139
T. C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ FELSEFE VE DĠN BĠLĠMLERĠ (DĠN EĞĠTĠMĠ) ANA BĠLĠM DALI OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA KULLANILABĠLECEK TEMEL KAYNAKLAR Yüksek Lisans Tezi Mehmet Fatih ÖZER ANKARA- 2014

OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

T. C.

ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

FELSEFE VE DĠN BĠLĠMLERĠ (DĠN EĞĠTĠMĠ)

ANA BĠLĠM DALI

OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI

ARAġTIRMALARINDA

KULLANILABĠLECEK TEMEL KAYNAKLAR

Yüksek Lisans Tezi

Mehmet Fatih ÖZER

ANKARA- 2014

Page 2: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

T. C.

ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

FELSEFE VE DĠN BĠLĠMLERĠ (DĠN EĞĠTĠMĠ)

ANA BĠLĠM DALI

OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI

ARAġTIRMALARINDA

KULLANILABĠLECEK TEMEL KAYNAKLAR

Yüksek Lisans Tezi

Mehmet Fatih ÖZER

Tez DanıĢmanı

Prof. Dr. Recai DOĞAN

ANKARA- 2014

Page 3: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,
Page 4: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,
Page 5: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

i

ÖNSÖZ

Devletler bir taraftan yeni fetihlerle topraklarını geniĢletmeye çalıĢırken,

diğer taraftan bu yeni topraklarda kalıcı olabilmek için kendi medeniyetlerini ve

devlet teĢkilatlanmalarını buralara getirmek zorundadırlar. Dünya tarihi birçok kez;

üstün askeri güçleriyle hızlı bir Ģekilde büyüyen, ancak askeri sahadaki baĢarısını

devlet teĢkilatlanması ve medeniyetini kurma konusunda gerçekleĢtirememesinden

dolayı kısa sürede dağılan topluluklara, Ģahitlik etmiĢtir.

Selçuklu Devleti‟nin küçük bir beyliği iken, uyguladığı baĢarılı fetih

politikası ile batıya doğru ilerleyerek yüz binlerce kilometreye sahip olan Osmanlı;

bu baĢarısını güçlü devlet teĢkilatlanmasıyla da destekleyerek, birbirinden farklı din

ve inanç sistemlerine bağlı milyonlarca insanın, yaklaĢık altı asır boyunca beraberce

yaĢadığı bir devlet olarak ayakta kalabilmiĢtir. Osmanlı‟nın güçlü devlet teĢkilat ve

medeniyetini oluĢturmasında, kendinden önceki Türk-Ġslam devletlerinin bıraktığı

kültürel mirasların büyük etkisi olmuĢtur. Zira Osmanlı‟nın kurulduğu döneme

kadar, Ġslam medeniyeti bilim, sanat ve edebiyat alanlarında birbirinden kıymetli

birçok eser vermiĢ, Selçuklu Devleti‟nden itibaren de sistemli hale gelmiĢ bir

medrese teĢkilatı oluĢmuĢtur.

Osmanlı Devlet TeĢkilatı üç ana meslek grubundan oluĢmaktadır, askeri

zümreden oluĢan Seyfiye, bürokratlardan oluĢan Kalemiye, bir de araĢtırma konumuz

olan İlmiye. Ġlmiye sınıfı; medreseden icazetle mezun olup eğitim, hukuk, fetva ve

baĢlıca dini hizmetlerde bulunan Müslüman ve de büyük çoğunlukla Türklerden

oluĢan teĢkilatın ismidir.

Page 6: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

ii

Osmanlı Devleti‟nde idareciler daima bir takım ayrıcalıklara sahip

olmuĢlardır. Bu grup içinde ise Ġlmiye sınıfı her zaman daha üstün görülmüĢ ve idam

cezasından muafiyet gibi hiçbir meslek grubunda olmayan bazı özel haklar elde

etmiĢlerdir. Uzun süre ayakta kalmayı baĢarmıĢ Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun,

kuruluĢundan yıkılıĢına kadarki bütün geliĢmelerde, devletin tüm hizmet dallarında

direkt ya da dolaylı olarak Ġlmiye TeĢkilatı‟nın etkin rolü olmuĢtur.

Osmanlı Devleti‟nin yapılan iĢlemleri kaydetme, bu belgeleri saklama,

arĢivcilik konusuna özel ihtimam gösterdiğini; BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi, Ġstanbul

ġer‟iyye Sicilleri ArĢivi, MeĢihat ArĢivi, yurtiçi ve yurtdıĢı birçok kütüphanede

bulunan milyonlarca belgeden anlayabiliyoruz. Devlet için bu kadar önemli ve

stratejik görevleri bulunan Ġlmiye TeĢkilatı hakkında da bu arĢivler ve özel

koleksiyonlarda birçok defter bulunmaktadır. ġeyhülislamlar, Kadılar, Kazaskerler

ve NakîbüleĢraflara ait defterler; Biyografiler, ġakaik ve Zeyilleri Ġlmiye

TeĢkilatı‟nın ana kaynaklarının baĢında gelmektedir.

ÇalıĢmamız iki bölümden oluĢmaktadır. I. bölümde Ġlmiye TeĢkilatı ve

mensupları hakkında bilgiler verilmiĢtir. II. bölümde ise Ġlmiye TeĢkilatı‟nın ana

kaynakları ayrıntılı bir Ģekilde tanıtılmaya çalıĢılmıĢ ve bu teĢkilat üzerine yapılan

çalıĢmaların ana kaynakları ne derecede kullandıkları incelenmiĢtir.

Bu çalıĢmanın hazırlanmasında yardımlarını esirgemeyen, hoĢgörülü

yaklaĢımı ve yönlendirmeleriyle desteğini her zaman yanımda hissettiğim danıĢman

hocam Prof. Dr. Recai DOĞAN‟a teĢekkürlerimi arz ederim. AraĢtırmamın her

döneminde manevi desteğiyle beni motive eden canım anneme de Ģükranlarımı

sunarım.

M. Fatih ÖZER

Page 7: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

iii

ĠÇĠNDEKĠLER

Önsöz ............................................................................................................................ i

Ġçindekiler .................................................................................................................. iii

Kısaltmalar ................................................................................................................. v

1. GĠRĠġ ...................................................................................................................... 1

1.1. AraĢtırmanın Problemi ..................................................................................... 1

1.2. AraĢtırmanın Amacı ve Önemi ......................................................................... 2

1.3. AraĢtırmanın Kapsam ve Sınırlılıkları ............................................................. 3

1.4. AraĢtırmanın Yöntemi ...................................................................................... 3

2. OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI’NA GENEL BĠR BAKIġ ............................ 6

2.1. Ġlmiye TeĢkilatı ................................................................................................. 6

2.1. Tarihçesi ...................................................................................................... 8

2.2. Mülâzemet Sistemi .................................................................................... 11

2.2. Ġlmiye TeĢkilatı Mensupları ........................................................................... 13

2.2.1. ġeyhülislâm............................................................................................. 13

2.2.2. Kadı........................................................................................................ 22

2.2.2.1. Kadılıkla Ġlgili Bazı Terimler ..................................................... 25

2.2.3. Kazasker ................................................................................................ 30

2.2.4. Müderris ................................................................................................. 38

2.2.4.1. Osmanlı Devleti‟nde Medrese ve Müderris ............................... 40

2.2.4.2. Tayin ve Azilleri......................................................................... 45

2.2.4.3. Gelirleri ...................................................................................... 46

2.2.4.4. Görevleri..................................................................................... 47

2.2.4.5. Eğitim Metodu............................................................................ 47

2.2.4.6. Medreselerde Bozulma ve Medreselerin Kapatılmaları ............. 48

2.2.5. NakîbüleĢraf ............................................................................................ 50

2.2.6. Ġlmiye TeĢkilatına Mensup Saray Memurları ........................................ 53

2.2.6.1. PadiĢah Hocası (Muallim-i Sultani) ......................................... 53

2.2.6.2. Ġmam-ı Sultanî(Hünkâr Ġmamı) .................................................. 55

2.2.6.3. HekimbaĢı................................................................................... 57

2.2.6.4. MüneccimbaĢı ............................................................................ 59

Page 8: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

iv

3. ĠLMĠYE TEġKĠLATININ ANA KAYNAKLARI ............................................ 62

3.1. ArĢiv Kaynakları ............................................................................................ 62

3.1.1. Kazasker Ruznameleri (Ruznamçeleri) .................................................. 62

3.1.1.1. Kazasker Ruznamçelerinin Önemi ............................................. 66

3.1.1.2. Ruznamçelerin Kapak Bilgileri .................................................. 68

3.1.1.3. Ruznamçelerin Ġçerik Bilgileri ................................................... 69

3.1.1.4. Arzuhaller ve Mahzarlar............................................................. 69

3.1.1.5. Hatt-ı Hümayun ve Ferman Suretleri ......................................... 70

3.1.2. Ruûs Defterleri........................................................................................ 73

3.1.3. Tarîk Defterleri ....................................................................................... 76

3.1.3.1. Tarîk Defterlerinde Geçen Bazı Ġfadeler .................................... 80

3.1.4. NakîbüleĢraf Defterleri ........................................................................... 81

3.1.5. Vakfiyeler ............................................................................................... 84

3.1.6. Kanunnâmeler ......................................................................................... 88

3.2. ArĢiv DıĢı Kaynaklar ...................................................................................... 91

3.2.1. Osmanlı Ġlmiye Ricali Ġle Ġlgili Biyografi ÇalıĢmaları (Biyografi,

ġakaik ve Zeyiller) ............................................................................................ 91

3.2.2. Ġlmiye TeĢkilatı Hakkında YazılmıĢ Müstakil Yazma Eserler ............... 95

3.3. Ġlmiye TeĢkilatı Üzerine Yapılan ÇalıĢmaların Ana Kaynaklar Açısından

Değerlendirilmesi .................................................................................................. 97

4. SONUÇ ................................................................................................................ 105

KAYNAKÇA .......................................................................................................... 107

EKLER .................................................................................................................... 114

EK-I ..................................................................................................................... 114

EK- II ................................................................................................................... 118

EK- III ................................................................................................................. 120

EK- IV ................................................................................................................. 124

ÖZET ....................................................................................................................... 128

ABSTRACT ............................................................................................................ 129

Page 9: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

v

KISALTMALAR

TDV : Türkiye Diyanet Vakfı

IRCICA : Ġslam Tarih, Sanat ve Kültür AraĢtırma Merkezî

TTK : Türk Tarih Kurumu

BÜSBE : Bozok Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

ĠÜEF : Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi

MÜĠF : Marmara Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi

ĠBB : Ġstanbul BüyükĢehir Belediyesi

ĠSTEM : Ġslam Sanat Tarih Edebiyat ve Musikisi Dergisi

BDAGM : BaĢbakanlık Devlet ArĢivleri Genel Müdürlüğü

MÜSBE : Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

TALĠD : Türkiye AraĢtırmaları Literatür Dergisi

TDK : Türk Dil Kurumu

HÜV : Harran Üniversitesi Vakfı

SDÜĠF : Süleyman Demirel Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi

MEB : Milli Eğitim Bakanlığı

UĠF : Uludağ Ġlahiyat Fakültesi

UĠB : Uluslararası Ġnsan Bilimleri

AÜSBBD : Aksaray Üniversitesi Sosyal ve BeĢeri Bilimler Dergisi

RKR : Rumeli Kazaskeri Ruznamçeleri

AKR : Anadolu Kazaskeri Ruznamçeleri

NOK : Nuruosmaniye Kütüphanesi

Page 10: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

1. GĠRĠġ

1.1. AraĢtırmanın Problemi

Osmanlı Devleti yaklaĢık altı asır boyunca etnik köken, dini inanç ve mezhep

ayrımı gözetmeksizin idaresi altında bulunan tüm tebaasını huzur içerisinde

yaĢatabilmiĢtir. ġüphesiz bu birlikteliğin temelinde, uyguladığı bütün din ve inanç

sistemlerine saygı politikasının yanında; güçlü devlet teĢkilatlanması sayesinde

kusursuz yürütülen devlet idaresi yatmaktadır.

Devlet teĢkilatlanması konusunda kendinden önce gelen güçlü devletlerin

miraslarından da faydalanan Osmanlı, çağın gereklerine göre yaptığı yeni

düzenlemelerle; eğitim, hukuk, devlet idaresi, askeriye gibi birçok alanda baĢarılı

sonuçlar elde etmiĢtir.

Osmanlı Devlet TeĢkilatı İlmiye, Kalemiye (Bürokratlar) ve Seyfiye (Askeri

zümreler) olmak üzere üç ana meslek grubundan meydana gelmektedir. Bu gruplar

içinde Ġlmiye TeĢkilatı, hem kendi asıl alanı olan eğitim, hukuk, iftâ ve baĢlıca dini

hizmetlerde üstlendiği görevler; hem de medreselerde verdiği eğitim sayesinde diğer

meslek gruplarına yetiĢtirdiği donanımlı kiĢilerle Osmanlı devlet teĢkilatlanmasının

en önemli yapı taĢlarından birini oluĢturmaktadır.

Devlet teĢkilatlanmasının her dalında direkt ya da dolaylı olarak mensupları

bulunan Ġlmiye TeĢkilatı, Osmanlı‟nın kuruluĢundan yıkılıĢına kadarki bütün

dönemlerinde meydana gelen geliĢmelerde etkin rollere sahip olmuĢtur. Bu nedenle

Ġlmiye hakkında elde edilen bilgiler, bulunduğu dönemin genel yapısını anlamada da

büyük katkılar sağlamaktadır. Osmanlı‟nın her kurumunda olduğu gibi ilmiye

mensupları da kendi kurumları ile ilgili yaptıkları resmî iĢlemleri baĢlangıcından

Page 11: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

2

sonuçlanıncaya kadar kayda almıĢlar ve bu kaydettikleri belgelerin saklanmasına da

büyük ihtimam göstermiĢlerdir. Birinci elden kaynak durumundaki bu defterler, hem

Osmanlı Ġlmiye TeĢkilatı hakkında, hem de Osmanlı Devleti‟nin genel yapısı

hakkında eĢsiz bilgiler barındırmaktadırlar.

Buraya kadar anlatmaya çalıĢtığımız bilgiler çerçevesinde tezimizin problemi;

“Osmanlı Devleti için bu kadar önemli olan Ġlmiye TeĢkilatı’nın bütün

yönleriyle ortaya konulmasını sağlayacak birinci elden kaynaklar nelerdir? Bu

konuda çalıĢma yapan araĢtırmacılar bu birinci elden kaynaklardan ne

derecede faydalanmıĢlardır?” soruları üzerine kurgulanmıĢtır.

1.2. AraĢtırmanın Amacı ve Önemi

AraĢtırmamızda, Ġlmiye TeĢkilatı hakkında yapılacak çalıĢmalarda, bu

teĢkilatı tüm yönleriyle ortaya koyabilmek için hangi kaynaklara baĢvurulması

gerektiğini ortaya koymak amaçlanmıĢtır.

Osmanlı Ġlmiye TeĢkilatı ve mensupları konusunda çok sayıda kitap,

akademik makale ve de tez çalıĢması yapılmıĢtır. Ancak tespit edebildiğimiz

kadarıyla, Ġlmiye TeĢkilatı‟nın ana kaynakları üzerine yapılan araĢtırma sayısı çok

azdır. Yapılan araĢtırmalar da genellikle, kaynakların birini temel alarak, Ġlmiye

TeĢkilatı‟nı bütüncül değerlendirme amaçlı hazırlanmıĢtır. Ġlmiye TeĢkilatı‟nın ana

kaynakları olan defterlerin hepsini ayrıntılı olarak ele almaya çalıĢtığımız bu

araĢtırma, bu alanda yapılmıĢ az sayıdaki çalıĢmalardan biridir.

Page 12: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

3

1.3. AraĢtırmanın Kapsam ve Sınırlılıkları

Bu araĢtırma genel olarak kuruluĢundan son dönemine kadar Osmanlı devlet

teĢkilatının en önemli yapı taĢlarından biri olan Ġlmiye TeĢkilatı ve mensupları ile bu

müessese ile ilgili temel kaynaklar konularıyla sınırlandırılmıĢtır.

1.4. AraĢtırmanın Yöntemi

Bütün ilim dallarında olduğu gibi tarih ilminde de gerçek manada bir

araĢtırma yapabilmek için ilmi araĢtırma usullerinin iyi bilinmesi gerekmektedir.

Ciddi bir tarih araĢtırması yapan ve gerçek bir tarih bilinciyle hareket eden tarihçi,

geçmiĢin olaylarını bugünün düĢünce yapısı ve ortamıyla değerlendirme

(anokranizm) hatasına düĢmemelidir. Tarihçi, geçmiĢin olaylarını o zamanın kendine

özgü zihniyeti ve olayların meydana geldiği ortamı düĢünülerek araĢtırmalıdır.1

Her ne kadar ünlü tarihçi Ġnalcık; hiçbir zaman objektif bir tarih

yazılamayacağını çünkü tarihin daima belli politikaları ve ideolojileri yönlendiren ve

temsil eden bir görüĢ ve anlayıĢla ele alınmıĢ olduğunu belirtse de2, objektif olunmalı

ve önyargıyla hareket edilmemelidir. Nitekim bu konuda Togan: “Tarih araĢtırması

yapılırken tarih felsefesi ekollerinden hiç birine kapılmamalı, her devir ve her vaka

hakkında bunlardan bir veya bir kaçının müessir olduğunu düĢünerek çalıĢılmalıdır.

Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

ancak, ruhi amilleri de müstakil müessir amiller olarak tanımalı. Tarih

incelemelerinde tutulacak en iyi yol, tarih felsefeleri açısından bîtaraf (tarafsız)

1 Hüseyin ġimĢek, “Eğitim Tarihi AraĢtırmalarında Yöntem Sorunu”, Ankara Üniversitesi Eğitim

Bilimleri Fakültesi Dergisi, Cilt: 42, 2009, s. 37. 2 Halil Ġnalcık, “Tarih ve Politika”, http://www.inalcik.com/images/pdfs/26958749tarihvepolitika.pdf.

EriĢim Tarihi: 23 Haziran 2014.

Page 13: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

4

kalarak, hadiselerin hangilerinde ne gibi amillerin etkili bulunduğunu, hiçbir ön

yargıya tabi olmadan tespit etmeye çalıĢmalıdır.” demektedir.3

Ciddi bir tarih araĢtırması; bilimsel araĢtırma yöntemlerinin dikkate alınarak

araĢtırmacıyı en doğru bilgiye ulaĢtıracak temel kaynakların, yine bilimsel

yöntemlerle incelenmesi sonucu gerçekleĢir.4

Kaynak ise, tarihî bilgi veren malzemedir. ġüphesiz her bilgi veren malzeme

kaynak olarak nitelendirilemez, belli kriterlere sahip olması gereklidir. Bu anlamda

bir tarihi malzemenin kaynak olabilmesi için birinci kriter; olayın gerçekleĢtiği

zamanda meydana getirilmiĢ olmasıdır. Ġkinci kriter ise; devrine yakın bir zamanda,

devrinin kaynaklarından yararlanılarak oluĢturulmasıdır.

Ana Kaynak denilen birinci gruptaki tarihi malzemeler tarih araĢtırmalarının

olmazsa olmazlarıdır, çok önemli ve değerlidirler. Bir olaya fiili olarak katılmıĢ

birinin veya bu olayı çok yakından gözlemlemiĢ birinin yazdığı bir eser, bir zaferin

hatırasını yaĢatmak için dikilen bir kitabe ya da abide ve bir devletin resmî evrakları

bu kategoriden sayılabilen kaynaklardandır.

Birinci gruptaki kaynaklara ulaĢılamaması durumunda ikinci gruptakiler

önem kazanır. Ana kaynaktan yararlanılarak meydana getirilmelerine rağmen birinci

elden kaynak sayılırlar. Ana kaynak ve birinci elden kaynağın da bulunmaması

halinde, birinci elden kaynaktan faydalanılarak meydana getirilen tarihi malzemeye

ise ikinci elden kaynak denmektedir.5

Burada bir tarih araĢtırmacısının en çok dikkat etmesi gereken konu, ana

kaynak varken birinci ve ikinci elden kaynakların ön plâna geçmemesi; ana kaynağın

3 ġimĢek, s. 38.

4 ġimĢek, s. 50.

5 Mübahat Kütükoğlu, Tarih Araştırmalarında Usûl, Kubbealtı NeĢriyat, Ġstanbul, 1998, s. 17.

Page 14: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

5

olmadığı durumlarda ise birinci elden kaynağa baĢvurulması gerekliliğidir. Olaylara

farklı açılardan bakılması ve kaynağın tenkit süzgecinden geçirilmesi hallerinde ise

ikinci elden kaynaklar da ihmal edilemez.6 Ancak sürekli ikinci elden kaynaklara

baĢvurmak mevcudun tekrarından öteye geçememek demektir.

AraĢtırmamız da bir tarih araĢtırması olduğu için, “doküman incelemesi

metodu” denilen; araĢtırması amaçlanan olgu veya olgular hakkında bilgi içeren

yazılı materyallerin analizi yöntemi uygulanmıĢtır. Bu amaca uygun olarak

kaynakların bulunması, okunması, incelenmesi, notlar alınması ve de

değerlendirilmesi aĢamaları sırayla takip edilmiĢtir.

6 Kütükoğlu, s. 18.

Page 15: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

2. OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI’NA GENEL BĠR BAKIġ

2.1. Ġlmiye TeĢkilatı

Selçuklu Devleti‟nin bir uç beyliği olarak kurulan Osmanoğulları, Bizans

Ġmparatorluğuna karĢı gerçekleĢtirdikleri fetihlerle kısa zamanda büyüyüp geliĢerek

bir devlet statüsü elde etmiĢlerdir. Bir taraftan toprakları geniĢlerken, diğer taraftan

da devlet olmanın gereği olarak bu geliĢmenin paralelinde müesseseleri de teĢekkül

etmeye baĢlamıĢtır.7 Altı asır boyunca dünya tarih ve coğrafyasına damgasını vuran

Osmanlı, kuruluĢundan yıkılıĢına kadar her zaman devlet teĢkilatına büyük önem

vermiĢtir. Bu kadar uzun süre devasa büyüklükte bir imparatorluğa hükmetmede,

muazzam bir Ģekilde iĢleyen devlet sistemi büyük rol oynamaktadır. Devlet

bütünlüğünün her zaman ön planda tutulması anlayıĢı, sistemin bu kadar düzenli

iĢlemesinin istenmesinin nedeni olarak gösterilmektedir. Bu bağlamda müesseseler,

çağın ve devletin ihtiyaçlarına göre sürekli yeni bir düzen alarak geliĢmelere ayak

uydurmaya çalıĢmıĢtır.8

Devlet müesseselerini oluĢturmada kendilerinden önceki Türk-Ġslam

devletlerinin uygulamalarından etkilenen Osmanlı; siyasi, askeri, dini, ilmi ve hukuki

sahalarda pek çok müessese kurmuĢ, bunlardan çoğunu devletin son dönemlerine

kadar muhafaza edebilmiĢtir.9

TeĢrifat kurallarını uygulamada büyük bir titizlik gösteren Osmanlı

Devleti‟nde, devlet kademelerinde yer alan her memurun mevki ve görevleri;

7 Mehmet ĠpĢirli, “Osmanlı Devletinde Kazaskerlik (XVII. Yüzyıla Kadar)”, Belleten, Cilt: 61, Sayı:

232, 1998/1, s. 602-603. 8 Osman OkumuĢ, “Osmanlı Tarihinde Katledilen ġeyhülislamlar”, AÜSBBD, Cilt: 5, Sayı: 1, 2013,

s. 388. 9 Murat Akgündüz, “Osmanlı Devleti TeĢkilatında Ġlmiye Sınıfının Yeri”, HÜV Yayınları, Cilt: 5,

1999, s. 249.

Page 16: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

7

kanunnâmeler, teĢrifat mecmuaları ve arĢiv vesikalarında en ufak ayrıntılarına kadar

belirtilmiĢtir.10

Osmanlı Devlet teĢkilat ve teĢrifatında üç temel meslek grubu bulunmaktadır.

Bunlar; Seyfiye (askeri zümreler), Kalemiye (Bürokratlar) ve İlmiye Sınıfıdır.

Osmanlı Ġlmiye Sınıfı; klasik ve yerleĢmiĢ islami eğitim kurumu olan medresede

usulüne uygun olarak tahsil yaptıktan sonra icazetle mezun olup eğitim, hukuk, fetva,

baĢlıca dini hizmetler ve nihayet Merkezî bürokrasinin kendi alanlarıyla ilgili önemli

bazı makamlarını dolduran, Müslüman ve çoğunlukla da Türklerden oluĢan bir

meslek grubuna verilen addır.11

Osmanlı Ġlmiye TeĢkilatı denince, sadece ilim

adamları ve eğitim kavramları anlaĢılmamalıdır. Bu örgüt devletin yargı, yönetim ve

beledi hizmetleri de dâhil olmak üzere birçok alanında hizmet veren bir teĢkilattır.12

Ġlmiye Sınıfının belli baĢlı üç görevi vardır: Eğitim-öğretimin sürdürülmesi; dini,

sosyal, idari ve askeri konularda dinin görüĢünün açıklanması ve idari ve yargıya ait

hizmetlerin görülmesi. Bu üç fonksiyonu sırasıyla müderrisler, müftüler ve kadılar

gerçekleĢtirmektedir.13

Devletin maddeten devamını sağlayan askeri ve idari sınıfın

personeli de Ġlmiye TeĢkilatı‟nca yetiĢtirildiğinden, Osmanlı Devleti‟nin asırlarca

ayakta kalabilmesinde Ġlmiye‟nin büyük bir role sahip olduğu bilinen bir gerçektir.

Bu anlamda Osmanlı Devleti Ġlmiye TeĢkilatı‟nı incelemek ve bu teĢkilatın iĢleyiĢ

tarzını tespit etmek, Milli kültür ve tarihimiz açısından önemli bir ödevdir.14

Osmanlı Devleti‟nde yönetici zümre birtakım imtiyazlara sahipken bu sınıf

içerisinde Ġlmiye; vergilerde ve cezalardaki ayrıcalıklar, çocuklarına tanınan

imtiyazlar ile en geniĢ ayrıcalıklara sahip olan zümre idi. Örneğin, bütün askerî sınıf

10

Akgündüz, s. 249. 11

Mehmet ĠpĢirli, “Ġlmiye”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul, 2000, Cilt: 22, s. 141. 12

Ġlber Ortaylı, Türkiye Teşkilat ve İdare Tarihi, Cedit NeĢriyat, Ankara, 2008, s. 230. 13

Mehmet Ali Ünal, Osmanlı Müesseseleri Tarihi, Fakülte Kitabevi, Isparta, 2002, s. 100. 14

Mehmet Emin Ay, “Osmanlılarda Ġlmiye TeĢkilatı”, Diyanet Aylık Dergi, Cilt: 25, Sayı: 2, 1989,

s. 37.

Page 17: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

8

bazı vergilerden muaf tutulmuĢ olmakla birlikte, ilmiye sınıfı için bu muafiyetin

sınırı çok daha geniĢ tutulmuĢtur. Diğer taraftan askerî sınıfın “ehl-i örf” kesimini

oluĢturan kapıkulu ve diğerlerine idam dâhil her türlü ceza verilirken, “ehl-i Ģer”

olarak isimlendirilen ilmiye mensuplarına verilen en ağır ceza, görevden azil veya

sürgüne gönderilmedir; idam cezaları ise yok denecek kadar azdır.15

Bürokratlar

içinde ilmiye sınıfına üstünlüğünü gösteren bir diğer gösterge de; ilmiye

mensuplarının Osmanlı bürokratik yapısının diğer iki Ģubesi kalemiye ya da seyfiye

sınıflarına geçebilmesi, buna karĢılık bu Ģubelerden ilmiye sınıfına geçiĢlerin

yapılamamasıdır.16

2.1. Tarihçesi

Ġlmiye TeĢkilatı tarihini, teĢkilat içi geliĢmelere bakarak üç dönemde

inceleyebiliriz.

Birinci dönem 1300-1600 yılları arasını kapsayan teĢekkül ve geliĢme

devridir. 1600-1789 yılları arası ikinci dönem olup, Ġlmiye TeĢkilatı için durgunluk

ve daralma dönemi olarak geçmiĢtir. 1789 yılı ile baĢlayıp Ġmparatorluğun yıkılıĢına

kadar olan üçüncü dönem ise Ġlmiye TeĢkilatı için reform çağıdır ve modernleĢme

giriĢimleri ile dolu bir devreyi kapsar.

TeĢekkül ve geliĢme dönemi olarak nitelenen birinci dönem; ilmiye ricalinin

en gözde olduğu dönemdir. Merkezî yönetimin üst kademelerinin önemli kısmı

ilmiyeden gelen kiĢilere ait olduğundan, teĢkilat etkinlik ve nüfuz bakımından zirve

noktasındadır. Defterdar ve niĢancıların yanında, veziriazamların da genellikle,

15

ĠpĢirli, “Ġlmiye”, T.D.V. Ġslam Ansiklopedisi, Ġstanbul, 2000, Cilt: 22, s. 142. 16

Cenk Reyhan, “Osmanlı Devletinde Siyasal Ġktidar ve Ġlmiye”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt: 32,

Sayı: 3, 1999, s. 77.

Page 18: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

9

ilmiyeden gelen, Ģahsi kabiliyet ve yetenekleri ile bu yüksek makamları hak etmiĢ

kiĢiler oldukları söylenebilir.

Devletler yeni fetihlerle bir yandan topraklarını geniĢletirken, diğer yandan da

bu fetihlerin meĢruiyetini kazanarak kalıcı hale gelebilmesi için yasalaĢtırma ve

teĢkilatlanmaya gereksinim duyarlar. Bu durumun bilincinde olan Osmanlı da; ilmiye

sınıfı mensuplarının, askeri gruptan olanlarla beraber yönetime katılmasını

sağlamıĢtır. Askerler devletin sınırlarını geniĢletip yeni organize kurumlar meydana

getirirken, Ġlmiye TeĢkilatı üyeleri de Ģer‟i esaslara ve örfi hukuka dayanan

kanunlaĢtırma giriĢimleri ile meĢgul olarak, sistemin meĢruiyetini ve kalıcılığını

sağlamaya çalıĢıyorlardı. Askeri zümrenin içinde yer alan ilmiye, kalemiye ve

seyfiyenin henüz birbirinden tam olarak ayrıĢmadığı bu dönemde, en nitelikli ve de

kalabalık insan gücüne ilmiye sınıfı sahipti.

Durgunluk ve daralma dönemi olan ve 1600-1789 yıllarını içine alan ikinci

dönemde ise, Merkezî yönetimin üst kademelerinde seyfiye ve kalemiye grubunun

etkinliğinin artmıĢ buna karĢın ilmiye ricalinin etkinliği ise giderek azalmıĢtır. Fakat

toplum üzerindeki nüfuz ve etkinlikleri; imparatorluğun her tarafına yayılan cami,

mescit, mektep, medreseler ve bunlara mali kaynak sağlayan vakıflar aracılığı ile

sürekli güçlenmiĢtir. Ġlmiye mensuplarının dini ve eğitim fonksiyonlarının yanında,

kadıların mahalli yönetimindeki rolleri de artarak devam etmiĢtir.17

ModernleĢme giriĢimleri devri olan üçüncü dönemde ise; ulema yeniliklere

taraftar, hatta çoğu zaman yeniliklerin öncüsü görülmektedir. Ulemanın devletin

toparlanmasında büyük sorumluluklar üstlendiği bir dönemdir. XIX. yüzyıldan

17

Ahmet Cihan, Reform Çağında Osmanlı İlmiyye Sınıfı, Birey Yayıncılık, Ġstanbul, 2004, s. 27-29.

Page 19: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

10

itibaren ise ulemanın istihdam alanında devamlı bir daralma baĢladığı

gözlemlenmektedir.18

Daha önce de belirttiğimiz gibi Ġlmiye sınıfından Seyfiye ya da Kalemiye

sınıfına geçiĢler de olabilmektedir. Bu geçiĢlerde dönemlerin özellikleri belirleyici

rol oynamaktadır. ġöyle ki; Osmanlı Devleti‟nin ilk kurumlaĢma döneminde ilmiye

sınıfının siyasal iktidara açık etkisi olmasından dolayı bu sınıftan diğer iki sınıfa

geçiĢ yok iken; daha sonraki dönemlerde devletin değiĢen siyasal yapısı ve ideolojisi

ile orantılı bir Ģekilde, siyasal iktidar üzerinde etkinliği artan bu sınıflara geçiĢler

olmuĢtur.19

Tarîk-i Ġlmiye de denilen ilmiye sınıfı; fetva müessesesinde Kaza

Müftüsünden ġeyhülislama, seyfiye teĢkilatında Alay Ġmamı‟ndan Alay Müftüsü‟ne,

saray teĢkilatında HekimbaĢılık, MüneccimbaĢılık, PadiĢah Ġmamlığı ve Hocalığı‟na,

eğitim sisteminde talebeden Müderris‟e, yargı sisteminde Nahiye Naibi ve Kaza

Kadısı‟ndan Mevleviyet Kadıları ve Kazaskerlere kadar geniĢ bir halkayı içine alan

büyük bir teĢkilattı.

Rical-i Ġlmiye denilen Anadolu ve Rumeli kazaskerleri ve payelileri, Ġstanbul

kadıları ve payelileri ile Haremeyn payelilerinden oluĢan ilmiye sınıfının üst düzey

payelileri bilfiil vazifeli ya da vazifesiz olarak baĢkentte bekletilir, taĢrada

görevlendirilmezlerdi. Bu zümreyi temsil eden ve merkezî idare tarafından

kendilerinden yararlanılan ilmiye mensuplarının en üst seviyesinde ise Ģeyhülislam

yer alırdı.20

18

Ekmeleddin Ġhsanoğlu, Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi, IRCICA, Ġstanbul, Cilt: 1, 1998, s.

248. 19

Reyhan, s. 77. 20

Ġlhami Yurdakul, Osmanlı Merkez İlmiye Teşkilatında Reform, ĠletiĢim Yayıncılık, Ġstanbul, 2008,

s. 17-18.

Page 20: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

11

2.2.Mülâzemet Sistemi

Ġlmiye silkine giriĢi kontrol ve denetim altında bulunduran ilmiye

bürokrasisinin önemli bir unsuru ise mülâzemet sistemi idi. Mülâzemet kelime olarak

devam etmek, staj yapmak, bir iĢle ilgilenmek anlamlarına gelmektedir.21

Kavram

olarak ilmiye tarîkinde iki ayrı süreci ifade etmek için kullanılmıĢtır. Birincisi,

mansıbda bulunan ulemanın müddet-i örfiyyesinin sona ermesinden sonra geçirdiği

infisal (mazuliyet) süreci için kullanılmıĢtır. Ġkincisi ise, ilmiye silkine giriĢ için kat

edilmesi gereken bir süreç olarak karĢımıza çıkan mülâzemettir.22

Ġlmiye TeĢkilatı içerisinde mülâzemet sisteminin ortaya çıkmasında,

geniĢleyen imparatorluk coğrafyasına paralel olarak medreselerin ve buna bağlı

olarak da müderris ihtiyacının meydana gelmesinin etkisi vardır. Zamanla medrese

mezunu sayısı hızla artarken, medrese sayısı bu hızla ilerleyememiĢ, arz talep

dengesinde meydana gelen bu olumsuzluk birikmelere yol açmıĢ, tayin için bekleme

zorunluluğu doğmuĢ, böylece medrese mezunu daniĢmendlerin âdil bir Ģekilde

göreve baĢlamalarını sağlamak üzere mülâzemet ve nöbetin düzene konulması

gerekmiĢtir.23

Zaman içerisinde sistemin geliĢmesiyle çeĢitli mülâzemet yolları ortaya

çıkmıĢtır. Bunlar Ģu baĢlıklar altında toplanabilir:

a. Nöbet yoluyla mülâzemet: Belli aralıklarla yüksek dereceli kadı ve

müderrislerin mülâzim vermesidir.

21

Mehmet Kanar, Osmanlı Türkçesi Sözlüğü, Ġstanbul, Say Yayınları, 2011. 22

Yasemin Beyazıt, “Osmanlı Ġlmiye Bürokrasisinde ġeyhülislamlığın DeğiĢen Rolü ve Mülâzemet

Sistemi (16.-18. Yüzyıllar)”, Belleten, Cilt: 73, Sayı: 267. 2009, s. 425. 23

ĠpĢirli, “Mülâzemet”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul, 2006, Cilt: 31, s. 537.

Page 21: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

12

b. Teşrif yoluyla mülâzemet: Büyük kadı ve müderrislerin, büyük Ģehir

müftülerinin göreve tayinlerinde, görev değiĢikliklerinde, sefere

katılmalarında mülâzim vermeleridir.

c. Ölüm sebebiyle mülâzemet: Ulemâdan vefat edenlerin geride kalan

dâniĢmendlerinin, belli usuller içerisinde mülâzim olmalarıdır.

d. Muîdlikten (iâdeden) mülâzemet: Mülâzim verme hakkına sahip yüksek

dereceli medreselerin müderrislerinin, muîdlerinden ve talebelerinden

lâyık olanlarına mülâzim vermeleridir.

e. Müstakil arz ile mülâzemet:ÇalıĢkanlığı veya herhangi bir hizmette

yararlığı görülen dâniĢmendlerin bir yetkilinin aracalığı ile müstakil arz

edilip mülâzim olabilmeleridir.

f. Tezkire görevinden mülâzemet: Görevde bulunan kazaskerlerin altı ayda

bir tezkirecisini mülâzim olarak vermeleridir.

g. Fetva emanetinden mülâzemet: ġeyhülislâmların altı ayda bir fetva

eminliğinden bir mülâzim vermeleridir.24

BaĢlangıçta çok muntazam bir Ģekilde iĢleyen mülâzemet sisteminde zamanla

aksamalar meydana gelmeye baĢlayınca, 17. yüzyılın baĢlarından itibaren seyfiye ve

kalemiye sınıflarında olduğu gibi ilmiyede de (medrese ve kadılık) tedrici bir surette

bozulmalar görüldü. RüĢvet ve iltimasla veya usulsüz baĢka yollarla ehil olmayan

kiĢilerin mesleğe giriĢleri ve Ġlmiye sınıfının üst düzey idarecileri olan Kazaskerler

ile ġeyhülislamların bilerek ya da bilmeyerek usule aykırı muameleleri bu

bozulmaların en baĢta gelen nedenleriydi. XVII. yüzyılın baĢlarından XVIII. yüzyılın

sonlarına kadar yaklaĢık iki yüz yıl boyunca, bu aksaklıkların ve usulsüz

uygulamaların önlenmesi ve düzenin tekrar tesis edilebilmesi için, ilmiye sınıfının

24

ĠpĢirli, “Mülâzemet”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul, 2006, Cilt: 31, s. 538.

