Upload
anon535459227
View
999
Download
1
Embed Size (px)
Citation preview
T.C Đstanbul Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel Đslâm Bilimleri Anabilim Dalı
Yüksek Lisans Tezi
OSMANLILARDA TEFSĐR USÛLÜ ÇALIŞMALARI
Cüneyt SAPANCA
2501040164
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Mevlüt GÜNGÖR
Đstanbul 2007
TEZ ONAYI
Temel Đslâm Bilimleri Bilim Dalında 2501040164 numaralı Cüneyt SAPANCA’nın
hazırladığı “Osmanlılarda Tefsir Usûlü Çalışmaları ” konulu YÜKSEK
LĐSANS/DOKTORA TEZĐ ile ilgili TEZ SAVUNMA SINAVI, Lisansüstü Öğretim
Yönetmeliği’nin 10. Maddesi uyarınca ………………………..günü saat…………..'da
yapılmış, sorulan sorulara alınan cevaplar sonunda adayın tezinin
……………………….’ne OYBĐRLĐĞĐ /OYÇOKLUĞUYLA karar verilmiştir.
JÜRĐ ÜYESĐ KANAATĐ (2) ĐMZA
iii
ÖZ
Osmanlı devleti birçok açıdan dünyanın en önde gelen devletlerinden biri olmuştur.
Đlim ve ilme verilen değer göz önünde bulundurulacak olursa, Osmanlı devletinin kuru-
luşundan itibaren her ilim dalına ayrı bir önem verdiği görülecektir.
Tefsir ilmi açısından da durum aynıdır. Kurulan ilk medreseden itibaren tefsire önem
verilmiş ve Osmanlı kendisine ulaşan tefsir mirasına sahip çıkmıştır.
Biz bu çalışmamızda Osmanlıların hem tefsir açısından, hem de tefsir usûlü ilmi
açısından yapmış oldukları çalışmaları inceleyerek tefsir ilmine yapmış oldukları
katkıları tespit etmeye çalıştık.
ABSTRACT
In many respects, Ottoman Empire was one of the most prominent states in the world.
Taking science and its value into consideration, it is obvious that, Ottoman Empire at-
tached importance to every branch of it.
Also the science of commentary on the Qur’an had the same significance in the term
of Ottoman Empire since the first Madrasah was founded. Ottomans, however, pos-
sessed the heritage of the science of commentary they obtained.
In this study, we have tried to ascertain their contributions to the commentary, re-
searching their studies on this science and its methods.
iv
KISALTMALAR
a. e. : Aynı eser a. g. e. : Adı geçen eser a. g. m.: Adı geçen makale a.y.: Aynı yer b. : bin (oğlu) bkz. : Bakınız bs. : basım c. : Cilt çev. : Çeviren DĐA: Türkiye Diyanet Vakfı Đslam Ansiklopedisi ed. : editör GAL: Geschichte der Arabischen Litteratur GAS: Geschichte des Arabischen Schrifttums Göz.geç: Gözden geçiren h.: Hicri haz. : Hazırlayan hz.: Hazreti ĐA: Đslam Ansiklopedisi m.: Miladi MEB: Milli Eğitim Bakanlığı nr. : Numara nşr.: Neşreden ö.: Ölümü s. : sayfa S: Sayı Sav: Sallallahu aleyhi ve selem Sdl. : Sadeleştiren Suppl.: Zweite den Supplementbanden angepasste Auflage tert.: Tertipleyen thk.: Tahkik eden trc.: Tercüme eden ts. : Tarihsiz tsh.: Tashih vd. : ve devamı vb. : ve buna benzer vs. : vesaire Y: Yıl yay. haz.: Yayına hazırlayan yy. : Yüzyıl
v
ÖNSÖZ
Osmanlı dönemi birçok yönden dünyayı etkileyebilmiş olan bir dönemdir. Bu durum
ilim için de aynıdır. Yapılan medreseler, yetiştirilen ve Anadolu dışından davet edilen
müderrisler ve Anadolu’ya gelen talebelerle bu etkinin daha da geniş bir alana yayıldığı
açıktır.
Tefsir alanında yapılan çalışmalar da bu bakımdan önem arz etmektedir. Osmanlı dö-
neminde yapılmış olan ve tefsir usûlü açısından önemli olan eserleri incelemek
çalışmamızın asıl konusudur.
Tefsir usûlü ilmi her ne kadar ilk dönemlerde ulûmu’l-Kur’ân kapsamında yer
almışsa da daha sonraki devirlerde bu iki terim aynı anlamda kullanılagelmiştir.
Çalışmamızın ilk bölümünde bu iki tefsir dalından kısaca bahsettik. Tefsir ve usûl
kavramları ile ulûm ve Kur’ân kavramları ve bunların tamlama neticesinde aldıkları ma-
nalar üzerinde durduk. Genel itibariyle tefsir usûlü ilminin ortaya çıkışından ve ulûmu’l-
Kur’ân ile olan yakınlığından bahsettik. Ayrıca yine bu bölümde tefsir usûlü ilminden
Osmanlı âlimlerinin ne anladıkları ve bunu eserlerine nasıl yansıttıkları üzerinde durduk.
Đkinci bölümde ise Osmanlı dönemi tefsir hareketleri konusunu işledik. Bu hareketle-
rin kaynağı olan medreseler, yine bu hareketlere yön veren önemli müfessirler ve
Osmanlı devlet erkânının bu hareketlere katkısı olarak nitelenen huzur dersleri konuları
üzerinde durduk.
Üçüncü bölüm tezimizin asıl kısmını teşkil etmektedir. Bu bölümde Osmanlı döne-
minde yapılmış olan çalışmaları, sistematik biçimde eser veren kişiler ve tefsir usûlü ile
alakalı risâle tarzı eser verenler şeklinde bir ayrıma giderek ele aldık. Ayrıca yine bu bö-
lümde tefsir usûlü dairesine giren ve tefsirlerinde usûl konularına değinmiş olan müfes-
sirlere de yer verdik.
Çalışmamız, Osmanlı döneminde tefsir ile ilgili yapılan çalışmaların ortaya konması
ile hem o döneme ışık tutacak hem de kütüphanelerimizde bekleyen bu eserlerin en
vi
azından bir kısmının gün yüzüne çıkmasına vesile olacaktır. Ayrıca yapılan bu
çalışmanın yapılacak olan çalışmalara da zemin hazırlayabileceği kanaatindeyiz. Zira bu
alanda yapılan çalışmaların, kaynakların genelde yazma olması ve mevcut kütüphane-
lerde bulunan eserlerin tam manasıyla gün yüzüne çıkarılamamış olması neticesinde ol-
dukça az olduğu görülmektedir.
Kültür ve tarihimiz açısından oldukça büyük öneme haiz olan bu konunun seçimi hu-
susunda yardım eden Sayın Doç. Dr. Hidayet Aydar hocama, değerli görüşlerini her za-
man benimle paylaşan sayın Prof. Dr. Mevlüt Güngör hocama, Süleymaniye Kütüphane-
si’nde bulunan yazma eserlerin okunması hususunda bana çok yardım eden Sayın Prof.
Dr. Ahmet Suphi Furat hocama, bu çalışmanın meydana gelmesinde büyük katkıları bu-
lunan Sayın Musa Alak ve Yard. Doç. Dr.Necmettin Gökkır hocalarıma, ayrıca Osmanlı
dönemi kaynaklarına inme ve Osmanlı medreseleri konularında bana oldukça yardımcı
olan Sayın Ayşe Zişan Furat ve Sayın Dr. Ahmet Hamdi Furat hocalarıma da teşekkürü
bir borç bilirim.
TEZ ONAYI ....................................................................................................................IV
ÖZ ....................................................................................................................................III
ÖNSÖZ .............................................................................................................................V
GĐRĐŞ ...............................................................................................................................11
BĐRĐNCĐ BÖLÜM
TEFSĐR USULÜ HAKKINDA GENEL BĐLGĐLER
A- TEFSĐR USÛLÜ KAVRAMI.............................................................................16
1- “Tefsir Usulü” Kavramı...................................................................................16
2- “Ulûmu’l-Kur’ân” Kavramı.............................................................................19
B- TEFSĐR USULÜNÜN ALT DALLARI .............................................................26
1- Molla Lütfi’ye (ö.900/1495) Göre ...................................................................26
2- Taşköprîzâde (ö.968/ 1561)’ye Göre ...............................................................27
3- Kâtip Çelebi (ö.1067/1657)’ye Göre ...............................................................31
4- Saçaklızâde(ö.1145/ 1698)’ye Göre ................................................................32
5- Ahmed Cevdet Paşa (ö.1312/ 1895)’ya Göre ..................................................33
ĐKĐNCĐ BÖLÜM
OSMANLILARDA TEFSĐR ÇALIŞMALARI
I-OSMANLI DÖNEMĐNDE MEDRESELER VE BU MEDRESELERDE
OKUTULAN TEFSĐRE DAĐR ESERLER ..................................................................37
II-OSMANLI DÖNEMĐNDE ÖNE ÇIKAN ÖNEMLĐ MÜFESSĐRLER VE
TEFSĐRLERĐ................................................................................................................44
A- Şeyh Şihâbuddin es-Sivâsi (ö.780/1378) ............................................................45
B- Hacı Paşa el-Aydınî (ö.826/1423).......................................................................46
C- Kutbuddîn el-Đznikî (ö.821/1418) .......................................................................46
D-Molla Fenârî (ö.834/1431) ...................................................................................47
E- Alaaddin Semerkandî (ö.860/1456) ....................................................................47
F- Molla Gürânî (ö.893/1488)..................................................................................47
G- Nimetullah b. Mahmut en-Nahcivânî (ö.920/1514)............................................48
H- Đbn Kemal (ö.940/1534)......................................................................................48
I- Tâceddîn Tirevî (ö.970/1562)...............................................................................49
J- Sağır Ahmed (971/1563)......................................................................................49
K- Ebussuûd (ö.982/1574) .......................................................................................49
L- Muhammed b. Bedruddin el-Munşî (ö.1001/1593).............................................50
M-Vânî Mehmed Efendi (ö.1096/1685) ..................................................................51
N- Đsmail Hakkı Bursevî (ö.1137/1725)...................................................................51
O- Lütfullah Erzurûmî (ö.1202/1788)......................................................................51
P- Molla Halil Siirdî (ö.1259/1864).........................................................................52
III- HUZUR DERSLERĐ..............................................................................................53
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
OSMANLI DÖNEMĐNDE YAPILAN TEFSĐR USÛLÜ ÇALIŞMALARI
I- MÜSTAKĐL ÇALIŞMALAR...................................................................................56
A-SĐSTEMATĐK ÇALIŞMA YAPANLAR............................................................56
1- Muhiddin Süleyman b. Kâfiyeci (ö.879/1474) ................................................57
Eseri: et-Teysîr fi Kavâidi Đlmi’t-Tefsir ...........................................................59
2- Ahmed Cevdet Paşa (ö.1312/1895) .................................................................61
Eseri: Hulâsatü’l-Beyân fî Te’lîfi’l-Kur’ân .....................................................63
3- Debreli Vildan Faik (ö.1341/1925)..................................................................64
Eseri; el-Mültekat fi Usûli’t-Tefsir ..................................................................65
4- Bursalı Mehmed Tahir (ö.1343/1925) .............................................................70
Eseri: Delilu’t-Tefâsir ......................................................................................72
5- Bergamalı Ahmed Cevdet Efendi (ö.1344/1926) ............................................74
Eseri: Tefsir Tarihi ...........................................................................................75
6- Muhammed Zâhid el-Kevserî (ö.1371/1952) ..................................................78
Eseri, el-Medhalu’l-Âm li Ulûmi’l-Kur’ân......................................................79
B- TEFSĐR USÛLÜNÜN BELLĐ BĐR KONUSUNU ĐŞLEYEN MÜFESSĐRLER81
1- Đ’câzu’l-Kur’ân’a dair eser verenler ................................................................81
a- Kemalpaşazâde (ö.940/1534).......................................................................81
Eseri: Đ’câzu’l-Kur’ân ..................................................................................85
b- Đbrahim b.Abdillah b. Đbrahim .....................................................................89
Eseri: Risale fi Đ’câz’il-Kur’ân.....................................................................89
c- Muallim Nâci (ö.1310/1893)........................................................................93
Eseri: Đ’câz-ı Kur’ân.....................................................................................93
2- Nâsih ve Mensûh’a dair eser verenler..............................................................94
a- Kemalpaşazâde (ö.940/1534).......................................................................95
Eseri: Kitâbu’n-Nâsih ve’l-Mensûh .............................................................95
b- Ebû Saîd el-Hâdimî (ö.1176/1762)..............................................................96
Eseri: Nâsih ve Mensûh risalesi ...................................................................97
c- Hanîf Đbrahim Efendi (ö.1189/1775) .........................................................100
Eseri: er-Râsih fi’l-Mensûh ve’n-Nâsih .....................................................101
d- Muhammed b. Hürrem b. Muhammed el-Karahisârî ................................101
Eseri: Kitabu’n-Nâsih ve’l-Mensûh ...........................................................102
3- Müteşâbihâtü’l-Kur’ân’a dair eserler.............................................................105
a- Saçaklızâde Maraşî (ö.1145/ 1698)............................................................105
Eseri: Risale fi Ayâti’l-Müteşabihât...........................................................106
b- Küçükahmedzâde Ebûbekir (ö.1190/1776) ...............................................108
Eseri: Risaletü’l-Müteşabihât.....................................................................108
c- Kasidecizâde Đbrahim Agâh Paşa...............................................................112
Eseri: Ikdu’l-Cemîl fî Müteşâbihi’t-Tenzîl ................................................112
4-Tefsire dair risâleler ........................................................................................114
1- Đbrahim Bergamavî (ö.1014/1606) ............................................................114
2-Göğsügür Lütfullah Erzurûmî (ö.1202/1788).............................................115
Eseri: Risâle fi’t-Tefsîr...................................................................................115
5- Diğerleri .........................................................................................................119
a- Kemalpaşazâde (ö.940/1534).....................................................................119
Eseri: Risale fi Esmâi’s-Süver ...................................................................119
b- Taşköprîzâde (ö.968/1561) ........................................................................122
Eseri: Risale fi Ma’na Đtlakı’l-Kitap ve’l-Kur’ân.......................................123
c- Tosyevî.......................................................................................................127
Eseri: el-Vesail ve’l-Vesâit ........................................................................127
d- Hasan Hüsnü ..............................................................................................132
Eseri: Cevâhir-i Celîle-i Kur’âniyye’nin Ta’dâdı ......................................132
e- Cemâleddin Aksarâyî (ö.791/1388–9) .......................................................136
Eseri: el-Esile ve’l-Ecvibe fi Ulûmi’t-Tefsir ve’l-Hadis............................137
6- Eserleri bulunamayan müfessirler .................................................................139
C- MAKALELER ..................................................................................................141
1- Sırât-ı Müstakim’de Bulunan Usûlle Đlgili Makaleler Fihristi.......................141
2- Sebilurreşâd’ta Bulunan Usûlle Đlgili Makaleler Fihristi...............................141
II-TEFSĐRLERĐNĐN MUKADDĐME KISMINDA USÛLE DAĐR BĐLGĐ VEREN
OSMANLI MÜFESSĐRLERĐ ....................................................................................145
A- Molla Fenârî (ö.834/1431)................................................................................145
Eseri: Aynu’l-A’yân...........................................................................................148
B- Muhammed b. Pîr Ali el-Birgivî (ö.981/1573) .................................................150
Eseri:el-Mukaddime fi’t-Tefsir ..........................................................................154
C- Sırrı Giridi (ö.1313/1895) .................................................................................155
Eseri: Sırr-ı Meryem ..........................................................................................155
D- Bereketzâde Đsmail Hakkı (ö.1336/1918) .........................................................158
Eseri:Tefsir-i Şerif Envâr-ı Kur’ân ....................................................................158
SONUÇ ......................................................................................................................160
BĐBLĐYOGRAFYA .....................................................................................................164
11
GĐRĐŞ
Çalışmamızın amacı, Osmanlı döneminde yapılmış olan tefsir usûlü ile ilgili çalışma-
ları ortaya çıkarmak ve Osmanlı devrindeki ilmî faaliyetlere ışık tutmaktır. Bu alanda şu
ana kadar yapılmış derli toplu bir çalışma olmaması da bu konunun önemini ortaya
koymaktadır. Zira genel kanaat Osmanlı devrinin tümüyle bir şerh ve haşiye devri oldu-
ğu ve usûl alanında da daha önce verilmiş olan eserler üzerinde çalışıldığı, yeni eserler
verilemediği yönündedir. Fakat Muhiddin Süleyman b.Kâfiyeci başta olmak üzere tefsir
usûlü sahasında az da olsa eser verildiği görülmüştür. Bu dönem Osmanlı âlimleri, med-
reselerde el-Đtkân ve el-Burhân gibi önemli tefsir usûlü veya ulûmu’l-Kur’ân eseri sayı-
lan bu iki eseri okutmuşlar, bunun yanında açıklanılması gereken bazı noktaları da, kıs-
men özetleyerek öğrencinin ve dolayısıyla tefsir ilminin hizmetine sunmuşlardır.
Biz bu araştırmamızda tüm Osmanlı dönemini ele alarak hem telif edilen eserlerde
kısmen de olsa verilmiş olan tefsir usûlü çalışmalarını bir araya getirmek hem de bütün-
cül bir yaklaşım ortaya koymak gayesi güttük. Böylelikle o döneme ait yapılacak değer-
lendirmeler için de bir zemin hazırlamış olduk. Ayrıca değinilmesi gereken önemli bir
konu da Osmanlı dönemi müfessirleri hakkındadır. Osmanlı döneminde elbette birçok
müfessir yaşamıştır. Biz bu müfessirleri araştırırken, Anadolu ve Rumeli topraklarında
yetişen ve türk asıllı olanları çalışmamız içerisine dâhil ettik. Böylelikle o dönemde ya-
şamış olan Türklerin tefsir usûlüne katkılarını daha açık bir biçimde ortaya koymuş ol-
duk.
Osmanlı dönemi müfessirleri hakkında temel kaynaklar, bu müfessirlerin hayat ve
eserlerinden bahseden biyografik eserler olan Tabakât kitaplarıdır. Bu kitaplardan önem-
lileri Kâtip Çelebi’nin kaleme aldığı ve çeşitli ilimlerle bu ilimlerde eser verenlere dair
bilgilerin yer aldığı Keşfü'z-zünûn adlı eser, Taşköprîzâde’nin kaleme aldığı ve Orhan
Gazi dönemi ile Kanûnî dönemi arasında yaşamış olan âlimlerin hayatlarının ve eserleri-
nin kaleme alındığı eş-Şekâiku'n-Nu'maniyye ve bu esere ek niteliğinde olan ve yakla-
şık dört yüz âlimin hayatlarına dair bilgi bulabileceğimiz zeyiller, Hoca Saadeddin
Efendi’nin Tâcu’t-Tevârih adlı eseri, Sehavi’nin ed-Dav’u’l-Lâmi adlı eseri, Đbnü'l-
12
Đmad’ın Şezeratü'z-Zeheb fî Ahbari men Zeheb adlı eseri, Şeyhülislam Arif Hikmet
Bey’in Mecmuatü't-teracim adlı eseri Osmanlı müfessirlerinin bilgilerini içermeleri
bakımından önemlidir. Bu eserler dışında Babanzâde Bağdatlı Đsmail Paşa’nın
Hediyyetü’l-Arifin adlı eseri, Müstakimzade, Süleyman Sa'deddin Efendi’nin
Devhatü'l-meşayih adlı eseri, Şemsettin Sami’nin Kamusu’l-A’lâm adlı eseri, Bursalı
Mehmed Tahir Efendi’nin Osmanlı Müellifleri adlı eseri, Carl Brockelmann’ın
Geschichte Der Arabischen Literatur adlı eseri, Ömer Nasûhi Bilmen’in Büyük Tef-
sir Tarihi ve Tabakât-ı Müfessirin adlı eseri ile Sadık Albayrak’ın, Son Devir Os-
manlı Uleması adlı eserleri araştırmacılar açısından önem taşıyan diğer eserlerdir.
Bu eserler arasında Bursalı Mehmed Tahir Efendi’nin hazırlamış olduğu ve tam yirmi
beş yıllık bir araştırma neticesinde ortaya çıkan Osmanlı Müellifleri önemli bir yere sa-
hiptir. Çünkü yaklaşık 1700 Türk müellifinin hayatları ve eserleri hakkında bilgi ver-
mektedir. Đncelenen müelliflerin sayısı ve aktarılan bilgiler, bu eseri, araştırmacıların
başvurduğu temel eserler arasına koymaktadır.
Bunun yanında tefsir ve müfessirler ile ilgili yapılmış oldukça çok sayıda tez ve ma-
kale mevcuttur. Araştırmamızda fazlaca yararlandığımız iki eser bulunmaktadır. Bunlar,
son dönemde yapılan çalışmalar arasında daha geniş kapsamlı olmaları yönüyle dikkat
çekmektedir. Bu iki eser, Muhammed Abay’ın 1992 yılında hazırladığı “Osmanlı Dö-
nemi Müfessirleri” adlı yüksek lisans tezi ile Ziya Demir’in 1994 yılında bitirdiği
“Osmanlı Müfessirleri ve Tefsir Çalışmaları -Kuruluştan X/XVI. Asrın Sonuna
Kadar-” adlı doktora çalışmasıdır. Bu eserler yanında Osmanlı dönemi, tefsir ve müfes-
sirler kavramları baz alınarak hazırlanmış olan çok sayıda yüksek lisans ve doktora ça-
lışması da yapılmıştır. Fakat bu çalışmaların sayısı yaklaşık 600 yıllık Osmanlı dönemi
göz önüne alındığında oldukça azdır. Bu alanda yapılmış olan tez ve makalelerin bir bö-
lümünü yaptığımız çalışmanın bibliyografya kısmında aktarmış bulunuyoruz.
Çalışmamız genel itibariyle kütüphane kataloglarının taranıp buna mukabil konu ile
ilgili eserlerin bulunması şeklindedir. Ayrıca Osmanlı ve tefsir kelimeleri baz alınıp bu
sahada günümüzde verilen eserleri ve bu eserlerde yer alan bilgiler de taranmıştır.
13
Osmanlı dönemi tefsir usûlü çalışmaları oldukça geniş bir konu olduğundan bazı yön-
lerden bu konuyu daraltma yollarına başvurduk. Tefsir usûlü çalışmalarını bütünlük içe-
risinde aktarabilmek için çalışmamızın tarih sınırlamasını, Osmanlı devletinin kuruluş ve
yıkılış tarihleri olan 1299-1924 tarihleri arasında tuttuk. Fakat son dönem Osmanlı âlim-
lerinden olan Debreli Vildan Faik, Bursalı Mehmed Tahir ve Bergamalı Ahmed Cevdet
Efendi’yi de bu çalışmaya ekledik. Bu kararda, adı geçen âlimlerin vefat tarihlerinin
Osmanlı devletinin yıkılış tarihine çok yakın olması etkili olmuştur. Ayrıca 1952 tari-
hinde vefat eden Muhammed Zâhid el-Kevserî’nin yazdığı ve kayıp olan tefsir usûlü ça-
lışmasını da çalışmamız içerisine dâhil ettik. Bunun nedeni, tefsir usûlü alanında kaleme
alınan eserlerde bu çalışmanın isminin fazlaca zikredilmemesi ve kayıp olan bu eseri
yaptığımız çalışmayla literatüre kazandırmaya vesile olma düşüncesidir.
Konu sınırlamasını ise tefsir usûlü çalışmalarının direkt Kur’ân ile ilgili olanlarının
alınması ve kıraat ve tecvid çalışmalarının dışarıda bırakılması şeklinde tayin ettik. Zira
kıraat ve tecvid çalışmaları Osmanlı müfessir ve âlimlerinin üzerinde en fazla durduğu
ve oldukça fazla eser verdiği konulardır. Biz de bu konuları yapacağımız diğer çalışma-
lara bıraktık. Ayrıca usul eseri sayılabilen ve buna mukabil aynı zamanda Kelâm veya
Fıkıh gibi ilim dallarına da ait olan eserleri yine konumuz dışında tuttuk. Bu konuda şöy-
le bir açıklama yapma gereği duyuyoruz:
Araştırmamızda, kütüphane kayıtlarında bazı eserlerin isminin müteşabih veya
müteşabihât şeklinde olmasıyla beraber, içeriğinin ya direkt kelam ile ilgili ya da
müteşabih ayetleri barındırmasına rağmen usûl nevinden herhangi bir açıklama yapılma-
dığını, yani bu ayetler müteşabihâttandır deyip kısa da olsa bu konuya değinilmediğini
müşahede ettik. Bu türden eserleri de saydığımız nedenlerden dolayı araştırmamıza dâhil
etmedik. Ayrıca yine kütüphane kayıtlarında “Risâle fî usûl” adıyla yazılan eserlerin
hemen hemen hepsinin Usûlü Fıkıh eseri olduğunu tespit ettik. Bu nedenle de bu eserle-
rin isimlerini çalışmamızda zikretmedik. Öte yandan ulûmu’l-Kur’ân eseri sayılabilecek
ama ağırlıklı olarak gramer, belâgat veya Arap dili ve edebiyatı konularına dâhil olan
eserleri de araştırmamız dışında bıraktık.
14
Araştırmamıza öncelikle Osmanlı ve tefsir konularında yapılmış eserleri tarayarak
başladık. Bu konuda yukarıda da değindiğimiz Muhammed Abay, Ziya Demir’in eserle-
rini ve Süleyman Molla Đbrahimoğlu’nun Süleymaniye Kütüphanesinde Bulunan Yazma
Tefsirler adlı çalışmasını ve bu çalışmalara benzer çalışmaları tarayarak Osmanlı müfes-
sirleri hakkında bilgiler edindik. Bunun yanında Bursalı Mehmed Tahir’in Osmanlı Mü-
ellifleri adlı eserini ve Ömer Nasûhi Bilmen’in Tefsir Tarihi adlı eserini taradık ve Os-
manlı müfessirlerinden tefsir usûlü’ne dair eser verenleri tespit ettik. Daha sonra içeri-
sinde yazma eserlerin en yoğun olduğu Süleymaniye Kütüphanesi’nin fiş kataloglarını
taradık. Ayrıca kütüphane içerisindeki bilgisayarlardan ve Prof. Dr. M. Saim Yeprem’in
hazırladığı, veri girişi Đsam tarafından yapılmış olan, yaklaşık 700.000’e yakın esere ait
literal tarama yapılabilen ve Türkiye kütüphane kataloglarını içerisinde barındıran kü-
tüphane programından Tefsir, usûl, Osmanlı, nâsih, mensûh, muhkem, müteşabih gibi
anahtar kelimelerle literal tarama yaptık ve bu tarama sonucunda da usûl eseri yazan mü-
fessir ve âlimleri tespit ettik. Böylece, eksiklerimiz çok olmakla birlikte, Osmanlı tefsir
usûlü faaliyetlerine bir nebze ışık tutmaya çalıştık.
Araştırmamız genel itibarla yaygın olan birkaç temel ön kabul ve bu ön kabullerin
doğruluk veya yanlışlığının değerlendirilmesine dayanmaktadır. Bunlar;
• Osmanlı ilme ve özellikle de tefsire büyük önem vermiştir.
• Osmanlı dönemi şerh ve haşiyelerin ağırlıkta olduğu bir dönemdir.
• Osmanlı döneminde tefsir sahasında bir ilerleme kaydedilememiştir.
• Osmanlı döneminde usûl çalışması yapılmamıştır. Yapılanlar ise şerh nite-
liğindedir.
Yapılan araştırmalar ve bu konuda yaptığımız çalışma neticesinde ilk varsayımın
doğru olduğunu söyleyebiliriz. Zira Osmanlı dönemi, özellikle ilk asırlar dâhil olmak
üzere, ilmin zirvede olduğu bir dönem olmuştur. Kurulan medreselerde tefsir derslerine
verilen önem bunun bir neticesidir. Bunun yanında diğer ilimlere de ayrıca önem ver-
mişlerdir.
15
Đkinci varsayımın da yapılan araştırmalar ve ortaya çıkarılan eserler göz önüne alına-
cak olursa doğru olduğu görülecektir. Yalnız üçüncü varsayımla bağlantılı olarak, bu
dönemin ilimler bazında zaten bir duraklama dönemi olduğu ve verilen eserler incelen-
diğinde Đslâm dünyasının da bir şerh ve haşiye dönemine girdiği görülecektir. Buna mu-
kabil yine bu dönemde şerh ve haşiye tarzı eser vermekle beraber bu tarzdan sıyrılıp
müstakil çalışma yapan müfessirler de olmuştur.
Üçüncü ön kabul biraz keskin çizgiler çizmektedir. Bu dönemde yapılan o kadar tef-
sir çalışmasını görmezden gelerek “tefsirde ilerleme kaydedilememiştir” demek haksız-
lıktır. Belki yapılan çalışmalar haşiye niteliğinde olabilir ama her dönem kendi şartları
içerisinde değerlendirilmelidir. O dönemde de tefsirlere şerh veya haşiye yazmakla tefsir
ilmine katkıda bulunulacağı düşünülmüş ve bu yönde çalışma içerisine girilmiştir. Yuka-
rıda da belirttiğimiz gibi zaten Osmanlının aldığı miras içerisinde şerh ve haşiye çalış-
maları bulunmaktaydı.
Son varsayım yaptığımız araştırmanın temelini oluşturmaktadır. Yaptığımız araştırma
neticesinde bu varsayımın doğru olmadığı sonucunu elde ettik. Hem yapılan ulûmu’l-
Kur’ân çalışmaları hem de tefsir usûlü çalışmaları, her ne kadar sayıları az da olsa, belli
bir yekun tutmaktadır. Genelde usûle dair bilgilerin ayetler ele alınırken yeri geldiği za-
man okuyucuya aktarıldığı düşünülürse yapılan çalışmalar azımsanmamalıdır. Fakat şu-
nu da belirtelim ki tefsire dair verilen eserlerde olduğu gibi bu eserler de, daha önce ya-
pılan çalışmaların üzerinde yoğunlaşılması neticesinde ortaya çıkmıştır.
16
BĐRĐNCĐ BÖLÜM
TEFSĐR USULÜ HAKKINDA GENEL BĐLGĐLER
Bu bölümde tefsir usûlü kavramının içeriği ve bu konuda, Osmanlı döneminde
telif edilen ve ilimlerden genel olarak bahseden “Mevzuâtu’l-Ulûm” tarzı eserleri, tefsir
ilmine dair içerdikleri bilgiler yönünden ele alacağız. Amacımız tefsir usûlü ilminin ko-
numu ve bu eserlere yansımasını ortaya koymaktır.
A- TEFSĐR USÛLÜ KAVRAMI
Bu bölümde Tefsir Usûlü ve Ulûmu’l-Kur’ân kelimelerinin kelime ve tamlama mana-
larını verdikten sonra, bu iki ilme kısaca değineceğiz.
1- “Tefsir Usulü” Kavramı
Tefsir kelimesi “XYZ” kökünden veya taklib yoluyla “X[\” kökünden gelir. Lügat
manası olarak “açıklamak, kapalı olan bir şeyi açmak, müşkil bir lafzı beyan etmek ve
doktorun hastalığı teşhis için baktığı az suya” denir.1 Taklip yoluyla “X[\” kökünden
geldiğini söyleyenlere göre ise mana, “kapalı bir şeyi açmak, aydınlatmak ve ortaya çı-
karmaktır.”2
Terim olarak ise “müşkil olan lafızdan murad edilen şeyi açıklamak” tır.3 Bu ke-
lime Kur’ân-ı Kerimin manalarını ortaya çıkarma, müşkil ve garip lafızlardan kastedileni
açıklama manalarında kullanılmışsa da, ilmî anlam olarak sadece Kur’ân’a tahsis edil-
1 Ebü’l-Fazl Muhammed b. Mükerrem b. Ali el-Ensârî Đbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, 15 c., Dâru Sadır,
Beyrut, t.y., C: V, s. 55 veya C: IV, s. 369; Ebû Nasr Đsmail b. Hammad el-Farabi el-Cevherî, es-Sıhah Tacü’l-luga ve Sıhahi’l-Arabiyye, thk. Ahmed Abdülgafur Attar, Darü’l-Đlm li’l-Melayin, Beyrut 1990, 6 c., C: II, s. 781; Ebü’l-Feyz Murtaza Muhammed b. Muhammed b. Muhammed ez-Zebîdî, Tâcu’l-Arûs min Cevâhiri’l-Kâmûs, 10 c., Matbaatü’l-Hayriyye, Kahire 1306, C:III, s. 470.
2 Đbn Manzûr, a.g.e, C: IV, s. 369; Ebû Abdullah Bedreddin Muhammed b. Bahadır b. Abdullah ez-Zerkeşî, el-Burhân fi Ulûmi’l-Kur’ân, thk. Muhammed Ebü’l-Fazl Đbrâhim, Darü’l-Ma’rife, 2.bs., 4 c., Beyrut, t.y., C: II, s. 147.
3 Đbn Manzûr, a.g.e, C: IV, s. 369; ez-Zebîdî, a.g.e, C:III, s. 170.
17
memiş, pek yaygın olmasa da diğer ilmî alanlarda da kullanılmıştır. Çeşitli ilmî ve bil-
hassa felsefî eserlerin şerhlerine de tefsir adı verilmiştir.4
Bir ilim olarak tefsir, “insan gücü ve Arap dilinin verdiği imkân nisbetinde Al-
lah’ın muradına delâlet etmesi bakımından Kur’ân metninin içerdiği manaları ortaya
koyma”5 veya “konusu Kur’ân ayetleri olan ve onları Allahu Teâlâ’ın muradına uygun
bir biçimde anlama, anlatma ve hüküm çıkarma gayesi güden bir ilim”6 dir.
Usûl, sözlükte “temel”, “esas”, “ana”, “kök”, “kaide”, “delil” manalarında ve
“asl” kelimesinin çoğulu olarak kullanılmaktadır.7 Mesela, “Kitâb kıyasa nisbetle asıl-
dır” denildiğinde “Kur’ân delil olma yönüyle kıyasa tercih olunur” anlamında; “bu bâbta
asl olan budur” dendiğinde “kaide budur” anlamında; “bu meselenin aslı icmâ’dır” den-
diğinde ise “bu meselenin delili icmâ’dır” manasında kullanılmıştır. “Usûl-u Fıkh” tam-
lamasındaki “usûl” de “delil” manasındadır.8
Terim olarak da “hükmü tek başına sabit olan ve başkasının kendi üzerine bina
edildiği şey”9 anlamında kullanılmaktadır. Bu tariflere göre usûl “herhangi bir ilim da-
lıyla alakalı bilgilerin sistemli bir şekilde yerleştirilmesinde kullanılan belli esas ve me-
totlar”10 anlamındadır.
Bir ilim olarak tefsir usûlü ise:
4 M. Tayyip Okiç, Tefsir ve Hadis Usûlünün Bazı Meseleleri, Nûn Yayıncılık, Ekim 1995, Đstanbul, s.
25; Đsmail Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, Türkiye Diyanet Vakfı yay. Ankara 2003, s. 214. 5 Muhammed Abdülazîm ez-Zerkânî, Menâhilü’l-Đrfân fi Ulûmi’l-Kur’ân, 2 c., Mısır ts, C:I, s. 471. 6 Abdurrahman Çetin, Kur’ân Đlimleri ve Kur’ân-ı Kerim Tarihi, Dergâh Yayınları, Đstanbul 1982, s.
270; Ali Turgut, Tefsir Usûlü ve Kaynakları, (ĐFAV) Marmara Üniversitesi Đlâhiyât Fakültesi Vakfı Yayınları, Đstanbul 1989, s. 4.
7 Büyük Ali Haydar Efendi, Usûl-i Fıkıh Dersleri, Üçdal Neşriyat, Đstanbul 1966, s. 8-9. 8 Büyük Ali Haydar Efendi, a.g.e, s. 8-9; Fahreddin Atar, Fıkıh Usûlü, ĐFAV yayınları, Đstanbul 1988, s.
1-2. 9 Ebü’l-Hasan Seyyid Şerif Ali b. Muhammed b. Ali Cürcânî, et-Ta’rifât, Ahmed Kamil Matbaası, Đs-
tanbul 1909, s. 22. 10 Muhsin Demirci, Tefsir Usûlü, ĐFAV yayınları, Đstanbul 2003, s. 26.
18
“Kur’ân’ın anlaşılması ve yorumlanması bağlamında bir takım temel ilke ve
yöntemler ortaya koymakta ve bunların nasıl kullanılması gerektiği noktasında
bilgiler vermektedir.”11
Cüneyt Eren’in verdiği ve daha geniş bir bağlamda değerlendirilmiş olan tefsir
usûlü tarifi ise şöyledir:
“Tefsirin ekollerini, tarihi gelişimini, eğilim ve kaynaklarını, her eğilimin
özelliklerini, müfessirlerin metotlarını, Đslam âlimlerinin buna karşı tutumlarını,
tefsir kaynaklarının farklı formlar almasını etkileyen faktörleri ve tefsir hayatının
muhtelif şartlarını inceleyen bir ilimdir.”12
Bu tanım tefsir usûlünün sınırlarını daha iyi belirleyici niteliktedir. Fakat bu ta-
nımda da genel kanaatin aksine tefsir usûlünün temel anlamından çıkılarak yan anlamına
sapıldığı ve tefsir usûlü ilminin uğraştığı ve Kur’ân’ın anlaşılmasına yardımcı olan faali-
yetleri içerdiği görülmektedir.
Diğer bir tarifte de:
“Tefsir ilminin üzerine bina edildiği kaide ve esaslardır. Bu, müfessire bağlı
olan şartları, edepleri ve tefsire bağlı olan kaide, yol ve metotları vb. şeyleri kap-
sar.”13 denmektedir.
Bu tariflere göre tefsir usûlünün amacı, Kur’ân-ı Kerimin nazmının manalarını
ortaya çıkarma, hüküm ve hikmetlerini açıklama, dolayısıyla onun doğru bir şekilde an-
laşılmasına yardımcı olmaktır.14
11 Demirci, a.g.e, s. 26. 12 Cüneyt Eren, Kur’ân Đlimleri ve Tefsir Istılahları, Kültür Eğitim Vakfı Yayınevi, Erzurum 2001, s.
128. 13 Fehd b. Abdurrahman b. Süleyman Rûmî, Buhûs fi Usuli’t-Tefsir ve Menahicuhû, Mektebetü’t-
Tevbe, Riyâd 1992, s. 11. 14 Hâlid Abdurrahman el-Akk, Usulü’t-Tefsir ve Kavaiduh, Darü’n-Nefais, Beyrut 1986, s. 31; Fehd b.
Abdurrahman b. Süleyman er-Rûmî, Buhûs fi Usuli’t-Tefsir ve Menahicuhû, Mektebetü’t-Tevbe, Riyâd 1992, s. 12; Demirci, a.g.e, s. 26.
19
Ayrıca bu sahada önemli bir eser kaleme almış olan Đbn Teymiyye’nin, yazdığı
“Mukaddime fi Usûli’t-Tefsir” adlı eserini kaleme alma gayesine bakıldığında, tefsir
usûlünün konusu ve amacını belirtir mahiyette olduğu görülecektir.
“Đmdi, kardeşlerden biri benden, Kur’ân’ın anlaşılmasına, tefsir ve manasının
kavranmasına yardım eden, bu konudaki aklî ve naklî ürünlerin hak olanı ile ol-
mayanını birbirinden ayıran, görüşler arasını kesin olarak belirleyici delili tayin
eden, bir mukaddime yazmamı istedi…ümmetin Kur’ân’ı anlamaya olan ihtiyacı
ise çok büyüktür. ” 15
2- “Ulûmu’l-Kur’ân” Kavramı
“Ulûm” kelimesi, sözlükte “bilmek” ve “anlamak” manasına gelen “Đlm” kelime-
sinin çoğuludur.16 Istılahta ise “meseleleri delilleriyle idrâk etme”17anlamında kullanılır.
Kur’ân kelimesinin türediği kök hakkında ise çeşitli görüşler mevcuttur. Bunlar
arasında âlimlerin en çok üzerinde durduğu ve en fazla tercih edilen görüş “okudu” an-
lamına gelen “اX_” kelimesinden türediği görüştür. Buna göre Kur’ân “انX[a” vezninde
hemzeli bir mastardır. Bu görüşü Kur’ân-ı Kerimde bulunan şu ayet de desteklemekte-
dir: “Onu (göğsünde) toplamak ve okutmak şüphesiz bize aittir. Öyleyse biz onu okudu-
ğumuz vakit sen onun kıraatine uy”18 Bu görüşe göre “انX_” kelimesi “اX_” kökünden
gelip, Hz. Peygamber (sav)’e indirilen mûciz kelâmın ismi olmuştur.19
Terim olarak ise, “Hz. Peygamber (sav)’e vahiy yoluyla indirilip Mushaflara ya-
zılan, tevâtüren nakledilen ve okunmasıyla ibâdet edilen mûciz bir kelâmdır.” anlamında
tarif edilmiştir.20
15 Ebü’l-Abbas Takıyyüddin Ahmed b. Abdülhalim ibn Teymiyye, Tefsir Usûlü (Mukaddime fi Usûli’t-Tefsir), çev. Cemal Güzel, Tevhid Yayınları, Đstanbul 1999, s. 24.
16 Đbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, C:XII, s. 417. 17 Muhammed b. A’la b. Ali el-Faruki el-Hanefi et-Tahânevî, Keşşâfu Istılahâti’l-Fünûn, 2 c., Kahra-
man Yayınları, Đstanbul 1984, C:II, s. 1055. 18 el-Kıyâme 75/17-18. 19 ez-Zerkânî, a.g.e, C:I, s. 14; Subhi es-Sâlih, Mebâhis fî Ulûmi’l-Kur’ân, 5.bs., Darü’l-Đlm li’l-
Melayin, Beyrut t.y., s. 19; Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, s. 32; Demirci, a.g.e, s. 70. 20 ez-Zerkâni, a.g.e, C:I, s. 19; Subhi es-Sâlih, a.g.e, s. 31.
20
Buna göre “ulûmu’l-Kur’ân” ifadesi “inişi, tertibi, toplanması, yazılması, okun-
ması, tefsiri, i'câzı, nâsihi, mensûhu hakkındaki şüphelerin giderilmesi açısından Kur’ân
ile ilgili olan ilimler”21 şeklinde tarif edilmiştir.
Diğer bir tanım da:
“Cemu’l-Kur’ân, esbâbu’n-nüzûl, mekkî ve’l-medenî, muhkem ve’l-
müteşabih, en-nâsih ve’l-mensuh vb. gibi Kur’ân-ı Kerimle doğrudan irtibatı olan
konuları inceleyen ilim. Başka bir ifadeyle Kur’ân’a hizmet eden veya Kur’ân’a
dayanan ilimlere ulûmu’l-Kur’ân denir.”22 şeklindedir.
Ulûmu’l-Kur’ân ilminin konusu Kur’ân’dır. Bu ilim dalları da Kur’ân’ın hattı,
lafız ve manası gibi yukarıdaki tanımda da geçen ilimleri ihtiva eder.23
Bu ilmin amacı konusunda Sâbûnî şöyle bir açıklama yapmıştır:
“Kur’an ilimlerini incelemekten maksat ise, Hz. Peygamber (sav)’den gelen
açıklamanın, sahabe ve tabiînden nakledilen Kur’ân ayetleri tefsirlerinin ışığı al-
tında Allah azze ve celle’nin kelâmını anlamak, müfessirlerin tefsirde takip ettik-
leri yolu ve üsluplarını bilmek, müfessirlerin meşhurlarını açıklamak, müfessir-
lerden her birinin özelliklerini ve tefsir şartlarını ve bu ilmin diğer inceliklerini
bilmektir.”24
Kur’ân, üzerinde düşünülmesi ve getirdiği hükümlerle amel edilmesi gereken bir
kitaptır. Bu nedenle ilk dönemlerden itibaren Kur’ân-ı Kerim’in nasıl daha iyi düşünülüp
nasıl daha iyi kavranılacağı hususunda Müslümanlar hep araştırma ve öğrenme gayreti
içerisinde olmuşlardır. Bunun ilk örneklerini Suffe’de görmekteyiz. Đşte ulûmu’l-Kur’ân
terimi de, Kur’ân’ı anlama çabası sürecinde ihtiyaç sonucu ortaya çıkmıştır.25 Gerçi Hz.
Peygamber (sav) ve ashabın çoğunun bu ilimleri, yine Hz. Peygamber (sav)’in tefsiri ve
21 ez-Zerkânî, a.g.e, C:I, s. 27. 22 Eren, a.g.e, s. 127. 23 Demirci, a.g.e, s. 141. 24 Sâbûnî, Muhammed Ali, Kur’ân Đlimleri, çev. Zeynelabidin Tatlılıoğlu, Đnsan yayınları, Đstanbul 1996,
s. 12-13. 25 Ahmet Nedim Serinsu, Kur’ân’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzûlün Rolü, Şule yayınları, 1994, s. 37.
21
gözleri önünde cereyan eden hadiseler çerçevesinde düşünülecek olursa, bildikleri söy-
lenebilir.26 Fakat sahabe ve tabiûn devrinden sonra bu ilimlerin toplanması daha doğrusu
bir araya getirilmek suretiyle açıklanması ihtiyacı doğdu. Zira Arap olmayan milletler de
islâmla şerefleniyorlardı.
Kur’ân ilimlerinin ilk esasları sahabe ve tabiûn devrinde ortaya konmuştu.27 Bu
ilimlerin sayısı ve bu konuda ilk eser telif edenler hakkında çeşitli düşünceler ileri sü-
rülmüştür. Buna göre hicri birinci asrın sonlarından itibaren Mushafın çoğaltılması, kıra-
at ilmi ve resm-i Kur’ân ilimleriyle beraber Kur’ân ilimleri ortaya çıkmaya başlamıştır.28
Kur’ân ilimlerine dair eser veren müellifler, ulûmu’l-Kur’ân’ı sözlük anlamında
ele almış ve mana olarak Kur’ân ile alakalı tüm ilimleri bu çemberin içerisine dâhil et-
mişlerdir. Böylece tek tek Kur’ân ilimleri belli bir alanda uzmanlaşmış ve “özel bilgi
alanı” olarak görülmüştür.29 Telif edilen ilk eser hakkında muhtelif görüşler olmakla be-
raber30 en fazla kabul göreni, Ulûmu’l-Kur’ân’a dair telif edilen ilk eserin Zerkeşî’nin
el-Burhân fi Ulûmi’l-Kur’ân adlı eseri olduğudur. Çünkü bu eser Kur’ân ilimlerinin bili-
nen bütün şubelerini kapsayıcı, sahasında yazılmış en geniş eserdir.31 Zerkeşî
(ö.794/1392) bu eserinde yetmiş dört adet Kur’ân ilmini ele alıp incelemiştir. Gerçi ilk
eser telif eden ile bu ilmin başlangıcının tespit edilemeyeceğini, çünkü ilk dönem âlimle-
rinin “ulûmu’l-Kur’ân” mefhumundan ulûmu’t-Tefsir”i anladıkları dolayısıyla bunun
yanıltıcı olabileceği söylenmişse de32 genel kanaat bunun tersi yönündedir. Zira Harun
Reşîd (ö.194/809) ile Đmam Şafiî (ö.204/819) arasında geçen konuşma33, ilk dönemden
26 Serinsu, a.g.e, s. 34. 27 el-Akk, a.g.e, s. 34 vd. 28 Fuat Sezgin, Tarihu’t-Turasi’l Arabî, Ulûmu’l-Kur’ân ve’l-Hadis, Arapçaya tercüme edenler:
Mahmud Fevzi Hicazî, Racea Arefe Mustafa, Said Abdurrahlan, Camiatu’l-Đmam Muhammed b. Suud El-Đslâmiyye, 10 c., Riyâd 1983, C:I, s. 19-21; Subhi es-Sâlih, a.g.e, s. 120-121.
29 Serinsu, a.g.e, s. 39. 30 Bu konuda daha geniş bilgi için bkz. ez-Zerkânî, a.g.e, C:I, s. 38; Çetin, a.g.e, s. 228-229; Demirci, a.g.e, s. 140.
31 Demirci, a.g.e, s. 140. 32 Bu konuda daha geniş bilgi için bkz. Serinsu, a.g.e, s. 42-54. 33 Bu menkıbede Harun Reşîd imam Şafiî’ye Allah’ın kitabı hakkında ne kadar bilgiye sahip olduğunu
sormuş, Đmam Şafiî de cevaben Kur’ân ilimlerinin çok olduğunu söyleyerek bu ilimleri teker teker saymıştır. Suyûtî, el-Đtkân Fi Ulûmi’l-Kur’ân, takdim ve ta’lik Dr. Mustafa Diyb El-Buğa, Dâru Đbn-i Kesir, 2 c., Dımaşk 1466, C:I, s. 8; ez-Zerkânî, a.g.e, C:I, s. 26.
22
itibaren bu ilimlerin bilindiği ve uygulandığı yönündeki fikri desteklemektedir. Bu ko-
nuda Zerkeşî’nin ifadeleri de oldukça önemlidir:
“Daha önceki âlimler insanların hadis ilminde ortaya koydukları gibi Kur’ân
ilimlerinin tümünü kapsayacak bir eser ortaya koyamamışlardır. Yüce Allah’ın yar-
dımına güvenerek bu alanda insanların ele aldığı tüm disiplinleri, üzerinde durduk-
ları temellerini ve inceliklerini toplayan bir eser vermeye giriştim…istedim ki bu
kitap Kur’ân ilimlerinin kapılarını açsın ve bu sahada eser vereceklere örnek olsun.
