12
İtalya’da ünlü bir dergide çalışan 2008 Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü mezunlarımızdan Bahar Puralıgil ile yurtdışında çalışmanın avantajları ve de- zavantajları, iş bulma sürecini ve İEÜ’lü olmanın ona kattıkları üzerine bir röpor- taj yaptık. Ünivers İEÜ İletişim Fakültesi Uygulama Gazetesi http://univers.ieu.edu.tr Kasım2009 Yıl2 Sayı17 Her hafta farklı bir stadtan relevizyon- larımıza konuk olan, pazartesi günleri “haftanın renkleri” programında bizleri futbolun başka diyarlarına yolculuğa çı- karan, 1992 yılında başladığı sipikerlik kariyerinde kendine haz bir tarz oluştu- ran Melih Şendil ile görüştük İEÜ’nün gizli kahramanlarını tanıtmaya devam ediyoruz. Üniversitemiz içerisin- deki birçok aktivitenin, sosyal ve kültürel oluşumun içerisinde çok güçlü bir temel yapı taşı mevcut: Öğrenci Dekanlığı… Öğrenci Dekanı Mine Kayıcan kapıları- nı Ünivers’e açtı. Bu sayımızda, gazetecilikle ismi özdeş- leşen, öyle ki, öldürüldüğü gün olan 6 Nisan 1909 tarihini Basın Şehitleri’ni anma günü olarak kabul edilen bir isim- den bahsedeceğiz. Türk Basın Tarihi’nde katledilen ilk gazeteci: Hasan Fehmi Bey’i sizlere tanıttık. Öğrenci Dekanlığı Hasan Fehmi Bey Melih Şendil Mezunumuz Bahar Puralıgil İçindekiler » Kampüs2-4 z Gündem5 z English6 z İnceleme7 z Medya8 z Kültür-Sanat9 z Dosya10 z Rehber11 z Spor12 İ zmir Ekonomi Üniversi- tesi’nin (İEÜ) 9. akade- mik yılı açılışına katılan Dokuzuncu Cumhurbaş- kanı Süleyman Demirel, öğrencilere yeni dönemin ilk dersini verdi. Demirel, üniversitenin dokuzuncu akademik yılında doku- zuncu cumhurbaşkanı ola- rak burada bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Konuşmasının ardından Demirel’e, İEÜ Rektörü Prof. Dr. Attila Sezgin ve Mütevelli Heyeti Başkanı Ekrem Demirtaş, üniversitenin önceki yıllar- daki akademik yıl açılışla- rında yaptığı konuşmala- rından derlenen ‘’Süleyman Demirel 2001-2009 Ko- nuşmaları’’ isimli kitabı hediye ettiler. Daha sonra öğrencilerin dans gösterilerine yer verildi. Demirel, söylenen 10. Yıl Marşı’na Türk Bayrağı sallayarak eşlik etti. Demirel, açı- lış yemeği çıkışında basın mensuplarının sorularını cevapladı. Demirel, gazetecile- rin, “Hükümetin açıkladığı Demokratik Açılım paketini nasıl değerlendiriyorsu- nuz?” sorusuna; “Bunlar çok ciddi şeyler. Ayaküstü konuşulmaz” cevabını verdi. Bir gazetecinin, açılışta yaptığı konuşmasında, kişilerin bakabilecekleri kadar çocuk yap- ması gerektiğini söylediğini hatırlatması ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da üç çocuk yapılmasıyla ilgili sözlerini sorması üzerine Süleyman Demirel; “Yaparsanız, çocuklar işsiz kalır “ dedi. Demirel, De- mokrat Parti’deki yeni yapılanma çalış- maları konusundaki sorulara; “İzmir bana Zülal Kalkandelen ismini bilenler ken- disini Roll Dergisi’ndeki müzik ya da Cumhuriyet Gazetesi’ndeki New York yazılarından bilirler. Kalkandelen’in New York’un kül- türel ve sosyal yaşamına ışık tutan denemelerden oluşan ilk kitabı “New York’u Yaşamak” 2003’te yayımlan- dı.Yazarın bu kitaptan başka iki eseri daha bulunmakta. 8’de 20 seneye yakın güç verdi. İzmirlilere ben minnettarım. İzmir’e müstesna bir sevgi- miz var. Anadolu’nun her yerine de var tabii ki. Siyaset çok kişiyle yapılır. Herkese yer vardır. Siyasetteki kural Bir elin nesi var iki elin sesi vardır. Siyasette, az olalım, biz olalım olmaz. Çok olalım, hepimiz ola- lım olur.” şeklinde karşılık verdi. Dokuzuncu yıl açılış töreni Atatürk Haftası Zülal Kalkandelen Girişimciler İEÜ’de buluştu Kampüs2 Kampüs3 Dosya10 Spor12 İ zmir Ekonomi Üniversitesi İkti- sadi İdari Bilimler Fakültesi İşlet- me Bölümü ve ekogirişim tarafından düzenlenen Uluslararası Girişimcilik Kongresi’nde akademisyenler, kamu kurum ve özel sektör temsilciler ve öğ- renciler bir araya geldi. Açılış konuş- masında İktisadi ve İdari Bilimler Fa- kültesi Dekanı Prof. Dr. Alev Katrinli, girişimciliğin teşvik edilmesi ile geliş- mekte olan ülkelerin istihdam oran- ları, uluslararası pazarlardaki rekabet güçleri, dolayısıyla refah ve gelişmişlik düzeylerinin artacağına dikkat çekti. “Girişimcilik teşviki ile teknolojiyi ve pazardaki yenilikleri yakından takip eden, etkili ve verimli çalışan kurum- ların yaratılması sağlanacaktır.” sözleri ile konuşmasına devam eden Prof. Dr. Katrinli, “Böylelikle; yeni kurulan veya faaliyette bulundukları pazarlara yeni açılımlar getiren firmalar istihdamda olumlu yönde katkıda bulunacak ve ülke ekonomisinin gelişmesinde bü- yük rol oynayacaklardır.” dedi. Kongre boyunca girişimciliğin farklı boyut- larıyla ele alınacağını ileten Prof. Dr. Alev Katrinli, KOBİ’lerin karşılaştıkla- rı sorunlara farklı kesimlerden katılım- cılarla çözüm önerilerinin geliştirilece- ğini belirtti. Prof. Dr. Katrinli, kongre süresince; girişimcilik, inovasyon, giri- şimcilik finansmanı, kurumsallaşma, BASEL, e- işletmecilik, pazarlama, risk yönetimi ve aile şirketlerinde yö- netim gibi KOBİ’leri ilgilendiren te- mel konularda bilimsel makalelerin sunulacağını söyledi. Kongrenin açılış oturumunu ise Prof. Dr. Tamer Müf- tüoğlu, gerçekleştirdi. Müftüoğlu, gi- rişimcilik kavramı konusunda genel bir değerlendirme yaparak, rekabetin geliştiği global pazarda inovatif düşü- nebilme yetisinin ve girişimcilik yete- neklerinin geliştirilmesinin sağlayacağı faydalardan bahsetti. Prof. Dr. Müftü- oğlu, dünyanın bulunduğu rekabetçi düzene değinerek ‘’Alın teri değil, akıl teri önemlidir.’’ dedi. Aynı zamanda Müftüoğlu ülkemiz genç nüfusunun Türkiye için büyük bir avantaj olduğu- nu dikkat çekerek bu avantajın doğru kullanılmaması durumunda dezavan- taja dönüşebileceğini belirtti. Prof. Dr. Tamer Müftüoğlu, gençlere girişimci- lik ruhunun aşılanması ve inovatif dü- şünme yetkinliğinin kazanılması ko- nusunda üniversitelere büyük görevler düştüğüne işaret etti. Hakan Tartan Bu sayımızdan itibaren sizlere İleti- şim Fakültesi Danışma Kurulu üye- lerimizi tanıtmaya başlıyoruz. İEÜ İletişim Fakültesi Danışma Kurulu Başkanı Hakan Tartan ise ilk konu- ğumuz. Hakan Tartan ile muhabir- likten yazarlığa uzanan çok yönlülü- ğünü, İzmirlilik kimliğini ve Konak Belediye Başkanı olarak projelerini konuştuk. 4’de Ekrem Demirtaş, Süleyman Demirel ve Atilla Sezgin

Ünivers - iletisim.ieu.edu.triletisim.ieu.edu.tr/univers/pdf/univers17.pdf · sonra, İzmir Ekonomi Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümüne girdim. 2008’de

  • Upload
    others

  • View
    15

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Ünivers - iletisim.ieu.edu.triletisim.ieu.edu.tr/univers/pdf/univers17.pdf · sonra, İzmir Ekonomi Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümüne girdim. 2008’de

İtalya’da ünlü bir dergide çalışan 2008 Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü mezunlarımızdan Bahar Puralıgil ile yurtdışında çalışmanın avantajları ve de-zavantajları, iş bulma sürecini ve İEÜ’lü olmanın ona kattıkları üzerine bir röpor-taj yaptık.

ÜniversİEÜ İletişim Fakültesi Uygulama Gazetesihttp://univers.ieu.edu.tr Kasım2009 Yıl2 Sayı17

Her hafta farklı bir stadtan relevizyon-larımıza konuk olan, pazartesi günleri “haftanın renkleri” programında bizleri futbolun başka diyarlarına yolculuğa çı-karan, 1992 yılında başladığı sipikerlik kariyerinde kendine haz bir tarz oluştu-ran Melih Şendil ile görüştük

İEÜ’nün gizli kahramanlarını tanıtmaya devam ediyoruz. Üniversitemiz içerisin-deki birçok aktivitenin, sosyal ve kültürel oluşumun içerisinde çok güçlü bir temel yapı taşı mevcut: Öğrenci Dekanlığı… Öğrenci Dekanı Mine Kayıcan kapıları-nı Ünivers’e açtı.

Bu sayımızda, gazetecilikle ismi özdeş-leşen, öyle ki, öldürüldüğü gün olan 6 Nisan 1909 tarihini Basın Şehitleri’ni anma günü olarak kabul edilen bir isim-den bahsedeceğiz. Türk Basın Tarihi’nde katledilen ilk gazeteci: Hasan Fehmi Bey’i sizlere tanıttık.

Öğrenci Dekanlığı

Hasan Fehmi Bey

Melih Şendil

Mezunumuz Bahar Puralıgil

İçindekiler » Kampüs2-4 z Gündem5 z English6 z İnceleme7 z Medya8 z Kültür-Sanat9 z Dosya10 z Rehber11 z Spor12

İzmir Ekonomi Üniversi-tesi’nin (İEÜ) 9. akade-

mik yılı açılışına katılan Dokuzuncu Cumhurbaş-kanı Süleyman Demirel, öğrencilere yeni dönemin ilk dersini verdi. Demirel, üniversitenin dokuzuncu akademik yılında doku-zuncu cumhurbaşkanı ola-rak burada bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Konuşmasının ardından Demirel’e, İEÜ Rektörü Prof. Dr. Attila Sezgin ve Mütevelli Heyeti Başkanı Ekrem Demirtaş, üniversitenin önceki yıllar-daki akademik yıl açılışla-rında yaptığı konuşmala-rından derlenen ‘’Süleyman Demirel 2001-2009 Ko-nuşmaları’’ isimli kitabı hediye ettiler. Daha sonra öğrencilerin dans gösterilerine yer verildi. Demirel, söylenen 10. Yıl Marşı’na Türk Bayrağı sallayarak eşlik etti. Demirel, açı-lış yemeği çıkışında basın mensuplarının sorularını cevapladı. Demirel, gazetecile-rin, “Hükümetin açıkladığı Demokratik Açılım paketini nasıl değerlendiriyorsu-nuz?” sorusuna; “Bunlar çok ciddi şeyler. Ayaküstü konuşulmaz” cevabını verdi. Bir

gazetecinin, açılışta yaptığı konuşmasında, kişilerin bakabilecekleri kadar çocuk yap-ması gerektiğini söylediğini hatırlatması ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da üç çocuk yapılmasıyla ilgili sözlerini sorması üzerine Süleyman Demirel; “Yaparsanız, çocuklar işsiz kalır “ dedi. Demirel, De-mokrat Parti’deki yeni yapılanma çalış-maları konusundaki sorulara; “İzmir bana

Zülal Kalkandelen ismini bilenler ken-disini Roll Dergisi’ndeki müzik ya

da Cumhuriyet Gazetesi’ndeki New York yazılarından bilirler. Kalkandelen’in New York’un kül-

türel ve sosyal yaşamına ışık tutan denemelerden oluşan ilk kitabı “New

York’u Yaşamak” 2003’te yayımlan-dı.Yazarın bu kitaptan başka iki eseri daha bulunmakta. 8’de

20 seneye yakın güç verdi. İzmirlilere ben minnettarım. İzmir’e müstesna bir sevgi-miz var. Anadolu’nun her yerine de var tabii ki. Siyaset çok kişiyle yapılır. Herkese yer vardır. Siyasetteki kural Bir elin nesi var iki elin sesi vardır. Siyasette, az olalım, biz olalım olmaz. Çok olalım, hepimiz ola-lım olur.” şeklinde karşılık verdi.

Dokuzuncu yıl açılış töreni

Atatürk Haftası

Zülal Kalkandelen

Girişimciler İEÜ’de buluştu

Kampüs2

Kampüs3

Dosya10

Spor12

İzmir Ekonomi Üniversitesi İkti-sadi İdari Bilimler Fakültesi İşlet-

me Bölümü ve ekogirişim tarafından düzenlenen Uluslararası Girişimcilik Kongresi’nde akademisyenler, kamu kurum ve özel sektör temsilciler ve öğ-renciler bir araya geldi. Açılış konuş-masında İktisadi ve İdari Bilimler Fa-kültesi Dekanı Prof. Dr. Alev Katrinli, girişimciliğin teşvik edilmesi ile geliş-mekte olan ülkelerin istihdam oran-ları, uluslararası pazarlardaki rekabet güçleri, dolayısıyla refah ve gelişmişlik düzeylerinin artacağına dikkat çekti. “Girişimcilik teşviki ile teknolojiyi ve pazardaki yenilikleri yakından takip eden, etkili ve verimli çalışan kurum-ların yaratılması sağlanacaktır.” sözleri ile konuşmasına devam eden Prof. Dr. Katrinli, “Böylelikle; yeni kurulan veya

faaliyette bulundukları pazarlara yeni açılımlar getiren firmalar istihdamda olumlu yönde katkıda bulunacak ve ülke ekonomisinin gelişmesinde bü-yük rol oynayacaklardır.” dedi. Kongre boyunca girişimciliğin farklı boyut-larıyla ele alınacağını ileten Prof. Dr. Alev Katrinli, KOBİ’lerin karşılaştıkla-rı sorunlara farklı kesimlerden katılım-cılarla çözüm önerilerinin geliştirilece-ğini belirtti. Prof. Dr. Katrinli, kongre süresince; girişimcilik, inovasyon, giri-şimcilik finansmanı, kurumsallaşma, BASEL, e- işletmecilik, pazarlama, risk yönetimi ve aile şirketlerinde yö-netim gibi KOBİ’leri ilgilendiren te-mel konularda bilimsel makalelerin sunulacağını söyledi. Kongrenin açılış oturumunu ise Prof. Dr. Tamer Müf-tüoğlu, gerçekleştirdi. Müftüoğlu, gi-

rişimcilik kavramı konusunda genel bir değerlendirme yaparak, rekabetin geliştiği global pazarda inovatif düşü-nebilme yetisinin ve girişimcilik yete-neklerinin geliştirilmesinin sağlayacağı faydalardan bahsetti. Prof. Dr. Müftü-oğlu, dünyanın bulunduğu rekabetçi düzene değinerek ‘’Alın teri değil, akıl teri önemlidir.’’ dedi. Aynı zamanda Müftüoğlu ülkemiz genç nüfusunun Türkiye için büyük bir avantaj olduğu-nu dikkat çekerek bu avantajın doğru kullanılmaması durumunda dezavan-taja dönüşebileceğini belirtti. Prof. Dr. Tamer Müftüoğlu, gençlere girişimci-lik ruhunun aşılanması ve inovatif dü-şünme yetkinliğinin kazanılması ko-nusunda üniversitelere büyük görevler düştüğüne işaret etti.

