Upload
others
View
4
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
BALIKESİR TABİP ODASI
OCAK 2018 AYI
ETKİNLİK RAPORU
Son günlerde Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından hekimlere
usulsüz reçete ve rapor düzenledikleri iddiasıyla para cezası içeren yazıların
gönderildiği öğrenilmesi üzerine, Tabip Odası Yönetim kurulumuz
meslektaşlarımızı bilgilendirip, çağrı yapma gereği duymuştur.
SGK tarafından ilaç raporları ve reçete kontrolleri sonrasında bazı eczacı
ve hekimler hakkında inceleme başlatıp, inceleme sonrası usulsüz rapor ya da
reçete düzenledikleri iddiasıyla, kurum zararını karşılamak amacıyla, belirlenen
para cezalarını ödemeleri için hekimlerin adreslerine yazılar gönderilmektedir.
Son günlerde para cezalarının ödenmesini içeren bu tür yazıların artış
gösterdiği; bir kısmının hekimlerin hiçbir bilgisi, görüşü alınmadan yapıldığını
öğrenmiş bulunmaktayız.
Sağlık çalışanlarının çalışma ortamında her gün şiddete uğrarken şimdide
reçete usulsüzlükler iddialarıyla mağdur edilmek istenmesini endişeyle takip
etmekteyiz..
Meslektaşlarımızın, SGK tarafından başlatılan inceleme ve soruşturma ya
da verilen cezalar nedeniyle yaşayacakları her türlü sorun karşısında odamıza
başvurabileceklerini hatırlatır; mesleğimizin gerektirdiği her türlü ahlaki, etik ilke
ve değerlerine aykırı olmayan her türlü hak kayıplarına karşı, tüm üyelerimize
her zaman olduğu gibi hukuksal destek vermeye hazır olduğumuzu bildirmek
isteriz.
SGK’dan
HEKİMLERE SORUŞTURMA VE İDARİ PARA CEZALARI
DUYURU
.
EVDE SAĞLIK HİZMETLERİNDE KİŞİSEL VERİ
PAYLAŞIMINA İLİŞKİN DÜZENLEME İPTAL EDİLDİ
27.02.2015 tarih 29280 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe giren Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşları Tarafından Evde Sağlık Hizmetlerinin Sunulmasına
Dair Yönetmeliğin hukuka aykırı düzenlemelerinin iptali
istemiyle Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından açılan
davada;
Danıştay 15. Dairesi Kamu kurum ve kuruluşları ile
sivil toplum kuruluşları arasında evde sağlık, bakım ve sosyal
destek hizmetlerinin işbirliği içerisinde yürütülmesi” başlıklı,
kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum kuruluşları arasında
evde sağlık, bakım ve sosyal destek hizmetlerinin sunumu ve
bu kapsamda elektronik ortamda veri paylaşımını sağlayacak
yazılımların geliştirilmesini düzenleyen 26.maddesinin, bu
işbirliğinin esaslarının aralarında yapılacak protokollerle
belirlenmesine ilişkin 2. fıkrasının iptaline karar verdi.
Kararın gerekçesinde; kişilerin sağlık bilgilerinin hassas veya özel niteliği olan kişisel veriler kategorisinde yer aldığı, bu nedenle özel bir öneme sahip olduğu, bu konudaki düzenlemelerin kanunla yapılacağını belirten Anayasanın 20. maddesi ile kişisel verilerin korunması hakkının, anayasal güvenceye bağlandığı ve bu şekilde kamu makamlarının keyfi müdahalelerine karşı koruma altına alındığı, bu hususun Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararlarında da yer aldığı, dava konusu Yönetmeliğin dayanakları arasında gösterilen 3359 sayılı Yasanın 3 ve 9. maddeleri ile 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 8 ve 40. maddelerinin Anayasal güvenceyi taşımaktan uzak olduğu, Yönetmeliğin 26. maddesinin 2. fıkrasında yer alan işbirliğine ilişkin usul ve esasların bir protokolle belirleneceği, ayrıca bu protokolde dernek, vakıf ve benzeri kuruluşlara görev verilebileceğine ilişkin düzenlemenin kişisel verilerin korunmasına dair üst hukuk normlarına aykırı olduğundan yasal dayanağı olmadan kişisel sağlık verilerinin paylaşımını öngören düzenlemede hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varıldığı ifade edilmiştir.
Daire ayrıca,Evde sağlık, evde bakım ve destek hizmetlerinin etkinliğinin artırılması amacıyla ilgili
kurum ve kuruluşlar tarafından sunulan sosyal bakım ve destek hizmetlerinin entegrasyonunun sağlanacağı hizmet modelinin koordinasyonunu gerçekleştirmek üzere oluşturulacağı belirtilen, Valilik bünyesinde kurulacak “evde sağlık ve sosyal hizmetleri değerlendirme komisyonları”ndave Evde sağlık, evde bakım ve destek hizmetlerinin ülke düzeyinde koordinasyonunu ve hizmet sunumu sırasında ortaya çıkabilecek sorunların ilk elden çözümünü gerçekleştirmek üzere Bakanlık bünyesinde kurulacak “Merkez Koordinasyon Komisyonu”nda, “kamu hizmetinin en önemli paydaşlarından biri olan hekimlerin yasal temsilcisi konumundaki” Türk Tabipleri Birliği’nin bir üyesine, bulunması zorunluluk olduğu halde yer vermeyen 7. maddenin 2. fıkrası ve 8. maddenin 2. fıkrasının iptaline karar verdi.
Değerli İşyeri Hekimleri ve Sağlık
Çalışanları,
Bursa Tabip Odası’nın ilki 27- 29 Nisan 2001
tarihlerinde, ikincisinin ise 2013 yılında gerçekleştirdiği
“Ustaların Anısına İşyeri Hekimliği Eğitim Günleri”
etkinlikleri büyük ilgi görmüştü.
İşçi Sağlığı ve iş Güvenliği alanının dinamik bir süreç
olması, işçi sağlığına yönelik eğitimlerin önemini
artırmakta ve mesleki alanımızı birlikte tartışarak
oluşturma gereksinimini doğurmaktadır.
6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu sonrasında
yeniden yapılandırılan işçi sağlığı ve iş güvenliği
alanındaki değişimleri ve yeni koşulları tartışacağımız,
hem de eğitim gereksinimlerimizi karşılayacağımız bu
toplantıları gelenekselleştirme çabamıza, sizlerin de
katılımınızla destek olmanızı bekliyoruz.