Müfessirlere Kur’ân hakikatlerini keşfetmede ve bazı esrarı ile inceliklerini yaka-
lamada yardımcı olsun.”34
Kur’ân ilimlerinin sayısı hakkında da çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Kıraat,
tecvid, nâsih ve mensûh gibi doğrudan Kur’ân ile ilgili olan ilimler yanında astronomi,
geometri, tıp gibi ilimleri de ulûmu’l-Kur’ân’dan sayanlar35 ve tasavvufî bir anlayışla bu
ilimlerin sayısının 77.450 olduğunu36 söyleyenler olmuştur. Bu farklılığın ulûmu’l-
Kur’ân teriminin yüklendiği farklı misyonlardan ileri geldiği söylenebilir. Söz gelimi
ulûmu’l-Kur’ân, “Kur’ân’ın anlaşılması ve açıklanmasına yardımcı olan ilimler” şeklin-
de tarif edilecek olursa bu ilimlerin içerisine tıp ve astronomi gibi ilimler de dâhil olmak
zorundadır. Zira, insan yaratılışının evreleri hakkındaki ayetlere bakıldığında tıp ilminin
lüzumu ve mesela “Đnkâr edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve
diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar
mı?”37 ve “Göğü kendi ellerimizle biz kurduk ve biz (onu) elbette genişleticiyiz.”38 ayet-
lerine bakıldığında da astronomi ilminin lüzumu ortaya çıkmaktadır. Bu ilimler de
Kur’ân’ın açıklanmasına yardımcı olan ilimler olmuş olurlar. Đşte bu nedenlerle bu ilim-
lerin sayısı oldukça fazla olmuş ve öyle telakki edilmiştir. Fenâri’nin Aynu’l-A’yân’da
belirttiği “Bütün ilimler Kur’ân’da mevcuttur. Fakat insan aklı bu konuda yetersiz kal-
mıştır” ibaresi onun bu konudaki yaklaşımını ortaya koyar.
34 ez-Zerkeşî, el-Burhân fi Ulûmi’l-Kur’ân, 2 c., thk. Muhammed Ebü’l-Fazl Đbrâhim, Darü’l-Ma’rife,
Beyrut, t.y., C:I, s. 9. 35 Suyûtî, el-Đtkân, C:II, s. 162, ez-Zerkâni, a.g.e, C:I, s. 23. 36 Demirci, a.g.e, s. 142. 37 Enbiya, 21/30. 38 Zariyât, 51/47.
23
Bu konuda oldukça fazla görüş ve düşünce olması ve bizim de asıl maksattan
uzaklaşma ihtimalimiz olması nedeniyle bu konuya burada son vererek Kur’ân ilimleri-
nin faydası ve tefsir usûlü ile ilgisinden kısaca bahsedip asıl konumuz olan tefsir usûlü
çalışmalarına geçeceğiz.
Konusunun Kur’ân’ı teşkil ettiği ulûmu’l-Kur’ân, çeşitli Kur’ân ilimlerinin bir
özetidir. Örneğin kıraat ilminin konusu lafzı ve edâsı yönünden Kur’ân olurken tefsir il-
minin konusu da manası ve açıklaması yönünden yine Kur’ân’dır.
Kur’ân ilimlerinin, Kur’ân hakkında genel ve yüksek kültür sağlamak, Kur’ân
düşmanlarına karşı Kur’ân’ı savunmak için sağlam bilgilerle donatmak, Kur’ân tefsirini
kolaylıkla yapabilmek için imkân hazırlamak ve müfessire anahtar niteliğinde olmak gi-
bi faydaları vardır.39
Ulûmu’l-Kur’ân ve tefsir usûlü ilminin benzer ve ayrı yönleri hakkında
Abdurrahman Çetin şu esasları belirtmiştir:
• “Kur’ân ilimleri ilk asırlarda belli konulara ilişkin Kur’ânî çalışma ve
araştırmalara verilen isimdir.
• Kur’ân ilimleri zamanla tüm Kur’ânî meseleleri kapsayan müstakil
tefsir usûlü çalışmalarının adı olmuştur.
• Başlangıçtan günümüze kadar olan tefsir usûlüne ilişkin çalışmalara
ulûmu’l-Kur’ân denilmiştir.
• Usûlü Tefsir, ilk asırlarda çok fazla kullanılmamakla beraber sonra-
dan Kur’ân ilimleri yerine kullanılan bir ıstılahtır.
• Tefsir usûlü, konulu Kur’ânî ilimleri bünyesinde taşımakla birlikte
diğer meseleleri de ihtiva eden kapsamlı bir kavramdır.
39 Çetin, a.g.e, s. 3.
24
• Buna göre tefsir usûlünü, konulu Kur’ân ilimlerini değil de kapsamlı
ve müstakil ulûmu’l-Kur’ân çalışmalarını karşılayan bir tabir sayabili-
riz.
• Zaman içinde küçük nüanslarla benzerlik veya ayrılık gösteren bu iki
kavramı günümüzde tefsir metodolojisi karşılığında veya eşanlamda
kullanıldığını belirtmeliyiz.”40
Ahmet Nedim Serinsu da, bu konuda ikili bir ayrım yapmıştır: Tefsir ilimleri ve
Kur’ân ilimleri. Buna göre iki ilmin de amacı aynıdır. Yani Kur’ân’ı anlamak ve anla-
şılmasını kolaylaştırmaktır. Ona göre, tefsir ve Kur’ân ilimleri tedvin döneminin başla-
rından itibaren aynı anlamda kullanılmıştır. Fakat Zerkeşî’nin Kur’ân ilimlerini tek bir
kitapta ve tüm konularını kapsayacak biçimde toplamasıyla bu iki kavram farklılaşmış-
tır. Tefsir ilimleri kavram olarak, müfessirin tefsir yapabilmesi için bilmesi gereken ilim-
leri içerir. Kur’ân ilimlerini de daha geniş bir çerçevede Kur’ân ile ilgili tüm ilimleri
kapsar. Dolayısıyla o, tefsir ilminin daha özel, Kur’ân ilimlerinin ise daha genel olduğu
görüşündedir.41
Bize göre, tefsir usûlü ilmi ile ulûmu’l-Kur’ân ilmi aynı amacı taşımaları yönün-
den birlik arz eder. Eğer ulûmu’l-Kur’ân kavramına geniş bir perspektiften bakarsak yi-
ne geniş ölçüde bir alanı kaplayacağından tefsir usûlünü de içine aldığını görürüz. Fakat
ulûmu’l-Kur’ân’a “Kur’ân’a dayalı ilimler” anlayışıyla bakacak olursak bu defa da tefsir
usûlünün ulûmu’l-Kur’ân’ı kapsadığını görürüz. Zira nâsih ve mensûh ilmi her iki ilmin
konusuna da girebiliyorken, Tabakât-ı müfessirîn ilmi sadece usûl ilmi kapsamında de-
ğerlendirilebilmektedir. Bu noktada iki ilmin de bazı yönlerden birbirinin içerisine gir-
miş olduğu ve bu yönlerin bakış açılarına göre değişebileceği kanaatindeyiz.
Günümüzde mevcut tefsir usûlü kitaplarının ulûmu’l-Kur’âna dair konuları işle-
mesi ve müfessirin bilmesi gerekli ilimlerin çokluğu göz önüne alınarak tefsirde herhan-
40 Çetin, a.g.e, s. 5. 41 Serinsu, a.g.e, s. 56-57.
25
gi bir usûlün var olmadığını söylemek de anlamsız olacaktır.42 Buna mukabil bu ilmin
sınırlarının geniş olması o ilim içerisinde ilerlenemeyeceği anlamına da gelmemelidir.
Çünkü yapılan ilim türü her ne olursa olsun eğer bir asla dayanmıyor ve belli bir takım
kurallar çerçevesinde ilerlenmiyorsa yapılanlar ve söylenilenlerin havada kalacağı ve
böylelikle bir ilmin ortaya çıkmasının ve ilerlemesinin mümkün olamayacağı bir gerçek-
tir.
42 Bu konuda bkz. Mustafa Öztürk, “Tefsir’de Usûl(süzlük) Sorunu”, Đslâmiyat, C:6, S:4, s. 69-84
26
B- TEFSĐR USULÜNÜN ALT DALLARI
Bu bölümde tefsir usûlü veya ulûmu’l-Kur’ân kavramından hareketle Osmanlı
müfessir ve âlimlerinin bu konuyu ele alış biçimleri ve konunun eserlerine yansımasını
ele alacağız. Osmanlı dönemi âlimleri ve eserleri incelenirken sıralamayı âlimlerin vefat
tarihlerine göre kronolojik olarak aktardık.
1- Molla Lütfi’ye43 (ö.900/1495) Göre
Molla Lütfi’nin Kur’ân ilimlerine dair bilgi verdiği eserinin ismi “Risâle fi
Mevzuâti’l-Ulûm” dur. Eser genel itibariyle ilimler hakkındadır. Müellifin Risâle fi
Mevzuâti’l-Ulûm adlı eserinin incelediğimiz nüshası, Süleymaniye Kütüphanesi,
43 Molla Lütfi, Tokatlıdır. 850/1446 tarihinde doğduğu tahmin edilmektedir. Asıl adı Lütfullah’tır. Đlk eği-
timini babasından aldı ve Đstanbul’a giderek öğrenimine devam etti. Mantık, felsefe, kelam, matematik gibi ilimlerden ders aldı. Daha sonra hocasının da tavsiyesiyle Fatih Sultan Mehmet tarafından saray kütüphanesine “Hafız-ı Kütüb” olarak yerleştirildi. Fakat vakıf kitaplarına hıyanet suçlamasıyla önce müderris yapıldı ardından da tazir cezasıyla hapse atıldı. Daha sonra tekrar görevine iade edildi. Çeşitli medreselerde müderrislik yaptı. Zındıklık ve ilhâd suçlamasıyla yargılanıp idama mahkûm edildi. Mah-kûmiyet cezası hakkında kaynaklarda açıklayıcı bilgiler bulunmamakla beraber, genel itibariyle Molla Lütfî’nin zındıklık, nübüvveti inkâr, Hz. Peygamber (sav)’e hakaret, irtidat, halkı saptırma, sapıklık, dinsizlik ve geniş mezheplilik gibi bir çok suçlamaya maruz kaldığı belirtilmektedir. Kaynaklarda işle-diği zındıklık suçu tam olarak belirtilmemekte ve suçlamalar, hasımlarının kıskançlık ve düşmanlığına bağlanmaktadır. Molla Lütfi’nin devrin ileri gelenleri ve ulemâsına karşı kırıcı tutum ve davranışları kendisine beslenilen düşmanlığı arttırıcı sebeplerdendir. Hasımları, kaynaklarda “aşere-i Muhabbese” hadisesi diye bilinen ve hakkında fazla bilgi verilmeyen “on habis insan” olayına Molla Lütfî’yi de söy-lentiler yayarak dâhil ettiler. Ardından II. Bayezid’in emriyle yapılan ve 200 kadar şahidin dinlendiği iki duruşmadan sonra Molla Lütfî idama mahkum edildi. Kaynakların hemen hepsi onun idamı üzerine düştükleri tarihlerde Molla Lütfî’nin şehit olduğunu dile getirmişlerdir. Taşköprîzâde’nin belirttiğine göre bu suçlamalardan birisi, derste yaptığı konuşmayı yanlış anlayan ve “Namaz dedikleri kuru eğilip kalkmadır, faydası yoktur.” cümlesini aktaran öğrencisi tarafından yapılmıştır. Hâlbuki söz konusu cümlenin aslı Hz. Ali’nin ayağına saplanan bir okun, kendisi huşû içinde namaz kılarken çıkarıldığını ve onun hiç acı hissetmediğini söyledikten sonra dediği “Asıl namaz budur yoksa bizim kıldığımız na-maz kuru kalkıp eğilmekten ibarettir.” cümlesidir. Ona göre şahit öğrencilerden bazıları bunu yanlış an-layıp saptırmıştır. Taşköprîzâde, eş-Şekâiku’n-Nu’mâniyye, s. 281. Ayrıca bu suçu hasımlarınca, ken-disiyle sınırlı tutulmayıp zararlı düşüncelerini öğrencilere yaymak suretiyle halkı sapkınlığa yönlendir-me şeklinde daha kapsamlı biçimde yorumlanmış, fıkıhta tövbesi kabul edilmez “dâi zındık” suçlama-sıyla yargılanmıştır. Bu suçlama da onu idama götüren suçlama olmuştur. Đnfazı 900/1495 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Dava için önemli bir ayrıntı da, seçilen hâkimlerin davalı ile aralarının pek iyi ol-maması ve davanın açılmasına yol açan Hatipzâde Muhiddîn Efendi’nin yargılamada da yer almasıdır. Molla Lütfî’nin idamı sırasında imanını dile getirdiği rivayetleriyle beraber eserlerinde de Ehl-i Sünne-te aykırı unsurlar bulunmamaktadır. Haşiye alâ Haşiyet-i Şerhi’l-Metâli, Haşiye alâ Evâil-i Şerhi’l-Mevâkıf, Risâle Müteallika bi-Ayeti’l-Hacc ve Hârnâme’si ünlü eserlerindendir. Taşköprîzâde, eş-Şekâiku’n-Nu’mâniyye, s. 279-283; Orhan Şaik Gökyay- Şükrü Özen, “Molla Lütfi”, Türkiye Diya-net Vakfı Đslâm Ansiklopedisi, Đstanbul 1988, c: XXX, s. 255.
27
Beşirağa (Eyüp) bölümü 152 numaralı kısımda bulunmaktadır. Tefsir ilmi ile ilgili bilgi-
ler on yedi ve on sekizinci varaklardadır. Müellif bu ilimleri, isimlerini vererek çok kısa
bir şekilde tarif etmiştir. Telif edilen diğer eserlerle karşılaştırıldığında Kur’ân ile ilgili
kısmın daha kısa ve konu bakımından daha dar olduğu görülecektir.
Müellifin eserinde aktardığı bu ilimler;
1-Đlm-i Mehârici’l-Hurûf
2- Yedi kıraat ilmi
3- Şâz kıraatler
4-Nâsih ve mensûh ilmi
5- Tecvid ilmi
6- Vakıf ilmi
7- Mushaf ilmi
8- Esbâb-ı nüzûl ilmi
9- Tefsir ilmi
10- Te’vil ilmi
11- Kur’ân’ın işâret ve remizlerine dair ilim
12- Kur’ân’a itirazlara def’ ilmi’dir.
2- Taşköprîzâde (ö.968/ 1561)’ye44 Göre
Mevzuâtü’l-Ulûm45’içerisinde Tefsir ile ilgili bölümde şu konular yer almakta-
dır:
1-Mekkî ve Medenî’yi bilme
2-Hazarî ve Seferî’yi bilme
3-Leylî ve Nehârî’yi bilme
4-Sayfî ve Şitaî’yi bilme
5-Firâşî ve Nevmî’yi bilme
44 Taşköprîzâde hakkında geniş bilgiyi Osmanlı döneminde yapılan Tefsir usûlü çalışmaları adlı bölümde
ayrıntılı olarak vereceğimiz için bu kısımda yalnızca eseri ile ilgili bilgileri aktardık. 45 Eserin orijinal adı Miftâhu’s-Sa’ade ve Misbâhu’s-Siyade fi Mevzuâti’l-Ulûm dur. Taşköprîzâde’nin
oğlu Kemâleddin Mehmed Efendi (ö.1552/1621) bu eseri Arapçadan Türkçeye tercüme etmiş ve Mevzuâtü’l-Ulûm adını vermiştir. Eser genel itibariyle o döneme kadar gelen ilimlerden bahseder. Bu eser 1966 yılında Mümin Çevik’in sadeleştirmesiyle Üçdal Neşriyat tarafından iki cilt halinde basılmış-tır.
28
6-Arzî ve Semaî’yi bilme
7-Đlk inen ayetleri bilme
8-Sebeb-i Nüzûlü bilme
9-Bazı Sahabelerin sözlerine binaen inen ayetleri bilme
10-Hükmü nüzûlünden sonra ve nüzûlü hükmünden sonra olan ayetleri bilme
11-Kısmen ve topluca inen ayetleri bilme
12-Tek inen ve diğer meleklerin de iştirakleriyle beraber inen ayetleri bilme
13-Hz. Peygamber (sav)’den önceki peygamberlere de inen ayetleri ve yalnızca
Hz. Peygamber (sav)’e inen ayetleri bilme
14-Kur’ân’ın iniş keyfiyetini bilme
15-Kur’ân’ın ve sûrelerinin isimlerini bilme
16-Cem’ ve tertibini bilme
17-Sûre, ayet, kelime ve harf sayılarını bilme
18-Râvi ve hafızlarını bilme
19-Đsnadlarından Âli ve Nâzil olanlarını bilme
20-Mütevatir, meşhur, ahad, şâzz, mevzu ve müdrec olanları bilme
21-Lafız bakımından mevsûl, anlam bakımından mefsûl olanı bilme
22-Đmale ve feth’i ve bunların arasındakileri (idğam, izhâr, ihfâ, iklâb) bilme
23-Medd ve kasr’ı bilme
24-Kur’ân’ın tahammul keyfiyeti (okuma adâbı, ezberleme vs. konuları) bilme
25-Kur’ân ayetlerinden iktibas etmenin caiz olduğunu bilme
26-Garibu’l-Kur’ân’ı bilme
27-Kur’ân’da Hicâz lügatinin dışında yer alan kelimeleri bilme
28-Arap lügatinin dışında yer alan kelimeleri bilme
29-Vücûh ve Nezâir’i bilme
30-Müfessirin ihtiyaç duyacağı edatların manalarını bilme
31-Kur’ân’ın irabını bilme
32-Müfessirin ihtiyaç duyacağı önemli kaideleri bilme
33-Muhkem ve Müteşabih’i bilme
34-Kur’ân’ın takdim ve tehirini bilme
35-Âm, hâs, mücmel ve mübeyyeni bilme
36-Nâsih ve Mensûh’u bilme
29
37-Kur’ân’ın müşkilini, ihtilaflı ve çelişkili zannedilen ayetleri bilme
38-Mutlak ve mukayyed’i bilme
39-Kur’ân’ın mantûk ve mefhumunu bilme
40-Kur’ân’ın muhatap yönlerini bilme
41-Kur’ân lafızlarından hakikat ve mecaz olanları bilme
42-Kur’ân’ın teşbih ve istiarelerini bilme
43-Kur’ân’ın kinaye ve ta’rizlerini bilme
44-Hasr ve ihtisas’ı bilme
45-Đ’câz ve itnâb’ı bilme
46-Haber ve inşa’yı bilme
47-Bedai’ul-Kur’ân’ı bilme
48-Ayet fasılalarını bilme
49-Sûre başlangıçları ve sonlarını bilme
50-Ayetler arasındaki münasebetleri bilme
51-Müteşâbih ayetleri bilme
52-Đ’câzü’l-Kur’ân’ı bilme
53-Kur’ân’dan çıkarılan ilimleri bilme
54-Emsâlü’l-Kur’ân’ı bilme
55-Cedelü’l-Kur’ân’ı bilme
56-Kur’ân’da geçen isim, künye ve lakapları bilme
57-Kur’ân’ın müphemlerini bilme
58-Haklarında ayet inen kimselerin isimlerini bilme
59-Fezâilu’l-Kur’ân’ı bilme
60-Kur’ân’ın faziletli ve daha faziletli kısımlarını bilme
61-Müfredâtü’l-Kur’ân’ı bilme
62-Havâssu’l-Kur’ân’ı bilme
63-Resmî hattı ve adâbı bilme
64-Tefsir ve te’vil
65-Kur’ân’ın şerefi ve ona duyulan ihtiyaç
66-Müfessir olmanın şartları ve adâbını bilme
67-Ğarâibu’t-Tefsir’i bilme
68-Tabakât-ı Müfessirîn’i bilme
30
69-Kur’ân Harflerinin özelliklerini bilme
70-Vakıf sayılarını ve harflerinin ruhâni özellikleri
71-Harf ve isimlerle tasarruf (Hurufilik)
72-Nûrânî ve zülmânî olan harfler
73-Đsm-i Azam’ın tasarrufu
74-Kesr ve bast ilmi46
75-Zâirçe ilmi47
76-Cefr ve Câmia ilmi48
77-Kur’ân’a itirazları def etme
78-Nakil olmaksızın re’y ile Kur’ân ve tefsirini anlama.49
Müellif bu bölümden sonra Kıraat ilmi ile alakalı ilimlere değinmektedir. Bunlar
da Kıraat ilminin dalları adlı üst başlıkta şöyle sıralanmıştır:
1-Harflerin çıkışlarını bilme
2-Lafızların çıkışlarını bilme
3-Vakıfları bilme
4-Okunuş şekillerinin nedenlerini bilme
5-Kur’ân’ın mushaflarda yazılış ilmi
6-Mushaf’ın yazılma adabı.
Sonuç olarak, esere bakıldığında görülecektir ki, Mevzûâtu’l-Ulûm’da usûl ko-
nuları derinlemesine incelenmemiş, yüzeysel bilgiler verilerek okuyucunun konular hak-
46 Taşköprîzâde Mevzuâtu’l-Ulûm adlı eserinde bu ilim hakkında şöyle bir açıklama yapmıştır:“Bu bir
ilimdir ki mukattaat harfleri ile vaz olunur. Şu yolla ki, Allahü teâlânın isimlerinden bir ismin harfleri kesilir. Đstenen şeyin harfleri ile karıştırılır. Bir satırda vaz olunur yazılır. Sonra ehlinin bildiğibazı yol ve şekillerle iş yapılır…meleklerin isimleri ve dualar alınıp, onlarla iştigal olunur.” Taşköprülüzâde Ahmed Efendi, Mevzuâtu’l-Ulûm (Đlimler Ansiklopedisi), 2 c., sdl. Mümin Çevik, Üçdal Neşriyat, Đs-tanbul 1966, C:II, s. 922.
47 Bu ilme zâirçe veya zirâçe de denmektedir. Taşköprîzâde Mevzuâtu’l-Ulûm adlı eserinde bu ilim hak-kında:“Bu da kesr ve bastdan bir kısımdır. Bunun da özel yolları ve muayyen harfleri vardır. Böylece bazı harfler zuhur eder. Ondan müstakil bir zamanda meydana gelecek maksadın durumu, kelimelerin hakkına göre, hâsıl olacak veya olmıyacak şekilde delâlet eder. Böylece senin maksadını tamamlıyacak kimsenin ismi ve kimin yanında tamam olursa, onun kavuşmasına mâni’ olanın ismi beraber çıkar.” açıklamasını yapmıştır. Taşköprülüzâde, a.g.e, C:II, s. 922.
48 Taşköprîzâde aynı eserinde bu ilim hakkında şu açıklamayı yapmıştır: “Bu ilim, kaza ve kader levhinde (yani Levhil mahfuzda) yazılı olanın icmalen bilinmesidir. Olmuş olan ve olacak olan her şey onda ayrı ayrı vardır. Cefr levh-i kazadan ibârettir. Akl-ı küldür. Câmı’a levh-i kaderdir ki, nefs-i küldür.” Taşköprülüzâde, a.g.e, C:II, s. 922.
49 Miftâhu’s-Sa’ade’de bu kısım yer alırken Mevzûâtü’l-Ulûm’da bulunmamaktadır.
31
kında az da olsa bilgisinin olması amaçlanmıştır. Zira kitap bir usul kitabı değil ilimler
kitabıdır. Bu nedenle kategori olarak farklı bir şekilde ele alınmalıdır. Ayrıca verilen
kaynaklarla okuyucuyu yönlendirmesi açısından da önemli bir eserdir.
Taşköprîzâde tefsirle ilgili bilgileri Suyûtî’nin el-Đtkân fi Ulûmi’l-Kur’ân adlı
eserinden almış ve geniş bilgi için yine bu esere müracaat edilmesi gerektiğini söylemiş-
tir. Ayrıca ez-Zerkeşî’nin el-Burhân, Fahreddin Râzi’nin Nihâyetü’l-Đ’câz, Sekkâkî’nin
el-Miftâh, Rummânî’nin Đ’câzu’l-Kur’ân, el-Hafâci’nin Sırru’l-Fesâhat, Râğıb el-
Đsfahâni’nin Müfredâtü’l-Kur’ân, Ğazâli’nin el-Cevâhiru’l-Kur’ân, Cezeri’nin el-
Kitâbu’n-Neşr, Ebu Şâme’nin el-Mürşidü’l-Veciz, yine Suyûtî’nin el-Đklîl fi Đstinbâti’t-
Te’vîl kitaplarından faydalanmıştır.50
Şu bilgiyi de eklemekte fayda görüyoruz. Taşköprîzâde’nin oğlu Kemaleddin
Mehmed Efendi (1552/1621) Miftâhu’s-Saade’yi tercüme ederken babasının bazı konu-
lardaki görüşlerine katılmayıp onu tenkit etmiştir. Ayrıca bazı konularda da babasının
verdiği bilgileri yeterli görmemiş ve “bu abd-i fâkir eydür ki” ifadesini ve “tezyil” ve
bazen de “faide” başlıklarını kullanarak kendi görüşlerini de eklemiştir.51
3- Kâtip Çelebi (ö.1067/1657)’ye52 Göre
Kâtip Çelebi Keşfü’z-Zunûn’da, genel itibarla ilimleri alfabetik olarak ele alır ve ilme
dair kısa bilgiler verdikten sonra, bu ilimlerle ilgili eser kaleme alanların isimlerini verir.
Keşfü’z-zunûn’da tefsire dair şu ilimleri bulmaktayız:
1- Tefsir ilminin fürûu olan Esbâb-ı Nüzûl ilmi
2- Đ’râbu’l-Kur’ân ilmi
50 Erdoğan Pazarbaşı, “Miftâhu’s-Seâde’de Kur’ân ilimleri”, Erciyes Üniversitesi Gevher Nesibe Tıp Ta-
rihi Enstitüsü, Gevher Nesibe Sultan adına düzenlenen Taşköprülüzâde kongresi Tebliğleri, s. 94. 51 Pazarbaşı, a.g.m, s. 94. 52 Kâtip Çelebi ya da diğer bir değişle Hacı Halife 1017/1609 tarihinde Đstanbul’da doğdu. Asıl adı Mus-
tafa’dır. Ulema arasında Kâtip Çelebi, Dîvân-ı Hümâyun mensupları arasında da Hacı Halife olarak bi-linir. 1067/1657 tarihinde vefat etmiştir. Eserleri arasında önemli olanları; Fezleketü’t-Tevârih, Tak-vîm-i Tevârih, Süllemü’l-Vusûl ila Tabakâti’l-Fuhûl, Cihannümâ, Keşfü’z-Zunûn, Beyzâvi tefsiri şer-hi’dir. Bağdatlı Đsmail Paşa, Hediyyetü’l-Ârifîn Esmai’l-Müellifin ve Âsâru’l-Musannifin, trc. Kilis-li Rifat Bilge, tsh. Đbnülemin Mahmut Kemal Đnal, Avni Aktuç, M.E.B, 2 c., Ankara 1951, C:II, s. 440; Orhan Şaik Gökyay, Katip Çelebi Yaşamı, Kişiliği ve Yapıtlarından Seçmeler, Türkiye Đş Bankası Kültür yay., 1982, s. 1-20; Orhan Şaik Gökyay, “Kâtip Çelebi”, DĐA, C:XXV, s. 36-40.
32
3- Te’vil ilmi
4- Tecvid ilmi
5- Tefsir ilmi
6- Ayetlerden hazarî ve seferî olanları bilme
7- Sayfî ve şitaî olan ayetleri bilme
8- Ğarîbu’l-Hadis ve’l-Kur’ân ilmi
9- Fezâilu’l-Kur’ân ilmi
10- Ayet fasılalarına dair olan ilim
11- Kıraat ilmi
12- Kur’ân nüzûlünün keyfiyyeti ilmi
13- Mübhemâtü’l-Kur’ân ilmi
14- Müteşâbihu’l-Kur’ân ilmi
15- Vücûh ve nezâir ilimleri.
4- Saçaklızâde(ö.1145/ 1698)’ye Göre
Saçaklızâde53 Tertibu’l-Ulûm54 adlı eserini yirmi üç fasla ayırmıştır. Bu fasıllar-
dan bazılarında alt başlık olarak yine fasıllar ve maksatlar bulunmaktadır. On altıncı fa-
sılda Kur’ân’ı ezberlemenin hükmü bulunmaktadır. Yirmi üçüncü fasıl bu tertibe göre
maksatlara ayrılmış, ilk maksat da yine fasıllara ayrılmıştır. Birinci maksadın altındaki
ilk fasılda tecvid ilmi, resm-i Mushaf, ilm-i kıraat konularını işlemiş; Müteakiben altıncı
fasılda Kur’ân ilmi’ne yer vermiştir. Onuncu fasıl yine alt fasıllara ayrılmıştır. Bu alt fa-
sıllardan ikinci faslın sekizinci maksadı altında Kur’ânı övmek için ayrılmış bir zeyl ve
devamında gelen ikinci fasılda da Allah’ın Kur’ân-ı Kerim’e verdiği isimler bulunmak-
tadır.
Tecvid ilmi konusunda; “harflerin mahreçlerinden bahseden bir ilim” tanımının
yaygın olarak bilinen bir tanım olduğu fakat asıl olarak bu ilmin “Kur’ân’ın kelimelerin-
den bahseden bir ilim” olduğu, bu konuda da farklı görüşlerin bulunduğu ve tecvid ilmi-
53 Asıl adı Muhammed b. Ebubekir’ dir. Saçaklızâde lakabıyla tanınmış, ilmi ile ünlü bir kişidir. 1145 yı-
lında Maraş’ta vefat etmiştir Saçaklızâde’nin hayatı hakkındaki bilgileri “Müteşâbihu’l-Kur’ân’a dair eserler” bölümünde vereceğimiz için burada bu kadar bilgiyle iktifa ediyoruz.
54 Saçaklızâde Mehmed b. Ebî Bekr el-Mar’aşî, Tertibü’l-Ulûm, thk. Muhammed b. Đsmail es-Se Ahmed, Binayetu Nevfel, Beyrut 1988.
33
nin gerekliliğinden bahsetmiştir. Resm-i Mushaf ilmini öğrenmenin farz-ı kifâye oldu-
ğunu âlimlerin görüşleriyle beraber aktarmıştır. Daha sonra kıraat ilmi konusuna değin-
miş; bu meyanda Kıraatın kısa bir tarifi, kısımları, tecvid ilminden farklılığı konularını
işlemiştir. Kur’ân ilmi konusunda ise; tefsirin tarifi, konusu, amacı konularını işlemiş;
konusu hakkında kısa açıklamalar yapmış ve daha sonra önemli tefsir kitaplarını da ve-
rerek bahsi kapatmıştır.
Müellifin dikkat çeken yönü, değindiği konularda bir cümle ile bile olsa kendi
fikrini okuyucuya iletmesidir.
5- Ahmed Cevdet Paşa (ö.1312/ 1895)’ya55 Göre
Ahmed Cevdet Paşa, Mahzenu’l-Ulûm56 adlı eserinde Kur’ân ilimleri ile ilgili kı-
sa da olsa bir takım bilgiler vermiş ve Kıraat ilmi ile alakalı, şu ilimleri aktarmıştır:
1- Şâz kıraatler
2- Harflerin mahreçleri
3- Lafızların mahreçleri ilmi
4- Vakıf ilmi
5-Đlelü’l-Kur’ân ilmi
6-Resm-i kitâbeti’l-Kur’ân ilmi
7-Mushaf yazma adabı ilmi
Tefsir ilmi ile alakalı olarak da şu ilimleri aktarmıştır:
1-Mekkî-medenî ayetler
2- Hazarî-seferî ayetler
3- Neharî-leylî ayetler
55 Ahmed Cevdet Paşa 1238/1823 yılında Bulgaristan’ın Lofça kasabasında doğdu. Asıl adı Ahmed olup
Cevdet mahlasını Đstanbul’da öğrenim gördüğü sırada şair Süleyman Fehim Efendi’den almıştır. Öğre-nim hayatından sonra devlet hizmetine girdi. Devlet kademelerinde yükseldi ve 1866’da vezâret pâyesi aldı. Kendisine 1868’de Dîvân-ı Ahkâm-ı Adliyye başkanlığı verildi. Mecelle’yi hazırlama fikri de bu döneme rastlar. Çeşitli görev değişikliklerinden sonra, en son II. Abdülhamid tarafından Meclis-i Âli’ye atandı. Bundan sonraki hayatını ilmi çalışmalarına ve çocuklarına ayıran Ahmed Cevdet Paşa 26 Mayıs 1895’te vefat etti. Eserleri arasında; Tarih-i Cevdet, Kısâs-ı Enbiyâ ve Tevârih-i Hulefâ, Kavâid-i Os-maniye, Hulâsatü’l-Beyân fi Te’lifi’l-Kur’ân eserleri dikkat çeker. Ahmed Cevdet Paşa’nın hayatı hak-kında daha geniş bilgiyi sistematik çalışmalar kısmında ele alacağız. Yusuf Halaçoğlu-M.Akif Aydın, “Cevdet Paşa”, DĐA, C:VII, s. 443.
56 Ahmed Cevdet Paşa, Mahzenu’l-Ulûm, Đstanbul 1308.
34
4- Sayfî-şitaî ayetler
5- Firâşî-nevmî ayetler
6- Arzî-semaî ayetler
7- Đlk ve son inen ayetler
8- Sebeb-i nüzûl
9- Bazı sahabelerin sözü üzerine inen ayetler
10- Tekraren inen ayetler
11- Nüzûlü hükmünden sonra ve hükmü nüzûlünden sonra inen ayetler
12- Ayrı ayrı ve toplu inen ayetler
13- Meşi’ yani meleklerin iştiraki ile ve Cebrail (a.s) vasıtasıyla inen ayetler
14- Sadece Hz. Peygamber (sav)’e inen ve ondan önceki peygamberlere de inen-ler
15- Kur’ân’ın inzâlinin keyfiyyeti
16- Kur’ân ve sûrelerinin isimleri
17- Đsnâdında âli ve nâzil olanlar
18- Mütevâtir ve meşhur olanlar
19- Manen mefsûl ve lafzen mevsûl olanlar
20- Đmale ve feth
21- Đdgam, izhar, ihfa, iklab, medd ve kasr
22- Hemzenin tahfifi
23- Kur’ân’ı hıfzetme keyfiyyeti
24- Kur’ân okuma adabı
25- Kur’ân okuyanın adabı
26- Kur’ân’dan iktibas etmenin caiz oluşu
27- Hicaz lügatinin dışında yer alan kelimeler
28- Ğaribu’l-Kur’ân
29- el-Vücûh ve’n-Nezâir
30- Müfessirlerin ihtiyacı olan edatların manaları
31- Muhkem ve müteşabih
32- Kur’ân lafızlarında takdim-tehir
33- Âm ve hâs lafızlar
34- Nâsih-mensûh
35- Müşkilu’l-Kur’ân
35
36- Kur’ân’ın mutlak ve mukayyedi
37- Kur’ân’ın mantûk ve mefhumu
38- Muhataplarının yönleri
39- Hakikat ve mecaz
40- Teşbih ve istiare
41- Kinaye ve ta’rizler
42- Hasr ve ihtisas
43- Đ’câz ve itnab
44- Haber ve inşa
45- Bedâyiu’l-Kur’ân
46- Ayet fasılaları
47- Sûre sonları
48- Ayet ve sûre münasebetleri
49- Müteşabih ayetler
50- Đ’câzu’l-Kur’ân
51- Kur’ân’dan istinbat edilen ilimler
52- Yeminler
53- Cedelü’l-Kur’ân
54- Kur’ân’da geçen isim, künye ve lakaplar
55- Mübhemâtu’l-Kur’ân
56- Fezâilu’l-Kur’ân
57- Faziletli ve daha faziletli olanlar
58- Müfredâtu’l-Kur’ân
59- Havâssu’l-Kur’ân
60- Resmî hat adabı ve yazım
61- Tefsir ve te’vil ilmi
62- Kur’ân-ı Kerimin şerefinin beyanı
63- Müfessirin şartları ve adâbı
64- Ğarâibu’t-Tefsir
65- Tabakâtu’l-Müfessirîn
66- Harflerin havâssı
67- Vakıfların ruhanî özellikleri
36
68- Harf ve isimlerle tasrif
69- Ruhanî ve zulmanî harfler
70- Đsm-i A’zam ile tasrif
71- Kesr ve basit ilmi
72- Ziraçe
73- Cifr
74- Camia ilmi
75- Kur’ân’a itirazları def etme.
Eser hakkında şunlar söylenebilir; Müellif Kur’ân’a dair yukarıda sayılan ilimle-
rin çoğunu ad olarak zikretmiş, ayrıntıya girmemiştir. Mesela Kur’ân’da yeminler konu-
suyla alakalı olarak, “aksam” kelimesinin kasemin çoğulu olduğu ve bunun yemin anla-
mına geldiği, bunun haberi kuvvetlendirmek için kullanıldığı, Arapların âdeti olduğu,
geçmiş âlimlerin bu konuda eser telif ettiklerini zikrettikten sonra konuyu bitirmiştir.
Bazı kitaplarda gördüğümüz şekilde, sayılan ilimlerle alakalı eser ve müellif ismi ver-
memiştir. Öte yandan kıraat ve tefsir ilimleri konularını; faydaları, amaçları gibi alt baş-
lıklarla daha geniş işlemiştir.
Sonuç olarak, tefsir usûlünün alt dalları olarak verdiğimiz yukarıdaki eserlerde
de görüldüğü üzere, tefsir usûlü ve ulûmu’l-Kur’ân kavramları ulûmu’t-tefsir adı altında
beraberce işlenmiştir. Eserlerde üzerinde durulan konular-birkaç farklı konu olsa da- bir
bütünlük arz etmektedir. Eserlerin bazılarında konular daha geniş bazılarında ise konula-
ra kısaca temas edilerek aktarılmıştır. Bu eserler Suyûtî (ö.911/1505)’nin el-Đtkân fi
Ulûmi’l-Kur’ân adlı eseriyle karşılaştırılınca aynı tarzda ve aşağı yukarı benzer konuları
içerdiği fakat konuların el-Đtkân’dakinden daha yüzeysel olarak işlendiği görülmektedir.
Suyûtî’nin el-Đktân adlı bu eseri, kendisinden sonra gelecek kuşaklarda da en fazla üze-
rinde durulan ve tefsir usûlü kitabı olarak medreselerde okutulan kitaplardan olmuştur.
37
ĐKĐNCĐ BÖLÜM
OSMANLILARDA TEFSĐR ÇALIŞMALARI
Osmanlı döneminde tefsirle ilgili yapılan çalışmaları, önemine binaen üç başlık
altında incelemeyi uygun bulduk. Bunlar; Osmanlı döneminde medreseler ve bu medre-
selerde okutulan tefsire dair eserler, Osmanlı döneminde öne çıkan önemli müfessirler
ve eserleri ile padişahın huzurunda yapılan huzur dersleri ve içeriği hakkındadır. Bu bö-
lümde tefsir usûlu eserleri konusuna girmeden önce oldukça büyük öneme haiz olan
medreseler, tefsir çalışmaları ve Huzur Dersleri konularını Osmanlılarda Tefsir Çalışma-
ları başlığı altında aktarmayı uygun gördük.
I-OSMANLI DÖNEMĐNDE MEDRESELER VE BU MEDRESE-
LERDE OKUTULAN TEFSĐRE DAĐR ESERLER
Allah (c.c) peygamberi Hz. Muhammed (sav) vasıtasıyla ilk olarak bize “oku”
emrini vermiştir. Mü’minler de bu emrin gereğini yerine getirebilmek amacıyla ilk dö-
nemlerden itibaren okumaya, daha doğrusu ilme büyük önem vermişlerdir. Bu ilk emrin
yanında, “De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”1, “Rabbim! Benim ilmimi art-
tır de!”2, “Eğer bilmiyorsanız ilim ehline sorun”3 gibi ayetler de tüm mü’minlerin ilim
iştiyakını artırmıştır. Hz. Peygamber (sav) zamanında mescidin yanında oluşturulan ve
“suffe” adı verilen mekânda sahabenin, kimi zaman aç kalsalar da, ilim tahsil etme mak-
sadıyla ikamet etmeleri bu önemin ve iştiyakın birer nişanesidir. Bundan sonra gelen de-
virlerde de işte bu model esas alınarak ilim merkezleri oluşturulmuştur.
Camilerde başlayan bu eğitim ve öğretim faaliyetleri Beytü’l-Hikme,
Beyhakiyye, hususi medreseler, Dârulilimler, Dâruşşifâlar, Dâru’l-Hadisler, Dâru’t-
1 ez-Zümer, 39/9. 2 et-Tâhâ, 20/114. 3 en-Nahl, 16/43
38
Tıplar, Dâru’l-Kurrâlar ve Nizâmü’l-Mülk medreseleri ile artarak devam etmiştir.4 Os-
manlı dönemine gelindiğinde ise artık teşkilatlı medreseler oluşturulmaya başlanmıştır.
Osmanlılar eğitim ve öğretime büyük önem vermişlerdir. Verilen ilk eğitim ola-
rak “Sıbyan Mektepleri” ni görmekteyiz. Burası okuma çağına gelen 5-6 yaşındaki ço-
cuklara Kur’ân okuma, yazı yazma ve dört işlem aritmetiğinin gösterildiği bir kurum
olma hüviyeti taşımaktadır. Dâru’t-Ta’lim, Mektep ve Mektephane de denilen sıbyan
mektepleri köyler de dâhil olmak üzere her yerleşim yerinde görülebilmekteydi.5
Buradan ilk eğitimini alan öğrenci medreselere devam eder ve devrin gerektirdiği
ilimleri okurdu. Đlk Osmanlı medresesi Orhan Gazi tarafından 1331 yılında kurulan “Đz-
nik Orhaniyesi” dir. Buraya atanan ilk müderris de Dâvûd el-Kayserî’dir.6 Bundan sonra
kiliseden medreseye çevrilen Manastır Medresesi, Murat Hüdâvendigâr’ın Bursa’da inşa
ettirdiği Çekirge Medresesi, Yıldırım Bayezid’ın Bursa’da inşa ettirdiği medreseler, Çe-
lebi Mehmet’in inşa ettirdiği medreseler kurulmuş, ilim ve eğitim faaliyetleri yaygınlık
kazanmaya başlamıştır.7
Osmanlılarda Medreseler temelde iki kısma ayrılmaktadır. Bunlar genel medre-
seler ve özel medreselerdir. Genel medreselerde esas olarak Đslâmî bilimler ve bunun
yanında fen ve tabii bilimler okutulmaktaydı. Bu medreseler de kendi içerisinde bölüm-
lere ayrılmaktadır. Bunlar; Hâşiye-i Tecrîd Medreseleri, Miftâh Medreseleri, Kırklı
Medreseler, Ellili Hâriç medreseleri, Ellili Dâhil medreseleri, Sahn-ı Semân medreseleri
ve Altmışlı medreselerdir.
Hâşiye-i Tecrîd Medreseleri, Seyyid Şerif el-Cürcânî (ö. 816/1413)’nin Hâşiye-i
Tecrîd adlı eserinin okutulması dolayısıyla bu ismi almıştır. Aynı zamanda müderrisleri-
nin aldığı 20-25 akçe para göz önünde bulundurularak “Yirmili Medrese” de denilmiştir.
Bu medreselerde belagât kitabı olarak Taftazânî (ö.792/1390)’nin Mutavvel adlı kitabı,
kelâm kitabı olarak Seyyid Şerif el-Cürcânî (ö. 816/1413)’nin Hâşiye-i Tecrîd’i ve fıkıh 4 Cahit Baltacı, XV ve XVI. Asırlarda Osmanlı Medreseleri, Đrfan Matbaası, Đstanbul 1976, s. 1-15. 5 Osman Nuri Ergin, Türkiye Maarif Tarihi, 3 c., Eser Neşriyat, C:I, s. 82; Baltacı, a.g.e, s. 19. 6 Ebu’l-Hayr Đsamüddin Ahmed Efendi, Taşköprîzâde, eş-Şekaikun-Numaniyye fi Ulema-i Devleti’l-Osmaniyye, nşr. Ahmed Suphi Furat, Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 1985, s. 8.
7 Baltacı, a.g.e, s. 15.
39
kitabı olarak da yine Seyyid Şerif el-Cürcânî’nin Şerh-i Ferâiz adlı kitabı okutulmak-
taydı. Yalnız öğrencilerin bu kitapları anlaması için daha önce Sarf’tan, Emsile, Binâ,
Maksut, Izzî, Merâh; Nahiv’den, Avâmil, Đzhâr, Kâfiye gibi temel gramer kitaplarını
okumaları gerekliydi.8
Miftâh medreseleri, adını yine Seyyid Şerif el-Cürcânî’nin belagâta dair olan ki-
tabı Miftahu’l-Ulûm şerhinin okutulması dolayısıyla almıştır. Bu medreseler de müder-
rislerinin aldığı 30-35 akçe para göz önünde bulundurularak “Otuzlu Medrese” olarak
adlandırılmıştır. Bu medreselerde; fıkıh’tan Sadru’ş-Şeria (ö.747/1346)’nın Tenkih ve
Tavzih’i, belâgatten Şerh-i Miftâh, kelâm’dan Hâşiye-i Tecrid ve hadis’ten de el-
Begavî (ö.516/1122)’nin Mesâbih adlı eseri okutulmaktaydı.
Bu medreselerden sonra sırasıyla Kırklı Medreseler ve Ellili Medreseler gelmek-
tedir. Bu medreseler adlarından da anlaşılacağı üzere müderrislerine günlük kırk ve elli
akçe ödenen medreselerdir. Kırklı Medreseler’de; belâgatten Miftâhu’l-Ulûm, usûl-u
fıkıh’tan Taftazânî’nin Tavzih’i, fıkıh’tan Sadru’ş-Şeria, hadis’ten yine Mesâbih oku-
tulmaktaydı. Ellili Hâriç Medreseleri’nde; fıkıh’tan Merğınânî (ö.593/1197)’nin
Hidâye’si, kelâm’dan Kadı Burhâneddin el-Îcî’nin Mevâkıf adlı eserinin şerhi, ha-
dis’ten Mesâbih okutulmaktaydı. Dâhil Medreseleri’nde ise fıkıh’tan Hidâye, usûl-u fı-
kıh’tan Telvih, hadis’ten Sahih-i Buhârî, tefsir ilminden de Zemahşerî (ö.538/1144)’nin
Keşşâf ve Beydâvî (685/1286)’nin Envârü't-Tenzîl ve Esrârü't-Te’vil adlı eserleri
okutulmaktaydı.
Sahn-ı Semân medreseleri de Fâtih devrinde inşâ edilmeleri, konumları, fiziki ve
mimari özellikleri ile beraber müfredât programlarıyla da dikkat çekmiştir. Bu medrese-
lerde de fıkıh’tan Hidâye, usûl-u fıkıh’tan Telvih ve Adududdîn el-Îcî (ö.756/1355)’nin
Şerh-i Adûd adlı eseri, hadis’ten Sahih-i Buhâri, tefsir’den de Keşşâf ve Beydâvî oku-
tulmaktaydı.
8 Đsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin Đlmiye Teşkilatı, 2. bs., Türk Tarih Kurumu, Ankara
1984, s. 30.
40
Son olarak Altmışlı Medreseler’de, fıkıh’tan Hidâye ve Seyyid Şerif el-
Cürcânî’nin Şerh-i Ferâiz adlı eseri, kelâm’dan Adududdîn el-Îcî’nin Mevâkıf adlı ese-
rinin Cürcânî tarafından şerh edilmesiyle telif edilmiş olan Şerh-i Mevâkıf, usûl-u fı-
kıh’tan Telvih ve Tefsir’den de Keşşâf okutulmaktaydı.9
Bu ilimlerden başka aklî ve fennî konulara ait eserler de okutulmuştur.10 Bundan
sonra, Kanûnî Sultan Süleyman zamanında yapılan Süleymaniye Medreseleriyle medre-
seler zirveye erişmiştir.11 Sahn-ı Seman Medreseleri’nde bulunmayan Tıp ve Riyâziyât
fakülteleri bu medreselere eklenerek bu açık giderilmiş ve bu medreselere ek olarak bir
de Dâru’l-Hadis isimli medreseler inşa edilmiştir.12 Ayrıca şunu da belirtelim, Sahn-ı
Seman ve Süleymaniye Medreseleri de kendi aralarında belli bir takım hiyerarşik dere-
celeri barındırmaktadır.13
Đhtisas Medreseleri, adından da anlaşılacağı üzere belli bir dal üzerinde yoğun-
laşmak için oluşturulan medreselerdir. Bu medreseler de kendi arasında Dâru’l-Hadisler,
Dâru’l-Kurralar ve Tıp Medreseleri olmak üzere üçe ayrılmıştır.
Dâru’l-Hadisler Hz. Peygamber (sav)’in söz, fiil ve takrirlerinden meydana gelen
hadislerin tahsil edildiği yerlerdir. Burası yalnız hadis ilmi için olmayıp ayrıca tefsir gibi
diğer ilimler de okutulmuştur. Bu medreselerin de kendi içerisinde derece bakımından
hiyerarşisi bulunmaktaydı.14
Dâru’l-Kurralar, kıraat ilminin ve harflerin mahreçleri ilminin öğretildiği medre-
selerdir. Osmanlılarda “Kârî”ler ve genelde cami hizmetlileri bu müesseselerden yetiş-
miştir. Bu medreseler de okutulan ilim gereği daha çok camiler içinde veya çevresinde
kurulmuşlardır.15
9 Uzunçarşılı, a.g.e, s. 39-43; Baltacı, a.g.e, s. 37-42. 10 Baltacı, a.g.e, s. 42. 11 Baltacı, a.g.e, s. 49. 12 Uzunçarşılı, a.g.e, s. 33. 13 Daha geniş bilgi için bkz. Cevat Đzgi, Osmanlı Medreselerinde Đlim: Riyazî ve Tabii Đlimler, 2 c., Đz
Yayınları, C:I, s. 36-37. 14 Baltacı, a.g.e, s. 21. 15 Baltacı, a.g.e, s. 22.
41
Tıp Medreseleri, tıp alanında hizmet vermek için kurulan medreselerdir. Bu med-
reselerde daha önce kurulmuş olan Dâru’ş-Şifâlar örnek alınmıştır. Bu medreselerle tıp
öğretimi müstakil bir medreseye kavuşmuş ve Dâru’ş-Şifâlar tatbikat yeri olmuştur.16
Süleymaniye medreselerinden sonra II. Meşrutiyet’e kadar olan devir, medrese-
ler için de duraklama devri olmuştur. Üç buçuk asrı geçen bu devirde medreseler kendi-
lerini yenileyememiştir. Bundan sonra Osmanlı Devletinin yıkılmasına kadar olan dev-
rede ise medreseler bir takım teşkilatlanmalarla kendilerini yenilemeye gitmiş fakat ba-
şarılı olamamışlardır.17
Osmanlı Devletinde oluşturulan medrese sistemine ve okutulan kitaplara bakıldı-
ğında, özellikle tefsir ilmine dair kitapların belli temel eğitimler verildikten sonra ve an-
cak Ellili Dâhil Medreseleri’nde okutulduğu görülmektedir. Bunda tefsir üzerinde yo-
ğunlaşmak için ayrı bir takım ilimlerin öğrenilmesi gerekliliği ve tefsirin oldukça zor bir
ders olması etken olabilir. Burada dikkat çeken bir konu da medreselerde genellikle tef-
sir ilmi ve tefsirle alakalı olarak Keşşâf ve Beydâvî tefsirlerinin öne çıkmasıdır. Bu tef-
sirlerin medreselerde senelerce okutulması önem arz eder. Zira bu tefsirler yazıldığı dö-
nemden itibaren en çok okunan ve üzerinde çalışılan eserler olmuştur. Hatta medrese
kanunnamelerinde bile bu tefsirlerin okutulması gereği vurgulanmıştır.18 Şimdi Keşşâf
ve Beydâvî tefsirleri üzerinde birkaç cümle ile duralım.