Hakan TartanBu sayımızdan itibaren sizlere İleti-şim Fakültesi Danışma Kurulu üye-lerimizi tanıtmaya başlıyoruz. İEÜ İletişim Fakültesi Danışma Kurulu Başkanı Hakan Tartan ise ilk konu-ğumuz. Hakan Tartan ile muhabir-likten yazarlığa uzanan çok yönlülü-ğünü, İzmirlilik kimliğini ve Konak Belediye Başkanı olarak projelerini konuştuk. 4’de

Ekrem Demirtaş, Süleyman Demirel ve Atilla Sezgin

Page 2: Ünivers - iletisim.ieu.edu.triletisim.ieu.edu.tr/univers/pdf/univers17.pdf · sonra, İzmir Ekonomi Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümüne girdim. 2008’de

Kampüs02 http://univers.ieu.edu.trKasım2009 Yıl2 Sayı17

İzmir Ekonomi Rotaract Kulübü’nü tanıyalım

İzmir Ekonomi Rotaract Kulübünü an-lamak için belki de öncelikle rotaract

nedir bunu bilmek gerekiyor. Çünkü gü-nümüz Türkiye’sinde rotaractın ne olduğu-nu, vizyonunu misyonunu bilen kişi sayısı pek de fazla değil. Rotaract 1960’lı yıllarda Uluslar Arası Rotary Yönetim Kurulu tara-fından kurulmuş. Rotaract kelimesi Rotary ve Action kelimelerinin birleşmesiyle oluş-muş. 18 ile 30 yaş arasında olan genç kadın ve erkeklerin topluma ve kendilerine karşı sorumlu birer birey aynı zamanda liderlik potansiyeline sahip kişilik kazanmaları için kurulmuş. Rotaract kulüplerinin kurulabilmesi ve etkin bir şekilde faaliyet gösterebilmele-ri için onları her yönden destekleyen, yol gösteren, danışmanlık yapan bir rotary kulübünün olması gerekmektedir. Rotary kulübü faaliyetlerine ‘Hizmet yolu ile ev-rensel dostluk’ sloganı yön verir. Çoğu za-man kendinden önce hizmet mantığıyla topluma hizmet etmek aynı zamanda da kişisel olarak kendilerini geliştirmek ama-cındadırlar rotaractörler. Şu anda dünya üzerinde 180.000’den fazla rotaractör ve 7. 458 adet rotaract kulübü bulunmaktadır. Türkiye’ de ise 2.450 rotaractör ve 140 kulüp bulunmaktadır. Peki ne yapar rota-ract kulüpleri? Hizmet, liderlik gelişimi ve profesyonel gelişim projeleri olmak üzere yapılan üç çeşit proje vardır.Hizmet projeleri toplumun hayat kalitesini evde ve dışarıda arttırmak için yaratılmış-tır. Bu projeler çevre, okuma, yazma, açlık ve sağlık sorunları gibi en kritik ve güncel sorunların çözümünü sağlamaya yönelik-tir. Her rotaract kulübünden biri topluma hizmet diğeri uluslar arası anlayışı teşvik için yılda en az iki büyük hizmet projesi tamamlaması istenir.İzmir Ekonomi Rotaract kulübü ise 2007 yılında Bostanlı Rotary Kulübünün destek-liğinde Türkiye’nin ilk üniversite rotaract kulübü olarak kurulmuş, sırasıyla Nilsu

Özdağ ve Pelin Bekiroğlu’nun başkanlığıy-la büyük başarılarla çok hassas projeler ya-ratmıştır. Nilsu’nun başkanlık döneminde Dokuz Eylül Hastanesi Çocuk Onkoloji bölümüne yapılan sinema odası çocukların hastanede geçirdiği zamanı birazcık da olsa farklı kılmak için yaratılmıştır. Kızılay’la ortak olan Kan Bağışı projesi bir hafta boyunca üniversitemiz bünyesinde gerçekleşmiş başta İzmir Ekonomi Rota-ract Kulübü üyeleri olmak üzere 100’den fazla öğrenci kan bağışı yaparak ihtiya-cı olan insanlara yardım etmiştir. Ayrıca Türk Eğitim Gönüllüleri Vakfıyla yapılan ortak projede. Maddi durumu iyi olmayan 300 öğrenciye Yılbaşı Balosu düzenlenmiş

İzmir Ekonomi Rotaract Kulübünü anlamak için belki de öncelikle rotaract nedir bunu bilmek gerekiyor. Çünkü günü-müz Türkiye’sinde rotaractın ne olduğunu, vizyonunu misyonunu bilen kişi sayısı pek de fazla değil.

ve hepsine yılbaşı hediyeleri verilmiştir. Böylece İzmir Ekonomi Rotaract Kulübü de minik çocukları gülümsetmenin mut-luluğunu yakalamış oldu. Buna ek olarak TEGV binasının tüm sınıflarına Atatürk resmi, klima ve kitap bağışı yapıldı. Bir başka topluma hizmet projesiyse Tür-kiye Harp Malulü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri Derneği üyelerine Çanakkale şehitliği gezisi düzenlendi ve maddi bağış yapıldı.Kulübün bu dönemki başkanı Cemre Ur-savaş başkanlık ceketini geçtiğimiz aylarda giydi. Topluma hizmet edecek projelerin yanı sıra kişisel gelişimlerini artırıcı faaliyet-

İzmir Ekonomi Üniversitesi Rotaract Kulübü

Mezunlarımızdan Bahar Puralıgil’in başarı öyküsü

Kendi hikayenizden biraz bahsedilir misiniz?1985 İzmir doğumluyum. 1996-2003 ara-sı İzmir Amerikan Kolejinde okuduktan sonra, İzmir Ekonomi Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümüne girdim. 2008’de okulum bittikten sonra Milano’da European School of Economics’te bir yıl Uluslararası Pazarlama masterı yaptım. Şu an master programıma dahil olan stajımı İtalya’da The Work Style Magazine dergi-sinde yapmaktayım.

Mezun olduktan sonra nasıl bir süreç geçir-diniz?Mezun olduktan sonra ilk birkaç hafta me-zun olmanın verdiği rahatlıkla her şey çok güzel geçiyor. Ancak bir süre sonra bir boş-luğa düşüyorsunuz, yani hayatımızda oku-lun ya da işin olmaması aslında göründüğü kadar keyifli değil. Ancak ben okulumun son döneminde daha sonrasında ne yapaca-ğıma zaten karar vermiştim. O süreç benim için okul ve vize başvurularıyla geçti.

The Work Style Magazine dergisiyle olan ma-ceranızı bizlerle paylaşabilir misiniz?The Work Style Magazine’de çalışmaya baş-

layalı henüz iki ay oldu. Buraya okul aracı-lığıyla stajyer olarak girdim. Ancak burada stajerlik kavramı Türkiye’deki birçok şirket-ten daha farklı, şirketin normal bir çalışanı gibi sorumluluklarınız oluyor. Mesela ben derginin bir sonraki sayısı için İzmir’le ilgili dört sayfalık bir makale yazdım. Dergide çalışmak zevkli fakat yorucu bir iş. Ancak yurtdışında böyle bir tecrübe edindiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. Her-kese mutlaka tavsiye ederim!

İzmir Ekonomi Üniversitesi size neler kattı?Ekonomi Üniversitesi ben girdiğim yıl he-nüz yeni sayılabilecek bir üniversiteydi. Hat-ta okuduğum bölümün ilk dönem öğrenci-lerinden biriyim. Okulda gerçekten kaliteli bir eğitim aldım. Ancak sunu özellikle be-lirtmek istiyorum ki, okulda ikinci yabancı dilin zorunlu olması öğrenciler için gerçek-ten çok büyük bir avantaj. Hatta makalem için Ekrem Demirtaş ile görüştüğümdeken-disinede belittim. Bence haftada dört saatten daha fazla ders konulmalı. Bunun sadece iş hayati için değil, kişinin kendine olan özgü-veni için de ne kadar önemli olduğunu, me-zun olduktan sonra insan daha iyi anlıyor.

Bahar Puralıgil

ler ve mesleki gelişim projeler de dönem kulübün hedefleri arasında yer almakta-dır. Bir başka dönemsel hedef ise Ulusla-rarası Rotaract’ı toplumsal sorumluluk sahibi, duyarlı gençlere tanıtıp, nitelikli üyeler kazanıp, daha çok hizmet ve dost-luğa ulaşmaktır. Meslek edindirme, okuma yazma, sağlık projeleri, eğitim, açlık, su ta-sarrufu vb. gibi evrensel konular üzerindeki çalışmalar da dönem projeleri arasında yer alacaktır.

Sizde rotaractör olmak isterseniz: “mailto:[email protected][email protected] adresi ile iletişime geçip toplantılara katılabilirsiniz.

İtalya’da ünlü bir dergide çalışan 2008 mezunlarımızdan Bahar Puralıgil ile yurtdışında çalışmanın avantajları ve dezavantajları, iş bulma sürecini ve İzmir Ekonomili olmanın ona kattıkları üzerine bir röportaj yaptık.

Böyle ünlü bir dergide çalışmanın avantajları ve dezavantajları neler?Uluslararası bir dergi olduğu için konular, yazarlar, hatta fotoğrafçılar bile hep dün-yanın farklı yerlerinden seçiliyor. Bu bence çok büyük bir avantaj, çünkü bu kişilerle sürekli iletişim halindeyiz ve bu da çok ge-niş bir “network” imkanı sağlıyor. Çalışma saatleri uzun ve yorucu bir iş ancak bunu bir dezavantaj olarak görmüyorum, her işin kendi zorlukları mutlaka var.

Türkiye’de çalışmak ile yurtdışında çalışma-nın farklılıkları sizce neler?Daha önce de belirttiğim gibi, burada işe yeni başladığınız andan itibaren büyük so-rumluluklar yükleniyorsunuz. Tabii ki bir alışma suresi tanıyorlar ancak bir an önce takimin bir parçası oluyorsunuz. Böylece işi daha çabuk kavrayıp kendinizi gösterme fır-satını da daha çabuk buluyorsunuz. Bunun dışında bence imkanı olan herkes, çalışmak için olmasa da en azından eğitim için, hatta kısa dönem bir dil kursu için mutlaka yurt-dışında yaş ama tecrübesi edinmeli. Çünkü zorlukları bir yana, size kattıkları ve keyfi gerçekten çok büyük.

Page 3: Ünivers - iletisim.ieu.edu.triletisim.ieu.edu.tr/univers/pdf/univers17.pdf · sonra, İzmir Ekonomi Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümüne girdim. 2008’de

http://univers.ieu.edu.tr Kasım2009 Yıl2 Sayı17 Kampüs 03

İEÜ yapı taşlarından: Öğrenci Dekanlığı

Halil Türkden: Öncelikle okuyucularımıza Öğrenci Dekanlığı’nın ne iş yaptığını, nelerle uğraştığını ve hangi alanlarda okula destek sağladığını aktaralım dilerseniz.Mine Kayıcan: Öğrenci Dekanlığı öğrencile-rin okuldaki ilk günlerinden bu yana onların yanında yer alarak, gerek akademik gerekse günlük yaşantılarında yanlarında yer alarak bir bakıma onların arkasında durmaya çalı-şıyor. Sosyal ve kültürel alandaki çalışmaları-mızla öğrencilere sadece akademik alanlarda değil, ders dışında geçirdikleri boş vakitlerde de danışmanlıkta ve mimarlıkta bulunuyo-ruz. Ayrıca ülke çapında düzenlenen eğitim fuarlarında üniversitemizin tanıtımını ya-pıyoruz. İl il, bölge bölge dolaşarak İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin sunmuş olduğu ayrıcalıklarından söz ediyoruz.

Öğrenciler Dekanlık ile akademik yaşamların-da ilk ne zaman karşılaşıyorlar?Üniversite adaylarına ve bazı eğitim kurum-larına Üniversite Giriş Sınavı sonrasında doğru seçimler yapılabilmesi açısından bazı çalışmalarımız oluyor. Yaz aylarında daha on-lar kayıt olmadan, okulumuzda bir rehberlik ve tercih danışmanlığı hizmeti veriyoruz. Birçok öğrenci daha üniversitemiz öğrencisi

olmadan Öğrenci Dekanlığı ile tanışma fır-satı buluyor.

Peki,Öğrenci Dekanlığı hangi birimlerden oluşmaktadır, kısaca özetleyelim isterseniz.Öğrenci Konseyi ve Öğrenci kulüplerimiz öğrencilere her yıl özgür bir ortamda örgüt-lenebilme şansı sunuyor. Ayrıca üniversite yaşantısının ilk zamanlarında uyum sürecini atlatmada, ileriki zamanlarda da karşılaşılan sorunlarla başa çıkmada öğrencinin yanın-da yer alan Öğrenci Gelişim ve Danışma Merkezi gibi bir birimimiz var. Öğrencilerin sorunlarını veya düşüncelerini rahatlıkla ve güvenle dinleyip yol gösterebilen bir merkez burası. Biraz önce de bahsettiğim gibi öğren-cilerimizin tercih aşamasında onların yanında bulunan bir Tanıtım ve Halkla İlişkiler biri-mimiz var. Bu birim sayesinde aynı zamanda üniversitemizin tanıtımı ve reklamını da ya-pıyoruz. Tasarım ofisimizde ise İzmir Ekono-mi Üniversitesi’nin marka değerini korumak ve arttırmak amaçlı projelerimiz var. Güzel Sanatlar ve İletişim Fakültesi öğrencilerine bu ofiste marka ve reklamcılık konusunda iyi birer tecrübe edinme olanağı sunuyoruz.Bunlara ek olarak Spor Koordinatörlüğü de dekanlığa bağlı bir birimimiz. Spor Koordi-

natörlüğü sayesinde öğrenciler ders dışında da sağlıklı ve başarılı bir yaşam için çeşitli spor becerilerini sergileyip, müsabakalara katılabiliyorlar. En önemli bölümlerimizden biri ise Kariyer Yönlendirme Merkezimiz.

Öğrencinin okula gelmeden önceki tercih döne-minden mezun olduğu ana kadar yanındası-nız bir bakıma. Kariyer Yönlendirme Merkezi’ nin işlevleri nelerdir bu konuda?Mezuniyet dönemine gelmiş ya da mezun olmuş öğrencilerimize iş yaşamlarında doğru ve akıllı adımlar atmalarına yardımcı oluyor bu merkez. Kariyer Yönlendirme Merkezi her öğrenci için çok önemli bir birim.Çün-kü iletişimde olduğumuz bazı firmalar ve İzmir Ticaret Odası aracılığıyla öğrencilerin zorunlu stajlarını yapabilecekleri imkanlar sunuyoruz.Öğrencilerin eğitimleri sırasında geleceklerini planlama ve kariyer bilincine sahip olmaları açısından da Kariyer Günleri ve çeşitli seminerler düzenleniyor.

Öğrenci Dekanlığı her alanda öğrencinin ya-nında diyebiliriz sanırım.Elbette, dediğim gibi öğrencilerle yolculu-ğumuz daha onlar bu okula gelmeden önce başlıyor ve kariyerlerine adım atıncaya kadar yanlarında oluyoruz. Ayrıca daha yeni çalış-malarımız da var. Örneğin; özürlü öğrenci-lerimiz için mimari açıdan çevrede düzenle-meler yaptık. Bunlara ek olarak bir de Klinik psikologumuz mevcut. Birçok kişinin haberi yok böyle bir uygulamadan fakat sıklıkla kul-lanılan birimlerden biri de bu bölüm. Yeri itibariyle kolay görülebilen bir yer değil fakat ihtiyacı olan için doğru bir yerde olduğunu düşünüyorum. Zaten göz önünde bir yer ol-saydı bu kadar çok tercih edilmezdi sanırım.

Üniversiteyi bir insan vücudu olarak ele alır-sak, Öğrenci Dekanlığı sanki bu vücudun deri-si gibi işliyor, ne düşünüyorsunuz bu konuda?Aslında doğru bir benzetme, yani okulu-muzun ülke ve dünya çapında tanıtımı ve markalaşması konusunda çabalarımız ve ça-lışmalarımız var. Çeşitli fuarlarda ve semi-nerlerde İzmir Ekonomi Üniversitesi ismini

Ünivers’in yenilenen yüzünden memnun musunuz?

%58 Evet%24 Hayır%18 Fikrim yok

Kampüste sigara içme alanlarını yeterli buluyor musunuz?

%28 Evet%72 Hayır

Milli takım antrenorü yabancı uyruklu olmalı mı?

%18 Evet%82 Hayır

100kişiye sorduk...

Radyomuzu dinlemek için; http://www.ieu.edu.tr

ON AIR butona tıklayınız.

Radyo İzmir Ekonomi Yayındahttp://comm.ieu.edu.tr/radyo/radyo_index.html

Mine Kayıcan

duyuruyoruz.Dışarıdan görülebilen birçok işin altında Dekanlık birimleri var.Fakat bu vücudun dış görünüşünde yer aldığımız ka-dar iç organlarda da yer aldığımızı düşü-nüyorum.Bazı görünmez işlerin altında da Öğrenci Dekanlığı’nı bulabiliriz.

Üniversitemiz içerisindeki birçok aktivitenin, sosyal ve kültürel oluşumun içerisinde çok güçlü bir temel yapı taşı mevcut: Öğrenci Dekanlığı… Öğrenci Dekanı Mine Kayıcan kapılarını Ünivers’e açtı.