Bu etkinlimizde özellikle kimyasal maddelerin çalışma
hayatında çalışanların sağlığına etkilerine vurgu yapmak
için de eğitim günlerini ’’Kimyasallarla Çalışmak Sağlığa
Zararlı mıdır?’’ başlığıyla duyurmak istedik.
Bu etkinlikte sizleri aramızda görmekten ve katkı
sağlamanızdan mutluluk duyacağız.
Tabip Odası Yönetim Kurulu olarak 3 Ocak 2018 günü Devlet Hastanesi Başhekimliği
görevine atanan Uz.Dr.İlyas YILDIRAN'ı ziyaret ederek başarı dileklerimizi iletip, mesleğinde
25. yılını doldurması nedeni ile plaket verdik. Hastanenin ve meslektaşlarımızın sorunlarını
konuştuk.Balıkesir Devlet Hastanesinin bulunduğu konum, ulaşılabilirlik,hasta
potansiyeli,hastaneyi kullanma alışkanlıkları, kurumsallık anlamında küçültülmemesi, hatta
mevcut halinden daha fazla yatırım yapılması ve güçlendirilmesi gerektiği,meslektaşlarımızın
geçici görevlendirmelerinin sonlandırılması görüşümüzü bildirdik.
SAĞLIK HİZMETLERİNDE BİR YIL DAHA GERİDE KALDI
İnsan yaşamının sorumluluğunu üstlendiğimiz ve onurla sürdürdüğümüz meslek hayatımızda düzelmeyen yoğun ve yorucu
çalışma koşulları, uzun süreli çalışma saatleri, mesleğimizi uygularken yaşadığımız duygusal ve fiziksel yüklenmenin getirdiği
yıpranma, yetmezmiş gibi şiddete uğrama riskimiz, değersizleştirilen emeğimiz ve mesleki kimliğimiz, güvencesizlikle yaratılan
geleceksizlik…
Ülkemizde 14 yıldır uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Programı, hekimlerin çalışma koşullarını bozmuş, özlük haklarını elinden alıp
hekimlik değerlerini aşındırmıştır. Hekimlerin tüm karşı durma çabalarına rağmen, performansa dayalı ücretlendirme yöntemi,
hekimliği piyasa koşullarına sürükleyerek hekimlik uygulamalarını tartışılır hale getirmiştir. Mevcut sağlık politikaları,
hekimlerin iş güvencelerini ortadan kaldırmıştır. Sağlık alanında uygulanan sözleşmeli, esnek ve taşeron çalışma biçimleri
mesleki değerlerimizin aşınmasının diğer nedenleridir.
Hastaların sağlıklarını korumak yerine, memnuniyetleri ön plana çıkartılıyor. Memnuniyetle sağlık birbirinden farklı
değerlendirilmesi gereken şeyler. Burada önemli olan hastaya nitelikli bir sağlık hizmeti sunabilmek fakat bu şartlarda çok
mümkün olmuyor. Ne kadar çok hasta bakarsanız çalıştığınız kuruma o kadar çok getiriniz oluyor. Fiziksel yorgunluğun ötesinde
psikolojik yorgunluk da oluyor. Çünkü Dünya Sağlık Örgütünün istediği normlarda istediğiniz hastaya bakıp yeterli zamanı
ayıramıyorsunuz. Merkezi Hastane Randevu Sistemi otomatik olarak 10 dakikada bir randevu veriyor, bir de hastane
müracaatları araya girince 5 dakikada bire düşüyor muayene süresi.
Her bir hekim poliklinikte her gün onlarca hastaya ve kısa sürelerle bakıyorlar. Yetmiyormuş gibi idareler tarafından sekreterlik
hizmetleri de hekimlere yaptırılmaya çalışılmaktadır. Hem hasta mahremiyeti hem de poliklinik ortamında yaşanması olası bir
durum veya şiddet durumunda hekimin yanında mutlaka sağlık eğitimi almış yardımcı personel bulunmalıdır. Bu, bir insanın
kaldırabileceğinden çok daha fazla yüktür.
Hekimler ağır bir iş yükünün çözümü için, özel hastanelerde olduğu gibi, hasta sayısının sınırlandırılması ve nöbet ertesi
hak kaybı olmadan çalıştırılmamanın sağlanması gerekmektedir.
Hastalarımıza sağlıklı yaşam önerilerinde bulunurken, bizler de sağlıklı koşullarda hizmet vermek istiyoruz. İnsan yaşamının
sorumluluğunu üstlenerek, onurla sürdürdüğümüz meslek hayatımızda, bizlerden; yoğun ve yorucu koşullarda, uzun saatler
çalışmanın ve mesleğimizi uygularken yaşadığımız duygusal-fiziksel yüklenmenin getirdiği yıpranmayla ve şiddete uğrama riski
altında çalışmamız isteniyor. Güvencesizlikle yaratılan geleceğe ilişkin belirsizlik, uzayan atama süreçleri, ihraç edilme,
güvenlik soruşturmalarının olumsuz çıkması gibi olumsuz beklentiler ve endişe içinde yaşamamız bekleniyor.
BASIN AÇIKLAMASI
Sistem çarpıklıklarla dolu ve mantıksal değil. Mutsuzluğun üstüne bir de bedensel yük biniyor. Doktorun yorgunluğunu, sağlıklı bakabileceği hasta sayısını rasyonel bir çerçevede düşünüp sistemi ona göre kurmak gerekiyor. Çünkü bu sadece doktorları değil hastaları da etkiliyor.Modern hastane binaları yapmak sorunu çözmüyor. Bu binaların içerisinde verilen hizmetin kalitesini artırmak gerekiyor. İşlevselliği artırmak, bürokrasiyi azaltmak, uygun çalışma koşulları ve insani yaşama uygun dinlenme odaları vb. gerekiyor.Hekimlik mesleği hem eğitimi, hem de sürekli olarak insanlarla ve sorunlarla uğraşması nedeniyle çok zor bir meslektir. Son verilere göre Sağlıkta Dönüşüm Projesi sonunda gelinen noktada; poliklinikte bakılan hasta sayıları ve ameliyat sayıları 5 kat artmış, acil servislerde ise meslektaşlarımız dünyada, nüfusunun neredeyse 1,5 katı hasta bakılan tek ülke konumunda hasta bakmaktadır. Oysaki ülkemizde hekim veya sağlık çalışan sayısı bu kadar artmamıştır.Aile Hekimlerine her gün yeniden icat edilen sağlık raporları, gereksiz iş ve angaryalar yüklenerek, ucube, çalışma barışını bozan sıfır nüfuslu Aile Sağlığı Birimleri oluşturulmaktadır. Sevk zinciri sistemi bir türlü kurulamadığından hastanelerde yığılmalara neden olunmaktadır.İlimizde 1.2. ve 3. Basamak sağlık hizmetleri arasında koordinasyon kurulamamaktadır. Çünkü her basamak kendi sorunları ile boğuşmaktadır.