Page 22: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

13

üst düzey amirleri olan Ģeyhülislam ve kazaskerlere hitaben fermanlar gönderildi,

çeĢitli layihalar yayınlanarak benzer çözüm yolları önerildi.25

Bütün bu çabalara rağmen Osmanlı merkez ve taĢra teĢkilatında, özellikle

Ġlmiye TeĢkilatı‟nda devam eden ıslahat çalıĢmaları mevcut kurumların tenbih, tekit

ve tehditle ıslahının mümkün olmadığını, yüzeysel çalıĢmaların geçici çözümler

verdiğini, asıl gerekli olanın ise kurumlaĢma, ihtisaslaĢma ve yenileĢme olduğu

gerçeği ortaya çıktı. Yeniçeriliğin kaldırılarak reformların önündeki en büyük

engelin kaldırılması üzerine öteden beri devam eden ıslahat teĢebbüsleri, XIX.

yüzyılda müesseseler üzerindeki köklü değiĢikliklere gidilmesi neticesini vermiĢ

oldu.26

2.2. Ġlmiye TeĢkilatı Mensupları

2.2.1. ġeyhülislâm

Hicri IV. asrın ikinci yarısında Horasan‟da ortaya çıkmıĢ bir Ģeref ünvanı olan

“ġeyhülislam”, fukaha arasındaki ihtilaflı meseleleri çözebilen alimler için

kullanılmıĢtır. 27

Ġslam kelimesiyle kullanılan diğer Ģeref ünvanlarının (Ġmadü‟l-

Ġslam, Fahrü‟l-Ġslam, Rüknü‟l-Ġslam, Zeynü‟l-Ġslam, ġemsü‟l-Ġslam, Hüccetü‟l-

Ġslam, Behaü‟l-Ġslam gibi) dünyevi iktidar sahipleri (bilhassa Fatımi vezirleri)

tarafından kullanılmasına rağmen; Ģeyhülislam tabiri, ilk kısmı “Ģeyh” olan diğer

Ģeref ünvanları (Ģeyhü‟d-din) gibi daima ulema ve sûfiler hakkında kullanılmıĢtır.28

25

Yurdakul, s. 20. 26

Yurdakul, s. 21. 27

Kitab-ü Alam‟ül Ahyar‟da büyük alimlerin hangilerine Ģeyhülislam denildiği Ģöyle tarif

edilmektedir: “Fukahay-ı izam ve füdelay-ı fehamdan Ģol sahib-i sadr-ı iftaya ıstılahat-ı örfiyyede

Ģeyhülislam denilirdi ki, aralarında tahaddüs eden münazaa ve muhasemeden dolayı hall-ı

müĢkilat-ı enam eyleye.” Bkz; Yurdakul, Osmanlı Merkez İlmiye Teşkilatında Reform, s. 20. 28

J.H. Kramers, “ġeyhülislamlık”, İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul, 1979, Cilt: 11, s. 485.

Page 23: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

14

Ġlk Ģeyhülislamın kim olduğu konusunda farklı görüĢler olsa da; dini, siyasi

ve ictimai karıĢıklıklarla dolu II. Murad döneminde ortaya çıkan resmî bir dini otorite

ihtiyacı sonucu bu makama gelen Molla Fenari, otoritelerin çoğunluğunca ilk

Ģeyhülislam kabul edilmektedir.29

Ekseriyetle devĢirme usulü ile toplanmıĢ bulunan Hıristiyan ailelerin

çocukları olan devlet ve ordunun yüksek memurlarının aksine, XVI. asrın baĢından

beri bütün müftîler, Osmanlı Devleti hududları içinde doğmuĢ olup, hepsi de, bütün

ulema sınıfı gibi, Müslüman ailelere mensuptular.30

1424 yılında Molla ġemseddin

Fenari ile bir fetva makamı olarak ortaya çıkan Ģeyhülislamlık, yaklaĢık beĢ asır

boyunca devam etmiĢ ve 1922 yılında son Osmanlı Hükümeti‟nin istifası ile o

dönemin kabinesinde bulunan Mehmed Nuri Efendi son Ģeyhülislam olmuĢtur. Bu

498 yıl boyunca, 129 Ģeyhülislam31

, bazıları birkaç defa olmak üzere 185 meĢihat

değiĢikliği olmuĢtur.32

Ulema arasındaki tartıĢmalara katılan ve Mevlana Celaleddin ve Muhyiddin-i

Arabi gibi mutasavvıflar hakkında uygunsuz sözler sarf eden ġeyhülislam Çivi-zâde

Muhyiddin Efendi‟nin Kanuni tarafından azline kadar, Ģeyhülislamlar kayd-ı hayat

Ģartıyla görevde kalırlardı.33

498 yıllık meĢihat makamında en uzun süre kalan kiĢi

28 yıl 11 aylık görevi ile Ebussuud Efendi‟dir. Molla Fahreddin Acemi 24 yıl,

29

Ziya Kazıcı, İslam Medeniyetleri ve Müesseseleri Tarihi, Marmara Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi

Yayınları, Ġstanbul, 2011, s. 234. 30

Ancak bu durumun da istisnaları vardır. Örneğin Molla Abdülkerim Efendi Sırp veya Hırvat

ırkındandır. Molla Hüsrev‟in babası Fransızdır. Kadızâde Ahmed ġemseddin Efendi bir köle

torunudur. Pîrîzâde Mehmed Sâhib Efendi devĢirmedir, soyu belli değildir. ĠvazpaĢazâde Ġbrahim

Beyefendi Hırvattır. Haci Halil Efendi Gürcüdür. Abdurrahman Nesib Efendi Arnavuttur.

Haydarizâde Ġbrahim Efendi Araptır. Böylece Türk olmayan on Ģeyhülislam görmekteyiz. Bununla

birlikte milliyeti Ģüpheli olan Fahreddin Acemi, Arapzâde Mehmed Ataullah Efendiler de vardır. 31

Bu sayının dıĢında bazı kaynaklarda iki Ģeyhülislam ismine daha rastlanılmaktadır. Bunlar; Molla

Yegan ile YekçeĢm Hüseyin Efendilerdir. Bu iki zata resmî salnamelerde rastlanılmadığından

listeye dâhil edilmemiĢlerdir. 32

Ġhsanoğlu, s. 247. 33

Akgündüz, Osmanlı Devleti’nde Şeyhülislâmlık, Beyan Yayınları, Ġstanbul, 2002, s. 176.

Page 24: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

15

Zenbilli Ali Cemali Efendi ise 23 sene bu görevde hizmette bulunmuĢtur.34

Bunun

yanında çok kısa süreler bu görevde bulunabilenler de vardır ki; Memikzâde Mustafa

sadece on üç saat, Samanizâde Ömer Hulusi Efendi ise bir gün süre ile bu Ģerefli

görevde kalabilmiĢlerdir.35

Farklı nedenlerle bu makama mükerrer gelen

Ģeyhülislamlar ise; Ca‟fer Efendizâde Hacı Mustafa Sun‟ullah Efendi, Yusufzâde

Cemaleddin Efendi, Musa Kazım Efendi, Haydarizâde Ġbrahim Efendi, Mustafa

Sabri Efendi‟dir.36

ġeyhülislam olmadıkları halde bu ünvanı Ģeref payesi37

olarak

kullanan iki kiĢi olmuĢtur. Bunlar; “Ravzatü‟l Ebrar” isimli eserini yazarak 1649

tarihinde PadiĢah IV. Mehmed‟e sununca kendisine bu paye verilen Karaçelebizâde

Abdülaziz Efendi, diğeri ise ġeyhülislam Feyzullah Efendi‟nin oğlu Fethullah

Efendi‟dir. Karaçelebizâde daha sonra ġeyhülislam olmuĢtur.38

Ebussuud Efendi‟nin Ģeyhülislamlığa gelmesine kadar; kazaskerlik,

mevleviyet denilen büyük kadılık ve müderrislik yapanlardan en uygun olanlar

Ģeyhülislam olurken, Ebussuud Efendi‟den itibaren Ģeyhülislamlık Rumeli Kazaskeri

olanlara verilir oldu; nadiren Anadolu Kazaskeri veya bunun payelerinden de

getirilenler oldu.39

Tabi ki bu da uzun bir süreç gerektiriyordu. En az 15-20 sene

müderrislik, belli mevleviyetlerden sonra Ġstanbul Kadılığı, Anadolu Kazaskerliği ve

34

Kazıcı, İslam Medeniyetleri ve Müesseseleri Tarihi, s. 240. 35

Kazıcı, İslam Medeniyetleri ve Müesseseleri Tarihi, s. 241-242. 36

Kazıcı, İslam Medeniyetleri ve Müesseseleri Tarihi, s. 242. 37

Bu Ģeref ünvanını, fiili Ģeyhülislamlıktan ayırmak için “Paye-i Fetva” olarak zikredilmiĢtir. Bu

ifade “Paye-i ġeyhülislam” tabirinden pek farklı değildir. Çünkü kaynaklar ekseriya

ġeyhülislamlık için “Makamı Fetva”, ġeyhülislamlık süresi için de “Müddet-i Fetva” tabirini

kullanırlar. 38

Ġsmail Yakıt, “Osmanlı Ġlmiye TeĢkilatı ve ġeyhülislamlar”, SDÜİF Dergisi, Sayı: 6, Isparta,

1999, s. 34. 39

Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, TTK Basımevi, Ankara, 1965, s.

178.

Page 25: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

16

son olarak da Rumeli Kazaskerliği yapmıĢ olmak, bu makamın gerekleriydi.40

Bu

“silsile-i merâtib” gereği çoğu kez yaĢlı kimseler bu makama yükselirdi.41

ġeyhülislamlığa tayin iĢlemi, sadrazamın konuyla ilgili telhisini padiĢaha

sunarak onun iradesini almasıyla yani Hatt-ı Hümayun ile gerçekleĢmekteydi.

Telhiste belirtilen zatın seçilmesi hususunda ekseriyetle sadrazamın tesiri görülür,

bazen de padiĢahın kimseye sormadan istediği bir zatı ġeyhülislamlığa getirdiği

olurdu.42

Osmanlı Devleti‟nde din asıl ve devlet onun fer‟i olarak görüldüğünden

ġeyhülislam zahiren Vezir-i Azam ile aynı derecede sayılmıĢ ise de derecesi manen

ondan yüksekti. Bir isyan vukuunda padiĢah aleyhine fetva vereceği için, bilhassa

idarenin zayıf zamanında kendisinden çekinilirdi.43

Günümüzün Adalet ve Milli

Eğitim Bakanlığı ile Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı‟nın görev ve yetkilerini kendisinde

toplayan bu makamın, Osmanlı devlet teĢkilatı içindeki mevkii ve durumu, Fatih

Kanunnâmesinde44

açıkça belirtilmektedir. Bundan anlaĢıldığına göre Ģeyhülislam,

diğer devlet erkânı üzerinde büyük bir nüfuza sahiptir. Buna dayanarak,

Brockelmann: “Fatih Sultan Mehmed ve Kanuni Sultan Süleyman, Ģeyhülislamın

bütün memurlar sınıfının en üstünde bulunan müstesna mevkiini teyid ettiler”

diyerek bu ehemmiyeti belirtmek ister. Fatih Kanunnâmesinde mevkii belirtilmiĢ

olmakla birlikte esas ehemmiyet, Zenbilli Ali Cemali Efendi ile baĢlamıĢ, Ġbn-i

40

Kazıcı, İslam Medeniyetleri ve Müesseseleri Tarihi, s. 240. 41

Ancak Hoca Saadettin Efendizâde Mehmed Çelebi Efendi 33 yaĢında olağanüstü zeka ve dirayeti

sayesinde Ģeyhülislam olmuĢtur. Yine Hoca Sadettinzâde Mehmed Esad Efendi 45 yaĢında,

Çatalcalı Ali Efendi 43 yaĢında, Mekkizâde Mustafa Asım Efendi 44 yaĢında, Hasan Hayrullah

Efendi 40 yaĢında ve Cemaleddin Efendi 43 yaĢında iken bu ulvi makama yükselmiĢlerdir. 42

Akgündüz, Osmanlı Devleti’nde Şeyhülislâmlık, s. 168. 43

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, s. 178-179. 44

“ġeyhülislam ulemanın reisidir. Ve muallimi sultani dahi serdar-ı ulemadır. Vezir-i azam onları

riayeten üstüne almak münasibtir. Ama müfti ve hoca vüzeradan bir nice tabaka yukarıdır ve

tasaddur dahi ederler.” ( Bkz; Kanunnâme-i Al-i Osman, s.10.)

Page 26: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

17

Kemal ve Ebussuud gibi dirayetli zevatın yetiĢmesi ile kemal mertebesine

ulaĢmıĢtır.45

BaĢlangıçta “kayd-ı hayat” Ģartıyla atanan ve azledilmez (la-yen‟azil) olan

ġeyhülislamlar, Kanuni döneminden itibaren çeĢitli nedenlerle azledilmeye

baĢlanmıĢlardır. Ya vezir-i azam ile aralarının iyi olmamasından veya vezir-i azam

aleyhine padiĢaha bir Ģikâyette bulunmalarından, yahut bir isyan hadisesinden veya

ihtiyarlığından ve maiyetinin iĢlere müdahalesiyle dedikoduya sebep olmalarından

azledilmiĢlerdir.46

Osmanlı Devleti‟nde sadrazamlar bile idam mahkumu olabilirken,

ġeyhülislam dini lider olması nedeniyle idam cezasından muaf olan tek kiĢiydi.

Ancak sadece üç Ģeyhülislam; Ahi-zâde Hüseyin Efendi, Hoca-zâde Mesud Efendi,

Seyyid Feyzullah Efendi idam edilmiĢtir. Bunlara Efkar-ı umumiyece, yanlıĢ

anlaĢılmanın kurbanı olarak idam edildiklerinden Ģehit sıfatı verilmektedir.47

Önceleri görevi sadece Ģer‟i konularda fetva vermek olan Ģeyhülislam, bu

hükümleri uygulatma yetkisi yoktu. Daha sonra görevi sadece ammeyi ilgilendiren

siyasi alanlarda fetva vermeye dönüĢmüĢtür. Ammeyi ilgilendiren hususlarda

mutlaka Ģeyhülislam fetvası gerekiyordu. Kararlarını tatbik edebilme imkanına sahip

bulunmayan ve aynı zamanda Divan azası da olmayan Ģeyhülislama, önemli

meselelerin görüĢülme ve müzakeresi esnasında müracaat edilirdi. Hatta bazen,

Ģeyhülislamlar, hiç kimseye haber vermeden Divan‟a girip istedikleri konu hakkında

mütalaada bulunabilirlerdi. Ġbn-i Kemal ve Ebussuud Efendi ile yetki alanı

geniĢlemiĢ, 1574 tarihine kadar müderris ve mevali ile müftülerin tertip ve telhisleri

hususu, veziri azamlara ait iken, artık Ģeyhülislamlara bırakılmıĢtır. Kırk akçeden

yukarı “hariç” ve “dâhil” müderrislikleri ile, orduya tayin edilecek kadılar; vilayet,

45

Kazıcı, İslam Müesseseleri Tarihi, Kayıhan Yayınevi, Ġstanbul, 1991, s. 162-163. 46

Ekrem Sarıkçıoğlu,”ġeyhülislamlık Makamı”, edergi.atauni.edu.tr/index.php/ilahiyat/article/s.199.

Tarihi: 04 ġubat 2014. 47

Abdülkadir Altunsu, Osmanlı Şeyhülislâmları, Ayyıldız Matbaası, Ankara, 1972, s. 12.

Page 27: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

18

sancak ve kaza müftüleri; imam, hatip ve müezzinlerin; Konya‟da postniĢin olan

Çelebi Efendi‟nin inhası üzerine Mevlevi Ģeyhlerinin ve mevali denilen büyük

kadılar ile kazaskerlerin tayinleri Ģeyhülislamlara verilmiĢtir.48

ġeyhülislamlık

makamı, Ģekli olarak, fetva veren merci anlamında kabul edilebilirse de, kısa bir süre

sonra fetva eminliği kurulunca, bu makama getirilen kiĢi fetvayı hazırlamak

göreviyle yükümlü tutulmuĢtur. Ancak siyasi ve önemli devlet iĢlerinde ġeyhülislam,

fetva vermek zorunda kalmıĢtır.49

XVII. yüzyılın baĢlarından itibaren rüĢvet ve iltimasla veya baĢka herhangi

bir yolla ehil olmayan kiĢilerin mesleğe giriĢi ve bu sınıfın üst düzey idarecileri olan

kazasker ve Ģeyhülislamların bazen bilerek ve bazen de bilmeyerek usule aykırı

muameleleri, seyfiye ve kalemiye sınıflarında olduğu gibi, ilmiyede de tedrici bir

surette bozulmalara neden olmuĢtur.50

ġeyhülislamlar atanmaları esnasında; padiĢah tarafından gönderilen, beyaz

kürklü kaftan ve Ģeritle süslenmiĢ sarıktan oluĢan, Hil‟at-i Beyza denilen resmî bir

elbise giyerlerdi. Yazları ipek sadakordan krem renginde geniĢ kollu cüppe, kıĢ ayları

ise geniĢ kollu siyah cüppe giyerlerdi. Merasim elbiseleri de baĢka idi. Sim altın

dallarla iĢlenmiĢ geniĢ yakalı ve kollu sırma (ferace) cüppe giyerlerdi. BaĢlarına

beyaz sarıklar üzerine sırma geçirirlerdi.51

Eğer Ģeyhülislamın soyu seyid ve

Ģeriflerden gelmekte ise, Ģerefli sülalenin niĢanesi olarak yeĢil sarığını giymeye

devam edebilirdi.52

48

Kazıcı, İslam Medeniyetleri ve Müesseseleri Tarihi, s. 244. 49

Zembilli Ali (Ali Cemali) Efendi‟nin Mısır‟a Ebussuud Efendi‟nin Venedik‟e karĢı savaĢ için

verdikleri fetvalar, keza Esad Efendi‟nin Nizam-ı Cedid‟i meĢru gösteren fetvası ile, Hayri

Efendi‟nin I. Dünya Harbine ait cihat fetvası ve Dürrizâde Abdullah Efendi‟nin Atatürk ve milli

mücadele kahramanları aleyhine verdikleri fetvalar siyasi niteliktedirler. ( bkz. Altunsu s. 44.) 50

Bilgin Aydın, Ġlhami Yurdakul, Ġsmail Kurt, Bab-ı Meşihat Şeyhülislâmlık Arşivi Defter Kataloğu,

Ġsam Yayınları, Ġstanbul, 2006, s. 16. 51

Altunsu, s. 45. 52

Sarıkçıoğlu, s. 213.

Page 28: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

19

Osmanlı din ve devlet teĢkilatının en önemli yapı taĢlarından olan

ġeyhülislamlar beytü‟l-malden gelen parayı, mümkün mertebe kullanmak

istemeyiĢlerinden çok düĢük maaĢlar alıyorlardı ki, bu da beĢ yüz akçe olan kazasker

maaĢının beĢte birine tekabül ediyordu.53

Ancak fetva makamının ehemmiyeti

giderek artınca Fatih Sultan Mehmed, Ģeyhülislam Molla Gürani‟nin yevmi ücretini

200 akçeye çıkarmıĢtır. Kanuni dönemi Ģeyhülislamı Ebussuud Efendi uzun

zamandır üzerinde çalıĢtığı ĠrĢâdü‟l-Akli‟s-Selim ila Mezâye‟l-Kitabi‟l-Kerîm adlı

arapça tefsirinin ilk kısmını Kanuni‟ye takdim edince yevmiyesi 500 akçe oldu. Bir

yıl sonra tamamını bitirdiğinde 600 akçeye çıkarıldı. Böylelikle Ģeyhülislamların

maaĢı kazaskerlerden daha yüksek bir miktara ulaĢtı. ġeyhülislamın maaĢı,

Defterdarlık içindeki küçük Ruznamçe Kalemi tarafından hesaplanır ve kayda

geçirilirdi.54

ġeyhülislamlar XIX. yüzyılın baĢlarına kadar kendi konaklarında, emrinde

çalıĢanlar da konağın selamlık bölümünde görevlerini ifa etmiĢlerdir.55

Ancak Sultan

Edirne‟de oturursa, ġeyhülislamın da onun yanında olması gerektiğinden kendisine

özel bir makam binası veriliyordu.56

Özellikle XVII ve XVIII. yüzyıllardaki sürekli

Ģeyhülislam ve ikametgâhının değiĢikliği nedeniyle, halk Ģeyhülislamın kim

olduğunu, nerede oturduğunu bilemezdi.57

XVII. yüzyılın baĢlarında Süleymaniye‟de

yeniçeri ağası için büyük bir saray yaptırılmıĢtı. Sultan II. Mahmut‟un yeniçeri

ocağını kaldırmasıyla, Ağa Kapısı denilen bu saray Ģeyhülislamlara tahsis edildi.

53

Kazıcı, İslam Medeniyetleri ve Müesseseleri Tarihi, s. 252. 54

Akgündüz, Osmanlı Devleti’nde Şeyhülislâmlık, s. 191-193. 55

Akgündüz, Osmanlı Devleti’nde Şeyhülislâmlık s. 204. 56

Sarıkçıoğlu, s. 209. 57

Sarıkçıoğlu, s. 210.

Page 29: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

20

Saray, yeniçeri ağasının ailesi ile ikametine tahsis edilmiĢ harem kısmı ile çok sayıda

daire ve köĢkten oluĢuyordu.58

GeniĢ yetki ve görevleri nedeniyle Ģeyhülislamın geniĢ bir memur kadrosu

vardı. Bu memurlara ilaveten bir de, Fetva Emini baĢkanlığında bir fetva kalemi

vardı. Bu dairede; Müsevvid, Mübeyyiz, Mukabeleci, Kâtip, Mühürdar ve Müvezziler

bulunurdu. Dairenin baĢındaki fetva emini, fıkıh yani Ġslam Hukukunda kendini

ispatlamıĢ biri olurdu. Ġstenilen fetvayı bulur ve maiyetindeki yirmiye yakın katip,

verilen fetvaları yazarlardı.59

Kethüda, siyasi ve iktisadi iĢlerinde Ģeyhülislamın

vekiliydi ve onun adına hareket ederdi. Telhisçi, Ģeyhülislamın hükümet nezdindeki

temsilcisi durumundaki memuru olup, hukuk, dini iĢler ve kanunlara ait

muamelelerde hükümetle temas ederdi. ġeyhülislamın, müderris ve mevali tayinleri

bunun vasıtasıyla ve Reîsü‟l-Küttâb‟ın delaletiyle veziri azama arz olunurdu.

Mektupçu ise, Ģeyhülislamın divan efendisi veya mühürdarı ve Ģimdiki ismiyle yazı

iĢleri müdürüydü. MeĢihattan çıkan buyruldular, tayin ruûsu ve beratları ile

icazetnamelerin yazıldığı daire mektupçunun emri altındaydı. Keza Ģeyhülislamın

mührü de yine onda bulunurdu. ġeyhülislam‟ın maiyetindeki memurlardan her

birinin kendisine ait ve müstakil daireleri bulunmaktaydı.60

Fetvalar, müteaddit fetva kitaplarından çıkarılarak müsevvidler tarafından

kaleme alınıp bunu fetva emini gördükten ve mübeyyiz tarafından beyaza çekildikten

sonra Ģeyhülislama takdim olunurdu. ġeyhülislam bunu tetkik edip talik kırması

denilen kendi el yazısıyla bilhassa cevap kısmını imzalardı. Bunu müteakip müvezzi

isimli memur bu fetvayı mahalline verirdi. Fetva isteyen kimseden bu hizmet

mukabili yedi akçe resim alınıp bu para fetva emini ile kalem heyeti arasında usulü

58

Aydın, Yurdakul, Kurt, s. 19. 59

Kazıcı, İslam Müesseseleri Tarihi, s.172. 60

Kazıcı, İslam Müesseseleri Tarihi, s. 172-173.

Page 30: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

21

dairesinde takdim olunurdu; yani her fetvadan iki akçesi fetva emininin ve mütebaki

beĢ akçe de müsevvid, mübeyyiz, mukabeleci, katip ve müvezzi‟nindir.61

Fetva Emini fetvalarını Fetvahane denen dairede verirdi. Ayrıca; dini

konuların incelendiği Meclis-i Tetkikat-ı Şer’iyye; medreselerin idaresi için Ders

Vekaleti ve Meclis-i Mesalih-i Talebiyye; Kur‟an basımları ve fıkhi eserlerin

murakabesi için Tetkik-i Mesahif ve Müellefat-ı Şer’iyye; tarîkatları ilgilendiren

konular için Meclis-i Meşayih; Beytu’l-Mal (emval-i eytam) idareleri. Bundan baĢka

evrak mahzeni, kayıt ve hesap iĢlerine bakan daireler vardı. Diğer vekaletlerde

olduğu gibi burada da bir müsteĢar mevcuttu. Kazaskerin, kassamın ve Ġstanbul

kadısının yüksek Ģer‟iyye mahkemeleri hep Ģeyhülislam kapısında bulunan

müesseselerdi.62

XVIII. yüzyıl baĢlarında Ağa kapısına taĢınan ġeyhülislamlık, bir devlet

dairesi haline dönüĢtü. Yine aynı asırda kabine sistemi oluĢturulduğundan

Ģeyhülislam, hükümet üyesi sayıldı. Osmanlının son dönemlerinde, görev süresinin

üyesi bulunduğu hükümetin ömrüne bağlı olması nedeniyle Ġlmiye TeĢkilatı ve

Ģeyhülislamlık tam anlamıyla politize olmuĢtu.63

Önceleri, Divan-ı Hümayun üyesi

olmayan Ģeyhülislamlar II. Mahmud zamanında meclise girmiĢlerdir. Bu dönemde

kazaskerler meclisten çıkarılmıĢ, onların yerine Ģeyhülislam gelmiĢtir. Tanzimatın

ilanından 1908 senesine kadar nazırlar gibi değiĢtirilebilen Ģeyhülislamlar, bu

tarihten sonra kabine ile değiĢtirilir olmuĢlardı.64

Osmanlı Devlet teĢkilatının

batılılaĢması oranında Ģeyhülislamlığın devlet içindeki nüfuzu azaldı. 1839 yılında

ġuray-ı Devlet‟in kurulması iç siyasetteki nüfuzunu oldukça baltaladı. Sonra 1879‟da

kurulan Adliye Nezareti‟ne bağlı yeni asliye ve ceza mahkemelerinin kuruluĢu ile

61

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, s. 197. 62

Yakıt, s. 35. 63

Yakıt, s. 35. 64

Kazıcı, İslam Müesseseleri Tarihi, s. 171.

Page 31: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

22

etki alanının diğer büyük kısmını da elinden alınmıĢ oldu.65

Tarihi seyir içinde

giderek yetki alanı daralan Ģeyhülislamlık, ġeyhülislam Mehmed Nuri Efendi(1920-

1922)‟nin bağlı bulunduğu son Osmanlı Hükümetiyle beraber istifasıyla ortadan

kalkmıĢ oldu.

2.2.2.Kadı

Arapça kaza (kada) kökünün ism-i faili olan kadı, fıkıh terimi olarak insanlar

arasında ortaya çıkan problemleri ve davaları Ģer‟i hükümlere göre çözüme

kavuĢturmak için yetkili makamca tayin edilen Ģahsı ifade eden terimdir.66

Mecelle‟de ise Kadı Ģöyle ifade edilmektedir; “Beyne‟n-nâss vukû bulan dava ve

muhâsamayı ahkâm-ı meĢrûasına tevfîkan fasl ve hasm içün taraf-ı sultânîden nasb

ve tâyin olunan hakimdir”.67

Hz. Muhammed Ġslam toplumunda kadılık görevini ilk icra eden kiĢi

olmuĢtur. Dört halife döneminde de kadılık görevi, halife tarafından yerine getirilmiĢ

ve bu görev halifenin en önemli vazifelerinden biri olarak kabul edilmiĢtir. Fakat

yeni fethedilen yerlerle Ġslam coğrafyasının geniĢlemesi, devletin geliĢip büyümesi

edemez hale gelmiĢti. Bu nedenle, Ġslam tarihinde ilk kez Halife Hz. Ömer tarafından

Medine, Basra ve Kûfe gibi önemli Ģehirlere niyabet yoluyla kadılar tayin edildi. Bu

atamalar ile dört halife döneminden itibaren, Ġslam hükümdarlarının yargı yetki ve

fonksiyonlarını, niyabet prensibi ile bir memura devretme geleneğinin baĢlamıĢ

olduğu söylenebilir. Devletin uzak bölgelerinde görevlendirilen bu memurlar, halife

ya da hükümdar adına kanunların uygulanmasını, hukuki ve cezai iĢlemlerin düzenli

65

J. H. Kramers, “ġeyhülislam”, İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul, Milli Eğitim Basımevi, 1979, Cilt:

11, s. 486 66

Fahrettin Atar, “Kadı”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul, 2001, Cilt: 24, s. 66. 67

Turan Gökçe, “Anadolu Vilayetine Dair 919 (513) Tarihli Bir Kadı Defteri”, http:

//www.egeweb2.ege.edu.tr/ tid/dosyalar/IX_1994/TIDIX-1994-09.pdf, s. 215. EriĢim Tarihi: 09

Mart 2014.

Page 32: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

23

bir Ģekilde yerine getirilmesini sağladılar.68

Osmanlılarda ilk kadı ataması Osman

Gazi tarafından gerçekleĢtirilmiĢtir. Ġlk kadı, Osman Gazi‟nin kayınpederi ġeyh

Edebâli‟nin damadı ve talebesi olan Dursun Fakih‟tir. Devletin istiklal ve

hükümranlığının iĢareti olan ilk hutbeyi okuyan kimse de aynı kiĢidir.69

Fatih dönemine kadar medreseden mezun olup kazasker divanına mülâzemet

edenler; isterlerse bir süre müderrislik görevini ifa edip, daha sonra kadı olma

talebinde bulunarak derecelerine göre kaza, sancak veya eyaletlerden uygun olan

birine atanabilirlerdi. Ya da müderris olmak istemeyip direkt kadılık görevine talip

olurlarsa, doğrudan doğruya kaza kadılıklarına tayin edilebilirlerdi.70

Fatih döneminde ise kadı olabilmek için Sahn-ı Seman medreselerinden

mezun olma Ģartı getirilmiĢti. Bu medreseden mezun daniĢmendler, önce devletin

önemli merkezlerinin birinin kadı mahkemesinde staj gördükten sonra, seçimle

büyük kadılıklara en az beĢer kiĢi olmak üzere stajyer olarak gönderilirlerdi.

Mevleviyet payesini haiz bu kadıların yanında üç-beĢ yıl gibi bir süre çalıĢtıktan

sonra Ġstanbul‟a gelir, bir sene de mülâzemet (adaylık, asistanlık) görevini ifa

ederler, ancak bundan sonra alt kademedeki kazalardan birinin kadılığına tayin

edilirlerdi.71

Ġlmiye mensuplarının tayin, azl ve nakil iĢlemleri Anadolu ve Rumeli

Kazaskerlik daireleri tarafından yapıldığından Rumeli‟de görev almak isteyenler

Rumeli kazaskerinin, Anadolu‟da görev almak isteyenler ise Anadolu kazaskerinin

Matlab Defteri'ne ismini yazdırır ve sıra beklerlerdi. Müderris ve kadıların tayin,

terfi, nakil, azil gibi her türlü iĢlemleri, ileride detaylı olarak bahsedeceğimiz

68

Cihan, s. 42. 69

Kazıcı, İslam Müesseseleri Tarihi, s. 124. 70

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, s. 87. 71

Ġlber Ortaylı, Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı Devletinde Kadı, Turhan Kitabevi, Ankara,

1994, s. 13.

Page 33: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

24

“ruznamçe” adı verilen defterlere kaydedilir, her türlü ihtilafta ruznamçeler esas

alınırdı.72

Kadılar padiĢah beratı ile tayin edilirlerdi ki bu berat, tayin iĢleminin

kanuni ispat belgesi durumundaydı. Bunsuz görev “beratsız fuzuli mahkeme

vurmak” diye tabir edilirdi.73

Kadılıklar büyük ve küçük kazalarla sancak ve eyalet olmak üzere baĢlıca iki

sınıftı. Tayinleri kazasker tarafından yapılan kaza kadılıkları; Rumeli, Anadolu ve

Mısır‟daki kazaların kadılıkları olmak üzere üç sınıftı. Rumeli‟deki kadı Anadolu‟ya,

Anadolu‟daki de Rumeli‟ye geçemezdi. Yükselmeler de ancak kendi bölgelerinde

olurdu.74

Osmanlı Ġlmiye TeĢkilatı‟nda atamaları Ģeyhülislam tarafından yapılan,

yüksek dereceli kadılıklara “Mevleviyet”, buralara tayin edilen kadılara ise “Mevali”

denilirdi. Mevleviyet kadılıkları kendi içinde; Ġstanbul Kadılığı, Haremeyn

Mevleviyeti, Bilad-ı Hamse Mevleviyeti, Mahreç Mevleviyeti, ve Devriye

Mevleviyeti olmak üzere 5 kısma ayrılmıĢtır.75

Müderrislerdeki, aldıkları yevmiyeye

göre gruplandırılma sistemi, Osmanlı kaza (yargı) sisteminde de mevcuttu. Bu

anlamda günlük üç yüz ile beĢ yüz akçe arasında gelire sahip olan kadılıklar,

mevleviyet olarak adlandırılıyordu. Mevleviyet kadılıkları idari askeri yapıdan

bağımsız bir teĢkilata tabi olduklarından dolayı, her eyalette bir mevleviyet kadısı

yoktu. XVI. yüzyılın sonlarına doğru Osmanlı‟da otuz dört eyalet varken, yirmi dört

tane mevleviyet kadısı vardı ve bunların sadece on tanesi eyalet merkezindeydi.76

72

Ġhsanoğlu, s. 264. 73

Ortaylı, Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı Devletinde Kadı, s. 13. 74

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı s. 91. 75

Nazire Doğan, Osmanlı İlmiye Sınıfı’nın Emekliliği İlmiye Tekaüd Sandığı’nın Kuruluşu ve

Faaliyetleri, , BÜSBE Tarih Anabilim Dalı, Yozgat, 2013, BasılmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, s. 15. 76

Bilgin Aydın, Rıfat Günalan, “XVI.Yüzyılda Osmanlı Devleti‟nde Mevleviyet Kadıları”, Prof.Dr.

Şevki Nezihi Aykut Armağanı (Nşr. Gülden Yıldız v.dğr.), Etkin Kitaplar, Ġstanbul, 2001, s. 21.

Page 34: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

25

Mevleviyet kadılığına yükselebilmek için ancak Süleymaniye müderrisleri ile

Sahn-ı Seman ve bunların muadili medreselerin müderrislerinden olmak gerekiyordu

bunlar belli aĢamaları geçtikten sonra Ģeyhülislamlığa kadar yükselebilirlerdi. Sancak

ve kaza kadılarının terfi sistemi ise ayrı bir hiyerarĢi içinde düzenlendiğinden bu

kadılar mevleviyet kadılığına yükselemiyorlardı.77

Mevleviyetler ile kadılıklar farklı

yargı bölgelerinde bulunduklarından, mevali denilen yüksek dereceli kadıların,

sancak ve kaza kadıları üzerinde denetim hakkı, ya da tayin iĢlemlerine müdahale

gibi bir yetkileri yoktu.78

Kadıların derecelendirilmeleri ise küçükten büyüğe doğru Ģöyledir: Naibler;

Küçük Ģehir kadıları; Büyük Ģehir kadıları; Mahreç Kadıları (Bilad-ı AĢere) (Ġzmir,

Selanik, YeniĢehir Fener, Hanya, Kudüs-i Ģerif, Halep, Trabzon, Sofya, Galata,

Havass-ı Refia (Eyüp ve çevresi); Bilad-ı Hamse (Mısır, ġam, Bursa, Edirne ve

Filibe) kadıları; Haremeyn (Mekke, Medine) kadıları; Ġstanbul kadısı. Bunların

dıĢında kalan yerler için “kuzat” kadılar tayin edilirdi. Mevleviyet kadılığı mahreç

kadılığından Ġstanbul kadılığına kadar olan kadılıkları kapsardı.79

2.2.2.1. Kadılıkla Ġlgili Bazı Terimler

Ġlmiye bürokrasisinde kadılık görevine “mansıb”, herhangi bir kazada görevli

olan kadıya “mutasarrıf”, kadının göreve baĢlama tarihine “zaman-ı zabt” veya

“zaman-ı ittisal”, görevde kalma süresine “müddet-i örfiye”, görev süresinin bitiĢ

tarihine “zaman-ı infisal”, görevden ayrıldıktan sonra ikinci bir tayine kadar geçen

süreye “müddet-i infisal”, bir kazaya mutasarrıf olmak için bir ya da daha fazla

kiĢinin aday olarak sıraya girmesine “tevkît”, belli bir kaza için sıraya giren kadı

adaylarına “muvakkît”, sıraya girip kadılık görevini bekleme süresine “tevkît 77

Aydın, Günalan, s. 21. 78

Aydın, Günalan, s. 22. 79

Yakıt, s. 23-24.

Page 35: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

26

müddeti”, imtihanda baĢarılı olup kadılık mesleğine girerek sırası geldiğinde bir

kazaya atanmasına “tenciz ve takrib”, kadı tevcih divanlarında mevcut kayıtlar

üzerinde yapılan iĢlemlere de “tashih” denirdi.80

Davacı, davasının diğer üç mezhepten birinin hükümlerine ve ictihadına göre

bakılmasını talep etmediği sürece, Osmanlı Kadısı yargılamayı Hanefi mezhebinin

kurallarına göre yapardı. Aynı Ģekilde Ģer‟i mahiyette olmayan meselelerde, özellikle

de mali konularda örfi kanunlar, yasaknâme ve benzeri kaynaklar bağlayıcı olur,

kadılar ilgili kurallara göre hüküm verirlerdi.81

Kadılık sisteminde düzenli bir teftiĢ mekanizmasından söz edilemez.