İzmir Ekonomi Üniversitesi Toplum Gö-nüllüleri Kulübü’nün (EKOTOG) 2008-

2009 yılında yürütmüş olduğu “Nesilden Nesile” projesine İzmir Balçova Belediye Başkanı Mehmet Ali ÇALKAYA tarafından teşekkür belgesi verildi.Toplum Gönüllüleri’nin yürütmüş olduğu “Nesilden Nesile” projesi, maddi durumu dershaneye gitmeye elvermeyenler öncelik-

li olmak üzere, ilköğretim 6, 7 ve 8. sınıf öğrencilerine ücretsiz eğitim verilmesini kapsayan bir projedir. Balçova Belediyesi ile ortaklaşa yürütülen bu projede 40 öğrenciye ilköğretim Türkçe, İngilizce, Matematik ve Fen Bilgisi derslerinde ücretsiz eğitim des-teği verilmiştir. Proje çerçevesinde Toplum Gönüllüsü gençler öğrencilerine derslerinde yardımcı olmanın, onları SBS’ye hazırlama-

nın yanında projenin kişisel gelişim yönüne de önem vermişlerdir. Öğrencileri ile daha çok abla, ağabey-kardeş ilişkisi içinde olan gençler, öğrencilerine sağlamış oldukları fay-daya ek olarak, zorlu fakat bir o kadar keyifli bu projede kendi kişisel gelişimlerini de sağ-lamışlardır.Balçova Belediyesinin EKOTOG için çok amaçlı sınıflar tahsis etmesi, öğrencilerin

sınıf ortamında ders almasını ve karşılıklı iletişim içine girebilmesini sağlamıştır. Bu konularda Balçova Belediyesinin gösterdi-ği hassasiyet ve almış olduğu sorumluluk-lar projenin güçlenmesinde etkili olmuş ve EKOTOG üyelerinin üstündeki yükleri de azaltmıştır.Mayıs ayının son haftasında projenin bit-mesiyle birlikte Mehmet Ali ÇALKAYA, Toplum Gönüllüsü gençleri vermiş olduğu emeklerden dolayı teşekkür belgesiyle onur-landırdı. Ayrıca yapılan bu desteğin ne ka-dar önemli olduğunu vurgulayan Çalkaya, üniversitelerin ait olduğu yeri geliştirdiğine inandığını söyledi ve EKOTOG ile önümüz-deki yıllarda da yepyeni projelerle bir araya geleceklerinin sözünü verdi. Her gence teker teker belgelerini vererek teşekkür eden Meh-met Ali Çalkaya, projelerin sadece çocuklara yönelik olmaması gerektiğini ve yetişkinlere de çeşitli projelerle destek olmak gerektiğini vurguladı. Topluma faydalı olma bilincini ve Toplum Gönüllüsü olabilmenin farkındalı-ğını taşıyan gençlere teşekkür eden Çalka-ya hatıra fotoğrafı çektirerek EKOTOG’lu gençlerden ayrıldı. Toplum Gönüllüleri “Eleştirmek için değil değiştirmek için!” sloganıyla projelerine de-vam edecek.

Gençliğin enerjisi toplumsal faydaya dönüştü

İEÜ Toplum Gönüllüleri Kulübü

Page 4: Ünivers - iletisim.ieu.edu.triletisim.ieu.edu.tr/univers/pdf/univers17.pdf · sonra, İzmir Ekonomi Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümüne girdim. 2008’de

Nedir bu Öğrenci Konseyi ve neler yapar diyerek yola çıktık, öncelikle

Öğrenci Dekanlığı’nın kapısını çaldık ve Fulya Eltepe bizleri bu konuda bilgilen-dirdi. Eltepe, konseyin görevleri ve amaç-ları açısından şunları vurguladı, “Öğrenci Konseyi’nin temel görevi, öğrencilerin okul yönetimiyle arasındaki iletişimi sağ-lamak ve arkadaşlarını bilgilendirip on-lara önderlik etmektir. Ayrıca, kurulan ekiplerle sosyal ve kültürel aktivitelerin organizasyonuna öncülük edebilmeliler-dir. Dolayısıyla konsey seçimlerinde aday olacak öğrencilerin her konuda duyarlı ve aktif kişiler olması gerekmektedir. Hem ders uygulamalarını daha iyiye götürecek hem üniversitedeki arkadaşlarının sosyal ortamlarını geliştirecek projeler üretmeli bu ekip. Bir diğer önemli nokta ise, seçilen konsey başkanının Senato toplantılarına katılma hakkının bulunması. Bu, üniversi-tedeki bütün eğitim-öğretim faaliyetleriyle

Kampüs04 http://univers.ieu.edu.trKasım2009 Yıl2 Sayı17

Kısa Kısa» • İEÜ “Modüler Sistem” ile yabancı dil eğitiminde devrim yaptı İzmir Ekonomi Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu Hazırlık Programı’nda yeni akademik yılda “Modüler Sistem” uygulanmaya başlandı. Eğitim dilinin İngilizce olduğu İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde, hazırlık sınıfında öğrenim görmeye başlayan öğrenciler için artık sınav stresi yok, kendilerinin sorumluluklarının daha farkında bir yıl geçirecekler ve kendilerine yeni hedef belirleme çabasında olacaklar.

• Mimar Abdi Güzer’le İzmir Ekonomi’de 60 dakikaOrta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlik Fakültesi’nin temel taşlarından biri haline gelmiş bir öğretim üyesi olan Celal Abdi Güzer, İzmir Ekonomi Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nün düzenlediği ‘Mimarlık Konuşmaları’ serisinin 22. konuğu oldu.

• Atatürk stilini podyuma taşıdılarİzmir Ekonomi Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Moda Tasarım Bölümü Öğrencileri, “Atatürk’ün İzinde Yarının Giysileri” temalı bir defile düzenledi. Üniversite bahçesinde tüm öğrenci ve öğretim görevlilerinin katılımıyla gerçekleştirilen 10 Kasım Atatürk’ü Anma Törenlerinin ardından öğrenciler günün anlam ve önemine yaraşır bir defileye imza attı.

• Ekosem Kamu İhale Kurumu İşbirliğiEKOSEM (İzmir Ekonomi Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi) kapsamında, İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde Kamu İhale Kurumu işbirliği ilk defa gerçekleştirilen Sertifikalı Kamu Alımları Eğitimi’nin açılışı İzmir Ekonomi Üniversitesi Mütevelli Heyet Salonunda yapıldı.

• ABD Büyükelçiliği müsteşarı İEÜ’deABD Büyükelçiliği Müsteşarı Douglas A. Silliman ABD Bilgi Bürosu’nun davetlisi olarak geldiği İEÜ’de ‘‘ABD’nin Obama Yönetimindeki Dış Politikası’’ konulu bir seminer verdi. Son beş yıldan beri Türkiye ile ilgili çalışmalar yürüten Siliman, Nobel Barış Ödülü ile ilgili Obama’nın dünyanın ilgisini çektiğini, daha iyi bir gelecek için dünyaya umut verdiğini belirtti. Obama ile ABD’nin dış politikasında değişiklikler meydana geldiğini ileten Silliman, Obama’nın dış politikasını ‘‘Tüm Dünyada Barış İçin İşbirliği’’ olarak özetledi.

• Küresel kriz karşısında mimarların gücü“Küresel Kriz Karşısında Mimarların Gücü” temasıyla gerçekleşen Mimarlık Haftası 2009 bu yıl da zengin, dopdolu programlar ile mimarlık ve mimarlığın toplum ile olan ilişkisini güçlendirdi diyebiliriz. Aktivite alanı olarak Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi seçilen Mimarlık Haftasında çeşitli atölye çalışmaları, sergiler ve çeşitli söyleşiler gerçekleştirildi. Ayrıca Mimarlığın kentli ile buluşmasını sağlamak amacıyla kent ve yapı gezileri düzenlendi. Metro istasyonları, Kordon gibi kentin bazı merkezleri sergiler ile ve çeşitli etkinliklere sahne oldu. Mimarlığa duyulan hassasiyeti arttırmak için el ilanları ve broşürler dağıtıldı, kentin dört bir köşesindeki reklam panolarna afişler asıldı. Mimarlık mesleğinin doğası gereği teknik, kültürel, toplumsal ve ekonomik yetilerden dolayı küresel krizin etkilerinin ağır hissedildiği bu dönemde Mimarlık Haftası etkinlikleri mimarları ve katılımcıları büyük ölçekli görevler edinmeye davet etti.

Seçime doğru...ilgili kararların alındığı toplantıya bizzat katılarak söz hakkına sahip olması demek. Birçok önemli kararın alındığı bu toplan-tılarda, konsey başkanı üniversite öğren-cilerinin sesi oluyor bir bakıma. Bizlerin gönlünden geçen, her sene her bölümden birçok aday çıkmasıdır. Böylece aradaki rekabet arttıkça en aktif ve en faydalı eki-bin başa gelmesi sağlanabilir. Gerçekten çalışmak isteyen bir grubun başa gelmesini istiyoruz.” Eltepe’nin vurguladığı bir diğer nokta ise aday sayısı açısından da seçmen açısından da katılımın az olması. Üniver-sitemizde Suny programlarını ve Yüksek Lisans bölümlerini saymazsak 18 tane bölüm var, bunun dışında yüksekokullar-da 7 tane program var. Dolayısıyla en az 24-25 kişinin katılım sağladığı bir seçim olmalı. Çünkü ne kadar çok kişi olursa, o kadar çok proje olur ve o projelerin takibi yapılabilir. Ayrıca her bölüm temsil edile-bilme şansına sahip olur. Bir diğer önemli

nokta ise, oylamaya katılımın az olması-dır. Normalde 200-300 olan katılım sa-yısı geçtiğimiz yıl 1090 civarındaydı. Bu yetkilileri biraz olsun sevindirdi ama yine de yeterli değil. Çünkü okuldaki öğrenci sayısı 6000-6500 civarı ve katılım 1000 sayısını sadece geçen yıl geçebildi. Aslında öğrenciyi oy vermeye iten şey, gerçekten temsil edilebilecek olmalarına inanmaları. Eskiden sandık usulüyle seçiliyordu ama artık Oasis kolaylığı da geldi okulumuza. Seçimlerin böyle kullanışlı bir ortamdan yapılma imkânı sunulmasına rağmen hala çok az bir katılım var. Bu işin önemi aday-lar tarafından da seçmen öğrenciler tara-fından da iyice anlaşılmalı. Çünkü o kadar önemli bir mesele ki, geçen sene Güzel Sa-natlar Fakültesi’ndeki bölüm temsilcileri fakülte kuruluna bile girmeyi talep ettiler ve kabul edildiler.

Almanca Konuşma Kulübü

Heidelberg Almanya’nın güzi-de güzellikleri olan romantik

bir üniversite şehri. Her yaz İzmir Ekonomi Üniversitesi öğrencilerin-den bir grup, sömester veya yaz ta-tillerinden yararlanarak Heidelberg–Paedagogium Dil Okulunda Almanca bilgilerini geliştirmek ve pratik yap-mak, bunun yanı sıra Almanya’yı ve kültürünü daha yakından tanımak için Heidelberg’e gittiler, dünyanın farklı bölgelerinden arkadaş bulma imkanına sahip olan öğrenciler, farklı kültürlerden ve dillerden insanlarla tanışma olanağını da yakalamışlar. Siz de böyle bir imkandan yararlan-mak, eğlenmek, Almanca’nızı geliş-tirmek, kültürünü tanımak ve farklı insanlarla tanışmak istiyorsanız; bilgi için: [email protected] e-posta adressine yazmanız yeterli.

İEÜ’den Heidelberg’e

İzmir Ekonomi Üniversitesi bünyesinde Kasım 2005 yılında kurulan ‘Deutscher

SprachKlub’/ ‘Almanca Konuşma Kulübü’ üniversitemiz öğrencilerinin Almanca eği-timinde kazandıkları temel bilgilerin pratik yapılarak geliştirilmesini amaçlamaktadır. Almanca eğitiminde kazanılan okuma, yaz-ma, konuşma ve dinlediğini anlama gibi temel yetilerin (oyunlar oynayarak, film izleyerek, bir konu hakkında pro-kontra tartışmaları yaparak) geliştirilmesi, bunun yanı sıra Almanca konuşulan ülkeler hak-kında kültürel, siyasal, coğrafi ve ekonomik bağlamda bilgi edinilmesini sağlamaktır. Bu amaca uygun olarak her hafta akademik danışmanlar Hale Yetişer ve Jale Vural’ın katılımlarıyla konuşma saatleri düzenlen-mektedir. Dönem sonlarında kulübümüz üyeleri ya Almanca konuşulan Alman Pas-tanesine ya da Alman Kültür Merkezine giderek kendilerini ödüllendirmişlerdir. Bu ödüllendirme orada kalmayıp üniversite-mizin Almanca Bölümü Koordinatörlüğü tarafından her üyeye verilen katılım belge-si ile de devam etmektedir. Kulübümüze üniversitemizde ikinci yabancı dil olarak

Almanca’yı seçen ya da daha önce Almanca eğitimi almış herkes katılabilir. Katılmak is-teyen tüm öğrencilerimiz [email protected] adresine mail atabilirler. Kulübümüz bir de Web Sayfası oluşturmuştur: “www.sprachklub.com”

İEU- SUNY Fredonia arasındaki akademik ilişkiler genişliyor. Üniversitemiz Mütevelli Heyeti Baş-

kanı Ekrem Demirtaş, Rektörü Prof.Dr. Atilla Sezgin, ile rektör yardımcıları Prof Dr. Cemali Dinçer, Prof. Dr. Oğuz Esen ve öğretim üyelerinden oluşan İzmir Ekonomi Üniversitesi heyeti, New York Eyalet Üniversitesi (SUNY) Fredonia Kampüsü’ne ziyarette bulundu. 15-18 Ey-lül 2009 tarihleri arasında gerçekleştirilen ziyarette, iki üniversite arasında mevcut or-tak lisans programları çerçevesindeki aka-demik işbirliğini genişletmek konusunda görüşmeler yapıldı. İki üniversite arasında akademisyen değişimi, çift-diploma prog-ramlarına Psikoloji Bölümü’nün de dahil edilmesi, ortak bilimsel çalışma ve projeler geliştirilmesi, İEÜ öğrencilerinin hazırlık sınıfını SUNY-Fredonia’da tamamlamaları gibi konularda ön çalışmaların başlatılma-sı yönünde kararların alındığı ziyaret, Fre-donia Kampus Rektörü, Prof. Dr. Dennis Hefner’in, İEÜ heyeti için evinde verdiği yemek daveti ile sonlandı. İEU ve SUNY arasında halen İşletme, Ekonomi, Bilgi-

sayar ve yazılım Mühendislikleri, Halkla İlişkiler ve Reklamcılık alanlarında ortak lisans programları yürütülüyor, bu prog-

ramlara yerleşen öğrenciler çift diploma ile mezun oluyorlar.

İEU-SUNY Fredonia gözüşmeleri

Page 5: Ünivers - iletisim.ieu.edu.triletisim.ieu.edu.tr/univers/pdf/univers17.pdf · sonra, İzmir Ekonomi Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümüne girdim. 2008’de

Frankfurt’un Türkiye Öncüsüne VedaTükiye’de iletişim biliminin önde gelen isimlerinden toplum bilimci Prof. Dr. Ünsal Oskay 70 yaşında hayatını kaybet-ti. 2002 yılında dekanı olduğu Marma-ra Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden

emekliye ayrılan, Varlık, Agos, Gerge-dan ve Milliyet Sanat gibi birçok önemli dergide makaleleri yayımlanan Oskay özellikle Frankfurt Okulu’nun popü-ler kültür konusundaki çalışmalarının Türkiye’de tanınmasına yazıları ve çevi-rileriyle büyük katkıda bulundu.

Kadınların Aktivistine UğurlamaSabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Dicle Koğacıoğlu, Boğa-ziçi Köprüsü’nden atlayarak yaşamını

yitirdi. Arabasında ‘Çok acı var, daya-namıyorum’ yazılı bir not bırakan Dicle Hoca’nın cenazesinde kadınlar mor çi-çeklerle süsledikleri tabutunu omuzlar-da taşıdı. Cenazeye ailesi, arkadaşları ve öğrencilerinin yanı sıra Mor Çatı, Sos-yalist Feminist Kolektifi, Amargi gibi kadın örgütleri üyeleri ve Tuzla Tersane-si işçileri katıldı. Tören öncesi Barınak Gönüllüleri ve Hayvanlara Yaşam Hakkı Derneği görevlilerince, Koğacıoğlu’nun vasiyeti gereği derneklerle ilgili tanıtıcı broşürler dağıtıldı.

http://univers.ieu.edu.tr Kasım2009 Yıl2 Sayı17 Gündem 05

Geçip giden

Eve DönüşAKP’nin Kürt milletine yönelik demokratik açılımı ve Abdullah Öcalan’ın çağrısı sonu-cunda ilk somut adım atıldı. Silahlı mücade-leye katılmamış 34 PKK üyesi Mahmur ve Kandil kamplarından ayrılarak yurda döndü-ler. Aralarında çocukların da olduğu gruptan 29 kişi savcılıktaki sorgularının ardından, 5’i ise nöbetçi mahkemede sorgulandıktan sonra serbest bırakıldı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal gelişmeleri AKP’nin PKK’ya teslimiyeti ola-rak değerlendirdi. 34 kişinin dönüşü bölgede büyük sevinç uyandırdı. Bunun yanında, 1 yıl uzatılan sınır ötesi harekat yetkisi ile ilgi-li olarak MGK toplantısından “Elimde hâlâ vurma yetkisi var” mesajı çıktı.

