9
OSMANLIDA TANASSUR OLAYLARI Osmanlı Devleti’nin gücünü yitirmeye başladığı 19. Yüzyılda birçok bölgede irtidat ve tanassur hadiseleri meydana geldi. Devletin zayıflamasıyla doğru orantılı olarak bu hadiseler daha da çok artmaya başladı. Özellikle ( 1877-1878 ) yılında yapılan Osmanlı Rus Savaşı’nın yenilgiyle sonuçlanması Balkanlar, ada şehirleri, Trabzon ve Anadolu’nun içleri gibi birçok bölgede bu hadiseler yaygınlaşmaya başladı. Artık din değiştirdiklerini gizlemeyerek devletin kendilerini yeni bir tanımla adlandırmasını istediler. Osmanlı devletinin tanassur olayları karşısında takındığı tavır bölgelere göre farklılık arz etmiştir. Bunda sebep olan unsur da o bölgedeki Müslüman oranının çokluğu ve o bölgenin yabancı unsurların müdahalesine ne kadar açık olup olmadığıydı. Osmanlı Devleti’nin bölgelere göre farklı tavırlar takınmasına rağmen bir ilkesini hemen hemen bütün bölgelerde göz önünde bulundurmuştu. O da tanassur hadiseleri İslam ve Siyaset nokta-i nazarından birçok sakıncalara yol açacağından engellenmesinin gerekliliği idi. Ancak devletin bu bakış açısı tanassur edenler tarafından kabul edilmedi. Onlar kendilerinin uzun zamandan beri gizli de olsa Hristiyan olduklarını, şimdi ise bunu aleni olarak ilan ettiklerini söylediler. Tabii ki bu söylemlerini destekleyen çeşitli unsurlar vardı. Bu unsurlar Balkanlarda genellikle Rusya, Papalık, Avusturya, Yunanistan, Rum Patrikhanesi’nden oluşurken Anadolu’da ise Rum Patrikhanesi ve Yunanistan’dan meydana gelmekteydi. Özellikle Anadolu’nun içlerinde yaygınlaşmış olan Yunanistan merkezli Sillogos okulları ve misyonerlerin açtığı okullar tanassur olaylarına ivedilik katan eğitim kurumlarından bir kaçıydı. Bu okullara karşılık Osmanlı Devleti tarafından yeterli olmasa da bazı eğitim kurumları açılmış ve irşat faaliyetleri için vaizler gönderilmişti. Ancak bu tedbirlerde bir sonuç vermemişti. Çünkü tanassur etti denilen bu insanlar çoğu halkın büyük bir kısmının bildiği devletin ise bilmediği veya görmezden geldiği gizli Hristiyanlardı. Bunlardan biri de Akdağmadeni’nde yaşayan İstavri denilen bir kabileydi. Akdağmadeni’ndeki İstavrilerin tanassuru genel olarak birbirini takip eden değişik süreç içerisinde gelişti. İlk olarak, Torul’dan Akdağmadeni’ne geldiklerinde Müslüman göründüler. Bununla birlikte ne Müslüman mezarlığına ne de Rum mezarlığına ölülerini gömmediler. Kendilerine ait mezarlıkları olan ayrı bir grup olarak toplum içerisinde tanımlandılar. İkinci olarak, Tanzimat’tan sonraki dönemde hem Hristiyan hem de Müslümanlığın gerekliliklerini yerine getirdiler. Bu süreçte halkın bunların kimliğinden haberi olmasına rağmen devletin bir bilgisi yoktu. Ancak bunların geldiği yer olan Torul’daki tanassur hadiselerinden devletin çok önceden (1850’li yıllar) bilgisi vardı. Üçüncü olarak, 93 Harbi’nden sonra Hristiyanlık inancını gizlemeyerek açıkça biz Müslüman değiliz dediler. Ancak bunu İstavrililerin tümü söylemedi. Bu kabile içinde devletin rızasına karşı gelmekten çekinen kişiler Hristiyanlık inancını gizlemeye devam ettiler. Bu sefer de karşılarına Hristiyanlık inancının açıkça ortaya koymaları gerektiğini söyleyen kabilenin ileri gelenleri çıktı. İşte 1880 yılından itibaren otuz yılı aşkın hem İstavri kabilesinin arasında hem de Osmanlı Devleti ile olan ilişkilerinde tartışmaların meydana geldiği uzun bir süreç yaşandı. Doç. Dr. AHMET TÜRKAN EK - 18