Nitelikli tıp eğitimi, iyi hekimliğin temeli olup, Her ile bir üniversite ve çoğu Üniversitelerde Tıp Fakültesi açılarak Tıp Fakültelerinde artan kontenjanlar, alt yapı eksiklileri ve yetersiz öğretim eleman sayısı nedeni ile kaygı duyulmaktadır.
Bu kadar özverili çalışmanın bir ekonomik karşılığı olmadığı gibi aksine hekimlik değerleri ayaklar altına alınmakta, SABİM, BİMER ALO 184 gibi hatlarla da hekimlerin şikâyet edilmesi istenmekte ve hekimler giderek artan oranda fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalmakta, ölmekte ve hatta öldürülmektedir. Her saat başı bir sağlık personeli şiddete uğramaktadır.İş güvencesi olmayan bir hekim, özgür olamaz ve mesleğini icra ederken kendini baskı altında hisseder. Hekimlerin iş güvenceli ortamda çalışması, sadece hekimler açısından değil, hasta haklarının korunması açısından da çok önemlidir.Hekimlerin büyük bir bölümü haftalık çalışma saatlerinin çok üzerinde çalışmaktadır. Çalışma süreleri, fazla mesailer ve nöbetler de içinde olmak üzere haftada 48 saati aşmamalıdır.Hekimler açısından, yaşadıkları mesleki sorunları paylaşma ve çözüm üretme olanağı vermesi açısından son derece önemli olan ortak mekânlar, dinlenme odaları ortadan kaldırılmıştır. Düzenlenmesi gerekir. Hekimlik mesleği mekanik bir meslek değildir. Sosyal ortam çok önemlidir.
Hekimlere insanca yaşayacak ücret talebi; mesleki bağımsızlık, iyi
hekimlik için olumlu çalışma koşulları, nitelikli çalıs ̧ma için gerekli
olanaklardan ayrı düşünülemez. Performansa dayalı ek ödeme sisteminden
vazgeçilmelidir. Hekimler; emekliliğe yansıyacak, güvenceli,
emeklerinin karşılığı olan bir ücretlendirme politikasıyla, tek işte
çalışarak insanca yaşamaya yetecek bir ücreti elde etmelidirler.Umut dolu bir gelecek için yıllarını verdiği zorlu sınavlar ve eğitimlerden
sonra kendini, yaşamını bu mesleğe adayan ve mesleğini yaşamıyla bir tutan
bizler, iyi hekimlik yapabileceğimiz koşullarda çalışmak istiyoruz.
İşlemeyen bir adalet algısı, düzelmeyen olumsuz çalışma koşulları,
baskıcı uygulamalar, bir yandan tükenmişlik yaratırken diğer yandan dışa
vurulamayan bir öfkeye neden olmaktadır.
Başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere tüm yetkilileri, meslektaşlarımızın
çığlığını duymaya, hayatları sonlandırmaya kadar götüren koşullara ilgisiz
kalmamaya günlük hayatı kolaylaştırmak ve çalışma koşullarını düzeltmek
yerine her gün ilave zorluklar ve iş yükü yüklenmesini istemiyoruz.
Mesleki geleceğimize sahip çıkıyor, tüm hekim arkadaşlarımızı olumsuz
tutum ve davranışlar karşısında birlikte olmaya ve dayanışmaya davet ediyoruz.
04.01.2018
BALIKESİR TABİP ODASI
YÖNETİM KURULU
ÇOCUK YAŞTA EVLİLİĞİ ÖZENDİREN,ÇOCUKLARI İSTİSMAR ETMEYE YÖNELİK
SÖYLEM ve GİRİŞİMLERE SON VERİLMELİDİR!...
İnsanın çocukluk dönemini geride bırakıp erişkin olabilmesi için, biyolojik gelişimini
tamamlanmasının yanı sıra toplumsal yapımızın sahip olduğu ve yaşamın gerektirdiği pek çok
beceriyi ve bilgiyi de edinme zorunluluğu vardır.
Ülkemizde erkekler için erken yaşta evlilik daha az rastlanan bir durumdur. Kız
çocuklarının çocuk kabul edilen yaşta, kendilerinden oldukça büyük erkeklerle evlilikleri ise,
var olan evliliklerin yaklaşık olarak üçte birini oluşturmaktadır. Erken yaşta evlendirilen kız
çocukları kendilerini geliştirme koşul ve olanaklarından yoksun bırakılarak, yerine getirmekte
zorlanacağı birçok sorumlulukla karşı karşıya kalmaktadır. Kız çocuklarının erken yaşta
evlendirilmesi, yaşamının sonraki dönemlerinde de olumsuz etkilerinin sürdüğü çocuğa
yönelik bir cinsel istismarı içermektedir. Bu tür evlilikler, eğitim hakkının engellenmesi gibi,
çocuk haklarının ihlaline neden olmaktadır. Çocukların erken yaşta sosyal çevrelerinden
soyutlanmasını getirerek sosyal becerilerin edinilmesini güçleştirmektedir. Çocuk yaşta
evlenen kız çocuklarının maruz kaldığı aile içi fiziksel ve cinsel şiddetin, erişkin yaştaki
evliliklere göre daha yüksek oranda görüldüğü bilinmektedir. Çocuk yaşta evlenme ve anne
olma, çeşitli sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. Çocuk yaşta evlenen kız çocuklarında,
erişkin yaşamda evlenenlere göre, istenmeyen gebelikler daha yüksek oranda görülmekte,
erken ve zor doğum riskinin daha yüksek olduğu bildirilmektedir. Çocuk yaşta evlilik bir
çocuğun hayatının çalınması, geleceğinin karartılmasıdır.
