18
İON ve GREK Grek kültürü, bilim ve sanatın birçok alanında olduğu gibi tıpta da, Mezopotamya, Mısır ve Anadolu’daki öncellerinin mirası üzerine kuruludur. Eski Ege Uygarlığı M.Ö. 3000 yıllarında, Ege adalarının Akdeniz'in doğu kıyılarında yaşayan ırklar tarafından fethedilmesiyle başladı. Grek’ler, İndo‐Germen’lerin MÖ 2000 ve 700 yılları arasında Balkan yarımadasının güneyine doğru yaptıkları sürekli akınlar ve göçler sırasında ortaya çıkmışlardır. Yerli Giritlileri ve İonia’lıları iterek önce Ege adalarına, sonra da sırası ile Balkan yarımadasının güney ucuna ve Batı Anadolu’ya yayılarak yerleşmiş, Batı Akdeniz ve Doğu Karadeniz’de ticaret kolonileri kurmuşlardır.

İON ve GREK - aysegulyildirimkaptanoglu.comaysegulyildirimkaptanoglu.com/rsmlr/dosya/ikiTıp Tarihi Dersinin... · Grek Dönemi Sağlık Kurumları •Grek tanrılarınınçoğuşifaverici

  • Upload
    others

  • View
    13

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

İON ve GREK

•Grek kültürü, bilim ve sanatın birçok alanında olduğu gibi tıpta da, Mezopotamya,Mısır ve Anadolu’daki öncellerinin mirası üzerine kuruludur. Eski Ege Uygarlığı M.Ö.3000 yıllarında, Ege adalarının Akdeniz'in doğu kıyılarında yaşayan ırklar tarafındanfethedilmesiyle başladı. Grek’ler, İndo‐Germen’lerin MÖ 2000 ve 700 yıllarıarasında Balkan yarımadasının güneyine doğru yaptıkları sürekli akınlar ve göçlersırasında ortaya çıkmışlardır.

•Yerli Giritlileri ve İonia’lıları iterek önce Ege adalarına, sonra da sırası ile Balkanyarımadasının güney ucuna ve Batı Anadolu’ya yayılarak yerleşmiş, Batı Akdeniz veDoğu Karadeniz’de ticaret kolonileri kurmuşlardır.

Grek Dönemi Sağlık Kurumları

• Grek tanrılarının çoğu şifa verici özellikleriyle anılmaya başlandı.Apollo, Artemis, Athena ve Afrodit'in yanı sıra yer altı tanrıları dahastalıkları tedavi edebilmekte veya önleyebilmekteydiler.

• Aesculapius mezhebi de bu tanrılardan birine tapınmayla gelişmişolabilir. Çünkü sembolü olan yılan yer altı güçlerinin eski birsimgesidir.

• Ayrıca yılan, Anadolu'daki Sami kabileleri arasında şifa tanrısınınkutsal işareti olarak kabul edilirdi. Yaklaşık MÖ 770 yıllarında, ilk“Aesculapius mabetleri” inşa edildi.

Aesculapius (Asclepius)mabetleri

Aesculapius (Asclepius)mabetleri

İçten GÖRÜNÜM DIŞTAN GÖRÜNÜM

Asklepios, elindeki asasını (ki bu asa da bugün bildiğimiz, tıbbın simgesi olan yılan dolanmış asadır.) yanındanhiç ayırmaz, gittiği her yere onu da götürür, yorulduğu zaman da ondan destek alır. Daha öteye giderek, ölüleribile diriltmeye çalışır. Bunun sırrını efsane şöyle açıklar: Tanrıça Athena, Gorgon canavarı öldüğü zamanbedeninden akan kanı toplamış ve Asklepios’a vermiştir. Gorgon’nun sağ tarafındaki damarlarda zehirli, soltarafındaki damarlarda şifalı kan varmış. Asklepios bu şifalı kanla ölüleri diriltme yoluna gitmiş.

Asklepios

ApolLon’un OĞLU• Yılanlı asası ile Yunan söylencelerinde Apollon’un oğlu olarak geçer. Buna

göre; Teselya Kralı’nın kızı Koronis tanrı Apollon ile ilişkiye girer ve ondangebe kalır.

• Ne var ki, tanrının çocuğunu karnında taşırken Arkadya’dan gelen biryabancıyı da yatağına alır. Bu haberi tanrıya kutsal kuşu olan kargaverir.Apollon kız kardeşi Artemis'i Koronis'i cezalandırmak üzeregörevlendirir.

• Artemis de kadını bir odun yığınının üzerinde diri diri yanmaya mahkûm eder.O ateş öyle büyüktür ki, o zamanlar köpükler gibi ak olan karga tüyleri, ogünden sonra is karası rengi olur. Kadın alevler üzerinde can vermek üzeredirki; Apollon çocuğunu Koronis’in karnından alır. Çocuğu yetiştirmesi için atadam Kheiron’a verir.

