilir misiniz?
Daha önceleri Ilgın halkının gözünde hani bizim Nogay
halkının çocuklarına ‘’ bala ‘’ diye hitap etmesi babalarımıza
da ‘’ akay ‘’ dememiz sonucu Ilgın ilçe halkı da bize ‘’ balalar
‘’ ya da ‘’akaylar ‘’ diye hitap ediyordu. Hani bu bize sıkıntı
değildi ama bazı çevrelerce basit geliyordu.
Nogaytürk : Peki bu ayrım gibi miydi ?
Bir nevi işin kötü yanı bala & akay kelimesini bilmeyen halkın
bir kesimi bizi başka gözle görüyordu, bizim Ilgın ‘ da. O
kadar nüfusa karşı 500 kişi de olsak birlik ve
beraberliğimizden dolayı Ilgın halkı bizden çekinirdi ama
Dernek sayesinde kendimizi şu an ispat etmiş bulunmaktayız.
Geçenlerde bir beyaz eşya mağazasında karşılaştığımız Ilgın
Emniyet Müdürü Sn. Bilal Yılmaz Bey bizi gördüğünde ‘’
işte doğu Türkleri ‘’ dedi.. Sadece Emniyet Müdürü değil ,
İlçe Kaymakamı, Belediye Başkanları ve siyasi parti ilçe
başkanları, mülki amir ve bürokrasi insanları bizi daha
yakinen tanıdı.
Nogaytürk : Bir yerde dernek kurulduktan sonra daha
etkili bir nüfuza sahip olundu yani
Evet. Ve bu tür organize işlerinde, herhangi bir toplantıda bürokrasi insanları bizi daha yakinen tanıdı.
Nogaytürk : Bir yerde dernek kurulduktan sonra daha etkili
bir nüfuza sahip olundu yani Evet. Ve bu tür organize işlerinde, herhangi bir toplantı ya da
etkinliklerde bizi de aralarına hep almak istediler. Seçimlerden
önce parti başkanları bizzat gelerek bizden bir insanı
encümenliğe almak istediler. Buna bizat M.H.P Milletvekili Sn.
Faruk Bal, A.K.P Milletvekilleri Sn. Sami Güçlü, Orhan Erdem
teklif sundular. Bunun yanında Sami Güçlü düğün yemeğimize
katılarak Nogay milli çorbası olarak Sorpa çorbamızı içerek,
bunları resim çektirerek not almıştı. Bu resimler halen şu an
A.K.P. Ilgın İlçe teşkilatlarında mevcuttur.
Nogaytürk : Peki sayın başkanım, derneğin kurulmasında
bunların haricinde Nogay kültürünü kollamak ve yaşatmak
amacı var mıydı ?
Tabi ki , bizim 2008 Sabantoyu’ na katılmamızdan sonra eve
geldiğimizde çocuklarımızın mahallede oyun oynarken bile
Nogay oyunu Kanakiyi arkadaşlarına öğreterek onları da oyuna
alarak oynamaları bizzat dikkat çekici bir unsur oldu. Zaten ki ,
biz bu zamana kadar hiçbir örf ve töremizden ödün vermedik.
Töremizin ve atalarımızın getirdiği gibi sahibiz. Hala dışardan
kız alıp vermemiz yok. Büyüklerin yanında çocukları sevme…
Nogaytürk : Derneğin kaç üyesi var, faaliyetleriniz nelerdir
?
Şu an 50. Bizim maddi sorunlarımız oluyor, kış aylarında
özellikle. Biz şu an derneği yeniden yapılandırma yaparak üye
sayımızı artıracak ve derneğe yeni bir ivme kazandıracağız
faaliyet olarak. Bizim diğer Nogay halklarından, Türkiye ‘ de
yaşayan Nogay halkı diyelim, bir meslek dalımız var el
sanatlarına ilişkin. Şu an da yeni çıkan bir projeye istinaden bu
işleri daha organize ve kazançlı hale getirebilmek için Konya’ da
Selçuk Üniversite’sinde doçent ve Profesör hocalara
yaptıracağımız projeler ile halkımıza hem geçim kaynağı
sağlayacağız bu arada, en kısa zamanda.
Nogaytürk : Boğazören' deki Sabantoy' daki standınızda
gerçekten çok güzel el işi çalışmalarınız vardı.
Ilgın Belediye Başkanı Sn H.ibrahim Oral sayesinde Ilgın’ da bir
Nogay gecesi düzenlemek kendimizi daha anlamlı ve iyi ifade
edebilmek adına orada. Aslında biz eksik geldik asıl el işçiliğimizi görünce gerek belediye başkanları gerekse
milletvekilleri ve diğer bürokrasi insanları pişmanlık duyacaklar
bize bu zamana kadar sahip çıkmadıkları için çünkü biz bir nevi.
Mutlaka, insanlar bir ürün yaratırlar ya da yeni bir şey icat ederler, üretirler ve ürettikleri eşyaya
bir marka alırlar bizde Ilgın’ da bir marka yarattığımızı, insanlara nasıl bir topluluk olduğumuzu
ispat etmiş olduk. ( Ilgın Nogay Türkleri Kültür ve Dayanışma Dernek Başkanı Uğur KAN )
D E R N E K L E R İ M İ Z Hakan BENLİ
Nogaytürk – 0 9
Nogaytürk : Sayın başkanım bu konuya tekrar döneceğiz.
Bunun haricinde Nogay kültürünü yaşatmak tanıtmak
adına çalışmalarınız oldu mu dernek çatısı altında ?
Daha önce bizi ziyarete gelenler oldu biz bunlara büyük
dedelerimizden olsun akaylarımızdan olsun örnekler verdik
mesela Selçuk üniversitesi’nde okuyan bir öğrenci gelerek
bizimle alakalı bir çalışma yaptı ona verilen ödev
doğrultusunda.
Nogaytürk : Ne tür bir çalışmaydı
Başka topluluk adına bir ödev verilmiş oda bizimle alakalı
bizden kesitler verdi. Konuşmalarımız dilimiz yani giyim ve
kuşamlarımız hatda bunun yanında çok yakın zaman önce
kaybettiğimiz dünürümüz vardı ondan bir şınlama kesiti aldı.
Bunun yanında düğün ve diğer yaşantı ve örf ve adetlerimiz
sordu araştırdı ve çok memnun kalarak gitti. Burada her sene
düzenlenen kaplıca festivalinde belediye başkanımız bizden de
bir etkinlik istedi. O gece final gecesi diyelim festivalin son
gecesi ünlü sanatçı gelir ya genel olarak Songül Karlı vardı. Bu
sanatçı çıkmadan önce benden bir nevi Nogay halkına yönelik
bir oyun yada kültürümüzü tanıtacak bir etkinlik istedi fakat
bizim işimiz icabı yaz aylarında fazla insan kalmıyor Ilgın’
da. Herkes yurdun dört tarafına dağılıyor. sadece 3 ay gibi bir
süre kalabalık olabiliyoruz.
Nogaytürk : Tiyatro gibi mi
Ya, tiyatrodan ziyade halk oyunu ekibi gibi yada Kanaki
oynayabilecek bir ekip istedi
Nogaytürk : Halk oyunu oynayabilecek bir ekibiniz var mı
sayın başkanım ?
Yok çünkü işin garibi Kanaki oyununu biz bile Sabantoyu’nda
gördük bunu da Ilgın’ da diğerlerine yansıtmak zor oluyor.
Nogaytürk : Bilenler var mı ?
Yok.
Nogaytürk : Anladım.Ankara' da Nogay Gençleri
Platformu bu konuda bir kurs başlattı, Türkiye de ilk..
Evet , bana email geliyor sürekli. Biz dediğim gibi tabi bu
sistem kurulup düzen alırsa bizde talep edeceğiz.
Nogaytürk: Sizin bu gelenek ve görenekleri yazılı sesli ve
görsel olarak kayıt altına alma çalışmalarınız oluyor mu ?
Şu an böyle bir çalışmamız yok.
Nogaytürk : Ilgın’ da yaşayan Nogaylar hakkında bize
bilgi verebilir misiniz ? Kültürel ve sosyal yaşamları
nasıldır, nüfusları ne kadar tahminen ? Kültür olarak aynıyız diğer Nogaylarla. Belirli bi nüfus
sayamıyoruz, nedeni sürekli işimiz dışarda olduğu için.
Nogaytürk : Ilgın' da nerede yaşıyorlar, belli, bir yerde mi
dağınık mı ?
Bizim ilçenin belirli bir yerinde aynı mahallede ve komşu
olarak hepsimiz bir aradayız.Evlerimizin arasında hiç yabancı
yoktur. Nogaylardan başka 100 hanenin üzerinde belirgin
olamamakla beraber 700 – 800 nüfüsumuz var .Kış aylarında
bu sayı 1,000 i buluyor
Nogaytürk : Nereden geldiğiniz hakkında tarihi kayıtlar var
mı , ya da bilginiz ?
İlk göçümüz dedelerimizin anlattığı üzere Türkiye ye, Koban’
dan.
Nogaytürk : Ilgın' ın haricinde başka yerlerdeki Nogaylarla
akrabalık bağları var mı
Var, Eskişehir Alpu, Denizli Çivril ilçesi Beyköyü. Bunun
dışında Ilgın’ dan göç edip de İstanbul . Ankara , Adana, İzmir,
Antalya, Samsun ve bir kaç yerde kalan akrabalarımız var ki
onların özel günlerinde mutlaka gideriz
Nogaytürk : Peki Ilgın’ da başka yerlerde Nogay köy ya da
köyleri var mı bilginiz dahilinde ?
Varmış, bunu biz bilmediğimiz halde bize gelip kendilerinin
Nogay halkı olduğunu söyleyenler oldu. Konarı, Tuzlukçu
köylerinde bize 40 km uzak olan Akşehir ilçesinde de Nogay
olduğu hatda onların da dernek açma üzere olduklarını
duyduk.Köy komple ama onlarla tam teşekküllü bir iletişimimiz
olmadı.
Nogaytürk : sizin yardımlarınız oluyor mu onlara bu
konuda veya onların talebi oluyor mu ?
Görüşemiyoruz. Şu ana kadar talep gelmedi sadece seçim
çalışmalarında bir akayımız geldi bize. Bir partiyi
desteklememizi önerdi. Seçimden sonra ne yazık ki onlar da
siyasetçiler gibi toz olup gittiler.
Nogaytürk : Ilgın’ daki Nogayların Derneğe yaklaşımları
nasıl ? Dernek orada Nogaylık bilincini verebilmekte midir ?
Bu konuda çalışmalarınız veya projeleriniz var mı ?
Şimdi açık konuşmak gerekirse bizim insanlar fazla bilgi sahibi
değil, ilkokul mezunu ama herhangi bir toplantı yada faaliyet
alanında gerek bizzat benim başkanlığıma benim bu konuda en
büyük yardımcım aynı zaman da dernek başkan yardımcısı
dayım Yunus Çakır’ ada her türl ü desteği verirler. En azından
bizim yalnız olmadığımızı, arkamızda büyük bir kitlenin
olduğunu gösterirler.
Nogaytürk : Diğer derneklerle birlikte yapmış olduğunuz
çalışmalar var mı, bu konuda bilgi verebilir misiniz ?
Yaz aylarında belediyenin bir daveti vardı dernek başkanlarına
yönelik. O toplantıya katıldım.Bizim Ilgın’ da faaliyet gösteren
ilçe çarşı içinde birahane olarak çalışan mekanların orada bayan
da
çalıştırdıkları için bunun da halk geleceği için düzen
bozduğunun kararı alıp imza kampanyası başlattık diğer
derneklerle. Bu kampanyada en fazla imzayı da bizim dernek
topladığı için takdir almıştır.
Nogaytürk : Peki Ankara - İstanbul, Kulu, Konya,
Eskişehir’ deki derneklerle çalışmalarınız oluyor mu ?
Elbette ama bize açıkçası sıcak gelen Kulu ve Konya Derneği
olmuştur ve bizdeki sıkıntıyı da en çok Konya Dernek Başkanı Abdurrahman Berkcan ağabey çok iyi bilmektedir.
Abdurrahman Berkcan ağabeyin bir sözü vardır, *Men
Nogay’nın tuvgan balasına beşik ,ölgen kartına da mezar
bolurman, dedi, İşte bizde öyle bir toplumuz Ilgın’ da. Burada
istenilen ve davet edilen hiç bir yerden kaçmadık.
D E R N E K L E R İ M İ Z Hakan B E N L İ
Nogaytürk – 10
Bu arada , hatırlatmadan geçersem çok büyük hata ve
haksızlık etmiş olurum, biz geçen ramazan ayında bize yarı
katkıda bulunarak ve bizzat bu fikri vererek, Ilgın ‘da çok
güzel bir iftar yemeği verdik. O zamanlar Hollanda Dernek
Başkan Yardımcısıydı. Şu an Hollanda Dernek Başkanı Orhan
Demir ağabeyimize teşekkürü borç biliriz. Ve de o
etkinliğimizde o sene Ilgın içerisinde verilen en güzel yemek
oldu. İlçe Garnizon Komutanı ,Emniyet Amiri, Belediye
Başkanı, 120 kişilik bir katılımla ve de bu yemeğimiz uzun
süre takdir topladı. Bizim saydığımız dışardan gelen yani
protokol dediğimiz şahıslar 120 kişiydi. Bunun yanında kendi
topluluğumuz ve tabi ki biz bunu bir lokanta da verdik.
Oraya müşteri olarak gelenleri de misafir ettik ve de bir ilk
olarak biz lokanta menüsüne evimizde Şır Böreği hazırlatıp
katkıda bulunduk. Şır Böreği’ni de gelen misafirlere tanıtmış
olduk. İlçe Garnizon Komutanı daha sonra bizzat gelerek
bizden Şır Böreği yapmamızı istedi.
Nogaytürk : Diğer Dernek Başkanları ile telefon
görüşmeleriniz oluyor mu ?
Sadece Abdurrahman Berkcan ve Cengiz Ergen Ağabeyle,
Ankara Dernek Başkanı Celaleddin Beyle konuştuk.
Nogaytürk : Derneğin kurulduğu günden bu güne kat
ettiği aşamaları ve çalışmalarınızı yeterli görüyor
musunuz ? Bu konuda bir eleştiri yapabilir misiniz ? Mutlaka, insanlar bir ürün yaratırlar ya da yeni bir şey icat
ederler, üretirler ve ürettikleri eşyaya bir marka alırlar bizde
Ilgın’ da bir marka yarattığımızı, insanlara nasıl bir topluluk
olduğumuzu ispat etmiş olduk.
Nogaytürk : Bunu kimsenin böyle güzel ifade ettiğini
duymamıştım.
Mesela, şu an mevcut Belediye Başkanımız seçim
çalışmalarında bizim Derneğimize geldi öyle bir dizaynımız
vardı ki çiçekler masada herkes hizalı bir şekilde onları
dışlarda karşılayıp çok iyi bir misafirperverlik gösterdik. O da
bize orada şöyle dedi, Ben şu ana kadar 10’a yakın kahve
toplantısına gittim ama bu kadar ilgi alaka ve dürüstlük
görmedim. Ben kahveye gidiyorum insanlarala tokalaşmak
için adam bir elinde kağıtla zoraki tokalaşıyor, dedi. bizdeki
bu olayı görünce çok Hayret etti. Çünkü o şahıs Ilgın’ a 3 ay
önce tayin olan bir kişiydi.
Nogaytürk : Peki sayın başkanım dernek olarak Nogay
kültürüne yönelik neler yapmayı düşünüyorsunuz. ?
Az önce anlattığımız marka olayı var ya, onu tescil ettirmek.
Yani çıtayı yükseltmek anlamındaydı, öncelikli olarak.
Nogaytürk : Bundan sonrası için Ilgın ‘ da yaşayan
Nogaylara neleri yapmak istediğinizi buradan
açıklayabilir misiniz ?
Şu an bizim halkımız çok fakir durumda az önce anlattığımız
hoş şeylerin karşılığını biz diğer karşı taraflardan alamadık.
Elimizde altın gibi bi sanatımız olmasına rağmen şu an 150 -
200 den fazla sadece gençler bunlar, boşta geziyor. Bizim ürettiğimiz malzemelerin piyasada oluşan rekabet ve özellikle
Çin mallarının piyasada kurduğu hakimiyetten dolayı çökmüş
durumdadır. Gerek iç gerekse dış piyasa ile rekabet edebilmek
için şu an bizde ilkel sayılacak döküm atölye ve araç
gereçlerinin modernize edilmesi gerek.
Nogaytürk : Bunu derneklere ilettiniz mi onlarla birlikte
müşterek birşeyler yapılamaz mı, onlar adına da ? Bizim Ilgın’ da yaşayan Nogay halkının çok farklı bir özelliği
vardır diğer Nogay halkımızda kesin öyledir, ama biz mahsus
kaderimize razı bir şekilde yaşamaya alışmışız. Gidip de bir
insan dan bir istekte bulunmadık. Ama hiç bir gün
prensiplerimizden ödün vermedik. Biz sorunlarımızı kendi
aramızda hallettik. Cebimizdeki bir paket sigarayı bile
paylaşacak kadar…
Nogaytürk : Başkanım, Nogaylar arasında dernek
kurulmadan önceki Nogay kültürüne bakışla, dernek
kurulduktan sonra Nogay kültürüne bakış nasıl ?
Bizim içimizde aynı sayılır ama dış dünyaya elbette çok farklı
bir görüntü oluştu. Kendi içimizde bazı insanlarımız derneğe
sahiptir ve bunun mutlaka bir gün bize bir getiri saylayacağını
düşünmektedir. Benim şahsi olarak, ilk olarak bir dernek başkanı
olarak, eğer biz bir topluluk isek, aynı topraklardan göç edip bu
gurbet elde buluştuysak, nasıl benim atalarımın dedelerimin şu
an Konya,Kulu, Ankara, İstanbul, Eskişehir ve diğer Türkiye’ de
yaşayan Nogay halkının Koban da bıraktığı mezarlıkta yatan
dedeleriyle komşuysa ve de biz burada kader arkadaşlığı
yapıyorsak, aynı dili, aynı örfü ve geleneği sürdürüyorsak,
bizden konum olarak yukarıda olan ağabeylerimizden, buraya
nokta koyalım, bu maddi anlamda değil, idari mülkü olarak
bizden yüksekte olan ağabeylerimizin toplanarak bizi bir
araştırmalarını isterim. Ya da bir ekip olarak bizzat bizi ziyaret
ederek bizim yanımızda olduklarını göstererek, burada gerek
Belediye Başkanı’na gerekse Kaymakam Bey’e anlatmaları.
Bizde okuyan insanın az olması,kendimizi ifade etmemiz
anlamında zorluk çekiyoruz. Ama bu gün bir Mustafa Altıntaş,
İstanbul Vali Yardımcısı Ağabeyimizin, Sayıştay Daire Başkanı
Fehmi Başaran Ağabeyimizin gelip burada bizi onore etmesi ve
de onlarla yapacağımız bir ziyaret bize çok şey kazandıracaktır.
En azından ılgın nogay halkına bir vitrin olacaktır.
Nogaytürk : Peki sayın Başkanım, dernek kurulmadan önce
Diğer bölgelerdeki nogayların varlığından haberiniz var
mıydı ? Hayır, çünkü hep biz kendimizi tatar olarak tanıtıyorduk, bir de
hani belki biz diğer Nogaylardan daha çok tutucuyuz. Mesela
örf ve adetlerimize o kadar sadığız ki, çıkıp da babalarımıza,
dedelerimize biz nerden geldik, ne yaptık diye soramamışız. O
yüzden dolayı Nogay tarihi ve geçen zamandaki bilgi
eksikliğimiz mevcuttur.
Nogaytürk : Oradaki Nogayların yaşayışlarını, gelenek ve
göreneklerinizi gençlere yazdırma şansınız yok mu ? Çocuk
oyunlarını, yemeklerinizi, kız isteme vb.
Var, yazdırabilirim.
Nogaytürk : Son olarak eklemek istediğiniz bir şeyler var mı ?
Bizde sorun çok, daha anlatacağımız çok şey var. Eğer bize
gerçekten önem veriyorsanız en azından biri duyar da bize sahip
çıkar. Hani bazen, zaten insan bu sevdadaysa doluyor, bende
duygulandım ve dondum. Teşekkür ediyorum ilgi ve alakanızdan dolayı. Bana ve Ilgın Nogay halkına gösterdiğiniz
ilgi ve alaka ile ayırdığınız bu kıymetli dakikalar için.
Nogaytürk : Biz teşekkür ediyoruz..
N O G A Y E D E B İ Y A T I Necdet ÖZEN
Nogaytürk – 1 1
Yayınına, çıkarılan iki sayı sonucu maddi olanaksızlıklar sonucu ara verilen Nogay Türk dergimizin İnternet
ortamında tekrar yayınlanıp devam ettirilmesi için girişimde bulunan kardeşimiz Hakan BENLİ’nin bu girişimine bir nebze
olsun destek olabilmek amacı ile erteklerimizin giriş bölümleri ile ilgili olarak, ertekler konusunda bir başlangıç yapmak
istedim.
Bu gün artık evlerde,toplantılarda söylenmeyen Ertek,Ertengi veya Bir zaman, olarak adlandırdığımız masallarımız
Nogay sözlü halk edebiyatının yaratıcılığını bizlere en güzel şekilde anlatmakta ve hatırlatmaktadır.Teknolojinin tüm
nimetlerinden yararlanmamız gereksede,unutulmaya yüz tutmuş sözlü edebiyatımız olan ertek’lerden vazgeçmemiz veya
unutmamız söz konusu olmadığı ve bunların yazılı hale getirilmesi sonucuda bir nebze olsun hatırlamamız gerektiği
düşüncesindeyim.
Sözlü edebiyatımızın vazgeçilmezi olan Ertek (Ertengi,Birzaman) leri merakla okuduğumda ve yine küçüklüğümüzde
bizlere anlatılanlardan hatırımda kalanların giriş bölümleri dikkatimi çektiği için derleyebildiğim kadarı ile bunları aşağıya
çıkarmaya çalıştım ve yine masalımsı olduğunu zannedip daha önce yazdığım bir şiirimide aşağıya yazdım. Bilindiği gibi
masallar genellikle gerçek olmayan, abartılı,fakat eğitici özellikleriyle bilinirler.Bizim halk masallarımızda giriş bölümlerinin
Nogay sözlü halk edebiyatının gerçek yaratıcılığın en güzel örneklerinden olduğuda bunlarda açıkça görülür.
MASAL ADI GİRİŞ BÖLÜMÜ
1-Tülki men Bödene Erte erte zamanda,kanatsız kuşlar uşkanda,yapraksız terekler yemiş
bergende,tuzsuz as asılganda,tütünsüz ot cagılganda,taydın yamanı
at bolganda,dostun yamanı cat bolganda.
2-Börü’dün korluğu Erte erte zamanda,handın kızı kadı zamanda,dorbadın avuzu kiyiz
zamanda,kargadın avuzu müyüz zamanda,bagana avıp,suv agıp,biydaydın
bası kıyılgan zamanda.
3-Tüye’din şögüvü Burın burın zamanda,yan-yanuvarlar,kurt- kumurskalar edem tilimen
söyleytagan bolganlar.
4-Obırgus’tun manka boluvu Burın,burın zamanda,ötürük sözdün örkeni yok,öksüz kızdın törkini yok
zamanda,tanıgan yerde bas sıylı,tanımagan yerde ton sıylı bolgan zamanda
aydap bilmegen at öltürgende,söyleybilmegen söz keltirgende
5-İyt’tin Mışık’tı süymevligi Argımak arık boldu dep,tay-kunanga bergende,yigit yarlı boldu dep,onuda
kem körgende,kadirin bilmegen kardaştan,kairin bilgen yat yakşı bolganda
ası yoktun isi yok bolganda,isi yoktun ası yok bolganda
6-Mankagustun yavabı Erte erte zamanda,eşki börte zamanda,buzga biyday pitken zamanda,tavga
tarı pitkende,tarsıldatıp organda,suv kaynap kaynak bolgan zamanda,
kumırska koy bolup küntöske yayılgan zamanda.
7-Mışıkka-Şışkan,yılanga-in Erte erte zamanda,eşki börte zamanda,karatorgay kadı zamanda,şımşık
torgay supı zamanda.
8-Saban tübü-sarı altın Burın burın zamanda yavırını yayday,yarlı yigit.
9-Eyleci tülki Erte erte zamanda,abızdın avızı yırtık zamanda
10-Azrayıldın akında Erte erte zamanda,eşki börte zamanda,tastan suv şıkkanda,bir künlük yolga
ketkende,yeti lünge as aketkenge
11-Koyan’nın kulağının akında Erte erte zamanda,yakşıdın yakşılığı könüldü yasartkanda,yamandın
yamanlığı betti kara etkende.
Bu gün artık evlerde,toplantılarda söylenmeyen Ertek,Ertengi veya Bir zaman, olarak adlandırdığımız masallarımız
Nogay sözlü halk edebiyatının yaratıcılığını bizlere en güzel şekilde anlatmakta ve hatırlatmaktadır.Teknolojinin
tüm nimetlerinden yararlanmamız gereksede,unutulmaya yüz tutmuş sözlü edebiyatımız olan ertek’lerden
vazgeçmemiz veya unutmamız söz konusu olmadığı ve bunların yazılı hale getirilmesi sonucuda bir nebze olsun
hatırlamamız gerektiği düşüncesindeyim.
N O G A Y E D E B İ Y A T I Necdet ÖZEN
Nogaytürk – 1 2
12-Nogay em şaytan Burın burın zamanda, Edil yılgadın boyunda.
13-Aşşı namartlık uvdan aşşı Burın burın zamanda,kızıl kar yavganda,mışıkka müyiz pitkende,şışkan
tüyediy bolganda.
14-Baspakşıdın yigitligi Erte erte zamanda,yarlı kisi aşık zamanda,asıklı yilik ankayganda,tobuklu
yilik tonkayganda,yanındagın alganman yakkanda,yalgız üyü şonkayganda
15-Kazadan kurtkargan Erte erte zamanda,eşki börte zamanda,kara torgay kadı zamnda,kandın kızı
kök tuyaklı. cadı zamanda,boz torgay suvda zamanda.
16-Hatın bele-töte yala Erte erte zamanda,kargadın avızı müyiz zamanda,bir tınıslıkta,bir kıyınlıkta,bir bolgan,bir
bolmagan
17-Yahşılıkka-yahşılık Erte erte zamanda,eşki börte zamanda
18-Nepsiz kurtka Erte er zamanda,hannın kızı kadı zamanda,karatorgay yadı zamanda,buzga
zamanda,kargadın avızı müyiz zamanda.
19-Alal kosak Burın burın zamanda,iyttin kuyruğun keskende koy bolganda,kırk atlı ölgende,kırk doslu
aman kalganda,baydın tösegi is zamanda,yarlıdın tösegi
kis zamanda.
20-Yolavşıdın yavabı Birev aytadı bolgan dep,birev aytadı bolmagan dep,men esitkenimdi aytaman.
2l-Aleliy’men-Baleliy Ertegi ertek ekende,börtegi börtek ekende,suv canıp balık küygende, Kumırska biyday şalıp
şiren üygende,sokur akay mıltıkman koyan
Öltürgende,topal bike sır cuvurup cürgende.
22-Berde akay Etegi ertek zamanda,Börtegi börtek zamanda,kandın kızı kadı eken,kara torgay cadı
eken,Kaplı kuplu bakalar kanatlangan uşmaga,Suvdakı balıklar kira tutkan kaşmaga.
ADANAS’IMA ÖTÜRÜK ÖŞEKLER
Bir kucur boldu bizim kartlar Kumırska tüsken Akbayır’dın coluna
Cıyılssalar,emen öşek aytadılar Eki şeltek algan eki koluna
Aytkanlarındın tutası ötürükten Şeltek şeltek suv tasıgan
Mende saga aytayım,tınla;külmeden Sokur şışkandın toyuna
Bir tayakta kırk koyan öltürgen Börtemir akay Bürşe cekkenler arabaga
Sabanga,at kasına tülki cekken Zöyür babay Sap tasıganlar armanga
Bunday ötürük bolamıeken dep soradım. Kara şubun düven aydagan
Uşundur;mende kördüm dedi,Kerim şokay Torgay kelgen, tınaz şaşmaga
Orak ayında kar cavdı Kelkaya’ga Bödene delirgen,baylaganlar direkke
Şoban akam bin koydu tıktı bir saya’ga Kaplıbaka yuva yasagan terekke
Sıyganmıeken dep özüm ketip karadım Tırmasıp şıgıp cımırtkasın men aldım
Saya’dın yarısı tolmagan taga. Sıtıp pisirdim,as boldu milletke
Menay akay şirkiy soygan
Arana’lar etmen tolgan
Süyeklerin itke bergenler
Talasıp cep,bir ongan
M A K A L E Hakan BENLİ
Nogaytürk – 1 3
Bulunduğumuz coğrafya içerisinde yaşayan toplumlar, ilki Osmanlı İmparatorluğu’nda olmak üzere, ikinci kez etnik
milliyetçiliğin etkisini yaşıyorlar.
Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılma sürecinden önce bu etkiyi hızlandıran en önemli etken eğitim sisteminde yaptığı
değişikliklerdi. Osmanlı’da medreseye dayalı eğitim sistemi din ağırlıklı idi. Oldukça sistemli olmasına karşın karışık gibi
algılanan bu sistem topluma, dine dayalı şer’i hükümleri empoze eder yapıdadır. Bu yapı sayesinde İmparatorluk topraklarında
yaşayan halk, Avrupa’dan Hindistan’a kadar uzayan coğrafyadaki halkların maruz kaldığı kast ya da aristokrat sistemlerin
keskin hiyerarşilerinden uzak ve eşit yaşadılar. Bu eşitliğin temeli bir tek dine dayandırılmakla birlikte herkes kendi şer’i
hükümlerine bağlı idi. Bu adilane yaklaşım aynı zamanda tebaa’ dan etniğe geçişte bir set oluşturuyordu.
Gerileme dönemine gelindiğinde, batılılaşma adına veya kapitülasyonların baskısı ile ve daha ziyade , iyi hissiyatlarla
eğitim sisteminde yapılmak istenen bazı değişimler desteklenmiş ve ortaya çıkan bazı aksaklıklara göz yumulmuştur. Çağdaş
eğitim kurumlarına sahip olunmak için devlet eli ile kurulan okulların yanı sıra eğitimde önemli bir yere sahip olmaya
başlayan yabancı menşeli okullar açılmağa başlanmıştır. İmparatorluğun hemen her yerine yayılan bu yabancı menşeli okullar,
uyguladıkları müfredat nedeni ile ayrıcalıklı bir konuma sahip olmuşlardı. Müfredatlarının asıl farklılığı verdikleri çağdaş
eğitim değil, kullandıkları dildi. Hiç şüphesiz ki, verdikleri eğitim seviyesi yüksekti ancak tek tercih sebebi bu değildi. Burada
belirleyici olan İngilizce, Fransızca , İtalyanca veya Almanca eğitim vermeleriydi.
Bu okulların tamamen misyonerlik amacıyla kurulduğunu tek başına söylemek mümkün değildir. Elbette misyonerlik
faaliyeti içerisinde olanlar vardı ancak ana gaye bu değildi. Bu okulların açıldığı yerlere bakıldığında, zaman içerisinde
etkilerinde görüleceği gibi, İmparatorluk içerisinde yaşayan farklı etnik kökendeki milletlerin – Osmanlı tebaası - yoğun olarak
bulunduğu yerlere açılmıştır. Mütemadiyen eğitim müfredatları içerisinde yabancı dil ile eğitimin yanı sıra, bulundukları
yerdeki milletlerin dili ile de eğitim vermeye başlamışlardır. Bu durum hiç şüphesiz ki, tebaadaki bazı zümrelerin milliyetçilik
adına davranışlar sergilemesine yol açmıştır. Bu uyanış – uyandırma - zamanla bu zümrelerin önderliğinde, sistematik bir
propaganda ile halk katmanlarına kadar yayılmış ve kalabalıklara ulus bilincini aşılamıştır.
Özelde durum buyken, yine aynı tarihlerde genelde de, yani dünya üzerinde ulusları hızla etkisi altına almaya başlayan
etnik bir yapılanmayla, sonuçlanma sürecine giren milliyetçi akımların izleri görülmekteydi.
Bu bağlamda, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışını hızlandıran sürece girilmiş olunmaktadır. Balkanlardaki Sırp
milliyetçilerinin ayaklanmalarından örnek ve cesaret alarak takip eden diğer ayaklanmalar ve ardı sıra gelen bağımsızlıklar,
sistemin yapısını bozmuş ve kimyasına yeni milliyetçi akımlar enjekte etmiştir. Toplumsal yapıdaki tebaadan etnik millete
geçişte, bu eğitim zaaflarının ve misyonerlikten ziyade, milliyetçi duyguları uyandırarak körüklendirmeyi misyon edinmiş
okulların etkisi yadsınamaz.