BASIN AÇIKLAMASI
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ve pek çok uluslararası belgede, 0-18 yaşında olanlar “çocuk” olarak tanımlanmaktadır. Taraf devletler açısından bağlayıcı yasal yaptırımlar içeren söz konusu belgeler; başta devletin ilgili kurumları, hukuk, sağlık ve eğitimden sorumlu meslek grupları ve ebeveynler olmak üzere, çocukların içinde yer aldığı erişkin toplumunun tüm kesimlerini çocuklara karşı sorumluluklarını yerine getirmekle yükümlü kılmaktadır. Doğumdan 18 yaşına kadar gelişimlerinin çeşitli evrelerinde çocukların bakımı, zarardan korunması, çıkarlarının savunulması ve birer erişkin olarak yetiştirilmeleri konusunda çaba gösterilmesi, erişkin toplumunun yasal ve ahlaki sorumluluğudur. Çocukların gelişim evrelerindeki gereksinimlerinin tanınması ve karşılanması, ailelerin, hekimlerin ve toplumun bu gereksinimler doğrultusunda gerekli düzenlemeleri yaparak sorumluluklarını yerine getirmesi, günümüzde bir toplumun çocuklara verdiği değerin en somut göstergesi olarak kabul edilmektedir.
Toplumunun çocuklara karşı yasal ve ahlaki sorumlulukları, aynı zamanda çocukların en temel haklarıdır. Bu bağlamda beslenme, konut, sağlık ve eğitim başta olmak üzere, çocukların büyüme ve gelişmeye ilişkin temel haklarının yaşama geçirilmesi gerekmektedir. Çocuğun biyolojik, psiko-sosyal ve kültürel gelişimlerine ilişkin yapılan bilimsel araştırmalar, 0-18 yaş grubundaki çocukların her evrede farklı gereksinimlere sahip olduklarını; zarardan korunmaları ve hakları gözetilerek gelişimlerinin desteklenmesinin ise vazgeçilmez erişkin görevleri olarak belirlendiğini göstermektedir.
Çocukların korunması, haklarına saygı gösterilmesi, biyolojik ve toplumsal gelişimlerinin gereksinimleri doğrultusunda desteklenmesine ilişkin bilimsel araştırma sonuçları evrensel düzeyde kabul görmüşken ve ahlaki bir yükümlülük olarak tanımlanmışken, çocuk yaşta evliliği özendiren söylemlerin devlet kurumlarınca kamuoyu gündemine getirilmesi, kişinin sağlıklı yaşam hakkını engelleyecek ve toplumsal yaşamı derinden etkileyecek sonuçlar doğuracaktır.
Hekimler olarak biliyoruz ki, bireyin yaşamındaki güçlük ve sorunlarla
başarılı bir biçimde baş edebilmesi için, bebeklikten başlayarak gelişiminin
bütün dönemlerinde bazı yetenekleri geliştirmesi, davranışları kazanması,
gelişimine ilişkin belirli görevleri yerine getirmesi gerekmektedir. Çocuk
yaşlarındaki bir kız çocuğunun evlilik gibi ağır sorumluluk gerektiren, yaşam ve
sağlık açısından büyük riskler taşıyan, bir insan olarak eğitimini ve toplumsal
gelişimini engelleyen, gelecek umutlarını ortadan kaldıran bir sürece
hapsedilmesinin, mutsuzluğa ve ileride telafisi zor sorunlara yol açacağı açıktır.
Henüz ergenlik döneminin başlangıcındaki kız çocuklarının erken yaşta
evlendirilmelerine yönelik her tür söylem ve girişim, toplumun çocuklara karşı
ahlaki sorumlulukları açısından asla onaylanmayacak bir durum, yasal açıdan ise
altına imza atılan çocuk ve kadın haklarına ilişkin sözleşmelere aykırılık
nedeniyle bir suçtur ve bu suçu işleyenlere karşı yasal yaptırımlara
başvurulmalıdır. Devlet kurumlarını ve erişkin toplumunu, başta kız çocukları
olmak üzere çocuklara karşı görev ve sorumluluklarını yerine getirmeye,
çocukların bedensel, ruhsal ve sosyal açıdan korunmasız durumlarını istismar
eden, onlara karşı suç işlemek anlamına gelen söylem ve girişimlere son
vermeye çağırıyoruz.
BALIKESİR TABİP ODASI
YÖNETİM KURULU
HEKİMLERİN YÜKÜ ÇOK AĞIR
Balıkesir Tabip Odası Başkanı Dr. Necdet Uçan 2107 yılının hekimler ve
sağlık çalışanları açısından olumsuz geçtiğini söyledi. Hekimlere yönelik
şiddet olaylarının 2017 yılında arttığına da dikkat çeken Dr. Necdet Uçan,
yetkililerin bu konuda gerekli önlemleri almasını bir kez daha istedi.
Balıkesir Tabip Odası Başkanı Dr. Necdet Uçan 2107 yılının hekimler
ve sağlık çalışanları açısından olumsuz geçtiğini söyledi. Hekimlere
yönelik şiddet olaylarının 2017 yılında arttığına da dikkat çeken Dr.
Necdet Uçan, yetkililerin bu konuda gerekli önlemleri almasını bir
kez daha istedi.
2018 yılında yaşanan olumsuzlukların sona ermesini dileyen Tabip
Odası Başkanı Necdet Uçan, “ İnsan yaşamının sorumluluğunu
üstlendiğimiz ve onurla sürdürdüğümüz meslek hayatımızda
düzelmeyen yoğun ve yorucu çalışma koşulları, uzun süreli çalışma
saatleri, mesleğimizi uygularken yaşadığımız duygusal ve fiziksel
yüklenmenin getirdiği yıpranma, yetmezmiş gibi şiddete uğrama
riskimiz, değersizleştirilen emeğimiz ve mesleki kimliğimiz,
güvencesizlikle yaratılan geleceksizlik” diye konuştu.
SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMLARI ÇALIŞMA KOŞULLARINI BOZDU
2018 yılını değerlendiren Tabip Odası Başkanı Dr. Necdet Uçan şunları söyledi:
“Ülkemizde 14 yıldır uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Programı, hekimlerin çalışmakoşullarını bozmuş, özlük haklarını elinden alıp hekimlik değerleriniaşındırmıştır. Hekimlerin tüm karşı durma çabalarına rağmen, performansadayalı ücretlendirme yöntemi, hekimliği piyasa koşullarına sürükleyerekhekimlik uygulamalarını tartışılır hale getirmiştir. Mevcut sağlık politikaları,hekimlerin iş güvencelerini ortadan kaldırmıştır. Sağlık alanında uygulanansözleşmeli, esnek ve taşeron çalışma biçimleri mesleki değerlerimizinaşınmasının diğer nedenleridir.