• Bu olay hekim-tanrının son anda kurtarıcı olarak yetişmesinin simgesidir.Asklepios’a hekimlik sanatını öğreten Kheiron bütün at adamlar gibi doğanıniçinde yaşayan, doğanın sırrına ermiş bir varlıktır. Sağlığın kaynağı da doğadaolduğuna göre; Kheiron’un açık havada, güneşin altında şifalı otlardan vesulardan yararlanma yollarını bilmesi de gerçek olarak ortaya çıkmaktadır.Asklepios böylece usta bir hekim olarak yetişir, hekimliğin ve cerrahlığın tümbilgilerini edinir.

Atina, Bergama ve İzmir Aesculapius (Asclepius)mabetleri

•Asklepios’un yok oluşundan sonra hekimlik sanatını kızı, Hygieia (Yunanca sağlık anlamına gelir) ve oğulları Asklepiades adında bir lonca düzeni içinde sürdürmüşlerdir. Atina'da, Bergama'da, İzmir'de Asklepios adına tapınaklar kurmuşlardır. Bergama'da Asclepion adıyla bilinen sağlık sitesi antik Yunan dünyasındaki üç büyük sağlık sitesinden biri olarak kabul edilir.

•Asklepios efsanesine Anadolu'da yapılan bir katkı da şudur (aynı hikâye Lokman Hekim içinde anlatılır); Zeus Asklepios'u yıldırımıyla öldürünce bu sırada hekimin yazmakta olduğu reçete oradaki bir otun üzerine düşmüş, yağan yağmurla kâğıttaki yazı toprağa karışarak her derde deva sarımsak meydana gelmiştir.

•Diğer bir söylenceye göre, Asklepios daima elinde asasıyla dolaşırmış. Bu asa, hekim, hastalarına giderken ona destek olur; asasına yaslanan hekim ondan güç alır; yorulmadan hastadan hastaya koşarak şifa dağıtırmış. Asklepios'un yılanlı asası hekimliğin simgesidir ve veteriner hekimlerde aynen beşeri hekimlerde çift başlı yılan olarak kullanılan sembolüdür. Asklepios'un diğer simgeleri: Çam kozalakları, defne dalları, keçi ve köpektir

Asklepionları günümüz sanatoryumları olarak düşünebiliriz.

• Bu nedenle kentlerin dışında, akarsu kenarında veya su kaynağı bulunan, temiz havası olan yerlerde kurulmuşlardır.

• Önceleri yalnızca çeşme, kaynak, tapınak ve sunak bulunan Asklepionların içine daha sonra kütüphane ve anıtsal sağlık yapıları eklenmeye başlanmıştır.Anadolu’nun batısında, Ege adalarında ve Yunanistan’da 300’den çok Asklepion bulunduğu tahmin ediliyor. (Wikipedia’da ilk Asklepion’ un Ege ve Akdeniz’ in birleştiği yerde Knidos’ ta kurulduğu yazıyor; ama bunu doğrulayan başka bir belgeye rastlamadım.) Bugün ise bilinen en ünlüleri:1. Epidauros2. İstanköy (Kos)3. Bergama4. Knidos Asklepionlarıdır

Ancak şurası kesindir ki antik dönem boyunca tıbbi, büyüsel ve dini tıp yan yana bulunmuştur.

•Rahip olmayan doktorların tedavisi işe yaramayınca insanlar yardım için Asklepiostapınaklarından medet umarlardı. Ancak şurası kesindir ki antik dönem boyunca tıbbi, büyüsel ve dini tıp yan yana bulunmuştur.

•Rahipler, tanrının soyundan sayılmışlar ve ellerindeki bilgiyi kendilerinden sonra gelenlere babadan oğula aktarmışlardır. Yaklaşık M.Ö. 770 yıllarında, tıp tanrısına adanan ilk Aesculapius tapınakları inşa edilmiştir. Dönemin yazarları, tapınakların bulunduğu 300’ün üzerinde yerleşkeden söz ederler. Bu tapınaklar, genellikle ormanlara, su kaynaklarına, madensel özelliklere ve harika manzaralara sahip topraklar üzerine yapılmıştı. (Son yıllarda yapılan kazılarla, Anadolu’da ve Trakya’da antik çağdan kalan yeni sağlık merkezleri de olduğu ortaya çıkarıldı. Bunlardan en önemlileri: Bergama’nın 18 km kuzeydoğusunda bulunan, daha çok kaplıca olarak kullanılan Allianoi ve antik adı Heraion Teichos olan Tekirdağ’a 15 km uzaklıkta Karaevlialtı’nda bulunan sağlık merkezleridir. Truva bölgesinde yaşamış ünlü bir mimar olan Vitruvius da antik adı Tralles olan Aydın ilinde bir Asklepiostapınağı olduğundan söz eder.)