Yaşananlar imparatorluktaki ilk ulus - millet eksenli, milliyetçi isyanlardı ve neticesi yıkım olmuştu. Etkisi o denli
güçlü olmuştur ki, sadece gayrimüslim toplumları değil, aynı zamanda hilafet bayrağı altında yaşayan ve aynı dini paylaşan
müslüman milletleri de etkisi altına almayı başarmıştır. Araplardaki ulus anlayışı biraz daha kabile anlayışına yatkın
olduğundan onlarda, uluş devlet yerine kabile temelli soy kültürlü isyanlar göze çarpmaktadır. Balkanlar’da yaşanan yoğun
başkaldırıların sonuç vermesi sonucu ortaya çıkan milliyetçi ve etnik kökene dayanan devletçikleri Anadolu’daki Ermeni ve
Kürt isyanları ve Ortadoğu’daki Arap isyanları takip etmiştir.
Parçalanma sonucu geride kalan ve yeni bir devlet olarak ortaya çıkan cumhuriyet Türkiye’si de milliyetçi temellere
dayandırılmıştır.Burada bir parantez açmak gerekir, şöyle ki ;
Etnik bilinçten uzak yaşayan Nogayların toplumsal yapıları sıkı sıkıya örf ve adetlerine
bağlıydı. Toplumsal hiyerarşi bu örf ve adetlere göre şekillenir ve belirlenirdi. Ne var ki eğitimli
ve okumuş kesimin olmaması, kültürel aktarımın sadece görerek ve töreler gereği öğrenilmesine
yol açmıştır. Bu durum Nogaylık bilincinin oluşmasına engel teşkil etmiştir.
M A K A L E Hakan BENLİ
Nogaytürk – 1 4
Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin dayandırıldığı milliyetçilik, ham milliyetçilik değildir. Faşizan ve şovenist bir yapı
olarak ortaya çıkmamıştır.
Osmanlı İmparatorluğu’ nun yıkılma sürecinde dikkat çeken bir stratejiler silsilesi vardır. İsyanların ve savaşların az
öncesinde uygulanan temel strateji tebaaya dayandırılmaktaydı. Yani din ve millet gözetmeksizin tüm Osmanlı tebaasının mevcut
yapısının bozulmaması gerektiğini savunan merkezi yönetim savıydı. Bu savın mevcut konjonktürde yer bulamamasının ardından
ümmetçilik kavramıyla özdeşleştirilen ve hilafet makamıyla ilişkilendirilen bir devlet yapısı anlayışı benimsendi. Bu yapının mevcut
Müslüman unsurlar tarafından şiddetle ve kanla reddedilişinin ardından son olarak daha merkezci olan bir başka tavır benimsendi. Bu
tavır Turancılık adıyla daha milliyetçi ve şovenist bir yapıda teşkil ve tesis edilmeye çalışıldı. Gözden kaçan unsur ise, Fransız
ihtilalinden sonra ve devam eden süreçte ortaya hangi alternatif konulursa konulsun dünyadaki siyasal ve sosyal değişimlerin
karşısında duramayacağı gerçeğiydi.
İmparatorluğun gayri resmi yıkılışına müteakiben aynı yarımada üzerinde inşa edilen yeni devletin benimsemiş olduğu
kavramlar ise biraz daha farklılıklar arz etmekteydi. Dini İslam olmasına karşın laik bir sosyal yapıyı benimseyen yeni devlet,
milliyetçilik kavramına da sahip çıkarak yeni bir yorum getirmişti. Etnik milliyetçiliği değil, halk bilincini tercih etmişti. Üniter bir
yapıya sahip , yönetim biçimi olarak sosyal katılımı tercih ederek seçimini cumhuriyetten yana kullanmıştı.
Dini yapıdan sıyrılmış olarak laik, sosyal, halkçı ve milliyetçi bir doku ile ortaya çıkan yeni devlet içerisinde de üniter
yapısından ötürü farklı etnik kökenler vardır. Bu farklı etnik kökenlerin en önemlisi Kürtler’dir.
İlk milliyetçi akımların devamı sayılabilecek din temelli ve şeriat eksenli isyanlara ev sahipliği yapmıştır Kürtlerin yoğun
olarak yaşadıkları coğrafya. Cumhuriyetin kararlı ve iradeli yaklaşımı ile bu isyanlar bastırılmış ve Misak – ı Milli sınırları
içerisindeki ilk milliyetçi isyanların – ve aynı zamanda ilk din temelli isyanların -son halkası da zaafa uğratılmıştır.
Burada özellikle şunu ifade etmek gerekiyor ; Cumhuriyetin ilk dönemlerindeki Kürt isyanlarının dokusu tam olarak etnik
milliyetçilik değil din merkezli – şeriat eksenli milliyetçiliktir. İkisinin arasında keskin düşünce ve kavram farklılıkları vardır.
Ülkemizde yükselen ikinci milliyetçi akımların başlangıç tarihi, terör örgütü – bilinen adı ile- PKK’nın eylemleriyle
örtüşür.Belirli bir etnik kökene dayandırılmak istenen bu terör eylemleri, beslendiği kaynak olan Kürtlerin etnik - milliyetçi
duygularını harekete geçirerek, bir isyan özlemi çekmektedir.Henüz 80’li yıllarda prensipte benimsenen bu düşünce 90’larda siyasal
alana çekilme gayreti içerisindedir. Bu tavır değişikliği 2000’lerde pekişmeye başlayarak hem terör eylemleriyle hem de siyasal
organlarıyla kendini göstermiştir.Dün terör eylemlerinden öteye geçemeyen bu tavır elbette ki etnik - milliyetçi dokulara sahip bir
isyan olarak addedilemez. Dolayısı ile, özelikle bu nedenle, yükselen milliyetçi akımları olarak nitelendirilmektedir.
Terör örgütünün seslendiği mecraları sükunete çağırmak ve beslendiği kaynakları kurutmak amacı ile birçok yasalar
çıkarılmış ve bunda da kısmen başarılı olunmuştur. Gerek Kürtçe’nin kullanılması gerekse aynı dilde yazılı ve görsel yayınlara izin
verilmesi ve siyasi yolun açılması, terör eylemlerinin milliyetçi bir kimliğe bürünmesinin önünü kesmiştir. Ancak ne var ki, bu
uzlaşmacı yaklaşımlar ve tanınan haklar, yeşermeye başlayan bilincin körelmesine yetmemiştir. Görünen odur ki, çevremizde
gelişen siyasi ve coğrafi konjonktür uzun bir süre daha buna izin vermeyecektir.
2010 yılına gelindiğinde ise durum çok daha farklı bir hal almıştır.Terör örgütünün saçtığı etnik milliyetçilik tohumları
mecralarında kök salmayı başarmış ve gerek dağda gerek sokakta gerekse mecliste kendine yer bulabilmiştir. Gelinen noktada bu gün
Kürt milliyetçiliği olgusu var olan bir gerçektir.
Yukarıda aktardıklarımızı özetlemek gerekir ise ; Osmanlı Devleti içerisinde hayatlarını idame ettiren farklı etnik kökene
sahip milletler önce eğitim yolu ile kültürel dayanışmayı öğrendiler. Ve ardından kültürel dayanışmanın verdiği pozitif enerji ile ve o
dönemin siyasi konjonktürü ile milliyetçili tavra büründüler. Bu tavır neticesinde milliyetçi isyanlar içerisinde yer aldılar.
Cumhuriyet Türkiyesi içerisinde buna benzer ağır travmalar yaşanmadı. Ancak safhalar dikkate alındığında, sıralamanın pek
değişmediği müşahede edilebilir.
Bu girizgahtan sonra değinmek istediğimiz konuya temas edebiliriz. Türkiye Cumhuriyeti’ ni oluşturan unsurlar elbetteki
oldukça fazladır. Bu unsurların içerisinde azımsanmayacak ölçüde Nogay nüfusu da barınmaktadır.
Osmanlı sınırları içerisinde, çeşitli nedenlerle göç eden veya göçe maruz bırakılarak yurtlarından sürülen Nogayların iskanı
için yerler tahsis edilmiştir. Bu tahsis edilen yerler, İmparatorluğun yıkılışından sonra Türkiye Cumhuriyeti’ nin sınırları içerisinde
kalmıştır. Sınırların dışında kalan yerlerdeki diğer Türkler gibi Nogaylar’da yapılan anlaşmalar ve tehcirlerle ülke sınırları içerisine
yerleştirilmişlerdir.
Nogaylar, iskan edildikleri bölgelerin bir kısmına kalıcı olarak yerleşirken bir kısmını ise terk etmiştir. Bu nüfus hareketliliği
neticesinde yer yer , kendi aralarında kopmalar ve uzaklaşmalar başlamıştır. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının yol açtığı ; sürekli
olarak değişen ve genellikle dışarıdan gelen siyasi ve ekonomik değişimlerin getirdiği ve ülke sınırları içerisinde şiddetle hissedilen
M A K A L E Hakan BENLİ
Nogaytürk – 1 5
ekonomik zorluklar ve sonrasında yaşanan siyasi çalkantılar tüm toplumu etkilediği gibi Nogayları da etkilemiştir. Her ne kadar ülke
içerisinde yaşanan siyasi ve sosyal gerilimlerden – şiddet, baskı, kültürel kısıtlama vb. - Nogaylar özel bir pay almamış olsalar bile
bu değişim Nogayların zaten pasif olan kültürel çalışmalarını daha da pasifize etmiştir.
Bu noktada önemli bir konuya temas etmekte ayrıca fayda var. İlk geldikleri sıralarda Nogaylar her nereye yerleştirilmiş
olsalar da bulundukları yerdeki diğer halklarla kaynaşmamışlardır. Genellikle dışarıya kapalı komin bir yaşamı tercih etmişlerdir.
Bunda muhacir olmalarının etkisi büyüktür. Aynı zamanda diğer muhacirlere uygulanan ve resmi olmayan bir toplumsal baskı
altında olmaları da vardı. Devletin kendilerine toprak tahsis etmesi, kaynaşmaları için yardımda bulunması başkalarınca bu baskıyı
artırmaktadır.
Geldikleri yerdeki yaşamın benzerini sürmek istemeleri nedeniyle şehirlerden uzakta köylerde yaşamayı tercih ettiler. Kendi
aralarında kültürel ve sosyal yaşantılarını sürdürmekteydiler. Toplum olarak sürgün ve kıyımlarla geçen bir zamanın etkisi
bilinçaltında travmalara neden olmaktaydı. Bunun en büyük belirtisi ise ne ticaret amacıyla ne de eğitim amacıyla dışarıya
açılmamalarıdır. Bunun sıkıntısını daha sonra yaşayacaklardır.
Diğer yandan ülke içerisinde, yakın tarihlerde yaşanan darbeler ve sonrasında gelişen sıkıyönetim ve değişen anayasalarla
kültürel hak ve sosyal – sivil oluşumların kısıtlanması, dernekleşme faaliyetlerinin askıya alınması gibi olumsuzluklar Nogaylarda
benlik bilincini zayıf düşürmüştür.
Henüz yakın bir zamana kadar Nogaylar, kendilerinin Nogay olduklarının bilincinde bile değillerdi dersek mübalağa etmiş
sayılmayız. Kendilerini Tatar olarak lanse eden ve o şekilde tanıtıp, tanınan bir kalabalık yığını olarak varlığını sürdürüyorlardı. Bu
gerçek ; gizli veya açıkca uygulanan bir asimilasyonun sonucu değil, kültürel erozyonun sonucuydu. Bunu altını çizerek belirtmekte
fayda var. Bu erozyonun nedenleri, gelişmesi, süreci ve sonucu tamamen sosyolojik olarak incelenmesi, araştırılması gereken bir
vakadır.
Nogaylardaki bu kültürel bilinç erozyonunun temel nedeni aidiyetlik duygusudur. Tarihlerinde birçok kez kıyıma, katliama
ve soykırıma maruz bırakılan halk, bunun neticelerinde ya sürgün edilmişlerdir ya da vatanlarını terke mecbur bırakılmışlardır. Bu
psikolojik yıkım içerisinde sığınacakları bir ve tek yer vardı. O dönem içerisinde Osmanlı İmparatorluğu ve sonrasında onun varisi
olan Türkiye Cumhuriyeti. Dolayısıyla, vatansız kalan bir milletin, kendilerine sığınacakları bir yer veren bir devleti – ki aynı soy
aynı dil ve aynı dine mensuplardır – sahiplenmeleri ve vatan olarak kabul etmelerinden daha doğal bir şey olamaz.
Bu psikolojinin vermiş olduğu ve bilinçaltına yerleşen sorumluluk ve minnettarlık duygusu bu toplumun benci yerine bizci
bir anlayışı hüküm sürmesine neden olmuştur. Aynı aidiyetlik duygusu ile savaşlarda ve barışta üzerine düşen yükümlülükleri
ziyadesiyle yerine getirmekten geri kalmamıştır.
Ancak, bu psikolojinin vermiş olduğu ve bilinçaltına yerleşen sorumluluk ve minnettarlık duygusu aynı zamanda aynı
toplumun benlik duygusunu köreltmesine de neden olmuştur. Yukarıda az önce vurgulandığı gibi, Nogaylar henüz on yıl öncesine
kadar Nogay olduklarının bilincinde değillerdi denilebilir.
Yaşadıkları bölgeler içerisinde köyler ve kasabalar oluşturan Nogaylar, gündelik yaşam içinde sosyal aktivitelerini kendi örf
ve adetleri üzerine yapıyor , kendi dillerini kullanıyor ve herhangi bir kısıtlamaya yada baskıya maruz kalmaksızın kültürel
aktarımlarını yapabiliyorlardı.
Ne var ki bu özgürlük, Nogayların sosyal ve kültürel zenginliklerini ve farklılıklarını bilinçli bir şekilde yaşamalarını
sağlamaya yetmemiştir. Bu elbetteki tamamen sistemden kaynaklanan bir çarpıklık değildir.
Yukarıda bahsetmiş olduğumuz psikolojik bilinç, Nogay toplumunun, kendi kendini - açıklanması zor bir biçimde – asimile
etmesine bir şekilde neden olmuştur. Hem kendi kültürlerini yaşamak imkanına sahip olan hem de Nogay olduğunu bilmeyen bir
sosyal vaka ortaya çıkmaktadır. Bu durumun elbette psikolojik, sosyolojik, kültürel , ekonomik ve de siyasal boyutları vardır.
Etnik bilinçten uzak yaşayan Nogayların toplumsal yapıları sıkı sıkıya örf ve adetlerine bağlıydı. Toplumsal hiyerarşi bu örf
ve adetlere göre şekillenir ve belirlenirdi. Ne var ki eğitimli ve okumuş kesimin olmaması, kültürel aktarımın sadece
görerek ve töreler gereği öğrenilmesine yol açmıştır. Bu durum Nogaylık bilincinin oluşmasına engel teşkil etmiştir.
Türkiye 60 ve 70’li yılların ekonomik , sonrasında 80’ li yılların darbe sendromlarını yaşarken Nogaylar hala ticaretten
uzak, tarım ve hayvancılıkla uğraşan bir toplumdular. O yıllarda köylerden kentler henüz belirgin bir göç yoktu. Köylerde
Kültürel aktarım yüzyıllardır olduğu gibi sözlü yapılmaktaydı ve yine eğitimli kesim azdı.
M A K A L E Hakan BENLİ
Nogaytürk – 1 6
Turgut Özal’ın iktidarının başladığı yıllarda toplumda yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmeler Nogayları da derinden
etkiledi. Köyler hızlı bir şekilde boşalmaya ve gerek Avrupa’ ya gerekse büyük şehirlere ekonomik amaçlı göçler başladı.
Köyler boşaldıkça kültürel kopmalarda o denli hızlı olmaktadı. Komin yaşama alışmış olan Nogaylar gittikleri yerlerde
adaptasyon için çoğunlukla kendi kültürlerini terke mecbur kaldılar. Yetişen yeni nesiler ise bu kültürden her seferinde daha az
nasipleniyorlardı. 2000’ li yıllara gelindiğinde ise Nogay kültürü sadece köylerde yaşanır olmaya başlamıştı. Şehirlerdeki genç
nesil Nogaylar ise kültürlerine aşina olmakla birlikte yaşamaktan uzaktılar.
Yine aynı dönemde olgunluk çağına gelmiş olan okuyan kesimden bazı aydınlar, kaybolan Nogay kültürünü yaşatmak
adına dernekleşme çalışmalarına başladılar. Derneklerin küçük çaplı Sabantoy organizasyonları zamanla büyük ilgi görmeye
başladı. Halk arasında eskiye duyulan özlemle tekrar bir kaynaşmanın yaşanması yeni derneklerin oluşmasına da yol açtı.
Teknolojik gelişmelerin yardımıyla insanların oturdukları yerden birbirleri ile haberleşebilmeleri ve bilgi alışverişinde
bulunmaları özellikle gençler arasında Nogay kültürüne yeniden bir ilginin olmasını da sağladı. Bu bilinçlenme neticesinde
kaybolmaya başlayan kültürün kurtarılması için çeşitli çalışmalar yapılmaya başlandı. Kültürle ilgili araştırmalar yapılmaya,
yazılar yazılmaya, dergiler çıkarılmaya başlandığı sıralarda zihinlerde yeni bir terim telaffuz edilmeye başlandı, diaspora !...
Bu terimin telaffuz edilmesi Nogaylara yönelik algıyı değiştirebilecek güçte olmasıdır. Nitekim öyle de olmuştur.
İçişleri Bakanlığı Nogay derneklerinde – Nogay Türkleri – kelimesini yasaklamıştır. Bu yasaklama, bahsettiğimiz algının
değişmesinden kaynaklanmaktadır. Nihayetinde bu yasaklama kaldırılmış olsa bile yazının başında yazmış olduğumuz
süreçlerin bir benzerinin yaşandığından endişe edildiği muhakkaktır. Bir etnik uyanış !...
Peki şu an yaşanan süreç bizi nereye götürecek, bir kültürel dayanışmaya mı yoksa etnik uyanışa mı ?...
Hangisi olursa olsun ikisinde de düşünülen amaca ulaşmak için tıpa tıp aynı yoldan yürümek gerekiyor. Birinden birine
giden yolda yöntemler ve teknikler değişmiyor.
Henüz kültürümüzü kurtarmaya muktedir olamamışken bunun bir üst safhası olan diasporal düşüncenin telaffuz edilmesi
birçok kişi de, kurumda ve toplumda tereddüt oluşmasına yol açmaktadır.
Buna bir çok yerde şahit olmuşsunuzdur. ‘’ siz de mi ‘’ tarzı manidar sorular, bizden beklenilmeyen bir yaklaşımın
beklenildiğini ortaya koymaktadır.Bu durumda önce bunu kendimize sormalıyız, beklentimiz nedir? Millet içinde bir halk
olmak mı halkın içinde bir toplum olmak mı ?..
Günü geldiğinde devlet içerisinde asli unsur olarak kabul görmek düşüncesinde olabilir miyiz ?.. Kürtçe okulların
açıldığı bir dönemde Nogayca okullar isteyecek miyiz? Tıpkı Kürtçe yayın yapan tv ve radyoların olması karşısında bizim de
çoğumuzun aklından geçen TRT Şeş gibi Nogayca yayın yapan bir tv’ nin olmasını istememiz gibi. Belki biz istemeyeceğiz
ama bizden sonra gelen nesillerin istemeyeceğini de garanti edemeyiz.
Bunun iki nedeni var. İlki, bizler de Kürtler gibi bulunduğumuz topluma tam olarak adapte olamadık ama ayrı da
yaşamadık…Ancak biz Nogay Türkü olduğumuzu kabul ediyor bu minval üzeri yaşıyoruz. İkincisi ise biz de Kürtlerin
yaptıkları gibi temelde aynı ama şu an çoğu kere düşüncede farklı olarak kültürel çalışmalarla bağlarımızı korumaya, kendi
benliğimizi muhafazaya, Nogaylık bilincini yaymaya uğraşmaktayız.
Bu yazının tepki alacağını ve genelde yazdıklarımın süreç olarak farklı olduğunun bilincindeyim. Ne var ki, bu duygu
ve düşünceleri dile getirmek durumundaydım. Zira tarihe baktığımız zaman göreceksiniz ki, her milletin benzer çalışmaları ya
kültürünü muhafaza ile sonuçlanmıştır ya da kültürünü muhafaza ile birlikte etnik bir uyanışa da yol açmıştır. İkisinin arasında
keskin bir uçurum olmasına karşın aralarında kıl kadar fark vardır.
TEL : 0 332 641 41 93 CEP : 0 539 641 41 93
0 541 641 41 93 www.aluminyumkorkuluk.tr.gg
KONYA – KULU
Nogaytürk – 1 7
Nogay Dernekleri Federasyonu
K Ö Ş E Y A Z I S I Akif KARA
Nogaytürk – 1 8
Yazıya şöyle başlamak istiyorum, dünya üzerinde dernek, federasyon, konfederasyon ve sendikalar
niçin kurulmuş, sebebi neydi ? Şunun için kurulmuş; bireysel uğraşıların, sosyal faaliyetlerin, karşı çıkmaların ve hatta bireysel protesto ve eylemlerin bir netice vermediğini görünce, toplumlar artık bir araya gelip beraber faaliyette bulunmak, beraber protesto, grev ve sosyal dayanışma yapmak için ilk önce lokal olarak dernekleşmeye gitmişler ve epey bir müddet böyle devam etmişler. Fakat toplum büyüdükçe meseleler büyümüş, artık kurulan derneklerin, bu işlerin üstesinden gelemeyeceği anlaşılınca mevcut dernekler birleşip bir federasyon çatısı altında toplanmışlar. Bir müddet böyle gitmişler, bakmışlar sorunlar daha da büyüyor, bu sorunların üstesinden gelemeyeceği anlaşılınca mevcut dernekler birleşip bir federasyon çatısı altında toplanmışlar. Bir müddet böyle gitmişler bakmışlar sorunlar daha da büyüyor bu sorunların üstesinden gelmek için sivil örgütlerin de büyümesi lazım ki o işlerin üstesinden gelinsin. İşte o zaman da birkaç federasyon birleşip konfederasyonlar oluşmuş.
Gelelim asıl konumuza. Mazisi yakın olsa da yaptıkları faaliyetlerle seslerini dünya Nogaylarına
duyurabilen Tuz Gölü ve Karacadağ bölgesi Nogayları da bu faaliyetleri yapmak için mevcut dernekleri kurmuşlar ve hala da devam etmekteler. Fakat son bir senedir mevcut derneklerin bazıları rölantide çalışırken bazıları da durmuş vaziyette, sadece tabelası kalmış. İşte ben şahsen Hollanda’ da 30 senedir takip ettiğim dernekçiliğin nereye kadar olduğunu görerek örgütçülüğün nereye kadar olduğunu görerek Türkiye’de ki Nogay derneklerinin birleşip bir çatı altında federasyon olmazlarsa akıbetlerinin pek parlak olmayacağını söylemeye çalışıyorum. Acizane tavsiyelerim şöyle, biz Hollanda’ da dernekçilikten federasyonlaşmanın faydalarını gördük diyorum. 74’lü yıllarda kurulan lokal dernekler iki üç sene içinde çeşitli dedikodular, çekememezlikler, sen yapamıyorsun, beceremiyorsun, ben daha iyi yaparım ayakları ile çalışamaz duruma gelince o zaman yapılan toplantı üstüne toplantılar neticesinde federasyonlaşmaya gidilme kararı alındı. Bu fikre karşı çıkıp biz lokal dernek olarak kalacağız diyen bazı dernekler 3- 4 sene sonra dernek yöneticilerinin birbirini suçlayan iddiaları neticesinde mahkemelere düşüp kapandığı veya gelip federasyona üye olduklarını gördük. İşte o gün kurulan federasyonlar bu gün Türkler için dasima kurulu altında birleştiler. Bu gün hükümetle masaya oturup lokal derneklerin meselelerini tartışabiliyorlar ve hükümete tavsiye mektupları sunabiliyorlar. Lokal dernekler de problemlerin ağır yükünü federasyona attığı için dedikodusuz, başı ağrımadan çalışıyorlar. 2 ay evvel yazdığım bir yazı yanlış anlaşılmış galiba, dernekler birleşip federasyon kurulurken lokal derneklerin fesih edilmesi diye bir şey yok. Onlar yine lokal yani kuruluş gayesi neyse ona göre çalışmalarını devam ettirecekler. Yani lokal dernekler kendi yörelerinde faaliyet gösterecek, federasyon ise ülke ve dünya çapında faaliyet gösterecek. Aslında federasyon derneklerin sorununu azaltacak, dernekçiliği kolaylaştıracaktır. Bunun argümanlarını burada anlatmaya kalksam sayfalar kifayet etmeyeceğinden kısa kesiyorum. Benim acizane tavsiyem mevcut dernek yöneticileri ve dernek üyeleri bu konuyu bir daha gözden geçirirlerse iyi olur diyorum. Biz bunları yaşadık. Dernekçilik uzun soluklu bir iştir. Bu derneklerde gönüllü hizmet vermek zaman gelir insanı usandırır. Zaman gelir yıpratılır, küskünlükler dargınlıklar olur fisebililah çalışmak çok meziyetli bir iştir. Yalnız birileri bunu çekemez, kendi bu işi beceremediğinden sana da çelme takıp oradan uzaklaşmana çalışır. Bu da en çok lokal derneklerde olur. Çünkü herkes birbirini tanıyor ve birbirinin zaafını biliyor. Bu da kişileri yıpratmakta kolayca kullanılıyor. Ama eğer dernekler bir federasyon çatısı altında ise yükün çoğunu atmıştır. Daha rahat hareket edebilirler. Tabi bunlar benim kişisel görüşlerim, her görüşe de saygım vardır. Kurulur , kurulmaz ona bir şey diyemem, tavsiyem kurulmasından yanadır. Olmasa sadece üzülürüm bir fırsat kaçtı diye. İsmini duyup hali hazırda görmediğim Nogay Dergisine de başarılar diliyorum. Hazırlayanlara ve dergiyi okuyanlara da sağlıklı mutlu günler diliyorum.
K A P A K K O N U S U Ömer AKTÜRK
Nogaytürk – 1 9
Öncelikle Değerli Nogay Kamuoyunu, Sayın Dernek Başkanları ve Yöneticilerini, İnternet Siteleri
yöneticilerini Nogay Sevdasına kendisini adamış Nogay Sevdalılarını ve Değerli Nogay Halkımızı Nogay
Gençlerini Birleştirme Platformu olarak saygıyla selamlıyoruz.
Sivil Toplum Kuruluşları; resmi kurumlar dışında ve bunlardan bağımsız olarak çalışan politik sosyal
kültürel hukuki ve çevresel amaçları doğrultusunda hizmet veren çalışan üyelerini ve yöneticilerini gönüllülük
usulüyle alan kar amacı gütmeyen ve gelirlerini bağışlar ve üye aidatları ile sağlayan kuruluşlardır.
Sivil Toplum Kuruluşları günümüz dünyasını şekillendiren, İnsanının sorunlarını çözüme kavuşturan
ve Sivil toplumu devlet bazında temsil eden kuruluşlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nokta da mevcut Nogay
Derneklerinin birleşerek bir an önce Nogay Türkleri Dernekleri Federasyonunun kurulmasını tabiî ki Platform
olarak istemek en başta ve en ciddi talebimizdir. Ciddi bir federasyonun temsil ettiği insanlara ne kadar faydalı
olacağı tartışılmazdır. Netice itibariyle Derneklerimizin Nogay Türklerinin Kültürünün yaşatılması ve geliştirilmesi
bakımından birinci derecede öneme haizdir.
Nogay Türkleri Dernekleri acilen Federasyon kurulması konusunda görüşmeye ve istişarelerini
yapmaları için bir araya gelmeleri gerekmektedir.
Federasyonun kurulması gereklidir çünkü; Nogaylarla alakalı geneli ilgilendiren sorunların çözümü
noktasında böyle bir güce ve Dernekler üstü bir kuruma ihtiyaç duyulmaktadır. Karar verecek uygulatacak bir
Kurum! Şu an en belirgin sorunumuz Sabantoy’un olup olmayacağıdır! Bu noktada hiçbir derneğin,
bireyin,kurumun ve kuruluşun sahiplenmediği Sabantoy’umuzun çözümü şu an için en önemli konuların başında
gelmektedir.Nogay Gençlerini Birleştirme Platformu olarak bütün Dernek başkanlarına,yöneticilerine,Nogayların
önde gelenlerine sesleniyoruz! Nogay Türkleri Dernekleri Federasyonunun kurulması için gerekli istişarelerin
gerekli görüşmelerin yapılması en azından gerekli açıklamaların bir an önce Kamuoyuna yapılmasını talep ediyoruz.
Federasyon konusunda bütün derneklerin uygun gördüğü bir adayın veya adayların teker teker değerlendirilerek
başkanlığı getirilmesi,Yönetim ve Denetim Kurullarının belirlenmesi ve Yönetim kadrolarında her dernekten birer
veya ikişer temsilcinin kendi Derneklerini ve bölgesindeki insanları temsilen Federasyon Yönetiminde bulunmasını
öneriyoruz. Her konuda olduğu gibi bu konuda da gençlerin önünün açılması gerektiğini savunarak, kurulacak
Federasyon yönetimine bir iki arkadaşımızın görevlendirilebileceğini belirtiriz. Platform olarak üstümüze düşen
görevleri layıkıyla yapacağımızı ve taşın altına ellerimizi sokmaya hazır olduğumuzu da belirtiriz. Bu Başıboşluğun,
karamsarlığın ve belirsiz gidişatın bizlere örnek olmamasını diliyor şevkimizin azmimizin kırılmaması için bütün
büyüklerimizin gerçek manada bizlere örnek olacak birleşmelerde, kaynaşmalarda, iş birliklerinde,hareketlerde ve
eylemlerde bulunmalarını istirham ediyoruz.
Ve bütün bu anlatılanların hepsini üst üste koyduğunuz zaman Gerçek manada Dernekler üstü bir kurumun
yani Nogay Türkleri Dernekleri Federasyonunun kurulması gerçekten gerekli ve bir o kadar da önemlidir!...
Savlukban kalınız…
Nogay Dernekleri Federasyonu
Nogay Dernekleri Federasyonu
K A P A K K O N U S U Musa ÜNAL
Nogaytürk – 2 0
Değerli Nogay Kardeşlerim ,soydaşlarım...
Bildiğiniz gibi 1998 - 2010 yılları arasında , "Nogay
Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği "nin ,önce
kurucu başkanlığı, daha sonrada genel başkanlığı olmak üzere
12 yıl görevde bulundum. Beni bu şerefli ve ulvi göreve uygun
gören ve yardımcı olan tüm halkımıza Yüce Allah'ın
huzurunda en samimi duygularımla teşekkürlerimi ve
şükranlarımı iletirim
Görevde bulunduğum sürece öz halkımın değerlerine
sahip çıkmaya kayıp olan güzelliklerini muhafaza etmeye,
bulunduğum her ortam da Nogay halkımın tarihini ,kimliğini,
ahlaki değerlerini ve asaletini vurgulamaya özen gösterdim.
Türk Dünyasının tarihi içinde Nogayların kimliğinin ve
Nogay Hanlığının tanınmasına, bilinmesine çaba
gösterdim. Nogayların ; Türk toplumunun ayrılmaz-bölünmez
bir parçası olduğunu sarsılmaz bir inanç ve imanla savundum.
Yurt içi ve yurt dışı toplantı ,gösteri ,seminer ve
konferanslarda bulunduğum her ortamda müslüman bir Nogay
Türkü olmamla kıvandım , onurlandım. Bu çalışmalarda
görev paylaşımın da bulunduğum tüm arkadaşlara
yardımlarından ve emeklerinden dolayı teşekkürlerimi
iletirim.
Değerli Soydaşlarım, örgütlü olmak, örgütümüze sahip
çıkmak derneklerimize omuz vermek katkıda bulunmak
vatandaş olarak ortak sorumluluğumuz olduğunu
düşünüyorum. Küreselleşen dünyada insanlar aynı potada
eriyor ve toplulukların karakteristik değerleri, özellikleri kayıp
oluyor. Bizim Nogaylarımızın dili,kültürü, ananeleri, örfleri
gelenekleri de bu kayboluşdan nasibini alıyor ve yok oluyor.
Yurt dışından gelen araştırmacılarla yapmış olduğumuz
söyleşilerde özellikle vurguladıkları " ne kadar çaba
gösterirseniz gösterin dünyada ki değişime engel
olamazsınız, ve en çok elli yıl içinde hem diliniz hem
kültürünüz kayıp olacak" diye bizi uyarmaya çalıştılar.