Carullah Mahmud b. Ömer ez-Zemahşerî 467/1075 senesinde Hârizm bölgesinde
bulunan Zemahşer’de dünyaya gelmiştir. Yaşadığı dönem Selçuklu hükümdarı
Melikşah’ın yönetimde olduğu dönemdir. Đyi bir eğitim almak için birçok ülkeye gitmiş-
tir. Hayatının büyük bölümünü eser telif etmeye ayıran Zemahşerî, devrin en önde gelen
âlimlerinden olmuştur. Kendisi Mutezile mezhebinin görüşlerini benimsemiştir. Fıkhî
mezhebi ise Hanefî’dir. O, tefsirde, nahivde, dilde, edebiyatta ve diğer ilimlerde delici
bir zekâya sahiptir.19 Zemahşerî, öğrendiği ilimleri çevresine aktarırken mensup olduğu
16 Baltacı, a.g.e, s. 22. 17 Đzgi, a.g.e, s. 38. 18 Uzunçarşılı, a.g.e, s. 23, 28; Baltacı, Cahit, a.g.e, s. 42. 19 Đsmail Cerrahoğlu, Tefsir Tarihi, 2 c., Fecr yayınevi, Ankara 1996, C:I, s. 317.
42
Mutezile mezhebinin de görüşlerini yaymıştır. Bu nedenle hazırladığı tefsirde mezhebin
görüşlerini tamamen ortaya koymuştur.20 Bazı âlimler bu tefsirin batıllığından söz etmiş-
lerse de, ortaya konan bu tefsir eseri, tefsir sahasında büyük devrim meydana getirmiş-
tir.21
Abdullah b. Ömer b. Muhammed b. Ali Ebu Hayr Nâsıruddin el-Beydâvî
(ö.685/1286), hicri VII asırda yetişen önemli şahsiyetlerdendir. Azerbaycan bölgesinde
bulunan “Beydâ”da doğmuştur. Kaynaklarda doğum ve ölüm tarihleri ihtilaflıdır. Şafii
mezhebine mensup olan Beydâvî; tefsir, hadis, fıkıh, usûl, kelam, mantık gibi ilimlerde
öne çıkmış ve bu sahalarda önemli eserlere imza atmıştır. Đyi bir eğitim alan ve Şirâz ka-
dılığı yapan Beydâvî, Osmanlılarda “Kadı Beydâvî” adıyla meşhur olmuştur. O, eserle-
rinde Usûlü’d-Dîn ve Usûlü’l-Fıkhı birleştiren bir isimdir.22 Mutezile mezhebinin görüş-
lerine şiddetle karşı çıkmıştır. Bu nedenle Ehl-i Sünnet inancında olanlar yanında büyük
revaç bulmuştur.23 Bu tefsiri methedenler, eserinin saflaştırılmış bir altın gibi ortaya çık-
tığını, güneş gibi her yeri aydınlattığını, âlimlerin üzerinde çokça durduğunu ve bu ne-
denle üzerinde çok haşiye ve şerhlerin24 bulunduğunu belirtmektedirler.25
Bu bilgilere ek olarak Ömer Özyılmaz’ın tefsir ilmi ve öğretimi konusunda Đbra-
him Hakkı (XVIII.yy)’nın Tertibu’l Ulûm adlı eserinde geçen ve Beydâvî tefsiri ile ilgili
bir mısradan yaptığı çıkarımlar oldukça dikkat çekicidir.
“Tefsir ilmin bil, bul hidâyet Beydâvî olsun derse nihayet”
Özyılmaz bu mısralardan ilk olarak, Beydâvî tefsiri zor bir tefsir olduğu için en
son okunması gerektiği, ikinci olarak tefsirin amacının Allah’ın kelamını anlamak oldu-
ğu, diğer ilimlerin de bu amaca yardımcı oldukları, dolayısıyla diğer ilimlerin okunma-
sından sonra okunması gerektiği, üçüncü olarak tüm ilimlerin öğrenildikten sonra
20 Cerrahoğlu, Tefsir Tarihi, C:I, s. 325. 21 Cerrahoğlu, Tefsir Tarihi, C:I, s. 351; Ömer Nasûhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi ve Tabakât-ı Mü-fessirin, 2 c., Bilmen Yayınevi, Đstanbul 1973, C:II, s. 288.
22 Cerrahoğlu, Tefsir Tarihi, C:II, s. 265. 23 Cerrahoğlu, Tefsir Tarihi, C:II, s. 276. 24 Beydâvî üzerine yazılan haşiye ve şerhler için bkz. Bilmen, a.g.e, C:II, s. 353-356. 25 Cerrahoğlu, Tefsir Tarihi, C:II, s. 281.
43
Kur’ân’a tatbik edildiği bu nedenle öğrencinin tahsil hayatında okuduğu her ilim dalının
aslında Kur’ân’ı anlamaya yönelik olduğu ve öğrencinin diğer ilimleri okurken de tefsir
okuyor gibi olduğunu, son olarak da bu tedrisi Beydâvî ile nihayete erdirmekle tahsil
hayatını noktaladığını ve yeni bir hayata atılmasının söz konusu olduğunu belirtmiştir.26
Dönemlerinde büyük ilgi gören bu eserler, diğer dönemlerde de gördüğü ilgiden
bir şey kaybetmemiş aksine üzerine yapılan haşiye ve taliklerle şöhretleri daha da art-
mıştır. Manastır Medresesi müderrislerinden Muslihuddin Mustafa(730/1331)’nın birkaç
tefsir kitabı yanında Keşşâf’ı da ezberlemiş olması27 bu esere verilen değeri gösterir.
Tefsir usûlü ilmiyle alakalı olarak okutulan kitaplara bakıldığında karşımıza iki
kitap çıkmaktadır. Bunlar Bedruddin ez-Zerkeşî (ö.794/1392)’nin el-Burhân’ı ve Suyûtî
(ö.911/1505)’nin el-Đtkân’ıdır.28 Đki büyük tefsirin öne çıkıp okutulduğu bu dönemde yi-
ne bu iki büyük usûl kitabı da en çok okutulan eserler arasında yerlerini almışlardır.
ez-Zerkeşî Kur’ân ilimlerini bir araya toplayıcı mahiyette bir eser kaleme almış,
“Nev’” adını verdiği kısımlarda Kur’ân ilimlerini ayrıntılı bir biçimde ele almıştır. Bu
eser; muhtevâsındaki zenginlik, üslûbundaki letâfet, kaynakların çokluğu ve konuların
işleniş tarzı bakımından tefsir usûlü sahasında birinci sıradadır.29
Suyûtî el-Đtkân adlı eserini yazmadan önce et-Tahbir fi Ulûmi’t-Tefsir isimli bir
eser kaleme almış, fakat ez-Zerkeşî (ö.794/1392)’nin el-Burhân fi Ulûmi’l-Kur’ân adlı
eserini görünce eserinin yetersiz olduğunu anlamış ve el-Đtkân’ı yazmaya başlamıştır.30
Suyûtî (ö.911/1505) eserinde el-Burhân’dan epeyce alıntı yapmıştır. Burhân’da olduğu
gibi işlenilen konularla ilgili eserleri de okuyucuya aktarmıştır. Böylece bir anlamda tef-
sir usûlü tarihini de işlemiştir.31 Ayrıca aktardığı bilgileri rivâyetlerle desteklemesi, ince-
26 Ömer Özyılmaz, Osmanlı Medreselerinde Okutulan Kitaplar: Osmanlı Medreselerinde Eğitim Programları: Manzume-i Tertibu’l-Ulum, Kaside fi Kütübi’l-Meşhure fi’l-Ulûmi Kevakib-i Seb’a ve Erzurumlu Đbrahim Hakkı’nın Tertibu’l-Ulum Eserine Göre 17 Ve 18. yy, Ankara Kültür Ba-kanlığı Yayınları 2001, s. 177-178.
27 Taşköprîzâde, eş-Şekâiku’n-Nu’mâniyye, s. 215. 28 Đzgi, a.g.e., s. 94-97; Özyılmaz, a.g.e, s. 35-36. 29 Demirci, a.g.e, s. 30. 30 Suyûtî, el-Đtkân, C:I, s. 7-8. 31 Demirci, a.g.e, s. 31.
44
lediği konularda kaynak göstermesi, meseleleri ele alırken ayet ve hadislere öncelik
vermesi, hadisleri senetleriyle beraber vermesi ve konuyu işledikten sonra kendi görüşü-
nü de aktarması eserinin dikkat çeken ve önde gelen özelliklerindendir.32 Suyûtî’nin bu
eseri kendisinden sonra gelecek kuşaklarda da en fazla üzerinde durulan eser olmuştur.
II-OSMANLI DÖNEMĐNDE ÖNE ÇIKAN ÖNEMLĐ MÜFESSĐRLER
VE TEFSĐRLERĐ
Osmanlı döneminde ilk medresenin (730/1331) yılında kurulduğu göz önüne alı-
nacak olursa eğitim faaliyetlerine erken başlanıldığı söylenebilir. Osmanlı dönemine
geçmeden önce şu bilgileri de eklemekte fayda görmekteyiz:
Tefsir ilmi hicri VI. Asrın ortalarında zirveye ulaşmış ve bundan sonraki dönem-
lerde müfessirler çözülmüş olan problemleri tekrar çözmek yerine var olan çözümlerdeki
eksiklikleri gidermeye çalışmışlardır.33 Hicri VIII. Asır ise ilim faaliyetleri için bir du-
raklama asrı olmuştur. Her ne kadar bu dönemde Adûduddin el-Îcî, Taftazânî, Cürcâni
gibi devrin ileri gelen ilim adamları yetişmiş olsalar da bu asırda Đslâm dünyasında Mo-
ğol istilasından önce yetişmiş ilim adamlarının benzerleri yetişmemiştir.
Bu dönemde yetişmiş olan ilim adamları ilmî çalışmalara, daha önceki dönem-
lerde yazılan eserlere ya şerh ve haşiye yazarak ya da yazılan eserleri özetleyerek katkı-
da bulunmuşlardır. Genellikle hicri VII. Asır sonrasından itibaren yapılan tefsir çalışma-
ları cüz’i yanlışlıkların düzeltilmesi ve kapalı ifadelerin daha anlaşılır hale getirilmesi
şeklinde cereyan etmiştir.34 Đşte Osmanlı dönemi müfessirleri de kendilerine ulaşan ve
daha sonra şerh ve haşiye geleneği şeklinde bilinen bu mirasla tefsir faaliyetlerine baş-
lamışlardır. Bu dönem tefsir faaliyetleri açısından çeşitli özelliklere sahiptir. Bu dönem-
de genellikle ayetleri sarf ve nahiv kurallarıyla tahlil etme, kelâmî ve fıkhî konulara daha
32 Demirci, a.g.e, s. 31-32. 33 Sakıp Yıldız, Fatih’in Hocası Molla Gürâni ve Tefsiri, Sahaflar Kitap Sarayı, Đstanbul t.y., s. 135;
Sakıp Yıldız, “Osmanlı Tefsir Hareketine Toplu Bakış”, Uludağ Üniversitesi Đlâhiyat Fakültesi Der-gisi, Sayı:2, Yıl:2, Cilt:2, s. 4-5.
34 Sadreddin Gümüş, Seyyid Şerif Cürcâni ve Arap Dilindeki Yeri, Fatih Yayınevi Matbaası, Đstanbul 1984, s. 66.
45
fazla değinme, rivayete dayalı bilgiler üzerinde inceleme yapmadan tefsir etme, çağdaş
fikir üretme yerine önceki fikirler üzerinde durma, ilim anlayışını tenkit etme ve müna-
kaşalarla ilmi geliştirme gibi özellikleri35 barındırır. Osmanlı döneminde bu tefsir anla-
yışını aşan müfessirler olmuşsa da sayıları fazla olmamıştır.
Araştırmamızın bu bölümünde belirli yönlerle öne çıkan bu müfessirlere kısaca
değineceğiz. Gönül ister ki bir devre adını yazdırmış ve tefsir ilmine büyük katkı yapan
bu müfessirlerin büyük bölümünü aktaralım ve onlar hakkında az da olsa bilgi verelim.
Fakat yapılan araştırmalarda Osmanlı müfessirlerinin sayısının, her ne kadar eksiklikler
bulunsa da, dört yüzden fazla36 olduğu göz önünde tutulacak olursa, tüm müfessirlere
değinmek bu çalışmamız sınırları dışına çıkacaktır. Bu nedenle biz de çalışmamızda be-
lirli yönleriyle öne çıkmış ve meşhur olmuş bazı Osmanlı müfessirlerine kısaca değine-
ceğiz.
A- Şeyh Şihâbuddin es-Sivâsi (ö.780/1378)
Sivas’ta doğmuş ve orada yetişmiştir. Tefsir, fıkıh ve tasavvufla uğraşmıştır.
Tefsirinin ismi “Tefsir-i Şeyh” unvanıyla da tanınan “Uyûnu’t-Tefâsir li
Fudalâi’s-Semâsîr”dir. Tefsiri iki cilttir. Kolaylıkla anlaşılan ve kullanışlı bir tefsir yaz-
ma gayesiyle kaleme alınmıştır. Tefsirde rivayet ve dirayet metotları kullanılmıştır. Şerh
ve haşiye çalışmalarından uzaklaşılarak telif edilen ilk eser hüviyetini taşır.37
35 Yıldız, Sakıp, a.g.m, s. 6. 36 Muhammed Abay, “Osmanlı Döneminde Yazılan Tefsir Đle Đlgili Eserler Bibliyografyası”, Divan Đlmi Araştırmalar, Sayı:6, Yıl:4, Đstanbul 1999, s. 258-299.
37 Taşköprîzâde, eş-Şekâiku’n-Nu’maniyye, s. 31; Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri 1299-1915, 2 c., haz. Ali Fikri Yavuz, Đsmail Özen, Meral Yayınevi, Đstanbul t.y., C:1, s. 200; Ömer Rıza Kehhale, Mucemu’l-Müellifîn: Teracimu Musannifi’l-Kütübi’l-Arabiyye, 15 c., Mektebetü’l-Müsenna, Beyrut 1957, C:IV, s. 309; Halis Ören, “Göğsügür Lutfullah Erzurumî ve Râmûzu’t-Tahrir Adlı Tefsiri”, (Basılmamış Doktora Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Đs-tanbul 1995, s. 35-36; Abay, a.g.m, s. 295; Hidayet Aydar, “Osmanlılarda Tefsir Çalışmaları”, Yeni Türkiye Dergisi, Yıl:6, Sayı:33, s. 541.
46
B- Hacı Paşa el-Aydınî (ö.826/1423)
Müfessir, mütekellim ve tabip olan Aydınî, aslen Konyalı olup Aydın’a yerleştiği
için Aydınî nisbesiyle tanınmıştır. Memleketinde başladığı tahsil hayatına Mısır’da de-
vam etmiştir.
Tefsirinin ismi “Mecmeu’l-Envâr fi Cem’i’l-Esrâr”dır. Tefsiri birkaç ciltten mü-
teşekkil olup, dirayet metodu kullanılarak kaleme alınmıştır. Müfessir zahirî ve işârî tef-
sir metodunu birleştirmiştir. Bu tefsirin Đstanbul kütüphanelerinde iki cildi mevcut olup,
ilki Fâtiha sûresinden Âl-i Đmrân sûresi 91. ayete kadar, ikincisi ise Sebe’ sûresinden
Fussilet sûresine kadardır. On ciltten fazla olduğu tahmin edilen tefsirin tamamı bulu-
namadığı için kaç cilt olduğu tespit edilememiştir.38 Tefsirdeki temel kaynağı ise Râzî
Tefsiridir.39
C- Kutbuddîn el-Đznikî (ö.821/1418)
Kutbuddîn el-Đznikî, şer’i ilimler ve tasavvuf alanlarında iyi yetişmiş ve bildiğini
söylemekten çekinmeyen bir kişiliğe sahiptir. Timur’u bile huzurunda eleştirebilmiş bi-
risidir.
Tefsiru Kur’ân veya Tefsir-i Kutbuddîn adıyla bilinen tefsirinin sadece birinci
cildi kütüphane kayıtlarında mevcuttur. Eseri dirâyet ve rivâyet özelliklerini de barındı-
rır. Sarf, nahiv ve belâgat tahlillerine yeteri derecede yer vermiştir. Yararlandığı kaynağı
Keşşâf tefsiridir.40
38 Ziya Demir, “Osmanlı Müfessirleri ve Tefsir Çalışmaları-Kuruluştan X/XVI. Asrın Sonuna Ka-dar-” Ensar Neşriyat, Đstanbul 2006, s. 116.
39 Taşköprîzâde, eş-Şekâiku’n-Nu’maniyye, s. 52; Hacı Halife, Mustafa b. Abdullah Kâtib Çelebi, Keşfü’z-Zünûn an Esâmi’l-Kütüb ve’l-Fünûn, 2 c., tsh. M. Şerefettin Yaltkaya, Kilisli Rifat Bilge Milli Eğitim Bakanlığı, Ankara 1941, C:II, s. 1598; Demir, a.g.e, s. 114-119; Abay, a.g.m, s. 273; Ören, a.g.e, s. 36; Erdoğan Pazarbaşı, Vânî Mehmed Efendi ve Arâisu’l-Kur’ân, Van Belediye Baş-kanlığı Kültür ve Sosyal Đşler Müdürlüğü, Van 1997, s. 160; Aydar, Hidayet, a.g.m, s. 541.
40 Taşköprîzâde, eş-Şekâiku’n-Nu’maniyye, s. 34; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e, C:I, s. 133; Bilmen, a.g.e, C:II, s. 587; Abay, a.g.m, s. 281; Aydar, a.g.m, s. 541.
47
D-Molla Fenârî (ö.834/1431)
Hayatı hakkında geniş açıklamayı Tefsir Mukaddimeleri bölümünde ele alaca-
ğımız için burada sadece kaleme aldığı Aynu’l-A’yân adlı eseriyle meşhur olduğunu,
eserinin bir Fâtiha sûresi tefsiri olduğunu, Fahreddin Râzî metodunu devam ettirdiğini,
tasavvuf ağırlıklı bir tefsir olduğunu ve bir sûre tefsiri ile de olsa kaynakları yönünden
Osmanlı tefsir ekolünün devamına hizmet ettiğini, ilim çevrelerinde gelişen şerh ve ha-
şiye akımının dışında kalabildiğini41 belirtmekle iktifa edelim.
E- Alaaddin Semerkandî (ö.860/1456)
“Bahru’l-Ulûm” adlı tefsirin yazarı olan Alaadin Semerkandî, Konya’da vefat
etmiştir. Tefsiri dört cilt olup Mücâdele sûresine kadardır.
Ayetler ve kelimelerin gerekli bir biçimde açıklanması, tefsir yönlerine özellikle
belâgate önem verilmesi ve tasavvufî yorumlar içermesi bakımından önemli bir tefsirdir.
Telif edilen diğer tefsirlerin hacimleri göz önünde tutulursa, Osmanlı döneminin bir asır-
lık evresinde böyle bir tefsirin ancak Ebussuûd’un Đrşâdu'l-Akli's-Selîm adlı tefsiri ile
verilmiş olduğu görülecektir.42
F- Molla Gürânî (ö.893/1488)
Osmanlı Şeyhülislâmı, müfessir, muhaddis, fakîh ve usûl-ü fıkıhçı olan Gürâni,
eğitimini Şam, Kudus ve Kahire’de aldıktan sonra II. Murat zamanında Anadolu’ya
gelmiş ve burada müderrislik, kadılık ve Fatih Sultan Mehmet’e hocalık yapmıştır.
Tefsirinin ismi “Ğâyetu’l-Emânî fi Tefsiri Seb’i’l-Mesânî” veya “Ğâyetu’l-
Emânî fî Tefsirî’l-Kelâmi’r-Rabbânî”dir. Tefsir Keşşâf ve Beydâvî tefsirleri esas alına-
rak oluşturulmuş iki ciltlik bir tefsirdir. Gürâni bu iki tefsiri daha çok tenkit için kullan-
mıştır. Hadis nakli ve isrâilî haberler konusunda titiz davranan ve tefsirine yararlandığı
tefsirlerden ayrı olarak kendi kanaatini de ilave eden Gürânî, yeni bir metot ve muhteva
41 Pazarbaşı, Vânî Mehmed Efendi ve Arâisu’l-Kur’ân, s. 161. 42 Pazarbaşı, Vânî Mehmed Efendi ve Arâisu’l-Kur’ân, s. 161; Taşköprîzâde, eş-Şekâiku’n-Nu’maniyye, s. 83.
48
ortaya koyamamıştır. En önemli özelliği ise, işlediği konularda kısa ve özlü ifadeler kul-
lanıp teferruattan kaçınmasıdır.43
G- Nimetullah b. Mahmut en-Nahcivânî (ö.920/1514)
Azerbaycanlı olan Baba Nimetullah, müfessir ve mutasavvıftır. Tefsirinin ismi
“el-Fevâtihu’l-Đlâhiyye ve’l-Fevâtihu’l-Ğaybiyye el-Mûdihâtü li’l-Kelâmi’l-Kur’âniyye
ve’l-Hikemi’l-Furkâniyye”dir. Tefsiri yoğunlukla işâri tefsir özelliklerini barındırır. Ese-
rini herhangi bir tefsirden yararlanmadan, sadece kendi kalbine doğan ilhamlara dayana-
rak telif etmiştir. Her sûre başında “Fâtiha” başlığı ile başlamış, burada tasavvufa dair
bir takım bilgiler verdikten sonra sûre tefsirine geçmiş daha sonra da nasihat içeren “ha-
time” kısmıyla sûre tefsirine son vermiştir. Tefsirinde dirâyet ağırlıklı olmakla birlikte
rivâyete de yer vermiştir. 44
H- Đbn Kemal (ö.940/1534)
Kemalpaşazâde’nin hayatı ve eserlerine dair geniş bilgiyi araştırmamızın üçüncü
bölümünde aktaracağımız için burada sadece kaleme aldığı tefsirin Saffât sûresine kadar
olduğunu, Zemahşerî, Beydâvî, Râzi tefsirlerinden faydalandığını, açıklamalarında veciz
ifadeleri ile öne çıkması ve diğer tefsirler arasında oldukça başarı sağlamış olması gibi
özelliklerini vermekle iktifa edelim.
43 Tefsir hakkında daha geniş bilgi için, bu konuda doçentlik tezi hazırlamış olan Sakıp Yıldız’ın eserine
müracaat edilebilir. Bkz. Yıldız, Fatih’in Hocası Molla Gürâni ve Tefsiri, Sahaflar Kitap Sarayı, Đs-tanbul t.y, s. 145-348; Bağdatlı Đsmail Paşa, Hediyyetü’l-Ârifîn, C:I, s. 135; Hayreddin Zirikli, el-A’lâm Kamusu Terâcim li Eşherir-Rical ve’n-Nisa, 10 c., 2.bs., Matbaatu Kustasus, Kahire 1954, C:I, s. 97; Bergamalı Ahmed Cevdet Bey, Tefsir Usûlü ve Tarihi, haz. Dr. Mustafa Özel, Kayıhan ya-yınları, Đstanbul 2002, s. 144; Ahmed Ateş, Đslam Ansiklopedisi, C:VIII, s. 406-408; Pazarbaşı, Vânî Mehmed Efendi ve Arâisu’l-Kur’ân, s. 163; Ören, a.g.e, s. 40; Demir, a.g.e, s. 128-134; Abay a.g.m, s. 286; Aydar, Hidayet, a.g.m, s. 542.
44 Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e, C:I, s. 57; Bergamalı Cevdet Bey, a.g.e, s. 147; Bilmen, a.g.e, C:II, s. 628; Adil Nüveyhiz, Mucemü’l-Müfessirin Min Sadri’l-Đslâm Hatta’l-Asri’l Hâdır, 2 c., Müessesetü Nüveyhizi’s-Sakafiyye, Beyrut 1983, C:II, s. 703; Ören, a.g.e, s. 41; Demir, a.g.e, s. 138-142; Abay, a.g.m, s. 264; Aydar, a.g.m, s. 543.
49
I- Tâceddîn Tirevî (ö.970/1562)
Aydınlı olan Tâceddin Đbrâhim Hamza b. Mesûd, aynı zamanda muhaddis, muta-
savvıf ve vaizdir. Ayrıca Halvetî şeyhlerindendir. Edirne, Mısır ve Mekke’de bulunan
Tâceddin en son gittiği Mekke’de vefat etmiştir.
Tefsirinin ismi “Câmiu’l-Envâr fi Lüceci’l-Efkâr ve’l-Bihâr li’l-Mu’minîne’l-
Ahyâr”dır. Eser Bakara ve Enâm sûrelerini ihtiva eder. Müellif bu eserini okuduğu tef-
sirlerin yetersizliği veya aşırılığı dolayısıyla kaleme almıştır. Eser rivâyet ağılıklı olmak-
la birlikte dirâyet metodunu da barındırmaktadır. Tefsirin içerisinde tasavvuf büyükleri-
ne ait sözlere de yer verilmiş ve hikâyelemeler yapılmıştır.45
J- Sağır Ahmed (971/1563)
Ahmed b. Mahmud el-Esamm Karamânî, Lârende’lidir. Tefsirde mütehassıs bir
kişi olarak kabul edilmiştir.
Tefsirinin adı “Tefsiru’l-Karamânî” veya “Taksîru’t-Tefsir”dir. Tefsiri on iki
cilttir. Kaynaklarda eserin Mücâdele sûresine kadar olduğu yer almakla birlikte tam ol-
ması ihtimalinin olduğunu söyleyenler de vardır. Tefsirde rivâyet ve dirâyet metodu kul-
lanılmıştır. Hacmi ve muhtevası itibariyle Osmanlı döneminde kaleme alınan tek eser
olduğu ve Taberî, Ebû Hayyân ve Đbn Kesîr gibi tefsirlerle boy ölçüşebilecek düzeyde
olduğu söylenmiştir.46 Ağırlıklı olarak Beydâvî tefsirini kaynak almıştır. Tefsirinde yap-
tığı nakillerde, yapılan hatalar üzerinde durmuş ve teslimiyetçi bir yaklaşımdan kaçın-
mıştır.47
K- Ebussuûd (ö.982/1574)
Müfessir, fakîh ve Osmanlı Şeyhülislâmı olan Ebussuûd, Đrşâdu'l-Akli's-Selîm ila
Mezaya'l-Kitâbi'l-Kerim adlı tefsiri ile tüm Đslâm dünyasında tanınan meşhur bir Osman-
45 Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmânî, 4 c., Westmead Gregg International Publishers, 1971, C:II, s. 46;
Bağdatlı Đsmail Paşa, a.g.e, C:I, s. 27; Zirikli, a.g.e, C:I, s. 27; Kehhale, a.g.e, C:I, s. 26; Nüveyhiz, a.g.e, C:I, s. 12; Ören, a.g.e, s. 42; Abay, a.g.m, s. 295.
46 Demir, a.g.e, s. 162. 47 Bağdatlı Đsmail Paşa, a.g.e, C:I, s. 145; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e, s. 247; Demir, a.g.e, s. 157-164;
Abay, a.g.m, s. 292; Aydar, a.g.m, s. 543.
50
lı müfessiridir. Allâme Kemalpaşazâde’nin öğrencisi olması ve “el-Muallimu’s-Sânî” ve
“Sultânu’l-Müfessirîn” unvanlarını elinde bulundurması onun ilmî derecesini ortaya ko-
yar. Kendisi otuz yıl boyunca şeyhülislâmlık yapmış ve Osmanlı âlimlerinin
defterbaşılığı unvanını kazanmıştır. Ayrıca bundan önce müderrislik, kadılık ve kazas-
kerlik görevlerinde de bulunmuştur.
Abdullah Aydemir Ebussuûd’un Đrşâdu'l-Akli's-Selîm adlı tefsiri hakkında ol-
dukça önemli tesbitlerde bulunmuştur:
“Ebussuûd tefsirinde dikkatimizi çeken en mühim şey, müellifin bir ayetin
tamamının veya bir kısmının, kendisinden evvelki ayet ve ayetler topluluğu ile
(irab yönünden) alakasını belirtmesidir. Bazen bu, bir ayetin kendi bünyesinde de
olabilir. Bu gibi hallerde müfessir, ya bir vecih veya müteaddid vecihler zikret-
miştir. Müellifin bu konuda da ez-Zemahşerî ve el-Beydavî nin tefsirlerinden isti-
fade ettiği şüphesizdir. Fakat burada bir hususa işaret etmek gerekir ki o da
Ebussuûd’un ez-Zemahşerî’yi bu tarafıyla geçtiği ve hele el-Beydavî’yi çok geri-
lerde bıraktığıdır.”48
Ebussuûd eserinde Keşşâf ve Beydâvî tefsirlerinde izlenen metodu benimsemiş-
tir. Tefsiri genel itibariyle dirâyet ağırlıklıdır. Ayrıca Kur’ândaki belâgat ve i'câz yönle-
rini tespit ve Ehl-i Sünnet görüşlerini müdafaa konusunda bu tefsirlerden ayrılmaktadır.
Tefsirinde tenkit edilen tek nokta, sûre sonlarında bulunan ve sûreyi okuyan kişiye sevap
kazandırması ile alâkalı sahih olmayan rivâyetlere yer vermesidir.49
L- Muhammed b. Bedruddin el-Munşî (ö.1001/1593)
Muhammed b. Bedruddin el-Munşî Manisa’da doğmuş, tahsilini Đstanbul’da
yapmış, uzun yıllar Mısır kadılığı yaptıktan sonra Harem-i Şerif Şeyhi olmuştur. Kendisi
müfessir, kıraatcı, dil ve edebiyat âlimidir.
48 Abdullah Aydemir, a.g.e, s. 259-260. 49 Ebussuûd ve tefsiri hakkında daha geniş bilgi için, Abdullah Aydemir, Büyük Türk Bilgini Şeyhülis-lam Ebussuud Efendi ve Tefsirdeki Metodu, Diyanet Đşleri Başkanlığı Yayınları, 1981. Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e, C:I, s. 306; Cevdet Bey, a.g.e, s. 155; Ören, a.g.e, s. 43; Abay, a.g.m, s. 269; Aydar, a.g.m, s. 543-544.
51
Tefsir-i Münşî, Tefsir-i Şerif ve Tenzîlu’t-Tenzîl adlarıyla tanınan tefsiri
Celâleyn Tefsiri metoduyla kaleme alınmıştır. Tefsirde kıraat vecihleri de ağırlıklı olarak
işlenmiştir.50
M-Vânî Mehmed Efendi (ö.1096/1685)
Vânî Mehmed Efendi Van yakınlarında bulunan Hoşab beldesindendir. Tefsir,
hadis, tarih alanlarında ihtisas yapmıştır.
Tefsirinin ismi “Arâisu’l-Kur’ân ve Nefâisu’l-Furkân ve Ferâdisu’l-Cenân”dır.
Bu tefsirin özelliği de arâis tarzı tefsir olmasıdır. Yani peygamberlerin durumları, müşrik
kavimlerle yaptıkları mücadeleleri geniş bir biçimde işler. Yararlandığı kaynaklar ara-
sında Keşşâf, Beydâvî ve Râzi tefsirleri gelir.51
N- Đsmail Hakkı Bursevî (ö.1137/1725)
Tefsir, hadis, fıkıh gibi ilimlerde kendisini yetiştiren Bursevî, intisap ettiği şeyhi
Osman Fazıl vasıtasıyla Bâtınî ilimleri de öğrenmiş ve Celvetiyye tarikatı şeyhliğine ka-
dar yükselmiştir. Tefsire dair birçok eser yazan52 Bursevî’nin en meşhur eseri “Rûhu’l-
Beyân fi Tefsiri’l-Kur’ân” adlı tefsiridir. Eseri genel itibarla tasavvufî ağırlıklıdır. Bu-
nun yanında fıkhî ve kelâmî konulara da değinilmiştir. Ayrıca okuyucuya ibret verecek
Farsça şiirlere de yer verilmiştir. Tefsir muhteva ve metot açısından herhangi bir yenilik
arz etmez. Tefsirde bir takım zayıf rivâyet ve mesnetsiz haberler de yer almıştır.53
O- Lütfullah Erzurûmî (ö.1202/1788)
Müfessirin hayatı hakkında “Tefsir Risâleleri” adlı bölümde daha geniş bilgi ve-
receğimiz için direkt olarak tefsiri ile ilgili bilgilere geçiyoruz.
50 M. Süreyya, a.g.e, C:IV, s. 130; Bağdatlı Đsmail Paşa, a.g.e, C:II, s. 260; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e,
C:I, s. 392; Bilmen, a.g.e, C:II, s. 342; Zirikli, a.g.e, C:I, s. 191; Nüveyhiz, a.g.e, C:II, s. 633; Ören, a.g.e, s. 43-44; Demir, a.g.e, s. 152-156; Abay, a.g.m, s. 289; Aydar, a.g.m, s. 544.
51 Bağdatlı Đsmail Paşa, a.g.e, C:II, s. 299; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e, C:I, s. 462; Zirikli, a.g.e, C:VI, s. 52; Kehhale, a.g.e, C:XI, s. 102; Nüveyhiz, a.g.e, C:1, s. 499; Pazarbaşı, Vânî Mehmed Efendi ve Arâisu’l-Kur’ân, s. 17-157; Abay, a.g.m, s. 297; Aydar, a.g.m, s. 544.
52 Abay, a.g.m, s. 266-267. 53 Đsmail Hakkı Bursevî hakkında daha geniş bilgi için bkz. Ali Namlı, Đsmail Hakkı Bursevî-Hayatı, Eserleri, Tarikat Anlayışı, Đnsan Yayınları, s. 33-219.
52
Müfessir tefsirini dirâyet metoduyla yazmış ve Beydâvî tefsirini takip etmiştir.
Ahkâm ayetlerinde, Hanefî ve Şafiî mezheplerinin görüşleri beraberce verilmiştir.
Kelâmî ve tasavvufî konular yanında ilmî konulara da değinmiştir. Göğsügür Lütfullah
Erzurûmî bu tarz tefsir yazanların sonuncusudur.54
P- Molla Halil Siirdî (ö.1259/1864)
Tefsir, hadis, kelâm, fıkıh, mantık, Arap dili ve edebiyatı gibi alanlarda derin-
leşmiş bir müfessirdir. “Tebsîrâtu’l-Kulûb fi Kelâmi Allâmi’l-Ğuyûb” ve “Tefsiru’l-
Kur’ân” isimli iki tefsiri bulunmaktadır. Tefsiru’l-Kur’ân adlı tefsiri Kehf sûresine ka-
dardır. Tefsiri vefat etmesi dolayısıyla yarım kalmıştır.55
Tefsirde temayüz etmiş müfessirler elbette bu kadarla sınırlı değildir. Fakat yu-
karıda da belirttiğimiz gibi bu önemli şahsiyetlerin hepsine yer ayırmak elbette mümkün
değildir. Bu nedenle biz de bu kısımda hayatlarından ve tefsirlerinden bahsettiğimiz bu
müfessirlerle yetindik. Allah hepsine rahmeti ile muamele etsin.
Genel anlamda bakılacak olursa bu dönemde aşağıda belirtilecek konulara ağırlık
veren tefsir anlayışları öne çıkmıştır bunları şöyle sıralamak mümkündür:
• “Ayetleri sarf ve nahiv kaideleriyle tahlil ederek mana tefsirine ağırlık
vermek
• Tefsiri kelam ve fıkıhla ilgili konulara kaydırıp, itikâdî ve amelî mez-
hep görüşlerini savunmak
• Genellikle sahabe ve tabiûndan gelen nâsih, mensûh ve nüzûl sebep-
leri gibi rivâyete dayalı bilgilerle, hadisler üzerinde gerekli inceleme
ve ayıklama yapmadan ayetleri tefsir etmek 54 Bağdatlı Đsmail Paşa, a.g.e, C:I, s. 840, C:II, s. 496, s. 503; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e, C:I, s. 383;
Carl Brockelmann, Geschichte der Arabischen Litterature, 2 c., Leiden : E. J. Brill, 1943, C:I, s. 545-546; Bilmen, a.g.e, C:II, s. 730; Zirikli, a.g.e, C:V, s. 243; Kehhale, a.g.e, C:VIII, s. 155; Nüveyhiz, a.g.e, C:I, s. 447; Ören, a.g.e, s. 49-105; Aydar, a.g.m, s. 545; Abay, a.g.m, s. 271.
55 Molla Halil Siirdî hakkında daha geniş bilgi için bkz. Ömer Pakiş, “Molla Halil es-Siirdî ve Tefsirde-ki Metodu”, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Đstan-bul 1996; Bağdatlı Đsmail Paşa, a.g.e, C:I, s. 357; Zirikli, a.g.e, C:II, s. 317; Kehhale, a.g.e, C:IV, s. 117; Nüveyhiz, a.g.e, C:I, s. 175; Bilmen, a.g.e, C:II, s. 741; Abay, a.g.m, s. 286; Aydar, a.g.m, s. 545.
53
• Çağa ait yeni fikirler üzerinde durup, ilim anlayışını tenkit ve müna-
kaşalar üzerinde geliştirmek.”56
Bu dönemde tefsir ile meşgul olan müfessirlerin sadece tefsir ile uğraşmayıp di-
ğer ilimlerle de uğraşıyor olmaları, değerlendirmelerin müfessir ve tefsir bağlamında ele
alınırken göz önünde tutulması gereken hususlardan biri olduğunu da belirtmek isteriz.
III- HUZUR DERSLERĐ
Osmanlı Padişahları ilme ve âlime büyük önem vermişlerdir. Neredeyse devletin
kuruluşundan itibaren tüm padişahlar gerek özel hocaları ve gerekse yapılan toplantılarla
ilmin içerisinde yerlerini almışlardır. Böylelikle ilmin ve kültürün gelişmesine de katkı-
da bulunmuşlardır. Fatih Sultan Mehmet döneminden itibaren düzenlenen ilmi toplantı-
lara padişahlar da katılmaya başlamış, ilmî sohbetler ve münazaralar ayrı bir güzellik
kazanmıştır.
Đşte huzur dersleri de bu sebeple başlamıştır. Bu dersler hicri 1172/1759 Rama-
zanından itibaren, Osmanlı padişahının huzurunda yapılan ve Beydâvî tefsirinin müna-
zaralı bir şekilde tedrisinden ibaret olan derslerdir. Derslere başlama tarihinin geç oldu-
ğu düşünülebilir. Fakat bunun nedeni, bu derslerin yukarıda verilen tarihte başlaması de-
ğil, yapılan toplantı kayıtlarının bu tarihten itibaren düzenli bir biçimde tutulmaya baş-
lanmış olmasıdır. Bazı kayıtlarda bu derslerin Osman Gazi zamanından itibaren ramazan
ayında vakit bulunduğunda yapıldığı yer alırken bazılarında daha geç tarihler verilmek-
tedir.57
IV. Mehmet’in akşam ve yatsı namazları arasında Şeyhülislâm Minkârizâde
Yahya Efendi’ye Beydâvî tefsirinden ders verdirdiği ve bunu adet haline getirdiği, dö-
nemin ünlü vaizi ve padişahın hocası Vânî Mehmed Efendi’ye de haftada iki defa ders
yaptırdığı söylenmektedir. Fakat bu dersler de resmiyet ve devamlılık arz etmez. Denile-
bilir ki huzur dersleri tutulan kayıtlarla XVIII. Yüzyıldan itibaren resmiyet ve devamlılık 56 Sakıp Yıldız, “Osmanlı Tefsir Hareketlerine Toplu Bakış”, Uludağ Üniversitesi Đlâhiyât Fakültesi Dergisi, Sayı:2, Yıl:2, Cilt:2, s. 1-8.
57 Ebul-Ulâ Mardin, Huzur Dersleri, 3 c., Yay. Haz. Đsmet Sungur Bey, C:I, s. 13.
54
kazanmıştır. Kayıtlarda, ilk derste fetvâ emini Ebûbekir Muhammed Efendi’nin dersi
takrir eden kişi manasına gelen “mukarrir”, Nebih Mehmed, Konevî Đsmail, Müzellef ve
Đdris Efendilerin de müzakere yapan kişi vasfıyla “tâlip” oldukları, Beydâvî tefsirinden
en-Nisâ 135. ayeti takrir ettikleri ve dersin başından itibaren tartışmalı geçtiği, sonunda
da padişahın her bir âlime yüzer altın bağışladığı yer almaktadır.58 Zamanla katılımcıla-
rın sayısında ve dersin takrir edildiği günlerde değişiklikler olmuştur. Fakat değişmeyen
olgu, bu derslerin ramazan ayına has olduğudur.
Huzur derslerine katılacak olan hocalarla ilgili bir takım kurallar getirilmiştir.
Öncelikle bu hocalar şeyhülislâm tarafından seçilirdi. Seçimde liyakat ve ilmî mertebe
önemliydi. Daha sonra bu kurallara mukarrir ve muhatapların Đstanbul ruûsunu almış
olması, herhangi bir resmi vazifesi olmaması, Đstanbul’da ikamet etmesi, mukarrirlerin
hiyerarşik bir sırayla yükselmesi ve mukarririn şeyhülislâm’ın teklifiyle padişah tarafın-
dan atanması gibi kurallar da eklenmiştir.
Huzur derslerinde ilmî bir serbestlik mevcuttu. Mukarrir ayetleri okur ve muha-
tapların soru ve itirazlarına cevap verirdi. Böylece ilmî bir münazara ortamı oluşurdu.
Yalnız zamanla derslerde tartışmaların artması bu tefsir derslerinin çok ağır biçimde iler-
lemesine yol açmış, hatta bazen muhataplardan tartışmalarda edep dışına çıkarak ağır
sözler sarf edenler bile olmuştur. Đsrâ sûresinin dört, Fetih sûresinin altı senede tamam-
lanmış olması bunun bir göstergesidir. Ayrıca daha sonra bu derslerin ilmî yönden çok
ağır işlendiği, padişahın zihnini yoran bu üslup yerine gaza ve cihadı teşvik edici dersle-
rin tertiplenmesi istenmiştir.
Huzur dersleri padişahın belirlediği bir mekânda yapılırdı. Bu derslerin alışılage-
len diğer tefsir derslerinden bazı farkları vardır:
• Sadece Ramazan’a özeldir.
• Mübâhase ve münâzara içerir.
• Muhatapların soru sorarlar.
58 Mardin, Huzur Dersleri, C:I, s. 67-68, Mehmet Đpşirli, “Huzur Dersleri”, DĐA, C:XVIII, s. 441.
55
• Resmi yerlerde ve belirli bir merasimle olur.
• Ramazanda en az sekiz defa verilmesi gereklidir.
• 1200 senesinden itibaren Fatiha sûresinden başlayıp Mushaf tertibi-
ne göre devam etmiştir.
• Söz ve fikir hürriyeti serbesttir.
Sultan Vahdettin ve Halife Abdülmecid Efendi zamanında devam eden bu ders-
lerin sonuncusu 1341/1923 Ramazanında yapılmış, 26 Recep 1342/ 5 Mart 1924 tarihin-
de hilâfetin kaldırılmasıyla son bulmuştur.59
59 Mardin, Ebul-Ulâ, Huzur Dersleri, C:1, s. 13-109; Mehmet Đpşirli, “Huzur Dersleri”, DĐA, C:XVIII, s.
441.
56
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
OSMANLI DÖNEMĐNDE YAPILAN TEFSĐR USÛLÜ
ÇALIŞMALARI
Bu bölümde Osmanlı döneminde tefsir usûlü ile ilgili yapılan çalışmaları temelde
iki grupta ele aldık. Birinci grup usûl ile ilgili genel bilgileri içeren müstakil eser yazan-
lar, diğeri de tefsir mukaddimelerinde tefsir usûlü ile ilgili bilgiler veren müfessirlere da-
ir olan gruptur. Osmanlı dönemi âlimleri ve eserlerini incelelerken sıralamayı âlimlerin
vefat tarihlerine göre kronolojik olarak aktardık.
I- MÜSTAKĐL ÇALIŞMALAR
Müstakil çalışmalar adıyla oluşurduğumuz bu bölüm altında, Osmanlıda yapılmış
olan çalışmaları üç ana başlıkta kategorize ederek incelemiş bulunuyoruz. Bunlar siste-
matik tefsir usûlü çalışmaları yaparak usûl ilmine katkıda bulunanlar ve belirlenen bir
usûl konusu üzerinde çalışanlardır. Üçüncü tasnif olarak, Osmanlının son dönemlerinde
yayımlanan ilmi dergilerden Sırât-ı Müstakîm ve Sebilurreşâd dergileri örnek olarak se-
çilmiş, bu dergilerde yer alan usûlle ilgili makaleler taranmış ve müellifleriyle beraber
makale adları da aktarılmıştır. Böylelikle tefsir usûlüyle ilgili makale yazan müelliflere
de değinilmiştir.
A-SĐSTEMATĐK ÇALIŞMA YAPANLAR
Bu başlıkta tefsir usûlünün içeriğini eserinde bir bütün halinde işleyen müfessir
ve âlimler aktarılmıştır. Bu müfessir ve âlimler tefsir usûlü veya ulûmu’l-Kur’ân ile ilgili
konuları genel manada ele alıp işlemişlerdir.
57
1- Muhiddin Süleyman b. Kâfiyeci (ö.879/1474)
Muhiddin Ebû Abdillah Muhammed b. Süleyman el-Muhyevî el-Kâfiyeci el-
Bergamavî (veya el-Berğamî) el-Hanefî 788/1386 yılında Bergama’da doğdu.1 Đlk eği-
timini doğduğu yerde aldıktan sonra kendisini daha iyi yetiştirmek için seyahatler yap-
mıştır. Anadolu ve Đran’ı dolaşmış ve daha sonra Şam, Kudüs, Kahire gibi merkezlerde
bulunmuştur. Hocaları arasında; Burhan Haydâre, Şemsuddin Muhammed b. Đbrâhim eş-
Şirâzî, Şeyh Vâcid, Muhammed b. Muhammed el-Bezzâzî, Đbn-i Melek ve Molla Fenâri
gibi şahsiyetler vardır. Đbnü’l-Hâcib’in Kâfiye2 adlı eseriyle çok meşgul olduğundan do-
layı Kâfiyeci lakabıyla tanınmıştır. Arap dili, tefsir, hadis, fıkıh, kelam, tasavvuf, cedel,
mantık, tarih gibi konulardaki bilgisiyle kendini ispat etmiş bir âlimdir. Bu konularda
oldukça çok eseri olduğunu, sayılarını ve hatta isimlerini hatırlayamadığını, öğrencisi
olan Suyûtî (ö.911/1505) eseri Buğyetü’l-Vuat’ta bize aktarmaktadır.3 el-Melikü’l-Eşref
Barsbay Türbesi, el-Melikü’l-Eşref Şa’bân Zâviyesi ve türbesi, Şeyhuniyye meşihatlığı
görevlerinde bulundu. Yetiştirdiği öğrenciler arasında -yukarıda da zikrettiğimiz Suyûtî
başta olmak üzere-, Zekeriya el-Ensârî, Takıyyuddin b. Münşir, Şehâbeddin b. Esed,
Abdülkâdir b. Ahmed ed-Demîrî gibi şahsiyetler bulunan Kâfiyeci, 4 Cemâziyelevvel
879/16 Eylül 1474 tarihinde 91 yaşında vefat etmiştir.4
1 Doğum tarihi ve yeri hakkında en doğru tarih ve yer yukarıda verilen bilgidir. Bu konuda daha geniş
bilgi için bkz. Kâfiyeci, Ebû Abdullah Muhyiddin Muhammed b. Süleyman, Kitâbü’t-Taysir fî Kava-idi Đlmi’t-Tafsir: et-Teysir fî Kavaidi Đlmi’t-Tefsir, thk. Đsmail Cerrahoğlu, Ankara Üniversitesi Đla-hiyat Fakültesi, Ankara 1989, s. 7, Hasan Gökbulut, “Kâfiyeci” , DĐA, C:XXIV, s. 154. Đbn-i Đmâd’ın Şezerâtü’z-Zeheb adlı eserinde doğum yeri olarak “el-Ber’amî” ifadesi geçmektedir. Bu ifade “el-Berğamî” veya “el-Berğamavî” şeklinde olmalıdır. Ebü’l-Felah Abdülhay b. Ahmed b. Muhammed Đbnü’l-Đmad, Şezeratü’z-Zeheb fî Ahbari men Zeheb, 10 c., thk. Mahmûd Arnaut, Abdülkadir Arnaut, Daru Đbn Kesir, Beyrut 1993, C:IX, s. 488.
2 Đbnü’l-Hâcib (646/1249)’in Kâfiye adlı eseri Arapça nahviyle alakalı muhtasar bir eserdir. Hulûsi Kılıç, “el-Kâfiye”, DĐA, C:XXIV, s. 153.
3 Suyûtî, Buğyetü’l-Vuat fî Tabakati’l-Lugaviyyin ve’n-Nuhât, Matbaatü’s-Saade, Kahire 1326/1908, s. 48.
4 Ebü’l-Hayr Şemseddin Muhammed b. Abdurrahman es-Sehavi, ed-Dav’u’l-Lâmi, 6 c., Darü’l-Mektebeti’l-Hayat, t.y, C:IV, s. 260; Taşköprîzâde, eş-Şekaikun-Numaniyye, s. 64-66; Taşköprîzâde, Mevzuâtü’l-Ulûm, 2 c., Đkdam Matbaası, Dersaadet, 1313, C:I, s. 574; Kâtib Çelebi, Keşfü’z-zünûn, C:I, s. 194; Suyûtî, Bugyetü’l-Vuat, s. 48; Suyûtî, Hüsnü’l-Muhadara fî Tarihi Mısr ve’l-Kahire, 2 c., thk. Muhammed Ebu’l-Fazl Đbrâhim, Daru Đhyai’l-Kütübi’l-Arabiyye, 1387/1967, C:I, s. 549; Đbnü’l-Đmad, Şezeratü’z-Zeheb, C:IX, s. 488; Ebü’l-Hasenat Muhammed Abdülhay b. Muhammed Leknevi, el-Fevaidü’l-Behiyye fî Teracimi’l-Hanefiyye; Tarabü’l-Emasil bi-Teracimi’l-Efadıl, göz.geç. Ahmed Za’bi, Darü’l-Erkam, Beyrut 1418, s. 278; Şemseddin Sami, Kamusu’l-A’lâm, 6 c.,
58
Đlmi kişiliği hakkında Suyûtî şunları söyler:
“ Şeyhimiz allâme, üstatların üstadıydı… Çoğu eseri muhtasar haldedir. En
faydalıları Şerhu Kavâidi’l-Đ’râb, Şerhu Kelimeteyi’ş-Şehâde, Muhtasar fi
Ulûmi’l-Hadîs ve “Teysîr” de denilen Muhtasar fi Ulûmi’t-Tefsir’dir. Kendisin-
den önce de bu ilmi ortaya çıkaran olmadığını söylemiştir. Fakat bu Zerkeşî’nin
el-Burhân’ına ve Celâl el-Bulkınî’nin Mevâkıu’l-Ulûm’una vâkıf olamadığın-
dandır. O dini işlerde sağlam bir akideye sahip, tasavvufta iyi itikadı olan, hadis
ehlini seven, bid’at ehlinden hoşlanmayan, yaşının büyüklüğüne rağmen çokça
ibadet eden, çokça harcayan, temiz kalpli… birisiydi. Ben kendisinin yanında on
dört sene bulundum. Her gidişimde daha önce duymadığım ilginç şeyler duydum.