•******************

Zaman ilerledikçe, rahipler dinsel tedavi yöntemlerinden gittikçe uzaklaşmaya başladılar.

•Zaten rahip olmayanların uyguladıkları tedavi yöntemleri en eski devirlerden beri tapınak sistemiyle beraber uygulanıyordu. M.Ö 6. YY. dan itibaren tıp profesyonel bir kimlik kazandı. Yeni eğitim görmüş öğrenciler, çalışma ehliyeti alabilmek için konseye başvururlardı. Pratisyenler para karşılığında hasta kabul edebilir ve muayenehane açabilirlerdi.

•Başlarda bu tedavi merkezlerinde hastaların yalnız fiziksel rahatsızlıkları ile ilgileniliyordu; seneler, hatta asırlar sonra ruhsal etkinin değeri anlaşılmaya başlandı ve hastaların ruh ile fizik tedavileri beraber işlenir oldu. Hatta değişik tedavi yöntemleri de geliştirilerek, cilt ve romatizma hastalıklarının tedavisi için psikoterapinin yanı sıra hidroterapiye de başvurulmuştur.

•Asklepios tapınakları Hıristiyan çağına kadar yüzlerce yıl yaşadılar. Genel yaklaşımlar (uyku, rüya, tütsü) yaşamaya devam etti, ama önem verilen şeyler zamanla değişti. M.S. 2. YY. da Asklepios hala fikir sorulan varlıktı, ama tedaviler daha çok bitkiseldi. 4. YY. da hala bitkisel tedavilerin kullanılmış olduğuna dair kanıtlar mevcuttur. Ne var ki erken Hıristiyan kilisesi dahi rasyonel ilaçların kullanılmasını tümüyle yasaklamış ve temelde sadece İsa’nın iyileştirici gücüne önem vermiştir

“Primum non nocere” yani ‘önce zarar verme’

• Tıp biliminin öncüsü olarak tanınan Hipokrat, milattan önce 460 yılında İstanköy’de doğar. Kendisi gibi hekim olan babası tarafından büyütülür ve birçok yerde hekimlik yapar.

• Anadolu’nun Kuzey illeri de Hipokrat’ın hekimlik yaptığı yerler arasında. Buralarda hekimlik yaptıktan sonra doğduğu yer olan İstanköy’e dönen Hipokrat, Antik İyonya’da bilimsel gelişme ve felsefe ile sımsıkı bağı olan hekimliği doruk noktalara ulaştırır.

• Yunanca’da Hippokrates olarak bilinen tıbbın babası Hipokrat, tıp biliminin ilk kuralını “Primum non nocere” yani ‘önce zarar verme’ ilkesiyle açıklar. Kendisiyle aynı dönemlerde yaşamış olan Eflatun, Protagoras adlı yapıtında Hipokrat’a yer verir ve yapıtında “Koslu Asklepiades” olarak Hipokrat’tan söz eder. Aynı zamanda, Hipokrat’ın hekimlik alanında ciddi bir ün kazandığını da yazar. Öğrencilerine para karşılığında hekimlik dersi vererek geçimini sağladığı da yine bu eserde yer alan bilgiler arasında. Eflatun’a ait bir diğer yapıt “Phaidros”ta ise Eflatun Hipokrat’ın adını verir. Burada da, Hipokrat’ın insan vücudunu bir bütün olarak ele aldığından söz eder.

Tıp biliminin öncüsü olarak tanınan Hipokrat

• Milattan önce 460 yılında İstanköy’de doğar. Kendisi gibi hekim olan babasıtarafından büyütülür ve birçok yerde hekimlik yapar.

• Anadolu’nun Kuzey illeri de Hipokrat’ın hekimlik yaptığı yerler arasında. Buralardahekimlik yaptıktan sonra doğduğu yer olan İstanköy’e dönen Hipokrat, Antikİyonya’da bilimsel gelişme ve felsefe ile sımsıkı bağı olan hekimliği doruk noktalaraulaştırır. Yunanca’da Hippokrates olarak bilinen tıbbın babası Hipokrat, tıpbiliminin ilk kuralını “Primumnonnocere” yani ‘önce zarar verme’ ilkesiyle açıklar.Kendisiyle aynı dönemlerde yaşamış olan Eflatun, Protagoras adlı yapıtındaHipokrat’a yer verir ve yapıtında “Koslu Asklepiades” olarak Hipokrat’tan söz eder.Aynı zamanda, Hipokrat’ın hekimlik alanında ciddi bir ün kazandığını da yazar.Öğrencilerine para karşılığında hekimlik dersi vererek geçimini sağladığı da yinebu eserde yer alan bilgiler arasında. Eflatun’a ait bir diğer yapıt “Phaidros”ta iseEflatun Hipokrat’ın adını verir. Burada da, Hipokrat’ın insan vücudunu bir bütünolarak ele aldığından söz eder.