OSMANLIDA TANASSUR OLAYLARI · OSMANLICA ARŞİV BELGELERİNDE GÜMÜŞHANE Tarihde Yaşananlar ve Ayrıntıları 638 Mart vakasının ortaya çıkardığı devlet idaresindeki gerginlik

  • Upload
    others

  • View
    9

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • EK - 17

    OSMANLIDA TANASSUR OLAYLARI

    Osmanlı Devleti’nin gücünü yitirmeye başladığı 19. Yüzyılda birçok bölgede irtidat ve tanassurhadiseleri meydana geldi. Devletin zayıflamasıyla doğru orantılı olarak bu hadiseler daha da çokartmaya başladı. Özellikle ( 1877-1878 ) yılında yapılan Osmanlı Rus Savaşı’nın yenilgiylesonuçlanması Balkanlar, ada şehirleri, Trabzon ve Anadolu’nun içleri gibi birçok bölgede bu hadiseleryaygınlaşmaya başladı. Artık din değiştirdiklerini gizlemeyerek devletin kendilerini yeni bir tanımlaadlandırmasını istediler. Osmanlı devletinin tanassur olayları karşısında takındığı tavır bölgelere görefarklılık arz etmiştir. Bunda sebep olan unsur da o bölgedeki Müslüman oranının çokluğu ve o bölgeninyabancı unsurların müdahalesine ne kadar açık olup olmadığıydı. Osmanlı Devleti’nin bölgelere görefarklı tavırlar takınmasına rağmen bir ilkesini hemen hemen bütün bölgelerde göz önündebulundurmuştu. O da tanassur hadiseleri İslam ve Siyaset nokta-i nazarından birçok sakıncalara yolaçacağından engellenmesinin gerekliliği idi. Ancak devletin bu bakış açısı tanassur edenler tarafındankabul edilmedi. Onlar kendilerinin uzun zamandan beri gizli de olsa Hristiyan olduklarını, şimdi isebunu aleni olarak ilan ettiklerini söylediler. Tabii ki bu söylemlerini destekleyen çeşitli unsurlar vardı.Bu unsurlar Balkanlarda genellikle Rusya, Papalık, Avusturya, Yunanistan, Rum Patrikhanesi’ndenoluşurken Anadolu’da ise Rum Patrikhanesi ve Yunanistan’dan meydana gelmekteydi. ÖzellikleAnadolu’nun içlerinde yaygınlaşmış olan Yunanistan merkezli Sillogos okulları ve misyonerlerin açtığıokullar tanassur olaylarına ivedilik katan eğitim kurumlarından bir kaçıydı. Bu okullara karşılık Osmanlı Devleti tarafından yeterli olmasa da bazı eğitim kurumları açılmış ve irşat faaliyetleri için vaizlergönderilmişti. Ancak bu tedbirlerde bir sonuç vermemişti. Çünkü tanassur etti denilen bu insanlar çoğuhalkın büyük bir kısmının bildiği devletin ise bilmediği veya görmezden geldiği gizli Hristiyanlardı.Bunlardan biri de Akdağmadeni’nde yaşayan İstavri denilen bir kabileydi.