Bana bir gün “hij_ klز ” terkibinin irabını sordu. “Biz küçüklerin yerinde miyiz ki
bu soru bize soruluyor?” dedim. Kendisi bana bu terkipte yüz on üç vecih bulun-
duğunu söyledi. Ben de ondan faydalanmadan meclisten ayrılmayacağımı söyle-
dim. Bu konuda yazdığı risalesini çıkardı ben de ondan yazdım. Benim üzerimde
şefkat ve ifadesi çok olduğundan ben de onu babamdan sonra ikinci bir baba ad-
dettim.”5
Eserleri hakkında şu bilgileri de ilave etmenin faydalı olacağı kanaatindeyiz:
Cerrahoğlu’nun yaptığı çalışmada, eserlerinin genellikle soru-cevap şeklinde ol-
duğu ve sayısı hakkında da:
“Đstanbul Reisü’l-Küttab Mustafa Efendi Kütüphanesinin 1187 numaralı
mecmuasında 1-31 arasındaki varaklarda bulunan “Kitâbu’l-Envâr” adlı eserin
tıpkıbasım, Kaşgar Neşriyat, Ankara 1996, s. 3814; Bağdatlı Đsmail Paşa, a.g.e, C:II, s. 208; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e, C:I, s. 377; Bilmen, a.g.e, C:II, s. 424; M. Süreyya, a.g.e, C:IV, s. 339; Brockelmann, Geschichte Der Arabischen Literatur: Zweite den Supplementbanden angepasste Auflage, Leiden : E. J. Brill, C:II, s. 138-140; Brockelmann, GAL, C:II, s. 140-141; Ahmed Muham-med el-Ednevi, Tabakâtu’l-Müfessirîn, thk. Süleyman B. Salah Kazzi, el-Mektebetü’l-Ulûm ve’l-Hikem, el-Medinetü’l-Münevvera 1998, s. 343; Nüveyhiz, a.g.e; C:II, s. 535; Hasan Gökbulut, “Kâfi-yeci” , DĐA, C:XXIV, s. 154.
5 Suyûtî, Buğyetü’l-Vuat, s. 48.
59
sonunda müellifin el yazısıyla olan bir icazetten anlaşıldığı kadarıyla eserlerinin
altmıştan fazla olduğu ifade edilir.” bilgileri verilmiştir.6
Ayrıca Sehâvi bu sayının yüzden fazla olduğunu ve çoğunun küçük risaleler şek-
linde olduğunu da kaydeder.7 Tefsir ilmi ile ilgili olan eserlerinden; Neylü’l-Nerâm fi
Tefsiri Kavlihi Teâlâ “ ve ma rabbuke bizallâmin..”, Nuzhetü’l-Đhvân fi Tefsiri Kavlihi
Teâlâ “Yâ lûtu inna rusulü rabbik”, Risale fi Đlm-i Tefsir ve Vucûhi’l-Kıraat, Şerhu’l-
Đstiâze ve’l-Besmele, et-Teysîr fi Kavâidi Đlmi’t-Tefsir sayılabilir.8 Son olarak
Cerrahoğlu’nun eklediği şu bilgiyi de aktararak müellifin eserinin incelenmesi kısmına
geçeceğiz.
“Đstanbul’da Ayasofya Kütüphanesinde 178 numarada el-Kâfiyeci’ye atfedi-
len “et-Tefsiru’l-Âyâti’l-Müteşâbihât adlı bir eser mevcut ise de, bu Kâfiyeci’ye
ait değildir. Kâtip Çelebi’nin de belirttiği gibi ve eserin mukaddimesinde de kay-
dedildiğine göre bu Burhânuddin Ebu’l-Kâsım Mahmud b. Hamza b. Nasr el-
Kirmâni’nin “el-Burhân fi Tevcîhi Müteşabihi’l-Kur’ân lima fihi mine’l-Hücceti
ve’l-Beyân” adlı eseridir. Muhtevâsında el-Kâfiyeci’ye işaret eden hiçbir işaret
ve delil yoktur.”9
Eseri: et-Teysîr fi Kavâidi Đlmi’t-Tefsir
Müellifin bu eseri, Đsmail Cerrahoğlu tarafından 1989 senesinde yayımlandığın-
dan biz de araştırmamızda, basılan bu eserden faydalandık.
Kâfiyeci’nin et-Teysîr fi Kavâidi Đlmi’t-Tefsir adlı eseri iki bâb ve bir hâtimeden
oluşmaktadır. Birinci bâb terimlerle ilgilidir.
Tefsir kelimesi, me’hazı ve örfi manası; te’vil kelimesi, me’hazı ve örfi manası -
Tefsir ve Te’vil konusunda Matûridî’nin görüşünü esas almıştır -; tefsir, te’vil kelimeleri
6 Kâfiyeci, a.g.e, s. 10-11. 7 Sehavi, a.g.e, C:IV, s. 260. 8 Diğer eserleri, nüshalarına dair daha geniş bilgi için bkz. Kâfiyeci, a.g.e, s. 11-43. 9 Kâfiyeci, a.g.e, s. 42.
60
ve uygulamada ortaya çıkan ihtilaflar; re’y meselesi; Kur’ân tefsirinin caiz olup olmadı-
ğı meselesi; tefsirin muhtaç olduğu ilimler- Burada on beş adet ilimden bahsetmiştir-.
Tefsir ilmini iki kısma ayırmıştır. Birincisi, nakil veya işitmekle nüzûl sebepleri-
ni müşahede etmekle bilinen tefsir ilmi; ikincisi, anlaşılması Arapça kaidelerini bilmekle
mümkün olan te’vil ilmi. Tefsir ilmine duyulan ihtiyaç ve tefsirin gerekliliği konusunda
da soru cevap yöntemiyle bilgiler vermiş, devamında Kur’ân kelimesinin iştikakı, örfteki
manası, sure ve ayet kelimeleri ve bunların da iştikakları ve örfi manaları üzerinde dur-
muştur. Daha sonra Kur’ân’ın bize tevâtür yoluyla naklindeki sır nedir? Şeklinde bir so-
ru sormuş ve cevabını da üç kısımda anlatmıştır. Devamında besmelenin durumu; kıraat
ilminin sıhhat şartları; muhkem ve müteşabih kelimelerinin manaları ve açıklamaları -
Genel olarak müteşabihin son derece gizli olmayanları anlaşılabilir görüşündedir.-; delâ-
let konusunu da mantıkta açıklanıldığı gibi örneklerle açıklamış; nüzûl, tenzil, inzâl, va-
hiy kelimeleri ve açıklamaları; ayrıca ek bir soruyla da rüyanın konumu üzerinde dur-
muş; nüzûl sebepleri hakkında konuşmanın caiz olup olmadığından bahsedip ikinci bâba
geçmiştir.
Đkinci bâb kaideler ve meseller hakkında olup, ilk paragrafta muhkem kelimesi
üzerinde durmuştur. Muhkem ile ilgili açıklanması gereken noktaları on beş kısımda so-
ru cevap yöntemiyle açıklamış ve sonra müteşabih kelimesini yine aynı metotla incele-
miştir. Daha sonra nesih kelimesi üzerinde durmuş ve neshi tüm yönleriyle ele almıştır.
Tefsirin de hadis gibi rivayet edildiği, dolayısıyla bu rivayetlerin de kabul edilebilmesi
için şartların olduğunu söylemiş ve bu şartları açıklamıştır.
Kitabın hâtime bölümü ise ilmin değeri ve hoca ile öğrenci adâbı hakkındadır.
Sonuç olarak, eser tüm usûl konularını ihtiva etmemekle beraber aktarılan konu-
lar oldukça detaylıdır. Müellifin kitabıyla övünmesindeki sebep -diğer âlimlerin de be-
lirttiği gibi- usûl kitaplarını görememiş olması yanında, bize göre, konuları işlerken salt
usûl bilgileri yanında mantık, usûl-ü Fıkıh gibi ilimleri de katarak eserini zenginleştir-
mesinden de kaynaklanmaktadır.
61
2- Ahmed Cevdet Paşa (ö.1312/1895)
Cevdet Paşa 1238/1823 yılında Bulgaristan’ın Lofça kasabasında doğmuştur.
Dedesi Prut savaşına katıldıktan sonra Lofça’ya yerleşmiş olan Ahmed Ağa’dır. Babası
Lofça ileri gelenlerinden Hacı Đsmail Ağa’dır. Asıl adı Ahmed olup Cevdet mahlasını
Đstanbul’da öğrenim gördüğü sırada 1259/1843 senesinde meşhur şair Süleyman Fehim
Efendi’den almıştır.
Đlk eğitimine Lofça’da başlamıştır. Hafız Ömer Efendi, kadı naibi Hacı Eşref
Efendi, Hafız Mehmed Efendi gibi müfti ve müderrislerden; Arapça, mantık, fıkıh ve
tefsir okumuş ve daha sonra 1255/1839 yılları başlarında Đstanbul’a gelerek burada da
Hafız Seyyid Efendi, Doyranlı Mehmed Efendi, Vidinli Mustafa Efendi, Kara Halil
Efendi, Birgivî Hoca Şakir Efendi, Miralay Nuri Bey, Müneccimbaşı Osman Sabit
Efendi gibi âlimlerden Arapça, Farsça, fıkıh, hadis, usûl-ü fıkıh, usûl-ü hadis, tefsir,
mantık, adâb, kelam, hikmet-i tabiiyye, hikmet-i ilâhiye, hendese, hesap, cebir, hey’et ve
coğrafya gibi ilimleri okumuştur. Bu bilgiler bile onun ilmi seviyesinin ne denli yüksek
olduğunu ortaya koymaya yeterlidir. Arapça ve Farsçası okuyup yazabilecek, Fransızca
ve Bulgarcası da bu dilleri anlayabilecek kadar iyidir.
Ahmed Cevdet Paşa bir yandan tahsille ilgilenirken öte yandan da ders vermek
üzere bazı hocalarından icâzet almıştır. Ayrıca Murat Molla tekkesinde Mesnevî okuya-
rak Farsçasını ilerletmiştir. Burada kendisine mesnevîhanlık icâzeti verilmiştir. Kendini
iyi yetiştiren Ahmed Cevdet Paşa, tasavvuf ve edebiyatın belli başlı eserlerini okumak
suretiyle, hem bu alandaki eksikliklerini giderip hem de edebî zevkini geliştirmiştir.
Kendi sarfettiği şu cümleler onun kitap okuma iştiyakının ne derece büyük olduğunun
kanıtıdır:
“geceleri yatağa yatmayıp, kitap mütalâa ederken uyuklar ve kitap üzerinde
uyur ve uyanıp yine kitaba sarılır idim. Eyyâm-ı tatilde olsun dinlenmez idim.”10
10 Cevdet Paşa, Ahmed, Tezâkir: 1-12, yay. Cavid Baysun, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1986, Tezâkir,
IV, 12.
62
Onun bu gayretleri, onu devrin önemli hocalarıyla tartışabilecek seviyeye taşı-
mıştır.
Kendisi daha sonra devlet hizmetine girmiş ve çeşitli devlet kademelerinde bir-
çok görev almıştır. Đlk hizmetine yirmi üç yaşında Premedi Kazası’nda kadı olarak baş-
layan Ahmed Cevdet, sırasıyla Đstanbul Müderrisliği Ruûsluğu, Meclis-i Maarif-i
Umûmiyye Azalığı ve Dârulmuallimîn Müdürlüğü, Vakanüvistlik, Galata Kadılığı,
Mekke-i Mükerreme Kadılığı, Đstanbul Kadılığı, Halep Valiliği, Divan-ı Ahkâm-ı
Adliyye Başkanlığı, Adliye Nâzırlığı, Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye Cemiyeti ile Şurâ-yı
Devlet Tazminat Dairesi Başkanlığı, Şura-yı Devlet Üyeliği ve Evkâf Nâzırlığı, Maarif
Nâzırlığı, Şura-yı Devlet Başkan Vekilliği, Yanya Valiliği, -vekaleten- Sadrazamlık ve
Ticaret Nâzırlığı görevlerinde bulundu. Son alarak yine Adliye Nâzırlığı görevi yapıp bu
görevden ayrılan Ahmed Cevdet Paşa’yı II. Abdülhamid Meclis-i Âliye tayin etti. Bun-
dan sonraki hayatını ilmi çalışmalara ve çocuklarına adayan Ahmed Cevdet Paşa 26
Mayıs 1895 tarihinde 72 yaşında vefat etti. Çok yönlü bir ilim adamı olan Ahmed Cev-
det Paşa son asrın âlimleri arasında önemli bir yer tutmaktadır. O, büyük bir devlet ada-
mı olduğu kadar aynı zamanda tarihçi, sosyolog, hukukçu, düşünür, edip ve eğitimcidir.
Devlet görevlerinde bulunduğu sırada Kavâid-i Osmaniye, Tezâkir-i Cevdet,
kendi fikri olan Hanefi fıkhına dair bir kanun kitabı yazma düşüncesini pratiğe geçirdiği
ve kendisine şöhret kazandıran “Mecelle”11, okullarda okutulmak üzere “Kavâid-i
Türkiyye”, “Mi’yâr-ı Sedât ve Âdâb-ı Sedât” kitaplarıyla Kısâs-ı Enbiyâ adlı kitapları
yazmıştır. Ayrıca Osmanlı Tarihini de yazmakla görevlendirilmiş ve üç cilt yazarak pa-
dişaha sunmuştur.12
11 Bu kitap sadrazam Ali Paşa’nın Osmanlı Medeni Kanunu olarak Fransız Medeni Kanunu olan “Code
Civil”in tercümesinin alınması fikrine karşı çıkan Ahmed Cevdet Paşa’nın Vükela Meclisinde görüşünü kabul ettirmesi neticesinde oluşturulan komisyon tarafından on senede hazırlanmıştır. 16 kitapta 1851 madde içermektedir. Ercüment Kuran, “Türk Tefekkür Tarihinde Ahmed Cevdet Paşa’nın Yeri”, Ahmed Cevdet Paşa Semineri 27-28 Mayıs 1985, Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Araştırma Merkezi, s. 8.
12 Ahmed Cevdet Paşa, Tezâkir: 1-12, I-III; Fatma Aliye Hanım, Ahmet Cevdet Paşa ve Zamanı, sdl. Metin Hasırcı, Pınar Yayınları, Đstanbul 1994, s. 25-148; Bağdatlı Đsmail Paşa, a.g.e, C:I, s. 194; Mar-din, Medeni Hukuk Cephesinden Ahmed Cevdet Paşa, Türkiye Diyânet Vakfı, Ankara 1996, s. 7; M. Şakir Ülkütaşır, Cevdet Paşa: Hayatı, Şahsiyeti, Eserleri: 1822-1895, Doğuş Matbaası, Ankara
63
Eserleri arasında bir de Kur’ân lügati vardır. Osman Keskioğlu’nun belirttiğine
göre13 müellif yüz on kelime izah etmiş, Kur’ân tercümesine başlamış fakat bu eseri ya-
rım kalmıştır. Şimdi bu çok yönlü âlimin Hulâsatü’l-Beyân fi Te’lifi’l-Kur’ân adlı eseri-
ne geçelim.
Eseri: Hulâsatü’l-Beyân fî Te’lîfi’l-Kur’ân
Müellifin bu eseri Ali Osman Yüksel’in tercümesiyle birlikte basılmıştır.14 Biz
de araştırmamızda basılan bu eserden faydalandık.
Muhtasar Kur’ân Tarihi isimli eserinde ulûmu’l-Kur’ân’dan sayılan ilimlere yer
vermiştir. Bunları şöylece sıralayabiliriz; Kur’ân-ı Kerimin ilk defa toplanması, “niçin
bir mushafta toplandı?” sorusu, suhuf ve mushaf terimlerinin anlamları, Kur’ân’ın nüzûl
süresi ve ona nisbet olunan inzâlin çeşitli manaları, vahiy katipleri, Kur’ân’ı cem’ eden-
ler, Hz. Ebubekir’in Kur’ân’ı toplaması, kıraat ihtilafları ve bunların kaynakları,
Kur’ân’ın çoğaltılması ve buna ilişkin haberler, mushafları inceleyecek ve çoğaltacak ilk
kurulun teşekkülü, imlâ eden ve yazanlar, iki cem’ arasındaki farklar, besmelesi olma-
yan sûre ve bunun nedeni, mushafların isim ve özellikleri, Kur’ân’ın tarifi, indirilmesin-
deki hikmet, i’câzı, Kur’ân’ı tevâtürle nakletmenin manası, kıraat vecihlerinin çeşitli
olmasındaki sebep, kıraat tarifi, mütevâtir ve şâz kıraatler konularına değinmiştir. Özet-
le, Kur’ân tarihi hakkında aranılan bilgilerin kolay ve detaysız olarak bulunabileceği bir
eserdir.
1945, s. 7-65; Veli Ertan, Ahmed Cevdet Paşa Hayatı, Eserleri ve Đlim Değeri, Arı matbaası, Ankara 1964, s. 5-40; Yusuf Halaçoğlu, “Kendi Kaleminden Ahmed Cevdet Paşa”, Ahmed Cevdet Paşa Se-mineri 27-28 Mayıs 1985, Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Araştırma Merkezi, Edebiyat Fakültesi Basımevi, Đstanbul 1986, s. 1-6; Ercüment Kuran, “Türk Tefekkür Tarihinde Ahmed Cevdet Paşa’nın Yeri”, Ahmed Cevdet Paşa Semineri 27-28 Mayıs 1985, s. 7-12; Hulûsi Yavuz, “Mecel-le’nin Tedvini ve Cevdet Paşa’nın Hizmetleri”, Ahmed Cevdet Paşa Semineri 27-28 Mayıs 1985, s. 41-101; Ahmet Zeki Đzgöer, Ahmet Cevdet Paşa, Şûle Yayınları, Đstanbul 1999, s. 13-59; Ali Ölme-zoğlu, “Cevdet Paşa”, ĐA, C:III, s. 114-123; Yusuf Halaçoğlu-M.Akif Aydın, “Cevdet Paşa”, DĐA, C:VII, s. 443; Ahmet Cevdet Paşa semineri: bildiriler: 27–28 Mayıs 1985, sunuş Mübahat S. Kütükoğlu, Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Araştırma Merkezi, Đstanbul 1986; Ahmet Cevdet Paşa 1823-1895 Sempozyumu, 9-11 Haziran Ankara 1995, Türkiye Diyanet Vakfı, 1997.
13 Osman Keskioğlu, Kur’an Tarihi ve Kur’an Hakkında Ansiklopedik Bilgiler, Nebioğlu Yayınevi, Đstanbul 1953, s. 275.
14 Ahmed Cevdet Paşa, Muhtasar Kur’an tarihi =Hulasatü’l-beyan fi te’lifi’l-Kur’ân, trc. Ali Osman Yüksel, Kültür Basın Yayın Birliği, Đstanbul 1989.
64
3- Debreli Vildan Faik (ö.1341/1925)
Vildân Faik b. Đslâm ed-Debrevî 1269/1853 senesinde Manastır’ın Debre sanca-
ğına bağlı Rekalar Kazası’nın Perseniçe Köyü’nde doğdu. 1277’de Đstanbul’a gelip Üs-
küdar Valide-i Atik medresesinde amcası Hoca Yahya Efendi’nin yanına yerleşti. Đlk
tahsilini bitirdikten sonra on iki yaşında Kur’ân-ı Kerim’i hıfzetti. On yedi yaşlarında da
ilm-i vücûh’tan seb’a ve aşereyi de bitirip mezun oldu. Üsküdar’da Karahüseyin Efen-
di’nin damadı Kara Mustafa Efendi’nin ders halkasına girdi. On dokuz sene hocasından
okuyup icazet aldı. 1299/1882’de Üsküdar Yeni Cami’inde ders vermeye başladı. 1303/
1886 senesinde yapılan imtihanda başarılı olarak Üsküdar Dersiâmı oldu. Öğrencilerine
ilk icazeti 1314/1897 yılında vermiştir. 1301/1883’te Üsküdar Askeri Toptaşı Rüştiye-
sinde Farsça ve Arapça hocalığı yaptı.
1324/1906’da Huzur Dersleri’ne muhatap, yani dersi müzakere eden kişi olarak
tayin edilmiştir. Bu görevinden de 1341 senesinde ayrılmıştır. Đlmiye Sâlnâmesinde mü-
ellifin 21 Ramazan 1328/1910 tarihinde, Hâce Hayreddin Medresesinde kısm-ı âli tefsir-
i şerif müderrisi ve ders-i şerif mukarriri olduğu kayıtlarda geçmektedir.15 Haziran
1327/1911’de Valide Sultan Dershanesi müdürü oldu ve bu görevini Eylül 1330/1914’e
kadar devam ettirdi. 13 Ağustos 1335/1919’da Süleymaniye Medresesi Hadis Müderris-
liğine atandı. 22 Mayıs 1337/1921’de bu görevinden ayrıldı.
II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Meşrutiyet’i güçlendirmek maksadıyla Arnavut-
luk Đttihad Kulübünün ve Cemiyet-i Đttihâdiye’nin kararı ve Bâb-ı Âlî’nin tensibi ile
Manastır ve Đşkodra vilayetlerine gönderilerek Heyet-i Nasıha’nın başında iki ay vazife
yapmıştır. 4 Temmuz 1341/1925’te Üsküdar Hace Hansa Hatun Mahallesi Selvilik cad-
desindeki evinde vefat etmiştir.16
15 Seyit Ali Kahraman, Ahmet Nezih Galitekin, Cevdet Dadaş (Yay. Haz), Đlmiye Sâlnâmesi, Osmanlı Đlmiye Teşkilatı ve Şeyhülislâmlar, Đşaret Yayınları, 1998, s. 100.
16 Seyit Ali Kahraman, Ahmet Nezih Galitekin, Cevdet Dadaş, a.g.e, s. 100; Mardin, Huzur Dersleri, yay. haz. Đsmet Sungur Bey, II-III, 828; Sadık Albayrak, Son Devir Osmanlı Uleması (Đlmiye Ricali-nin Terâcim-i Ahvali), 5 c., Đstanbul Büyükşehir Belediyesi, C:IV, s. 353; Mustafa Özel, “Debreli Vil-dan Faik ve el-Mültekat fi Usûli’t-Tefsir”, Đslâmiyat, Sayı:4, Cilt:2, 1999, s. 224. Bu makalede müelli-fin ölüm tarihi 1343/1924 olarak verilmiştir.
65
Müellifin beş adet matbu, on adet de yazma eseri bulunmaktadır. Bunlardan tef-
sir ile ilgili olanları; Tefsir-i Sûre-i Kâf, el-Mevâizu’l-Hisan, Ayet Tefsiri, Tavdîhu’l-
Mübhemât fî-mâ Verade fi’l-Kur’âni mine’l-Kelimât, Tebyinu’l-Edevât fi-ma verade
fi’l-Kur’âni mine’l-Kelimât ve el-Mültekat fi Usûli’t-Tefsir adlı eserleridir.17 Bu eserler-
den sadece Huzur Derslerinde aldığı notlardan oluşan el-Mevâizu’l-Hisan adlı eseri ba-
sılmıştır. Diğerleri el yazması halinde ve üzerinde çalışılmayı beklemektedir.
Eseri; el-Mültekat fi Usûli’t-Tefsir
Müellifin el-Mültekat fi Usûli’t-Tefsir adlı eserinin nüshası Üsküdar Hacı Selim
Ağa Kütüphanesi Hüdayi Efendi bölümü, 126 numaralı kısımda yer almaktadır.
Eser otuz dört varak (yetmiş iki sayfa)’tan oluşmaktadır. Arapça olarak kaleme
alınmıştır. Müellif eserini on dört asıl üzere yazmıştır. Bazen bu asılları fasıllara ayır-
mıştır. Fakat ileride değineceğimiz üzere eser, müellifin isteği doğrultusunda yarım kal-
mıştır.
Đlk asılda müellif mekkî ve medenî ayetler konusunda bilgi vermiş ve bu hususta
yaygın olan görüşü, ayetlerin hicretten önce veya sonra inişinin belirlediğini belirtmiştir.
Đkinci asılda; Kur’ân’ın toplanması ve düzenlenmesi, isimlerinin bilinmesi, sûre-
leri ve bu sûrelerin düzeninin tevkîfî mi yoksa sahabe ictihadı ile mi olduğu konuları
üzerinde durmuştur.
Üçüncü asılda; tekrar nâzil olan ayetler, nüzûlü hükmünden önce ve hükmü nü-
zûlünden önce olan ayetler, ayrı ayrı ve aynı zamanda inen ayetler, meleklerin iştirakiyle
ve meleklerin iştiraki olmadan inen ayetler üzerinde durmuştur.
Dördüncü asıl da Kur’ân’ın indirilişi hakkındadır. Kur’ân’ın ilk olarak Levh-i
Mahfûz’dan dünya semasına indiği ve oradan da parça parça indiği, Ehl-i sünnetin Allah
kelamının “Münezzel” olduğu konusunda görüş birliği içerisinde olduğu fakat inzalin
anlamı konusunda farklı görüşlerin olduğunu kaydetmiştir.
17 Özel, a.g.m, s. 224.
66
Beşinci asıl vahiy hakkındadır. Vahyin niteliği; zâhir ve bâtın olarak ikiye ayrıl-
ması, bunlardan zâhirin üç kısmı olduğu bâtının da konulan hükümlerden ictihadla ulaşı-
lan şey olduğunu belirtmiş ve vahyin keyfiyeti konusuna geçmiştir.
Altıncı asıl iki fasla ayrılmıştır; ilk fasılda ayetler arasındaki münasebet, ikinci
fasılda da sure başlangıçları ve sonları konuları işlenmiştir.
Yedinci asılda muhatapların çeşitleri, sekizinci asılda da ayet sonlarındaki fasıla-
lar işlenmiştir.
Dokuzuncu asıl üç fasıldan oluşmaktadır; Kur’ân’ın garip kelimeleri, Kur’ân’da
bulunan ve Hicaz Lehçesi’nden olmayan kelimeler, Arapça dışındaki kelimeler.
Onuncu asılda Vücûh ve Nezâir konusu işlenmiştir.
On birinci asılda da Kur’ân’ın irabı ve bu hususta da Ebu Hayyan’ın tefsirinin
meşhur olduğu belirtilmiştir.
On ikinci asılda mücmel ve mübeyyen konusu,
On üçüncü asılda da müşkil konusu işlenmiştir.
On dördüncü asılda mübhemât konusu işlenmiş ve esere bu bölümde son veril-
miştir.
Müellif bu eserini Medresetü’l-Mütehassisin’de okutmuştur. Fakat siyasi bir ta-
kım görüş ayrılıkları sebebiyle buradan uzaklaştırılmış, daha sonra Medresetü’l-
Vâizîn’de göreve başlamış yine aynı neden sebebiyle buradan da çıkarılmıştır. Müellif,
Huzur Dersleri mukarrirliği görevinde rütbesinin düşürülmesi hasebiyle moral bozuklu-
ğu ve ümitsizliğe düşmüştür. Bu nedenle de eserini yazmayı bıraktığını teessüfle aktar-
maktadır. Eserini şu cümlelerle bitirir:
67
“Ben fakir, Kâdir-i mutlak olan rabbinin rahmetine muhtaç Vildan Faik b.
Abdisselam, fırka-ı naciyeye mensubum. Peygamberlerin efendisinin hürmetine
Allah onu, anne-babasını ve tüm Müslümanları bağışlasın.”18
Bu müellifin yine Hüdayi Efendi bölümü, 123 numaralı kısmında kayıtlı olan bir
eseri daha mevcuttur. Bu eserinin ismi “Tebyînu’l-Edevât fî-mâ Verade fi’l-Kur’âni mi-
ne’l-Kelimât”tır. Bu eseri Osmanlıca olup 14 varaktan müteşekkildir. Bu eserde “elif”
ile “yâ” harfleri arasındaki her harfe ait ve aynı zamanda Kur’ân-ı Kerim’de de geçen
edatlar ve bu edatların açıklanmasına dair bir eserdir.
18 Debreli Vildan Faik, a.g.m, s. 72.
68
Debreli Vildan Faik (ö.1341/1925), el-Mültekat fi Usûli’t-Tefsir, ilk varak.
Hacı Selim Ağa Kütüphanesi, Hüdayi Efendi bölümü, no:126.
69
Debreli Vildan Faik (ö.1341/1925), el-Mültekat fi Usûli’t-Tefsir, son varak.
Hacı Selim Ağa Kütüphanesi, Hüdayi Efendi bölümü, no:126.
70
4- Bursalı Mehmed Tahir (ö.1343/1925)
Bursalı Mehmed Tahir, 19 Cemaziyelevvel 1278/22 Kasım 1861 tarihinde Bur-
sa’da doğdu. Dedesi Seyyid Muhammed Tahir, babası da önce askerlik yaptığı halde
sağlık sorunları dolayısıyla bu görevinden ayrılıp Bursa belediye kâtipliği yapan Rifat
Bey’dir. Đlk eğitimini evlerinin yanındaki Kargir Mektebi’nde aldı. Daha sonra Mülkiye
Rüşdiyesine girdi. Burada Niğdeli Hoca Ali Efendi’den dinî ve arabî dersler aldı. Dedesi
asker olmasını istediğinden 1875’te Bursa Askeri Đdadîsi’ne gönderildi. Onun edebî ve
tarihî kültür elde etmesinde büyük payı olan babası Osmanlı-Rus harbinde şehit olduğu
zaman, Bursalı Mehmed Tahir de okulunu birincilikle bitirmiştir.
Daha sonra Askeri Liseye ve ondan sonra da Harbiye Mektebine geçmiştir. Har-
biye’de okurken tasavvufa ilgi duymuş, özellikle Đbnü’l-Arabî okumaları yapmıştır. Hal-
veti Rufaî tarikatı şeyhlerinden Seyyid Kemaleddin Efendi’ye intisap etmiştir. Mürşidi-
nin vefatından sonra Manastır Askeri Rüşdiyesi coğrafya hocalığına tayin edilişinin bi-
rinci senesinde mürşidinin şeyhi olan Seyyid Hoca Muhammed Nuru’l-Arabî el-
Melâmî’ye kendisini Usturumca’da ziyaret ederek intisap etmiştir. Đki yıl sonraki ziyare-
ti sonrası da ondan icâzet almıştır. Şeyhinin vefatından sonra da, bölgede Melâmîliğin
önde gelenlerinden sayılmıştır. Burada biyografi ve bibliyografya çalışmalarına başlayan
Mehmed Tahir öğretmenliği ve öğretme metotlarıyla da dikkat çekmiştir. Ezberciliğe
karşı olan Mehmed Tahir gereksiz birçok bilgiyle de öğrencileri yormamıştır. Bu arada
yazdığı yazıları da bazı gazete ve dergilerde yayımlanmıştır. O dönemde ortaya çıkan
“Türkçü düşünce” akımına o da dâhil olmuş ve ilk eseri olan “Türklerin Ulûm ve
Fünûn’a Hizmetleri” adlı eserini 1314/1897’te yayımlamıştır.
Manastır’da on dört sene çalıştıktan sonra sırasıyla Üsküp Askeri Rüşdiyesi, Ma-
nastır Askeri Rüşdiyesi Müdürlüğü ve Selânik Askeri Rüşdiyesi Müdürlüğü görevlerin-
de bulunmuştur. Burada girmiş olduğu birtakım siyasi faaliyetler sonucunda bu görevin-
den uzaklaştırılmış ve Manisa Alaşehir Redif Alayı Tabur Kumandanlığı’na tayin edil-
miştir. Daha sonra ona çeşitli kütüphaneleri gezme ve araştırma imkânı sağlayacak olan
Đzmir Tümen merkezindeki Divân-ı Harb azalığı görevini almıştır. Bu arada yine siyasi
71
faaliyetlerine devam etmiştir. II. Meşrutiyetin ilanından sonra Đttihat ve Terakki Partisi
kendisini Bursa’dan milletvekili adayı göstermiş ve buradan milletvekili olmuştur. 1911
yılında alınan meclisin feshi kararından sonra vekillikten ayrılmıştır. Yarbaylığa kadar
terfi eden Mehmed Tahir 1914’te emekli olmuştur.
Bu devreye kadar ve bu tarihten sonra gerek siyasi gerek de askeri birçok görev
almıştır. Daha sonra kendini ilmi çalışmalara adamış, Bağdatlı Đsmail Paşa, Đsmail Saib
Hoca, Ali Emiri, Đbnülemin Mahmud Kemal, Ahmed Tevhid ve Faik Reşad gibi kitapse-
verlerle dostluk kurmuştur. Divân-ı Harb üyesi iken kendisine verilen görev doğrultu-
sunca Đstanbul’da bulunan vakıf kütüphanelerindeki yazma binlerce yazma eseri elden
geçirmiştir. Bu görevden sonra da Topkapı Sarayı Kütüphanesi müdürlüğü yapmıştır.
Yirmi yıllık bir çalışmadan sonra kendisinin en önemli eseri olan “Osmanlı Müellifle-
ri”nin birinci cildini 1915’te yayımlamıştır. Đkinci cildin baskısı da 1923’te yapılmıştır.
Bu dönemden sonra rahatsızlığı daha da artan Mehmed Tahir 28 Ekim 1925 tarihinde 65
yaşında vefat etmiştir. Ömrünün son zamanlarında geçim sıkıntısı çekmiştir. Bu dönem-
de Mustafa Kemal Paşa’nın yardım maksadıyla beş yüz nüsha satın alması da zikre de-
ğerdir. Ayrıca ölümünün gazetelerde duyurulmaması ve ölüm tarihi hakkında yanlış bil-
giler verilmesi de üzücüdür.
En önemli eseri hiç şüphesiz ki “Osmanlı Müellifleri”dir. Basılmış eserleri ya-
nında basılmamış eserlerinden Hasaneyn hakkında şeref-vârid olan ehâdis-i şerife ve ter-
cümeleri, fezâil-i imam Ali şeref-vârid olan ehâdis-i Şerife ve Tercümeleri ile Mecmua-i
Durûb-i Emsâl-i Arabiyye ve Farisiyye adlı eserleri dikkat çekmektedir.19
Şimdi “Delilu't-Tefâsir” yani “Đlm-i Tefsir ve Müfredât-ı Kur’ân’a Dair
Ma’lûmât-ı Đcmâliyye” adlı eserine geçelim.
19 Martin Hartmann,“Der Islamische Orient Berichte und Forschungen: unpolitische Briefe aus der Türkei”, Verlag Rudolf Haupt, Leipzig 1910, 94, 95, 158, 173-179, 217-218; Franz Babinger, “Die Geschichtsschreiber der Osmanen und ihre Werke”, Otto Harrassowitz, Leipzig 1927, s. 406; Abdülbaki Gölpınarlı, Melâmilik ve Melâmiler, Devlet Matbaası, Đstanbul 1931, s. 328-330, s. 357; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e, C:1, s. 1-17; Ömer Faruk Akün, “Bursalı Mehmed Tahir”, DĐA, C:VI, s. 452; Fatma Korkmaz, “Bursalı Mehmed Tahir’in Hayatı ve Eserleri”, (Basılmış Bitirme Tezi) Bursa 1994.
72
Eseri: Delilu’t-Tefâsîr
Müellifin bu eseri 1324/1906 senesinde Hilal Matbaası tarafından Đstanbul’da ba-
sılmıştır. Kerime-i muhtereme-i hazret-i fahrialem (sav), siretu nisai’l-âlemîn
Fatımatü'z-Zehra (r.a) ile ilgili metin birlikte ciltlenmiştir. Biz de araştırmamızda basılan
bu nüshadan faydalandık. Bursalı Mehmed Tahir eserinde şu konuları işlemiştir:
Tefsir kelimesinin incelenmesi, tefsir ilminin tarifi, konusu, amacı, Kur’ân ve
Furkan kelimeleri, Kur’ân-ı Kerim’in mübarek isimleri, Fatiha Sûresinin isimleri, tefsir
ilminin kısımları, Tabakât-ı müfessirin -Bu başlık altında tefsirde ilk dört tabaka ve öne
çıkan isimleri zikretmiştir-, tefsir kitaplarının kısımları -Bu başlık altında üç adet kısım
zikretmiştir. Bunlar; veciz, mütevassıt ve basit olanlar. Sırasıyla Celaleyn, Kurtubi ve
Keşşaf örnek olarak verilen tefsirlerdendir-, tefsir ilimlerinin taksimi- Bu başlık altında;
hurûf-u mukattaa gibi yalnız Allah’a mahsus olan, yalnız Hz. Peygamber (sav)’e mahsus
olan ve âlimlerin bilebildikleri bilgilere dair malumat bulunmaktadır-, Kur’ân ayetlerinin
sayısı, surelerin sayısı, kelimelerin sayısı, harflerin sayısı, harekelerin sayısı, vakıf yerle-
ri, Kur’ân’ın ortası, hece harflerini içeren Kur’ân ayetleri, en uzun ve en kısa sûre, en
uzun kelime, en uzun ayet, en kısa ayet, kelime-i maklûbe - noZ pZ qآ ve XstZ nuر
örneklerinde olduğu gibi-, birbirini takip eden iki harf -مx\yا Xza {|sl }~و örneğinde
olduğu gibi-, Kur’ân tertibinin sırları -Ayet başlangıçlarında yakınlık olan sûreler, bir
sûrenin bitişi ile diğerinin başlangıcı arasındaki bağ gibi-, Kur’ân manaları hakkındaki
ihtilafın sebepleri, tefsircilerin önem verdiği usûl konuları -lafızların benzerliği, hakikat,
mecaz, umum-husus gibi sekiz adet konu içermektedir-, Kur’ân’da adı geçen
peygamberlerin sayısı, secde yerleri, dokuz şekilde Allah’ın birliğine delalet eden ayet -
Bakara 164-, besmelesiz sûre, Allah’ın zât-ı münezzehesi için buyurduğu ayet-Zariyat
56- kafirlerin sözlerinde doğru olduklarına dair ayet -Bakara 113-, içinde melek sözü
geçen ayet -Bakara 30-, ilk ve son nazil olan ayetler, bilinmeyeni ifade eden ayet -
Lokman 34-, tefsir ilminin furuu -ellibeş adet ilim saymıştır-, sûrelerde bulunan esmâ-ı
Hüsnâ, vakfın caiz olup olmadığı yerler, şeytanın isimleri, secde yerlerinin farz, vacip ve
sünnet olanları, Kur’ân’ın nüzûl sırası. Bu kısımdan sonra bir hutbe bulunmaktadır. Bu
hutbe sûrelerin isimleriyle yapılan bir dua içerir. Daha sonra meşhur bazı müfessirler ve
eserlerini -iki yüz yetmiş bir kişi- aktarmış, ardından da Kadı Đyaz’ın sûre isimlerine dair
73
yüz yetmiş bir kişi- aktarmış, ardından da Kadı Đyaz’ın sûre isimlerine dair bir hutbesini
ve ibn-i Cerir el-Endülûsi’nin sûre isimleri üzerine yazdığı na’tı zikredip eserine son
vermiştir.
Müellifin eserinin diğer usûl eserlerinden ayrıldığı birkaç nokta göze çarpmakta-
dır. Bunlar; konuların fazla derine inmeden incelenmesi, “Allah’ın zât-ı münezzehesi
için buyurduğu, kafirlerin sözlerinde doğru olduklarına dair, içinde melek sözü geçen”
şeklinde özellikle dikkat çekilen ayetler ve hutbelerdir.
74
5- Bergamalı Ahmed Cevdet Efendi (ö.1344/1926)
Aslen Çemişkezekli olup 1872 doğumludur. Doğumundan üç yıl sonra ailesiyle
birlikte, Bergama'ya yerleşmiş olması nedeniyle, Bergamalı lakabıyla meşhurdur. Đlk
tahsilini memleketinde yaptı. On dört yaşında iken Đstanbul'a geldi. Ayasofya Medrese-
si'nde Eğinli Đbrahim Efendi'den icazet aldı (1896). Đki yıl sonra Beyazıt Medresesi'ne
dersiâm (profesör) oldu. Đlmiye Sâlnâmesinde Bergamalı Ahmed Cevdet Bey’in 11 Safer
1324/1906 senesinde Sâlise-i Kadri Efendi medresesinde Kısm-ı Âli Edebiyyât-ı
Arabiyye müderrisi olarak geçmektedir.20
1914’de Dârü'l-Hilâfeti'l-Âliye Medresesi, Kısm-ı Âli Đkinci Sınıfı'na Arap
Edebiyatı Müderrisi olarak atanmış, burada Harîrî'nin Makâmat'ını okutmuştur. Dâru'l-
Fünûn Đlahiyat Şube'sinde fıkıh hocası olarak Hidâye, Hukuk Şube'sinde de vekâleten
Mecelle dersleri vermiştir. Đlâhiyat'ın kapatılmasından sonra, Medresetü'l-
Mütehassısîn'de tefsir müderrisliğine atanmıştır. Usûl-i Hadis de okutmuştur.
Meclis-i Mesâlih-i Talebe üyeliği yapmış, 1915'de Dâru'l-Hilâfeti'l-Aliye Medre-
seleri Müfettişliğine tayin edilmiştir. Dâru'I-Hikmeti'l-Đslâmiyye'nin kurulmasıyla, bu
kurumun üyeliğine getirilmiştir. 1920-1922 yılları arasında Huzur Dersleri'ne önce mu-
hatap, daha sonra da mukarrir olarak katılmıştır. 1924'de Đstanbul Üniversitesi Đlahiyat
Fakültesi Tefsir Müderrisliği'ne atanmıştır.
Milli Mücadele sırasında halkı aydınlatmak ve bilgilendirmek amacıyla Anado-
lu'da görevlendirilen merhum Cevdet Bey, 30 Ocak 1926'da Đstanbul'da Đlahiyat Fakülte-
si'nde hoca iken; Büyük Ayasofya yakınlarındaki evinde 54 yaşında vefat etmiştir. Naaşı
Sahra-yı Cedit Mezarlığına defnedilmiştir.
Müellifin eserleri şunlardır: Tefsir Tarihi -Bu eser, önce "Tefsirler-Müfessirler"
başlığı altında Mahfel dergisinde 41. sayıdan itibaren yayımlanmıştır. Daha sonra
Dâru'l-Fünûn Đlahiyat Fakültesi Talebe Cemiyeti tarafından 1340 ve 1927'de kitap olarak
basılmıştır- Tefsîr-i Şerîf, Tefsîr-i Sûre-i Hucûrât, Tavzîhu'l-Müteşâbihât –Bu makalenin
bir bölümü Mihrâb dergisinde yayımlanmıştır. Bu makale ayrıca Tefsir Tarihi’nin içeri- 20 Seyit Ali Kahraman, Ahmet Nezih Galitekin, Cevdet Dadaş, a.g.e, s. 119.
75
sinde mevcuttur.- Müellifin, Ebu'1-Alâ el-Maarrî ve Eş'arî hakkında basılmamış çalış-
maları vardır. Şairliği de olan merhumun, bazı eserleri Mahfel dergisinde yayımlanmış-
tır.21
Eseri: Tefsir Tarihi
Müellifin bu eseri 1927 yılında Ahmed Kamil Matbaasında basılmıştır. Biz de
araştırmamızda basılan bu eserden faydalandık. Eserin tek nüshası Hacı Selim Ağa Kü-
tüphanesi Hüdayi Efendi Bölümü 1229 numaralı kısımda bulunmaktadır. Ayrıca, yine
bu eser Mustafa Özel’in yaptığı çalışma ile22 2002 tarihinde müfessirlerin tabakaları
kısmına yapılan ilavelerle basılmıştır. Cevdet Bey Tefsir Tarihi adlı eserinde şu konulara
değinmiştir:
Kur'ân’ın toplanması, Kur'ân'ın yedi harfle indirilmesinin anlamı, ayet ve surele-
rin Mekkî veya Medenî olmalarının açıklanması, Nassların te'vili hakkında genel bir ku-
ral, tefsir, te'vil, tahrif, tebdil ve aralarındaki fark, tefsir ile te'vil arasındaki fark, tefsir
ilminin konusu ve mahiyeti, rivayet ve dirayet, müfessirler arasındaki görüş ayrılıkları,
biçimsel ihtilaf - gerçek ihtilaf, arzu ve istek doğrultusunda yapılan tefsirler, dirayet tef-
sirinin derecelerinin sayılması ve açıklanması -burada dirayet tefsiri için on adet basa-
mak saymıştır.- Bunlardan birkaç örnek; üçüncü basamak nebevî tefsir ile ilgilidir. Mü-
fessir tefsir etmek istediği ayetin anlamını Kur’ân ile açıklayamadığı zaman nebevî tefsi-
re başvurur. Sekizinci basamak ise ayet ve sûrelerin münasebetlerini inceleme hakkında-
dır. Müellif kitabın diğer bölümünde de tefsir tarihine değinmiş ve Tabakâtü’l-
Müfessirîn’den bir kısım müfessirin hayatlarını aktarmıştır.
21 Đbnü’1-Emin Mahmut Kemal, Son Asrın Türk Şairleri, MEB yayınları, Ankara 1969, C:II, s. 241-
243; Mardin, Huzur Dersleri; C:II-III, s. 824; Samiha Ayverdi, “Bergamalı Cevdet Efendi”, Kubbeal-tı, y.2, y. 3, Đstanbul 1973, s. 10-17; Yıldız,“Bergamalı Cevdet”, DĐA, C:V, s. 495; Cevdet Bey, a.g.e, s. 7-8; Ali Birinci,Tarihin Gölgesinde Meşâhir-i Meçhûleden Birkaç zat, Dergâh Yayınları, Đstanbul 2001, s. 73.
22 Cevdet Bey, Tefsir Usûlü ve Tarihi, haz. Dr. Mustafa Özel, Kayıhan yayınları, Đstanbul 2002.
76
Bergamalı Ahmed Cevdet Efendi (ö.1344/1926), Tefsir Tarihi, ilk sayfa
Hacı Selimağa Kütüphanesi, Hüdayi Efendi Bölümü, no:1229.
77
Bergamalı Ahmed Cevdet Efendi (ö.1344/1926), Tefsir Tarihi, son sayfa
Hacı Selimağa Kütüphanesi, Hüdayi Efendi Bölümü, no:1229.
78
6- Muhammed Zâhid el-Kevserî (ö.1371/1952)
Müellif Muhammed Zâhid el-Kevserî, 1279/1863 yılında Düzce’nin Hacı Hasan
Efendi köyünde doğmuştur. Çerkez asıllı bir aileye mensuptur. Đlköğrenimini Düzce’de
tahsil ettikten sonra 1311/1893 yılında Đstanbul’a gidip Dâru’l-Hadis Medresesi’ne gir-
miştir. 1325/1907 senesinde şer’i, edebî ve aklî ilimleri okutabileceğine dair icâzetini al-
dığı zaman Fatih Medresesi’nde tedris ile meşgul olmuştur. Kastamonu’ya yapılan tayini
neticesinde oradaki medresede üç yıla yakın görev yapmıştır. Dönemin hükümetiyle so-
runlar yaşadığından 1922 senesinde Mısır’a gidip oraya yerleşmiştir. Kevserî Mısır’da
da ilmi faaliyetlerine devam etmiş ve birçok eserini orada telif etmiştir. Mısırda kaldığı
yıllarda Şam’a da gitmiş ve orada yine ilmi faaliyetlerde bulunmuştur. Fikirleri oldukça
tartışılan Kevserî’nin, Mısır’dan çıkarılması için bazı çevrelerce girişimlerde bulunulma-
sı oldukça üzücüdür. Kevserî’nin şahsiyeti ile ilgili Muhammed Ebû Zehrâ’nın söylemiş
olduğu şu cümleler bize onun ne kadar değerli bir ilim adamı olduğunu göstermektedir:
“Kanaatimce bu yıllarda vefat eden âlimlerin hiç birinin yeri Kevserî’nin ye-
rinin boş kaldığı gibi boş kalmamıştır. Çünkü o, ilmi geçim kapısı veya herhangi
bir amaca ulaşmak için bir basamak olarak kullanmayan, aksine onu en üstün
amaç ve hayal ettikleri en yüce makam olarak gören Selef-i Salihîn’in günümüz-
deki bir temsilcisiydi… Kevserî “Âlimler peygamberlerin varisleridir.” sözünün
kendisinde gerçekleştiği bir âlimdi… Günümüzde halkın reformcu olarak nitele-
diklerinden biri asla olmadığı gibi, onlardan daima uzak durmuştur. Hakikaten o
bir “müttebi”dir, “mübtedi”değildir. Buna rağmen diyorum ki o, “tecdit” kelime-
sinin gerçek anlamı ile “müceddid”lerden biri idi…”23
Kevserî 1952 senesinde Kahire’de 89 yaşında vefat etmiştir. Talebeleri arasında;
Ahmed Hayri, Alasonyalı Hacı Cemal, Hüsameddin el-Kudsî, Abdülfettah Ebû Gudde,
Ali Aksoy ve M. Emin Saraç gibi isimler bulunmaktadır.24
23 Muhammed Ebû Zehrâ, “Đmam Kevseri”, çev. Nizamettin Đbrahimoğlu, Đslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, Đstanbul, Mehir Vakfı, sayı:5, Nisan 2005, s. 335-336.