MHRS 10 DAKİKA ARAYLA RANDEVU VERİYOR
Hastaların sağlıklarını korumak yerine, memnuniyetleri ön plana çıkartılıyor.Memnuniyetle sağlık birbirinden farklı değerlendirilmesi gereken şeyler. Buradaönemli olan hastaya nitelikli bir sağlık hizmeti sunabilmek fakat bu şartlarda çokmümkün olmuyor. Ne kadar çok hasta bakarsanız çalıştığınız kuruma o kadar çokgetiriniz oluyor. Fiziksel yorgunluğun ötesinde psikolojik yorgunluk da oluyor.Çünkü Dünya Sağlık Örgütünün istediği normlarda istediğiniz hastaya bakıpyeterli zamanı ayıramıyorsunuz. Merkezi Hastane Randevu Sistemi otomatikolarak 10 dakikada bir randevu veriyor, bir de hastane müracaatları arayagirince 5 dakikada bire düşüyor muayene süresi.
HEKİMLER AĞIR İŞ YÜKÜ ALTINDA ÇALIŞIYOR
Her bir hekim poliklinikte her gün onlarca hastaya ve kısa sürelerle bakıyorlar. Yetmiyormuş gibi idareler tarafından sekreterlik hizmetleri de hekimlere yaptırılmaya çalışılmaktadır. Hem hasta mahremiyeti hem de poliklinik ortamında yaşanması olası bir durum veya şiddet durumunda hekimin yanında mutlaka sağlık eğitimi almış yardımcı personel bulunmalıdır. Bu, bir insanın kaldırabileceğinden çok daha fazla yüktür. Hekimler ağır bir iş yükünün çözümü için, özel hastanelerde olduğu gibi, hasta sayısının sınırlandırılması ve nöbet ertesi hak kaybı olmadan çalıştırılmamanın sağlanması gerekmektedir.
SAĞLIKLI KOŞULLARDA HİZMET VERMEK İSTİYORUZ
Hastalarımıza sağlıklı yaşam önerilerinde bulunurken, bizler de sağlıklı koşullarda hizmet vermek istiyoruz. İnsan yaşamının sorumluluğunu üstlenerek, onurla sürdürdüğümüz meslek hayatımızda, bizlerden; yoğun ve yorucu koşullarda, uzun saatler çalışmanın ve mesleğimizi uygularken yaşadığımız duygusal-fiziksel yüklenmenin getirdiği yıpranmayla ve şiddete uğrama riski altında çalışmamız isteniyor. Güvencesizlikle yaratılan geleceğe ilişkin belirsizlik, uzayan atama süreçleri, ihraç edilme, güvenlik soruşturmalarının olumsuz çıkması gibi olumsuz beklentiler ve endişe içinde yaşamamız bekleniyor. Sistem çarpıklıklarla dolu ve mantıksal değil. Mutsuzluğun üstüne bir de bedensel yük biniyor. Doktorun yorgunluğunu, sağlıklı bakabileceği hasta sayısını rasyonel bir çerçevede düşünüp sistemi ona göre kurmak gerekiyor. Çünkü bu sadece doktorları değil hastaları da etkiliyor.
MODERN HASTANE BİNALARI SORUNLARI ÇÖZMÜYOR
Modern hastane binaları yapmak sorunu çözmüyor. Bu binaların içerisinde verilen hizmetin kalitesini artırmak gerekiyor. İşlevselliği artırmak, bürokrasiyi azaltmak, uygun çalışma koşulları ve insani yaşama uygun dinlenme odaları vb. gerekiyor. Hekimlik mesleği hem eğitimi, hem de sürekli olarak insanlarla ve sorunlarla uğraşması nedeniyle çok zor bir meslektir. Son verilere göre Sağlıkta Dönüşüm Projesi sonunda gelinen noktada; poliklinikte bakılan hasta sayıları ve ameliyat sayıları 5 kat artmış, acil servislerde ise meslektaşlarımız dünyada, nüfusunun neredeyse 1,5 katı hasta bakılan tek ülke konumunda hasta bakmaktadır. Oysaki ülkemizde hekim veya sağlık çalışan sayısı bu kadar artmamıştır.
SAĞLIK HİZMETLERİ ARASINDA KOORDİNASYON KURULAMIYOR
Aile Hekimlerine her gün yeniden icat edilen sağlık raporları, gereksiz iş ve angaryalar yüklenerek, ucube, çalışma barışını bozan sıfır nüfuslu Aile Sağlığı Birimleri oluşturulmaktadır. Sevk zinciri sistemi bir türlü kurulamadığından hastanelerde yığılmalara neden olunmaktadır. İlimizde 1.2. ve 3. Basamak sağlık hizmetleri arasında koordinasyon kurulamamaktadır. Çünkü her basamak kendi sorunları ile boğuşmaktadır. Nitelikli tıp eğitimi, iyi hekimliğin temeli olup, Her ile bir üniversite ve çoğu Üniversitelerde Tıp Fakültesi açılarak Tıp Fakültelerinde artan kontenjanlar, alt yapı eksiklileri ve yetersiz öğretim eleman sayısı nedeni ile kaygı duyulmaktadır.
FİZİKSEL VE PSİKOLOJİK ŞİDDETE MARUZ KALIYORUZ
Bu kadar özverili çalışmanın bir ekonomik karşılığı olmadığı gibi aksine hekimlik değerleri ayaklar altına alınmakta, SABİM, BİMER ALO 184 gibi hatlarla da hekimlerin şikâyet edilmesi istenmekte ve hekimler giderek artan oranda fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalmakta, ölmekte ve hatta öldürülmektedir. Her saat başı bir sağlık personeli şiddete uğramaktadır. İş güvencesi olmayan bir hekim, özgür olamaz ve mesleğini icra ederken kendini baskı altında hisseder. Hekimlerin iş güvenceli ortamda çalışması, sadece hekimler açısından değil, hasta haklarının korunması açısından da çok önemlidir.
Yönetim Kurulu olarak
Dr. Metin KONUR'un geç kalan plaketini
çalıştığı kurumda verdik.