Bizlerde yaşayarak görmüyor muyuz ; dilimizi bilen, eski
oyunlarımızı oynayan, eski yemeklerimizi yapabilen ,örf
adetlerimizi devam ettiren kaç aile var çevremiz de ? Ve var
olanlarda gün günden azalmıyor mu? Eski Nogay dilimizi tam
olarak bilen ve bütün yaşamını nogay diliyle ,nogay
gelenekleri ile devam ettiren bir insanımız kaldı mı
çevremizde ?
Ne yapmalıyız ,ne yapabiliriz diye kendimize
sorduğumuz da,şunu görüyoruz; "değişmeyen tek şey
değişim". O halde bu değişimden kaçamayız, ama hiç olmazsa
kaybolmakta olan varlıklarımıza sahip çıkalım. Toplumumuza özgü kültürel değerleri yazıya dökelim, kayıt altına alalım,
olabildiğince gelecek nesillere aktarmaya çalışalım.
Evlatlarımıza torunlarımıza göstermeye, öğretmeye
çabalayalım. Kimliklerini ata değerlerini ,kültürlerini
ananelerini, örflerini öğrenmelerine katkıda bulunalım. Biliyoruz
ki tarihini ,kimliğini bilmeyen toplumların yarınları olmayacak
ve gelecek nesilleri, kimlik bunalımına düşecek ve başkalarının
kimliği altında yok olacak tarih sahnesinden silinecektir.
Bu noktada Derneklerimize ,birliklerimize ,büyük
görevler düşmekte ve onlar söz sahibi olma durumuna
gelmektedirler. Bu gün tüm dünya da örgütlü
toplumlar,varlıklarını kabul ettirebilmekte ve Devleti yöneten
irade tarafından dikkate alınmaktadırlar " bilinirsen tanınırsın
ve dikkate alınırsın". 1998 yılında Türk Ocaklarını Nogay
Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneğimizi tanıtım amacı
ile yapmış olduğumuz ziyarette Değerli abimiz Sayın Yücel
Hacaloğlu Türk Ocakları Genel Sekreteri olarak bize şunu
söylemiş idi hiç unutmam :"Biz Nogayları biliyoruz ama
nogaylar tanınmıyorlar. Önce varlığınız bilinecek, sonra
kimliğinizi tanıtacaksınız ve sonra sizin varlığınız kabul görecek" demişti. Bu Bizim derneğimizin şiarı oldu.O günden
sonra Nogayın varlığını bildirmek ,kimliğini tanıtmak için
yılmadan usanmada çabaladık,Türk Dünyası ile ilgili her
etkinliğe katılmaya çaba gösterdik. Yüce Mevlama şükürler
olsun ki o günden bu güne çok şeyler değişti , bir çok yerde
Nogaylarımız ses verdiler bizde burdayız ,bizde Nogayız diyerek
,Türkiyenin her ilinden ilçesinden seslerini yükseltiler, pek çok
yerde yeni yeni nogay derneklerimiz kuruldu ve insanlarımız bu
çatı altında toplanmaya kimliklerini aktif olarak yaşamaya
başladılar. Türkiye yetmedi Dünyanın pek çok ülkesinden
soydaşlarımız seslendiler varlıklarını dirliklerini haykırdılar .Ve
bizler bu meşaleyi ateşleyen insanlar olarak ,çıkan sesden
yükselen sedadan kalabalıklığımızın farkına vararak kıvandık
,gögsümüz kabardı,gururlandık.
Bunlar yeter mi elbette değil ,daha organize olmalıyız
yeni yapılanmalara yeni derneklerin oluşumuna katkıda
bulunmalıyız ama hep birlik olmalıyız ayrımız gayrımız
olmamalı. Elbette fikir ayrılıklarımız olacak; ki bu ayrılıklardan
yeni düşünceler, fikirler ortaya çıksın ve bu fikir sahipleri
birbirlerini kırmadan fikirlerini çarpıştırsınlar,doğrular ve
yaratıcı düşünceler buradan çıksın. Kadınlarımız kızlarımız,
gençlerimiz, çocuklarımız hep birlikte örgütlenmeliyiz
derneklerimizi federasyonla ,federasyonumuzu
konfederasyonlarla sağlamlaştırmalıyız ki gücümüz hep artsın
,birlikteliğimiz pekişsin. Biz güçlü canlı ve diri olduğumuz
zaman hem bu günümüzü hem yarınımızı daha iyi aydınlatır
,geleceğimizi daha sağlamlaştırır ve yarınlara daha güvenle
bakarız. Gelecek nesillerimiz daha sağlıklı,kim
olduğunu nereden geldiğini bilen ,tarihi ile övünen ve öz
güvenleri daha yüksek birey olarak yüce Türk Topluluğu
içindeki yerlerinde daha aydınlık,mutlu ve muktedir
insan olurlar,yarınlara güvenle bakarlar. Yüce Mevlam bütün
insanlarımıza yardımcı olsun.
Nogay Dernekleri Federasyonu
K A P A K K O N U S U Ramazan CAN
Nogaytürk – 2 1
18 Kasım 1858 yılından itibaren Batı Kafkasya’dan Osmanlı topraklarına gelen Nogaylar, Konya ili ve çevresine yerleştirilmişlerdir. Bu tarihten son on yıl öncesine kadar Nogaylarımızın dernek, vakıf ve bunun gibi sosyal yardımlaşmayı hedef alan örgütlenmelerde birleşemedikleri gözlenmiştir.
1858 yılından itibaren yerleştikleri bölgede kalan halkımız çevre ile gerekli iletişimi kuramamış, kendilerini yaşadıkları bölge halkına tanıtamamış, dar bir çevre içerisinde yaşamaya devam etmişlerdir. Köylerimizde yaşayan Nogaylarmız ulusal kimliklerini korumuşlar, adetlerinden ayrılmamışlardır. Yaşanan ekonomik zorluklardan dolayı Bir kısım insanımız bölgelerinden bağlarını koparmadan şehirlere yerleşmişlerdir. Bu dışa açılım 1960’lı yıllara kadar sarkmıştır. Bu da biz Nogayların sosyal bir çatı altında toplanmamızı geciktirmiştir. Son on yıla kadarda böyle bir oluşuma ihtiyaçta duyulmamıştır.
Şehirlere yerleşen Nogaylarımız sivil toplum örgütlerinden etkilenmişler, kimliğimiz, nereden, nasıl, hangi yıllarda ve hangi şartlarda geldiğimiz gibi sorulara cevap aranmış ve bu amaçla da farklı şehirlerimizde Nogay Türkleri dernekleri kurulmuştur.
Kurulan bu Nogay Türkleri dernekleri faaliyete geçtikleri andan itibaren her şeyden önce biz Nogaylara, Nogaylığımızı hatırlatmışlardır. Tarihimiz hakkında bilgi ve belgelere ulaşarak, araştırarak, çeşitli kurumlar vasıtası ile Nogay kamuoyunu aydınlatmaya çalışmışlar ve bu çalışmalarda devam etmektedirler.
Derneklerimizin düzenlediği gelenekselleşen Saban Toyu etkinlikleri ile de halkımızı yaşadıkları bölgelerde, bölge halkına kültürümüzü, gelenek ve göreneklerimizi yerel televizyonlar ve çıkarılan dergiler vasıtası ile tanıtmaya devam etmektedirler. Saban toyu etkinlikleri ile Nogaylarımızın bölge halkı ile kaynaşmasını, birlik, beraberlik ve barış içerisinde yaşamasını sağlamada önemli rol oynamıştır. Bu biz Nogaylara olduğu kadarda bölge halkı içinde bir gereksinimdir.
Mevcut derneklerimizin yapmış oldukları faaliyetler ile çeşitli ülkelerde yaşayan Nogaylarımız arasında geçmişte olmayan bir iletişim ağı kurulabilmiştir. Ancak bu yeterli değildir ve olmamalıdır. Düzenlenen Saban toyu etkinliklerine eksiklerimiz, hatalarımız ve noksanlarımız olmuştur. İyi niyetle yapılan bu tür organizasyonlarda her zaman eksikliklerin olabileceği varsayılmalıdır. İşte bu tür hataların asgari düzeye inebilmesi içinde her Nogayımızın birlikte hareket etmesi ve konuyu sahiplenmesi gerekmektedir. Bu anlamda Nogay derneklerimize büyük görevler düşmektedir. Bundan sonraki süreçte derneklerimizin birlikte hareket etmesi ve federasyonlaşma sürecinin hızlandırılması gerekmektedir.
Genel anlamda Nogayların kültürünü, dilini, tarihte yaşamış oldukları mezalimleri, sürgünleri, Ata yurdundan koparılışlarını, yaşamak zorunda bırakıldıkları sıkıntılarını, katledilişlerini federasyonlaşma ile ülkemiz ve dünya kamuoyuna anlatmamız, tanıtmamız mümkün olacaktır. Bu bilinçle İstanbul Nogayları olarak kurulabilecek Nogay Türkleri Federasyononu’nun özleminde olduğunun içerisinde olacağını, destekleyeceğini, katkı sağlayacağının bilinmesini tüm Nogay kamuoyuna saygıyla bildiririz.
Nogay Dernekleri Federasyonu
K A P A K K O N U S U Orhan DEMİRCİ
Nogaytürk – 2 2
Değerli Nogay Dernek başkanlarına saygı ve selamlarımı sunarak, federasyon hakkındaki görüşlerimi kısaca
dile getirmek istiyorum. Hollanda birinci kurultayında federasyon konusu gündeme gelmiştir. O zaman dernek
sayımız yetersizdi. Şu anda yeni kurulan İstanbul Nogay Derneği ile sayımız sekiz olmuştur. Topluluklar önce birlik
olmayı sonrada dernek veya vakıf olmayı, daha sonrada federasyon olmayı arzular. Biz Nogaylar olarak ilk ikisini
başardık. Tabi ki bunu hayata geçirmekte en büyük görev kuskusuz sayın dernek başkanlarına ve yönetimlerine
düşmektedir. Biz Hollanda Nogay Vakfı yönetim kurulu olarak, böyle bir çalışmada üzerimize düsen görevi yerine
getirmeye hazırız. Şahsım ve yönetim kurulu adına, Nogaylık için yapılacak çalışmalarda, maddi ve manevi desteği
vereceğimizden değerli Nogaylarımızın şüphesi olmasın. Federasyon konusunu hayta geçirmek için, sayın dernek
başkanlarımızın bir an önce toplanıp istişare etmesinde fayda olacaktır. Eksiklerimize rağmen bu işi başarmak en
büyük temennimiz.
Nogay Dernekleri Federasyonu
K A P A K K O N U S U Uğur KAN
Nogaytürk – 2 3
Nogay kardeşlerimin de selamlarını iletmekten gurur duyarım, 2006 yılında Konya Nogay Türkleri dernek başkanı sayın Abdurrahman Berkcan ağabeyimizi tanımamızla birlikte , dernek girişimlerine başladık ve 2007 yılında resmi açılışımızla birlikte derneğimizin faaliyetlerine başlamış olduk ,Derneğin açılmasından önce bizi tanımayan insanlar derneğimizin sayesinde bizi tanımış oldu , 50,000 nüfuslu bir ilçede 1,000 e yakın olan nüfusuyla var olan Nogay halkı birlik ve beraberlikleri sayesinde ilçe halkına da örnek olmuştur ,Bunun en büyük örneği de hala evlerimizin iç içe olması ,aynı mahallede yaşamamızdır, hala ılgın da yaşayan Nogay Türkleri dışarıdan olan birisiyle çocuklarını evlendirmezler, 50,000 nüfuslu bir yerde azınlık olmak bazen de sıkıntı yaratmaktadır, bu tür azınlık olaylarında her zaman baskı ve eziyet altında kalmaya mahkumsunuzdur, biz ise bunu birbirimize olan kenetlenmemiz sayesinde avantaja dönüştürmüşüzdür , acı ve sevinçlerimizi hep Nogay halkımızla paylaşırız, Genelde geçim kaynağı olarak kendi ürettiği hediyelik eşyaları dışarıda pazarlayarak sağlayan ılgın Nogay halkı haliyle çoğu zaman ilçede bulunmaz, Olası bir cenaze ve düğün ve diğer buna benzer toplum olaylarında Türkiye’nin neresinde olursa olsun elinde ne işi varsa bırakır mutlaka ılgına gelerek üzerine düşeni yapar, Eğer bu kenetlenmemiz olmasa haliyle bizde çok baskı ve zulüm altında kalırdık ,derneğimizin açılışından sonra bu birlik ve beraberliğimiz daha da önem kazandı ki , açılışımızda bunun bir örneğiydi ki , ilçe kaymakamı ilçe belediye başkanı ve civar köylerin belediye başkanları ile mülki amirlerin yanında siyasi parti temsilcileri ile birlikte ilçe esnaf ve halkı da çok sayıda bir katılımla bizi onore etmişti ,derneğin açılmasından önce kabuğuna çekilmiş ve kaderine razı bir yaşam sürdürmekte olan Nogay halkımız bundan sonra daha duyarlı olmuştur ,ve ilerleyen zamanlarda AKP Konya milletvekili sayın SAMİ GÜÇLÜ ve MHP milletvekili FARUK BAL derneğimizi bizzat ziyaret etmişlerdir ,bizim bu birlik beraberliğimiz haliyle seçimlerde sandıklara fazlasıyla yansır, bunu da ilçe siyasi partilileri çok iyi bilirler ,bu örnekleri vermemdeki gayem birlik ve beraberliğin önemini vurgulamak içindir, derneğimizin açılışından sonra ılgın da yaşayan Nogay halkı daha fazla ivme kazanmıştır ,daha önce bizi sade bir Nogay halkı görenler , zamanla Abdurrahman Berkcan ağabeyimizin sayesinde bizi daha yakinen tanıyıp bizim sadece ılgın da yaşayan bir toplum değil de Türkiye de var olan bir Nogay halkı mensubu olduğumuza kanaat getirmiştir, 2008 yılında gerçekleşen Boğazören Köyü Sabantoy şenliğine o zaman ki belediye başkanımız sayın H,HÜSEYİN AKINCI bizzat gelerek konuşma yapmıştır , bunun yanında katılamayan çoğu insanda mesajla kutlama yapmıştır,buradan yapmış olduğumuz şenlik töreni çekimlerini ılgın da bazı kurum ve şahıslara verdik ,burada görüntülerde geçen Nogay halkımızın saygıdeğer insanlarını ve o kalabalığı görenler anlamış ki bu ılgın da yaşayan Nogay halkıyla kalmadığını ve diğer il ilçe ve bölgelerde de yaşayan Nogay halkı olduğunu anlayarak yalnız olmadığımızı anlamışlardır ,bizde yeri geldiğinde sayın Fehmi Başaran ağabeyimizi sayın İstanbul Vali yardımcısı Mustafa Altıntaş ağabeyimizi gurur ve saygıyla telaffuz etmişizdir, Dernekle başlayan serüvenimiz inşallah oluşacak olan federasyon ile daha büyük bir saygı ve sevgi kazanacaktır ,işte biz bu yüzden bu birlikteliğimizin sadece Ilgın Konya Kulu değil bütün Türkiye deki Nogay halkı ve kardeşlerimizle paylaşmayı isteriz ,hatta ve hatta Koban da yaşayan Nogay halkımızla da kucaklaşmayı hasretle beklemekteyiz,bunun için şimdiden emeği geçen ve geçmekte olan tüm ağabey ve dernek başkanlarımıza teşekkürü borç bilirim, çağımızda gelişen milliyetçilik kavramından neden biz yararlanmayalım , çünkü ben şuan 40 yaşına geldim ve anladığım tek şey bizim bizden başka dostumuz olmayışı yada çok az olmasıdır ,ondan dolayı zamanı ve çok iyi kullanarak birlik ve beraberliğimizi pekiştirecek bu adımı bir an önce atmalıyız, inşallah bunda da başarılı oluruz ve ben buna cani gönülden inanıyorum,bir kişi kendi başına hiç bir şey ifade etmez, ama toplum olduğun zaman ses demektir ,bizde bu toplumu en layıkıyla gerçekleştireceğiz , atalarımızın bir lafı vardır , ölügde toyugda tabınman bolur , diye işte bu laftan çıkarak bu federasyonu kurar ve bizlere ulaşamayan insanlara ulaşır onlara da yardımcı oluruz , ben ılgında yaşayan Nogay halkının da desteğini alarak , Ilgın Nogay Türkleri dernek başkanı olarak bu
oluşumda olacağımı ve üzerime düşen görevi yapacağımızın imzasını sizlerle paylaşacağımı bildirir , herkese saygı ve sevgilerimi sunarım
Nogay Dernekleri Federasyonu
K A P A K K O N U S U Y. Mansur AKYOL
Nogaytürk – 2 4
Türk kültür birliğinin önem kazandığı şu günlerde;ben kimim ? Neden buradayım ? Buraya nereden geldim ? sorularını çoğaltmak ve sorulara tarihsel süreç içinde bilimsel olarak- doğru açık anlaşılabilir cevaplar bula- bilmek için önce merak etmek sormak,araştırmak derlemek,analiz - sentez yapmak ulaşılan sonuçları doğru, tarafsız bir şekilde ilgililere ulaştırmak gereklidir. Tarihini yabancı kaynaklardan öğrenmek zorunda kalan Türkler için bu hiçte kolay olmamıştır. Gözümü açtığımda ,duyduğum anamın dilinin yanında,içinde büyüdüğüm( Ev,aile soy - sop ) ortamda insanların birbirleri ile ilişkileri,günlük yaşam , toplumsal yaşam bizi diğerlerinden farklı kılan folklorumuz adetlerimiz toylarımız,anma toplantılarımız yemeklerimiz,giyimlerimiz, saç tıraşımız kısaca bizi biz yapan değerlerimiz. Değerlerimize sahip çıkmak,onları korumak kollamak,yozlaşmadan gelecek nesillere devretmek, her yeni doğana öğretmek ancak ve ancak bu şuuru taşımakla mümkündür. Bugün için ise; Ait olmanın onurlu şuuruyla birey olmaktan toplum olmaya, topluluk olmaya geçmek, bu inancı yüreğinde,beynin de taşıyan bireylerin bir araya gelmesi ( örgütlenme ) ile mümkündür. Örgütlenmenin ilk adımı da dernekleşmedir. Dernekleşme çatısı altında beyinle ,kol gücünü ve ekonomik gücü birleştirmektir.
Nogayların unutulmuşluk ve yalnızlık duygusunu yok etmek için ilişkileri güçlendirmek şarttır.Bunun içinde gerekli dinamizmi yaratmak gerekir. Hedefe ulaşmak için Federasyon kurmak ve gençleri motive etmek çok önemlidir. " Birlikten güç doğar " Güzel ülkemizin değişik yerlerinde yerleşik nogayların, kurdukları derneklerin bir araya gelmesi ( federasyon ) formatında birleşmeleri,örgütlenmesi,Nogaylar arasındaki bağları güçlendirecek,bölgeler arası ilişkiler gelişecek, unutulmuş ,unutturulmuş değerlerimiz hatırlanacak,Nogay olmanın onuru tüm bireyleri saracaktır. Dernek eliyle yapılamayan işler Federasyon gücüyle yapılacak, tüm dünyadaki diğer Nogaylarla ilişkiler kurulacaktır, o ülkelerden gelecek soydaşlarımızla kültür birliğiköprüleri kurulacak,Nogay tarihi hakkında toplantılar - paneller - Bilgi şölenleri kurulacak hepsinden önemlisi Devletimiz , karşısında Nogay Türkleri hakkında konuşabileceği bir muhatap bulacaktır. Bizim asla siyasi bir talebimiz yoktur, olmayacaktır bizim istediğimiz " Türklerin orijinali olan Nogaylara itibarının verilmesidir ve bu konuda araştırma yapacaklara devlet imkanlarının verilmesi, Nogay Türklerinin birbirlerini tanımasıdır. Atatürk ilkelerinin ve inkılaplarının savunucusu olan Nogay Türklerinin onurunun yeniden yüceltilmesidir.
Nogay Dernekleri Federasyonu
K A P A K K O N U S U Abdurrahman BERKCAN
Nogaytürk – 2 5
İnşallah federasyon sanal durumdan kısa
zamanda kanuni olarak gerçek işlevine kavuşur.
Konya derneğimiz olarak üzerimize düşen her görevi
yapmaya her an her zaman hazır durumdayız. Hatta
son kongremizde Nogay federasyonuna katılma kararı
bile almış bulunmaktayız. Konya Derneğimiz yönetim
kurulu olarak sanalda olsa şu anki federasyonun
başına acizane görüşümüz olarak tüm Sabantoy
akalarımız NOGAY TÜRKLERİ
FEDERASYONUNU kurmak oluşturmak için çaba
sarf etmelerini arzu etmekteyiz. Derneklerimizi bir
araya getirip acilen federasyonu sanal ortamdan reel
ortama geçirilmesini canı gönülden arzu etmekteyiz.
Ayrıca Konya Derneğimiz olarak üstümüze
düşen her sorumluluğu da yükümlülüğü de almaya
hazırız.
Nogaylarımızın başlattığı derneklerin organizesi olan--
-SABANTOYU--- 2010 YILI
SABANTOYUMUZUN yapılması ve diğer
sorunlarımızın çözümü noktasında sanalda olsa
NOGAY SANAL FEDERASYON YÖNETİMİ
YETKİLİ OLMALIDIR… bunun başlangıcını da
Cemil kardeşimiz başlattı ve arkası gelmesi temennisi
ile tüm Nogay camiamıza hayırlı uğurlu olsun
der..selam ve saygılarımızı arz ederiz.
NOGAY FEDERASYONU
-Dünyadaki, ata yurdumuzdaki ve Türkiye’deki
Nogaylara hitap edecektir.
-Tüm Nogay derneklerinin üstünde bir karar
mekanizması olacaktır.
-Nogayların birlik ve beraberliğini oluşturacaktır.
-Nogayların, her platformda sesleri daha güçlü
çıkacaktır
-Federasyonun temsil gücü yüksektir
-Yerel yönetimler, siyasetçiler ve bürokratlar kamu,
Federasyonunun isteklerini daha dikkatli
dinlemektedir.
-Nogaylarımızın yaşadığı köylerimize ekonomik ve
sosyal yönden fayda sağlar
-Kültürel faaliyetler, daha bilinçli düzeyde ve doğru
olarak yapılabilecektir
-NOGAYLIK kültürünün tanıtımı, federasyonda
yapılacak eğitimlerden geçmiş kişiler tarafından
yapılacağından standartlar belirlenmiş olacak ve
çarpıklıklar giderilecektir.
-NOGAY SABAN TOYU[2010 yılından başlamak
kaydıyla] Faaliyetlerini tanzim edecektir.
-Üyelerinin ve üye derneklerinin özgüveni artacaktır.
-Federasyon güçlendiğinde NOGAY TÜRKÜ olup ta
bunu ifade etmeyenler, bende NOGAY TÜRKÜYÜM
diyebilecektir.
-Nogaylarda var olan ait olma duygusu daha da
gelişecektir
-Tüm Nogay köylerinin bir araya gelmesini ve
birlikteliğini sağlayacaktır
-Üyelerinin Siyaset ve Bürokraside güçlü bir destekçisi
olacaktır
Dernek faaliyetlerinin maliyetleri azalacaktır
-Siyasi ve toplumsal açıdan yaşadığımız yerlerde güç
yaratacaktır
-İl ilçe köy ve mahalli düzeyde kamuyu yönetenlerle
etkin diyalogları yaptırım gücü olan talepleri kabul
noktasında etkili olacaktır.
-Nogay Türklerinin geleceği nezdinde çalışma yapacak
olanlar, bu sayede muhatap bulabileceklerdir,
-Sorunlar, istekler ve öneriler ilgililere güçlü bir ses
tarafından bildirilecektir,
-Oluşan NOGAY güç birliği, potansiyel üyelere ulaşımı
ve onlarla olan iletişimi kolaylaştırır,
-NOGAYLAR arasında iletişim tarafsız olarak
artacaktır,
-Federasyonun arkasında sayısal güç vardır ve temsilde
daha yararlı, etkili olur.
ÖRNEK: Bir çeşme yapmak gerektiğinde, bazı
köylülerimiz aralarında para toplayarak yaparken,
bazıları ise DSİ nde tanıdığı bir bürokrat ya da nasıl
müracaat edildiğinde çeşmeyi devletin yaptığını bilen
birisi sayesinde, kamunun imkanlarından yararlanarak
yaptırmaktadır.
-Yörelerimizde, kamu imkanlarından yararlanma oranı
artar.
-NOGAYI VE NOGAYLARI düşünen beyinler bir
arada olacaktır.
-VESAİRE VESAİRE SAYMAKLA BİTMEZ..
Nogay Dernekleri Federasyonu
K A P A K K O N U S U Cemil SÜTBAŞ
Nogaytürk – 2 6
Federasyonun kurulması hususu ilk defa 11 Şubat 2007 tarihinde, Nogay Türkleri Eğitim Kültür ve İşbirliği Derneği (Ankara), Konya Nogay Türkleri Derneği ve Nogay Türkleri Eğitim ve Sosyal Dayanışma Derneğinin (Kulu) katılımıyla yapılan İstişare Toplantısında görüşülmüş ve görüşme sonucunda, Nogay Türk Dernekleri Federasyonunun kurulmasına resmen karar verilmişti. Dernekler Mevzuatı incelendiğinde, Nogay Türk Dernekleri Federasyonunun kurulmasının önünde hukuki bir engelin bulunmadığı ancak kuruluşun tamamlanması için Derneklerimizce bazı çalışmaların yapılmasının gerektiği anlaşılmaktadır. Dernekler Mevzuatında federasyonların, kuruluş amaçları aynı olan en az beş derneğin bir araya gelmesi ile
kurulacağı belirtilmekte olup mevcut derneklerimizin sayıca yeterli olduğu görülmektedir:
1. Nogay Türkleri Eğitim Kültür ve İşbirliği Derneği (Ankara) 2. Nogay Türkleri Derneği (Konya) 3. Nogay Türkleri Eğitim ve Sosyal Dayanışma Derneği (Kulu) 4. Nogay Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği (Ankara) 5. Nogay Türkleri Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği (İstanbul) 6. Nogay Türkleri Derneği (Eskişehir) 7. Nogay Türkleri Derneği (Ilgın)
Federasyon Kurulması İçin Yapılacak İşler:
1) Tüzüğünde federasyon kurulması veya kurulmuş olan federasyona üye olunması hususunda madde bulunmayan Derneklerimiz, Genel Kurullarını toplamalı ve tüzük değişikliği ile ilgili Genel Kurul kararı almalıdır.
2) Derneklerimiz, Yönetim Kurulu kararı ile kurucu dernek temsilcilerini belirlemelidirler.
3) Dernek temsilcilerinin katılımıyla Nogay Türk Dernekleri Federasyonu Kuruluş Komitesi oluşturulmalıdır.
Federasyon komitesince Federasyon tüzüğü hazırlanmalıdır. 4) Hazırlık çalışmalarının tamamlanmasından sonra aşağıdaki belgelerle, Ankara Valiliği İl Dernekler
Müdürlüğüne kuruluş başvurusu yapılmalıdır:
a. Dernek tüzüklerinin; amaç, federasyon kurma ve üye olmaya ilişkin maddelerinin bulunduğu bölümün yönetim kurulu başkanlarından onaylı ve kaşeli sureti
b. Kurucu dernek temsilcilerinin, derneği temsil etmekle yetkilendirildiğine ilişkin, ilgili dernek yönetim kurullarının karar örnekleri
c. Kurucu dernek temsilcileri tarafından imzalanmış iki adet federasyon tüzüğü d. Kurucu dernek temsilcileri tarafından imzalanmış iki adet Federasyon Kuruluş Bildirimi e. Geçici yönetim kurulu üyeleri ile yazışma ve tebligatı almaya yetkili kişi veya kişilerin adı, soyadı,
yerleşim yerlerini ve imzalarını belirten liste veya yazı Nogay Türk Dernekleri Federasyonunun bir an evvel kurulması temennisiyle, Başkanlar ve Yönetim Kurulu üyelerinin bilgilerine sunulur
Nogaytürk – 2 7
E R T E N G İ Necdet ÖZEN
Nogaytürk – 2 8
Ertegi ertek ekende,börteği börtek ekende,orak
ayında kar cavganda,suvlar bayırdan avganda,şirkiy kave
tüygende,şubun şiren üygende üyken tavlardın artında
üyken bir Nogay avulunda oturgan akayman onun
şalışkan bir bikesi bar eken.Bikesi bek aruv bolsada
azakay tevekkel bolganga onun, tüsünde körgen şiyleri
akırında körgenindiy boladı eken.Künlerden bir kün
tüsünde: Ak börkü basında,ak tonu cavurnunda, ak sakalı
kökregine gadar tüsken kart akay görünüp:
-Mendenn ne tiliysin dep soganda,koy tiliymen
degenimen; (Koy bassın üyündü,koy bassa
üyündü,koymay bassın üyündü) dep aytıp
coytulgan.Ondan sonda köp koyları bolgan.Kel zaman
ket zaman koyları köp,vakıtları aruv bolsada bir kırlı
balaları bolmağan.Akayıda bikeside buga turmay
aşuvlanganlar.Künlerden bir kün akayı bikesine:
-Bizge koylarımızdın köp bolayıgın aytkan ak
sakkalı kart tüsünde birttaga saga körünse bir bala tilesen
bolurmu eken degende yene künlerden bir kündün
keşesinde tevekkel bikedin tüsünde ak sakallı kart akay
körünüp;(Tile menden ne tiliysin) degen.Tevekkel
bikede:
-Üy bolganımız köp boldu,köp koyumuz bar,bay
kisilerden bolduk ama bir balamız bolmadı
degenimen.Ak sakallı kart :
-Cuvuk vakıtta bir ulunuz bolayık ama bu ulunuzdu
elalem tuyganday etip tutas kalktın kasında bep köp
süymeniz.Bılay etiyik bolsanız azrayil kelip onu sizden
burun alıp keter dep aytıp coytulgan.Tevekkel bike
akayına bir ulları bolayığın aytkandan son vakıtı
kelgende bir aruv bala tapkan:Akayı bek
süyüngen.Koyları köp,bay kisi bolganga.Birköp koy
soyup avuldun kalkın şakırıp bir aruv loksa toy
yasaganlar.Artından kırk şıgarıp,tırnak toyun,tis
müsürün,türsüldegenin gene aynı etip koylar soyup
kalktı şakırıp adetlerin yasaganlar.Akayı balasın bek
süygen,avuldun işine akaylardın kasına şıgıp
oturganda.Kış catağında, keşeleri üy kıdıruvlarında
turmay balasın maktap:
-Menim ulumday ul yok.Menim ulum Koşanay’ım
dep süyünüp turmay balasın maktaydı eken.Bir kün
bikeside oga ak sakallı karttın aytkanı esine tüsüp
-Ulumuzdu,Koşanayım dep köp süyesin,mende
süyemen ama bunu avuldun kalkına aytmasan aruv
etersin.Bek köp süygenindi kalktın kasında aytabersen
azrayildin kelip onun bizden alayığın ayttı manga
körüngen ak saakallı kart.Dep aytkanda:
-Canım bikem men balamdı
süymiyikmenmi.Erkeslerdin balası özüne şikar
tuvulmu,azrayil keliyiktiy bolsa onkın alayığına menikin al
dep aytarman.Koşanay’da taga cas ya taslap keter.Menikin
alsada bir şiy etmez.Men yaşayığım gadar
yaşadım.Koşanay’ga tiyme dermen degen.Bunu bir kış
vaktında avuldun bikelerimen cıyılsıp oturganda bikesi
maktanıp üyerdeki bikelerge aytkan. Kış künlerinde
bikelerde bunu öşek etip kelip üylerinde akaylarına
balalarına aytıp külgenler. O avulda özü biraz
kuytlu,közaşık bir cas bareken.Oda bunu tuyup özündün
akranı caslarga aytkan.Bunlardan dörtevi bu akay kaytip
azrayilge özümdün canımdı al Koşanayımdı tasla dereken
dep külüskenler.İşlerinden bu cas ciğitte onlarga :
-Menip esime birşiy keldi ama sizge aytayımda
keliniz bunu yasayık. azrayil kelse Koşanay!dı alaman
dese atası kaytiyik eken kulağımızman tuyarmız
degen.Onlarda ne etiyiklerin üyrengen son.Avulda özü
köşüp korantası cıgılıp curtluk bolup kalgan birevdin
üyünde keşe suvuktan buyukkan bir kökökmiyav
tutkanlar.Kanatlarına tiymiy,ayvandın bavrundan biraz
tüklerin culkup ayvandı bavurundun astındakı terisi
köründendiy etkenler.Suvuk bir kış kününde bu akaydın
üyündün artına kelip tınlaganlar.Bu akay gene balasın:
-Aynanayım közünden koşanayım.Azrayil kelse
menim canımdı alsın.Kim degen menim Koşanayımdın
canın alayık dep süyüpyatkanda.Kışları suvuk bolgan bu
avulda üylerdin sırt betlerinde tereze bolmay,terezeler
kıblaga tuvra yasalıp sırt bette ava alayıktay kişkene
tögerek tesikler taslanganga bununda üyü onday
eken.Caslardan birevi üyndün sırt betinde
kalgan,anabirevleride üydekilerge tuyguzmay terezedin
aldına pısıp catkanlar.ydün negizine tırmaskan cas bala sırt
betteki tesikte tıkavlı bezdi alıp işkerge kökökmiyavdı
tesikten cibergen.Oturulgan cerden yümsekte bolgan
tesikten işkerge ayvan tüsüyatıp kanatların kakkanıman
işkerde negizge kagıvlı lamba ayvandın kanatındın
celinden söngen.Üydün işi karangı bolgan.Bikesi
uşkalalaklanıp korkup : -Azrayil keldimi naşşiy dep aytkanda,akayıda
kökökmiyavdı azrayıl bellep, aldına alıp süyüyatkan
balasın cerge taslap :
-Mına Koşanay,mına sen.Ne etiyik bolsan eteviyde
maga tiyme dep bakırgan.tısyaktakı caslar bunu tuyup
külüp kaşkanlar ama avulda bunu tutas kalkta öşek etip
aytıp külüskenler.Bu akayda gene balasın Koşanayım dep
süygen ama birtta azrayildin atın avzuna almagan.