Gezme Ceylan Bu Dağlarda...12 yaşındaki Ceylan Önkol, Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Şenlik Köyü Paşaçiya Mezrası’nda, alay komutanlığından atıldığı iddia edilen havan topuyla parçalanarak öldü. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Ceylan’ın ölümüne, arazide bulduğu patlamamış 40 milimetrelik bombaatar mermisine elindeki tahrayla vurması sonucu oluşan patlamanın neden olduğunu ileri sürdü. Fakat yapılan incelemede, patla-maya neden olan tarım aletine ‘delil olarak el konulmadığı’, Ceylan’ın elbise ve doku parçaları ile metal parça gibi 22 kanıtın bir bölümünü köylüler, bir bölümünü de avukatının bulup getirdiği açıklandı. Patlamadan sonra savcı ve doktor saatlerce olay yerine gitmedi, bunun yerine ceset karakola götürülüp otopsi yapıldı. Ceylan’ın ölümüyle ilgili soruşturmanın nasıl geciktiği bilirkişi raporuna da yansıdı. Rapor, Önkol ailesinin avukatlarına yaklaşık 15 gün sonra teslim edildi.

İsrail’in ‘Ayrılık’ SancısıTRT-1’de yayınlanan Gazze’deki ‘Dökme Kurşun’ operasyonu sırasında olanların anla-tıldığı ‘Ayrılık’ dizisi, İsrail’den büyük tepki aldı. Jeneriğinde Erdoğan’ın Şimon Peres’e Davos’ta “one minute” dediği anı ve bir Fi-listinli babanın omuzlarında taşıdığı çocu-ğun bir İsrail askeri tarafından vurulmasını gösteren dizi diplomatik krize neden oldu. “Türkiye’nin devlet Televizyonu TRT 1, bu hafta Gazze’deki Dökme Kurşun operasyonu sırasında geçen olayları anlatan bir diziyi ya-yına soktu” diyen Yedioth Ahranot gazetesi, dizide İsrail ordusu askerlerinin, “Çocukla-rın üzerine bilinçli olarak ateş eden, Gazze-

Türk Basını Özgür DeğilRSF’nin (Uluslararsı Sınır Tanımayan Ga-zeteciler Örgütü) Dünya Basın Özgürlüğü Sıralaması’nda Türkiye 20 sıra birden gerile-di ve Filipinler’le birlikte 122. sırayı paylaştı. Listenin en başında Danimarka, Finlandiya ve İrlanda yer alırken, ilk 20’ye sadece 15 tane Avrupa Birliği ülkesi girebildi.

Özbek’in AyakkabısıBirgün Gazetesi Politika Editörü Sefer Sel-çuk Özbek, İstanbul’da ikincisi düzenlenen IMF-Dünya Bankası toplantıları sırasında IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn’a ayakkabı fırlattı. O esnada bir kız öğrenci pankart açmak istedi ve protestocu gençler ‘Hırsız IMF, işbirlikçi AKP’ diye sloganlar attı. Kahn, kendine karşı yapılan ayakkabı eylemini ‘Türk öğrenciler kibar, şikayetlerini dile getirmek için sonuna kadar beklediler’ diye değerlendirdi. Hâlâ sosyalist olduğunu söyleyen Fransız Sosyalist Partisi eski üyesi ve maliye bakanı Strauss-Kahn’ın şikayetçi olmaması üzerine Özbek sekiz saat sonra ser-best bırakıldı.

Protestolar ve Acı Gerçeklerİstanbul’da gerçekleştirilen IMF ve Dün-ya Bankası toplantıları, Taksim’de toplanan KESK, DEV-LİS, ÖDP, Halkevleri, Türk-İş Şubeler Platformu, EMEP, DİSK, TMMOB, Diren İstanbul Grubu, Anti Kapitalistler, Mücadele Birliği üyelerinin oluşturduğu 5000 kişi tarafından protesto edildi. Polisin müdahalesinin yanında bazı vatandaşlar da göstericilere sopalarla saldırdı. İki gün devam eden protestoların sonunda 190 kişi gözal-tına alındı, iki kişi tutuklandı. Toplantılar sırasında IMF Başkanı ekonomik durumu “2010’da pek çok ülkede işsizlik artacak. Dü-şük gelirli ülkelerde toplumsal huzursuzluklar hatta savaş bile görülebilir” diye yorumlarken Dünya Bankası Başkanı, kriz nedeniyle bu yıl 59 milyon insanın daha işsiz kalacağını, önümüzdeki yıl 90 milyon insanın aşırı yok-sulluk içinde yaşayacağını belirtti.

Dink Davası12 Ekim’de Hrant Dink davasının 11. du-ruşması yapıldı. Dink’in öldürülmesinde kullanılan silah mahkemeye geldi. Tetikçi zanlısı Samast, silahı hatırlamadığını söyle-di. Sanıklardan Hayal “Yüzde yüz bu silah-tı” dedi. Sanıklar İskender ve Yolcu, Hayal’i

silahı verirken gördüklerini, Tuncel silahı televizyonda gördüğünü söyledi. Dink’in ai-lesi mahkemeyi ve savcıları eleştirdi. Savcının tahliye talebi reddedildi. İhmali tespit edilen Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek görevinden alındı.

Kamera Arkasında ‘Polis’Engin Çeber’in tutuklu olduğu sırada çe-kilen yeni görüntüleri ortaya çıktı. Metris Cezaevi’nde çekilmiş görüntülerde polisin Çeber ve arkadaşlarına uyguladığı uyguladığı fiziksel ve psikolojik şiddet yer alıyor. Çeber ile birlikte işkenceye uğrayan Aysu Bakkal yasadışı davrandıklarını söylediklerinde da-yak yediklerini ve polislerin aralarına geçip fotoğraf çektirdiğini belirtti.

‘Devlet Memuruysan Sus’Yıldız Teknik Üniversitesi, bir televizyon programında Kürt sorunu hakkında konu-şan sözleşmeli öğretim görevlisi Özgür Sevgi Göral’ı ‘Devlet memuru ideolojik beyanda bulunamaz’ gerekçesiyle kadroya almadı.

Bir ‘Pardon’ Daha mı?Devrimci Karargah örgütüyle irtibatlı olduk-ları iddia edilen ve 27 Nisan’da tutuklanan gazeteci Aylin Duruoğlu, dansçı ve müzisyen Ceren Sütlaş ve 12 sanık için bir sonraki duruşma için beş ay sonrasına gün verildi. Sütlaş’ın avukatı Tunç Demircan durumu “Dava başladığında müvekkilimin tutuklulu-ğu 10 ayı bulacak. Peki, 10 ay sonra “pardon” denirse ne olacak? Bu ülkenin kaynakları var, bu sorun çözülmeli.” diye eleştirdi.

Manşet

Siyaset İnsan Hakları

Ortadoğu

‘Tenhada Buluşmak Yok’CHP ile AKP arasında yaşanan açılım diplo-masisi krizi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de araya girmesiyle yeni bir boyut kazandı. Baykal’ın canlı yayın talebine rağmen Erdo-ğan gizli görüşme isteğinde direndi. Baykal ise buna “Kapım sana açık, içeceğin çay ol-sun. Ama yok öyle tenhada buluşmak. Senin yanlışını paylaşmayız” diye yanıt verdi.

MHP’den Sert ÇıkışHükümeti, ABD ve AB ile Barzani ve Tala-bani ile iş birliği yapmakla suçlayan MHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ekici, demokratik açılımı ‘ihanet projesi’ diye nite-lendirerek DTP üyelerine hakaret etti.

Akman AdliyedeEski RTÜK Başkanı ve üyesi Zahid Ak-man, Almanya’daki yürütülen Deniz Fene-ri e.V. soruşturmasıyla ilgili olarak Ankara Adliyesi’nde ifade verdi.

Son Uzan da GittiUzan Ailesi’nin AKP muhalefeti bir med-ya imparatorluğunun sona ermesine neden oldu. Genç Parti’nin kuruluş evresinden bu yana AKP ile hem meydanlarda hem med-yada sert bir mücadele içinde olan Uzan Ailesi’nin Türkiye’de kalan son ismi Cem Uzan da yurtdışına kaçtı. Türkiye’nin özel televizyonculuk sürecinin başlangıcından bu yana medyada var olan ailenin bankaların-da ve ticari işlemlerinde yolsuzluk yapıldığı, holdingin çeşitli ulusal ve uluslar arası usül-süzlüklere karıştığı belirlenmişti.

Aydın Doğan’ın Zor GünleriTürk ticari hayatının en büyük cezası Do-ğan Yayın Holding’e kesildi. 826 milyon TL tutarındaki cezanın nedeni ise Doğan Yayın Holding’in yüzde 25 hissesinin Axel Springer’e satışıyla ilgiliydi. Vergi elemanla-rı bu satışın 2006 yılında yapıldığını iddia etti. Belgeler ise Alman yayıncı kuruluşun parayı 2007 yılı Ocak ayında gönderdiğini ortaya koyuyordu. Bazı çevreler tarafından Erdoğan’ın Doğan Yayın Holding’ten inti-kamı olarak değerlendirilen vergi cezası ile ilgili önemli bir nokta da cezayı kesen gö-revlilerin Erdoğan’a ulaşıp bu cezayı verip vermemek konusunda görüş almaları. DYH teminat göstererek şimdilik cezanın yarata-cağı muhtemel krizi erteledi.

Ünsal Oskay

Dicle Koğacıoğlu

lileri idam mangalarının önüne diken, sivil-lere ateş eden kana susamış askerler” olarak gösterildiğini yazdı. Dizinin muhafazakâr danışmanı, şair ve gazeteci Hakan Albayrak ise dizide gerçeklerden başka bir şeye yer ver-mediklerini söyleyip “Yaparken ayıp olma-yan gösterince mi ayıp” diye sordu.

Ermenistan İle Türkiye Yeni Bir Sayfa AçtıTarihsel problemlerin ticari ve sosyal olarak tamamen ayırdığı Ermenistan ile Türkiye bir dizi protokol dahilinde atılacak adımlarla yeni bir döneme girdi. Protokolün imzala-nacağı gün yaklaşık üç saatlik bir imza krizi yaşandı. Krizin sebebi tarafların protokolle ilgili konuşma metinleriydi. Bu sorun konuş-maların yapılmaması ve Hillary Clinton’ın çabalarıyla aşıldı. Protokol hükümetlerce imzalansa da tabanda yankıları hala sürüyor. Her iki ülkenin meclisinde de muhalifler Nalbantyan ve Erdoğan’ın mimarları olduğu sürece karşı bayrak açtılar. Bu arada Erme-nistan ile Türkiye arasında Bursa Atatürk Stadı’nda oynanan A Milli Takımları Futbol Karşılaşması ise olaysız atlatıldı.

Sayfa: Selin Bayraktar, Sarphan Uzunoğlu

Kamplardaki sempatizan ve milistlere dönüş yolu açıldı

Page 6: Ünivers - iletisim.ieu.edu.triletisim.ieu.edu.tr/univers/pdf/univers17.pdf · sonra, İzmir Ekonomi Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümüne girdim. 2008’de

Italian Architect Dante O. Benini who is regarded as one of the most impor-

tant three architects alive came to Turkey as the guest of Construction-Industry Center in the scope of International Construction 2009 İzmir Fair. Archi-tect Dante O. Benini gave a conference on “Absolute Future” in İzmir University of Economics Conference Hall and gave information about the architecture and cities of future to the students and sec-tor representatives. In İzmir University of Economics Conference Hall, Dante O. Benini, who has worked with impor-tant architects from all generations gave information about the future that awaits the cities and architecture to the archi-tects, academicians and students in the light of his experiences. Famous architect

Ninth opening ceremonyThe Ninth President of Republic Sü-

leyman Demirel attended the 9th Opening Ceremony of İzmir University of Economics (IUE) and gave the first course of the new academic year. Demi-rel expressed his pleasure for attending the ninth academic year of the university as the ninth president of republic. After the speech, IUE Rector Prof. Dr. Attila Sezgin and Board of Trustees President Ekrem Demirtaş presented the book entitled “Süleyman Demirel 2001-2009 Speeches” to Demirel compiled from the speeches he made in the previous acade-mic year opening ceremonies. Later the students made dance shows. Demirel accompanied the 10th Year march by waving the Turkish flag. Demirel, who attended the 9th Academic Year opening ceremony of İzmir University of Econo-mics answered the questions of the jour-nalists. A journalist asked; “What do you

U.S. Embassy Deputy Chief of Missi-on Douglas A. Silliman gave a semi-

nar about “The Foreign Policy of President Obama” at the IUE as the guest of USA Information Office. Silliman who has been making studies about Turkey for the last five years stated that Obama drew the at-tention of the world with Nobel Peace Prize and promised hope to the world for a better future. Silliman stated that there occurred some changes in the foreign policy of the USA and he summarized the foreign policy of Obama as “Cooperation for Peace thro-ughout the World”. Silliman said that the foreign policy of Obama could be collected under four titles such as; nuclear weapon re-duction and disarmament, providing peace and security, protecting the planet, establis-hing a global economy that provides oppor-tunity for everyone. Silliman underlined the fact that a nuclear competition was begin-ning in some of the regions and if no action was taken this could lead to war and terro-rism. He said that the reaction of the inter-national community was very important. Silliman who said that all the countries were decisive about disapproving terrorism stated that the future belonged to constructive pe-ople rather than destructive ones. He stated that they were disposed to put signature to more projects with Turkey about issues be-sides military. He also said that they wanted Israel and Palestine to negotiate without any

prerequisites and to live together in peace. Silliman said they would have regional and multilateral attempts and Turkey could be a part of it. About the third title focused on environment, Silliman said that the danger coming with global warming could not be denied and they were working for clean energy. About global economics, he said the USA was trying to overcome the most dest-ructive crisis of its history and many Ameri-cans were in trouble with finding a job and paying their bills. He emphasized that the USA and G20 countries were working for not experiencing such kind of crisis again in the world. During the visit of Obama to

Turkey, in the meeting with President of the Republic Gül, they talked about working to increase the trade relation between Turkey and the USA said Silliman. He said that they were trying to develop profitable mo-dels for the cooperation between the Tur-kish and American companies and his visit to İzmir had to be evaluated in this context. At the end of his speech, Silliman said that it was not easy to accomplish the aims stated in these four titles and they were not going to be real only with America’s efforts. Upon the questions asked, he said that everyone had to share responsibilities and find global solutions for global problems.

In the International Entrepreneurship Congress organized collectively by İz-mir University of Economics Faculty of Economics and Administrative Sciences Department of Business Administration and EKOGİRİŞİM, the academicians came together with the public institu-tions and private sector representatives. In the opening speech, Dean of Faculty Economics and Administrative Sciences Prof. Dr. Alev Katrinli drew attention to the fact that by encouraging entrep-reneurship, the employment rates of the countries, their competitiveness in in-ternational markets and therefore their welfare and development levels would increase. “With entrepreneurship enco-uragement, efficient and productive ins-titutions that closely follow the innova-tions in the technology and the market will be established.” said Prof. Dr. Kat-rinli and continued, “Thus, the newly established companies or the companies that bring new initiatives to their mar-kets will contribute positively to employ-ment and play an important role in the development of the national economy.” Prof. Dr. Katrinli stated that throughout the congress, the different dimensions of entrepreneurship would be discussed and different suggestions would be put for-ward for the problems of SMEs by the at-tendees from different sectors. Prof. Dr. Katrinli said that scientific articles would be presented in the congress related to the basic subjects regarding SMEs like, entrepreneurship, innovation, entrepre-neurship financing, institutionalization, BASEL, e-business administration, mar-keting, risk management, and manage-ment in family-owned businesses. Prof. Dr. Tamer Müftüoğlu made the opening session of the congress. Müftüoğlu made a general evaluation about entreprene-urship concept and talked about the benefits of thinking innovative and de-veloping entrepreneurship skills in the global market where competition imp-roved. Prof. Dr. Müftüoğlu mentioned about the competitive order in the world and said, “Not the elbow grease but the mind grease is important”. He also said that the young population in Turkey was a big advantage but it could turn into a disadvantaged if not used correctly. Prof. Dr. Tamer Müftüoğlu, underlined the fact that the universities had an impor-tant role in instilling entrepreneurship spirit and earning innovative thinking skill.