20 Temmuz 2017 tarihinde Yönetim Kurulu olarak yapmış olduğumuz
basın açıklamasında darbe girişiminin yıldönümünden bir gün önce 14
Temmuz 2017 günü açıklanan 692 sayılı KHK ile Sağlık Bakanlığı’nda çalışan
287, tıp fakültesinde çalışan 76 hekimin de aralarında bulunduğu 7 bin 348
kişi haksız ve hukuksuz biçimde ihraç edilmişlerdir. Söz konusu KHK ile ihraç
edilenler arasında, İlimizden de Uzm.Dr. Nazım Güreş, Uzm.Dr.Şükran Gürses
ve Uzm.Dr. Vedat AVCIERİ’nin de yer aldığını belirtmiştik.
Tabip Odamız Yönetim Kurulunca darbe girişiminin hemen ardından
16 Temmuz 2016 tarihinde kesin bir dil ile darbelere karşı olduğumuzu
açıklamış, darbe girişiminde bulunanları lanetlemiştik.
Darbe girişiminden 5 gün sonra, Olağanüstü Hal ilan edilmiş ve ne
yazık ki OHAL sürecinde, hekimlik değerlerine, demokrasi, hak ve hukuk
mücadelesine yoğun emek ve katkı sunmuş, çok sayıda meslektaşımızın,
kamu ve üniversitelerdeki görevlerinden ihraç edildiğini; OHAL durumu fırsat
bilinerek ihraç kararları ile, muhalif olanların haksız ve hukuksuz biçimde
cezalandırılmak istendiğini vurgulamıştık.
BASIN AÇIKLAMASI
Her zaman belirttiğimiz üzere, hain darbe girişimine katılan, destekveren, içinde bulunanlar hukuk içinde yargılanmalı ve cezalarını bulmalıdırdiyerek OHAL'in kaldırılmasını, soruşturma geçirmeden, yasal kanıt ortayakonulmadan, objektif olarak yargılanmadan haksız yere ihraç edilenmeslektaşlarımızın da bir an önce görevine döndürülmesini talep etmiştik.
Ve zaman bizi haklı çıkardı.12 Ocak 2018 günü gece yarısı 30299 sayılıResmi Gazetede yayımlanan 697 sayılı KHK ile ilimizde görevinden ihraç edilenUzm.Dr. Nazım Güreş, Uzm.Dr.Şükran Gürses ve Uzm.Dr. Vedat AVCIERİ kamudakigörevlerine iade edilmişlerdir.
Ancak bu kez de ayni gerekçelerle açığa alınarak 11 aydır açıktabekletilen Dr. İlter ASLAN 697 sayılı KHK ile ihraç edilmiş olup;bu meslektaşımızınhukuk devletine yakışır şekilde yargılanmasını talep ediyoruz.
Öngörü ve talebimizde haklı çıksak ve meslektaşlarımız 6 ay sonragörevlerine iade edilmiş olsalar da bu sürede meslektaşlarımızın aileleri ilebirlikte bu toplumda “suçlu”, “öteki” ve “vatan haini” ilan edilerek yaşadıklarıtravmalar, bozulan psikolojileri ve örselenen onurları göz önüne alınarak durumunnasıl telafi edileceğini yetkililere sormak istiyoruz. Meslektaşlarımızın İade- iitibarları sağlanacak mıdır? Yaşanılanlardan dolayı kendilerinden özür dilenecekmidir? Yoksa “pardon” denilip geçilecek midir?
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
BALIKESİR TABİP ODASI
YÖNETİM KURULU
13 Ocak 2017 tarihinde Ankara'da yapılan TTB Genel Yönetim
Kurulu Toplantısına odamızı temsilen Dr.Umut KARASU katılmıştır.
TTB Merkez Konseyi, 25 Tabip Odası, kollar, çalışma grupları ve
TTB yayınlarını temsilen 75 kişinin katıldığı toplantıda, 14 Mart etkinlikleri
ve bu süreçte öne çıkarılacak talepler ele alınmıştır.
6754 sayılı Bilirkişilik Kanununun 6. maddesi ile Bilirkişilik Yönetmeliğinin 33. maddesi gereğince, 2017 yılı Ekim Ayı itibariyle adli ve idari yargı alanında yürütülen bilirkişilik faaliyetinin yapılabilmesi için, bilirkişilik yapacak kişilerin "Bilirkişilik Temel Eğitimi”ni tamamlamaları ve katılım belgesi sahibi olmaları gerekmektedir.
Bu bağlamda yapılmış olan başvuruya istinaden, Türk Tabipleri Birliği, Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü Bilirkişilik Daire Başkanlığı tarafından “Bilirkişilik Temel Eğitimi”ni gerçekleştirmek üzere yetkilendirilmiştir.
Bilirkişilik yapabilmek için Temel Eğitim Sertifikasının yanında uzman olunan alanda 5 yıllık mesleki kıdem aranmaktadır. Ayrıca üç yılda bir yenileme eğitimlerinin alınması koşulu da getirilmiştir. Bu nedenle başvurucuların eğitim gruplarına alınmasında beş yıllık kıdem koşulunu taşıyan hekimlere öncelik verilecektir.
Eğitim 4 gün sürecek olup 24 ders saati, sınıflar 16-17 kişiliktir.Ücreti oda üyelerine 700,00-TL üye olmayanlara 900,0,-TL .olarak uygulanacak olup, katılımcı üyelerin Tabip Odasına aidat borcu bulunmaması gerekmektedir.
Bu nedenle TTB tarafından 2018 yılı Mart ayında ilimizde yapılması düşünülen “Bilirkişilik Temel Eğitim “ programı için katılımcı sayısı, eğitim yerinin belirlenmesi amacıyla ÖN TALEP toplanmaktır. Eğitime katılmak isteyen meslektaşlarımızın 29 Ocak 2018 tarihine kadar Tabip Odamızın 241 29 83 /532 707 46 24 nolu numarasıyla irtibata geçerek isimlerini kayıt ettirmeleri gerekmektedir.
BİLİRKİŞİLİK TEMEL EĞİTİMİ
ÖN TALEPDUYURU
YİNE HEKİME ŞİDDET, YİNE TEHDİT… BASIN AÇIKLAMASI
Türkiye sağlık ortamında şiddet her geçen gün etkisini artırıyor. 1988
yılında Dr. Edip Can Kürklü, 2005 yılında Dr. Göksel Kalaycı, 2012 yılında Dr.