N O G A Y K Ü L T Ü R Ü Derleyen : Hasan BENLİ
At mingendin kılış kuşangandın
At iyesinin astında kişner
At tuyağına tay basar
İt iyesine karap ürür
İt itdi cesede öpgesini cemez
Ten tenimen teke müyüzümen
Celkeden as bolmaz cengeden dost bolmaz
Aruv gızdı el maktar.caman gızdı anası maktar
Anası maktagan kızdı tasla gaş el maktagan gızdı al gaş
Castı camanlaganda maktaganda yalır
Anasını kör gızını al ayagını kör şayını iş
Camandan caksı tuvar ozbak üşün caksıdan Caman tuvar
tozmak üşün
Haram guştun helal cımırtgası bolmaz
Toyga barsan toyup bar
Cemaatin sokur bolsa gözündü cım
Toy toyga ölşenmez ton tonga ölşenmez
Tentek toy etken töründe özü oturgan
Kol koldu kol betti cuvar.
Elden gelgen övün bolmaz ,bolsa as bolmaz
Otsuz üy bolmaz
Baysız bike padişah
Satıp algan savutga çukbaz.
Satıp ağlan kul bolmaz özünden tuvmağan ul bolmaz
Ağaş keşsen uzun keş kısalır.temir keşsen Kısa keş uzar.
At binenin kılıç kuşananın
At sahibinin altında kişner
Atın ayak izine yavru tay basar
Köpek sahibine bakarak havlar
Köpek köpeği yese de öfkesini yiyemez.
Yaşıt yaşıtıyla, teke boynuzuyla
Enseden yemek yengeden dost olmaz.
İyi kızı başkası kötü kızı anası över.
Annesinin övdüğü kızı bırak kaç, başkasının övdüğü kızı al kaç
Genci yeren de öven de utanır.
Annesini gör kızını al tasına bak çayını iç.
Kötüden iyi doğar yükselmek için, iyiden kötü
doğar yok olmak için.
Haram kuş un helal yumurtası olmaz.
Düğüne gidersen tok git.
Cemaatin körse gözünü yum
Düğün dügüne ölçülmez. Ton tona ölçülmez.
Deli düğün yapmış başköşeye kendi oturmuş
El eli yıkar el yüzü yıkar.
Başkasından gelen övün olmaz olsa yemek olmaz.
Ateşsiz ev olmaz.
Kocasız kadın, padişah
Satın alınan kabı doldurmaz.
Satın alınan kul olmaz,kendinden doğmayan oğlan olmaz.
Ağaç kesersen uzun kes kısalır,demir kesersen kısa kes
uzar
Nogaytürk – 2 9
N O G A Y E D E B İ Y A T I ALP YILMAZ
Nogaytürk – 3 0
Kara kurma kestane kel aşayık Biz eşikte siz törde şınlaşayık
Kartka caşka şınlamak tuvul ayıp Bir eki şın aytayın hatırın sayıp
Arpa sapka koy caydım boydan boyga
Kel ekimiz şınlayık toydan toyga
Şınlap şınşı tuvulman şınlaycakman Tan aşılmay kun tuvmat kaytmaycakman
Baban saga şal algan borşka batıp Şın bilmesen ne keldin cer kapatıp
Koy işinde cüresin karşıdan karşı
Menim cürgen columa kapınız karşı
Molla tuvul kartbabam erensiz soyum Kayda barsam caraşır selvi boyum
Sen tişlegen elmadan men tişliyim
Sen bolmagan cıyında men nişliyim
Akşam catsak barabar saba tursak Eki cürek bir bolup ömür kursak
Eki başlı üyüm bar ortası kiler Seni küzde bakliyler bizimkiler
Eşitemen kaberin alaman elden
Seni men künliymen esken celden
Caşlık başka musibet, avesli koymay, Ölecekmen dünyanın zevkına toymay.
Caşlık başka bir kelir, eki kelmez,
Kaytgıp kelip dünyanın zevkın sürmez.
Çınlap çınçı tuvulman, çınlasam yalmam; Çınçılarga baş koşup, karap ta kalmam.
Ah dedim, vah dedim tizimni kaktım, Kimden körüyüm, yok eken bahtım.
Ah di, vah di cürer de ölermiz,
Cer bavuru suvuktur, tönülermiz.
Eki Kara koçanay emdi anasın, Cayrap catkan çeçeknin ber manasın.
Eki Kara Koçanay, tüsleri kunduz;
Cayrap catkan çeçeknin manası yıldız.
Peygamber Efendimiz kadım baskan, Kudretinden eşyanı çıpsiz askan.
Cetegen yıldız Ülker'den kaber sora,
Ten mezarga kirgende, can kayda tura?
Bu ne kadar süyüşmek, bır görüşte, Ya eren bar soyunda ya ferişte.
Molla tuvul kartbabam, erensız soyum;
Kayda bolsa çaraşır, fidan boyum.
Tögerek yıldız töbemde, Ay karşımda; Türlü kasavetler bar garib başımda.
Cevabından zar boldum, koralmayman,
Bir tüsünü bermesen cüralmayman
SADECE İSTANBUL’ DA DEĞİL ANKARA, İZMİR , KONYA VE TÜRKİYE’ DEKİ TÜM İL VE İLÇELERDE UYUŞTURUCU DENEME/ KULLANIM YAŞI 15’ E VE DAHA DA AŞAĞISINA KADAR DÜŞTÜ. SİGARA VE ALKOL DENEME/ KULLANIM YAŞI DA UYUŞTURUCUYLA AYNI. 15 !..
Nogaytürk – 3 1
G E N Ç L İ K Muhammed YILDIZ
Nogaytürk – 3 2
sosyal bir yaşamdan uzaklaştırmış oluyor. Dolayısıyla sosyal değerleri gençlere aktarmada problem yaşıyoruz. Gençler de sosyal değerler konusundaki bu boşluğu internet ya da televizyonlardaki olumsuz yayınlarla doldurmaya çalışıyorlar. İnternet ya da televizyonlardaki bu olumsuz yayınlar gençlerin psiko-sosyal gelişimlerini olumsuz etkiliyor.
Neler yapılabilir . Öncelikle konuyla ilgili değer kavramını netleştirmeye çalışalım: Değerler; ideal davranış biçimlerini veya yaşam amaçları hakkındaki inançlarımızı, davranışlarımıza yön veren standartları ifade eder. Değer toplumdan topluma ya da kültürden kültüre farklılık gösterebilir, zaman içinde de bir toplumda ya da kültürde değişime uğrayabilir. Hayatımızda bizleri yönlendiren pek çok değer türü vardır: güzel-çirkin gibi estetik değerler, iyi-kötü gibi ahlaki değerler, sevap-günah gibi dini değerler, doğru-yanlış gibi mantıksal değerler... hayatımızın her yerinde, her zaman -çoğunlukla bilinçli olmasak da- zihnimizdeki çeşitli değerleri davranışa dönüştürürüz. Örneğin; büyüklerimize göstermiş olduğumuz saygı, misafirperver davranışlarımız bizim değerlerimizi yansıtır. Değerler; sosyal yaşamı düzenler, bireyler arası bağlılığı arttırır. Farklı değerlere sahip kişiler arasında veya kuşaklar arasında oluşan farklı değerlerden kaynaklanan çatışmalar ortaya çıkabilir. Değerlerimizi Gençlere Nasıl Aktarabiliriz? Değerlerin öğrenilmesi, sosyal bir öğrenmedir. Bir çocuk ya da genç değerler bilincini internet, bilgisayar veya tv karşısında istenilen seviyede öğrenemez. Belirli bir düzede öğrenme gerekleşebilir; fakat bu durumda da toplumun benimsemediği, gençlerin psiko-sosyal gelişimi açısından olumsuz yayınlardan etkilenme durumuyla karşı karşıya kalınabilir. Dolayısıyla değerlerin aktarılabilmesi için sosyal bir ortam şarttır.
"2000'li yılların gençliği önceliği paraya veriyor, sevgi ikinci sırada geliyor." "Popstar yarışmalarına gençliğin büyük ilgi göstermesi, ön elemelerde İzmir'de yarışmaya katılmak için 4 bin kişinin sabaha kadar kuyrukta beklemesi, son yıllarda gençliğin değer yargılarındaki değişimi tartışmaya açtı." Yukarıdaki yazı Zaman Gazetesi'ndeki bir haberden alıntı. Üzerinde durulan konu: Gençliğin değerlerinin değişmesi. Yazının devamında şu ifadeler yer alıyor: "Gençler üzerinde 1980'den bu yana yapılan anket çalışması, Popstar yarışmasına gösterilen ilginin daha önce "dev-genç" sonra "sevgenç" olan gençlik profilinin 2000'li yıllarda "bengenç" (paracı ve egoist) şeklinde değişmesinden kaynaklandığını ortaya koydu." Yapılan anketlere göre uzmanlar, daha önceki genç kuşağın toplumsal değerlere, vatana, millete sahip çıkan, bilinçli ve sorumlu, eşitliği ön planda tutan bir yapıda olduğunu ifade ediyorlar. Günümüz gençliğine baktığımızda zamanının çoğunu tv ve bilgisayar karşısında geçiren bir gençlik karşımıza çıkıyor. Yeni teknolojiler ve eğlence endüstrisi aile yapısını değiştirmiş durumda. Günümüzde gençler ve çocuklar daha çok yalnızlık içinde kalıyor; çünkü evdeki tv, bilgisayar ve internet, giderek konuşma ortamını kaldırıyor. Bu durum da gençlerimizi
G E N Ç L İ K Muhammed YILDIZ
Nogaytürk – 3 3
Bu konuda önemli bir sosyal kurum olan okullar devreye giriyor. Sosyal bir ortam olan okullarda çocuklar davranış ve tutumları sonucunda çevrelerinden gelen tepki ve yorumlarla değerlerini geliştirirler. Değerlerin aktarılması ve çocukların sosyalleşmesi adına öğretmenlere önemli görevler düşmektedir. Örneğin; öğretmenler grup ödevleri vererek bu konuda çocuklara yardımcı olabilirler. Yine okul gezileri, piknikler öğrencilerin sosyalleşmesini sağlayabilir. Ayrıca hoşgörü, sevgi, işbirliği, önyargısız yaklaşma, dürüstlük saygı gibi değerler, tarihten örneklerle aktarılabilir. Örneğin; sevgi konusu Mevlana'dan örneklerle tiyatro, doğaçlama ya da sözel anlatım yoluyla öğrencilerimize aktarılabilir. Gençlere değer aktarımı konusunda öğretmenlere, anne-babalara ve diğer yetişkinlere önemli sorumluluklar düşmektedir. Çünkü gençler ve hatta çocuklar dünyadaki değişmelere bizden daha önce erişip, bu değişmelerden daha çabuk etkilenmektedirler. Dolayısıyla bizlerin de dünyadaki değişmeleri, yeni gelişmelerden nasıl etkilendiğini fark etmemiz gerekmektedir
Peki sosyal bir ortamı nasıl sağlayabiliriz? Öncelikle bilgisayar, internet ve tv konusunda dengeli olmak gerekir diye düşünüyorum. Aile bu konuda çocuğuyla konuşarak dengeyi sağlamaya çalışmalıdır. Tabi bu konuda uygun bir dil kullanılmalıdır; çünkü özellikle ergenler emir cümlelerinden pek hoşlanmazlar. Ergenlik döneminde, arkadaş çevresi önemli bir değer sistemi oluşturur. Bu dönemde gençler duygusal olarak aileden uzaklaşıp arkadaşlarına daha yakın olurlar. Örneğin; çocuk, sırrını aileyle paylaşır, ergen ise bu konuda daha çok arkadaşlarını tercih eder. Burada aile bu uzaklaşmayı olumlu karşılamalıdır. Fakat arkadaş seçimi konusunda gençlere yardımcı olmak gerekebilir. Ergenlik döneminde, aileler, değer sisteminin gelişmesinde çocukları üzerindeki etkileri azaldığından dolayı, sahip oldukları değerlerini çocuklarına yeterince aktaramadıklarını düşünebilirler.
.
R Ö P O R T A J Hakan BENLİ
Nogaytürk – 3 4
Şiire başlamanıza, şiire yönelmenize vesile olan şahıslar var mıydı, ailenizde, çevrenizde ?
Cemal SAFİ: Şimdi, geçen gün TRT’ de program yaparken , program yapıyordum birinci kanal da orada da aynı suali yönelttiler ; nasıl şair oldunuz , nasıl şair olunur ? Şair olunmaz , şair doğulur!... Şair doğulur , herkes aynı yetenekte değil. Cenab – ı Allah kimisine çok cömert davranmış ,kimisine az vermiş , kimisine daha az vermiş Ben bunu şöyle yorumlarım ; çeyrek şair , yarım şair , tam şair... Şimdi tam şairin verdiği eseri, yarım şairin iki misli çalışarak vermesi gerekiyor.Çeyrek şairin dört misli çalışarak vermesi gerekiyor. şimdi şair doğmuşuz, çocukken, okuma yazma bilmezken dahi kulağım ahenkli seslere aşina. Ve babam da, rahmetli kendisi yazmazdı ama okuduğu şiiri unutmazdı, keyifli olduğu zaman devamlı şiir okurdu evde .Oradan da bir kulak yatkınlığı var.
Okumayı yazmayı öğrendim, şiir kitapları almaya başladım. Kütüphanede Yunus Emre olur, Karacoğlan olur, Emrah olur , Dadaloğlu olur, efendim Orhan Cahit Gökyay olur, Halil Soyuer olur, Bekir Sıtkı Erdoğan , Behçet Kemal Çağlar, Cahit Sıtkı Tarancı ,efendim Filozof Rıza ‘dır, efendim Rıza Polat Akkoyunlu ‘ dur, devamlı bunların şiirlerinin içindeyim, kah ağlıyorum kah gülüyorum falan… Bunlar ilgilendiriyor beni, kimsenin hayatına bakmıyorum. Demek ki genimde var ki şairlik, şiirle ilgileniyorum. Derken on bir on iki yaşlarında şiir yazmaya başladım. Ve enteresandır , başladığım an zaten hece vezni başlamışım şiire. O gün bu gün aruz da denemelerim vardı ama bu günkü Türkçe ile aruz biraz yavan oluyor. Sade Türkçe ile aruz yavan oluyor. Aruzun kökeni zaten Farslardan alınma. Türk şiiri hece vezni şiiridir ve hece veznine karar kılmama etki yapan şair de rahmetli Filozof Rıza Tevfik Bölükbaşı’dır. Aşkı tanıdıktan sonra ‘ Al eline kalemi , yaz başına geleni Cemal Safi ‘ dedim ve o gün bu gündür yazıyorum işte. Edebiyat mecmuaları bizi tespit ettiler. Ve Orhan Gencebay’ ın ilgisini çeker şiirlerim. Bu mecmualar kendisine gidermiş, aboneymiş… Israr üzerine, birkaç kere haber geldi, Orhan Gencebay şiirlerinizi istiyor diye. 1985 yılında bir gittiğimde İstanbul’ a, bir dosyada otuz – kırk kadar şiir vardı, verdim. Ve o yıl bestelemeye başladı,
Sayın Safi, neden hece veznini tercih ediyorsunuz ?
Cemal SAFİ: Şimdi , demek ki benim karakterim daha çok , hece veznine göre yaratılmışım.Yazı karakteri olarak hece veznini çok seviyorum. Sevdiren kişide , bakın şurada resmi var, Filozof , esas adı , Filozof Rıza Tevfik Bölükbaşı.
Sn. Cemal SAFİ , sizi tanıyabilir miyiz ? Cemal SAFİ : Merhaba , ben Cemal SAFİ.,1938 Samsun doğumluyum.Merhumlar Mehmet Safi ve Ayşe Hanım’ ın oğluyum. Tahsil hayatıma Samsun Sakarya İlk Okulu’ nda başladım, sanat enstitüsünde noktaladım. 1959 yılında Ankara’ ya yerleştim. 1962 Yılında Şükran Hanım’ la evlendim. Bu evlilikten Mehmet Akif, Peyami Safa ve Ebru adlarında üç evladım var. Şiir tutkum henüz çocukluk çağlarında başladı. Fakat aileme olan sorumlulukla, çocuklarımın yarınını düşünmekten, duygularımı dile getirme fırsatını bulamadım. Duygularımın şiir çeşmesini ancak otuz sekiz yaşından sonra açabildim. Şiirlerimin şarkı oluşu sayın Orhan Gencebay’ la başladı. Bu güne kadar çeşitli bestekarlar tarafından yüzün üzerinde şiirim bestelendi. 1989 Yılında sayın Zekai Tunca’ nın bestelediği Kürdili Hicazkar şarkı ‘ İmkansız ‘ la , yani ‘ Rüyalarım Olmasa’, 1990 yılında sayın Selçuk Tekay’ ın bestelemiş olduğu Uşşak şarkı ‘ Vurgun’ la Hürriyet Gazetesi’ nin Altın Kelebek, Milliyet Gazetesi’ nin Yılın En Sevilen On Şarkısı birincilik ödüllerini aldım. 1991 Yılında yine Zekai Tunca’ nın bestelediği ‘ Gözüm Kesmiyor ‘ şarkısıyla Milliyet Gazetesi‘ nin , 1991 yılında TRT’ nin açmış olduğu yarışmada yine ‘ İmkansız ‘ şarkısıyla En İyi Türk Sanat Müziği ödülünü aldım. Sonuncusunu 24.05.1992 ‘ de Ana Mecmuası’ nın layık gördüğü başarı şildi olmak üzere çeşitli tarihlerde gerek edebiyat dergilerinden gerekse kaset yapım firmalarından değerli ödüller aldım. 1990 Yılında Gürsoy Yapım firması adına içinde on dokuz şiirim bulunan müzikli bir şiir kasedi ( y.n : Bu Gece Kalıyorum ) çıkardım. Şiir kitabıma gelince 1993 yılının baharında ilk şiir kitabım olan Vurgun’ u çıkardım.
RÖPORTAJ Hakan BENLİ
Nogaytürk – 3 5
böyle ? İç yüzünü bilmiyordum olayın. Öyle bir konu… Şimdi aşk kendini şöyle anlatmış; O gece başladım trende, şöyle diyor aşk ; kitabımın da ilk şiiri oldu zaten.. Tek hece koyduk ismini ..
TEK HECE
Var mı beni içinizde tanıyan? Yaşanmadan çözülmeyen sır benim. Kalmasa da şöhretimi duymayan, Kimliğimi tarif etmek zor benim... Bülbül benim lisanımla ötüştü. Bir gül için can evinden tutuştu. Yüreğine Toros’ lardan çığ düştü. Yangınımı söndürmedi kar benim...
Niceler sultandı, kraldı, şahtı. Benimle değişti talihi bahtı, Yerle bir eylerim tac ile tahtı, Akıl almaz hünerlerim var benim... Kamil iken, cahil ettim alimi, Vahşi iken, yahşi ettim zalimi, Yavuz iken, zebun ettim Selim'i, Her oyunu bozan gizli zor benim... Yeryüzünde ben ürettim veremi. Lokman Hekim bulamadı çaremi. Aslı icin kül eyledim Kerem'i. İbrahim'in atıldığı kor benim... Sebep bazı Leyla, bazı Şirin'di. Hatrım için yüce dağlar delindi. Bilek gücüm, Ferhat ile bilindi. Kuvvet benim, kudret benim, fer benim... İlahimle Mevlana'yı döndürdüm. Yunus'umla öfkeleri dindirdim. Günahımla çok ocaklar söndürdüm. Mevla'danım, hayır benim, şer benim...
Benim için yaratıldı Muhammed Benim için yağdırıldı o rahmet
Tâlihin kahrı var her hevesimde, Boğulmuş figanlar titrer sesimde, O nazlı ismini son nefesimde Anıp da bahtiyâr ölmek isterim.
İşte bu şiiri yazan Filozof Rıza, o kadar etkili yazıyor ki, kitabını hayatını okuyorum, hece vezninde, yani serbest vezinde yapılmayacak vurguları, şiddeti , etkiyi, melodiyi, ritmi hece vezninde yakalamış ve hayran oldum. Demek ki dedim, hece vezninde dilerse, şairse,şair de dilerse, mükemmel şekilde duygularını anlatabilir.Marifet zorda güzeli yakalamak, kolay güzel olmaz. Zor güzeldir, onun için hece veznine girmişim, ben de Allah’ a şükür bütün duygularımı hece vezninde, siz de biliyorsunuz yüzün üzerinde şarkım var benim, anlattığımı zannediyorum.
Aleviyim Ben
Aşkıyla tutuştum dost cemalinin
Pir Sultan Abdal’ın can eviyim ben
Hasan Hüseyin’in, İmam Ali’ nin
Yaktığı ateşin aleviyim ben.
Kahi bir damlayım, kah okyanusum
Maddeden ziyade maneviyim ben
Bazı Hacı Bektaş bazı Yunusum
Mevlana yolunda Mevleviyim ben
Demişiz. Bunu gel de serbest yaz.
Sayın Safi, aşk şiiri denilince ilk akla gelen şairlerdensiniz. Aşkın nerdeyse her türünü yazdınız. Bu ilham nereden geliyor ?
Cemal SAFİ : Aşk , evet.. derler ki bu devirde bu çağda, o eski aşklar olmaz, yaşanmaz. Bal gibi olur. Çünkü bunu ben biliyorum, benim çektiğim en güzeliydi, en uçuğuydu kara sevdanın. Yani biz bu gün yaşıyorsak biraz tesadüfe bağlı biraz da irademiz sağlammış demek ki…ben yaşadığım için biliyorum, yaşayanlara sordum, okudum, büyüklerimizin fikirlerini aldım. Erkek de gerçek aşkı dört yıl sürüyor, bayanda iki yıl sürüyor. Yani duyduklarımda beni teyit etti çünkü aynı şekilde yaşadım. Benim ki dört yıl sürdü, aşkı bana tanıştıran hanımefendininki iki yıl sürdü. Ama o iki yıl daha görkemli oluyor, daha ihtişamlı oluyor onların aşkı. Tabi bizim şiirdeki başarımız da aşkı yakinen tanımamıza bağlı. Ben aşkı tanımadan evvel niçin yazamıyordum
RÖPORTAJ Hakan BENLİ
Nogaytürk – 3 6
Tevfik Fikret’in Mezarında
Dediler ki ıssız kalan türbende
Vahşi güller açmış dermeye geldim
O cennet bağının akine bende
Hasretle yüzümü sürmeye geldim.
Dediler ki sana emel bağlayan
Kabrinde diz çöküp bir dem ağlayan
Berhumad olurmuş bende bir zaman
Ağlayıp murada ermeye geldim
O hicran yılının son baharında
Jaleler titrerken çemenzarında
Gün doğmadan evvel ben mezarında
Matem çiçekleri dermeye geldim.
Seni andım bütün ah çekenlerle
Aşk , hak uğruna yaş dökenlerle
Sarı gonca veren şu dikenlerle
Taşına bir çelenk örmeye geldim
Yağdın ölüm gibi bir sırımdan
Neşe-i sevda mı bu isyanım
Ruhumda ne füsun eyledin bilmem
Bu gün sana gönül vermeye geldim
Diyor. Şimdi nasıl inkar edersiniz hece vezninin güzelliğini. Döktürüyor adam. Hangi duygu var ki hece vezniyle anlatılmamış.O kadar şarkım var benim, ben o an ki duygularımın resmini çizmişimdir. Resim bile bir çerçeve içersindedir değil mi ?... kalıbı vardır, ölçüsü vardır, ömrümüzün ölçüsü vardır, bir matematiği vardır yani. Matematiksiz hiçbir şey yoktur… Mesela benim ‘ Telefonda Sen ‘ diye bir şiirim vardır, on altı kıtadır. Ben hemen söyleyim size, altı artı beş tarzındadır bu şiir, yedi yüz dört tane sesli harften imal edilmiştir. Sayın isterseniz, bir tane fazla bir tane noksan çıkarsa iddiaya girerim ne isterseniz.. Şu teybi, benim teybi size vereyim sizde sizin teybi bana verin… ( gülüşmeler… )
Evliyanın sözündeki muhabbet Enbiyanın yüzündeki nur benim
Kimsesizim, hısmım da yok, hasmım da Görünmezim, cismim de yok, resmim de Dil üzmezim, tek hece var ismimde Barınağım, gönül denen yer benim
Barınağım, gönül denen yer benim.
Hadi bakalım bunu serbest nazımda nasıl yazılır, yazılır mı ?
Az önce konuşmalarınızda farklı şekillerde ifade ettiniz ama ben yine de soru olarak yönelteyim, şiirlerinize etki eden şairler ve faktörler nelerdir ?
Cemal SAFİ : Etki deyince, şimdi Dante diyor ki, şair Dante, güzel bir şiirde binlerce sperm vardır, her güzel şiir bana şiir yazdırır. Şöyle söyleyeyim, beni etkileyen şiir benden tepki görür. Başka şiir doğurtturur bana, yazdırır. Yaşıyorum bunları çokça… Bir şarkı dinledim mesela, o şarkının içindeki sözler beni vurdu diyelim, hemen bir şiir çıkar, iki şiir çıkar bakarsınız hiç ona benzemez, etkilenirim. Beni yazmaya mecbur eder ve şiir yazarım. Filozo Rıza’ya gelince, şiirlerini ve hayatını okudum ve etkilendim. O’nun Tevfik Fikret’in mezarında yazdığı bir şiir vardı. Sürgünden döner, Tevfik Fikret vefat etmiştir. Kabrine gider ve ağlayarak başladığı bir şiiri vardır. Bu şiiri beni çok vurmuştur, etkilemiştir. Şimdi düşünebiliyor musunuz serbest şiirde şimdi okuyacağım şiirdeki etkiyi vurguyu yapabilir misiniz ?
RÖPORTAJ Hakan BENLİ
Nogaytürk – 3 7
Ne kadar zulmetsen ah etmem sana
Her iki cihanda gül kana kana
Seninle cehennem ödüldür bana
Sensiz cennet bile sürgün sayılır.
Demişiz. Şimdi orada şarkıda geçmeyen bir dörtlük daha var. Ne diyor orda ,
Armağan ettiğin kutsal mendile
Akarken içimi dağlayan çile
Manavgat denilen çağlayan bile
Benim gözyaşımdan durgun sayılır.
‘dağlayan çile’, ‘ çağlayan bile’
Sayın Safi, Mehmet Akiflerden günümüze Türk şiirinde neler yaşandı, günümüz şiiri hakkında neler düşünüyorsunuz ?
Cemal SAFİ : Evvela benim oğlumun ismi de Mehmet Akif, orda resmi var deniz subayı oğlum, benim hayranı olduğum, biraz evvel atladım galiba şair Mehmet Akif’ i… Bu kadar milli duygusu gelişmiş bu kadar dini duygusu çağdaş, ileri; bu kadar geleneklerine bağlı, muhafazakar, bu kadar mükemmel bir insan… Cumhuriyet dönemiyle bizim bizim beşer arasındaki en büyük fark, bizim beşer kolayı basiti yeğliyor. Fazla düşünmeyi, fazla uğraşmayı edebiyatla, boşa geçen zaman mı sayıyor, ne yapıyor ise… Müzisyenlerimiz de öyle, çoğu müzisyenimiz çalıyorlar. Niye bizim adımız hırsız çıksın ya… Niye adımız korsan çıksın ? Yani biz duygusuz muyuz ? Dünyanın en duygulu milletiyiz belki. Kabiliyetsiz miyiz ? Yo, ecdadımdan belli kabiliyetli olduğumuz ; Fuzuli’den belli, Karacoğlan’dan belli , Dadaloğlu’ndan, Emrah’tan belli, efendim Yunus Emre’den belli ne kadar kabiliyetli olduğumuz. Değil mi , demek ki kabiliyetliyiz, yaparız. Efendim, müzikte yine Itri’ den belli, bizim padişahlarımız bile müzisyen şair. Üçüncü Selim,Kanuni Sultan Süleyman, (Ulvi AAAA)‘dir mahlası Sultan Süleyman’ın… Yavuz Sultan Selim…
Efendim , bunu şiire adapte edersek ; Türk şiiri şuan bir çıkmazda mı ?
Cemal SAFİ: Yok, gençler yetişiyor . Şöyle tespit ettim, tabi biz örnek olacağız en güzel şeyle örnek olacağız.
Kısaca şiir bir fotoğraf diyorsunuz…
Cemal SAFİ : Evet, şiir bir fotoğraf… Şiir duygu bakımından ne kadar yüklüyse , nasıl etki yapıyorsa teknik bakımından da melodi bakımından da kulağında aynı etkiyi duymalısın. Ben bilmiyor muydum yarım kafiye ile şiir yazmasını, takıları kafiye yapmasını, takıdan kafiye olmaz, sözcüğün kendi içinde olacak kafiye… Yani ‘ lar’,’ ler ‘ böyle ekler kafiye değildir. Sözcüğün kendisi kafiyedir. Mesela ;
Gözlerim uykuyla barıştı sanma
Sen gittin gideli dargın sayılır
Bu ‘dargın ‘ kafiye silsilesini yaratmıştır orda…
Ben de bir zamanlar sevildim amma
Senin ki düpedüz vurgun sayılır..
Yalan mı söyledim göz göre göre
Ne zaman dolacak verdiğin süre
Gönülden gördüğüm takvime göre
Aldığım her nefes bir gün sayılır. Bakın orada bir kurnazlık var ‘ bir gün’ ü , ‘ vurgun’ la kafiye yapmışım.
Armağan ettiğin kutsal mendile
Akarken içimi dağlayan çile
Manavgat denilen çağlayan bile
Benim gözyaşımdan durgun sayılır.
RÖPORTAJ Hakan BENLİ
Nogaytürk – 3 8
Herşeyim tamam da bir sendin noksan !
Yağmur yaş demeden yollara düştüm,
İçim ürperiyor ya evde yoksan !...
Elbisem gündelik, papucum delik,
Haberin olsa da sobayı yaksan.
Yağmur iliklerime geçti üstelik !
İçim ürperiyor ya evde yoksan !...
……………
Samimiyet, duygu, etki, o duyguları canlandırıyor. Yani şiirde önce duygu gerek, samimiyet gerek, teknik gerek, melodi gerek, aleterasyon dediğimiz ses uyumu gerek. Yani öyle sıradan olmayacak, ben şiirim diyecek. Kendisi söyler şiir olup olmadığını. Artık bir yerden sonra eleştirici olmuşuz yani…Ben on yıldır şiir yarışmalarında jüri başkanlığı, jüri üyeliği yapıyorum. Ve aynı zamanda Türkiye Şairler ve Bestekarlar Festivali’ nin kurucusuyum ben. Bunu Akçay ‘ da yapıyorum, geleneksel hale geldi.
Anladım, peki bir sorum daha olacak, şiir yazanlara ne gibi tavsiyelerde …
Cemal SAFİ : Pardon sözünü kestim, şimdi şiir gönül ve mekanın birlikte hazırladığı, birlikte imbikten geçirip damıttığı bir duygu yüküdür. Bu ikiliyi liyakat sahibi bir sakinin sunması lazım. Siz dünyanın en pahalı şampanyasını şurdan, sokaktan geçen bir simitçiye gel bu şampanyayı dağıt dersen ne yapar bu adam, elbette eline yüzüne bulaştırır ve şampanyadan da vazgeçersiniz siz. Diyeceğim sunucu çok önemli. Sanat dünyası içerisinde bir çok sunucu , tiyatrocu arkadaşım var. Bozkurt Kılıç, Semih Sergen, Aykut Sözeri, Sönmez Atasoy, Tomris Çetiner bunlar ağabeylerimiz, kardeşlerimizdir. Ama bu ara yeni jenerasyondan bir isim tespit ettim,sunucu Bedirhan Gökçe.