24 Ahmed Hayri, el-Đmam el-Kevserî, el-Mektebetü’l-Ezheriyye, 1420, s. 5; Muhammed Zahid b. el-Hasan b. Ali Zahid el-Kevserî, , Makâlâtü’l-Kevserî, Humus: Ratib Hakimi, 1968, s. 4; Muhammed
79
Eseri, el-Medhalu’l-Âm li Ulûmi’l-Kur’ân
Müellifin bu eseri kaynaklarda yer almasına rağmen kayıptır. Müellifin makale-
lerinden oluşan “Makâlâtu’l-Kevserî” adlı eserde25ve Ahmed Hayri’nin el-Đmâm el-
Kevserî adlı eserlerinde26 bu eserinin ismi verilir ve müellifin de bitteessüf bu eseri kay-
betmiş olduğu aktarılır. Aslında yaptığımız çalışmanın başında Osmanlılar dönemi ile
ilgili olarak 1299-1924 tarihleri arasında yaşamış kişilerin eserlerini inceleyeceğimizi
belirtmiştik. Fakat bu müellif ve eserde bir istisna yaptık. Araştırmalarımızda bu eserin
isminin yapılan çalışma ve araştırmalarda -belki de kayıp olması dolayısıyladır- fazlaca
geçmediğini gördük. Belki eserin bulunup tekrar ortaya çıkarılmasına bir vesile olur dü-
şüncesiyle bu eseri araştırmamıza eklemeye karar verdik. Ayrıca değinilmesi gereken bir
diğer kişi de Tecrîd-i Sarih adlı Buhâri tercümesi ile tanınan Kamil Miras (1875–
1957)’tır. Diyanet Đslam Ansiklopedisi’nde Miras’ın Kur’ân ve Tefsir Tarihi ve
Kur’ân’ın Cem’i adlı ders notları niteliğindeki eserlerinin baskı tarihleri ve bu eserlerin
mevcut olup olmadığının bilinmediği ifade edilmektedir.27 Bu eserlerin bulunması, üze-
rinde çalışılması ve böylelikle ilim tarihine kazandırılması önem arz etmektedir.
Müellif Ahmed Hayri, Kevserî’nin el-Medhalü’l-Âm isimli eserini Đstanbul’da
telif ettiğini, iki ciltlik ve Kur’ân ilmine bir giriş mahiyetinde olduğunu belirtmiştir. Bu
çalışmanın onun en kıymetli çalışmalarından olduğunu, zira kapsamlı bir araştırma ol-
masının yanında ayrıca rivâyet ve dirâyetle tefsir eden müfessirlerin karşılaştırmasının
yapılması bakımından da önemli bir eser olduğunu belirtmiştir.28 Eserinde; Kur’ân’ı top-
lamaya ilişkin yöntemler, Kur’ân’ın Resm-i Hattı ve on dört kıraati, kıraat tabakaları ve
kıraat hakkında telif edilmiş eserler ve müfessirlerin hayatlarına dair bilgilerin bulundu-
Ebû Zehrâ, “Đmam Kevseri”, çev. Nizamettin Đbrahimoğlu, Đslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, Đs-tanbul, Mehir Vakfı, sayı:5, Nisan 2005, s. 335-340; Đslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, “Mu-hammed Zâhid el-Kevserî (Hayatı, eserleri ve Fıkhî görüşleri)”, Dr. Mehmet Ali Yargı, sayı:6, 2005, s. 313-330.
25 el-Kevserî, a.g.e, s. 41. 26 Hayri, a.g.e, s. 37. Aslında adı geçen iki eserde de Kevserî hakkında yazı yazan Ahmed Hayri’dir.
Makâlâtü’l-Kevserî adlı eserde, Kevserî hakkında yazı yazan Muhammed Yusuf el-Benûri, Muhammed Ebû Zehrâ, Muhammed Đsmail Abdürabbinnebî ve Ahmed Hayri’nin risaleleri bir araya getirilmiştir.
27 Nesimi Yazıcı, “Miras, Kamil”, DĐA, C:XXX, s. 146. 28 Hayri, a.g.e, s. 37.
80
ğunu aktarmaktadır. Ayrıca Kevserî’nin akibeti bilinmeyen teliflerinin kaybına çok
üzüldüğünü, son olarak da Muhammed Hanici’nin “Şeyhin sahip olduğu kitaplar gıya-
bından otuz sene sonra en son Âsitane’de ortaya çıkmıştır. Onun hicretinden sonra bun-
ların ortaya çıkması onun eserlerinin korunmuş olduğunu gösterir.” açıklamasını ekle-
miştir.29
29 Hayri, a.g.e, s. 38.
81
B- TEFSĐR USÛLÜNÜN BELLĐ BĐR KONUSUNU ĐŞLEYEN MÜFESSĐR-
LER
Bu bölümde tefsir usûlünün belli bir konusunu seçerek o konu üzerinde yoğunla-
şan müfessirler aktarılmıştır. Bu konular genel itibariyle tefsir ilminde üzerinde çok du-
rulan i’câzu’l-Kur’ân, nâsih-mensûh, muhkem-müteşâbih gibi konulardır. Ayrıca bu bö-
lümde tefsire dair yazılan ve usûlle ilgili bilgiler içeren risâleler de yine müelliflerin ve-
fat tarihlerine göre kronolojik olarak aktarılmıştır.
1- Đ’câzu’l-Kur’ân’a dair eser verenler
Allahu Teâlâ gönderdiği peygamberlere insanların iman etmesi veya imanlarını
arttırması için mucizeler bahşetmiştir. Hz. Peygamber (sav)’e de mucize olarak vahiy
yani Kur’ân-ı Kerim verilmiştir. Buradaki vahyin mucizesinden maksat “Onun bütün in-
sanları kendi benzerini getirmekten aciz bırakması”30 demektir. Đ’câzu’l-Kur’ân da,
Kur’ân’ın mucize olşunun delilleri, Kur’ân’ın i’câz yönleri gibi vahyin mucize oluşunun
özelliklerini incelemektedir.31
Bu kısımda Osmanlı âlimlerinden Đ’câzu’l-Kur’ân konusu hakkında eser telif
edenleri inceleyeceğiz.
a- Kemalpaşazâde (ö.940/1534)
Asıl adı Şemseddin Ahmed b. Süleyman olan Kemalpaşazâde, II. Bayezid’e lala-
lık yapan dedesi Kemal Paşa’ya nispetle Kemalpaşazâde, Kemalpaşaoğlu veya Đbn Ke-
mal künyeleriyle anılır. Ayrıca kendisi müfti’s-sakaleyn, şeyhülislam, Şemseddin
Ahmed Çelebi ve Şemseddin Ahmed b. Süleyman er-Rûmi gibi lakaplarla da tanınmış-
tır. Osmanlı Devleti’nin yükselme döneminde yetişmiş olan büyük bir âlim olan Đbn
Kemal 873/1469’te doğmuştur. Doğum yeri hakkında Tokat, Amasya ve Edirne‘de doğ-
duğu yönünde çeşitli rivayetler vardır. Đbn Kemal, babası tarafından asker bir soya, an-
nesi tarafından da ilim ile meşgul olunan iyi bir aileye mensuptur.
30 Mennâu’l-Kattân, a.g.e, s. 126. 31 Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, s. 162;Demirci, a.g.e, s. 203.
82
Kur’ân-ı Kerim’i ezberledikten sonra Amasya ulemâsından Arap dili ve edebiya-
tı, mantık ve Farsça eğitimi almış, daha sonra ailesinin geleneklerine uyarak askerî sınıfa
girmiştir. Fakat Taşköprîzâde’nin eş-Şakâik’n-Nu’maniyye’de32 belirttiği gibi, müşahe-
de ettiği bir olay neticesinde ilmiye sınıfına geçmeye karar vermiştir. Bu olay şöyledir:
otuz akçe ile Filibe müderrisi olan Molla Lütfî, Sadrazam Çandarlı Halil Paşa’nın mecli-
sinde akıncı kumandanı Evrenosoğlu Ahmed Bey’in üst tarafına oturmuş, bunun üzerine
Đbn Kemal de ulemâ’nın ümerâ’dan daha çok itibar gördüğüne kanaat getirmiş ve ilmiye
sınıfına geçme kararı almıştır. Bundan sonra Molla Lütfî başta olmak üzere Kestelli
Muslihuddin Mustafa, Hatipzâde Muhyiddin Efendi, Muarrifzâde Sinâneddin Yusuf ve
Müeyyedzâde Abdurrahman Efendi gibi âlimlerden ders almış, bu arada da lügat ve kı-
raat vecihleri konularındaki eksikliklerini gidermiştir.
Daha sonra müderrislik hayatına, 36 yaşında iken Anadolu Kazaskeri
Müeyyedzâde Abdurrahman’ın desteğiyle Edirne’de bulunan Ali Bey Medresesi’ne ata-
narak başlamıştır. II. Bayezid kendisine 33.000 akçe verip Türkçe bir Osmanlı Tarihi
yazmasını istemiş o da Osmanlı Devletinin kuruluşundan 1527 yılına kadarki tarihi içe-
ren ve on ciltlik bir yekûn tutan “Tevârih-i Âl-i Osmân” adlı eserini yazmıştır. Bu eserin
VII. Defteri dışında, müellifin bizzat yazdığı nüshalardan hiçbiri günümüze ulaşamamış-
tır.
Kemalpaşazâde bundan sonra Üsküp Đshakpaşa Medresesi, Edirne Halebiye
Medresesi, Edirne Çelebi ve Üç Şerefeli Medresesi ile Đstanbul Sahn-ı Semân Medrese-
lerinde bulunduktan sonra Osmanlı Devletinin o dönemdeki en yüksek medresesi olan
Edirne Sultan Bayezid Medresesi Müderrisliği yapmış, daha sonra Şah Đsmail’i ve aki-
desini eleştiren ve yapılacak savaşın cihat sayılacağını belirten risâlesiyle ünü artan Đbn
Kemal, Edirne Kadılığı ve Anadolu Kazaskerliği yapmıştır. Son olarak 932/1526 tari-
hinde Zenbilli Ali Efendinin yerine geçerek şeyhülislamlık görevinde bulunmuştur.
Anadolu Kazaskerliği sırasında Mısır Seferinde atının ayağından sıçrayan çamurun, pa-
dişah olan Yavuz Sultan Selim’in kaftanını kirletmesi ve padişahın da bu olay neticesin-
32 Taşköprîzâde, eş-Şekâiku’n-Numaniyye, s. 377.
83
de “Ulemâ ayağından sıçrayan çamurların medâr-ı zînet ve bâis-i mefhâret” olacağını
söylemesi ve ölümünden sonra da bu kaftanın sandukası üzerine örtülmesini vasiyet etti-
ği rivayeti oldukça meşhurdur.
Şeyhülislamlığı sırasında din ve mezhep düşmanlarına karşı fikir ve kalemiyle
mücadele eden Đbn Kemal 940/1533 64 yaşında tarihinde vefat etmiştir. Vefatı Mek-
ke’de duyulduğunda kendisi için gıyabî cenaze namazı kılınmıştır. Ölümü için tarih dü-
şülen “Đrtehale’l-Ulûmu bi’l-Kemâl” yani “Kemal ile birlikte ilimler de öldü.” ifadesi
onun kişiliği ve ilmi seviyesinin yüksekliğini gösteren bir ifadedir. O, hadis, tefsir, fıkıh,
gibi dini ilimler yanında tarih, edebiyat, felsefe, dil ve tıp alanlarında da eser kaleme al-
mış çok yönlü bir kişidir. Öğrencileri arasında Muhyiddin Mehmed b. Pîr Mehmed,
Sa’di Sâdullah Efendi, Muslihuddin Mustafa, Celalzâde Sâlih Çelebi ve Şeyhulislam
Ebussuûd Efendi yer almaktadır.
Taşköprîzâde, Kemalpaşazâde’nin kendisinden önceki âlimleri unutturduğunu,
ilmin kaidesini çöktükten sonra yeniden ihya ettiğini ve ilimde yerinden oynamaz yüce
bir dağ gibi olduğunu ifade etmiştir.33 Daha küçük yaşta Sa’deddin et-Teftâzânî ve
Seyyid Şerif el-Cürcânî gibi âlimlerle mukayese edilmiş ve kendisine ilmî üstünlüğün-
den dolayı “el-Muallimu’l-Evvel” unvanı verilmiştir. Ayrıca el-Muallimu’s-Sânî olarak
kabul edilen Ebussuûd Efendi’nin de yine onun talebesi olması Đbn Kemal’in ilmi kudre-
tinin bir göstergesidir. Takıyyuddin et-Temîmî eserlerinin çokluğu ve ilmi kudretiyle
onu Suyûtî’ye benzetenlere karşın kendisi, Đbn Kemal’in Suyûtî’den görüşünün inceliği,
anlayışının daha iyi olması gibi yönlerden üstün olduğunu belirtmiştir.34 Hafızası mü-
kemmel, münazaradan hoşlanan, hoş sohbet ve latifeci birisidir. Şer’î meselelerin çözü-
mündeki ve fetva verme konusundaki kabiliyetinden ayrıca cinlerin de ondan fetva al-
ması dolayısıyla kendisine “Müfti’s-Sakaleyn” yani “insan ve cinlerin müftüsü” denmiş,
daha sonra da “Müfti’l-Enâm” lakabıyla anılmıştır. Felsefeciler yanında kelamcıların da
görüşlerini yakından bilen Đbn Kemal felsefî düşünce alanında Fahreddin er-Râzi ekolü-
33 Taşköprîzâde, eş-Şekaiku’n-Numaniyye, s. 379. 34 Takıyyüddin b. Abdülkadir et-Temîmî el-Gazzi, Tabakatü’s-Seniyye fî Teracimi’l-Hanefiyye, 3 c.,
thk. Abdülfettah Muhammed Hulv, Darü’r-Rifai, Riyâd 1983, C:I, s. 357.
84
nü benimsemiştir. Tasavvufa karşı olmamakla beraber raks, semâ ve devrân gibi ritüelle-
rin haram olduğunu ileri sürmüştür. Molla Kâbız35 ile yaptığı tartışma, onun fikrini çü-
rütmesi ve sonrasında tartışma hakkında kaleme aldığı “Efdaliyyetü Muhammed
aleyhisselâm alâ Sâiri’l-Enbiyâ” adlı eseri de yine ilmi bilgisinin derinliğini gösterir bir
çalışmadır. Zira Kemalpaşazâde tartışmaya, bu konu üzerinde herhangi bir çalışma yap-
madan girmiştir.
Vasiyetinde cenazesinin sade bir şekilde kaldırılması ve mezarının üzerine türbe
yapılmamasını istemesi, ayrıca mezarına “Hâzâ Makâm-u Ahmed” ve kefenine de “Hiye
Âhıru’l-Libâs” yazdırması onun dinî yaşantısının sade olduğunun ve mala mülke önem
vermediğinin bir göstergesidir.36
35 Molla Kâbız (ö.934/1527) Hz. Îsâ’nın Hz. Muhammed’den üstün olduğu fikrini ileri sürüp bunu yay-
maya çalışan Đran asıllı bir kişidir. Đddiaları sebebiyle Divân-ı Hümâyun’da yargılanıp idam edilmiştir. Kâbız görüşlerini halk arasında yaymaya başlayınca, önce meseleyi çözmeleri için Anadolu ve Rumeli Kazaskerlerinden iki kişi görevlendirilmiş, fakat ilmi derecelerinin yetersiz olması sebebiyle kazasker-ler bu kişinin iddialarını tatminkâr bir şekilde cevaplandıramamışlardır. Bunun üzerine yeni bir mah-keme kurulmuş ve meseleyi çözmeleri için şeyhülislam Kemalpaşazâde ve Đstanbul kadısı Sâdeddin Efendi görevlendirilmiştir. Bu kişinin Kur’ân ve sünnetten getirdiği delilleri yanlış anladığını ortaya koyan ve bunları izah eden Đbn Kemal, Kâbız’ın zındıklık suçu işlediği yönünde fetva vermiştir. Söyle-yecek bir şeyi kalmayan ama Ehl-i sünnet inancına da dönmeyi reddeden Kâbız, boynu vurularak idam edilmiştir. Đlyas Üzüm, “Molla Kâbız”, DĐA, C:XXX, s. 254–255.
36 Taşköprîzâde, eş-Şekaikun-Numaniyye, s. 377; Mecdi Efendi, Tercüme-i Şekaik-i Numaniyye: Hadaikü’ş-Şekaik, Darüttıbaati’l-Amire, Đstanbul 1269/1853, s. 197; Kâtip Çelebi, a.g.e, C:I, s. 41, C:II, s. 1933; Đbnü’l-Đmâd, a.g.e, C:II, s. 738; Müstakimzâde Süleyman Saadeddin Efendi, Devhatü’l-meşâyih: Osmanlı Şeyhülislamlarının Biyografileri, Çağrı Yayınları, Đstanbul 1978, s. 16-18; Leknevi, a.g.e, s. 42; Şemseddin Sami, a.g.e, C:V, s. 3885; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e, C:I, s. 352; Bağdatlı Đsmail Paşa, a.g.e, C:I, s. 141; Brockelmann, GAL II, 597, Suppl.II, 668; M.Süreyya, a.g.e, C:I, s. 197; Yusuf b. Đlyan b. Musa ed-Dımaşki Serkis, Mu’cemü’l-Matbuati’l-Arabiyye ve’l-Muarrabe, 2 c., Kum: Ayetullahü’l-Uzma el-Mar’aşi, 1410, C:I, s. 227; Bilmen, a.g.e, C:II, s. 635; Zirikli, a.g.e, C:I, s. 130; Kehhale, a.g.e, C:I, s. 238; Nüveyhiz, a.g.e, C:I, s. 39; Ednevi, a.g.e, s. 373; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C:II, s. 668-671; Mustafa Kılıç, “Đbn-i Kemal: Hayatı, Tefsire Dair Eserleri ve Tefsirdeki Metodu”, (Basılmamış Doktora Tezi), Atatürk Üniversitesi Đslami Đlimler Fa-kültesi, 1981, s. 1-86, s. 100-105; Mehmet Mahfuz Ata, “Đbn Kemal ve Risale fi Đ’câzi’l-Kur’ân adlı eserinin tahkiki”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), s. 1-34; Hakkı Aydın, Đslâm Hukuku ve Molla Fenâri, Đşâret Yayınları, s. 43-82; Sayın Dalkıran, Đbn-i Kemal ve Düşünce Tarihimiz, Osmanlı Araştırmaları Vakfı, s. 39-68; Mustafa Fayda, “Đbn Kemal’in Hayatı ve Eserleri”, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları Şeyhülislam Đbn Kemal Sempozyumu, s. 53–61; Yekta Saraç, Şeyhülislam Kemalpaşazâde Hayatı, Şahsiyeti, Eserleri ve Bazı Şiirleri, Risale Yayınları, s. 15-40; Ahmet Uğur, Kemalpaşazâde Đbn Kemal, MEB yayınları, s. 9 vd.; Mustafa Kılıç, “Đbn Kemal’in Tefsirdeki Metodu”, Şeyhülislam Đbn Kemal Sempozyumu, Diyanet Vakfı Yayınları, s. 131-139; Orhan Karmış, “Kemalpaşazâde’nin Tefsir Đlmine Getirdiği Yenilikler”, Diyanet Vakfı Yay. Şeyhülislam Đbn Kemal Sempozyumu, Diyanet Vakfı yayınları, s. 140-143; Şerafettin Turan, “Kemalpaşazâde”, DĐA, C:XXV, s. 238; Şükrü Özen, “Kemalpaşazâde”, DĐA, C:XXV, s. 240; Đlyas
85
Taşköprîzâde onun eserlerinin yüz’e yakın olduğunu kaydeder.37 209 veya 300
eseri olduğundan bahsedenler de olmuştur. Çok yönlü bir âlim olan Kemalpaşazâde’nin
tefsir ile ilgili eserleri arasında şüphesiz Saffât sûresine kadar yazdığı tefsiri çok önemli-
dir. Bundan başka çeşitli sûreler ve ayetlere yazdığı risaleler, Beydâvî tefsirine yazdığı
hâşiye, Risale fî Đlmi’l-Kıraat, Risale fî Halkı’l-Kur’ân, Risale fî Aksâmi’l-Mecâz, Risa-
le fî Takriri Enne’l-Kur’âne Kelamullahi’l-Kadîm, Muğayyebât-ı Hams hakkında risâle,
sûre isimleri hakkındaki risâle, Đ'câz-ı Kur’ân risâlesi gibi tefsir ilmine ait yirmi sekiz
eseri mevcuttur.
Eseri: Đ’câzu’l-Kur’ân
Müellif eserine, “Kur’ân’ın muciz oluşunun gerçek olduğunu belirtmek ve onun
Đ’câzı belâgatiyledir diyeni tasdik etmek” için yazılmış bir risale olduğunu ifade ederek
başlamıştır. Daha sonra mucize ve i’câz kelimeleri üzerinde durmuş, i’câzın aczi ortaya
çıkarma olduğunu, genel kuralları bozma olmadığını belirtmiştir. Kur’ân’ın da mûciz ol-
duğunu, Hz. Peygamber (sav)’in Kur’ân ile meydan okuduğunu ve muarızlarının olma-
ması ile Kur’ân’ın mûcizliğinin gerçekleştiğini belirtmiştir. Kur’ân da geçen meydan
okuma ile ilgili ayetleri aktarmış, sonra Beydâvî’nin “Kur’ân kendi içinde mûcizdir, Hz.
Peygamber (sav)’e nisbetle değil.” sözünü ele almış, devamında da “Kur’ân’ın muarızla-
rının olmaması ona karşı aciz olmaları dolayısıyladır.” sözünü âlimlerin de bu konudaki
beyanlarıyla açıklamıştır. Kur’ân’ın mûciz olduğunda Müslümanların ittifak içerisinde
olduklarını, fakat i’câz yönleri hakkında ihtilaf ettiklerini belirterek bu konuya açıklık
getirmiş, belâgat ve i’câz konuları ile ayetlerin i’câz yönlerinin eşit olup olmadığı üze-
rinde durmuştur. Sonra “Kur’ân’ın i’câzı sarfe iledir.” diyenlerin sözünü ele alıp bu ko-
nuda iki görüş olduğunu belirtmiştir:
Çelebi, “Kemalpaşazâde”, DĐA, C:XXV, s. 242; M.A Yekta Saraç, “Kemalpaşazâde”, DĐA, C:XXV, s. 244; Mücteba Đlgürel, “Kemalpaşazâde”, DĐA, C:XXV, s. 245; Seyyid Bahcıvan, “Şeyhülislam Đbn Kemal Paşa ve Arâuhü’l-Đ’tikadiyye”, (Basılmış Doktora Tezi), Darü’l-Kütübi’l-Đlmiyye, Beyrut 1426/2005, s. 39-167.
37 Taşköprîzâde, Ebu’l-Hayr Đsamüddin Ahmed Efendi, eş-Şekaikun-Numaniyye fi Ulema-i Devleti’l-Osmaniyye, Nşr. Ahmed Suphi Furat, Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, s. 379.
86
Bunlardan birisi, Arapların Hz. Peygamber (sav)’in peygamberliğinden önce de
Kur’ân kelamının benzerini getirebilecekleri fakat Allah’ın onların bu yönde olacak ta-
sarruflarını kudretlerini ellerinden alarak engellediği, diğeri de kudretleri bulunmakla
beraber tasarruflarını engellediği görüşüdür. Bu düşünceleri diğer âlimlerin bu konudaki
fikirlerini de aktararak geniş bir biçimde ele alıp açıklamıştır.
Müellifin bu eserini; Süleymaniye Kütüphanesi, Yazma Bağışlar bölümü, 1398
numaralı nüshadan aldık.38 Eserine bakıldığında konuları geniş bir biçimde ve mezheple-
rin bu konu ile ilgili görüşlerini de aktararak işlediği görülmektedir. Eserde Kur’ân i’câzı
hakkında aranılan bilgiler daha çok tartışmalı olan konularda bulunabilmektedir.
38 Eserin diğer nüshaları ve tanıtımı için bkz. Mehmet Mahfuz Ata, “Đbn Kemal ve Risale fi Đ’câzi’l-Kur’ân Adlı Eserinin Tahkiki”, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bi-limler Enstitüsü, s. 74-78.
87
Kemalpaşazâde (ö.940/1534), Đ’câzu’l-Kur’ân, ilk varak.
Süleymaniye Kütüphanesi, Yazma bağışlar bölümü, no: 1398.
88
Kemalpaşazâde (ö.940/1534), Đ’câzu’l-Kur’ân, son varak.
Süleymaniye Kütüphanesi, Yazma bağışlar bölümü, 1398.
89
b- Đbrahim b.Abdillah b. Đbrahim
Müellifin hayatı hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlayamadık. Yal-
nızca eserinin ilk sayfasında müellif ismini Đbrahim b. Abdillah b. Đbrahim olarak ver-
mektedir. Eserin son sayfasında da telif tarihini 8 Cemaziyülevvel 1171 hicri, takriben
1758 miladi yılını vermektedir. Đncelediğimiz nüsha Süleymaniye Kütüphanesi, Hüsrev
Paşa bölümü 123 numaralı kısımda on dokuz varak halinde bulunmaktadır. Eser Osman-
lıca olarak kaleme alınmıştır.
Eseri: Risale fi Đ’câz’il-Kur’ân
Müellif eserinin yazılış amacını, örnekler ve karşılaştırmalar getirerek Kur’ân’ın
i’câzının delillerini çözme ve belagatinin sırlarını ortaya çıkarma olarak belirtmiştir.
Eserini kendi ifadesiyle “Kur’ân nazmının i’câzı hakkında şanı yüksek risale” şeklinde
değerlendirmiştir. Eseri genel itibarla belagat eseri olarak görünmektedir. Zaten müellif
ilk sayfasında inceleyeceği konuları şöyle sıralamıştır; fesâhat sebepleri ve belagat ge-
rekçeleri olan teşbih ve mecaz, kinaye, istiare, tecrid ve terşih, murad-ı hâl ve makam-ı
takrir.
Müellif eserinde inceleyeceği konuları böylece belirttikten sonra, mucizeyi tarif
ederek başlamıştır. Mucizeyi iki kısma ayırıp, daha sonra Kur’ân’ın i’câzına geçmiştir.
Đsra sûresi 88. ayeti39 hakkında soru cevap şeklinde açıklamalarda bulunmuş ve
Kur’ân’ın muciz olduğunda ittifak bulunduğunu da eklemiştir. Ayrıca Kur’ân’da yer
alan kelimelerden daha iyisinin getirilemeyeceğini belirtmiş ve bunun için “ قXs|\ا” ke-
limesinin tahlilini örnek olarak vermiştir. Daha sonra va’d ve vaîd’in de fesâhatin gerek-
lerinden olduğunu belirtmiş ve Hz. Musa, Hz. Đsa ve Hz. Muhammed (sav)’in mucizele-
rinden bahsedip Kur’ân i’câzında ittifak olmakla beraber, i’câzının yönlerinde ihtilaf bu-
lunduğu konusuna geçmiştir. Diğer âlimlerin de Kur’ân i’câzı hakkındaki görüşlerine
yer vermiş, sonra idrak ve zevk kavramları ile belâgat kavramı üzerinde durmuştur. Bu
konularda “ hij_ klز” terkibini muhatabın durumuna göre değiştirerek örnekler vermiş,
39 De ki: “Andolsun, insanlar ve cinler bu Kur’an’ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar ve birbirleri-
ne de destek olsalar, yine onun benzerini getiremezler.”
90
daha sonra da teşbih, mecaz, kinaye, istiare, tecrid ve teşrih’in fesâhat sebeplerinden ol-
duğunu belirterek bu kelimeleri ele almıştır. Kur’ân’ın muciz oluşunun delili ve i’câz ke-
limesi üzerinde, ayetlerden örnekler vererek durmuş, Nuh tufanından bahsetmiştir.
Özetle, yukarıda da belirttiğimiz gibi, eser daha çok belâgat terimlerinin açık-
lanması için kaleme alınmış görünümü vermektedir. Bu arada Kur’ân i’câzı üzerinde de
epeyce durulmuştur. Ama diğer i’câz-ı Kur’ân eserlerindeki gibi, mesela Sarfe Mezhebi
ve bu konudaki tartışmalar etraflıca işlenmemiş, birkaç cümle ile temas edilmiştir.
91
Đbrahim b. Abdillah b. Đbrahim (18.yy), Risâle fi Đ’câzi’l-Kur’ân, ilk varak.
Süleymaniye Kütüphanesi, Hüsrev Paşa bölümü, no: 123.
92
Đbrahim b. Abdillah b. Đbrahim (18.yy), Risâle fi Đ’câzi’l-Kur’ân, son varak.
Süleymaniye Kütüphanesi, Hüsrev Paşa bölümü, no: 123.
93
c- Muallim Nâci (ö.1310/1893)
Muallim Nâci 1265/1849 yılında Đstanbul’da doğdu. Asıl adı Ömer’dir. Đlk öğre-
nimini Fatih’te yaptı. Yedi yaşındayken babası vefat edince annesi ve ağabeyi ile Var-
na’ya yerleşti. Burada hat dersleri yanında Arapça ve Farsça dersleri de aldı. 1284/1867
yılında rüştiye mektebine ikinci muallim olarak girdi. Kendisine Nâci mahlasını seçen
Muallim Nâci, telhis ve arûz dersleri yanında Fransızca da öğrenmeye başladı. Yaptığı
şiir denemeleri yayımlandı ve büyük ilgi gördü. Daha sonra Said Paşa onu yanına kâtip
olarak aldı. Bu dönemde, paşa ile birlikte birçok yer dolaştı. Ardından Đstanbul’a gelip
Tercümân-ı Hakikat gazetesinin edebî sütununu yönetmeye başladı. Bir takım sebepler
nedeniyle bu gazeteden ayrıldı ve arkadaşlarıyla beraber Đmdâdu’l-Midâd adlı dergiyi
kurdu. Daha sonra çeşitli gazete ve dergilerde yazılar yazdı. 1306/1889 yılında kendisine
Türkçe’ye yapmış olduğu hizmetler için VIII. Müsteşrikler Kongresi tarafından altın
madalya verildi. Ömrünün son yıllarında II. Abdülhamid tarafından Osmanlı tarihi yaz-
makla da görevlendirilen Muallim Nâci, geçirdiği bir kalp krizi nedeniyle 1310/1893 ta-
rihinde 45 yaşındayken vefat etti. Kendisi tenkit, lügat ve edebiyat tarihi çalışmalarıyla
tanınan bir şairdir. Đ'câz-ı Kur’ân ve Muamma-yı Đlâhi önemli eserleri arasındadır.40
Eseri: Đ’câz-ı Kur’ân
Müellifin bu eseri Đstanbul’da Nişan Berberyan Matbaası tarafından basılmıştır.
Biz de çalışmamızda basılan bu nüshadan faydalandık.41
Muallim Nâci’nin bu eseri, Fahreddin er-Râzi’nin Mefâtîhu’l-Ğayb isimli eseri-
nin Fâtiha Sûresinin bir bölümünün tefsiri mahiyetindedir. Müellif bu eseri “Sûre-i Fâti-
ha’dan Müstenbit Esrâr-ı Akliyye” ismiyle makale şeklinde yazmış, Tercümân-ı Hakikat
gazetesinde yayınlamıştır. Daha sonra istek üzerine bastırmıştır. Eserde i'câz konusuna
kısaca değindikten sonra Fahreddin er-Râzi’nin Fâtiha Sûresi’ne yazdığı mukaddime’ye
40 Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e, C:II, s. 334-338; Đsmail Hakkı, On Dördüncü Asır Türk Muharrirleri, Ahmed Mithad Efendi, Ekrem Bey, Cevdet Paşa, Türk muharrirleri, Artin Asaduryan Şirket-i Mürettibiye Matbaası, birinci defter, Đstanbul 1308, s. 5 vd; Fevziye Abdullah, “Muallim Nâci”, ĐA, C:IX, s. 15-21; Abdullah Uçman, “Muallim Nâci”, DĐA, C:XXX, s. 315.
41 Ebu Abdullah Fahreddin Muhammed b. Ömer er-Razi, Đ’câz-ı Kur’ân, trc. Muallim Naci, Nişan Berberyan Matbaası, Đstanbul t.y.
94
geçmiştir. Muallim Nâci Fahreddin er-Râzi’nin bu mukaddime hakkında şunları söyle-
diğini aktarır;
“bir zaman yalnız Fâtiha sûresi’nin içerdiği fayda ve güzelliklerden on bin
kadar meselenin çıkarılabileceğini söylemiştim. Bazı kıskanç kimseler, beni de
kendileri gibi ispat edemeyeceği iddialarda bulunur, söylediği sözü ispat kaydın-
da bulunmaz adamlardan sanmakla beraber, Kur’ân’ın inceliklerinden nasipsiz
bulundukları cihetle, Fâtiha hakkında bildiğim hakikati akıldan uzak gördüler.
Mefâtîhu’l-Ğayb’ı hazırlamaya başlayınca Fâtiha’dan o kadar mesele çıkarmanın
mümkün olduğunu, hem o kıskançlara hem de hak yolunda olan akıl sahiplerine
göstermek için şu mukaddimeyi düzenledim.”42
Bu makale kendi ifadesiyle Mefâtîhu’l-Ğayb’ın ancak yedi buçuk sayfasını içer-
mektedir.
2- Nâsih ve Mensûh’a dair eser verenler
Nâsih ve mensûh konusu Kur’ân ilimleri hakkında çalışma yapan âlimlerin üze-
rinde en fazla durduğu konulardan birisidir. Kur’ân-ı Kerimde nesih hakkında üç ayet
bulunmaktadır. Bunlar el-Bakara, en-Nahl ve er-Râd surelerinde bulunan şu ayetlerdir:
“Biz bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya unutturursak, mutlaka daha
iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah herşeye kâdirdir.”43, “Biz bir aye-
tin yerini başka bir ayetle değiştirdiğimizde -ki Allah ne indirdiğini gayet iyi bilir- onlar:
“Sen sadece uyduruyorsun” derler. Hayır, öyle değildir. Ama onların çoğu bunu bilmez-
ler.”44, “Allah dilediğini siler, (dilediğini de) sabit bırakır. Bütün kitapların aslı onun
yanındadır.”45
Nâsih ve mensûh ilmi bu ayetlerdeki neshin Kur’ân’ın içerdiği ayetler hakkında
mı yoksa Kur’ân’dan önceki kitaplar hakkında mı olduğu konusunda iki grup halinde
şekillenmiş ve telif edilen eserler de bu görüşler üzerinde yoğunlaşarak verilmiştir. Os-
42 Muallim Naci, Đ’câz-ı Kur’ân, yay. haz. Ümit Şimşek, Marifet Yayınları, Đstanbul 1997, s. 23. 43 el-Bakara 2/106. 44 en-Nahl 16/101. 45 er-Râd 13/39.
95
manlı müfessirleri de nâsih ve mensûh konusu hakkında eserler telif etmiştir. Bu kısımda
telif edilen bu eserleri ve müfessirleri inceleyeceğiz.
a- Kemalpaşazâde (ö.940/1534)
Müellifin hayatı hakkında daha geniş bilgi i’câzu’l-Kur’ân’a dair telif edilen
eserler bölümünde aktarılmıştır. Bu yüzden bu bilgilerin tekrar aktarılmasında fayda
görmediğimizden eseri ile ilgili kısma geçiyoruz.
Eseri: Kitâbu’n-Nâsih ve’l-Mensûh
Müellifin adıyla verilen bu eserin nüshası, Süleymaniye Kütüphanesi,
Kasidecizâde bölümü, 675 numaralı bölümde kayıtlıdır. Fakat yaptığımız okumada bu
eserin aslında ona ait olmadığı sonucuna vardık. Zaten bu bölüm ve numarada kayıtlı
olan eserin ilk sayfasından önceki varakta eserin Hibetullah b. Selâme’nin olduğu belir-
tilmektedir. Yapılan hatanın eserin son varağında geçen ve Selâme’nin Đbn-i Kemal’den
yaptığı alıntıyı zikretmesi nedeniyle oluştuğu kanaatindeyiz. Zira aynı kütüphanenin Ha-
let Efendi bölümünde 41/1 numaralı kısmında yer alan ve “Kitâbu’n-Nâsih ve’l-
Mensûh” isimli diğer nüshanın müellifi olarak Abdülkasım Hibetullah b. Selâme’nin is-
mi verilmektedir. Diğer bir ayrıntı da tarihle ilgilidir. Eserin sonunda müellif bu eserini
1049/1640’da bitirdiğini yazmıştır. Oysaki Kemalpaşazâde’nin vefat tarihi 940/1534’tır.
Bu nedenle de eserin Kemalpaşazâde’ye ait olması imkânsızdır. Ayrıca eserin dil yönüy-
le de Kemalpaşazâde’nin üslûbuna pek uygunluk göstermediği de göze çarpmaktadır.
Yaptığımız araştırmada nâsih ve mensûh’a dair kaleme alınmış eserler arasında da
Kemalpaşazâde’nin ismi geçmemektedir. Bu konuda 2005 yılında yapılan “Şeyhülislam
Đbn Kemal Paşa ve Arâuhü’l-Đ’tikadiyye” adlı doktora çalışmasında da bu eserin ona ait
olmadığı belirtilmiştir.46
Đleride bu konuda yapılacak çalışmalar açısından faydalı olabileceğini düşündü-
ğümüz bu bilgiyi aktarmakta fayda gördük.
46 Seyyid Bahcıvan, “Şeyhülislam Đbn Kemal Paşa ve Arâuhü’l-Đ’tikadiyye”, (Basılmış Doktora Tezi),
Darü’l-Kütübi’l-Đlmiyye, Beyrut 1426/2005, s. 174.
96
b- Ebû Saîd el-Hâdimî (ö.1176/1762)
Ebû Saîd el-Hâdimî 1113/1701 yılında Konya’nın Hâdim kasabasında doğdu.
Buhâra’dan gelerek Hâdim’e yerleşen ailesinin soyu Hz. Peygamber (sav)’e ulaşmakta-
dır. Bu aile daima bilgin ve müderris yetiştirdiği için “Fahru’r-Rûm” namı ile tanınmış-
tır. Müellifin babası, o zaman “Kara Hacı” diye tanınan müderris Mustafa Efendi’dir.
Müellif, Hâdimî nisbesi yanında Hüseynî, Nakşibendî ve Konevî nisbeleriyle de tanınır.
Đlk eğitimini babasından aldı ve on yaşında hafızlığını tamamladı. Babasından Kütüb-i
Sitte ile bazı hadis kitaplarını senetleriyle beraber okuduktan sonra, 1720 yılında Kon-
ya’daki Karatay Medresesi’nde tahsiline devam etti. Devrin ünlü müderrisi Đbrahim
Efendi’den beş sene boyunca çeşitli ilimleri tahsil etti ve hocasının tavsiyesi üzerine Đs-
tanbul’a giderek Kazabâdî Ahmed Efendi’nin medresesine girdi. Sekiz yıl burada öğre-
nim gördü. Bu zaman zarfında Arapça ve Farsçasını ilerleten Hâdimî, Đstanbul camile-
rinde verdiği vaazlarla da tanınır. Babasının vefatından sonra Hâdim’e döndü ve baba-
sından boşalan Hâdim Medresesinde ders vermeye başladı. Bir süre sonra Hadimliler
ona, babasının medresesinin yerinde yeni bir medrese yaptırdılar. Kısa zamanda medrese
öğrenci akımına uğradı. Hatta bir süre sonra Đstanbul’dan bile öğrenciler gelmiştir. Hâ-
dimî de yaz aylarında dersleri açık havada yaparak bu meseleye çözüm bulmuştur. Ha-
dim bundan sonra bir ilim ve irfan merkezi olur.
Ünü artan Hâdimî I. Mahmut tarafından Dârussaâde Ağası vasıtasıyla Đstanbul’a
davet edildi. O, ünlü âlimlerin bulunduğu bir mecliste ders takrir etti. Padişahın memnu-
niyetini kazanan Hâdimî, Ayasofya Camiinde yaptığı Fâtiha tefsiriyle âlimlerin de takdi-
rini kazanır. Daha sonra bu vaazını da risale şeklinde telif eder. Padişah onun Đstanbul’da
kalmasını istediyse de o Hâdim’e dönmeyi tercih etti. Hayatını bundan sonra da tedris ve
telif faaliyetleriyle sürdüren Hâdimî, Đsmail Gelenbevî, Gözübüyükzâde Đbrahim Efendi,
Muhammed b. Süleyman Kırkağacî, Hafız Hasan Üskübî, kendi oğulları Said, Abdullah,
Mehmet Emin Nûman gibi âlim ve müderrisler yetiştirdi ve Hâdim’de 63 yaşında vefat
etti. Ölümünden sonra adına kütüphaneler yaptırılır. O, medrese geleneği içerisinden ye-
97
tişen bir âlimdir. Bu nedenle kendisine teklif edilen makamların yerine öğrenci yetiştir-
meyi seçer.47
Tefsir, hadis, fıkıh, akaid ve tasavvufa dair kendisine birçok eser atfedilmektedir
Bunların bir kısmı da öğrencilerinin derste yazdıkları notlardan ibaret olup yine onlar ta-
rafından çoğaltılmıştır. Eserleri arasında el-Berîkatü’l-Mahmûdiyye fî Şerhi’t-Tarîkati’l-
Muhammediyye ve’ş-Şerîati’n-Nebeviyye fi’s-Sîreti’l-Ahmediyye, Mecâmiu’l-Hakâik,
Risâletü Tertîli’l-Kur’ân, Risâletü’l-Besmele gibi eserleri dikkat çeker. Müellifin
Risâletü’n-Nasıhiyye ve’l-Mensûhiyye adında bir eseri daha vardır. Bu eserin ona aidi-
yeti konusunda şüphe olsa da risalenin sonundaki şu ibare eserin ona ait olduğunu belir-
ten ifadeler taşır: “Nâsih ve mensûh risalesi bu fakir kulun Muhammed b. Süleyman b.
Ali’nin elinden âlimlerin âlimi, faziletlilerin faziletlisi üstadımız müftî Ebû Said Mu-
hammed el-Hâdimî’nin huzurunda gün be gün yazılmıştır.” Bazıları bu risalenin oğluna
ait olabileceğini fakat bunun da kesin olmadığı söylemiştir.48
Eseri: Nâsih ve Mensûh risalesi
Müellifin bu eseri Süleymaniye Kütüphanesi, Denizli bölümü, 389 numaralı kı-
sımda yer almaktadır. Arapça olarak kaleme alınmış olup dört varaktır. Risalede Kur’ân-
ı Kerîmin yüz on dört sûresi olduğu belirtildikten sonra içerisinde nâsih ve mensûh bu-
lunan ayet ve sûreler teker teker sıralanmıştır.
47 Amasyalı Akifzâde Abdürrahim, Kitâbu’l-Mecmu’ fi’l-Meşhûdi ve’l-Mecmu’, çev. Hikmet Özdemir,
Türkiye Đlmi Đctimai Hizmetler Vakfı yayınları, s. 84; Bağdatlı Đsmail Paşa, a.g.e, C:II, s. 333; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e, C:I, s. 342; Brockelmann,GAL Suppl.,C:II, s. 663 ; Serkis, a.g.e, C:I, s. 808-809; Bilmen, a.g.e, C:II, s. 720; Mardin, Huzur Dersleri, C:II, s. 771; Nüveyhiz, a.g.e, C:II, s. 630; Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin Đlmiye Teşkilatı, s. 238; Yavuz Fırat, “Ebu Said el-Hâdimî ve Risâletü Tertili’l-Kur’ân”, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi) Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, ; Mehmet Önder, Büyük Âlim Hz. Hadimi Hayatı ve Eserleri, Hadim Đlçesini Kalkındırma ve Turizm Derneği Yayınları, sayı:1, s. 6-15; Hâdimi, Tarikat-ı Muhammediyye Şerhi Berika, yay. haz. M. Said Kahraman, çev. Bedreddin Çetiner, Hasan Ege, Seyfeddin Oğuz, Kahraman Yayınları, Đs-tanbul 1989, s. 17-22; Saffet Köse, “Hadimi ve Namazda Huşû Risalesi”, Yeni Hizmet, Hz. Akşemseddin Vakfı, S:5, s. 35-37; Mustafa Yayla, “Hâdimî Ebû Saîd”, DĐA, C:XV, s. 24. Ayrıca şu notu da ilave etmeyi uygun gördük; Serkis’te ve Nüveyhiz’de geçen Hâdimî’ler bizim hayatını aktardı-ğımız Hâdimî’den farklıdır. Mustafa Yayla’nın da dipnot olarak verdiği Serkis, C:I, s. 808-809 numara-lı isim 1213/1798 yılında ölen ve Hicaz’a giderek ölümünün sonuna kadar orada kalan Saîd b. Mu-hammed b. Mustafa b. Osman el-Hâdimî er-Rûmî’dir. Aynı isim Bağdatlı Đsmail Paşa’de C:I, s. 393. sayfada yer almaktadır.
48 Ferhat Koca, “Hâdimî Abdullah”, DĐA, C:XV, s. 24.
98
Ebû Saîd el-Hâdimî (ö.1176/1762), Nâsih ve Mensûh Risâlesi, ilk varak.
Süleymaniye Kütüphanesi, Düğümlübaba bölümü, no:389.
99
Ebû Saîd el-Hâdimî (ö.1176/1762), Nâsih ve Mensûh Risâlesi, son varak.
Süleymaniye Kütüphanesi, Düğümlübaba bölümü, no:389.
100
c- Hanîf Đbrahim Efendi (ö.1189/1775)
Hanîf Đbrahim Efendi, “Hanîf” mahlasına sahip üç Osmanlı âliminden en meşhur
olanıdır. Bu üç âlim de aynı mahlasa sahip olmaları bakımından karıştırılmaktadır. Os-
manlı Müellifleri’nde Hanîf Đbrahim hakkında şu bilgiler yer almaktadır:
“Baltacı zümresinden ilim ve kalem sahibi, irfanıyla tanınmış bir kişidir.
Resmi memurluktan sonra inzivaya çekilmiş, bir ara cezbe haline düştüyse de
tekrar his âlemine dönmüş ve haccını tamamlayarak Đstanbul’a dönmüştür. Öm-
rünün sonuna kadar eser yazmakla meşgul oldu. 1217’de vefat etti.
Müstakimzâde onun ilim meclisinden istifade edenler arasındadır.”49
Đslâm Ansiklopedisinde50 ise aynı kişi Seyyid Đbrâhim Hanîf Bey olarak tanıtıl-
maktadır. Yine aynı maddede bu kişinin ölüm tarihi 1217 olarak verilmiş fakat
Müstakimzâde’nin Hanîf Đbrahim Efendi’nin öğrencisi olduğu belirtilmiştir. Hâlbuki
Bursalı Mehmed Tahir Efendi de Osmanlı Müellifleri’nde ölüm tarihini yine 1217 olarak
vermiş ve bizim de araştırmaya alma sebebimiz olan usûl eserini bu zata isnat etmiştir.
Ayrıca Sicill-i Osmânî’de bu zat şair olarak geçmektedir.51 Hediyyetü’l-Ârifîn’de de bu
üç zat şu isimlerle yer almaktadır; Hanîf (Đbrahim b. Mustafa)52, Hanîf er-Rûmî (Osman
b. Salih)53 ve Hanîf Zâde (Ahmed Tahir b. Đbrahim)54 Bize göre karışıklığın sebebi tarih-
lerdir. Müstakimzâde’nin 1202/1788 tarihinde vefat ettiği düşünülürse Hanîf Đbrâhim
Efendi’nin 1189/1775 tarihli vefat bilgisinin daha doğru olduğu gözükmektedir. Mahlas
dolayısıyla karıştırılan bir diğer isim de önceleri hanîf mahlasını kullanan daha sonra
“Servet” mahlasıyla ünlenen Đstanbullu şair Osman b. Salih (ö.1180/1766)’tir.55
Hanîf Đbrâhim Efendi tahsilini Đstanbul’da yapmış ve hat dersleri almıştır. Abacı
Hüseyin Efendi’nin damadı olması sebebiyle önce Bostancı Ocağı daha sonra da Koca
49 Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e, s. 329. 50 Cemil Akpınar, “Hanîf Đbrâhim Efendi”, DĐA, C:XVI, s. 39. 51 M. Süreyya, a.g.e, C:II, s. 258. 52 Bağdatlı Đsmail Paşa, a.g.e, C:I, s. 39. Yukarıda hayatı hakkında bilgi verdiğimiz kişidir. 53 Bağdatlı Đsmail Paşa, a.g.e, C:I, s. 659. 54 Bağdatlı Đsmail Paşa, a.g.e, C:I, s. 182. 55 Bağdatlı Đsmail Paşa, a.g.e, C:I, s. 659, Cemil Akpınar, “Hanîf Đbrâhim Efendi”, DĐA, C:XVI, s. 39.
101
Mustafa Paşa Evkafı Kâtipliği yaptı. Gençliğinden itibaren hadis ve siyer konuları üze-
rinde çalıştı. 1147/1739’da Hâriç Medresesi Müderrisi oldu. Bundan sonraki üç sene zar-
fında yazdığı eserler onun ilmi birikiminin seviyesini göstermektedir. Mekke’de telif et-
tiği “ed-Dürru’s-Semîn” adlı eserini Abdülvehhâb b. Ahmed Berekât el-Ahmedî et-
Tantâvî’ye sundu. Eserini çok beğenen Tantâvî bu esere bir takriz yazdı ve ona Sahih-i
Buhâri okutma icâzeti verdi. Çeşitli medreselerde müderrislik yapan Hanîf Efendi
1185/1772 yılında Bursa kadısı oldu. Daha sonra bu görevinden istifa ederek Đstanbul’a
döndü ve 1189/1775 yılında burada vefat etti.56
Eserleri basılmamıştır. Bursalı Mehmed Tahir bu eserlerden yirmi bir tanesinin
adını vermiştir. Bunlar arasında tefsirle ilgili olanlar; Tefsîru ayeti “Đnne’s-salâte tenhâ
ani’l-fahşâi ve’l-munker”, Tefsîru Seb’a Suverin bi Nukât “Duha, Đnşirah, Tin, Kadr,
Asr, Kevser, Đhlas”, Risâletü’n-Nâsih ve’l-Mensûh adlı eserlerdir. Bursalı Mehmed Ta-
hir Efendi bu eserlerin çoğunu içeren ve müellifin el yazısıyla yazılmış olan bir mecmu-
ayı Tire Kütüphanesinde gördüğünü ifade etmektedir.57
Eseri: er-Râsih fi’l-Mensûh ve’n-Nâsih
Müellifin bu eseri kayıtlarda geçmesine rağmen, araştırmamız neticesinde nüsha-
sına rastlanamamıştır. Ayrıca Bursalı Mehmed Tahir bu eserin ismini “Risâletü’n-Nâsih
ve’l-Mensûh” şeklinde verirken Bağdatlı Đsmail Paşa “er-Râsih fi’l-Mensûh ve’n-Nâsih”
şeklinde vermiştir.58 Nüshasına rastlanılamayan diğer bir eser de Durûb-i Emsâl’dir.59
d- Muhammed b. Hürrem b. Muhammed el-Karahisârî
Müellif eserinin ilk sayfasında ismini Muhammed b. Hürrem Karahisârî olarak
vermiş fakat eserde tarihin olmaması ve kaynaklarda yeterli bilgiye rastlanılmaması ne-
ticesinde, yaptığımız çalışmada hayatına dair herhangi bir bilgi elde edemedik. Ömer
56 Cemil Akpınar, a.g.m, C:XVI, s. 39. 57 Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e, s. 330. 58 Bağdatlı Đsmail Paşa, a.g.e, C:I, s. 39. 59 Cemil Akpınar, a.g.m, C:VI, s. 41.