Denetleme ancak kadıların suiistimali ya da kanunsuzca verdikleri hükümlerin halkın

Ģikâyetine sebep olmasında veya problemin devlet yönetiminin dikkatini çekmesi

durumunda gerçekleĢirdi. TeftiĢi gerektiren bir durum meydana geldiğinde, Merkezî

hükümet beylerbeyi veya sancak beyi rütbesinde birini gönderirdi ki buna Müfettiş

Paşa denirdi. Ya da dergah-ı ali çavuĢlarından biri Mübaşir Müfettiş olarak

gönderilirdi. Merkezden de bir Kadı‟nın teftiĢle görevlendirilerek gönderildiği de

olurdu. Bunlara da Toprak Kadısı denmektedir. Yolsuzluğun arttığı bölgelere teftiĢ

için seyyar kadılar gider, gerektiğinde davalara da bakarlardı.82

Ġmparatorluğun sınırlarının geniĢlemesiyle tedrici olarak artan kadılıkların

sayısına oranla, medreseden eğitimini tamamlayarak mezun olan kadıların sayısında

daha hızlı bir artıĢa bağlı olarak yığılmalar görülmeye baĢlayınca, ġeyhülislam

Ebussuud Efendi Ġlmiye TeĢkilatı‟nda, mülâzemet usulünü de içine alan temel

bürokratik reformlar gerçekleĢtirmiĢ, kadıların görev sürelerine belirli sınırlamalar

getirmiĢtir. XVI. yüzyılın sonunda 1597‟de mevleviyet olan büyük kadılıkların süresi

80

Yurdakul, s. 136. 81

Ortaylı, Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı Devletinde Kadı, s. 54. 82

Ortaylı, Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı Devletinde Kadı, s. 46.

Page 36: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

27

bir yıl, küçük kadılıkların görev süresi ise iki yıl olarak tespit edilmiĢtir.83

Daha sonra

kaza kadılarının süreleri yirmi aya inmiĢtir.

Süresi dolan kadı mazul olur, yerine bu göreve sıradaki kadı tayin edilirdi.

Süresi dolan mazul kadı Ġstanbul‟a gelerek her çarĢamba günü kazasker dairesine

mülâzemet edip sıra beklerdi. Bir kaza kadısı suçu olmayıp müddetini doldurmadan

herhangi bir durum dolayısıyla infisal ederse, tekrar tayininin gerçekleĢmesinde bu

müddet infisali zamanında mahsup olmak üzere telafi edilirdi.84

Klasik sonrası dönemde Ġlmiye TeĢkilatı‟nda meydana gelen yığılma yüksek

dereceli ulemayı da etkilemeye baĢladı. Mansıbların yetersiz kalması üzerine

özellikle yüksek dereceli ulema atamalarında XVI. yüzyılın sonlarından itibaren

“payeli tayin” uygulaması baĢlamıĢtır. Bu uygulama sayesinde ilmiye sınıfına

mensup kiĢilerin yükselebilmesi veya yükseltilebilmesi için bir üst medreselerde ve

kazalarda boĢ kadroların ortaya çıkmasına gerek kalmamıĢ, süreyi doldurmuĢ olan

ilmiye mensupları yükselmeleri gereken görevin payesini alarak hareketlerini

gerçekleĢtirmiĢ oluyorlardı.85

Kadıların tayin sürelerinin ve görevlerinin kısa tutulması sayesinde

hiyerarĢide meydana gelmesi muhtemel olan tıkanıklıklar önlenmekteydi. Ancak

sürelerin belirsizliği ve kanun hükmüne aykırı olarak daha da kısaltılması, ciddi

problemler doğurmuĢtur. Öncelikle kadıların görev ahlakında sarsıntılar meydana

geldi. Görevde kalma sürelerini güvence altına almak için kanunsuz harcamalar

yapıp rüĢvet gibi olumsuz davranıĢlara tevessül ettiler. Bu makama gelebilmek için

83

Cihan, s. 45. 84

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, s. 94-95. 85

Yasemin Beyazıt, “Tanzimat Devri ġeyhülislamlarından MeĢrebzâde Arif Efendi ve Kadılık

Kurumundaki Ġstihdam Sorunu”, http://yayinlar.yesevi.edu.tr/files/article/402.pdf, EriĢim Tarihi:

15 Mart 2014.

Page 37: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

28

yaptıkları harcamaları fazlasıyla kazanmak için maalesef türlü usulsüzlüklere

baĢvurdular.86

Kadılık sisteminde görülen diğer bir olumsuzluk da infisal sürelerinin

uzaması nedeniyle meydana geliyordu. Ġnfisal dönemlerinde geçim sıkıntısı çekmek

istemeyen kadılar; müderrislik, muallimlik, naiblik, müfettiĢlik gibi görevleri yerine

getiriyorlardı. Bu sürenin uzaması onları meslekten uzaklaĢtırıyor, esnaflık gibi

toplumun diğer zümreleri arasına karıĢmalarına neden oluyordu. Yine uzayan bu

infisal süreleri nedeniyle kitaplarını dahi satmak zorunda kalan kadılar mevcuttu.

Özellikle XVIII. yüzyıldan itibaren artıĢ gösteren kadıların ve naiblerin usulsüz

davranıĢlarına örnek olarak; kanunsuz yollarla halktan para toplamaya çalıĢmaları,

rüĢvet almaları, ayan ile birleĢerek reayaya zulüm etmeleri gösterilebilir.87

Diğer bir suiistimal türü ise “Devre Çıkma” usulünde meydana gelmiĢtir.

Naiblerin teftiĢ veya keĢif gibi iĢlemleri yerine getirme maksadıyla makul sayıda

görevlisiyle köy ve nahiyelere gitmelerine denilen “Devre Çıkma”da da

usulsüzlükler baĢ göstermiĢtir. Kadılar; köy köy, çoğunlukla diğer Mülkî ve askeri

amirler ve kalabalık bir heyetle gezerek, köylünün bedava yem ve yemeğini almak,

resm-i kısmet için zorla dava görmek, talep harici miras taksimi veya normal ölüm

ve kaza sonucu ölümlerden cerime almak gibi yolsuzluklara baĢvurdular.88

Osmanlı Ģehir idaresinde beledi ve Mülkî idare fonksiyonları birbirinden

kesin çizgilerle ayrılmadığından, kadı‟nın adli görevi yanında idari, ilmiye hatta

askeri görevleri de bulunmaktadır. Kadı; Ģehrin yargı mercii olduğu kadar, asayiĢin

amiri, vakıfların denetçisi, beledi hizmet ve zabıta görevlerinin de amiridir.89

Kadılar

86

Ortaylı, Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı Devletinde Kadı, s. 16-17. 87

Beyazıt, http://yayinlar.yesevi.edu.tr/files/article/402.pdf, EriĢim Tarihi: 15 Mart 2014. 88

Ortaylı, Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı Devletinde Kadı, s. 33. 89

Kazıcı, İslam Medeniyetleri ve Müesseseleri Tarihi, s. 195.

Page 38: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

29

ileride hüküm verirken kendilerini zor duruma düĢürebilecek her türlü davranıĢtan ve

de ticari faaliyetlerden kaçınmak zorundaydılar. Bu bağlamda; ticaret yapamaz, borç

alıp veremez, hediye kabul edemez ve de umumi ziyafetlerde bulunamazlardı.90

XVI. yüzyıla kadar kadılar geçimlerini, tımar gelirleri ve de yaptıkları

iĢlemlerden aldıkları ücretlerle temin ediyorlardı. Kadıların yaptıkları çeĢitli

muamelelerden belirli miktarda ücret almaları birtakım suiistimal ve rüĢvet

olaylarına da sebep oluyordu. Bu duruma önlem amacıyla Yıldırım Beyazıt

döneminde, kadılara hücceten 25, sicilden 7, nikah akdinde 12 akçe, miras

taksiminde de %2 harç tahsis edilmiĢtir. XVI. yüzyıldan sonra kadılara tımar verme

usulüne de son verilmiĢtir.91

Ġlk zamanlarda kadılar halk arasındaki davaları camilerde görürlerdi.

Davacılar kadıların yanına gelerek Ģikâyetlerini iletirler, kadılar da davayı adalet

ölçüsünde sonuçlandırmaya çalıĢırdı.92

Kadılık gibi oldukça yoğun, yorucu ve sorumluluk isteyen bir görevi yürüten

kadı, doğrudan kendisine bağlı veya dolaylı olarak kendisine karĢı sorumlu olan çok

sayıda personeli ile birlikte bu vazifenin gereklerini yerine getirirdi. Doğrudan bağlı

olan personel arasında naib, kassam, muhtesib, mimar, katip, muhzır (adli polis),

tercüman (farklı etnik unsurların olduğu bölgelerde), imam, papaz, haham (mahalle

seviyesinde adli ve hukuki faaliyetlerinde) ve ayak hizmetleri gören personel

gösterilebilir. Kazanın büyüklüğüne ve iĢ hacmine göre bu görevlilerin sayısı

çoğalabilirdi. Yaptıkları faaliyetleri belli sürelerle kadıya takdim etmek zorunda olan

ve icraatında kadıya karĢı sorumlu bulunan personel arasında ise; mütevelli, esnaf

90

Kazıcı, İslam Medeniyetleri ve Müesseseleri Tarihi, s. 196. 91

Cihan, s. 44. 92

Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, MEB, Ankara, 1983, Cilt:

2, s. 120.

Page 39: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

30

kethüdası, subaşı, sipahi v.s. gibi belirli zümre ve birimlerin idaresini yürüten

görevliler bulunmaktadır.93

Kadı‟nın azil sebeplerini ise Ģöyle sıralayabiliriz. Kadı‟nın aklını ve temyiz

kabiliyetini kaybetmesi; Kör, sağır veya dilsiz olması; Görevini kötüye kullanması,

rüĢvet alması veya kanunu ihlal etmesi; Ġmanını kaybetmesi; Yolsuzluğunun

anlaĢılması. Ayrıca bilgisizliği anlaĢılır veya bizzat kendi, mesleki yetersizliğini

açıklarsa dünyevi otorite tarafından azledebilirdi.94

2.2.3. Kazasker

Ġlmiye TeĢkilatı‟nın en yüksek mertebelerinden birinin adı olan “Kazasker”

lügatte asker kadısı, ordu kadısı olarak tanımlanmaktadır.95

Kaynaklarda kadî-i asker

veya kadîlasâkir, kadîlcünd, kadîleĢker olarak da geçerken, terim Osmanlılarda

kazasker Ģeklini almıĢ ve yaygınlık kazanmıĢtır. Divan üyesi olmalarından dolayı,

Osmanlı kaynaklarında kazaskerler için bazen “Sadreyn Efendiler, Sadr-ı Rumeli,

Sadr-ı Anadolu” tabirleri de kullanılmaktadır.96

Ġlk sistemli uygulamanın Hz. Ömer‟in Ebü‟d-Derda‟yı Suriye‟de bulunan bir

birliğe atamasıyla baĢlayan bu müessesede bulunanlar, asker arasındaki ihtilaflara

bakmakla yükümlüydüler. Farklı isimlerle; Emeviler, Abbasiler, Endülüs Emevileri

ayrıca Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklular, Zengiler, HarizmĢahlar,

Karamanoğulları, Akkoyunlular ve Karakoyunlular gibi Ortaçağ Türk-Ġslam

devletlerinde de kazaskerlik müessesesi mevcuttu.97

Bu müesseseyi Anadolu

Selçuklularından aldığı düĢünülen Osmanlı Devleti‟nde, askeri sınıfın Ģer‟i ve hukuki

93

Ġhsanoğlu, s. 265. 94

Ortaylı, Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı Devletinde Kadı, s. 10. 95

Pakalın, Cilt: 2, s. 229. 96

Mehmet ĠpĢirli, “Kazasker”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Ankara, 2002, Cilt: 25, s. 140. 97

Mehmet ĠpĢirli, “Osmanlı Devletinde Kazaskerlik (XVII. Yüzyıla Kadar)”, Belleten, Cilt: 61, Sayı:

232, 1998/1, s. 597-602.

Page 40: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

31

iĢlerini yürütmek amacıyla oluĢturulan bu makama ilk olarak Birinci Murad

zamanında, Bursa Kadısı Çandarlı Kara Halil Hayreddin Efendi tayin edilmiĢtir.98

Osmanlıdaki kazasker; miras taksimi, orduda asker arasındaki problemlerin

çözümü görevi ile kaza ve eğitim-öğretim iĢlerinin düzenli bir Ģekilde

yürütülebilmesi için kadıların ve müderrislerin tayin edilmesi ve bunlarla ilgili diğer

iĢlemlerin yapılması görevini beraber yürütürdü. Osmanlılardan önceki Ġslam ve

Türk Devletlerinde bu iki görevi birlikte yürüten bir makam bulunmamakta;

Kadîlkudatlık, Ordu Kadılığı, KadîleĢker, Kadîlaskerlik makamlarının belirli

ölçülerde yukarıdaki görevleri ifa ettikleri görülmektedir.99

XVI. asrın ikinci yarısına kadar bu makama gelebilmek için belli bir sistem

yoktu. Kazaskerliğe mevleviyet denilen beĢ yüz akçe yevmiyeli büyük kadılıklardan

gelinebilirdi. Bu tarihten sonra kazasker atamasına bir düzen getirilerek, Anadolu

Kadılığına Anadolu Kazaskeri payesiyle Ġstanbul Kadılığı yapanlar getirilmeye

baĢlanarak oradan Rumeli Kazaskerliği‟ne gelme kuralı getirildi. Daha sonra ise

çıkarılan Paye Kanunu ile, mevleviyetlerin ve kazaskerlerin öncelikle o makamın

payesini almaları sonra fiilen kazasker olarak tayin edilmeleri kanunlaĢtırıldı.

Kazaskerlik görevinde kalma müddeti XVI. asra kadar iki sene iken, daha sonra bir

yıla indirildi. Süreyi dolduran zât, kazasker mazulü sayılır yerine sıradaki kazasker

tayin edilirdi. Paye Kanunu icabı; Anadolu Kazaskeri önce o makamın payesini alır

ve sonra fiilen Anadolu Kazaskeri olur ve buradan da Rumeli Kazaskerliği payesini

alır ve sonra da fiilen Rumeli Kazaskerliği‟ne tayin edilirdi. XVI. asrın ikinci

yarısından sonra ġeyhülislam olabilmek için Rumeli Kazaskerliği görevini yapmıĢ

98

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, s. 151. 99

ĠpĢirli, “Osmanlı Devletinde Kazaskerlik (XVII. Yüzyıla Kadar)”, s. 597.

Page 41: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

32

olma Ģartı getirildi. Ancak nadiren de olsa Rumeli Kazaskeri olmadan Anadolu

Kazaskerliği yapmıĢ olanlardan ġeyhülislam olanlar da vardı.100

Tayin iĢlemleri belli bir prosedüre bağlı olarak gerçekleĢirdi. Ġlmiye

TeĢkilatı‟nın diğer pek çok biriminde olduğu gibi Anadolu ve Rumeli kazaskerlikleri

paye ve mansıbını almak için de paye ve mansıb talep dilekçeleri mabeyne ya da

Ģeyhülislamlığa, belli bir tarih ve süre kaydı olmadan teslim edilirdi. Mabeyne

verilen dilekçeler incelenerek görüĢ bildirilmek üzere Ģeyhülislama havale edilirdi.

ġeyhülislam da konu hakkındaki görüĢünü bildiren yazısını mabeyne arz eder,

padiĢah da genellikle Ģeyhülislamın görüĢleri doğrultusunda tayin yapılmasını

emreder böylece de tayin iĢlemi gerçekleĢmiĢ olurdu.101

Kadıların nakil ve becayiĢ (tebdil) iĢlemleri çeĢitli Ģekillerde yapılır ve bu

iĢlemler de ruznamelere kaydedilirdi. Bazen iki kadı, kendi arzuları ve “misli ile”

görev yerlerini değiĢtiriyorlardı. Bazen taraflardan birinin veya her iki tarafın terfi ile

nakli yapılıyordu. Üç Kadı‟nın kendi aralarında görev yerlerini değiĢtirdikleri olurdu.

Ancak bir engelin çıkması durumunda bütün iĢlemler durdurulabilir ve tayin iĢlemi

gerçekleĢmeyebilirdi.102

Osmanlı‟da gerçek anlamda tek otorite olan PadiĢah, Kazaskerlerin

tayinlerinde olduğu gibi azillerinde de yetkiliydi. Özellikle XVI. yüzyılın sonlarından

itibaren giderek artan bu aziller birçok nedene bağlı olarak yapılırdı. Bu nedenlerden

belki de en önemlisi kazasker ve mevalinin sürelerinde kısıtlamaya gidilmesiydi.

Hatta birçok kez bu sürenin bitiminin bile beklenmediği oluyordu ki bu durum

dönemin kaynaklarında birçok eleĢtiriye muhatap oluyordu. Bunun yanında

100

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, s. 152. 101

Yurdakul, s. 96-97. 102

ĠpĢirli, “Osmanlı Devletinde Kazaskerlik (XVII. Yüzyıla Kadar)”, s. 669.

Page 42: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

33

Kazaskerler; hastalık, sadrazamla anlaĢamama, ilmî yetersizlik, görevde ihmal, siyasî

ayaklanma, saltanat değiĢikliği gibi sebeplerle de görevden azledilmiĢlerdir.103

XV. yüzyıl sonuna kadar tek bir Kazasker yeterli görülürken, Fatih‟in son

dönemindeki fetih hareketleri ile sürekli geliĢerek bir imparatorluk haline dönüĢen

Osmanlı‟da tek kazaskerin yetersiz kalması üzerine, 1480 yılında Rumeli ve Anadolu

Kazaskeri104

olmak üzere sayı ikiye çıkarılmıĢtır. Görev sorumluluk sınırları ise;

Anadolu Kazaskeri boğazlardan itibaren devletin bütün doğu ve güney, Rumeli

Kazaskeri ise Avrupa yakasındaki bulunan kadıların iĢlerine bakardı. Rumeli

Kazaskeri rütbece daha üstün kabul edilirdi.105

Ġmparatorluğun Rumeli kesimi;

yüzölçümü, kaza sayısı, ve kazaskerlere sağladığı gelir itibariyle Anadolu‟ya göre

daha az olmasına rağmen, Rumeli Kazaskerliğine daha çok itibar edilmesi genellikle,

Rumeli‟nin “darü‟l-cihad” oluĢu ve Osmanlı Devleti‟nin baĢlangıçtan beri Rumeli‟ye

ve oradaki fetihlere büyük önem vermesi106

, o yönden ilerlemeyi değiĢmez bir

siyaset haline getirmiĢ olması ile izah edilir.107

Yavuz Sultan Selim, Doğu ve Güneydoğu Anadolu topraklarını fethederek

Osmanlı ülkesine kattıktan sonra 1516 yılında Diyarbekir (Diyarbakır) merkezli Arap

ve Acem Kazaskerliği adı altında üçüncü bir Kazaskerlik kurarak, baĢına meĢhur

tarihçi ve alim Ġdrîs-i Bitlisî‟yi getirdi. Ortaylı, bu kazaskerliğin daha ziyade Ġdris-i

Bitlisi gibi feodal bir beyin ve tanınmıĢ bir bilginin, yeni fethedilen Doğu ve

Güneydoğu Anadolu topraklarının entegrasyonunda oynayacağı rolün göz önüne

103

ĠpĢirli, “Kazasker”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 25, s. 141. 104

Bu zamanda Mustafa Kestelli‟ye Rumeli Kazaskerliği, Hacı Hasan Zâde Mehmed Efendi‟ye de

Anadolu Kazaskerliği verilmiĢtir. 105

Ünal, s. 54. 106

Doğu siyasetine ve doğudaki fetihlere büyük önem veren Yavuz Sultan Selim bile, zaruri gördüğü

bu fetihleri tamamladıktan sonra Rumeli‟ye geçerek orada ilerlemek istediğini Kemal PaĢazâde‟ye

“ĠnĢallah niyetim feth-i Efrenciye‟dir” demiĢtir. Bkz; Lütfi PaĢa, Asafname, Ġstanbul, 1326, s.21.,

Aktaran, ĠpĢirli, “Osmanlı Devletinde Kazaskerlik (XVII. Yüzyıla Kadar)” s. 662. 107

ĠpĢirli, “Osmanlı Devletinde Kazaskerlik (XVII. Yüzyıla Kadar)”, s. 662.

Page 43: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

34

alınarak kurulduğunu söylemektedir.108

Daha sonra, Merkezî Ġstanbul‟a nakledilen

bu makama Fenerizâde Mehmed ġah getirildi. Fenerizâde‟nin 1518 yılında bu

görevden ayrılmasından sonra bir süre vekaletle yürütülen Arap ve Acem

Kazaskerliği kaldırılarak, vazife ve yetkileri Anadolu Kazaskerliğine bırakılmıĢtır.109

Kazaskerliğin kuruluĢunun, fetva makamı olan Ģeyhülislamlığın kuruluĢundan

çok daha önce gerçekleĢtirilmiĢ olması, Osmanlı devlet teĢkilatında kazanın önem ve

zaruretini göstermektedir. Ancak bu önemine rağmen, müessesenin ilk dönemlerdeki

iĢleyiĢi, ilk kazaskerlerin hayatları ve faaliyetleri hakkında doyurucu bilgilere sahip

değiliz.110

II. Mehmed dönemine kadar bütün vezir-i azamlar görevlerine kazaskerlikten

yükselerek gelebiliyorlardı. Burada önemle üzerinde durulması gereken nokta, vezir-

i azamın vezirler arasından değil de kazaskerlerden seçilmiĢ olmasıdır. Buradan

anlaĢılıyor ki; Osmanlı Devlet düzeninde kazaskerlik, vezir-i azamlıktan sonra gelen

ve vezirlik görevinden daha üstün ve itibarlı kabul edilen bir makamdı. Nitekim

Molla Gürani Fatih‟in defalarca teklif ettiği vezirlik görevini reddettiği halde

kazaskerlik teklifini kabul etmiĢtir.111

XVI. asır ortalarına kadar derece itibariyle müftü yani Ģeyhülislamlığın

üstünde yer alan kazaskerlik, Ebussuud Efendi‟nin Ģeyhülislamlığından itibaren bu

üstünlüğü yitirmiĢtir. Bununla beraber XIX. asır ortalarına kadar Divan-ı Hümayun

azalığı devam etmiĢtir.112

Eğitim ve Yargı TeĢkilatının sevk ve idaresi; ordunun ve askeri (yönetici)

zümrenin savaĢ ve barıĢ sırasında hukuki ihtiyaçları ve problemlerinin çözülmesi ve

108

Ortaylı, Türkiye Teşkilat ve İdare Tarihi, s. 232 109

Kazıcı, İslam Medeniyetleri ve Müesseseleri Tarihi, s. 203. 110

ĠpĢirli, “Osmanlı Devletinde Kazaskerlik (XVII. Yüzyıla Kadar)”, s. 607. 111

Mustafa ġentop, Osmanlı Yargı Sistemi ve Kazaskerlik, KurtiĢ Matbaacılık, Ġstanbul, 2005, s. 3-4. 112

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, s. 153.

Page 44: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

35

davalarının görülmesi Ģeklinde iki ana baĢlıkta görevleri olan Kazasker, bu

görevlerinin yanında ġeyhülislamı teyit anlamında veya bazı nedenlerle Ģeyhülislam

yerine siyasi ve idari fetvalar da vermektedir.113

ġeyhülislamların Divan‟da ve

Meclis-i Vükelada bulunmaları çok ileri tarihlerde olduğu için, divanın tabii üyesi

olan kazasker, buradaki dini meseleleri çözmekle sorumlu olan kiĢiydi. 114

Divan-ı

Hümayun‟daki davalarda bulunan Kazasker, salı ve çarĢamba günleri dıĢında her gün

kendi konaklarında kendilerine havale olunan Ģer‟i ve hukuki iĢlere bakarlar, her

cuma ise PaĢakapısı‟nda sadrazamın ikindi divanına katılırlardı. Burada davaları

genellikle Rumeli Kazaskeri dinlerdi ancak iĢ yoğunluğunun arttığı dönemlerde

Anadolu Kazaskeri de davalara bakardı. Dava konusu, kadılıklardan gelen

itirazlardan oluĢuyorsa, kazaskerler istinaf mahkemesinin görevlerini yaparlardı.

ġayet Sadrazam, kazaskerin verdiği hükümlerden Ģüphelenirse teftiĢ mekanizmasını

harekete geçirerek iĢlemlerini teftiĢ ettirirdi.115

Kazaskerlere tahsis edilmiĢ bir resmî

daire bulunmadığından, davaları kendi konaklarında görürler ve Ġlmiye TeĢkilatı‟nın

iĢleriyle meĢgul olurlardı.

Ülke çapında geniĢ bir teĢkilatın baĢı olan ve çok geniĢ kapsamlı görevleri

bulunan kazaskerler elbette iĢlerini tek baĢlarına yapamazlardı. Bu önemli iĢlerinde

kendilerine yardımcı olmak için çalıĢan çok sayıda memurları vardı. Bunlar

içerisinde en yetkili olan ve taĢrada kazaskeri temsil eden Askeri Kassamlar idi.

Kassamlar bulundukları bölgede kazaskeri temsil ettiklerinden dolayı, sadece miras

taksimine bakmakla kalmayıp, onun adına çeĢitli davalara

113

II. Osman kardeĢi ġehzade Mehmed için kardeĢ katli fetvası istemiĢ, ġeyhülislam Esad Efendi‟nin

vermemesi üzerine Rumeli Kazaskeri TaĢköprüzâde Kemaleddin Efendi‟den aldığı fetva ile

ġehzade Mehmed‟i bertaraf etmiĢtir. ( bkz. Ġhsanoğlu s. 268.) 114

Pakalın, Cilt: 2, s. 230. 115

Yakıt, s. 23-24.

Page 45: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

36

bakarlardı.116

Kazaskerlerin her birinin tezkireci, ruznamçeci, matlabçı, tatbikçi,

mektupçu, ve kethüda olmak üzere altı yardımcısı vardı. Bunlardan tezkireci, resmî

yazıĢmaları yönetir. Ruznamçeci, müderris ve kadıların tayini için gerekli sicil, sıra

ve kayıt iĢlemleriyle uğraĢır. Matlabçı, sıra ve kıdem esasına dayanan ilmiye

mensupları tayinleriyle meĢgul olur ve gerekli kayıtları tutar. Tatbikçi, büyük

kadıların basılmıĢ mühürlerini muhafaza edip, bunların gönderdikleri evrakların

altındaki mühürle kendi yanındaki defterde olan mührü karĢılaĢtırarak sahte olup

olmadığını kontrol ederdi. Mektupçu, kazaskere ait bütün yazılı evrakları, muhaberat

ve muharreratı idare ederdi. Kethüda ise kazaskerlerin bütün umur ve hususatiyle ve

para iĢleriyle meĢgul olurdu.117

Kaynaklarda, kazaskerlerin ilk dönemlerde tımar ve has gelirleri olduğu

bilgilerine rastlanırken, bunun yanında ayrıca maaĢ (mevacib) aldıklarına dair

herhangi bir bilgi yoktur. Ġlk kez Fatih Kanunnâmesi‟nde yevmiye olarak beĢ yüz

akçe aldıkları belirtilmektedir. Kazaskerlerin, padiĢahların tahta çıkarken dağıttıkları

cülus bahĢiĢinden ve de hediyelerden pay aldıkları bilinmektedir. Bunun yanında

kadı ve müderrisle beraber bazı tevcîhat beratlarından belli miktarlarda harç

alırlardı.118

Bu zor ve sorumluluk isteyen Kazaskerlik görevini ifa eden Ģahıslar, kadı

ve müderris atamalarından “resm-i kısmet” adıyla harç da alırlardı ki, bu gelir günde

sekiz-on bin akçeye kadar yükselebiliyordu.

Tüm bu gelirler ile mirasın intikali, müsadereden muaf tutulma gibi gerçekler

de göz önünde tutulduğunda, ilmiye sınıfının imparatorluğun en zengin ailelerini

içerdiğini söylemek çok da zor değildir.119

Özellikle III. Murad ve III. Mehmed

devirlerinden itibaren zamanla duraklama dönemine giren Osmanlı ekonomisi ve bu

116

ĠpĢirli, “Osmanlı Devletinde Kazaskerlik (XVII. Yüzyıla Kadar)”, s. 623, 697. 117

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, s. 154-155. 118

ĠpĢirli, “Kazasker”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 25, s. 141. 119

Ortaylı, Türkiye Teşkilat ve İdare Tarihi, s. 232-233.

Page 46: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

37

nedenden dolayı artan enflasyona karĢı kazasker maaĢlarına zam yapılmaması,

onların ekonomik sıkıntı çekmesine neden olmamıĢtır. Çünkü diğer gelirleri yanında

aldıkları maaĢ sadece sembolik bir anlam taĢımaktaydı. Bunun yanında emekli

olunca diğer gelirleri kesildiğinden, mazuliyet maaĢları hiçbir zaman sabit kalmamıĢ,

zamanın akıĢı içinde devamlı olarak artmıĢtır. 120

Bu da Osmanlı Devleti‟nin Ġlmiye

TeĢkilatı‟na ve de özellikle kazaskerlere ne kadar çok önem verdiğini göstermede

önemli kriterlerden sayılabilir.

Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda “elkab”, görevlinin mevkiini belirlemede önemli

bir unsur olup, her meslek erbabının özel niteliklerini içeren elkabı bulunmaktaydı.

Kanunnâme ve münĢeat mecmualarında kazaskerlerin elkabı farklı Ģekilde

verilmektedir.121

Kazaskerlerin kendilerine has kıyafetleri vardı. Ġlmiye ricalinden

olduklarından esas itibariyle ilmiye sınıfına ait kıyafetler giyseler de, Divan-ı

Hümayun üyesi olmaları sebebiyle merasimlerde giydikleri kıymetli elbiseleri vardı.

Kazaskerler baĢlarına yuvarlak, üzeri kıvrımlı örf denilen sarığı giyerlerdi.

Arkalarına çeĢitli zamanlarda ve merasimlerde giydikleri kaftan, yazlık ve kıĢlık

samurlar, yazlık hilat, örf feracesi, uzun yenlü sof ve uzun yenlü abai, erkan feracesi,

kabanice Ģeklinde üzeri yakalı ve uzun yenlü sof gibi elbiseler giydikleri kaynaklarda

belirtilmektedir.122

Ebussuud Efendi‟den itibaren nüfuzlarını ve teĢkilat içindeki liderlik

konumlarını kaybetmeye baĢladığını belirttiğimiz kazaskerlerin, 19. yüzyıl ortalarına

120

ĠpĢirli, “Osmanlı Devletinde Kazaskerlik (XVII. Yüzyıla Kadar)”, s. 621. 121

Fatih Kanunnâmesi‟nde, müftü efendi, hoca efendi, ve kazaskerler elkabı müĢterek olarak Ģu

Ģekilde verilmektedir: “A‟lemü‟l-ulemai‟l-mütebahhirin efdalü‟l-fudalai‟l-müteverriin yenbu‟u‟l-

fazl ve‟lyakin varisü ulumi‟l- enbiya ve‟l-mürselin, keĢĢafü‟l-müĢkilat-ı diniye ve sahhahu

müte‟allikati‟l yakiniyye keĢĢafu rümuzi‟d-dekayık hallalu müĢkilati‟l halayık… (Aktaran, ĠpĢirli,

“Osmanlı Devletinde Kazaskerlik (XVII. Yüzyıla Kadar)”, s. 633. 122

ĠpĢirli, “Osmanlı Devletinde Kazaskerlik (XVII. Yüzyıla Kadar)”, s. 634.

Page 47: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

38

kadar Divan-ı Hümayun üyelikleri devam etmiĢtir. 1914 yılında birleĢen kazaskerlik

makamları Anadolu Kazaskerliği adıyla yeniden düzenlenmeye çalıĢıldı, fakat kurum

Cumhuriyet döneminde kaldırılarak tarih sahnesinden çekildi.123

2.2.4. Müderris

Ġslami öğretimin Merkezînde öğretmen olduğundan, Müslümanlar ilmi ders

veren hocalardan öğrenmeye özel bir ihtimam göstererek, öğrencinin ilmi tek baĢına

kitaplardan almasına karĢı çıkmıĢlardır. Nitekim bu konuda Mus‟ab ez-Zubeyr: “

Ġnsanlar ezberlediklerinin en güzeli ile konuĢurlar, yazdıklarının en güzelini

ezberlerler, iĢittiklerinin de en güzelini yazarlar. Edebi aldığın zaman ehliyetli olan

kimselerin ağızlarından al. Bu takdirde sen sadece seçilmiĢ ve dizilmiĢ inciler

iĢitirsin.”124

derken, Ġmam ġafii: “Her kim bir öğretmene ihtiyaç görmeden

kitaplardan bilgi sahibi olmaya çalıĢırsa hükümler kaybolur.” demiĢtir.125

ĠĢte Ġslam

medeniyetinde ilim tahsilinde görülen bu ihtiyacı karĢılamakla görevli olan kiĢi de

“müderris”tir.

Sözlükte “okumak, anlamak, bir metni öğrenmek için tekrar etmek”

anlamındaki “de-ra-se” kökünün “tef‟îl” kalıbından türeyen müderris; medrese ve

camide tedris görevini yürüten hoca anlamında kullanılan bir tabirdir.126

Uzun bir

öğrenim hayatı sonrası almaya hak kazandığı icazet (temessük)127

, mülâzemet ve

beratla medreselerde ve camilerde talebelere alet ilimleri ve dini ilimleri öğretenlere

“müderris”, bu göreve de “müderrislik” denmiĢtir. Ġslam aleminde X. asırdan sonra

123

Cihan, s. 42. 124

Ahmed Çelebi, İslamda Eğitim-Öğretim Tarihi, (Çvr. Ali Yardım), Damla Yayınevi, Ġstanbul,

1976, s. 208. 125

Mustafa Bilge, İlk Osmanlı Medreseleri, ĠÜEF Yayınları, Ġstanbul, 1984, s. 18. 126

Pakalın, Cilt: 2, s. 598. 127

Ġcazetname ve Temessük denilen diplomada okunan dersi Ġslamın zuhurundan icazetname alanın

zamanına kadar kimler okutmuĢsa onların isimleri yazılırdı. Bu itibarla icazetnameler aynı

zamanda birer silsilename idi. ( bkz. Pakalın, Cilt: 2, s. 19.)

Page 48: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

39

yaygınlaĢmaya baĢlayan müderris tabiri günümüzdeki Profesör karĢılığında

kullanılan bir terimdir.128

Medreseye gerçek anlamda bir teĢkilatlanma getiren

Selçuklu Veziri Nizamülmülk‟ün, XI. yüzyılda Nizamiye medreselerini kurmasından

sonra, burada tedris görevinde bulunan en yüksek rütbeli ilim adamı için

kullanılmaya baĢlanılarak resmî bir hüviyete bürünmüĢtür. Müderris kelimesi

herhangi bir ilim dalı anılmadan tek baĢına kullanıldığında fıkıh hocası kastedilirdi;

hadis, kıraat, tasavvuf ve nahiv gibi ilimleri öğreten kimseler için de genellikle

“Ģeyh” kelimesi tercih edilirdi. MeĢyehatü‟l-Kur‟an, MeĢyehatü‟l-Hadis,

MeĢyehatü‟n- Nahv gibi. 129

Müderris sadece ders vermekle kalmayıp aynı zamanda

medresedeki akademik faaliyetleri yürüten ve de bu faaliyetlerden sorumlu olan

kimse idi.130

Bütün islami ilimlerin temeli Kur‟an-ı Kerîm‟e dayandığından, Ġslam eğitim

ve öğretimi için öncelikli mesele Kur‟an‟ın öğretilmesidir. Bu anlamda Kur‟an-ı

Kerîm‟i ilk öğreten kiĢi olan Hz. Muhammed, Ġslam dünyasında ilk hoca ve ilk

muallim olarak kabul edilmektedir.131

Ġslam‟da eğitim-öğretim faaliyetleri, Hz.

Peygamber‟in Mekke‟de iken sahabeden Erkam b. Sabit‟in evinde gerçekleĢtirdiği

Kur‟an öğretimi ile baĢlar. Hicretten sonra Medine‟de tesis edilen “Suffa” ise Ġslam

dünyasında eğitim ve öğretimin, dolayısıyla öğretim mekânının ilk örneğini teĢkil

eder.132

Ġslam‟ın ilk dönemlerinde eğitim faaliyetleri mescitlerde baĢlamıĢ, zamanla

buralarda verilen derslerin çeĢitlilik kazanması ve katılımların artması bir takım

zorluklara neden olmuĢ, mekân sıkıntısı gibi nedenlerle yeni öğretim kurumlarına

128

Mehmet ġeker, Ziya Kazıcı, İslam-Türk Medeniyeti Tarihi, Çağrı Yayınları, Ġstanbul, 1982, s. 160. 129

Nebi Bozkurt, “Müderris”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul, 2006, Cilt: 31, s. 467. 130

Ġhsanoğlu, s. 260. 131

ġeker, Kazıcı, s. 160. 132

Hamit Er, Osmanlı Devletinde Çağdaşlaşma ve Eğitim, Rağbet Yayınları, Ġstanbul, 1999, s. 19.