Entrepreneurship congress at IEU

think about the government’s latest initi-ative policy?”, and Demirel said, “These are very serious issues. You cannot have a quick word about it.” One journalist reminded him his speech advising the people to have children as much as they can look after, and Prime Minister Recep Tayyip Erdoğan’s speech telling the pe-ople to have at least three children. De-mirel said, “If you do so, your children will become unemployed.” Upon the qu-estions about the new structuring of De-mocratic Party, Demirel said, “İzmir gave me strength for 20 years. I am grateful to the people in İzmir. I have an exceptional love for İzmir. For all of Anatolia of co-urse. Politics is made with many people. There is room for everyone. The rule in politics is two heads are better than one. In politics, you cannot think to govern by yourself only. You should think about the majority, the whole.”

US Embassy, Deputy Chief of Mission at IUE

English06 http://univers.ieu.edu.trKasım2009 Yıl2 Sayı17

Benini told his projects, works and ligh-ting system and the techniques he used in architecture. Benini said, “I read at least 100 pages of book in a day to produce these works. I develop myself culturally.” Acting President of İzmir Chamber of Commerce Administrative Board Akın Kazançoğlu said, “Being a world city, be-ing a brand is a very big target. You can only achieve this by thinking big and making big organizations. On the way to make İzmir a brand, it is very impor-tant to host international organizations and conferences. With this in mind, we organized this event with the cooperati-on of İzmir University of Economics and Construction Industry Center. Our wish to emphasize this target once more with a world famous architect has a very impor-

tant reason. It is important to reveal the historical and cultural side of İzmir. With the new millennium, today, we need new

urban habitation policies where partici-pation, social dimension, human, and en-vironment come to the forefront.

World famous architect Benini at Izmir University of Economis

Page 7: Ünivers - iletisim.ieu.edu.triletisim.ieu.edu.tr/univers/pdf/univers17.pdf · sonra, İzmir Ekonomi Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümüne girdim. 2008’de

http://univers.ieu.edu.tr Kasım2009 Yıl2 Sayı17 İnceleme 07

Çok yönlü başkan: Hakan Tartan

Gazeteciliğe ne zaman ve nasıl başladınız?Üniversite sınavını kazandıktan sonra, ken-dime bir yol haritası çizmenin zamanının geldiğine karar verdim. Dokuz Eylül Üniver-sitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ne kaydımı yaptırdıktan sonra yaşamın içinde olmak istedim. Tiyatrocu anne ve babanın tek çocuğu olarak rahat bir Üniversite ya-şamı geçirebilirdim. Ama ben zor olanı seç-tim ve Milliyet Gazetesi’nde işe başladım. Öyle kolay da olmadı. Doğal olarak gün-düz okula gidiyordum, gece çalışıyordum. 1979 yılında başladığım aktif gazeteciliğe Milliyet’ten sonra Hürriyet, Sabah, Ateş ve Star Gazeteleri’nde muhabirlik, yöneticilik ve yazarlık yaparak devam ettim. 4’ü şiir ol-mak üzere 10 kitabım yayımlandı, iki oyu-num Devlet Tiyatroları’nda sahnelendi.

Muhabirlik, yazarlık, yöneticilik, üniversite-lerde dersler vermeniz, bu çok yönlülüğünü-zün kaynağı nedir?Biraz çaba, biraz sevgi, biraz da başarmayı istemekle oluyor. Gazetecilik, yazarlık ve şairlik, bilgi donanımı ve alt yapı istiyor. Okumayı ve ailemden aldığım genetik mi-rasla şiir yazmayı çok seviyorum. Ben bu sevdamı çalışma hayatımın her döneminde, okullarda kütüphaneler kurarak halkla da paylaştım. Bilgi birikimim, mükemmeli-yetçi oluşum ve insanlara yardım etme duy-gum ise yöneticilik vasfımı öne çıkarıyor. Mükemmeliyetçilik, dürüstlük, pozitif bakış açısı ve güvenilirlik benim için olmazsa ol-mazlardan. Yaşam felsefemde insanlara hep yardım etmek ve sorunlarını paylaşmak var. Kötü düşüncelerin insan hayatını olumsuz etkilediğini düşünüyorum. Hayata olumlu, pozitif bakmaya çalışıyorum. Ben hayatı iyisiyle kötüsüyle, çirkiniyle güzeliyle, yan-lışıyla doğrusuyla, zoruyla kolayıyla, aşırı-ya gitmeden karşıtlarıyla seviyorum. Sade yaşamayı seviyorum. Hedeflerim doğrul-tusunda yaşantımı programlarım. Aile kav-ramının önemli olduğuna inanırım. Yapa-bildiğimin en iyisini yapmayı, olabildiğimin en iyisi olmayı düşünürüm.

Fakültemizin Danışma Kurulu Başkanısınız. İletişim Fakültelerinde de ders verdiğinizi bi-liyoruz. Bizim için iletişim fakültelerinde ve-rilen eğitimi değerlendirir misiniz?Artık, günümüzde gazeteler, ajanslar, televiz-yon ve radyolar olsun hemen tüm kurumlar yabancı dil bilen iletişim mezunlarına ihtiyaç duyduğunu dile getiriyor. Her geçen gün ge-lişen yazılı ve görsel medyanın doğal olarak iyi yetişmiş iletişim mezunlarına önemli sayı-da ihtiyacı bulunuyor. İletişim fakültelerin-den her yıl mezun olan öğrenci sayısı olduk-ça fazla. Mezun olanların bir bölümü diğer mesleklere yönlendiriliyor veya kendi isteği ile farklı bir meslekte yaşamını sürdürmeyi deniyor. Artık iletişim fakültelerinde eğitim dünya standardında yürütülüyor kanımca. Fakülteler, kendi kadrolarının dışında dışa-rından da gelen deneyimli gazetecilerin bilgi-lerinden de yararlanıyor. Ünlü yazarlar, dene-yimli muhabirler, usta spikerler, yapımcılar, yönetmenler, gazetecilik mesleğinin hemen her bölümünde bilinen meslektaşlarım gele-cekte iyi birer gazeteci yetiştirmek için katkı sağlıyor. İletişim Fakültelerinde verilen bu sağlıklı eğitim ile birlikte, bu mesleği seçen-lerin de göstereceği gayret ile hedefe ulaşmak daha kolay olacak. Artık günümüzün iletişim fakültelerinde görsel iletişim tasarımı, bilişim ve teknoloji alanlarında, hatta habercilik alanında bile uzman gazetecilik anlamında farklılık gözleniyor. İletişim fakülteleri sektö-rel gelişmelere ayak uyduruyor ve artık farklı niteliklere sahip yeni mezunlar veriyor.

Mesleğe yeni başlayacak olan gazeteciler için neler önerirsiniz?Yeni başlayacak olan gazetecilere önerim, ya-şamları boyunca meslekteki gelişimlerini de-vam ettirebilmek için çağa ayak uydursunlar. Çok çalışsınlar, bilgi birikimi edinsinler. Ya-şama sevgi penceresinden baksınlar. Kendi-lerine güvensinler. Hem ülke içindeki, hem de ülke dışındaki ekonomik, siyasi, kültürel rekabetten geri kalmasınlar. İyi bir yabancı dil eğitimi alsınlar. Günlük hayatın dışında, Amerikan politikasındaki gelişmelerden tu-tun da Japonya’daki ekonomik politikalara kadar gündemi yakından takip etsinler. Ar-tık dünyada bir İngiliz gazeteci ile bir Türk gazetecinin arasında mesleki anlamda bir fark kalmadı. Yani mesleğe başlayan gaze-tecilerin ayakta kalabilmelerinin bence tek yolu artık fark yaratmaktan geçiyor. En iyi haberi bulan gazeteci, en iyi programı üre-ten televizyoncu, en yaratıcı reklam filmini çeken yönetmen artık küreselleşen dünya-mızda ayakta kalabilmek için kaliteli işler üretmek zorunda. Buradan şu sonuç çıkı-yor; okullar sadece bir araçtır. Önemli olar gazetecinin ne ürettiği, ne sunduğudur.

Çok yönlülüğünüzün bir parçasını da politi-kacı kimliğiniz oluşturuyor. Milletvekilliği, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan sonra şimdi de Konak Belediye Başkanısınız. Nasıl bir Konak hayal ediyorsunuz?Gerek gazeteci gerekse siyasetçi olarak hiç halktan kopmadım. Bu benim en büyük artım. İki dönem İzmir Milletvekilliği yap-tım. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yaptım. Bakanlığım sırasında Türkiye ve İz-mir için önemli çalışmalarım oldu. Devlet yönetim tecrübesine sahibim. Kente hizmet etmenin adı olmaz. Gazeteci olarak da hiz-met edersiniz, milletvekili ve bakan olarak da. Şimdi ben buna belediye başkanı olarak devam ediyorum. İzmir denince akla Konak, Konak denince İzmir geliyor. Türkiye’de belki de ilk defa İzmir’in başkent olması konusunu gündeme getiren benim. Kafalara bu yavaş yavaş yerleşti. Daha da yerleştire-ceğiz. Finansın başkenti İstanbul, devletin başkenti Ankara, ama bence sağlık turizmi-nin, kültürün, sanatın, çağdaşlığın başkenti de İzmir. Bu anlamda o projeleri de İzmir Büyükşehir Belediyesi ile işbirliği yaparak gerçekleştirmeye çalışacağız. Ben mutlaka İzmir Konak’ta kültür, sanat, eğitim, turizm ve sağlık alanında bir çıkış yaratmaya çalı-şacağım. İnsanların eğitim merkezi olarak gördükleri bir İzmir Konak olacak. Sağlıkta, turizmde çok daha mutlu olabildikleri bir kent olacak. Fuarcılığın, kongre turizminin merkezi de... Ve bu anlamda en ciddi açı-lımlardan bir tanesi de kentli ile denizi bu-luşturan bir yapı hayalimin olması. Bugün

maalesef İzmirli denizle buluşamıyor. Hep çeşitli engeller var. Onu bir parça aşmaya çalışacağım. Konak İzmir’in gülen yüzü. Ba-zen günde 2 milyona yakın insan sirkülas-yonunun yaşandığı bir merkez. Gözler hep üzerimizde. Ama benim bütün görevlerimde verdiğim bir mesaj var; sevgi dolu bir kent. Dost bir Konak hayal ediyorum. Gençlerle kucaklaşan. Kent meclislerinde herkese söz hakkı veren bir İzmir Konak. Kent Kadın Meclisi, Kent Gençlik Meclisi, Kent Çocuk Meclisi… Böylelikle geleceğe güvenle bakan bir Konak oluşturulmuş olacak. Öncelikli olarak düşündüklerim arasında kenti zen-ginleştirmek var. Kadınları üretime daha fazla katacağız. Vakıfları, dernekleri bu an-lamda kullanacağız. Aile bütçelerine de kat-kı olacak. Gençler için gençlik merkezleri olacak. Bir de engellilere yönelik yapmak istediklerim var. Konak’ta yaşayanlar “Bu kentin sakini değil, sahibi olacaklar”. Yurt-taşlarımın daha mutlu olmalarını sağlamaya çalışacağım. Parklarının sayısı, sınırları için-deki ağaçların sayısı artmış, Avrupa standart-larının üzerine çıkmış bir Konak çok uzakta değil. Çiçek gibi temiz bir Konak.

Son yıllarda adeta “İzmirlilik” diye bir kimlik oluşmaya başladı. Var mı sizce böyle bir şey, varsa ne ifade ediyor?İzmirli, her şeyin en güzeline layık. Dünya-nın en güzel kentlerinden biri İzmir… Ama kendini yenilemesi, geliştirmesi gerekli. Sev-gi eli, çağdaşlık eli şart. Nasıl bir İzmir mi? Dış dünyaya açık, gencine, kadınına değer veren bir İzmir... Çağdaşlığını lafla değil so-muta indirgemiş bir İzmir. Dünya çapında sanatçıların, devlet adamlarının, işadamları-nın dost kapısı yaptığı, toprak altı zengin-liklerinin akılcı değerlendirildiği bir İzmir... Uluslararası organizasyonlara ev sahipliği yapan, huzurun, sevginin doruğunda bir İzmir... Yabancı sermayenin gönül rahatlığı ile yatırım yaptığı bir İzmir. Sadece emekli kenti değil, emekli insanlarımızın, huzuru bulduğu, ama çocuklarını iş bulamadığı için başka kentlere göndermediği, burada sevdiği, yaşattığı bir İzmir. İşsizlik soru-nunu en aza indirgemiş, emeklilere kucak açarken gençlerini de ulusal ve uluslararası kuruluşların merkezinde geleceğe hazırlayan bir İzmir... İhracat şampiyonu bir İzmir. Ulaşım sorunu yaşamayan, temiz havası ile örnek bir şehir... Foça’sında, Çeşmesi’nde, Urla’sında, Gümüldür’ünde, Narlıdere’sinde, Güzelbahçe’sinde, Özdere’sinde, Yeni Foça’sında, Dikilisi’nde 12 ay turizmin, je-otermal ile sağlığın yaşandığı bir İzmir. İz-mirlilik galiba çağdaşlık buluşması. Farklı bir yaşam biçimi. Sevginin, çağdaşlığın ve hoşgörünün ağır bastığı.

Son olarak çok genç yaşta siyasete giren ve önemli mevkilerde bulunan birisi olarak gü-nümüzün gençlerinin siyasetle ilgisi konusun-da neler söylemek istersiniz?Gerek mesleğim gereği yazdığım haberler ve köşe yazıları, gerekse bakanlık ve mil-letvekili olduğum dönemlerde hayatımın merkezinde hep siyaset oldu. Yaşamım siya-setle iç içe. Siyaset halkla hizmet demektir. Türkiye’de genç nüfus var, ama siyasette ye-terince ağırlığı yok... Popüler kültür, geçim ve gelecek kaygısı partilerin gençlere yönelik çok fazla politikalarının bulunmaması, genç-lerin siyasete olan ilgisini de azaltıyor. Bu nedenle gençlerin siyasete ilgisini artıracak farklı projeler geliştirilmelidir. Siyasi partiler bu konuda çalışmalar yapmalıdır. Siyasette değişikliğin en kestirme yolu gençlerin siya-sete girmelerini özendirmektir. Onlarla sıkı iletişim kurmak. Dünyalarına girmek. On-lara çağdaş ve güçlü bir eğitim verilmesi için gerekli altyapıyı hazırlamak. Yeni teknoloji-leri eğitim sisteminin içine entegre etmek. İlköğretimden başlayarak Üniversite’ye dek doğru ve çağdaş bir eğitim verilmesini sağ-lamak. Herkesi gelecekte kolay iş sahibi ola-cak bir eğitimle donatmak. İşin özü: Genç-ler için bir şeyler yapmak. Onların aydınlık ve mutlu geleceği için kafa yormak. Bu aynı zamanda gelişen bir Türkiye anlamına geli-yor. Güzel bir gelecek için değmez mi? Bü-tün bu saydıklarımız gençler ve yeni nesil için önemli. Bunları sağladığımız takdirde, gençlerin önü açılır. Siyasete girerler ve siya-sete farklı, olumlu bir hava taşırlar.

İzmir Ekonomi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin sektörle tanışmasını sağlamak, öğrencilerin eğitim aldıkları alandaki bilgilerini hayata geçirmelerine destek almak ve alanın önde gelen isimleriyle bir araya gelerek bilgi paylaşımında bulunabilmek amacıyla oluşturulan “İletişim Fakültesi Danışma Kurulu’nun üyelerinden Danışma Kurulu Başkanımız Hakan Tartan çok yönlülüğü ve İzmir projeleri üzerine konuştuk

Hakan Tartan

SahibiProf.Dr. Attila Sezgin

Sorumlu Yazı İşleri MüdürüProf.Dr. Sevda Alankuş

Yayın KuruluÖğr.Gör. Burak Doğu Araş. Gör. Nükhet M. Tayaz

Yazı İşleriSeray Özbiçer, Halil Türkden Sarphan Uzunoğlu, Hakan Gözütok, Anıl Eren Küçük, Erman Gönülşen, Hande Uz

Ekim Sayısı Bölüm EditörleriÖğr.Gör. Burak Doğu Araş.Gör. Nükhet M. Tayaz Araş.Gör. Özgür Seçim Araş.Gör. Rana Kuddaş

Görsel YönetmenÖğr.Gör. Burak Doğu

TasarımHakan Gözütok

Yerİzmir Ekonomi Üniversitesi Balçova

http://univers.ieu.edu.tr

Yerel, aylık süreli yayındır.Kasım 2009

ÜniversİEÜ İletişim Fakültesi Uygulama Gazetesi

Basım Yeri: Yılmaz Matbaacılık ve Form 2826 Sokak No: 52

Kat: 3/301 I. Sanayi Sitesi İzmir (232) 459 97 18 pbx

Page 8: Ünivers - iletisim.ieu.edu.triletisim.ieu.edu.tr/univers/pdf/univers17.pdf · sonra, İzmir Ekonomi Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümüne girdim. 2008’de

Medya08 http://univers.ieu.edu.trKasım2009 Yıl2 Sayı17

Zülal Kalkandelen ile New York ve Türkiye üzerine

Zülal Kalkandelen Ankara Üniversitesi İle-tişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nü bi-tirdi. A. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi dalında, Prof. Dr. İdris Küçükömer’in Düzenin Yabancılaşma-sı adlı kitabının eleştirisi üzerine yazdığı tezi tamamlayarak Yüksek Lisans derecesini aldı. 1992-1996 Kültür Bakanlığı’nda hizmet ver-di. 1997-2000 NTV ve CNBC-e’de program koordinatörü/ yapımcı/ program bölümü sorumlusu olarak çalıştı. Yapımcısı olduğu INFO adlı program büyük müzik firmaları-nın Türkiye temsilcilikleri tarafından “En İyi Müzik Programı” seçildi. Aynı zamanda Roll dergisi için müzik yazıları yazdı.2001- New York’a yerleşen Kalkandelen ile New York ve tekrar dönüş yaptığı Türkiye üzerine konuştuk.