102
Nasûhi Bilmen’in Tefsir Tarihi’nde60 geçen Muhammed Karahisâri (ö.900/1495) Mu-
hammed b. Necib olarak verilmiştir. Dolayısıyla aynı kişi değildir.
Eseri: Kitabu’n-Nâsih ve’l-Mensûh
Müellifin bu eserinin bir nüshası, Süleymaniye Kütüphanesi, Düğümlübaba bö-
lümü, 38/2 numaralı kısımda yer almaktadır. Eser dokuz varaktan ibaret olup Arapça
olarak kaleme alınmıştır. Müellif eserinde nâsih ve mensûh konusunu dört fasılda ince-
lemiştir. Giriş kısmında nesih yönleri, çeşitleri, örnekler ve nesih hakkında hadislerle
başlamıştır. Daha sonra açtığı fasılda Yahudilerin neshi inkârı konusuna, ikinci fasılda
“Nesih emir ve nehiylerde olur, haberlerde olması caiz değildir.” konusuna, üçüncü fa-
sılda, neshin üç yönüne değinmiştir: Hüküm ve hattının neshi, hattının neshi ve hükmü-
nün sabit kalması, hükmünün neshi ve hattının sabit kalması yönlerini örneklerle okuyu-
cuya aktarmıştır. Dördüncü faslı nâsih ve mensûh bulunmayan sûreler konusuna ayır-
mıştır. Bu faslı da üç bâba ayırmış, ilk bâbta nâsih bulunup mensûh bulunmayan sûreler,
ikinci bâbta mensûh içerip nâsih bulunmayan sûreler, son bâbta da hem nâsih hem de
mensûhun beraber bulunduğu sûreleri aktarmıştır.
Eser kısa olmasına karşın nâsih ve mensûh konusunda aranılan bilgileri bulun-
durması bakımından kayda değerdir. Fakat müellifin esere telif tarihini eklememesi araş-
tırma açısından olumsuz yön teşkil etmektedir.
60 Bilmen, a.g.e, C:II, s. 617.
103
Muhammed b. Hürrem b. Muhammed el-Karahisârî, Kitâbu’n-Nâsih ve’l-Mensûh, ilk varak.
Süleymaniye Kütüphanesi, Düğümlübaba bölümü, no: 38.
104
Muhammed b. Hürrem b. Muhammed el-Karahisârî, Kitâbu’n-Nâsih ve’l-Mensûh, son varak.
Süleymaniye Kütüphanesi, Düğümlübaba bölümü, no: 38.
105
3- Müteşâbihâtü’l-Kur’ân’a dair eserler
Müteşâbih kavram olarak:
“Manaları bilinemeyen yahut herhangi bir sebepten ötürü anlamlarında kapalılık bulu-
nan ya da birden çok manaya ihtimali olup, bu manalardan birisini tercihte zorluk söz konusu
olan ayet, kelime ya da harflerdir.”61 şeklinde tanımlanmıştır.
Kur’ân-ı Kerîm’de müteşâbihat kavramı muhkem kavramıyla beraber yer almış-
tır. Muhkem ise:
“Kendisiyle neyin kastedildiği anlaşılabilecek derecede açık olan, nazım ve telifi itiba-
riyle herhangi bir ihtilâfa yol açmayan ve tek bir anlama delâlet eden ayet”62şeklinde tanım-
lanmıştır.
Bu konudaki ayetler de şöyledir: “Elif lâm râ. (bu) öyle bir kitaptır ki ayetleri,
hikmet sahibi ve her şeyden haberi olan (Allah) tarafından muhkem kılınmış, sonra da
güzelce açıklanmıştır.”63, “Allah sözün en güzelini (Kur’ân’ı) müteşâbih bir kitap halin-
de indirdi…”64, “Habibim sana kitâbı indiren O’dur. Ondan bir kısım ayetler muhkem-
dir ki bunlar kitabın anasıdır. Diğer bir kısmı da müteşâbihlerdir.”65
Müteşâbihâtü’l-Kur’ân ilmi de Kur’ân’da yer alan bu müteşâbih ayetler ve bu
ayetlerin kapalılığı-açıklığı ile ayetlerin bilinebilirliği üzerinde durmaktadır. Bu kısımda
Osmanlı âlimlerinden Müteşâbihâtü’l-Kur’ân’a dair eser verenleri kronolojik olarak ele
alacağız.
a- Saçaklızâde Maraşî (ö.1145/ 1698)
Asıl adı Muhammed b. Ebubekir’ dir. Saçaklızâde lakabıyla tanınmıştır. Osmanlı
âlimleri içinde ilmiyle meşhur olmuş bir kişi olup Maraş’lıdır. Đlk tahsilini memleketinde
bulunan âlimlerden almış, daha sonra Muhammed ve Darendeli Hamza Efendilerin ders-
lerine devam etmiştir. Sonra Şam’a giderek Abdülğanî Nablûsî’den hadis, tefsir, tasav-
61 Demirci, Tefsir Usûlü, s. 178. 62 ez-Zerkeşî, a.g.e, C:II, s. 69. 63 Hûd 11/1. 64 ez-Zümer 39/23. 65 Âl-i Đmrân 3/7.
106
vuf gibi ilimlerden dersler almış, daha sonra da yine aynı hocadan icâzetini alıp memle-
keti olan Maraş’a dönmüştür. Bu dönemden sonra kendisini öğrenci yetiştirmeye ve eser
telifine adayan Saçaklızâde h.1145/1698 yılında Maraş’ta vefat etmiştir.66 Eserleri ara-
sında Keşşâf Tefsirinin Bakara sûresine yazmış olduğu hâşiye, Ğâyetü’l-Burhân fi
Beyâni A’zamu Âyetin fi’l-Kur’ân -Ayetü’l-Kürsî tefsiridir-, Cehdu’l-Mukıll mine’t-
Tecvîd, Tertîbu’l-Ulûm ve bizim de araştırmamızda incelediğimiz Risale fi Ayâti’l-
Müteşabihât adlı eserleri dikkat çeker.67
Eseri: Risale fi Ayâti’l-Müteşabihât
Müellifin bu eseri, Süleymaniye Kütüphanesi Đbrahim Efendi bölümü 411 numa-
ralı kısımda yer almaktadır. Eser tek varaklık risaledir ve Arapça olarak kaleme alınmış-
tır.
Müellif risalesine Allah’ın sıfatları konusuyla giriş yapmıştır. Allah’ın var olup,
maddeden soyut olduğundan bahsetmiştir. Allah’ın cisim veya ayrılamayan bir parça
olması veya bir mekân ve cihette olmasının imkânsızlığı, âlemin içinde veya dışında ol-
madığı konuları üzerinde durmuştur. Bu konular hakkındaki görüşleri de ehl-i sünnet
düşüncesi çerçevesinde vermiştir. Daha sonra “Rahman arşa istivâ etti.”68 ayeti ile “Al-
lah Âdemi kendi suretinde yarattı.”69 hadisi ve rabbimizin her gece dünya semasına in-
diğini belirttiği hadisi örnek olarak verip, bu ve benzeri nasların te’vil edildiğini ve bunu
da âlimlerin bilebileceğini belirterek risalesine son vermiştir.
66 Vefat tarihi hakkında 1150/1737, 1125/1713 gibi çeşitli tarihler verilmektedir. Daha fazla bilgi için bkz.
Brockelmann, GAL, C:II, s. 370 vd.; Amasyalı Akifzâde Abdürrahim, a.g.e, s. 266. 67 Amasyalı Akifzâde Abdürrahim, a.g.e, s. 265; Bağdatlı Đsmail Paşa, a.g.e, C:II, s. 322; Bursalı Mehmed
Tahir, a.g.e, C:I, s. 434; Brockelmann, GAL, C:II, s. 370; Bilmen, a.g.e, C:II, s. 714; Nüveyhiz, a.g.e, C:II, s. 505.
68 et-Taha 20/5. 69 Hadis şu şekildedir: “Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bu-
yurdular ki: “Allah Teala Hazretleri, Hz. Âdem aleyhissalam’ı kendi sureti üzere ve boyunu da altmış zira olarak yaratınca: “Git, şu oturan meleklere selam ver, onların seni nasıl selamlayacaklarına da dik-kat et, dinle. Zira o selam, senin ve zürriyyetinin selamı olacaktır” dedi. (Bunun üzerine Adem onlara gidip): “Esselamü aleyküm!” diye selam verdi. Melekler: “Es-selâmü aleyke verahmetullahi” dediler ve selama mukabele ederken verahmetullahi’yi ilave ettiler. Cennete her giren Hz. Adem suretinde (ve bo-yu da altmış arşın boyunda) olacak. Halk şu ana kadar (boyca) hep eksilmektedir.” Buhari, Đsti’zan 1, Enbiya 1; Müslim, Cennet 28, (2841). Đbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınla-rı, C:X, s. 177.
107
Saçaklızâde Maraşî (ö.1145/ 1698), Risâle fi Âyâti’l-Müteşâbihât.
Süleymaniye Kütüphanesi Đbrahim Efendi Bölümü no: 411.
108
b- Küçükahmedzâde Ebûbekir (ö.1190/1776)
Âlim, muhakkik, fazilet ve kemal sahibi bir kişidir. Âmid’de yetişmiştir. Müftü
Abdullah Efendi’den ders almıştır. Zamanın en faziletli insanlarındandır. Dinine bağlı ve
takva sahibi bir kişidir. Fıkıh, fetva, tefsir, hadis, nahiv, mantık ve kelam ilimlerinde de-
rin bilgiye sahiptir. Eserleri arasında; Fatiha tefsiri, Beyzâvi tefsirine haşiye,
Hüseyniyye’ye haşiye, Buhari şerhi, müteşâbihâta dair risale ile Risaletün bi’n-Nusûbi
beyne’l-Kazâya, Risale fi’l-Farkı beyne’ş-Şey’i ve Nakîzihi ve Risale fi’l-Farkı’s-Selbi
ve’l-Udûli70 adlı eserleri bulunmaktadır. Bid’at ehline ve bir takım batıl itikatlı tasavvuf
ehline karşı mücadele etmiştir. Bir kısım zaviye şeyhlerinin kendisi hakkındaki iftirala-
rına dayanamayan Küçükahmedzâde Mardin’e gitmiş, bir müddet ders okuttuktan sonra
tekrar memleketine dönmüş ve 1190/1776 yılında memleketi olan Diyarbakır’da vefat
etmiştir. Değişik ilim dallarından birçok eseri olan Küçükahmedzâde birçok ilim adamı
yetiştirmiştir.71
Eseri: Risaletü’l-Müteşabihât
Müellifin bu eseri Süleymaniye Kütüphanesi Đbrahim Efendi Bölümü 191 numa-
ralı kısmında on beş varak halinde bulunmaktadır. Arapça olarak kaleme alınmıştır. Mü-
ellif eserin giriş kısmında bu eseri, Mescid-i Haram’da yapılan bir sohbette müteşâbihât
konusunda çalışma yapılmasının gerekliliğinden bahisle kaleme aldığını belirtmektedir.
Eser bir mukaddime ve bu mukaddimede yer alan üç maksattan oluşmaktadır.
Müellif ilk önce müteşâbihin kısa bir tarifini yapmış ve faydasından bahsetmiştir. Daha
sonra da müteşâbihât konusunda üç maksat zikretmiştir: Birinci maksat müteşâbihin
te’vili konusundadır. Bu konuda ayet ve hadislerden örnekler getirerek ve ayetler hak-
kında diğer âlimlerin de görüşlerini aktararak açıklama yoluna gitmiştir. Bu örneklerden
birisinde “Rahmân arşa istiva etti.”72 ayetinin “melik”ten kinaye yoluyla açıklanmasını
örnek olarak getirmiştir. Đkinci maksat Hz. Peygamber (sav)’in peygamberlik geldikten
sonra bir şey yazıp yazmadığı hususundadır. “Acaba bir şey yazdı mı yoksa ilk hali gibi
70 Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e, s. 311. 71 Amasyalı Akifzâde Abdürrahim, a.g.e, s. 163; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e, C:I, s. 311. 72 et- Taha 20/5.
109
ümmi miydi?” sorusu üzerinde durmuştur. Son maksat ise “Kulların haklarına müteallık
olan günahlarda tövbenin yeri” hakkındadır. Bu konuda da yapılan tövbenin fayda sağ-
layıp sağlamayacağı konusu üzerinde durmuştur.
Özet olarak müellifin bu eserinin bir usûl eserinden ziyade kelâm ilmine yakın
olduğunu söyleyebiliriz. Fakat müteşâbih konusunun tarifi, ilk maksatta açıklandığı üze-
re ayetlerle birlikte ve usûl konusu içerisinde de işlenen “müteşâbihâtın te’vili” konusu-
nun aktarılması, eseri ayrıca tefsir usûlüne yaklaştırmıştır.
110
Küçükahmedzâde Ebûbekir (ö.1190/1776), Risâletü’l-Müteşâbihât, ilk varak.
Süleymaniye Kütüphanesi Đbrahim Efendi Bölümü, no: 191.
111
Küçükahmedzâde Ebûbekir (ö.1190/1776), Risâletü’l-Müteşâbihât, son varak.
Süleymaniye Kütüphanesi Đbrahim Efendi Bölümü, no: 191.
112
c- Kasidecizâde Đbrahim Agâh Paşa
Eserinin baş sayfasında bu çalışmasını Sultan Abdülhamid’e sunduğunu ve ken-
disi hakkında da Hicâz Fırka-i Askeriyyesi Kumandan Vekili olduğunu belirtmiş. Bunun
dışında hayatı ve diğer eserleri hakkında herhangi bir bilgi elde edemedik.
Eseri: Ikdu’l-Cemîl fî Müteşâbihi’t-Tenzîl
Eserinin ilk sayfasında, bu çalışmasında Medine ulemâsından es-Seyyid Ömer
es-Semhûdî’nin Buğyetü’l-Merid fi Hıfzı Kur’âni’l-Mecid adlı eserinden faydalandığını
dile getirmiştir. Aslında bu çalışma bir müteşabihâtü’l-Kur’ân çalışmasından ziyade
Kur’ân’da yer alan benzer ayetlerin bir araya toplanması suretiyle oluşturulmuş bir eser-
dir. Örnek olarak Bakara sûresinde geçen şu iki ayeti verebiliriz:
j��� ��uر j�Z ىk��ju ��xوا ا���X|�ا }l�ا�� n�أو�ـ}lk|�~ ��اjآ j~و h��ر -1
2-أو�ـn� ا��l�{ ا�|Xوا ا���k��ju ��xى وا�£�اب X[¡��juة j�Z أXs�ه�o� h ا���jر
Eserin benzer ayetlerin toplandığı ilk sayfasında da görüleceği üzere ayetlerden
birbirine yakın olanlar bir araya getirilmiş, bu da hıfzetmeyi kolaylaştırmak için yapıl-
mıştır. Bizim bu eseri çalışmamızın içerisine alma nedenimiz, eserin taşıdığı isim dola-
yısıyladır. Đleride yapılacak olan çalışmalarda, eserin aslında usûl konusu olan müteşâbih
ayetler hakkında olmadığını belirterek, araştırmacılara yardımcı olmaktır.
113
Kasidecizâde Đbrahim Agâh Paşa, Ikdu’l-Cemîl fî Müteşâbihi’t-Tenzîl, ilk varaktan bir görünüm.
Süleymaniye Kütüphanesi, Tırnovalı bölümü, no: 260.
114
4-Tefsire dair risâleler
Osmanlı âlimleri tefsire dair birçok eser kaleme almışlardır. Bunlardan bazısı kü-
çük risâle şeklinde yazılan ve ayetlerin tefsirine dair olan eserler ile tefsirde bilinmesi
gereken ilimlerin yer aldığı risâlelerdir. Araştırmamızda Osmanlı döneminde “Risâle
fi’t-Tefsir” başlığı altında yazılan eserlerin hemen hepsinin bir ayet veya sûre tefsiri ol-
duğunu gördük. Yalnız bunlar arasında iki eserin bütün olarak bir ayet veya sûre tefsiri
olmadığını ve bu eserlerde tefsir usûlü ilmiyle ilgili bilgilerin verildiğini tespit ettik. Bu
nedenle bu iki eseri “tefsire dair risâleler” adıyla ayrı bir başlıkta incelemeyi uygun gör-
dük.
1- Đbrahim Bergamavî (ö.1014/1606)
Müellif Bergama doğumlu olup, babası Halvetiyye tarikatının Sümbüliyye kolu-
nun kurucusu Sümbül Sinan’ın (936/1529) halifelerinden Kara Mustafa Efendi’dir.
Şeyhzâde lakabıyla anılması da bu sebepledir. Tahsilini tamamladıktan sonra çeşitli
medreselerde görev alan, bir vakit Bursa Kadılığı da yapan Đbrahim Bergamavî, daha
sonra 1004/1595 yılında Đstanbul Sinan Paşa Dâru’l-Hadisi’ne atanmıştır. Burada on se-
ne görev yapmış ve Zilhicce 1014/Nisan 1606 yılında vefat etmiştir. Tefsir, hadis, kelam
ilimlerinde oldukça bilgi sahibi bir âlimdir.73
Bursalı Mehmed Tahir Osmanlı Müellifleri’nde “Envâru’l-Bevârik fi Tertîbi
Teşrihi’l-Meşârık” isimli eseri ile kelam ilmine dair olan “Nazmu’l-Ferâid fî Silki
Mecmail-Akâid”74 adlı eserini zikrettikten sonra tefsir ilmine dair risâleleri ve diğer bazı
kitaplara dair ta’likâtı olduğunu belirtir. Sicill-i Osmanî’de de aynı şekilde bir ifade yer
almaktadır.75 Fakat Đslâm Ansiklopedisinde Bergamalı Đbrahim maddesini yazan Metin
Yurdagür’ün de belirttiği gibi76 müellifin basılmış bir eseri mevcut değildir. Tefsir ilmi-
73 Nevizâde Ataullah Efendi Atâî, Şekaik Zeyli Atâi, Yay. Haz. Abdülkadir Özcan, Çağrı Yayınları, Đs-
tanbul 1989, s. 508-509; Kâtip Çelebi, a.g.e, C:II, s. 1602,1688-1689; Bağdatlı Đsmail Paşa, a.g.e, C:I, s. 29; M. Süreyya, C:I, s. 98; Brockelmann, GAL Suppl, C:I, s. 614; Kehhâle, a.g.e, C:I, s. 113; Bur-salı Mehmed Tahir, a.g.e, s. 355; Nüveyhiz, a.g.e, C:I, s. 22; Ali Turgut, Tefsir Usûlü ve Kaynakları, s. 47; “Bergamalı Đbrahim”, DĐA, C:V, s. 495-496.
74 Bursalı Mehmed Tahir Efendi, a.g.e, s. 355. 75 M. Süreyya, a.g.e, C:I, s. 89, C:III, s. 763. 76 Metin Yurdagür, “Bergamalı Đbrahim”, DĐA, C:V, s. 495-496.
115
ne dair olan ve kaynaklarda adı geçen esere, yaptığımız çalışma neticesinde biz de rast-
layamamış bulunmaktayız.
2-Göğsügür Lütfullah Erzurûmî (ö.1202/1788)
Lütfullah b. Mehmed, doğum yeri olan Erzurum’a nisbetle Erzurûmî nisbesiyle
tanınır. “Kazukkoparan” lakabı olduğu gibi daha çok “Göğsügür” lakabıyla meşhurdur.
Doğum tarihi hakkında herhangi bir bilgi mevcut değildir. Göğsügür Lütfullah el-
Erzurûmî, Muhammed b. Hayât b. Đbrahim es-Sindî el-Medenî, Şemsüddin Muhammed
b. Sâlim b. Ahmed el-Hıfnî, Ebû Đbrahim Đzzüddîn Muhammed Emir b. Đsmail b Salah b.
Muhammed el-Hüsnî el-Kehlânî es-San’anî, Abdullah el-Kattân gibi hocalardan hadis,
Arapça, fıkıh gibi dersler almış ve daha çok tefsir, hadis, fıkıh, kelâm, tasavvuf, Arap di-
li ve edebiyatı ile mantık alanında eserler vermiştir. Birçok bölgeye seyahat eden
Göğsügür Lütfullah el-Erzurûmî, Halep’te 1202/1788 yılında vefat etmiştir.
Eserleri yaklaşık on sekiz kadar olup en önemlileri Râmûzu’t-Tahrîr ve’t-Tefsir
ve Risâle fi’t-Tefsir ile Mustalahu’l-Hadis adlı eserleridir. Tefsiri Kur’ân-ı Kerim’in ta-
mamını ihtiva eden bir tefsir olup Süleymaniye Kütüphanesi, Halet Efendi bölümü 20
numaralı kısımda bulunmaktadır. Tefsir basılmamış olup 588 varaktır.77
Eseri: Risâle fi’t-Tefsîr
Bu eserin bir nüshası, Süleymaniye Kütüphanesi Şehid Ali Paşa bölümü 2812
numaralı kısımda yer almaktadır. 8 varaktır. Bu risale el-Müntehâb fi Hulâsati’l-Hisâb
kitabı içerisinde 15 ve 22. varaklar arasında yer almaktadır. Arapça olarak kaleme alın-
mıştır.
Müellif eserini dokuz fasıla ayırmıştır:
77 Bağdatlı Đsmail Paşa, a.g.e, C:I, s. 840, C:II, s. 496, s. 503; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e, C:I, s. 383;
Brockelmann, GAL Supp. C:I, s. 545-546; Bilmen, a.g.e, C:II, s. 730; Zirikli, a.g.e, C:V, s. 243; Kehhale, a.g.e, C:VIII, s. 155; Nüveyhiz, a.g.e, C:I, s. 447; Fihrisü’l-Hizâneti’t-Teymuriyye: tefsir, 4 c., Darü’l-Kütübi’l-Mısri, Darü’l-Kütübi’l-Mısri, Kahire, 1369, C:I, s. 145; Halis Ören, “Göğsügür Lutfullah Erzurumî ve Râmûzu’t-Tahrir Adlı Tefsiri”, (Basılmamış Doktora Tezi), Marmara Üni-versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 49-105.
116
Đlk fasılda Kur’ân’ın vahyi, nüzûlü, cem’ ve istinsâhı ile isimleri ve sıfatları ko-
nularını işlemiştir.
Đkinci fasılda hicretten önce inenler mekkî ve hicretten sonra inenler de medenî-
dir diyerek, mekkî ve medenî sûre ayrımını belirlemiş, ittifaken medenî olanları sayıp
mekkî olanlarda ihtilafın olduğu sûreleri belirtmiştir.
Üçüncü fasıl Kur’ân’ın maksadı hakkındadır. Bunun da ubûdiyyete çağrı oldu-
ğunu belirtmiştir. Bazı ayetlerin tekrarının hikmeti nedir? sorusuna cevap aramıştır. Ri-
salenin en uzun kısmını da bu bölüm oluşturmaktadır.
Dördüncü fasılda Kur’ân’a bağlı ilimler konusunu işlemiştir.
Beşinci fasılda; Kur’ân tefsirinde ihtilaf sebepleri, ihtilâfu’l-kurra, i’râb-ı
lügaviyyin, lafızların müşterekiği, umum-husus ihtimali gibi konuları işlemiştir.
Altıncı faslı nesih konusuna ayırmıştır.
Yedinci fasılda da mütevâtir kıraatler konusunu işlemiştir.
Sekizinci fasılda Kur’ân’ın i’câzı hakkında birkaç söz söyledikten sonra hatime
ile risaleyi sona erdirmiştir. Bu son kısımda da mükâşefe yani tasavvuftaki keşf ilminden
bahsetmiştir.
Risale oldukça muhtasardır. Đşlenilen konular fazla detaya inmeden işlenmiştir.
Erzurûmî’nin diğer ünlü bir eseri de Râmûzu’t-Tahrîr ve’t-Tefsîr’dir. Bu eserin iki ve
dördüncü varakları arası mukaddime bölümü olarak ayrılmıştır. Başlangıçta inzâl ve ten-
zîl kavramlarına az da olsa değinen Erzurûmî, bu kısa mukaddimesinde usûl bilgilerini
işlememiştir.
117
Göğsügür Lütfullah Erzurûmî (ö.1202/1788), Risâle fi’t-Tefsîr, ilk varak.
Süleymaniye Kütüphanesi, Şehid Ali Paşa bölümü, no:2812.
118
Göğsügür Lutfullah Erzurûmî (ö.1202/1788), Risâle fi’t-Tefsîr, son varak.
Süleymaniye Kütüphanesi Şehid Ali Paşa Bölümü, no: 2812.
119
5- Diğerleri
Araştırmamızın bu kısmında, Osmanlı âlimlerinin Kur’ân ilimlerinden i’câzu’l-
Kur’ân, nâsih-mensûh ve müteşâbihâtu’l-Kur’ân ilimleri dışında da yazmış oldukları
ilimlere dair eserleri inceledik.
a- Kemalpaşazâde (ö.940/1534)
Đbn-i Kemal’in hayatına dair bilgileri, i'câzu’l-Kur’ân’a dair telif edilen eserler
bölümünde aktarmıştık. Bu nedenle doğrudan usûl eserinin incelenmesine geçeceğiz.
Eseri: Risale fi Esmâi’s-Süver
Müellifin Risale fi Esmâi’s-Süver adlı eserinin incelediğimiz nüshası Süleyma-
niye Kütüphanesi, Hekimoğlu bölümü, 937/16 kısımda bulunmaktadır. Eser beş varaktır.
Arapça olarak kaleme alınmıştır.
Müellif bu kısa risalede; sûre isimlerini, mekkî ve medenî oluşlarını ve ayet sayı-
larını belirtmiş, son kısımda da Kur’ân-ı Kerim’in âyetlerinin sayısı ve bu konudaki ihti-
laflara değinmiştir. Ayrıca yine Kur’ân-ı Kerim’in kelime ve harf sayılarını da okuyucu-
ya aktarmıştır.
120
Kemalpaşazâde (ö.940/1534), Risâle fi Esmâi’s-Süver, ilk varak.
Süleymaniye Kütüphanesi, Hekimoğlu Ali Paşa bölümü, no: 937.
121
Kemalpaşazâde (ö.940/1534), Risâle fi Esmâi’s-Süver, son varak.
Süleymaniye Kütüphanesi, Hekimoğlu Ali Paşa bölümü, no: 937.
122
b- Taşköprîzâde (ö.968/1561)
Taşköprîzâde, Kastamonu ilinin Taşköprü kasabasına yerleşmiş ve birçok âlim
yetiştirmiş meşhur bir ailenin unvanıdır. Aile, Cengiz Han’ın batıya yaptığı akınlar sıra-
sında Đran üzerinden Kastamonu taraflarına gelip buraya yerleşmiştir. Bu aileden yetişen
âlimlerden biri de Taşköprîzâde lakabıyla şöhret bulan Đsamüddin Ahmed Efendi’dir.
Dedesi Mevlâ Hayreddin Halil, babası da el-Mevlâ Muslihuddin Mustafa b. Halil’dir.
Taşköprîzâde 901/1495 tarihinde Bursa’da doğmuştur. Babası Ankara Seyfiyye ve Ak
Medreseleri’ne müderris olarak atandığından buraya göç etmişlerdir.
Taşköprîzâde ilk eğitimini burada babasından almış ve Kur’ân kıraatine başla-
mıştır. Kur’ân-ı Kerim’i hatmettikten sonra ailece tekrar Bursa’ya dönmüş, bu arada ba-
basından Arapça dersleri almıştır. Daha sonra eğitimine devam etmek için Đstanbul’a gi-
den Taşköprîzâde burada Alaeddin Efendi’den sarf, nahiv gibi Arapça’ya dair ilimleri
okumuştur. Ardından tekrar Bursa’ya dönmüş ve orada amcası Kıvâmuddin Kâsım’dan
dersler almıştır. Babasının Amasya Hüseyniyye Medresesine tayini dolayısıyla oraya
gitmiş ve medrese eğitimini orada tamamlamıştır. Mevlâ Muhyiddin Fenârî, Mevlâ
Muhyiddin Seydi Mehmed el-Kocavî, Mevlâ Bedreddin Mahmud b. Kadızâde, el-Mevlâ
eş-Şeyh Muhammed et-Tunûsî gibi hocalardan dersler almıştır.
Mehmed el-Kocavî ve Muhammed et-Tunûsî’den icâzet alan Taşköprîzâde, otuz
yaşlarındayken Dimetoka’da Oruç Paşa Medresesi’ne müderris olmuş, burada Arap dili
ve edebiyatı ile ferâize dair dersler vermiştir. Buradan da Đstanbul Hacı Hasan Medrese-
sine, babasının 935/1529’da ölmesinden bir sene sonra da Üsküp’ün Đshak Paşa Medre-
sesi’ne tayin edilmiştir. Burada da çeşitli dersler okutan Taşköprîzâde, 942/1536’da Đs-
tanbul Kalenderhâne Medresesi’ne müderris olmuş, bir sene sonra da Koca Mustafa Pa-
şa Medresesi’ne terfi etmiştir. 945/1539 tarihinde Ahmed Efendi dâhil müderrisliğine
yükselmiş ve Edirne Üç Şerefeli Medreselerinden birine müderris olmuştur. Bundan
sonra Edirne Sultan Bayezid Han Medresesine atanan ve burada da ders veren
Taşköprîzâde, 952/1545 yılında Bursa kadılığına terfi etmiştir. En son 958/1551 yılında
Đstanbul kadılığı görevinde bulunmuştur.
123
Gözlerinde meydana gelen ve gözlerine oldukça zarar veren bir çeşit göz iltihabı
hastalığı nedeniyle görevinden ayrılmak zorunda kalmıştır. Gözlerinin görmemesi onu
ilimden ve eser telifinden alı koymamış aralarında eş-Şekâik’in de bulunduğu birçok
eser yazdırmıştır. eş-Şekâiku’n-Numâniyye ve Mevzuâtü’l-Ulûm gibi kıymetli eserlere
imza atan Taşköprîzâde 968/1561 senesinde 67 yaşında vefat etmiştir.
Kendisi Halvetî tarikatına mensuptu. Sülüs, nesih ve ta’lik yazı yazmakta ustay-
dı. Tefsir, kelam ve edebî ilimlerde, özellikle de terâcim-i ahvâlde geniş bilgi sahibiydi.
Eserleri arasında Oğlu Kemaleddin Mehmed Efendi tarafından Mevzuâtü'l-Ulûm
adıyla Türkçeye çevrilen Miftâhu’s-Saâde adlı eseri, eş-Şekâiku’n-Numâniyye, Risâle fi
Tefsir-i Âyeti’l-Vudu’, Şerhu’l-Mukaddimeti’l-Cezeriyye, Sûretu’l-Halâs fi Sûreti’l-
Đhlâs, Risâle fi Tefsiri Kavlihi Teâlâ “Hüvellezi haleka leküm ma fi’l-ardı cemîan…”,
Hâşiye alâ Tefsiri’l-Keşşâf, Hâşiyetu Tefsiri “Ebussuûd alâ Sûreti’l-Kehf” adlı eserleri
ona ait olan elli küsür eserden birkaçıdır.78
Eseri: Risale fi Ma’na Đtlakı’l-Kitap ve’l-Kur’ân
78 Taşköprîzâde, eş-Şekaikun-Numâniyye, s. 552-560; Mecdî Efendi, Şekâik-i Numaniyye Tercümesi,
s. 224-227; Atâi, Zeyl-i Şakâik, s. 8-11; Kâtip Çelebi, a.g.e, C:II, s. 1050, 1799-1800; Müstakimzâde, a.g.e, s. 89; Şemseddin Sami, a.g.e, C:IV, s. 2985; Muallim Nâci, Esami, Mahmud Bey Matbaası, Đs-tanbul 1308, s. 195; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e, C:I, s. 454; Bağdatlı Đsmail Paşa, a.g.e, C:I, s. 143; Brockelmann, GAL, C:II, s. 559-563; Suppl., C:II, s. 633; M.Süreyya, a.g.e, C:III, s. 338; A.Adıvar, Osmanlı Türklerinde Đlim, Remzi Kitapevi, Đstanbul,1982, s. 58-125; Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti-nin Đlmiye Teşkilatı, s. 39-43; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C:II, s. 673-675; Ednevi, a.g.e, s. 387; Nüveyhiz, a.g.e, C:I, s. 27; Pazarbaşı, “Miftâhu’s-Seâdede Kur’ân ilimleri”, Erciyes Üniversitesi Gev-her Nesibe Tıp Tarihi Enstitüsü, Gevher Nesibe Sultan adına düzenlenen Taşköprülüzâde kongresi Tebliğleri, s. 89-98; Ali Rıza Karabulut, “Taşköprü-zâde’nin Eserleri”, Erciyes Üniversitesi Gevher Nesibe Tıp Tarihi Enstitüsü, Gevher Nesibe Sultan adına düzenlenen Taşköprülüzâde kongresi Tebliğleri, s. 113-129; Vehbi Ecer, “Taşköprülüzade Ahmed Üsameddin Efendi’nin Zamanı Ve Haya-tı”, Erciyes Üniversitesi Gevher Nesibe Tıp Tarihi Enstitüsü, Gevher Nesibe Sultan adına düzenlenen Taşköprülüzâde kongresi Tebliğleri; s. 5-8; Ali Uğur, “Taşköprîzâde Đsameddin Ebu’l-Hayr Efendi Hayatı, Şahsiyeti, Eserleri ve Đlmi Görüşleri”, Atatürk Üniversitesi Đslami Đlimler Fakültesi, (Basılmamış Doçentlik Tezi), s. 1-147; Nuri Soydal, “Taşköprüzade’nin Miftah al-Saade’sinin Đlm al-Kıraa, Maharic al-Huruf va’l-Alfaz, Đlal al-Kır’aa Đlm Rasm al-Kitabat al-Kur’an, Đlm adâb Kitabat al-Mushaf adlı Fasıllarının Tenkidli Metin ve Tercümesi”, (Basılmamış Yüksek Lisans Te-zi), Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap Fars Filolojisi Bölümü, s. 8-12; Mustafa Necip Yıl-maz, “Taşköprülüzade ve es-Saadetü’l-Fahire fi Siyadeti’l-Ahire Adlı Eseri”, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi Đlahiyat Fakültesi, s. 7-25; Ahmet Sürün, “Taşköprizade Ahmed Efendi’nin Tefsir Risaleleri”, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilim-ler Enstitüsü, Đstanbul 2002, s. 22-31, 53-56; Münir Aktepe, “Taşköprîzâde”, ĐA, XII/ı, s. 41-46.
124
Müellifin eserinin bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi, Carullah bölümü, 2098
numaralı kısımda bulunmaktadır. Arapça olarak kaleme alınmıştır. Eser dört varaklık kı-
sa bir eserdir. Eserde, adından da anlaşılacağı üzere, kitap ve Kur’ân kavramları üzerin-
de geniş bir biçimde durmuştur. Kur’ân kelimesinin lügatte kıraat manasında mastar bir
kelime olduğu, daha sonra örfen kitap manasında kullanıldığına değinmiş, daha sonra
besmelenin ayet olup olmadığı, Kur’ân’dan sayılıp sayılamayacağı konusunu ve bu ko-
nuda âlimlerin görüşlerini de ekleyerek açıklamalar yapmıştır. Ayrıca Kur’ân harf ve ke-
limeleri ile Kur’ân’a abdestsiz dokunmanın haramlığı konusuna da değinmiştir.
125
Taşköprîzâde (ö.968/1561), Risale fi Ma’na Đtlakı’l-Kitap ve’l-Kur’ân, ilk varak.
Süleymaniye Kütüphanesi, Carullah Efendi bölümü, no: 2098.
126
Taşköprîzâde (ö.968/1561), Risale fi Ma’na Đtlakı’l-Kitap ve’l-Kur’ân, son varak.
Süleymaniye Kütüphanesi, Carullah Efendi bölümü, no: 2098.
127
c- Tosyevî
Fatih devri âlimlerinden olup Tosyalıdır. Bursa’da vefat etmiştir. Kabri Set ba-
şından Çelebi Sultan Muhammed’e giden caddenin sağ tarafında ve adına yapılan mescit
haziresindedir. Hediyyetü’l-Ârifîn’de geçen, ölüm tarihi 924/1518 olarak verilen ve ese-
rinin ismi Risâletü’l-Âdâbiyye olarak belirtilen79 Şeyh Nasuh b. Ali b. Đsmail et-Tosyevî
er-Rûmî ile aynı kişi olup olmadığına dair bir bilgi elde edemedik.
Eserleri; Letâif-i Đ’râbi’l-Kur’ân, Şerhu Avâmil-i Cürcânî, Şerhu Kavâidi’l-Đ’râb,
Muarreb-i Kâfiye, el-Vesâil ve’l-Vesâit.80 Müellif, bizim de incelediğimiz bu eserini
h.884/1480’de Muharrem ayının başı ile sonu arasında yazdığını kaydetmektedir. Ayrıca
yaptığımız araştırmada müellifin Süleymaniye Kütüphanesinde bulunan ve Bursalı
Mehmed Tahir Efendi’nin vermiş olduğu bu eserlerinin yanında birkaç eserine daha rast-
ladık. Bu eserleri; Hâdi’d-Dâllîn ve Nûru’l-Mühtedîn81, Hulâsatü’l-Đ’râb ale’l-Misbâh82,
el-Mietü Kâmile fi Şerhi Mieti Âmile83 ve Mu’ribu’l-Misbâh84’tır.
Eseri: el-Vesail ve’l-Vesâit
Müellifin eserinin bir nüshası, Süleymaniye Kütüphanesi Ayasofya bölümü 4347
numaralı kısımda yer almaktadır. Eser 136 varaktır. Arapça olarak kaleme alınmıştır.
Biz de araştırmamızda buradaki nüshadan faydalandık.
Müellif el-Vesâil ve’l-Vesait adlı eserini on vesileye ayırmıştır:
Đlk vesilede; sahabe, tabiûn, tebeutabiin’den olan müfessirler, Kûfe ve Basra
kurrası, meani ve lügat ile uğraşan ulemanın isimleri, müfessirlerin özellikleri konularını
işlemiştir.
Đkinci vesilede; aşere-i mübeşşere, sahabelerin mertebe ve sayıları konularını iş-
lemiştir.
79 Bağdatlı Đsmail Paşa, a.g.e, C:II, s. 494. 80 Taşköprîzâde, eş-Şekâiku’n-Nu’maniyye, s. 209-210; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e, C:I, s. 321. 81 Süleymaniye Kütüphanesi, Esad Efendi bölümü, no.3613. 82 Süleymaniye Kütüphanesi, Fatih bölümü, no. 4869. 83 Süleymaniye Kütüphanesi, Reisü’l-Küttab bölümü, no. 1032. 84 Süleymaniye Kütüphanesi, Serez bölümü, no. 3333.
128
Üçüncü vesilede; hadisin kısımları ve hükümleri konusunu işlemiştir.
Dördüncü vesilede; nebi ve resullerin sayıları, Allahın gönderdiği kitapların sayı-
sı, Kur’ân’ın sûre, ayet, kelime ve harf sayıları, mekkî ve medenî olan ayetler, Kur’ân’ın
nazmı ve telifi, nâsih ve mensûhu, yedi harf üzere inişi konularını işlemiştir. Bu konular
hakkında müellifin belirttiği ayrıntıları verecek olursak; Abdullah b. Mesûd, Ata b.
Yesâr ve Kelbî’ye göre sûre, ayet ve harf sayıları hakkındaki rivayetleri aktarmış, Mek-
ke’de ve Medine’de inen ayetleri tek tek saymıştır. Seksen beş mekkî ve yirmi sekiz me-
denî ayet olduğunu belirtmiş, kırk üç sûrede nâsih ve mensûh ayet yoktur deyip bu sûre-
lerin isimlerini tek tek vermiştir. Daha sonra Kur’ân-ı Kerim’de neshin üç yönü olduğu-
nu belirterek bu yönleri açıklamıştır.
Beşinci vesilede; Kur’ân’ın isimleri ve mukaddemâtı konularını işlemiştir. Đlk kı-
sımda Kur’ân’ın otuz adet ismini aktarmıştır. Mukaddemât kısmında ise; tefsir, te’vil,
mana, tenzil, vahiy, kelâm, kavil, kitap, Furkan, Kur’ân, sûre, ayet, kelime ve harf kav-
ramlarını ele almıştır.
Altıncı vesilede; harflerin mahreçleri, iştikakı, anlamları konularıyla sûrelerin
başında bulunan hurûf-u mukattaa konusunu işlemiş, bu harfler hakkında üç yön bulun-
maktadır deyip bu yönleri açıklamıştır. Ayrıca hurûf-u mukattaa’nın inme sebepleri ve
tefsirlerini de aktarmıştır.
Yedinci vesilede; ebced hevvez harfleri ve dillerin vaz’ı, Azâil, Râd, Đsmail, Ruh,
Sidretü’l-Müntehâ gibi bir takım isimlerle ilgili bilgiler vermiştir.
Sekizinci vesile de; “Sübhanekallahümme ve bi hamdik” hakkındadır.
Dokuzuncu vesilede; istiaze konusu ile yedi harf ve re’y meselesini işlemiş ve
son vesileyi de Fatiha sûresi’ne ayırmıştır. Bu bölümde Fatiha tefsiri hakkında diğer ün-
lü tefsirlerden alıntılar yapmıştır.
Özet olarak, müellif eserinde tefsir ile ilgili ve müfessirin bilmesi gerekli olan
usûl konularını kısa da olsa vermeye çalışmıştır. Eserin bir Fatiha tefsiri olduğunu söy-
lemek oldukça güçtür. Çünkü hem Fatiha’nın tefsirine ayırdığı kısım diğer konulara
129
ayırdığı kısımdan oldukça az, hem de Fatiha tefsirini diğer tefsirlerden alıntılar yaparak
oluşturmuştur. Bu yönden de diğer müelliflerden ayrıldığını söyleyebiliriz. Eserin bu
özelliği nedeniyle yerinin tespiti konusu da sorun teşkil etmektedir. Eğer bir Fatiha tefsi-
ri olarak nitelendirilse, o zaman “Tefsir Usûlü Olarak Osmanlı Tefsir Mukaddimeleri”
bölümünde ele almamız gerekirdi. Fakat eser Fatiha tefsirinden çok usul konularına ağır-
lık vermiştir. Salt usûl de içermediğinden müstakil olarak yapılan çalışmalar bölümünde
ele almayıp bu kısımda incelemeyi daha uygun bulduk.
130
Tosyevî, el-Vesâil ve’l-Vesâit, ilk sayfadan bir görünüm.
Süleymaniye Kütüphanesi, Ayasofya Bölümü no:4347.
131
Tosyevî, el-Vesâil ve’l-Vesâit adlı eserden bir görünüm.
Süleymaniye Kütüphanesi, Ayasofya Bölümü no:4347.
132
d- Hasan Hüsnü
Eserin ilk sayfasında bu risâlenin 326/1908 senesinde yazıldığı belirtilmektedir.
Ek olarak müellif hakkında şöyle bir bilgi verilmektedir:
“Müellif ve muharriri yaverân-ı hazreti padişâhîden kütüphane-yi Hümayun
mülükâneye memur piyade yüzbaşısı Hasan Hüsnü.”
Sicill-i Osmâni’de Hasan Hüsnî Bey adında bir zat yer almaktadır. Fakat bu
eserde adı verilen zatın ölüm tarihi 1296/1879 olarak belirtilmiştir.85 Ayrıca Osmanlı
Müellifleri’nde de Hüsnü Efendi isimli ve şeyhülislam olduğu belirtilen bir zat bulun-
maktadır. Bu zatın ölüm tarihi 1331/1912 olarak verilmiştir. Tarih uygun olmakla bera-
ber bu zatın Evkâf-ı Hümâyun Kadılığı ve Yemen Müfettişliği yaptığı belirtilmektedir.86
Dolayısıyla bu kişiler farklı olmalıdır. Ayrıca wikipedia’da Reşid Süreyya ile ilgili veri-
len bilgilerde babasının ismi Hasan Hüsnü olarak verilmektedir:
“Reşid Süreyyâ Bor'da doğmuştur. Asıl adı Ahmed Raşid'dir. Babası alaydan
yetişme Yüzbaşı Hasan Hüsnü'dür. Babasıyla beraber bulunduğu Girid'te ilk öğ-
renimini ve Mersin Rüştiyesi’nde orta öğrenimini yaptıktan sonra Kuleli Askeri
Lisesi'ne girdi..”87
Bunun dışında hayatı hakkında daha fazla bilgi elde edilememiştir.
Eseri: Cevâhir-i Celîle-i Kur’âniyye’nin Ta’dâdı
Müellifin risâlesinin bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi, Tahir Ağa Tekkesi,
742 numaralı kısımda bulumaktadır. Araştırmamızda, mevcut bu nüshadan faydalandık.
Risale beş varak halindedir ve Osmanlıca olarak kaleme alınmıştır.
Đlk sayfada müellif eserini vücuda getirmek için uzun zaman uğraşıp böyle küçük
boyutlu bir eser yazdığını belirterek risalesi ile ilgili bilgiler vermektedir. Eseri genel iti-
85 M. Süreyya, a.g.e, C:II; s. 172. 86 Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e, C:I, s. 336. 87 (Çevrimiçi) http://tr.wikipedia.org/wiki/Reşid_Süreyya, 22.12.2006.
133
bariyle tablo şeklinde düzenlemiş ve kısa bilgilerle Kur’ân’ın ayetlerinin sayısı, sûreleri-
nin sayısı, lafz-ı celâlin sayısı, kelime, harf ve noktalarının sayısı, ebced hesabıyla
Kur’ân’ın umum harflerinin sayısı, eczâ-ı cemîle ve ahzâb-ı mübareke, Kur’ân’ın
mukattaa harflerinin miktarını gösteren bir cetvel, Kur’ân’ın ortası -hesaplanma şekille-
rine göre değişiklik göstermektedir-, Kur’ân’ın nâsih ve mensûh itibariyle sureleri -Bu
bölümde sûreleri dört kısma ayırmış, birinci kısım asla nâsih ve mensûh bulunmayan sû-
reler, ikinci kısım nâsih ve mensûh olanlar, üçüncü kısım yalnız mensûh olanlar, dör-
düncü kısım yalnız nâsih olanlar. Đlk kısımda kırk üç, ikinci kısımda yirmi beş, üçüncü
kısımda kırk ve son kısımda da altı sûre saymıştır-, son olarak da besmeledeki “ba” hak-
kında birkaç söz ekleyerek risalesini sona erdirmiştir.
134
Hasan Hüsnü, Cevâhir-i Celîle-i Kur’âniyye’nin Ta’dâdı,ilk varak.
Süleymaniye kütüphanesi, Tahir Ağa Tekkesi, no: 742.
135
Hasan Hüsnü, Cevâhir-i Celîle-i Kur’âniyye’nin Ta’dâdı, son varak.
Süleymaniye kütüphanesi, Tahir Ağa Tekkesi, no: 742.
136
e- Cemâleddin Aksarâyî (ö.791/1388–9)
Muhammed b. Fahriddîn Cemâleddin Aksarâyî, nisbesinden de anlaşılacağı üze-
re Aksaray’lıdır. Doğum tarihi hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgi bulunmamakta-
dır. I. Murat devrinde dinî, edebî ve aklî ilimler alanında üne kavuşan bir âlimdir. Aksa-
ray’da yaşamış ve ilmî faaliyetlerini burada sürdürmüştür. Hem soyu hem de takip ettiği
tedris usûlü Fahreddin Râzi’ye dayanmaktadır. Kendi döneminde ise Cemâlî nisbesiyle
tanınmıştır. Aksaray’da Zincirli Medresesinde müderrislik yapmıştır. O dönemde bu
medreseye ancak Cevherî’nin Sıhâh adlı lügatini ezbere bilenler alınmıştır.
Öğrencilerini üç kısma ayırarak ayrı ayrı ders anlatmıştır. Bunlar; yürüyerek ders
yapanlar “Meşşâiyyûn”, medresenin revaklarında toplananlar, “Revâkıyyûn” ve medre-
senin içinde ders yapanlardır. Aristo’nun da bu şekilde yürüyerek ders anlattığı rivayet
edilmektedir. Cemâleddin Aksarâyî bu metotla birçok öğrenci yetiştirmiştir. Bunlar ara-
sında Molla Fenâri öne çıkan isimlerdendir.
Seyyid Şerif el-Cürcânî de Aksarâyî’nin ününü duyarak öğrencisi olmak için yo-
la çıkmış, yolda Aksarâyî’nin Şerhu’l-Đzâh adlı eserini incelemiş fakat eserin aslının
şerhten daha iyi anlaşıldığına, dolayısıyla onun ilminin yetersiz olduğuna kanaat getirip
dönmek istemişse de görüştüğü kimselerden Aksarâyî’nin daha çok ders okutmada başa-
rılı olduğunu öğrenmiş ve verdiği karardan vazgeçerek yoluna devam etmiştir. Aksa-
ray’a geldiği gün Aksarâyî’nin vefat haberini duyunca burada karşılaştığı Molla Fenârî
ile Mısır’a gitmiştir.
Aksarâyî Đzâh kitabını şerh ettiğinde asıl metni kırmızı kendi şerhini de siyahla
yazdığından Cürcânî şerh kısmının azlığına kinaye olarak “sığır etine yer yer konmuş
kara sinek gibi” benzetmesinde bulunmuştur. Zaten Đzâh kitabı açık yazıldığından çoğu
konunun ayrıca açıklanmasına gerek kalmamıştır. Asıl metnin kırmızı yazılması da bu
sebepledir.