Ersin Arslan, 2015 yılında Dr. Kamil Furtun ve Dr. Aynur Dağdemir çalıştıkları
sağlık ortamında uğradıkları şiddet nedeniyle, 2012 yılında Dr. Melike Erdem
ise, SABİM hattı üzerinden oluşturulan şiddetin, yoğun psikolojik baskı
ortamının sonucunda yaşamını yitirmişti.
Gün geçmiyor ki ülkenin herhangi bir yerinden şiddet haberi gelmesin.
Sadece kayıtlı olanlar üzerinden bir değerlendirme yapıldığında bile
Türkiye'de günde 31 sağlık çalışanının sağlık hizmeti sunulan alanlarda
şiddete maruz kaldığı görülüyor. Sağlık alanındaki şiddet ister fiziksel, ister
sözlü, ister psikolojik olsun, sağlık hizmet sunumunun hemen tüm
aşamalarında ciddi bir sorun ve hekimler ve sağlık çalışanları açısından
mesleki bir risk haline dönüşüyor. Sağlık ortamındaki şiddet, sıklıkla hasta ya
da hasta yakınlarından sağlık çalışanlarına yönelse de, aslında burada hedefin
sağlık sistemi olduğu açık olarak görülebiliyor. Bu nedenle de uygulanmakta
olan sağlık politikalarını ele almadan, sağlıkta şiddetin çözümüne yönelik
geçerli bir yaklaşım ortaya konamayacağını biliyoruz.
Sağlık hizmetlerinde piyasa yönelimli politikalar sağlık hizmeti sunan
kurumları birer işletmeye dönüştürürken sağlık hizmetinin içeriğinin ve
niteliğinin tahribine zemin hazırlamaktadır. “Hasta-hekim” ilişkisini deyim
yerindeyse müşteri ilişkisine dönüştüren; koruma, tetkik ve tedavi sürecinde,
tıbbi gereklilikler ve nitelikli sağlık hizmeti sunumundan çok, “müşteri
memnuniyetine” yer veren bu politikalar, sağlık kurumlarında şiddetin giderek
çoğalmasının nedenleri arasında ilk sıralarda geliyor.
Beyaz Kod birimine gelen şiddet başvurularının 25.443 olduğunu bildirdi. Bu
rakamın 6.893’ünü fiziksel şiddet, üç katını da 18.550’sini sözel şiddet
başvuruları oluşturdu.
Sağlık Bakanlığı, Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) Beyaz Kod birimine gelen
şiddet başvurularıyla ilgili sorusunu yanıtladı. Sağlık Bakanlığı’ndan TTB’ye
gönderilen yazıya göre, 1 Ocak 2015 – 30 Nisan 2017 tarihleri arasındaki şiddet
başvurularıyla ilgili veriler şöyle:
- 2015 yılı içerisinde 3.533 fiziksel, 8.386 sözel şiddet olmak üzere toplam
11.919 şiddet başvurusu,
- 2016 yılı içerisinde 2.730 fiziksel, 8.041 sözel şiddet olmak üzere toplam
10.771 şiddet başvurusu,
- 1 Ocak-30 Nisan 2017 döneminde 630 fiziksel, 2.123 sözel şiddet olmak üzere
toplam 2.753 şiddet başvurusunun kayıt altına alındığı bildirildi.
İlimizde son 2 yıl içerisinde Edremit Özel Hastanesinde ve Ayvalık
Devlet Hastanesinde meslektaşlarımız fiziksel şiddete, 18 01.2018 de Edremit
Devlet Hastanesinde, Akçay (Edremit 11 No’lu ASM de) ve Karesi 8 No'lu ASM
de sözel şiddet ve Bandırma Devlet Hastanesinde de tehdide maruz kaldılar.
Havran 112 ekibine saldırıda bulunuldu.
Yüreğimize su serpen Edremit Özel hastanesinde çalışan
meslektaşımız Dr. İlkay BAYHAN’a 31.05.2016 tarihinde uygulanan şiddet
olayında, Tabip Odamızın müdahil olmuş, Sanık Z.Ö. T.C.K. nın 86/2. Maddesi
gereğince basit yaralama suçundan 3 ay hapis cezası almıştır.
Sağlık hizmetinin gereği gibi yürütülebilmesi, iş ve işlemlerin
tanımlarının yasal alt yapılarının tüm ülkemizde uygulanabilirliği olacak şekilde
düzenlenmesi, talebin kışkırtılmaması, hastaya yeterli süre ayırma, güvenli ve
olumlu çalışma koşullarıyla mümkün olacaktır. Şiddete ağır ceza öngören yasa
teklifi derhal yasalaşmalı, halk eğitimi ile vatandaşların eğitimleri yapılmalıdır. Bu
koşulların, sağlık hizmetinin sunulabilmesinin, bireylerin tedaviye ulaşma
haklarını kullanabilmesinin, bir diğer deyişle hasta haklarının korunmasının da
ön koşulunu oluşturduğunu önemle vurguluyoruz.
Yetkilileri bir an önce önlem almaya, yasal düzenleme yapmaya davet
ediyoruz.
Sağlıkta şiddet sona ERSİN…
BALIKESİR TABİP ODASI
YÖNETİM KURULU
Burhaniye Çevre Platformu odamıza ziyarette bulundu. Körfezdeki
su, hava ve topraktan oluşan çevre kirliliği ile bu kirliliğin insan ve
toplum sağlığına zararlı etkileri, alınması gereken önlemler ve birlikte
yapılabilecek çalışmalar hakkında fikir alışverişinde bulunuldu.
Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜKODER) Balıkesir Şubesi Yönetim Kurulu
Tabip Odamızı ziyaret etti. Genel olarak tüketici hakları ,özelde de sağlık
hizmetlerini üreten, sunan ve sağlık hizmetlerinden yararlananların hakları ile
ilgili sivil toplum kuruluşları olarak birlikte yapabileceklerimiz konuşuldu.
BİR HUKUK
KAZANIMI DAHA...
Odamız üyesinin açmış olduğu
ve Odamızca da desteklenen
Soğuk zincir kırılması nedeni
ile Halk Sağlığı Müdürlüğünce
20 İHTAR(CEZA) PUANI
verilmesini idari yargıya
taşımıştım. Balıkesir İdare
Mahkemesince 27.03.2014
tarihinde istemim
reddedilmişti. Danıştaya
başvurdum ve Danıştay 5.
Dairesi 18.04.2016 tarihli
E.2014/8216,K.2016/2372
sayılı karar ile BOZULMUŞTU.