    Akdağmadeni’ndeki İstavrilerin tanassuru genel olarak birbirini takip eden değişik süreç içerisindegelişti. İlk olarak, Torul’dan Akdağmadeni’ne geldiklerinde Müslüman göründüler. Bununla birlikte neMüslüman mezarlığına ne de Rum mezarlığına ölülerini gömmediler. Kendilerine ait mezarlıkları olanayrı bir grup olarak toplum içerisinde tanımlandılar. İkinci olarak, Tanzimat’tan sonraki dönemde hemHristiyan hem de Müslümanlığın gerekliliklerini yerine getirdiler. Bu süreçte halkın bunlarınkimliğinden haberi olmasına rağmen devletin bir bilgisi yoktu. Ancak bunların geldiği yer olanTorul’daki tanassur hadiselerinden devletin çok önceden (1850’li yıllar) bilgisi vardı. Üçüncü olarak, 93Harbi’nden sonra Hristiyanlık inancını gizlemeyerek açıkça biz Müslüman değiliz dediler. Ancak bunuİstavrililerin tümü söylemedi. Bu kabile içinde devletin rızasına karşı gelmekten çekinen kişilerHristiyanlık inancını gizlemeye devam ettiler. Bu sefer de karşılarına Hristiyanlık inancının açıkçaortaya koymaları gerektiğini söyleyen kabilenin ileri gelenleri çıktı. İşte 1880 yılından itibaren otuz yılıaşkın hem İstavri kabilesinin arasında hem de Osmanlı Devleti ile olan ilişkilerinde tartışmalarınmeydana geldiği uzun bir süreç yaşandı. Doç. Dr. AHMET TÜRKAN

    EK - 18

  • OSMANLICA ARŞİV BELGELERİNDE GÜMÜŞHANE Tarihde Yaşananlar ve Ayrıntıları

    637

    ıslahat ve umur-ı kaffeye müteallik imtiyazatdan Dar’ül-

    acezenin masarıf-ı daimesine karşıluk olmak üzere işin ehemmiyet ve hesabatına göre senevi bir mikdar şey (bedel)

    istisnası (ayrılması) tahtında olan karar-ı ahir iktizasından (önceki karar gereğinden) olmağla evvel emirde işbu madenlerin derece-i şurut vechile nisbeten mezkûr dar’ul-

    aceze içün senevi münasib mikdar akçe itasına müsted’inin bulunduğu bi’l-isti’cal (acele olarak) mikdarının inbasına

    himmet olunması siyakında tezkire.. Taraf-ı âli-i mektûbîye muharrer pusula aynen derc olunmuşdur.

    Evrakı ahiren varid olan 129 numerolu ve fi 2 Temmuz sene (1)310 (14 Temmuz 1894) tarihli tezkire ile

    birleştirilüb taraf-ı vâlâ-yı mektûbîye… GÜMÜŞHANELİ MADENCİ İSTAVRİ KABİLESİ HAKKINDA

    Daha önce incelediğimiz belgede Akdağmadeni Sivas

    iline bağlı Yozgat kazasına bağlı bir köy olarak görülüyordu. Bu kez Ankara iline bağlı bir kaza olarak görülmektedir.

    Osmanlı’da gayr-i müslim teba önceleri askerlik vazifesinden muaftılar ve bu muafiyet karşılığında ise cizye

    denilen bir vergi ödemekteydiler. 1856 yılında ilan edilen Islahat Fermanına kadar cizye vergisi vererek askerlik yapmayan gayr-ı müslim halk için Islahat Fermanında

    askerlik yükümlülüğü getirilmiştir. Getirilen bu yeni düzenleme ise uygulanamadı ve Bedel-i Nakdi adı verilen bir

    bedel karşılığı gayr-ı müslimler askerlikten muaf tutuldular. II.Meşrutiyet'in ilanı ile beraber Osmanlıcılık yani tüm

    Osmanlı vatandaşlarının eşitliği daha fazla gündeme geldi. Hatta bu sefer gayr-ı müslimler de askerlik yapmak

    istediklerini ifade etmeye başladılar. Bu çerçevede 1908 yılında Heyet-i Vükela bir tezkere hazırlayarak gayr-ı müslim cemaat liderlerine iletmiş ve görüşlerini almıştır. Ancak 31

  • OSMANLICA ARŞİV BELGELERİNDE GÜMÜŞHANE Tarihde Yaşananlar ve Ayrıntıları

    638

    Mart vakasının ortaya çıkardığı devlet idaresindeki gerginlik

    bu çalışmaların da yavaşlamasına sebep olmuştur.