Page 49: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

40

ihtiyaç duyulmuĢ ve eğitimin daha sağlıklı yürütülebilmesi için de medreseler

kurulmuĢtur.133

2.2.4.1. Osmanlı Devleti’nde Medrese ve Müderris

Osmanlı Devleti‟nin kuruluĢundan itibaren bütün Osmanlı Sultanları, ilim

adamlarına büyük saygı ve hürmet göstermiĢler, önemli devlet meselelerinde sürekli

ilim adamlarının fikirlerinden yararlanmıĢlardır. Nitekim devletin kurucusu Osman

Gazi, oğlu Orhan Gazi‟ye vasiyetinde; Allah‟ın emirleri doğrultusunda iĢ yapmasını,

bilmediği konularda ilim adamlarına danıĢmasını öğütlerken, devlet iĢlerinde ilmiye

sınıfının görüĢleri doğrultusunda hareket edilmesini istemiĢtir.134

Eğitimde fırsat eĢitliğini gözeten Osmanlı‟da eğitim-öğretim herkese açık,

Ģeffaf ve ücretsizdi, dileyen herkes bu haktan yararlanabilirdi. Ülkenin her tarafına

yayılmıĢ olan eğitim kurumlarının öğretmen, öğrenci, ders araç-gereçleri ve fiziki

kapasite giderleri baĢta olmak üzere, eğitim-öğretimin her türlü masrafı ise vakıflarca

karĢılanırdı.135

Orhan Gazi zamanında 1330 yılında Ġznik‟te 136

ilk Osmanlı medresesi

kurulmuĢ ve buraya müderris olarak da Türk alim ve mütefekkirlerinden Davud-i

Kayseri tayin edilmiĢtir.137

Yıldırım Beyazıd dönemi medrese sistemi için önemli

geliĢmelerin kaydedildiği bir dönemdir. Medrese sayısında gözle görülür bir artıĢ,

133

ġakir Gözütok, İslam’ın Altın Çağında İlim, Nesil Yayınları, Ġstanbul, 2012, s. 195-196. 134

Er, s. 49. 135

Ömer Özyılmaz, Osmanlı Medreselerinin Eğitim Programları, Kültür Bakanlığı Yayınları,

Ankara, 2002, s. 16. 136

Ġlk Osmanlı medresesi Ġznik‟te “Orhan Gazi Medresesi” olduğu yolunda genel bir kanaat vardır.

Ancak, Süleyman PaĢa‟nın Ġzmit‟te yaptırdığı medresenin de ilk medrese olduğu ileri

sürülmektedir. Osmanlı tarihi profesörü Arif Bey, ilk medresesi olduğunu, ancak Ġznik

medresesinin ondan daha çok Ģöhret bulduğunu belirtir. (Bkz; Mefail Hızlı, “KuruluĢundan

Osmanlılara Kadar Medreseler” Uludağ İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 2, 1987, s. 279.) 137

Davud-i Kayseri, Büyük mutasavvıf ġeyh Muhyiddin-i Arabi‟nin üvey oğlu ġeyh Bedreddin-i

Konevi‟nin halifelerinden tefsir sahibi ġeyh Muhyiddin-i Arabi‟nin Fusus‟u-l Hikem‟ini Ģerheden

Kemalüddin Abdürrezzak-ı KaĢi‟nin halifesi olup, yüksek tahsilini Mısır‟da yapmıĢ Türk alim ve

mütefekkirlerindendir. 13 tane eseri olan mütefekkir, 1351‟de vefat ederek Çınardibi deniler yerde

defnedilmiĢtir. ( Bkz. UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, s. 1.)

Page 50: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

41

Daru‟l Kurra ve Daru‟Ģ-ġifa gibi yeni eğitim kurumlarının açılması hep bu dönemde

gerçekleĢmiĢtir. Ancak yine de sistem daha önceki Selçuklu ve Beylikler döneminin

devamı niteliğindedir. Medreselerde esaslı teĢkilatlanma ise çıkardığı kanunnâme ile

medreseleri derecelere ayıran Fatih Sultan Mehmed döneminde gerçekleĢmiĢtir.138

Ġlk medresenin kuruluĢundan, Yıldırım Beyazıt dönemine kadar Osmanlı

medreselerinin müderris kadrosu hep Selçuklu ve beylikler döneminin

medreselerinde yetiĢen alimlerden oluĢmuĢtur. Kütahya, Manisa, Kastamonu, Konya

gibi Ģehirler bu müderris kadrosunun ana kaynağı olan yerlerdi.139

XIII ve XIV. yüzyıllarda Suriye, Mısır, Ġran ve Orta Asya‟daki medreselerde

farklı alanlarda kendini ispatlamıĢ alimler bulunmaktaydı. Suriye ve Mısır; fıkıh,

tefsir ve hadis ilimlerinde öne çıkarken, Ġran ve Maveraünnehir bölgesinde ise akli

ilimlerde ön plandaydı. Bu nedenle Anadolu‟daki medreselerde yetiĢen alimler, din

ve hukuk alanındaki ihtisaslarını Suriye ve Mısır‟da; riyaziye, heyet, kelam ve felsefe

alanındaki ihtisaslarını ise Ġran ve Orta Asya‟da yapmayı tercih ediyorlardı.140

Bu

dönemde Türk ve Ġslam dünyası içinde, öğrenciler geniĢ bir bilim alıĢveriĢi içinde

bulunmuĢlardır. Fatih‟in yaptırdığı medreseler ve sağladığı imkanlar nedeniyle,

Osmanlı ülkesi eğitimde bir cazibe Merkezî haline dönüĢmüĢ, artık ülke dıĢında

öğrenime pek gerek kalmamıĢ, artık dıĢarıdan Osmanlı ülkesine ilim tahsil etmeye,

ya da ihtisas yapmaya gelenler görülmeye baĢlamıĢtır.141

138

Cahid Baltacı, XV-XVI. Yüzyıllarda Osmanlı Medreseleri, MÜĠF Yayınları, Ġstanbul, 2005, Cilt:1,

s. 73. 139

Osmanlı‟nın ilk müderrislerinin bu Ģehirlerde yoğun olarak yetiĢtiği,müderrislerin isimlerinden de

anlaĢılmaktadır. Konyevi, Davud-i kayseri, Larendevi, Karamani gibi. ( Bkz. Cevat Ġzgi, Osmanlı

Medreselerinde İlim, Ġz Yayıncılık, Ġstanbul, 1997, s. 128-131.) 140

Bilgin Aydın, Rıfat Günalan, , “Ruûs Defterlerine Göre XVI. Yüzyılda Osmanlı Müderrisleri”,

Osmanlı İzinde Prof.Dr. Mehmet İpşirli Armağanı (nşr. Feridun M. Emecen v. dğr), TimaĢ

Yayınları, Ġstanbul, 2013, s. 158. 141

Yahya Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Pegem Akademi, Ankara, 2013, s. 61.

Page 51: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

42

Osmanlı Medreseleri geliĢimini Fatih‟in Ġstanbul‟u fethiyle Ģehrin

Merkezînde bulunan Havariyyun Kilisesi‟nin kalıntıları üzerine cami ile birlikte inĢa

ettirdiği Sahn-ı Seman Medreseleri ve Kanuni Sultan Süleyman‟ın yaptırdığı

Süleymaniye Medresesi ile tamamlayarak zirveye ulaĢmıĢtır.142

Bu iki medrese fiziki

görünümleri, sahip oldukları maddi imkanlar, eğitim programlarının çeĢitliliği ve

zengin kütüphaneleri ile en üst seviyeyi temsil etmiĢlerdir.143

Fatih dönemine gelinceye kadar medreselerin ilmi seviyesinin

belirlenmesinde ana kriter müderris olarak görülüyordu. Bir sultan veya devlet adamı

medrese yaptırdığında, zamanın en tanınmıĢ ve de ilim bakımından en yüksekte

bulunan ilim adamını oraya tayin eder ve böylece burası o dönemin en yüksek

dereceli medresesi sayılırdı. Fatih‟in Sahn-ı Seman medreselerini kurmasıyla bu

anlayıĢ değiĢti ve medrese esas alınmaya baĢlandı. Ġlim adamları ilmi derecesine göre

seviyelerinin uygun olduğu medreseye atanırlar ve sırasıyla en üst dereceli

medreseye yükselirlerdi.144

Osmanlı eğitim sisteminde medreseler; okunan kitaba ve müderrisin aldığı

yevmiye miktarına göre farklı isimler alırdı. YaklaĢık on iki yıl süren bu sistemde

öğrenci sınıf ya da okulu değil, okuduğu kitabı geçerdi. Ayrıca aldıkları yevmiye

miktarı da müderrisin ilmi derecesini göstermekteydi.145

Belirli sürelerle sınırlı

olmayan eğitim faaliyetinin uzunluğu, talebenin Ģahsi baĢarısına bağlıydı. Ancak son

kademe olan Sahn-ı Semaniye‟ye geçmek için asgari üç yıllık eğitim Ģartı aranırdı.146

142

Er, s. 21. 143

Ġhsanoğlu, s. 260. 144

Er, s. 22. 145

Özyılmaz, s. 11. 146

Ġlber Ortaylı, s. 234.

Page 52: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

43

Bu Ģekilde medreseler sırasıyla yedi derecelik bir sınıflandırmaya tabi

tutulurdu:

1- HaĢiye-i Tecrid ( Yirmili) Medreseleri

2- Miftah (Otuzlu) Medreseleri

3- Telvih (Kırklı) Medreseleri

4- Hariç (Ellili) Medreseleri

5- Dâhil (Ellili) Medreseleri

6- AltmıĢlı Medreseler

7- Sahn-ı Seman Medreseleri147

Osmanlı medrese sisteminde “haric” ve “dâhil” derslerini geçen talebe, Sahn-

ı Seman veya Süleymaniye seviyelerinde eğitim gördükten sonra mezun olur ve

Anadolu‟da görev alacaksa Anadolu kazaskerinin, Rumeli‟de görev alacaksa Rumeli

kazaskerinin belirli günlerdeki meclislerine devam ederek “matlab” denilen deftere

(ruznameye) mülazim kaydedilirdi. Bu defterler Ebussuud Efendi‟nin Rumeli

Kazaskerliğine geldiği döneme kadar düzenli olarak tutulmamıĢtır. Mezun olan

müderris adayı, sırası gelinceye kadar beklerdi ki buna “nöbet” deniliyordu. Atanma

sırası geldiğinde ise, en aĢağı derecedeki “HaĢiye-i Tecrid (Yirmili)”

medreselerinden birine yirmi akçe yevmiye ile müderris tayin edilerek müderrislik

hayatına baĢlardı.148

En alt seviyedeki medreselerden baĢlayarak sıra ile yükselip tüm üst dereceli

medreselere atanabilen müderrisler, Fatih döneminde en son Sahn ve Ayasofya

147

Ayrıntılı bilgi için bkz; Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, s. 69.; UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin İlmiye

Teşkilatı, s.19-20.; Baltacı, XV-XVI. Yüzyıllarda Osmanlı Medreseleri, Cilt: 1, s. 87-88. 148

Baltacı, XV-XVI. Yüzyıllarda Osmanlı Medreseleri, s. 108.

Page 53: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

44

payesine kadar yükselebiliyorlardı.149

Bir üst seviyedeki medreseye yükselirken,

Ģayet üst payede boĢ bir medrese varsa ve de baĢka da talipli yoksa tayin iĢlemi

hemen gerçekleĢtirilirdi. ġayet bir medreseye birden fazla müracaat olursa,

müderrisler arasında yazılı ve sözlü sınav yapılarak atama iĢlemi gerçekleĢtirilirdi.150

Müderrislik derecesi yükseldikçe kadrolar da azalırdı. Bir de müderrisler

içinde sivrilmiĢ ve ilmî anlamda diğerlerinden daha üst seviyede olanlar vardı ki

bunlara “Kibar-ı Müderrisin” denirdi. Bu ilim adamları bir çeĢit mütehassıs

durumunda idiler.151

Kanuni döneminde kullanılmaya baĢlanan bu tabir, Medrese-i

Süleymaniye ve onun üstünde bulunan medreselerde ders okutanlara verilen bir

ünvandı.152

Devlete bağlı resmî kurumlarda eğitim görmemiĢ ancak dini ilimler üzerinde

gayri resmî olarak aldıkları eğitim sayesinde kendilerini yetiĢtirmiĢ kimseler de

vardı. Ülkenin ücra köĢelerinde bulundukları için devlet elinin fazla ulaĢamadığı

veya devlet medreselerinin pek bulunmadığı kasaba ve köylerde yetiĢen, düzenli ve

sistemli bir medrese eğitimi görmeyen kimselerdi. Ġcazet aldıkları hocaları da aynı

durumda olduğundan, ellerindeki icazetnameler de resmî değildi. Halk nezdinde

devletin resmî medreselerinde eğitim almıĢ ulemaya göre daha saygın bir yeri olan

bu kimseler, Sahn Medreseleri‟nde okuyarak buradaki bir müderristen icazet aldıktan

sonra benzer medreselerde ders veren ulemanın faydalanabileceği bir takım

imtiyazlardan faydalanamıyorlardı.153

149

Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, s. 76. 150

Baltacı, XV-XVI. Yüzyıllarda Osmanlı Medreseleri, s. 109. 151

Sadık Albayrak, Son Devir Osmanlı Uleması, ĠBB Kültür ĠĢleri Daire BaĢkanlığı Yayınları,

Ġstanbul, 1996, Cilt: 1, s. 40. 152

Veli Ertan, “Osmanlı Devletinde Ġlmiye Sınıfının Rütbe ve Payeleri”, Diyanet Aylık Dergi, Cilt:

26, Sayı: 4, 1990, s. 107. 153

Fahri Unan, “Osmanlı Resmî DüĢüncesinin Ġlmiye Tarîki Ġçindeki Etkileri: Patronaj ĠliĢkileri”,

Türk Yurdu Dergisi, Cilt: 11, Sayı: 45, 1991, s. 38.

Page 54: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

45

Maddi imkanlar açısından Kadılığın, Sahn Müderrisliği‟nden bile daha iyi

durumda olması, müderrislerin büyük bir çoğunluğunun Sahn seviyesinde bir süre

görev yaptıktan sonra Kadılığa geçmelerine neden oluyordu. Müderrisliğin bir araç

gibi görülmesi ilim adamlarının öğretim ve bilimle uğraĢmalarına engel

oluyordu.154

Osmanlının ilk dönemlerinde kadı ve kazaskerlerde görüldüğü gibi

müderrisler de kayd-ı hayat Ģartı ile bu göreve gelirlerdi. Daha sonraları ise

medreselerin ve mezunlarının sayısının artması, müderris adayları arasında imtihan

ve de süre kısıtlaması uygulamasına gidilmesine neden oldu.155

Her medrese için bir müderrisin görevlendirilmesi esasına dayanan medrese

sisteminde, müderrislerin tayini, görev günleri, maaĢı vs. hakkında vakfiyelerde

verilen bilgilere daima uygun hareket edilmiĢtir. Kadı‟nın vakfiyeyi tasdik etmesi

gerektiğinden vakfiyeler düzenlenirken yerleĢmiĢ olan genel kurallara aykırı

hükümler ihtiva etmemesine dikkat edilmiĢtir.156

2.2.4.2. Tayin ve Azilleri

Müderrislerin tayin iĢlemlerinden 1574 yılına kadarki dönemde sadrazam ve

kazaskerler sorumlu iken, bu yılı müteakib yevmiyesi kırk akçeden yukarı olanların

“silsile” denilen listesini hazırlayarak padiĢah onayına sunma vazifesi

ġeyhülislamlara verilmiĢ, aĢağı dereceli müderrislerin tayini ise kazaskerler

tarafından yürütülmeye devam etmiĢtir.157

Kazasker veya Ģeyhülislam tarafından

sadarete yapılan müderris ataması teklifi, sadrazam tarafından ilgili evrakın

eklenmesi suretiyle bir telhis158

ile padiĢaha arz edilir ve padiĢah hatt-ı hümayunu ile

154

Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, s. 76. 155

Ġhsanoğlu, s. 261. 156

Ġhsanoğlu, s. 260. 157

Akgündüz, Osmanlı Devletinde Şeyhülislâmlık, s. 263. 158

Arapça hülasa etmek, uzun yazıyı kısaltmak demek olan telhis, sadrazam tarafından padiĢah‟a

sunulan yazılı kağıt yerinde kullanılır bir tabirdir. ( Bkz; Pakalın, Cilt: 3, s. 449.)

Page 55: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

46

gerçekleĢmiĢ olurdu. Daha sonra Ruûs Kalemi‟nden ruûsu yazılır ve son olarak da

beratı verilirdi. Münferit tayinler olduğu gibi toplu tayinler (silsile tayin) de

yapılabiliyordu.159

ġer‟i özrü olmaksızın görevi terk etmek, amirlere karĢı uygun olmayan

davranıĢlar sergilemek ve edebe uymayan sözler söylemek, muidliği160

ve

mülazimliği bir ticari kazanç kapısı haline getirmek, ilmi yetersizlik, talebe ile

uyumsuzluk gibi durumlar ise, bir müderrisin azline neden olabilecek

davranıĢlardır.161

2.2.4.3. Gelirleri

Müderrislerin bulundukları medrese derecesine göre maaĢları olduğunu daha

önce belirtmiĢtik, bu düzenli maaĢları dıĢında arpalıklardan veya kendilerinden

yapmaları istenen geçici görevlerden elde ettikleri ek ücretleri de vardı. Ücret

belirlenmesinde müderrisin derecesi kıstas sayıldığı için, müderrislerin hizmet ve

seviyeleri tayin edildikleri medresenin derecesinden yüksek de olsa daha fazla ücret

alamazlardı. Bu durumun tersine hizmet süresi az olan bir müderris derecesinden

yukarı bir medreseye tayin edildiğinde ancak kendi seviyesinde ücret alabilir, artan

ücret vakfa bırakılırdı. Ġmaretten yemek yerler ve kendilerine ev tahsis edilebilirdi.162

Müderrisler arasında bütün gün eğitim-öğretim faaliyetleri ile meĢgul olanlar olduğu

gibi yarım gün ders verenler ve hatta evinde öğrencilere para ile özel ders verenleri

de vardı.163

159

Ġhsanoğlu, s. 261. 160

Muid, günlük beĢ akçe gibi düĢük bir ücretle müderrisin verdiği dersleri tekrar eden müderris

yardımcısıdır. Beratla tayin edilmediklerinden resmî bir görevli sayılmazlar. 161

Baltacı, XV-XVI. Yüzyıllarda Osmanlı Medreseleri, s. 112-113. 162

Ġhsanoğlu, s. 261. 163

Bilge, s. 22.

Page 56: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

47

2.2.4.4. Görevleri

Müderrislerin görevlerini aslî ve geçici olmak üzere iki ana baĢlıkta

inceleyebiliriz. Bir müderrisin en temel görevi medresede ders vermek ve az sayıdaki

öğrencileriyle ilgilenmek ve onları ilme teĢvik etmektir. Bunun yanında medrese

içindeki düzenin ve sağlıklı bir çalıĢma ortamının sağlanması da müderrisin

sorumluluğunda idi. Küçük medreselerde derslerin deftere kaydedilmesi de yine

müderrisin asli görevlerinden biriydi. Müderrislerin alim sıfatıyla toplum içinde

gördükleri itibardan dolayı asli görevlerinin yanında idareciler tarafından zaman

zaman tahkikat, teftiĢ, yargı, hakemlik, bilirkiĢilik gibi görevler de verilmekteydi.

Yeni tayin edilen kadı görevine baĢlayıncaya kadar müderris, kadılığa nâib sıfatıyla

vekâlet ederdi.

Müderrislerin teftiĢi konusuna gelince, yine düzenli ve sistemli bir teftiĢ

mekanizmasından söz edemeyiz. TeftiĢ ancak, derslerin Ģartlara uygun yapılıp

yapılmadığı ve yolsuzluk gibi konularda Ģikâyet olursa kadılar tarafından

gerçekleĢtirilirdi.164

2.2.4.5. Eğitim Metodu

Derslerin sık sık tekrar edildiği Osmanlı medrese sisteminde, öğrenilen

derslerin uygulaması da en yakın cami veya mescitte yapılırdı.165

Öğrenci sayısı

medresenin büyüklüğü ile orantılı Ģekilde artardı ancak en büyük medreselerde bile

bir müderrisin okuttuğu talebe sayısı yirmiden fazla olmazdı.166

Kur‟an-ı Kerîm‟in ve

de Hz. Peygamber‟in dilinin Arapça olması nedeniyle medreselerdeki eğitim-öğretim

dili Arapçaydı. Fakat dersler Türkçe iĢlenirdi. Bazı ilim adamlarına göre; eğitim

164

ĠpĢirli, “Müderris”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul, 2006, Cilt: 31, s. 469. 165

Baltacı, XV-XVI. Yüzyıllarda Osmanlı Medreseleri, Cilt: 1, s. 129. 166

Kazıcı, İslam Medeniyeti ve Müesseseleri Tarihi, s. 382.

Page 57: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

48

dilinin Türkçe olmaması orijinal düĢünce ve fikir üretimini yavaĢlatmıĢ; ilim, Ġslami

bilimlerin en ileri olduğu dönemde yazılan eserlerin sürekli tekrar ve Ģerh

edilmesinden ibaret görülmeye baĢlanmıĢtır. 167

Osmanlıca‟da yer alan birçok kelimenin ait olduğu dil olan Farsça bile

Osmanlı tedris hayatına çok geç tarihlerde girebilmiĢtir; Türkçe‟nin ders dili olarak

kabul edilmesi ise ancak 1839 Tanzimat ve nihayet 1908 MeĢrutiyet inkılâplarından

sonralarında gerçekleĢmiĢtir.168

Analiz ve eleĢtiriye dayalı tartıĢma geleneğinin Ġslam eğitim ve öğretim

tarihinde ayrı bir yeri vardır. Osmanlı alimlerinin ilimlerin sınıflandırılması ve

içerikleri üzerine yazdıkları eserlere baktığımızda farklı isimler altında eleĢtirel

düĢünme ve tartıĢmayla yakından ilgili pek çok ilimle karĢılaĢmaktayız. Bunlar

arasında, adabu‟l-bahs‟in yanı sıra, ilmu‟n-nazar, ilmu‟l-hilaf, ilmu‟l-cedel ve ilmu‟l-

münazara sayılabilir.169

Yüksek seviyeli medreselerin müderrisleri önemli merasimlerde kendilerine

özel hazırlanan ilmiye kıyafeti ile yer alırlardı. Müderris elkabı genellikle “

A‟lemü‟l-ulemai‟l-mütebahhirin” Ģeklinde baĢlamaktaydı.170

2.2.4.6. Medreselerde Bozulma ve Medreselerin Kapatılmaları

Kanuni döneminin son dönemlerine kadar müderrislik kanunu hilafına

münferit bazı olaylar meydana gelse de, müderrislik sisteminde sürekli bir

bozulmadan bahsedemeyiz. Bu döneme kadar liyakat esası ön planda tutularak

atamalar yapılmaya çalıĢılmıĢtır. Ancak, özellikle XVI. asır sonlarına doğru iĢi

167

Er, s. 28. 168

Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi, Eser Matbaası, Ġstanbul, 1977, Cilt: 1, s. 82. 169

A.Hadi Adanalı, “Osmanlı Medreselerinde TartıĢma Metodolojisi”, Osmanlı Dünyasında Bilim ve

Eğitim Milletlerarası Kongresi Tebliğleri, Derleyen: Hidayet Yavuz Nuhoğlu), Ġstanbul, 2001, s.

35-37 170

Ġhsanoğlu, s. 262.

Page 58: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

49

ehline verme usulünden giderek uzaklaĢılmaya baĢlayınca, hem müderris kalitesi

hem de tedrisat ve talebe yönüyle medreselerde bozulmalar baĢlamıĢ ve seneler

ilerledikçe bu bozulmalar daha da artmıĢtır. 171

Adam kayırma ve rüĢvet önlem

alınamaz hale gelmiĢtir. Bu kötü gidiĢi gören bazı devlet adamları ve ilim adamları

XVI. yüzyıldan itibaren yazdıkları layihalar, risaleler ve eserlerde bu aksaklıklar,

çözüm yolları ve önerilerine iĢaret etmiĢlerdir.172

Medreselerdeki bozulma ile ilgili olarak birçok ilim adamı farklı görüĢler öne

sürmüĢtür. UzunçarĢılı, akli ilimlerin terk edilerek tamamen nakli ilimlere

yönelinmesini en önemli neden olarak görmektedir. Medreseler kanununa aykırı

müdahalelerin olması, bir kısım ulema çocuklarına on beĢ yaĢından evvel müderrislik

ruûsu verilmesi, öğrencilerin para ve rüĢvet ile müderris olmaları, tüm zorluklara

rağmen medreseden mezun olmalarına rağmen iltimaslıların tayinleri nedeniyle bu

kiĢilerin müderris olamamalarını da diğer nedenler olarak sıralamaktadır.173

Baltacı

ise; Nüfus kesafetine, devletin diğer müesseselerindeki bozukluklara, ulema-zâdegan

sınıfının doğuĢuna, ilmiyeye ait kanun, talimat ve geleneğin çiğnenmesine ve ilmi

zihniyetin değiĢmesine iĢaret etmektedir.174

XIX. yüzyılda II. Mahmud ve II. Abdülhamid dönemlerinde eğitim

konusunda ıslahat ve yenilikler yapılırken en çok ıslahata muhtaç olan kurum olan

medreseler ihmal edilmiĢtir. Medreseler 3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat

Kanunu ile Maarif Vekaleti‟ne devredilmiĢ ve kanunun yayımlanmasından on üç gün

171

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinde İlmiye Teşkilatı, s. 72. 172

Mefail Hızlı, “Osmanlı Medreselerinde Bozulma”, UİF Dergisi, Cilt: 6, Sayı:6, 1994, s. 72. 173

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinde İlmiye Teşkilatı, s. 67. 174

Baltacı, XV-XVI. Yüzyıllarda Osmanlı Medreseleri, s. 152.

Page 59: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

50

sonra, uzun yıllar boyunca Osman Devleti‟ne hizmet eden bu kurum bütün

Ģubeleriyle beraber kapatılmıĢtır.175

2.2.5. NakîbüleĢraf

Kur‟an-ı Kerim‟de: “Ey ehl-i beyt, Allah sizden günahı gidermek ve sizi

tertemiz yapmak istiyor.”176

buyrulmaktadır. Buradaki “Ehl-i Beyt" ifadesiyle Hz.

Muhammed‟in ailesi ifade edilmektedir. Ġslam dünyasında Hz. Peygamberin ailesine

gösterilen saygının kaynağı olarak bu ayet-i kerime ve ona bağlı hadis-i Ģerifler

gösterilmektedir.177

Ġslam dünyasında çok erken dönemlerde bu saygının somut ifadesi olarak,

Hz. Muhammed‟in soyundan gelen “seyyid” ve “Ģerif” diye anılan zevatın iĢlerini

takip etmeyle görevli “NakîbüleĢraflık” denen bir müessese kurulmuĢtur.178

Ġlk kez

Abbasiler döneminde X. yüzyılda “Nakîbu‟-nükebâ” adıyla kurulan bu makam,

Halifeden sonra gelen en yüksek derecedeki makam olarak kabul edilmekteydi.179

Hemen hemen her islam ülkesinde bulunan NakîbüleĢraflık, Osmanlılarda

Yıldırım Beyazıd döneminde “Sâdât Nazırlığı” adıyla Seyyid Muhammed Natta‟nın

atanmasıyla resmen baĢlamıĢtır. Önceleri devletten düzenli maaĢ almayan ve “nâzır”

ünvanıyla anılan NakîbüleĢraflar; II. Beyazıd‟ın, hocası Seyyid Abdullah‟ın oğlu

Seyyid Mahmud‟u maaĢlı olarak NakîbüleĢraf tayin etmesiyle kurumsallaĢma

175

ĠpĢirli, “Medrese”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul, 2003, Cilt: 28, s. 470. 176

Ahzab Suresi, 33. 177

Cahid Baltacı, İslam Medeniyeti Tarihi, M.Ü Ġlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, Ġstanbul, 2005, s.

314. 178

Ġhsanoğlu, s. 271. 179

Baltacı, İslam Medeniyeti Tarihi, s. 314.

Page 60: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

51

sürecine girmiĢtir.180

Seyyid Mahmud‟un teklifiyle de bu müessese “NakîbüleĢraflık”

adını almıĢtır.181

Osmanlıda ilmiye sınıfına sağlanan imtiyazlar baĢka hiçbir devlette yoktu.

Kendisi de Hz. Peygamber soyundan gelen NakîbüleĢraflar ise daha büyük saygı ve

hürmet görüyorlardı. Nitekim Osmanlı devlet teĢrifatında (protokolde) diğer bütün

devlet erkânının önünde yer alırdı. Bu sebeple padiĢah cüluslarında yeni sultanı ilk

tebrik eden NakîbüleĢraftı.182

Görevlerine gelince; Peygamber sülalesi mensuplarının iĢlerine bakar,

neseplerini kaydeder ve saklar, doğumlarını, ölümlerini deftere geçirir, onları

Peygamber soyundan gelenlere yakıĢmayacak iĢlere girmekten ve uygun olmayan

davranıĢlarda bulunmaktan alıkoyar, haklarını korur, fey ve ganimetten kendilerine

ait hisseyi alarak aralarında paylaĢtırır, sülaleden olan kadınların dengi olmayanlarla

evlenmelerine engel olurdu. Özet olarak söylemek gerekirse, NakîbüleĢraf

Peygamber sülalesi mensuplarının umumi bir vasisi hükmünde sayılır ve sosyal,

hukuki, ekonomik ailevi bütün iĢlerinden sorumlu olurdu.183

Ġlmiye TeĢkilatı mensubu NakîbüleĢraflar bazı devlet törenlerine de

katılırlardı. Bunlar; PadiĢaha Kılıç KuĢatma Töreni, Cülûs Tebriki ve PadiĢaha Biat

töreni, Bayram Tebrik (mu‟ayede) Törenleri, her Ramazan‟ın on beĢinci günü Hırka-

i ġerif Ziyareti, Ģehzadenin eğitim hayatına baĢlaması sebebiyle düzenlenen Bed‟i

Besmele Töreni ve Mevlid Cemiyeti‟dir.184

180

ġ. Tufan Buzpınar, “NakîbüleĢraf”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul, 2006, Cilt: 32, s. 323. 181

Baltacı, İslam Medeniyeti Tarihi, s. 316 182

Kazıcı, İslam.Medeniyeti ve Müesseseleri Tarihi, s. 261. 183

Pakalın, Cilt: 2, s. 647. 184

Murat Sarıcık, Osmanlı İmparatorluğu’nda Nakîbüleşraflık Müessesesi, TTK Basımevi, Ankara,

2003, s. 161-169.

Page 61: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

52

Ġslam aleminde Seyyid ve ġeriflere gösterilen bu saygı ve hürmet bazı

istismarlara da neden oldu ve sahte seyyidler (müteseyyid) ortaya çıkmaya baĢladı.

Müteseyyidler ile gerçek seyyidlerin birbirinden ayrılması amacıyla, yeni doğan her

seyyidin neseb defterinin tutulması, buraya kendi isimleri ile anne ve babalarının

isimlerinin de kaydedilmesi gerekiyordu. Osmanlı Devleti‟nde bu konu üzerinde

biraz daha titiz davranılarak bu bilgiler deftere kayıt edildiği gibi seyyid ve Ģeriflerin

ellerine de temessük adı verilen tanıtıcı bir belge veriliyordu.185

Lütfi PaĢa‟ya göre

XVI. yüzyılda birçok müteseyyid ortaya çıkmıĢ ve bu durum da kayıt defterlerinin

önemini daha da arttırmıĢtı. Bu karıĢıklığı önlemede önemli bir kaynak olarak,

merkezde ve taĢrada seyyid ve Ģeriflerin kayıtlı olduğu ve ileride daha ayrıntılı olarak

bahsedeceğimiz NakîbüleĢraf defterleri tutulurdu. NakîbüleĢraflar seyyidlik beratının

verilmesi, sadâta sağlanan askerlik ve örfi vergi muafiyetlerinin uygulanması, lehte

ve aleyhte vuku bulan davalara müdâhil olunması, suçluların cezalandırılması ve

evlilik iĢlemlerinde, sürekli olarak bu defterlere baĢvururlardı.186

NakîbüleĢraf maaĢları 1908 yılına kadar 1000 kuruĢ iken, bu yıldan itibaren

5000 kuruĢa çıkarılmıĢtır.187

Görevlerini genellikle kendi ikametgahlarında ifa

ederlerken, II. Abdülhamid döneminde Yıldız Sarayı semtinde kendilerine ayrı bir

mekân tahsis edilmiĢtir.188

NakîbüleĢrafın kendi konaklarında daireleri ve yanlarında

onlara hizmet eden adamları vardı. Eyalet, sancak ve kazalardaki yine seyyid veya

Ģeriflerden olan kaymakamları aracılığıyla Osmanlı topraklarındaki bütün seyyid ve

Ģeriflerin isimlerini içeren defterlerini tutarlardı. Seyyid ve Ģeriflerin kanun ve

adetlere aykırı hareketleri meydana geldiği takdirde, problemli kiĢi Ġstanbul‟da ise

185

Kazıcı, ġeker, s.168. 186

Buzpınar, “NakîbüleĢraf”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 32, s. 323. 187

Pakalın, Cilt: 2, s. 648. 188

Buzpınar, “NakîbüleĢraf”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 32, s. 323.

Page 62: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

53

NakîbüleĢraf, taĢrada ise NakîbüleĢraf kaymakamları tarafından cezaya

çarptırılırlardı.189

Seyyid ve Ģeriflerin kendilerine has kıyafetleri vardı. Bunun için Osmanlı

öncesi dönemde yeĢil, siyah ve kırmızı gibi farklı renklerin seçildiği görülür. Kehf

Suresi 31. ve Ġnsan Suresi 21. ayetlerinde belirtilen cennet ehlinin elbiselerinin yeĢil

olduğu noktasından hareketle, Abbasilerde baĢlayan ve daha sonra sıkça kullanılan

yeĢil sarık giyme adeti Osmanlı döneminde de devam etmiĢtir. NakîbüleĢrafın resmî

elbisesi XVIII. yüzyıldan itibaren kazasker elbisesiyle aynı olup en belirgin farkı

kavuğu üzerine yeĢil sarmasıydı.190

Birtakım nedenler de NakîbüleĢrafların görevden ayrılmalarına neden

oluyordu. Bunları; ölüm nedeniyle, azl ve sürgünle, görevden feragat ve infisal yolu

ile, meĢihat makamına yükselerek görevden ayrılma Ģeklinde sıralayabiliriz.191

3 Mart 1924 tarihinde hilafetin kaldırılmasıyla NakîbüleĢraflık müessesesi de

tarihe karıĢmıĢ oldu.

2.2.6. Ġlmiye TeĢkilatına Mensup Saray Memurları

2.2.6.1.PadiĢah Hocası (Muallim-i Sultanî)

Ġslam dünyasında geleceğin sultanları olarak Ġslam devletlerini idare edecek

olan Ģehzadelerin eğitimi üzerinde büyük bir itina durulmuĢ ve onlara dönemin en iyi

hocalarından dersler aldırılmıĢtır. Osmanlı Devleti‟nde de bu geleneğe titizlikle

riayet edilmiĢtir.192

PadiĢahın, Ģehzadeyken hocası olan, padiĢah tahta geçince de

protokolde çok yüksek bir konuma sahip olan padiĢah hocaları, Osmanlı Ġlmiye

189

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinde İlmiye Teşkilatı, s. 167. 190

Buzpınar, “NakîbüleĢraf”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 32, s. 324. 191

Sarıcık, s. 131-134. 192

Ġhsanoğlu, s. 272.

Page 63: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

54

mensuplarının, devlet teĢkilatında ve toplumsal yapıda etkin rolü bulunan

üyelerinden birisidir.193

ġehzadenin padiĢah olmasından önce hocasının vefat etmesi

durumunda ise padiĢah tarafından ilmiye sınıfından uygun bir zat padiĢah hocası

olarak tayin edilirdi.194

Çelebi Mehmed‟in Amasya sancak beyi iken hocası olan,

Ģehzadenin hükümdar olabilmesi için çalıĢan ve yaptığı hizmete karĢılık da kendisine

bu unvan verilen Sofi Mehmed‟in ilk PadiĢah Hocası olduğu kabul edilmektedir.195

III. Ahmet‟ten itibaren PadiĢah Hocası tayininin olmadığı, ancak Osmanlı

PadiĢahlarından bazılarının kendi zamanlarındaki meĢhur hattatlardan yazı dersi

aldıkları bilinmektedir.196

Osmanlı Devleti‟nin ilk teĢkilat kanunnâmesi olan Fatih‟in Kanunnâme-i Âli

Osman‟ında, PadiĢah Hocası ve ġeyhülislam hakkında aynı lakaplar kullanılarak bu

iki zatın vezirin önüne geçebileceğinin belirtilmesi,197

ancak hangisinin daha üstün

olduğunun belli olmaması, genellikle birbirlerine üstünlük sağlamak için yürütülen

devamlı bir rekabete neden olmuĢtur.198

Yine aynı kanunnâmede PadiĢah Hocası

oğullarının Ģehir emininden günde altıĢar akçe ulufe alma haklarının olduğu ve

bayramlaĢma merasimlerinde padiĢahın, hocasına ayağa kalkacağı beyan

edilmektedir.199

Bazı PadiĢah Hocaları kendilerine gösterilen bu teveccühten, elde

ettikleri mevki ve nüfuzdan istifade ederek devlet iĢlerine müdahale cesaretini

kendilerinde bulmuĢlardır. Özellikle II. Mustafa‟nın hocası Feyzullah Efendi,

padiĢahın kendisine gösterdiği aĢırı sevgi ve hürmetten faydalanarak yetkilerini

193

ĠpĢirli, “Ġlmiye”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Ankara, 2000, Cilt: 22, s. 144. 194

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, s. 145. 195

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin Saray Teşkilatı, TTK Basımevi, Ankara, 1945, s. 359. 196

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, s. 146. 197

“ġeyhülislam ulemanın reisidir ve muallimi sultani dahi kezalik serdar-ı ulemadır; veziriazam

onları riayeten üstüne almak münasiptir, amma müftü ve hoca sair vüzeradan bir nice tabaka

yukarıdır ve tasaddur dahi ederler”. ( Bkz. Kanunnâme-i Ali Osman, s. 10.) 198

Akgündüz, Osmanlı Devletinde Şeyhülislâmlık, s. 153-154. 199

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, s. 147.

Page 64: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

55

aĢmıĢ, mali iĢler de dâhil bütün devlet idaresini ele geçirmiĢti. 200

Bir isyan sonucu

katledilen Feyzullah Efendi‟den sonra gelen padiĢah hocalarına fazla değer

verilmemiĢ, nüfuzları azalmıĢ bu nedenle de isimleri de pek bilinmemektedir. XVIII.

asrın son yarısından itibaren padiĢah hocalığına Mülkiye sınıfından ve hadım

ağalardan fazl-u kemal sahibi olanlar tayin edilmeye baĢlanmıĢtır.201

PadiĢah hocaları Ģeyhülislamlığa tayin edilirse en yüksek iki makamı elde

ettikleri için “Cami‟ür-riyaseteyn” ünvanıyla Ģereflenirlerdi. III. Mehmed‟in hocası

Sadeddin, II.Mustafa‟nın hocası Erzurumlu Seyyid Feyzullah ve Sultan Abdülaziz‟in

hocası Hasan Fehmi Efendi bu ünvana sahip olmuĢ kiĢilerdir.202

PadiĢah hocalarının

arpalık hasları olup ihtiyaçları padiĢah tarafından temin edilirdi.