Kos okulu’nun kurucusu, İstanköy’lü “Hippocrates” (MÖ 460‐377) tıbbın din’den ayrılmasını sağladı. Hippocrates’in prensipleri, aradan geçen 2500 yıla rağmen günümüzde bile geçerliliğini korumaktadır.

•Ağrıyı dindir.

•Yaşam kısa, sanat uzun, fırsat kaçıcı, deneyim kararsız, karar zordur.

•Hekimin görevi nadiren iyileştirmek, çok kere ağrıyı dindirmek, fakat her zaman tesellietmektir.

•Susan cahil, cahillerin filozofudur.

•Hippocrates’in tıp eğitimi akıl ve deneysel yönteme dayalı idi. Hippocrates ekolüne göre birhastalık incelendiğinde yalnız semptomların (belirtilerin) ortadan kaldırılması yetmez.Etiyolojisinin (sebebinin) de anlaşılması gerekir. Tedavi buna göre saptanır. Bu ekoldefizyopatoloji vücut sıvılarının “humor” dengesine bağlıdır. “Humoral patoloji” olarak bilinenbu yaklaşım, bedenin dört temel sıvısı bulunduğunu, bu sıvıların kan, balgam sarı safra vesiyah safra olduğunu öngörür. Kan, sıcak ve nemli’dir. Balgam, soğuk ve nemli, sarı safra sıcakve kuru, kara safra ise soğuk ve kuru’dur.

•Aynı yy’ın filozof‐hekim’i “Empedocles”, evrenin yapısını oluşturan dört temel element’tenhava’nın vücutta kan şeklinde, su’yun balgam şeklinde, ateş’in sarı safra şeklinde, toprağın isesiyah safra şeklinde bulunduğunu varsaymıştır. Humoral patoloji kavramı tıp dünyasındakiegemenliğini, Rudolf Wirchow’un hücresel patoloji kavramını tanıttığı 1858 yılına kadarsürdürmüştür.

Hipokrat AndıHekim Apollo, Aesculapius, Hygia, Panacea adına and içerim ve tüm tanrı ile tanrıçaları

tanık tutarım ki, bu yemini kendi yetenek ve hükmümle yerine getireceğim.

Bana bu sanatı öğreteni babam gibi tutacağım. Onun dostu olacağım ve maddiyatımı onunla paylaşacağım. Onun çocuklarını kardeşim bileceğim. İstedikleri takdirde bu

sanatı onlara karşılıksız öğreteceğim,

Tıbbi bilgilerimi yalnızca çocuklarım, hocamın çocukları ve bu mesleğe girip kurallarını kabul etmiş olanlarla paylaşacağım,

Yetenek ve hükmüm doğrultusunda hastalarımın iyiliği ve yararı için diyet uygulayacağım ve kimseye zarar vermeyeceğim,

Ne ölümcül ilaç isteyene böyle bir amaçlı ilaç vereceğim ne de ölümüne neden olacak bir tavsiyede bulunacağım.

Bir kadının çocuk düşürmesine yardım etmeyeceğim,

Sanat ve hayatımın temizliğini ve kutsiyetini koruyacağım,

Mesaneden taş alma müdahalesi yapmayacağım bunu uzmanına bırakacağım,

Girdiğim her ev, hastamın iyiliği içindir. Özgür ya da köle olsun hiçbir hastama tacizde bulunmayacağım,

Hastama ait bilgileri kimseye açıklamayacağım ve onları sır olarak saklayacağım,

Eğer bu yeminimi tutarsam insanlar arasında her zaman hürmet göreyim,

Eğer tutmazsam aksine uğrayayım.

15

Simya ilmine göre dokunduğu her nesneyi altına dönüştüreceğine inanılan taş. Kimya bilimine göre herhangi bir maddeyi altına dönüştürmek mümkün değildir.

Zira altın bir bileşik değil bir elementtir. Bu taşı elde edebilmek için birçok formül ve deneme yapılmıştır.

Felsefe TaşıGünümüzde Gene aynı konu

Antik Çağ’dan bu yana farklı uygarlıkların izlerinin görüldüğü Kos Adası, Antik Çağ Hekimi Hipokrat’ın doğum yeri. Adanın en ilgi çeken yerlerinden biri olan Hipokrat ağacı yıllara meydan okuyor.