Zülal Kalkandelen 2001 yılından beri New York’ ta yaşıyor. “New York’ u Yaşamak” adlı ki-tabınızda da rüyaları süsleyen bu kenti ayrıntı-larıyla anlatmışsınız okuyucunuza fakat; niçin Türkiye’ den ayrıldınız ve niçin New York?Öncelikle şunu belirteyim ki, artık New York’ta yaşamıyorum. Zaman zaman yine kenti ziyaret ediyorum, ama orada yaklaşık 4.5 yıl yaşadıktan sonra İstanbul’a döndüm. Sorunuza gelince, Türkiye’den ayrılmamın nedeni, 2001 yılındaki ekonomik kriz sı-rasında işimi kaybetmem... Kriz patladığı zaman CNBC-e kanalında çalışıyordum. Televizyon kanalları da, bu gibi durumlarda her zaman olduğu gibi, ilk tasarruf yöntemi olarak bazı personeli işten çıkarmayı seçmiş-ti. İşine son verilen çok sayıda insan arasında ben de vardım. O dönemde bunun anlamı, en az bir yıl işsiz kalmak demekti; çünkü o yıl bütün medya kurumlarındaki durum buy-du. Ben de aldığım tazminatla hep yapmak istediğim bir şeyi gerçekleştirdim. Yurtdışı-na gidip Türkiye’ye oradan bakmayı ve yeni kültürler tanımayı düşündüm. Çünkü diğer ülkelere turist olarak gitmekle bir süre ora-larda yaşamak arasında çok fark var. Bunun

için de en çekici yer New York’tu. Daha önce gezi amaçlı gitmiş ve çok sevmiştim o ken-ti. Bunun birinci nedeni, müzik açısından son derece tatmin edici bir atmosfere sahip olmasıydı. Tam bir müzik sevdalısı olduğum için bana çok hitap eden bir kent New York. İkinci neden de, bütün dünya kültürlerini buluşturan eşsiz bir kent olması. Ben New York’u bir deney tüpüne benzetiyorum. Bir bilim insanı düşünün; deney amacıyla tüpün içine çeşitli kimyasal maddeler atıyor ve ka-rıştırılıp ne olacağına bakıyor. Normal olarak birbirine tepki verip patlamaya yol açabile-cek çok sayıda madde, nedense o tüpün için-de bambaşka bir karışım yaratıyor ve hiçbir patlama olmuyor... Bu bana çok ilginç gelir.

Kemalizm’den Karl Marx’ a Gandhi’ den El Kaide’ye, Demokrasi’den Cinsel Ayrımcılığa, Mardin Katliamından Vietnam Savaşına, Müzikten Fotoğrafçılığa kadar bu çok yönlülük içinde Zülal Kalkandelen’i besleyen nedir?Beni besleyen en temel şey, merak tabii ki. Yaşadığım dünyaya olan merakım çok farklı alanlara ilgi duymama neden oluyor. Ka-nımca, gazetecilik açısından da şarttır bu.. Bir insanın çevresinde olan bitene ilgi duy-madan, sadece kendisine odaklanarak gaze-tecilik yapması, bana göre olanaklı değildir. O nedenle, yazılarım hep yaşadığım toplum-la ve dünyadaki olaylarla ilgili. Son yıllarda ülkemizde de giderek daha fazla örneklerini gördüğümüz bir gazetecilik türü var. Kimi-leri, kendi özel hayatını yazı konusu yapıp, kendisini haber haline getiriyor. Gonzo ga-zetecilik diyorlar buna... Bir yazı türü ola-bilir ama benim gazetecilikten anladığım bu değil. Çünkü ben gazeteciliği bir kamu hizmeti olarak görüyorum. Mesleğe böyle yaklaşınca da, beni en çok besleyen unsur, “adalet duygusu” oluyor. Özellikle ilgi duy-duğum iki alan var: Politika ve müzik. Lisans eğitimim gazetecilik alanında, ama yüksek lisansımı siyaset bilimi dalında yaptım. Po-

litika ile hep ilgiliydim. Yaşamımızın her aşamasını doğrudan etkiliyor politika. Nasıl ilgilenmeyeceksiniz ki? Müzik ise, bana göre dünyayı yaşanılır kılan en önemli, en güzel şey. Fotoğrafla da ilgileniyorum ama o bir hobi sadece...

Sizin için New York’u New York yapan semtler nereleridir, neden?Benim için New York’u New York yapan semtlerin başında East ve West Village gelir. Orada yaşarken en çok zaman geçirdiğim semtler bu ikisiydi. Kentin bohem kültürü buralarda daha çok hissedilir. Diğer yerlere göre buradaki binalar, çok daha eski ve kı-sadır; ama bana göre mimari açıdan daha ilginçtir. Herkesin aklına New York denince, gökdelenler gelir; oysa bence barları, vegan restoranları, ikinci el CD ve plak satan dük-kanları, kitapçıları ve sanat galerileriyle, ayrı bir kimliği vardır bu bölgenin. New York Üniversitesi, New School gibi saygın eğitim kurumlarının kampüsleri de aynı yerdedir ve bu nedenle bir gençlik merkezidir. Ayrıca çok güzel iki park vardır bu bölgede. Birisi, East Village’deki Tompkins Square Park; di-ğeri de West Village’deki Washington Square Park. Her ikisi de kentteki çok kültürlülüğün bütün unsurlarını barındırır. Üniversiteliler de vardır o parklarda, evsizler de... Gözlem yapmak ve zaman geçirmek için ideal yer-lerdir. Tabii parklardan söz edince Central Park’tan söz etmemek olmaz. Bir şehircilik mucizesidir bu park. New York gibi her şeyin paraya dönüştürüldüğü bir kentte, böylesine büyük ve değerli bir alanın yapılaşmaya ka-patılıp park olarak kullanılması, imrenilecek bir olay...New York’u benim için özel kılan en önemli yer ise, 42. Sokak’taki New York Halk Kü-tüphanesi. Orada öyle çok zaman geçirdim ki, benim için adeta bir sığınak halini aldı... Yazın serin, kışın sıcak, içi kitapla dolu sessiz bir mabet gibi... İnsan başka ne ister ki? 2.sınıf vatandaş konumunda kadınlar, ayrım-cılık ve şeriat… 21. yüzyılda bile kadın, erkek egemen toplumlarda bir gölge olarak varlığını devam ettiriyor. Dünya Kadın Hakları müca-delesi için neler yapılmalı, çözüm nerede aran-malı? Çözüm eğitimde... Kadının kendi haklarına sahip çıkar hale gelmesi için önce eğitim şart. Kız çocuklarının eğitimi mutlaka sağlanma-lı; çünkü bir insanın başkalarına bağımlı olmaktan kurtulması için ekonomik özgür-lüğü olmalı. Bunun mümkün olabilmesi, yani bir kadının işe girip kendisine bakacak parayı kazanabilmesi için, eğitim görmesi zorunludur. Bununla birlikte, aynı anda da tüm toplumda kadınların eşitliği yönünde kapsamlı kampanyalar yapılmalı. Eski ku-

Zülal Kalkandelen ismini bilenler kendisini Roll Dergisi’ndeki müzik ya da Cumhuriyet Gazetesi’ndeki New York yazıla-rından bilirler. Kalkandelen’in New York’un kültürel ve sosyal yaşamına ışık tutan denemelerden oluşan ilk kitabı “New York’u Yaşamak” 2003 yılında yayımlandı. Yazarın bu kitaptan başka iki eseri daha bulunmakta.

Zülal Kalkandelen

şaklardan yeni kuşaklara aktarılan eşitliksizci, çağdışı anlayışların kökeni, ancak bu şekilde uzun dönemli kampanyalarla kurutulabilir. Tabii devlet ile sivil toplum örgütlerinin el ele vererek etkili olabilecekleri bir sorun bu... Kırsal alandaki kanaat önderleri ile işbirliği yapılarak, halkın bilinçlendirilmesi sağlan-malı. Ayrıca bugün hala varlığını koruyan bazı yasalarda kadınlar lehine yeni düzenle-meler yapılması gerek. Kadınların ülkemiz-de içinde bulunduğu durumun düzeltilmesi için, diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, kadınlar lehine pozitif ayrımcılık yapılmalı, kadınların iş hayatına daha fazla katılımı des-teklenmeli.

Oradan buraya baktığınızda gözünüze ve yü-reğinize neler takıldı? Orada yaşarken Türkiye’ye bakınca, sahip olduğumuz değerlerin daha belirgin hale geldiğini söyleyebilirim. Türkiye, kültürüyle, tarihiyle, dünyadaki yeriyle çok önemli bir ülke. Tarihte örneği olmayan bir devrimi, Atatürk Devrimi’ni başarmış bir ülke. Bütün Müslüman coğrafyasındaki tek laik demok-rasi! Bunun değeri çok iyi bilinmeli ve genç-lik buna sahip çıkmalı. Cumhuriyet’in ila-nından bu yana girilen çağdaşlaşma yolunda çok önemli adımlar atıldı, ama elbette daha düzeltilmesi gereken çok şey var ülkede...Bunun yanı sıra, Türkiye dışardan bakınca, kendi içinde müthiş çelişkileri de barındıran bir ülke olarak görünüyor. Çok etkileyici bir kültürel geçmişin bulunduğu bu toprak-larda, bugün bu kadar az okunuyor oluşu, kütüphane ve müze kültürünün gelişmemiş oluşu, bilimsel çalışmalarda geride kalışımız, doğrusu üzüntü verici...

Yeni bir roman projeniz var mı? İlk romanımdan sonra yazmaya başladığım bir projem var. Ama henüz olgunlaştığını söyleyemem.

Son zamanlarda “Roll battı!”, “Roll kapanı-yor!” diye bir panik oldu. Sonradan ise bu id-diaların asılsız olduğu ortaya çıktı. Bu konuya ilişkin düşünceleriniz neler?Roll’u uzun yıllardır hazırlayan yayın yönet-meninin İstanbul’dan Ayvalık’a taşındığını ve dergiyi artık üç ayda bir, daha geniş kapsamla yayınlamayı planladığını biliyorum. Müziğe tutkun bir ekibin, tamamen gönüllülük esa-sında çalışarak, büyük bir özveriyle çıkardığı bir dergi Roll. Kaliteli içeriğiyle, ülkemizdeki müzik kültürüne çok önemli katkıları oldu. Böylesine ticari bir sektörde, bunca yıldır ba-ğımsızlığını koruyarak varlığını sürdürmesi, gerçek bir mucizedir. Çok zor, belki de im-kansız bir iş başarılmıştır. Sona ermesi, ciddi bir kayıp olur. Ben devam edeceğini, bir şe-kilde yaşayacağını düşünüyorum.

Dünyanın yaşayan en önemli 3 mimarı arasında sayılan İtalyan Mimar Dan-

te O. Benini, İzmir Ticaret Odası, İzmir Ekonomi Üniversitesi ve Yapı-Endüstri Merkezi’nin konuğu olarak Uluslararası Yapı 2009 İzmir Fuarı kapsamında Türkiye’ye geldi. İzmir Ekonomi Üniversitesi Konfe-rans Salonu’nda “Mutlak Gelecek” konulu konferans veren Mimar Dante O. Benini, Türk mimarlara, öğrencilere ve yapı sektörü temsilcilerine geleceğin mimarisi ve kent-leri konusunda bilgi verdi. Her kuşaktan önemli mimarlarla çalışan Dante O. Beni-

ni, İzmir Ekonomi Üniversitesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen konferansta, İz-mirli mimarlara, akademisyenlere ve öğren-cilere kendi tecrübelerinin ışığında kentleri ve mimarlığı bekleyen gelecek konusunda bilgi verdi. Projeleri ve eserlerini anlatan ünlü Mimar Benini, ışıklandırma sistemleri ve mimari açıdan kullandığı teknikleri an-lattı. Mimar Benini, “Bu eserleri ortaya ko-yabilmek için günde en az 100 sayfa kitap okuyorum. Kendimi kültürel yönde besli-yorum” şeklinde konuştu. İTO Yönetim Kurulu Başkan Vekili Kazançoğlu, “Dünya

kenti olmak, marka kent olmak çok büyük bir hedef. Böyle büyük hedeflere ancak büyük düşünerek, büyük organizasyonlar ile ulaşılabilir. İzmir’in marka kent hede-fine giden yolda, uluslararası organizasyon ve konferanslara ev sahipliği yapması, son derece önemlidir. Bu anlayışla, İzmir Eko-nomi Üniversitesi ve Yapı Endüstri Merkezi işbirliği ile böyle bir organizasyon düzenle-dik. Dünyaca ünlü bir mimar ile bu hedefi-mizi bir kez daha vurgulamak istememizin ise önemli bir nedeni var. İzmir’in marka kent hedefine giden yolda, var olan tarihi

ve kültürel dokuyu ortaya çıkarabilmek çok önemli. Yeni milenyumla birlikte bugün; katılım, sosyal boyut, insan ve çevrenin ön plana çıktığı yeni kentsel yerleşim politika-larına ihtiyaç duyuluyor.” dedi.

Dünyaca ünlü mimar Benini İEÜ’de

Dante O. Benini

Page 9: Ünivers - iletisim.ieu.edu.triletisim.ieu.edu.tr/univers/pdf/univers17.pdf · sonra, İzmir Ekonomi Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümüne girdim. 2008’de

Onun uğruna o kadar çok söz söylendi ki, kitaplar, şiirler yazıldı, filmler çekildi, şarkılar bestelendi, kavgalar hatta savaşlar yapıldı. Evet, hiç kimsenin kayıtsız kalamadığı o duy-gudan, aşktan söz ediyorum. Yıllarca insanla-rın açıklamaya çalıştığı o üç harfli sözcükten aşktan... Kalbimizi hızlandıran, midemize ağrılar girmesine neden olan, düşüncelerimi-zi durduran ve kimi zamanda bizi bunalıma sürükleyen bu duygunun aslında tamamen fiziksel olduğunu düşünebiliyor musunuz? Öncelikle bu duyguyu yaşayabilmek için kar-şımızdaki insanın kokusu beynimizin ilgili bö-lümlerine aşk sinyali olarak gönderiliyor. Bu sinyalin gönderilebilmesi için de vücudumuz doğacak çocuğun daha güçlü bir bağışıklık sistemi olması için, bağışıklık sistemi bizden çok daha farklı olan bir kişiyi seçiyor. Daha sonra vücudumuzda aşk hormonu olarak da bilinen feronom hormonu ve daha birçokları salgılanıyor ve olanlar oluyor. Biz de vücudu-muzun bu seçimi ve salgılanan hormonlarla kendimizi ya güzel bir masalın içinde yada bir kabusun içinde buluveriyoruz. Öyle ki bu hormonlar Ferhat’a Şirin için dağları deldirip, Romeo ve Juliet’i aşkları uğruna öldürüyor, Mecnun’u Leyla’yı bulmak uğruna çöllere düşürüyor. Aşk tanrısı Eros’u ise annesi güzel-lik tanrıçası Aphrodite’in güzelliğini kıskanıp dünyanın en çirkin erkeğine aşık etmesini söylediği bir kralın kızı olan Psykhe’ye aşık ediyor. Aşk tanrısı bile hormonlarına sahip olamazken bize de bu duygunun sözünü din-lemek düşüyor. Ama tabii ki bunu yaparken dikkat edilmesi gereken şeyler var.Yapılan bir araştırmaya göre aşk beyinde karşındakine karşı güvene, haz duymaya, inanca yol açıyor, sonra da yargılama ve muhakeme bölümleri-ni etkisiz hale getiriyor.. Böylece de tek taraflı aşk, takıntılı aşk dediğimiz halleri kolayca yaşayabiliyoruz. Bunun sonucunda da acı çekmemiz olası. Ama Fuzuli’nin dediği gibi aşkın sefasını değil cefasını sevenlerdenseniz o başka. Eğer yaşadığınız hallerden mutsuz-sanız bir psikoloğa gidip tedavi olabilir, kendi kendinizi tedavi edebilir, arkadaşlarınızdan medet umabilir ya da üç yıl bekleyebilirsiniz. Çünkü aynı araştırmaya göre aşkın süresini belirleyen, sinir büyüme faktörü (NGF) en fazla üç yıl sonra azalıyor. Böylelikle sevdiği-nizi gördüğünüzde ya da düşündüğünüzde oluşan kalp çarpıntıları, karın ağrıları, dün-yaya karşı yaşadığınız umursamazlıkta yavaş yavaş kaybolmuş oluyor. Bilim aşka üç yıl ömür vermiş ama Ferhat ile Şirin, Romeo ve Juliet, Leyla ile Mecnun, yaşadıklarının sade-ce üç yıl süreceğini akıllarının ucundan bile geçiremezdi herhalde. İşte diillere destan bu hikayeler ve niceleri de bu duygunun ne ka-dar kutsal ve her zaman insanların hayatında olduğunu gösteriyor. İslam, Hristiyanlık ve Musevilik’e göre Adem ile Havva’nın varoluş hikayeleri bile bir aşk hikayesi ve insanlığın varoluşu da bir aşk hikayesiyle başlıyor. Başka söze gerek yok sanırım.Kim nasıl açıklarsa açıklasın insanların yaşa-mında bu duygu her zaman vardı; var ola-cak. Alman düşünür Feuerbach’ın sözleriyle; “Varlık sezginin, duyunun ve aşkın sırrıdır. Bu kişi, bu şey, yalnız duyumda, yalnız aşkta, mutlak bir değere sahiptir. Sonlu ve sonsuz orada bulunur. Aşkın sonsuz derinliği ve aş-kın gerçeği, yalnız bununla kaimdir... En de-rin ve en yüze gerçekler duyumlarda saklıdır. Varoluşun gerçek ve ontolojik belgesi aşktır. Varoluşun aşktan ve duyumdan başka belgesi yoktur.”