2.2.6.2. Ġmam-ı Sultanî(Hünkâr Ġmamı)

Osmanlı Ġlmiye TeĢkilatı‟nda önemli bir yere sahip olan Ġmam-ı Sultani,

padiĢahların beĢ vakit namaz kılarken kendilerine uydukları özel imamlara verilen

isimdi. Kur‟an-ı Kerîm‟i güzel okudukları gibi, kıraat ve musiki ilimlerinde eser

yazacak kadar üstün ve geniĢ bilgiye sahiptiler.203

Osmanlı Sultanları genellikle saray

mescidinde vakit namazlarını eda ederken, Cuma ve bayram namazları için ise

Ģehirdeki selâtin camilerini tercih ederlerdi. Diğer ünvanları “Ġmâm-ı sultânî, Ġmâm-ı

Ģehriyârî” olan hünkâr imamı, sarayda Ağalar Camii‟nde namaz kıldırdığı gibi saray

dıĢında padiĢahın gittiği camide ona vekâleten cuma ve bayram namazlarını da

kıldırır, hutbe okurdu.204

200

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin Saray Teşkilatı, s. 360-362. 201

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin Saray Teşkilatı s. 363. 202

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, s. 148. 203

Akgündüz, “Osmanlı PadiĢahlarının Özel Ġmamları: Ġmam-ı Sultaniler”, İSTEM Dergisi, Yıl: 4,

Sayı: 7, 2006, s. 65. 204

Baltacı, “Hünkâr Ġmamı”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul, 1998, Cilt: 18, s. 487.

Page 65: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

56

Hünkâr Ġmamlarına en aĢağı derecede de olsa müderrislik payesi verilirdi,

içlerinde kazasker payesi alanlar da vardı. Aralarında eser sahibi olanlar ile

Ģeyhülislamlığa kadar yükselenler de vardı. Zamanla sayıları üçe çıkarılan Hünkâr

Ġmamlarından baĢ imamlığa tayin edilene, sarayda ve diğer ikisine Sadr-ı Azam

huzurunda kürk giydirilirdi.205

Hangi tarihten itibaren Ġmam-ı Sultanî atamalarının baĢladığı kesin olarak

tespit edilememekle beraber ikinci Osmanlı PadiĢahı Orhan Bey‟in imamı olan Ġshak

Fakih‟in ilk Ġmam-ı Sultanî olduğu genel kabul görmektedir.206

Tayin ve azilleri

tamamen padiĢahın iradesinde olup, PadiĢahlar seslerini dinleyip beğendikleri imam

ve hatiplerden uygun gördükleri birini bu makamla ĢereflendirmiĢlerdir.207

Ġmam-ı Sultanilerin, asli görevleri olan padiĢaha namaz kıldırmanın yanı sıra

bayramlaĢma merasimlerinde ve cülûs törenlerinde dua etme, her ramazanın on

beĢinci günü yapılması adet haline gelen hırka-i Ģerîf ziyaretlerinde aĢr-ı Ģerîf okuma,

hünkâr cenazelerinin yıkanmasında bulunma ve Ģeyhülislâmın iznine bağlı olarak

cenaze namazını kıldırma gibi görevleri de vardı.208

Ayrıca Ģehzadelerin eğitim

hayatlarına baĢlamaları nedeniyle düzenlenen “Bed‟i Besmele” törenine de

katılırlardı.209

Ġmam-ı Sultaniler aylık maaĢ aldıkları gibi, çeĢitli kazaların gelirleri, arpalık

olarak onlara tahsis edilirdi. PadiĢahın özel ihsan ve hediyelerine de mazhar olurlar,

her yıl yazlık ve kıĢlık elbise bedeli de alırlardı. Ayrıca Ġmam-ı evvel ve sanilere

deniz seyahatlerinde kullanmaları için kayık tahsis edilirdi.210

Hünkâr imamlığı

205

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin Saray Teşkilatı, s. 373. 206

Baltacı, “Hünkâr Ġmamı”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 18, s. 487. 207

Akgündüz, “Osmanlı PadiĢahlarının Özel Ġmamları Ġmam-ı Sultaniler”, s. 66. 208

Baltacı, “Hünkâr Ġmamı”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 18. s. 488. 209

Akgündüz, “Osmanlı PadiĢahlarının Özel Ġmamları Ġmam-ı Sultaniler”, s. 70. 210

Akgündüz, “Osmanlı PadiĢahlarının Özel Ġmamları Ġmam-ı Sultaniler”, s. 68.

Page 66: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

57

varlığını devletin sonuna kadar sürdürmüĢ ve devlet protokolündeki yerini

korumuĢtur.

2.2.6.3. HekimbaĢı

Hemen hemen her büyük devlet ve medeniyette görülen HekimbaĢılık,

öncelikle hükümdar ve ailesinin sağlığını korumak, bazen de devletin sağlık

politikasını yürütmek ve yönlendirmek için oluĢturulmuĢ bir kurumdur.211

Sarayın

bîrun ricâli (devleti idare eden memur) arasında yer alan ve sadârete bağlı olan

hekimbaĢılara, halk tarafından daha çok “hekimbaĢı efendi” diye hitap edilirken,

resmî kayıtlarda ise “reîsü‟l etıbbâ, ser‟etıbbâ-i sultânî, ser‟etıbbâ-i hâssa” gibi farklı

isimlerde geçmektedir.212

Osmanlı Devleti‟nde hekimbaĢılığın bir makam olarak

teĢkilatlanması ve ilk hekimbaĢının kim olduğu konusunda farklı görüĢler olmakla

beraber genel anlamda sağlık hizmetlerinin idaresiyle de yükümlü ilk hekimbaĢı, II.

Bayezid döneminde görevlendirilen Mehmed Muhyiddin Ġzmitî‟dir.213

HekimbaĢılık

makamına gelecek olan bir tabibe önceleri sadrazam, daha sonra darüs-saade ağası,

XVIII. asırdan sonlarında ise padiĢah huzurunda hil‟at giydirilir vazifesinin ilan

edilmesiyle görevine baĢlardı.214

Ġçlerinden çok az bir kısmı sonradan Ġslamiyeti kabul etmiĢ kiĢiler ya da

sonradan Müslüman olmuĢ ailelerin çocukları da olsa, bütün hekimbaĢılar

müslümandı.215

HekimbaĢılar ilmiye sınıfına mensup, tıp ilminde kendini ispatlamıĢ,

kendini çok iyi yetiĢtirmiĢ yetenekli ve donanımlı kiĢiler arasından seçilirdi; 1836

yılından sonra ise aranan özelliklere sahip ancak ilmiye sınıfından olmayan

211

Ali Haydar Bayat, “Osmanlı Devletinde HekimbaĢılık ve HekimbaĢılar”, Osmanlı Dünyasında

Bilim ve Eğitim Milletlerarası Kongresi Tebliğleri, Derleyen: Hidayet Yavuz Nuhoğlu), Ġstanbul,

2001, s. 239 212

Nil Sarı, “HekimbaĢı”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul, 1998, Cilt: 17. s. 161. 213

Sarı, “HekimbaĢı”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 17, s. 161. 214

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin Saray Teşkilatı, s. 365. 215

Bayat, s. 244.

Page 67: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

58

kiĢilerden de bu makama gelenler olmuĢtur.216

Sarayda Has Odalılardan BaĢ Lala‟ya

tabi olan HekimbaĢı, saray doktorları ile cerrah ve göz hekimlerinin amiri olup,

ayrıca bütün tabip, cerrah ve göz hekimlerini de kontrol ederdi. Osmanlı devletinde

bulunan hastanelerin tabip ve cerrahların tayin ve azilleri hekimbaĢının iĢareti ve

takriri üzerine yapılırdı. Zaman zaman Ġstanbul‟daki Müslim ve gayri müslim tabip

ve cerrahları teftiĢ ve imtihan eder ve ehliyetnamesiz olanların dükkanlarını

kapattırırdı.217

Emirleri altında, Baltacılar, Muhzırlar (mübaĢir), Hünkâr Kapıcısı,

Yeniçeri Çuhadarı ve yüz kadar hademe bulunurdu. 218

HekimbaĢlarından beĢi (Ahi Çelebi, Emir Çelebi, Mustafa Mes‟ud, Ahmed

Necib, Ġsmail PaĢa) dıĢındakiler eğitimlerini klasik Osmanlı medreselerinde

tamamlayıp ilmiyeye katılmıĢlardı. Hiçbiri resmî tıp eğitimi görmemiĢ, hekimliği

bazı üstadlardan veya kendi kendine kitaplardan öğrenmiĢlerdi. Birçoğu farklı

medreselerde, darüĢĢifalarda, tıp medreselerinde müderris olarak çalıĢmıĢ, bazıları

kadılık, Ģeyhülislamlık, müneccimbaĢılık yaparken, ilmiye sınıfına mensup

olduklarından Anadolu ve Rumeli Kazaskerliğine kadar yükselenler de olmuĢtur.219

HekimbaĢıların Topkapı Sarayı‟nda BaĢ Lala Kulesi‟nde daireleri ve ilâçların

yapıldığı eczaneleri vardı.PadiĢaha ve hanedan mensuplarına mahsus ilâçlar burada

baĢ lalanın gözetiminde hekimbaĢının tarifi üzerine eczacı tarafından hazırlanırdı.

Ġlaçlar süslü kavanozlara, ĢiĢelere, kâselere, hokkalara konur, üzerleri kumaĢla

sarıldıktan sonra hekimbaĢı ve baĢ lalanın mühürleriyle mühürlenerek takdim

edilirdi.220

Osmanlı padiĢahı vefat edip yerine diğeri geçince maharetsizliği ya da

216

Sarı, “HekimbaĢı”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 17, s. 161. 217

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin Saray Teşkilatı, s. 364. 218

Pakalın, Cilt: 2, s. 796. 219

Bayat, s. 244-245. 220

Arzu Terzi, “Osmanlı Saray Eczanesinin TeĢkilât ve Ġdaresi(XIX. Yüzyılın Ġkinci Yarısında)”,

Osmanlı Bilimi Araştırmaları Dergisi, Cilt: XI, Sayı: 1-2, 2009-10, s. 49.

Page 68: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

59

ihmali olduğu düĢüncesiyle hekimbaĢı azledilirken, padiĢahın hal edilmesi

durumunda görevinde kalırdı.221

HekimbaĢıların çok yüksek gelirleri ve müreffeh bir hayatları vardı. MaaĢları

XVI. yüzyılda aylık 2360 akçe iken son dönemlerde 6500 akçeye ulaĢmıĢtır. Ayrıca

600 kuruĢ gelirli Tekfurdağı (Tekirdağ) arpalığı ile, zaman zaman Aydın ve Gelibolu

arpalıkları da hekimbaĢına ayrılmıĢtı. PadiĢah tarafından görevlendirildikleri takdirde

dıĢarıdaki hasta devlet adamlarının tedavisine gider, onlardan da ücret ve çeĢitli

hediyeler alırlardı. Bunlardan baĢka kendilerine hazîne-i âmireden kıĢlık ve

“bahâriyye avâidi” adı altında kumaĢ verilirdi.222

Osmanlı Devleti‟nin XIX. yüzyıldaki batılılaĢma hareketleri sırasında bazı

yetkileri alınan HekimbaĢılık, 1844‟te Ser‟etibbâ-i ġehriyarî adını almıĢ, ve kurum

17 Nisan 1850‟de Sultan Abdülaziz‟in iradesi ile lağvedilerek, 1923 yılında

saltanatın kaldırılmasına kadar, görevi Ser‟etibbâ-i ġehriyarî ünvanı ile saray

hekimliği ile sınırlı kalmıĢtır.223

2.2.6.4.MüneccimbaĢı

Osmanlı‟dan önce müessese bazında bulunmayan, Osmanlı‟da ise sistemli ve

teĢkilatlı bir müessese haline gelen MüneccimbaĢılık; Müneccimbaşı, Müneccim-i

Sani ve Müneccimlerden oluĢuyordu. Bir müessese olarak ne zaman ortaya çıktığı

konusunda kaynaklarda net bir tarih bulunmasa da on beĢinci asrın sonlarına doğru

olduğu hususunda bazı bilgiler mevcuttur.224

Ġlmiye sınıfından yetiĢen ve sarayın

221

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin Saray Teşkilatı, s. 367. 222

Sarı, “HekimbaĢı”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 17, s. 163. 223

Bayat, s. 242-243. 224

Salim Aydüz, “Osmanlı Devletinde MüneccimbaĢılık Müessesesi”, Belleten, Cilt: 70, Sayı: 257,

2006/7, s. 159.

Page 69: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

60

Bîrun erkanından olan müneccimbaĢılar;225

padiĢah cülusu, harp ilanı, ordunun sefer

zamanı, sadrazamlara mühür verilmesi, denize gemi indirilmesi, veladet (doğum) ve

sultan düğünleri gibi hadiselerde zayiçe226

ile eĢref saati tespit ederlerdi.227

En

önemli vazifeleri ise her yıl takvim hazırlamaktı. Ayrıca her Ramazan ayından önce

de imsakiye hazırlamakla görevleriydiler.228

Mevcut belgelere göre adı tespit edilen

ilk müneccimbaĢı II. Bayezid döneminde müneccimbaĢı olan ve Kanûnî Sultan

Süleyman devrinin ortalarına kadar bu makamda kalan Seydi Ġbrâhim b. Seyyid‟dir.

Osmanlı Devleti‟nde toplam otuz yedi kiĢi müneccimbaĢılık yapmıĢtır.229

Osmanlı

Sultanları içinde III. Mustafa gibi her faaliyetini müneccimlerin hareketlerine göre

düzenleyenler olduğu gibi, I. Abdülhamid ve III. Selim gibi müneccimlere hiç önem

vermeyenler de vardı.230

MüneccimbaĢılar ilmiye sınıfından ilm-i nücûma vâkıf kiĢiler arasından

seçilmekte, ayrıca müderrislik, kadı, muvakkıt, hassa tabibi, vakanüvist, hattat,

musahib-i padiĢahi olanlar hatta hekimbaĢılığa yükselenler, Anadolu ve Rumeli

Kazaskerliği payelerini elde edenler de vardı.231

HekimbaĢı, müneccimbaĢıların tayin

ve azillerinden sorumlu kiĢiydi. Bir münecimbaĢının tayin talebini hekimbaĢı

Ģeyhülislâma sunar, Ģeyhülislâm sadrazama teklif eder, o da padiĢaha arzeder ve

padiĢahın onaylaması ile tayin gerçekleĢirdi. MüneccimbaĢıların çoğunun görevden

alınması siyasî hadiselerden kaynaklanırdı.232

225

Osmanlı resmî terminolojisinde sermüneccim, sermüneccimân-ı hâssa, sermüneccimîn,

reîsülmüneccimîn, baĢmüneccim gibi isimlerle de anılır. ( Bkz; Salim Aydüz, “MüneccimbaĢı”,

T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul, 2006, Cilt: 32, s. 2.) 226

Zayiçe; Uğurlu saati hesaplamak için yapılan hesapların bütünüdür. 227

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin Saray Teşkilatı, s. 369. 228

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin Saray Teşkilatı, s. 371. 229

Aydüz, “MüneccimbaĢı”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 32, s. 2. 230

Ġhsanoğlu, s. 273. 231

Aydüz, , “Osmanlı Devletinde MüneccimbaĢılık Müessesesi”, s. 165. 232

Aydüz, “MüneccimbaĢı”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 32, s. 3.

Page 70: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

61

MüneccimbaĢılar hazırladıkları takvimlerden, imsakiyelerden ve zayiçelerden

ücret alırlardı. Ayrıca aylık ulufeler, cülus nedeniyle ihsan ve bahĢiĢler, tayinat ve

in‟âmat yanında düzenli arpalık tasarruflarından elde ettiği gelirleri vardı.233

MüneccimbaĢılık, son müneccimbaĢı olan Hüseyin Hilmi Efendi‟nin vefatı

üzerine (1924) yeni müneccimbaĢı tayin edilmemek suretiyle ilga edilmiĢtir. Bu

kurumun yerine baĢmuvakkîtlik kurularak baĢına ressam Ahmet Ziya (Akbulut)

getirilmiĢtir.234

233

Aydüz, , “Osmanlı Devletinde MüneccimbaĢılık Müessesesi”, s. 168-173. 234

Aydüz, “MüneccimbaĢı”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 32, s. 4.

Page 71: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

3. ĠLMĠYE TEġKĠLATININ ANA KAYNAKLARI

Osmanlı Devleti‟nin resmî belgeleri muhafaza etmeye, bugünkü tabirle

arĢivciliğe verdiği önemi; günümüze ulaĢan ve sadece Osmanlı ArĢivi‟nde miktarı

150 milyonu bulan belge ve defter serîlerinden, belgelerin tanzim ediliĢ tarzı ve

büyük bir hassasiyetle korunmuĢ olmalarından, bürokrasinin her kademesindeki

yazıĢmaların mutlaka defterlere kaydedilmesiyle ilgili emir ve nizamnamelerden

anlayabilmekteyiz. Merkezî devlet dairelerinde, belgelerin saklanmasında ve

korunmasında gösterilen arĢivcilik anlayıĢı, taĢrada görevli eyalet beylerbeyleri ve

mahallî kadılardan da istenmiĢ, mahallî kadı ve hâkimler de kararlarını defterlere

kaydedip, bu defterleri bir sonraki görevliye devir ve teslim ederek, muhafazasını

temin etmekle görevlendirilmiĢlerdir.235

Ġlmiye TeĢkilatı hakkındaki kaynakları

incelendiğinde, belgeleri kaydetme ve arĢivlemede gösterilen hassasiyetin bu alanda

da mevcut olduğu görülmektedir. Birincil kaynak durumundaki bu belgeler, Ġlmiye

TeĢkilatı ile ilgili çalıĢma yapan araĢtırmacılara ıĢık tutmaktadır.

Osmanlı Ġlmiye TeĢkilatı‟nda meydana gelen geliĢmelerin takip edilebileceği

ana kaynakları; arĢiv ve arĢiv dıĢı kaynaklar olmak üzere iki ana baĢlıkta

inceleyebiliriz.

3.1. ArĢiv Kaynakları

3.1.1. Kazasker Ruznamçeleri (Ruznameleri)

Farsça „günlük‟ anlamındaki “ruz” ile, „yazılmıĢ Ģey, mektup‟ anlamındaki

“name” kelimelerinin birleĢmesinden oluĢan Ruzname; her günkü varidat (gelirler),

masarif (giderler) veya vukuatın kaydına mahsus defter, yevmiye; her günkü vakıayı

235

Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rehberi, BDAGM Osmanlı ArĢivi Daire BaĢkanlığı Yayınları,

Ġstanbul, 2010, s. 35-36

Page 72: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

63

zabt ve neĢr eden varaka demektir.236

Osmanlı Devleti öncesi devlet teĢkilatlarında

da kullanıldığına dair istinsah edilmiĢ pek çok örneği olan bu defterler XV. Yüzyıla

kadar Ruzname, XVI. yüzyıldan itibaren Ruznamçe ve Tanzimat döneminden sonra

da Yevmiye Defterleri olarak adlandırılmıĢtır.237

Osmanlı bürokrasisindeki farklı

büroların günlük iĢlemlerini kaydettiği Ruzname veya Ruznamçe adında birçok

defter çeĢidi vardır. Tımar Ruznamçe Defterleri, Hazine Ruznamçesi ve Kazaskerlik

Ruznamçe Defterleri bu gibi defterlerden sayılabilir. Örneğin, Osmanlı

defterdarlığında tutulan ve Hazine Ruznamçesi denilen defterlerde, Osmanlı

hazinesinin günlük harcamalarının ve yine günlük olarak hazineye giren çıkan gelir

ve giderlerin kayıtları tutulurdu. Bu defterler Büyük Ruznamçe Kalemi ve Küçük

Ruznamçe Kalemi bürolarında tutulmaktaydı.238

Ġlmiye TeĢkilatı mensuplarından Kazaskerlerin müderris veya kadı

tayinleriyle ilgili olarak padiĢahın huzurunda okudukları defterlere Akdiyye

Defteri239

, bu defterlerin bir suretlerinin kaydedildiği defterlere de Ruznamçe ismi

verilirdi. Ruznamçe defterleri; Ruzname-i Hümayun, Mülâzemet ve Matlab

Defterleri olarak da adlandırılmıĢtır.240

Osmanlı Devleti‟nin Ġlmiye TeĢkilatı ve bu

teĢkilatın iĢleyiĢiyle ilgili bilgi edinmede kullanılacak kaynakların baĢında gelen

Kazasker Ruznamçeleri; kazaskerler tarafından tutulan ve ilmiye sınıfı mensuplarının

hizmet içi eğitimleri, tayinleri, azil, terfi, görev yerleri ve değiĢikliği gibi hususları

günü gününe veren defterlerdir. Bu ruznameler daha sonra telif edilen biyografik

eserlere de kaynak teĢkil etmektedir.241

Kadıların terfii ve özlük iĢlerinin yürütüldüğü

236

ġemsettin Sami, Kamus-i Türki, Ġkdam Matbaası, Ġstanbul, 1318 H., s. 674. 237

Cahid Baltacı, “Kadı-asker Ruznamçelerinin Tarihi ve Kültürel Ehemmiyeti”, Cilt: 4, Sayı: 1,

1979, s. 59. 238

Ġsmail Gündoğdu, “Osmanlı Tarihi Kaynaklarından Kazaskerlik Ruznamçe Defterleri ve Önemi”,

U.İ.B.Dergisi, Cilt: 6, Sayı: 2, 2009, s. 698. 239

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, s. 156. 240

Baltacı, “Kadı-asker Ruznamçelerinin Tarihi ve Kültürel Ehemmiyeti”, s. 59. 241

Ġhsanoğlu, s. 248.

Page 73: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

64

kazasker dairelerinde yapılan iĢlemler ruznamçelere kaydedilirdi. Tayini bu deftere

kaydedilmeyen kadı‟nın elindeki berat hükümsüz olur ve iptali gerekirdi.242

Bilinen ilk Kazasker Ruznamçe defteri 1544 yılına ait olsa da ilk defa ne

zaman tutulmaya baĢlandığı kesin olarak belli değildir. Ancak bu defterlerin en

azından XVI. asrın baĢlarından itibaren tutulduğu daha sonraları ise düzenli olarak

tutulmaya baĢlandığı söylenebilir. XVI. yüzyıl baĢlarına ait sadece mülâzemet

kayıtlarını ihtiva eden bir defter bulunmaktadır.243

Cahit Baltacı 1979 yılında Ġstanbul Müftülüğü MeĢihat ArĢivi‟nde244

yaptığı

çalıĢmalar neticesinde Kazasker Ruznamçe defterlerine ulaĢarak bu belgeleri bilim

dünyasına tanıtmıĢtır. ArĢivde yaptığı tasnif sonucunda 257 adet Rumeli

Kazaskerliğine, 120 adet de Anadolu Kazaskerliğine ait olmak üzere toplam 377 adet

defter tespit etmiĢ ve bu defterlerle ilgili açıklamalı bir katalog yayınlamıĢtır. Bu

defterlerin 55 tanesinin küçük ebatta mülâzemet kayıtlarını ihtiva etmekte, bir

tanesinde hatt-ı hümayun suretinin bulunmakta ve bir tanesinin de kadıların

istimrarına ait olduğunu belirtmiĢtir.245

Baltacı‟nın yayınladığı katalogda Anadolu Kazaskerliğine ait defterlerde

büyük boĢluklar olduğu ve bazı yıllara ait müderris, mülazım ve kadı atamalarının

olmadığı görülmüĢtür. Bu boĢluğu da bir baĢka araĢtırmacı Ġsmail Erünsal Ġstanbul

Nuruosmaniye Kütüphanesi‟nde yaptığı araĢtırmalar sonucunda doldurmuĢtur. Çoğu

Anadolu Kazaskerliğine ait olmak üzere 5193 mükerrer numarası ile kaydedilmiĢ 52

adet Ruznamçe defteri bulmuĢtur. Fakat bu sayının da hala eksik olduğu

242

Ġlber Ortaylı, “Kadı”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul, 2001, Cilt: 24, s. 70. 243

ĠpĢirli, “Osmanlı Devletinde Kazaskerlik (XVII. Yüzyıla Kadar)”, s. 640. 244

Ġstanbul Müftülüğü‟ne bağlı bulunan bu arĢivlerden ġer‟iyye Sicilleri ArĢivi‟nde on bine yakın

ġer‟iyye sicilinin yanı sıra Anadolu ve Rumeli kazaskerliği ile NakîbüleĢraflık‟a ait defterler,

MeĢihat ArĢivi‟nde ise 5.300 civarında defter ve on binlerce belge bulunmaktadır. 245

Baltacı, “Kadı-asker Ruznamçelerinin Tarihi ve Kültürel Ehemmiyeti”, s. 58-59.

Page 74: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

65

bilinmektedir.246

Buradaki ruznamçe kayıtlarında müderris ve mutasarrıf247

tayinlerine ait belgeler bulunsa da, kayıtların büyük çoğunluğu kadı tayinleri ile

ilgilidir. Ayrıca defterlerde Ġlmiye TeĢkilatı‟nı çeĢitli yönlerden aydınlatacak ferman,

hüküm ve buyrultular, devlet daireleri arasında yapılan yazıĢmaların takip ettiği yolu

gösterecek arz‟lar, imparatorluğun ictimai ve iktisadi yapısı hakkında bilgi verecek

Ģikâyetler de bulunmaktadır.248

Kazasker ruznamçelerinde önceleri defterin büyük bir kısmında kazalara

yapılan tevcîhat, hemen ardından da medreselere yapılan tevcîhat yer alırken,

Tanzimat‟tan sonra mutasarrıflığın ortaya çıkmasıyla ruznamçeler üç bölüme

ayrılmıĢ; ilk bölümde kadı tayinleri, ikinci bölümde mutasarrıf tayinleri ve üçüncü

bölümde de müderris tayinlerine yer verilmiĢtir. Tayin yetkisi kazaskerin elinde olan

kazaların kadılarının ve medreselerin müderrislerinin tayinleri bu defterlerde yer

alırken, daha yüksek derecedeki kadılık ve müderrisliklere yapılan atamalar, “Ruûs

Defterleri” ve “Hatt-ı Hümayunlarda” yer alırdı. Kazasker Ruznamçelerinde

kazaların, sancakların ve medreselerin seviyelerine göre sıralama yapılmayıp inhilale

göre tevcihler yer aldığından, kimin, hangi tarihte, kaç akçe yevmiye ile ve nereye

tayin edildiği kolaylıkla görülür. Bu ruznamçeler hangi kazaskere ait ise onun

tarafından mühürlenir ki ilmiyeye ait diğer defterlerde görülen bir özellik değildir.

Bazen bir defterde iki, hatta üç ayrı mühür görülür ki bunlar, defterin ihtiva ettiği

senelerde kazaskerlik yapan ve bu defteri kullanan kazaskerlerin mühürleridir.

Mühürsüz birkaç defterle, tek mühürlü bir iki defter istisna edilirse, 1845 yılından

itibaren yani MeĢrebzâde Mehmed Arif Efendi zamanından sonra kazaskerlik

246

Gündoğdu, s. 700. 247

Osmanlı yönetim örgütünde sancakların yöneticisine verilen ad. 248

Ġsmail Erünsal, “Nuruosmaniye Kütüphanesinde Bulunan Bazı Kazasker Ruznamçeleri”, İslam

Medeniyeti Mecmuası, Cilt: 4, Sayı: 3, 1980, s. 20.

Page 75: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

66

ruznamçelerinin ayrıca Ģeyhülislamlarca da mühürlendikleri görülmektedir.249

Kazaskerlerin düzenli divan akidlerini ihtiva eden dönemlerde, kazasker

ruznamçelerinde tevcih ve tayinlerin kaydı ilmiye payelerine göre sınıflandırılma

görülür. Diğer kayıtlar ise padiĢah ve Ģeyhülislam “iĢaretleri” mücibince veya inhilal

durumunda yapılmaktadır. Belli bir düzeni olmayan bu kayıtlar özel ifadelerle

belirtilmiĢtir.250

3.1.1.1. Kazasker Ruznamçelerinin Önemi

Osmanlıların son devrine kadar yetiĢen ilmiye mensuplarının teracim-i

ahvallerinin yazılması, birinci derecede Kazasker Ruznamçeleri kayıtları sayesinde

gerçekleĢmektedir. Ayrıca medreseler ve medrese teĢkilatı bakımından son derece

önemli bilgiler içermektedir.251

Kazasker ruznamçeleri Osmanlı taĢra teĢkilatının esas birimleri olan kazaların

hangi tarihlerde kaza statüsü kazandığını göstermesi bakımından da önemlidir.

Osmanlı idari coğrafyasının sınırlarını kronolojik olarak tutulan kazasker

ruznamçelerinin çizdiği de söylenebilir. Mülkî teĢkilatta bir mahallin kaza

addedilmesi oraya bir kadının tayin edilmesiyle mümkündür. Kaza statüsünün

tanınması için öncelikle ilgili mahal padiĢaha Ģeyhülislam veya kazaskerler

tarafından arz edilir ve çıkan ferman kazaskerlere tebliğ olunarak hüküm yürürlüğe

girerdi.252

249

Baltacı, “Kadı-asker Ruznamçelerinin Tarihi ve Kültürel Ehemmiyeti”, s. 59-60. 250

Bilgin Aydın, “Osmanlı YenileĢmesi Döneminde Bab-ı MeĢihat‟ın Bürokratik Yapısı ve Evrak

Dairesi”, M.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Arşivcilik Bölümü, Ġstanbul, 1996, BasılmamıĢ

Yüksek Lisans Tezi, s. 26. 251

Baltacı, “Kadı-asker Ruznamçelerinin Tarihi ve Kültürel Ehemmiyeti”, s. 64-65. 252

Aydın, “Osmanlı YenileĢmesi Döneminde Bab-ı MeĢihat‟ın Bürokratik Yapısı ve Evrak Dairesi”,

s. 27.

Page 76: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

67

Kazaskerlerin isim ve mühürlerini muhtevi bulunan bu defterlerde onların

kadı, müderris, mutasarrıf ve muvakkit tevcihlerine dair bol malzeme bulunmakta ve

böylece onların icraatları hakkında geniĢ bilgiler bulunmaktadır.

Kazasker ruznamçelerinde Rumeli ve Anadolu kazaskerliklerine bağlı

kadılıkların isimleri, kadı tevcîhatı münasebetiyle, medreselerin bulundukları yerler

de müderris tayinleri münasebetiyle zikredilmiĢlerdir. Bunların dökümünün

yapılarak bir araya getirilmesiyle mucemler telifi ve paftalara intikaliyle Osmanlı

Ġmparatorluk haritası çizmek mümkündür.

Sancakların idari mesuliyeti üzerinde bulunan “Mutasarrıflar” hakkında

yeterince kaynak bulunmamaktadır. Ruznamçeler sayesinde mutasarrıfların

kazaskerlerce ulema arasından tayin edildikleri ve tanzimattan önce 1702-1703

tarihlerinde mutasarrıf tayin edildiği anlaĢılmaktadır.

Muvakkitlerin tayinlerinin kazaskerlerce yapılmıĢ olduğunu, kadı ve

müderislere nisbetle daha yüksek akçelerle vazifelendirilmiĢ oldukları yine Kazasker

Ruznamçeleri sayesinde bilinmektedir.

Ayrıca Ģeyhülislamlar hakkında Ģakaik ve zeyillerde, Ġlmiye Salnamesinde

bulunmayan bilgilerle adım adım takip etmek ve belirli tarihten itibaren kazasker

ruznamçelerini mühürleyen Ģeyhülislamları mühürleriyle tanımak mümkündür.

Kazasker ruznamçelerinden cebe sığacak kadar küçük olan mülâzemet

defterlerinden, hangi seviyedeki ulemanın ne miktarda mülazim verdiklerini ve

ayrıca iadeden mülâzemet, teĢriften mülâzemet ve mevtadan mülâzemet gibi

mülâzemet yollarını da göstermektedir.

Aynı kadılığa veya aynı medreseye tayin edilen ulemanın değiĢik zamanlarda

ve değiĢik yevmiyeler almaları da ruznamçelerden takip edilerek Osmanlı parasının

Page 77: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

68

zaman içindeki değer kaybı ve Osmanlı ücret politikası hakkında da bilgiler

edinilebilir.

Kazasker ruznamçelerinin dil hususiyetleri, cilt Ģekilleri ve cilt kapakları

içinde kullanılan ebru çeĢitleri de ayrıca tetkike değer hususlardır.253

3.1.1.2. Ruznamçelerin Kapak Bilgileri

Defterlerin dıĢ kapaklarında dönemin kazaskerinin adı ile ve defterin içerdiği

yıllar yazılıdır. Kapaktan sonraki ilk sayfaya baktığımızda, sayfanın sol üst köĢesinde

sayfa numaralarının sonuna kadar verildiğini görürüz. Ayrıca yine ilk sayfada

defterde toplam kaç sayfa bulunduğu tarihiyle beraber verilmektedir: “ sene 1157 ve

51 yazılı yaprak” gibi. Defterlerin ilk bölümünde görülen arzuhaller ve hatt-ı

hümayun suretlerinin bulunduğu sayfalar hariç, defterlerin her sayfası ortadan bir

çizgiyle bölünerek iki sütun haline getirilmiĢtir. Defterin en sonunda ise, yeni bir

yazı ya da bir kayıt eklenmesini önleme amacıyla yazının bittiği yerin hemen altına

kazasker mührünün basıldığı görülmektedir.254

Her defter, padiĢaha onay için

sunulan makamların tercihini belirten bir notla baĢlar (el-menasıbü‟l-ma‟ruza).

Defterlerdeki her kayıt iki kısımdan oluĢur. Ġlk kısımda, daha önce bu makamda

bulunan kadının kimliği ile görev süresi ve makamın hangi sebeple münhal olduğu

belirtilir. Ġkinci kısım ise adayın kimliği ve ilmiyedeki kariyeri belirtilip padiĢaha arz

edildikten sonraki tayini kaydedilir. Tayinin tam tarihi ve süresi kazasker tarafından

not düĢülür. Bütün bu özellikler, sistemin düzgün iĢlemesi için anahtar rolü oynar. Ġlk

253

Baltacı, “Kadı-asker Ruznamçelerinin Tarihi ve Kültürel Ehemmiyeti”, s. 64-67. 254

Gündoğdu, s. 701.

Page 78: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

69

bakıĢta kolay görülebilmesi için, her kaydın tayin yeri ve mahiyeti derkenarda

iĢaretlenir.255

3.1.1.3. Ruznamçelerin Ġçerik Bilgileri

Ruznamçelerde kadı atamalarının yanında, kadılar, müderrisler ve naipler gibi

kaza (yargı) iĢlerinde görev alan resmî kiĢilere ait veya kazalar hakkında çeĢitli

belgeler de vardır. Bunlar; arzuhaller, mahzarlar ve fermanlardır. Ancak kadı ve

müderris atamaları doğal olarak defterlerin ana kısmını oluĢturmaktadır.

3.1.1.4. Arzuhaller ve Mahzarlar

Defterlerin ilk sayfalarında genellikle kadılar tarafından hangi kazaskerliğe

bağlı ise oraya yazılmıĢ, çeĢitli istekleri içeren arzuhaller ve de kaza halkının

taleplerini doğrudan kazaskerliğe yazdıkları arz-ı mahzarlar vardır.256

Bir istek veya Ģikâyetin üst makama duyurulması için yazılan yazı, dilekçe

demek olan arzuhal; Osmanlılarda bir haksızlıktan Ģikâyet, bir görev veya ücretin

istenmesi, bir yanlıĢlığın düzeltilmesi gibi durumlarda verilirdi. Arzuhaller bizzat

padiĢahtan baĢlayarak taĢradaki küçük idareci ve makamlara kadar yetkili her

mevkiye sunulabilirdi.257

Askeri sınıftan bir kiĢi veya grup toptan Ģikâyette

bulunabilirdi. Genellikle askeri (resmî) kiĢilerin dilekçesi için yalnızca “arz”

kelimesi kullanılırdı. ġikâyet konusu ilgilinin mutlaka bir zararını veya uğradığı bir

haksızlığı gidermek içindi. Söz konusu zarar mutlaka özel zarar olmalıdır. Kamu

zararına ait iĢler Mühimme Defteri‟ne kaydedilirdi.258

Ruznamçelerde Ģikâyet

arzuhallerinin yanında, kazalarındaki Kadı‟nın faaliyetlerinden memnun olan kaza

255

Halil Ġnalcık, “Kazasker Ruznamçe Defterlerine Göre Kadılık”, Adalet Kitabı (Editörler: Bülent

Arı, Selim ASLANTAŞ), Adalet Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2007, s. 119. 256

Gündoğdu, s. 701. 257

Mehmet ĠpĢirli, “Arzuhal”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul, 1991, Cilt: 3, s. 447. 258

Halil Ġnalcık, Osmanlıda Devlet Hukuk Adalet, Eren Yayınları, Ġstanbul, 2000, s. 51.