Bahsettiğimiz söz yazarları değiliz, o popçulara söz verenlerden değiliz. Tabi bunların hepsini ben kınamıyorum ama çoğunu kınamamak mecburiyetindeyim çünkü bestekar diyor ki, bestekar, güya bestekar yani. Bir müzik bulmuş bir yerden, diyor ki, bunun sözü kulağa ters gelecek kulağı tırmalayacak bir şey yaz diyor. Biraz da müstehcen olsun diyor, çok tutar bu şarkı , para kazanırız diyor. Şimdi zaten maddeyi düşünüyor, parayı düşününce sanat zaten olmaz. Madde, mana… Mana gelmez maddeye. Yan yana olmaz, zeytin yağı nasıl suyla olmaz, karışmaz öyle… Maddeyi düşünerek manayı yakalayamazsın. Ben parayı düşünerek şiir yazabilir miyim, mümkün mü ? Bu mümkün değil. Evet, Mehmet Akif’e demişler ki Osmanlıyı yerici şiir yaz. Eski hilafeti, padişahı, eski yöneticileri yerici aşağılayıcı, tahkir edici şiir yaz… O’ da şöyle yazmış :
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla övemem,
Gelenin keyfi için geçmişe asla sövemem !...
Ben de kimsenin keyfi için Türk şiirine leke düşüremem. Düşürenleri kınıyorum çünkü… Efendim dedim gibi Allaha şükür… Bu şirin mayası, şiirin özü duygudur ve kafiyedir, değil mi ?... Duyguları kaleme almaktır en güzel şekilde. Onun için bizim çok iyi müzisyenlerimiz var mükemmel müzisyenlerimiz var. Niçin yani biz, niçin tenessül edelim , niçin tenezzül edelim; yabancı müzikleri çalalım , yabancı sözleri çalalım ?... Bunu hazmedemiyorum bir türlü… Ve protesto ediyorum yani…
Peki efendim, şiirin fotoğrafını çektik… Şiirin şiir vasfına sahip olması için sizce neler gerekli ?
Cemal SAFİ : Şimdi dediğim gibi , şiir duyguların fotoğrafıdır. O fotoğrafı en güzel çeken iyi şairdir. Şimdi, biraz evvel yine dediğim gibi serbest olsun, aruz olsun , hece vezni olsun, hangi tarz olursa olsun şiirin şiirselliği önemlidir. Şiir olması önemli. Düz yazı mı nesir mi şiir mi ?... Şiirde ne aranır ? Samimiyet ve duygu aranır. Samimiyetsizlik oldu mu o şiir biter. Mesela ‘ Ya evde yoksan ? ‘ diye bir şiirim var. Şu camın önünden geçiyordu bir arkadaş, ıslanmıştı yağmurda. Onun peşinden baktım , adres arar gibiydi … Hep kapılara numaralara bakıyordu. Etkiledi beni. Bir adamın geçişiydi, tanımam etmem… Peşinden baktım, kaybolana kadar peşinden baktım…İki yıl oldu. Ya dedim, sevgilisini arıyorsa diye düşündüm… Ve sabaha kadar oturdum hem ağladım hem şiiri yazdım.
Ya Evde Yoksan !
Aşkınla ne garip hallere düştüm !
RÖPORTAJ Hakan BENLİ
Nogaytürk – 3 9
yazdığına bak !... ‘ derler sonra.Benim neslim böyle mi olacaktı, bu hallere mi düşecekti demezler mi ? Biraz önce bahsettik, sözlerini çalmak, müziklerini çalmak… Ben utanıyorum sonra. Yunanistan’ da güzel bir müzik çıkıyor, adamları var orda hemen yolluyorlar bunlara sonra aman bunu kaçırmayalım, Aysel Gürel abla hemen buna bir söz yaz… Şehrazat buna bir söz yaz… Hatta geçen gün bir karikatür gördüm. O kadar güzel ki , Aysel Gürel Bakırköy’de elinde kağıt kalem, deliler konuşuyor bu bir şeyler yazıyor.. Çıkarken de ‘ İyi, Allah’a şükür bu günde üç beş şarkılık şiir çıktı ‘ diyor.
Peki ikisinin arasındaki fark nasıl ? Şimdi şarkı sözü ile şiirin farkı… Şarkı sözü melodisini üstünden çıkardığın zaman kıçının üzerine oturur. Ayakta duramaz, ben eserim diyemez. Şiir böyle değildir. Her zaman ayakta kalır. Eğer şiirse ayakta durur, eserdir. Şarkı sözü müziğini aldığın zaman zavallı kalır, aciz kalır. Müziği giydirdiğinde sağlığına kavuşur, ayağa kalkar yoksa kıçının üzerine oturur. Bakın şimdi ;
Rüyalarım Olmasa
Yıldızlara baktırdım, fallara çıkmıyorsun,
Seni görmem imkansız rüyalarım olmasa.
Pencereden bakmıyor, yollara çıkmıyorsun;
Seni görmem imkansız rüyalarım olmasa…
Zor mu geldi kalbinde bana sevgi saklamak ?
Yakıp gittiğin yeri dönüp bir kez yoklamak ?
Değil sabaha kadar seni öpüp koklamak,
Seni sarmam imkansız rüyalarım olmasa…
Diye devam ediyor… Yine o ara hit olan başka bir parça var, bakın ;
Bana her şey seni hatırlatıyor
Beraber gezindik biz bu yollarda
Beraber ıslandık yağan yağmurda
Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda
Bana her şey seni hatırlatıyor.
Zaten kendisi diksiyon öğretmeni. Ses de fevkalade bir de duygusunu katıyor, şiiri çok seviyor… Şiiri sevdirecek nitelikte kişilerin şiiri okuması gerekir. Aşıklarıdır şiirin ismi. Şimdi bana geliyorlar ve soruyorlar, ‘ Hocam nasıl yazalım , ne önerirsiniz daha başarılı olabilmemiz için ‘ diye. Ben de önce o şiiri okuyun sonra benim de diyeceklerim var diyorum, gidiyor onu okuyor. Orda şöyle diyor ;
Demler o dem, o günmüş
Baki kalan o imiş.
Onlar ki , bin düşünmüş
Bir tane söylemişler.
Aldın mı ordan bir ders ? Aldım… Bende diyorum ki ; ‘Kırk tane karga üretmektense bir tane şahin üretin, evladır… ‘ Yüz kitap oku, yüz roman oku bir şiir yaz… Çünkü bir şiir bir romanın özetidir. Bir şiir bir roman yazdırır sana. Hani şiir nedir dediğimiz zaman , roman dilse şiir dil yazdırır.
Sayın Safi, birçok şiirinizin bestelenmesi nedeniyle siz şairden çok şarkı sözü yazarı olarak tanınıyorsunuz…
Cemal SAFİ : Evet bu çok söylenir…
Bu konuda neler söyleyeceksiniz ?
Cemal SAFİ : Şimdi söz yazarı daha ziyade bestekarın güdümündedir. Söz yazarı maalesef maddeyi düşünerek yazar. Bu şarkı olsun , ben para kazanayım diyerek yola çıkar. Bu nedenle pek etkili bir şey bulamazsınız. Biz bundan sıyrılmışız. Biz parayı sevseydik zaten şair olmazdık. Paradan bahis geçince, benim öyle kaygılarım olmadı, zengin çocuğuydum ben. Söylemek ayıptır ama buradaki ilk galeri benimdi, bir çok gayrimenkulum vardı… Parayı sevseydik o işi yapardık. Bizim yaptığımız bir güzellik, denize atıyoruz balık bilmiyor, Allah biliyor. Tarzımız, sanat karakterimiz şarkıya yatkın şiir yazıyor. Biraz önce dedim ya, kafiyeye dikkat ederim, duyguya, samimiyete, melodiye ve ritme … O güzelliği, o duyguları ; o melodi içinde o armoni içinde anlatmak marifet. Öyle değil mi ? Başıboş değil, gelişi güzel değil yani . Şimdi birisi başıboş, çapulcu eşkıya, birisi de normal asker… Hangisi başaracaktır ? Tabi ki asker başaracaktır. Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz diyor. Onun için kabiliyetini ve kültürünü uç noktasına kadar zorlayacaksın kendini ve güzelliği yakalayacaksın. Ne yapacaksın ? Ecdadına layık olmak için en güzelini yapmaya mecbursun. Yoksa şair ecdadının kemikleri sızlar toprakta. ‘ Çocuklar ne yapıyor böyle, şunların
RÖPORTAJ Hakan BENLİ
Nogaytürk – 4 0
çocuklarımın annesi.İyi bir valide iyi bir ev kadını. Ama şair karısı kadar zor bir iş yok. Çok zor durumda, ne zaman gelir eve ne zaman gider hiç bilmez kadıncağız. Bütün gece uyumaz, gelecek mi gelmeyecek mi ? Dün gece eve gitmedim mesela… Dedim ya şair gibi yaşarım. Sevdiğim ortamda olmak isterim. İlham alabileceğim, duygu alabileceğim ortamda olmak isterim. Çok tanıdığım var, kimseyi de kıramam. Bu gün seninleyim, yarın öbürüyleyim. Sabahta kalkar işe gidersin falan ama bize göre vasat bir hayat bu yani. Şairin derinde olması için renkli yaşaması lazım. Bu kitapta iki yüz şiir var, kitabın haricinde yine otuz kırk şiir oldu, ben böyle renkli yaşamasam bunlar nereden çıkar ? Değil mi, monoton hayatta çıkar mı bunlar ? Çıkmaz, mümkün değil.
Kitap demişken, bunca yıldır neden sadece bir kitap ?
Cemal SAFİ : Şimdi, neden sadece bir kitap ? Ben buna ticari emtia olarak bakmıyorum zaten her şeye… Çok ısrar olduğu için çıkardım kitabı. Yoksa ticari düşünseydim kırk elli şiiri koyardım, bir fiyat alırdım ; bakıyorum kitaplar ekseriyeti öyle… Atilla İlhan’ ın kitabına bakıyorum, öyle. Şiir de değil çoğu. Bir iki tane şiir koyuyor içine, öbürleri hep hani kaset olur ya, bir tane lokomotif şarkı olur, öbürleri sıradan, fason çalışmalardır, ona benziyor. Ama Yahya Kemal’ in bir lafı var, kitap çıkaramadan öldü. Neden bir kitap diyorsun ; O’ nun da aşırı titizliği, kitap çıkarmadan öldü. ‘ Mısra benim haysiyetimdir ‘ diyor adam. Bir adam böyle düşünürse, o adam hatalı yazar mı, en güzeli yazmağa mecbur değil mi ? Haysiyetimdir diyor benim mısra ! Şairden şaire, şiire karşı, sanata yaklaşım da değişiyor. Kitap çıkaramıyor, akşam matbaaya verirmiş, ısrar olurmuş, sabahlara kadar uyuyamazmış. ‘ Ya, şu sözcüğü değiştirseydim kara yerine siyah yapsaydım onu… ‘ Serin selviler demiş mesela on iki yıl sonra, siyah selviler diye geçen bir satırı, on iki yıl sonra onu serin selviler yapıyor.
Şimdi tekniğe bak ; yollarda, yol ; yağmurda, yağmur ; biri yol biri yağmur diğer biri de, şarkılarda… son sözcükler bunlar, öbürleri takı.
Kafiye ve anlam yok yani…
Cemal SAFİ : Yok… Kafiye var mı ? Hayır hepsi takı… Ne olmuş burada önemli bir şey mi olmuş ? Sıradan bir şey bu…
Peki, şiirlerinizden seçtiğiniz, sevdiğiniz şiirleriniz var mı ?En sevdiğiniz şiir hangisi ?
Cemal SAFİ : En çok sevdiğim şiir, şimdi hangi evladını daha çok seviyorsun gibi oluyor. Şiirlerimi severim ben mesela ‘ Vurgun ‘ benim iki buçuk saatte yazdığım bir şiirdir, dört kıt’adır. ‘ Git ‘ diye bir şiirim vardır, sekiz ayda bitmiştir.‘ Sensiz Olmadı‘ onaltı kıt’ a, yedi yüz dört tane sesli harften müteşekkil şiirdir. O yirmi günde bitti, çoğu şiirlerim bir gece de biter de ; bir gece de temel atılır sütunlar çıkar, süsleme ve rütujları da birkaç gün sürer. Ne kadar fazla duyduysam o kadar güzel olur şiir. O Olayı ne kadar fazla hissettiysem şiir de o denli iyi olur.
Peki sizi böyle etkileyen bir şiir hangisi ?
Cemal SAFİ : Mesela Ayşen’ i ben tanımam, çok severim o şiiri. Ayşen Behçet hastalığından mustarip, kara sevdadan dolayı oldu. O olayı anlattılar burada bana, sevdiğim bir delikanlı. Ağlayarak anlattı bana durumu ; bunlar ortaokuldan beri tanışıyorlar iki arkadaş, ortaokul biter lise biter bunlar karasevdalar birbirlerine. Oğlanın babası gider kızı isterler ama aristokrat aile, Ayşen’ in ailesi, anne baba Avrupalarda tahsil yapmışlar, varlıklı bir aile. Çocuğun ailesi fakir, memur bir yerde, vermezler. Kız kaçmağa kalkar, bunu anlarlar ve hemen bir başkasına verirler, evlendirirler. Zavallı çocuk, istemediği bir çocuk dünyaya gelir ve Behçet hastalığına yakalanır. Bunları anlattığında çok duygulandım, dayanamadım, ağladım. Harbiden yaşıyorum olayı. Onlar gittiler, arkadaşlar. Ben hemen olayı yazdım hemen , çalakalem. ‘Ayşen ‘, Orhan’ ın en çok istek alan şarkısı… ‘ Git ’ i çok severim, ‘ Telefonda Sen’ i çok severim, ‘ Ya Evde Yoksan ‘ ı çok severim Yani özellikle şu falan diye ayıramıyorum, diğerleri darılır belki .
Peki efendim, sizin sanat yaşantınızdan bir kesit sunabilir misiniz bize ?
Cemal SAFİ : Sanat yaşantım benim, şimdi bilemiyorum öbür şairleri de ben şair gibi yaşarım. Şairce yaşarım. Ne duyduysam onu yaşarım. Yani aileme çok düşkünüm, çocuklarımı çok severim. Eşim dünyanın en iyi insanlarından biri. Hem kadınım hem
RÖPORTAJ Hakan BENLİ
Nogaytürk – 4 1
Israrlarla falan bu işe girdik. Basınla ilk tanışmamda ’79 sonu, ’80 başlarıydı. Tesadüf olmuş yani… O gün bu gün gazetelerde, mecmualarda basında çıkmaya başladım. Orhan Gencebay’ a da bu mecmulardan gidiyormuş. Orhan’ da kardeşimin sınıf arkadaşı, küçüğümün . Beni şahsen tanır, şair olduğumu falan bilmiyor. Orhan çevresinde ‘Cemal Safi diye bir şair var, beni derinden yaralıyor. Acaba kim bu Cemal Safi, benim sınıf arkadaşımın ağabeyi var Cemal Safi, acaba O mu ? Ama o şair değil ki… ‘ diyor. Yazdığımı bilmiyor. Tanımıyor etmiyor öyle, o zaman yaş farkı çok önemli, Orhan’ la benim aramda beş yaş var. O zaman o on iki yaşında çocuk ben on yedi yaşında delikanlıyım. O dönem ‘ Hadi, sen daha çocuksun ‘ der onla konuşulmazdı. O ‘ da konuşmaya cesaret edemezdi. Orhan’ dan bana haber gelmeye başladı. Birkaç kez davet olunca bir dosyaya koydum otuz, kırk kadar şiir, 1985 yılının baharıydı her halde, gittim İstanbul’ a . Levent’ te tek katlı bir villa kiralamış orada oturuyordu o zaman. Neyse girdik içeriye sarıldık, öpüştük falan ‘ Cemal Ağabey, sen ne büyük şairsin ‘ dedi, ‘ Estağfurullah, Allah büyük… ‘ dedim. Hemen bestelemeye girdi. İlk benden yaptı.
Ben çobandım sen yıldızım
Gökyüzünden kaymak niye ?
Unutulmak alın yazım
Dilden dile yaymak niye ?
Sonra, ‘ Kal Sağlıcakla’ , ‘ Dön ‘ gibi şiirler… Ondan sonra da zaten Orhan’ ı sevenler beni de tanıdı. Orhan arabayla İstanbul’ da dolaşırken soruyorlarmış ‘ Orhan Ağabey, Cemal safi’ den kaç parça var, daha fazla parça yap ‘ falan diye.
Peki Hocam, şiir yazan gençlere neler tavsiye edersiniz ?
Cemal SAFİ : Şimdi, Biraz evvelde o konuya temas ettik. Yani aşkı tanımadan aşk şiirinde başarılı olmak, bence imkansız. Yine gençlere tavsiyem, ben aşkı tanımıyorum diye aşk şiiri yazmayacak mıyım, yazacaksın tabi. Gençler daha duygusal olur, duyguları yıpranmamıştır daha. Bizim duygularımız biraz daha yıpranmıştır, yine de sağlam gönlümüz var, götürüyoruz Allah’ a şükür. Çok okuyup az yazsınlar, çok okuyup az yazsınlar… Şiir yazacağım diye oturmasınlar, bir şiir beni yaz der zaten , o zaman yazmaya başlasınlar. Gece uyutmaz, nasıl şimdi bir tavuğun karnında yumurta birikir,
O kadar titiz. Defalarca matbaadan düzeltmek amacıyla kitabı almış… Kitap çıkaramadan ölmüş adam. Şimdi öyle de gençler var geliyor ‘ Hocam önsöz yaz bana ‘ diyor. Beş kitap çıkarmış otuz yaşında. Kardeşim bu ne bereket bu ne fırtına !... Olağanüstü bir durum… Sordum, dedim ki, adam önsöz istiyor ; sanatçı karakterini, kişiliğini anlatmam için bir yazı istiyor. Nasıldır dedim Afyon’ lu bir bestekara ‘ Ağabey sen yazma O’ na, gerçek şair olsa beş kitap çıkarır mı ? ‘ dedi. Adam otuz yaşında beş kitap çıkarıyor, diğeri ölüyor kitap çıkaramıyor. Şair – i Azam ‘ dır Yahya Kemal’ de …
Sayın Safi, sanat dünyasına şiirin haricinde başka katkılarınız oluyor mu; yeni yetişen şairlere katkılarınız, yardımlarınız oluyor mu ?
Cemal SAFİ : Sanat alanında yani nereye bir arkadaşımız bir şiir yarışması, bunu daha ziyade edebi mecmualar yapıyor ; jüri başkanı oluyorum, jüri üyesi oluyorum. Efendim ya bizzat çağırıyorlar ödül dağıtmaya, katılıyorum, ödül dağıtıyorum. Arada bir şiirlerimle katılıyorum, teşvik ediyorum. Yardımlaşmaya çalışıyorum elimden geldiğince. Devamlı sokaktayım onun için. Efendim, Akçay’ da geliştirdiğimiz konu, Geleneksel Şairler ve Bestekarlar Festivali az şey değil.
Sayın Safi bize göre yeriniz belli ama size göre Cemal Safi’ nin yeri nedir ?
Cemal SAFİ : Valla onu şiir sevenler, sanat sevenler takdir edecektir. Yani kendini övmek Allah’ a mahsus. Biz bir parça bir şey veriyorsak Allah’ ın sayesinde. Benim kabiliyetimde Allah vergisi. Gönlüm, duygusallığım da Allah vergisi. Yani bütün yeteneklerim Allah vergisi. Bana göre verilmiştir ben belki daha iyi yazıyorumdur ama Allah vergisidir yani. Aşkın olağanüstü bir duygu olduğunu biliyorum, tanıyorum aşkı. Yani cenab- ı Allah’ın kullarına bahşettiği en tatlı duygu. O’ ndan bahsederken, aşktan hepsini unutacaksın, başka bir şey değil. Duyguların en büyüğü, en derininden… Bütün sevgilerin iptal olur etrafında…Onlara karşı verdiğiniz sevgileri de bütün hepsini toplayıp, çocuğunuza duyduğunuz sevgide dahil hepsini bir kişiye kanalize ediyorsunuz o sevgiyi. Anlatabildim mi ? Akü oluyor size ve muazzam bir değişiklik oluyor. Tipinde, konuşmanda, her şeyinizde, dünya anlayışınızda, zevk anlayışınızda engin bir değişme oluyor. O’ ndan bahsederken, öyle muhteşem bir duygudan bahsederken destur demek lazım, ecdadına layık olmak lazım, böyle eserler vermek lazım. Böyle yola çıktık, ben hiç düşünmedim ki, günün birinde ben böyle şöhret olacağım, benim şiirlerim başrolde şarkılar olacak, ölümsüz eserlere imza atacağım…
RÖPORTAJ Hakan BENLİ
Nogaytürk – 4 2
ibadettir. Yine orda barıştırıcı yola çıktım ki ‘ Aleviyim Ben ‘ diyorum. Mecaz anlamda söylersem, kendimin aleviyim diyorum ben…
Kendimin ışığıyım, ateşiyim gibi…
Cemal SAFİ : Tabi… Buyrun ;
Aşkıyla tutuştum dost cemalinin
Pir Sultan Abdal’ ın can eviyim ben
Hasan, Hüseyin’ in, imam Ali’ nin
Yaktığı ateşin, aleviyim ben
Kahi bir damlayım, kah okyanusum
Maddeden ziyade, maneviyim ben
Bazı Hacı Bektaş, bazı Yunus’ um
Mevlana yolunda Mevleviyim ben
Niye ? Biz buyuz !... O’ da bizim canımız, O’ da bizim canımız, O ‘ da bizim canımız… Öyle değil mi ?... Öbür tarafta Ali ilim adamı aynı zamanda. Hem dünyanın en büyük cengaveri, kılıcından biliyorum O’ nu ben. Kılıcını iki elinle kaldıramazsın, o kılıç elinde atının üzerinde, atı da Düldül, katırdır. O zaman at da mesele, katır daha mücadeleci, madenlerde onun için kullanılır. At beceremez, at zarif olur. Düşünebiliyor musunuz Ali o katırın üstünde sağ elinde kılıç kafiri çalıyor. Ve yorulma bilmiyor. Kılıcının kabzası kösele, delinmiş, avucunda delinmiş kösele. Manda derisi galiba, kalın bir şey, aşına aşına delinmiş kösele. Ve o kılıcı iki kişi ancak kaldırıyor. Düşünebiliyor musun, özel yaratılmış. Peygamberimizin kılıcı da var, Hz. Ömer’in kılıcı da var, normal, bizim insanların kullanabileceği kılıçlar. Ali’ nin ki başka. O’ nu sevmek ibadet bence. Sevilmez mi ya, içim dolar benim. O haksızlık, o rezalet ( Y.N: Aleviler ve kızılbaşlık hakkında ) Yahudilerin oyunudur bence… Benim ‘ Gelin Birlik Olalım ‘ diye bir şiirim var, Bedirhan belki okumuştur.… Şöye geçer bir dizesinde ;
Asırlardır dinmedi bir Yahudi ninnisi
Aynı dinden değil mi Alevisi, Sünnisi ?...
Bin kere lanet olsun Yezid denen deliye,
Muhabbetle bağlıyız Muhammed’ e, Ali ‘ ye…
Diye geçer. Bu son yazdığım şiirlerden
yumurtlamadan yapamaz, her nereye olsa yumurtlar yani. Bir çaresini bulur yumurtlar. Şiirde böyledir. O duygu geldiği zaman kendini ifade edebildiysen, samimi ve derinden aktarabildiysen. Onu hemen aktarabilmelisin, o duygu gidince aklından o sözler de gidiyor. Bu nedenle başında kağıt kalemle yatarmış eski şairler. O duygu geldiği zaman duygulandığı zaman hemen lambayı yakar, yazarlarmış. Gençler için başka ilave edebileceğimiz, sadece şiir mi okusunlar ? Hayır, edebi eserleri de okusunlar, güzel romanlar, hikayeler. Onlar da güzel meyve verecektir yani . Şaire malzemedir. Teşvik eder, hem de kelime hazinesi genişler. Espri kabiliyeti genişler, zekası artar. Efendim uygun kişilerle beraber olsunlar. Güzel eserler okusunlar. Yalan yanlış şeyleri okumasınlar. Yanlışa saparlar… Siyasi fikre katiyen kapılmasınlar öyle. Siyasete alet etmek şiiri, bence günahların en büyüğü. Siyasete ama yapıcı siyasete alet edelim. Birleştirici, barıştırıcı, tamam mı ? Oraya alet edelim ; kavga edici, vurucu, kırıcı, bölücü değil… Yazdığın zaman yani birleştirici yazalım.
Sevgiye , güzelliğe..
Cemal SAFİ : Evet, Odur bence, yani. Bazıları çok büyük şairdir ama karakter olarak hiç güzel değil yani… Memleketi bölmek için, rejimini yıkmak, değiştirmek için… Hem de Atatürk’ ün kurduğu bu güzel cumhuriyeti yıkmak ve onun yerine kominizmi getirmek için çabalar sarf etmişlerdir. Şiiri oraya alet etmişlerdir ve ölüp gitmişlerdir, yazık olmuştur yani. Telef olmuşlardır, değil mi ? Onun için sevmiyorum, siyasete katiyen girmesinler. O güzel duygularını da yıpratmasınlar öyle saçma sapan işlerle. Çünkü politika ikiyüzlülük demek, siyaset değil mi ? Böyle şeylere şiiri, o güzel duyguları, o asil duyguları oralarda heder etmesinler. Onları birleştirici, barıştırıcı, ileriye götürücü efendim milli şiirlerde yine öyle işte… Bayrağı yüceltici, ordumuzu yüceltici, polisimizi yüceltici esnafımızı, tüccarımızı… yani her şeyimizi yüceltici, yerici değil de yüceltici … Yani bir insana kırk kez deli dense ne olur… Onun için hep güzel diyelim ki, güzel olsun. Ya bu adam iyi değil, ya kardeşim iyi diyelim de iyi olsun derim yani… Şu adam senin için şöyle dedi, olsun desin ya… Bana polyanna derler, o yönden genişimdir biraz, itimat etmekten, inanmaktan insanlara… Yine de birleştirici olmak lazım, yalan dünya…. Yunus gibi olmak lazım, Mevlana gibi olmak lazım Hacı Bektaş gibi olmak lazım… Okuduk ya burada ‘ Aleviyim Ben ‘ , Alevilerin ben çok ikramını görmüşümdür. Niye yani Alevilik gavurluk gibi anlatılmıştır, dinsizlik gibi… Zaten Ali’ yi sevmemek, takdir etmemek inançsızlık demektir yani… bence… Hz. Peygamberimizin değer verdiği damadı, torunlarının bir defa babası, öyle değil mi ? Allah’ ın övgüsünü almış. Ali’ yi sevmek kafirlikse ben de kafirim o zaman !... Öyle mi ? Aliyi sevmek de
RÖPORTAJ Hakan BENLİ
Nogaytürk – 4 3
Siyah, beyaz kavgası nasıl ilginç değil mi ?
Bizim mezhep kavgamız daha gülünç değil mi ?
Geçin o sınıfları geçin, kardeşim, geçin !...
Barışta buluşalım mutlu Türkiye için.
Düşman sevindirmenin ne alemi var şimdi ?...
Milletçe kenetlenip, sarılmamız şart şimdi.
Demişiz…
Sayın Safi, çok vaktinizi aldık, tam iki saat oldu başlayalı. Teşekkür ediyorum o nedenle. Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı, bir mesajınız ?
Cemal SAFİ : Bitti mi ?... Peki, bütün sevenlere sevgilerimi saygılarımı sizin aracılığınızla iletiyorum. İnşallah başka bir gün başka bir röportajda beraber olmak üzere hoşça kalın diyorum. İyi günler.
Hakan BENLİ : Ben teşekkür ediyorum. İnşallah tekrar bir röportaj yaparız.
Cemal SAFİ : İnşallah.
GELİN BİRLİK OLALIM :
Gelin birlik olalım, yarın çok geç olmadan,
Gelin dirlik bulalım, vazgeçin öç almadan
Nefreti yok edelim, gel, sen de katıl bize,
İntikam eşkıyası sevgiyle gelir dize.
Yedi düvel elinden kim kotardı bu yurdu,
Mehmetçik değil miydi Lazı, Çerkezi, Kürdü
Hangimizin ecdadı feda olmadı yurda ?...
Hangi bahçeden bir gül solmadı bu uğurda ?...
Düne kadar Bosna’ da kırılırken soydaşın,
Sana senden başka dost çıktı mı , düşün, taşın ?
Asırlardır dinmedi bir Yahudi ninnisi
Aynı dinden değil mi Alevisi, Sünnisi ?
Bin kere lanet olsun Yezid denen deliye,
Muhabbetle bağlıyız Muhammed’ e, Ali’ ye.
S a t ı l ı r D i y e
Adını kâğıda yazamıyorum, Aşkın bedelliyse peşin öderim. Gün olur yerlere atılır diye. Sen infaz edersen ipe giderim. Ellerim tutmuyor çizemiyorum, Kapında bir ömür kulluk ederim; Resmini görenler tutulur diye... Bastığın yerlerde yatılır diye... Gençliğim aksa da ömür çeşmemden, Önceden kölenin suçunu göster, İçemem, korkarım dile düşmenden! Sonra'da al götür pazarla ister, Yaşını gizlerim dosttan düşmandan, Kaç para derlerse saçını göster; Duyanlar gülmekten katılır diye... Bunun bir teline satılır diye! ... Uğrunda kaç kalbi kırık bıraktım! Kırk yıllık dostları nârına yaktım! Cemal Safi Tek senin incinip küsmenden korktum; O hilâl kaşların çatılır diye...
D İ N S A Y F A S I NOGAYTÜRK
Nogaytürk – 4 4
İnsan, fıtratı gereği daima mutluluğu aramaktadır Kişinin aradığı mutluluğa kavuşabilmesi ve onu
huzurlu bir şekilde yaşayabilmesi için toplum hayatına ihtiyacı vardır Toplu yaşamaktan başka alternatifi olmayan insanın huzuru ve mutluluğu da, toplumun huzur ve mutluluğuna bağlıdır İnsan, karşılaştığı sıkıntıları, içinde yaşadığı toplumun bireyleri ile paylaşma ihtiyacını hisseder Çünkü, insan karşı karşıya kaldığı bazı problemleri, kişisel imkan ve gayretiyle her zaman aşması mümkün olmayabilir İşte bu noktada, bir çok değişik mesleklerden ve farklı yetenek sahibi kimselerden teşekkül etmiş olan birlik ve dayanışma içerisindeki bir toplum büyük önem arz etmektedir Farklı görüş ve özelliklere sahip, çeşitli bireylerden oluşan toplum fertlerinden hiç birinin üslendiği görev, diğerine kıyasla küçümsenemez Toplumda âlim-cahil, zengin-fakir bütün kesimleriyle tam bir birlik-beraberlik oluştuğunda birlikte yaşamanın bir anlamı olabilir
Birlik Ve Beraberliğin Önemi İnsanlığın mutluluğunu hedefleyen yüce dinimiz İslâm, Tevhid dinidir
Tevhid, tek Allah inancı etrafında birleşmektir Bilindiği gibi “ه ال الال هللا ا Allah’tan başka ilah yoktur”sözü, bu tevhidin özünü teşkil etmektedir İslâm dininin üzerinde durduğu en önemli konulardan birisi, mutluluğun vazgeçilmez şartlarından olan birlik ve beraberliktir Birlik ve beraberliğin olduğu yerde kardeşlik, huzur, bolluk, bereket ve rahmet vardır Dünya ve âhirette mutlu olmak ancak Allah’ın Kitabına sarılmak, birlik ve beraberlik içinde olmakla mümkündür Bu gerçeği Yüce Allah şöyle dile getirmektedir:
“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur'ân’a) sımsıkı sarılın Parçalanıp bölünmeyin Allah’ın size olan nimetini hatırlayın Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz” (Al-i İmran, 3/103) Yüce Allah bu uyarının ardından birlik ve beraberliğin ihmal edilmemesini:
“Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın İşte onlar için büyük bir azap vardır “ (Al-i İmran, 3/105) ayetiyle hatırlatmaktadır Sevgili Peygamberimiz (s a v) ise
Dinimizde birlik ve beraberlik içinde olmanın yeri nedir?
(Toplulukta, birlik ve beraberlikte rahmet var, ayrılıkta ise azab-ı ilahi vardır.)