Gizem GüngörMedya ve İletişim Bölümü

ZAMAN ZAMAN HER ZAMAN AŞK

46. Altın Portakal Film FestivaliUluslararsı Altın Por-takal Film Festivali 17 Ekim’de yapılan törenle sahiplerini buldu. Festi-valin 46 yıllık tarihinde ilk kez iki film En İyi Film Ödülü’nü pay-laştı: “Bornova Borno-va” ve “Kosmos”. İnal Temelkuran’ın filmi Bornova Bornova gece-den beş ödülle ayrıldı. Kosmos filmiyle büyük ödülü paylaşan Erdem, En İyi Yönetmen porta-kalının da sahibi oldu. En İyi İlk Film Ödülü-nü kazanan “İki Dil Bir Bavul”un yönetmenle-rinden Özgür Doğan, En İyi Belgesel ödülü-nü kazanan “5 No’lu Cezaevi”nin yönetmeni Çayan Demirel ve “Kara Köpekler Havlarken”deki rolüyle En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülünü kaza-nan Volga Sorgu, ödüllerini 28 Eylül’de Di-yarbakır Lice’de patlayan bomba nedeniyle hayatını kaybeden Ceylan Önkol’a ithaf ettiler. Festivalde Onur Ödülü’ne layık gö-rülen Vedat Türkali, 45 yıl önce ‘Karanlıkta Uyuyanlar’ filmiyle katıldığı festivalde gör-düğü siyasi baskıları anlattı.

Festivalde verilen bazı ödüller ve sahipleri:

- En İyi Film: “Bornova Bornova”, “Kosmos”- En İyi İlk Film: “İki Dil Bir Bavul”- En İyi Yönetmen: Reha Erdem , “Kosmos”- En İyi Senaryo: Onur Ünlü - “Beş Şehir”- En İyi Erkek Oyuncu: Öner Erkan - “Bornova Bornova”- En İyi Kadın Oyuncu: Nergis Öztürk - “Kıskanmak”

- En İyi Kurgu: Erkan Tekemen - “Bornova Bornova”- En İyi Sanat Yönetmeni: Zeynep Koloğlu “Usta”- En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Volga Sorgu - “Kara Köpekler Havlarken”- En İyi Yardımcı En İyi Müzik: Mehmet Erdem ile Özgür Akgül - “Deli Deli Olma”- En İyi Görüntü Yönetmeni: Florent Herry - “Kosmos”

Selin Bayraktar

http://univers.ieu.edu.tr Kasım2009 Yıl2 Sayı17 Kültür-Sanat 09

Khaled Hosseini’ in yazarı olduğu Uçurtma Avcısı son derece eşsiz bir ro-man. 1970’li yıllardan itibaren Afga-nistan halkının yaşadığı zulmü, etnik ayrılıkçılığı ve temizliği anlatırken bir yandan da Afgan baba ve çocuğu Emir ve babanın gayri meşru çocuğu Haza-ra ırkından gelen Hasan’ın birbirlerine karşı sadakati, yalanları, fedakârlıkları ve birbirlerine duydukları sevgi müthiş bir kurguyla işlenmiş. Roman, Afgan halkı-nın Sovyet Rusya dönemindeki ve ardın-dan Taliban dönemindeki yaşadığı acıları anlatmakla beraber Afgan kültüründen izler taşıyor. Ayrıca Emir ve Hasan’ın kardeş olduklarını bilmeden yaşadıkları hayatları birbirlerine karşı sadakatsizlik-leri aynı zamanda sevgileri çok akıcı bir

üslupla kaleme alınmış. Emir ve Hasan aynı evde birlikte büyümelerine rağmen yaşadıkları hayatlar arasında büyük fark-lılıklar vardır. Emir zengin işadamının oğlu, Hasan ise işadamı Baba’nın yar-dımcısının oğludur. İki çocukta çok yakın arkadaşlar olarak büyümüşlerdir ancak bir uçurtma yarışı sırasında Emir Hasan’a yapmaması gereken büyük bir hata yapmıştır. Bu hatanın ardından iliş-kileri hiçbir zaman eskisi gibi olmamış, Emir de bütün hayatı boyunca vicdan azabı çekmiştir. Sovyet işgali sırasında Amerika’ya kaçan Emir ve baba Hasan’ı asla unutamamışlardır. Yıllar sonra Ha-san ve karısının Taliban askerleri tarafın-dan öldürüldüğünü öğrenen Emir onun çocuğunu kurtarmak için Afganistan’a

döner, vic-danını hafif-letmek ister ve küçük çocuğu ken-di oğlu gibi sever. Ulus-lar arası çok satanlar lis-tesine girmiş ve 8 milyon kişi tarafından okunmuş olan Uçurtma Avcısı, hem 2006 hem 2007’de Orange ( Penguin Reader’s) ödülünü kazanmış ayrıca 2007’de filmi çekilmiştir. Bu de-ğerli romanı herkes okumalı.

Hande Uz

Uçurtma Avcısı

2009 Nobel Ödülleri

1901 yılından beri her yıl altı farklı dalda verilen Nobel ödüllerinin 2009 sahipleri açıklandı. Fizik ödülü, ışığın fiber optik içinde aktarılması alanındaki çalışmaları ve bir görüntüleme yarı iletken devresi icat etmeleri dolayısıyla Amerikalı Charles K. Kao, Willard S. Boyle ve George E. Smith’e verildi. Yeni antibiyotiklerin geliştirilmesi-ne yardımcı olabilecek ribozomların yapısı ve işleyişi konusundaki çalışmalarıyla Ame-

rikalı Venkatraman Ramakrishnan ve Tho-mas Steitz ile İsrailli Ada E. Yonath kimya ödülüne layık görüldü. Amerikalı bilim adamları Elizabeth Blackburn, Carol Gre-ider ve Jack W. Szostak, kanser ve yaşlan-mayla ilgili araştırmaları nedeniyle Nobel Tıp Ödülü’nün sahibi oldu. Akademi tara-fından yapılan açıklamada “şiirin yoğunlu-ğu ve nesirin açıklığını kullanarak yoksul-ların dünyasını tasviriyle” Romanya asıllı

Alman yazar Herta Müller Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi oldu. 1969 yılından beri verilen Nobel Ekono-mi Ödülü’nü ABD’li Elinor Ostrom ile Oliver E. Wil-liamson paylaştı. Indiana Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Ostrom, Nobel Ekonomi Ödülü’nü kaza-nan ilk kadın oldu. İsveç Bi-limler Akademisi, Ostrom’u, “özellikle kamu olmak üzere, ekonomi yönetimi analizle-ri”, Williamson’ı ise “özellik-

le şirketin sınırları olmak üzere ekonomi yönetimi analizlerinden” ötürü ödüle layık gördü. Norveçli Nobel Komitesi, 2009 No-bel Barış Ödülü’nü hala birçok ülkede aske-ri bulunan ABD’nin devlet başkanı Barack Obama’ya verdi. Veriliş nedenini ise ‘ulus-lararası diplomasiyi ve halklar arasındaki kooperasyonu güçlendirmek için sarfettiği sıradışı çabaları’ olarak gösterdi.

Nobel töreni sırasında ödüller sahiplerine veriliyor

Page 10: Ünivers - iletisim.ieu.edu.triletisim.ieu.edu.tr/univers/pdf/univers17.pdf · sonra, İzmir Ekonomi Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümüne girdim. 2008’de

Dosya10 http://univers.ieu.edu.trKasım2009 Yıl2 Sayı17

İlk Basın şehidimiz: Hasan Fehmi Bey

Halide Edip, ‘Mor Salkımlı Ev’ adlı ese-rinde anlatıyor: “Evimin penceresinden cenaze alayını gördüm. Adeta o beyaz sa-rıklı muazzam kalabalık hareket halinde bir papatya tarlasını hatırlatıyordu. Or-talığı herhangi bir gürültüden daha kor-kunç bir sessizlik sarmıştı.”Bu sayımızda, gazetecilikle ismi özdeşle-şen, öyle ki, öldürüldüğü gün olan 6 Ni-san 1909 tarihini Basın Şehitleri’ni anma günü olarak kabul ettiğimiz bir isimden bahsedeceğiz.Katledilen ilk gazeteci: Ha-san Fehmi Bey…Hasan Fehmi 1874 yılında doğdu. Ar-navut kökenli bir Osmanlı vatandaşıydı. Mülkiye Mektebi’nde eğitim gören Ha-san Fehmi, üniversiteyi bitirdikten son-ra Paris’e gitti. Burada İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin mensuplarıyla tanıştı. Prens Sabahattin ve çevresini de burada tanıdı. Daha sonra Mısır’a gitti. İkinci Meşruti-yetin ilanı üzerine İstanbul’a geri döndü.Osmanlı topraklarına dönüşü ve her şeyin başlangıcıİstanbul’a dönen Hasan Fehmi Bey, Mev-lanazade Rıfat Beyin sahibi bulunduğu Serbesti gazetesinde yazılar yazmaya baş-ladı. Gazetenin başyazarlığını ve yazı iş-leri müdürlüğünü de üstlendi. Yazılarını ateşli, heyecanlı bir dille yazdı. Dönemin hemen bütün Mülkiye talebeleri gibi o da ülkedeki değişimleri savunan bir kişi olarak ortaya çıktı. Bir bakıma dönemin radikal yazarlarından biri sayılıyordu. Düşüncelerin özgürce sergilenmesinden yana bir tavır koydu. Bu kişiliği ve yazıla-rı sebebiyle kısa zamanda ilgi odağı oldu. Gazete bu vesile ile çok sayıda insanın eline ulaşmaya başladı. Özgür düşünce-den yana tavrı ve mevcut siyasi hareket-lerden hiç birisinden yana olmamasıyla kısa zamanda ilgi odağı olmuştu Serbes-ti... Gazete aydınların elinden düşmüyor, bu kitleye seslenmek isteyen herkes orada yazmaya çabalıyordu. Yazılarında özellikle özgür-lük alanının genişleyece-ği sözünü vererek ikti-dara geldikten sonra tam manasıyla bir baskı rejimi kuran İttihatçılara yö-nelik sert eleşti-rileriyle dikkat çekiyordu. Hü-kümetin nefret hedefiydi bir bakıma İtti-hatçılar, Ha-san Fehmi’yi susturmak için gazeteye teh-dit mektupları gönderildi Ancak Hasan Fehmi Bey tehditlere boyun eğ-meyerek yazılarına de-vam etti. İttihatçılar, bunun üzerine hem Hasan Fehmi’yi susturmak hem de başkalarına ibret olma-sı için suikast planladılar. Aslında İttihat ve Terakki Cemiyeti özgürlükleri geniş-letme ve daha fazla özgür ortamı sağlama-yı hedef edindiğini açıklamış ve muhtelif aracılarla bu konuda reklamını yapmıştı. Ancak, iktidara gelen İttihat mensupları geçmişe oranla çok daha fazla tahammül-süz ve eleştiriye kapalı bir tutum sergile-diler. Baskı rejimine karşı çıkarak taraftar

Halide Edip, ‘Mor Salkımlı Ev’ adlı eserinde anlatıyor: “Evimin penceresinden cenaze alayını gördüm. Adeta o beyaz sarıklı muazzam kalabalık hareket halinde bir papatya tarlasını hatırlatıyordu. Ortalığı herhangi bir gürültüden daha korkunç bir sessizlik sarmıştı.”

bulan ve böylece iktidar şansı elde eden parti, daha fazla baskı yapmaya başladı. Cemiyetin bu tavrı, çok sert eleştirilere sebep oldu.

6 Nisan 1909 günü,günümüzden tam 100 yıl önce…

6 Nisan 1909’u 7 Nisan’a bağlayan gece, Hasan

Fehmi Bey, okul arkadaşı Kayma-

kam Ertuğrul Şakir Bey’le Beyoğlu’ndan S i r k e c i ’ y e g i tmektey -di. Galata Köprüsü’nü g e ç t i k t e n sonra Sir-keci Posta-h a n e s i n i n önünde bir tetikçi “Şakir

Bey’e bir el, Hasan Fehmi

Bey’e de üç el ateş etmişti. Ya-

ralanan Şakir Bey, arkadaşını kurtarmak

için yardım ararken, po-lisler onu katil diye köprüdeki

karakola götürdüler. Şakir Bey’in ısrarları sonucunda polisler Hasan Fehmi Bey’in yanına gelince gazetecinin öldüğü görül-dü. Katil Eminönü’ne kaçarak gözden kaybolmuştu. Cinayet, bundan sonraki birçok gazeteci katlinde olduğu gibi ay-dınlatılamadı.İstanbul kaynıyorGazeteci Hasan Fehmi’nin öldürülme-si haberi İstanbul’a bomba gibi düştü.