Page 79: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

70

halkının, genellikle de Kadı‟nın görev süresinin uzatılmasını talep etme amacıyla

gönderdikleri arzuhaller de bulunmaktadır.259

Resmî makamlara Ģikâyet, talep, teĢekkür vb. hususlar için sunulan çok imzalı

arzuhal demek olan mahzarlar260

da Ruznamçelerin ilk sayfalarında bulunurdu. Bu

vesikaların altında, “arz”da bulunanlar, adlarını ve mühürlerini koyarlardı. Böylece

Ģikâyet, topluca yapılmıĢ ve her üye tarafından tasdik edilmiĢ bir arzuhal niteliğini

kazanırdı.261

Ayrıca Kazasker Ruznamçe‟lerinde bir alt rütbeden bir üst rütbeye terfi

etmek isteyen Kadı‟ların, bu amaçlarını iletmek için yazdıkları arz örnekleri de

önemli yer tutmaktadır.262

3.1.1.5. Hatt-ı Hümayun ve Ferman Suretleri

Hatt-ı Hümayun; çok uzun olup da mabeyn baĢkatiplerince yazılanlar dıĢında,

padiĢahın bizzat kendi el yazısıyla yazdığı, mutlaka padiĢahın imzasını taĢıyan yazılı

emirlerdir.263

Ferman ise; Dîvân-ı Hümâyun veya PaĢakapısı‟ndaki divanlarda alınan

kararlar doğrultusunda yazılan ve üzerinde tuğra bulunan padiĢah emirlerinin

(buyruk) genel adıdır.264

Kazasker Ruznamçelerinde görülen bazı hattı hümayunlar çok genel anlamda

Ġlmiye TeĢkilatı‟nın iĢleyiĢi ile ilgili konular içerirken, bazıları ise çok spesifik

konularda olabilmektedir. Örneğin; kazaların rütbesinin artırılıp eksiltilmesi,

azledilen bir kadı‟nın suçunun bağıĢlanması, rütbesinin yükseltilmesi veya

azledilmesi ya da bir kadının bir kazadan baĢka bir kazaya tayin edilmesinden

bahsedilmektedir. Ayrıca defterlerde; medreselerin ders programları, derslerin

259

Gündoğdu, s. 705. 260

Mehmet ĠpĢirli, “Mahzar”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul, 2003, Cilt: 27, s. 398. 261

Ġnalcık, Osmanlıda Devlet Hukuk Adalet, s. 55. 262

Gündoğdu, s. 703. 263

Pakalın, Cilt: 1, s.767-768. 264

Mübahat S. Kütükoğlu, “Ferman”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul, 1995, Cilt: 12, s. 400.

Page 80: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

71

iĢleniĢiyle ilgili olarak da ders programlarının yeniden düzenlenmesi, medreselerde

derslerin sindirilerek okutulması ya da kadı olma talebinde bulunanların sınava tabi

tutulması gibi emirler de yer almaktadır.265

Kazasker ruznamçelerinin giriĢ kısmı, tüm dini kitapların giriĢ bölümünde

bulunan “ besmele, hamdele ve salvele” bölümüyle baĢlar. Defterlerin büyük kısmı

kadı ve müderris atamalarıyla doludur. Tarihlerin çok açık bir Ģekilde yazılmasına

dikkat edildiği görülen kadı atamalarında herhangi bir karıĢıklığa meydan vermemek

için atamalar her ayın ilk günü gerçekleĢtirilmiĢtir. Arapça ayın ilk günü anlamına

gelen gurre kelimesi tüm atama kayıtlarında mutlaka geçmektedir. Böylece kazaya

giden yeni kadı ile bir önceki kadı arasında meydana gelebilecek karıĢıklığın

önlenmesi amaçlanmıĢtır.266

PadiĢahtan onayı alınan Kadı‟ya bir mektupla tayin

iĢlemi hakkında bilgi verilir, berat alması istenir ve kadı‟nın beratını getirmesinden

sonra tayin iĢlemi gerçekleĢmiĢ olurdu. Ruznamçelerde geçen “Bâ Berat” ibaresi, adı

geçen Kadı‟nın padiĢahtan berat aldığını ve bu beratı ruznamçeye kaydettirdiğini

göstermek için kullanılan bir tabirdir. Kazasker ruznamçelerinde, yine herhangi bir

karıĢıklık çıkmasına engel olma amacıyla, kadılar kazalara atanırken atanılacak

kazanın adı açık Ģekilde belirtilirdi. Bazen aynı adı taĢıyan birden fazla kaza

olabildiğinden, kazanın isminin yanına mutlaka açıklayıcı bilgiler yazılırdı. Böylece

ataması yapılan kadı gideceği kazayı tam olarak bilir ve görev yerine öyle giderdi.267

Kazasker ruznamçelerinde görev süresi dolan Kadı‟nın kimliği ile ilgili

bilgiler de ayrıntılı olarak verilmiĢtir. Kaza adı belirtildikten sonra adı geçen kazayı

265

Gündoğdu, s. 707. 266

Gündoğdu, s. 708. 267

Gündoğdu, s. 710.

Page 81: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

72

fiilen tasarruf eden kadı‟nın adı açık Ģekilde yazılarak hangi tarihte görevi sona

ereceği açıkça yazılmıĢtır.268

Kazasker ruznamçelerinin önemli unsurlarından birisi de, adı geçen kazaya

yeni atanacak olan Kadı‟nın tüm bilgilerinin ayrıntılı olarak verilmesidir. Bu bilgiler

arasında bulunan, kadı‟nın bir önceki yevmiyesi ve görev yeri ard arda gayet açık bir

Ģekilde defterlere kaydedilmiĢtir.269

Kendinden önceki kadı ile aralarında meydana

gelebilecek muhtemel karıĢıklıkları önleme amacıyla; kazaya yeni tayin edilen

kadı‟nın ismi ve yevmiyesi, atama müddeti ve göreve baĢlayacağı tarih gün, ay ve yıl

olarak açıkça yazılmıĢtır.270

Daha önceden de belirttiğimiz gibi, Mısır‟daki kadı atamaları Anadolu

kazaskeri tarafından yapıldığından, Mısır ile ilgili kadı ve müderris atamaları

Anadolu kazaskerliği ruznamçe defterlerinde kayıtlı bulunmaktadır. Bu atamalarla

ilgili olarak, RKR. Özel No, 63 numaralı defterin 29a-b ve 30a-b sayfaları Mısır

eyaletindeki bu tayin iĢlemlerine ayrılmıĢtır. Bu iki yaprakta toplam yirmi kadı

atamasının yapıldığı ve yirmi kadıdan sadece beĢinin berat aldığı ve deftere iĢlettiği

görülmektedir. Ruznamçe defterindeki iĢlemler sonlanmamasına rağmen, sayfanın

sonunun kazasker mührüyle mühürlenmesi, Anadolu kazaskerliği içinde Mısır‟daki

mansıplara bakan ayrı bir Mısır Ruznamçe Kalemi olduğunu

göstermektedir.271

Bazen Müderris atamaları ile kadı atamalarının birlikte aynı

defterlerde olduğu görülmektedir. Örneğin, RKR. Özel No, 63 numaralı defter bu tür

bir defterdir. Defterin baĢ kısmında kadı atamalarına iliĢkin kayıtlar mevcut iken, son

sayfalarda ise, baĢta Ġstanbul‟daki medreseler olmak üzere Anadolu‟daki medreselere

yapılan müderris atamalarının yer aldığı görülmektedir. Bununla beraber, bazı

268

Gündoğdu, s. 710. 269

Gündoğdu, s. 711. 270

Gündoğdu, s. 714. 271

Gündoğdu, s. 715-716.

Page 82: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

73

ruznamçe defterlerinde sadece kadı, müderris atamaları veya mülâzemet kayıtları

görülmektedir. Örneğin RKR. Özel No, 149 defterinde sadece müderris tevcîhatı 83,

NOK. Yeni Kayıt, 4569/12 künyeli defterde ise sadece kadı tevcîhatı

görülmektedir.272

3.1.2. Ruûs Defterleri

Sözlükte; “baĢ, kiĢi, Ģahıs” anlamlarında kullanılan “re‟s” kelimesinin çoğulu

olan ruûs, Osmanlılarda bu anlamından hareket ederek tayinleri ilgilendiren bir terim

olarak kullanılmıĢtır. Osmanlı bürokrasisinde XVI. yüzyıl sonlarına kadar birtakım

resmî tayinlerin kaydedildiği defterleri ifade eden ruûs, XVII. yüzyıldan itibaren bazı

tayinler için verilen tezkirelere denilmeye baĢlanmıĢ, XVII. yüzyılın sonlarına doğru

atamaların bürokratik iĢlemlerinin yapıldığı kalemin adına dönüĢmüĢtür.273

Ruûs defterlerinin ne zamandan itibaren tutulmaya baĢlandığı konusunda

kesin bir bilgiye sahip değiliz. Müderris tayinlerinin kayıtlarının bulunduğu ilk ruûs

defteri 954 tarihlidir. Mevleviyet kadılarının tayinlerinin ilk ne zaman bu defterlere

kaydedildiği de yine muallakta olan bir bilgidir.274

Mevleviyet denilen yüksek dereceli kadıların tayinleri kazasker

ruznamçelerinde yer almazdı. Çünkü, büyük eyaletlerin merkezleri ile

Ġmparatorluğun Ġstanbul, Edirne, Bursa, Mekke ve Medine gibi Ģehirlerinde bulunan

yüksek dereceli kadıların tayinleri, Ģeyhülislamların yetkisi dâhilinde olduğundan,

buralara yapılacak kadı tevcîhatları XVI. yüzyılın ortalarından itibaren ruûs ve tahvil

defterlerine kaydedilmekteydi.275

Böylece bu defterler sayesinde yüksek dereceli

272

Gündoğdu, s. 718. 273

Recep Ahıskalı, “Ruûs”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul, 2008, Cilt: 35, s. 272. 274

Aydın, Günalan, “XVI.Yüzyılda Osmanlı Devleti‟nde Mevleviyet Kadıları”, s. 20. 275

Aydın, Günalan, “XVI.Yüzyılda Osmanlı Devleti‟nde Mevleviyet Kadıları”, s. 20.

Page 83: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

74

medreselere yapılan tayinleri kronolojik olarak takip edebilerek, medreseler

hakkındaki bilgilere taze ve orijinal bilgiler eklenebilmektedir.276

Kadı ve müderrislerden hangilerinin kazasker ruznamçelerine, hangilerinin de

Ģeyhülislamlar tarafından tutulan ruûs defterlerine kaydedileceği konusunda,

alacakları yevmiye miktarına göre de ayrım yapılmıĢtır. Buna göre; yevmiyesi kırk

akçeden aĢağıdaki müderrisler ile yüz elli akçeden aĢağı olan kadılar, kazaskerler

tarafından tayin edilir ve tayin kayıtları ruznamçe defterlerine iĢlenirken bunun

üstündeki kadı ve müderrislerin tayinleri Ģeyhülislam tarafından yapılır olmuĢ ve

tayin kayıtları ruûs defterlerine iĢlenmiĢtir. Ancak mevleviyet kadılarının tayinleriyle

ilgili ruûs kayıtlarının çoğunda maaĢları belirtilmemiĢtir.277

Bazı müderris

tayinleriyle ilgili ruûs kayıtlarında ise maaĢlar belirtiliyor, tayinin gerçekleĢtiği görev

yeri ve göreve baĢlangıç tarihi ise müderrislere verilen hükümlerde açıkça

yazılıyordu. Vakıf yöneticileri de müderrislerin maaĢlarını beratlarında yazılan

günlük ücretlerin üzerinden hesaplayarak aylık Ģeklinde ödüyorlardı.278

Ruûs defterlerindeki kayıtlara bakıldığında, taht kadılığı ünvanıyla da bilinen

beĢ yüz akçe yevmiyeli büyük mevleviyetlere, daha alt derecedeki mevleviyet

kadılıklarından tayinler yapıldığı, buralara doğrudan müderrislerin tayin edildiği

durumların ise çok nadir görüldüğü anlaĢılmaktadır.

Ruûs defterleri Ġlmiye TeĢkilatı hakkındaki araĢtırmalarda en önemli

kaynaklardan biridir. Bu defterler sayesinde, kadılıkların mevleviyet oluĢ tarihleri,

mevleviyet statüsü sıklıkla değiĢen kadılıkların durumu, mevleviyet kadılarının tayin

kayıtlarından daha önceki görevleri hakkında bilgi edinerek bir mevleviyet kadılığı

için tayinlerin hangi oranda müderris veya kadılardan yapıldığı konusunda tespitler

276

Aydın, Günalan, “Ruûs Defterlerine Göre XVI. Yüzyılda Osmanlı Müderrisleri, s. 165. 277

Aydın, Günalan, “XVI. Yüzyılda Osmanlı Devleti‟nde Mevleviyet Kadıları”, s. 22 278

Aydın, Günalan, “Ruûs Defterlerine Göre XVI. Yüzyılda Osmanlı Müderrisleri, s. 164.

Page 84: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

75

yapılabilmektedir. Ruûs defterlerinin bir bütün halinde incelenmesi, XVI. Yüzyıldan

sonra mevleviyet kadılıklarının teĢkilat yapısındaki geliĢmelerin tespit edilmesi ve bu

kadılıklara tayin edilen kadıların kronolojik listelerinin oluĢturulması bakımından da

önemlidir.279

Ruûs kayıtlarından Osmanlı ulemasına ait biyografik kaynakların verdiği

bilgilerin gerçekliğini kontrol etmekte de faydalanılabilir. Nitekim, Bilgin Aydın

BaĢbakanlık Osmanlı arĢivinde ruûs kayıtları ile ilgili yaptığı araĢtırmalar

neticesinde, Tarih-i Silsile-i Ulema adlı biyografik eserde bazı yanlıĢ bilgiler

olduğunu tespit etmiĢtir. Mesela, Tarih-i Silsile-i Ulema‟da Üç ġerefeli müderrisi

Ferruh Efendi‟nin 962/1554-55 yılında Semaniye Medreseleri‟nden Çifte Ayak

KurĢunlu Medresesi‟ne tayin edildiği yazmakta iken, Kamil Kepeci tasnifindeki bir

ruûs kaydında tayin tarihi 2 Safer 963 olarak geçmektedir.280

Yüksek dereceli medreselerin iĢleyiĢi ile ilgili çok değerli bilgiler içeren ruûs

kayıtlarında, Semaniye müderrislerinden yolsuzluk dolayısıyla azl olunanlardan,

kazasker mütekaidlerinin de müderris olarak görev alabildiklerine kadar birçok bilgi

bulunmaktadır. 281

Görüldüğü gibi ruûs defterlerindeki bu bilgilerle yazıldığı dönemin Ġlmiye

TeĢkilatı‟nın yapısı ve bu müessesenin üyeleri hakkında farklı ipuçları elde ederek,

çok önemli tespitlerde bulunulabilmektedir.

XVI. yüzyılın sonları ile XVII. yüzyılın baĢlarında Osmanlı defter sisteminde

büyük çaplı bir değiĢim ve dönüĢüm baĢlamıĢtır. Ruûs defterlerini de etkileyen bu

değiĢimde, bu döneme kadar seri bütünlüğü içinde, tek bir seri halinde tutulan

defterler, bu tarihten itibaren alt serilere ayrılmaya baĢlamıĢtır. Bu süreçte defterler, 279

Aydın, Günalan, “XVI. Yüzyılda Osmanlı Devleti‟nde Mevleviyet Kadıları”, s. 23-24. 280

Aydın, Günalan, “Ruûs Defterlerine Göre XVI. Yüzyılda Osmanlı Müderrisleri, s. 166. 281

Aydın, Günalan, “Ruûs Defterlerine Göre XVI. Yüzyılda Osmanlı Müderrisleri, s. 166.

Page 85: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

76

ana seriden ayrılarak yeni seriler halinde ve genellikle belgelerin ilgili olduğu belli

baĢlı konulara, kalemlere, belge türlerine ve eyaletlere göre bölünmeye ve müstakil

seriler oluĢturmaya baĢlamıĢ ve defter tutmadaki bu zihniyet değiĢimi XIX. yüzyılın

sonuna kadar onlarca farklı serinin ortaya çıkmasına neden olmuĢtur.282

3.1.3. Tarîk Defterleri

Sözlükte yol, meslek, herkesin geçinmek için tuttuğu yol manalarına gelen

Tarîk283

kelimesinden, aynı zamanda silsile de anlaĢılmaktadır. Nitekim daha

önceden bahsettiğimiz gibi eskiden devlet memurları “Tarîk-i Kalemiye, Tarîk-i

Seyfiye, Tarîk-i Ġlmiye” olmak üzere üç kısma ayrılırdı.284

Tarîk defterleri ise, ilmiye sınıfına mensup idari görevliler ile mevleviyet

kadıları ve müderrislerin tayin ve terfi tarihlerinin sırayla kaydedildiği

defterlerdir.285

Kazaskerler tarafından kendi yetki alanları içindeki kaza kadılarının

tayin ve azil iĢlemleri hususunda tuttukları ve padiĢah huzurunda okuyup padiĢahın

onayını aldıkları defterlere akdiye defteri (kadılar defteri) dendiğini daha önce

belirtmiĢtik. Daha sonra müderrisler de dâhil olmak üzere bütün Ġlmiye mensuplarına

ait tutulan deftere tarîk defteri denilmiĢtir.286

Kazasker Ruznamçelerinin esas alındığı

tarîk defterleri, Ģeyhülislamlar tarafından tutuluyor, Anadolu ve Rumeli ayrımı

olmadığından MeĢihat Mektûbi Kalemi‟nde bulunuyordu.287

ArĢivler ve

kütüphanelerde ilmiye sınıfına mensup müderris ve kadıların isim ve görevlerini

belirten; me‟murin-i ilmiye, kuzatın esami defteri, ilmiye defteri, meĢihat sicil

282

Bilgin Aydın, “17-19. Yüzyıl Tahvil Ahkam Defterlerinde Alt Serilerin Ortaya ÇıkıĢı”, Kitaplara

Vakfedilen Bir Ömre Tuhfe: İsmail E.Erünsal’a Armağan, Ülke Yayınları, Ġstanbul, Cilt: 1, 2014,

s. 103-104. 283

Sami, s. 883. 284

Pakalın, Cilt: 3, s. 403. 285

Aydın, Yurdakul, Kurt, s. 30. 286

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, s. 87-88, 103. 287

Baltacı, “Tarîk Defterleri”, V. Milli Türkoloji Kongresi, 23-26 Eylül 1983, s. 1.

Page 86: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

77

defteri, defterü‟l-kuzat, esami‟l-kuzat gibi isimlerle kaydedilmiĢ pek çok defter

bulunmaktadır ki bunlar Anadolu ve Rumeli‟deki kaza kadılarının isim cetvelleri

Ģeklinde düzenlenmiĢlerdir. Mevleviyet kadılarıyla müderrislerin tayin ve terfi

tarihlerinin sırayla kayıtlı bulunduğu defterler belli bir hiyerarĢiyi gözetmeleri

bakımından gerçek manada tarîk defterlerinde yer almaktadır.288

UzunçarĢılı‟nın,

tarîk defterlerinin 1829 yılından itibaren tutulduğunu belirtmesine rağmen289

daha

önce yazılmıĢ defterlere de rastlanılmaktadır.290

Tarîk defterleri medrese ve kaza teĢkilatı açısından içinde bulundurduğu

önemli bilgilerle Ġlmiye TeĢkilatı‟nın birincil kaynaklarından olmasının yanı sıra,

içlerinde yer alan sayısız ilmiye ricali ile hem Osmanlı kaza ve medrese üyelerinin

görev silsilelerini verirken, hem de mevleviyet kadılığı, kazaskerlik ve

Ģeyhülislamlık gibi önemli mevkileri elde etmiĢ kiĢilerin hayatları hakkında ayrıntılı

bilgiler vererek, belki de isimleri bile bilinmeyen Ģahısların biyografilerinin ortaya

çıkmasına da kaynaklık etmektedir.291

Tarîk defterleri “ rütbe-i vâlâ-yı sadr-ı fetvâ “, “ mesned-i vâlâ-yı fetvâ “ gibi

baĢlıklarla yaldızlı bir sayfaya kaydedilmiĢ Ģeyhülislâm isimleriyle baĢlar. Daha

sonra sırasıyla sadreyn ve sudur olarak da isimlendirilen Anadolu ve Rumeli

kazaskerliği üyeleri, NakîbüleĢraf ve Darü‟l-hilafeti‟l-aliyye, Mekke-i mükerreme,

Medine-i münevvere, Edirne, Bursa, ġam, Mısır, Kudüs, Haleb, Havass-ı refia,

Selanik, YeniĢehir-i Fener, Galata, Ġzmir, Üskadar, Filibe, Bağdad, Ayntab, Belgrad,

Sofya, Bosna, Erzurum, MaraĢ ve Trablusgarb mevali ve kadıları yer alırken, mazul

288

Aydın, “Osmanlı YenileĢmesi Döneminde Bab-ı MeĢihat‟ın Bürokratik Yapısı ve Evrak Ġdaresi”,

s. 18. 289

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, s. 186. 290

Aydın tezinde, Millet Kütüphanesi Ali Emiri Koleksiyonu “müteferrika” kısmında 56 numarada

kayıtlı defterin 1719 yılında baĢladığını belirtmiĢtir. 291

Arzu GüldöĢüren, “19. Yüzyılın Ġlk Yarısında Tarîk Defterlerine Göre Ġlmiye Ricâli”, MÜSBE

Ġlahiyat Anabilim Dalı Ġslam Tarihi ve Sanatları Bilim Dalı, Ġstanbul, 2004, BasılmamıĢ Yüksek

Lisans Tezi, s. 1.

Page 87: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

78

olanlar ise ayrıca gösterilir. Bundan sonra Darülhadis‟den baĢlayarak Süleymaniye,

Hamise, Darülhadis-i Ġbrahim PaĢa, Musıla-i Süleymaniye, Hareket-i AltmıĢlı,

Ġbtida-i AltmıĢlı, Sahn-ı Seman, Musıla-i Sahn, Hareket-i Dâhil, Ġbtida-i Dâhil,

Hareket-i Haric ve Ġbtida-i Haric medreselerinin müderrisleri kaydedilmektedir. Bazı

tarîk defterlerinin sonunda kürsü meĢayihi olarak da adlandırılan selâtin

camilerinin292

vaizleri kayıtlı bulunmaktadır. 293

Birkaç çeĢit tarîk defterinden bahsedebiliriz. Belli bir hiyerarĢiye göre

kaydedilmeleri bakımından gerçek manada tarîk defteri sayabileceğimiz

ġeyhülislam, Nakîbül-eĢraf, Anadolu ve Rumeli Kazaskerleri ile mevleviyyet

kadıları ve müderrislerin tayin ve terfilerinin kayıtlı olduğu defterler birinci grubu

oluĢtururlar. Ġkinci sırada Anadolu ve Rumeli kaza kadılıklarında bulunan zevatın

isim cetvelleri Ģeklinde düzenlenen defterler yer alır. Bir de defterlerin genel

özeliklerine uymakla beraber kendi içinde farklılıklar gösteren defterler vardır.

GüldöĢüren, bu defterlere örnek olarak Ali Emiri Müteferrik 64 ve 56 numaralarda

kayıtlı olan defterleri göstermektedir. 64 numaralı defterde diğerlerinden farklı

olarak Ġlmiye TeĢkilatı içinde yer alan diğer görevliler verilmekte ayrıca defterin

büyük kısmında ilmiye mensuplarına verilen arpalıklardan bahsedilmektedir.

Arpalıklar alfabetik olarak kaydedilip üzerlerine kuruĢ olarak değerleri verilmiĢtir bu

arada arpalık sahiplerinin isimleri de zikredilmiĢtir. Tarîk defterlerinden kendine has

üslubu olan Ali Emiri Müteferrik 56 numarada kayıtlı olan defterdir ise, YeniĢehri

Abdullah Efendi zamanında haric ruûsuyla tarîke girenlerle baĢlamakta, kayıtlı olan

son ġeyhülislama kadar Ġbtida-i Haric müderrisliği ile ilmiyeye dâhil olanlar

292

Ayasofya, Sultan Ahmed, Bayezid, Fatih, Nuriosmaniye, Sultan Selim, Eyüp, Laleli, Valide

Sultan, ġehzade, Üsküdar Valide, Ayazma, Beylerbeyi, Hasköyde Valide Sultan, Selimiye,

Tophanede Nusretiyye, Bahçekapısı, Üsküdar‟da ġemsipaĢa Camii. 293

Aydın, Yurdakul, Kurt, s. 30.

Page 88: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

79

zikredilmektedir. Bu arada daha sonra geldikleri diğer görevler de zaman zaman

verilmektedir.294

Ġlmiye TeĢkilatı‟nda meydana gelen geliĢmeleri takip etmede, Tarîk

defterlerine derkenar Ģeklinde düĢülmüĢ notlar da önemli bilgiler vermektedir. Bazı

tarîk defterlerinin sonuna, defterin ait olduğu dönemde Ġstanbul içindeki

müderrislerin sayılarını gösteren bir müderris istatistiği eklenmiĢtir.295

Tarîk defterlerinde müderris ve kadıların isimlerinin sağ kenarına hangi

tarihte ibtidadan müderrislik derecesi almıĢsa ayı ve senesiyle o gösterilip sol

tarafında da oradan bir derece yukarıya terfiine iĢaret edilirdi. Medrese derece

rütbelerinin bir kısmı itibari olarak verilmiĢ olup isimlerinin üzerine iĢaret olunduğu

gibi Tafra suretiyle terfi edenlerin isimlerinin kenarlarına kayıt düĢülmüĢtür.296

Büyük çoğunluğu ulema yazısı olan talik ile yazılan tarîk defterlerinde Ģahıs isimleri

siyah, müessese ve yer isimleri kırmızı mürekkeple yaldızlı satırlar üzerine

kaydedilmiĢlerdir. Defterlerin ebatları ise farklılıklar göstermektedir.297

Tarîk defterlerinin 22 tanesi Ġstanbul Müftülüğü ġer‟iyye Sicilleri ArĢivi‟nde

bulunmaktadır. Bu defterler iki gruba ayrılır; Birinci grupta 1245-1338 (1829-1919)

yılları arasını kapsayan 14x40, 18x44 ölçülerinde olan 16 defter bulunurken, ikinci

grupta 1262-1309 ( 1845-1891) yılları arasını içeren ve 12x22, 15x24 ebatlarında

olan 6 defter vardır.298

Tarîk defterlerinin ikinci büyük koleksiyonu ise Millet Kütüphanesi Ali Emiri

Koleksiyonu “ müteferrika” kısmında kayıtlı bulunmaktadır. Buradaki en eski defter

294

GüldöĢüren, s. 12. 295

Aydın, Osmanlı YenileĢmesi Döneminde Bab-ı MeĢihat‟ın Bürokratik Yapısı ve Evrak Ġdaresi”, s.

19. 296

Baltacı, “Tarîk Defterleri”, s. 3.; UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, s. 186-187. 297

Baltacı, “Tarîk Defterleri”, s. 3. 298

Aydın, “Osmanlı YenileĢmesi Döneminde Bab-ı MeĢihat‟ın Bürokratik Yapısı ve Evrak Ġdaresi”,

s. 19.

Page 89: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

80

1132-1285 (1719-1868) tarihleri arasını kapsamaktadır ancak bu defter hiyerarĢik

sıra gözetilmeden hazırlanmıĢtır. HiyerarĢik sıralamadan söz edebileceğimiz en eski

tarihli defter ise 1200-1267 (1784-1850) tarihli tarîk defteridir.299

Ayrıca; Ġstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesinde 9, Süleymaniye

Kütüphanesi‟nde 2, Topkapı Sarayı Müzesi ArĢivi‟nde 3 ve Taksim Atatürk

Kitaplığında da 2 tarîk defteri bulunmaktadır.300

3.1.3.1. Tarîk Defterlerinde Geçen Bazı Ġfadeler

Ba-Pâye, çoğunlukla Haremeyn-i Muhteremeyn, Dâru‟l-Hılâfe, Sadr-ı

Anadolu ve Sadr-ı Rumeli‟den mazul olan ulema hakkında bu tabir kullanılmıĢtır.

Bi’l-fi’il şud ise, bir Ģahsın bizzat kadılık veya kazaskerlik görevinde bulunduğuna

iĢaret etmek için kullanılan bir tabirdir. Tarîk defterlerinde geçen diğer bir ifade de

Hareket’tir, Osmanlı Ġlmiye tarîkinde “hareket” basamaklar halinde sıralanan

medreseleri en alt seviyedekinden en üst seviyedekine kadar sırası ile tek tek

geçmeye diğer bir deyiĢle müteselsil terfi sisteminin cereyan Ģekline denmektedir.

İclâ şud, Ģahsın sürgün edildiğini belirtmek için kullanılır. Medd-i Mâh, kadılıklarda

ve kazaskerliklerde ilmiye mensuplarının görev sürelerinin uzamasını ifade

etmektedir. Niyabetdedir ifadesi, müderrisin kadı vekilliği yaptığına iĢaret eder. Pâye

şud, çoğunlukla Bilad-ı Hamse, Haremeyn-i Muhteremeyn, Dâru‟l-Hılâfe ve Sadr-ı

Anadolu‟dan mazûl olan Ģahıslardan bahsederken kullanılan bir tabirdir. Rütbesi

yevm-i tevcihinden muteberdir, Yevm-i tevcihinden, Rütbesi yevm-i zabtından,

ifadeleri Ģahısların rütbe aldıkları tarihle maaĢ aldıkları tarihin aynı zamana geldiğine

iĢaret etmek için kullanılmıĢtır ve genellikle Mekke-i Mükerreme kadılığına gelenler

için bu ifade tercih edilmiĢtir. Şud ifadesi Ģahsın geldiği göreve iĢaret etmek için 299

Aydın, “Osmanlı YenileĢmesi Döneminde Bab-ı MeĢihat‟ın Bürokratik Yapısı ve Evrak Ġdaresi”,

s. 19. 300

GüldöĢüren, s. 14-15.

Page 90: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

81

kullanılan bir tabir olmuĢtur. Tafra kerd, zaman zaman bir üst dereceye çıkmak

yerine medrese derecelerini atlayarak yükselenler için kullanılmıĢ olmakla birlikte

bazen ise medrese derecelerini atlamasa bile itibari olarak görev alan Ģahıslara iĢaret

etmektedir. Taşrada cihet tevcih şud, Taşrada, bu iki ifadenin ilmiye mensubunun

herhangi bir görevle taĢraya gittiğine, ona taĢrada baĢka bir vazife verildiğine iĢaret

ediyor olma ihtimali vardır.301

Tarîk defterlerinde geçen ve ne anlama geldiği kesin olarak bilinemeyen bazı

ifadeler de vardır. Bunlardan bir tanesi “Hareket kerd”, “Tafra kerd”, “Pâye Ģud” ve

“Sofya Ģud” ifadelerinin yanına kaydedilen rakamlardır. Hareket kerd ve Tafra kerd

yanındaki bu rakamların itibari görev almalara veya yükselmelere iĢaret etmek için

kullanılmıĢ olma ihtimali yüksektir.

Diğer bir sorun da genellikle “bâ-irade-i Ģâhâne” ifadesinin yanına kaydedilen

ve rumuz olduğu tahmin edilen “ط“ ,”ج” ve “م ” harfleridir.

Defterlerde bazı ifadelerin sonuna eklenen farsça kazımak, oymak

anlamındaki “Hakk Ģud” ifadesi de tam olarak anlaĢılamamaktadır.302

3.1.4. NakîbüleĢraf Defterleri

NakîbüleĢraflığın, Hz. Muhammed‟in soyundan gelen ve “seyyid” ve “Ģerif”

denilen kimselerin iĢlerini takip etmek göreviyle Yıldırım Bayezid zamanında

kurulduğunu, Fatih döneminde lağvedilip II. Bayezid‟in Seyyid Abdullah‟ın oğlu

Seyyid Mahmud‟u maaĢlı olarak NakîbüleĢraf tayin etmesiyle de kurumsallaĢma

sürecine girdiğini daha önce belirtmiĢtik.

301

GüldöĢüren, s. 31-35. 302

GüldöĢüren, s. 36.

Page 91: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

82

NakîbüleĢraflar Seyyidlerin ve ġeriflerin problemleriyle ilgilenirlerken sahte

müteseyyidliğe de engel olmaya çalıĢırlardı. Bu amaçla seyyidliği kesin olanlara

“Siyadet Hücceti” verirlerdi. Hücceti veren NakîbüleĢraf siyadet (seyyidlik) kaydını

da “Sâdât Defteri” de denilen deftere yapardı. Bu sayede verilen herhangi bir

zamanda verilen siyadet hüccetinin tarihinden hareketle, onu defterle karĢılaĢtırmak

mümkün olur, sahte siyadet hücceti düzenlenmesinin de yolu kapanmıĢ

olurdu.303

Sâdâta sağlanan askerlik ve örfî vergi muafiyetlerinin uygulanması, lehte

ve aleyhte vuku bulan davalara müdâhil olunması, suçluların cezalandırılması ve

evlilik iĢlemlerinde bu defterler ilk baĢvuru kaynağıydı.304

NakîbüleĢraf defterlerine;

Sâdât Defteri, ġecere-i Tayyibe ya da Nakib Ceridesi de denilmekteydi. Bu

defterlerde eyalet, sancak ve kazalar da dâhil olmak üzere seyyid ve Ģeriflerin

hepsinin, isim ve hüviyetleri, siyâdet veya Ģerafet silsileleri, evlâdları, ahval ve

ahlâkları, ikametgâhları, Ģecereleri, iki Ģuhudul hal ile seyyidlik veya Ģeriflik

tespitleri de yer almaktadır.305

NakîbüleĢraf defterleri günümüzde Ġstanbul ġer‟iyye Sicilleri ArĢivi‟nde

muhafaza edilmektedir. Ancak defter serileri tam olmayıp, eksik yılların çokluğu

dikkat çekmektedir.306

Toplam otuz dokuz adet defter mevcuttur.307

NakîbüleĢraf

defterlerinde alfabetik sıraya göre tanzim edilmiĢ seyyit isimleri ile seyyit ve Ģerifler

için düzenlenmiĢ siyadet hüccetlerinin suretleri yer almaktadır. Sâdât

silsilenamelerinin ilk kez XVI. yüzyılda Seyyit Mahmud‟un NakîbüleĢraf

olmasından sonra “Nakîb Cerideleri”ne kaydedildiği belirtilmektedir. MeĢihat

303

Murat Sarıcık, “NakîbüleĢraf Abdülkadir Efendi Tarafından Verilen 1008/1600 Tarihli Siyadet

Hücceti”, EKEV Akademi Dergisi, yıl:12 Sayı:.35, Bahar 2008, s. 114. 304

ġ. Tufan Buzpınar, “NakîbüleĢraf”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 32, s. 323. 305

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, s. 167. 306

Ġhsanoğlu, s. 248-249 307

MeĢihat arĢivinde bulunan bu defterler hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Bilgin Aydın tez s.31-33,

Babı MeĢihat kataloğu, s. 36-38.; Cahid Baltacı, Ġslam Medeniyeti Tarihi, s. 316-318.

Page 92: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

83

ArĢivi‟ndeki ilk NakîbüleĢraf defteri ise Seyyid Mahmud‟dan sonra NakîbüleĢraf

olan Muhterem Efendi zamanına ait olup, üzerindeki kayıt 1535 (942) yılını

göstermektedir.308

Farklı ebatlarda bulunan bu otuz dokuz defterin sonuncusu da

1334-1342 yıllarına aittir.309

NakîbüleĢraf defterlerinin ekserisinin baĢlangıcında, bir siyadet hücceti içinde

bulunan siyadet kaydı yer alır. Bu siyadet kaydı; “davet rüknü” de denen, hamdele ve

salvele bölümünden sonrasına eklenir. Bu siyadet hücceti aynı zamanda o defteri

tutan Nakibu‟l-EĢrafın hangi form/Ģekil ve özelliklerde siyadet hücceti verdiğini de

göstermesinden dolayı, bu hüccetlerinin değerlendirme ve analizleri, seyyidler

hakkında devrinin bakıĢ açısı ile ilgili çarpıcı ipuçları vermeleri bakımından

önemlidir.310

Belgelerin Ģekillenmesi ve onlarda zaman içinde meydana gelen içerik

ve tahrirata iliĢkin değiĢiklikler, bu belgeleri kayda alan kiĢilerin özellikleri ve onları

meydana getiren kültürden kaynaklanmaktadır. Çünkü bir toplumun zaman içinde

değiĢen ve farklılaĢan medeniyeti, yazı ve belgelerine de tesir etmektedir.311

Bu noktada siyadet hüccetlerinin baĢında yer alan davet rüknüne ayrı bir

parantez açmak gerekir. Batıda resmî yazıĢmaların baĢında bulunan ve Latince

“Ġnvocatio” denilen davet rüknü, siyâdet hüccetlerinde “tahmid” ve “temcid”i, yani

Allah‟a hamd ve Hz. Peygamber‟e salât ve selamı da içine alır. Kadı hüccetlerinde

ise tahmid ve temcide rastlanmaz. Bu anlamda siyadet hüccetlerindeki bu davet

rükünleri Osmanlı Diplomatiğini anlama açısından çok önemlidir.312

308

Aydın, Yurdakul, Kurt, s. 36. 309

Aydın, Yurdakul, Kurt, s. 38-39. 310

Sarıcık, “NakîbüleĢraf Abdülkadir Efendi Tarafından Verilen 1008/1600 Tarihli Siyadet Hücceti”,

s. 114. 311

Mübahat Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili, Kubbealtı NeĢriyat, Ġstanbul, 1998, s. 4. 312

Sarıcık, “NakîbüleĢraf Abdülkadir Efendi Tarafından Verilen 1008/1600 Tarihli Siyadet Hücceti”,

s. 116-122.

Page 93: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

84

3.1.5. Vakfiyeler

Sözlükte duruĢ, durma, hareketten kalma, durak, durdurma, ayırma ve

bağlama manalarına gelen vakıf; bir malın sahibi tarafından dini, ictimai ve hayri bir

gayeye ebediyen tahsis edilmesidir.313

Tarih boyunca birçok toplum tarafından çeĢitli

amaçlarla sayısız vakıflar kurulmuĢtur. Ancak Ġslam‟ın zekat, sadaka-i cariye, karz-ı

hasen, infak, in‟am, ve ihsan gibi değerlere gösterdiği hassasiyet, lüks ve israfın

yasaklanması, dini, sosyal, eğitim, ekonomik ihtiyaçlarının giderilmesi gibi etmenler,

Müslümanları vakıf kurma konusunda birbiriyle yarıĢa sevk etmiĢtir.314

Vakıfların baĢlangıçta sözlü olarak yapıldığı anlaĢılmaktadır. Daha sonra

meydana gelen bazı aksaklıklar nedeniyle vakıf Ģartlarının yazılarak belirlenmesi

ihtiyacı hasıl olmuĢ, bu durum da vakfiyelerin ortaya çıkmasını

sağlamıĢtır.315

Vakfiye, genellikle vâkıf (vakfın kurucusu) tarafından hazırlanmıĢ ve

söz konusu vakfın nasıl iĢletileceğini kurallar koyarak gösteren nizamnameye verilen

addır.316

Vakıflar müslümanlar arasındaki dayanıĢma ve yardımlaĢmanın en güzel

ifadesi olduğundan, vakfiyelerde bunu yansıtan mevzularla ilgili âyetlere yer

verilmiĢtir.317

Gönül hoĢluğuyla ödünç vermek,318

Allah yolunda mal harcamak,319

fakiri yedirip içirmek,320

sadaka vermek,321

hayrat yapmakta yarıĢmak322

hususları

gibi.