    31 Mart vakasının etkileri ortadan kalkmaya başlayınca 12 Temmuz 1909 da Meclisi Mebusan bedeli askeriyenin ( bedeli nakdi ) kaldırılması ile ilgili tasarıyı kabul

    etti. Bu şekilde tüm Osmanlı vatandaşlarının askerlik yapmasının önü açıldı.35

    Arşiv Fon Kodu: BEO. Dosya No: 4112, Gömlek No:

    308379, Tarihi: 02 (Z) Zilhicce 1330 (12 Kasım 1912),

    Konusu: Gümüşhane'den Ankara vilayeti dahilinde Akdağmadeni kazasına hicret etmiş olan İstavri Kabilesi

    hakkında muamele-i askeriye tatbiki gerektiği. (Adliye; İD/100-3)

    35 http://www.dunyabulteni.net/haber/132963/osmanlida-

    gayrimuslimlerin-askerlik-meselesi

  • OSMANLICA ARŞİV BELGELERİNDE GÜMÜŞHANE Tarihde Yaşananlar ve Ayrıntıları

    639

    Hû Adliye Nezâreti Celilesine

    Fi 2 Zilhicce Sene (1)330 ve fi 30 Teşrin-i-evvel Sene (1)328 (12 Kasım 1912)

  • OSMANLICA ARŞİV BELGELERİNDE GÜMÜŞHANE Tarihde Yaşananlar ve Ayrıntıları

    640

    Elli sene mukaddem (önce) Gümüşhane’den Ankara

    vilayeti dahilinde Akdağmadeni kazasına hicret etmiş olan İstavri kabilesi hakkında tatbiki muktezi (uygulanması

    gerekli) muamele-i askeriye hakkında Harbiye Nezaret-i Celilesinden alınan 10 Teşrin-i-evvel Sene (1)328 (23 Ekim 1912) tarihli ve 369 numerolu tezkire ile kabile-i

    merkûmenin suret-i kayd ve tescilleri hakkında istifsar-ı muameleyi havi Ankara vilayetinden alınan iki kıt’a

    tahriratın leffiyle bazı ifadatı havi Dahiliye Nezaret-i Celilesinden gelen 25 Teşrin-i-evvel Sene (1)328 (7 Kasım 1912) tarihli ve 2482 numerolu tezkire melfuflarıyla savb-ı

    vâlâlarına tesyar kılınmış ve bunda bahsolunan nezâret-i celilelerinin meclis-i vükela’ya muhavvel 25 Ağustos Sene

    (1)324 (7 Eylül 1908) ve 9 Haziran Sene (1)326 (22 Haziran 1910) tarihli iki kıt’a tezkiresi beyan-ı mütalaa olunmak üzere encümen-i vükela kararıyla 27 Eylül Sene (1)326 (10

    Ekim 1910) tarihinde nezaret-i celilelerine iade idilen evrak meyanında olduğu bi’t-tahkik anlaşılmış olmağla bi’t-tetkik

    iktizasının ifa ve inbasına ve melfufların iadesine himmet. Melfuf pusulada muharrer işaret-i âliyye-i hazret-i müsteşari mucebince

    İSTAVRİLİLERİN DİNİ TABİİYETLERİ

    1913 tarihli yazıda İstavrililerin elli sene kadar önce Gümüşhane’den Akdağmadeni’ne göçettikleri, bunların

    Müslüman bilindikleri halde bir ara askerlik yapmamak için biz gayr-i müslimiz dedikleri, şimdi ise askerlik hizmetinin

    gayr-ı müslim tabaaya da uygulandığından kendilerinin Hıristiyan oldukları yönündeki iddialarında ısrarcı olup olmadıklarının sorulması istenilmiştir.

    Daha önce Gümüşhane civarındaki bazı gayr-ı

    müslimlerin madenlerin millileştirilmesi üzerine haklarının kaybolacağı düşüncesiyle sureta müslüman olduklarını söylemişler ve müslüman görünümleriyle yaşamışlardır.