Aksarâyî tefsir, hadis, fıkıh, ahlak, edebiyat ve tıp alanlarında eserler telif etmiş-
tir. Kendisi hakkındaki bilgilerin azlığı ölüm tarihinde de muhtelif bilgilerin bulunması-
137
na yol açmıştır. Haşiye alâ Keşşâf, Hallü’l-Mu’cez, Keşfu’l-Đ’râb ve Es’ile ve Ecvibe
eserleri öne çıkan bazı eserlerindendir.88
Eseri: el-Esile ve’l-Ecvibe fi Ulûmi’t-Tefsir ve’l-Hadis
Müellifin eserinin bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi Fatih bölümü 99 numa-
ralı kısımda yer almaktadır. Biz de araştırmamızda bu nüshadan faydalandık. el-Esile
ve’l-Ecvibe fi Ulûmi’t-Tefsir ve’l-Hadis adlı bu eser Farsça olarak kaleme alınmış olup
toplam kırk dokuz varaktır. Bu varaklardan ilk otuz beşi tefsir ilmi ile alakalıdır.
Risâle, isminden de anlaşılacağı üzere, soru cevap şeklinde hazırlanmıştır. Eser-
de iki bölüm bulunmaktadır. Đlk bölüm tefsir ilmine, ikinci bölüm ise hadis ilmine ayrıl-
mıştır.
Đlk bölümde Fâtiha Sûresinden başlayarak çeşitli ayetler yorumlanmıştır. Ayetle-
rin yorumlanmasında ayetlerin tertip sırası gözetilmemiş, değinilecek konuya göre bazı
ayetler atlanarak konular işlenmiştir. Buna mukabil seçilen ayetlerde sûre sıralaması göz
önünde tutulmuştur. Mesela Fâtiha sûresinden sonra Bakara sûresine geçilmiş, doğrudan
Âl-i Đmrân sûresindeki ayetlere geçilmemiştir. Eser bir usûl eserinden çok bazı ayetlerin
ele alındığı ve ayetlerde geçen konularla ilgili olarak bir takım usûl konularına ve tefsir
ile ilgili bazı konulara yer verildiği bir çalışma niteliğindedir. Bu konulara örnek olarak
mukattaa harfleri hakkında yapılan açıklamaları verebiliriz.
88 Taşköprîzâde, eş-Şekaikun-Numaniyye, s. 17-19; Taşköprîzâde, Miftâh, C:II, s. 125; Kâtip Çelebi, a.g.e, C:I, s. 36, 210, C:II, s. 1192, 1479, 1544, 1545, 1601, 1900; Đbnü’l-Đmâd, a.g.e, C:VII, s. 209; Leknevi, a.g.e, s. 315; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e, C:I, s. 291; Brockelmann, Suppl. C:II, s. 328; Bilmen, a.g.e, C:II, s. 569; Bağdatlı Đsmail Paşa, a.g.e, C:II, s. 165; A.Adıvar, a.g.e, s. 25-26; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C:II, s. 544, 632, 648, 665; Nüveyhiz, a.g.e, C:II, s. 484; I.Melikoff, “Djamâl ad-Dîn Aksarâyî” The Encyclopedia of Islam, New Edition (1965), C:II, s. 419-420; Musta-fa Öz, “Cemâleddin Aksarâyî”, DĐA, C:VII, s. 308.
138
Cemaleddin Aksarâyî(ö.791/1388–9), el-Esile ve’l-Ecvibe fi Ulûmi’t-Tefsir ve’l-Hadis. eserin ilk sayfasından bir görünüm.
Süleymaniye Kütüphanesi, Fatih Bölümü, no: 99.
139
6- Eserleri bulunamayan müfessirler
Aşağıda isimlerini vereceğimiz müfessirlerin eserleri kayıtlarda yer almasına
rağmen, yaptığımız araştırmada kütüphanelerde bu eserlerin kayıtlarına ulaşamadık.
• Seyyid Şeyh Süleyman Hoca, Đ'câz-ı Kur’ân.
• Hanîf Đbrahim Efendi, er-Râsih fi’l-Mensûh ve’n-Nâsih.
• Haririzâde Đsmail ibni’ş-Şeyh Muhammed Efendi, Minhâcu’l-Beyân fi
Tefsiri Lügati’l-Kur’ân.
• Mustafa ibni Abdurrahman Đzmirî, Tuhfetü’l-Emin fi Vukûfi Kur’âni’l-
Mübin.
• Kâfiyeci, Risâle fi Đlmi’t-Tefsir ve Vucûhi’l-Kırâât.
• Sadreddinzâde, Şeyhülislam Sadık Mehmed b. Feyzullah, et-Tahrirât -
tefsirle ilgili bahislerden oluşan bir eser-.
• Yenişehirli Carullah Veliyyuddin b. Mustafa, el-Furkân -Kıraat, i’rab ve
Tabakât-ı Kurra’dan bahseden bir eserdir.- ve Đ’râbu’l-Kur’ân adlı eserle-
ri vardır.
• Müstakimzâde, Đstanbullu Süleyman Sa'deddin b. Abdurrahman, Esâmi-i
Kur’ân- Kur'an'ın isimlerini açıklayan üç beyitlik bir risaledir.-
• Bergamavî, Bergamalı Şeyhzade Đbrahim b. Kara Mustafa, Ta’likât fi’t-
Tefsir.
• Terzîzâde, Manastırlı Terzizâde Mahmud, Risale fi’t-Tefsir.
• Davud Karsi, Karslı Davud b. Mehmed, Risale fi’t-Tefsir.
• Seyyid Abdüsselam, Mardinli Seyyid Abdüsselam b. Ömer b. Mehmed,
Risale fi'r-Red ale't-Tâinine fi Đ'cazi'l-Kur’ân
• Alâuddin Ali b. Abdurrahman el-Mardinî, Ğarîbu’l-Kur’ân.
140
• Mustafa b. Hayreddin er-Rûmî, el-Eşbâh ve’n-Nezâir’e dair bir eseri var-
dır.
• Ali Çelebi Đznikî, Hurûfu’l-Fevâtih.
• Gazzizâde Abdüllatif, Kitâbu’n-Nâsih ve’l-Mensûh.
• Đbrahim Çelebi, tefsir ilmine müteallık bir risale.
• Ali b. Muhammed el-Maraşî, et-Tıbyân fi Tefsiri Garibi’l-Kur’ân.
• Ali b. Osman et-Türkmanî, Behcetü’l-Edîb fî Beyâni mâ fî Kitâbillâhi’l-
Aziz mine’l-Ğarîb.
141
C- MAKALELER
Bu bölümde tefsir usûlü ilmi hakkında yazılan makalelerden Sırât-ı Müstakim ve
Sebilurreşâd dergilerinde yer alan makaleleri örnek olarak seçtik ve bu makaleleri fihrist
şeklinde aktardık.
1- Sırât-ı Müstakim’de Bulunan Usûlle Đlgili Makaleler Fihristi89
Konu Cilt Sayı Ay Yıl Sayfa
Đ’câz-ı Kur'ân (Musa Ka-
zım) 1 7 9 1324 107-108
Đ’câz-ı Kur'ân (Ebu Fazl
seyyid Mehmed Nesib) 1 3 8 1324 41-42
Đ’câz-ı Kur'ân (Mehmed
Ferid) 2 35 4 1325 136-138
Resm-i Mushaf
(Yunuszade Ahmed Veh-
bi)
2 52 8 1325 412-414
2- Sebilurreşâd’ta Bulunan Usûlle Đlgili Makaleler Fihristi
Konu Cilt Sayı Ay Yıl Sayfa
Ahmed Hamdi Aksekili
(çev.) Muhkem Müteşabih 10 245 5 1329 182-184
Ahmed Hamdi Aksekili
(çev.) Muhkem Müteşabih 10 247 5 1329 212-215
89 Abdullah Ceyhan, Sırât-ı Müstakim ve Sebilurreşâd Mecmuaları Fihristi, Diyanet Yayınları Ankara
1991.
142
Cem-i Kur'ân, M.Kamil,
(Vahiy Katipleri) 21 528-529 5 1329 60-61
Cem-i Kur'ân, M.Kamil,
(Vahiy Katipleri) 21 532-533 6 1329 93-95
Cem-i Kur'ân, M.Kamil,
(Vahiy Katipleri) 21 534-535 6 1329 107-109
Cem-i Kur'ân, M.Kamil,
(Vahiy Katipleri) 21 536-537 6 1329 124-125
Cem-i Kur'ân, M.Kamil,
(Vahiy Katipleri) 21 538-539 6 1329 146-147
Esrar-ı Kuran, Mu-
kaddime, Kur'ânın Tekâ-
lif ve Makâsıdı
Abdülaziz Çavuş (yaz.)
Mehmed Şevket (Çev) 14 368 8 1334 253-254
Esrar-ı Kuran, Mukad-
dime, Kur'ânın Tekâlif ve
Makâsıdı
15 365 8 1334 1--3
Esrar-ı Kuran, Mukad-
dime, Kur'ânın Tekâlif ve
Makâsıdı
15 366 8 1334 21-22
Esrar-ı Kuran, Mukad-
dime, Kur'ânın Tekâlif ve
Makâsıdı
15 367 8 1334 45-47
143
(Kur'ânın Esâlib ve
Đbarâtı) 15 368 9 1334 63-65
(Kur'ânın Esâlib ve
Đbarâtı) 15 369 9 1334 82-84
(Kur'ânın Esâlib ve
Đbarâtı) 15 370 9 1334 102-103
(Kur'ânın Esâlib ve
Đbarâtı) 15 371 9 1334 121-123
(Muhkem, Müteşabih,
Tevil) 15 372 10 1334 138-139
(Muhkem, Müteşabih,
Tevil) 15 373 10 1334 157-159
(Muhkem, Müteşabih,
Tevil) 15 374 10 1334 177-180
(Nesih Bahsi) 15 375 10 1334 198-200
Tefsir-i Kur'ân-ı Ke-
rim:Mukaddime,Kur'ân'
ın Keyfiyet-i Nüzulü
Abdülaziz Çavuş (yaz.)
Mehmed Şevket (Çev) 14 342 5 1331 25-27
Kur'ân'ın Kitabet ve Tilâvet
irtibatı ile Keyfiyyet-i Cem'i 14 343 6 1331 33
144
Kur'ân'ın Kitabet ve Tilâvet
irtibatı ile Keyfiyyet-i Cem'i 14 344 6 1331 41-43
Kur'ân'ın Kitabet ve Ti-
lâvet irtibatı ile Keyfiyyet-i
Cem'i
14 345 6 1331 49-53
Kur'ân'ın Kitabet ve Ti-
lâvet irtibatı ile Keyfiyyet-i
Cem'i
14 346 8 1331 57-60
Tefsir-i Kur'ân-ı Ke-
rim: Mukaddime,
Kur'ân'ın Yedi Harf
Üzerine Nüzulü Bahsi
Abdülaziz Çavuş (yaz.)
Mehmed Şevket (Çev) 14 347 8 1331 65-68
Ayetlerin Yekdiğerine
Olan Münasebet ve Đrtibatı 14 348 9 1331 73-75
Ayetlerin Yekdiğerine
Olan Münasebet ve Đrtibatı 14 349 9 1331 82-83
145
II-TEFSĐRLERĐNĐN MUKADDĐME KISMINDA USÛLE DAĐR BĐL-
GĐ VEREN OSMANLI MÜFESSĐRLERĐ
Osmanlı müfessirlerinden bir kısmı tefsir usûlüyle ilgili bilgileri tefsir içerisinde
yeri geldiği zaman aktarmayı uygun görmüş, bir kısmı bu bilgileri ayrı bir risâle şeklinde
telif etmiş, bir kısmı da tefsir usûlüne dair olan bilgileri tefsirinin girişinde vermeyi uy-
gun bulmuştur.
Mukaddimeler tefsire bir giriş niteliğinde olduğundan, Molla Fenârî haricindeki
müfessirler bu kısımdaki bilgileri özet halinde vererek bölümü kısa tutmuşlardır. Bunda
müfessirlerin vakit kaybetmeden Kur’ân tefsirine geçme düşüncesinin ağır bastığı, Mol-
la Fenârî’nin diğerlerine göre daha kısa olan bir Fâtiha Sûresi tefsiri yazması nedeniyle
bölümü uzun tuttuğu söylenebilir.
A- Molla Fenârî (ö.834/1431)
Asıl adı Şemseddin Muhammed b. Hamza olan Molla Fenârî, 751/1350 yılında
doğmuştur. Doğum yeri ve ailesi hakkında kaynaklarda pek fazla bilgi bulunmamakta-
dır. Fenârî nisbesi hakkında ise çeşitli görüşler öne sürülmüştür. Mâverâunnehir bölge-
sinde ya da Bursa civarındaki Fenâr köyünden geldiğini söyleyenler yanında babasının
fenercilik yapması dolayısıyla bu nisbeyi aldığını söyleyenler de vardır.90
Molla Fenârî ilköğrenimini babasının yanında, Tasavvuf terbiyesini de babası
vasıtasıyla Sadreddin Konevî’den almıştır. Daha sonra Đznik Medresesinde bulunan Alâ-
eddin Ali Esved’in derslerine bir müddet devam etmiştir. Hocasıyla arasında geçen ilmî
bir tartışma nedeniyle buradan ayrılarak Amasya’da bulunan Cemaleddin Aksarâyî’nin
yanına gitmiş ve 778 yılında ondan icâzet almıştır. Aksarâyî’nin ölümünün ardından
Seyyid Şerif el-Cürcânî ile birlikte Mısır’a gitmiş, burada da Ekmeleddin Bâberti’den
90 Fenârî nisbesi hakkında daha geniş bilgi için bkz. Taşköprîzâde, eş-Şekâiku’n-Nu’mâniyye, s. 22; Ay-
dın, a.g.e, s. 46; Sıtkı Gülle, “Şemseddin Muhammed B. Hamza Fenâri’nin Hayatı ve Eserleri”, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi) Đstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Đstanbul 1990, s. 2.
146
ders okuyarak icâzet almıştır. Daha sonra da Bursa’ya dönmüştür. Kendilerinden ders
aldığı diğer hocaları ise Saferşâh, Şeyh Abdurrahmân b. Ali ve Şeyh Hâmid el-
Kayserî’dir. Yıldırım Bayezid tarafından Manastır Medresesi Müderrisliği ve Bursa Ka-
dılığı ile görevlendirilen Fenârî, bu vazifede on sene kalmıştır.
Molla Fenârî Mısır seyahati dönüşü Karaman’a uğradığında tanıştığı Mehmed
Bey ile Karaman’a gitmiş, burada on yıl kadar ders verip, sonra Bursa’ya dönmüştür.
Çelebi Mehmed zamanında ise tekrar Bursa Kadısı olmuştur. Bu arada 822/1419 yılında
hac için Mekke’ye gitmiş, dönüşte Kahire’ye uğramış ve Müeyyed Şeyh el-
Mahmûdî’nin isteği üzerine bir müddet burada kalmıştır. Bu sırada dönemin önde gelen
âlimleriyle görüşmüş, 823/1420 yılında buradan ayrılıp, tekrar memleketine gelerek ka-
dılık görevine devam etmiştir. 828/1425 yılında da II. Murat tarafından müftülükle gö-
revlendirilmiştir. Böylece o, bazı kaynaklara göre Osmanlı döneminin ilk şeyhülislâmı
olmuştur.91
Gözlerinden rahatsızlanmış, daha sonra bu rahatsızlığının geçmesi üzerine yüce
Allah’a şükür ifadesi olarak tekrar hacca gitmiştir. Dönüşte Kahire’ye de uğrayan Molla
Fenârî, yine âlimlerle mütalâalarda bulunmuştur. Hatta bu mütalâalarda âlimleri imtihan
etmek için “el-Işrûn Kıt’a fi’l-Đşrîn Đlmen” adında bilmecevâri yirmi kıtadan müteşekkil
ve her kıtada bir ilimden bahseden bir risale yazmıştır. Fakat devrin âlimleri bu eseri an-
layamamış ve hangi ilimlerden bahsettiğini çözememişlerdir. Daha sonra Molla
Fenârî’nin oğlu Muhammed Şah bu eseri şerh ederek babasının kastettiği ilimleri açık-
lamıştır.
Molla Fenârî, Kahire’den dönüşünden kısa bir süre sonra 833/1430 yılında vefat
etmiştir. O; Kâfiyeci, Đbn-i Hâcer, Şemsüddin Muhammed b.Ali el-Buhâri, Yakup el-
Asfar, Molla Yegân gibi âlimleri yetiştirmiştir. Mısır’da Araplara Arapça okutacak ve
buradaki ulemâ ile tartışmalara girebilecek seviyede Arapça’ya hâkim, hicri sekizinci
asır başlarında aklî ve naklî riyaseti elinde bulunduran, yalnız kendi dönemini değil ken-
dinden sonraki dönemleri bile etkileyebilen büyük bir âlimdir. Hatta ondan sonra gelen 91 Taşköprîzâde, eş-Şekâiku’n-Nu’maniyye, s. 23; Leknevi, a.g.e, s. 167, Suyûtî, Buğyetü’l-Vuât, C:I, s.
98, Müstakimzâde, a.g.e, s. 4.
147
âlimler övülürken nirengi noktası olmuştur. Arabistanlı bir âlimi ilmî tartışmada alt eden
Kadı Hızır Bey (ö.863/1460) övülürken “Fenârî’den sonra Arapçayı onun kadar iyi bilen
birisi gelmemiştir.” denmiştir.
Molla Fenârî tasavvufa büyük bir ilgi duymuştur. Babasından aldığı ilk eğitim,
hayatı boyunca onu etkilemiş, tasavvuf erbâbına karşı hususi alaka göstermiş ve dostluk-
lar kurmuştur. Babasından Ekberiyye, Abdüllatif Kutsî’den Zeyniyye, Hâmid Kayse-
rî’den Erdebiliyye tarikatlarının adâb ve inceliklerini öğrenmiştir. Ayrıca o, Osmanlı
ulemâ kolunu Fahreddin er-Râzi’ye bağlayan orta Asya ekolünün de temsilcisi olmuştur.
Molla Fenârî Đbn-i Arabî’ye de değer vermiş ve onun Fusûsu’l-Hikem adlı eserini okut-
muştur. Fakat bu eseri okuttuğu için de ayıplanmıştır.92 Leknevî’nin onun hakkında söy-
lediği şu cümleler onun ilmi kişiliğini en güzel şekilde ortaya koyar:
“Büyük imam, büyük müellif, naklî ilimlerde devrinde tek, aklî ilimlerde de
akranına galip, edebiyatta zamanının şeyhi, ilm-i hilâf’ta ve mezhepte asrının
müctehididir. Sekizinci asırda her biri ayrı ayrı öne çıkmış dört önderden birisi-
dir. Bunlar; fıkıh ve hadis alanında birçok eser sahibi Şeyhuddîn Đbn-i’l-
Mulakkın, “el-Kâmûs fi’l-Lüğa” sahibi Mecidüddin eş-Şîrâzî, hadis alanında
Zeynuddîn Irâkî ve aklî ve naklî tüm ilimlerdeki derin kavrayışıyla Şemsuddîn
Fenârî.”93
Seksen üç yıl yaşayan ve yüzü aşkın eser yazan bu ünlü müellifin önemli belli
başlı eserleri şunlardır; Fatiha Tefsiri, Keşşâf’a Fatiha ve Bakara sûresinin 133. ayetine
kadar yazdığı hâşiye, Hâşiye-i Hırzı’l-Emânî fi’l-Kıraatis’-Seb’i’l-Mesânî, Fusûlü’l-
Bedâyi’, Şerhu’l-Ferâizi’s-Sirâciyye, Tahkiku Hakâiki’l-Eşya ve Dekâiki’l-Ulûm, el-
Fevâidu’l-Fenâriyye, Ta’likât alâ Şerhi’l-Mevâkıf.94 Bunun dışında kendisine nispet edi-
92 Suyûtî, Buğyetü’l-Vuât, C:I, s. 98. 93 Leknevi, a.g.e, s. 274. 94 Taşköprîzâde, eş-Şekaikun-Nu’maniyye, s. 22-29; Kâtip Çelebi, a.g.e, C:I, s. 184, 647, 648, 867, 882,
C:II, s. 1299, 1655, 1894; Müstakimzâde, a.g.e, s. 3-5; Leknevi, a.g.e, s. 274; Şemseddin Sami, a.g.e, C:V, s. 3436; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e, C:I, s. 313; Bağdatlı Đsmail Paşa, a.g.e, C:II, s. 188; Brockelmann, GAL, C:II, s. 303-304, Suppl. C:II, s. 328-329; M.Süreyya, a.g.e, C:III, s. 159; Seyit Ali Kahraman, Ahmet Nezih Galitekin, Cevdet Dadaş, a.g.e, s. 283-287; Bilmen, a.g.e, C:II, s. 590; Zirikli, a.g.e, C:VI, s. 342; Nüveyhiz, a.g.e, C:II, s. 525; Ednevi, a.g.e, s. 317; A.Adıvar, a.g.e, s. 3-4;
148
len Ünmûzecü’l-Ulûm ve Hâşiye alâ Şerhi’l-Miftâh li’s-Seyyid adlı eserlerin de ona ait
olmadığı, ilkinin oğlu Mehmed Şah’a ikincisinin de Ali Fenârî veya Ali b. Fenârî’ye ait
olduğu tesbit edilmiştir.95
Eseri: Aynu’l-A’yân
Müellifin bu eseri 1325/1908 senesinde Rıfat Bey Matbaasında basılmıştır. Biz
de çalışmamızda basılan bu eserden faydalandık.96
Fenarî’nin Aynu’l-A’yân adı eseri bir Fatiha Sûresi tefsiridir. Eserin mukaddime
kısmında tefsir usûlüne dair bazı bilgiler verilmiştir. Müellif eserine dört bâbtan oluşan
bir mukaddime ile başlamıştır. Bu bâblar da fasıllara ayrılarak konular daha geniş bir şe-
kilde işlenmiştir. Ayrıca eserinde Selçuklular zamanında yaşamış ve Fatiha Tefsiri bulu-
nan Sadreddin Konevî (ö.672/1273)’den de alıntılar yapması önem arz etmektedir.
Đlk bâb tefsirin sınırlarına dairdir. Birinci bâbın ilk faslı tefsir ilminin tarifi ve
değerlendirilmesi, ikinci faslı tefsir ve te’vil hakkındadır. Tefsirin, Hz. Peygamber (sav)
ve ashâb’dan gelen rivayetlerle, te’vilin ise Arapça kuralları hasebiyle olacağını belirt-
miş, tefsir ve te’vil kavramlarını çeşitli âlimlerin bu konudaki açıklamalarıyla aktarmış,
Tefsir kelimesinin me’hazını, te’vil’in iyi ve kötü yanlarını açıklamıştır.
Üçüncü fasılda tefsir ve te’vil üzerinde çalışmanın caiz olup olamayacağı konu-
sunu işlemiştir. Burada Kâfiyeci’nin et-Teysîr fi Kavâidi ilmi’t-Tefsir adlı eserinden
alıntı yaparak te’vilin ancak sahih rivayetle mümkün olabileceğini ifade etmiş, re’y ile
Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin Đlmiye Teşkilatı, C:II, s. 188; Abdülkadir Altunsu, Osmanlı Şeyhü-lislâmları, Ayyıldız Matbaası, Ankara 1972, s. 1-3; Edip Yılmaz, “Molla Fenari: Muhammed b. Hamza b. Muhammed el-Fenâri: Hayatı, Şahsiyeti, Eserlerinin Đstanbul Kütüphanelerindeki Yazma Nüshalarının Tavsifi”, (Basılmamış Lisans Tezi), Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap-Fars Filolojisi Bölümü, Đstanbul 1975, s. 1-64; Gülle, a.g.e, s. 1-104; Zülfikar Durmuş, “Şemsüddin Muhammed b. Hamza el-Fenâri’nin Hayatı ve Aynü’l-A’yân Adlı Eserinin Tahlili” (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; Aydın, a.g.e, s. 43-79; Mustafa Aşkar, “Molla Fenârî ve Vahdet-i Vücûd Anlayışı” Muradiye Kültür Vakfı, Ankara 1993; Đbrahim Hakkı Aydın, “Molla Fenârî”, DĐA, C:XXX, s. 245.
95 Gülle, a.g.e, s. 75-76. 96 Şemseddin Muhammed b. Hamza b. Muhammed Fenârî, Aynü’l-A’yân: Tefsirü’l-Fâtiha, Dersaadet:
Rıfat Bey Matbaası, 1325.
149
açıklama yapmanın doğru olmadığını, Hz. Peygamber (sav)’in bu konudaki hadislerini
vererek açıklamıştır.
Dördüncü fasıl tefsirin zâhir ve bâtın olarak isimlendirilen yönlerini bilme hak-
kındadır. Bu kısımda zâhir, bâtın, hadd ve matla’dan ne kastedildiğini âlimlerin görüşle-
riyle birlikte ifade etmiş, daha sonra besmelede mana düzeninin temsili hakkında bir ek
yazmıştır. Bu ekte “Besmelenin umum-husus yolu olmak üzere iki rahmeti vardır.” diye-
rek bunları açıklamıştır.
Beş ve altıncı fasıllar, incelediğimiz nüshada97 bulunmamaktadır. Molla Fenâri
hakkında çalışma yapmış olan Sıtkı Gülle’nin incelediği nüshalarda, beşinci fasılda tefsir
ilmini öğrenmenin farz-ı kifâye olması konusu ve altıncı fasılda da ilk müfessirler ve kı-
sa biyografilerine dair bilgilerin yer aldığı aktarılmaktadır.98 Ayrıca besmele hakkındaki
tetimme de, Sıtkı Gülle’nin, incelediği nüshalardan yola çıkarak verdiği bilgiler arasında
bulunmamaktadır.99 Bâbın sonu, idrâkin hakikatlerini, kısım ve yollarını tenbih hakkın-
dadır. Müellif burada, genel anlamda idrak nedir sorusu üzerinde durmuştur.
Đkinci bâb tefsir ilmine duyulan ihtiyaç hakkında olup, ilk fasıl ilme duyulan ihti-
yaç yönleridir. Müellif burada tefsire duyulan ihtiyacı üç yönden ele almıştır.
Đkinci faslın sonu faydalı ilimler ve şer’i ilimlerin tespiti, Üçüncü fasıl da, Kur’ân
ve sûrelerinin fazileti ve Kur’ân okumanın fazileti hakkındadır. Bu bölümde de kitap ve
sünnetten örneklerle konuyu işlemiştir.
Üçüncü bâb tefsir ilminin konusu olan Kur’ân-ı Kerim ile ilgilidir. Birinci fasıl
tefsir ilminin konusu olan Kur’ân’ın tarifidir. Müellif, bu bâbta besmelenin durumu ve
Kur’ân’ın tevatüren nakli hususlarında kısa bilgiler vermiştir.
Đkinci fasıl Kur’ân-ı Kerim’in küllî hükümleri hakkındadır. Müellif “onun, yedi
harf üzere, tevâtüren ve muciz olarak vahyolunması gibi” diyerek külli hüküm kapsa-
mında verdiği bu üç özelliği açıklamıştır. Daha sonra vahiy, vahiy çeşitleri, vahyin geliş 97 Şemseddin Muhammed b. Hamza b. Molla Fenari, Aynü’l-A’yân: Tefsiru’l-Fatiha, Dersaadet: Rıfat
Bey Matbaası, 1325. 98 Gülle, a.g.e, s. 19. 99 Gülle, a.g.e. s. 19.
150
şekilleri, inzâl ve tenzîl kavramları, ilk ve son inen ayetler, yedi harf meselesi, yedi kıra-
at, icaz ve nazım yönü konularına değinmiştir.
Üçüncü faslı Kur’ân’ın toplanması, dördüncü faslı da Kur’ân-ı Kerimin çeşitli
isimleri konularına ayırmıştır.
Beşinci fasıl Kur’ân’ın cüz ve kısımlarıyla ilgilidir. Cüzden kasıt; Kur’ân-ı Ke-
rim’in sûre, ayet, kelime ve harfleridir. Kısımlardan kasıt ise; mekkî-medenî, nâsih-
mensûh, bunun dışında usul-ü fıkıhta açıklanan nazım, mana veya beyandaki hakikat,
mecâz, hükmî, aklî, lügavî vb. yönleridir. Müellif bu kavramları sûreden başlayarak
açıklamıştır. Kur’ân’ın sûrelerinin sayısı, sûrelerin tertibi, mekkî ve medenî ayrımı, ne-
sih kavramı, neshin sebepleri, hikmetleri, çeşitleri, bu konuyu bilmenin gerekliliği, içeri-
sinde nâsih ve mensûh ayetler bulunan sûreler ve sayıları, Kur’ân’ın ayet, sûre ve harfle-
rinin sayısı konularına değinmiştir.
Dördüncü bâb tefsir ilminde istimdat hakkındadır. Müellif bu bölümde bir kişi-
nin, “bazı konularda âlim olsa bile Kur’ân’dan bir şeyi tefsir için çalışması caiz değil-
dir.” diyenlerle “caizdir.” diyenlerin sözlerini irdelemiş, daha sonra ulemanın ve ümme-
tin fazileti konusuyla tefsirde diğer ilimlerden faydalanılabilir mi? sorusunu incelemiştir.
Kur’ân-ı Kerim’in engin bir deniz olduğunu bu nedenle diğer ilimlerden de faydanılması
gerektiğini belirtmiştir. Bu bölümden sonra da istiâze konusuna geçmiştir. Bilahare,
Đstiâze’nin Tahlili, iştikâkı, tefsiri, Đstiâze hakkında şer’i hükümler, istiâzenin vacip olup
olmadığı konularını işleyip besmele ve Fatiha tefsirine geçmiştir. Fâtiha tefsirinin içeri-
sinde de yine özet olarak nâsih ve mensûh konusuna değinmiştir.
B- Muhammed b. Pîr Ali el-Birgivî (ö.981/1573)
Asıl adı Takıyyuddin Mehmed olan Đmam Birgivî, 929/1523 yılında Balıkesir’de
doğmuştur. Birgivî diye tanınmıştır. Dedesi Đskender Efendi, babası ise zaviye ashabın-
dan ve Balıkesir’de müderrislik yapan Pîr Ali Efendi’dir.
Đlköğrenimini babasından tamamlayan Birgivî, ondan Arapça, mantık ve diğer
bazı ilimler okumuş, bu sırada da Kur’ân-ı Kerim’i de ezberlemiştir. Babası onu yüksek
151
tahsil yapması için Semâniye Medresesine göndermiştir. Birgivî, daha sonra Đstanbul’a
giderek Küçük Şemseddin Efendi’den ders almış, ardından da Haseki Medresesine gir-
miştir. Buradayken Ahizâde Mehmed Efendi’nin derslerine de devam etmiştir. Hocala-
rından birisi de Kızıl Molla lakabıyla tanınmış olan Rumeli Kazaskeri Abdurrahman
Efendi’dir. Birgivî, Abdurrahman Efendi’nin yanında mülazımlık yani bir nevi stajyerlik
yapıp ihtisasını tamamlamış, daha sonra bir müddet bazı Đstanbul medreselerinde müder-
rislik yapmıştır. Kanûnî döneminde hocası vasıtasıyla Edirne’de bir nevi şer’i memurluk
anlamına gelen Kassâm-ı Askerî’lik görevinde de bulunmuştur.
Bu zaman zarfı içerisinde yine ders vermeye ve camilerde vaaz verip halkı
Kur’ân ve sünnete uymaya çağırmaya devam etmiştir. Kabirler üzerine türbe yapılması,
buralarda mumların yakılması, Kur’ân’ın ücret karşılığında okunması gibi bid’atler ile
kadılar arasında rüşvetin yayılması, zengin çocuklarına ücretle ilmî payeler verilmesi gi-
bi meşru olmayan uygulamalarla da mücadele etmiştir. O devirde de uygulanan ve
Đmam-ı Azâm döneminden beri tartışılan “para’nın vakfı” meselesinde devrin âlimleri
olan Ebussuûd Efendi ve Kadı Bilalzâde’nin bunu caiz görmeleri görüşlerine karşı çıka-
rak bu konudaki reddiyelerini yazmıştır. Bunlar; Đnkâzu’l-Hâlikîn, Đkâzu’n-Nâimîn ve
Đfhâmu’l-Kâsırîn ile es-Seyfu’s-Sarîm adlı risalelerdir. Ebussuûd Efendi’nin bu konunun
fitneye yol açabileceği ve hayırların kesilebileceği endişesiyle Birgivî’yi uyardığı rivayet
edilmiştir.
Halkın bid’atler hususundaki durumu onu ümitsizliğe düşürmüş ve bir köşeye
çekilerek nefis tezkiyesi yapma kararı almıştır. Kassâm-ı Askerî’lik görevinden ayrılarak
Đstanbul’a gelip Bayramiyye Tarikatı şeyhlerinden Karamanlı Abdullah Efendi’ye inti-
sap etmiştir. Görevdeyken aldığı 4000 dirhemi sahiplerine tekrar vermek için Edirne’ye
gidip dellâl vasıtasıyla halkı davet etmiş, paraları defter kayıtlarına göre geri vererek sa-
hiplerinden helallik almış, bulamadığı kimselerin paralarını da fakirlere dağıtmıştır.
Şeyhi kendisinin derslerden tamamen ayrılmasına razı olmadığı için II. Selim’in
hocası Birgili Atâullah Efendi’nin Birgi’de yaptırdığı medreseye girmiş ve müderrislik
vazifesine devam etmiştir. Atâullah Efendi müderrislik vazifesinde bulunanlar için ayrı
152
imkanlar hazırlamış, bedeninde ve gözlerinde rahatsızlığı bulunan Birgivî’ye de çeşitli
ilaç maddeleri göndermiştir. O dönem maddî sıkıntılar çeken Birgivî de bu imkânlarla
biraz feraha ve sıhhate kavuşmuştur.
Đmam Birgivî, bundan sonra Birgi’de Atâullah Efendi Dâru’l-Hadisi’nde ömrü-
nün sonuna kadar çalışmıştır. Kendini ilmi çalışmalara adayan Birgivî’nin şöhreti artmış
ve medrese talebe akınına uğramıştır. Bir taraftan ders verip, diğer taraftan halka vaazı
nasihatte bulunmuştur. Artakalan diğer vakitlerinde de kitap mutâleası ve telifiyle meş-
gul olmuştur. Bu yolda birtakım sıkıntılara da dûçar olan Birgivî yine de irşâd faaliyetle-
rine devam etmiştir. Ömrünün sonlarına doğru Đstanbul’a gidip Sadrazam Sokullu
Mehmed Paşa’yı memleketteki adaletsizliklerle mücadele etmesi için uyarması, bazı
haksız menfaatler elde ettiği ve görevliler nezdinde nüfuz sağlayarak devlet işlerine ka-
rıştığı gerekçesiyle Atâullah Efendi’yi bile ikazı onun böyle konularda ne kadar hassas
ve tavizsiz olduğunun bir göstergesidir.
Birgivî tedris ve irşâd faaliyetlerini sürdürürken veba hastalığına yakalanmış ve
Đstanbul seyahati sırasında 52 yaşındayken 981/1573 senesinde yolda vefat etmiştir. Ce-
nazesi Birgi’ye getirilerek burada defnedilmiştir.
Birgivî’nin özellikle ahlâk ve fıkha dair eserlerinde kendi dönemindeki dinî, si-
yasî, sosyal ve ahlâkî meselelere önem vermesi, bu konulardaki görüşlerini çekinmeden
aktarması ilmî şahsiyetinin en önemli yönüdür. O son derece dürüst ve tavizsiz bir ilim
adamıdır. Döneminde yaygın olan, telif edilen bir eseri devlet büyüğüne ithaf etme anla-
yışında hiçbir zaman bulunmamış, aksine gerektiğinde onları eleştirmiştir. Bunun yanın-
da tasavvufa girmesiyle beraber yine de tekke hayatında her mesele hakkında kitap ve
sünnetten deliller aramış, Sünnî esaslardan sapmış ve bid’atler oluşturmuş tasavvuf er-
babını da eleştirmekten geri durmamıştır. Bu konuda “el-Kavlü’l-Vasît Beyne’l-Đfrât
ve’t-Tefrît” adlı eserini kaleme almıştır. O, tasavvufu değil tasavvuf adına ortaya konan
bir yığın bid’at ve hurâfeleri eleştirmiştir. Hatta öğrencilerinden Hocazâde Abdünnâsır
tarafından kaleme alınan ve Birgivî’nin yirmi dört saatini anlatan risalede onun yoğun
bir dinî ve tasavvufî hayatı olduğu göze çarpmaktadır. O, eserlerinde insanların ihtiyaç
153
duyduğu konuları işlemeye özen göstermiştir. Kendisi hakkında Ahmet Turan Aslan’ın
yapmış olduğu değerlendirme onun ilmi kişiliğini tam olarak ortaya koyar:
“Netice olarak diyebiliriz ki, hayatını vakfedercesine ilim ve ibâdetle meşgul
gördüğümüz Đmam Birgivî, Osmanlı Devletinin bünyesinde, kemalin zevâle yüz
tuttuğu bir devrede, ilmî, ictimaî ve hatta iktisâdî sahalarda meydana gelmeye
başlayan yıkılış sarsıntılarını daha o zaman sezebilen ve bunun mücadelesini ce-
surâne verebilen, ilmiyle âmil ve fazlasıyla kâmil bir zattır.”100
Altmışa yakın eseri arasında günümüzde de Arapça öğrenmek için başvurulan
Avâmil ve Đzhâr, et-Tarîkatü’l-Muhammediyye -ki bu eserinin ünü sadece Anadolu ile
sınırlı kalmamış Mekke ve Medine ulemâlarından da bu esere övgüler yazan kişiler ol-
muştur-, Vasiyetnâme, Ziyâretü’l-Kubûr, Tefsîru Sûreti’l-Bakara, tecvidle ilgili olan ed-
Dürru’l-Yetîm, Risâle fî Usûli’l-Hadis ve yukarıda da zikrettiğimiz Đnkâzu’l-Hâlikîn,
Đkâzu’n-Nâimîn ve Đfhâmu’l-Kâsırîn ile es-Seyfu’s-Sarîm öne çıkan eserleridir.101
100 Ahmet Turan Arslan, “Đmam Birgivi ve Arapça Tedrisatındaki Yeri”, Đstanbul Yüksek Đslam ensti-
tüsü, (Basılmış Öğretim Üyeliği Tezi), Đstanbul 181, s. 82. 101 Kâtip Çelebi, a.g.e, C:I, s. 54, 117, 183-184, 214-215, 592, 737, 822, C:II, s. 1017, 1074, 1111, 1246,
1500, 1546, 1737, 2022, 2036, 2037; Şemseddin Sami, a.g.e, C:II, s. 1284; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e, C:I, s. 284; Bağdatlı Đsmail Paşa, a.g.e, C:II, s. 252; Brockelmann, GAL, C:II, s. 582, 583-586; Suppl. C:I, s. 645, 683, 742, C:II s. 654-658, 674; M.Süreyya, a.g.e, C:IV, s. 121; Muallim Nâci, Esâ-mi, s. 83; Serkis, a.g.e, C:I, s. 610; Bilmen, a.g.e, C:II, s. 472; Zirikli, a.g.e, C:VI, s. 286-287; Kehhale, a.g.e, C:IX, s. 123; Nüveyhiz, a.g.e, C:II, s. 506; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C:III, s. 355; Mehmet Hulusi Đşler, Đmam Birgivi Hayatı Eserleri Kabir Ziyareti ve Adabı, Öz-gör Matbaası, Đstanbul 1969, s. 12-13; Emrullah Yüksel, “Birgivi”, Atatürk Üniversitesi Đlahiyat Fakültesi Dergisi, C:II, s. 176; Kasım Kufralı, “Birgivi”, ĐA, C:II, s. 634; Emrullah Yüksel, “Müslüman Türk Alimi Olarak Đmam Birgivi’nin Osmanlı Döneminde ve Günümüz Türkiyesindeki Yeri”, Yay. Haz. Mehmet Şeker, Türki-ye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1994, s. 32-37; Arslan, a.g.e, s. 21-167; Arslan, “Đmam Birgivi’nin Hayatı, Şahsiyeti ve Eserleri”, Yay. Haz. Mehmet Şeker, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınla-rı, Ankara 1994, s. 16-23; Ramazan Ayvallı, “Đmam Birgivî’nin ilmî Şahsiyeti”, Yay. Haz. Mehmet Şeker, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1994, s. 24-31; Muhammed b. Pir Ali el-Birgivî, Vasiyetnamei Đmam Birgivi, tert. Muzaffer Ozak, Ergin Kitabevi, t.y., s. 9-11; Emrullah Yüksel, “Birgivî”, DĐA, C:VI, s. 191-194.
154
Eseri:el-Mukaddime fi’t-Tefsir102
Müellifin bu eseri, Bakara Sûresi 98. ayetine kadar yazılmış olan Bakara Sûresi
Tefsiridir. Eseri Abdurrahman b. Salih b. Süleyman ed-Dehiş tahkikiyle mastır tezi ola-
rak 2004 senesinde basılmıştır. Biz de araştırmamızda basılan bu eserden faydalandık.
Birgivî, eserine Kur’ân’ın tarifi ile başlamış, daha sonra lafız konusuna değin-
miştir. Kur’ân lafzının mutlaklığı, Kur’ân lafzı hakkında münazara, Kur’ân kadim sıfa-
tıyla muttasıf olabilir mi? sorusu üzerinde durmuştur. Ayrıca “lafzî kelam Allah’ın sıfa-
tıyla kaim olmaz ancak levh, melek veya nebi ile olur.” demek suretiyle bu konulara da
açıklık getirmiştir. Nefsî kelamın sesinin ispatı, nasıl duyulduğu konularına değinerek
dolaylı yoldan vahiy üzerinde durmuştur. Daha sonra lafız-mana farkı, inzâl-tenzîl farkı
konuları ile Kur’ân’ın iniş keyfiyyeti ve Hz. Peygamber (sav)’e inişi üzerinde durmuş,
ardından tefsirin lügavî ve ıstılâhî tarifi, te’vîlin tarifi, te’vîlde sema’nın gerekli olmayı-
şı, re’y ile tefsir, neshin tarifi ve nâsih-mensûhu bilmenin faydaları, mekkî-medenîyi
bilme, istiâze’nin hükmü, keyfiyyeti, istiâze yerleri ve namazda istiâze konularını işle-
dikten sonra Fatiha Sûresi tefsirine geçmiştir. Burada da Fatiha’nın isimleri, Fatiha’nın
nüzûlü, besmele ile ilgili birkaç kelam edip, Kur’ân’ın tevâtürü, besmeledeki “ba”,
“isim”in iştikâkı, gayri müsemma olan isim ve celâl lafzının iştikakı konuları üzerinde
durmuştur.
Sonuç olarak, tefsir mukaddimesinin oldukça kolay ve anlaşılır bir tarzda kaleme
alındığını ve müellifin fazla derine inmeden, vereceği bilgileri yüzeysel bir tarzda akta-
rıp tefsire geçme düşüncesinin ağır bastığını söyleyebiliriz.
102 Müellifin bu eserini tahkik eden Abdurrahman b. Salih b. Süleyman ed-Dehiş, eserin ismini
Mukaddimetü’l-Müfessirîn olarak vermiştir. Eserin ismi, Birgivi’ye nisbeti ve daha geniş bilgi için bu esere müracaat edilebilir. Birgivi, Muhammed b. Pir Ali, Mukaddimetü’l-Müfessirin, dirase ve tahkik Abdurrahman b. Salih b. Süleyman ed-Dehiş, Medine, Mecelletü’l-Hikme, 2004/1425, s. 51.
155
C- Sırrı Giridi (ö.1313/1895)
Adı, Giritli Muhammed Selim Sırrı Paşa b. Helvacızâde Salih Tosun’dur.
1260/1843'te Girit Kandiye'de doğmuştur. Tahsilden sonra Mahkeme-i Şer’iyye kâtipli-
ği, Vüzerâ-yı Divân katipliği gibi görevler yapıp valiliğe kadar yükselmiştir. Kendisi
kıymetli eserler yazmış, âlim, edîb, şair bir zattır. Son olarak Diyarbakır valisiyken has-
talığı sebebiyle Đstanbul'a gelmişti. 1313/1895 yılında burada vefat eden Sırrı Giridi öl-
düğünde 53 yaşındaydı. Kabri II. Mahmut’a ait türbenin avlusunda bulunmaktadır.
Eserleri arasında; Fatiha Sûresi tefsiri olan Sırr-ı Kur’ân, Furkan Sûresi tefsiri
olan Sırr-ı Furkan, Sırr-ı Furkan ve Sırr-ı Kur'an isimli eserlerin hülasası olan Sırr-ı Ten-
zil, Sırr-ı Đstiva, Sırr-ı Đnsan, Sırr-ı Meryem, Yusuf suresi tefsiri olan Ahsenü'l-Kasas gi-
bi Fahreddin er-Râzi’den tercüme ettiği eserlerinin yanında, Ru’yet-i Bâri hakkında Ri-
sâle, Şerh-i Akâid ve Hâşiyelerinin tercümeleri, Nakdu’l-Kelâm fi Akâidi’l-Đslâm, Ârâu
Milel, Rûh, Nûru’l-Hüda Limenihtedâ, Mektûbât ve Galatât ve Tabakât ve Adâb-ı Mü-
fessirîn gibi eserleri bulunmaktadır. Bunlardan Tabakât ve Adâb-ı Müfessirîn, Sahabe-
den itibaren beş tabakada müfessirlerin birkaç cümlelik biyografileri ve son kısımda mü-
fessire gereken ilimler ve tefsirin kısımlarının yer aldığı, Nûru’l-Hüda Limenihtedâ ise
üçlü ilâh sisteminin batıllığına ve bugün elde mevcut olan Đncillerin tahrif edilmiş oldu-
ğuna dair bir eserdir.103
Eseri: Sırr-ı Meryem
Sırrı Paşa’nın bu eseri matbudur. Araştırmamızda incelediğimiz nüsha, Süley-
maniye Kütüphanesi Hacı Mahmut Efendi bölümü 298 numaralı kısımda yer almaktadır.
Müellif mukaddime kısmında, sûre ve tercüme kelimeleri üzerinde durmuş, sonra
istiâze ve besmele konuları ile tefsir, te’vil kavramları, ilm-i tefsir ve kısa tarifi, tabakât-ı
müfessirinin ilk beş tabakası ve bu tabakalarda öne çıkan isimleri aktardıktan sonra mü-
fessirin adabı konusunu işlemiştir. Müfessirin bilmesi gereken on beş ilmi zikettikten
103 Bağdatlı Đsmail Paşa, a.g.e, C:II, s. 395; M.Süreyya, a.g.e, C:III, s. 15-16; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e, C:II, s. 368; Bilmen, a.g.e, C:II, s. 761.
156
sonra, Kur’ân tefsirinin kısımlarından olan sadece Allah’ın bildiği, sadece Hz. Peygam-
ber (sav)’in muttali olduğu ve diğer âlimlerin de bilebildiği bilgiler hakkında malûmat
vermiştir. Daha sonra da Meryem Sûresiyle alâkalı bölüm olan Sırr-ı Meryem’e geçmiş-
tir. Müellifin bir de Sırr-ı Kur’ân isimli bir eseri mevcuttur. Bu eser de Fatiha’nın isimle-
ri ve Fatiha üzerine yapılmış bir çalışmadır. Eserde usûl bilgileri mevcut değildir.
157
Sırrı Giridi (ö.1313/1895), Sırr-ı Meryem, ilk sayfadan bir görünüm.
Süleymaniye Kütüphanesi, Hacı Mahmud Efendi, no:298.
158
D- Bereketzâde Đsmail Hakkı (ö.1336/1918)
Đsmail Hakkı, 1267/1851 senesinde Đstanbul Fatih’te doğmuştur. Babası sarayda
çuhadarlıkla görevlendirilen Elhâc Hasan Basri, dedesi Đstanbul Ayasofya Camii dersi-
âmlarından Đsmail Hakkı Efendi’dir.
Bir yaşındayken babasını kaybeden Đsmail Hakkı, Canfedâ Hatun ve Hafız Paşa
Sıbyân Mekteplerinde okumuş, hıfzını da burada tamamlamıştır. Edib Abdullah er-
Rûmi, Şeyh Ahmed Temîmî, muhaddis ve edip Bingazili Ahmed Şetvan Efendi, Müder-
ris Mustafa Şevket Efendi gibi âlimlerden Tefsir, hadis, fıkıh, kelam, tasavvuf ve Arap
edebiyatı sahalarında dersler almıştır. Ayrıca aşere-i takrib okuyarak, kıraat icazeti de
almıştır. Mülkiye mektebi ve daha sonra Darulfünûn’da bir müddet okumuş, fakat bura-
daki eğitimi okulun kapanmasıyla yarım kalmıştır.
Đsmail Hakkı’nın telif hayatı küçük yaşlarda Nâmık Kemal’in o dönemlerde çı-
kardığı Đbret Gazetesinde yazmasıyla başlamıştır. Daha sonra Nâmık Kemal’in hapse-
dilmesiyle o da hapse girmiş, ardından da 1873 yılında üç yıl sürecek olan sürgüne gön-
derilmiştir. Halep ve Adana vilâyetleri defterdarlığı, Akşehir Kaymakamlığı, Beyrut Đs-
tinâf Mahkemesi reisliği, baş müddeiumumi, temyiz mahkemesi üyeliği görevlerinde bu-
lunmuş, 1336/1918 yılında 69 yaşında vefat etmiştir.
Eserleri arasında bizim de araştırmamıza aldığımız Envâr-ı Kur’ân, Necâib-i
Kur’âniyye, Metâlib-i Âliye, 1327 senesinde kendi hayatına ve diğer ilim adamlarının
hayatlarına ve dönemin olaylarına dair kaleme aldığı “Yâd-ı Mazî” adlı eseri ve Esrâr-ı
Belâgat adlı eseri bulunmaktadır.104
Eseri:Tefsir-i Şerif Envâr-ı Kur’ân
Eserin mukaddime kısmında tefsir ile ilgili bir takım kısa bilgilere rastlamakta-
yız. Müellif, Đslâm’ın ilk yılarında Kur’ân belagatinin Arapçanın selîkasıyla anlaşıldığı
ve hicri üçüncü asırda tefsire başlanıldığına, ayrıca Tefsir ve te’vil-i Kur’ân kavramları
ile tefsire duyulan ihtiyaca değinip, besmele ve Fatiha tefsirine geçmiştir. Tefsirin ileriki 104 Bereketzâde Đsmail Hakkı, Yâd-ı Mazi, haz. Mümtaz Habib Güven, Nehir Yayınları Đstanbul, 1997;
Mehmet Okuyan, “Bereketzâde Đsmail Hakkı”, DĐA, C:V, s. 490.