313

Hacı Mehmet Günay, “Vakıf”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul, 2012, Cilt: 42, s. 475. 314

Ġbrahim Sarıçam, İslam Medeniyeti Tarihi, T.D.V Yayınları, Ankara, 2012, s. 223. 315

Osman Gazi Özgüdenli, “Vakfiye”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul, 2012, Cilt: 42, s. 465-

466. 316

Kazıcı, İslam Medeniyeti ve Müesseseleri Tarihi, s. 274. 317

Özgüdenli, “Vakfiye”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 42, s. 466. 318

Kur‟an-ı Kerim, Hadîd Suresi, Ayet 18; Müzzemmil Suresi, Ayet, 20. 319

Kur‟an-ı Kerîm, Bakara Suresi, Ayet, 195, 261. 320

Kur‟an-ı Kerîm, Fecr Suresi, Ayet, 18; Mâûn Suresi, Ayet, 3. 321

Kur‟an-ı Kerîm, Nisâ Suresi, Ayet, 114. 322

Kur‟an-ı Kerîm, Bakara Suresi, Ayet, 148; Âl-i Ġmrân Suresi, Ayet, 114.

Page 94: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

85

Vakfın tesisi ve iĢleyiĢi hususunda tanzim ettiği hüküm, Ģart ve kaideleri

ihtiva etmeleri açısından vakfiyeler, vakıflara varlık veren resmî belgelerdir. Vakfiye

hukuki tabiriyle de vakfın tescilidir. Bu tescil de Ģahitlerin önünde tanzim olunan

vakfiyenin kadının tesciliyle mahkeme kütüğüne geçirilmesiyle olurdu.323

Vakfiyeler, vakıfların mali güçlerine ve iradelerine göre çeĢitlilik gösterirler.

Vakfiyelerin içeriğine gelince; vakfı kimin idare edeceği yani mütevellî, kontrolü

kimin yapacağı yani nâzır, vakıfta çeĢitli görevleri yapacak görevliler, bunların

alacakları maaĢlar, vakfa tahsis edilen mal varlığı, vakfın amacı ve bu amaca aykırı

davrananlar hakkında yapılan beddualar yer alır.324

Ġslam tarihinde ilk vakfiyenin Hz. Peygamber zamanında mı yoksa Hz. Ömer

zamanında mı yazıldığına dair kesin bir bilgi mevcut olmamakla birlikte Hz. Ömer

tarafından yazıldığı söylenmektedir.325

Ortaçağ Ġslâm dünyasında vakıf teĢkilatı son

derece yaygın olmasına rağmen günümüze ulaĢabilmiĢ vakıf sayısı oldukça azdır.

Bilinen ilk vakfiye kaydı Kudüs‟te olup 290 H. (903 M.) tarihini göstermektedir.326

Vakfiyelerin kaleme alınmasında tarih boyunca taĢ, deri ve kağıt gibi yazı

için elveriĢli bulunan malzemeler tercih edilmiĢ ve bu sayede de vakfiyeler

günümüze kadar ulaĢabilmiĢlerdir. Bunun yanında Ģayet vakfın mevzuu bir bina ise,

vakfiyenin özeti bazen binanın duvarlarından birine de kazılırdı. Nitekim ilk Türkçe

vakfiye olan Germiyanoğlu II. Yakub Bey (öl. 1428) vakfiyesinin taĢ üzerine

yazıldığı tespit edilmiĢtir.327

Vakfiyelerden hacimli olup defter gibi olanlar olduğu

gibi, özet ve tek sayfa Ģeklinde olanlar da vardır. Bu arada rulo Ģeklinde uzun ve

323

Halim Baki Kunter, Türk Vakıfları ve Vakfiyeleri Üzerine Mücmel Bir Etüd, Cumhuriyet Matbaası,

Ġstanbul, 1939, s. 18. 324

Baltacı, İslam Medeniyeti Tarihi, s. 218. 325

Kazıcı, İslam Medeniyeti ve Müesseseleri Tarihi, s. 275. 326

Özgüdenli, “Vakfiye”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 42, s. 466. 327

Kazıcı, “Osmanlı Müesseselerinin Yazılı Kaynakları”, İSTEM Dergisi, Yıl:3, Sayı: 5, 2005, s. 115.

Page 95: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

86

kalın varaklar halinde olanlar da bulunmaktadır. Ayrıntılı olanlar üslup bakımından

edebi değeri yüksek olan eserlerdir.328

Ankara‟da bulunan Vakıflar Genel Müdürlüğü ArĢivi‟nde Osmanlı devrine

ait 27.000‟i aĢkın vakfiye ve zeyil bulunmaktadır. Rebîülevvel 724 (Mart 1324)

tarihli Farsça Orhan Gazi vakfiyesini hariç tutarsak bütün vakfiyeler Arapça veya

Türkçe kaleme alınmıĢtır.329

Vakfiye ister küçük ister büyük ebatlarda olsun, içerik itibariyle üç ana

bölümden meydana gelmektedir. Dibâce denilen giriĢ bölümünde, ayet ve

hadislerden de destek alınarak vakfı kurma sebep ve amacından bahsedilir.

Vakfiyenin en uzun bölümü olan ikinci bölümde, Vakfın hizmet Ģartları, gelir

kaynakları ve masraf yerleri gösterilir.330

Vakfiyenin hâtimesinde yani son

bölümünde ise, ilgili âyet ve hadisler yazılır, vakfiyeyi bozmaya veya vâkıf

tarafından konulan Ģartları değiĢtirmeye teĢebbüs edecek kimselere beddua edilir,

metnin sonuna da Ģahitlerin adları kaydedilir. Vakfiyeler ancak kadı tarafından tescil

edilerek Ģer‟î sicile geçirildikten sonra hukukî geçerlilik kazanır.331

Tarihi ve kültürel açıdan bakıldığı zaman vakfiyeler, büyük bir öneme haiz

belgelerdir. Çünkü bunlar bize bir milletin belli bir zamandaki dini, sosyokültürel ve

ekonomik hayatına ait muhtelif olayları ile Ģekilleri değerlendirme imkanı sağlarlar.

Ayrıca vakfiyeler, milletlerin sosyal ve ekonomik yaĢayıĢlarında önemli bir rol

oynamıĢ olan vakıf müessesesinin nasıl iĢlediğini, kimlerce idare edildiğini, kimlerin

328

Kazıcı, İslam Medeniyeti ve Müesseseleri Tarihi, s. 274. 329

Özgüdenli, “Vakfiye”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 42, s. 466. 330

Kazıcı, İslam Medeniyeti ve Müesseseleri Tarihi, s. 275-276. 331

Özgüdenli, “Vakfiye”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 42, s. 466.

Page 96: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

87

bu vakıfların imkanlarından ve gelirlerinden istifade ettiğini ve buna benzer birçok

hususu öğrenmemize yardımcı olurlar.332

Vakfiyeler tarihi birer belge olmanın yanı sıra; sosyal tarih, ekonomi ve

kültür tarihi araĢtırmaları için önemli bilgiler içeren çok değerli kaynaklardır.

Özellikle mescid, medrese, dârüĢĢifâ, hankâh ve kervansaraylara ait vakfiyeler;

eğitim, tıp, sanat ve mimarlık tarihi araĢtırmaları için baĢka hiçbir kaynakta

bulunamayacak bilgiler içermektedir. Bunlar arasında sıradan insanların, köylülerin,

sanat ve ticaret erbabı gibi toplumun her kesiminden insanların gündelik hayatlarına

dair bilgiler özellikle dikkate değerdir.333

Vakfiyelerden yararlanarak vakfın medresesinde okutulacak dersler,

medreselerin idare sistemleri gibi Ġlmiye TeĢkilatı hakkında da pek çok bilgi elde

edilebilmektedir. Örneğin, II. Bayezid‟in 911 H. (1505 M.)‟de Ġstanbul‟da yaptırdığı

Beyazıt Camii‟nin vakfiyesinden, bu cami medresesinin idare sistemi hakkında

önemli bilgiler elde edebilmekteyiz. Sultan II. Bayezid bu cami, medrese ve

imaretini yaptırdıktan sonra medresesinin müderrisliğini müftü yani Ģeyhulislâm

olanlara Ģart koĢmuĢtu. Bu medresenin ilk müderrisi o tarihte ġeyhülislam olan Ali

Cemali Efendi idi. Vakfiyenin hükümleri gereğince dönemin ġeyhülislamları haftada

bir gün burada ders okutacaktı. ġeyhulislâmların Bayezid medresesi

müderrisliğinden maaĢları olduğu gibi vakfından da para alırlardı.334

Yine medrese ve mekteplerin vakfiyelerinin incelenmesiyle; mektep ya da

medresenin kurulacağı arsadan, orada görev yapacak öğretim kadrosu, hatta

öğrencilere ve hizmetlilere yapılacak ödemelere kadar her ayrıntıya, ayrıca bu

332

Kazıcı, İslam Medeniyeti ve Müesseseleri Tarihi, s. 274. 333

Özgüdenli, “Vakfiye”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 42, s. 466. 334

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, s. 205.

Page 97: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

88

eğitim-öğretim kurumlarının nasıl ayakta kalabileceğine dair bilgilere de

ulaĢılabilinmektedir.

Kısacası vakfiyeler, bir müessesenin çalıĢma sistemi ile ilgili olarak bütün

teorik ayrıntılara sahip belgeler olduklarından, Ġlmiye TeĢkilatı çalıĢmalarının

vazgeçilmez kaynakları arasındadır.335

3.1.6. Kanunnâmeler

Sözlükte “yasa kitabı, kanun kitabı”336

olarak geçen Kanunnâme’yi,

ġemsettin Sami: “ Bir madde hakkında fıkarat-ı kanuniyeyi cami kitap veya risale,

nizamnâme”337

Ģeklinde tanımlarken, Pakalın, “bir hükümet tarafından idare usulüne

ve âmmenin umur ve mesalihine dair tanzim olunup, umum tarafından icrası mecburi

tutulmak üzere vaz‟ ve ilan olunan hükümleri havi kitap yerinde kullanılır bir

tabirdir” diye ifade etmektedir.338

Yani hükümet tarafından yönetim sistemine ve

kamunun iĢleri ile ilgili olarak düzenlenip, uygulaması zorunlu tutulan hükümleri

içeren kitap demektir.339

Kanunnâmeyi tam olarak anlayabilmek için bu kavramla karıĢmaya çok

müsait olan, “ferman, adaletnâme ve berat” kavramlarının açıklanması

gerekmektedir.

Tuğralı padiĢah emri demek olan ferman; Dîvân-ı Hümâyun veya

PaĢakapısı‟ndaki divanlarda alınan kararlara uygun olarak yazılan ve üzerinde tuğra

335

Hızlı, “Osmanlı Eğitim Tarihinin ArĢiv ve Yazma Kaynakları”, Türkiye Araştırmaları Literatür

Dergisi, Cilt: 6, Sayı: 12, 2008, s. 580. 336

Büyük Türkçe Sözlük, “Kanunnâme”, http://www.tdk.gov.tr/index.php. EriĢim Tarihi: 17 Mayıs

2014. 337

Sami, “Kanunnâme”, s. 1041. 338

Pakalın, Cilt: 2, s. 162. 339

Kazıcı, “Osmanlı Müesseselerinin Yazılı Kaynakları”, s. 110.

Page 98: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

89

bulunan padiĢah emirlerinin (buyruk) genel adıdır.340

Adaletnâme ise;devlet

otoritesini temsil edenlerin halka karĢı bu otoriteyi kötüye kullanmalarını, olağanüstü

tedbirlerle yasaklayan umumi mahiyetteki padiĢah fermanı olup, berat gibi üçüncü

Ģahıslara değil, doğrudan doğruya bütün idarecilere veya belli bir bölgenin

yöneticilerine hitap etmektedir.341

Kelime olarak “yazılı kağıt ve mektup” anlamına

gelen Berat ise, Osmanlı Devleti teĢkilatında bazı vazife, hizmet ve memuriyetlere

tayin edilenlere vazifelerini icra salahiyetini vermek üzere, padiĢahın tuğrası ile

verilen mezuniyet veya tayin emirlerine denilmektedir ve bu belge tuğranın sahibi

olan padiĢahın saltanatı süresince geçerlidir.

Kanunnâme genel karakteristiği bakımından adaletnâme, ferman veya hatt-ı

hümayuna göre daha sistematik ve daha kapsamlı kurallar topluluğu olarak

anlaĢılmalıdır. PadiĢah hükmü ile resmî nitelik kazanabilen kanunnâme, belirli bir

konuya dair kuralları ve bu konuda padiĢahın iradesini ortaya koymaktadır. Bu

nedenle padiĢah ömrüyle sınırlı olan kanunnâmeler, her padiĢah değiĢiminde

değiĢikliğe uğramıĢtır. Tahta geçen padiĢah yürürlükte kalmasını istediği

kanunnâmeleri yeniden onaylamıĢtır. 342

Kanunnâmelerdeki kanunların yürürlüğe

girebilmesi ancak ġeyhülislam fetvası ile mümkün olurdu ki, bu da ġeyhülislam‟ın

Osmanlı Devleti bürokrasisindeki önemi ve bu kurumun devlet ve topluma nasıl yön

verdiğini göstermesi açısından önemli bir noktadır.343

Kanunnâmeler sadece tek bir

hüküm, ferman veya berat ya da belirli ve sınırlı bir konu tarafından

Ģekillendirilebileceği gibi, bütün imparatorluğa yahut belirli bir bölgeye veya sosyal

340

Kütükoğlu, “Ferman”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul, 1995, Cilt: 12, s. 400. 341

Ġnalcık, “Kanunnâme”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul, 2001, Cilt: 24, s. 333. 342

M. Macit Kenanoğlu, Osmanlı Kanunnâmeleri Üzerine Bir Tahlil, TALİD, Cilt: 3, Sayı: 5, 2005, s.

143. 343

Kazıcı, “Osmanlı Müesseselerinin Yazılı Kaynakları”, s. 112.

Page 99: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

90

bir gruba uygulanabilen kanunnâmeler de mevcuttu.344

Kanunlar padiĢah tarafından

toplanmıĢ ise Kanunnâme-i Osmani, Kanunnâme-i Sultani, Kanunnâme-i Âl-i

Osman veya Kanunnâme-i Hümayun adlarıyla, bazı özel Ģahıslar tarafından ilmi bir

eser olarak veya ilmi amaçlarla toplanmıĢlarsa, o zaman da derleyicinin adları ile

isimlendirilirlerdi. Eyyubi Efendi Kanunnâmesi, Abdurrahman PaĢa Kanunnâmesi

gibi.345

Ġlmiye TeĢkilatı ve mensupları hakkında çeĢitli konularda kanunnâmelerde

birçok bilgi bulunmaktadır. Ayrıca doğrudan ilmiye mesleğini konu alan kanunlara

da rastlamak mümkündür.

Örneğin, Fatih Kanunnâmesi‟nde Fatih tarafından yaptırılan medreselere

Sahn Medreseleri denileceği hakkında “haliyâ bina eyledüğüm medaris-i âliyeye

sahn deyu isim konulmuĢtur” denilmiĢtir.346

Mülâzemet sistemi ve meydana gelen

bozukluklar, medreselerin ders müddetleri, medreselerde okutulacak dersler,

müderrislerin derecelendirilmesi, tecrid, miftah ve kırklı medreselerini kazaskerler

tarafından yönetilmesi, kadıların dereceleri ve maaĢları, miras taksiminden elde

edecekleri gelirler, kaza ve sancak kadılarının süreleri, mevleviyet kadılığı müddeti,

kadılık payeleri, ilmiye mensuplarının teĢrifattaki yerleri ve elkabları gibi

kanunnâmelerde Ġlmiye TeĢkilatı ve bu teĢkilatın iĢleyiĢi hakkında birçok madde

bulunmaktadır.

344

Ġnalcık, “Kanunnâme”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 24, s. 333. 345

Kazıcı, “Osmanlı Müesseselerinin Yazılı Kaynakları”, s. 110. 346

UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, s. 7.

Page 100: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

91

3.2.ArĢiv DıĢı Kaynaklar

3.2.1. Osmanlı Ġlmiye Ricali Ġle Ġlgili Biyografi ÇalıĢmaları (Biyografi,

ġakaik ve Zeyiller)

Bir kiĢinin yaĢamını ve eserlerini, nesnel bir bakıĢla anlatan eser demek olan

hal tercümesinde (biyografide) en önemli husus, bir Ģahsın hayatının bir baĢkası

tarafından kaleme alınmasıdır. Tarih biliminin en önemli kaynaklarından biri olan hal

tercümesi, sahip olduğu uzun geçmiĢi içerisinde geliĢmiĢ, çeĢitli dallara ayrılmıĢ,

anlattığı kiĢi veya kiĢilerin vasıflarına, hususiyetlerine, anlatılanın uzunluk ve

kısalığına, edebi değerine göre değiĢik Ģekillere bürünmüĢtür.347

Ġslam tarihinin ilk hal tercümeleri pek tabiidir ki Hz. Peygamberin hayatı

hakkında yazılmıĢtır. Yeni fetihler ve artan Müslüman nüfusuyla Ġslamın yayılması

ve Ġslami ilimlerin geliĢmesiyle hal tercümesi edebiyatı da geliĢmiĢ ve bu alanda

eserler hızla çoğalmıĢtır. Ayrıca hadis rivayetinde isnadın önemi ve doğruluğu hal

tercümesine geniĢ alanlar açmıĢtır.348

Osmanlı‟da ise hal tercümesi türünde eserler ancak XVI. yüzyılda ortaya

çıkmaya baĢlamıĢtır. Bu gecikmede devlet teĢkilatının XV. yüzyılın ortalarında

oturmasına ve ilim, tarih ve edebiyat birikiminin bir hal tercümesi yazımı faaliyetine

ancak bu dönemde imkan sağlayacak seviyeye gelmiĢ olması etkili olmuĢtur. Bu

devirden sonra ise bu sahaya gittikçe artan bir ilgi gösterilmiĢ, hal tercümesi türü

altın çağını XVI-XVIII. asırlar arasında yaĢamıĢtır.349

Osmanlı tarih literatüründe

müstesna bir yeri olan teracim-i ahval (hal tercümeleri, biyografi) eserlerinin ortaya

çıkması gecikmiĢ olsa da, zamanla kendilerine has bir özellik ve devamlılık

347

“Hal tercümesi”, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, , Ġstanbul, Dergah Yayınları Cilt: 4, s. 33. 348

“Hal tercümesi”, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, , Cilt: 4, s. 33. 349

“Hal tercümesi”, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, , Cilt: 4, s. 34.

Page 101: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

92

kazanmıĢlardır. Biyografik eserler meydana getirme geleneği için tabakat, teracim,

vefeyat ve devha kelimeleri de kullanılmıĢtır.350

1558 yılında TaĢköprîzâde Ġsamüddin Ahmed Efendi‟nin tarafından yazılan Eş-

Şekaiku’n-Numâniye, ulema ve meĢâyihin tercüme-i hallerini ihtiva eden ilk tabakat

kitabı olma özelliğini taĢır.351

Müellif TaĢköprîzâde‟nin, daha çok Arap ilmi

tarihçiliğinin etkisi altında, gayet sade ve basit Arapça ile kaleme aldığı ġekaik,

Osmanlı dünyasında ilk önemli biyografi kitabı olmuĢ, tercüme ve zeyilleriyle baĢlı

baĢına büyük bir külliyatın teĢkiline zemin hazırlayarak bir ekol oluĢturmuĢ

görünmektedir. Öyle ki, biyografileri yazılan zevatın hayat hikayeleri, zamanla

vakayiname bentleri Ģeklinde bazı tarihçilerin eserlerinde yer almıĢ; dolayısıyla

kronikleri boĢluklarını dolduracak özellik ve kıymeti haiz olmuĢtur.352

Tam adı EĢ-ġakaiku‟n-Numaniyye fi Ulemai Devleti‟l-Osmaniyye olan eser,

Arapça olup; ulemadan 371, meĢayihten 150 olmak üzere Osmanlı Devletinin

kuruluĢundan, 1557-1558 tarihine kadar 521 ulema ve meĢayihin hal tercemeleri

verilmiĢtir.353

Müellif eserine aldığı Ģahısların hepsinin ölüm tarihlerini bilmediği

için eserini Osmanlı padiĢahlarının sırasına göre tertip etmiĢ olmalıdır. Osmanlı

Devleti‟nin kurucusu olan Osman Gazi‟den baĢlayarak, XVI. asra kadar yaĢamıĢ on

padiĢahın döneminde yetiĢen ulema ve meĢayih on tabakaya ayrılarak, her tabakada

yetiĢen Ģahıslar ayrı ayrı anlatılmıĢtır.354

Te‟lifi biter bitmez büyük bir ilgiye mazhar olan EĢ-ġakaiku‟n-Numaniyye,

kısa zamanda birçok kimse tarafından istinsah edilmiĢtir. Bugün sadece Ġstanbul

350

ĠpĢirli, “Devhatül MeĢayih”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul, 1994, Cilt: 9, s. 229. 351

Kazıcı, “Osmanlı Müesseselerinin Yazılı Kaynakları”, s. 124. 352

Feridun Emecen, “Osmanlı Kronikleri ve Biyografi”, İslam Araştırmaları Dergisi, Sayı: 3, 1999,

s. 85. 353

Baltacı, “Hadaiku‟Ģ Ģakaik ve Hadaiku‟l-hakaik‟te Bulunmayan Ulema Hakkında Notlar”, İslam

Medeniyeti Mecmuası, Cilt:4, Sayı: 2, 1979, s. 54-55. 354

Zülfikar Güngör, “Önemli Bir Biyografik Eser: EĢ-ġakaiku‟n-Numaniyye”, Diyanet İlmi Dergi,

Cilt: 33, Sayı:1, 1997, s. 111.

Page 102: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

93

kütüphanelerinde yetmiĢe yakın ve farklı ülkelerin kütüphanelerinde bulunan altmıĢa

yakın ġakaik nüshası da, bu eserin ulaĢtığı rağbeti göstermektedir.355

Mecdi‟nin kaydına göre de Ebû‟l-hayr Ġsamüddin Ahmed Efendi, bu eserini

gözlerini kaybettikten sonra dikte ettirerek yazdırmıĢtır. Ancak Baltacı, bu kadar

kapsamlı ve ayrıntılı bir eserin hafızada tutulabilmesinin imkansızlığından bahisle,

TaĢköprüzâde‟nin daha önce çeĢitli kaynaklara dayanarak tuttuğu notları, baĢka

birinin de yardımıyla yazdırmıĢ olabileceğini belirtmektedir.356

EĢ-ġakaiku‟n-Numaniyye‟nin ilk tercümesi, Muhtesibzâde Muhammed

Hâkî‟nin (ö. 975/1567) Hadâiku‟r-Reyhân adlı eseridir. Daha sonra DerviĢ Ahmed

Efendi, Ed-Devhatü‟l-Ġrfâniyye fi Ravzati‟l-Ulemâ‟i Osmâniyye; Muhammed bin

Sinaneddin Yûsuf (ö. 989/1581), Menâkibü‟l-Ulemâ; Seyyid Mustafa, Hakâikü‟l-

Beyân fî Tercemet-i ġakâiku‟n-Numan; Edirneli Mehmed Mecdî (ö. 999/1590)

Hadâiku‟Ģ-ġakâik isimleriyle eseri Türkçe‟ye tercüme etmiĢlerdir.357

EĢ-ġakaiku‟n-Numaniyye fi Ulemai Devleti‟l-Osmaniyye adlı eserin birçok

zeyli de yapılmıĢtır. Zeyil; bir kitabı içerik veya kronoloji açısından tamamlamak,

eksiklerini gidermek ve ilâveler yapmak amacıyla yazılan eser türüdür. Osmanlı

literatürüne ilk olarak XVI. yüzyıldan itibaren giren zeyiller, genellikle eserin kaleme

alındığı dilde olup eserin bittiği yerden baĢlamaktadır.358

EĢ-ġakaiku‟n-Numaniyye

adlı eserin zeyilleri arasında; AĢık Çelebi‟nin Temimmetü‟Ģ-ġakaiki‟n-Numaniyye;

Ali b. Bali‟nin, El-‟lkdu‟l-Manzum fi Zikri Efadili‟r-Rum; Nev‟i-zâde Atâi‟nin,

Hadaikü‟I-Hakaik fi Tekmileti‟Ģ-ġakaik; ġeyh Mehmet Efendi‟nin, Vakayiü‟l-

Fuzela; Fındıklılı Ġsmet Efendi‟nin, Tekmiletü‟Ģ-ġakaik fi Hakkı Ehli‟l-Hakaik adlı

355

Baltacı, “Hadaiku‟Ģ Ģakaik ve Hadaiku‟l-hakaik‟te Bulunmayan Ulema Hakkında Notlar”, s. 54-

55. 356

Baltacı, “Hadaiku‟Ģ Ģakaik ve Hadaiku‟l-hakaik‟te Bulunmayan Ulema Hakkında Notlar”, s. 58. 357

Güngör, s.113-114. 358

Abdülkadir Özcan, “Zeyil”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul, 2013, Cilt: 44, s. 345.

Page 103: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

94

eserleri sayılabilir.359

Bu son eserin büyük bir bölümü Fındıklı yangınında yanmıĢ,

günümüze maalesef çok küçük bir kısmı ulaĢabilmiĢtir.360

EĢ-ġakaiku‟n-Numaniyye ve zeyillerini ayrı tutarsak Osmanlı Ģeyhülislamları

hakkında yazılan ilk müstakil Türkçe eser Müstakîmzâde Süleyman Efendi‟ye ait

olan ve 63 Ģeyhülislam biyografisinin yer aldığı Devhatü’l-Meşâyih‟dir. Ġlk

ġeyhülislam Molla Fenari ile baĢlayıp Feyzullah Efendi-zâde Mustafa Efendi‟ye

kadar olan dönemi içine almaktadır. Müellif daha sonra esere iki zeyl yazmıĢtır.

Birincisi Pîrî-zâde Mehmed Sâhib Efendi‟den Ebûbekir Efendizâde Ahmed

Efendi‟ye, ikincisi Pîrî-zâde Osman Sâhib Efendi‟den Müftî-zâde Ahmed Efendi‟ye

kadardır.361

Müstakîmzâde eserini oluĢturuken önceki Ģeyhülislâmların biyografileri

için EĢ-ġakaiku‟n-Numaniyye ve zeyillerinden faydalanmıĢ, eserin büyük bölümünü

oluĢturan çağdaĢı Ģeyhülislâmlar için ise kendi müĢahede ve çalıĢmalarına

dayanmıĢtır. Çok beğeni gören esere geleneğe uygun olarak peĢ peĢe zeyiller

yazılmıĢtır. Ayıntâbî Mehmed Münîb Efendi‟nin bu esere iki zeyli vardır. Süleyman

Fâik Efendi Ayıntâbî‟nin zeylini devam ettirmiĢtir. Esere Mektûbîzâde Abdülaziz

Efendi ve Ahmed Rifat Efendi de zeyl yazmıĢtır.362

Hz. Peygamber‟in soyundan gelmeleri ve ilmiye sınıfına mensup olmaları

sebebiyle ulema içinde seçkin bir yeri olan nakîbüleĢrafların, merkez bürokrasisinde

önemli yerleri olmadığı için biyografileri de sade bir Ģekilde kaydedilmiĢtir.363

NakîbüleĢraflar hakkında EĢ-ġekaiku‟n-Numâniye ve zeyillerinde bazı bilgiler

mevcut olsa da, nakibül-eĢrafların biyografilerinden bahseden ilk müstakil eser

Ahmed Nazîf Efendi tarafından yazılan Riyazü’n-Nükabâ‟dır. Eser ,ilk nakîbüleĢraf

359

Güngör, s. 115-118. 360

Ġhsanoğlu, s. 249. 361

GüldöĢüren s. 5. 362

ĠpĢirli, “Devhatül MeĢayih”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 9, s. 229. 363

ĠpĢirli, “Devhatün Nükaba”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul, 1999, Cilt: 9, s. 230.

Page 104: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

95

Seyyid Mahmud Efendi‟den baĢlayarak, 1834 yılında bu göreve gelen Seyyid

Abdurrahim Efendi‟ye kadar toplam 56 NakîbüleĢrafın biyografisinden

oluĢmaktadır.364

Bu alandaki ikinci çalıĢma Ahmed Rifat Efendi‟ninDevhatü’n-nükaba adlı

eseridir. Ahmed Rifat Efendi, Riyâzü‟n-nükabâ‟daki elli altı NakîbüleĢrafta küçük

bazı değiĢiklik ve eklemeler yapıp, bir de kendi zamanına kadarki altı NakîbüleĢrafı

da ekleyerek; Seyyid Mahmud Efendi‟den, Seyyid Mehmed Ġlmî Efendi‟ye kadar

toplam altmıĢ iki zâtın biyografisini ihtiva eden bir eser ortaya çıkarmıĢtır. Eserin

baĢında nakîbüleĢrafların adları, ay ve gün olarak tayin, azil, vefat tarihleri ve

kabirlerin bulunduğu yerler bir liste halinde verilmiĢtir. NakîbüleĢraflığın

tarihçesinden, nakîbüleĢraflık kurumunun iĢleyiĢinden, aksayan yönlerinden ve de

protokoldeki yerinden bahsetmektedir.365

3.2.2. Ġlmiye TeĢkilatı Hakkında YazılmıĢ Müstakil Yazma Eserler

Vakıf muhasebe defterlerinde ve mahkeme sicillerinde dağınık bir vaziyette

bulunan bilgileri düzenli ve sistemli bir biçimde içinde barındıran yazma eser ve

risaleler, Osmanlı Devlet teĢkilatının birçok mensubu ve Ġlmiye ricali için de önemli

bilgilere sahipolmasıyla, Osmanlı Devlet teĢkilatı ve mensupları hakkında farklı

tespitler yapabilmede çok önemli birer kaynak durumundadırlar.366

Ġlmiye TeĢkilatı mensuplarından müderris tayinleri ve silsileleri ile ilgili

bilinen en önemli yazmalar; Fatih Millet Kütüphanesi Ali Emiri Bölümü, no:726‟da

kayıtlı bulunan “Mecmua-i EĢ‟âr”, Süleymaniye Kütüphanesi‟nde bulunan “Tarih-i

Silsile-i Ulema” ve Bursa Yazma ve Eski Basma Eserler Kütüphanesi‟nde bulunan

364

GüldöĢüren s. 5. 365

ĠpĢirli, “Devhatün Nükaba”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 9, s. 230. 366

Mefail Hızlı, “Osmanlı Eğitim Tarihinin ArĢiv ve Yazma Kaynakları”, TALİD, Cilt: 6, Sayı: 12,

2008, s. 587.

Page 105: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

96

“Müderrisîn Vezaifi”dir. Bu eserlerin dıĢında mahkeme sicilleri ve vakıf muhasebe

defterleri de müderrisler hakkında bazı önemli bilgiler vermektedir.367

Bu türde yazılan diğer eserler gibi Tarih-i Silsile-i Ulema defterinin de belli

bir adı bulunmamaktadır, ancak yaygın olarak bu isim kullanılmıĢtır. Eser;

Süleymaniye Kütüphanesi Esad Efendi Bölümü Numara 2142‟de, “Kadı ve

Müderrislerle Devlet Ricalinin... Azillerine Ait”adıyla kayıtlıdır. Genel olarak 960-

1038 (1553-1628) tarihleri arasında Osmanlı Devleti‟ndeki kadı ve müderrislerle

devlet ricalinin tayin ve azillerini ihtiva eden eser, tevcîhat kayıtlarının

derlenmesinden ibarettir. Bu eseri derinlemesine inceleyen Çiftçi, defterin birden çok

müellif tarafından farklı hatlarla yazıldığı sonucuna varmıĢtır.368

Bursa Yazma ve Eski Basma Eserler Kütüphanesi, Genel 1601‟de kayıtlı

bulunan ve müellifi bilinmeyen Müderrisin Vezaifi ise, 51 varaktan oluĢmaktadır.

Yazma eserin ilk bölümünde, müderrislere ve öğrencilere yapılan ayni ve nakdi

yardımların türleri, aĢ veya fodlaların369

hangi imaretlerden temin edildiği gibi

bilgiler yer almaktadır. Yazmanın ana kısmını oluĢturan bölümde, medreselerin

statülerine göre 1205-1246 yılları arasındaki değiĢmelere değinilmiĢtir.Müderrislerin

göreve baĢlama ve görevden ayrılma tarihleri bu bölümde bulunmaktadır. Eserden,

Bursa‟da bulunan Yıldırım Medresesi‟nin Dârülhadis statüsünde olduğu, diğer

medreselerin de hangi derecede eğitim-öğretim verdikleri öğrenilebilmektedir.Yazma

nüshanın son kısmında ise, Bursa‟da bulunan bazı medreselerde görevli olan

müderrisler, medresenin yapımından itibaren kronolojik olarak sıralanmaktadır.370

367

Hızlı, “Osmanlı Eğitim Tarihinin ArĢiv ve Yazma Kaynakları”, s. 585. 368

Mehdin Çiftçi, “XVI-XVII. Yüzyıl Osmanlı Ġlmiye TeĢkilatı Ġçin Bir Kaynak: Tarih- i Silsile-i

Ulema”, İSTEM Dergisi, Yıl:10, Sayı: 20, 2012, s. 114-115. 369

Fodla; çoğunlukla imaretlerde yoksullara verilen kepekli undan yapılmıĢ pideye benzer bir tür

ekmek. TDK Büyük Türkçe Sözlük 370

Hızlı, “Osmanlı Eğitim Tarihinin ArĢiv ve Yazma Kaynakları”, s. 585-586.

Page 106: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

97

Hızlı‟nın risaleyi incelemesi sonucunda yaptığı önemli tespiti aynen ondan

aktarıyoruz. “XIX. yüzyıl baĢlarında Bursa‟nın medrese panoramasını gözler önüne

seren bu risale, zihinlere takılan ve tartıĢmaya yol açan birçok soruya netlikle cevap

bulma imkânı da sunmaktadır. Meselâ, öteden beri, medreselerin vakfiyelerinden

kaynaklanan ve müderrisine ödenen yevmiyeden yola çıkılarak oluĢan statü

anlayıĢının doğru olmadığını, vakfiyelerine rağmen zaman içerisinde medreselerin

statülerinde değiĢmelerin (yükselme ya da alçalma biçiminde) vuku bulabildiğini bu

yazmayla öğreniyoruz.” diyor ve konuya açıklık kazandırmak için de Bursa‟daki

Hacı Ġvaz PaĢa Medresesi ile Mevlûdî Süleyman Çelebi Medresesi‟ndeki zaman

içindeki statü değiĢimlerini tarihleriyle birlikte veriyor.371

Müderrisin Vezaifi ve benzeri diğer yazma esere ve risaleler, vakıf muhasebe

defterlerinde ve mahkeme sicillerinde dağınık bir vaziyette bulunabilecek bilgileri

derli toplu bir biçimde barındırması sebebiyle çok önemli birer kaynak

durumundadır.

3.3. Ġlmiye TeĢkilatı Üzerine Yapılan ÇalıĢmaların Ana Kaynaklar

Açısından Değerlendirilmesi

Osmanlı Devlet TeĢkilatlanması‟nın en temel unsurlarından olan Ġlmiye

TeĢkilatı konusunda yazılmıĢ birçok kitap, makale ve de tez çalıĢması mevcuttur.

Bu alanda yazılmıĢ kitapları incelediğimizde, genel olarak Ġlmiye

TeĢkilatı‟nın bütününü ya da Ġlmiye TeĢkilatı‟nı belli bir zaman dilimiyle

sınırlandırarak, bir dönemini ele alan kitaplar olduğu gibi; Osmanlı devlet teĢkilatı

veya Osmanlı medeniyet tarihi alanında yazılmıĢ kitapların içinde Ġlmiye

371

Hızlı, “Osmanlı Eğitim Tarihinin ArĢiv ve Yazma Kaynakları”, s. 586.

Page 107: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

98

TeĢkilatı‟ndan ya da Ġlmiye TeĢkilatı‟nın bir bölümünden bahseden kitaplar da

mevcuttur.

Osmanlı Ġlmiye TeĢkilatı denince akla ilk gelen ve en çok müracaat edilen

çalıĢma, merhum Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı‟nın 349 sayfadan ibaret olan, “Osmanlı

Devletinin İlmiye Teşkilatı” adlı kitabıdır. Osmanlı Ġlmiye TeĢkilatı‟nın XIX. yüzyıla

kadarki genel yapısının incelendiği bu önemli eserde, arĢiv vesikaları, tarihler

(Peçevî Tarihi, Selanikî Tarihi, Nâima Tarihi gibi), Ģakaik ve zeyiller, salnameler,

kanunnâmeler, vakfiyeler gibi ana kaynak ve birinci elden kaynaklardan

yararlanılmıĢtır. Belli bir sistematiğin olmaması ve sık sık tekrarlara yer verilmesine

rağmen, yazıldığı dönemin Ģartları da düĢünüldüğünde Ġlmiye TeĢkilatı konusunda

eĢsiz bir çalıĢmadır.

Osmanlı Ġlmiye TeĢkilatı‟nın, XVIII. yüzyıl son yıllarından 1876 yılına

kadarki yüz yıllık dönemini ele alan, Ahmet Cihan‟ın “Reform Çağında İlmiyye

Sınıfı” adlı eseri ise; daha çok Ġstanbul Müftülüğündeki Bâb-ı MeĢihat ArĢivi ve

BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi‟ndeki ana kaynak kategorisindeki vesikalar üzerinde altı

yıl gibi uzun bir süre çalıĢarak meydana getirilmiĢtir. Asıl önemin arĢiv vesikalarına

verildiğini gördüğümüz eserde, Ġstanbul Kütüphaneleri ile sınırlı kalınmıĢ olmakla

birlikte, UzunçarĢılı‟nın Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı ve Osmanlı Devletinin

Saray Teşkilatı eserlerinden sık sık yararlanılmıĢ ayrıca Ġngilizce yayınlanmıĢ birçok

makale ve kitaplardan da faydalanılmıĢtır.