Bu kez Sağlık Müdürlüğünce
KARAR DÜZELTME için
Danıştaya
başvurulmuş,Danıştay
2.Dairesinin 26 Aralık 2017
tarih ve
E.2016/13574,K.2017/8334
sayılı karar ile Oy birliği ile
REDDEDİLMİŞTİR.
Balıkesirli hekimler olarak bizler de yüce Atatürk'ün Yurtta Sulh Cihanda Sulh sözünü ilke edindik.
Ancak barışa hasret kalan bedbaht Ortadoğu coğrafyasında biz de kandan, terörden, şiddetten fazlasıyla payımızı aldık, almaya da devam ediyoruz.
Ülkemize yönelen her türlü tehdidi bertaraf etmek için canı pahasına, fedakarca çarpışan ordumuzun ve askerimizin sonuna kadar arkasındayız.
Bu vesileyle Zeytindalı operasyonunda yitirdiğimiz şehitlerimize rahmet diliyor, ordumuzun başka bir kayıp vermeden muzaffer bir şekilde operasyonu bitirmesini umuyoruz.
BALIKESİR TABİP ODASIYÖNETİM KURULU
BASIN AÇIKLAMASI
27 OCAK 2018 tarihinde yapılan
BALIKESİR TABİP ODASI
4. HEKİM MECLİSİ SONUÇ BİLDİRGESİ
Balıkesir Tabip Odası olarak, yapılacak çalışmalar ile ilgili yol haritasıbelirlenerek sorunlara gerek İl, gerekse merkezi düzeyde çözüm bulunmayaçalışılmak amacı ile demokrasinin gerektirdiği tüm kurallar esas alınarak;birim, hastane, ilçe temsilcilerinden, Tabip Odası kurullarından,delegelerden, özel hekim, emekli hekim, işyeri hekimi, kurum hekimlerisağlık alanındaki STK lardan oluşan Hekim Meclisi Toplantılarımızın ilkini 26Kasım 2016 da Bandırma’da ve ikincisini de 11 Şubat 29017 de Balıkesir ilmerkezinde, Üçüncüsünü 13 Mayıs 2017 de Edremit’te Akçay Turban Otel'degerçekleştirilmiştik.
Hekim Meclisi Toplantılarının 4 üncüsü, meclis üye/temsilcilerininkatılımı ile 27 Ocak 2018 tarihinde Balıkesir’de Balıkesir Barosu KonferansSalonunda gerçekleştirilmiş, yaşanan sorunlar ve çözüm önerilerikonuşulmuştur.
Tabip Odası Genel Sekreteri Uzm.Dr. Umut KARASU gündem ile ilgilibilgilendirme ve Türkiye’de sağlık alanın zor günler geçirdiğini belirterek,günümüz Türkiye’sinde toplumunda siyah ve beyaz renklerin hâkim olduğunuara tonların kaybolduğu ifade ederek, söz söylemenin, hekimlik yapmanın zorolduğu bu dönemde ayakta durarak işleri olan hekimlik mesleğini yapmayaçalıştıklarını söylemiştir.
Uzm. Dr. Mehmet ÇALIŞKAN, Dr.Figen BABAN ve Dr. Sabri
ARPACIOĞLU’ndan oluşan Divan Kurulu tarafından yaptırılan saygı duruşu
ve İstiklal Marşımızın okunmasının ardından toplantıya geçilmiştir.
Balıkesir Tabip Odası Başkanı Dr. Necdet UÇAN, yönetim kurulu olarak,
göreve gelindiğinden bu yana yapılan çalışmalar, özellikle farkındalık
yaratan etkinlikler, sosyal sorumluluk kapsamında yapılan çalışmalar, başta
Tıbbiyeli Hikmet olmak üzere,b urs yönergesi vb. projeler, sosyal
etkinlikler, kurumsal bütünlüğün devamı yönündeki çalışmalar ve
seçildikten 3 ay sonra gerçekleşen 15 Temmuz sürecine rağmen yapılan
özlük ve demokratik hak mücadelesi, özellikle sağlık alanındaki şiddete
dikkat çekerek en fazla basın açıklamasını bu konuda yaptıklarını, şiddete
uğrayan meslektaşlarına anında hukuksal yardımda bulunduklarını,
hekimler ve sağlık alanındaki her konuya müdahil olduklarını, sık sık
sorunların çözümü için sağlık idaresi ve ilgili kurumlar ile görüştüklerini
söyleyerek yapılması gereken çalışmalara vurgu yaparak, gerek Yönetim
Kurulu olarak ve gerekse de diğer STKlar ile birlikte ortaklaşa yürütülen
faaliyetleri de içeren bir sunum yapmıştır.
Verilen aradan sonra Uzm. Dr. Özcan YILMAZ Tabip Odaları üye
profilleri ile ilgili sunum yapmıştır.
Hekim hakları ve sorunları yanlış uygulamalar, yapılması gerekenler
ve gündemle ilgili olarak Tabip Odası Karesi İlçe temsilcisi ve Eğitim
Komisyonu sorumlusu Uzm. Dr. İbrahim RENKLİÇAY; Ayvalık Temsilcisi Dr.
Neşe ZENGİN, Erdek İlçe Temsilcisi Kadir DADAN, Atatürk Devlet
Hastanesi Temsilcilerinden Uzm. Dr. Hikmet TİLGEN, Tabip Odası Onur
Kurulu Başkanı Dr. Yakup BARDAKÇI ve Uzm. Dr. İrfan GÜRUTKU söz
alarak görüşlerini dile getirmişlerdir.
Sorunların ancak bir araya gelerek ve bir arada durarak, haklarımıza
sahip çıkarak, İdare ile ilişkileri koparmadan, yapılmayan, eksik
yapılanların da eleştirilmek suretiyle, hak ve hukuk mücadelesi
yapılmasını sağlayarak sorunların çözümü konusunda yol alınabileceği
vurgulandı.
Tabip Odası Başkanı Dr. Necdet UÇAN da gündem, temsilcilerin
talepleri ve sorunlar ile ilgili bu oturumda açıklamalarda bulunmuş,
katılımcılara teşekkür edilmiş, Divan Başkanı Mehmet ÇALIŞKAN
tarafından meclis çalışmaları ile ilgili değerlendirmede bulunulup,
katılımcılara teşekkür edilerek oturum sonlandırılmıştır. 27 Ocak 2018
DUYURU
Tabip Odamıza destek veren
tüm meslektaşlarımıza teşekkür ederiz.