[Beyheki]
D İ N S A Y F A S I NOGAYTÜRK
Nogaytürk – 4 5
“… Size cemaati tavsiye ederim Ayrılıktan sakının Zira şeytan, tek kalanla birlikte olur İki kişiden uzak durur Kim cennetin ortasını dilerse, cemaatten ayrılmasın Kimi yaptığı hayır sevindirir ve kötülüğü de üzerse, işte o, mü'mindir”
“Mü’minin mü’mine karşı durumu yekpare bir binayı meydana getiren, perçinlenmiş kayaların birbirlerine karşı durumu gibidir”
ب أل ب ى
“Sizden biriniz, kendisi için sevip istediğini kardeşi için de istemedikçe gerçekten iman etmiş olamaz” buyruklarıyla cemaatten uzaklaşmamayı sık sık hatırlatmış ve her vesile ile birlik ve beraberliğin önemini
vurgulamıştır
İslâm dini, âyet ve hadislerle temellendirdiği kardeşlik bağıyla, toplumda ilişkilerin sağlıklı ve
düzgün olmasını hedeflemiş ve aynı zamanda bunu imanla ilintilendirmiştir Tek bir Allah’a, aynı Peygambere ve aynı Kitaba inanmış olan Müslümanların Kur'ân’ın etrafında birleşmeleri, “birlikte dirlik vardır ” ilkesine sarılmaları, asla bölünüp parçalanmamaları öğütlenmiştir Tarihe baktığımız zaman görürüz ki, birlik ve beraberliğini devam ettiren milletler, yücelmiş ve yükselmişlerdir Bölünüp parçalanan ve bölücülüğün pençesine düşen milletler ise tarih sahnesinden silinip gitmişlerdir Milli Şairimiz Mehmet Akif ERSOY :
“Girmeden bir millete tefrika, düşman giremez, Toplu vurdukça gönüller, onu top sindiremez
Sen, ben desin efrat, aradan vahdeti kaldır
Milletler için, işte kıyamet o zamandır” dizeleriyle bu gerçeği açık bir şekilde ifade etmiştir
Tevhit inancına dayalı birlik ve beraberlik ruhuna sahip olamayan, en temel asgari müştereklerde bile bir araya gelemeyen milletler kendi sonlarını hazırlamış olurlar Bu sebeple Yüce Rabbimiz:
ب
“Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider Sabırlı olun Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir ” buyurmakta, ( Enfal, 8/46), Sevgili Peygamberimiz (s a v) de
"Kim itaatten dışarı çıkar ve cemaatten ayrılır ve bu halde ölürse, cahiliye ölümü ile ölür" öğütleriyle, ilahi beyanı açıklamaktadır
TEL : 0 332 641 41 93 CEP : 0 539 641 41 93
0 541 641 41 93 www.aluminyumkorkuluk.tr.gg
KONYA – KULU
Nogaytürk – 4 6
A V R U P A ‘ D A N Rukiye TEKER
Nogaytürk – 4 7
Bizim köyde bu şekilde adlandırılırdı yurtdışında
yasayan Nogaylarımız, benim babamda bir turist olmasına rağmen, ben „Turistin“ ne demek olduğunu bile anlayamayacak kadar küçüktüm o zamanlar. Meğer baya eskilere dayanırmış bizim bu Turistlerin hikayesi.
İlk Turistlerimiz 1969-70 li yıllarda Avrupa´ya göç
etmeye başlamışlar. Şüphesiz ki en çok zorluğu onlar çekmiş. Avrupa’nın bütün sıkıntılarına onlar katlanmış. Gerek ´dil´ gerek ´kültür´ açısından ve en önemlisi ise ´hasretlik´ açısından en zor zamanları onlar atlatmış. Anneyi, babayı ,esini , çoluğunu çoçuğunu bırakıp ekmek parası diye cıkmışlar yola .Harita üzerinden sorulsa belki de yerini bile gösteremeyecekleri , dilini, dinini bilemedikleri bir ülkeye gelmek aslına bakarsanız o kadar da kolay değil (o zamanın şartlarında...)
Bu cesur Nogaylarımız :) Avrupa’ya gelerek ,neleri
göze almışlar , neler yaşamışlar kısaca bir değinelim; Her şeyden önce Avrupa’ ya gelen ilk nesil oldukları
için azınlıktaydılar buda her anlamda hayat şartlarını zorlaştırmaya yetiyordu. O zamanlar ne bir Türk marketi , ne bir Cami nede derdini anlatabileceğin bir yer varmış.Bir kaç aile kendilerince birbirlerine destek olmaya çalışıyorlarmış ama en güzel yanı da buymuş zaten birlik ve beraberlik, son derece kuvvetliymiş ilk kuşağımızda...
Maalesef yavaş yavaş yitirmişiz o değerlerimizi. :( İlk kuşağımızın ardından, 2.nesil, 3.nesil derken
Avrupa’daki Nogaylarımız gittikçe çoğalmaya başladı. Ve artik baya bir çekik gözlü Nogaylarımızdan görmek oldukça mümkün bu gurbet elde :).
İlk nesil ve son nesil arasında dünyalar kadar fark var diyebiliriz.Şimdiki Nogaylarımızın Avrupa’da hemen hiç bir konuda sıkıntı çektikleri söylenemez aslında, yalnızca yağmur yağdığı zaman burcu burcu kokan TOPRAK hasreti dışında... yani VATAN hasreti...
Şu an Avrupa Nogay gençlerinin kaçıncı nesil olduklarını tam olarak adlandıramam belki ama su bir gerçek ki ,kesinlikle Avrupa’daki son nesil değiliz....
Aslına bakılırsa Avrupa’da yaşayan gurbetçilerimiz gerek Türk olsun gerek Nogay olsun hemen hepsi ayni sorunu yaşayıp ayni sıkıntıları çekmişler. Yani buradaki gurbetçilerimizi Nogaylar su şekilde Türkler bu şekilde sıkıntı çekmiş diye ayırmayı pekte doğru bulmuyorum.
Ama biz Nogaylarımız her nerede yasarsak yaşayalım , ne Kültürümüzden ,ne yemeklerimizden , ne de çayımızdan vazgeçmiş değiliz :)
Burada şüphesiz ki en çok dikkat çeken Türk toplumuyuz , nasıl derseniz; ilk önce çekik gözlerimizden dolayı; Avrupalılar bizi bir Japon , bir Koreli yada bir cinli zannederken biz göğsümüzü gere gere „Türk’üz biz Nogay Türküyüz“ dediğimizde yüzlerindeki o şaşkınlık görülmeye değer doğrusu :)
Kısa bir şaşkınlık ve hayranlıktan sonra başlıyoruz Avrupalılarla Nogay Türkleri hakkında sohbete . Çayımızın rengi aslında İngiliz çayından dolayı tanıdık geliyor onlara .Yalnız bizimki tuzlu oluyor dediğimizde yüzlerinde küçük bir eksime oluyor :) „was mit salz oder „ :) „tuzlumu nasıl yani“ …
Hala ilk görüşte Türk mü yoksa Asyalı mı acaba diye ayırt edemeseler de tam olarak :) Avrupa toplumu o kadar benimsemişler ki bizi artik , hiç bir şekilde yabancılık çektiğimiz söylenemez Avrupa topraklarında...
Avrupa’dan kucak dolusu sevgilerle
İlk Turistlerimiz 1969-70 lı yıllarda Avrupa´ya göç etmeye başlamışlar. Şüphesiz ki en çok zorluğu onlar çekmiş.Avrupa’nın bütün sıkıntılarına onlar katlanmış. Gerek ´dil´ gerek ´kültür´ açısından ve en önemlisi ise ´hasretlik´ açısından en zor zamanları onlar atlatmış.
T E K N O L O J İ NOGAYTÜRK
Nogaytürk – 4 8
Pardus adı, Anadolu Parsı'ndan, Panthera pardus tulliana'dan geliyor.
Anadolu Parsı, Leopar alttüründeki büyük kedilerin Anadolu’daki son temsilcilerindendir. Boyu 200-250 cm, ağırlığı dişilerde 35-50 kg, erkeklerde 45-70 kg civarındadır. Yaklaşık ömrü 20 yıldır. Son derece çevik olan Anadolu parsı, etoburdur ve geyik, yaban keçisi, yaban domuzu, küçük memeliler ve kuşlar gibi birçok hayvan avını oluşturur.
2003 yılının önemli bir bölümünde ulusal bir dağıtımın gerekliliği, dünyada benzer uygulamalar, yazılım endüstrisinin mevcut durumu ve eğilimleri araştırıldı. Ülkenin bilgi teknolojisi alanındaki insan kaynağı, yerel yazılım sanayinin yetenekleri ve rekabet unsurları incelendi. Tüm bulgular ışığında, 2003 yılı Yazı'nda, bir ulusal işletim sistemi dağıtımı oluşturmanın yerinde bir karar olduğu sonucuna varılarak somut düzeyde planlama işine girişildi.
Mevcut işletim sistemleri, başta Linux olmak üzere incelendi, açık kaynak yazılım metodolojisi ve felsefesi ayrıntılı olarak çalışıldı. Hedef, bir dağıtım oluşturmanın ötesinde, bu dağıtımı sürekli kılabilecek organizasyonel yapıyı da kurmak olduğundan yazılım endüstrisinde, özellikle açık kaynak çerçevesinde, kullanılabilecek iş modelleri irdelendi
.Bu incelemeler sonrasında, 2003 yılı Güzü'nde, Linux temelli, açık kaynaklı, olabildiğince GPL lisanslama yöntemini kullanan bir işletim sistemi dağıtımı oluşturulmasına karar verildi.
Pardus projesinin hayata geçmesi 2004 yılı başında teknik ekibin çekirdeğinin oluşturulması ile başladı. Bu aşamada Türkiye'nin Linux geçmişi, mevcut ve planlanan dağıtımlar, açık kaynak ve Linux camiası ve girişimleri de göz önüne alınarak, var olan bilgi birikimi ve deneyimden en üst düzeyde yararlanmanın yolları arandı. Sonuçta ulusal işletim sistemi geliştirilmesinde görev alması en uygun kişiler Türkiye'nin dört bir yanından seçilerek TÜBİTAK UEKAE bünyesinde katıldılar.
2004 yılının önemli bir kısmı teknik alternatiflerin değerlendirilmesi ile geçti. Farklı Linux dağıtımları incelendi, mevcut dağıtımlardaki eksiklikler, olası gelişim alanları, yapılması gerekenler ve bunların iş gücü ve kaynak gereksinimleri irdelendi. Hedef kitlenin kim olacağı üzerinde beyin fırtınaları yapıldı, bunun sonucu olarak yol haritası alternatifleri belirlendi.
ihtiyaçlarını hedefleyen” bir işletim sistemi olmasına, 2004 yılı Ekim ayında bu teknik değerlendirmeler sonuçlandı ve yayınlanan Proje
2003 yılı Yazı'nda, bir ulusal işletim sistemi dağıtımı oluşturmanın yerinde bir karar olduğu
sonucuna varılarak somut düzeyde planlama işine girişildi.
T E K N O L O J İ NOGAYTÜRK
Nogaytürk – 4 9
Öntanımlı olarak delta paket desteğinin açık olduğu Pardus 2009'da paket kurma ve güncelleme işlemleri daha az ağ bağlantısı kullanıyor ve çok daha hızlı yapılıyor. Paket bileşenlerindeki değişiklikler ile artık Paket Yöneticisi'nde istenilen araçları bulmak çok daha kolay. Yalı ve PiSi'de yapılan iyileştirmeler ile kurulum hızı 2 kat artan Pardus 2009, ortalama bir bilgisayara 15 dakikada kurulabiliyor. Ayrıca kurulu sisteminizde son yapılan güncellemeleri geri almak, silinen önyükleyiciyi tekrar yüklemek vb. kurtarma ve sorun giderme işlemleri de yeni Yalı ile yapılabiliyor. Uzun zamandır bir çok Pardus kullanıcısının tercih ettiği, KDE ailesinin yeni ürünü KDE4 artık öntanımlı masaüstü ortamı olarak geliyor. Pardus için yapılan geliştirme ve iyileştirmeleri içeren en son kararlı KDE sürümü, Pardus 2009 ile öntanımlı olarak geliyor. Ayrıca tüm KDE yazılımları da yeni KDE ile uyumlu en güncel sürümleri ile Pardus depolarında yer alıyor. Yeni sürüm KDE ile Pardus kullanıcılarına yepyeni bir masaüstü tecrübesi sunuyor. Her bileşenin maaüstünde herhangi bir yere konumlanabildiği ve özelleştirilebildiği Plasmoid teknolojisi, masaüstü ile tam uyumlu Strigi masaüstü arama teknolojisi, masaüstü ortamı ile bütünleşik masaüstü efektleri, uzaktan erişim vb. pek çok özellik içeren yeni nesil dosya yöneticisi Dolphin, kullanıcılarımızı bekleyen yeniliklerden sadece birkaçı.
Ana Sözleşmesi ile amaç, yöntem ve takvim belirlendi. Pardus'un
“bilişim okur-yazarlığına sahip bilgisayar kullanıcılarının temel masaüstü “mevcut Linux dağıtımlarının üstün taraflarını kavram, mimari ya da kod olarak kullanmasına”, ancak “otonom sisteme evrilebilecek bir yapılandırma çerçevesi ve araçları ile kurulum, yapılandırma ve kullanım kolaylığı sağlamasına” karar verildi.
Teknik hedefi ve yöntemi belirlenen proje hızla ilerlemeye başladı ve 1 Şubat 2005 tarihinde ilk ürün olan Pardus Çalışan CD 1.0 yayımlandı. Projenin amaçları ve teknik yaklaşımı hakkında Linux camiası ve kullanıcıları bilgilendirmeyi amaçlayan Çalışan CD beklenenin üzerinde ilgi gördü. Sonrasında geliştirme daha çok özgün yenilik projelerine yoğunlaştırıldı ve nihayet 26 Aralık 2005'te Pardus'un ilk kurulabilir sürümü olan Pardus 1.0 Web üzerinden yayımlanmaya başlandı.
Pardus 2009, Pardus'un temel teknolojileri olan PiSi ve COMAR'da birçok yeni özelliği desteklerken, daha sorunsuz bir kurulum için YALI'nın güncellenmiş sürümünü kullanıyor. Pardus açılış sisteminde yapılan iyileştirmelerle Pardus kullanan sistemlerin açılışı hızlanırken, uzak dosya sistemleri altyapısı için de bir çok iyileştirme Pardus 2009 ile birlikte gelen yenilikler arasında göze çarpıyor. Bütün Pardus yönetim araçları yeni KDE4 teknolojileri ile uyumlu çalışacak şekilde gözden geçirildi. Hızlıca bağlanılan ağı değiştirebilen Ağ Plasma Programcığı, sistem servislerini yönetme ve durumlarını masaüstünden takip etmeye yarayan Servis Plasma Programcığı öntanımlı olarak kurulu geliyor. Yepyeni Pardus aracı Sistem Yöneticisi ile artık sistem genelinde klaye haritası, sistem dili, zaman dilimi gibi temel ayarları çok daha rahat yapılabiliyor.
Geliştirilen önbellek sistemi ile Paket Yöneticisi ve PiSi artık çok daha hızlı çalışıyor. PiSi'nin paketleme sisteminde yapılan iyileştirmelerle artık paketler ortalama %20 daha küçük.
Ş İ İ R Mehmet TAŞKIRAN
Nogaytürk – 5 0
C A S L A R
Ak caslar akıllı caslar, Nogayga Nogay kerek,
Ak basında kekilli caslar, Nogayga Nogay kerek.
Tiliniz ayaman aguv, Lapınız biyik,esiginiz enkuv, Sizsiz bolmaz biyikke şıguv,
Nogayga Nogay kerek.
Kaleminiz ak cazsın, Artınızga pek cazsın,
Birbirinizge kerek cazsın, Nogayga Nogay kerek.
Ölüm birev,ömirde, Şürür bolsa temirde,
Birbirinzidi taslamanız şamırda, Nogayga Nogay kerek.
Azakay aytıp,köp anlanız, Cırımızdı birge tınlanız, Mamet ininizdi ınanız, Nogayga Nogay kerek,
E R T E N G İ Hakan BENLİ
Nogaytürk – 5 1
- Ah ayem, aynı menim anamday kokuysun. diydi. Menim bır analıgım bar diydi. Babam aruv edi, mal güdetan edi. Şimdi O avurdu, men güdemen maldı. Hem mal güdemen bir de menim kolumga kazak bedri, onu öremen diydi. Öremen öremen bolmaydı, üyge barganda da analıgım azarlaydı, zopalaydı meni diydi.
Cılaydı gız. Kurtga aytadı:
- Yavrum sen ör, bu öser diydi. O mubarek de Hıdırilyas eken. O öredi-
möredi, kurtgadın yanından ketedi. Üyge barıyatrıkende gocaman kazak boladı bu. Aketedi anasına beredi.
Neyse, olay olay derken, bunun babası da öledi, bu zavallı kaladı. Bır zaman keşedi, bır cas buga aşık boladı. O’nın atı da Beybörek eken. Gızdı analıgından ayttıradı, ayttıradı bermeydi... Ayttıradı, ayttıradı bermeydi. Bike, bermeydi Allah bermeydi. Anav ekövü süyedi ya birbirini, bermeydi.
O cerde bir padişahtın da bır ulu bar eken. Allah tarafından heş balası bolmaydıken. Bolgan balası da bala tuv, cılan bolup tuvadıken. Padişahtın kenşeginin balası cılan bolup tuvganu üşün casga gız aladıkenler. Gızdın bargan günü padişahtın ulu cılan bolup şakıp öltürediken. Bargan kenşekti, bargan künü şagıp öltürediken; tanga ölediken, bargan gızlar.
Bunu bike esitedi, analıgı. Diydi ki: - Menim bır arüv gızım bar, keliniz menim gızımdı bereyim, alınız diydi.
Bunlar tüngür kelediler, neyse bu gızdı aladılar cılanga.
Gız analıgına cılap cılap: - Barmayman men O’ga! diydi. Analıgı: - Baryaksın! diydi. - Meni öltürür O, men de ölyükmen endi diydi. Analıgı gene: - Bayraksın! diydi.
Bu gız cılaydı, cılaydı, cılaydı. Kene o kümale ketedi. Kümalege barganda o kurtgadı gene oturbyatırkende köredi. Kurtga gızdın cılaganını körüp soraydı: - Ne üşün cılaysın yavrum? diydi. Gız, kurtgaga: - Ne cılayım aye. diydi. Bir padişahtın ulu bar, meni O’ga ayttıradılar. O da algan gızdı şagıp öltürediken. Meni de erten aketiyikler, men de ölüyükmen. diydi. Barmayman, barmayman dep aytaman, analıgım bolyak bike meni zorman beredı diydi.
Kaynak : Minübe GÜNER Derleyen : Ö. Hakan BENLİ Tarih : 25.02.2008
Bır bar eken, bır cok eken; cok demesi pek günah eken. Evvel zaman işinde bır kartman bır kurtga bar eken. Bu kartman kurtgadın da bır gızı bar eken. O kart, zavallı bır fakir eken bir fakir eken, mal güdediken.
Bır kündün bır berinde karttın kurtgası öledi. Gızman kart kaladı. Karttın yaşadıgı cerge yakın bır de dul bır bike bar eken. O da kurtga eken. O kurtga aytadı işte; kurtga künde kabar ciberedi buga, kartga. - İlla meni alsın men üyleniyikmen, men onuman üylenmek isteymen, diydiken. Men onun gızına kararman diydi.
Kart da kabar ciberip aytadı: - Erten üylensek, analık bolur menim gızımga karamaz diydi. Kurtga: - Kararman diydi, bır söz beredi.
En nihayetinde kart, kurtgadı bike etip aladı özüne. Karttın üyüne keledi, kurtga. Ondan sona bır gun bulay, eki gun bulay, gızman zıtlaşıp baslaydı, analık ya...
Kart aytadı: - Zormunan keldin amma şimdi gızımga dirlik bermeysın diydi.
Kurtga künde aytadı gızdın babasına: - Gızın naday etedi, gızın anaday etedi, dep aytadı zavallıga.
Ondan sonra, mal güder eken ya babası, babası avruydu. Babası avruduktan sonra gızdı mal güttürmege ciberedi analık. Mal gütmege ketedi, ketgen zamanda bu maldı küdedi, Analıgı gızdın koluna da bır kazak beredi eken. Künde bunu ör diydiken. Hem mal güt hem bunu ör. diydiken. Bu gız zavallı cılaydı, cılaydı, cılaydı... Hem mal şeviredi, hem bır karıs öremaydı. Bırde karaydı, maldı şevireyim degende, bir kümale körünedi buga. O kümalege ketedi, ketse işinde bır kurtga oturu. O da Hıdırilyas eken amma gız bunu bilmeydi. Baradı: - Netesin aye? diydi. - Ke gızım. Ne eteyim, oturuman diydi, işgerde kurtga. Ne eteyim, oturuman yavrum. diydi.
Bırtikiy gonuşadılar, sonra bır ara kurtga gızga:
- Nav yerdi bır sıpıraş, diydi. Bu kurtgadın kümalesini aruv etip sıpıradı. Kurtgadı kuşaklaydı, süyedi:
E R T E N G İ Hakan BENLİ
Nogaytürk – 5 2
Bu gız da halen süyediken Beybörekti. Beybörekmen gız kaşadılar. Kenşek kızını Cılanbeg’de taslap kaşadı. Anav padişah, kolu uzun, ne yasap ne etip bu kaşganlardı ıslaydı. Barırsın, barmazsın, derken... Ne etiyik, ne etiyik diydi, o uyerdeki komşuları. Bundan gızı bar, navdu da süyedi ekövü birbirinı diydiler. Ne eteyik aşe? diydiler. O zaman caslarga aytadılar: - Bu gızdı bir tarlaga aketiyisiniz, eki atmınan kovalap iyice coryaksınız sıcakta. diydiler. Ekönüz de eki destidi alyaksınız kolunuzga, kaysınızdan avel su tilerse gız onun gayrı. diydiler. Sonumunan; bikedi aladılar ketediler, üken bir tarlaga taslaydılar. Caslardın ekövü eki yaktan atlardın üstünde, aldılarına bikedi katıp cuvurtadılar, cuvurtadılar, su tolu testiler de kollarında... Kenşek sıcakta küneştin astında, cuvurup cuvurup cigeri susuzluktan canadı, terleydi, cılbırap kaladı. Kenşek bır yaktan da: - Allah’ım men ne eteyim şindi. dep cılaydı. Cılanbeg’den su tilesem gızım bar, sabi. Beybörek’ten su tilesem canımdan köp süyemen. Men bunlardı kaytiyikmen ya Rabbim. dep düşünedi. Kenşek bır yaktan bulay düşünübyatır ekende, anav caslar da atlardın üstünde bunu kovalaydıkenler. Kenşektin tili tamagı kurugan, közünün aldı kararıp ketediken. Gayrı dayanyak güşü kalmagan, cerge cıgılıp kalgan. O arada caslardan birövüne ünlegen: - Cılanbegim, Cılanbegim... Bır su ber aslan begim... dep calvaradı. Kenşektin Cılanbeg’ten su tilegenini esitgen Beybörek haman atından atlaganıman kenşektin canına baradı. Kolundaki testidi kenşekge uzatıp beredi. Kenşek Beybörek’din uzatganı destidi alıp kana kana su işedi. Cigerindeki cangındı söndüredi. Cılanbeg atının üstünde onlarga olay karap kaladı, nutgu tutuladı. Avzuna bir şiy kelip de aytamaydı. Kenşek suvunu işip bolgan sona Beybörek atının cularından ıslap, atına minedi. Kenşekti kuşaklap atına mindiredi, mindirgenimen arkasına bile karamay kenşekti alıp kaşadı. Beybörekminen O gız üylenediler, balaga şagaga karısıp şıkadılar. Cılanbeg de arkada gızıman olayca kaladı. Analıgı bolıyak kurtga da buga dayanamay köp geşmeden öledi. Beybörekminen gız onadı, ösedi, muradına geşedi, bu ertengi de bu cerde bitedi.
Menim de süydügüm bir cas bar, Beybörek dep. Meni O’ga bermeydiler, anavga berediler dep aytıp aytıp cılaydı.
Neyse, bu olay degen sonra gayrı kurtga kızga: - Yavrum heş cılama dep aytadı. Cılanbeg’den üşün; O öyle aruv bır cas, öyle gözel bır cas O. diydi. Heş zannetbiyiksin, O senin Beybörek’inden gözel birövü. diydi. Sen kenşek bolup bardımıydı O, keşe canınga cılan bolup keliyik, tilge kelip o zaman saga dösekge cat dep aytıyak. diydi kurtga. O saga olay degende sen de oga çeşinde kel koynumga. dep ayt diydi. O zaman kırk kabak kiyimi bar onun. Cenab-ı Allah da olay yaratgan O’nu, cılan bolup yaratgan, sabid amma cılan tuv O. diydi. Saga şeşin dedikce, sen de oga şeşin de kir koynumga. dep tembihleydi. Bunu kırk sefer ayt O’ga, Cılanbeg her seferinde şırpınır bir kabıgınu atar, her seferinde bır kabıgını taslap, sonunda bir cas bolur… bır cas bolur… gözel mi gözel. Heş de seni öltürmez. diydi.
Kız neyse turup üyüne ketedi. Ertesi kün kelip gızdı aketediler, zavallıdı.
Üylenediler, keşe bolganda cılan bunun canına kelip, tilge keledi: - Şeşinip dösekge cat. diydi. Kenşek de Cılanbeg’ge: - Men şeşinirmen, sen şeşin de kir koynumga. diydi.
Cılanbeg bir kat kabıgını atadı. Gızga bırtta: - Şeşinip tösekge kir. diydi. Kız da kene Cılanbeg’ge: - Men şeşinirmen, sen şeşin de kir koynumga. diydi. Cılanbeg üstünden bır kat taa kabıgını atadı. Bunu kırk kez yasaydılar. En son kabıgını atıyatırkende Cılanbeg şırpınadı, şırpınadı, şırpınadı. Kırk kabat kabıgını attıktan sona babaciğit, gözel mi gözel bir cas bolup şıgadı... Ertesi kün castı körgen padişah babası, anası süyünedi. Camsan gızdı körgen anav analık yanadı da tutuşadı. Zaman keşedi kenşektin Cılanbeg’den bır gızı boladı. Analık kene bır dertge tüsedi. Gız ölmedi ya. Karaydı padişahtın yanında gızdın rahatı cerinde, sarayda yaşap ketedi. Ne eteyim, ne eteyim diydi. Aklına Beybörek keledi. Baradı Beybörektin yanına. Onu fitnelep baslaydı: - Sen gızımdı o gadar süydün de, ne O’nu Cılanbeg’ge taslap kettin. Menim gızım seni bek süyedi. Sen bunu akaş. diydi. Beybörek gızdın özünü süygenını üyrengen son Cılanbeg’ge baradı: - Gızdı almaga keldim, illa gızdı alyakman, O’nu maga beriyiksin. dep aytadı. Berirsin, bermezsin, berirsin, bermezsin... derken ekövü töbelesedi.
S A Ğ L I K Op.Dr. Erkan ESKEN
Nogaytürk – 5 3
Bel fıtığının diğer ismi lomber disk hernisidir.
Teknolojinin ilerlemesine paralel olarak insanların
haraket aktivitelerinin azalması, bel ağrılı hastaların
sayılarının artışındaki en önemli nedenlerden
biridir.Lomber disk hernisi en sık iş gücü kaybına neden
olan hastalıklardan birisidir. Bel denilen bölge 5 adet
lomber adı verilen omurgadan oluşur ve bunların her biri
L1 'den L5 'e kadar numara alır. Yapılan çalışmalar
insanların %80'ninin hayatının her hangi bir aşamasında
bel ağrısından şikayetçi olduklarını göstermektedir. Bel
ağrılarının en sık nedeni bel fıtığıdır.
Vücut ağırlığının büyük kısmını lomber
omurgalar taşır. Bu nedenle fıtık bel bölgesinde daha sık
görülür. Lomber bölgede bu oran %95 hastada L4-5 ve
L5-S1 arasındaki bölgelerdedir. Hastaların %90'ında hiç
bir tedavi yapılmaksızın bir ay içerisinde ağrı şikayeti
geçtiği ya da azaldığı için birçok hasta hekime
başvurmaz. Bel ağrılı hastaların tüm yaşamları boyunca
bel fıtığı olma riski %5'dir.
Bel fıtığı oluşması için risk faktörleri, genç-orta
yaş, erkek cinsiyet, ailesel yatkınlık, çevresel faktörler,
geçirilmiş travma ve sigara içmek sayılabilir. Yaşla
birlikte bel ağrısı sıklığında artışla beraber bel fıtığı
oluşma oranında azalma görülmektedir. Nedeni diskin
yapısında bulunan sıvı kaybının olması ve sertleşmesidir.
Çevresel faktörler; aşırı mekanik zorlama, sedanter
yaşam, tekrarlayan vibrasyonel etkilere maruz kalma
şeklinde özetlenebilir.
Bel fıtığında en sık şikayet ağrıdır. Hastalar ters bir
hareketle veya travma sonrası aniden ya da kendiliğinden yavaş
yavaş ortaya çıkan bel ağrısından yakınırlar. Kişinin bel
hareketlerini kısıtlayıcı nitelikte olan bu ağrı kendiliğinden ya
da yatak istirahati ve medikal tedavi ile 2-3 hafta içerisinde
geriler. Nadiren de olsa direkt bel bel ve bacak ağrısı şeklinde
bir öykü de olabilir. İyileşmeyen bel ağrısına bacak ağrısı
eklenir. Bir çok hasta bacak ağrısını, baskı altındaki sinir
köküne ait duyusal dağılım alanında tarif eder. Ağrı hareketle,
öksürmekle, hapşırmakla, ıkınmakla artar, yatak istirahati ile
azalır.
Ağrıya eşlik eden ikinci bulgu sıklıkla bacaklarda olan
uyuşmadır. Uyuşukluk bası altındaki sinirin görev yaptığı
yerdedir. Kuvvet kaybı ise daha az karşılaşılan bir şikayetdir.
Bel fıtığının ileri dönemlerinde refleks kayıplarıda ortaya
çıkmaktadır.
Tanı yöntemleri içinde manyetik rezonans (MR)
görüntüleme en sık tercih edilen yöntemdir. Kapalı yerde kalma
korkusu olan ve kemik yapılara ait patoloji düşünülen
hastalarda lomber CT tercih edilebilir. Bel kaymaları ve kırık
şüphelerinde direk grafiden de yararlanılmaktadır.
Bel fıtıklarında tedavi yöntemleri iki kısma ayrılabilir:
1- Konservatif tedavi
2- Cerrahi tedavi
S A Ğ L I K Op.Dr. Erkan ESKEN
Nogaytürk – 5 4
Bel ağrılı hastaların sık başvurduğu diğer bir yöntem
ise korse kullanmaktır. Ancak kas zayıflığına neden olduğu
için günümüzde kullanımı önerilmemektedir.
Eğer hastada ilerleyici kuvvet kaybı, konservatif
tedavinin yarar sağlamaması, tekrarlayan ağrılar, tekrarlayan
nörolojik defisit, dar kanal zemininde fıtık varsa veya
hastanın sosyal hayatı ileri derecede etkileniyor ise cerrahi
tedavi düşünülmelidir. Eğer hastada, idrar veya gaita kaçırma,
düşük ayak (ayak bileğini çekememe) gibi bir bulgu varsa 24
saat içerisinde cerrahi tedavi uygulanmalıdır.
Cerrahi yöntemler
- Standart lomber diskektomi
- Lomber mikrodiskektomi
- Artroskopik mikrodiskektomidir.
Lomber disk hernisine bağlı ağrıların doğal
seyrinde hastaların büyük bir çoğunluğunda bir kaç ay
içerisinde ağrılar kaybolur. Bu da ilk basamak tedavinin
konservatif olma gereğini ortaya koyar. Konservatif tedavi
en az 6 hafta en fazla 6 ay olmalıdır. Bu tedavi süresince
kısa yatak istirahati, ağrı kesici ve kas gevşetici
uygulanması, ardından önce pasif hareketler daha sonra ise
kademeli olarak egzersiz programları uygulanmalıdır.
G E N Ç L İ K NOGAYTÜRK
Nogaytürk – 5 5
Ergenlik çağındaki gençlerin uyku problemleri birçok çalışmaya ve konferansa konu olmuştur. Ergenlik döneminden geçen gençler uykusuzluk sorunu ile karşı karşıyadır. Peki, bu sorun onları nasıl etkiler? Uyku bozuklukları hafızayı zayıflatır, yaratıcı düşünme kapasitesini azaltır ve öğrenmeyi olumsuz etkiler. Ergenlik döneminden geçen gençler zaten yoğun stres ve duygusal sorunlarla boğuşmak zorundadır.