Osmanlı ilmiye sınıfı ile ilgili diğer bir çalıĢma da; Ġlhami Yurdakul‟un,

1826‟da Yeniçeri Ocağı‟nın kaldırılması ile baĢlayan reform çalıĢmaları ile 1876

meĢrutiyet dönemine kadar olan dönemdeki Osmanlı ilmiye sınıfında meydana gelen

geliĢme ve değiĢimleri anlattığı “Osmanlı Merkez İlmiye Teşkilatında Reform” adlı

Page 108: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

99

eseridir. ġahısların önemli olduğu klasik dönemin kapanıp, kurumların önemli hale

gelmeye baĢladığı klasik sonrası dönem diye tabir ettiği zaman dilimini esas alan

Yurdakul, bu çalıĢmasını tamamen ana kaynaklar ve birinci elden kaynaklardan

yararlanarak hazırlamıĢtır. Mevcut literatür ve ikinci elden kaynakları ise mukayese

ve farklı bakıĢ açılarını görme amaçlı olarak kullandığını belirtmektedir. Yine

UzunçarĢılı‟nın Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı isimli eseri sıklıkla yararlanılan

çalıĢmadır.

Abdülkadir Altunsu‟nun “Osmanlı Şeyhülislâmları” isimli eseri,

derinlemesine olmamakla birlikte, bütün Osmanlı ġeyhülislamları hakkında bilgi

vermesi anlamında, Veli Ertan‟ın küçük çaplı olarak hazırlanmıĢ “MeĢhur

ġeyhülislamlar” kitabından sonraki ilk çalıĢmadır. Devhatül MeĢayih, Ġlmiye

Salnamesi gibi çok az sayıda ana kaynakların yanında, birçok ikinci elden kaynak

esere yer verilmiĢtir. ġeyhülislamlar ile ilgili olarak farklı çalıĢmalarda bulunan

bilgileri bir araya toplayarak araĢtırmacıların hizmetine sunan Altunsu‟nun bu

çalıĢması, tezimizin baĢında tarih usûlü ile ilgili bölümde belirttiğimiz; ana kaynak

ve birinci elden kaynakların önceliği prensibine uygun görülmemektedir. Bu tür

çalıĢmaların daha önce belirttiğimiz gibi mevcudun tekrarı anlamına geldiği

düĢünülmektedir.

Ġlmiye TeĢkilatı mensuplarından Ģeyhülislamlar hakkında yazılmıĢ

kitaplardan biri de Murat Akgündüz‟ün “Osmanlı Devletinde Şeyhülislâmlık” adlı

çalıĢmasıdır. Özellikle BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivinde ve Topkapı Sarayı Müzesi

ArĢivi‟nde bulunan vesikaların fazlaca yer aldığı kitapta; kanunnâmeler, tarih ve

tabakat kitapları, Ģakaik ve zeyiller gibi ana kaynaklardan yararlanılmıĢtır. Ana

kaynağa ulaĢılamayan noktalarda, UzunçarĢılı‟nın Osmanlı Devletinin İlmiye

Teşkilatı ve Abdülkadir Altunsu‟nun Osmanlı Şeyhülislamları kitapları gibi farklı

Page 109: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

100

çalıĢmalardan, ayrıca da yurtdıĢında yapılmıĢ dört doktora tezinden yararlanılmıĢtır.

Eserin bibliyografya bölümünde, kaynak ve araĢtırma arasındaki farka dikkat

edilerek farklı baĢlıklar halinde okuyucuya sunulmuĢtur.

Cahid Baltacı‟nın “İslam Medeniyeti Tarihi” adlı eseri ise; Ġslam

Medeniyeti‟nin bütün unsurlarının tanıtılmaya çalıĢıldığı çok sistematik bir çalıĢma

olarak göze çarpar. Ġlmiye TeĢkilatı‟ndan ġeyhülislamlar ve NakîbüleĢraflar

hakkında da bilgi verilen eserde yine ana kaynaklara öncelik tanındığı görülmektedir.

Ancak eserin bibliyografya bölümünde ana kaynak ve birinci elden kaynaklar ile

araĢtırma niteliğindeki kitaplar aynı baĢlık altında yer almaktadır.

Ġslam Medeniyeti‟nin unsurlarını ve tarihi geliĢimini konu edinen Ziya

Kazıcı‟nın, “İslam Medeniyeti ve Müesseseleri Tarihi” kitabı, Osmanlı

Medeniyeti‟nden ve Ġlmiye TeĢkilatı, mensupları ve müessesenin iĢleyiĢinden de

bahsetmektedir. Çok sistematik olarak hazırlanmıĢ eserde, ana kaynakların ön planda

tutulduğu, olaya farklı açıdan bakma ya da mukayese anlamında ikinci elden

kaynaklardan yararlanıldığı gözlemlenmektedir. Eserin bibliyografyasında da kaynak

ve araĢtırma arasındaki farka dikkat edilerek, farklı baĢlıklar halinde okuyucuya

sunulmuĢtur.

Ġlmiye TeĢkilatı ve mensupları konusunda çok sayıda tez çalıĢması

yapılmıĢtır. Ancak bu teĢkilatın temel kaynakları olan defterler konusunda yapılmıĢ

tezlerin ise, bir adet doktora, on adet de yüksek lisans tezi olmak üzere sadece on bir

adetle sınırlı olduğunu tespit ettik.

2009 yılında Yrd. Doç. Dr. Abdüllatif Armağan danıĢmanlığında Yasemin

Beyazıt tarafından hazırlanan, “Osmanlı İlmiyye Tarîkinde İstihdam ve Hareket:

Rumeli Kazaskerliği Ruznamçeleri Üzerine Bir Tahlil Denemesi (XVI. Yüzyıl)” adlı

Page 110: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

101

doktora tezi; Kazasker Ruznamçe defterlerini bütüncül olarak değerlendirerek,

Ġlmiye TeĢkilatı hakkında yapılan çalıĢmalara, ruznamçelerde geçen önemli bilgileri

ekleyerek bu müessese hakkında detaylı bilgiler sunmuĢ ve yeni tespitlerde

bulunulmaya çalıĢmıĢ çok değerli bir çalıĢmadır. XVI. yüzyıl kazasker

ruznamçelerinden günümüze ulaĢabilen on defterin asıl veri kaynağı olarak

gösterildiği eserde, teĢkilat ve mensuplarının tanıtıldığı bölümlerde bu alanda detaylı

olarak hazırlanmıĢ ikinci elden kaynak durumundaki kitap ve makalelere öncelik

verildiği görülmektedir. UzunçarĢılı‟nın Osmanlı Devleti’nin İlmiye Teşkilatı isimli

kitabı, yine en çok yararlanılan çalıĢma olarak göze çarpmaktadır.

Tezimizin “Tarîk Defterleri” baĢlığında yararlandığımız, 2004 yılında

Prof.Dr. Ziya Yılmazer danıĢmanlığında Arzu GüldöĢüren tarafından hazırlanan

”XIX. Yüzyılın Ġlk Yarısında Tarîk Defterlerine Göre Ġlmiye Ricâli” isimli

araĢtırması, bu dönemde ismi Mehmed olan ulema ile ilgili bilgilerle sınırlandırılarak

tarîk defterleri ve Ġlmiye TeĢkilatı hakkında bilgiler vererek tespitler yapmaya çalıĢan

bir çalıĢmadır. Osmanlı uleması ile ilgili yazılmıĢ biyografi eserleri ve tarîk defterleri

tanıtıldıktan sonra, tarîk defterlerinden yola çıkarak elde edilen bilgilerin

değerlendirilmesi yapılmıĢtır. Ancak, Tarîk defterleri bölümüne kadar ikinci elden

kaynakların ön planda olduğu, ana kaynaklardan yeterince yararlanılmadığı, tezin

temel hareket noktası olan tarîk defterleri kısmında ise ana kaynaklara baĢvurulduğu

gözlemlenmektedir. Ancak tarîk defterlerini bu kadar kapsamlı olarak inceleyen

baĢka bir çalıĢma olmadığı, bu alanda öncü olduğu için ilmi değeri yüksek, önemli

bir çalıĢmadır.

1996 yılında Yrd. Doç. Dr. Oğuz Ġcimsoy danıĢmanlığında, Bilgin Aydın

tarafından hazırlanmıĢ bir yüksek lisans tezi olan “Osmanlı YenileĢmesi Döneminde

Bab-ı MeĢihat‟ın Bürokratik Yapısı ve Evrak Dairesi” baĢlıklı çalıĢma, Osmanlı arĢiv

Page 111: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

102

malzemesini oluĢturan defter ve vesikaların tek baĢına bir anlam ifade etmediği, bu

evrakların muamele gördüğü kalemlerin kayıtları ve cevabî yazılar ile beraber

değerlendirilmesi gerektiği düĢüncesinden ve arĢiv malzemesinin ayrıntılı bir Ģekilde

incelenmesi ve tasnif edilmesi gerekliliğini dikkate alarak hazırlanmıĢtır. Ġstanbul

Müftülüğü‟nde bulunan ġer‟iyye Sicilleri ArĢivi ve MeĢihat ArĢivi‟nde yapılan

çalıĢmalar sonucu oluĢturulan bu tez, ana kaynak durumundaki defter ve

vesikalardan yararlanılarak hazırlanmıĢtır. Ana kaynaklardan elde edilemeyecek ve

farklı bakıĢ açılarından bakılması gereken yerlerde ise, baĢta UzunçarĢılı‟nın

Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı olmak üzere ikinci elden kaynaklardan da

faydalanılmıĢtır. Bu anlamda tezimizin problemlerinden olan, kaynak kullanımında

ana kaynak ve birinci elden kaynakların önceliği konusuna riayet edildiği

görülmektedir.

2011 yılında Yrd. Doç. Dr. Murat Çelikdemir danıĢmanlığında, Ġsmail Katgı

tarafından hazırlanan “Osmanlı Devleti‟nde Öldürülen ġeyhülislamlar” isimli yüksek

lisans tezi ise, katledilen üç Ģeyhülislamı bir bütünlük halinde müstakil bir eserde

inceleyen ilk çalıĢmadır. Dört yüz altmıĢ sayfalık bu eser katledilen Ģeyhülislamlar

hakkında doyurucu bilgileri, özellikle birinci elden kaynaklardaki zenginliği ile

örnek bir çalıĢmadır. Ana Kaynak ve birinci elden kaynaklara öncelik verildiği;

karĢılaĢtırma ve detaylar verme anlamında kullanılan ikinci elden kaynaklarda ise,

çok farklı çalıĢmalardan yararlandığı gözlemlenmektedir. Ancak tezin bibliyografya

bölümünde “kaynak”, “araĢtırma, inceleme” ayrımına gidilmediği; ana kaynaklar ile

ikinci elden kaynakların aynı baĢlık altında sunulduğu görülmektedir.

2009 yılında Prof. Dr. Ġsmail Safa Üstün danıĢmanlığında, Esra Evsen

tarafından hazırlanmıĢ olan, “Osmanlı Ġlmiye TeĢkilatı‟nda Mülâzemet Sistemi (18.

Yüzyıl Örneği)” baĢlıklı çalıĢma ise, 18. Yüzyılda hazırlanmıĢ mülâzemet

Page 112: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

103

defterlerinden yirmi yıl aralıklı olarak seçilmiĢ beĢ defterin tanıtımıyla, dönemin

mülâzemet sisteminin iĢleyiĢi ve problemleri hakkında bilgi vermeyi amaçlayan bir

araĢtırmadır. Ġlmiye TeĢkilatı‟nın tanıtıldığı ilk kısmın neredeyse tamamının ikinci

elden kaynaklarla hazırlanmıĢ olduğu, mülâzemet sisteminin anlatılmaya çalıĢıldığı

bölümde de yine ikinci elden kaynakların zaman zaman öncelik kazandığı

görülmektedir. Ancak çalıĢmanın bibliyografya bölümünde “kaynak” ile “araĢtırma,

inceleme” ayrımına dikkat edilerek bunların farklı baĢlıklar altında verildiği

görülmektedir.

Ġlmiye TeĢkilatı‟nın iĢleyiĢi, mensupları ya da defterleri hakkında yazılmıĢ

çok sayıda makale de mevcuttur. Bu çalıĢmalara incelediğimizde, tamamen ana

kaynak ve birinci elden kaynaklara baĢvurularak hazırlananlar olduğu gibi, birinci

elden kaynaklara yer verilmeyip tamamen ikinci elden kaynaklardan yararlanılarak

hazırlananlar da vardır.

Doç. Dr. Murat Akgündüz tarafından hazırlanan ve ĠSTEM dergisinde 2006

yılında yayımlanan “Osmanlı PadiĢahlarının Özel Ġmamları: Ġmam-ı Sultanîler”

baĢlıklı çalıĢma neredeyse tamamında ana kaynak ve birinci elden kaynaklardan

yararlanılarak hazırlanan bir makaledir. BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivinden ve çeĢitli

ana kaynaklardan oluĢturulan bu çalıĢma, Ġmam-ı Sultanîler hakkında yapılmıĢ çok

nadir araĢtırmalardan biridir.

1994 yılında M. Salih Arı tarafından hazırlanarak, Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Ġlahiyat Fakültesi Dergisi‟nde yayımlanan “Osmanlılarda ġeyhülislamlık

Müessesesi” adlı makale ise; sadece bir yerde ana kaynaktan, geri kalan bütün

makalede ise ikinci elden kaynaklardan faydalanarak oluĢturulan bir çalıĢmadır.

Page 113: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

104

Makalenin bibliyografya bölümünde ise “kaynak”, “araĢtırma, inceleme” ayrımına

dikkat edilmediği ve tek baĢlıkta verildiği görülmektedir.

Page 114: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

4. SONUÇ

Ġfta, kaza ve tedris görevini yürütmekle görevli Ġlmiye TeĢkilatı‟nın, sadece

bu alandaki mensupları ile değil, tedris görevini yürüterek diğer alanların ihtiyacı

olan donanımlı elemanları yetiĢtirmesiyle de, Osmanlı Devlet teĢkilatının en önemli

yapıtaĢı sayılabileceğini söyleyebiliriz.

Ġcra ettikleri önemli vazifeleri nedeniyle, gerek devlet gerekse de halk

nezdinde büyük bir itibara mazhar olan Ġlmiye mensuplarına, bu önemin niĢanesi

olarak birtakım ayrıcalıklar da verilmiĢtir. Askerlikten muaf olma, idam edilememe

bu ayrıcalıkların en baĢında gelenlerinden gösterilebilir.

Osmanlı Devleti‟nin fetihlerle elde ettiği büyük toprakların kalıcılığında çok

önemli katkıları bulunan Ġlmiye TeĢkilatı‟nın, devletin büyümesine paralel nüfuz ve

etkinliklerinin arttığı, duraklama ve gerileme dönemine giren Osmanlı‟da ise itibar

ve yetkilerinin azaldığı görülmektedir.

Devlet teĢkilatlanmasının her evresinde, doğrudan veya dolaylı olarak yer

alan Ġlmiye içindeki değiĢme ve geliĢmelerin takip edilerek, bu müessese hakkında

tespitler yapabileceğimiz, en doğru ve doyurucu bilgileri elde edebileceğimiz defter

ve vesikalar, bu anlamda vazgeçilemez veri kaynaklarıdır. Osmanlı‟nın devletin

resmî iĢlerini kaydetme ve muhafaza etme konusundaki duyarlılığı sayesinde

dünyanın sayılı zengin arĢiv kaynaklarından birine sahip olan ülkemiz, bu alanda

çalıĢma yapacak araĢtırmacılara arĢivleriyle büyük imkânlar sağlamaktadır.

Tarih araĢtırma usullerinin vazgeçilmez prensibi olan, bir araĢtırmada ana

kaynaklara baĢvurmanın önceliğinden hareketle bu arĢiv vesikaları temel

kaynaklarımız olarak görünmektedir. ÇalıĢmamızın temel problemlerinden biri olan

Page 115: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

106

bu prensibin, araĢtırmacılar açısından ne derece uygulandığı ile ilgili yaptığımız

incelemede, baĢta kitaplar, tezler ve makaleler olmak üzere Ġlmiye TeĢkilatı ile ilgili

yapılan çalıĢmaların büyük çoğunluğunda bu kurala önem verildiğini tespit ettik.

Ancak özellikle tez çalıĢmalarında tezin ana teması ile ilgili bölümlerde ana

kaynaklardan yararlanmaya öncelik verildiği ve bu kaynaklara ulaĢmak için mesai

harcandığı; yardımcı konularda ise ikinci elden kaynakların ön plana geçtiğini

müĢahede ettik.

Diğer önemli bir nokta olan, eserlerin bibliyografya bölümlerindeki

“kaynak”, “inceleme, araĢtırma” arasındaki farkı dikkate alarak bu çalıĢmalara farklı

baĢlıklarda yer verme konusuna ise, tezler ve kitapların büyük çoğunluğunda riayet

edildiği, makalelerde ise bu noktaya pek önem verilmediğini gördük.

Ana kaynaklara gidilmeden yapılan bir tarih araĢtırması mevcudun

tekrarından baĢka bir anlam ifade etmemektedir. Ġkinci elden kaynaklar, ana

kaynaklara ulaĢılamadığında, konu ile ilgili karĢılaĢtırma yapma gerekliliğinde ya da

konuya farklı bir bakıĢ açısı kazandırma amacıyla kullanılmalıdır. Tarih araĢtırma

usulüne uygun ciddi bir tarih araĢtırması bunu gerektirir.

Page 116: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

107

KAYNAKÇA

Adanalı, A. H., (2001), Osmanlı Medreselerinde TartıĢma Metodolojisi, Osmanlı

Dünyasında Bilim ve Eğitim Milletlerarası Kongresi Tebliğleri, (Derleyen: Hidayet

Yavuz Nuhoğlu), Ġstanbul.

Ahıskalı, R., (2008), “Ruûs”, T.D.V. Ġslam Ansiklopedisi,C. 35, s. 272-273,

Ġstanbul.

Akgündüz, M.,(1999), Osmanlı Devleti TeĢkilatında Ġlmiye Sınıfının Yeri, Harran

Üniversitesi Vakfı Yayınları, C. 5.

Akgündüz, M., (2002), Osmanlı Devleti’nde ġeyhülislamlık, Beyan Yayınları,

Ġstanbul.

Akyüz, Y., (2013), Türk Eğitim Tarihi (M.Ö 1000- M.S. 2013), Pegem Akademi,

Ankara.

Albayrak, S., (1996), Son Devir Osmanlı Uleması, ĠBB Kültür ĠĢleri Daire

BaĢkanlığı Yayınları, Ġstanbul.

Altunsu, A., (1972), Osmanlı ġeyhülislamları, Ayyıldız Matbaası, Ankara.

Atar, F. (2001), “Kadı”, T.D.V. Ġslam Ansiklopedisi, C. 24, s. 66-69, Ġstanbul.

Ay, M. E., (1989), Osmanlılarda Ġlmiye TeĢkilatı, Türkiye Diyanet Dergisi, C.25,

s.2.

Aydın, B., (1996),Osmanlı YenileĢme Döneminde Bab-ı MeĢihat’ın Bürokratik

Yapısı ve Evrak Ġdaresi, M.Ü. Türkiyat AraĢtırmaları Enstitüsü ArĢivcilik

Bölümü,BasılmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul.

Aydın, B., (2014), 17-19. Y.Y. Tahvil Ahkam Defterlerinde Alt Serilerin Ortaya

ÇıkıĢı, Kitaplara Vakfedilen Bir Ömre Tuhfe: Ġsmail E. Erünsal‟a Armağan, Ülke

Yayınları, C.1, Ġstanbul.

Page 117: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

108

Aydın, B., Yurdakul, Ġ. Kurt, Ġ., (2006), Bab-ı MeĢihat ġeyhülislamlık ArĢivi

Defter Kataloğu, ĠSAM Yayınları, Ġstanbul.

Aydın, B., Günalan, R., (2001), XVI. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nde Mevleviyet

Kadıları, Prof. Dr. ġevki Nezihi Aykut Armağanı (NĢr. Gülden Yıldız v.dğr.), Etkin

Kitaplar, Ġstanbul.

Aydın, B., Günalan,R., (2013), Ruûs Defterlerine Göre XVI. yüzyılda Osmanlı

Müderrisleri, Osmanlı Ġzinde Prof. Dr. Mehmet ĠpĢirli Armağanı (nĢr. Feridun M.

Emecen v. dğr), TimaĢ Yayınları, Ġstanbul.

Aydüz, S., (2006/7), Osmanlı Devletinde MüneccimbaĢılık, Belleten, C.70, s. 257.

Baltacı, C., (2005), XV-XVI. Yüzyıllarda Osmanlı Medreseleri, MÜĠF Yayınları,

Ġstanbul.

Baltacı, C.,(2005), Ġslam Medeniyeti Tarihi, , M.Ü Ġlahiyat Fakültesi Vakfı

Yayınları, Ġstanbul.

Baltacı, C., (1983), Tarîk Defterleri, V. Milli Türkoloji Semineri, Kongreye

Sunulan Bildiriler, 23-26 Eylül, Ġstanbul.

Baltacı, C., (1979), Hadaiku’Ģ Ģakaik ve Hadaiku’l-hakaik’te Bulunmayan

Ulema Hakkında Notları, Ġslam Medeniyeti Mecmuası,C.4, s. 2.

Baltacı, C., (1998), “Hünkâr Ġmamı”, T.D.V. Ġslam Ansiklopedisi, C.18, s. 487-

488, Ġstanbul.

BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi Rehberi, (2010). BDAGM Osmanlı ArĢivi Daire

BaĢkanlığı Yayınları, Ġstanbul.

Bayat, A. H., (2001), Osmanlı Devletinde HekimbaĢılık ve HekimbaĢılar, Osmanlı

Dünyasında Bilim ve Eğitim Milletlerarası Kongresi (Derleyen: Hidayet Yavuz

Nuhoğlu), Ġstanbul.

Beyazıt, Y., Tanzimat Devri ġeyhülislamlarından MeĢrebzâde Arif Efendi ve

Kadılık Kurumundaki Ġstihdam Sorunu,

http://yayinlar.yesevi.edu.tr/files/article/402.pdf.

Page 118: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

109

Bilge, M., (1984), Ġlk Osmanlı Medreseleri, ĠÜEF Yayınları, Ġstanbul.

Buzpınar, ġ.T., (2006), “NakîbüleĢraf”, T.D.V. Ġslam Ansiklopedisi,C.32, s. 322-

324, Ġstanbul.

Cihan, A., (2004), Reform Çağında Osmanlı Ġlmiyye Sınıfı, Birey Yayıncılık.

Çelebi, A., (1976), Ġslamda Eğitim Öğretim Tarihi (Çev. Ali Yardım), Damla

Yayınevi, Ġstanbul.

Çiftçi, M. (2012), XVI-XVII. Yüzyıl Osmanlı Ġlmiye TeĢkilatı Ġçin Bir Kaynak:

Tarih- i Silsile-i Ulema, ĠSTEM Dergisi, Yıl:10, s.20.

Doğan, N., (2013), Osmanlı Ġlmiye Sınıfı’nın Emekliliği Ġlmiye Tekaüd

Sandığı’nın KuruluĢu ve Faaliyetleri, BÜSBE Tarih Anabilim Dalı, BasılmamıĢ

Yüksek Lisans Tezi, Yozgat.

Emecen, F., (1999), Osmanlı Kronikleri ve Biyografi, Ġslam AraĢtırmaları Dergisi,

s. 3.

Er, H., (1999), Osmanlı Devletinde ÇağdaĢlaĢma ve Eğitim, Rağbet Yayınları,

Ġstanbul.

Ergin, O., (1977), Türk Maarif Tarihi, Eser Matbaası, Ġstanbul.

Erünsal, Ġ., (1980), Nuruosmaniye Kütüphanesinde Bulunan Bazı Kazasker

Ruznamçeleri, Ġslam Medeniyeti Mecmuası, C.4, s. 3.

Ertan, V., (1990), Osmanlı Devletinde Ġlmiye Sınıfının Rütbe ve Payeleri, Diyanet

Aylık Dergi, C.26, s. 4.

Gökçe, T., Anadolu Vilayetine Dair 919 (513) Tarihli Bir Kadı Defteri, http:

//www.egeweb2.ege.edu.tr/ tid/dosyalar/IX_1994/TIDIX-1994-09.pdf.

Gözütok, ġ., (2012), Ġslam’ın Altın Çağında Ġlim, Nesil Yayınları, Ġstanbul.

GüldöĢüren, A., (2004), 19. YY’ın Ġlk Yarısında Tarîk Defterlerine Göre Ġlmiye

Ricali, MÜSBE Ġlahiyat Anabilim Dalı Ġslam Tarihi ve Sanatları Bilim Dalı,

BasılmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul.

Page 119: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

110

Günay, H. M., (2012), “Vakıf”, T.D.V. Ġslam Ansiklopedisi, C.42, s. 475-479,

Ġstanbul.

Gündoğdu, Ġ., (2009), Osmanlı Tarihi Kaynaklarından Kazaskerlik Ruznamçe

Defterleri ve Önemi, Uluslararası Ġnsan Bilimleri Dergisi, C. 6, s. 2.

Güngör, Z., (1997), Önemli Bir Biyografik Eser EĢ-ġakaiku‟n-Numaniyye, Diyanet

Ġlmi Dergi, C.33, s. 1.

“Hal Tercümesi”, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Dergah Yayınları, C. 4,

Ġstanbul.

Hızlı, M., (1987), KuruluĢundan Osmanlılara Kadar Medreseler, Uludağ Ġlahiyat

Fakültesi Dergisi, C. 2, s. 2.

Hızlı, M., (1994), Osmanlı Medreselerinde Bozulma, Uludağ Ġlahiyat Fakültesi

Dergisi, C. 6, s. 6.

Hızlı, M., (2008), Osmanlı Eğitim Tarihinin ArĢiv ve Yazma Kaynakları, Türkiye

AraĢtırmaları Literatür Dergisi, C. 6, s. 12.

Ġhsanoğlu, E., (1998), Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi,IRCICA, Ġstanbul.

Ġnalcık, H., (2007), Kazasker Ruznamçe Defterlerine Göre Kadılık, Adalet Kitabı

(Editörler: Bülent Arı, Selim ASLANTAġ), Adalet Bakanlığı Yayınları, Ankara.

Ġnalcık, H., (1988), “Adaletnâme”, T.D.V. Ġslam Ansiklopedisi,C. 1, s. 346-347,

Ġstanbul.

Ġnalcık, H., (2001), “Kanunnâme”, T.D.V. Ġslam Ansiklopedisi, C. 24, s. 333-337,

Ġstanbul,

ĠpĢirli, M., (1998/1), Osmanlı Devletinde Kazaskerlik (XVII. Yüzyıla Kadar),

Belleten, C. 61.

ĠpĢirli, M., (2002), “Ġlmiye”, T.D.V. Ġslam Ansiklopedisi, C. 22, s. 141-145,

Ġstanbul.

Page 120: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

111

ĠpĢirli, M., (2006), “Mülâzemet”, T.D.V. Ġslam Ansiklopedisi, C. 31, s. 537-539,

Ġstanbul.

ĠpĢirli, M., (1991), “Arzuhal”, T.D.V. Ġslam Ansiklopedisi, Cilt 3, s. 447-448,

Ġstanbul.

ĠpĢirli, M., (1994), “Devhatül MeĢayih”, T.D.V. Ġslam Ansiklopedisi, C. 9, s. 229-

230, Ġstanbul.

ĠpĢirli, M., (1994), “Devhatün Nükaba”, T.D.V. Ġslam Ansiklopedisi, C. 9, 1994, s.

230, Ġstanbul.

Ġzgi, C., (1997), Osmanlı Medreselerinde Ġlim, Ġz Yayıncılık, Ġstanbul.

Kanar, M., (2011), Osmanlı Türkçesi Sözlüğü, Say Yayınları, Ġstanbul.

Kazıcı, Z., (2011), Ġslam Medeniyetleri ve Müesseseleri Tarihi, M.Ü. Ġlahiyat

Fakültesi Vakfı Yayınları, Ġstanbul.

Kazıcı, Z., (1991), Ġslam Müesseseleri Tarihi, Kayıhan Yayınevi, Ġstanbul.

Kazıcı, Z., (2005), Osmanlı Müesseselerinin Yazılı Kaynakları, ĠSTEM Dergisi,

Yıl:3, s. 5.

Kenanoğlu, M.M., (2005), Osmanlı Kanunnâmeleri Üzerine Bir Tahlil, Türkiye

AraĢtırmaları Literatür Dergisi, C.3, s. 5.

Kramers, J.H., (1979), ġeyhülislamlık, ĠA, C. 11, s. 485.

Kunter, H. B., (1939), Türk Vakıfları ve Vakfiyeleri Üzerine Mücmel Bir Etüd,

Cumhuriyet Matbaası, Ġstanbul.

Kütükoğlu, M., (1998), Osmanlı Belgelerinin Dili, Kubbealtı NeĢriyat, Ġstanbul.

Kütükoğlu, M., (1998), Tarih AraĢtırmalarında Usûl, Kubbealtı NeĢriyat, Ġstanbul.

Kütükoğlu, M., (1995), “Fermân”, T.D.V. Ġslam Ansiklopedisi, C. 12, s. 400-406,

Ġstanbul.

Page 121: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

112

OkumuĢ, O., (2013), Osmanlı Tarihinde Katledilen ġeyhülislamlar, Aksaray

Üniversitesi Sosyal ve BeĢeri Bilimler Dergisi, C.5, s. 1.

Ortaylı, Ġ., (2008), Türkiye TeĢkilat ve Ġdare Tarihi, Cedit NeĢriyat, Ankara.

Ortaylı, Ġ., (1994), Hukuk ve Ġdare Adamı Olarak Osmanlı Devletinde Kadı,

Turhan Kitabevi, Ankara.

Özcan, A.(2013), “Zeyil”, T.D.V. Ġslam Ansiklopedisi, C. 44, s. 345-348, Ġstanbul.

Özgüdenli, O. G., (2012), “Vakfiye”, T.D.V. Ġslam Ansiklopedisi, C.42, s. 465-467,

Ġstanbul.

Özyılmaz, Ö., (2002), Osmanlı Medreselerinin Eğitim Programları, Kültür

Bakanlığı Yayınları, Ankara.

Pakalın, M. Z., (1983), Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, Milli

Eğitim Bakanlığı, Ankara.

Reyhan, C. (1999), Osmanlı Devletinde Siyasal Ġktidar ve Ġlmiye, Amme Ġdaresi

Dergisi, C.32, s. 3.

Sami, ġ. H., (1318), Kamus-i Türki, Ġkdam Matbaası, Ġstanbul.

Sarı, N., (1998), “HekimbaĢı”, T.D.V. Ġslam Ansiklopedisi, C. 17, s. 161-165,

Ġstanbul.

Sarıcık, M., (2003), Osmanlı Ġmparatorluğu’nda NakîbüleĢraflık Müessesesi,

TTK Basımevi, Ankara,

Sarıcık, M., (2008), NakîbüleĢraf Abdülkadir Efendi Tarafından Verilen 1008/1600

Tarihli Siyadet Hücceti, EKEV Akademi Dergisi, Yıl:12, s.35.

Sarıçam, Ġ., (2012), Ġslam Medeniyeti Tarihi, TDV Yayınları, Ankara.

Sarıkçıoğlu, E., ġeyhülislamlık Makamı,

dergi.atauni.edu.tr/index.php/ilahiyat/article.

Page 122: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

113

ġeker, M., Kazıcı, Z., (1982),Ġslam Türk Medeniyeti Tarihi, Çağrı Yayınları,

Ġstanbul.

ġentop, M., (2005),Osmanlı Yargı Sistemi ve Kazaskerlik, KurtiĢ Matbaacılık,

Ġstanbul.

ġimĢek, H., (2009),Eğitim Tarihi AraĢtırmalarında Yöntem Sorunu, Ankara

Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, C.42.

TDK Büyük Türkçe Sözlük, http://www.tdk.gov.tr/index.php.

Terzi, A., (2009-10), Osmanlı Saray Eczanesinin TeĢkilât ve Ġdaresi (XIX. Yüzyılın

Ġkinci Yarısında), Osmanlı Bilimi AraĢtırmaları Dergisi, C.XI, s. 1-2.

Unan, F., (1991). Osmanlı Resmî DüĢüncesinin Ġlmiye Tarîki Ġçindeki Etkileri:

Patronaj ĠliĢkileri, Türk Yurdu Dergisi, C.11, s. 45.

UzunçarĢılı, Ġ. H., (1965), Osmanlı Devletinin Ġlmiye TeĢkilatı, TTK Basımevi,

Ankara.

UzunçarĢılı, Ġ. H., (1945), Osmanlı Devletinin Saray TeĢkilatı, TTK Basımevi,

Ankara.

Ünal, M. A., (2002), Osmanlı Müesseseleri Tarihi, Fakülte Kitabevi, Isparta.

Yakıt, Ġ., (1999), Osmanlı Ġlmiye TeĢkilatı ve ġeyhülislamlar, S.D.Ü Ġlahiyat

Fakültesi Dergisi, s. 6.

Yurdakul, Ġ., (2008). Osmanlı Merkez Ġlmiye TeĢkilatında Reform, ĠletiĢim

Yayıncılık, Ġstanbul.

Page 123: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

114

EKLER

EK-I

Kazasker Ruznamçe Defteri

Page 124: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

115

Kazasker Ruznamçe Defteri

Page 125: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

116

Kazasker Ruznamçe Defteri

Page 126: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

117

Kazasker Ruznamçe Defteri

Page 127: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

118

EK- II

Ruûs Defteri

Page 128: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

119

Ruûs Defteri

Page 129: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

120

EK- III

NakîbüleĢraf Defteri DıĢ Kapak

Page 130: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

121

NakîbüleĢraf Defteri

Page 131: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

122

NakîbüleĢraf Defteri

Page 132: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

123

NakîbüleĢraf Defteri

Page 133: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

124

EK- IV

Telhis Defteri

Page 134: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

125

Telhis Defteri

Page 135: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

126

Telhis Defteri

Page 136: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

127

Telhis Defteri

Page 137: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

128

ÖZET

Osmanlı Devlet TeĢkilatlanmasının en önemli unsurlarından olan Ġlmiye

TeĢkilatı ve bu teĢkilatın temel kaynaklarının incelenmeye çalıĢıldığı bu çalıĢmamız

iki bölümden oluĢmaktadır. Birinci bölümde Ġlmiye TeĢkilatı‟nın genel yapısı ve

mensupları hakkında bilgi verilirken, Ġkinci bölümde ise tezimizin temel problemi

olan Osmanlı Ġlmiye TeĢkilatı‟nın tam manasıyla anlaĢılabilmesi için hangi

kaynaklara baĢvurmamız gerektiği sorusundan hareketle, bu teĢkilat hakkındaki ana

kaynaklar tanıtılmaya çalıĢılmıĢtır.

Ġlmiye TeĢkilatı; medreseden icazetle mezun olup eğitim, hukuk, fetva ve

baĢlıca dini hizmetleri yürüten Müslüman ve de büyük çoğunlukla Türklerden oluĢan

bir müessesedir. Şeyhülislam, Kadı, Kazasker, Müderris, Nakîbüleşraf gibi birçok

mensubu bulunan bu teĢkilat, Osmanlı Sultanları ve Osmanlı tebaası tarafından

büyük itibar görmüĢ, toplumda her zaman ayrıcalıklı konuma sahip olmuĢlardır.

Ġlmiye hakkında kapsamlı bilgileri elde edebileceğimiz kaynaklar arasında;

teĢkilat mensuplarınca resmî iĢlemlerin kaydedildiği defterler, bu Ģahıslar hakkında

yazılmıĢ biyografi eserleri, şakaik ve zeyiller, müstakil yazma eserler sayılabilir.

Devlet teĢkilatlanmasında gösterdiği titizliği, resmî iĢlemleri kaydetme ve arĢivleme

konusunda da gösteren Osmanlı‟dan kalan zengin miras sayesinde, dünyanın en

zengin arĢiv potansiyellerinden birine sahip olan Türkiye‟nin arĢiv, kütüphane ve

özel koleksiyonlarında araĢtırmacılar için ana kaynak durumunda sayısız belge

mevcuttur. ÇalıĢmamızda ana kaynakların tarih araĢtırmalarındaki önemi

vurgulanarak, bu kaynaklar ayrıntılı olarak tanıtılmaya çalıĢılmıĢtır.

Anahtar Kelimeler: Ġlmiye, Ulema, Bab-ı MeĢihat, Kazasker Ruznamçeleri, Tarîk

Defterleri

Page 138: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

129

ABSTRACT

This study attempts to examine Ilmiye, one of the most crucial components of

Ottoman state organization, and main literature bibliography of this institution. The

thesis consist of two sections.

While first section of the study gives information regarding the general

structure and members of Ilmiye Institution, the second section based on main

problem of this thesis, that is which sources we could refer to have proper

understanding of Ottoman Ilmiye institution, presents main sources related to this

institution.

Ilmiye Institution comprises Muslim members, majority of them Turkish,

who graduate from madrasa with authorization (icazet), and carry out education, law,

fatwa and other major religious services.

This establishment which has several affiliates such as Shaykh al-İslâm, Kadi,

Kadiasker, Mudarris, Nakîbüleşraf was highly respected by Ottoman Sultans and

Ottoman people (tebaa), and the institution always had privileged status inside the

society.

Among the sources which we could obtain comprehensive information about

Ilmiye are; the registers of the members of Ilmiye institution in which official

transactions are recorded, biographic sources regarding Ilmiye members, Sakaik and

Zeyils, autonomous manuscripts.

Owing to the wealthy heritage of Ottoman Empire which demonstrates

particularity not only for state organization, also regarding registration and archiving

official transactions, Turkey has one of the richest archive potentials around the

Page 139: OSMANLI ĠLMĠYE TEġKĠLATI ARAġTIRMALARINDA …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26302/tez1.pdf · Tarihi olaylarda en çok tabii ve iktisadi amillerin etkili olduğunu benimsemeli,

130

world, and there are indefinite documents inside the archives, libraries and individual

collections which could become main source for researchers.

This study emphasizes the importance of these main sources inside historical

researches, and attempts to present these sources in detail.

Keywords: Ilmiyye, Ulema, Bab-ı MeĢihat, Kadiasker Ruznamces, Tarîk Registers