159
kısımlarında105 müteşabihât ve nesih konularına da temas etmiştir. Buna ilaveten müel-
lif, kitabın ilk kısmında, bu yazıların bir kısmının Sırât-ı Müstakim Dergisi’nde yayım-
landığını da belirtmektedir. Eser tamamlanmamış bir tefsir olup yalnızca birinci cildi
yayımlanmıştır. Fatiha’dan sonra Bakara Suresi 142. ayete kadar gelebilmiştir.106
Müellifin bu eserinde, usûl konularının çoğu bulunmamaktadır. Yukarıda da geç-
tiği üzere, müellif yalnızca tefsir ve te’vil kavramları ve tefsir tarihi üzerinde durmuştur.
Müellifin bir diğer eseri de “Necâib-i Kur’âniyye”dir. Bu eserinde de Bakara Sû-
resi yirmi birinci ayetten başlayarak ayetleri ele almıştır. Tüm ayetleri açıklamamış bazı-
larını geçmiştir. Mesela Bakara Sûresi 21’den 284’e kadar yazmış daha sonra da Âl-i
Đmrân Sûresi’ne de 103. ayetten başlamıştır.
Eserini kaleme alma sebebini, Fransızca olarak yazılan ve Hz. Peygamber (sav)
hakkında doğru bilgilerin verilmediği bir eser okuduğunu ve böylelikle bu eseri kaleme
almak ihtiyacı duyduğunu ifade etmek suretiyle belirtmiştir.
105 Tefsir-i Şerif Envâr-ı Kur’ân, s. 82 ve s. 299. 106 Bereketzâde Đsmail Hakkı, Tefsir-i Şerif Envar-ı Kur’ân, Sebilürreşad Kütüphanesi, Đstanbul 1331.
160
SONUÇ
Osmanlı Devleti, ilme büyük önem vermiştir. Medrese, sıbyan mektepleri ve bu
gibi içerisinde ilim yapılan mekânlar inşa etmiştir. Âlimin toplum ve devlet için olan
önemini kavramış olan devrin padişahları, icraatlarına medrese açtırarak başlamışlardır.
Böylelikle halkın önünü açacak münevverler yetişmiş ve devletin bekâsı sağlanmıştır.
Osmanlı kendisinden önceki devirde hüküm sürmüş olan Selçuklu devletinden büyük ve
örnek alınacak bir miras devralmış ve bu mirası zirveye taşımıştır. Selçuklu döneminde
inşa edilen Nizâmü’l-Mülk Medreseleri bu mirasa zemin teşkil etmiştir. Osmanlı devrin-
deki bu atılım sadece Đslâmi ilimler çerçevesinde olmamış diğer ilimlere de önem veril-
miştir. Kurulmuş olan Dâruşşifâ gibi merkezler bunun örnekleridir. Bununla beraber
medrese eğitim sistemine kabaca bakıldığında Đslâmi ilimlerin ve özellikle de tefsirin ay-
rı bir yeri olduğu görülecektir. Bunun örneği olarak Bursa Şehri’nin alınmasının ardın-
dan açılan medrese ve bu medreseye atanan Davûd el-Kayserî’yi verebiliriz. Çünkü
Davûd el-Kayserî diğer ilimler yanında tefsir ilminde de derinleşmiş bir âlimdir.
Bu dönemden itibaren özellikle Fatih Sahn-ı Semân ve Süleymaniye Medreseleri
ile bu ilmî faaliyet katlanarak artmış ve Kanûni devrinde zirveye ulaşmıştır. Đlmi açıdan
da bu dönem en çok eser telif edilen dönem olmuştur. Bu devirden sonra ise devlet ba-
zında yaşanan durgunluk, gelirlerin azalması, isyanlar vb. sebeplerle ilmî faaliyetler de
duraklama dönemine girmiştir. Son dönemlere bakıldığında da, tablo pek iç açıcı değil-
dir. Savaşların artması, önemli ölçüde gelir ve toprak kaybedilmesi, kuvvetli iktidarların
olmayışı, ilmî açıdan yeterli düzeyde olmayanlara önemli görevler verilmesi, müderris
ve âlimler arasında yaşanan makam kavgaları gibi sebeplerle ilmî faaliyetler de durma
noktasına gelmiştir. Fakat bu durum yapılan ilmî çalışmaların olmadığı yönünde algı-
lanmamalıdır. Osmanlı devrinin yıkılış aşamasında bile bu medreseler Ahmed Cevdet
Paşa gibi önemli âlimler yetiştirebilmiştir.
Osmanlı dönemi tefsir ilmi açısından da verimli bir dönem olmuştur. Medrese-
lerde tefsir derslerine ağırlık verilmesi, ilk dönemler göz önünde tutulacak olursa tefsir
ve diğer ilimler için Anadolu dışına yapılan seyahatler, yine ilk dönemlerde yetişmiş
161
Cemaleddin Aksarâyî gibi önemli müderrisler, padişahların Huzur Dersleri ve muhteva-
sının yine tefsir ve diğer Đslâmi ilimler olduğu oturumlar tertipletmeleri başta tefsir ol-
mak üzere diğer Đslâmî ilimler için de bir inkişaf vesilesi olmuştur. Bu dönemlerde yeti-
şen ve devirlerinin en önde gelen âlimleri olmuş Cemaleddin Aksarâyî, Davûd el-
Kayserî, Kemalpaşazâde, Ebussuûd Efendi gibi zatlar hep bu ilme hizmet etmiş ve bu
ilmî mirasın birer parçası olmuşlardır.
Osmanlılarda Tefsir usûlü çalışmalarına göz attığımızda ilk gözümüze çarpan ki-
şi Muhiddin Süleyman b.Kâfiyeci’dir. Ele aldığı konular tüm usûl bilgilerini içermese de
bu eseri üslup yönünden diğer usûl veya ulûmu’l-Kur’ân çalışmalarında gördüğümüz
metottan biraz farklıdır. Kâfiyeci’den sonraki dönem tefsir usûlü için duraklama döne-
midir. Zerkeşî’nin el-Burhân fi Ulûmi’l-Kur’ân adlı eseri ile Suyûtî’nin el-Đtkân fi
Ulûmi’l-Kur’ân adlı eserinin medreselerde okutulmaya başlanması bu sahada müstakil
eser veren müfessirleri tefsir yönüne kaydırmış olacak ki yaptığımız araştırma neticesin-
de telif edilmiş olan el-Đtkân veya bir el-Burhân gibi herhangi bir esere rastlayamadık.
Burada şunu da söylemekte yarar vardır; müfessirler tefsir usûlü ile ilgili bilgilerin ço-
ğunu tefsirlerinde yeri geldiğinde aktarmışlar veya tefsirlerinin mukaddimelerinde gerek
duyduklarında bu ilimle ilgili topluca malumat vermişlerdir. Bu nedenle bu sahada eser
olmaması bu ilme önem vermedikleri şeklinde algılanmamalıdır. Ayrıca biz bu araştır-
mamızda doğrudan tefsir usûlü kapsamına giren eserleri ve ulûmu’l-Kur’ân’a dair eser-
leri aktardık. Bunun yanında eserlerini bulamadığımız müfessirlerin de olduğu unutul-
mamalıdır. Son dönemlere bakıldığında da Debreli Vildan Fâik ve Bergamalı Ahmed
Cevdet Efendi dikkat çeken isimlerdendir. Bunun yanında Kur’ân-ı Kerîm’in cem’ ve
telifine dair yazmış olduğu Hulâsatu’l-Beyân fi Te’lifi’l-Kur’ân adlı eseriyle Ahmed
Cevdet Paşa da önemli bir yere sahiptir. Debreli Vildan Fâik, eserini bazı sebepler yü-
zünden tamamlayamamıştır. Bunun yanında tefsir usûlü ile ilgili aktardığı bilgiler özet
mahiyetindedir, fakat müellif değindiği konuların dikkat çeken önemli kısımlarını ak-
tarmaya özen göstermiştir. Bergamalı Ahmed Cevdet Efendi ise tefsir usûlüne dair ko-
nulardan bir kısmına değindikten sonra, tefsir tarihi kısmını da eklemiş ve böylece ese-
rinde iki ilme de değinmiştir.
162
Araştırmamızda bir istisna yaparak, ele aldığımız Osmanlı müellifleri arasına
Muhammed Zâhid el-Kevserî’yi de dâhil ettik. el-Kevserî’nin vefat tarihine bakıldığın-
da, başlangıçta yapmış olduğumuz ve 1299-1925 tarihleri arasını kapsayan zamanın dı-
şında olduğu görülecektir. Buna mukabil el-Kevserî’yi, Osmanlı’nın son devrinde yaşa-
mış olması ve eserinin kayıp olması sebebiyle araştırmaya dâhil ettik. Zira yaptığımız
araştırmalar sırasında kaynaklarda bu eserin ismine fazlaca değinilmemiştir. Ayrıca el-
Medhalu’l-Âm li Ulûmi’l-Kur’ân adlı eserin bulunup ilim dünyasına kazandırması umu-
du da bu eseri yaptığımız çalışmaya eklememizdeki en önemli sebeptir.
Çalışmamızda müstakil usûl eserleri yanında Kur’ân ilimleri hakkında ve tek bir
konu seçilerek üzerinde çalışılmış olan eserleri de inceledik. Bu eserler arasında da
Kemalpaşazâde’nin Đ’câzu’l-Kur’ân’ı, Đbrahim b. Abdillah b. Đbrahim’in Risâle fi
Đ’câzi’l-Kur’ân’ı, el-Karahisârî’nin Kitâbu’n-Nâsih ve’l-Mensûh’u, Küçükahmedzâde
Ebûbekir’in Risâletü’l-Müteşâbihât’ı ve Lütfullah Erzurûmî’nin Risâle fi’t-Tefsir adlı
eserleri muhteva ve konuların işlenişi açısından öne çıkan eserlerdir. Bunun yanında ha-
dis ve Kur’ân ilmlerinden bahseden muhtevasıyla Tosyevî’nin el-Vesâil ve’l-Vesâit ve
Cemâleddin Aksarâyî’nin el-Esile ve’l-Ecvibe fi Ulûmi’t-Tefsir ve’l-Hadis adlı eserleri
de dikkat çeken eserler arasındadır.
Araştırmamızda Osmanlı Devletinin son dönemlerinde yayımlanan Sebilurreşâd
ve Sırât-ı Müstakim Dergilerini de tefsir usûlü hakkında telif edilen çalışmalara örnek
teşkil etmesi açısından yazılan makalelerin tefsir usûlüyle ilgili olanlarını fihrist şeklinde
aktardık. Bunun yanında diğer gazete ve makalelerde de elbette bu konular hakkında ya-
zılar bulunmaktadır. Fakat biz bu sahaya giremedik. Verdiğimiz bu fihrist kısmını ileride
yapılacak olan çalışmalara yardımcı olacağı düşüncesiyle aktardık. Bunun dışında kay-
naklarda usûl bilgilerini içerdiğine dair bilgiler bulunan tefsir mukaddimelerini de ince-
ledik ve bu kısımlarda yer alan bilgileri aktardık.
Araştırmamızda ayrıca sûre ve ayet tefsirlerinin de oldukça çok olduğu sonucuna
vardık. Yani tümüyle tefsir yazamamış veya yazmamış müfessirler gerek şerh niteliğin-
de gerekse müstakil olarak sûre ve ayetlere tefsirler yazmışlardır. “Risâle fi Kavlihi
163
Teâlâ” ve “Risâle fî Sûreti” şeklinde başlayan bu eserler, kütüphanelerde gün yüzüne çı-
karılmayı beklemektedirler.
Tefsir ilmi açısından bakıldığında, günümüzde yapılan çalışmaların ortak tespiti
“Osmanlı tefsir sahasında ilerleme kaydedememiş ve bu dönem hep şerh ve haşiye dö-
nemi olmuştur.” söylemidir. Bu söylemin doğruluğu yanlışlığı konusunu bir tarafa bıra-
kırsak, bize asıl lazım olan, tefsir olsun hadis olsun, her ilim alanında kültür mirasımıza
sahip çıkmaktır. Araştırmamız da aslında bu temel fikir üzerine bina edilmiştir. Osmanlı
bazı yönlerde eksik veya hatalı davranmış olabilir, yenilikten kastedilenin ne olduğu tar-
tışmaya açık olmakla beraber tefsire herhangi bir yenilik de getirmemiş olabilir ama ya-
pılan çalışmalar her zaman bir yenilik ortaya koymak ve bu suretle öne çıkmak gayesiyle
yapılmayacağı gibi hatadan da uzak olarak düşünülmemelidir. Her dönem kendi şartları
içerisinde yorumlanmalıdır. Bu yorumlamanın yapılabilmesi için, yapılan çalışmalar ve
bu çalışmaların üzerinde durulması yönünden, hayli eksik olarak gözüken tarihi parçalar
akıl tutkalıyla bir araya getirilmelidir.
Yaptığımız çalışma neticesinde katkısı az da olsa bu parçaları bir araya getirme-
ye çalıştık. Ayrıca bu çalışmanın da yapılacak olan çalışmalara yardımcı olup, araştır-
macıların önünü açacağı düşüncesindeyiz.
164
BĐBLĐYOGRAFYA
ABAY, Muhammed:
-“Osmanlı Dönemi Müfessirleri”, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Bursa 1992.
-“Osmanlı Döneminde Yazılan Tefsir Đle Đlgili Eserler Bibliyografyası”, Divan Đlmi Araştırmalar, Sayı 6, Yıl 4, Đstanbul 1999.
ABDÜRRAHĐM, Amasyalı Akifzâde:
-Kitâbu’l-Mecmu’ fi’l-Meşhûdi ve’l-Mecmu’, çev. Doç. Dr. Hikmet Özdemir, Türkiye Đlmi Đctimai Hizmetler Vakfı Yayınları, Đstanbul 1998.
ADIVAR, A.A:
-Osmanlı Türklerinde Đlim, Remzi Kitapevi, Đstanbul,1982.
el-AKK, Hâlid Abdurrahman:
-Usulü't-Tefsir ve Kavaiduh, Darü'n-Nefais, Beyrut 1986.
AKPINAR, Cemil:
-“Hanif Đbrâhim Efendi”, DĐA, XVI, 39.
AKTEPE, Münir:
-“Taşköprîzâde”, ĐA, XII/ı, 41-46.
AKÜN, Ömer Faruk:
-“Bursalı Mehmed Tahir”, DĐA, VI, 452.
ALBAYRAK, Sadık:
-Son Devir Osmanlı Uleması (Đlmiye Ricalinin Terâcim-i Ahvali), Đs-tanbul Büyükşehir Belediyesi 1996.
ALTUNSU, Abdülkadir:
-Osmanlı Şeyhülislâmları, Ayyıldız Matbaası, Ankara 1972.
ARSLAN, Ahmet Turan:
-“Đmam Birgivi ve Arapça Tedrisatındaki Yeri”, Đstanbul Yüksek Đs-lam Enstitüsü, (Basılmış Öğretim Üyeliği Tezi), Đstanbul 1981.
-“Đmam Birgivi’nin Hayatı, Şahsiyeti ve Eserleri”, Yay. Haz. Mehmet Şeker, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1994.
AŞKAR, Mustafa:
165
-“Molla Fenârî ve Vahdet-i Vücûd Anlayışı” Muradiye Kültür Vakfı, Ankara 1993.
ATA, Mehmet Mahfuz:
-“Đbn Kemal ve Risale fi Đ’câzi’l-Kur’ân adlı eserinin tahkiki”, (Ba-sılmamış Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Đstanbul 1992.
ATÂÎ, Nevizâde Ataullah Efendi (ö.1045/1635):
-Şekaik Zeyli Atâi, Yay. Haz. Abdülkadir Özcan, Çağrı Yayınları, Đstan-bul 1989.
ATAR, Fahreddin:
-Fıkıh Usûlü, Marmara Üniversitesi Đlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, Đstanbul 1988.
ATAY, Hüseyin:
-Medreselerin Gerilemesi, Medreselerin Istılahı, Fatih-Süleymaniye Medreseleri Ders Programları Ve Đcazetnameler, Dergâh Yayınları Đs-tanbul 1983.
-Osmanlılarda Yüksek Din Eğitimi, Medrese Programları Đcazetna-meler ve Islahat Hareketleri, Dergâh Yayınları Đstanbul 1983.
ATEŞ, Ahmet:
-“Molla Gürânî”, ĐA, VIII, 406-408.
AYDAR, Hidayet:
-“Osmanlılarda Tefsir Çalışmaları”, Yeni Türkiye Dergisi, Yıl:6, Sa-yı:33, Mayıs-Haziran 2000.
AYDEMĐR, Abdullah:
-Büyük Türk Bilgini Şeyhülislam Ebussuûd Efendi ve Tefsirdeki Me-todu, Diyanet Đşleri Başkanlığı Yayınları, 1981.
AYDIN, Hakkı:
-Đslâm Hukuku ve Molla Fenâri, Đşâret Yayınları, Đstanbul 1991.
-“Molla Fenârî”, DĐA, XXX, 245.
AYVALLI, Ramazan:
-“Đmam Birgivî’nin ilmî Şahsiyeti”, Yay. Haz. Mehmet Şeker, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1994.
AYVERDĐ, Samiha:
166
-“Bergamalı Cevdet Efendi”, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Y:2 S:3, Đstanbul 1973.
BABANZÂDE, Bağdatlı Đsmail Paşa (ö.1338/1920):
-Hediyyetü’l-Arifin Esmai’l-Müellifin ve Âsâru’l-Musannifin, trc. Ki-lisli Rifat Bilge, tsh. Đbnülemin Mahmut Kemal Đnal, Avni Aktuç, MEB, Ankara 1951.
BABĐNGER, Franz (ö.1387/1967):
-“Die Geschichtsschreiber der Osmanen und ihre Werke”, Otto Har-rassowitz, Leipzig 1927.
BAHCIVAN, Seyyid:
-“Şeyhülislam Đbn Kemal Paşa ve Arâuhü’l-Đ’tikadiyye”, (Basılmış Doktora Tezi), Darü’l-Kütübi’l-Đlmiyye, Beyrut 1426/2005.
BALTACI, Cahit:
-XV ve XVI. Asırlarda Osmanlı Medreseleri, Đrfan Matbaası, Đstanbul 1976.
BEREKETZÂDE Đsmail Hakkı (ö.1336/1918):
-Tefsir-i Şerif Envar-ı Kur’ân, Sebilürreşad Kütüphanesi, Đstanbul 1331.
-Yâd-ı Mâzî, haz. Mümtaz Habib Güven, Nehir Yayınları, Đstanbul, 1997.
BERGAMALI Ahmed Cevdet Bey (ö. 1344/1926)
-Tefsir Usûlü ve Tarihi, haz. Dr. Mustafa Özel, Kayıhan yayınları, Đs-tanbul 2002.
BĐLMEN, Ömer Nasuhi (ö.1391/1971):
-Büyük Tefsir Tarihi ve Tabakât-ı Müfessirin, Bilmen Yayınevi, Đs-tanbul 1973.
BĐRGĐVĐ, Muhammed b. Pir Ali (ö. 981/1573):
-Mukaddimetü’l-Müfessirin, dirase ve tahkik Abdurrahman b. Salih b. Süleyman ed-Dehiş, Medine, Mecelletü’l-Hikme, 1425/2004.
-Vasiyetname-i Đmam Birgivi, tert. Muzaffer Ozak, Ergin Kitabevi, Đs-tanbul.
BĐRĐNCĐ, Ali:
-Tarihin Gölgesinde Meşâhir-i Meçhûleden Birkaç zat, Dergâh Yayın-ları, Đstanbul 2001.
167
BROCKELMANN, Carl (ö. 1375/1956):
-Geschichte Der Arabischen Literatur: Zweite den Supplementbanden angepasste Auflage, Leiden: E. J. Brill, 1943.
-Geschichte der Arabischen Litterature, Leiden: E. J. Brill, 1943.
BURSALI Mehmed Tahir Efendi (ö. 1343/1925):
-Delilu't-Tefâsir, Hilal Matbaası, Đstanbul 1324/1906.
-Osmanlı Müellifleri 1299–1915, haz. Ali Fikri Yavuz, Đsmail Özen, Meral Yayınevi, Đstanbul.
BÜYÜK ALĐ HAYDAR EFENDĐ:
-Usûl-i Fıkıh Dersleri, Üçdal Neşriyat, Đstanbul 1966.
CANAN, Đbrahim:
-Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları, Ankara 1988.
CERRAHOĞLU, Đsmail:
-Tefsir Usûlü, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 2003.
-Tefsir Tarihi, Fecr yayınevi, Ankara 1996.
CEVDET PAŞA, Ahmed (ö. 1312/1895):
-Muhtasar Kur'an Tarihi: Hulasatü’l-Beyan fi Te’lifi’l-Kur’ân, trc. Ali Osman Yüksel, Kültür Basın Yayın Birliği, Đstanbul 1989.
-Tezâkir: 1-12, yay. Cavid Baysun, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1986.
CEVHERÎ, Ebû Nasr Đsmail b. Hammad el-Farabi (ö.400/1009):
-es-Sıhâh Tacü’l-Luğa ve Sıhâhu’l-Arabiyye, thk. Ahmed Abdülgafur Attar, Darü'l-Đlm li'l-Melayin, Beyrut 1990.
CEYHAN, Abdullah:
-Sırât-ı Müstakim ve Sebilurreşâd Mecmuaları Fihristi, Diyanet Yay. Ankara 1991.
CÜNDĐOĞLU, Dücane:
-“Çağdaş Tefsir Tarihi Tasavvurunun Kayıp Halkası: Osmanlı Tefsir Mi-rası”, Đslâmiyat, cilt 2, sayı 4, 1999.
CÜRCÂNÎ, Ebü'l-Hasan Seyyid Şerif Ali b. Muhammed b. Ali (ö.816/1413):
-et-Ta'rifât, Ahmed Kamil Matbaası, Đstanbul 1909.
ÇELEBĐ, Đlyas:
-“Kemalpaşazâde”, DĐA, XXV, 242.
168
ÇETĐN, Abdurrahman:
-Kur’ân Đlimleri ve Kur’ân-ı Kerim Tarihi, Dergâh Yayınları, Đstanbul 1982.
DALKIRAN, Sayın:
-Đbn-i Kemal ve Düşünce Tarihimiz, Osmanlı Araştırmaları Vakfı, Đs-tanbul 1997.
DEMĐR, Ziya:
-“Osmanlı Müfessirleri ve Tefsir Çalışmaları-Kuruluştan X/XVI. As-rın Sonuna Kadar-” Ensar Neşriyat, Đstanbul 2006.
DEMĐRALP, Yekta:
-Erken Dönem Osmanlı Medreseleri, T.C Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1999.
DEMĐRCĐ, Muhsin:
-Tefsir Usûlü, Đstanbul 2003.
DURMUŞ, Zülfikar:
-“Şemsüddin Muhammed b. Hamza el-Fenâri'nin Hayatı ve Aynü'l-A'yân Adlı Eserinin Tahlili” (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1992.
ECER, Vehbi:
-“Taşköprülüzade Ahmed Üsameddin Efendi’nin Zamanı Ve Hayatı”, Erciyes Üniversitesi Gevher Nesibe Tıp Tarihi Enstitüsü, Gevher Nesibe Sultan adına düzenlenen Taşköprülüzâde kongresi Tebliğleri, Kayse-ri 1989.
el-EDNEVĐ, (Edirnevi) Ahmed Muhammed:
-Tabakâtü’l-Müfessirin, Thk. Süleyman B. Salah Kazzi, Mektebetü’l-Ulûm ve’l-Hikem, el-Medinetü’l-Münevvera 1998.
EREN, Cüneyt:
-Kur’ân Đlimleri Ve Tefsir Istılahları, Kültür Eğitim Vakfı Yay. Erzu-rum 2001.
ERGĐN, Osman Nuri:
-Türkiye Maarif Tarihi, Eser Neşriyat, Đstanbul 1977.
ERTAN, Veli:
-Ahmed Cevdet Paşa Hayatı, Eserleri ve Đlim Değeri, Arı Matbaası, Ankara 1964.
169
FAHREDDĐN er-RAZĐ, Ebu Abdullah Fahreddin Muhammed b. Ömer
(ö.606/1209):
-Đ'câz-ı Kur'an, trc. Muallim Nâci, Nişan Berberyan Matbaası, Đstanbul.
FATMA ALĐYE HANIM (ö.1355/1936):
-Ahmet Cevdet Paşa ve Zamanı, sdl. Metin Hasırcı, Pınar Yayınları, Đs-tanbul 1994.
FAYDA, Mustafa:
-“Đbn Kemal’in Hayatı ve Eserleri”, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Şeyhülislâm Đbn Kemal Sempozyumu, s. 53–61.
FERRAC, Ata Salim:
-Fihrisu’t-Tefsir ve Ulûmi’l-Kur’ân, Merkezü Bahsi’l-Đlmi Ktp. Đdaresi Gnl. Md. Mekke, Camiatü Melik Abdülaziz, 1406.
FEVZĐYE, Abdullah:
-“Nâci”, ĐA, IX, 15-21.
FINDIKLILI Đsmet Efendi (ö.1322/1904):
-eş-Şekâiku’n-Numaniyye ve Zeyilleri: Tekmiletü’ş-Şekâik fî Hakkı Ehli’l-Hakâik, Yay. Haz. Abdülkadir Özcan, Çağrı Yayınları, Đstanbul 1989.
FIRAT, Yavuz:
-“Ebu Said el-Hadimi ve Risaletu Tertili'l-Kur’ân”, (basılmamış Yük-sek Lisans Tezi) Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Đstan-bul 1991.
Fihrisü'l-Hizâneti't-Teymuriyye:
-Tefsir: Darü'l-Kütübi'l-Mısriyye, Kahire 1948/1367–1950/1369.
FURAT, Ayşe Zişan:
-“XV. ve XVI. yy.’larda Fatih Ve Süleymaniye Medreseleri’nde Veri-len Din Eğitiminin Karşılaştırmalı Bir Đncelemesi”, (Basılmamış Yük-sek Lisans Tezi), Đstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Đstanbul 2004.
GÖKBULUT, Hasan:
-“Kafiyeci” , DĐA, XXIV, 154.
GÖKYAY, Orhan Şaik:
-Katip Çelebi Yaşamı, Kişiliği ve Yapıtlarından Seçmeler, Türkiye Đş Bankası Kültür Yayınları 1982.
170
-“Katip Çelebi”, ĐA, VI, 432-438.
GÖLPINARLI, Abdülbaki:
-Melamilik ve Melamiler, Devlet Matbaası, Đstanbul 1931.
GÜLLE, Sıtkı:
-“Şemseddin Muhammed b. Hamza Fenâri’nin Hayatı Ve Eserleri”, Đstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (basılmamış Yüksek Li-sans Tezi), Đstanbul 1990.
GÜMÜŞ, Sadreddin:
-Seyyid Şerif Cürcâni ve Arap Dilindeki Yeri, Fatih Yayınevi Matbaa-sı, Đstanbul 1984.
HACI HALĐFE, Mustafa b. Abdullah Kâtib Çelebi (ö.1067/1657):
-Keşfü'z-Zünûn an Esami'l-Kütüb ve'l-Fünûn, tsh. M. Şerefettin Yaltkaya, Kilisli Rifat Bilge Milli Eğitim Bakanlığı, Ankara 1941.
HÂDĐMÎ, Ebu Said Muhammed b. Mustafa b. Osman (ö.1176/1762):
-Tarikat-ı Muhammediyye Şerhi Berika, yay. haz. M. Said Kahraman, red. Bedreddin Çetiner, çev. Bedreddin Çetiner, Hasan Ege, Seyfeddin Oğuz, Kahraman Yayınları, Đstanbul 1989.
HALAÇOĞLU, Yusuf:
-“Kendi Kaleminden Ahmed Cevdet Paşa”, Ahmed Cevdet Paşa Semi-neri 27-28 Mayıs 1985, Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Araştırma Merkezi, Edebiyat Fakültesi Basımevi 1986.
HALAÇOĞLU Yusuf, AYDIN, M. Akif:
-“Cevdet Paşa”, DĐA, VII, 443.
HARTMANN, Martin
-“Der Islamische Orient Berichte und Forschungen: unpolitische Briefe aus der Türkei”, Verlag Rudolf Haupt, Leipzig 1910.
HAYRĐ, Ahmed:
-el-Đmam el-Kevseri, el-Mektebetü’l-Ezheriyye, 1420/1999.
ĐBN MANZÛR, Ebü'l-Fazl Muhammed b. Mükerrem b. Ali el-Ensârî
(ö.711/1311):
-Lisânu’l-Arab, Dâru Sadır, Beyrut.
ĐBN TEYMĐYYE, Ebü'l-Abbas Takıyyüddin Ahmed b. Abdülhalim
(ö.728/1328):
171
-Tefsir Usûlü (Mukaddime fi Usûli’t-Tefsir), çev. Cemal Güzel, Tevhid Yayınları, Đstanbul 1999.
ĐBNÜLEMĐN MAHMUD KEMAL :
-Son Asır Türk Şairleri, Milli Eğitim Bakanlığı, Ankara 1969.
ĐBNÜ'L-ĐMAD, Ebü'l-Felah Abdülhay b. Ahmed b. Muhammed (ö.1089/1679):
-Şezeratü'z-Zeheb fî Ahbari men Zeheb, thk. Mahmûd Arnaut, Abdülkadir Arnaut, Daru Đbn Kesir, Beyrut, 1414/1993.
ĐBRAHĐMOĞLU, Süleyman Molla:
-Süleymaniye Kütüphanesinde Bulunan Yazma Tefsirler, Süleymani-ye Vakfı, Đstanbul 2002.
ĐPŞĐRLĐ, Mehmet:
-“Huzur Dersleri”, DĐA, XVIII, 441.
ĐSMAĐL HAKKI:
-Ondördüncü Asır Türk Muharrirleri, Ahmed Mithad Efendi, Ek-rem Bey, Cevdet Paşa, Türk Muharrirleri, Artin Asaduryan Şirket-i Mürettibiye Matbaası, Đstanbul 1308.
ĐŞLER, Mehmet Hulusi:
-Đmam Birgivi Hayatı Eserleri Kabir Ziyareti ve Adabı, Öz-gör Mat-baası, Đstanbul 1969.
ĐZGĐ, Cevat:
-Osmanlı Medreselerinde Đlim: Riyazî ve Tabii Đlimler, Đz Yayınları, Đstanbul 1997.
ĐZGÖER, Ahmet Zeki:
-Ahmet Cevdet Paşa, Şûle Yayınları, Đstanbul 1999.
KAFĐYECĐ, Ebû Abdullah Muhyiddin Muhammed b. Süleyman (ö.879/1474):
-Kitâbü’t-taysir fî kavaidi ilmi’t-tafsir = et-Teysir fî kavaidi ilmi't-tefsir, thk. Đsmail Cerrahoğlu, Ankara Üniversitesi Đlahiyat Fakültesi, Ankara 1989.
KARABULUT, Ali Rıza:
-“Taşköprü-zâde’nin Eserleri”, Erciyes Üniversitesi Gevher Nesibe Tıp Tarihi Enstitüsü, Gevher Nesibe Sultan adına düzenlenen Taşköprülüzâde kongresi Tebliğleri, Kayseri 1989.
KARAGÖZ Mustafa:
172
-"Tefsirde Rivayet - Dirayet Ayrımının Ortaya Çıkışı ve Mahiyeti", Bilimname Düşünce Platformu V, 2004/2, s. 45–60.
el-KARAVÎ, Süleyman b. Salih ve el-HASAN, Muhammed b. Ali:
-el-Beyan fî Ulumi'l-Kur'ân maa Medhal fî Usûli't-Tefsir ve
Mesadiruhu, Ahsa: Mektebetü’z-Zılal, 1994.
KARMIŞ, Orhan:
-“Kemalpaşazâde’nin Tefsir Đlmine Getirdiği Yenilikler”, Diyanet Vakfı Yay. Şeyhülislam Đbn Kemal Sempozyumu, Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1986.
KAZICI, Ziya:
-Ana Hatlarıyla Đslâm Eğitim Tarihi, Marmara Üniversitesi Đlâhiyât Fakültesi Vakfı Yayınları, Đstanbul 1995.
KEHHALE, Ömer Rıza :
-Mucemu’l-Müellifin Teracimu Musannifi’l-Kütübi’l-Arabiyye, Mektebetü’l-Müsenna, Beyrut 1957.
KESKĐOĞLU, Osman:
-Kur'an Tarihi ve Kur'an Hakkında Ansiklopedik Bilgiler, Nebioğlu Yayınevi, Đstanbul 1953.
el-KEVSERĐ, Muhammed Zahid B. El-Hasan B. Ali Zahid (ö.1371/1952):
-Makalatü'l-Kevseri, Humus: Ratib Hakimi, 1968.
KILIÇ, Mustafa:
-“Đbn-i Kemal: Hayatı, Tefsire Dair Eserleri ve Tefsirdeki Metodu”, (Basılmamış Doktora Tezi), Atatürk Üniversitesi Đslami Đlimler Fakültesi, 1981.
-“Đbn Kemal’in Tefsirdeki Metodu”, Şeyhülislam Đbn Kemal Sempoz-yumu, Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1986.
KOCA, Ferhat:
-“Hâdimî Abdullah”, DĐA, XV, 24.
KORKMAZ, Fatma:
-“Bursalı Mehmed Tahir’in Hayatı ve Eserleri”, (Basılmış Bitirme Te-zi), Bursa 1994.
KÖSE, Saffet:
-“Hadimi”, Yeni Hizmet, Hz. Akşemseddin Vakfı, Sayı:5, Đstanbul 1996.
KUFRALI, Kasım:
173
-“Birgivî”, ĐA, II, 634-635.
KURAN, Ercüment:
-“Türk Tefekkür Tarihinde Ahmed Cevdet Paşa’nın Yeri”, Ahmed Cev-det Paşa Semineri 27-28 Mayıs 1985, Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Araştırma Merkezi, Edebiyat Fakültesi Basımevi 1986.
LEKNEVĐ, Ebü'l-Hasenat Muhammed Abdülhay b. Muhammed (ö.1304/1886):
-el-Fevaidü'l-Behiyye fî Teracimi'l-Hanefiyye; Tarabü’l-emasil bi-teracimi’l-efadıl, göz.geç. Ahmed Za’bi, Darü’l-Erkam, Beyrut 1418/1998.
MARDĐN, Ebul-Ulâ (ö.1376/1957):
-Huzur Dersleri, Yay. Haz. Đsmet Sungur Bey, Đst. Đsmail Akgün Matba-ası 1957.
-Medeni Hukuk Cephesinden Ahmed Cevdet Paşa, Türkiye Diyânet Vakfı, Ankara 1996.
MEHMED MECDĐ (ö. 999/1591):
-Tercüme-i Şekaik-i Numaniyye: Hadaikü’ş-Şekaik, Darüttıbaati’l-Amire, Đstanbul 1269/1853.
MOLLA FENÂRÎ, Şemseddin Muhammed b. Hamza b. Muhammed
(ö.834/1431):
-Aynü’l-A’yân: Tefsirü’l-Fâtiha, Dersaadet: Rıfat Bey Matbaası, 1325.
MUALLĐM NÂCĐ (ö.1310/1893):
-Esami, Mahmud Bey Matbaası, Đstanbul 1308.
-Đ’câz-ı Kur’ân, yay. haz. Ümit Şimşek, Marifet Yayınları, Đstanbul 1997.
MUHAMMED EBÛ ZEHRA:
-“Đmam Kevseri”, çev. Nizamettin Đbrahimoğlu, Đslâm Hukuku Araş-tırmaları Dergisi, Mehir Vakfı, sayı:5, Đstanbul Nisan 2005.
MÜSTAKĐMZÂDE, Süleyman Sa'deddin Efendi (ö. 1202/1787):
-Devhatü'l-meşayih: Osmanlı Şeyhülislamlarının Biyografileri, Çağrı Yayınları, Đstanbul 1978.
NAMLI, Ali:
-Đsmail Hakkı Bursevî-Hayatı, Eserleri, Tarikat Anlayışı, Đnsan Ya-yınları, Đstanbul 2001.
NÜVEYHĐZ, Adil:
174
-Mucemü’l-Müfessirin min Sadri’l-Đslâm hatta’l-Asri’l Hâdır, Müessesetü Nüveyhizi’s-Sakafiyye, Beyrut 1983.
OKĐÇ, Tayyip (ö. 1397/1977):
-Tefsir ve Hadis Usûlünün Bazı Meseleleri, Nûn Yayıncılık, Đstanbul 1995.
OKUYAN Mehmet:
-“Bereketzâde Đsmail Hakkı”, DĐA, V, 490.
ORHAN ŞAĐK GÖKYAY- ŞÜKRÜ ÖZEN:
-“Molla Lütfi”, DĐA, XXX, 255.
ÖLMEZOĞLU Ali:
-“Ahmed Cevdet Paşa”, ĐA, III, 114-115.
ÖNDER, Mehmet:
-Büyük Âlim Hz. Hadimi Hayatı ve Eserleri, Hadim Đlçesini Kalkın-dırma ve Turizm Derneği Yayınları, sayı 1, Ankara 1969.
ÖREN, Halis:
-Göğsügür Lutfullah Erzurumî Ve Râmûzu’t-Tahrir Adlı Tefsiri, (Basılmamış Doktora Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Ensti-tüsü, Đstanbul 1995.
ÖZ, Mustafa:
-“Cemâleddin Aksarâyî”, DĐA, VII, 308.
ÖZEL, Mustafa:
-Debreli Vildan Faik ve El-Mültekât fi Usûli’t-Tefsir, Đslâmiyat, Cilt 2, Sayı 4, 1999.
- Son Dönem Osmanlı Tefsir Tarihinden Bazı Portreler, I-II, D.E.Ü Đlâ-hiyat Fakültesi Dergisi, Sayı XV-XVI, Đzmir 2002.
ÖZEN Şükrü:
-“Kemalpaşazâde”, DĐA, XXV, 240.
ÖZTÜRK, Mustafa:
-“Tefsir’de Usûl(süzlük) Sorunu”, Đslâmiyat, Cilt 6, Sayı 4, 2003.
ÖZYILMAZ, Ömer:
-Osmanlı Medreselerinde Okutulan Kitaplar: Osmanlı Medresele-rinde Eğitim Programları: Manzume-i Tertibu’l-Ulum, Kaside fi Kütübi’l-Meşhure fi’l-Ulûmi Kevakib-i Seb’a ve Erzurumlu Đbrahim
175
Hakkı’nın Tertibu’l-Ulum Eserine Göre 17 Ve 18. yy, Ankara Kültür Bakanlığı Yay. 2001.
PARMAKSIZOĞLU, Đsmet:
-“Kemalpaşazâde”, ĐA, VI, 561-566.
PAZARBAŞI, Erdoğan:
-“Miftâhu’s-Seâdede Kur’ân ilimleri”, Erciyes Üniversitesi Gevher Nesi-be Tıp Tarihi Enstitüsü, Gevher Nesibe Sultan adına düzenlenen Taşköprülüzâde kongresi Tebliğleri, Kayseri 1989.
-"Osmanlı Dönemi Kur’ân Tefsirlerinde Türklerle Đlgili Değerlendirme-ler", Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, sayı 11, Yıl 2001.
Vânî Mehmed Efendi ve Arâisu’l-Kur’ân, Van Belediye Başkanlığı Kültür ve Sosyal Đşler Müdürlüğü, Van 1997.
RÛMÎ, Fehd b. Abdurrahman b. Süleyman:
-Buhûs fî Usuli't-Tefsir ve Menahicuhû, Mektebetü't-Tevbe, Riyâd 1992.
SABBAĞ, M.B Lütfi:
-Tefsir Usûlü Araştırmaları, Çev. Ömer Dumlu, Anadolu Yay. Đzmir 1999.
SÂBÛNÎ, Muhammed Ali:
-Kur’ân Đlimleri, Çev. Zeynelabidin Tatlılıoğlu, Đnsan Yay. Đstanbul 1996.
SAÇAKLIZÂDE, Mehmed b. Ebî Bekr el-Mar'aşi (ö./):
-Tertibü'l-Ulûm, thk. Muhammed b. Đsmail es-Se Ahmed, Binayetu Nevfel, Beyrut 1988.
SAKAOĞLU, Necdet:
-Osmanlı Eğitim Tarihi, Đletişim Yayınları, Đstanbul 1991.
SAMĐ, Şemseddin (ö.1323/1904):
-Kamusu’l-A’lâm, tıpkıbasım, Kaşgar Neşriyat, Ankara 1996.
SARAÇ, M.A Yekta:
-Şeyhülislam Kemalpaşazâde Hayatı, Şahsiyeti, Eserleri ve Bazı Şiir-leri, Risale Yayınları, Đstanbul 1995.
-“Kemalpaşazâde”, DĐA, XXV, 244.
SEHÂVÎ, Ebü'l-Hayr Şemseddin Muhammed b. Abdurrahman (ö.902/1497):
176
-ed-Dav’u’l-Lâmi, Darü'l-Mektebeti'l-Hayat, Beyrut.
SERĐNSU, Ahmet Nedim:
-Kur’ân’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzûlün Rolü, Şule Yay. 1994.
SERKĐS, Yusuf b. Đlyan b. Musa ed-Dımaşki (ö.1351/1932):
-Mu'cemü'l-Matbuati'l-Arabiyye ve'l-Muarrabe, Kum: Ayetullahü'l-Uzma el-Mar'aşi, 1410.
Seyit Ali Kahraman, Ahmet Nezih Galitekin, Cevdet Dadaş (Yay. Haz):
-Đlmiye Salnamesi, Osmanlı Đlmiye Teşkilatı ve Şeyhülislâmlar, Đşaret Yayınları, 1998.
SEZGĐN Fuat:
-Tarihut-Turasi’l Arabî, Ulûmu’l-Kur’ân ve’l-Hadis, Nakalehu Đle’l-Arabiyye Mahmud Fevzi Hicazî, Racea Arefe Mustafa, Said Abdurrahlan, Camiatu’l-Đmam Muhammed b. Suud El-Đslâmiyye, Riyâd, 1983.
SOYDAL, Nuri:
-“Taşköprüzade'nin Miftah al-Saade'sinin Đlm al-Kıraa, Maharic al-Huruf va’l-Alfaz, Đlal al-Kır’a Đlm Rasm al-Kitabat al-Kur’an, Đlm Adab Kitabat al-Mushaf Adlı Fasıllarının Tenkidli Metin ve Tercü-mesi”, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap Fars Filolojisi Bölümü, Đstanbul 1981.
SUBHĐ es-SÂLĐH (ö. 1407/1986):
-Mebâhis fî Ulûmi'l-Kur'ân, Darü'l-Đlm li'l-Melayin, Beyrut.
SUYÛTĐ, Ebü'l-Fazl Celaleddin Abdurrahman b. Ebî Bekr (ö.911/1505):
-Buğyetü'l-Vuat fî Tabakati'l-Luğaviyyin ve'n-Nuhât, Matbaatü's-Saade, Kahire, 1326/1908.
-el-Đtkân fî Ulûmi’l-Kur’ân, takdim ve ta’lik Dr. Mustafa Diyb El-Buğa, Dâru Đbn-i Kesir, Dımaşk 1466.
-Hüsnü'l-Muhadara fî Tarihi Mısr ve'l-Kahire, thk. Muhammed Ebu'l-Fazl Đbrâhim, Daru Đhyai'l-Kütübi'l-Arabiyye, 1387/1967.
SÜREYYA, Mehmed (ö.1327/1909):
-Sicill-i Osmânî, Westmead Gregg International Publishers, 1971. Eser; Đstanbul 1308 (Matbaa-i Amire) baskısından tıpkıbasımdır.
SÜRÜN, Ahmet:
177
-“Taşköprizade Ahmed Efendi’nin Tefsir Risaleleri”, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Đs-tanbul 2002.
ŞEYHĐ MEHMET EFENDĐ (ö. 1145/1732):
-eş-Şekâiku’n-Numaniyye ve Zeyilleri: Vekayiu’l-Fudalâ, yay. haz. Abdülkadir Özcan, Çağrı Yayınları, Đstanbul 1989.
TAŞKÖPRÎZÂDE, Ebu’l-Hayr Đsamüddin Ahmed Efendi (ö.968/1561):
-Miftahü's-Saâde ve Misbahü's-Siyâde fî Mevzuâti'l-Ulûm, thk. Kamil Kamil Bekri, Abdülvahid Ebü'n-Nur, Darü'l-Kütübi'l-Hadise, Ka-hire 1968.
-Mevzuâtü’l-Ulûm, Đkdam Matbaası, Dersaadet, 1313.
-eş-Şekâiku’n-Numaniyye fî Ulema-i Devleti’l-Osmaniyye, nşr. Ahmed Suphi Furat, Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 1985.
TAHÂNEVÎ, Muhammed b. A'la b. Ali el-Faruki el-Hanefi (ö. 1158/1745):
-Keşşâfu Istılahâti'l-Fünûn, Kahraman Yayınları, Đstanbul 1984.
et-TEMÎMÎ, Takıyyüddin b. Abdülkadir et-Temîmî el-Gazzi (ö.1010/1601):
-Tabakatü's-Seniyye fî Teracimi'l-Hanefiyye, thk. Abdülfettah Mu-hammed Hulv, Darü'r-Rifai, Riyad 1983.
TURAN, Ahmet Nezihi:
-“Cemaleddin Aksarayî’nin Hayatı Ve Ondan Bahseden Bazı Kaynak ve Tedkikler", Cemaleddin Aksarayî Sempozyumu 20–24 Ekim 1993, Aksarayî Vakfı, Đstanbul 1994.
TURAN Şerafettin:
-“Kemalpaşazâde”, DĐA, XXV, 238.
TURGUT, Ali:
-“Osmanlılarda Tefsir Çalışmalarına Genel Bakış”, T.C Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Dergisi, sayı 18, Mart 1989, Ankara.
-Tefsir Usulü ve Kaynakları, Marmara Üniversitesi Đlâhiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, Đstanbul 1989.
UÇMAN, Abdullah:
-“Muallim Nâci”, DĐA, XXX, 315.
UĞUR, Ahmet:
-Kemalpaşazâde Đbn Kemal, MEB. Ankara 1996.
UĞUR, Ali:
178
-“Taşköprîzâde Đsameddin Ebu’l-Hayr Efendi Hayatı, Şahsiyeti, Eserleri ve Đlmi Görüşleri”, (Basılmamış Doçentlik Tezi), Atatürk Üni-versitesi Đslami Đlimler Fakültesi, Erzurum 1980.
UZUNÇARŞILI, Đsmail Hakkı:
-Osmanlı Devletinin Đlmiye Teşkilatı, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1984.
-Osmanlı Tarihi, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1972.
ÜLKÜTAŞIR, M. Şakir:
-Cevdet Paşa: Hayatı, Şahsiyeti, Eserleri: 1822-1895, Doğuş Matbaası, Ankara 1945.
ÜZÜM, Đlyas:
-“Molla Kâbız”, DĐA, XXX, 254-255.
VAKKASOĞLU, Vehbi:
-Osmanlıdan Cumhuriyete Đslâm Âlimleri, Cihan Yayınları, Đstanbul 1987.
YARGI, Mehmet Ali:
-“Muhammed Zâhid el-Kevserî (Hayatı, eserleri ve Fıkhî Görüşleri)” Đs-lam Hukuku Araştırmaları Dergisi, S:6, 2005.
YAVUZ, Hulûsi:
-“Mecelle’nin Tedvini ve Cevdet Paşa’nın Hizmetleri”, Ahmed Cevdet Paşa Semineri 27-28 Mayıs 1985, Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakül-tesi Tarih Araştırma Merkezi, Edebiyat Fakültesi Basımevi 1986.
YAYLA, Mustafa:
-“Hâdimî Ebû Saîd, DĐA, XV, 24.
YAZICI, Nesimi:
-“Miras Kamil”, DĐA, XXX, 145.
YILDIZ, Sakıp:
-“Osmanlı Tefsir Hareketine Toplu Bakış”, Uludağ Üniversitesi Đlâhiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 2, Yıl 2, Cilt 2.
-Fatih’in Hocası Molla Gürâni ve Tefsiri, Sahaflar Kitap Sarayı Đstan-bul.
YILDIRAN, Meliha:
179
-“Ahmed Cevdet Paşa: Hayatı, Eserleri ve Divançe-i Cevdet”, (Ba-sılmamış Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1994.
YILMAZ, Edip:
-“Molla Fenari: Muhammed b. Hamza b. Muhammed el-Fenâri: Ha-yatı, Şahsiyeti, Eserlerinin Đstanbul Kütüphanelerindeki Yazma Nüshalarının Tavsifi”, (Basılmamış Lisans Tezi), Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap-Fars Filolojisi Bölümü, 1975.
YILMAZ, Mustafa Necip:
-“Taşköprülüzade ve es-Saadetü'l-Fahire fi Siyadeti'l-Ahire adlı ese-ri”, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi Đlahiyat Fa-kültesi, Đstanbul 1991.
YURDAGÜR, Metin:
-“Bergamalı Đbrahim”, DĐA, V, 495.
YÜKSEL, Emrullah:
-“Müslüman Türk Alimi Olarak Đmam Birgivi’nin Osmanlı Döne-minde ve Günümüz Türkiyesindeki Yeri”, Yay. Haz. Mehmet Şeker, Türkiye Diyanet Vakfı Yay. Ankara 1994.
-“Birgivi”, Atatürk Üniversitesi Đlahiyat Fakültesi Dergisi, II, 176.
-“Birgivî”, DĐA, VI, 191-194.
ez-ZEBĐDÎ, Ebü'l-Feyz Murtaza Muhammed b. Muhammed (ö.1205/1790):
-Tacü'l-Arûs min Cevâhiri'l-Kâmus, Matbaatü'l-Hayriyye, Kahire 1306.
ZERKÂNÎ, Muhammed Abdülazîm:
-Menâhilü’l-Đrfân fi Ulûmi’l-Kur’ân, Mısır ts.
ZERKEŞÎ, Ebû Abdullah Bedreddin Muhammed b. Bahadır b. Abdullah
(ö.794/1392):
-el-Burhân fi Ulûmi’l-Kur’ân, thk. Muhammed Ebü'l-Fazl Đbrâhim, Darü'l-Ma'rife, Beyrut.
ZĐRĐKLĐ, Hayruddin (ö.1396/1976):
-el-A'lam: Kamusu Teracimi li-Eşheri'r-Rical ve'n-Nisa, Matbaatu Kustasus, Kahire 1954.
(Çevrimiçi) http://tr.wikipedia.org/wiki/Reşid _Süreyya, 22.12.2006.