Bir de buna uyku düzensizlikleri eklenince,
gençlerin yaşadığı sorunlar artmaktadır. Ergenlik çağındaki gençlerde sık sık sinirlilik hali, güven eksikliği ve duygusal dalgalanmalar yaşanır. Ancak uyku düzensizlikleri yaşanan bu sorunları daha da karmaşık bir hale getirir. Kronik uyku düzensizliğinin bir sonucu da depresyondur. Uykusunu yeteri kadar alamayan bir gencin bağışıklık sistemi zayıflar ve ciddi hastalıklara karşı dirençsiz hale gelir. Uykusuzluk gençlerin karar alma mekanizmalarını da zayıflatır. Gençler hayatlarında ilk kez ergenlik çağında kendi kararlarını verme zevkini tatmaktadır. Karar alma mekanizmalarını gerektiği şekilde kullanamayan gençler bu fırsatı da gerektiği şekilde kullanamamaktadır. Bisiklete binme ve araba kullanma gibi son derece dikkat edilmesi gereken aktivitelerde gerektiği anda gereken kararı vermekte zorlanan gençler ciddi “güvenlik sorunları” yaşamaktadır.
Trafik kazalarının %55′i ergenlik çağındaki gençleri kurban etmektedir. Bu kazaların birçoğu akşamları yalnız başına dışarı çıkan gençler yüzünden yaşanmaktadır. Birçok uzmana göre, trafik kazaları uykusuzluğun neden olduğu uyuşukluk ve durgunluk hissi nedeniyle ortaya çıkmaktadır.
Yapılan yeni bir araştırmaya göre, ergenlik çağındaki gençlerin vücut ritimleri çocukların ve yetişkinlerin vücut ritimlerinden daha farklıdır. Ergenlik çağı, gençlerin yatış ve kalkış saatlerini de değiştirir. Ergenlik çağını yaşayan bir çocuğu zorla erken yatırmaya çalışmak, vücut ritmini değiştirmeyecektir. Çocuğunuzu zorla erken kaldırmanız da bir işe yaramayacaktır. Bu durum çocuğunuzun kendisini daha uykulu ve daha huzursuz hissetmesine yol açacaktır.
Uyku düzensizliği yaşayan gençlere yardım
edebi İleceğiniz konular m Çocuğunuzun fiziksel faaliyetlerini yakından takip edin. Çocuğunuz okuldan geldikten sonra spor yapıyorsa, bir müzik aleti çalıyorsa, part-time bir işte çalışıyorsa, gençlik klüplerine gidiyorsa, işi bir hayli zor demektir. Yapılan her bir faaliyetin ayrı bir günü ve saati olmalıdır. Birçok genç aynı anda birden fazla faaliyetle ilgilenerek zaman geçirmeyi sever ancak bu yoğunluk çocuğunuzun
. Ergenlik çağındaki çocuğunuzun rutin haline gelmiş olan yemek saatlerine, haber dinleme
saatine ve yatma vaktine ayak uydurmasını sağlayın.
G E N Ç L İ K NOGAYTÜRK
Nogaytürk – 5 6
Çocuğunuzun beslenme düzenine dikkat edin. Çocuğunuz akşam saatlerinde çok fazla miktarda kola ve kahve gibi kafeinli içecekler tüketiyorsa, geceleri uykuya dalmakta zorlanacaktır. Kafeinli içecekler -mümkünse akşamüstü saatlerinden sonra içilmemelidir. Çocuğunuza alkolün uykuyu olumsuz etkileyeceğinden bahsedin.
Yatmadan önce bilgisayar başında gerek ders çalışarak gerekse oyun oynayarak zaman geçirmek de çocuğunuzun uykusunun dağılmasına neden olabilir.
Uyku saatlerinde çocuğunuz ile kavga etmekten kaçının. Tam da uyku öncesinde ailesinden azar işiten bir çocuk kendisini sinirli ve gergin hissedeceğinden uykuya dalmakta zorlanacaktır.
Çocuğunuz uyurken televizyonu ve ışıkları kapalı tutun. Sabah çalar saat çalmadan önce perdeleri açın. Bu şekilde daha sağlıklı bir uyku döngüsü kurmuş olursunuz.
Hafta sonları çocuğunuza daha geç yatması konusunda taviz vermiş olsanız bile, çocuğunuzun yatağa girdiği saatin normal yatış saatini 2-3 saat-ten fazla aşmamasına özen gösterin. Aksi takdirde çocuğunuzun biyolojik saati düzen dışı kalacaktır.
uykusunu kaçırıyorsa, hafifletilmesi gerekmektedir. Çocuğunuzla öyle bir program yapın ki bir günde hem ödevlerine, hem sosyal hayatına,hem de uykuya ve dinlenmeye gereken zamanı gerektiği şekildeayırabilsin.
Ergenlik çağındaki çocuğunuzun rutin haline gelmiş olan yemek saatlerine, haber dinleme saatine ve yatma vaktine ayak uydurmasını sağlayın. Çocuğunuzun yatma saati aileniz için planladığınız yatma saatinden daha geç ise, kendisi ile bir anlaşma yaparak gece yatış saatleriniz arasında bir denge kurmaya çalışın.
Çocuğunuz okula gitmek için, çok mu erken kalkıyor? Bazı okullarda dersler sabah çok erken saatlerde başladığından, gençler bu tempoya ayak uydurmakta güçlük çekmektedir. Bu da günümüz gençlerinin sıklıkla yaşadığı sorunlardan biridir. Bir genç eğer 6,5 saatten daha az bir zaman diliminde uyuyorsa, sabah derslerinde konsantre olabilme kapasitesini ancak %50 oranında kullanabilir. Kısacası, uykusunu alamayan çocuklar yeni şeyler öğrenmekte güçlük çekmektedir. Okul müdürü ile konuşarak, kendisini ders saatlerinin daha makul saatlerde başlaması konusunda ikna etmeye çalışın.
M Ü Z E L E R İ M İ Z NOGAYTÜRK
Ankara - Kurtuluş Savaşı Müzesi (I. TBMM Binası)
Nogaytürk – 5 7
Ankara ‘ da yaşayanların bir çoğunun kimi gün defalarca kimi zaman ayda bir de
olsa Ulus’ a işleri düşer. Her Ulus’ a gidenlerin çoğu Atatürk heykelinin karşısında
Türk mimari tarzında yapılmış bir binayı her seferinde görürler. Görürler görmesine
ama gördüklerinin ne olduğunu bilirler mi o şüpheli !...
İşte bir binanın hikayesi ve bir milletin kaderinde ne kadar etkili
olabileceğinin güzel bir göstergesi…
Binanın Tarihçesi
Ankara Ulus meydanında bulunan I. Türkiye Büyük
Millet Meclisi binasının inşaasına, 1915 yılında
başlanmıştır. İlkin İttihat ve Terakki Cemiyeti kulüp
binası olarak tasarlanmış binanın planı evkaf mimarı
Salim Bey tarafından yapılmış, inşasına ise
kolordunun askeri mimarı Hasip Bey nezaret
etmiştir.
Türk mimari stilinde olan iki katlı binanın en belirgin
özelliği duvarlarında Ankara taşı (ANDEZİT)
kullanılmış olmasıdır.
Meclisin, 23 Nisan 1920'de bu binada toplanması
kararlaştırıldığında henüz bitirilmemiş olan bina,
milli bir heyecanın eseri olarak milletin katkısıyla
tamamlanmıştır.
23 Nisan 1920 ile 15 Ekim 1924 tarihleri arasında I.
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak kullanılan bina
daha sonra Cumhuriyet Halk Fırkası Genel Merkezi
ve Hukuk Mektebi olarak işlevini sürdürmüş, 1952
yılında Maarif Vekaletine devredilmiş, 1957 yılında
ise müzeye dönüştürülmek üzere çalışmalara
başlanmıştır. Bina 23 Nisan 1961'de "Türkiye Büyük
Millet Meclisi Müzesi" adıyla halkın ziyaretine
açılmıştır.
Atatürk'ün doğumunun 100. yılını kutlama programı
çerçevesinde, 1981 yılında Kültür ve Turizm
Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü
tarafından restorasyon Ve teşhir-tanzim çalışmaları
sonucu 23 Nisan 1981 tarihinde "Kurtuluş Savaşı
Müzesi" adıyla yeniden ziyarete açılmıştır.
Binanın Bölümleri
Koridor
Koridorun sol tarafında ve odalarda 1918-1923 yılları
arasındaki olaylar, tarih sıralamasına göre yağlıboya
tablo, fotoğraf, belge, bazı objeler, harp silah araç
gereçleri ve modelleriyle anlatılmaktadır.
Koridorun sağ tarafında ve odalarda ise Meclis
çalışmaları birinci ve ikinci dönem mebuslarına ait
fotoğraf, yağlı boya tablo, belge, hatıra eşyaları ve
bazı objeler sergilenmektedir.
I. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Açılışı
23 Nisan 1920'de Meclis etrafında binlerce kişi
büyük bir kalabalık halinde Meclis' in açılışını
beklemişlerdir. Gerekli törenlerden sonra Meclis 115
temsilci ile ilk toplantısını yapmıştır. Meclisin ilk
açılış konuşmasını ise Meclis Başkalığı'na seçilen en
yaşlı üye Sinop Mebusu Şerif Bey gerçekleştirmiştir.
Riyaset Divanı-Bakanlar Kurulu Odası
Girişte, koridorun solundaki ilk odadır. Burası icra
vekilleri heyeti odası olarak kullanıldığı gibi,Riyaset
Divanı odası olarak da kullanılmıştır. Burada Sivas
Kongresi'nde kullanılan başkanlığa ait masa, ortada
uzunca bir masa ile sandalyeler teşhir edilmekte,
odanın duvarlarında ise Cumhuriyet'in ilanından
sonraki ilk Bakanlar Kurulu üyelerinin fotoğrafları
bulunmaktadır. Oda ilk hali korunarak teşhir
edilmektedir. Encümen Odası (Komisyon Odası)
Koridorun solundaki ikinci oda olup, mecliste çeşitli
konuların komisyonlar tarafından incelendiği odadır.
Odada Mondros Müterakesi'nden başlayarak Mustafa
Kemal'in Samsun'a çıkışı, Amasya Tamimi, Erzurum
ve Sivas Kongreleri ve Misak-ı Milli belge, fotoğraf ve
bazı objelerle anlatılmaktadır. Odada sergilenen en
önemli eser Erzurum Kongresi'nde kullanılan mühürdür
M Ü Z E L E R İ M İ Z NOGAYTÜRK
Nogaytürk – 5 8
Dinlenme Odası
Koridorun solundaki üçüncü odadır. Meclis kulisi
olarak kullanılmıştır. Odada Mustafa Kemal'in
Ankara'ya gelişini anlatan bir yağlı boya tablo yer
almaktadır. Meclisin açılışı, Sevr ve Lozan
anlaşmalarına göre Türkiye'nin durumu 1. ve 2.
İnönü muharebeleri fotoğraf, belge ve haritalarla
anlatılmaktadır. Ayrıca Kurtuluş Savaşı'nda
kullanılan telefon santralı, bazı harp araç ve
gereçleri Gümrü Antlaşması sırasında Kazım
Karabekir Paşa'ya hediye edilen gümüş yemek
takımı sergilenmektedir.
Şer'iye Encümeni Odası
Koridorun solundaki dördüncü odadır. Bu odada
yasa tekliflerinin anayasaya uygunluğu görüşülürdü.
Kurtuluş Savaşı'nın son aşaması olan Büyük Taarruz
fotoğraf, belge ve haritalarla anlatılmaktadır. Odada
Misak-ı Milli'yi temsil eden sembolleri taşıyan bir
halı, istiklal madalyaları, Gazi Mustafa Kemal ve
arkadaşlarını Meclis balkonunda gösteren yağlıboya
tablo sergilenmektedir.
İdare Odası
Koridorun solundaki beşinci oda Meclis idare odası
olarak kullanılmıştır. Odada İstiklal Marşımız,
Kurtuluş Savaşı'na katılan komutanların fotoğrafları,
Mudanya Mütarekesi, Lozan Barış Antlaşmaları ile
ilgili belgeler, Ankara'nın Başkent oluşu,
Cumhuriyetin ilanı, Mustafa Kemal'in
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra meclisteki
konuşması ve Cumhurbaşkanı iken çekilen fotoğrafı,
Mustafa Kemal'e ait baston, mavzer mühürler ile
Mustafa Kemal'in Kurtuluş Savaşı'nda kullandığı
dürbün, üniforma örnekleri, 23 Nisan 1920'de
meclis binasına asılan Recep Peker imzalı bayrak,
Büyük Millet Meclisi'ne Hanımlar Esirgeme
Derneği'nin hediye ettiği üzeri yazılı örtü
sergilenmektedir.
İdare Odası
Koridorun sağındaki beşinci ve altıncı odalar
meclisin idari odaları olarak kullanılmıştır. Bugün
altıncı oda müze idare odası olarak kullanılmaktadır.
Beşinci odada ise birinci ve ikinci dönem
mebuslarına ait fotoğraflar, hüviyet vesikaları,
TBMM tarafından mebuslara hediye edilen
mavzerler, istiklal madalyaları, rozetler, belgeler ve
özel hatıra eşyaları sergilenmektedir.
Meclis Toplantı Salonu
Koridorun sağında yer alan büyük salon toplantı
salonudur. Burası ilk haliyle teşhir edilmektedir.
Salonun ortasında Başkanlık ve Divan üyeleri
kürsüsü, kürsünün arkasında eski yazıyla "Hakimiyet
Milletindir" yazısı yer almaktadır. Kürsünün
karşısındaki sıralar Bakanlar Kurulu, yanlardaki sıralar
milletvekilleri, sağdaki balkon kordiplomatik, soldaki
balkon dinleyiciler, balkon altları ise yerli ve yabancı
basın temsilcileri yeri olarak kullanılmıştır.
Meclisin 23 Nisan 1920'de toplandığı bu salonda
bulunan kürsü, Ankaralı bir marangoz tarafından
yapılarak meclise hediye edilmiş, sıralar Ankara
Öğretmen Okulu'nun uygulama sınıfından, iki petrol
lambası ile sac sobalar civar kahvehanelerden, büro
malzemeleri ise resmi dairelerden getirilerek,
Ankara'da kurulmakta olan ve millet egemenliğine
dayanan ilk meclis binasının temelleri milletle birlikte
burada atılmıştır.
Mescit
Müze girişinin sağındaki ilk odadır. Sade bir
görünümü olan bu odada seccade ve Kuran rahleleri
teşhir edilmektedir. Reis Odası (Meclis Başkanı Odası)
Sağdan ikinci oda olup Mustafa Kemal'in Meclisteki
çalışma odasıdır. İlk hali korunarak teşhir
edilmektedir. Sade bir görünümü olan bu odada çok
önemli kararlar alınmıştır. Bu odada milli bayramlarda
zaman zaman sergilenen Cumhurbaşkanlığı mührü müzenin en önemli ve en seçkin eserleridir.
Alt Kat
Müzenin alt katı bugün fotoğrafhane, eser depoları ve
sergi salonu olarak kullanılmaktadır
Kaynak : Kültür Bakanlığı
TEL : 0 332 641 41 93 CEP : 0 539 641 41 93
0 541 641 41 93 www.aluminyumkorkuluk.tr.gg
KONYA – KULU
Nogaytürk – 5 9
N O G A Y M U T F A Ğ I NOGAYTÜRK
Nogaytürk – 6 0
Nogay çayı çayın sütte kaynatılmasıyla / karıştırılmasıyla yapılan bir içecektir. Tatar çayı veya ayak şay olarak da bilinir.
Çayın karışımı kaynamaya yakınken
içerisine tuz ve karabiber eklenir. Tuz miktarı çok fazla olmamakla beraber çaya tadını verecek kadar ilave edilip iyice karıştırılmalıdır. Karabiber ise çok fazla olmayıp çayın üzerine hafifçe serpiştirilir.
Çoğu kereler Nogay çayı diye basit olarak hazırlanmış olan içecek yapılır. Bu, kaynamış süt içerisine eklenen demlenmiş çay, farklı bir yöntemle hazırlandığı için Nogay çayı olarak anılmaz. Aynı şekilde demlenmiş çayın içerisine soğuk olarak dökülen sütle oluşturulan içecek de tam olarak Nogay çayı olarak adlandırılmaz.
Sofrada oturanlara sıcak olarak servis edilen Nogay çayı tostakay adı verilen kaselere koyulur., üzerine isteğe bağlı olarak ufak bir parça tereyağı veya az bir parça kaymak konulabilir.
Türklerin kahvaltıda içtikleri veya keyif çayı olarak içtikleri çaydan ayrı olarak Nogay çayı istisna olarak keyif çayı olarak içilmesine karşın daha çok kahvaltı ve yemeklerde çayın yerinden farklı olarak, bir nevi eş yemek veya aş malzemesi olarak tüketilir. Nogay çayına ekmek, kalakay, açma, börek, bazlama, gözleme gibi gibi çeşitli hamur ürünlerinin banılabilir.
Bu nedenle Nogay mutfağının vazgeçilmeyen tek ve yegane içeceği Nogay çayıdır.
Afiyet Olsun
Hazırlanışı ve sunumu
Nogay çayı Nogay mutfağının en vazgeçilmez lezzetlerinden biridir. Kimi köylerde hem sabah kahvaltısında , hem de öğle, akşam ve gece yatarken yenen yemeklerde sofrada kendine yer bulur.
Yapılışı ve sunumu kolay olmasına karşın
süt ve çay dengesinin iyi tutturulması ve çayın renginin bu kıvama göre oluşması biraz tecrübe gerektirmektedir.
Nogay çayının asıl içeriği süt ve çay
yapraklarından oluşmaktadır. İyice ısıtılmış- kaynamış çayın içine eklenen süt, rengini iyice verene kadar ateşte tutulur.
T A R I M S A Y F A S I Burcu IŞIK
Nogaytürk – 6 1
Şeker pancarı
endüstrisi bitkileri
içinde birim
alandan yüksek
oranda gelir
getirebilen
bitkilerden biridir.
Ancak, birim alandan yüksek gelir elde edilmesi,
üretimde kullanılan tarım tekniklerinin yerinde ve
zamanında uygulanmasıyla mümkün olacaktır.
Şeker pancarının bu zamana kadarki üretiminde,
alışkanlıklarımızdan kaynaklanan birtakım yanlış
uygulamalar mevcuttur. Bu yanlış uygulamaların
önemlilerinden biride azotlu gübrelerin verimi artırdığı
inancıdır. Halbuki, azotlu gübrenin fazla verilmesi
masrafı artırdığı, verim ve kalitede düşme yaptığı
gibi,önemli bir çevre kirlenmesine de sebep
olmaktadır.Azota gereksinim ilk yetişme
dönemindedir.Kükürt(S), fosfor(P), potasyum(K) içeriği
yüksek gübreler kullanılmalıdır.HÜMİK ve FÜLVİK
ASİT toprağın organik madde miktarını arttırması
açısından önemlidir.
SONBAHAR HAZIRLIĞI: Ekim-Kasım aylarında 20-
25 cm derinliğinde tarlalar 1-2 defa pullukla sürüm
yaptırılır.Sürüm yapılmadan önce toprağın tava gelip
gelmediği kontrol edilir. Sürüm kuru olarak yada ağır
tavda yapılmamalıdır. Sonbahar yağışlarının geciktiği
yıllarda imkan varsa sulama yapılmak suretiyle toprak
tava getirilip sürüm yapılmalıdır. Sulama imkanı olmayan
yağışı düzensiz bölgelerde bir önceki ürün hasadını
müteakip gölge tavında veya yağış durumuna göre
gecikmeden sürüm yapılır. Üç yılda bir defa dip kazan
pulluğu ile 30-40 cm derinliğinde sürüm yapılmalıdır. Bu
sürüm (patlatma), aynı derinlikte pulluk ile yapılan sürüm
ile oluşan sert tabanı kırmaya yarar.
İLKBAHAR HAZIRLIĞI: Mart-Nisan aylarında bölgelerin
iklim ve toprak yapısına göre değişmekle beraber tarlalar
çiftçilerle kontrol edilir. Toprağın 7-8 cm derinliğinin tava
gelmiş olması gerekir. Toprağın tava gelip gelmediğini
tecrübeli bir tarımcı tarlada yürürken anlar. Toprak basıldığı
yerde halı üzerinde yürür gibi esner. Avuç içine alınıp sıkılıp
atıldığında parçalanır. Bakıldığında örümcek ağı gibi bir şekilde
görülür. İlkbaharda tohum yatağı hazırlamak için kültivatörle 7-
8 cm derinliğinde toprak karıştırılır. Kültivatörle azotlu gübre
ve çıkan yabancı otların da imhası sağlanır. Kombi kürümler ile
üst toprak parçalanır ve sıkıştırılır. Yabancı otlara karşı ekim
öncesi atılan ilaç, kombi kürümler ile toprağa karıştırılır.
Sıkıştırılma işlemi yeterli değil ise, merdane çekilir. İlkbaharda
toprak tavının korunması için, tarlada tarım aletleriyle fazla
işlem yapılmamalıdır
GÜBRELEME: Yanmış ahır gübrelerinin sonbaharda toprağa
atılması ve bekletilmeden toprağa karıştırılması gerekir. Ahır
gübresi bitki besin maddesi ilavesi yanında toprağın fiziksel ve
kimyasal yapısını düzeltme gibi faydaları da vardır.
EKİM:Sıra arası 45 cm ve sıra üzerinde tekleme sonucunda 22
cm de bir pancar istenir. Dekarda 9.000 bitki idealdir.
ÇAPALAMA: Şeker pancarı bir çapa bitkisidir. Tarlada ekilen
tohumların çimlenmesine müteakip 4-6 yapraklı devreden sonra
çapalamaya başlanır.
SULAMA: İlkbaharı kurak geçen yıllarda ekim yapıldıktan
sonra tohum tavda değilse veya ekimin üzerine yağış
alınmamışsa intaş sulaması(ekimden sonra yağış alınmaması
toprağın tavını kaybetmesi halinde) yapılır. İntaş için bir defa
sulamak kafi değildir. Bu sulamada kural, kısa süreli fakat sık
sık intaş gerçekleşene kadar sulamaya devam edilir.Pratik
olarak sabah tarlaya bakıldığında yapraklar solgun yayılmış
durumda ve rengi koyu yeşil vaziyette ise sulamaya başlamak
gerekir.Toprak yapısı, yağış durumu, rakım ve bitkinin gelişme
durumuna göre değişir. Sulama suyu kalitesi içme suyu
kalitesine yakın olması gerekir. Çok soğuk yada çok sıcak
olmamalıdır. Ph 6-7 civarında olmalı, tuzlu veya yüksek alkali
değerde olmamalıdır. Sulama akşam serinliğinde başlayıp, gece
boyunca devam etmelidir. Gündüz öğle saatlerinde sulama
yapılmamalıdır.Pancarda ilk suyun biraz geç verilmesi, pancar
köklerinin derinlerde su araması nedeniyle yumru konik yapısı
düzgün teşekkül eder. İlk su pancarda stres yaratmaması için,
az verilir. İkinci suya fazla ara vermeden başlanır. Bitkinin
ihtiyacı kadar sulama yapılır. Damlama sulama kullanımı
yaygın hale getirilmelidir.Sökümden 15 gün önce sulamaya son
verilmelidir. Pratik olarak bitkiyi gözlemleyerek ihtiyaç
duyuluyorsa sulama yapılmalı, aşırı sulamadan
T A R I M S A Y F A S I Burcu IŞIK
Nogaytürk – 6 2
kaçınmalıdır.Damla sulama sistemine geçilmesi durumunda
pancar, mısır ve ayçiçeği üretiminde çiftçi şartlarında
yaklaşık %30 gibi önemli oranda su tasarrufu
sağlanabilecektir.(Yrd.Doç.Dr. Mikdat Çakır, Pankobirlik
Genel. Md. )Salma sulamada, sulama masrafları düşüktür.
Ancak çok fazla su gerektirir ve yağmurlama sulamaya
göre etkisi azdır. Salma sulama ile sulanan tarlaların
çoraklaşmasının önlenmesi için drenajlarının çok iyi
yapılmış olması gerekir.
SULAMA NASIL YAPILMALIDIR?
-Şeker pancarı, ekiminden hasat dönemine kadar belirli
aralık ve miktarda suya ihtiyaç duymaktadır.
-Pancarın sulama dönemleri çıkış, gelişme ve mevsim sonu
sulaması olmak üzere üç dönemdir.
-Gelişme sulaması genellikle haziran sonu ile eylül
ortalarına kadar yapılmaktadır.
-Öğle sıcağından solan yapraklarda akşam üstü solgunluk
devam ediyorsa hemen sulamaya başlanması gerekir.
-Sulama sayısı bitkileri gelişmeye bağlı olarak 4-6
civarında olmalıdır.
-Salma, yağmurlama ve damla sulama metotlarıyla sulama
yapılmaktadır. Damla sulama en gelişmiş ve tercih
edilenidir.
-Şeker pancarında aşırı ve yetersiz sulamadan kaçınmalıdır.
-Aşırı sulama kaynak israfı yanında kök çürüklüğü ve bazı
hastalıklara neden olmaktadır.
-Yetersiz sulamada, bitki, gelişimini yeterince
tamamlayamadığından önemli verim kayıplarına neden
olmaktadır.
-Yeraltı suları, tahlil ettirilip sulamaya uygun olduğu
öğrenilmeden pancar sulamada kullanılmamalıdır.
Münavebeli olarak üretilen ve aynı alana dört yılda bir
ekilebilen pancarın diğer bitkilere göre daha fazla su
tükettiği gibi bir yaklaşım da çok doğru değildir. Çünkü
pancar alanlarında münavebe bitkisi olarak yetiştirilen
Buğday, Mısır, Ayçiçeği ve Fasulye vb. gibi bitkilerin
sulamaya ihtiyaç duydukları vegetasyon dönemleri şeker
pancarından kısa olmasına rağmen su tüketimleri birbirine
oldukça yakındır.
Ayrıca,pancar posası silajı yapmak gereklidir.Bu şekilde
pancar posası hem daha faydalı bir yem haline getirilmiş,
hem de bozulma ve zaiyatlar önlenmiş oluyor.Pancar posası
silajı usulüne uygun yapıldığı zaman besin değerini
kaybetmeden uzun süre ve bozulmadan muhafaza edilebilir.
Silaj ise çok kolay ve az masrafla yapılabilir.
Ş İ İ R Bayram TAY
Nogaytürk – 6 3
ÖZÜM NOĞAY
Mına dünyada arbir halktın öz vatanı elı bar Öz keşmişi, öz tarihi, öz atası, dini bar Er kım özü örüp şıkkan tabınını bılmelı Atasından ibret alıp, el kayğısın bölmelı Ey müslüman ümmetine mensup Noğay mılletım Öz dinine baş urmaysın, Bu köp fene ılletin Berilğensın nav dünyadın kazancına malına Neğe nail boldun mınday bak mılletnın halına Hanlarımız tamğalı Noğay sancak astında Karaşaydan, Dağısatandan yaşap yaratkanlar halkında Din ibatet mınen tekmil etken ar insan Noğay tılde yanğırağan cemiyettte hoş lisan Bır mıllet kı hanlıktın tavunda şölünde Asıl bolup halknın karışıp öz tılınde Curt bolsa Turkiye de tuvup diyar sayılğan Arasından dalgalanıp karadeniz cayılğan Noğay halkı bolğan uşun Noğay Tatar değenler Amma ar kım atası kım bolğanın bılğenler Mında ilim sürğen ulemalar, şairler İbadetke kuvvattır dep yazğanlar ilahiler Bız öz curtumuzdu körğen tuvulmuz Mındakı mılletımız cestan mınan comboylukpuz Karsıkan coytulğan mıtılğan tabınımız Aruv kunde ken hep barabarmız.
N O G A Y B Ü L T E N NOGAYTÜRK
NOT : Haber sayfalarında eski haberlere de güncelmiş gibi yer verildi.
İstanbul Nogay Türkleri Eğitim Kültür Nogay Gençleri Platformu Büyük Düşünüyor ve Yardımlaşma Derneği kuruldu.
KONYA DERNEĞİ 2010 YILI TAKVİMİ
KONYA DERNEĞİ 2010 YILI TAKVİMİ
NOGAYTÜRK DERGİSİ’ Nİ PDF OLARAK
OKUYABİLİRSİNİZ
Nogaytürk – 6 4
İstanbul’ da yaşayan Nogay Türkleri, dernekleşme
çalışmalarını tamamlayarak Nogay Türkleri Eğitim
Kültür ve Dayanışma Derneği’ ni kurdular.
Dernek yetkilileri tarafından yapılan açıklamada, bir
süredir yapılan çalışmaların sonuçlandırılarak derneğin
kurulduğu bildirildi.
İstanbul merkezli kurulan derneğin kurulma amacının,
İstanbul’ da yaşayan Nogayların eğitim, kültür ve sosyal yönlü
sıkıntılarına yardımcı olmak için teşkilatlandığı anlatıldı.
Kurulan dernekle birlikte Türkiye Nogaylarının
kurmuş olduğu dernek ve vakıf sayısı 8’ e ulaştı.Dernek adına
resmi internet sitesi de açacak olan yönetim kurulu
www.istanbulnogayturkleri.org adresini kullanacak.
Kurucu Yönetim Kurulu :
Başkan : Ramazan CAN
Başkan Yardımcısı : Veysel DEMİR
Sayman : Suat ESENBAY
Üye : Cengiz ŞEN
Üye : Sezer ESENBAY
Üye : Murat ALTINTAV
Üye : Mesut PEKCAN
Üye : Abdurrahim ÇAĞLAYAN
Ankara merkezli Nogay Gençlerini Birleştirme Platformu
projelerini gerçekleştirmek için çalışmalarını arttırdı.
Kısa adı NGBP olan Nogay Gençlerini Birleştirme
Platformu Başkanı Ömer Akyurt ve Avrasya İşadamları ve
Yöneticileri Genel Merkezi’ nin müşterek düzenledikleri
yemekli toplantıda NGBP’ nin projelerini gerçekleştirebilmesi
için nelerin yapılabileceği tartışıldı.
Yemeğe Başbakanlık Türk Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu Yurtiçi ve Yurt Dışı İlşk. Daire Bşk.lığı Şb. Md.Ayhan
Küçükaslan, AB ve IMF Projelerinden sorumlu rektör danışmanı
Eğitimci Salih Kaya,Türk Moldova Dostluk Derneği Gn. Bşk.
Rafet Köksal, AB Hibe Projeleri hakkında Ar-ge Danışmanlık
hizmetleri veren Dr.Mehmet Coşkun,TürkBirdev Ankara
Yönetim Kurulu Üyesi Nevzat Soner ve davetli diğer bürokrasi
ve STK temsilcileri katıldı.
Gecenin açılış konuşmasında Akyurt NGBP’ nin
kuruluş amacını ve hedeflerini değerlendirdi. Yapmak istedikleri
projelerin maddi sorunlar nedeniyle geciktiğini dile getiren
Akyurt ‘ Nogay kültürüne hizmet verebilmek için projelerini AB
odaklı olarak hazırlayacağız ‘ dedi.
Konya Nogay Türkleri
Derneği’ nin 2010 yılı
takviminin basımı
tamamlandı ve dağıtımına
başlandı.
Konya Nogay Türkleri Derneği, gelir sağlamak ve
tanıtım yapmak amacıyla her yıl bastırdığı takvimlerinin
dağıtımına başladı.
Dernek merkezinde dağıtımı yapılan Türk dünyası
temalı takvimlerin istek halinde şehir dışındaki adreslere de
postalanabileceği bildirildi.
Nogaytürk Dergisi’ nin 1 ve 2. sayılarını
internette verilen linklerden indirerek artık PDF
formatında okuyabileceksiniz.
Bilgi için : [email protected]
N O G A Y B Ü L T E N
HALK OYUNLARI KURSU BAŞLADI NOGAY FORUM DA KÖŞE YAZILARI
NOGAY TÜRKÇESİ GRAMERİ HAKKINDA
KİTAP YAYINLANDI
BOĞAZÖREN KÖYÜ DERNEĞİ’ NİN
İNTERNET SAYFASI AÇILDI.
Nogaytürk – 6 5
Nogay Kültürünün kaybolan halk oyunlarını
yeniden yaşatmak için aylardır araştırmalar yapan
Nogay Gençleri Birleştirme Platformu Kanaki Kursu
başlatıyor
Nogay Gençleri Birleştirme Platformu Başkanı (NGBP)
Ömer Akyurt konu ile ilgili yaptığı açıklamada, ‘ Yaklaşık 6
aydır halk oyunları konusunda araştırma yapmaktayız.