Ertesi günü çıkan gazeteler İttihatçılar’a ateş püskürüyordu. Hasan Fehmi Bey’in başyazarlığını yaptığı Serbesti Gazetesi “Basın özgürlüğünün ilk kurbanı ömrünü sürgünlerde geçirmiş olan hürriyet evlat-larından Hasan Fehmi Bey’in ruhuna fati-ha” başlığıyla çıkmıştı. Serbestî Gazetesi, cinayeti protesto için bir miting düzenle-mek istemiş ve gazetelerde ilân edilmişti. Miting daha sonra Pazar gününe ertelen-di ve İttihatçılar’a muhalif gazeteler katil-lere lanet okuyup, maktul Hasan Fehmi Bey’e mersiyeler yazarak herkesi mitinge çağırdı. Gazeteler, hükümeti “Ya hürriyet şehidi Hasan Fehmi Bey’in katilini bul-malı, yahud mâlum olan beş kişiyi vatan haricine çıkarmalı. Bu iki şeyden başkası milletin öfkesini yok edemez” diye yayın-lar yaptılar. Her gün cinayetle ilgili ha-berler çıkıyor, çelişkili haberler yüzünden yetkililer suçlanıyordu. Volkan Gazetesi, Hasan Fehmi Bey’in katilinin ortaya çık-maması için Şeref Sokağı’ndan (İttihat ve Terakki’nin Merkez-i Umumîsinin bu-lunduğu yer) Adliye ve Zabtiye nezareti-ne telefon edilerek cinayet gecesi gazete başyazarının yanında bulunup, yaralanan Şakir Bey’in katil olarak ileri sürüldüğü iddia etmiştir. Hasan Fehmi Bey’in hatı-rasını yaşatmak için heykelinin veya bir kubbe yapılması günlerce gazetelerde tar-tışıldı.Cenazesinde bütün İstanbul ayaklanmış-tı.Hasan Fehmi’nin 8 Nisan günü yapılan cenaze törenini tarif için herhalde ‘İstan-bul ayağa kalkmıştı’ tabirini kullanmak abartı olmaz. Cenazenin kaldırılacağı gün muhteşem bir kalabalık vardı. On binlerce kişi cenazeye katılmıştı. Üni-versite öğrencileri, subaylar, dervişler büyük bir heyecan içinde Hasan Fehmi

Bey’in cenazesini kaldırmaya gelmişler-di. Binlerce kişilik insan selinin parmak-ları ucunda, kırmızı atlastan yapılmış bir Türk bayrağına sarılmış olan tabut Sirkeci’deki Büyük Postane’nin önünden geçerek Cağaloğlu’ndan İkinci Mahmud Türbesi’ne götürülüp, cenaze defnedildi. Binlerce insanın toplandığı bu mahşerî günü Sadri Sema şu şekilde anlatır: “Ha-san Fehmi’nin cenaze kafilesi İttihad ve Terakki Cemiyeti’ni ürkütmüştü. O gün bütün İstanbul ayaklanmıştı. Bütün İs-tanbul gözü yaşlı kara bir sessizliğe bü-rünmüş, sessiz bir mahşere dönmüştü. Bir zamanlar halkın gözünde bir demet gül olan İttihat ve Terakki Cemiyeti, o gün göze batan bir demet diken olmuştu. Cenaze Meclis-i Mebusan önüne getiril-di. Cenaze töreni adeta İttihatçı muhalif-lerinin bir gövde gösterisi olmuştu.31 Mart’a doğru Hukuk Fakültesi talebe-leri, hocaları Celalettin Arif Bey’in teşvi-ki ile harekete geçmiş, Mülkiye Mektebi talebeleri ile birleşerek Babıâli’nin kapı-sına dayanıp Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa’dan katillerin tutuklanmalarını is-temişlerdi. Başlangıçta hayli küçük olan topluluk Babıâli’den ayrılırken halkın da kendilerine katılmasıyla 10 bin kişiyi bulmuş, kalabalık bu kadarla da kalmayıp Mebusan Meclisi’ne gidinceye kadar 50 bini geçmişti.. Sonrası malum: 31 Mart hadisesi. O atı-lan kurşun söz hürriyetine, fikir hürriye-tine, vicdan hürriyetine atılmış bir kur-şundu ve maalesef ilk ve son olamadı”.Önümüzdeki 6 Nisan’da lütfen bir gazete alın, ve kağıt kokusunda birer Hasan Feh-mi arayın, özgür bir ses arayın!

Halil Türkden

Page 11: Ünivers - iletisim.ieu.edu.triletisim.ieu.edu.tr/univers/pdf/univers17.pdf · sonra, İzmir Ekonomi Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümüne girdim. 2008’de

http://univers.ieu.edu.tr Kasım2009 Yıl2 Sayı17 Rehber 11

Şerefine İnsanoğluSabancı Kültür Merkezi Sahnesi21 Kasım

Rezervuar KanişleriKarşıyaka Ragıp Haykır Sahnesi26, 28 Kasım

• FESTİVALİzmir Kısa Film Festivali

Efes Pisen Blues Festivali20-21 KasımTam: 30 TL, Öğrenci: 20 TLSanatçılar: Terry Evans, Ray Schinnery, Shemekia CopelandYer: İzmir Hilton

• SergiHayalet Beton, Dikbaş Tepe, Dargın Ağaç Fransız Kültür Merkezi16 Kasım - 4 Aralık

• GÖSTERİMelekler EşliğindeKukla gösterisiFransız Kültür Merkezi19, 20 Kasım

• TİYATROİzmir Devlet Tiyatrosu

Ayının Fendi Avcıyı YendiKonak Melek Ökte Sahnesi1 Kasım

Bir Daha Çal SamKarşıyaka Ragıp Haykır Sahnesi1 Kasım

YollardaKarşıyaka Oda Tiyatrosu3, 4 KasımKonak Melek Ökte Sahnesi12-14, 17-21, 24-26, 28

Dona Agata’nın KaçırılışıKonak Melek Ökte Sahnesi 3-7 Kasım

Jeanne D’arc’ın Öteki ÖlümüKarşıyaka Ragıp Haykır Sahnesi5-8, 12, 13-15, 19, 21, 22 Kasım

SakarcaKonak Melek Ökte Sahnesi8, 15, 22, 29 KasımSelahattin Akçiçek Sahnesi12, 13 19, 22 Kasım

Bir Garip Orhan VeliKarşıyaka Oda Tiyatrosu10, 11, 17, 18, 24, 25 Kasım

• KONSEROzee

Yaşar6 Kasım Cuma25 TL

Funda Arar13 Kasım Cuma30 TL

Volkan Konak19 Kasım Perşembe35 TL

Mor ve Ötesi20 Kasım Cuma20 TL

Manga27 Kasım Cuma25 TL

• SİNEMALAR,FİLM GÖSTERİMLERİFransız Kültür Merkezi

TıkanmaYönetmen; Clark GreggTür; Komedi / Dram2008, ABD 92”1-5 Kasım 2009

Rumba Yönetmen; Dominique Abel, Fiona Gordon, Bruno RomyTür; Komedi / Dram 78”6-12 Kasım 2009

Limon AğacıYönetmen; Eran RiklisTür; Dram2008, İsrail-Almanya-Fransa,106”13-19 Kasım 2009

SonbaharYönetmen; Özcan Alper Tür; Dram2007, Türkiye, 95”20-25 Kasım 2009

Page 12: Ünivers - iletisim.ieu.edu.triletisim.ieu.edu.tr/univers/pdf/univers17.pdf · sonra, İzmir Ekonomi Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümüne girdim. 2008’de

Turkcell Süper Lig maçları onun sesiyle daha bir güzel. Her hafta sonu ”Mutlu akşamlar sevgili futbolseverler” diyerek bizleri futbola davet eden Melih Şendil’i yakından tanıyalım.

Erman Gönülşen: Belki de çok alışıla gel-miş bir soru olacak ama mesleğe ilk adımı-nızı nasıl attınız?Melih Şendil: Gazetecilik Bölümünde okuyordum, hocamız Rıfat Aras’a kulla-nılmayan stüdyoda bizi sunuculuk yönün-de yetiştirmesi için baskı kurduk. İlk başta “Gidin başımdan!” diyerek talebimizi pek hoş karşılamadı ama yoğun baskılarımız so-nuç verdi ve en sonunda sınav açmaya razı oldu. “On air” yazısıyla o sınavda tanıştım. Şu anda geldiğim bu noktayı fakültemde al-dığım temel eğitimlere borçluyum.

Spikerlik kariyerinizde ilk çalıştığınız kanal ve anlattığınız maç hangisiydi?Televizyonculuk kariyerim bütün gün spor yayını yapacak TRT 3’ ün TRT tarihinde ilk kez açtığı spikerlik sınavına katılarak başla-dı. Sınavı kazanan beş kişiden biriydim. Sınavı kazanarak başladığım TRT serüve-nimde ilk anlattığım karşılaşma 1992 yılın-da Konyaspor-Altay maçı idi. O zamanlar ki TRT Spor Müdürü Tansu Polatkan beni direkt denize attı ve bana “Yüz” dedi.

TRT gibi televizyonculuğun mutfağında çok usta kişilerle mesleğe adım attıktan sonra hangi kanallarda görev aldınız? 1992 yılında başladığınız meslek hayatınız boyunca başı-nızdan geçen en komik olay nedir?

TRT’ de beş yıl çalıştıktan sonra Atv, Show Tv, Cine 5, Supersport’ta görev yaptım ve son olarak da şu anda çalıştığım kurum olan Lig Tv’de görev alıyorum. Atv’ de ça-lıştığım dönemde Cine 5’in lig maçları-nın yayın hakkını almasıyla birlikte Show TV’ye geçtim. 1996 yılından bu yana lig maçlarını aralıksız anlatıyorum. Başımdan geçen en komik olay 2002-2003 sezonunda Fenerbahçe-Diyarbakırspor maçının ardın-dan canlı yayında sandalyemin kırılıp tepe-taklak düştüğüm andır.

Spikerlik kariyerinizde sizi daha çok Süper Lig maçlarında dinliyoruz. Peki içinizde uhde olmuş anlatmak istediğiniz bir turnuva ya da bir maç var mı? Şampiyonlar Ligi finali anlatmak içimde hep istediğim bir duygudur. Hayatımda sa-dece bir sezon dünyanın en kaliteli futbol organizasyonunu anlatabildim. Son oyna-nan Manchester United-Barcelona finalini anlatmayı çok isterdim.

Euro 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda Lig Tv çok başarılı bir televizyonculuk örneği gösterdi. Siz orada o maçları bizlere anlatan kişi olarak neler hissettiniz?Avrupa Şampiyonası’nda anlattığım maç-lardan inanılmaz keyif aldım. Rıdvan Dil-men ve Pier Van Hooijdonk ile birlikte çok keyifli, eğlenceli ve sonunda gururlu ayrıldığımız bir ay geçirdik. Milli takımın o nefes kesen doksan dakikalarının sonun-da anlatım kabininde gülmek ile ağlamak arasında tarifi zor duygular yaşadık. Şampi-yonada oynadığımız grupta ki son maçımız olan Çek Cumhuriyeti ve çeyrek finalde karşılaştığımız Hırvatistan maçlarını asla unutamam.

Turkcell Süper Lig’de geçen yıl en çok keyif al-dığınız maç hangisiydi?Geçtiğimiz yıl Türkcell Süper Lig de 4-2’lik Fenerbahçe- Sivasspor maçı en keyif aldı-ğım maçtı. Golsüz biten Beşiktaş-Bursaspor ve Fenerbahçe-Trabzonspor maçları da se-zonun iyi doksan dakikalarındandı

Turkcell Süper Lig’in sesi: Melih ŞendilAnekdotlarla süslediği maç anlatımı, gollerdeki kendine has bağırışlarıyla, Melih Şendil, Halit Kıvanç, Orhan Ayhan, Tansu Polatkan, İlker Yasin gibi efsane isimlerin ardından yeni efsane spikerlerimizden biri olma yolunda.

Formula 1’de, 2009 yılı Dünya Şampiyonu Brawn GP’nin İngiliz pilotu Jenson Buton olurken, takımı Brawn GP’de Formula 1 tarihindeki ilk sezonunda takımlar şampi-yonu olarak büyük bir başarıya imza attı. Dünya Şampiyonu unvanıyla ilk açıklama-sını yapan İngiliz pilot,” Bu harika. Özellik-le işlerin ters gittiği birkaç yarıştan sonra bu çok iyi oldu. Harika bir yarıştı, Ben Dünya Şampiyonuyum! 21 yıl önce kartinge başla-dığım zamanki amacım buydu. Kazanma-yı seviyorum. Hiçbir zaman gerçekten bir dünya şampiyonu olacağımı bilemezdim ama bugün bunu yaptık!” diyerek mutlulu-ğunu dile getirdi.Bu sezon Formula 1, de-ğişen kurallarla en zevki sezonlardan birine sahne olurken bu bağlamda en büyük pay

Spor12 http://univers.ieu.edu.trKasım2009 Yıl2 Sayı17

İzmir futbolunda Ekim ayına temsilcilerimi-zin aldığı istikrarsız sonuçlar ve erken gelen teknik direktör istifaları damgasını vurdu. Türkiye Kupası’ndaki Süper Lig takımlarıyla eşleşmeler ise bizleri erken bir şekilde Süper Ligin havasına soktu. ALTAY, art arda aldığı üç galibiyetle puan sı-ralamasında yükselişe geçen Altay için, Kemal Kılıç’la iyi bir ivme yakalayan Adanaspor dep-lasmanından alınan bir puan hayati derecede önemliydi. Sonuçta bu ligde var olmak için, iç saha kadar deplasmanda da puan toplamak gerekiyor. Siyah-beyazlı ekip bunu başara-rak önümüzdeki haftalar için güven verdi. Altay’da Burak Çalık, geçen ayki performansı ile takım içinde en dikkat çekici oyuncu ol-mayı başardı.BUCASPOR, geçtiğimiz ay Kemal Kılıç’ın is-tifasıyla sarsılıp, görevi Özcan Kızıltan’a devre-den sarı-lacivertli ekip ise istikrarsız sonuçlara imza atarak taraftarlarını üzdü. İç sahada bol pozisyon bulan, farlı kazanan bir takım olan Bucaspor, deplasmanlarda ise tam tersine bir oyunla puanları hediye etti. Eğer ki, hedef üst sıralarsa deplasmanda en az bir puan almak şart. Bank Asya Ligi’nin altın kuralı bu. KARŞIYAKA, Bucaspor gibi yeşil-kırmızılı ekipte istikrar sorunu yaşayan takımlardan bir diğeri. Beş maçlık seyircisiz oynama cezası do-lan Karşıyaka, bu dönemde sürpriz puan ka-yıpları yaşadı. Geçen sezon gol noktalarında sıkıntı çeken takım, bu sezon rahat gol atar-ken, bu sezon ise takım savunmasında prob-lemler yaşıyor. Seyircili oynayacağı maçlarla Karşıyaka’nın seri yakalayıp tekrar üst sırları zorlaması gerektiğini düşünüyorum. GÖZTEPE, Akif Başaran’dan boşalan koltu-ğa Erol Azgın’nın gelmesi takıma pozitif bir hava kattı. Bunun göstergesi de Erol Azgın yönetiminde iki maçta alınan altı puan ile tekrar takımın zirveye yaklaşması. Devre arası gelmeden gelen teknik direktör değişiklikle-ri hem hoca, hem de oyuncular için sıkıntı yaratır. Önemli olan bu süreci en az hasarla geçmek. Kaldı ki sarı-kırmızlı ekip bu süreci kazasız atlatıyor. ÜÇÜNCÜ ligde ise Altınordu, İzmirspor’a oranla daha bir takım görüntüsü verdi.Aldığı sonuç ve puan sıralamasında bunu gösterdi.İzmirspor da ise yönetim sorunlarına bir de teknik direktör sorunları eklenince durum mavi beyazlılar için çok karıştı.

Erman GönülşenMedya ve İletişim Bölümü

DURAKLAMA ANLARI

Jimnastik’te madalya yağmuru

Formula 1’de mutlu sona Jenson Buton ulaştı

Melih Şendil

16. Uluslararası İzmir Ritmik Jimnastik Turnuvası Rusya, Azerbaycan, Kırgızistan, Gürcistan, Polonya, Özbekistan, Belçika, Kanada, İsrail, Mısır ve Türkiye’nin katı-lımıyla 2-4 Ekim tarihleri arasında İzmir Kültürpark Celal Atik Spor Salonu’nda gerçekleşti. 11 ülkeden 25’i genç,10’u bü-yük olmak üzere toplam 35 jimnastikçinin madalya mücadelesi verdiği turnuvada ül-kemizi dört büyük, altı genç sporcu temsil etti. Gençlerde ip-çember ve top-labut, Bü-yüklerde ise top-çember ve ip-kurdele ele-meleri sonunda dört aletli final müsabaka-larında gençler kategorisinde, Asya Nur Taş çember aletinde altın, ip, top ve labut aleti müsabakalarında gümüş madalyayı boynu-na geçirdi. Sporcularımızdan Eda Coşkun

ise top aletinde altın, labutta bronz madal-yanın sahibi oldu. Büyükler kategorisinde ise Pınar Akılveren, kurdela aletinde altın alırken, ip ve çember finallerini ikinci sı-rada tamamladı. Büyükler kategorisi final heyecanında top aletinde, Burçin Terzioğlu altın, kurdela da gümüş, ip aleti final müsa-bakasında kürsüde üçüncü sırada yer aldı. İki gün süren bu organizasyonu sporcuları-mız toplamda beş altın, altı gümüş ve yedi bronz madalya ile tamamladılar. Müzik ve estetiğin birleşimini görsel şovlarla süsleyen birbirinden farklı ülkelerden gelmiş spor-cular madalya mücadelelerinde kıyasıya yarışırken izleyenleri de kendilerine hayran bıraktılar.

Red Bull Racing ve Brown GP takımlarının-dı. Ferrari ve McLaren gibi iki köklü takımı yarış dışı bırakarak sürdürdükleri şampi-yonluk mücadelesinden ise galip ayrılan ta-kım, Ross Brawn’ın çiçeği burnunda takımı Brawn GP oldu. Honda’nın Aralık 2008’de Formula 1 Dünya Şampiyonası’ndan çeki-leceğini açıklamasının ardından Honda’nın eski takım direktörü Ross Brawn tarafından kurulan Brawn GP, sezon başında araçlarını fazla denemeye vakitleri olmasa da sezonun ilk yarışında, Avusturalya GP’de ki parlak zaferle bu sezon kendilerinden sıkça bahse-dileceği kesindi. Uzun bir aradan sonra For-mula 1‘de Ferrari ve McLaren hegemonya-sını yıkan Brown GP’ye yapılması gereken tek şey ayakta alkışlamak. Jenson Buton zaferini kutlarken