  • OSMANLICA ARŞİV BELGELERİNDE GÜMÜŞHANE Tarihde Yaşananlar ve Ayrıntıları

    641

    Bölgede bulunan bazı evlerin altında gizli ibadethane olarak

    kullanıldığını düşündürecek yapılar bulunmaktadır. Krom’da bir evin altında bulunan yapı.

  • OSMANLICA ARŞİV BELGELERİNDE GÜMÜŞHANE Tarihde Yaşananlar ve Ayrıntıları

    642

    Ocaklığın sağ tarafında Sene 1247 (1831) tarihi vardır

    Arşiv Fon Kodu: BEO, Dosya No: 4152, Gömlek No:

    311377, Tarihi: 02 (R) Rebiü’l-ahir 1331 (11 Mart 1913), Konusu: Elli sene mukaddem Gümüşhane'den Ankara

    vilayeti dahilinde vaki Akdağmadeni kazasına hicret etmiş olan İstavri kabilesi hakkında. (Dahiliye; İD/100-3)

    Hû Dahiliye Nezâreti Celilesine

    Fi 2 Rebiü’l-ahir Sene (1)331 ve fi 27 Şubat Sene (1)328 (11 Mart 1913)

  • OSMANLICA ARŞİV BELGELERİNDE GÜMÜŞHANE Tarihde Yaşananlar ve Ayrıntıları

    643

    Elli sene mukaddem (önce) Gümüşhane’den Ankara

    vilayeti dahilinde vaki Akdağ Madeni kazasına hicret etmiş olan İstavri kabilesi hakkında Adliye ve Mezahib Nezâret-i

    Celilesinden bu kere gelen 24 Şubat Sene (1)328 (9 Mart 1913) tarihli ve 751 numerolu tezkire-i cevabiye melfuflarıyla savb-ı devletlerine tesyar kılındı. Evvel emirde bu kabile

    efradından el-yevm nerelerde kaç kişi bulunduğunun ve bunlardan ne kadarı ne suretle kaydı tescil edilmiş

    olduğunun ve bu İstavrilerin şimdiye kadar İslam tanındıkları halde bir aralık hidmet-i askeriyeden ihtirazen (sakınarak, kaçınarak) o yolda bir iddiada

    bulundukları anlaşılmasına ve hidmet-i askeriyenin el-yevm teba’yı gayr-i müslimeye de şumulüne nazaran el-

    haletu-hazihi müddeiyat-ı sabıkada (eski iddialarında) musir bulunub bulunmadıklarının (inat edip etmediklerinin) ve bulundukları halde bu ısrarları

    teşvikden mütevellid olub olmadığının ve müşevvikler (teşvik edenler) kimler idiğünün (olduğunun) ve İstavrilere bu

    iddiadan sarf-ı nazar etdirmek mümkün ise neye mütevakkıf bulunduğunun bi’t-tahkik iş’arına ve evrak-ı mürselenin iadesine himmet.

    Bâ-işaret sami-i müsteşari

  • OSMANLICA ARŞİV BELGELERİNDE GÜMÜŞHANE Tarihde Yaşananlar ve Ayrıntıları

    644

    VIII.BÖLÜM

    EĞİTİMLE İLGİLİ YAZIŞMALAR

    GÜMÜŞHANE’DE BAKIMSIZLIKDAN YIKILAN OKUL

    1863 tarihli yazışmadan Gümüşhane’de bir İslam

    okulu olduğu ancak bunun yıkıldığı ve yeniden inşaasının istendiği anlaşılmaktadır. Aslında burada vahim bir durum

    vardır. O da eğitimin ihmal edilmiş olmasıdır.

    Okul yıkılıp da kullanılmaz hale gelene kadar

    Gümüşhane’nin idarecileri neredeydi diye insan merak ediyor.

    Arşiv Fon Kodu: A.}MKT.MHM. Dosya No: 284, Gömlek No: 29, Tarihi: 04 (C) Cemaziye’l-ahir 1280 (16

    Kasım 1863), Konusu: Gümüşhane'de yıkılan islam mektebinin yeniden inşası.

    Füyuzat-ı Hamidiye Mektebi

    EK - 18