Gittiğimiz köylerde bir çok kişiden sormamıza karşın Nogay
Halk Oyunlarını bilip öğretecek kimseye rastlayamadık. ‘ dedi.
Kafkas Dernekleri Federasyonu (KDF) ile işbirliği
yaptıklarını belirten NGBP Başkanı Akyurt, Burcu Işık,
M.Melike Atay ve Emrah Eryiğit ile birlikte yürütülen
çalışmalardan sonra KDF binasında kobuz eşliğinde Kafkas
oyunları ve Kanaki oyunu öğreteceklerini ifade etti.
Halk oyunu ekibi kurmak ve Nogay Halk oyunlarını
yeniden yaşatabilmek için bu kursu başlattıklarını söyleyen
Akyurt,’ En az 5 kız 5 erkekten oluşacak ekiple gerektiğinde
çeşitli organizasyonlarda gösteri yapabileceğiz ‘ dedi.
Kurs kayıtlarının başladığı ve ilginin olmasını
beklediklerini dile getiren Akyurt, kursa katılmak isteyenlerin
Şenyuva Mah Meriç Sokak No:44 Beştepe Ankara (Konya yolu
üzeri Tes-İş Sendikası arkası Kaf-der binası) adresine ve 0 312
223 51 59 ve Ö.Akyurt : 0 549 574 01 28 -0 544 780 07 26 nolu
numaralarla temasa geçmelerini söyledi.
Nogaylarla ilgili ilk sitelerden biri olan ve
gençleri bir araya getiren en önemli site olan Nogay
Forum ‘ da bundan sonra köşe yazıları da yer
alacak. Nogay Forum yöneticilerinden Burak Taşkıran’ ın
fikriyle hayata geçen çalışmada bir çok Nogay genci köşe
yazısı yazmaya başladı.
Nogay Forum, Nogay kültürü, tarihi, sosyal yaşamı ve
köyleri hakkında bir çok sayfayı barındırıyor. Forum sitesinde
gençlerin Nogay yaşamına, kültürüne bakışlarını, dünya
görüşlerini, fikirlerini paylaşacakları bu bölümle Azız Özil,
Burak Taskıran, Cemil Akdağ, Erdem Günay, Giray Ergin,
Hacer Taşyaran, Esra Güner, Kübra Ergin, Kübra Polat, Dilek
Ertan ve Şaban Akdağ yazılarını kaleme almakta.
Nogay forum sitesine erişmek için
www.nogayforum.com adresini kullanabilirsiniz.
Kulu Boğazören
Köyü Derneği ‘ nin
resmi internet sitesi
ziyaretçilerinin
beğenilerine açıldı.
Yakın bir tarihte faaliyete başlayan Kulu Boğazören
Köyü Derneği ‘ nin resmi internet sitesi hizmete girdi.
Sitenin içeriği hakkında bilgi veren Köy Muhtarı Şenol
Demirkıran,’ Sitemizde Köy hakkında bilgilerin yanı sıra Nogay
kültürü, adetleri ve yemekleri ile ilgili bilgiler de bulunacak ‘
dedi.
Siteye www.bogazorendernegi.org adresinden
ulaşabilirsiniz.
Nogay dili hakkında
büyük bir eksikliği
kapayacak olan Nogay
Türkçesi Grameri isimli
kitap yayınlandı.
Nogay kültürü hakkında yaptığı araştırmalarla
adından sıkça bahsettiren Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Yrd. Doç. Dr. Dilek Ergönenç AKBABA’ nın yeni kitabı
yayınlandı.
Nogay Türkçesi grameri hakkında yaptığı
araştırmaları kitap haline getiren Akbaba’ nın bu alanda büyük
bir eksikliği giderdiği belirtiliyor.
N O G A Y B Ü L T E N
NOGAYTÜRK VE KARDEŞ KALEMLER JAPON TÜRKOLOG NOGAYLAR HAKKINDA
KUCAKLAŞTI ARAŞTIRMA YAPMAK İÇİN TÜRKİYE’ DEYDİ
ANKARA NOGAY TÜRKLERİ DERNEĞİ
BOZOK ÜNİVERSİTESİ’ NDE DERS VERDİ
Nogaytürk – 6 6
Nogaytürk ve Kardeş Kalemler Dergileri
birbirlerine destek olma yolunda adım attılar.
Nogaytürk Dergisi ile Kardeş Kalemler Dergisi arasında
Ankara’ da yapılan görüşmede, Nogaylar ile ilgili yayınlanacak
yazılar konusunda müşterek çalışılması kararı alındı.
Görüşmeye Nogaytürk Dergisi adına Hakan Benli,
Kardeş Kalemler Dergisi adına Cem Arslan ve dergiler arasında
irtibatı sağlayan Nogay Gençleri Birleştirme Platformu Başkanı
Ömer Akyurt katıldı.
Görüşmede Nogaytürk’ te yayınlanan veya
yayaınlanacak olan yazıların bir kısmının aynı zamanda Kardeş
Kalemler Dergisi’nde yayınlanması kararı alındı. Ayrıca Hakan
Benli’ nin Nogay yazarlar ile Kardeş Kalemler arasında köprü
görevi üstlenmesi prensipte benimsendi.
Cem Aslan, Kardeş Kalemler hakkında bilgi verirken ‘‘
Türk dünyasına yönelik yayın yapan bir dergiyiz. Dört yıldır iki
ayda bir yayınlanmaktayız. Yazılarımız Türkçe ve Türklerin
yaşadığı pek çok ülke, bölge ve yerden yazarların gönderdikleri
yazılarını yayınlamaktayız. Bu güne değin Nogaylar ile ilgili
özel bir yazı yayınlanmadı ‘‘ dedi.
Nogaytürk Dergisi adına konuşan Hakan Benli,
Nogaytürk hakkında ‘’ Dergiyi amatör olarak çıkarmaktayız ve
Türkiye’ deki Nogaylara yönelik , geniş kitlelere ulaşmak
isteyen tek dergiyiz. Nogay Türkleri’ nin kültürünü, tarihini,
sosyal yaşantılarını, gelenek ve göreneklerini yaşatmak,
kaybolmaya yüz tutanlarını kurtarmak, kaybolanlarını açığa
çıkarmak adına çalışmalar yapmak istiyoruz. Nogay toplumunda
gerektiğinde muhalefet görevi üstlenecek, gerektiğinde
dernekleri ve sivil toplum kuruluşlarını göreve çağırmak
amacındayız. ‘’ dedi.
NGBP Başkanı Aktürk ise, bu işbirliğinin Nogay
Türkleri için hayırlı olmasını dileyerek her iki dergi temsilcisini
tebrik etti.
Japonya Osaka Üniversitesi Araştırma
Enstitüsünden Türkolog Doç. Dr. Huziie HİROAKİ, 20
Aralık’ta Türkiye’ye geldi. Kıpçak Dilleri konulu
araştırma çalışmasının kapsamının "Canlı Nogayşa" ve
"Ertengiler"in oluşturduğu ifade edildi.
Japon Türkolog iki haftalık araştırma kapsamında
Ankara, Eskişehir, Konya ve Kulu’ da temaslarda bulundu.
Türkiye’ de Nogayların konuştukları ‘ Canlı Nogayca
‘ ve ‘ Ertengiler ‘ hakkında araştırmalar yapan Hiroaki’ ye
Nogay dernekleri büyük ilgi gösterdi.
2006 yılında da Türkiye’ de araştırmalar yapan
Hiroaki, bu yıl ki gezisi kapsamında Ankara, Eskişehir, Konya
ve Kulu Nogay dernek başkan ve yetkilileriyle de görüşmeler
yaptı.
Eskişehir’ de Rıfkiye ve Işıkören, Kulu ‘ da ise Şeker
ve Akin Nogay köylerine giderek araştırma çalışmalarında
bulunmuştur.
Çalışmalarını tamamlayan Hiroaki 5 Ocak 2010
tarihinde ülkemizden ayrıldı.
Yozgat Bozok Üniversitesi’ nde Nogay Dili ve
Kültürü ile ilgili olarak öğretim üyesinin
nezaretinde öğrencilere bilgi mahiyetinde ders
verildi.
Bozok Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili
ve Edebiyatı Bölümü'nde Çağdaş Türk Lehçeleri dersine
katılan Yrd. Doç. Dr. Mecit AKSU ve Oğuzhan ERBAY
Nogay Dili ve Kültürü ile ilgili olarak öğretim üyesinin
nezaretinde öğrencilere bilgi mahiyetinde ders verdi.
Ekim 2009 tarihinde gerçekleşen çalışmada
öğrencilere Nogay dili, kültürü ve yaşayışları, Türkiye ve
Kuban Nogayları hakkında görsel ve yazılı materyallerle
aydınlatıcı bilgiler verildi.
N O G A Y B Ü L T E N
ABDULLAH KIZILDAĞ BİR KEZ DAHA TEKVANDO MÜSABAKASINDA
M.H.P KULU İLÇE BAŞKANI SEÇİLDİ DÜNYA ÜÇÜNCÜLÜĞÜ
KARAM ‘ DA SAMİ NOGAY
NOGAY’ LARLA İLGİLİ KONFERANS VERDİ
ANKARA ‘ DA NOGAY’LAR HAKKINDA
KONFERANS VERİLDİ
Nogaytürk – 6 7
Kulu M.H.P ilçe teşkilatının seçiminin galibi Abdullah KIZILDAĞ oldu.
18 Haziran 2009 Perşembe günü yapılan Kulu MHP ilçe
teşkilatı seçimlerinde aday olan Abdullah KIZILDAĞ rakibi
Neşet ERDEM ' e büyük fark atarak Kulu MHP ilçe
başkanlığına tekrar seçildi.164 üyenin oy kullandığı seçimde
Abdullah Kızıldağ 136 ; Neşet Erdem 25 oy aldı.
Aralık 2008 tarihinde Ankara’ da yapılan Dünya
Tekvando Poomse Şampiyonasında Türkiye’ yi temsil eden
Mevlüt Pekcan dünya 3. olma başarısını gösterdi.
Kulu – Akin Köyünde doğan milli sporcumuzun
Avrupa Gençler klasmanında da Avrupa Şampiyonluğu
bulunmakta.
Müsabakalarda Türkiye genel klasmanda 4. sırada yer
aldı.
Mevlüt Pekcan’ın bazı uluslar arası başarıları :
2008 Ankara, Dünya Taekwondo Poomse Üçüncüsü
2006 Kore, Dünya Taekwondo Poomse Pair Üçüncüsü
2005 Finlandiya, Avrupa Taekwondo Poomsea Şampiyonu
2003 Fransa Corsika, Avrupa Taekwondo Poomse
Şampiyonası ferdi ikincisi, pair ikincisi, sencron ikincisi, mix
üçüncüsü
2001 Almanya Avrupa Taekwondo Poomse Ferdi üçüncüsü,
Sencron takım ikincisi
1999 Belçika Uluslararası Taekwondo Poomse Şampiyonası
ikincisi
1997 Gençler Poomse Taekwondo Avrupa Şampiyonu Poomse Nedir : Poomseler birbirine benzer hareketlerden oluşan
fakat tamamen ayrı manalara gelen temel beceri
hareketleridir.Taekwondodaki temel hareketlerin sanatlsal bir
yaklaşımla anlatımı, taekwondo felsefesi ve etiğinin
kompozisyon şeklinde ifade edilmesidir.
Ankara’ daki Dünya
Tekvando Poomse
müsabakalarında
Mevlüt Pekcan
Dünya üçüncüsü
oldu.
Karadeniz Araştırmaları
Merkezi’ nde Sami Nogay
tarafından Nogay Türkleri
Hakkında konferans verildi.
Ankara Mithat Paşa Caddesindeki Karadeniz
Araştırmaları Merkezinde 26 Aralık 2009 tarihinde,
eğitimci yazar Sami Nogay tarafından Nogay Türkleri
hakkında konferans verildi.
Daha önce de çeşitli konferanslarda Nogaylar
hakkında konuşmalar yapan Sami Nogay, bu konferansta
da katılımcılara Nogaylar hakkında aydınlatıcı bilgiler
verdi.
Kulu ve Şereflikoçhisar’ a bağlı Nogay köylerine
gidenler fark etmişlerdir ki, buradaki köylerimizde ağaç
ya çok azdır ya da hiç yoktur.
Kimi köylerde toprağın ağaç ekimi için elverişli
olmadığı iddia edilse de hemen her toprak türü için
uygun ağaç türlerinin olduğu da ayrı bir gerçektir.
Nogay halkı olarak ağacı ve yeşili sevmiyor
oluşumuz burada etkin rol oynamaktadır. Doğal yetişen
ağaçların haricinde çok az fidan dikimi yapılmaktadır.
Bu önemli konu ile ilgili olarak köy
muhtarlarının köy halkını teşvik etmeleri ve
yeşillendirme çalışmaları yapmaları hem çevre açısından
hem de köy açısından olumlu sonuçlar doğuracaktır.
N O G A Y B Ü L T E N
AV. MUSTAFA OKÇU KARATAY BELEDİYE ESKİŞEHİR OSMAN GAZİ ÜNİVERSİTESİ’ NDE
BAŞKAN YARDIMCILIĞINA SEÇİLDİ NOGAY SUNUMU YAPILDI
NOGAY GENÇLERİ EL ELE
Nogaytürk – 6 8
Şeker Köyü’ nden Av. Mustafa Okçu Konya
Karatay Belediye Başkan Yardımcılığına seçildi.
Uzun yıllardır Konya’ da yaşayan ve Karatay
Belediyesi’ nde avukatlık ve Teftiş Kurulu Müfettişliği yapan
OKÇU, Ağustos 2009 tarihinde görevine başladı.
Başkan Yardımcısı OKÇU ‘ nun yetkisi altına İnsan
Kaynakları ve Eğitim Md.lüğü, Yazı İşleri Md.lüğü,Sağlık
İşleri Md.lüğü,Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Md.lüğü
Kültür ve Sosyal İşler Md.lüğü, Sosyal Yardım İşleri
Md.lüğü, Hukuk İşleri Md.lüğü ve Teftiş Kurulu Md.lüğü
bağlandı.
Eskişehir Nogay Türkleri Derneği, araştırmayı yürüten
Prof. Dr. Erdoğan BOZ ile birlikte Osman Gazi Üniversitesi’ nde
sunum yaptı.
Eskişehir Alpu İlçesi Rıfkiye Köyü’ nde Nogay Ağzı ile
ilgili araştırmalar yapan Prof. Dr. Erdoğan BOZ, Rıfkiye Köyü’
ndeki Nogay ağzı ile ilgili araştırma sonuçlarını Osman Gazi
Üniversitesi’ nde Kasım 2009 tarihinde düzenlenen bir etkinlikle,
katılımcı ve konuklara sundu.
Eskişehir Nogay
Türkleri Derneği ‘
Osmangazi
Üniversitesi’ ndeki
sunuma katkılarıyla
katıldı.
21 Şubat 2010 Pazar günü 5 Nogay Köyünün Gençlerinden yaklaşık 25 kişilik bir grubun katılımıyla gerçekleşen Estergon Kalesindeki Tanışma ve İstişare toplantısında Gençler adına
önemli kararlar alınmıştır.
Nogay Gençleri el ele' sloganıyla
21 Şubat 2010 Pazar günü birarya gelen Sitemizde ve Nogay Forum sitesinde aktif faaliyet gösteren üyelerden 25 kişilik bir grubun katılımıyla geniş çaplı bir toplantı yapılmış olup, yapılan Toplantıda uygulanacak aktivitelerle birlikte Ankara'da bulunan Nogay gençleri ve Çevre illerden ve Köylerden katılımcı Nogay Gençlerinin kendi kültürlerini tanıtma imkanı sağlanacaktır.Alınan en önemli karar da ortak çalışma ve dayanışma kararı olmuştur, bu bağlamda gençlerle farklı konularda çalıştaylar düzenlenecektir.
N O G A Y B Ü L T E N
İSTANBUL DERNEĞİ’ NDEN NOGAY
GENÇLERİNE ARMAĞAN
ULUSLAR ARASI BİN NEFES BİR SES TİYATRO FESTİVALİ KONYADA YAPILDI
Nogaytürk – 6 9
İstanbul Nogay Türkleri Derneği tarafından Nogay Gençlerini Birleştirme Platformu’ na hediye olarak gönderilen Dombra'yı Platform Başkanı Ömer Aktürk tüm Nogay Gençleri adına teslim aldı.
Öztürk, teşekkür açıklamasında ‘’ Değerli Başkanın gençlere olan güveni ve desteğini her fırsatta dile getirmesi ve Göndermiş oldukları bu güzel hediyeden ötürü öncelikli Sayın Başkan Ramazan Can ve Yönetim kuruluna teşekkür eder bundan sonraki çalışmalarında da kendilerine başarılar dileriz.’’ Dedi.
Hediyeyi tüm Nogay Gençleri adına teslim aldığını ifade eden Aktürk şunları dedi " Geçmişini, tarihini, kültürünü bilen özüne ve geçmişine sahip çıkan ve bunu da gençlerine aktarabilen toplumlar ilelebet yaşama hakkına sahiptirler. Nogay Gençleri olarak her fırsatta dile getirdiğim gibi artık gençlerin önünün açılmasını ve gençleri dikkate alan ve gençlere değer veren Sayın başkan Ramazan Can gibi ağabeylerimizin artık daha çoğalmasını temenni ediyorum. Gönderdikleri hediyeyi de tüm Nogay Gençleri adına aldım, kendilerine bir kez daha şükranlarımı sunuyorum" dedi.
Nogay Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneğinin 6.Olağan Genel Kurulu,Demet Lalegül Kavşağı Semt Hali No:77 İstanbul Restaurant' da 07/02/2010 Pazar günü Saat:12:00 da yapıldı
Yapılan seçim neticesinde Dernek yönetiminde değişiklikler yapıldı. Nogay Gençleri Birleştirme Platformu Başkanı ve Nogay Türkleri Kültür ve Yard. Derneği Gençlik Kolları Başkanı Ömer Aktürk değişen ve yeniden kurulan Dernek Yönetim Kurulunda Genel Sekreterlik görevine getirildi.
Nogaytürk dergisi olarak Nogay Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Sekreteri Sayın Ömer Aktürk' e ve yeni seçilen Yönetim Kurulu Üyelerine yeni görevlerinde başarılar dileriz.
Yönetim Kurulu Üyeleri :
1- Sami NOGAY - Dernek Başkanı
2- Lütfü SOYCAN - Başkan Yardımcısı
3- Ömer AKTÜRK - Genel Sekreter
4- Ahmet Tanatar - Muhasip Üye
5- Erol Arıkan - Üye
.
Konya Devlet Tiyatrosunun
3. kez düzenlemiş olduğu “Bin
Nefes Bir Ses” Uluslar Arası
Türkçe Tiyatro Yapan Ülkeler
Festivali yapıldı.
Konya Devlet Tiyatrosunun 2010 yılı 3.sünü Düzenlemiş olduğu “Bin Nefes Bir Ses” Uluslar Arası Türkçe Tiyatro Yapan Ülkeler Festivali Çerçevesinde Bu yıl AZERBAYCAN, BAŞKURDİSTAN, BULGARİSTAN, FRANSA (KONUK ÜLKE), GAGAVUZYA, KAZAKİSTAN, K.K.T.C,KOSOVA, MAKEDONYA,TÜRKİYE Tiyatro oyunları ile katılıyor
Bu yılki etkinliklere ayrıca Rusya Fedarasyonu’ ndaki Nogay Türkleri ise Gözlemci ülke sıfatıyla
Konya Nogay Türkleri Derneği’nin gayret ve çabalarıyla resmi olarak davet edildiler.
Kuban Nogayları Muhtariyeti Başkanı ve Karaçay-Çerkez Cumhuriyeti Başbakan Yrd. NOGAY Valeriy KAZAKOV ve Dağıstan Cumhuriyeti Terekli Mektep Nogayistan Valiliği Yardımcısı Şamil Hacıkaytarov katılacaktır. Etkinlik 14 Nisan 2010 tarihinde saat:09.00 da Atatürk Anıtına Çelenk koyulduktan sonra katılımcı ülkeler ile birlikte Festival yürüyüşü düzenlenecektir.
Akşan saat:19.00 da ise Konya Devlet Tiyatrosunda Festival Açılış Merasimi ve açılış oyunu sergilenecektir .Oyun Bitiminde ise Konya Ve Türkiye’den Dünyanın Her köşesinden Gelen ülkelerin katılımı ile festival galası düzenlenecektir.
N O G A Y B Ü L T E N
Nogaytürk – 7 0
Lahey`de, 1. Türk Dünyası Nevruz Şenlikleri, opera salonunda yapıldı. Şenliğe
Hollanda`nın değişik kentlerinden binden fazla kişi katıldı.
Henüz yeni kurulmuş olan DOĞANKAYA KÖYÜ YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ’ nin çabaları ve katkılarıyla Doğankaya Köyü’ nde ağaçlandırma çalışması yapıldı.
.
UNESCO tarafından insanlığın bozulmamış kültürel mirası ve sözel başyapıtı olarak ilan edilen Nevruz, bahar ayının başlangıcı olan Mart ayında, bütün Türk dünyasında doğanın insanlığa sunduğu ortak nimetleri iyimserlik ve kardeşlikle paylaşmanın ön plana çıkarıldığı bir bayram olarak kutlandı.
Bu güzel bahar bayramını kutlamak için
Hollanda Azerbaycan Kültür Derneği, Nogay Türkleri Vakfı, Batı Trakya Terkleri Derneği, Uygur Türkleri Derneği, Kerkük Türkmen Tanış Derneği, Bulgaristan Türkleri Derneği, Makedonya Türkleri Derneği, Kazan Türkleri Derneği, Kırım-Tatar Türkleri Derneği birlikte hareket ederek, `1.Türk Dünyası Nevruz Şenliği` organize ettiler.
Nevruz şenliğinde günün anlam ve önemi dair şiirler okunarak, halk dansları oynandı, müziklerin eşliğinde halaylar çekildi.
Nevruz Şölenine 1 dakikalık saygı
duruşunun ardından İstiklal Marşının okunmasıyla başlandı. Salondaki bütün katılımcılarca hep birden söylenen İstiklal Marşından sonra günün anlam ve önemine değinen Hollanda Azerbaycan Türk Kültür Derneği Başkanı İlhan Aşkın, Nevruzun yüz yıllardır Türk boyları arasında kardeşçe ve birlik içersinde kutlandığını ve bugün Lahey`de kutlamakta olduğumuz bu Nevruz kutlamamızda buna bir örnektir, dedi.
Henüz yeni kurulmuş olan DOĞANKAYA KÖYÜ YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ’ nin çabaları ve katkılarıyla bozkır görünümünde olan Doğankaya Köyü’nde ağaçlandırma çalışması yapıldı.
Diğer Nogay köyleri için de örnek bir çalışma yapam Doğankaya köylüleri, köylerinin yeşillendirilmesiiçin seferber oldu.
Kurmuş oldukları dernekle birlikte gelecek yıllarda da aynı şekilde ağaçlandırma çalışmaları yapacaklarını belirten köylüler bu ve benzeri konularda derneklerine sahip çıkacaklarını belirttiler.
.
N O G A Y B Ü L T E N
Nogaytürk – 7 1
Hollanda Nogay Vakfı ‘ nın 2006 yılında Adnan
Berkcan tarafından kurulduğunu hatırlatan Demirci , Vakıf
başkanlığını 2008 yılından beri devam ettirdiğini belirtti.
Demirci, Vakfın amacını ‘’ Hollanda’da yaşamakta olan
yedi köyümüz; Ağılbaşı, Akin, Boğazören, Doğankaya,
Kırkkuyu ,Seyitahmetli, Şeker halkından yaklaşık 340 hane
bulunmaktadır. Nogaylarımız arasında var olan birlik beraberliği
devam ettirmek üzere yaptığımız faaliyetler ve etkinliklerle yeni
yetişen neslimize örf, adet ve kültürümüzü anlatmak. Tabi ki bu
vesileyle buradaki Türklere ve Hollandalılara Nogaylığı ve
Nogay milletini tanıtmaktır.’’ diyerek özetledi.
Demirci ayrıca, ‘’Derneğimiz 4 yıllık çalışmasının
meyvelerini almaya başlamıştır. Hollanda Büyük Elçiliği,
Başkonsolosluk , yerel basın ve Sivil Toplum Dernek ve
kuruluşları arasında saygınlık kazanmıştır. Bu saygınlık kendi
aramızda da pekişmiştir. Yaptığımız etkinliklere çok sayıda
katılımlar olması ve 160 üyemizden yarısının bayan ablalarımız
ve kardeşlerimiz olması yönetim kurulumuzu ayrıca memnun
etmektedir.’’ dedi.
Vakıf tarafından yapılmış olan faaliyetler hakkında verilen
bilgide ise şunlar sıralandı ;
2006 Rotterdam’da piknik
2006 Delft’de iftar yemeği 2006 Rotterdam’da her Cuma akşamı voleybol (hala devam
etmektedir)
2007 Rotterdam’da Birinci Hollanda Nogay Kurultayı
2007 Amsterdam’da piknik
2007 Türkiye’de Nogay köylerimize kurban
kampanyası
2008 Rotterdam’da bayramlaşma
2009 Rotterdam’da İkinci Hollanda Nogay Kurultayı
2009 Türkiye’de Nogay köylerimize kurban
kampanyası
2009 Amsterdam’da bayramlaşma
Ekim 2009 Tarihinde Hollanda’ ya resmi bir
ziyarette bulunan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile
Lahey Büyükelçiliği’nde yapılan bir görüşmede yer
aldıklarını belirten Demirci, ‘’ Hollanda Nogay Vakfı
olarak Sivil Toplum Örgütlerinin içinde en üst düzeyde yer
aldık. Kendimizi gerek Hollanda gerekse Türk Dışişleri ve
Elçilikleri nezdinde saygın bir konuma getirmeyi başardık.
Bundan sonra da aynı konumda daha başarılı çalışmalar
yapacağımız inancını taşımaktayız .’’ Dedi.
Hollanda Nogay Türkleri Vakıfı’ nın yönetim
kurulu Akif Kara (Onursal başkan), Orhan Demirci
(Başkan), Adnan Berkcan (Başkan yardımcısı), Necati
Karaman (Baikan yardımcısı) ,Mehmet Pekcan , Mehmet
Can , Ahmet Gürcan, Ali Rıza Tosun, Saim Öztüre, Habib
Koc ve Abdullah Soycan’ dan oluştuğunu hatırlatan
Demirci son olarak, ‘’ Bizlere bu imkanı veren Nogaytürk
Dergisi’ne Hollanda Nogay Türkleri yönetim kurulu ve
şahsım adına teşekkür ederim.’’ Dedi.
Hollanda Nogay Türkleri Vakfı Başkanı Orhan Demirci , Vakfın kuruluşundan bu güne yapmış
oldukları çeşitli faaliyetler hakkında dergimiz Nogaytürk’ e bilgilendirmede bulundu.
N O G A Y B Ü L T E N
Nogaytürk – 7 2
Kulu Boğazören Köyü’nde uzun yıllardan sonra ilk kez Sabantoy’un haricinde köylülerin yoğun ilgi ve iştiraki ile bir hıdrellez şenliği düzenlendi. 8 ve 9 Mayıs günlerinde yapılan Hıdrellez şenliği’nde köylerinden ayrı olan ve başka şehirlerde yaşayan hemşehrilerin katılımı yoğundu. 8 Mayıs akşamında başlayan şenliklerde davul ve zurna
eşliğinde halaylar çekildi yemekler yendi.
Şenliğin ikinci günü olan 9 mayısta ise Kulu Kaymakamı Sayın Erkaya YIRIK, Kulu Belediye başkanvekili, İl Genel meclisi üyeleri, İlçe Milli Eğitim Müdürü ve Boğazören Köyü köylüleri ile çevre köylerden davet edilen misafirlerin katılımı ile yapıldı.
Gün içerisinde yine davul ve zurna eşliğinde
halaylar çekildi ve sohbetler yapıldı. Ayrca Derneğin
1.olağan genel kurulunda alınan kararlarla yeni
yönetim kurulu seçildi.
Mehmet TAŞKIRAN Başkan
Musa GÖNCÜ Başkan Yrd.
Haşim YÜCEKÖK Başkan Yrd.
Abbas KAYABAŞI Genel Sekreter
Bayram TAY Sayman
Hamit GÜNER Üye
Murat ERGİN Üye
Abdullah KOKTAY Üye
Hüseyin KALAYCI Üye
Boğazören Köyü’nde Hıdrellez Şenliği düzenlendi. Aynı gün Şenliği düzenleyen Boğazören Köyü Derneği’ nin 1. Olağan genel kurulu da toplandı.
T A Z İ Y E NOGAYTÜRK
Nogaytürk – 7 3
Hüseyin YILDIRIM
.
Akin Avılından Hüseyin YILDIRIM Hakk 'ın
Rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah'tan rahmet
Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve
taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.
Atike ERGİN
Ankara Nogay Türkleri Eğitim Kültür ve İşbirliği
Derneği Yönetim kurulundan Ahmet Ergin
Ağabeyimizin Annesi Atike Ayye Hakk'ın rahmetine
kavuştu. .Merhumeye Allah'tan rahmet Kederli
ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve taziyelerimizi
bildiririz.Allah rahmet eylesin.
Alaattin BAŞARAN
Doğankaya Avılından Alaattin BAŞARAN Hakk 'ın
Rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah'tan rahmet
Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve
taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.
Hacı Hasan ATAY
Kirkkuyu Avılından Hacı Hasan Atay Hakk 'ın
Rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah'tan rahmet
Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve
taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.
Mutlu AKIN
Doğankaya Avılından Mutlu AKIN Hakk 'ın
Rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah'tan rahmet
Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve
taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.
Hayrullah AKSOY
Ağılbaşı Avılından Hayrullah AKSOY Hakk 'ın
Rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah'tan rahmet
Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve
taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.
Ayşe TEKYILDIZ
Boğazören Avılından Ayşe TEKYILDIZ Hakk 'ın
Rahmetine kavuşmuştur. Merhumeye Allah'tan rahmet
Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve
taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.
Şaban BOZKIR
Kırkkuyu Avılından Şaban BOZKIR Hakk 'ın
Rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah'tan rahmet
Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve
taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.
Mustafa AKTÜRK
Konya Nogay Derneği üyesi Mustafa AKTÜRK
Hakk 'ın Rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah'tan
rahmet Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve
taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.
Gülşen ÖZAT
Şeker Avılından Gülşen ÖZAT Hakk 'ın Rahmetine
kavuşmuştur. Merhumeye Allah'tan rahmet Kederli
ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve taziyelerimizi
bildiririz. Allah rahmet eylesin.
T A Z İ Y E NOGAYTÜRK
Nogaytürk – 7 4
Mustafa ÇETİN
.
Ahiboz Avılından Mustafa ÇETİN Hakk 'ın
Rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah'tan rahmet
Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve
taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.
Sultan ÖZAT
Şeker Avılından Sultan ÖZAT Hakk 'ın Rahmetine
kavuşmuştur. Merhumeye Allah'tan rahmet Kederli
ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve taziyelerimizi
bildiririz. Allah rahmet eylesin.
İsmedullah ALTAŞ
Aktepe ( Rıfkiye) Avılından İsmedullah ALTAŞ
Hakk 'ın Rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah'tan
rahmet Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve
taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.
Reyhan ÇELİK
Şeker Avılından Reyhan ÇELİK Hakk 'ın Rahmetine
kavuşmuştur. Merhumeye Allah'tan rahmet Kederli
ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve taziyelerimizi
bildiririz. Allah rahmet eylesin.
Nuriye YELTEKİN
Doğankaya Avılından Nuriye YELTEKİN Hakk 'ın
Rahmetine kavuşmuştur. Merhumeye Allah'tan rahmet
Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve
taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.
Turgut SARI
Ağılbaşı Avılından Turgut SARI Hakk 'ın Rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah'tan rahmet
Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.
Hidayet ÇAKIR
Aktepe ( Rıfkiye) Avılından Hidayet ÇAKIR Hakk 'ın
Rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah'tan rahmet
Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve
taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.
Havva ÇATALKAYA
Boğazören Avılından Havva ÇATALKAYA Hakk 'ın
Rahmetine kavuşmuştur. Merhumeye Allah'tan rahmet
Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve
taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin
Sevim KAYA
Kırkuyu Avılından Sevim KAYA Hakk 'ın Rahmetine
kavuşmuştur. Merhumeye Allah'tan rahmet Kederli
ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve taziyelerimizi
bildiririz. Allah rahmet eylesin.
Nogaytürk – 7 5
TEL : 0 332 641 41 93 CEP : 0 539 641 41 93
0 541 641 41 93 www.aluminyumkorkuluk.tr.gg
KONYA – KULU